Yapamazsin cözünürlük düsükse

büyütüp üzerinden tekrar çizebilirsen yaparsın. yoksa olmadan yaratmak allaha mahsus.

bağırış çağırış

iki kardeşler heralde. beşiktaş gol atınca "gol be gol" diye bağırıyorlar. istisnasız her golde, hep aynı kelimeler. ben de bağırıyorum peşlerinden artık "gol be gol" diye. amk herifleri.

edit: "goool ulan" diye bağırırlarsa biliyorum ki liderliğe oynayan diğer takımlar gol yemiş oluyor. haklarını yemeyeyim, arasıra değişiklik yapıyorlar.

bir kadın ve 25 e 15 yaşında iki çocuğu. büyük olan küçüğü her gün küfürle dövüyo. ben de genelde bu saatlerde kafası güzel olan bi adamım. bi gün yukarı çıkıp büyüğü bıçaklıcam.

benim alt komşuda ergen bir kız var her gece ağlıyor üzülüyorum, onun dışında bağırış çağırış, televizyon sesi ve kapanış.

sabah 5 gibi birinin telefonu titriyor. nasil bir zemine koyuyorsa telefonu, butun zangirdamasini duyuyorum. bir de (bkz: geceleri üst kattan gelen misket yuvarlanma sesi)

Bir üst komşumuz vardı. Bir bebekleri oldu. Aman sabahlar olmasın. Gece vır vır vır. Sabah vır vır vır. Sonra çocuk büyüdü, bu sefer kardeşi doğdu. Sabah akşam vır vır vır, bir de büyük olanın güm güm ayak sesleri. Bizimkiler de doğum günümde sevineyim diye davul almışlar. Ben de kurayım çalayım dedim, daha 15 saniye geçmeden üsttekilerin bakıcısı geldi. "Pardon bebek uyuyor da." Lan ben 6 senedir uyuyamıyorum o çocuklar yüzünden, bir kere bile çıkıp "noluyor kardeşim" demedim. Sonra biz taşındık, 6 ay sonra da onlar taşınmış. Bu da böyle bir anımdır.

Of cok dertliyim bu konuda. Üsttekiler alman, evde ayakkabiyla geziyorlar ve halilari yok. Tak tak tak biktim. Bi de telefonlarinin titresimini sanki bnm tlfonum titriyormus gibi duyuyorum

yahu komşusundan ses gelmeyen insan neden böyle bir duyuru açar ki?

ben üstekki komşunun yatakta dönmesinden, tuvalette taharetlenmesine kadar herşeyi duyuyorum. kağıt gibi duvar yapmış pezo müteahhit.

üst komşulardan sürekli kavga ve bağırma sesi. 4 kişiler her kombinasyonda birbirine bağırıyorlar. alt ve yan komşudan ses yok.

Ailemin yanindaydim bir suredir ve iyrenc. Ustte kafayi siyirmis bir kadin ve 2 tane ufak cocuk. Cocuklar ayri gurultu yapiyor kadin ayri. Altta hanzonun teki. Resmen cildirdim ciddiyim kapilarina dayancaktim. Kendi evim boyle degil acayip sessiz cit cikmaz genelde.

sifon sesi geliyor. bir ara koku da geliyordu. neyse ki halloldu o sorun. bok kokusu da insanin imzalarindan biri galiba. zamanla 'hmm, abinin boku bu, gelmis demek. gidip kirayi vereyim' gibi bir kavrayis gelistirmistim. gece 2'de filan camasir makinesi sesi geldigi de oluyor. ama iyi bir model sanirim. anca derin sessizlikte duyuluyor. eski evimde sekiz sesi duydugum da olmustu. cok heyecanlandigimi hatirliyorum. o zamana kadar seksi hep arkadaslarin salladigi, sadece filmlerde gorulecek, fantastik bir sey zannederdim. anamgillerin evinde de fenerbahce maclari sirasinda alt kattan "gol be" bogurtuleri geliyor. bir de gol yediklerinde duvara, yere vurma gurultuleri.

Bizim üst komşu osurıyordu sürekli ama ritmik bi şekilde hep aynı ritmle osururdu

sevgili ermanen,

sorularını çok seviyorum. komşum olur musun?

soruna cevap verecek olursam: şu an için çıt yok. ama üst katımda çok şişman bir abi (otuzlu yaşlarında ve bekar) ve onun çok şişman babası oturuyor, anne sizlere ömür -uzun yıllar önce vefat etmiş. onların evde dolaşıyorlarsa haldır huldur sesleri, çok şişman babanın da kulakları pek işitmediği için arada bir tv karşısında sızdığında tv sesi geliyor.

Seks ve prova; Üst kattaki hıyar müzisyen, çarşamba-cuma-cumartesi günleri sabaha karşı illa birilerini bulur getirir eve, kadınların iniltileri çalar saat gibi oluyor anasını satiim. Ayık olduğu zaman da akustik gitarda arabesk pop çalıp söylüyor, adama rakı açtıracak cinsten. Yakında atacaklar apartmandan gibime geliyor.

Kavga; Alt katta abi-kardeş var 20'li yaşlarında, olmadık sebeplerden (tişörtümü niye giydin, biramı niye içtin vs) kavga ediyorlar bazen. Boru gibi sesleri var ipnetorların.

Seks ve fantezi; yan/karşı (nasıl oluyor ben de anlamıyorum amk) komşular öğretmen karı-koca. Aksi gibi bizim banyolarla yatak odaları duvar duvara. Cuma mesai bitimi çocuğu postalıyorlar ananeye dedeye, ondan sonra 6 filmlik seri çekiyorlar evde. Geçenlerde işe gidicem tıraş oluyorum, banyodaki havalandırma boşluğundan "ayy popomu elleme mosmor zaten faruuuk!" dediğini duydum kadının ya!

aslında bizim apartmanın ses yalıtımı iyidir insan gibi yaşarsan, misal müzisyenden önceki çocuklu aileden arada koridor koşusu dışında çıt çıkmazdı ama bunlar artık nasıl çığırıyorlarsa hiç kasmadan duyabiliyorsun olan biteni. faruk aga anal meraklısıdır mesela adfaksgkljjhsj

kısacası, müstakil ev şart.

Alt kattakiler bagirarak konusanlardan arada sirada torun vs gelince sesleri asiri oluyor. Yan tarafta da rtenin korumalardan biri var bir de borazan ergeni oglu var arada sırada tartisiyorlar gidip dalasim geliyor ikisine birden

Müstakil evde kalıyorum. Komşuların sesleri bizim eve kadar gelmiyor.

yan komşunun banyoda sevmişme fantezisi yüzünden inleme sesleri.

Anne baba be üniv çağındaki kızları össge.

Evde sürekli kavga, tehditler.

Ya bizim komsunun bir kopegi var, eleman uzun sure evde olmazsa basliyor aglamaya, onu duyuyorum bazen. Ama asansorde filan goruyorum, etrafta insanlar varken dunyanin en sevecen kopegi. Insanin ici parcalaniyor hayvan aglayinca :/

üst komşumun toynak sesleri. Şaka değil karı topuklarını vurarak yütüyor. Gece 12 gibi evli olduğunu tahmin ettiğimiz sevgilisi gidiyor. 11-12 arası ya kavga ya seks sesleri. 12 den sonra kendini duvarlara vurma ve evin içinde dan dan dan yürüyerek 20-25 tur atma sesleri oluyor. Geçen hafta akrabaları geldi. Hepsi toynak ailesi. 3 yaşındaki çocuk gece 11'e kadar bağırabiliyor. Sonra ailecek duvara mı zıplyorlar ne, bak onu anlamadık. Boş zamanlarında da duvara top atıyorlar. Yani en son eve gitmemeyi düşünüyorduk. Kadını uyardığımda işitmediğim hakaret kalmadı. Ev sahibi. Karakol bir şey yapamayız dedi. Aynı zamanda köşe bina en üst kat karı. Benden başka kimse ile komşuluğu yok. Sınıf öğretmeni olması nedeniyle (özel bir okulda) umarım bu psikolojik sorunlarıyla çocukları etkilemez. Beni delirtti çünkü.

Üst katta temizlik hastası bir kadın var. Her gün ev taşınıyor gibi.

üst kat, her kış: (git: 708263) , henüz aksatmadı.

karşı komşu orta yaş üstü bir kadın, çok asosyal ve boşanmış anladığım kadarıyla. bu eve taşındım taşınalı 2. seneye yaklaştım henüz tanışamadım, toplamda 2 kere denk geldim zaten ve kibarlıktan "merhaba" dedim belki konu açılır tanışılır diye, yarım ağızla cevap verdi, daha da üstelemedim. arada telefon konuşmalarını duyuyorum. öfke dolu, birilerine patlıyor (muhtemelen eski kocası). "yok efendim sen bunu nasıl yaparsın, senin haddine mi, insanı çıldırtma" gibisinden şeyler. arada çocuk var sanırsam o yüzden hala iletişim halindeler...

Utançtan okuyamadım cevapları bi süre sonra :( Ben çok uzun senelerdir en üst kattayım, alttakilerden pek bir şey duymuyorum da benim altımdakiler neler duyuyormuş eğer söyledikleriniz doğruysa şu an kafamı kuma gömmeye gidiyorum :( Bundan önceki eve ilk taşındığımızda alttaki komşumuz bizim eve gelen bi tamirciye "evde halı yok mu" diye sormuş aksjdhaha meğerse ayakkabı sesi gidiyomuş işte onlara tık tık. Öğrenince topuklu terlik giymeyi bırakmıştım ama başka şikayet gelmedi hiç. Bence duyulmaz ki ya :(

Yan komşunun iki tane çocuğu var. Biri 1. sınıfa gidiyor diğeri 4-5 yaşlarında. İnanılmaz yaramaz ve kuduruklar. Evde sürekli bağırarak koşup oynuyorlar. En sonunda anne çıldırıyor "yeteeeeeeeer, oğlum yeteeeeeer, Allah aşkına oturun iki dakikaaaaaaaaaaa" diye bir bağırış ve sonrasında ağlamalar. Üst komuşuda Eskişehir maçları olduğunda koşş laaan, vur amk, gooool diye bağırıyor genelde. :)

müzik bolca ve konuşma sesleri. bazen de işte fanfinifinfon :)

çok sessiz komşularımız.

@pandispanya bence duyulmaz falan deme ama topuklarını vurarak yürüyorsan alt komşun ağır sövüyordur sana.

üst kattaki teyze gündüzleri uyuyup geceleri çalışıyor galiba. sürekli ceviz kırıyor sanki..

yan dairedeki mallardan aşırı derecede müzik sesi geliyor... annesi birde ses gelirse uyarın diyor normal bir şey gibi. yani biz mağaradan geldik insanlarla bir arada yaşayamıyoruz gibisinde.

Pek ses gelmiyor, yalıtım sesi de engelliyor genelde de. Mutfaklarımızın bitişik olduğu bir komşu var. Yeni evliler, kapılarında çifte kumru olduklarını belirten bir çift kumru biblosu asılı ve kapı bu kumruların kuyruklarından çıkan kurdelelerle sarılı. Bu kumrular en fazla üç günde bir kavga ediyorlar. Bir seferinde adam evi terk etti. 10 gün kadar kapıdaki kumru ve kurdeleler gazeteye sarılı ve kapalı kaldı, kadın sanırım onları söküp atamadı, en fazla kapatabildi. Adam eve dönünce kumrular yeniden açıldı. Adamın sesi pek gelmiyor da, kadın sürekli ağlayıp bağırıyor.

Eskiden şu olmuştu:
eksisozluk.com

---alıntıdır---

hala aklım almıyor lan... yaklaşık 20 yıllık evli olup bilecik şeyh edebali üniversitesinde okuyan tek oğulları var. evim bunların hemen üstünde. evlerimiz de maşallah kutu gibi. duvarlar o kadar ses geçiriyor ki, bildiğin kutu yani, karton pier sanki. vilada sapıyla tık tık yere vursam mustafa abinin kucağına düşerim öyle ince.

akşam bira fıstık takılıp tv izlerken aşağıdan sesler geldi. mustafa abi nasıl sevişiyosa , böyle şap şap arada ses çıkıyor. saat da akşamın sekizi. kıstım tv yi, yattım yere bunları dinliyorum.

- ulan karı doymak nedir bilmiyon ha.
- canım çekti napim.
- her hafta, her hafta
- susta mıncıkla mustafa, ben sana neler yapıyorum
- (şap şap şap)
- mustafa, bu karagül dizisindeki ada şanverdi var ya, özcan deniz ile çıkıyormuş.
- hadi ya. yaşı kaç ki onun.
- yirmi üçmüş, dizi aşkı işte.
- ( şap şap şap)
- terledin sen
- ter bu işin fıtratında var rukiye. ehehe.
- sakın terini damlatma bak, tiksiniyorum.
- ( şap şap şap) ver şu peçeteyi
- .....
- (şap şap şap) aç ağzını rukuye. tamamdır bu.
- uff mostofooo
- nasıl?
- hımm çok iyi.
- topla buraları, ben elimi yıkamaya gidiyorum.

ulan kalktım yerden sehpanın üzerine baktım ben ne içiyorum diye. tekrar eğildim ses yok. tuvalete koşup banyo mu yapıyolar diye merak ederken 5 dakika sonra kapı çaldı. açtım kapıyı rukiye teyze var. çok sever beni. öyle şaşırdım ki elinde tabak bana bakıyor '' al kuki , demin mustafa abin çiğ köfte yaptı, sen seversin '' dedi. uzatıyo tabağı . ha siktir ulan o şap şap sesleri, o peçete, o mıncıklamalar, ne oluyor burda diye düşünürken yaslandım duvara çiğ köfteye bakıyorum. ula adam meğer çiğ köfte yapıyomuş. az daha çiğ köfteye boşalacakmışız . 20 senelik evli çiftlerin cinselliği çok fantezikmiş vesselam. çok açlar lan. açlar ama anlayamıyorsun.


Not: Alıntıdır
Kaynak: www.uludagsozluk.com

cok ses geliyor :( alt katta bebek ve ona bakan bi anneanne/babaanne var sanirim. bebek aglamasindan cok rahatsiz olmuyorum ama anneanne/babaanne genizden gelen yanik ve tiz yasli teyze sesiyle bagirarak turkuler soyluyo cocuga, o cok dayanilmaz (cocuk daha cok agliyor). ust kat sessizdi, ona da yeni uc cocuklu bi aile tasindi. inanilmaz ses cikariyolar surekli bagiris cagiris, mutlaka bi cocuk agliyo bazen baba bagiriyo, kapi carpma ve gecenin bi yarisi kosma sesleri, onlar tasindigindan beri bi gunumuz sessiz gecmedi. oh be icimi doktum.

yan komşudan radyo son ses açık onu dinliyoruz beraber. dini programlar tercihimiz. bir de bazen horlama sesiyle irkiliyoruz.
üst komşu curcuna. daima bağırış çağırış, oynama, zıplama.. çocuklar sürekli ağlıyor. evin babası daima mavi mavi masmavi diye türkü çığırıyor.
hayatımızın parçaları olmuşlar ama.

evde topuklu terlik neden giyinir.

@saçdemeti'ninkine benzer şekilde üst katımızdan bebek sesiyle beraber ananesinin sesi geliyor ve aynen bebeğin sesi hiç rahatsız etmezken anneanne çok fena. bebekle ağlatana kadar oynuyor, "HANİMİİİİİŞŞŞ OOĞLUŞUMUN PİPİSİİİ OOY AMAAAN PİPİSİİİ" şeklinde, çocuk ağlamaya başlayınca daha yüksek bir tonda "OOOOY OOOY OOOY YOK BİŞEEEY AMAAAN OOOY OOOY" şeklinde çocuğu avutmaya çalışıyor, çocuk daha çok bağırıyor.

evet iğrenç. değişik bi bakış açısı getirirsem: belki biz de büyüklerimize bazı noktalarda böyle iğrenç gelmiş olabiliriz. toplumsal değişim değişmiyor.

erkeğin küfretmesini normal, kadınınkini anormal görmenizin sebebi ne? Erkeğin küfretmesi de yeterince iğrenç değil mi?

edit: şöyle bir yanıt vereyim ya da. Kızların erkek gibi küfretmesi değil, insanların küfretmesi hoş gelmiyor bana. Benim de aşırı küfürbaz olmam işin trajik tarafı.

raat ol panpa. bazılarını çok çekici yaptığı kesin. etsinler yani.

@whoosie o da normal değil tabi ama şu da bi gerçek ki erkeğin, hele ki o yaşlarda, küfürlü konuşması kızların konuşmasından daha doğal/olağan.

O normal olunca bu da normal oluyor. Bi on yıl önce "yeni nesil erkekler hep kız gibi küpe takıyor, çok iğrenç değil mi?" demenin yeni versiyonu bu da.
Yani küfür kendi özünde çirkin zaten ama bir tarafa normalleşirse diğer taraf da onu ister.

Kaba bi durum her iki taraf için. Bende sevmiyorum ama kendimi tutamıyorum bazen.

zaman gereği artık 'erkek gibi' kavramı azaldığı için kızlar da küfrediyor evet.
'hanım hanımcık genç' kız diye bir şey kalmadı, kalmasın da bence zaten, rahat olsun genç kızlar. konuşma aralarında geçen kulağı tırmalamayan küfürler beni rahatsız etmiyor ama verdiğiniz örnek tabi ki çok itici.

küfür tü kaka tamam da bazen öyle bir durum oluyor ki okkalı bir "sikeyim!" lafı accayip güzel oturmuyor mu arkadaşlar?

bence de cok igrenc. hic de normal degil. iki taraf da igrenc.
sanalda da olsa küfür etmem. hic bir zaman da cuk oturdugunu düsünmüyorum

küfür çok çirkin ve kadını, erkeği yok. yani erkek gibi küfür ediyorlar sözü sanki erkeklerin küfür etmesini normal karşılamak gibi oluyor. çok sinirlenirsem eğer nadiren de olsa küfür ettiğim oluyor ama çok nadirdir. sadece içimden ediyorum :)

Havalı olmakla veya iğrençlikle ilgisi olduğunu sanmıyorum. Beğenmediğimiz/hoşlanmadığımız şeyleri hemen iğrenç diye nitelemeye yatkın ve alışkın bir toplumuz, bir kere daha görmüş olduk.

Dilimiz erkek egemen, deyimleriyle falan da yer yer faşizan bir dil zaten. Bunlar size batmamış ama bir kızın küfürlü konuşması batıvermiş.

Küfür dilin tuzu biberidir ve bu her dil için böyledir. Küfür sanıldığı gibi dili kirletmez, zenginleştirir. Bir kızın küfürlü konuşması o dilin cinsiyet gözetmeksizin özgürce kullanılabildiğini gösterir. Ayrıca birey yaşlandıkça (tecrübelendikçe) dil kullanımını da oturtacak, zamanla küfür kullanım yoğunluğundan uzaklaşacaktır. Küfürlü konuşan ninelere bayılır insanlar ama bir "genç kız"a yakıştıramazlar. İkisi arasındaki farksızlığı kavrayabildiğinizde önyargılarınızdan sıyrılıp bunun iğrenç bir şey olmadığını görebilirsiniz ama şimdilik bu pek mümkün değil gibi.

ben küfür derken şey demek istedim. noktalama işareti gibi küfür edenler.

sinirlendi diye küfür eden değil.

olgun olmak yerine saf olmak, duygusal olmak, dunyadan bihaber olmak daha cool. aileleri simarik bir nesil yetistiriyor.

bu arada oz elestiri mahiyetinde: bence her neslin yaptigi gibi kendinden sonra gelen nesli begenmemezlik etmemek gerek.

günümüzde aşılmaya başlayan bir takım kalıplar nedeniyle oluşan bir şey ancak erkek küfür ediyorsa kadında gayet küfür edebilir. burada küfür eden erkek ya da kadın değil. küfür eden insan ve bir insanın küfür etmesi hoş bir şey değil. bende çok sinirlendiğim zaman küfür edebiliyorum ancak devamlı küfür eden birinden epey rahatsız olurum.

ayrıca erkek yapar ama kadına yakışmaz demek bence daha çirkin bir şey.

@air ya öyle bişey demedim.

sadece dediğim şu: şimdi bu kardeşlerimiz henüz olgun değil, bizim gibi şu an düşünemiyorlar, o yüzden de komple küfür etmelerini normal karşılıyorum. ama erkekler bulundukları ortamlar ve ilişkileri nedeniyle küfüre daha yatkın, o yüzden o yaşlarda sürekli küfreden erkeklere "ergen işte ya" der geçerim.

ama bu kızlar bu kadar küfürü nerden öğreniyor, kendilerine nasıl yakıştırıyor, ileride bu karakterlerine nasıl yansıyacak bunu merak ettim açıkçası.

erkek eder kadın etmez demiyorum. bana ne kim ediyorsa etsin. ayrıca ben 14-18 yaş arasındayken bu kadar küfürlü konuşan kızlar yoktu. salak aptal vardı ama hay sikeyim seni yoktu, kızlar kullanmazdı yani.

küfür etmekle, küfürbaz olmak farklı şeyler.
ikincisi son derece itici. iki lafından birisi küfür olan birisyle -kız olsun, erkek olsun- görüşmem.
lakin ilki?
işler yolunda gitmedği zaman, şiddetli bir acı hissettiğimizde(mesela kaval kemiğimizi masanın kenarına vurmak), tavlada mars olup hırsımıza yenildiğimz anlarda...
bu tür durumlar da küfür edilmesinde bir sıkıntı görmüyorum.
bir kız da edebilir elbette. onların da hakkıdır, kafasını mutfak dolabının kenarına vurduğunda sunturlusundan saydırmak.
anneannem, "yeri geldiğinde edilen küfür besmele sayılır" der hep.

Burada çok da güzel yerine oturmuş oysa küfür. Kaba mı, evet. Ama daha iyi bir şekilde ifade edemezdi o anki duygularını.

Leşliğin gereğini yerine getiriyorlar.

Sabah yumurtaları tam ye. Öğlen ızgaranın yanına bol zeytinyağlı salata göm. Akşam da yine biraz et ve salata ye. Üstüne açlık atağı çekersen biraz çiğ kuruyemiş yer bastırırsın.

Yürüyüşü yarım saatle değil 15 dk. ile bile başlatsan olur. Önemli olan uzun vade.

Hem tembellik hem motivasyon eksikliği ikisi bir arada..
Ben de aynı durumdaydım, kendime engel olamıyordum yeme konusunda, dediğiniz gibi sürekli değil ama, sabah kahvaltımı düzgün yaptıysam öğlen bozuyordum, atıyorum bugün film izleyeyim derim daha filme karar vermeden markete gidip abur cuburumu hazırlarım..
Ya da bu akşam poyraz karayel var keyifle izleyeyim diye bi dünya saçma sapan şey alırım, bunun gibi..

Geçenlerde kuzenime gittim, onun da kendi kuzeniyle oluşturduğu whatsapp grubu varmış.. Beni de aldılar..
Herkes tartılıp resmini attı, sonrasında da birbirimize yaptıklarımızı yazıyoruz, yediklerimizi yazıyoruz..
Bana çok iyi geldi bu..
3 gündür abur cubur yok, sabah mekikler squartlar, akşam en az 1 saat yürüyüş..
Yeme konusunda da yaşıyorum bunu, kilo konusunda çok sıkıntım yok ama bazı bölgelerinde sıkıntılarım var bunun için hareket etmem şart..
Kendinizi bu şekilde gaza getirin..

Bir kere abur cubur almayı kesin, markete girince hemen meyve sebze reyonuna gidin, meyve alın. Yeşillik alın yoğurt alın bunları yiyin.
Yeşillikleri yoğurtla karıştırın mesela yeni şeyler deneyin (çok güzel oluyor)..
Yavaş yavaş atlatırsınız bu durumu..
Mesela oyun oynadığınız için yürümeye üşeniyorsanız sabahki ruh halinizle playstation u kaldırın, akşam onu kurmakla uğraşmak yerine dışarı çıkarsınız bir hafta kadar düzene girerse zaten alışırsınız..

Ha, bir de açken markete gitme.

aynısı bende de oluyor ya, gün içinde istediğimi kesiyorum ama akşam nedense hayvana dönüşüyorum. heralde vücut "lan gün bitiyor!?" falan diyip saçmalatıyor :(

@arnold

sabah ve öğleni değiştirmek bende fayda etmiyor mesela.

vizyonsuz bir adamsın bu yüzden :P

@yazar hahahaha ince gördün :D

piremses, karbonhidrat alımın hala yüksekse kazıntı yaşanır düşük kalori alımında. Yağı da çok az tüketiyorsan hele de.

tamamen tembellik yas gectikce gobegin cikacak gidin dusecek sansin varsa araban var isin var belki evin var diye otuzuna yaklasmis bir hatunu dusurucen ama onun derdi de evlilik kendine guvenin tipin yuzunden azaldikca aldatma ihtinalin git gide artacak.

gece yemek yemeye gelelim tammamen irade isi ve bu derdi seninle sonuna kadar paylasiyorum burda ne dense bos tututacan bogazini. fakat sunun garantisini verebilirim; iki hafta yiyip icme vucudun bu sefer de ona alisacak. dun gece ceyrek simit yedim ki normalde yemem, ama iste gece olunca gidiyo kafa hemen durdurdum kendimi. bazen sutle de kukiyi kaciriyorum ama daha fazlasi olmuyor; dene&dayan. yeterince obez var daha fazla yayma totoyu.

@arnold

aynen dediğin gibi. arkadaşın duyurusunu kirletiyorum ama; acayip pis bir alışkanlığım bu benim. karbonhidratsız protein/yağ ağırlıklı bir şey yediğimde midem bulanıyor resmen. bir dilim ekmek ya da iki kaşık pilav alınca "oh be" diyorum :D

en iyisi protein ve BOL yeşillik, haklısın.

Ya tamam ama gün içinde yediklerin çok az değil mi? Heralde acıkırsın akşam. Bu kadarcık yiyip akşam hiç bir şey yememeyi mi planlıyosun? Bir de fındık fıstık sağlıksız beslenme değil acayip çok yemiyosan.

gün içinde iyi yemekle alakası yok bence bu durumun. dün akşam aç olmamama ragrem eve gidip cips, çikolata ıvır zıvır bir sürü şey yedim. bence tamamen sıkıntıdan kaynaklı. yemeğin yerini dolduracak bir şeyler lazım.

saat 16 gibi bir ufak süt içmeye başladım ve akşamları yaşadığım göz dönmesi baya
azaldı.

akşam evdeki hayvanlığı da salatalıkla gidermeye çalışıyorum.
şimdilik işe yarıyor gibi.

Pragda en iyi bozdurduğumuz bir exchange ofis vardı merkezde, sabah bi bakıp yazarım şu an telefondan bakamıyorum.

charles bridge tarafından değil diğer taraftan kaleye doğru çıkarken, kalenin dibinde solda bir dövizci var orada bozdurabilirsiniz. astoria mı ne alışveriş merkezi var bi de oldtown'un orda. dibinde unicredit var banka. eğer bankada paranız varsa oradan çekin direk. günlük pariteye göre veriyor.

Şurasıydı
www.prague-guide.co.uk

www.exchange.cz

Old town square de st. Nicholas kilisesinin karşısındaki köşede kalıyodu yamulmuyorsam.

Şu sitede de anlatılmış
www.prague-guide.co.uk–-the-best-czech-exchange-offices-in-prague-centre.html

Telefondan bakamıyorum umarım streetview adresi doğrudr
www.google.czČeská+republika/@50.08803,14.418815,21.77z/data=!4m2!3m1!1s0x470b94e8e63e109d:0xcd5190f6e091a879

Link niye bozuk geliyo anlamadım

www.prague-guide.co.uk–-the-best-czech-exchange-offices-in-prague-centre.html

çok fazla miktar bozdurmayacaksan bodrum dönerin hemen yanında exchance bürosu vardı. diğerlerine göre aynıydı. çok kasmana gerek yok.
alış-satış ı birbirine en yakın olan hangisiyse oradan bozdurursun.

Büyük yerler iyidir diye düşünmeyin. Bazılarında "limit" diye bir olay var. Ona çok dikkat edin. Belli bir miktarın altında çok düşük kur veriyorlar.

old town'da arapların bir bürosu vardı. en yüksek orasıydı sene 2011'di

Yok içtiğin süt yavru sütü değil çünkü süt üretimini artırmak için suni döllenme ile döllüyorlar inekleri. Tecavüz makinesi deniyor hatta dölledikleri aletlere. Böylesi daha da beter sanırım.

Sunni dollemenin yavru sütü olmadığı ile alakası ne

Evet yavrunun sütünü içiyoruz.

Suni döllenme daha kaliteli ırklar için ya da daha net sonuçlar için yapılıyor.

Süt konusunda da yavrular ayrı kalıyor, biberonlar ve ek besinlerle besleniyorlar. Örneğin Bir yavru günde 2-3 litre süt tüketirken bi inek 30-40 litre süt üretiyor, süt üretimini artırmak için yemler veriliyor...

Hep süt içebil diye değil, süt içebil ayran içebil yoğurt yiyebil whey tüketebil peynir yiyebil...

Aynen ayrılar. Ama üzüleceksen bunlara sıra gelmiyor bile, en kral yaşayanlar inekler benim bildiğim.

SÖmürülen hayvanların, başıboş hayvanlara göre daha mutlu yaşadıklarını hiç sanmıyorum:

www.google.com.tr

Evet bunu ben de düşünüyorum. Biz neden başka hayvanın yavrusu için ürettiği süte ihtiyaç duyuyoruz? Başka hiç bir canlı başka bir cinsten canlının sütüne, hele de erginlikte, ihtiyaç duymazlen??

Bir keresinde malibu kokteyli görmüştüm sütle yapılan, katamadım valla süte alkolü. Sanki kutsal bişeyi bozuyomuşum gibi geldi

süt ihtiyaç kadar üretilip hoop biten bir şey değil, fazla fazla üretilen bir şey. detaylı bilgi için çocuğu olan herhangi bir kadına başvurulabilir.

kucukharfler

süte ihtiyacımız yok zaten. Kalsiyumu başka yerlerdedn rahat alabiliyoruz.

www.hsph.harvard.edu

Oluşturulan bu süte ihtiyacımız var algısı bir sosyal inşa. Hayvan endüstrisi çok paralar ödüyor devletlere. Onlara okullarda sütler dağıttırıyor filan.

Bitkisel sütler var, biraz pahalı olsa da onlar daha tercih edilesi ve içinde zulüm, kan , gözyaşı olmayan.

Süt zaten yetişkin insanın içmesi gereken bir şey kesinlikle değil. Bir insan evladının inek sütü içmesi ise abartıldığı kadar faydalı değil. Doğruluğundan emin değilim çok eskiden yabancı bir haber sitesinde okumuştum, inek sütünden ölen 2 tane zenci arkadaş vardı. Gayet normal süt. Normal insanlar. Ama öldü adamlar.

Ama konu sütten süt ürünlerine kayarsa, yoo dostum yoo. Kesinlikle ihtiyacımız var. Peynirsiz yoğurtsuz bir hayat düşünemiyorum.

Edit: Demek istediğim süt bize o kadar faydalı bir şey değil, ve dediğiniz gibi hastalık riski de yüksek (rakiplerine göre). Yoksa ne var ki sütte, laktozdan mı ölecekler. :)

Sn kola içen adam
sütten bulaşan onlarca hastalık var. Onlardan ölmüştür. Süt içip de ölüyorsa bu onun gereksiz olduğu anlamına gelmez.
Su da çok içilince öldürür

www.theguardian.com

gizmodo.com

bence sadece "meyve" yiyin. herhalde onlar da acıyı hissetmiyordur

ziplamayi falan önerirler bi de ama amin degilim, simdi geri düsmesin?

Maydanoz suyu! Ciddiyim. Ben de atlattım ayni durumu. Ve misir püskülü suyu.. Yalnız 4 litre ile vucuttaki tuz ve mineralleri tümden atma ihtimaliniz de var aman dikkat. Ona göre takviye yapin.

Benden de gecmiyodu bi yerden sonra. Dus cikisi hafif islakken taramaya basladim. Ilk basta dumduz oluyor gicik, ama düzeltebiliyorsun.

Bizim saclar genelde kisa oldugu icin, cok kurutmadan cikiyoruz. Bu da sac nezlesi yapiyormus. Tararken cok zorlaniyordum ben. Hele kestirmeye gittigimde adam oyle bir taradi ki, en son disci koltugunda o kadar taramistim. Kadinlar sabah dustan sonra 20 dk kaliyorlar ya icerde, yadirgamamak lazim. Aliskanligi bozup kupkuru olana kadar kurula. Ortam sicakken bile riskliymis islak sac.

bim'de satılan saç bakım yağı adındaki 3 buçuk liralık ürünü alıp maske yap. aynı firmanın aynı içerikli ürünleri 5 katı fiyata satılıyor dışarıda

Sadece duştan sonra tara
Şunu kullan, inanılmaz kolay taranıyor

www.discounto.de

Migrosta falan heryerde bulursun

buzluğa su koy, donduktan sonra çıkar biraz erit, 2-3 bardak buz gibi suyu kafaya dik. birkaç haftalığına morgan freeman olursun.

Ses biraz kısılınca güzel bir tona yaklaşıyor. Terli terli su iç.

sigara iç

bourbon'la gargara yap, sigara iç. tom waits olmasan da, kıyısından geçebilirsin (:

sesi güzelleşsin diye öldüreceksiniz lan adamı :d

düz bir yöntem yok mu? :)
ben içki de, sigara da içmiyorum.
yani sigarayı arkadaşlar içerken tadıyorum arada.

sigara kalınlaştırıyor net.

Taklit yapmaya calis sesinle.

yalnız, sesim zaten boru gibi. travesti sesi gibi geliyor bana :(

sigara +1, millet ses tonumu çok beğeniyor. dalgasına geceleri radyo programı yapıyorum, diyorum. normal karşılıyorlar. şaşıran da olmuyor.

Öncelikle
www.percemler.com

yani sizin duyduğunuz sesle başkalarının duyduğu sizin sesiniz farklı. 10kişiye sorun sesim kötü mü diye. kötü derlerse gidin bir tiyatro kulübüne katılın ne bileyim ses nefes egzersizleri yapın diyafram nefesi fln çalışın. sesinizi kullanmayı öğrenebileceğiniz kurslara falan gidin.
bence en güzeli sesimizi sevelim ve koruyalım.

bir de ses ifşası yaparsan daha iyi yardımcı oluruz :))

sağlıklı yolu yok mu? sesim güzel olacak diye ciğerlerim mi solacak kanser riskiyle?

tiyatro +1, ayrıca maskeleme tekniği var. onu da araştır. sesini, sinüs ve kafatası boşluğuna dağıtıyorsun.

sesini öne al, geriden geliyordur. ses açma alıştırması falan var onlardan yap.

cok iyi yol:

sesimi ifşa ediyorum: vocaroo.com

kötü mü, bana mı öyle geliyor yoksa alelade mi?

Simdi dusundumde, benim ses de seninki gibi zannedersem. Yasim 20 iken telefonda konustugum insanlar 35+ saniyorlardi, simdi de 40+ gibi geliyor zannedersem disaridan. "Boru" dedigin olay var zannedersem bende de. Odun gibi dumduz ses:) renk yok, ahenk yok.

Edit: Dinledim, normal ses bu. Nesi boru gibi?
Tiksiyon +1

m e b, ses iyi abi. biraz diksiyon problemi var sanki. çözülmeyecek bir şey yok :)

tıslama var bence sesinde

domates yiyom hocam, daha iyi bilir. ben aradan çekiliyorum :)

@sadakatsiz: köylüyüm de ben :) bazı harfleri genizden söylüyorum gibi çıkmıyor mu? bir de tanıştığım insanların çoğu yurtdışında yaşadın mı, diye soruyorlar. diksiyonum da berbat galiba :d ama teşekkürler beni rahatlatan cevap için.

@delifaruk: 25 yaşındayım. sesim uygun mudur yaşıma göre?

@cok iyi yol: içimi ferahlattın ya :)

@domatesyiyom: nasıl düzeltebilirim?

Yasina gore normal bence sesin. Ama tiksiyon lazim dedigin gibi. O da kisa zamanda olmayacagi icin her yigidin harci degil. Sabretmek gerekiyor.

Hem surati hem sesi buyuk gostemek ne aci bilemezsin:)

meb sesi dinledim de hocam,

sen jim beam'dir, jack daniel's'tır, onlara ver kendini (:

@delifaruk: bir defasında, 18 yaşımdayken bir anketör kız önce anket yapmak için bayağı bir ısrar etti. sonra anket sorularına geçecekken yaşımı sordu. ben de 18 diyince bana "kusura bakma ya, 30 yaş altındakilere anket yapamıyoruz." dedi ve ben ortada kaldım şok vaziyette :)) ben de bisiyorum, aynı acıları yaşamışız yani :)

@mermize: kötü mü yani? :)

dostum sen kalınlaşsın istiyorsun sanırım, ince geldi bana. o yüzden dedim. kötülükten değil (:

bence gayet güzel ses tonu, karizmatik. dediğim gibi sen farklı duyuyorsun bilimsel olarak normal bir durum.
ama diksiyon kursuna kesinlikle bir uğra. sesine de kendine de güvenin artar.

s harfindeki peltekliği çalışıp düzeltebilirsin.

Sesinde bir sorun yok gayet normal.
Diksiyon kısmı çok net şundan kaynaklanıyor, bütün e leri kapalı söylüyorsun. Şimdi yazarak anlatamam ama bi kapalı e var "keskin" kelimesindeki e kapalı. Bir de açık e var "sensiz" kelimesindeki örneğin.
Bunları doğru söyleyen birinden dinlersen aradaki farkı anlarsın. Ama sen "ben" kelimesini mesela kapalı e ile söylüyorsun.
Almancılar bütün e leri kapalı söylüyorlar. O nedenle seni de almancı falan sanıyorlardır.
Almancıların kapalı söyleme nedenleri de, almancada e diye yazılan herşey kapalı e olarak okunur. Acık e şeklinde okunması için ä diye yazılmalı. Yani bän yazsaydi ben kelimesini bizim gibi dogru okurlardi.

Ben buzdolabına koyup içeceğim zaman bardağı biraz kaloriferin üzerinde tutuyorum.

boza, bozulması gereken bir içecek zaten. mantığı bu. kışın dışarıda olmasında bir sakınca yok.

Whoosie'nin dediği gibi yapıp sarı leblebiyle yiyebilirsin.

boza sevmem adabını da bilmem ama içeceğin kadar alırsan sorun çözülür gibi geldi.

ya alakasiz olacak ama senin gibi ben de aliyordum sürekli bitiremeden bozuluyodu.
en son kardesim laf sokmustu "boza alalim mi? bozariz!" diye :D

su koyulur mu hiç... bozulmaz boza ekşir mayalanmaya devam eder. ben bozayı alırım. bi r gece kapağı açık dışarda bırakırım sonra buzdolabında saklarım. 4. gün ekşir biraya benzer tadı

Baska bir yerden buyuk bedenini alip degistir bence. Zararli yani sikmasi. Kucuk almadigin surece sikmaz o corap.

hemcinsinim ama bilemedim valla :/ bence de bir an önce büyk bedenini alıp değiştir.

Aslında en küçük boyunu kullanıyorum. İki numarada tam oturmuyor mesela. O da bazen sıkıyor, bazen sıkmıyor. Yeni yıkamadan çıktıysa sıkıyor mesela. Bugün de öyle oldu, alışveriş yapabilecek imkanım da yok burada :(

su an kurtulabilme imkanin yok mu cikip yenisi alip? kan dolasimini yavaslattigindan o sizlama cunku. varise de alt yapi olusturmaya kadar gider.

çıkarıp tekrar mı giysen acaba? kapat-aç düzelir gibi oldu ama ne biliyim işe yarar belki. ayy düşününce ben daraldım :/

Yeni ise benim de sıkıyor ilk birkaç saat. Sonra zaten salıyor ve bedeni oturuyor. Yeni ise birkaç saate alışılabilir ama hep sıkıyorsa yuzır + 1, büyük bedenle değiştirmek gerek. Demek ki çorap yanlış beden alınmış.

Sıkma dediğiniz şey beden değil de, naylon çorabın verdiği havasızlıktan dolayı bunaltma ise (ki ben onu yaşıyorum bazen) tuvalete koşun, bir 5 dakika efil efil hava alsın. Beden olarak sıkıyorsa da aynı şey geçerli.

aychovsky, naylon çorabın verdiği havasızlık sanırım şuan yaşadığım. daha yakın görünyüor anlattığına. yoksa dediğim gibi iki numara da büzüşebiliyor dizlerden. çok daraldım yeminle.

çıkar hemen. biraz yürüyüş yap kan dolaşımın normale dönsün bacaklarda. dükkandan çıkarken geri giyersin gerekirse.

dükkan falan değil arkadaşlar, bildiğiniz kurumsal bir firma. üstüm kışlık, hatta bot giydim dizlere kadar. etek giymiş olduğum için çıkaramıyorum ama bayılacak gibiyim gerçekten, bu ne la!

benim için her iş yeri dükkandır takma sen ona :) bi arkadaşın yok mu çorap alıp getirsin sana

yok, hani dükkan olsa, umrumda olmaz çıkartır giderim de burada hep böyle büyük büyük insanlar var. :(

sorabileceğim arkadaşlarıma sordum, hiçbirinde yok. malum kış ayı genelde herkes pantolon giyiyor.

taksiye binip gidecem hiç olmadı. sanıyorum çıkarmaktan başka bir çözüm yolu görünmüyor. tuvalete gidip bacaklarıma biraz masaj yaptım, susuzken su içmiş gibi rahatladım.

squat yap, genişlesin bir nebze. ben yıkandığında sıkılaşan kotlarıma böyle yapıyorum. rahatlıyor.

oha hic sızlatacak kadar bir sıkma yasamamıstım

çıkarma şansın yoksa her fırsatta tuvalete git, dediğin gibi hem çıkar hem bacaklarını ov. salla malla bi' şeyler yap, rahatlasın dolaşım. saati 2 etmişsin zaten, bir şekilde akşamı edersin gibi. ama bu konuyu hafife almamak lazım, bi' daha olmasın. türlü türlü soruna yol açar.

ciddi sorunlara sebep olur mu? merakımdan soruyorum. damarları bu kadar zorlamak iyi değil tabii de, nelere sebep olabilir mesela?

lenf dolasımında sıkıntılar fln

kangren olursun :/ tabi bir kere giymeyle değil kan dolaşımını bozarsan. deri hastalıkların olur vs.

ciddi soruna neden olmaz. tam tersine eğer tek noktadan iple bağlayıp sıkmış gibi boğmuyorsa, böyle komple bacağı sıkıyorsa sağlıklı bile. varis çorabı denilen şey tam olarak o işi yapıyor, bacağı komple sımsıkı sarıyor. bacaklarında dolaşım problemi, varis problemi olanlar giyiyor.

aha bryan fury gelmiş.

27 ocak 2015 külotlu çorap rezaleti olmuş..

bence tuvalete gıt efil efil essin biraz...akşam oldu sayılır

sıktı mı canını sıktı mı? :)
www.youtube.com

:D :D :D

ay yok yok, vallahi sıkmadı!

Yeter yahu! Son cevaplananlarda göre göre hallenmeme ramak kaldı! Külotlu çorap faşistiyim ben! %50'liyi zor tutuyorum! Hnnnng.

Çıkar canısı, çıkar bitanesi. Kendine de bana da çektirdiğin yeter.

ya varis çorabıyla külotlu çorap aynı şey mi? bugün böyle kaldı diye öldürmez tabii ki ama kan dolaşımını yavaşlatır işte, yavaş kan dolaşımı da benim bildiğim bir sürü şeye neden oluyor.

hadi bacak neyse ama aklında bulunsun, ayağında falan olursa ihmal etme. uzun süre kan gitmezse kangrene kadar yolu var. çok dayanmıyor o dokular kan gitmediği sürece.

dersahanelerde öğretmenlik yapabilir.ing veya rusça olarak.veya tekstil üzerine satış departmanları kabul eder.sonuçta rusça bilmesi önemli faktör.otelde çalışmasın bence.
tekstil derken bu arada merterdeki dükkanlar değil de ofis tarzı yerler,kurumsal firmalar ı araştırın derim

ne oteli ya?
yok mu petrol ofisi gibi sirketler o pozisyonda eleman arayan? ingilizce konusur is arkadaslariyla da. oralarda calisanlarin cogu biliyodur heralde ingilizce. zaten is ilanlarinda ingilizce bilmeyenle görüsmüyolarmis bile gibi bi havalari var hepsinin. madem öyle hadi bakalim?

rusya ile iş yapan bi şirkette iş bulabilir. ama çalışma izni vs gibi süreçler nasıl işler orasını araştırmak lazım.

Otel falan unut hacı. En kötü çocuk bakar, otel alternatif bile olmamalı.

Gerisini bilemiyorum :/

bence yurtdisinda is bulsun, burda verilen paraya degmez, sen bakacaksan o ayri tabii de, yani uzun sureli bi planiniz varsa, yurtdisina bakin derim.

yerleşmeyi düşünyorsa türkçe öğrenmesi şart. Türkçe öğrenene kadar avm'lerdeki Zara vb. magazalarda çalışabilir.

Yok arkadas. Biz de esimle Turkiye'ye tasinirken oyle dusunduk, dunya kadar firma var ruslarla is yapan, illa birinde is bulnur filan dedik ama hic de dusundugumuz gibi olmadi. en iyisi once Tomer'de Turkce ogrenmesi, sonra is aramasi. Ve biliyor musunuz, isin sacma tarafi da su, aslinda bahsettiginiz kisi icin is cok ama mulakat yapacak IK'ci ingilizcesine guvenemedigi icin bu durumdaki adayi bastan eleyecek! Belki isi alsa harikalar yaratabilir ama gelin gorun ki IK'cilar isi mahvediyor. O nedenle en en iyisi once mulakat yapacak kadar Turkce ogrenip oyle is aramak, o zaman bir anda isler degisiyor, pek cok alternatif firsat ortaya cikiyor. Benim esimde boyle oldu.

öncelikle türkçe öğrenmesi +1;

geçici olarak ingilizce veya rusça ders verebilir,

ayrı gayrı yaşamayı göze alıyorsanız botaş'ın çalıştığı firmalara bir bakın. mutlaka bir yerlerde ruslarla bir işler vardır ama tanıdık gerekir gibime geliyor. yeni yeni boruhatları falan yapılıyor şu sıralar ama hangisi nerede pek bir bilgim yok. enka en son gürcistandan gelen bir boru hattının ihalesini aldı sanırım.

rusça + ingilizce kombosuyla rahatlıkla kendi alanında iş bulabilir. olmadı, inşaat firmalarına özellikle müracaat edin.

3-5 sene önce Alman petrol mühendisi bir kız ile tanışmıştım. İzmir'e 1 saat kadar mesafedeki yabancı bir şirkette çalışıyordu. Şirketin yerini ve ismini hatırlayamadım malesef. Sektördeki yabancı yatırımcıların şirketlerini araştırın derim.

Bunun haricinde bir sektör düşünürseniz ben de diğer arkadaşlar gibi turizmden uzak durmanızı tavsiye ederim. Biran önce Türkçe öğrenmeye başlasın bence kız arkadaşınız. Rusya ile ticari faaliyet yürüten tonla şirket var Türkiye'de.

derste türkçe konuşulması yasak olan bir kursta ingilizce + rusça öğretmenlikle başlasın. wallstreet falan. bu sırada yavaş yavaş türkçe öğrenecek zaten, asıl mesleği ile ilgili başvurulara devam eder, sonunda elbet bulur. otele falan gerçekten gerek yok.

eğer alanında deneyimli ise, bazı özel üniversitelerde alanı ile ilgili derse girebilir. özellikle yeni üniversiteler yabancı hoca olayını seviyorlar.

ha bir de akkuyu nükleer santral olayını takip edin. ruslarla beraber yapılacak orası.

Header ekleyebilirsin (insert / header)

şuan deneyemiyorum ama, freeze pane ile dediğiniz gibi olmalı. ilk satırı dondurun/freeze pane.

freeze pane her sayfanin basina o satiri eklemez ciktida

freeze pane olmaz.

neyse copy paste ile manuel olarak hallettim.

page layout menüsünden print titles'a tıkla nereyi istiyorsan seç.

Page Layout > Page Setup > Print Titles > Rows to repeat at top

siteye bakayım dedim, marstan 5 acre(20 dönüm) arazi satın aldım. domates biber ekerim.

biraz baktim diger sitelerde ayni alan 29 pound.
bu site aracilik yapip aradaki parayi cebe indiriyo bence

www.scottishlandsales.co.uk
www.highlandtitles.com

hediyelik güzel degil mi ama ya?
semi lord yaptim al bu da belgesi hahahahah

yok ya burada dinara çevirme. çok komisyon alırlar zaten. euroyla git.

evet euro ile gitmek daha mantıklı.

yarışmacı arkadaşlara başarılar.

en temizini anlatıyorum;

paranı kartına yatır, kalsın orda. sırbistana inince bankadan(atm) dinar olarak çek.

banka komisyonu dövizcinin aldığı komisyondan daha az.

ya yuro alır götürürsün orada çevirtirsin ya da banka kartında tl olur oradaki bankadan dinar çekersin.

bankayi iyi arastir. benim bildigim en cok banka koyuyor. sonra bisey de diyemiyosun, "benim kurum budur" diyo.

en iyisi euro al. oraya gittiginde cevir ama o konuda da dikkatli ol. havaalanlarinda ve turistik yerlerde cok komisyon alirlar. turistik geziye gidiyorsan eger önceden arastir. is gezisiyse vaktin olmaz o kadar yapcak bise yok. zaten sirket ödüyordur.
biz söyle yapiyoruz hep: havaalanina gidince bizi idare edecek, merkeze götürecek kadar, az bi miktar bozduruyoruz. sonra turistik olmayan yerlerde ceviriyoruz. internette gidip gezmis olanlar mutlaka yazmislardir, kesin bulursun.

girişte yanınızda nakit var mı diye sorabilirler. yanında euro götür. şehir içinde var zaten oralardan bozdurursun.

giden arkadaşlar alışverişlerini genelde euro üzerinden gerçekleştirdiklerini anlatmışlardı. fazla olmamak kaydıyla euro nakitle gidiniz...

orjinal polo'yu baş köşeye koymak lazım. hem renkleri hem kumaşları o kadar zamana ve yıkamaya rağmen çok nadir bozuluyor.

Lacoste'un ayakkabıları dışında neredeyse herşeyini kullandım. Şahanedir. Yıka yıka solmaz.

Fred Perry'nin polo shirtleri de oyle. Cantalari inanilmaz dandik yalniz.

dayımın 30 yıllık vakko kazaklarını giyiyorum bir damla keçelenme pamuklanma vs yok.

vakko hala böyle midir bilmiyorum.

Sorunun cevabi degil ama bu konuyla ilgilenenler bilsin istedim.

Levis in siyah kotlarindan satin almistim bir kac yikamadan sonra rengi soldu, adamlarla iletisime gectim reklendirici ile yikayin dediler. Onuda yaptim rengi halaa soluktu.

Bundan sonra hayatta levise o kadar para bayilmam.

Bilgi olsun diye yazalım buraya. Kot pantolon yıkanmaz.

Mavi'nin kotları efsanedir. Yıllarca giyersiniz, yamulmaz bozulmaz. Kot yıkanmaz demişler ama yıkamayıp napıcaz bilmiyorum. Sürekli kuru temizlemeye verecek değiliz herhalde.Biz yıkıyoruz taş gibi duruyorlar.En ufak bir renk değişimi, bozulma yok.
Lacoste'un ayakkabıları çok çabuk bozulur. Değmez.

mavinin kotları en dandik kotlar. 3 ayda yamulur rengi kendinden geçer. hiç önermem

son 3 yıldır maviden başka kot almadım sophie modelini çok seviyorum o yüzden. ama dayanıklılığı açısından afush'a katılmıyorum malesef her sene en az bir tanesini çöpe atmışımdır. 30 dereceden yüksek yıkayamazsın hayatta. üzerine bir şey dökülsün o an ıslak mendille sil, kotun rengi mendile çıkar o derece. buna rağmen yinede alıyorum. o modelin rahatlığını başka markada bulamadım.

bence de ya ben mavi den baska hic bir kotu yirtamadim. mavi ler hep yirtildi, asindi
ama modelleri güzel diye aliyorum yine de

Nasıl giyiyosunuz de kıyafetlerinizi çöpe atacak kadar eskitiyosunuz? Özellikle kotları? Bi tane alıp her gün aynı şeyi mi giyiyosunuz nedir?

Fabrikanın aldığım bir t-shirtü 3. senesinde ve hala yeni gibi sayılır, bu yaz aldıklarım da gayet güzel, açıkçası fiyatları da diğer markalara daha uygun olabiliyor bazen.

Fena sicmissiniz. Git acik acik babacan bi tavirla konus ettik bi eseklik ikimiz de gerek yok boyle seylere tarzinda

Ben de sizin gibi düşünüyorum. Eskiden insanları, aman ağzımızın tadı kaçmasın diyerek idare ederdim, elbette ki yaptıklarını hiç unutmayarak. Ama bir süre sonra o kadar birikiyor ki tepkiyi böyle dışa vurmak zorunda kalıyorsunuz.

İpler gerildiği için meselenin arkasından dolanma, hiçbir şey yokmuş gibi davranma ihtimaliniz ortadan kalkmış gözüküyor. Eğer işi de bırakmak istemiyorsanız yapmanız gereken bir köşeye çekip konuşmak gibi duruyor. Elbette ki tehditkar, "aklını alırım olum" şeklinde değil. Ona dedikoduculuktan hiç haz etmediğinizi, kaynağını açıklayamayacağınız bazı üzücü şeyler duyduğunuzu, aranızdaki iletişimin ne olursa olsun profesyonel bir şekilde sürmesi gerektiğini aktarabilirsiniz mesela. Bununla birlikte iş hayatında kimsenin kimseyi sevmek zorunda olmadığını da eklerseniz tam olur.

Elbette ki bundan sonra karşınızdakinin karakteri devreye giriyor ne yazık ki. Eğer bunu kendisine bir tehlike olarak addedip arkanızdan iş çevirmeye, sizi kovdurma hamlelerine başvurursa pek hoş olmaz. O yüzden çevrenizdeki bazı insanların da bu meseleyi ilk başta sizden, olduğu gibi dinlemesi yerinde olacaktır. Tabii ki ayrıntılara kaçmadan, kendisinin bazı yanlışlarını gördüğünüzü ve insani ilişkinizi bitirdiğinizi, ama işlerin profesyonel bir şekilde yürümesi için elinizden geleni yapacağınızı, bu durumun da insanlar arasındaki konuşmalarda "ağızlara sakız olmasını" istemediğinizi beyan ederseniz daha hoş bir tutum olacaktır.

Bunları sizi, karşınızdaki kişiyi ve çevrenizdeki insanları hiç tanımadan yazıyorum elbette. Şimdiden not düşeyim: Yaklaşım tavsiyesi değildir :)

aslinda yuz yuze hicbir olay yasamadik yani. anlasmis gibi birbirimizle konusmayi kestik sadece. hic yuzlesmeden durduk yere selamlasmaya baslasam? bir ara selamlarima cevap vermiyordu ama cevap vermeye zorlayabilirim karsisina gecip, olgunca olmadigini bu durumun soyleyebilirim. adam benden yasli zaten, karakteri deseniz les gibi bi insan. serefsizin onde gideni. ama ikimiz de isi birakmayacagimiza gore hayati zindan etmenin alemi yok bence. asil korkum su aslinda, adamin varligi kani tepeme cikartiyor, nasil sakince onunla yuz yuze konusurum? nasil titremeden ya da siddete basvurmadan bunu yaparim?

bir akşam çıkışta randevulaşın ve erkek gibi dövüşün. ikiniz de stresinizi atın daha sonra düzelir aranız.

yavastan bir sey olmamis gibi selam falan vermeye baslasaniz?
arada bir arkadaslar arasinda ortak bir sey konusulurken onunla ilgili bir sey söyleseniz, ya da ona yüzeysel bir sey sorsaniz?
is icin cok fazla iletisim kurmaniz gerekiyor mu?

konusmayi o beni ispiyonladi diye kestim. sonra bunu konustum arkasindan, millet de yetistirdi sanirim. adam yuzsuz oldugu icin kendisini suclu gormuyor. is icin konusmamiz hic gerekmiyor, birlikte calismiyoruz. ama gene de her allahin gunu ayni odada oldugumuz icin saatlerce konusmamak kotu oluyor diye dusundum.

konusmam gerekmese ben sallamazdim. ama bu benim karakterim, rahatsiz olmuyorum.

ilk baslarda cok saygili davranmama ragmen bana hayati zehir eden deli bi kadini (gercekten deli, psikolojik olarak arizaliydi) aylarca görmezden geldim. bir süre sonra bana cok iyi davranmaya baslamisti

evet yanlış olur. thank you very much de :)

demiş (yazmış) bulunduk çok mu kötü oldu bu ?

very daha çok sıfatları güçlendirmek için kullanılır, dolayısıyla very thank you türkçede "çok teşekkürler" gibi görünse de ingilizcenin mantığını göz önünde bulundurduğun zaman faciaya neden olur.

thank you very much veya many thanks diyebilirsin. many thanks'in kullanımından emin değildim aslında ama tureng'de çevirisi var. orada çevirisi olan şeye güveniyorum ben genelde. many thanks en azından absürt görünmez yani sanırım. very thank you gramer ve mantık açısından biraz abuk oluyor :)

***

yazmışsın editi: oops. hoş olmamış. ama dünyanın sonu değil. kime yazdığına da bağlı. belki "ay şeker şey, şapşik" deyip güler geçer :p

bi de aklımda "thanks a lot" kalmış bari onu mu diyeydik ?

anlamıştır o ya kötü oldu gibi düşünme :) çok ederim teşekkür demiş gibi bişi oldun. tam olarak öyle de değil ama devrik cümle gibi diyelim

"very thank you" olmaz ama "thanks a lot" olur. olması lazım.

Many thanks

Daha doğru olur

thanks a lot tam olarak çok teşekkürler demek oluyor. yani onu deseydiniz olurdu gayet.

karışmasının sebebi türkçe'deki "çok" sözcüğünün hemen hemen her şey ile kullanılabiliyor olması. cümleleri, sıfatları, yüklemleri, isimleri... her şeyi niteleyebiliyor. ama ingilizce'de çokluk belirten sözcükler birkaç ayrı şekilde ayrı sözcük türleri ile birlikte kullanılıyor.

örneğin;
very money derseniz yanlış olur, much money ya da a lot of money derseniz doğru olur.
bazı kurallar vardır, sokakta konuşan insanların çoğu uymaz, sadece yazı dilinde kullanılan kurallardır. ama bazı kurallar vardır ki (bu çoğul yapan sözcükler mesela) bunları yanlış kullandığınız an komik olur. sadece ana dili ingilizce olana değil, diğerlerine de komik gelir. yani mesela çok iyi olmasa bile iyi seviyede ingilizce bilen bir türke very thank you derseniz "hahah abicim o ne ya, öyle denmez o" diyebilir.

he siz demişsiniz. ne olur bu durumda? karşı taraf pek ingilizce bilmediğinizi düşünür. fakat yine de çok teşekkür etmek istediğinizi anlar. bu dünyanın sonu değil. herkes iyi ingilizce bilmek zorunda da değil. dert etmeyin bir dahakine doğrusunu söylersiniz :)

Şu geldi aklıma;

(bkz: not important)

Belli ki, thank you yetmemis, basina birseyler getirip, "ama gercekten cok tesekkur ederim, allah sizden razi olsun" noktasinda bir tesekkur sunmak istiyorsaniz, Bir de sunu deneyin bir dahaki sefere;

Thank you very much indeed.

Basina "very" koyup, icten tesekkurunuzu komik hale getireceginize, sonuna bir "indeed" koyarak, elit hale getirin.

sadece bi tavsiye:)

dizihub
günceldiziizle
dizidizi

dizici.com ?

dizi.com
şu an boşta.

diziizleyinlan.com

Dizibik

dizi.com boşta değil.

08.05.2003 tarihinden beri dolu. ve bitiş tarihi de 08.05.2017. Muhtemelen yenilenecektir.

Bu siteye girince avaliable for purchase yazıyor. bi 10 bin doların varsa alırsın.

dizivvo.com
dizivx.net

kullanacak olursanız beni de görürsünüz artık ;)

@proletarier aller lander vereinigt euch+1 isim kısmı bu tip sitelerde kimin umrunda? dizimag isim olarak kim için ne anlam ifade ediyordu? site güzeldi ve aldı yürüdü.

dizilik.
seyridizi.
dizimiz.
dizüstü.
dizigan.
dizigel.

korsantv :)

thanks guys. isim bana önemli geliyor ya. akılda kalıcı olması açısından. dizibik, dizihub iyiymiş. diğer isimler muhtemelen alınmıştır zaten.

dizicorn
dizicash bu ikisi vardı benimde aklımda.

dizimagriye.com

dizifun

işteyim bakmaya korkuyorum da yastık.com falan boştaysa öle bi isim olabilir
olayla direkt alakalı olmayan isimdeki siteler daha dikkat çekici isimlerinden dolayı daha çok akılda kalıyolar bence.

kumanda.com
kumandasende.com
evdedizikeyfi.com
ayaklarımıuzattımohbeşimdidiziizlicem.com

tabi bu kadar uzun değil :3

O iş sözleşmesi bir mahkeme durumunda kesinlikle çalışan tarafına yorumlanır ve sıkıntı çıkarmaz merak etmeyin. O şekilde çalışan firmada mahkemeye gitmez zaten. Hiç çekinmeyin.

çok kolay, bende yaşadım. aynı özelliklere sahip patronu, bağlı bulunduğu vergi dairesine "bakın şu firma böyle böyle yapıyor ve bence vergi kaçırıyor" diye mail atarak şikayet etti bir arkadaşım. sonuç: 5 senedir vergi memurları düzenli gelirler bizim oraya. artık patron ne yedirdi bunlara bilemem. şirket hala açık.

yahu bir şey yapamaz patron. istediği zaman alsın ceketini çıksın.

yasal yollara başvurup ne diyecek? bir öğretmenin orada asgari ücretle çalışmayacağı belli. ücret araştırması yapıldığında bu gerçek ortaya çıkar. sigorta priminin maaştan 1 lira dahi düşük yatırılması çalışan için haklı nedenle iş akdini fesih sebebidir.

ücretini vermem kısmı biraz sıkıntılı olabilir. yani her halükarda alır ama dava falan uğraşması gerekebilir. bana sorarsanız maaşını aldığı gün işi bıraksın. patron hiçbir şey yapamaz. sadece göz korkutuyor.

vergi dairesine değil, sgk bölge müdürlüğüne şikayet edilmelidir. ben bu kadar maaş alıyorum.ama beni asgari ücretten gösteriyor denir. sgk müfettişleri gerisini halleder. bu durumu ispatlayacak bir delil olmalı ama.

direk şikayet edin, patronun dötünü kanırtır sgk.

bir de mahkemeye mi verecekmis??? hahaha! maasi düsük gösteren bir firma hayatta cesaret edip dava acamaz.

(bkz: alo 170)

okulun adını ver ben şikayet orrospu çocuklarını. papuç bırakmayın böyle yavşaklara, arkadaşın yüzde 1 milyon haklı, alsın ceketini çıksın. elinde haklı fesih sebebi var.

Zaten deneme süresindedir 2 ay olduysa. Noter vasıtasıyla istifasını gönderirse hiçbir sıkıntı olmaz arkasından.

marketten al rahat etmiyorsan

ben araştırmıştım, o.b. diye bir marka tavsiye ediliyor çoğunlukla. ama rahatsız bir his yaratır mı endişesiyle almaktan vazgeçtim sonra. hatta dün gece de bununla ilgili duyuru açmıştım.

@mahnita rahat edemeyeceğim için değil, bilmediğim için soruyorum. eczacı marka falan sorar ben de gider en kötüsünü alırım mesela.

@vesna ben de yıllardır rahatsız eder diye kullanmıyordum. ama yarın ped kullanmak için pek uygun olmayacağım. bir deneyeyim dedim. duyurunu bulabilirsem okuyacağım. lanet olsun mobilden duyuruya girene :/

o.b. iyidir. pedlerdeki gibi kutunun üstünde yoğunluk belirten damla işaretlerinden oluyor, ona göre alırsın.
ben rahat edemedim şahsen.

o.b. marketlerde de satılıyor. büyüklüğüne göre çeşitleri var. eczanelerde de genelde kasa önünde, pedlerin yanında falan oluyor. açık mavi renkli kutuları var. çok çok çok daha rahat, tavsiye ederi.m

ob iyisi diye biliyorum
bu arada toksik şok falan korkutmasın seni prespektüsteki

karfur, watsons, gratis, hatta A101 gibi yerlerden alabilirsin. eczanede nispeten pahalı böyle şeyler. ob, koteks falan gibi markalar var. kozmetikçilerde daha ucuz olanları var ama kalitesi(rahatlık hissi, emiciliği) de ona göre.

@mahnita şuan korktum, prospektüsü okuyana kadar geçer mi korkum :)

Tamponların bir yoğun günler için olanı bir de hafif günler için olanı oluyor. Eğer hafif günlerinde yoğun olan içini kullanırsan, iç kısmı resmen kanırtıyor ve acıtıyor. Öyle durumlarda otururken tampon yüzünden babaanne gibi oturuyorum.

O.B. de iyi, Kotex'inki de iyi. Birkaç saatte bir değiştiriyorum ben kullanırsam.

kotexinkiler de güzel. eğer aşırı kanaman olmuyorsa mini boy al. yok tutmaz diyosan orta boy işini görür. doğru yerleştiğine emin ol ve unut :) 2-3 saate hatırla tabii :D bi de çıkartırken böyle bi an gelmeyecekmiş gibi oluyor. korkma çek o ipini kopmuyor.

Tampax var watsons gratis falan boyle yerlerde. Iki cesidi var yogunluga gore. Aparatli, parmagini Iceri sokman gerekmiyor.

@sheridans geçer geçer :) çok nadir görülen bişey ama adamlar uyarmak durumundalar

en iyisi ob. bence ondan baskasini alma. marketten de alabilirsin. eczaci sorarsa da ob diye markasini belirtebilirsin. üzerinde damla seklinde isaretler var yogunluga göre seciyorsun. ortalama ise 3 damla isaretli normal olanini al. rahatsizlik yasayanlar dogru yerlestirememislerdir diye iddia ediyorum. dogru yerlestirildiginde hic hissetmiyorsun. normal günlerinden farki kalmiyor. birkac saatte bir degistirirsen sorun yasamazsin.

marketten ob normal adlım. umarım becerrbilirim :) teşekkürler hepinize

İçinde bilgisayar olduğunu nasıl kanıtladınız?

Sıfırını vermek zorunda değil bence. Sonuç olarak içinde sıfır ürün yoktu. Zararınızı karşılamakla yükümlü bence. Aksi takdirde zararınızın karşılanmasının ötesinde fayda sağlamış oluyorsunuz.

Benzerlik olsun diye yazayım, bir senelik araba çalındığında kasko yenisini mi veriyor?

üstüne git derim. Havayolu firmaları kaybolan eşyalarda sıfırını baz alarak ödeme yapıyor ve zararını karşılama yoluna gidiyor. Yakınlarda varsa tüketici masasına git durumu anlat. illaki bu olayla ilgili bi tecrübeleri vardır. ne olur ne biter onu öğren bir de kargo fişlerinin arkasındaki yazıları oku orada kayıp vs bilgilendirme illaki vardır. hep imzalıyoruz ya arkada yazıyorsa 2.el tutarında zarar giderilir diye ozaman yapacak bişey olamz diye düşünüyorum. Çünkü uyandı artık firmalar da avukatlardan oluşturdukları sözleşme hukuk departmanları ile bu sorunlara min maliyetle çözüm bulmak için sana bana ufacık yazılarla imza attırıyorlar. hiçbirimiz okumuyoruz imzalıyoruz her seferinde. başımıza bişey gelince de ne yaparız diye düşünüyoruz..
içses: hoş gerçi 20 puntoyla yazsa göndermiyorum ozaman ben gider bırakırım mı dicez hayır o da ayrı bi konu.
geçmiş olsun ne diyim

burfak + 1
ödediklerine şükret <3

yanlış yönlendirmeyin bence. Arabayla laptop bir değil. Araç kaskosunda yaşa göre kasko yapılır yaş en önemli faktördür. Kargo şirketi malın içeriği olarak sadece laptop yazar.
yarıms aat önce alınmış da olabilir 13 yıllık kütük gibi de olabilir laptop, kargo firması yaşını bilemez
ancayapacağısenden laptopa ait garanti belgesi fiş fatura vs talep eder marka modeli öğrenip fiyatını saptayabilmek için.

İçinde bilgisayar olduğunu faturayla kanıtladım.İçinde gönderdiğiniz bilgisayarın faturasını verin dediler onu verdim.E ikinci el nasıl fiyat belirlenecek.Kim belirleyecek.Bunun ortalaması neye göre olacak.500 de olabili 8oo de olabilir.Niye 500 olmasın ya da niye ikisinin ortası olsun?Yani niye mağdur edileyim ki?

fiyat ne laptopun bi de ne zaman alındı?

1250 tl.2013 yılında alındı.

Olaya şöyle baksak ;

Sen laptopu teslim almamışsın ellerinde teslim aldıklarına dair imza yok sen kargo firması ile muhatap olmak yerine teknik servise atıyorum 30 iş günü geçti tamir edemediniz bana yeni laptop verin desen?

istersen tam fatura bedeli için uğraş ama tükedici masasıyla görüş boşa atar yapmadan önce.
illaki verirlerse alırım diyorsan da 500 ve aşağısı verirlerse çingenelik yap ama üstünde sesini çıkartma derim.

Arkadaş çok ilginçsin.
Öncelikle mağdur olmamışsın daha, fiyat bile biçmeden cazgırlık çıkartıyorsun.

Ben hala sana insiyatif kullandıklarını düşünüyorum. Sen İrsaliyeli Fatura kesip kargoya iliştirmediysen sana 100 tl bile ödeseler birşey söyleyemezsin. Evde dürüp götürdüğün fatura kanıt olmaz.

Firma senin ikinci el laptop'ın için sıfır bedeli ödemez. Öderse sebepsiz zenginleşme olur. Sigorta da aynı mantıkla kaskolu araca sıfır bedeli ödemez. Bazı durumlarda aracın ilk sigortalı senesi için yeni değeri üzerinden ödeme yapılır notu düşülürdü eskiden ama artık hep rayiç değer neyse o.

Ya kardeşim.Bu adamlar bana istanbuldan kargo gönderiyorlar.Tarafıma ulaşmıyor.İçindeki belgelerimi kaybederek beni manevi olarak zarara uğratıyorlar.3 aydır bilgisayarla yapmam gereken işleri yapamıyorum ve yeni bilgisayar alamıyorum maddi zarara uğratıyorlar.Sonra kendi kafalarından bir ücretle tazmin edecekler.Biz napalım siz ne takdir ederseniz odur diyip bekleyelim mi?Ödeme yapmayabilirdiniz de kaybolmuşssa bu işin doğasında var deyip susalım mı?

ben olsam teknik servisi bunaltirdim
onlar gönderememis sonucta, kargo firmasiyla da onlar ugrasmali. sen mesela birine bir sey gönderdin kargoyla. gönderdigin sey kayboldu. belki karsi tarafin gönderdiginden haberi bile yok. karsi taraf mi arar -kargoyu ben alamadim- diye, yoksa -size teslim ettigim paketi naaptiniz- diye sen mi ararsin?

Sözleşmeden manevi kayıplardan sorumlu değiliz gibi bir şey yazıyordur mutlaka. Yani "işimi yapamıyorum, kaybım var" diyerek tazminat alamazsın. Bu biraz da kargo ile göndermenin riski.

Servisten geldiğini bilgisayarın şimdi okuyorum. O zaman servisin uğraşması gerekiyor. Onlar sana gönderememiş çünkü.

Kargolar benim bildiğim göndericinin üzerine kaydedilir ve sigortalanır. Yani onların mal henüz.

Yetkili servis Kargo şirketine fatura keserek tarafıma yeni bir laptop gönderdi.Mücadele zaferi getirdi.Teşekkürler.

Eğer limon kokusu seni rahatsız etmezse limon ile ovabilirsin ellerini..

Metal kasikla da ovabilirsin.

anama bundan aldım burdaki arkadaşların tavsiyesiyle, balık soğan moğan hiçbişi kalmıyo

www.hepsiburada.com

kokuyu geçirme yöntemlerinden ziyade kokmaması için soğan sarımsak vs dogramadan önce parmaklarını ya da elini zeytin yağı ile ufaktan yağla. Hiçbir koku eline bulaşmaz.

body shop'ın susuz kullanılan bi temizleme jeli var ben çok memnunum. bayağı da etkili koku giderici olarak. 15 lira dolaylarında idi yanlış hatırlamıyorsam.
www.thebodyshop.com.tr

hiçbir şeye gerek yok; metal bir şey al eline (kaşık, çatal her neyse) suyun altında 10-15 sn ov kaşığı. koku geçiyor.

metal sabuna ayrıca para verme. biz kaşıkla yıkıyoruz. aynı böyle elini sabunlar gibi kaşığı ovala, evir, çevir, parmaklarının arasını karıştır. metal koku moleküllerine yapıştığı için mis gibi kokar.

not: mis gibi kokmasının bakterilere etkisi yoktur yalnız:) onun için yine bildiğin sabun lazım.

ayni kokuya ben de dayanamiyorum. dogradiktan hemen sonra eline bir iki damla bulasik deterjani damlat biraz ov ve yika. hicbirsey kalmiyor. hemen yikaman lazim ama

kuru kahveyle ovala

bundan 7-8 sene önce eşim kullanmıştı ve tam bir pantere dönüşmüştü.
sonuç olumluydu ama.

roaccutane`in yan etkisi cok diye söylüyorum, son kez bi madecassol denesen? madecassol tedavi edici bi merhem. öyle agir bi ilac degil. eczanede recetesiz de satiliyor. benim yanaklarimda o kadar asiri olmasa da sivilce cikiyordu. bir iki gece sürdüm, sonra cikmadi.

ben bir muadilini kullanmıştım 6 ay boyunca. en büyük yan etkisi cildin ilk birkaç haftada aşırı hassas hale gelmesi ve aşırı kuruması. ben kullandığımda yaz ayları olduğu için ilk günler zor geçmişti, güneşe çıkmak epey zorluydu. sonra düzelme eğilimine girmişti. bunun dışında hiçbir yan etkisini görmedim. sonuç çok bende çok başarılı oldu. hatta ilk dozdan 15 dakika sonra cildimdeki değişikliği fark etmiştim. (şampuan reklamı gibi oldu) (bkz: aknetrent/@byron) bunu da ilk dozdan 15 dakika sonra yazmıştım hatta.

zaten doktor kontrolünde kullanacağınız için rahat olun bence. doktorunuz süreci düzenli olarak takip edecek ve gerektiğinde bazı testler isteyecektir zaten.

geçmiş olsun.

roaccutane yağ bezlerinize etki eden ve vücudunuzda depolanan bir ilaçtır. gerekli miktara ulaşınca da (genelde 5-6 ay) ila kullanımı durdurulur. yağ bezlerinize etki edeceği için yaklaşık 1-2 ay içince vücudunuzda da bunu hissedeceksiniz. dudaklarınız çatlayacak, yüzünüz kuruyacak, burun damarlarınız hassas bir hale gelecek.

tabi bunlar beklenen yan etkiler. herkesin vücudu farklı ben 15 yaşında ve 24 yaşında olmak üzere 2 kez kullandım. bahsettiğim yan etkiler dışında bir şey olmadı. zaten doktorunuz aylık karaciğer enzim kontrolünü yapacak. 5-6 ay sabredersen çok büyük oranda vücudun sivilcelerden arınır.

bence değer mi, değmez. vücut 30 yaşına yaklaştığında ciltteki yağı azaltıyor ve haliyle sivilceler de geçiyor. dışarıdan sentetik madde kullanmanın manası yok.

Teşekkür ederim cevaplar için. Galiba kullanmaya başlayacağım.

@alm est; 30 uma kadar sivilce suratla dolaşmak da kulağa pek hoş gelmiyor:(

Kendini erkek arkadaşının yerine koysana, senin durumun yok babası kıza pat diye ev alıyor düğününü yapmaya hazır falan. Bu kadar ezmeyin karşı tarafın ailesini. Sen onu zengin olmadığını bildiğin halde sevdin ve evlenme kararı aldın, ona göre yaşamaya hazırlıklı olmak lazım. Artık babanın kızı değilsin sadece.

pek soru olmadı daha çok iç rahatlatma oldu ama :)
abisinin yaptığı gerçekten de öküzlük yani bu kadarı da abartı geliyor bana. akraba olcaksınız sonuçta insan en azından bir merhaba der.
şu süreçte siz birbirinizi kırmamaya bakın kolay atlatmaya bakın. baban da cidden yapacağını yapmış bence gerisini siz ikiniz halledin

e siz düğün sevmiyorsanız, sevgilinizin de düğün yapacak durumu yoksa düğün yapmanız dünyanın en saçma şeyi olur gibi geldi bana. nikah çıkışı ayaküstü basit bir ikram oldu bitti.
bir de emirkulu+1, evlenme sürecinde ve evlilikte ailenizin imkanlarını kullanırsanız onu ezmiş olursunuz, o dile getirmese, hatta farkında olmasa bile öyle olur. bir bakıma sizin imkanınız daha fazla olsa bile kullanabileceğiniz en fazla onun imkanları kadardır.

@emirkulu erkek arkadaşım evi istemiyordu ama babam sen bekarken alıyorum ister oturur ister satarsın dedi.. zaten evet erkek tarafında ayıp da olmasın diye daha fazlasını istemiyorum.

kendim de düğün istemiyorum ama iş çevremizi düşününce de yapmak lazım diyorum. ama o iş çevresine de güzel bi davet yapılmalı ki bi ton para. yani o kadar parayı vercek durum varsa tatile gidelim yada bi ev daha alalım daha iyi. ayy ne boktan işler yaa. aileler ve devlet karşısında rahatça sevişeceğiz diye türlü dertler şebeklikler.

ben gelinlik giymek istemiyorum annem duyunca ciddiye bile almadı lan :/

herşeyinizi eşinle birlikte ikiniz yapsanıza. gücünüzün yettiği ölçüde siz yapın, ailelere bişey yaptırmayın. bir de herkesin aile bağları, aileden anladığı farklı olabiliyor. bazı aileler çok bağlıdır birbirine, bazıları birbirini sokakta görse tanımaz. fakat evlerine gelen bir insana çıkıp bir hoşgeldin demek nezakettir, üstelik yabancı birisi de değil bu kişi. hiç değilse bir 10 dakika yanınızda oturabilirdi. ben de misafir hiç sevmem ama nezaket gereği hoşgeldiniz derim, biraz otururum yanlarında.

sana onun ailesi ne kadar tuhaf geliyorsa senin ailen de ona öyle geliyordur. sorunu sanki karşı tarafta görür gibi bir havan var. ilk olarak bu düşünceden kurtul derim. ikinci olarak ne sen ne eşin düğün istiyorsanız sırf ailenin zoruyla, sırf aman ayıp olmasın mantığıyla eşini düğün için zorlarsan evliliğe sıkıntılı bir başlangıç yapmış olursunuz. klasik bir laf ama aileleriniz değil, siz evleniyorsunuz. anlaşmaları, kanka olmaları falan gerekmiyor (bkz. bizimkiler). hayat ikinizin hayatı, artık senin ailen eşin olacak. annenin babanın kardeşinin akrabanın gönlünü yapmak hala birinci önceliğinse kusura bakma ama sıkıntı karşı tarafta değil sendedir.

işiniz yaş. allah kolaylık versin.

bence bu adet islerini bu kadar ciddiye almayin. sacmasapan adetleryüzünden dügünleri iskenceye dönüsüyo insanlarin. mesela demissiniz ki "bi anne hiç mi elini taşın altına koymaz" durumu yoksa ne yapsin? ama durumu var da bise almak istemiyorsa ben onu zorla istemenin rezillik oldugunu düsünüyorum. Sizin icin demiyorum bunu yanlis anlamayin, yani böyle yapanlar var.
benim esimin ailesinin de durumu yoktu ama ben zaten ailesini tanimadan esimi sevmisim, esimle evlenmeye karar vermisim, onlarin yapmadigi bir sey beni etkilemedi. normalde sözde nisanda falan altin isteniyormus. ben hic bir sey almadim onlardan. dügünde de onlar zor durumda kalmasin diye onlarin takacagini esim aldi. dügünü de sirf aileler istiyor diye yine esim kendi biriktirdigi parasiyla yapti. ben cok önemsemedigim icin hic öyle pahali isteklerim olmadi. belki yapmazsam icimde kalir diye de emin olamadigimdan yaptik acikcasi. masraf olarak uygun bir dügün yaptik. ama ucuz ve yaratici yöntemlerle farkli bir dügün oldu. sehrin ormanlik alaninda bir yer kiraladik, sandalye ve masalari kendimiz süsledik. platform kurduk. vs

bu ayri bir konu ama belirtmek istedim; dügün yapacak insanlari özellikle kazikliyor millet. sinir oldum ben o dönem. hic bir seyi klasik sekilde halletmedim. örnegin davetiyeciden davetiye almadim. tasarimci bir arkadasa tasarlatip matbaada bastirdim. 750 adet davetiyeyi 200 liraya. nikah sekerlerini malzemesini alip kendim yaptim. sandalyeleri ve ortami annemin tanidigi bir tül-kumas vs satan bir kadin cüzi bir rakam karsiliginda süsledi. uzun süre arastirip uygun bir ücrete dj buldum, organizasyon sirketi degildi, adamin paraya benim de dj e ihtiyacim vardi. cicegimi hic cicekciye dügün cicegi oldugunu söylemeden yaptirdim 15-20 liraya :)

son not: önemli olan esin ve aranizdaki sevgiyse kendi ailenin maddi üstünlügünü asla hissettirme.

Baban evi alsin ama oturmayin, kiraya verin kirasini da bir hesapta biriktirin. Cocuklarinizin egitim masrafi olarak kullanirsiniz, evi de ilerde cocuklariniza verirsiniz. Kimsenin bundan sonra ailesini de degistiremezsiniz, sevidigniz kisiyi zor durumda birakmayin. Erkekler kadinlara karsi sevgilerini o kadin icin ne yapabileceklerini göstererek kanitlarlar, kadinlar ise nelerden vazgececeklerini göstererek. Kücük gecici gösteris hevesleri icin, ya da ailenizin hevesleri icin erkek arkadasinizi ya da ailesini zor durumda birakmayin.

bir çok arkadaşım paralarından bağımsız olarak sade bir nikah artı kokteyl yapıyorlar. düğün falan pek yok artık. modaya uyup devam edin gitsin işte.

aile ilişkileri çok çok sorun değil bir yerden sonra ister istemez kopuyorsunuz ailelerden.

emirkulu dogru demis zaten de, aldirmamak gerekiyor karsi tarafin ailesine. cok cok tecrübem yok ama, her ailede var öyle umursamazlik degil de farkli sosyal beklentiler icinde olmaktan. gecen burda misafirlige gidince terlik önermemelerini saygisizlik olarak bulmus trumanshow vardi. öyle görmüs, beklemesi dogal. ama benim acimdan da sorulmasi bile extreme. benim aklima bile gelmez, karsimdakini sevmedigimden falan degil, cidden aklima gelmez.

bu sacma örnekten nasil baglayacagim dersen, cikip seni selamlamamasi ya da baska bir isle mesgul olmasi seni baglamamali. ben de cogu zaman isimi birakip sosyal zorunluluklari uygulamak, selam vermek, el öpmek su bu, yapmam. hele de fiziksel bir isle ugrasiyorsam cidden yarim birakip cikip geri dönmem. bu demek degil ki karsimdakine nefretim var. basina bir sey gelse, acil durumda oldugunu bilsem, yardima ihtiyaci, dertlesmeye ihtiyaci var bilsem, ne yapiyorsam birakip gelirim yanina. ama sirf selamlasmak icin isimi bölmem, seslenirim, birazdan gelecegim derim, sonra konusalim derim.

abi meselesi gayet normal, bazi insanlar böyle, kafalar baska calisiyor. garipsesende anormal bulmamak lazim ya da altinda cok anlam aramamak.

mali acidan biraz sikinti ama. o kisma kolay gelsin. yorumum olmaz.

aklima ilk etapta legends of the fall geldi.

Dances with wolves.

Uzun süresinden korkma sakın, izlediğim en güzel filmlerden biri.

the village

native speaker dan almanca özel ders daha mantıklı bence

b2 ile almanyada is bulabilecegin garanti mi?

mng kargo

bende ups ti 3 sene önce

2 sene önce ups di değiştiğini sanmıyorum.

@c1b2k3, geçen hafta başvurdum, halen gelmesini bekliyorum. şu anda mng kargo

Arkadaşlar idata'nınkileri mng götürüyomuş, fekat benimki gibi direk ankara elçilikte yaptıysanız işinizi ups'le çalışıyolar.

Vücut harika bir biyokimyasal bir makinedir. Varlığını fark etmediğimiz bir çok şey, minicik hücreler var bizi hayatta tutan. Hipofizi görsen yüzüne bakmazsin. Tenimizde yaşayan bakterilerin bile önemli fonksiyonu var. Hücre içinde o emri tetikleyen minik haberci moleküller var, sadece şu bile çok güzel. m.youtube.com İlla makroskopik olmasına gerek yok.

Richard Dawkins gibi konuşmuş olmayayım dedim amma, baş parmak evrimin ve insan gelişiminin muhteşem bir kanıtı niteliğinde bana göre. Kavrama, alet yapma, işleme bok püsür yeteneklerinin birçoğunu kendisinin de yardımıyla yapabiliyoruz.

hemoroid olunca da bazi seyleri daha derin düsünmeye basliyosun
oturdugun sandalyeden kalkarken poponu kasmadan kalkamadigini anliyosun mesela

böbrekler arkadaş. böbreklere tapmalıyız eğer ağrımaması sağlayacaksa. insana hayatı zehir edebiliyorlar.

eksiduyu.ru şöyle farketmişliğim vardır.
tek seferde çok derin bi nefes al ve saniyelerce tut.
üstüne bi de tuvalete git, ıkın.

ıkınmak bir nimet.

ıkınınca ölme tehlikesi olan insanlar var.

(bkz: insanın neresi acıyorsa canı oradadır)

Her bir noktamın değerini çok farklı zamanlarda, çok çeşitli vesilelerle çok fena anlamışımdır.

@kucukharfler ve @Cecilia ilginç bilgiler teşekkür ederim. tam olarak bunu soruyordum işte. poponu kasmadan oturduğun yerden kalkmamak mesela... işte otomatik bir şey daha, ancak yapamayınca fark edilir. ne kadar tuhaf.
yani elim olmazsa şöyle olur, gözüm olmazsa göremem bunları zaten biliyoruz da, popomuzu kasarak kalktığımızı biliyor muyuz?

@Lim5 çok güzel video teşekkür ederim.

dizim. ön çapraz bağıma şeyolmuştu, uzun süre topallamıştım. yolda karşıdan karşıya geçerken o kadar uzun düşünüyordum ki.

şimdi geçsem karşıya yetişene kadar kırmızı yanar mı?
erken atlasam ve araba geçmeye kalksa karşıya hızlıca geçebilir miyim?
vs vs

(bkz: az pişmiş et elitistliği)

hayvanın belli yerlerinden belli yemekler yapılır. kalkıp da az pişmiş et yapacağın yerden tandır yaparsan, tandır yapacağın yeri az pişirirsen babayı alırsın

Mühürleme daha çok kavrulan etlerde kullanılıyor bildiğim kadarıyla. Tandır bir de daha çok kuzu etiyle yapılıyor. O da yumuşak. Ondandır herhalde.

Damak tadima hitab etmiyor muhur isi.

dogru ya da yanlis yok, damak zevki baska.

la noix +1

t bone steak den tandir yapan gördün mü

Şimdi et pişirilirken birçok hata yapılıyor. Misal mühürleme işi sadece dökme tavada olur, teflonda olmaz o iş. Ayrıca et sık sık çevrilmez, et oyuncak değildir; 3/4 dakika bir tarafı, 3/4 dakika da diğer tarafı yüksek ateşte mühürlenir, daha sonra orta ateşte pişirilmeye bırakır. Ayrıca birçok insan "Et pişmiş mi acaba" diye çatalla şunla bunla eti delik deşik eder. E tabii böyle yaparsanız o mühürleme piç olur haliyle, bir anlamı kalmaz. Tüm suyunu salar ve kurur. Ayrıca etler piştikten sonra görmemiş gibi saldırılmaz; önce tahta bir yüzeye bırakılıp birkaç dakika dinlenmesi sağlanır. Etin içinde, yüksek ısıda belirli toplanan su bu dinlenme esnasında ete tamamen yayılarak etin içinin daha yumuşak olmasını sağlar. Et pişirmek pek kolay bir iş değil yani, bunları yapmazsanız o et yüksek olasılıkla deri kemer gibi oluyor.

Bu arada tandırı bilmem, kuzu etini nerde pişirirsen pişir zaten yumuşak olur.

evet

esra dilek demir şekercioğlu gibi saçma sapan isimlere pek rastlamazsın yani.

tahminim böyle bir olay olduğu yönünde.
bu tahminimi sadece izlediğim film ve dizilere dayanarak yapıyorum.
mr and ms asdqwed tarzında şeyler olduğuna göre oralarda da var olmalı.

italya' da isim ve soyisimde herhangi bir değişiklik olmuyor ne kadında ne erkekte.

Kültüre göre değişiyor.

İspanya'da ve Latin Amerika'da eşin soyadı değişmiyor.
Çocuk olunca bir soyadı babadan, bir soyadı anneden alıyor.

Kütüğü ben de bilmiyorum da, uzun isimlerle karşılaşılıyor.

İspanya örneği vereyim; kadınlar genelde soyadlarını tutuyorlar ve iki soyadlı oluyorlar. Zaten iki soyadlılar. Ama birini kullanma hakları da var.

Her çocuğun anneden ve babadan gelen soyadları var. Diyelim ki kadının soyadı x y. x anneden gelen, y babadan gelen kızlık soyadı. Bu kadın, diyelim ki soyadı z t olan biri ile evlendi. Evlendiğinde anneden gelen soyadı düşüyor ve onun yerine baba soyadı ilk kısma geçiyor, kocasının da babadan gelen soyadını alıyor. Soyadı y t oluyor. Diyelim ki bu kişilerin bir çocuğu oldu. Bu çocuk annenin babasının ve babanın babasının soyadını alıyor ve soyadı y t oluyor. Dolayısıyla anne ve çocuğun soyadları aynı, babanın soyadı farklı oluyor. Aynı şekilde, birlikte yaşayan çiftlerin çocukları da y t soyadlı oluyor. Bu sefer herkesin soyadı farklı oluyor.

Ya da kadın "Ben kendi soyadlarımı kullanacağım" seçeneğini tercih edebiliyor, yine ailedeki herkesin soyadları farklı oluyor. İlla soyadı alacaksa, yukarıdaki gibi oluyor.

Uygulamada işler biraz karışık. Diyelim ki bu çocuğun resmi soyadı y t, resmi olmayan ve yarı-resmi yerlerde sadece y ve sadece t soyadını kullanabiliyor. Diyelim ki bu çocuk büyüdü ve işe girdi. İşyerindeki kayıtlarda soyadı y t. Ama ofis kapısına y veya t'den birini yazdırabilir; bazı belgeleri o soyadla imzalayabilir. Diğer insanlara soyadlarından birini belirtmeyebilir. Bu durumda genelde ilk soyadını tercih edenler var, o da genelde anneden gelen soyadı olabiliyor.

Bildiğim kadarı ile Portekiz'de de aynı. İspanya'da eyaletler arası küçük sapmalar olabiliyor.

belçika - isterse alır isterse almaz isterse ikisini de kullanır.

izlandalilarda kadinlarin soyadi degismiyor. onlarin soyad sistemi farkli ama. cocuklarinki genelde erkeklerde baba adi+son, kizlarda da baba adi+dottir seklinde. bazilari ana adini tercih edebiliyor tabii.

örneğin hollanda'da kadın soyadını saklayabiliyor.
çocuk babasını soyadını alıyor.

almanya'da sıklıkla kadın erkeğinkini alır. ama talep ederlerse erkek de kadınınkini alabilir.

bu arada türkiye'de de erkek kadının soyadını alabiliyordu. örnek: tansu çiller ve eşi.

almanyada da aliyor. hatta kendi soyadini saklayan kadin yok gibi
benim iki soyadim oldugunu duydugunda bosandigi halde kocasinin soyadini kullanan birinin agzi acik kalmisti
you are a very modern turkish girl??!! demisti
mal.

değil.

Tüm Müslüman ülkelerde böyle maalesef, hatta Mısır falan daha da beter. Bizde de gidişat ona doğru, kadınla erkeği ayırdıkça dinciler, erkeklerin açlığı daha da artacak. En rahat ülkeler Budist ülkeler. Ben sürekli güneydoğu Asya ülkelerine gidiyorum, Müslüman Malezya ve Endonezya hariç hepsi kadınlar için dünyadaki en rahat yerlerden. Bazı Avrupa ülkelerinde ve ABD'de de taciz, tecavüz falan oluyor, Budist ülkeler süper bu açıdan. Bu kadar rahatsız oluyorsanız artık ülkeyi terk etmeyi düşünebilirsiniz bence, gidişat iyi değil. Erkeğim ama ne kadar rahatsız olduğunuzu tahmin edebiliyorum.

cinsel açlık var bu ülkede. Millet sabah akşam 31 çekiyor, 31 çekmekten hastanelik oluyor.

evet normal değil.

Cinsel açlık olayına katılıyorum ama düzenli sevişen insanlarda bile cinsel açlık var. İnsanlar en önemli eksiklikleri sevişmekmiş gibi düşünüyorlar. Niye böyleyiz, neden böyle davranıyoruz hiç bir fikrim yok. İşin dini yönü vardır belki tecrit edilmek baskılanmış cinsellik falan gibi ama dindar olmayan kesim de maalesef böyle. Bir de sevişen, sevişebilen insanı kıskanıyoruz garip bir şekilde sanki daha üst sınıfmış gibi görüyoruz bunu. işin siyasi yönü de vardır büyük ihtimalle. yıllarca insanların sadece çocuk yağmasını, sorgulamamasını isteyen bir devlet oldu, artık daha da fazla bu üreme baskısı üzerimizde. İstenilen eğitimi al, işe gir,Evlen, çocuk yap, çalış, öl şeklinde gidiyor hayatımız ondan belki de.

Her yerde öyle degil. Bu ve buna benzemeyen baska bi cok nedenden dolayi ülkeyi terkettim ben. Almanyada yasiyorum. Burada kadin olarak cok rahatim, evden cikarken sunu giysem asiri kacar mi diye düsünmüyorum mesela. Bunun nasil büyük bir rahatlik oldugunu yasayinca anladim. Sonucta ciplak gezmiyorum ama türkiyede sicak havada sort bile giyemezdim. Ha ciplak da gezsen kimse dönüp bakmiyor o ayri. Sokakta fistik gibi kizlar diledigi gibi giyiniyor, tekinin rahatsiz edildigini görmedim.
Her seferinde ülkemdeki mal abazalara lanet ediyorum.

Asla normal değil, ama normalleştiriliyor. "Sen de etek giymeseydin, o da dekolte giymeseydi, öyle yüksek sesli gülmeseydi" gibi...

Ve işin kötüsü alışıyoruz artık.

açcinsel bir ülkeyiz.
çocuk pornosu aramada liste başı olmasak bile derecelere zorluyoruz.
kadını değilde erkeği eğitmek lazım.
tecavüz edene değil edilene kızılan bir ülke düşün.

ufak biber gazı taşı yanında. sokakta caddede yalnız kaldığında biri taciz etmeye çalışırsa kendini spreyden uzak tutarak karşı tarafa aniden sık ve hemen uzaklaş ki sen de etkilenmeyesin.

adam yerde kıvranırken sonra tekrar yanına gidip tekmeleyebilirsin.

her yerde öyle değil yav. 2 yıldır 2 sokak aşağıda oturuyodum o bile farkediyo. sokağa çıkmayı bırak evimdeyken bile taciz ediliyorum. en kötüsü tensel taciz olsa da gözle taciz lafla tacizden daha rahatsız edici geliyor bana.

ben rahatsız olursam söylüyom valla. bu kadar sinirliysen o.ç. de yüzüne geç işte. 'artık kadınlar da arsızlaşmış' der bir iki kişi ama varsın desin. sen bedensel ve ruhsal bütünlüğünü koru.

kamu spotu: işin sonunda kavga çıkacak bile olsa, tüm otobüs-yol üstüne gelecek de olsa susma. seni rahatsız eden kişiyi afişe et.

not olarak da olayın dinle diyanetle alakası yok. ha devletle alakası vardır ama dinle alakası yok. her ramazanı kayseride geçiriyorum; laf atan o.ç.ları genelde abdest-namaz bilmeyen, insanların geçtiği yolda sigara içen, akşam yukarı talasta kafayı çeken tipler. gelmedi demesinler diye cami cami dolaşan hacı emmiler hariç ben namazlı/abdestli tacizci görmedim.
adam ahlaksızsa/saygısızsa her ırkta-dinde ahlaksız/saygısız.

geçen sene kardeşim(20 E) üsküdar otobüsündeyken bi adamın bi kızı rahatsız ettiğini görüyor,müdahale etmeye çalışınca da dayak yiyor. zaten 55 kilo bişey kendisi, bi allahın kulu da noluyor diye yardım etmiyor. sonra 'öeh sikerim ben kayseriye dönüyom yaşamam burda' dedi. 'yavrum kayserideki şerefsizler de gizli gizli yapıyor' desem de dinletemedim.

devlet cezasını vermiyor, toplum cezasını vermiyor. en azından sen içinde tutma sinirini. bi gün benim yanımda taciz edilirsen de toplu halde dalar bu zamana kadarki tüm susmanın hıncını alırız.

Bak bu anketin şöyle yapılmışı var: eksiduyu.ru

Ben bu ülkedde insanların büyük çoğunluğunun sübyancılık-pedofili ekseninde gidip geldiğini düşünüyorum. Bahsettiğin gibi 15 yaşına kadar atılan "cinsellik temalı" lafların oranı çok büyüktü. Koca koca sakallı bıyıklı adamlar, 13 yaşında kız yanlarından geçerken memelerinden bahsederler, kimse bilmez ya da söylemez; kusucam. Evet, küçüklere daha fazla yapıyorlar, bu yüzden kardeşlerinize, kuzenlerinize, tanıdığınız tüm küçük kızlara sessiz kalmamalarını tembihleyin.

İzmir, Ankara ve İstanbulda yaşadım. Ankara ve İstanbulda fiziksel tacizle dahi karşılaştım, çok aciz kalınan iğrenç bir durum, özellikle İstanbul'da daha çok. Ataköy de oturuyorduk, çocuğumun öyle bir ortamda büyümesini istemedim.

İzmir de ufak tefek, sözlü taciz sayılabilecek şeylere rastgeldim, çok ağır bir küfür duymadım, iltifat tarzı sadece. Oturduğum yer Alsancak. İzmirdeki durum dünyanın her yerindeki kadardır bence, bir aşırılık yok. Evde dün süt yoktu onbuçukta çıktım açık market aradım hiç korkmadan.

değil tabi ki.

islam diyenler, suudi arabistana gittim adamlar kadın görünce kafa çeviriyo lan. bırak bakmayı kafa çeviriyo. hani biz çarşaf giymiyoruz ya, neticede ne kadar örtünsen de yüzün açık. vallahi billahi bakmıyolar. Türkiyede ben sokakta dolaşırken onlarca adamla gözgöze gelirim bana baktıklarını yakalarım, arabistanda kaldığım nerdeyse 1 ay boyunca çılgınlar gibi kalabalıklar içinde gezmeme rağmen (çarşı pazar vs vs ) tek 1 (yazıyla bir) erkekle gözgöze gelmedim. burdaki gibi çingene arabı değil hakiki arap onlar, en hakikisinden müslüman. Bırak ellemeyi, şehvetli baksa cehennemde yanacak biliyor adam, hayatına işlemiş. biz böyle miyiz? bunlar müslümansa biz neyiz ha? bizim yozluğumuz kültürden geliyor. hayır Türk kültürü değil, Türkiyeli kültüründen. arkadaşlar demiş zaten, "ye iç sorgulama çocuk yap çocuğa bak öl" odaklı yaşamda, şu saydıklarımdan bi yemek bi de çocuk yapmak zevkli. öyle olunca ikisine de yapabilirse madden yapamazsa zihnen abanıyo millet.

ve evet küçükken çok daha fazlaydı ve çok daha ağırdı. liseden mezun olduktan sonra sokucam diye laf atan hiç adam olmadı mesela. sokucam ne lan? şişkoyum diye hayatım boyunca dizimin altında etek giydim ben, kendim bişi sokmak istesem sokamam sen nasıl gördün de sokuyosun hayvanoğlu hayvan.

kadınların bunu büyüttüğünü düşünenler var hani. ya bu duygu nasıl anlatılır bilmiyorum. hele yaşın küçükse, toplumca yetiştiriliş tarzımızdan mıdır nedir, otomatikman kendini korkunç suçlu hissediyorsun. sanki o adam yolsa normal yürüyordu ve sen şeytanmışcasına durduk yere adamın nefsini kaldırmışsın. halbuki alakası yok. adamın yerine sen utanıyorsun. adamın karısı çoluğu çocuğu var, onlar yerine de utanıyorsun.

kesinlikle susmamak lazım. kesinlikle.

normal değil.
istanbul'da taciz oranı akıl almayacak ölçüde.
türkiye'de olduğumuz sürece bunun bir çözümü olması imkansız, yetiştirilmek istenen insan tarzı zaten bu, bunu yetiştiriyorlar, gayet de memnunlar.
türkiye'den ayrılmadan bu durumdan kurtulmanın tek çözümü olarak ege sahil şeridine taşınmak olarak görüyorum. ama yine bitmez, sadece azalır.
sürekli taciz edilmemek için ne giymem gerektiğini düşünmekten, otobüs - sokak seçmekten, tacizle karşılaştığımda yeterli tepkiyi verememekten (bence cinsel organ kesmek ancak yeterli tepki) dolayısıyla bu ülkede yaşamaktan n e f r e t e d i y o r u m.

Ilk sorularina cevap vereyim, sokaga çıktığımda laf atilmiyor. Ankaradayim. Ben de normal giyinimliyim.

Bulundugunuz semte gore degisiyor. Ben oturdugum cevrede hic tacize ugramadim ama Istanbul'un farkli yerlerinde durum boyle degil.
Tipinizin, kiyafetinizin hicbir onemi yok. Kadin oldugunuzu fark edebildikleri mesafeden tacize karar veriyorlar zaten.
Yapabileceginiz yegane girisim susmamaktir. Susmayin, en ufak tacizde tepki verin. Polisi aramaya, etraftakileri cagirnaya kadar goturun isi. Bu insanlar bundan anliyor cunku.

Daha derine inersek de ailelerib ogullarini sirf pipileri oldugu icin cok degerli olduklarina inandirarak yetistirmekten vazgecmeleri gerekiyor. Turk aile yapisi kiz erkek fark etmez sosyopat/psikopat yetistirmeye cok uygun.

hiç normal değil ama bunları maalesef yaşıyoruz. görmezden gelip yolumuza devam ediyoruz. bağdat caddesine giderken giydiğimiz eteği taksim'de giymiyoruz. toplu taşıma kullancaksak (ev şişli'de) halaskargazi'den falan yürüyeceğimizden şort mort giymiyoruz vb. semt konusuna katılıyorum. ataşehir'de nispeten daha rahattım bu konuda.

normal değil ama bunu şikayet edeceğin adam bile yeri gelip tacizde bulunduğu için tek çaren kendini korumak. başına bir şey gelirse çünkü kimse ''hayvan adam kızı taciz etmiş'' demeyecek, ''kızım sen de adam gibi giyinseydin gecenin o saatinde'' diyecek.

Ben de bi yaşa kadar (19-20 diyelim) aynen yukarıdaki arkadaşların dediği gibi her laf atılışında, laf atmanın ötesinde artık pornografik boyutlara varan sözlü tacizlerde ve kimi zaman da fiziksel temaslara karşı kendimi dünyanın en suçlu, en iğrenç insanı gibi hissediyor, utançtan ağlıyordum. Bi gün üstümde gayet bol bir eşofman, üstümde mont vs giymiş bir şekilde spordan eve döndüğüm bir akşam (yaşım maksimum 17), belki 40 yaşında bir adam en az 5 dakika boyunca yanı başımda yürüyerek "benimle ilgili hayallerini" anlattı. Adımlarımı hızlandırıyorum, olmuyor; acınası gözlerle başka insanlara bakıyorum, olmuyor. En sonunda koşmaya başladım. Ulan koşmaya başladı o yavşak da. Beni kovalıyor. Neden? Bilmiyorum. Sanki kötü olan şeyi o değil de ben yapmışım gibi, ben kaçıyorum ve o da gayet rahat kovalıyor. Cesarete bak. O panikle akşamın bir karanlığında çıkmaz sokaklara filan da girdim. O sokakta da bi manevrayla kendisinden kurtulup geri dönebilmemin tek sebebi çevikliğimdi. Herhangi başka bi kızın kolaylıkla yapamayacağı bir şeydi= herhangi başka bir kız o sokakta zaten ayvayı yemişti. Neyse oradan da kurtulduktan sonra boş bulduğum bir apartmana girip 1 saat boyunca en üst katta beklemiştim. Şimdi düşününce aşırı salakça geliyor ama o zaman çocukluk ve toyluk var; düşünüp hesaplayamıyorsun ve en önemlisi kendini zaten "suçlu" hissediyorsun. Ve sen böyle hissettikçe elin iğrenç mahlukatları seni kovalama ve korkutma hakkını kendinde fazlasıyla bulabiliyor. Ve bir allahın kulu da "hop kardeş niye böyle koşuyorsunuz" demiyor.

Aradan birkaç sene geçti, bu arada ben arada bi iki kadın da dahil yine benzer bikaç olay esnasında azıcık bunların psikolojisini çözmeye başladım. Aslında benim başıma gelen değil, onların yaptığı bu şeyin onlar için utanç kaynağı olduğunu, aslında onların korkması gerektiğini anladım. Yine günlerden bir gün (yaşım artık 20 olmuş), son derece yakışıklı, uzun boylu, takım elbiseli, fit bir adam popoma bir şaplak attı. Şöyle bir dönüp baktım ve adamın tipine, yürüyüşüne, tarzına filan konduramadım; "yanlışlıkla çarpmıştır" diye düşündüm ve buna rağmen yolumun yönünü değiştirdim. Baktım ikinciyi de patlattı bu bana askjdashhaha :D Haydaa. Yine kış günündeyiz. Üstümde kapkalın kumaşlı pantolon, kat kat hırka, mont filan var yine. Ben artık eldivenleri çıkarttım, çantama koydum. Şemsiyeyi bi köşeye attım, yürüyorum ve üçüncü hamleyi bekliyorum. Adam üçüncüye de vuracakken ellerini arkada tuttuğum gibi adamı yumruklamaya başladım. Elimden kurtulmaya çalışırken yakası paçası dağılıp düğmeleri filan koptu, kaçarken yere düştü, tekrar kalktı, ayakları tam olarak kıçına vura vura attığı bir deparla ufukta kayboldu.
Oh be dedim, şimdi o piç kurusu düşünsün.

Kıssadan hisse, asıl korkması ve utanması gereken onlar. Kimseyle hiçbi laf dalaşına ve münakaşaya girmeden, yapılması en doğru hamleleri yapın; etrafınızdaki tüm küçük kızlara da korkup utanmamaları, sessiz kalmamaları gerektiğini öğütleyin derim ben.

okuyunca şok oluyorum, popoya şaplak atacak cesareti nasıl buluyorlar acaba? Lan sittin sene cesaret edemem birinin poposuna vurmaya.

sümüklü ergen sözlükçülerin kezban dediği kızlar durduk yere bu hale gelmiyor, anlayın işte.

(bkz: bir türk kadınının taciz günlüğü)

burda da neler neler yazıyor, bunları bile dikkat çekme çabası olarak görüyor bazı andavallar.

tüm cevapları okumadım açıkçası ama daha bugün başıma geldi o yüzden anlatmak istedim.

ne çok güzelim, ne de çok çekici, ne de öyle değişik giyinişim var. hatta bugün altımda kot pantolon, üstümde dümdüz bir tişört, saçlarımı ördüm, ayağımda şu kedslerin çakmaları, gözlüğümü takmiş halde işe gidiyorum. yani ben olsam bana bakmam o haldeyim.

üst sokağımızda bir sucu var. ne zaman önünden geçsem laf atıyor gibi ama emin de olamıyorum kendi kendine de konuşuyor gibi. emin olamıyorum da. olsam kafa göz dalıcam herife. bu sabah da bir şeyler dedi, acelem vardı yine tepki veremedim. bir de bu var yani. bir şey dedi mi demedi mi? babama falan söyleyemem, babam zaten oturduğumuz semtte esnaf. herifi döverler, bir şey olur bizim başımıza kalır. bir kez daha duyarsam bu sefer ben dalıcam herife. kesin kararlıyım. bu sabah da yavaş yürü mü dedi, ne dedi tam anlayamadım. o tam anlayamamak zaten sinir ediyor insanı.

edit: bir de şunu söyleyim bu olay istanbul'un en güvenli yerlerinden birinde geçiyor. doğduğumdan beri burada oturuyorum böyle şeye denk gelmedim. bu adam da yeni açtı dükkanı oraya zaten. yani ne kadar düzgün semtte oturursan otur, bir yerden çıkıyor böyleleri. belki başka yerde olsa bağıra çağıra atacak laf, belki fiziki taciz edecek, ama konum nedeniyle bunu yapabiliyor ancak.

Lben lisedeyken -ki kilolu bi kızdım- kapıcı eve girerken cıkarken sürekli beni dikizliyodu. Merdivenleri cıkıyorum diyelim arkamdan izliyo beni.yukarıda yazanlar gibi kendimi suclu görüyordum. fizigim güzel değil ama bana bakıyo demek ki ben ona cilve yağtım gibi seyler düsnüyodum ve utanıyodum kendimden. Evden cıkmıyodum karsılasmamak icin onunla. şuan 25 yasında normal kiloda normal bi kadınım 17 yasımdaki o halim daha dikkat cekiyodu şaka gibi. yediğim lafların,bakışların haddi hesabı yoktu, şuanda da bakıyolar vs. rahatsız edici ama ergenken tacizin bu kadar yaygın oldugunu bilmedigimden ve daha kendi vücuduna bile alısamamış olmaktan kaynaklı bi utanc duygusu vardı. simdi hic utanmıyorum.cünkü ben de problem değil, bu ülkenin erkeklerinin büyük bölümü ağır sapık. Sonra da yok "kapıyı açtım tesekkur etmedi kezban muhahaha" yok "yer verdim oturmadı kezban" vs. diyorlar.Gerizekalı herif ben bütün gün göz hapsinde yaşamaktan, otobüste arkamı kontrol etmekten,önümde kapalı gömlekten göğüs gormeye calısan adamdan kacmaktan beynimi yemek üzereyim seni mi düsünücem. dünyanın diğer yerlerini bilmiyorum ama bu ülke ağır hasta

"islam bik bik ötüyosunuz" diyen hırbolar Mısır'da geçen şu videoyu bi seyredin bakalım, adamlar neredeyse gözleriyle sikiyolar. mısır'a gidip de bi daha geri gitmek isteyen kadın görmedim.

egyptianstreets.com

burada yazarın ana bahsettiği mesele taciz, ve bu türden bir taciz sadece ve sadece müslüman ülkelerde gerçekleşir. ve bi de hindistan'da biraz yakın olarak. bugüne kadar onlarca ülke gezdim, bütün gezi rehberlerindeki kadın bölümleri, müslüman ülke veya bölgelerde tacize karşı hazırlıklı olmanız konusunda öğütler verir. lonely planet'ın türkiye bölümü de oldukça kapsamlıdır, "ayıp!" diye bağırmanızı bile öğretir. istdiğiniz kadar aklamaya çalışın, dünyada kadına en çok taciz müslüman bölgelerde yaşanır. "bakın işid'in bölgesinde tek tecavüz oluyor mu" diyen beyinsize ise ne diyeceğimi gerçekten bilemedim.

UNDP Gender-related development index'ine göre dünyada kadın olmak için en iyi 10 ülke belirlenmiş, bakın bakalım 1 tane müslüman ülke var mı listede:

1. Iceland
2. Norway
3. Australia
4. Canada
5. Ireland
6. Sweden
7. Switzerland
8. Japan
9. Netherlands
10. France

Kadın olmak için en kötü ülke sıralamasında ise 10 ülkeden 7si Müslüman.

1. Chad
2. Afghanistan
3. Congo
4. Sudan
5. Guatemala
6. Mali
7. Somalia
8. India
9. Pakistan
10.Iraq

öncelikle verilen tüm cevaplara teşekkür ederim.

evet bende kesinlikle çocukken tacizi yapandan çok kendımden utanıyordum. bu normal değil bence kaç çocuk bu utancından dolayı yıllarca aıle içi sapkınları bıle soyleyemıyor.
zaten bu insanlar eminim ki yetişkinlerden çok çocuklara laf atıyor tacizde bulunuyor.
korunmasız gördükleri için. sırf kız çocukları değil erkek çocuklarıda taciz ediliyor.

çok adaletsiz aklım almıyor nasıl bu insanlar bunları yapıp sokaklarda dolaşmaya devam edebiliyor?

soylenen sozlere bagli. Turk kadini abuk subuk seyleri, basit bir iltifati filan taciz olarak nitelendirebiliyor. Ancak yok soylenen seyler hakkaten rahatsiz edici ise bu durum benim aklima uzun vadeli politik bir planin parcasi olabilecegi gibi bir komplo taorisini getiriyor. Yavas yavas planli ve sistematik bicimde basi acik kadinlara once sozlu, bir sure sonra fiili taciz uygulayarak baski altina calismayi planlamis ve uygulamaya koymus olabilecek kadar hasta ruhlu politikacilarimiz, sosyal muhendislerimiz var.

@kartonpiyer peki geçtiğim yolun üstündeki dükkan sahibinin (kendi anlattığım olay üzerinden gidiyorum) bana "ne güzelsin bugün be!" demesini ben neden hoş karşılayayım? Cümleye bakarsan iltifat denebilir. Ama ben hoşlanmıyorum. Tanımadığım bir insan benim istemediğim şeyi yaptığı sürece de benim için tacizcidir.

Aslında başlık çok yerinde olmuş, kadın olmak = tacizle yaşamaya alışmak diyebiliriz.

Bunu ilk gençlik yıllarımızdan bu yana yaşıyoruz hepimiz. Mekan, şehir, gündüz-gece, yaş, tip fark etmiyor. Hiç ummadığın insanlar tacizde bulunabiliyor. Bunun çeşitli aşamaları var. Küçükken şok oluyosun. Utanıyosun. Ağlıyosun. Suçluluk duyuyosun. Otomatikman hareketlerini kontrol etmeye ''yanlış anlaşılmamaya'' çalışıyosun. Biraz büyüyüp 20li yaşlara gelince anlıyorsun ki olay senlik değil. Dünya senin etrafında dönmüyor. Herkes bunları yaşayabiliyor. Bu tacizlerin normal olduğunu düşünüp savunma mekanizması geliştirmeye çalışıyosun. Mesela inşaat işçilerinin önünden yürümektense alt sokaktan dolanıyosun. Çünkü önlerinden geçip laf yersen sonra kendine kızacaksın. Keşke geçmeseydim keşke diğer taraftan yürüseydim bilmem ne... (Her işçi tacizcidir diyorum sanılmasın lütfen dediğim gibi bu sadece bir otokontrol).

Lisede tacize uğradım çok sıkışık merdivenlerde şimdi anlatmayayım fazlasını. Bembeyaz bi suratla sınıfa girdim. (Tepkisiz kalmak derken demek istediğini anlayabiliyorum) Ne şikayet edebildim ne bi şey. Yine aynı duygular. Utanç. ''Kesin kuyruk sallamıştır bu da'' bakışlarına maruz kalma düşüncesi, müdür desen koca adam nasıl söylicem yüzüne vs.

Yaz yaz bitmez daraldım, elbetteki normal değil bunlar ama normalmiş gibi yaşıyoruz.

ben bir fanusun içinde mi yaşıyorum acaba? diyeceğim ama hayır sürekli dışardayım. sürekli geziyorum hatta en çok gezen kadın yüzdelik diliminin en üstünde bile olabilirim.

arkadaş bir kere bile tacize uğradığımı hissetmedim. ki tipimi çoğu zaman marjinal yapar sürekli de açık giyinirim dekoltem fix.

her hafta iki gece sokaklarda tek başıma yürürüm.

...

kadın olmakla taciz bence abartıldığı kadar değil

siz sürekli gözünüzü kulağınızı açarsanız. ay kim bana baktı kim ne dedi diye radar misali gezerseniz "taciz"e uğrarsınız bence.

istiklalde orda burda yürüyorum gece. peşime takılan iki üç tip oluyor. 15 20 tane yanıma gel hey seni s*kerim off ıhmmş gibi sesler.

bundan etkilenmiyorum ben önüme baka baka yürüyorum. hiç de umrumda olmaz.

duymuyorum yani. o ses bana işlemiyor. soruna cevap sözlü "taciz" bana yapılıyor. ama bence bu taciz değil.

niye bu adamları takıosunuz bu kadar hiiiç anlamıyorum

glori sen erkek olduğundandır

evinde acil yapılması gereken bir tadilat olsa mesela? 10 gün - 15 gün sürse. ara ara eve gitmen gerekse yarım saat 1 saat...

Cok dogru. Is iste bulunur diyorlar ama insan görüsmeye gidemiyor ki...
Ben sabah cok erkene randevu almaya calisip biraz gec kaliyordum. Doktora gidicem dedim postaneye gidicem dedim neler neler

@crystalsoul işin kötü yanı, işyerim toplu taşımayla gidildiğinde evim dahil pek çok yere uzakta kalıyor. o da zor.

@prhn bahane olayı da zorluyor beni. pek yalan söyleyemiyorum. Bugüne kadar işe gitmediğim gün yokken, iki hafta üstüste izin aldım. Fazla kredim de kalmadı gibi. Sabredeceğiz :)

bu bana cok soguk geliyor. kendi cumleni soyle abi, onun bunun soylediklerini neden iletiyorsun ki? birak onlari okumus olan bunu zaten dusunuyor olsun. okumamis olan da aydinlanmis olsun.
eski sevgilim de senin gibiydi ve hic hosuma gitmiyordu.
"freud bilmemne kitabinda soyle der"
falan gibi.

bence kendi dusuncenmis gibi savunmak daha guzel. cunku bir acidan sen adama "ama einstein boyle diyor" dedigin zaman adam sana karsi arguman uretmekte cekinebilir.
kaldi ki senin ne dusundugun onemli tartismada. einstein'in degil. cunku onunla tartismiyor karsindaki. seninle tartisiyor.

@bohr atom modeli;
sanırım anlatmadım kendimi. ben de kendi cümleni söyle tarafındayım. ama kendi cümlen olmayan şeyleri de kendi cümlenmiş gibi sunma üzerine soruyorum. yani aklı sıra bana ayştaynın cümlesini söyleyip(kendi cümlesiymiş gibi), kendisini özgün ve bilenmiş gibi sunarak sohbet ilerletmeye çalışanlara uyuz oluyorum(eskiden daha çoktu).

farkınd olmadığım zaman zaten sorun olmuyor. ancak bana ayştayn cümlesi ile karşılık verildiğinde(kendi cümlesiymiş gibi), bunun farkında olduğum için, otomatikman ayştayn ile konuşuyormuş durumuna düşüyorum.

ben de yaparim. birisinden duydugum bir seyi baskasina "bu böyledir" diye anlatamisorum sanki kendi fikrimmis gibi. ama bunu yapan cok insan var ve etrafindakiler vay be ne bilgili insan diyor bence

hmm oyleyse hakli olabilirsin. benim dedigim su mesela: tartisma esnasinda "soyle soyledir, cunku gercegi hem duyularimizda aramaliyiz hem de aklimizda" derse adam, dedigin dogru.
ama "aristoteles gercegi hem duyularimizda aramaliyiz hem de aklimizda der" demesi de cok soguk geliyor.
bence soyle demeli: "gercegin hem duyularimizda hem de aklimizda aranmasi gerektigi dusuncesi mantikli geliyor"

müsli sevmem. kadın

Ara sıra tüketiyorum. Meyveli veya kuru meyveli olarak. Kışsa günkurusu, kuru incir, vb. ile karıştırıyorum; bazen mandalina ve elma ile. Şu mevsimde çilekle; yazın şeftali ve erik ile karıştırabiliyorum. Çok yoğun müsli tadı da kabus gibi, o yüzden meyve yoğun olmasına özen gösteriyorum. Diyetten ziyade iş yerindeki yemek seçeneğim çok kısıtlı. O gün sevmediğim bir yemek çıktığında ve dışarıdan toplu yemek söylemediysek müsli yiyorum. Kadınım. Rica ederim. :)

evet.
bazen yoğurt, bazen sütle; ikisinin de yeri ayrı.
Allah ne verdiyse. muz, elma, mandalina, avokado, havuç, çilek, kivi, armut.. hakikaten ne varsa azar azar doğruyorum. bazen kuruyemiş, kuru meyve falan da katıyorum.
başlarda pratik ve sahip olduğum alternatiflere göre daha sağlıklı diye yiyordum, ama bayadır bayılarak yiyorum.
kadın.

evet haftada 2-3 sabah.
sütle.
spordan sonra yanına 2 yumurta, yeşil biber, peynir ve zeytin ile götürüyorum.

30, erkek

evet.
süt.
meyvesiz.
hayır normal kahvaltımı vitamin ve lif açısından besleyici olduğu için öyle yapıyorum.
erkek.

evet,
sütle ve çilek ya da muzla tüketiyorum,
tok tutuyor ve hazırlaması az zaman alıyor,
kadın.

evet
genelde sütle, çok nadir yoğurt.
muz veya çilek
diyet, pratik ve tadını sevdiğim için
kadın.

çok severim ama tüketmiyorum çünkü düzenli hiçbi şey yapmıyorum
sütle seviyorum ben
kendim meyve katmadım hiç, hazır meyveli olalardan aldım. (eti form mesela)
tabi müsli olduğu için yiyoruz ama tadı da güzel ya :)

30k

ha bir de; kışın bazen portakal suyuyla yapıyorum, tavsiye ederim mükemmel oluyor.

Müsli, reklamlar vasıtasıyla pompalanan çok gereksiz bir karbonhidrat kaynağı. 100 gramındaki şeker ve yağ oranına dikkat ederseniz eğer bunun sağlıklı beslenmeden kilo vermekten çok tersi etki yapacağını görebilirsiniz. Bir de içine meyve koyup yediğinizde ondan gelen fruktozla birlikte şeker oranı da iki üç katına çıkmaktadır. Egzersiz falan da yapmıyorsanız eğer o ihtiyaç fazlası şeker direkt yağ olarak depolanıyor vücudunuzda. Soruya gelirsek eğer tüketmiyorum.

*spor yaptığım dönemler tüketiyorum.

*ucuzunu tercih ediyorum. bildiğin paketli arpa a.q

*içine kendim taze meyve doğruyorum. muz, çilek, kivi üçlüsü. yımışak meyveler. meyvelerden bulamıyorsam kuru meyve alıyorum malatya pazarından, önce sıcak sütte bekletim öyle içine katıyorum.

*yoğurt veya sütle, canım hangisini istiyorsa.

*spor yaptığım dönem çok fazla et tükettiğim için sindirim sistemi problemi oluşmaması için tüketiyorum

*pipim var

angelus +1
ceviz badem fındık kuru incir kuru kaysıyı yoğurtla tüketirim beslenme olarak çok daha dengeli ki yine de yumurta tereyağı zeytin in besin değerini vermez.

Angelus +1
Ben her sabah 100 gr yulaf ezmesini 2 tam 4 yumurta beyaziyla blendirdan cekip tavada krep tarzi pisiriyorum. Yaninda lor domates biberle yiyorum. Tatlandirmak icin de bazen fıstık ezmesiyle abartilmadan yenilebilir. Erkegim.

Evde aplam almış olursa bir iki otlanıyorum o kadar. Neskuik daha güzel bence. -kardeş

1 kase yagsiz yogurdun icinde pazardan aldigim osmanli cerezinden bir avuc karistirip yiyorum haftada 2-3 kez.

diyet ya da sağlıklı beslenme ile ilgisi yok bu tip yiyeceklerin.

içlerinde glikoz şurubu olduğunu öğrendiğim günden beri tüketmiyorum.

yine ve yeniden ben, müsliden kasıt hazır müslilerse onlardan yemiyorum yanlış olmasın. ve tavsiye de etmiyorum. yulaf ezmesi/kepeğinden 1-2 yemek kaşığı koyuyorum ben, yetiyor. sağlıklı yaşamlar efenim ^_^

hahne marka, çünkü şekersiz.
laktozsuz sütle götürüyorum. sabah kahvaltı imkanı olmadığı için iş yerinde yiyorum ayrıca sağlıklı olduğunu düşünüyorum. erkeğim.