gmail

epey aramıştım ben de eli yüzü düzgün uygulama. sonra nexus 5 aldım, stock olarak gelen bir mail uygulaması var, gmail app'inin android 4 ve üstü için olan versiyonunu almışlar, kopyasını oluşturmuşlar. bildiğin süper, her ihtiyacı karşılıyor. play store'da yoktur muhtemelen ama belki apk'sını bi yerlerde bulabilirsiniz.

ayrıca, pop3 mailler için gmail kullanmayın. gmail kaynaklarını tüketmemek için çok uzun aralıklarla yeni mail'i check ediyor. ben sırf bu yüzden gmail'den kaldırdım pop3 maillerimi.

android ve mail diyorsanız ikisini birleştirince gmail çıkıyor. zaten android cihazda google servislerini kullanmıyorsanız cihazın yarısını kullanmıyorsunuz demektir. Bir gmail hesabı alın ve servislerden faydalanın.

maildroid

Ben is maillerim icin aquamail kurdum. Arayuzu cok hosuma gitti.

Aqua mail en iyisi

diğer mail uygulamalarından farklı bir kullanım şekli var, o yüzden tam ötekilerin muadili sayılmayabilir. ama kullananlar genelde çok beğeniyor:

(bkz: mailbox)

sözlükteki başlığında da faideli bilgiler mevcut.

Maildroid öneririm 3 mail ekledim gayet sağlam çalışıyor.

gmail ve nexus 4 teki stock mail uygulaması gayet güzel. alternatifini aratma gereği duymadım hiç.

aga mustang'in sitesine girsene bir. Sıfırı 23 bin $ :/

evet abi aslında sormak istediğim ucuzluk da değil. bu tarz 3-4 bin dolarlık arabalar 200 bin ve üzeri kilometre yaptıkları için alanı üzerler mi yani? biz burada 100 bilemedin 150 bin üzerine kötü gözle bakıyoruz ama orada bunların piyasası var mı böyle? 1-2 sene kullanılır mı mesela başlangıçta iş görsün diye. sormak istediğim buydu.

yani bu insanlar artık bu arabaları iş görmez, yeter ki elimden çıksın diye mi bu fiyata satıyor yoksa, bi kaç sene daha giderleri var mı?

tamamen kendi düşüncem:

fiyatının düşük olması, genel olarak piyasanın ucuzluğundan kaynaklı bence.

200 binlik arabaya gelince... amerika şartlarında eğer bakım onarım falan çok pahalı değilse üzmez. Kocaman ülke zaten. Bir sahil şeridinden gezeyim desen, dolar kota :p Ben olsam fazla çekinmezdim. Çünkü dünyada herhalde bir araplar bir de bizizdir bu kadar yeni araba meraklısı.

newyorkta arabayla isin olmasin.en zengininden fakirine herkes toplu tasima kullaniyor. park edicek yer yok sehir icinde. sehir disinda yasiycam diyorsan bilemem.

new york'a gitmeyeceğim. wayne/new jersey'e gideceğim. craigslist'te new jersey yok ya da ben bulamadım. o yüzden new york'a baktım.

O kilometreler gayet normal periyodik bakimlari zamaninda yapilan araclar ufak tefek problemler haricinde 400-500 binlere kadar gider. Bakim maliyetleri yukseldigi icin o fiyatlara dusuyor aslinda. Birde amerika da en ucuz arabalar new yorkta

arabanın kendisi 4500$ zaten . Hadi oldu korktuğun başına geldi arabanın heryeri bozuldu. Sağlam tek parçası kalmadı. Tekerlekleri falan yerinden çıktı gitti yani öyle bozuk. Tamirciye götürsen 500$ masraf çıkarır en fazla. :D Niye kasıyosun. Temiz bi araçsa sesi güzelse al geç.

upload.wikimedia.org

arkadaşımın bundan vardı. 1500 (binbeşyüz) dolara almıştı. bikaç ay kullandıktan sonra yolda kalmış.

sizin verdiğiniz örnekteki cherokee'nin 5 bin dolar olması normal. bi de VIN (vehicle identification number) yardımıyla, kaza geçirmiş aracı tespit edebiliyosunuz. misal, piyasası 9 bin dolarsa bir aracın, kapısında hafif bir göçük olması, fiyatı pat diye 5 bine düşürebiliyo. halbüse o göçüğün o araca hiçbi zararı yok.

harbiden o kadar ucuza arabaların satılması gerekiyo çünkü ülke çok büyük, insanların işlerine ulaşmaları ve hayatta kalabilmeleri (yani alışveriş yapabilmeleri) lâzım.

Türkiye'de benzinin fiyatı da nerdeyse 3 katı zaten.

para derdiniz yoksa, certified pre-owned alın. rahat edersiniz. en ucuz aracın new york'ta olduğu bilgisi bana pek doğru gibi gelmedi. ama ispatlayabilecek durumda da diilim.

500 bin kilometre yapmış araç alıp, toplayan ve kullanan adam da var ama nadir.

o Mazda güzele benziyo.

Ben 2 bin dolara 3 yaşında ve 6 silindirli cillop araç satan da gördüm. İnsanların başının sıkışması hâlinde, (ani ve çok şiddetli parasızlık, ülkeyi acilen terketme ihtiyacının doğması v.s. gibi hallerde) böyle çok ucuz arabalar bulunabilir.

abi pardon da 3000 dolara mis gibi araba alsam ve 3 ay sonra bozulsa yeminle üzülmem. 3000 dolara türkiye'de macbook falan alıyorsun lan. Şaka gibi.

Craiglist, newyork sayfasından bakmani yadirgamiyorum ama benim burada araba satış alanında tanıdığım birinin, akraba gibi biri- yardımcı olur, numarasını verebilirim. Geldiğinde işine yarar.

bakım maliyetleri, ustaların pahalı olması, arıza yapma olasılığının artması arz talep dengesinde kendine bu fiyatlarda yer bulabiliyor. örnek olarak aynı arac, amerikada türkiyedeki bakım maliyetleri ve usta fiyatları olsaydı cok daha fazla fiyata satılırdı.

Normalde araba fiyatları zaten ucuz da, bize gelene kadar öyle vergi kitliyorlar ki arabanın fiyatı 3 katına çıkıyor. Orada öyle bir durum yok demek ki.

belgeleri götür hallederler. Olmadı zaten torba yasadan yararlanıp sildirirsin tamamını

belgeler nedir peki? ve nereye götürmeliyim?

ogrenci olduguna dair belge goturuyorsn sgk'ya siliyorlar. ama ikametin samsundaymis istanbul da oturduğun ilcedeki sgk binasina gitsen olur mu onu bilmiyorum. bir de o borcun tekrar cikmamasi icin alti ay sonra tekrar belge götürmen gerekecek.

devlete para yatıracam dediğin zaman devlet türkiye'nin her noktasından alır. Samsunda kayıtlısındır istanbuldan yatıracağın parayı alır ama itiraz edicem dediğinde samsuna git oradan itiraz et der bu bi gerçek.

136 lira gss g2 de 1 aylık gss borcuna denk geliyor yanlış hesaplamadıysam. Eğer 25 yaşını geçtiyseniz ve erkekseniz ve de bununla birlikte 1 ay boyunca sigortalı bir işte çalışmadıysanız gss prim borcunu yüklerler size. Ha çalıştıysanız sigortanız da yattıysa gidip sigortam yattı benim diye itiraz edin. Eğer 25 yaşından küçükseniz öğrenci belgesiyle gidip sildirebilirsiniz.

İtiraz edeceğiniz merci SGK. Istanbuldakine bi gidin. Adamlar memur. Sizin işiizi yapsa da maaş alacak yapmasa da maaş alacak bu yüzden muhtemelen başlarından savmaya çalışacaklar sizi. Dirayetli olun.

skyrim.
command conquer 3: tiberium wars çok güzel bir strateji bence.

skyrim
burdurlands 1-2
civ 5

dark souls baktın bunu oynayamadın gta serisi, tomb raider, batman arkham serisi.

Assassin's Creed serisi
Call of Duty serisi

platform oyunu seviyorsan sunları öneririm.

trine 2

Giana Sisters

Rochard

Hotline Miami (platform değil ama tam zaman geçirmelik)

Serious Sam Double D

Insanely Twisted Shadow Planet

Rayman Origins

Capsized

öncelik dışından: PES 6. Master League + Legends açık olacak. Ronaldo rulez!

far cry 3

dear esther.. 1 saatte bitiyor ama eefsanevi bir indie oyun

Kimse strateji dememiş.

Company of Heroes 1-2
Total War : ROME II
Total War : Medieval II

en sevdiğim oyun assassins creed serisini oynayabilirsin oynamadıysan. baştan başlarsın hem seni epey oyalar seri.
onun dışında dishonored oyna derim aşık olmuştum oyuna. hikayesi falan çok iyi gerçekten ve sıkmıyor hiç.

Batman de olur bak

Robokill : www.vazgectimsenden.com

Bu oyunu oynamaya başla.. Bitirmeden ekran karşısından kalkarsan ben hiçbir şey bilmiyorum...

Kaydınız silinmemişse devam edebilirsiniz. Zaten şu anki yasaya göre okulun böyle bir şey yapmaya hakkı yok. YÖK herhangi bir değişiklik yaparsa bu konuyla ilgili, silebilirler tabii.

öğrenci işlrinin otomasyonuna girmeye calıstım ama yemedi.

2 dönem üst üste kayıt yaptırmazsanız üniversiteden atılırsınız.

işte yaptırmadım ama geri dönebilir miyim sorun o :)

ileriki yıllarda bi üniversite affı falan çıkarsa o zaman belki dönersiniz.

öğrenci işlerini telefonla arayıp kesin bilgi almaya çalışın. emaille falan zor.

Kayıt sildirmediyseniz dönebilirsiniz ancak tecil süreniz geçtiyse askerlikle ilgili bir sıkıntı olabilir.

tecil devam ediyor halen

@maxhoper, öyle bir şey yok.

okuldan atılma falan yok yahu. 3 dönem kayıt yaptırmayan arkadaşım daha bu yıl yenı okul ıcın gıdıpbızzat kayıt sıldırmek zorunda kaldı.

peki ikinci dönem başlayabilir miyim? ilk dönem kaldıklarımıda bütte verebilir miyim?

bizde atılma vardı. bi tek 7 yılda bitiremeyenlerin okuldan atılması gibi şeyler kalkmıştı o da kayıt yaptırmaya devam ettiği sürece geçerli oluyordu. Yani kaydını yaptırırsın zaten harçlar da kalktı bi tek ders seçmezsin olur. O zaman atılmıyodun. Ama sen iki dönem kayıt yaptırmazsan uçuruyorlardı.

sana gelen sinyali daha güçlü almak adına senin yapabileceğin bir şey yok diye biliyorum. sinyal vericisinin güçlendirilmesi lazım.

router, access point gibi cihazlardaki antenler sinyal yayma konusunda çalışıyor prensip olarak. sinyal alma konusunda günlük kullanımda özel bir cihaz varsa, odur senin çözümün.

50 liralık falan cihazlar var adlarını unuttum sinyali alıp tekrar dağıtıyorlar. şimdi birileri verir ismini :)

repeater. ama tek tık çekiyorsa çok performans beklememek lazım.

Camın oraya koyacağın router (repeater da olabilir) ile evin içine aynı wifi'ı yayabilirsin tabi router zorunlu değil eğer evde kablosuz bir modem varsa yapabilme ihtimali yüksek.

www.wifi-turk.com

birkaç kilometreye kadar sinyal yakalayanlar var. muhtemelen camın önüne kabloyla basit bir anten çekseniz işinizi görür

yurdun interneti zaten indirilen pornolardan kilitlenmiştir muhtemelen. çok çekse de size suyu sıkılmış posası kalmış bir internet gelecek. bence kampanyalardan falan faydalanıp güzel bi internet çekin evinize. alacağınız donanımlara değmez o internet.

doğumgünü hediyesi mi?

fiyatı çok ucuz değil ki neden tereddüt ettiniz?

cunku baska bir sitede 400 liraya gordum ayni seti, tereddut ettim.

benim arabanın orjinal yedek triger seti 135 tl, ondan ucuz gelmemişti. belki sizinkisi pahalıdır.

parçayı şurası satıyor galiba : www.otoyedekparcacim.net bunların sitesinin altında telefon numarası var. direk arayın sorun.

hmm

cin mali olabilir, markasi yazmiyor galiba.

set fiyatini bilmiyorum ama ayri ayri alsan belki daha ucuza gelmez mi? hem de parcacidan baksan?

Dışına fosforlu renkte bant/yapışkan folyo yapıştır bence.

ben kırmızı kurdele bağlıyorum. en azından karışmasını önlüyor.

Gittigidiyor'da var etiketler: www.gittigidiyor.com

yavru ağzımıdır, somon rengi midir ne oyle renkte bir valiz ile boyle bir sıkıntı olmuyor. zaten fark etmezsem yuh!
yok ama siyah bir bavullaysam da ekstra bir şeye gerek kalmadan tahmin edebiliyorum şeklinden şemalinden bavulum hangisi.

ama kaybolma durumunda benim olduğunu ispatlayabilmek için taktığım bir zımbırtı var kulpuna ama uzaktan direk ayırt edici bir şey değil. name taglerden alıp isim adres vs bilgilerini yazmak istemiyorum, ama bu bavul senin mi nerden bileceğiz diye sorduklarında çat diye cevabım olmuş oluyor.

yapışkanlara pek güvenme bence 1-2 yolculuk sonrasında cizilip yırtılabilir kolayca. eğer sert kapak ise sprey boya ile stencil yap. eğlenceli de olur.

Lastik sac tokasini kesip bağlamisligim var her sapina.

Bavul satan mağazalarda oluyor bu isimliklerden. Hatta kimi mağazalarda bavullarınız için alttan çıtçıtlı bodyler oluyor hem tip olarak diğer bavullardan ayırt etmenizi sağlıyor, hem de bavulunuzu koruyor kirden, çizikten vs..

Normal bir sticker yapıştır bi kaç yerine. Her kırtasiyede vardır. Kasma fazla. Bavul gelince stickerlı olan seninki işte :D

biz eşşek kadar A ve E harfi yapıştırdık koli bandıyla. sonra ne olur ne olmaz diye bavulların üzerine asetat kalemiyle isim soy isim adres yazdık. sonra bu hayvan gibi A ve E harfleri çıkarsa diye bir de kulp kısımlarını bantladık. tuttuğun yerde 5-6 tur sardık parlak koli bandıyla.

kız kardeşim de tutacak kısmına kırmızı eşarp gibi bir şey bağlıyor mesela o da ayırt edici oluyor.

nezih kitabevinde mi, d&r da mı ne ne fosforlu bagaj etiketleri vardı.

bu fiyatlardaki hyundai - fiat - renault gibi araçlar büyük ihtimalle taksi çıkmasıdır. bu araç da öyle gözüküyor. bu araçlar sana tasarrufdan çok masraf çıkartır. işini görmez bence bu araç senin. taksilerin - şirketlerin kullanmadığı marka araçlardan bakmanı tavsiye ederim. mesela 2004 civarı skoda fabia bakabilirsin çok güzel araçtır. sıkıntı çıkarmaz 1.2 motoru canavar gibidir hiç yakmaz, satarken de fazla zarar etmezsin.

hocam şunu buldum. dıştan temize benziyor tabi yine baktırmak lazım bir ustaya.

www.sahibinden.com

bu fiyata yaşı biraz büyük bir araç alacaksınız mecburen. km'si de örnekte olduğu gibi yüksek olacak. bu sebeple dizel almamanızı tavsiye ederim. zaten bahsettiğiniz tarzda casual bir kullanıcıysanız dizel ile kara geçmeniz için baya bi uzun süre kullanmanız gerekiyor.

lpgli araç istemiyorum demişsiniz ama en mantıklı olan o bana kalırsa sizin için. ama benzinli araç alırsanız da zarara girmezsiniz. benzin-dizel fiyat farkını yakıtla kapatmanız için baya bi süre binmeniz gerekiyor. üstelik dizel araçlar 100000 den sonra çok tavsiye edilmez. hem bakımları daha sıktır ve pahalıdır hem de daha sık sorun çıkarır.

tavsiyem daha küçük araçlara bakın. ,palio,clio, polo, fiesta, c2-c1 tarzı araçlara bakarsanız modeli ve konforu biraz daha arttırabilirsiniz. hem de şehir içinde daha kolay kullanım sağlar. tabi büyük bir aile değilseniz.


unutmadan verdiğiniz örnekteki araç muhtemelen taksi çıkması ve kmsi düşürülmüş bir araç.

linkteki aracın aynısıyla 2 hafta önce tatile çıktık. çok az yaktı ve içi gayet ferahtı. baya hoşuma gitti araç. arkadaş 18'e çok temizini almıştı. bunun fiyatı biraz uygun gibi bi ayıbı yoksa uygun görünüyor.

mazda lantis bak.

Bu paraya benzinli veya benzin&lpg'li, 150.000 km altı, masraf çıkartmayacak ve tanınır araç almalısınız. mitsubishi ve benzeri markalar satışı zordur, tavsiye etmem.

lpg olmadan bu araçlar sıkıntı yaratır önce onu söyleyelim. o fiyatlarda hem benzinli hem de makul yakan bir araç yok. ama yakıt tüketimini bir kenara bıraktığımızda;

fiat marea-bravo
renault twingo
renault clio hb
ford ka

sizin için uygun seçenekler.

sonra ateşe verip gelip burada kampanya başlatmayasın?

corolla efsane kasa bak

Çok teşekkür ederim. Dediğiniz modelleri araştırayım.

Fransız Clio'larına bak.

temiz toyota corolla varsa o fiyata kesin bak. az arıza yapan yada yapmayan sağlam bir araçtır. uzun yol gidilir. konforlu da. o fiyata temizini bulursan bi incele.

benim bahsettiğim kasa şu artık buna ne deniyor bilmiyorum da da biraz aşıyor bütçeni galiba. www.sahibinden.com

ford fiesta eski kasa iyidir

Efsane kasa corolla.

Hiç düşünmeyin bence direk iPad alın. Hem Samsung tablet hem iPad kullanmış biri olarak, Samsung'u birine hediye ettim, ipad ise elim ayağım oldu.

iPad Air alabilirsiniz o fiyata. Çok güzel alet.

tablette ios kesinlikle. mümkünse veya yetecekse minisi.

ipad ın güncel versiyonlarını alabiliyorsanız kıyaslamaya bile lüzum yok ipad elbette. hafıza konusu içine depolayacağınız müzik, resim gibi dosyaların sayısının artmasını sağlar ne kadar çok hafıza o kadar fazla dosya depolama imkanı.

arkadaşlar gerçekten gerekçeleriyle birlikte tavsiyeler veriyorsunuz. tebrik ediyorum, elinize sağlık bu gerekçeli tavsiyeleriniz için.

tablet piyasası çok geniş olduğu için detaylandırmasında da özel olarak ilgi duyan birinden yardım alın. ipad ya da samsung kullanan birinin sırf kullandığı için vereceği önerileri çok önemsemeyin.

tablet konusunda, hakikaten ipad'ten iyisi yok, maalesef. iphone icin aynisini soyleyemem tabiki de. Samsung tabletleri icin "keske ipad alsaydim" diyenleri taniyorum.

iPad Air oneririm ben de. siradan bi kullanici ise 16 gb yeter, ama uygulama yukledikce hafizasi doluyor, fazla fazla uygulama yuklemek istersen 16 yetmeyebilir.

açabiliyorsan eğer, içini aç. fanlarını temizle. tiner al. işlemci ve ekran kartının üzerinde eski kalan termal macunları tinerli bir bezle sil. yeni bir termal macun al ve de onu uygula.

bilgisayarının modelini ve gerekli aratma kelimelerini kullanarak google'da bu dediklerimi gösteren videoları arat. bulma ihtimalin var.

üstte denenler artı w8 artı ssd artı 50 liraya aluminyum sogutucu
yalnız bunların hepsi 200ü bulur

iki ihtimal var. ya ısınıyor ve bu sebeple işlemciyi haşladınız ya da zararlı bi yazılım arka planda çalışarak bilgisayarın kasmasına sebep oluyor.

Büyük ihtimalle işlemci artık çok ısınıyor ve bu yüzden saçmalamaya başlamıştır. Soğutucu alınabilir. Bilgisayarın altına yükseklik (silgi, kumanda gibi) koyarak arka tarafı biraz yükseltseniz o bile fayda eder. Buna ilave olarak SSD takarsan uçuşa geçiyor makina.

benden fazla kazaniyor zaten, etmiyor.

eder. kafasini matkapla delerim. artik benden fazla maas alamaz. ben de rahatsiz olmam. :)

kesinlikle etmez.

Eder, işi bırakması için baskı yaparım. Böyle de bir egoistim.

Son sınıf bir grup tıp fakültesi öğrencisinin bile rahatsız edeceğini söylediğini öğrendim ve şaşırdım da, merak ettim hakikaten kafalar böyle de haberim mi yok diye:)

etmez. zaten öyle olacak ileride muhtemelen, bunu o da adı gibi biliyor mesela.

tıpçılar mal ya yüzde 90'ı sosyal ilişkisi olmayan mal. bu konuda çok tecrübelerim var ama yeri değil.

soruya gelirsek etmez. keza ben biriyle evleniyosam artık bir bütünüzdür. çocuk falan varsa artık hiç benim senin kavramı yoktur.

etmez. ama yüzüme vurur lafını eder, başıma kakarsa ayrılırım. evet

kadınları rahatsız eder bu durum. dolayısyla kadın da erkeği rahatsız eder. :D İlk kavgada eminim ki kadın bu durumu erkeğin yüzüne tokat gibi çarpacaktır.

beni etmez ama hatunu eder. doğrusu etmemesidir bunu biliyoruz ancak iş pratiğe dökülünce düğünde takılan bilezik adedi bile mevzu olabiliyor.

eşe, karakterine göre değişir. eder, etmez demek kolay değil bu kadar.

Etmez niye etsin. Umarım çok zengin bir kadınla evlenirim.

kazanıyor. etmez tabii ki

senin paran benim param yapacak biriyle hayatta evlenmeyeceğim için hayır etmez. ben kazanıyorum ben harcayacağım derse o zaman kan çıkar ama

usb 1.1 falan mı arayüz, 4-5 gün nedir yahu?

Yoo aslında gayet iyi bir PC, iğnelemeyi es geçerek USB 2.0 olduğunu da söyleyebilirim :D ben de şaşırdım ama 540 kb ile 1 mb arası aktarımı var saniyede.

256 mb falan mı ram, 4-5 gün nedir yahu?

Ram de 8 gb. ayrıca pc'de boşta hatta. allalla. harbiden neden böyle acaba. üstelik anakartın usb girişlerini kullanıyorum.

harddiski geri ver arızalı diye. öyle aktarım hızı mı olur.

Nedir bunun ideali?

ben bilgisayardan ps3'e 40 gb'lık oyunu 20 dk'da falan atıyorum. 300 gb'ın o kadar sürede atılmasında elbette hata var.

saniyede 20-30mb dosya aktarımı yapması lazım. 4-5 gün aşırı fazla.

5 senelik harddiskime saniyede 100 mb ile aktarım yapıyorum. yukarıda dendiği gibi en düşük saniyede 20-30 mb olması lazım. senin harddiskte kesinlikle bir arıza var. servise mi verirsin yoksa iade mi edersin orası sana kalmış.

iğneleme falan yoktu valla ciddi ciddi sordum, ben 400 500 gb. veri aktarıyorum zaman zaman, usb 2.0 disk ise geceden bırakıyorum sabaha bitmiş oluyor, 3.0'da ise bir kaç saatte bitiyor.

usb portlarında sıkıntı var büyük ihtimalle.

benim bilgisayarın anakart üstünden ön porta bağladığım usb2 girişleri arada sorun çıkarıp 1.1 olarak işliyor mesela. 2.0'a bağlarsanız daha hızlı çalışır vs. diyor işte...
o gibi bir durum olmuştur belki sende de?
benim bilgisayardan kaynaklı bir sorun, çıkarıp tekrar takmam gerekiyor, sonra düzeliyor nasıl oluyorsa...

Yaa galiba böyle bir sorun var usc. 2.0'a bağlarsanız daha hızlı çalışır tarzı bir şey demeye başladı. bunun çözümü nedir peki acaba?

Sorunu nasıl çözdüğüme dair hiçbir fikrim yok. driver'larla oynayıp anakartın chipset'ini, usb'sini falan güncellemeye çalışırken aslında hiçbirini yapamadan oldu. hızı 40-100 mb arasında değişiyo şu an saniyede. teşekkürler herkese.

teracopyde durdurabiliyorsun sonra kaldigi yerden devam ediyor.

degerler acayip ama. dosya boyutlari ne, cok parcali ufak ufak binlerce dosya mi yoksa tanesi 800 mbdan yüksek büyük parcalar mi? kücük kücük binlerceyse islem süresi uzuyor cünkü. belki onla alakalidir.

Bu arada bilmislik gibi olmasin da nadasa birakmak deyiminin kullanimi yanlis olmus burada. Bilginize

5400 rpm olduğu için olabilir mi?

5400rpm olsa bile hız o kadar düşmez. bu yavaş değil aşırı yavaş. bi sorun var bariz bi şekilde.

Aleti yeni aldım, bilgisayar hdd'yi görüyor ama bilgisayarımda gözükmüyordu. tak-çıkart bir sürü deneme yapıp zar zor tanıttım bilgisayara. O arada USB portları kafayı yemiş, kendisini 1.1 gibi görmeye başlamış. onları kaldırıp yeniden yükleyince sorun çözüldü. Sormasam 4 güne razı olacakmışım bi yandan.

Bu arada nadasa bırakmak tanımını duyuruyu yaptığım saate verin. karıştırsam biraz mantıklı olarak açıklarım gerçi :D

Siz farkında olmadan Güvenlik Güncelleştirmelerini yüklüyor olabilir mi?

Ayrıca bazı yerler güncel sürücüleri yüklemeden teslim ediyorlar, öyle bir durum olmuş olabilir.

ctrl+shift+esc yapin ordan islemler sekmesine girin cpu ve bellek degerlerine gore listeletin orda gereksiz cpu ve ram yiyen bir islem varsa gozukur ozelliklede cpu onemli.

@slayer +1
bunun yanında teknik servis saçma sapan bir sürücü kombinasyonu yüklemiş olabilir. servisler uğraşmamak için daha önceden hazırladıkları fix sürücü paketini her laptop a çakıyorlar. Uyuşmazlıklar çakışmalar, güncel olmamasından kaynaklanan buglar vs. can sıkabiliyor. Laptop sürücülerinin tamamını marka-model-alt model bilgilerine dikkat ederek güncelleyin.

bazen oluyor ama sonra umursamamaya çalışıyorum çünkü yapılabilecek pek bir şey yok bence soyu tüketilmedikçe, çok acı çektirilmedikçe ve insana faydalı amaçlar için hayvanların öldürülmesi sorun değil sonuçta bu noktaya avcı toplayıcı olarak geldik, yaşam döngüsü organik maddeler üzerinden dönüyor, yemeliyiz sıçmalıyız bitten pireden haşereden uzak durmalıyız falan filan

zevk için vahşet için öldürene karşıyım.

Isıran, zehirleyen vs. böcek türlerini öldürünce üzülmem. Tercihen camdan atmaya çalışırım ama kalmakta ısrarcı olanları öldürürüm.

insanların pek umrunda olmasa da bunun tersi anormal zaten. onların küçük olmasının bi önemi yok, zira uzayda fiziksel oranın bir önemi yok. söz gelimi 300 milyon ışık yılı uzakta bizden binlerce kat büyük canlılar yaşıyor olabilir, bize karınca gözüyle bakıyor olabilirler. bu durum ne onların çok daha önemli olduğunu ne de bizim çok daha gereksiz olduğumuzu kanıtlar.

Ben de aynıyım. Sinek, karınca öldüremiyorum. Çok üzülüyorum. Gece sinek vızır vızır gelirse kalkıp öldüremiyorum. Pikeyi kafama çekip ayaklarımı sineğe veriyorum ki orayı yesin, beni rahat bıraksın. Sabah sinek o kadar doymuş ve şişmiş oluyor ki, uçamıyor bile. Herhalde sineğin birinden sıtma kapınca aklım başıma gelecek.

Karıncalar ayrı bir konu. Yakınlarda bir parkta kahvaltı yapıyorum bazen işten önce. Kuşları ve karıncaları besliyorum. Kırıntılar atıyorum, sonra bir karınca onu alıp götürüyor. Birkaç dakikada bir o karıncanın kırıntı ile birlikte nereye gittiğine bakıyorum.

Hele içeride kalınca, çıkarmak için seferberlik ilan ediyorum resmen.

Ömrüm boyunca öldürebildiğim toplam böcek + sinek sayısı, bir elin parmaklarını geçmez. Onların da çoğu pencereden/balkondan atma.

Edit: Topluca evi saran tanımadığım bir böcek türüne böcekçileri çağırıp soykırım uygulamışlığım var ama tetiği ben çekemiyorum işte.

Bende olmuyor öyle. Bir prensibim var. Evde böcek gördüğümde mutlaka öldürüyorum. Dışarda ne yaparlarsa yapsınlar ama evimin içinde uçan kaçan yürüyen bi böceğe karşıyım. Tür ayırmıyorum. Sonuç : böceksiz karıncasız bir evim var. Dışarıda üstümde gezinde tutar atarım ama öldürmem.

üzülmek bende de oluyor.. buna ek olarak sanki işlerimin ters gideceğini düşünüyorum.. ama öteki türlü de hayat yaşanmaz oluyor mutfakta hamamböcekleri ve karıncalarla el ele diz dize oturamam çıldırırım..

senin gibi adamları var ya, bulup öbücük manyağı yapmak lazım.

www.eksiduyuru.com

Ben de üzülüyorum göz göre göre öldüremem. o yüzden bir de başkaları da öldürmesin diye durun öldürmeyin ben atarım onu dışarı diye atlıyorum hemen.
geçen gün yemekhanedeki bir eşekarısını incecik peçeteyle tutup dışarı attım bu yüzden korka korka.
Ama birkaç gecedir 2 tane sivrisinek öldürdüm. Ama nefsi müdafa gibi oldu, öldürmesem sabaha kadar uyuyamayacaktım. Çok kötü hissetmiyorum o konuda.

@freeze: hahah. senin duyurunu görünce söyleyesim geldi. normalde yukarıya yazacaktım ama insanlar yadırgar diye yazmadım. tuvalette de zararsız hayvan görünce tuvalet kağıdıyla alıyorum ve dışarıya salıyorum. :)

Cok zalim ve kati yurekliymisim, onu anladim.

Arkadaslarin cevaplarini gorunce anladim ki: BEN BİR CANİYİM.

Karincalara, kelebeklere tamam da sinekleri olduruyorum ben. Sabahin altisinda sirf kara sinegin ziriltisina uyanip gebertip, sonra uyumaya devam etmisligim var. Sinegin sesinden nefret ediyorum. Kara sinek ve sivrisinek. Hic usenmeyip kalkip sinek ilaciyla yok ediyorum. Huzur doluyorum. Viz viz viz kafamin etrafinda donen, ses cikaran seyi sevemem. :( Sinirim bozuluyor hatta aglayabilirim o sinirden eger oldurmezsem. :/

şöyle bir ayrımım var.

mesela kelebek, arı bir yere girmiş dışarı çıkmaya çalışıyor. istese de orada yaşayamaz, yaşamak istemez. o zaman öldürmemeye, evden(otobüsten vb) çıkarmaya çalışıyorum.

ama eve yerleşmeye çalışan karınca, hamam böceği ya da beni yemeye çalışan sivrisineği affetmiyorum. gözünün yaşına bakmıyorum.

Aralarda söylediğiniz gibi herhangi bir yabancı madde yok ise muhtemelen klavyenizde bir oksitlenme söz konusu. Değiştirmek en uygun çözüm olacaktır.

Maalesef laptop klavyesi :/

Hocam mobildeyim, benim duyurularima bi bak klavye sacmalamasi diye bi duyuru olacak. Oradaki gibi problemse mesaj at nasil cozdugumu anlatayim

çözüm bulamazsanız laptop klavyeleri de sökülüp takılabilen değiştirilebilen şeyler. Klavyeyi değiştirebilirsiniz. Tek sıkıntınız yeni klavye bulmakta sıkıntı çekebilirsiniz.

2 bilgisayarı aynı ağa bağlayın.
Card Reader'ı bir bilgisayara bağlayın ve paylaşıma açın.
Bundan sonra o card reader'a ne takarsanız, ağdaki tüm bilgisayarlar ona erişip veri çekebilirler.

Ağ paylaşım merkezinden ev ağı kurdum. 2 bilgisayarı birbirine gösterdim. Ağ'dan diğer bilgisayara girip dosya alabiliyorum fakat internet bağlantısı hızında geliyor dosya. İnternetten indiriyormuşum gibi. İnterneti kesince bilgisayarlar birbirini görmüyor. Asıl sorunum bu benim o yüzden ortak sd karta yöneldim. Ağ olayını çözemedim yıllardır

ağ bağlantınızı gigabit ethernet üzerinden yaparsanız yada en azından n class bir wireless modem üzerinden yaparsanız sorun kalmaz. 10mbitlik bir ethernet kartıyla anca o kadarlık bir bağlantı elde edersiniz. eğer arada modem varsa onu aradan çıkarıp cross ethernet kablo ile iki bilgisayarı direk birbirine bağlayabilirsiniz.

Düzenli girerim,günde iki üç kere bakar çıkarım.elden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum

Cevap vermek icin gun icinde takip ediyorum evet. Bazen ilginc konular cikiyor. Takip edyorum.

İzindeyim, biraz daha rahat takip ediyorum. İş göndermedikleri ve dışarıda olmadığım, dizi-film izleyip kitap okumadığım zamanlar emekli baba gibi bilgisayar başında ve buradayım. İş zamanı bayağı bir daha az oluyor.

bilgisayar karşısında olduğum sürece online'ım burada, bilgim olduğunu düşündüğüm şeylere cevap vermeye calisiyorum. ama sordugum sorulara kimse cevap vermiyor. bu da beni çok üzüyor.

benim bi sekmemde devamlı açık. ama iş yerindeyken sadece. eve gidince buna vakit ayırmıyorum.
yazılanları okumayı seviyorum, bi süre sonra kullanıcıların cevaplarından nicklerini tahmin edebiliyorum. deneyimleri gözlemliyorum. soru da soruyorum, hatta bilmediğim fikir almam gereken bi mevzuysa ilk buraya yazıyorum

Ben soru sormak için değil daha çok cevap vermek için buradayım :)

İş ev farketmez internette olduğum sürece 3 site mutlaka açık olur.
Ekşi sözlük, gmail, ekşi duyuru.
O derece..
Aralarında gezer dururum. Çoğu zamanım burada geçer..

Sürekli bir sekmede açık duruyor duyuru. Sürekli sorarım, sürekli cevaplarım.

Bir öğrenme platformu sayılabilir aslında duyuru. Sürekli yeni bir şeyler öğreniyorsunuz.

insanlığa tek katkım; buradaki cevaplarım.

olur da bildiğim bir konuda yardıma ihtiyacı olan vardır diye gün içerisinde genelde açık duruyor site. müsait oldukça bakıyorum.

burada soru soranların (en azından pek çoğunun) gerçekten soru sorduğunu düşünüyor ve elimden geldiğince yanıt vermeye çalışıyorum.

çocukken çok soru sorduğum için kızarlardı bana. hala değişen bir şey yok. en abuk subuk şeyleri bile merak ediyorum, burada bilen insanlar olduğunu bildiğim için aklıma her geleni yazıyorum. her haltı merak eden, vize başvurusuna giderken ne giymesi gerektiğine kadar takan bir manyak olduğum ve bilmenin, stresi üzerinden atmanın hazzını bildiğim için insanlara yardımcı olabildiğim konularda bilgilerimi paylaşmaktan keyif alıyorum. bunun dışında, duyuruyu sosyalleşme platformu olarak görmenin çok doğru olmadığına inansam da, burada bissürü güzel insanla konuşup tanışıyorum. buradan ev arkadaşı buldum, bilgisayarım bozulduğunda güvenip netbook'unu veren insanlara denk geldim, vesaire. internette olduğum zaman duyuruda takılmayı seviyorum bu yüzden.

bi kız düşüremedim ama o çok ilginç oldu ya, yani 2 yıldır falan burdayım hiç duyurudan tanışıp samimi olduğum kız olmadı. sözlükten düşüyodu halbuki. ben formsuzum sanırım, eskisi gibi özgüvenli seks bombası değilim :(

Şirkete Firewall koyduklarından beri her iş günü giriyorum. Ne hikmetse burası dışında neredeyse hiçbir site açılmıyor. Yoksa pek uğramazdım herhalde.

her gün bakıyorum ama çok cevap yazmıyorum. (üşeniyorum belki de) çok spesifik konu olursa yazıyorum.

fuckbuddy aramak için giriyorum

home-office çalışıyorum. bir sekmede sürekli açık oluyor duyuru. telefonuma bile bu kadar bakmam :). ben sürekli bilgisayarda çalıştığımdan iş azsa burada daha fazla takılıyorum iş çoksa ancak çay alıp geldiğimde bi bakıyorum mesela.
duyurudan başka bir yerde takılmıyorum iş bitirmeden dizi-film bile izlemiyorum bi burası o da olsun artık.

fuckbuddy olmak için giriyorum

ben de mümkün olduğunca giriyorum hem başkalarına katkım olabiliyor bazen hem de ben de bir şeyler öğrenmiş olabiliyorum. iyi oluyor yani..yardım edince iyi hissediyorsun hem.

ofisteyken bir sekmede açık duruyor +1
ara vermek, kafamı dağıtmak istediğim zaman okumaya başlıyorum, ilgi alanıma giren soru varsa yanıtlıyorum, bazen ucu kaçıyor, ara uzuyor, olay procrastination'a dönüyor, farkına varınca bırakıyorum...

soru soran kişiyi tatmin edebilecek bir cevabım yoksa hiç yanıtlamamayı tercih ediyorum ama bazen yazasım da geliyor atmasyon veya geyik. iyilik yapmak çok güzel bişey, insanı iyi hissettiriyor çoğu zaman.

onun dışında google'dan sonra buraya soruyorum bazı soruları (sadece bilen birileri çıkabileceğini tahmin ettiklerimi, yoksa daha çok sorum var da, püüüü).

düzenli takip ediyorum. hem konsepti, hem ortamı, hem de buradan herhangi bir sebeple aşina olduğum bir çok insanı (bir kısmı ile hiç konuşmamış olsam bile) seviyorum.

sadece ofiste işleri bitirince arşınlıyorum duyuruyu

duyuru açma/cevap verme oranında fena değilim sanırım. İstatistiklere bakabilirsiniz. ben genelde sorunu olanlara yardım etmek için giriyorum.

Tarayıcıyı açar açmaz girdiğim sitelerden biri de duyuru.i Teknik anlamda cevaplayabileceğim sorular öncelikli olmak üzere bilgiyi paylaşmaktan kaçınmıyorum. Onlar beni tanır/tanımaz ama buradaki kemik kitleyi de seviyorum. Gönül işlerine pek bulaşmam, arada okurum oha ne olaylar var lan demek için :)

Eğer seansta değilsem gün içinde hep burdayım. Psikolojik sorulara giriyorum genelde.

memurum sabah mesai başlayınca açıyorum akşam işten çıkarken kapatıyorum. compu bana adsense gelirinden paylaşması lazım alexayı çekiyorum aşağı tek başıma :P

sormaya cevap vermeye burdayim, sayfalarin hepsini okuyorum burdan ogrendigim cok sey olduy

Gün içinde mutlaka 1-2 kez giriyorum. Çok yoğun olduğum günler hariç.
-Bana faydalı olabilecek farklı bir bilgiye ulaşabilir miyim diye bakıyorum.
-Yardım edebileceğim konular olursa cevaplıyorum.
-Bir sorunun cevabını arıyorsam duyuru açıyorum.
-Cevaplamak için x bir konuyu aramıyorum, denk gelir ve görürsem cevap veriyorum.
Olay bu!

Canım sıkıldıkça giriyorum. Eskiden çok gevşek cevap veren insanlar vardı. İlk üye olduğum zaman ben bir daha buraya girmem tiplerindeydim. Şimdi gayet hoş. Çünkü artık neye cevap vermeyeceğimi anladım. Sürekli.soruyor sürekli de cevaplıyorum. Ama bazen googlea yazsalar hemen cevabı bulunabilecek sorular oluyor. İnadına cevap vermiyorum bilsem de

Cok fazla guzel kadinla tanistim, cok guzel ortam, severim.

ben bursyi okumayi cok seviyorum. daha cok cevap yaziyorum. her gun en cok zaman gecirdigim ilk site diyebilirim

Tanrıların tanrısı Odin'in rızasını kazanabilmek için kullarına yardım etmeye çalışıyorum.

her gün online olurum, bildiğim konulara cevap veririm. arada bir de olsa yardımcı olduğum durumlar oluyordur herhalde. kafama takılan bi soruyu da ilk buraya sorarım. zaman zaman güzel muhabbetler dönüyor, takip edilesi. ben de cevaplardan nick tahmini yapıyorum arada, bildiğim de oluyor. bir de söylemeden edemicem. tik atarım, atmayana gıcık kaparım.

Bazen hiç girmediğim dönemler oluyor ama genelde sıkça takip ediyorum. Yardımcı olabileceğim bir şey varsa cevap veriyorum, işe yararsa çok mutlu oluyorum :) Bir de gönül işlerini okumayı çok seviyorum ya, çok komik oluyor yorumlar bazen.

Duyuru tarihin tozlu sayfalarına gidiyor ama 2 gün sonra nasıl bulup cevaplıyorsunuz merak ediyorum :)

Hep burdayım :)

Ben de hep buralardayim. :)

bir şey üstünde çalışmıyorsam, her zaman sekmede açık durur duyuru. 10 dakikada bir yenilerim.

tamamen isim sallıyorum; kaynana otu

ayrık otu bahsettiğiniz ot. Ağaçların bile köklerini sıkıp ağacı zayıflatabilir. Yerden kürekle kaldırmaya kalktığınızda küreğin sapını bile kırabilir. Çok sağlam acayip bir ottur. bahçede üremeye başlarsa kısa süre içinde bütün bahçeyi sarar domine eder. Yakarak yok etmeniz bile çok zor. Düzenli olarak topraktan sökmeye çalışarak mücadele edilir.

keçi beslenerek kökü kazınabilir bence bu ayrık otunun. keçi candır. yaprak bırakmaz sürgün bırakmaz.

hayvanlar sanıyorum çok seviyor lezzetli geliyor galiba bu ot ancak bunun sarı renkli çubuk şeklinde bir kökü vardır. Üzerinde hiç yaprak kalmasa bile hatta kökünü topraktan sökseniz dahi o kök bi şekilde toprağa düşerse düştüğü yerden tekrar toğrağa bağlanıp üremeye başlar. Yaşama azmine hayran kalmamak elde değil. Hikayelere bile konu olmuş.

Köylünün biri bu otun köklerinden eşeğine semer yapar. Uzun yıllar eşeğine bu semerle biner. Eşek yıllar sonra yaşlanarak ölür. Adam da ayrık otundan yaptığı bu semeri kaldırıp bi kenara atar. Ayrık otu yıllar sonra toprağa değdiğinde "az daha ölüyordum be" der. :)

o kadar karıştı ki tam listeyi meclistekiler bile bilmiyor.

www.memurlar.net

iş kanunu diye başladı şuan baya karışık hakikaten

her şeyden bir sonuç çıkarma çabasına kasanlarla dolduğunu anladım ben bu olay sonrasında.

önemli bir insan değilseniz kimse sizin vücudunuz için bulut kullanımınızı hacklemez. gereksiz paranoya yapmayın lütfen, yapıyorsanız da bu paranoyayla başkalarının başını ağrıtmayın. itici gelebilirim ama böyle "ay hacklenicem, asla güvenmiyorum zaten." tarzı yazılarla dolacak bu duyurunun altı. bunu gördükçe kıl olacak bir sürü insan var.

@jacknife

Dostum sen birden niye galeyana geldin onu anlamadım ben.

Bu tarz olaylar zaten halihazırda Türkiyede'de yaşanıyor. Daha önce çıkan haberlerde bazı ünlülerin fotoğrafları internete düşmüştü.

Örnek

www.mynet.com

Çoğu kişi bilgisayarındaki bir fotoğrafı geri dönüşüm kutusuna atıp oradan da sildiğinde fotoğrafın tamamen silindiğini sanıyor. Akıllı telefonlarını sadece fiyatına ve kağıtta yazan özelliklerine göre alıp fütursuzca kullanıyor. Hiç değilse bu konuyu okuyanlar yeni bir şeyler öğrenmiş olur.

Dropbox, yandex.disk (200gb bedava verdi, çok güzel) kullanıyorum. Resim atmam, resimlerim harddisklerde yedekli. Bulutları önemli belgeler, birine yollamam gereken dosyalar için kullanıyorum.

@yadigar, ya şu hddyi bağlarken interneti bi açık unutsan diye 2004ten beri bekliyorum. o mangal görüntülerini alıcam..

@jacknife peki ya önemli bir insan isek? Nasıl bir tanımdır bu yahu? Böyle bir kriter olamaz! Düz Adam Sami mantığına göre 10 yıl sonra HSYK başkanı olamayacağımı kim garanti ediyor?
Ben Microsoft OneDrive kullanıyorum. Bütün özel bilgilerim, fotoğraflarım, hayatım, her şeyim, sırlarım orada... Sabah sabah haberleri görünce götüm tutuştu!

edit: çözüm olarak şifremi çok karmaşıktan ultra karmaşık yeni bir şifreyle değiştirdim. Windows phone telefonuma "doğrulayıcı" diye bir uygulama indirdim. bu sayede aynı internet bankacılığı gibi telefonumda ürettiğim ikinci bir şifreyi kullanmadan giriş yapamıyorum. iş yeri bilgisayarımda ki kayıtlı parolaları sıfırladım. ev bilgisayarımın giriş güvenliğini artırdım, 4 haneli pin numarasıyla değil, resim şifresiyle giriş yapıyorum. Resmin üzerinde belirlediğim noktalara dokunmam gerekiyor bilgisayarın açılması için.

ben sadece şu kadarını söyleyeyim. Diyelim ki cloud servisini kullanıyorsun ve kendinea ait bilimum bütün çıplak fotoğraflarını ve sevişme görüntülerini yükledin oraya. Yüklediğin cloud servisini de patlattılar. Herşey ortalığa saçıldı. Sen celebrity değilsen eğer o görüntülerin çöplüğün içinde kısa süre içerisinde yok olup gidecektir. Şimdi bu adamlar icloud u patlattılar celebrityler meydanda tamam ama bu servisi milyonlarca insan kullanıyor. Nerde geri kalan fotoğraflar ? yok. Çünkü kimse sıradan birinin saçma sapan fotoğraflarıyla ilgilenmez. Kısa süre içerisinde siline siline yok olacaktır onlar.
Özetle telaşa mahal yok. Hayatı çok kolaylaştıran bir hizmet cloud. Yani araba kaza yapar diye otomobile binmemek, uçak düşer diye uçağı kullanmamak, elektrik çarpar diye elektrikli cihaz kullanmamak gibi bişey olur öbür türlü cloud u kullanmamak. Sokakta da yürümeyelim. Yıldırım falan düşer başımıza . Mantık bu yani. Patlar diye kullanmamak gereksiz bi telaş. En kötü şifreleyerek yüklersin ama kendine eziyetten başka birşey olmaz o da.

facebook'un basarisi ego sisirme uzerine kurulmustur. bunlar da iste bi yerlere gidince uc sey demek istiyor bu paylasimla;

param var
geziyorum
mutluyum

ama tabi bunu bagcilar sadik usta kebap lokantasinda yapanlar daha komik.

gösteri toplumu.

Sen bi de yeni evlenenlerin paylaşımlarını gör. İnsanlıktan soğursun :D

facebookun mantığı ne sence? ilkokul arkadaşlarımı bulmak gibi pollyannacı bakış açılarını bir kenara bırakalım lütfen. bu kadar sosyolojik düşünmeye gerek yok yani. adamlar böyle bi sosyal paylaşım sitesi yapmışlar ki adı üstünde paylaşım sitesi. ' görmek istemiyosan engelle kardeşim yeaav' mantığıyla yaklaşmak istemiyorum ama bırakın insanlar istediklerini yapsınlar yav adam yeni evlenmiş mutlu mesut ama bu mutluluğu görmek bazılarını insanlıktan çıkarıyor neden ki?

@damla çikolata olayın mutlulukla bir ilgisi yok. Keşke olsa, biz de mutlu oluruz. Olay tamamen zengin kocanın parasıyla alınan malı mülkü "bakın benim nelerim var artık" şeklinde görgüsüzce teşhir etmek. Bakın ben bir sürü fakirin hayal edemeyeceği yerlerde geziyorum temalı check in ler yapmaktan ibaret. İşin garibi o mal mülk bizde de var ama teşhirmiyoruz. Hatta benim şuyum buyum var şuraya buraya gidiyorum gibi bir muhabbete bile girmem. Gireni de sevmem. Yanlış bulurum. Sonradan görünce, bir anda bulunca böyle yan etki yapıyor demek ki. Onu anlayıp soğuyorsun insanlıktan. Demek istediğim şey o. Yoksa evlenmiş mutlu olmuş. Ne güzel. Mutlu olsun tabi kim itiraz eder. Ama dün cebinde parası olmadığı günlerde leş gibi bir tostçuda karnını doyururken bu gün zengin kocası sayesinde kapısından ilk defa girdiği lüks bir restaurantta ismini dahi okuyamadığı yemeklerin fotoğrafını çekip bakın ben ne yiyorum diye internete 7 gün 24 saat koymasın. Böyle insanlar gerçekten var. her gün 3 öğün ne yediğini ne içtiğini bilir hale geliyoruz. Hayır bakıyorum bazen fotoğrafa aynı yemeği yıllardır yiyorum. Aklıma fotoğrafını çekip de internete koymak hiç gelmedi samimi söylüyorum.

Şehirler arası yol giderken otogardan bir yolcu otobüsüne binip kendini havaalanında check in yapan insan biliyorum. Uçağın iniş saatinde de gideceği şehirdeki havaalanında check in yapıyor bu adam. Halbuki yolcu otobüsünde kendisi. Bu onu da bizi de mutlu yapmaz. Biraz da kendine saklamalı insanlar bazı şeyleri. Demem o. Zaten az olan değerini hiç eder bu. Başka bir şeye yaramaz.

O yüzden bunun adını doğru koymak lazım. Hangimiz daha fazla lüks içinde yaşıyoruz, daha fazla eğleniyoruz yarışı bu. Herkes çapı kadar, bazısı da çapından fazla gösterişe girişiyor. Sonuçta sen de tiksiniyorsun. Ama sadece insanlarda da kabahat aramamak lazım. Türkiye'deki trend bu. Herkes hemen zengin olmak istiyor. Ama kimse bunun için yorulmak istemiyor.

@maxhoper evet böyle açık örnekler vererek konuştuğunda söylediklerinde hiç bir yanlış yok. ama şöyle düşün bu tipteki insanlar facebook twitter bilmem ne olmasa da bi şekilde bu rahatsız edici tavırlarını sergilerler. bazı insanlar böyledir yapacak bir şey yok.ama herkes de böyle değil yahu. bu genellemeler gereksiz. ama başlığı açan arkadaş neden insanlar yer bildirimi yapıyor diye sormuş. ama koyduğu tiklerden anladığım kadarıyla istediği evet onlar çok rererö diye sırtını sıvazlayıp yer bildirimi yapmamanın ne kadar cool bi şey olduğunu söylememizmiş.

(bkz: müstesna bir kişilik)

testisli
harbi
on numara
kral
belki kafa

ahaha çok sevmiş galiba eleman, dotada falan çok daha fazla saat var ama o oyunda 12k inanılmaz.

neyini açıklayalım? uyurken filan da açık bırakıyodur. gerçekte o kadar saat oynamamıştır.

500 gün yapıyor farkındasın di mi ? uyurken açık bırakmakla falan olur da kim neden uğraşır ?

ya forumlarda filan bu bad rats'in baya bi muhabbeti geçiyor. muhabbeti geçiyor derken dalga geçme amaçlı. mesela birisi en iyi oyun nedir diye sorar herkes başlar bad rats'e övgü düzmeye vs. böyle şeyler :) adam da uğraşmış işte ne cevabı bekliyon anlamadım ki :D

Bu oyunu alacaksanız oyunu oynamak için almayın arkadaşlar. Oyunun şarkıları çok güzel. Bir nevi albüm almış gibi düşünün. Oyunu sırf şarkılarını dinlemek için açıyorum işime bakıyorum :D
Yayınlanma: 20 Ağustos 2014
yorumlardan biri bu.
eleman da muhtemelen başka bir sürü iş güç arasında oyunu açık bırakıyordu.

Teknik olarak mümkün. Oyun 2009 çıkışlı. 5 yılda 500 gün. yani yılda yaklaşık 100 gün boyunca oyunun açık kalması yeterli. Her 3 güne bir oyunu açık bıraksa bu sayıya ulaşabilir. Çok da abartılı bir durum değil. Adam müziğini dinliyordur. Oyunu seviyordur başka da bi işi yoktur. Olabilir.

sadece bulaşık makinasının bağlı olduğuna eminseniz bence beyaz eşya servisini çağırın. sorunu anlatınca onlarda ona uygun ekipmanla gelecektir zaten.

beyaz eşya servisini çağırın. sonra sakata gelmeyin. bi baksınlar makinaya.

elektrikçi çağırsanız gelip sigortayı yüksek amperli bir sigortayla değiştirecek az biraz da makinanın kablosunu kurcalayacak gidecek. sorunun üstü örtülecek yani.

Merhabalar.
Bulaşık makinesi şalter attırıyor ise mutlaka beyaz eşya tamircisi çağırmanız gerekir. Elektrikçi gelse bile hiç bir şey yapmadan sizden servis ücreti alır. Garantisi devam ediyorsanız bulaşık makinesi tamircisi çağırmadan direk yetkili servisi çağırın derim.
Bknz: www.servisdukkani.com

oyun bilgisayarı diye konuya girersen masaüstü diyeceğim haliyle. masaüstü toplamaya bakın.

ben monster laptop aldım gayet de memnunum. oyun laptopu kullanan biri olarak sana avantajlarını söyleyeyim.
taşıması kolay. arkadaşlara falan giderken yanında götürebiliyorsun. lan partisi falan olursa acayip rahatsın.
az yer kaplıyor. öğrenciyim ve odam küçük. masaüstü bilgisayarım varken ders çalışacağım zaman masada yer açmak işkenceydi. şimdi laptopun kapağını kapatıp yatağın üstüne koyuyorum.
tabi şöyle de bir gerçek var. masaüstünü tercih edersen aynı paraya daha yüksek performanslı bir bilgisayara sahip oluyorsun. tabi o zaman da monitör klavye masrafın oluyor. onları da hesaba katman lazım.

Forevır masaüstü.

Hızlıca bi sistem topladım sana,

AMD FX X6 6300 İşlemci (284,51 TL) vatan bilgisayar
MSI 970A-G46 Anakart (203,48 TL) vatan bilgisayar
8GB (2x4GB) 1600MHz CL9 1.5V Dual Ram (246,69 TL) vatan bilgisayar
Powercolor R9 280X 3GB 384Bit Ekran Kartı (727,35 TL) vatan bilgisayar
Seagate 3.5" 1TB Barracuda Sata 3.0 Harddisk (149,13 TL) vatan bilgisayar
Sandisk 128GB Ultra Plus SATA 3.0 SSD (169,00 TL) vatan bilgisayar
AOC 21.5" i2269Vw Geniş Ekran Led IPS Monitör (365,54 TL) vatan bilgisayar
DARK Viper 750W 80+ USB 3.0 Kasa (300,00 TL) eksenbilgisayar


Toplam: 2.445,7 TL

Bi de üstüne güzel bi gamer klavye alırsın ooh mis.

24 inç oyun laptopu yok ama masaüstü toplarsanız bu boyutta bir ekranla oynama şansınız oluyor. Örneğin böyle bir monitör oyunlardan çok farklı bir keyif almanızı sağlayabilir:
www.hepsiburada.com

yani öyle çok oyuncu yanım yok benim derdim 3-4 sene oyunları çalıştırabilcek bir alet olsun.

masaüstülerde gördüğüm genelde işlemciler laptoplara göre düşük tercih ediliyor. bu ilerisi için bir sıkıntı yaratır mı

oyun bilgisayarlarında işlemci düşük tercih ediliyor. çünkü işlemci ile ilgili önemli olan, işlemcinin oyun sırasında darboğaz oluşturmaması. bunun için de masaüstü bir i5 gayet yeterli.
i7 işlemcinin avantajı 8 çekirdek çalıştırması, oyun için bir avantaj sağlamıyor nadir durumlar dışında.
bu yüzden de oyuncular ekran kartına ayırıyor paranın büyük kısmını.

peki bu işlemci olayı 1-2 yıl sonra önemli olur mu oyun performansı açısından.

yeni nesil bir i5 al o zaman, kafan rahat olsun.

shot olur, kola olur, ben kahveyle de içiyorum

iyice soğutup şat yapın :)

enerjiyle de güzel oluyor. jagerbull <3

Vay be Jaeger'e bak! Shot'la iyidir bu. Ama ben olsam kış günlerine saklarım onu.

Bardagin 2/4 u redbull 1/4 u jager, kalan bosluga da bir iki buzla ozellikle yazin mukemmel oluyor. İcmeden once sogutmayı ihmal etmeyin.

Monster Energy ile de muazzam oluyor.
www.jagershop.com

Bardagin isaretli yerine kadar jagermeister uzerine de tercihinize gore monster energy. hem icimi kolay hem kafasi guzel

shot iyidir shot. ama buzdolabı bile yetersiz, buzlukta saklayın o şekilde için.

soğuk soğuk shot at. ama tadı güzel diye çok atma, ağzın götünle yer değiştirebilir.

jagerbomb diye arat. enerji içeceğiyle içiyorlar ama bence gereksiz.

bak en güzel nasıl oluyor biliyor musun, buzluğa koy (ama şişeyi çatlatma dikkat et!) buzzz gibi olsun, sonra shot bardaklarıyla ağır ağır shot atın. yani iki dakkada bir değil, böyle 10-15 dakkada bir. çok güzel muhabbeti oluyor. sohbeti elden bırakmayın. kafanız işte o zaman açılır.

bu içkinin içinde onlarca bitkinin özü var zaten. yani bir şeylerle karıştırmak çok mantıksız. ben ilk içtiğimde iki gün baharatçı sikmiş gibi gezdiydim ortalıkta. her geğirdiğimde farklı bir bitkinin özü geliyordu :)

viski'nin yanında shot olarak kullanılabilir. tabi birbirine karıştırmadan içmek kaydıyla.

Şişenin üstünde bir yerlerde "Pur und eiskalt genießen" yazıyor olması lazım. Yani diyor ki sek ve buz gibi soğuk için, tadını çıkarın.

Redbull ile de içilebilir ama redbull'un üzerinde alkolle birlikte tüketmeyiniz yazıyor (kamu spotu).

Redbull ile karıştırıp içeni gördüm. Ben şat içerim :)

zencefil gazozu ile karistirilinca gayet guzel oluyor.

biseyle karistirma sek shot ic.
yalniz ne kadar soguk o kadar iyi. at buzluga surekli orda dursun. donmuyor zaten.

Anladığım kadarıyla bu alet sinyal güçlendirmek için, kablosuz modem almak gerekiyor yani.

Bu işine yaramaz. Kablosuz modem al. Diğer türlü iki cihaz birden kullanman lazım.
Iki cihaz kullanırım dersen router Alman lazım. www.hepsiburada.com bunlardan biri.

access point olarak nitelendirilen ürünler var. Onlardan alıp modeme kablo ile bağlarsanız interneti kablosuz olarak dağıtıyorlar. ancak benim tavsiyem üstüne üç beş daha atıp eli yüzü düzgün bir wireless modem almanız yönünde olacak. Neden mi ? çünkü 1 cihazın yapacağı işi evde iki cihaza yaptıracaksınız. İki adet adaptör kablolar ışıl ışıl yanan iki cihaz olacak. Sorun çıkarsa şu cihazdan mı bu cihazdan mı diye araştırıp duracaksınız vs. vs. Gereksiz. yani ev için gereksiz. access pointler genellikle oteller gibi çok katlı binalarda her odadan wireless internetin çekmesi için kullanılırlar. Evde bir modem bir pc arasında wireless için kullanmak gereksiz bence.

Özetle güzel bir wireless modem alın. Modem alırken de ucuza kaçmayın. Bağlantı kalitenizde ciddi farklar yaratabilir. Güzel bişey alın uzun yıllar kullanın.

bakma oradaki yazana. sike sike alacaklar.

şimdi orada 3 sene x konusunda tecrübeli diyor ve 28 yaş sınırı koymuş ya. adam 3 sene değil de 4 sene çalışıp başvursa yaş sınırını aşıp elenecek heralde. halbuki daha tecrübeli adam ama sen 29 yaşındasın oo çok yaşlısın deyip eleyecekler gibi geldi bana. Bunun mantığı nedir çok merak ettim. Ne içiyorlar bu ilanı oraya koyarken ?

tercihen yüksek lisans mezunu yazarlar genelde. ayrıca yüksek lisans yaparken çalışmak mümkün. askerliği 1 sene olarak saymışsınız çalışmaya başlayıp sonra askere giden ve aynı yere geri dönen bir sürü insan var. başında sonunda 15'er gün ekleseniz 7 ayda aradan çıkartmış oluyor.

kısaca bu özelliklere sahip azımsanmayacak sayıda insan var. ama genelde iyi işlerde çalışan ve düzenini kurmuş insanlar olurlar. maalesef o sikko ilandaki işte en fazla alınabilecek para 1500 TL fln olur.

yani bu özelliklere sahip olmasanız bile başvurabilirsiniz :)

@yimirta ben daha askerliğini yapmamış birini işe alan bir yer görmedim. Elbette öyle iş yerleri var da örneğin mühendis alacak normalde bir mühendis askerliğini yapıp geldiğinde o şirketin standardına göre 2200 tl ile işe başlayacaksa askerliğini yapmamamış adama 1000 tl vererek işe başlatıyorlar. Yada hiç işe almıyorlar.

Askerliği 1 sene yazdım zira şu an askere başvuru yapsanız kasım ayında askerdesiniz. Önümüzdeki nisan ayına kadar full askerlik. Ancak haziranda kendinize gelirsiniz. yani aşağı yukarı 1 yıl gidiyor kısa dönem askerlikte bile. Şansınıza uzun dönem de çıkabilir ki buna hiç değinmedim bile.

Bir de lisanstan sonra yüksek lisansa girmeden önce işe gireyim derseniz bu sefer de iş bulana kadar kaybedeceğiniz süre içinde 28 yaşını aşmış oluyorsunuz. Kimse kollarını açmış siz bi mezun olsanız da hemen işe alsak diye beklemiyor. Bir süre iş arıyorsunuz mecburen. her türlü eleniyorsunuz yani. Askere gitmeden yüksek lisanstayken de iş bulmak çok zor. Elbette iş bulunur. Gider bir yerde garsonluk yaparsınız. o da iş ama ben kendi mesleğini yapmaktan bahsediyorum ki gittiğim iş görüşmeleri o aşamada hep askerlikten yattı. Son aşamaya kadar geliniyor maaş bile konuşuluyor herşey güzel askerlikten yatıyor. Yani anlatıldığı kadar kolay değil yüksek lisans yaparken işe girmek.

Ben niye böyle bir ilan verilir onu anlayamadım. Milimetrik ilan vermişler. Kıl payı bir iki aylık bir aksama yaşasanız teknik olarak yaş sınırından uçuyorsunuz zaten. Nedir burada amaç çözemedim. Ayrıca ben işi biliyorsam 28 yaşında olsam ne olur 30 yaşında olsam ne olur. Genç eleman çalıştırmak isteriz diyenler de var. 2 yaş hiç bir şey değiştirmez bana göre. Kaldı ki 80 yaşına kadar orada çalışacak değil kimse.

amacım ümit kırmak ya da ilanı savunmak değil. ama işsizliğin doğurduğu bu zor şartlarda daha mücadeleci olan insanlar hızlı yol alıyorlar. adamın çalışmaya ihtiyacı varsa okulu fln çok hızlı bitirip, stajını da doğru düzgün yaptıysa bir an önce işe atılabiliyor. ben daha askerliğini yapmamış birini işe alan bir yer görmedim demişsiniz, hemen örnek vereyim;

1)çalıştığım şirkette management trainee olarak çalışan askerliğini yapmamış bir çok insan var
2) daha önce big four'dan birinde çalıştım. okuldan mezun olur olmaz buraya girmiş 28 yaşın altında, yüksek lisans yapmış kıdemli danışman, kıdemli denetçi veya supervisior pozisyonunda birçok arkadaşım vardı
3) okuldan mezun olur olmaz banka müfettişlik sınavına girip yetki aldıktan sonra askere giden arkadaşım ve onun iş arkadaşlarını biliyorum (hiçbiri 4000 altında maaş almıyordu)
4) kuzenim avukat olarak kurumsal bir şirkette işe başladı şu anda yüksek lisans yapıyor. yaşı 28 altında
5) en güzelini sona sakladım ben okuldan mezun olur olmaz askere gittim, diğer kısa dönemler arasında yaşı en küçük olan bendim. 20 kişiydik ve bunların 19'u da çalışıyordu. yalan olmasın 10'dan fazlasının yüksek lisansı vardı ve mühendislerdi :) bu arada çalıştıkları şirketler arasında aselsan, pfizer, arçelik ve sabancı holding vardı

bunları ayar vermek amacıyla ya da dediğim gibi moral bozmak için yazmıyorum. ama sizin çevrenizde yok diye bütün dünyayı o şekilde sanmanın bir alemi yok. ben okuldan hemen sonra askere gittim geldim, çalışmaya başladım, evlendim ve bu sırada hala üni okuyan lise arkadaşım vardı. ver bir öğrenci sigarası falan diye takılıyorduk. 27 yaşında ilk işinde çalışmaya başladı şu anda gayat güzel bir firmada yönetici, işini seviyor ve onu da seviyorlar. altında arabası ve 5000'den az olmayan bir maaşı var.

Diğerlerini bilmiyorum da '' Çok kısasın. '' diyorlarsa şaka değildir.

Edit : İçlerinde gelecek düşündüğün biri yoksa pek takma derim ben

İnsanlarla çok yüz göz olmuşsun.

Insanlar koca popolu dediginde komik olacagini sanacak kadar espri yeteneginden yoksun.
Bu ulkede espri yapmak karsidakinin fiziksel ozellikleri ile dalga gecmek ile endeksli cunku.
en nefret ettigim, egitimsiz kultursuz insan modelleri iste.

her gun iltifat aliyorum ama cevremde boyle tipler yok allahtan.

Arada bi annem ya da komşularından biri "ay bu çocuk çok yakışıklı oldu kızlar rahat bırakmıyodur bunu" falan diyolar. Ben de içimden "he amk sorma hiç rahat bırakmıyolar" diyip geçiyorum. O kadar.

Sen insanlara çok yüz vermişsin. Ondan tepene çıkmışlar.

ofis ortamı ... ortamı tam anlamıyla. arayı sen doldur. yakalamışlar seni vurdukça vuruyorlar. boz at bir daha. ama dikkat et onu da ta.şağa sarabilirler.
of çok sıkıntılı durum, lise gibi olmuştur orası.

hepsi mi aynı? hani onlarla iş haricinde konuşma.

ne iltifati yahu. koca gotlu diye iltifat mi olur. seni hafife aliyorlar. arana mesafe koy, hizaya cek cevrendeki zibidileri.

duyuruda bu tarz soru çok geliyor, arkadaşlarım şöyle dedi moralimi bozdu vs.
bence bu -maalesef- türkiye'de çok yaygın bir şey. insanlar kendi egolarını başkalarını aşağılayarak, eksikliklerini yüzüne çarparak tatmin etmeye çalışıyorlar.
eğer biraz da kibar biriysen ve ilk tepkin terslemek olmuyorsa iyice tepene çıkıyorlar.
sözde en eğitimli kültürlü insan bile yapıyor bunu.
yurtdışında kaç çeşit milletten arkadaşım oldu, bir kez bile bu tarz haddi olmayan eleştiriler yaptığını görmedim insanların.

araya mesafe koyman lazım. hele işyerinde kocaman popon var falan nedir ya. direkt postayı koyman lazım.

Yuz vermwyin, mesafe koyun, hadlerini bilsin köpekler

Bi karşılık versen yüzleri nasıl düşüyor gorurdun. Ters laflara ters cevap verdigimde kusenler olmustu. Istiyolar ki bi tek kendileri oyle konussun, karsidaki cevap vermesin.

Bana da işte ne kadar zayifsin, biraz kilo al. Yuzunu sivilce basmis, noldu sana? Vs vs. diyorlar. Hazircevap olmadigim icin o an aklima sans eseri bise gelirse soyluyorum.

Iltifat aldigim da 3-4 ayda 1dir. O da kiyafetime anca.

bak kısayı, kiloluyu bırak, ya da soluk görünmeyi falan, kafadan "Sana giyinmeyi öğretmek lazım, giyinmeyi bilmiyorsun." diyorlarsa, şaka falan değildir bu, bildiğin laf sokmuş bunu diyen mal.

benim gerizekalı erkek arkadaşım da ilk buluşmamızda koluma girdiğinde "çok kısasın ama yaa" demişti, ben de "napıyim hobbitim ben" demiştim, ama başka bir şey dememişti çünkü kısalığım dışında bir problemim yok ki o da bunu problem ediyorsa yanımda durmasın zaten. bunun dışında bir de sen kilo mu
aldın ya da zayıfla türü şeyler duyarım ama genelde annemden :D o da tipik anne davranışı.

iltifatlardan bahsetmeyeceğim, nazar değiyor :P yok ya, normal bir insanım işte, ne iltifatı olm?

edit: ayrıca, bizim ülkemizdeki insanlarda genelde personal space denen kavram olmadığı için -daha doğrusu kesişimli ve iç içe kümeler gibi düşün, herkes birbirinin personal space'i içinde yaşadığı için- işte her ps'imi ihlal ettiklerinde götlerine sokmak istiyorum bunu, sanki somut bir şeymişcesine. bu şekilde konuşan insanlarla yıllardır uğraşıyorum, annem hariç çoğu yüzüme karşı laf edemez -arkamdan ederse de onların ayıbı- zaten böyle durumlarda da bir tek annem konuşabilir benimle böyle, çünkü bilirim ki kötü niyetli değildir. sen bu insanlarla mesafeni baştan belirleyememişsin, bu saatten sonra da biraz zor. benim tavsiyem: sen de yavaş yavaş onlara "ufak dokunuşlarla" ve şaka yollu laf sokmaya başla, alıştıkça şu seviyeye gel -bir anda yapma, sonra kırılıyo bi de haspam! - neyse, sen böyle yavaş yavaş yap, en azından kötü hissetmezsin "ben de lafımı geçirdim." dersin. ama normalde bunlar hiç olmaması gereken şeyler, cidden yüz göz olmuşsun.

İltifat değil zaten bunlar. Sürekli hakaret ediyorlar böyle.

bu sözler için üzülmene değmez. bu insanlar başka insanların mutsuzluklarından mutlu oluyorlar, bundan besleniyorlar. bunları kimse sevmemiş, belki anne, babaları bile, küçükken çocuklar bunları oyunlara almamış, dışlanmışlar. onun öfkesini kusuyorlar. sevgiye dair bişey görmedikleri için bilmiyorlar sevgiyi. hadlerini bildir. iltifat alıyorum, güzel bişey.

nasıl bir tipin var çok merak ettim. ara ara geliyor bize de çok şükür.

türkiye'de bi kızın iltifat alması için nefes alması yeterli. ben erkek olduğum halde bana arasıra iltifat geliyorsa kızlar kim bilir kaç iltifat işitiyordur günde.

hiç iltifat almıyorsanız ve sürekli çirkinliğinizden dem vuruluyorsa o halde biraz kendinize çeki düzen vermenizde fayda var. forma girebilirsiniz. yüzünüze gözünüze biraz dikkat edebilirsiniz bu bile yeter de artar bile.

belki sen yüz bile vermedin, böyle davranmaları için. maalesf böyle mal insanlar var.

bir de durduk yere "noldu canın mı sıkkın?" diyenler var ki aman diyim. neşeli olan adamın bile canını sıkmaya birebirdir bu söz. ulan bi insan durduk yere karşısındakine neden "canın mı sıkkın" der ki? sığır işte.

tersle, karsılık ver,fazla muhatap olma diyecegim ama öküz laftan ne anlar. Bunlar büyük ihtimal hic degismeyecekler.aslında en iyi intikam güzel yasamaktır tarzı bi laf vardı.sen de biraz kilo versen,daha şık giyinsen ozaman agızlarının payını vermiş olursun.laf yetistireceğine kendine bak derim ben.

genellikle 'götüme benziyorsun' derler... hiç değişmez

iş yerinde öyle bi moron vardı, bırak yüz göz olmayı konuşmadığım halde abuk subuk şeyler söylüyordu. patladım bi gün "yeter artık derdin her neyse ya açık açık söyle ya da bu şekilde konuşma benimle, iş dışında hiçbir konuda herhangi bir şey duymak istemiyorum senden." dedim. o gün bugündür iş dışında konuştuğunda sadece iltifat ediyor şaşırtıcı bir şekilde. hadlerini bildirmeden fark etmiyorlar, benim neyim var diye düşüneceğine açıkça söyle rahatsızlığını gerçekten fark edemeyebiliyorlar çünkü.

iltifat kısmını ise bırakalım bir kenara rica ediciim kuzum :)

terbiyesizlermiş... siz de dalga geçmek için lafı onlara bırakmadan, "hee kilo aldım", "evet yaa yüzüm ne soluk" falan diyerek belki susturursunuz. hiç görmedim duymadım böyle şeyler yaa! çok yakınlar, o da ciddi olmayarak bu raddeye yaklaşabilir. dinlemeyin allasen!

staj yaptıgım yerde kızlar giyimime genelde iltifat ediyor (takım elbiseye giydiğim değişik renkte kravatlara eden oldu veya smart casual gittiğim gün iltifat edende oldu). okulda da edenler oldu arada sırada tek tük. ama hiçbiri beni boyfriend material olarak görmüyor sadece ayaküstü iltifatlar işte.

seni çekemiyolar anneeemm.

anneme soruyorum tipim nasıl diye. güzel diyo. bu kadar. hahahaah

Tersleyeceksin onlari. Yoksa hep boyle devam ederler. Kendilerine yapilsa hos karsilacayaklar mi acaba? Cok fena bozman lazim onlari, oyle ki neye ugradigini sasirsinlar.

bunlar iltifat değil ki. ama hata sende, bunları söyletmeye fırsat bırakmayacaktın. bana kimse böyle şeyler diyemez mesela, çünkü mesafeliyimdir. mesafe kur sen de insanlarla aranda.

Böyle insanların patavatsız olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle eğitimle de alakası yok.

Kadınlar genelde hep birbirine bu şekilde, laf sokarak dalga geçme ayağı yapıyor. Yani sana ait karakteristik özelliğini bile dalgaya alıp, "ahahahahha" diye yapay kahkalarla eğlenebiliyorlar. Hatta yakın bi arkadaşım(erkek) bu duruma şahit olmuştu ve, "Siz kızlar, birbirinizin açıklarını küçümseyerek dalga geçiyorsunuz ya? Nasıl bi kafa yapınız, nasıl bi aşağılık kompleksiniz var?" falan demişti. O an, ortamdaki tüm kızlar bozulmuştu bi anda. Afallamıştı hepsi. :)

Yüz verme, mesafe koy. Sen de bi laf çak, bozulsunlar. Hadlerini bilsinler.

25 yılda sıfır

Notebook bağlantı yöneticisini kurup. Arayüzden açıp kapatabilirsin. Hp için hp connetion manager bar

Ağ kartı intel ise intel proset yazılımını kurup oradan yönetebilirsiniz.

üsttekilere ek olarak windows 8 ise networks'e girip wi-fi durumunu "on" konumuna getirmen yeterli.

kademeli işbirliği yada ayrımsal işbirliği gibi geldi bana. sektörel bir karşılığı var ise ona birşey diyemeyecem.

bire bir türkçe karşılığı yok ama öğrenilmiş davranışlardan oluşan suçla ilgili eylemlere bakan bir teoriymiş. bilmem işine yarar mı.

Neden olmasin?

Diferansiyel alaka.

Excel

excel, minitab, matlab.

cad programinda yaptiktan sonra ekran goruntusu alsan?

yüksek çözünürlük lazım bana..

corel?

(bkz: casio fx-991es)

model aklımda yok ama fonksiyon ya da formül kaydedebilen bir şey alma, sınavlarda kabul etmiyor bazı bölümler.

casio fx-350
(bkz: cevap nick uyumu)

Casio fx-3650p

casio fx-82ms ile bölümü bitirdim.

sizin bölümdeki heseap kitap işlerine işletmede okuyan bir arkadaşım aracılığı ile şahit olmuştum. korkacak bişey yok. fx82ms'deki fonksiyonları bile tam olarak kullanmayacaksınız. çoğu kısım 4 işlem. özetle herhangi bir makina işinizi görür. marka olarak kesinlikle casio tercihimdir. gidip de bütçenizi zorlayıp 200-300 tl lik makinalara bakmanıza gerek yok.

ben mühendisliği 991es ile bitirdim ama makinanın bütün fonksiyonlarını son haddine kadar kullandım. 82ms i de işletmedeki arkadaşa sınavları için ödünç veriyordum isterse. O da o şekilde mezun oldu. adam hesap makinası bile almadı yani.

benim texas instrumentsım vardı, liseden kalma. kopya sayılır diye sokmuyorlardı.

aşırı fonksiyonel de olmasın aman.

işletme okuyacaksan hesap makinesine gerek yok aslında...şaka bir yana Casio fx-82MS öğrenci dostu, senin işine yarayacak, ucuz bir hesap makinesi. Bunu al bence.

Casio tavsiye ederim. Matematik bölümü bırakan biri olarak sadece fizik dersinde saçma sapan sayılarla toplama, çıkarma, çarpma, bölme yapıyorduk. Dört işlem yapan bir hesap makinesi bile yetebilir. Çok önemli bir şey alma.

belki kamyonun eşya taşıma maliyeti yüksektir o yüzden bu fiyat çıkmıştır ona bişey diyemeyecem de 1000 tl taşıma ücreti ödeyecek öğrencinin evinde en az 10-15 bin tl lik eşya olması lazım ki bu fiyata taşıtsın. öyle bi öğrenci yoktur yada o çapta bütçeye sahip bir öğrenci olsa da evi taşımak yerine istanbuldan yeni bir ev toplar çok rahat bi şekilde diye düşündüm ben. Bilmiyorum yanlış mı düşündüm. Ben evin yarısını ptt kargo ile 150 liraya taşıttım çünkü. Hepsini taşıtsam 300 lira falan tutacaktı.

150

1m3= 1000litre

0.15m x 1m2 = 0.15 m3

=150litre

pratikte 150 litre toprak almaz. toprak tipine göre değişen miktarda boşluklu bir yapı oluşturur. 150 litre olarak ölçtüğünüz toprağı döküp sıkıştırırsanız üstüne biraz daha toprak eklemeniz gerekir. Sıkıştırmazsanız da zamanla kendisi sıkışacağı için üstte bir çukurluk meydana gelir yine toprak eklemesi yapmanız gerekir. yani cevap olarak 150 litre toprak demek doğru değil 150 litre sıkıştırılmış toprak demek daha doğru olur.

Açılmamışsın. Kaybedecek bir şey mi var, neden konuşmuyorsun? Derdini anlat, dalga geçerse de geçsin.

Ay neden soyleyip acilma geregi duyuyorsun ki? Kizla bulusmaya birlikte bir seyler yapmaya devam et. Hoslaniyorsa seninle zaman gecirmek ister o da zaten. Ve yine zamanla el ele tutusmalar vs de olur ilerler, rayina girer.

Kizdan emin degilim o yuzden aslinda. Reddederse arkadaslarla da ortamimiz bozulacak.

Bişey olmaz, kızdan hoşlanmışsan, iyi biri de olduğunu biliyorsan sen biraz bozulursun sadece. ama ya reddetmezse?

Bi kaç kere daha elini yakala, sonra bş sessizlik anında hiç bırakmasam keşke elinş falan dihe girizgah eyle, gelişme sonuç allah kerim

Earthangel +1

Illa ki "ben seni seviyom hadi cikalim" demeye gerek yok. Demeyin de zaten. Bulusup gorusmeye devam edin, zamanla olacagi varsa samimiyet artar ve olur. Kendiliginden gelisir yani. Ama gorusmeye devam etmenin yolunu bulmalisin. Ben sahsen pattadanak bana acilan birisindense birlikte vakit gecirdigim birisinden daha cok etkilenirim.

bu iş böyle devam ederse friendzone a gider bana göre.

Zarf at

olum senin daha çok çalışman gerek :) Sevgilisini kendisine sorma çevresindeki arklarından öğren.Bide ne sıkıntı ediyosun anlamadım.Gayet net ve açık ol.Ondan sonrada Gelirse işime gelmezse s**me de .

bunca yıllık kadınım, bu sinsi sinsi el tutmalar, ağız yoklamalar kadar tiksindiğim bir şey yok. bana böylesi tavırlar korkaklık gibi geliyor, hoşlandığım adamdan görünce bile soğuyorum. ne var yani kaybedecek? illa söyle demiyorum, ama daha net ol. biri bana yaptığında nasıl rahatsız olduğum geldi okuyunca. net ol kardeş.

Dedi birileri +1

Kız da sana karı boş değil ise, anlamıştır.
Kız sana karşı bir şey hissetmiyorsa, yarın öbür gün "e ben sana belli etmiştim" dediğinde, cevaben "aa ben hiç öyle anlamamıştım" ayaklarına yatacaktır.

özetle evet anlamışsın. karşıdan adım gelirse yürü. yoksa ne kendi ne de kızın zamanını alma.

Beraber geçirdiğin zamanı arttır. Biraz ufak fiziksel temasla yokla. Olumlu yanıt alırsan ilerlersin. Dümdüz "benle çıkar mısın?" gibi liselilik yapma.

Bu zamana kadar ayrılıklarda rahat rahat birbirinize sarılırken, senin bu hareketlerinden sonra mesafe koyarmışçasına elini sıkıp yanağını öperek ayrılması, bu yolun sonuna geldiğinizi işaret ediyor.

oran oranti yaparak buldum

10 m, 15 cm ise
25 m, 37,5 cm diyorum

her 5 metreye 7,5 cm düşüyor. 25/5=5 , 5x7,5=37,5 cm sap olacaktır.

(ben de obeb'ten gittim sayılır)

boy/sap oranı sabit kalacak diye düşünerek:
10/15 = 25/Sap

Sol tarafı Sap ile, sağ tarafı 15 ile genişleterek paydaları eşitleyelim:
(10xSap)/(15xSap) = (25x15)/(15xSap)

Her iki tarafı (15xSap) ile çarpıp paydalardan kurtulalım:
10xSap = 25x15

Her iki tarafı 10'a bölersek:
Sap = (25x15)/10
Sap = 37,5

37,5cm +1

Nickine bakarak matematikle hasir-nesirsin gibi geldi bana aslinda:)

ürün deyince ve sap deyince benim aklıma tava geldi arkadaşım. tavada da ürünün boyuna göre sap yaparsan pek parlak bir tasarım yapmış olmazsın. Yine tavadan gidecem omlet tavasının sapını kahve fincanı sapı kadar yapıp grill tavasının sapını da buna oranlayarak yarım metre yaparsan sence bu mantıklı olur mu. Yani burada tavanın ebatına göre sap tasarımı yapmak çok yanlış. Tasarım diyorsan burada işin içine ergonomi girer. Bir elle kaldırılmak üzere tasarlanmış bir ürün yapıyorsan bir elle rahat kavranabilecek uzunlukta ve sağa sola takılmayacak kadar kısa olan bir sap tasarlarsın. bu 20 cm çapında tava içinde aynı uzunlukta olur 26 cm çapında tava için de aynı uzunlukta olur. Ürün iki elle kaldırılacak birşey ise iki elin rahatlıkla kavrayabileceği uzunlukta,şekilde ve kalınlıkta bir sap tasarlaman gerekir. Yine ürünün çapı küçük diye sapı kısacık yapıp adamın iki eliyle kaldıracağı şeyi tek ele sığacak kadar sap yaparak tasarlamazsın yani. eyyorlamam bu kadar.

maxhopper, emeklerin icin sagol ama tava mavva degil. sap da yok ortada. onu uydurdum. gercek su ki, golge hesaplamam gerek. 500x50 pixel uzunlugundaki bir urune referans golge verilmis. benim de diger boyutlardaki urune ayni oranda golge vermem gerek.

üçlü prizin tamamını görmüyoruz ki videoda.

güzide okullarda dereceye falan girmedim de böyle bişey mümkün değil abi. biri çıkıp mümkün desin de görelim bakalım.(sakinim)

hadi ışığın yanması azcık mantıklı gelir gibi oluyodu tam adam ampül yaktı siktirsin ordan. o çakmak zımbırtısı kaç volt veriyoki yaksın ampülü. 1 sn bile yakamaz.

neyse abi yok yalan dolan o video.

edit:ampülden sonrasını izlemediydim bi de mikser takmış pezevenk. te allam.

aramaya inanalım..

(bkz: bedava elektrik üretmek)

www.youtube.com

anaa sonsuz enerji uretmisler ya la!

erke donergeci

@irbat

3lü prizin tamamı derken..? Kablolar ve kutunun her yeri gözülüyor, kablo ucu başka yere uzanmıyor gayet açık..

3lünün içinden bahsediyorsan 'tamamı' diyerek, sorunun kendisi o zaten
(bkz: kesin ip var abi)

1.22 ile 2.40 arasını kastediyorum esas wuu olaylarının döndüğü saniyelerde prizin tamamı yok videoda.

ha bana kalsa düz mantıkla sonsuz enerjisiyi bulan adamın evde uyduruk video çekmek yerine üstüne dolarlar dökülürken elinde martini bardağıyla ha ha ha diye gülmesi lazım zaten en başından..

@irbat

1.22de kablonun bir kısmının kadrajdan çıktığı dakika senkron kaymıyor; kamerayı durdurup ucu elektriğe takma olasılığı yok. 1.22-2.40 arası elektronik aletler değişirken kameranın sarsılması ''acaba kamerayı durdurup durdurup çalıştırıyor'' dedirtse de senkronda gram şaşma yok. eksisozluk.com daha mantıklı.

bi pijlik sözkonusu tabi, yoksa o martini içen o kokainman da öldüğünde jobs'a üzüldüğüm gibi üzülürdüm. pijliği nasıl yapıyorlar onun peşinde soru..

mühendislere değil sihirbaz merlin'e sorman lazım çünkü olay imkansız.
:)

p=i*v yani watt olayı amper ve volt'un çarpımı, volt ne kadar artarsa amper o kadar azalır, tersi de keza aynı, üretebileceği güç sabittir çünkü. dolayısıyla bir çakmağın bir ampülü yakmak için üretebileceği volt yeterli olsa da, akım buna müsaade etmez.

@Fayfa böyle birşey olmuyor. olması da teknik olarak imkansız. Termodinamik yasalarına tamamen ters. Dolayısıyla o videoda gördüğün herşey basit bir sihirbazlık ilizyonu. Göz yanılması. sözlük lugatıyla sazan.avi

he ilizyonu nası yapmış falan dersen onun da çok çeşitli yolları var elbet ama orada baya bildiğin şehir şebekesinden elektrik alıyor bundan emin olabilirsin. Elektrik üretimi falan söz konusu değil.

youtu.be

cdn.yazete.com

Sanal klavye vardır sağda solda bir yerde. Onu bulmak lazım. İşletim sistemine göre google'da aratırsan nasıl açacağını bulursun.

bios sifresi:/

Masaustü bilgisayarsa açıp kasayı pili çıkartacaksın. 15 saniye sonra tekrar takıp bilgisayarı açacaksın.

edit:

dizüstü için: www.youtube.com

dizustu bilgisayar

usb klavye bulup denemek lazım.

o zaman başka klavye takıcaksın.

dizüsstü pc içinde bios sıfırlama yöntemi vardır mutlaka, netten bi arasan?

Eger problem windows sifresiyse, giris ekrani geldiginde sol alttan ekran klavyesini aktif et.

Eger Bios sifresiyse en kolay yolu 2. bir Klavye bulmak.

ikinci klavye +1. Birinden ödünç alıp şifreyi değiştirebilirsin. Satın almana bile gerek yok. ama madem i çalışmıyor satın alsan da fena olmaz :) almışken iyi bişey alayım dersen logitech k360 ı tavsiye ederim.

inanılmaz yakışıklı sevgiline söyle, o çözer hemen...

resmi göster.

Üstler uzun, yanlar kısa.

beckham saç modeli

x modeli deyince şak diye bu resimdeki gibi kesecek erkek kuaforü varsa söyleyin ben de oraya gideyim.

Fotoğrafı gösterin, ben hiç erkek kuaföründe model ismiyle saç kesildiğine şahitlik etmedim. Tarifi bile yanlış anlıyor çoğu.

hazır konusu açılmışken şişli / mecidiyeköy civarlarında memnun kaldığınız berber varsa paylaşır mısınız?

o şekilde hiç bir zevk almazsın oyunun orjinalini alın yada hiç uğraşmayın. çünkü oyun online oyun. Crack ile bağlantı yapamayacaksınız. bi işe yaramaz o.

eyvallah, indirmiyorum

Giyerdim ben. Hatta fark etmezdim bile.

değil bence.taşlama.

defo ama uygun fiyata aldıysanız giyilir bence.

giyilir tabi ki. taşlamadan geçmiş denimde böyle bir izin olması çok doğal. bahsettiğiniz düz renkte bir penye olsa ve bu iz bulunsa defo derdim ama taşlanmış denimde normal geldi bana.

farkedilmeyecek bir bölgede. ayrıca rahatsız edici değil. defo olabilir ama kesinlikle uğraşmaya değmez. senden başka kimsenin göreceğini zannetmiyorum.

o pembe halkayı defo sandım diyorum ulan bu ne. yok ya bir sorunu yok.

defoysa bile belli değil. uğraştığına değmez.

yuvarlağı defo sandım yine de giyerdim diyecektim :D

ben de pembeyi defo sandım :D yok bi şey ya giyilir tabii ki.

www.bunugiyin.com
okuyun ve bir daha internetten kıyafet alışverişi yapmayın!

defo ama giyilir

Market alışverişini günlük yapıyorum, 15 lira falan harcıyorum her gün. Yani aylık 500 lira falan mutfak masrafın olur.

Su 25, elektrik 50 (bana fazla geliyo biraz, kediler var evde, ondan dolayı hergün süpürge açıyorum), internet 45, aidat 200 (bunu kışlık doğalgaz yerine sayabilirsin)

Yurtta kalınca fatura masrafı olmuyor. Ama ben yurt mutfağından tiksindiğim için yemek yapmazdım, hep dışarıda yerdim. Masraf olarak bu sayılabilir.

Ev elbette yurda göre daha masraflı.

2 yıl yurtta, artık evde kalan biri olarak kıyaslama yapabilirim sanırım.

-aylık 750 tl yurda veriyordum, şimdi iki kişi 1400 tl ev kiraladık 700 kira düşecek bana, gerçi faturaları ekleyince 900ü bulur ama olsun.
-ben yurtta kalırken -kahvaltı ücretsiz olmasına rağmen- sürekli üç öğünümü dışarıdan yerdim, günde 30-40 tl para yapardı (vakıf üniversitesinde okuduğum için sağ olsunlar her yer geçiriyor etraftaki)
-tek başına olursan fatura derdin fazlaca olmaz, bir tek kışın doğalgaz belini büker biraz.
-ev biraz daha masraflı ama çok daha rahattır. 700-800 tl 2-3 kişilik odalarda kalmak için vereceğine kendi başına eve çıkmak en güzeli. yurtta bi kere insanın özeli olmuyor, telefonla konuşmak için bile kırk takla atıyorsun, odada konuşamıyorsun koridorda rahatsız oluyorlar falan.

bu böyle karışık oldu biraz biliyorum ama şöyle özet geçeyim.
yurtta kalırsan -miden her türlü yemeği almıyorsa- dışarıdan yemek için fazlaca para harcayacaksın. evde olursan fatura derdin olacak. ama evinde pişireceğin makarna yumurta gibi ucuz ve doyurucu yemeklerle dengeyi gayet iyi sağlarsın.

2 yıl yurttan sonra eve çıkıyorsam bir bildiğim var demektir. ev diyorum her türlü :)

benim kiram 520 lira, elektrik genelde 45, su 20, doğalgaz kışın 100 gibi, aidat 25, internet 25. mutfak da günlük çook rahat 15 lira buff ın da dediği gibi. benim masraflarım bayağı ekonomik gerçi tek başıma kalmama rağmen, izmir'deyim. sizin işiniz daha zor kira açısından.

öncelikle yurda çıkmayın eğer ev imkanınız varsa direk eve geçin. Yurtta öğlen yemeği haricinde dişe dokunur bir harcamanız olmaz ama madem sormuşsunuz söyleyeyim. Yalnız tekrar edeyim yurda çıkmayın.

Ev olayında da eve çıkıp istanbul gibi bir yerde yemekleri paso dışardan paket siperiş şeklinde yaparsanız mutfak masrafınız baya bi abartılabilir. O yüzden eve çıkıp pazar alışverişinizi yapıp adam gibi mutfakta yemek yapıp yerseniz 400 liraya kadar mutfak harcaması çıkabilir aylık. Tabi istanbulda yaşamadığım için çarşı pazardaki fiyatları da tam bilmiyorum. elektrik en fazla 40-50 gelir. yazın 25*30 bile olabilir klimanız yoksa. su da 20 lira kadar gelir.

ev ile yurt kıyaslamasına girmeye gerek bile görmüyorum kıyasa bahis bile değiller rahatlık açısından. ev her türlü yurttan üstündür. ama tabi bu biraz da size bağlı. evi afedersiniz ahır gibi kullanacaksanız mutfakta sineklenmiş küflenmiş bulaşıklar yerler kıl tüy. Havasız odalar, masanın üstünde bir santim toz, sapsarı bir tuvalet falan öyle yaşayacaksanız direk yurda çıkın da temiz biriyseniz ev her zaman iyidir.

Üniversitede değil ama lisede dört sene yurtta kaldım. Korkunçtu. Ev çok daha iyi. Yurtta her şey sıkıntı.

yurt evi döver.

evin derdi bitmiyor. yok temizlik, yok pat diye gelen densiz arkadaşlar, bi de öğrenci evi diye dingonun ahırına çevirirler ki tam cinnet sebebi, faturalar falan sıkıyor insanı. ben 1 sene yurtta kaldım ilk senemde sonra keşke yurtta devam etseydim dedim. evin de artıları var tabi, kendi düzenin kafana göre davranıyorsun falan.

ilk senense yurtta kal, hem evde yalnızlık çekersin. baktın olmuyor 2. sene yurda çıakrsın.

içerenköy diye fındıklı mahallesine de götürebiliyor emlakçılar. o konuda dikkatli olun.

elektrik bana 25 geliyor bütün gün işteyim çünkü.
su da o civarda gelir hatta daha az.
doğalgaz bu sıralar 7-8 lira geliyor. kışın taş çatlasın 100 lira gelsin.
69 lira da 50mbit internete veriyorum sana o kadar lazım değilse sıkıntı yok zaten.

mutfak da sana göre değişir valla ne yemek istediğine göre. her gün bi makarna, bulgur, pilav illa ki olursa bence mutfak masrafın da fazla gelmez.

bastıkça? döndürmeliler var decathlonda falan

manyetolu el feneri diosn sanırım. pilsiz fln ikeada vardi.

Dinamolu el feneri. www.hepsiburada.com