dünyanın çoğunluğu olarak benzer kıyafetler giyiyor, aynı dizileri takip ediyor, aynı film ve kitaplara ulaşıyoruz. fransaya da gitsen alacağın eşya çin malı, kanadaya da gitsen aynı pantolon çeşitleri. sokaklar birbirine benzer, insanlar birbirine benzer, x'ler çok modern evet ama aynı insan işte.
kaçıp gitme planlarımız bile birbirine benzer: sahil kasabası, dağ evi, bahçede domates yetiştirmek, avrupada insan gibi yaşamak ya da dünyayı gezmek.
türkiyeden siktir olup gitmek bile moda akımı haline geldi. ya gidiyorsun ya gitmek istiyorsun ya da içinde yaşadığın hayatta kalmak istiyorsun. alternatif olarak sunulan doğu öğretileri, yoga bilmemne bile bir popüler kültür öğesi haline dönüşüp herkesi aynılaştırıyor. her şeyin içinin boşaltıldığı, herkesin aynılaştığı bir çağda yaşıyoruz.
maksimum hayalimiz evrenin sırlarının çözülmesi, uzayda koloni kurmak, teknolojinin çok ilerlemesiyle acayip şeyler olması ya da zamanda yolculuk. hep aynı bok.
1000 yıl önce de aynı muhabbetler vardı, 1000 yıl sonra ne olacağına dair bir fikrim yok ama bir yöntem keşfedilse de bilinci 1000 yıl sonrasına aktarılacak vip insanlardan olmayacağımızdan bizi çok bağlamaz herhalde. sadece ülkede değil yaşamda sıkışıp kalıyoruz. depresyonda değilim hatta mutlu sayılabilirim ama sadece ülkede değil yaşamda bir sıkışmışlık hissi var.
kaç bin yıldır yaptığımız şeyler: birtakım dini inançlar, birtakım politik görüşler, mantıklı bulduğu görüş etrafında buluşan birtakım insanlar, onlardan rahatsızlık duyan ya da duymayan diğer insanlar, uyumak yemek yemek üremek, mutlu olmak ve olmamak, alışveriş yapmak, bir şeyler izlemek-okumak-dinlemek, yapmak, çalışmak, evlenmek çocuk yapmak, zengin olmak ya da fakir olmak, ya da bunları da yapmamak başka şeyler yapmak, belki karanlık tarafı seçip kriminal şeyler yapmak. bütün olayımız bu yani.