bu durumu global bir sorun olarak görmeye daha meyilliyim. hatta kendim de gelecekte koşullar gerektirirse diye entomofag olmayı zihnimde normalleştirmeye çalışıyorum. çalışıyorum da bazı şeylerin (misal tavuk sote) peşini hemen bırakacak değilim
bir üretici eğer doğal ortamları dışında (aşırı küçük kafeslerde, tıkış tıkış barınaklarda) toplu olarak bir canlı üretiyorsa, biyotik olmayan bulaşıcı hastalık riskini gidermenin toplu itlaf dışında hemen hiçbir yolu olmadığını bilir. bu riski alınabilecek kadar küçük buluyor adam, sallıyorum %1 ekstra BSE riski için, ki hayli bol kese bir risk bu, vazgeçmez bu yönteminden. zaten işin başında bu şartlara okey dediğini anlatmak istiyorum.
kan tozu, kemik tozu, bunlar aynı idrar ve dışkı gibi organik tarımda kullanılan toprak zenginleştirici ürünler aynı zamanda. keşke tüm bu atıklar organik tarım teşvik edilip buralara yönlendirilse de bu durumda kalmasa hayvanlar. ancak şu anda tavukların yedikleri proteinin kaynağından daha büyük dertleri var. hayvan ayakkabı kutusu kadar yerde doğup ölüyor, sanal aydınlık - karanlıkla günde 2 yumurta vererek iç organlarını harap ederek ölüyor.
işin ironisi şurada, hadi o tavuk öyle yetiştiriliyor da bize noluyor, hangi ara bu kadar urbanize olduk anlamadım ben zaten. hiç mi kan tozu kullanmayan köylü amca yok tanıdığın tanıdığı, onun oğlunun açtığı tavukçu hindici, alalım oralardan, adamlar gelişsin ki alternatif olsunlar, bilmem kaç 10bin yıldır dağda bayırda yetiştirilen tavuğu bugün yiyemeyip dertlenmek nedir. hadi benim tuzum kuru, annemin babamın kümesi var tavuk hindi gönderiyorlar arada da siz de bu kadar çabuk küsmeyin yani.
0