Konsoloslukdan aliyor olmaniz lazim. Amerikada aliniyor en azindan, oradan da alinir bence.

Konsolosluk ile görüsün. 2 ay daha kullanabilirsiniz Türkiye'den aldığınızı.


Eğer kalıcıysanız Almanya'da ve ehliyetinizi tanıttıracaksanız neredeyse yeni ehliyet alıyormus gibi para odemeniz ve hem yazılı hem de pratik sınava girmeniz gerek. Öyleyse, bir sürücü okulu ile görüşüp gerçekten konsolosluğa gitmeye değer mi diye bilgi edinebilirsiniz.

Herkes farklı yazmış ama benim bildiğime göre tr ehliyetinizi 1 sene kullanabilirsiniz, sonrasında mutlaka Almanya ehliyeti almanız lazım.
Tr’de daha önce aldığınız ehliyetin bi önemi yok.
Kurs ücreti ödemeden sadece sınavlara da girebilirsiniz.

tasinma itibariyle ehliyet 6 ay gecerli. TR ehliyetinle umschreibung yapabilirsin : yani ders almak zorunda degilsin, sadece yazili ve pratik sinavlara girmen yeterli.

TR ehliyeti ibraz etmezsen almak zorunda oldugun teori ve direksiyon dersleri var kac saat oldugunu hatirlamiyorum ama ikisi icin de ayri 10ar saatin üstündeydi. Saati 45-50€ civari pratik dersin

TR ehliyetini tekrar cikarman her türlü hayrina olur. Bence konsolosluktan alacagin belge gecerli olmaz, cunku alman ehliyetini alirken türk ehliyetini teslim etmek zorundasin, gecici belge bence kabul edilmeyecektir.

TR'ye gidip ehliyet çıkarttıracağım. En kolay yol bu olacak sanırım.
dankeschön canlar cevaplar için.

ozguvensizlik degil de sanki kaygili baglanma ve kendini sevmeme, sevilecek biri olarak gormeme durumu bu, kaybetmekten ve gitmesinden cok korkuyorsunuz muhtemelen. ozguvenli bir insan olup cocukken bakim verenlerinizden sartli sevgi/ilgi gorduyseniz ya da yeterince sevgi/ilgi gormediyseniz iliskilerinizde bunun anksiyetesini yasiyor olma ihtimaliniz yuksek. baglanma turlerini ve kaygili baglanmayi okumanizi tavsiye ederim. anxious attachment ingilizcesi.

Evet denilen kitap cok guzel, okunmasini tavsiye ederim. Bir de erich fromm sevme sanati kitabini okuyun.
Dediginiz sey gercekten kendini sevdirme cabasi ve bu cocuklugunda sevgiyi dogru alamamis kisilerde oluyor

Bu konuyu aşmanız için kendinizi ve sebeplerinizi anlamanız gerekiyor. Bu konuda size şiddetle önereceğim bir kitap var: Kendine İhanet / Kadın ve Erkekte Özerklik Korkusu (Arno Gruen)
Tam olarak bahsettiğiniz davranış şeklinin kökenleri ile ilgili.
Kendinizi anlamaya başlarsanız bu davranışlardan da kurtulursunuz.

Düşeyara ve eğer formülüyle olur sanırım.

Eger e gerek yok, duseyara yeterli, C sutununu ilk sutuna koyun bir de, duseyara saga dogru arar.

=IF(A1=C1,B1,"")

Sorunu dogru anladiysam bu formul. A ve C'de ayni isim varsa B'deki harfi getiriyor D kolonuna. Ayni degilse bos birakiyor.

düşeyara yazmanız lazım. if formülü doğru değil çünkü c'deki değer a'nın herhangi bir yerinde geçiyor olabilir.

@kimse ' nin formulu olmaz, zira biz istiyoruz ki C1 deki value A:A sutununda mevcut mu, bu IF sadece A1 i kontrol ediyor tum A sutunu yerine.

evet aynen, tum a sutunu control etmesi lazim.

tum kolonda arayacaksa formul d kolonuna eklenecek formul su

=VLOOKUP(C1,$A:$B,2,FALSE)

super oldu, calisiyor. tesekkurler kimse :)

isletme alaninda bir iste calisacaksaniz bunlardan en cok isinize yarayacak olani proje yönetimi olur bence (isletme mezunu bir calisan olarak fikrim).

hukuk diyorum.

@kimse evet ben de onu düşünmüştüm ikinci olarak da stres yönetimini. Teşekkür ederim fikriniz için :)

@hotpotato hukuk hiç ilgimi çekmiyor :( teşekkür ediyorum fikir verdiğiniz için

proje yönetimi dersini almıştım. ben çok sevmiştim ve aa ile geçmiştim ama gerçekten dersi hakkıyla gösteriyorlarsa yatarak geçilebilecek derslerden değil. proje tamamlanma süreleri ve olasılıkları yeterli işçi sayılarını ve proje tamamlanma maliyetini(erken-geç) hala hatırlıyorum mesela.
eğer ders bilgisayar laboratuarında uygulamalı olarak gösteriliyorsa mükemmel olur. değilse sınavda hesap makineleriyle bol bol hesap yaparsınız :)

anayasa hukuku hariç diğer derslerde seçilebilir ama anayasa işletmecilerin işiyle ilgili değil.

ilgini cekip cekmemesi cok onemli degil bence. temel olamsi acisindan, kavramlarin olusmasi acisindan faydali ve ferekli.

proje yonetimi de iyi. ikisini de alabilirsin.

Proje yonetimi +1

@debian maalesef uygulamalı değilmiş şimdi baktım da.Normal ders dışında seminer ve planlama olarak geçiyor. Onun dışında kullanılacak kaynaklar:
Construction project management” Frederick E. Gould, Nancy E. Joyce, Third Edition, 2009
PMBoK . A Guide to The Project Management Body of Knowledge”, Sixth edition. Project Management Institute, Pennsylvania, USA, 2017

ikisi geçiyor.

evet o kısmı daha çok alanımla ilgili olmaması adına söyledim diğer derslere göre ^^ @hotpotato

Orda bırakın ilk yardım bilen birini bizzat doktor olup müdahale etseydi belki o cani herif onu da öldürecekti. Üstteki arkadaşın dediği gibi ülkedeki herkes ilk yardım bilse de bu tür durumların önüne geçmeden bu canlar kurtulmaz.

www.ilkyardim.org.tr

siz deyince araştırdım böle bir şey buldum.

pazartesi arayıp eğitim alacağım ben de.

sirketlerde zorunlu oluyor mesela birilerinin kursa gidip belge almasi. kendi ik'niza gorusup ilk yardim egitimine gonderilecek kisi olmayi talep edebilirsiniz.

Elbette ilk yardim ogrenmek birincil derecede cinayeti onleyecek bir sey degil.

Haklisiniz, yanlis ifade etmis olabilirim. Ancak ilkyardim bilgisinin hayat kurtaran bir bilgi oldugu da bir gercek ve Turkiye'de bilen cok az kisi oluyor.

@batlegolas bilgi icin tesekkur ederim.

tapudan telefonunuza gelen resmi mesajla belirtilen parayı cebe atabileceklerini mi düşünüyorsunuz? :)

yaptığınız işleme göre tutar bu kadardır.
tapu müdürlüğünü arayıp öğrenebilirsin durumu.

valla evet dusunuyorum, bence hersey mumkun. Tesekkurler oneri icin. Bir tapu mudurlugunu arayayim.

yok emin ol yapamazlar.

Ahahah güldüm mümkün değil öyle bir şey :d işlem nedir? bazı işlemlerde taşınmaz başına maktu harç kesiyor, yetki talepli işlemlerde 2 kat fazla harç çıkıyor vs.

Dostum işlem sonunda makbuz alıyorsun...Nasıl katakulli yapabilirler...

Tamam arkadaslar kabullendim, ok, bir dalavere yok hepiniz oyle yazdiginiza gore:)

Tapu Kadastro Genel Mudurlugu'nun sitesinde (git: www.tkgm.gov.tr )2019 icin fiyat cetveli var ve orda 128 TL diyor. Ondan supheye dusmustum ama tapuya gidince anlarim aradaki farkin sebebini. Tesekkur ederim cevaplariniz icin, rahatladim.

Yalniz tam 4 kati.

Büyükşehir belediye başkanlığı sekmesine tiklayinca ilce gorunumu kaybolup il totalini gosteriyor. Bildiginiz bir site varsa paylasirsaniz cok sevinirim.

Eğer seni sarsmayacaksa ve bu durumdan rahatsızsan verilen doları o günün kuruna göre tl olarak al. Ama o para sende olsaydı dolar olarak kalacaktı ve kaybın olmayacaktı günümüzde. Arkadaşın da alırken bunu bilerek almış. Eli darsa parça parça ödemesini de isteyebilirsin. Tek seferde vermezse belki zorlanmaz. Yine, eli çok darsa almayı şu an erteleyebilirsin. Fakir değilse en azındna parandan kaybın olmaz.

arkadaşın ve sıkışık olduğunu bilecek, düşünecek kadar samimisin anlaşılan. bugünün ve borç verilen günün ortasında bir kur değerinde anlaşın. hem sen çok mağdur olmamış olursun hem o elinde olmayan sebeplerden dolayı fazla ödemenin zararını indirgemiş olur.

hayır niye ayıp olsun? dolarla borç aldıysa dolarla ödemeli. borç verirken dolarla ödeyeceksin diye anlaşmadınız mı?

eğer eli sıkışıksa borç taksitlerini arttırın. az az ödesin.

Borcu 1 sene önce vermişsiniz, ekonominin yine çalkantılı olduğu, kurun oynak olduğu bir dönem. Dolayısı ile ortada bir sürpriz yok, arkadaşınız döviz borç alırken bunları bilerek aldı, siz de bilerek verdiniz. O halde neden bu endişe ?
Ne kadar verdi iseniz o kadar alın.

iş başka, alışveriş başka.

Zaten söyledim parça parça ödeyebileceğini ve acelesi olmadığını. Sanırım böyle bırakacağım o zaman.

Dolar olarak alıp almamak onun problemi. Size sizden aldığını geri vermeli.

ayıp değil kesinlikle. ama yurt dışında yaşıyorsun ve arkadaşından aldığında lira olarak harcamayacaksın. yani sana bi zararı olmayacak. arkadaşının nasıl bi arkadaş olduğuna bağlı olarak bi güzellik yapılabilir

dolar al ama tek seferde alma bence

Abi sacmalamayin dolarla tabii ki.

Ayip olmuyor, arkadasinizin sansizligi oluyor o. Tam tersine iylik yapmissiniz borc vermissiniz arkadasiniza. TL verseydiniz hibe yapmis olacaktiniz zatrn.

Dolari birak tl karsiligini bile alamayacaksin. Aha buraya yazdim.

gelen para birimi ne ise o birim hesabi actirip, o hesabin iban numarasi ve bankanin swift kodunu karsiya verdin mi sorun olmaz diye biliyorum.

transferwise
currencyfair

transferwise en ucuz ve hizlisi

Biraz fazla korna yersin arkandan, 2. güne sende suyun akışına uyarsın.

ankara trafiği istanbul ve izmire göre daha akıcı. çevre yolunu kullanırsan dönüşleri kaçırma. şehir içi normal şehir trafiği.

kurallara yüzde yüz uymayı denemek risk getirir türkiye'de

Büyük şehirlerden sadece Ankara ve İzmir'de araba kullandım. Söylenildiği gibi Ankara trafiği akıcı. Minibüslere biraz dikkat etmek gerekiyor. Onun dışında navigasyon size zaten ne yapmanız gerektiğini söylüyor. Geçiş üstünlüğü vb. düşünmeyin, çarpmadan nasıl gidebileceğinize odaklanın. Dolayısıyla geçiş hakkı sizde olmasına rağmen başkalarına yol vermekten gocunmayın.

Yaya geçidinde durma. Yayayı öldürme riskin var. Sen dururken yanından geçen durmaz, ezilirler. Takip mesafesine de uyma. Araya girerler sürekli. Onun dışında başka bir şey yok. Sinyalden falan ceza yeme şansın sıfır.

Bir de Ankara'da rte konvoyuna denk gelirsen kenara çektirirler, arkanda bir polis motordan bağırıyorsa yol ver geçsinler.

İlk gün biraz tereddütlü sürüyorsun, ulan dönel kavşakta yol versenize falan diyorsun, sağdan gelen arabaya yol veriyorsun, ikinci gününde kurallara uymamaya başlıyorsun çünkü kurallara uyarsan gideceğin yere 1 saat geç gidiyorsun küfür yiyorsun. 3. gün sen de küfür etmeye başlıyorsun.

kavsaklarda yol hakkı sizde olsa bile 2 kere düşünün, kural olarak yol kimin olduğu değil kimin önce geçeceğine göre bir kural var türkiye'de.

tüm cevaplar icin cok cok tesekkürler. tecrübemi de paylasmak isterim.

bu duyurumdan sonra 2 konuda cok kez uyarildim. Birincisi kornaya basma aliskanligi Almanya'da yok. Son bir senede 5 kereye kornaya basmamisimdir. Öyle olunca TR'de önüme bir araba kirinca vs lönk diye kornaya basma refleksim yok.

Ikincisi yola atlayan yayalara yol vermem, simdi yolun ortasinda bekleyen birini görünce ister istemez gerilip duruyorum gecsin diye. ama bu sekil durunca, takip mesafesi korunmadigindan arkadan carpilma riski yüksek oluyormus. Allahtan basima gelmedi.
HErkese iyi günler

Serol Teber- davranışlarımızın kökeni

Arno Gruen'in kitaplari tam da bahsettiginiz sekilde. Siddetle tavsiye ederim.

bence hiç gerek yok öyle bi şeye.
samimiyet falan da değil iğrençlik.
arada kaçabilir tabi ama yanımda cayır cayır yapsa sürekli. saygısızlık algılarım.
sonra aradaki çekicilik, seksilik kaybolur ayrıca . tam seksi seksi konuşuyosun öpüceksin aklına gelcek
ıyyyk

Eşinin yanında sen sen değilsen, neredesin? Kasmaya gerek yok. Osuruyorsa osurur sıçarsa sıçar.

Böyle sorular bana saçma geliyor. Eşimin yanında osursam ne olur sıçsam ne olur? Hayatımı birlikte geçirmek için yemin ettiğim kişi sonuçta. Sevişirken eşinizin nasıl osurduğu aklınıza geliyorsa bir doktora görünün bence.

Zorlu bir hastalık geçirdim vaktinde. Hastanede yaşadığı dönemi eşime sormalısınız. Demek bu durumdan rahatsız olan eşini anında satar kaçar gider.

her ilişkinin dinamiği farklıdır, eşinizin yanında zırt pırt patatatarart diye pervasızca salıveriyorsanız bence eşşeğin tekisiniz ama ne bileyim kaçtıysa ve eşiniz sizden soğuduysa da eşinizde çüke sürülecek akıl yok misal.

eşim yanımda osurmuyor, keşke yanlışlıkla osursa da gülsem. bu da benim stilim.

Bir sağlık sorunu veya dalgınlık gibi sebeplerle olursa elbette normal karşılarım, tiksinmem ya da iğrenmem, üzerine dusunmem.

Ama 5 yasinda çocuk gibi zart zort gaz çıkarırsa ve bunu eğlenceli görürse cidden iğrenç gelir, tiksinirim.Dusunsenize, oturmuşuz bir şey izliyoruz, zaaaaart diye bırakıyor. E ben de sıçayım o zaman şuraya afedersiniz.

Bu demek değil ki eşim hasta olduğunda onu terk edip gideyim. Ama bana sindirim esnasında oluşan ve kötü koku yayan bir gazı ortalık yerde salmak komik ya da eğlenceli gelmiyor. Sebebi olsun, her şeyine katlanırım ama "rahatlık" abartılmamalı. Saygısızlık boyutuna ulaşmamalı.

Böyle dusundugumden ben de eşimin yanında dikkat etmeye çalışırım.

hastalık vaktinde ya da insanlık hali olarak herkesin kaçabilir bir şeyler bu arkadaşın da olsa, ana baban da olsa, kardeşin de olsa, sevgilin de olsa eşin de olsa, kadın-erkek fark etmez görmezden gelirsin, duymazdan gelirsin. insanlık halidir herkesin başına gelebilir. ama halihazırda tuvalet-banyo gibi bir mecra varken eşlerden birinin 'nasıl olsa evlendik, o halde ko götüne gitsin, sal canım nolcek' mantığıyla bir davranış sergilemesin iğrençliktir ve kesinlikle soğutur. yoksa insan hasta olur eşi b.kunu da temizler mesele o değil. mesele saygı ve bakış açısı. eş olmak birbirinizin mahrem alanına bu derece girmek olmamalı. evlenmeden önce nasılsa çiftlerin ilişkisi evlendikten sonra da öyle olmalı. her şey evlenene kadar sonra ko götüne gitsin mantığı olunca, sonra ağlaşılıyor evlenmeden önce hiç böyle değildi evlendikten sonra çok değişti diye

herhangi bir insanın yanında osurmam. osurmanın sen olmakla ben olmakla da alakası yoktur. insanın özeli var. eşinle her şeyini paylaşmak zorunda değilsin. benim yanımda bilerek osurursa da kızarım. hatta boşanmaya bile gider. o kadar basit bi şey değil bu. bu kadar laubali olmamalı insan.

ablam ve eniştem hakkında konuşayım.

biri diğerinin yanında zart zart atıyor resmen. artık nasıl sindiyse diğeri de ya tepki vermiyor ya da "üf aşkım yhaa aç şu camı kaç defa dedim içerde osurma diye" diyor en fazla.

Kendine saygısı olan insan yalnız başınaykende bunun doğal bir ihtiyaç olduğunun bilincinde olarak herhangi bir şeyi yaptığı gibi nazikçe(öyle biriyse tabiiki) yapar. Osurmmak, sıçmak gibi şeyler insani ihtiyaçlardır. Gülüyorsak bu bizim sexi ve cinselliği ayırdığımız baltaladığımız gibi baskı altında tutuşumuzdan kaynaklanan mizahtır. Yani sen kendine saygılıysan yapacağın her şey kimin yanında yaparsan yap nezih gözükecektir.

Evde liyakat kalmamis +1

Vakti zamanında annemle babam böyle karşılıklı osurur ve birbirlerine gülerlerdi. Dehşet içinde izlerdim. Önemli kriterlerimden biri olmuştur osuruk samimiyeti benim için.
Ama ne yaparsan yap büyük konuşmayacaksın.
Evlendikten sonraki dönemde huzursuz bağırsak sendromu denen bir illetle tanıştım. Mümkün değil olmadık zamanlarda hem sesli hem de kokulu olarak çıkıveriyordu. Önceden geleceğini hissedersem bir depar atıyordum eşimden uzağa ama bazen hiç yoktan zaaarrrt. Bir de ben hatun kısmıyım. Hiç yakıştıramıyordum kendime. Utandığımı bildiği için eşim de görmezlikten ve duymazlıktan geliyordu.
Rejim, filan daha bir düzeldi durumum ama aman diyeyim büyük konuşmayın.

Evli değilim, olsam evde liyakat kalmamis'in dediği gibi isterdim.

Aslında godoşu beklerken'in dediğinde doğruluk payı var. Osurmak aşırı sağlıklı bir davranış. Hatta bununla ilgili bir söz vardı ama unuttum. Terlemek gibi sağlıklı olduğundan bahsediyordu. Bazı ameliyatlardan sonra hasta osursun diye beklerler, hastanın osurması milat gibi bir şeydir, hastanın iyileşeceğine işarettir.

Yine de banyo, tuvalet diye bir şey var. Seviştiğimde tabii ki aklıma osuruk gelmez, ama normal zamanda da yanımda geniş geniş osuran birinden rahatsız olurum. Ben annemin, babamın, kardeşimin yanında osurmam. Onlar osurduğunda ben rahatsız olurum. Osuruk bana komik değil, çirkin geliyor.

Kazara osurulur, uyurken kaçar falan, banyodan sesi gelir; böyle şeyler olacak tabii ki. Ne olacak, üstüne mıncıklarım bile.

Bir dizide vardı, kocası 'Aramızda bazı sınırlar olsun, gizemli kalalım' falan diyordu; kadın da 'Sevgilim, dün banyoda bacaklarımı traşlarken içeri girip sıçtın. Bizim sınırımız yok' diyordu. Bazı ilişkilerin dinamiği bunu kaldırıyor ama büyük olasılıkla içinde benim bulunduğum ilişki kaldırmaz. Oda arkadaşı osurur da, eşimin benim yanımda sürekli ve pervasızca osurduğu gün, artık alışkanlık olduğum ve bana artık aşık olmadığı gündür. Belirli bir noktadan sonra karşıdaki kişinin teni sevgilinin teni değil, kendi gibi hissettiği ve dokunmanın artık bir heyecanı kalmadığı gündür. Bu şekilde, anlam da yüklüyorum şimdilik.

Yurtta kaldığım için olabilir bu. 5 sene yurtta kalıp milletin yanında osuramayınca, insan osuruğuna yabancılaşıyor.

biz prensip olarak hiçbir durumda osurmuyoruz.

md11+1.
8 senelik evliyim. Mideyle ilgili rahatsizlik disinda birbirimizin yaninda osurmak/gegirmek gibi seyleri asla yapmiyoruz. arada kacabilir, onda da gülümseyip geciliyor.
bunun hastayken bakma ile ilgisi yok. agir hastalik sebebiyle bundan cok daha antipatik seylerle karsilastigimiz oldu ama mevzu hastalik olunca insanin gözü sevdiginden baska birseyi görmüyor isterse salonun ortasina sicsin.

ama rutin zamanda yapmayin arkadaslar, birbirinize sayginiz kalsin, he cinliler gibi yemegi begendigini göstermek icin insanlarin yüksek sesle gegirdigi tarz bir kültürden geliyorsaniz da karsinizdakininin de ayri kültürden geldigine emin olun.

cevaplarda osuranlara lanet yağdırılmış biz asla yapmıyoruz denilmiş falan ama ulan sizin hiçbiriniz yapmıyorsa kim yapıyor bunları peki?

gerçek hayatta böyle değil, kimse dümen yapmasın şimdi. adam osuruyor, geğiriyor, sümüğü top yapıp atıyor, elini taşaklarına sokup kaşıyor. lafa gelince ben asla yapmıyorum.. he sen yapmıyon kardeş.

gecmis olsun, protezde hep düzeltmeler gerekli olur, dolayisiyla kargoyla göndermeleri mantikli degil.
orda ucuza bulamazsin, bulsan da yaptirma. malzeme cok önemli. 4 implanti orda yaptircagin fiyata, türkiye bileti alirsin üstüne yine daha ucuza gelir. implant icin 2 kez gitmek gerekiyor genelde. taksitle yaptiran bi yer bulabilirsen gitmeden baslayabilirsin belki. ilk islemden sonra 3 ay beklemek gerekiyor takilan parcalarin ceneye kaynamasi icin.

geçmiş olsun okurken baya üzüldüm.. ben de arada dişten çektiğimden anlıyorum seni.
bildiğin gibi abd'de diş ciddi pahalı, orada yaşayan arkadasımın dişi için Türkiyeye geldiğini biliyorum. o yüzden orada tedavi olacağını sanmıyorum..
hani gitmeden en azından önde olanı falan yaptırsan idare etmez mi? 1 yıl uzun bir süre değil,

Dostum yanilmiyorsam ogrenci vizesi ile gideceksin ve saglik sigortasi yaptirman zorunlu. Bu gibi durumlarda biraz daha ekstra para odeyerek saglik sigortana disi de ekletebiliyorsun.

Amerika vatandaşı olup oranın sağlık sigorta sisteminden faydalananlar bile çok uçuk rakamlar ödüyor diş tedavisi için, sırf diş yaptırmak için Meksika'ya gidenler var. Seyahat sağlık sigortası belirli bir miktara kadar olan kısmı karşılıyor diye biliyorum, ki ABD'de diş tedavisinin ne kadar pahalı olduğu düşünülürse dikkat et mağdur olma, bir de zaten seyahat sağlık sigortalarında sen orada ödeme yapıp buraya geldiğinde geri ödeme alıyorsun, her sigorta şirketinin şartı farklı iyice araştırmanı öneririm.

Sağolun, orda bir Türk dişçi buldum burdan baklava lokum götürerek yalakalık yapmak suretiyle indirim yapıcak :)

değil.

Cok asiri pahali degil.

Giris 70 tl, 1 icki dahil.
Normal ickiler (long drink yani gin tonic filan) 35 tl idi en son (2015 yazinda gitmistim)
O zamanlar iyi gece clublerinde ve hatta barlarda bile 25-30tlden asagi yoktu long drink. Kendini konumlandirmasina gore fiyatlari normal bence.

locada oturmasi/sise actirmasi pahali, kadehler normal fiyatta -bogaz hatti icin.

Loca pahali locasiz barda amele gibi takilmadigi icin insanlar genel olarak sadece giris ucretiyle kurtaramazsin. En azindan bi masa actirabilmelisin bu da en az 600 tl, bi sise vodka ya da cin falan. O genelde bi siseyle kalmaz her sise 600 civarinda, bahsisler falan da var. Tonik, ivir zivir isteyip duruyorsun bunlar da hep extra. Bu extralari sigara haric aldigin gibi odemiyorsun racona uygun degil, sana gecenin sonunda bir hesap olarak geliyor. Herkes uc bes bisey atiyo kimse hesap yapmiyor. Kisacasi Reina vs gibi mekanlara kafanda para hesabi, kurus hesaplayarak giremezsin. Tipini, giyimini begenmezlerse kapidan donersin, 1 kadin max 2 erkek sokabilir vs.

Yılbaşı eğlencesini dışarıda geçirmek isteyenler zaten normal limitlerinin biraz daha üzerine çıkmayı göze alıyor, bunda abartılacak bir şey yok ki.

dessy +1 bazıları yılda bir kere çıkıyoz nasıl olsa diye düşünüp harcıyor.

ortalama turk insani (a.k.a. comar) icin pahali, et yemenin pahali olmasi gibi.

insani sartlarda yasayanlar icin degil. eskiden sosyetik yerdi, ciksti. artik beyaz yakalilarin takildigi siradan bir mekan haline geldi. yilbasi gecesi elbette pahalidir ve giden de bunu bilerek gider. ama oylesine bir gece icin pahali bir mekan degil, kalitesine oranla normal fiyatlara sahip.

zenginler herhangi bir günde gidiyor, orta sınıf da özel günlerde. o yüzden patlamada ölenlerin büyük kısmı orta sınıf.

aynı durum tatil harcaması için de geçerli çok pahalı bir otelde karı koca bankacı bir aileye rastlayabilirsiniz mesela. adam üç aylık maaşını bir haftalık tatile harcıyor, 9 taksit yaptırıyor. neden yapıyor bilmiyorum sefaletini görmezden gelmek için olabilir.

Gucu yetmedigi halde "Reina'da takilmis olayim" diye sinirlari zorlayip giden cok var.
Ben hic gitmedim pahali oldugu icin. Zengi olani anlarim da orta sinifi anlamiyorum. Ayni paraya yurtdisinda cok daha guzel eglenirim. Para harciyorsan harcadigina degsin.

batchgeo da yapmıştım ben ama orada adres işaretleme şeklindeydi sadece.

aynı sistemle 2 farklı renkte tanımlarsan yakınlaşık bir sonuca ulaşabilirsin.

google earth'de veya map'de adresleri işaretleyip daha sonra bunu jpeg yapıp bir resim programında (illustrator olabilir) istediğin renk düzenlemelerini yapsan, kutucuklar koysan olmaz mı?

websitesinde mi kullanacaksınız?

html de olur ise bir şeyler önerebilirim.

olusturduktan sonra resim olarak word dosyasina yapistiracagim. En sonunda pdf döküman olacak.

@kurnaz, sanirim batchgeo aradigim sey, deneyecegim.

@puc, 1400 küsür adres icin yapmam gerek. google maps ile imkansiz

Lambali

türkiye'ye getiriyorlar mi bilmiyorum ama surda cok güzelleri var.
www.justglobes.co.uk

bir de lamba seklinde olanlar var. bence dekoratif amacli istiyorsan cok mantikli.

Almanyada torrenti arada bir kullaniyorum. Deli gibi yardirmadiginiz surece sorun olmuyor. Ozellikle de guncel iceriklere dikkat ediliyormus diye duydum. Onun haricinde bir cok programı ofis vb torrentten indirdim. Ceza da gelmedi.bir kereden bir şey olmaz, zaten yanılmıyorsam once bir uyarı alıyorsunuz.

ya baya yasak ve çat diye ceza geliyor. vpn tabii ki çözer de tek bi şey indirip bırakacağım aslında. burada film falan kiralama olayı var, güzel, samimi bir ritüel, onla hallediyorum filmleri. ama bu mavericks'i sadece torrent'ten indirebileceğim sanırım. bu yüzden de tek bi şey için vpn falan uğraşmak istemiyorum.

tamamdır here we go o zaman, indireyim gitsin. zaten ismime falan da kayıtlı değil, 30 dakikada bir yeniden login oluyorsun...vs. gerçi torrent onla çalışacak mı acaba, onu da merak ediyorum şimdi. deneyeyim bi bari.

son care trden biri drive falan upload etsin diyeceğim de artık kaç gün sürer orasını bilmem

yalnız bu arada yukarda direkt purevpn reklamı çıktı. şu google da ne korkutucu şey he.

torrent yüzünden 970€ ceza ödemis biri olarak, kesinlikle tavsiye etmiyorum, degmez.

var tabi. kapında alman polisi belirir ansızın.

amazon video var almanyada, netflixten çok daha iyi ve ucuz. yıllık 70€ ama içine amazondan alacağın her şey için bedava shipping, bedava spotify tarzı amazon music, netflixin daha iyisi amazon video var. hiç bir şey değil, üni bağıntılı email varsa 35 olmuş.

Put.io

private trackerları takip etmiyorlar(veya edemiyorlar) diye biliyorum ben. Gidip thepiratebay'den indirme yani :p

yalniz almanya'da bu sene basinda büyük tartismalar sonucu yasa degisti. starbucks'in internetinden ceza gerektiren bir sey indirdigin zaman bundan starbucks mesul olmuyor. o indirmeye yapan cihazi bulup ona ceza kesiliyor. O yol da kapandi yani haberiniz olsun

antopoloji kusu, teşekkürler bilgi için, iyi oldu bunu öğrendiğim. gerçi mavericks yerine yosemite yükledim doğal yollardan, şimdilik fena gözükmüyor.

hocam valla torrentten indirmek istediğinde eşler kısmından hangi iplerin upload(paylaştığını) ettiğini görebiliyorsun. paylaşan adam indiriyordur da zaten. dinamik ip'den nasıl mac adresine ulaşırlar da seni bulurlar fikrim yok ama becerebiliyorsan varsa dosya sitelerine yüklenmiş oradan download et.

sl78, yasaktır herhalde. Yoksa teoride Mavericks de ücretsiz aslında.

Popular Science ve Psikeart dergilerini düzenli olarak takip edebilirsin; muazzam kaynaklar ikisi de.

tek tavsiyem, Facebook, evet yanlış duymadınız, burada bu konularla ilgili binlerce grup, sayfa var. Ve bu sayfalar her gün bir sürü bilimsel, sanatsal, artık hangi konuda ise o konuda makale paylaşıyorlar. Bu şekilde günde bir sürü makale okuduğumu bilirim, İngilizce ile de sorununuz yoksa günlük elinizde onlarca makale oluyor. Hepsi okunamıyor tabii ama ilgimi çeken başlıklar ya da belirli sayfaların paylaştığı makaleleri hiç kaçırmam.

Kişilik - Jerry M. Burger; psikoloji,
Tüfek, Mikrop ve Çelik - Jared Diamond; tarih/sosyoloji,
Sosyoloji - Anthony Giddens

Alfa Yayınları'nın Ekonomi, Psikoloji, Sosyoloji vb. adlarda ilgili alanda giriş seviyesinde derlemelerin bulunduğu kitapları var, ilginizi çekebilir.

öncelikle hangi yayınevlerinin kitapları sağlam onları araştır. sonra farklı konulardan kitaplar alıp okumaya başla. metis, iletişim, hasan ali yücel serisi falan oldukça güzel kitaplar basar.

isim olarak:

bertrand russell
sartre
hilmi yavuz
huxley
john berger
noam chomsky

okuyabilirsin.


kitap, yazar önerisi olarak da:

mühürlenmiş zaman (tarkovsky)
berna moran, nermi uygur, lunaçarski, belinsky'nin edebiyat üzerine kitapları
bulfinch mitolojileri
fahir armaoğlu - 19. ve 20. yüzyıl siyasi tarihi
anna freud, kohut, winnicott, s. freud, m.klein
eisenstein, pudovkin, dziga vertov üzerine kitaplar; sinamada göstergeler ve anlam; şiddetin mitolojisi
edward said, camus kitapları

okusan baya faydalı olur.

pike+1, yazdigi kitaplar basucu olacak nitelikte. psikoloji alaninda arno gruen'i öneririm.

"according to your suggestions..." desem çok mü sözlük çevirisi olur acaba? ben olsam böyle kullanırdım.

In line with your...
In light of your...
Taking your .... İnto consideration

NoktLi yere duruma gore suggestion, direction, feedback gibi kelimeler

As per your suggestions...

as per your advice

Not: according to suggestion, [godosu beklerken]n d dedigi gibi durum belitmeye deha uygun... Keske tum cumleyi yazsaydniz, contexti daha iyi anlardik.

@ parcxerox, cümle su sekilde idi:
I improved my categorisation in line with your suggestions.

öneriler icin tesekkürler!

dijital piyano mu elektrikli piyano mu ne ondan alın isterseniz. hem gerektiğinde kulaklık takılarak bile çalabiliyorlar hem de çok yer kaplamıyorlar.

öğretecek kimse var mı?

ögretecek kimse yok, ya evde ders aldiracagim/z ya da kurs.

su an tam olarak o durumdayim.

aileye yansima durumu yok, borc kisiseldir. faiz isleyip duruyor sanirim en fazla tr deki banka hesabima bloke koyarlar, orda da cok fazla bir sey yok zaten. baska ne gibi bir yaptirimi olabilir bilmiyorum

aile kefalet imzalamıyor mu? senet yani.

@benmari usulu Ailenin haberi bile yok ki , kaldı ki ne imzası.

bir kaç taksit ödemeyince vergi dairesine geçiyor. vergi borcunuz oluyor. yıllarca faiz yiyor kendi kendine... yıllar içinde faize af gelebiliyor anaparayı istiyorlar sadece vs.

açıkçası ben olsam erteleyebildiğim kadar ertelerdim. bir ihtimal belki tamamen kaldırırlar, en kötü ihtimalle yıllar sonra faizinden vazgeçerler (af) geriye anapara kalır. o zamanki enflasyon oranından dolayı o para çerez gibi kalır zaten. en kötüsü bu olur. iyi ihtimalle de tamamen kaldırırlar borç meselesini. bekletin...

p.s: paşa paşa ödeyen bir vatandaş:)

ana parayı kaldırmazlar, sadece faizleri silinir. kaldırılır diye hayal kurmayın. türkiye'ye kesinlikle dönmeyeceksiniz ödemeyin fakat döndüğünüz anda vergi borcu olacağından dolayı çok sıkıntı çekersiniz. aileye yansımaz fakat sizin üzerinize ev, araba cart curt varsa onlara el konabilir. bu tabii en kötü ihtimal.

devlet kurumları farkli farklida olsa birine ödeme yapmak istediginde baska yerdeki kalan borcunun öncelikle ödenmesini isteyebilirler. sistemler birbirine bağlı yani. o nedenle topuklarini boşa yorma istersen.

zaman aşımı olmalı 5 sene diye hatırlıyorum. bi araştırsana. borç falan kalmıyor olmalı.

10 sene sonra da olsa borc duruyor. Aileden senet imzalayan olmadiysa birsey olmaz. Tek sikinti yarin birgün vatandasliktan cikmak isterseniz mümkün olmaz.

Zaman aşımıymış borcun silinmesiymiş falan öyle dünyalar yok. Türkiye'deki hesaplarınıza e-haciz konur, borcu ödemeden hiçbir bankadaki hesabınızdan para çekemezsiniz. Pasaport işlerinde de sıkıntı yaratırlar belki ama sanmıyorum. Başka da bir şey olmaz.

Biraz islerde yardim etmesini isteyebilirsiniz? Yardim ederken sohbet de etmis olursunuz.

kuehles o pek mümkün değil ya kavga ediyoruz sonra daha kötü oluyor. zaten her hafta böyle temizlik yapmıyorum. arada bir bayan alıyorum.

Sürekli beraber durmayın. Farklı mekanlarda olup bir birinizi özleyin biraz. Ev arkadaşı gibi olmuşsunuz.

Birlikte yapılacak aktiveler üretin. Dart alın eve mesela, puzzle alıp beraber yapın, filmi diziyi beraber izleyin ortak şeyler bulun. Misafirliğe gidin kafa dengi arkadaş yok mu? Tiyatro falan olabilir yine hem ucuz hem vakit geçer. Pilates Yoga falan yapabilirsiniz yine.

film izlemekten sıkıldık zaten film izlerken karşılıklı etkileşim olmuyor. kafa dengi arkadaşlar da var ayda bir görüşüyoruz mutlaka. benim isteğim ikimizin özel bir şeyler paylaşması.

arnold haklısın. sevişmeyi saymazsak ev arkadaşı gibi olduk gerçekten.

Çalışan insanların ortak sıkıntısı bu sanırım. Haftanın yorgunluğunu herkes dilediği gibi atmak istiyor ve çoğunlukla o iki gün de temizlik ve evde pinekleme ile geçiyor dışarı çıkmaya üşenildiğinden ya da yorgunluktan.
Belki şöyle bir şey yapılabilir. İkiniz oturup konuşup hafta sonlarınızı biraz daha canlı geçirmek için kendinizi zorlayabilirsiniz. Örneğin ortak ilgi alanınız olan ufak atölyelere katılmak, yakın yerlere yapılabilecek günü birlik ya da iki günlük tatiller, doğa gezileri, barınak ziyaretleri ya da farklı gönüllü işler (misal ihtiyaç sahipleri için çorba yapan çerçöp çorbacıları diye bir topluluk var ankara'da, bunun farklı illerdeki versiyonlarına katılmak gibi) hem faydalı hem eğlenceli olabilir.

Not: Evli değilim.

evlenneden once ne yapiyordunuz?

Ne kadar oldu evleneli? Evlenmeden önce de böyle miydiniz?

Bu telefona gömülme olayı toplumun %90ı için geçerli zaten.
Bir de birlikte bir şeyler yapalım diye zorladıkça ters teper diye düşünüyorum, akışına bırakın. Eşiniz zaten şikayetçi değil sanırım bu durumdan. Geçici bir dönemdir, biraz bekleyin. Düzelmezse oturup konuşursunuz açık açık.

sparkle birbirimizin içine düşüyorduk genelde

peggy 6 sene oldu evlenmeden önce böyle değildik pek daha çok sohbet ederdik en azından öyle hatırlıyorum. bi de o zaman hayatlarımızda monoton değildi galiba şimdi ev-iş arasında geçip gidiyor.

buff güzel öneriler vermişsin ama küçük bir ilçedeyiz seçenekler çok sınırlı. Özellikle mekandan bağımsız ne yapılabilinir biraz onun derdindeyim.

@yue şu duyuruda yazdıklarınız o kadar sevimli ve güzel geliyor ki..

6 sene az değilmiş, bunu duyduktan sonra bana şu an çok normal geldi açıkçası:D Arkadaşlarım evleneli 1 sene dolmadığı halde bu şekildeler, terapiste gitmeyi düşünüyorlar.

Çoğu karı-koca çocuk yapıyor bu yüzden, oyalanacak bir şey çıksın:p

Şaka bir yana, terapiste gidebilirsiniz siz de. Biraz negatif bakılıyor bu terapi olaylarına ama ikinizi de tanıyıp, objektif bir şekilde yorum yapabilecek bir kişiye danışmak iyi olur.
Ya da ne bileyim, eşinizle, haftada bir akşam, tv, bilg, cep telefonu yok, sadece oturup sohbet edelim gibi anlaşmalar yapabilirsiniz. Ama zorlamamak lazım dediğim gibi.

Paylasiminizin az olmasi bence evlilik adina cok üzücü. Interaktif aktiviteler iyi olabilir. onun disinda aksamlari elektronik kullanimini yasaklayabilirsiniz evde. Mesela bizim televizyonumuz yok ve cep telefonuyla vakit gecirdigimiz zaman saati bile bulmuyor aksamlari. Sohbet ediyoruz, neler oldugunu anlatiyoruz gün icinde ya da daha cok hissettiklerimizle ilgili. Böyle seyler deneyebilirsiniz.
Bu iletisimi kurmak/duygularini ifade etmek bazi insanlar icin zor olabilir. Bu durumda birbirinize bazi günlük sorular sorabilirsiniz. Mesela biz yatmadan önce gün icinde sevdigimiz ve sinir oldugumuz birer sey söylüyorduk /anlatiyorduk.
Bunun yaninda haftanin 1-2 günü kendi arkadas cevrenizle bulusabilirsiniz ikinizde, yoksa sikici olur.

Tek başınıza yapamayacağınız şeyler yapın. Çok parça bavulla bir yerlere gitmek bile sayılır.

İki kişilik oyunlar veya kurslar da sayılır ama bunlar herkesin aklına kolayca gelen şeyler. Çok parça bavul taşımanın bile iki kişiyi birbirine yaklaştırdığını kimse düşünmez, ama bunun gibi şeylerle birbirinize tekrar yaklaşmaya başlarsınız.

Temizliği tek başına yapabiliyorsan, iki kişi yaparak büyük bir kazanç elde etmiyorsun. Hatta "sen iyi yapamadın bırak ben yapayım"lar başlıyor. Sen, senin hayatına göre bul iki kişilik bişeyler.

geyik yapın, bi şakayı birlikte geliştirin ilmik ilmik

beraber yürüyüş yapın ama böyle 10 km falan. iyice yorulana kadar yürüyün. yürüyüş yaparken sussanız da olur.

Evli degilim ama 2 yildir devam eden bi iliskim var..sadece beraber dizi ya da film izlemekle olmuyor.birlikte vakit gecirip sohbet ederek yapabileceginiz hobilere yönelin.biz puzzle yapmayi seviyoruz.bu yaz beraber masa yaptik mesela..tahtalarin kesilmesi, olculerin ayarlanmasi, zimparasi boyamasi cilasi derken zaten 2 haftamizi almisti.eglenerek de yapmistik..ama maalesef bi yerden sonra tikaniyor heralde.biz de son bikac haftadir senin anlattigin sekildeyiz :/

Bir evlilikte en çok bu durumdan korkuyorum sanırım. O da sizin başınıza gelmiş. Madem dizi, film izliyorsunuz, izledikten sonra onları değerlendirmeyi deneyin. Evde oturunca pek bir şey yapılmıyor. Dışarı çıkmayı deneyin. İlle para harcamak zorunda değilsiniz. Alın bir tane fotoğraf makinesi, gezip durun.

çocuk yok galiba ,çocuk yapın

Ben anlamadım. Geçinip gidin işte niye zorluyorsunuz ki?

Evli değilim, dolayısıyla kulak asmasanız olur.

Standart evlilik olmuş açıkçası, garip gelmedi bana. 9 yıllık evli bir arkadaşım şöyle dedi geçenlerde , "Evlenmeden önce en çok bundan korkuyordum ama o kadar yavaş ve dikişsiz bir geçiş oluyor ki, üzülmüyorsun ve hatta o şekilde rahatlayabiliyorsun bile". Belli bir yıl sonra, eğer evli çiftler bungee jumping yapıp heyecan körüklemiyorsa, en normal evlilik şekli bu.

peggy'ye katılıyorum; aktivite için zorladıkça "Hanım abidik gubidik işler çıkarıyor. Bir haftasonum var, onda da yan gelip yatamıyorum" deme olasılığı var. Tabii, bunlardan zevk alan birisi ise ve sizden bir adım bekliyorsa demez ama ilk olasılığa dönelim. O yüzden, bir aktivite yapılacaksa "Aşkım, hafta sonları dağa tırmanalım" gibi değil de, ikinizi de heyecanlandıran bir şey olması önemli. Yani, daha çok 'Aşkım, hadi halı sahaya git, ben de seni izleyeyim' gibi bir şeyler olmalı ama halı sahada onu izlemek de özel zevkleriniz içinde yoksa, o da yemez. Beraber spor iyi bir fikir olabilir. Ya da evde yapılacak bir şey olması daha da önemli. Puzzle yapmayı seviyorsanız, oturup puzzle yapabilirsiniz. Oyun konsolu hiç fena bir fikir değil ama siz FIFA tarzı oyunlar oynamayı seviyor musunuz, o var. Ortak çok sevilen oyun bulun ki, 'Bütün gün konsolun başında, beni hiç görmüyor, kafasını kaldırmıyor' olmasın.

Bu noktada arkadaşlar çok önemli hale geliyor doğrusu. Aynı kişinin hem eş, hem en iyi arkadaş, hem tek fikir danışılacak kişi, hem de kalan birçok şey olması, iş terimleri üzerinden konuşursak, riski bölmemek oluyor. Burada demek istediğim ana fikir aynı kişinin hem eş, hem arkadaş, vb. olması değil; tek olması. Sizin ve onun arkadaşlar bulması ve onlarla konuşa konuşa kendi muhabbetinize taze kan getirmeniz bir çözüm ve hatta güzel bir çözüm. Hatta, onların dedikodusu bile bazen "Yaşasın, bir şeyler paylaştık ve eğlendik" hissi verebilir.

Bir de evlilik, sevgililik gibi şeylerde bir tarafın aktif ve sosyal olması önem taşıyor. Sizin paylaşabileceğiniz şey azaldıkça, tampon olarak evin içini şen tutabilmek için eve arkadaş davet etmek gerçekten kurtarıcı. Kafa dengi çiftlerle arkadaş olup bir şeyler yapmayı deneyin. Kısa vadeli bir çözüm değil, uzun vadede etkili. Şöyle söyleyeyim, neredeyse 50 yıllık evli annem babam aynı durumdaydı son 40 küsur yıldır. Haliyle 'E her şeyi birbirimize anlattık. Anlatacak bir şey kalmadı ki, ne konuşacağız çocuklardan başka" benzeri bir durum oldu. Birkaç kafa dengi çift buldular ve birlikte okey oynamaya başladıktan sonra birbirleriyle yeniden laflamaya başladılar. Şimdi o arkadaşlar olmadığında onlardan öğrendikleri konuların, onların başlattığı muhabbetin devamını getirebiliyorlar. Evi şenlendirmek için kafa dengi bir kalabalık önemli. Sizin de varmış zaten bu arkadaşlarınız, onlarla görüşmeyi sıklaştırabilirsiniz.

Ek olarak arnold + 1, birbirinizi özleyin. Birbirinize 'Nasıl geçti' diye sorabileceğiniz şeyler olsun. Bu yüzden, sizin arkadaş edinmeniz de gerekiyor. Sürekli beraber olmak, bir odayı hiç havalandırmadan o odadan çıkmamak gibi bir şey. Siz birtakım kurslara başlayabilirsiniz ve böylece orada edindiklerinizle onunla konuşacak bir şeyleriniz olabilir. Tabii ki eşle birlikteyken yalnız hissedeceksiniz, çünkü cicim ayı değilse tek bir kişi için kaldırılamayacak bir sorumluluk bu.

Bu aşk tazeleme için de ayda bir haftasonu otelli, açık havalı motelli bir yerlere gidilebilir ama eş de istiyorsa ama zorlamadan. Tasarruf olsun diye uğraşıyormuşsunuz, o yüzden çok uygun gelmedi ama bir seçenektir yine de.

maç izleyin. valla diyorum bak. en azından bir kere deneyin. adam oturmuş maç izliyorsa, iki bira kapıp yan koltuğa geçin heyecana ortak olun. 1,5 saat zaten nedir ki? ciddi değişiklik olur ikiniz için de. eğer biraz kafası çalışıyorsa, kendisi de bir benzerini yapacaktır.

"cinsel anlamda sıkıntı olmuyor" demişsiniz ya bu da sıkıntı. arada bu konuda çiftlerden birinin arıza çıkarması şart. örneğin her istediğinde, her ortamda, her şekilde erişmek değersizleştirebilir. arzın çok olması değerini düşürür biliyorsunuz. abartmadan dengelemek lazım.

adam tatlı bir rüyada gibi. hafif bir silkelemek lazım.

seks OK, tek başına tv izleme OK, maç izleme OK, dırdırdan uzak sakin oturmak OK, yemek ve temizliğin halledilmesi OK, gezmek yerine tasarruf yapmak OK, kızlarla gezmeye çıkmayan kadın OK...

eh bir yerde arıza çıkarıp adamı rüyasından uyandırmanız şart. ama tatlı tatlı öperek uyandırmak gerek. sahip olduğu hayatın değerini fark ettirmek lazım ki elinden kayıp gitmemesi için kıçını kaldırıp biraz çaba göstersin.

Ilk aşk ?

Gönderilmemiş mektuplar diye bir film vardı Amasra'da çekilen, Türkan Şoray'ın. o olmasın?

İkisi de degil..

daha önce duymamistim ben, gercekten güzel bir proje imis. Benim alabilecegim boyutta birseyler var mi diye bakiyorum simdi.

2000'den fazla cocuk kayitli sitede. Umarim paylasiminla daha cok kisi haberdar olur.

selam,
birkaç arkadaşım kurucularından ve aktif rol alıyorlar bu projede. belki yardımcı olabilirim.

@bass solo harika! mesaj atiyorum sana.

ben facebook üzerinden kendilerini takip ediyorum, orda paylaşımı görür görmez birkaç çocuk için mail attım ama hep benden önce başka gönüllüler ulaşmıştı, baya hızlı olmak lazım :)

@alis su hallerime
peki sizin mail attiginiz cocugun hediyesi gonderildiyse sizi baska bir cocuga yonlendiriyor mu yoksa sizin donup baska bir cocuk mu secmeniz gerekiyor?

Mükemmel bir sistem ben de yeni gördüm. Up yapalım görmeyenler vardır belki...

benim bildiğim evlilik cüzdanı yanınızda olduğu sürece sorun çıkmıyordu böyle konularda. bir tecrübem yok tabii yine de.

edit: konsoloslugu ve qatar aw'i arayarak sorularina net cevap bulabilirsin.

Bilet-pasaport ayni isimle olmak zorunda. Onun disinda pasaport polisi sorarsa diye evlilik cüzdanini yaninizda götürmeniz yeterli. kesin bilgi.

onemli olan tek sey; pasaporttaki ve biletteki ismin ayni olmasi.

esim resmi tum kart ve kimliklerde yeni soyadini kullaniyor ama pasaportunu degismedik 1bucuk yildir. yurtdisina giderken kizlik soyadiyla bilet aliyoruz.

Bir yil eski soyadimla kullandim bir sey olmadi, iciniz rahat olsun. Evlilik cuzd. yaninizda bulundurun. Ayrica aklinizda olsun evlilik yuzunden soyadi degisince pasaportu degistirirken sadece defter parasi vereceksiniz (eger gecerliligi devam ediyorsa).

Bu saydıkların senden iyi olanlar onlarda beden babam bana bmw almadı da peugeot aldı diye isyan ediyor ve bir üstüne imreniyor. Senin yerinde olmak isteyen işi olmadığı için evlenemeyen bir iş bulsam da evlensem diye bekleyen yani senin durumunda olmak isteyen de binlerce insan var. Ben haline şükret falan demiyorum ama senden daha şanslı insanların hayatını instagram dan takip ederek hayatını kendine zehir etme.

@bonisnocetquimalisparcit,

hayır ailelerimiz yardım edemezdi. o yüzden yük olmak istemedik zatne.

düşündüğümün de fesatlık oldugunun farkındayım bu arada. ama elimde değil işte.

kendi ayaklarının üzerinde durabilmen ve ya durabilme çaban ömrün boyunca onun bunun ya da ailenin yaptıkları altında ezilmenden çok daha iyidir.

başına kakılacak, seni bazı durumlarda "ya o kadar da hatrı var ayıp olur" diye güç durumda bırakmaz.

aksine daha güçlü ve müdanasız kılar.

tavsiyem şudur ki; geçen zaman geri alınmıyor ve en keyif alabilecek yaşlarınızdayken bu kadar işe güce gömülmeyin.

bırakın 2 kuruş faiz işlesin siz zamanı ertelemeyin.

gelir dağılımındaki eşitsizliğe kafayı takarsan hayatı kendine zehir edersin. gittiğin markette, oturduğun kafede bile yanındakilerle aynı ekonomik güce sahip değilsin. senden çok daha altta olanlar da var, üstte olanlar da. kendine benzer seviyede olduğun arkadaşlar edin, ona göre bir çevre kur ve çok takılma. eminim hayatta çok daha önemli konuların, amaçların, önceliklerin vardır, onlara yoğunlaş. bunu sana evlenirken iki aileden de beş kuruş yardım gör(e)memiş ve evlendikten sonra iki sene borç ödemiş biri olarak söylüyorum.

@bonis,

ben onları suçlamıyorum ki, sevdiğim de insanlar. sadece kendime moralim bozuluyor olay bu kadar aslında.

Moralinizin bozulmasi normal. Ama herkesin ne yasadigini bilemezsiniz. Sosyal medyada orada burada mutlu zengin gorunenlerin sadece size gosterdikleri kadarını goruyorsunuz. Gorundukleri kadar mutlu da olabilirler ama bu sizi mutsuz etmemeli. Cunku her konuda her alanda bu adaletsizligi gorebilirsiniz. Siz evlilik konusunda isyan ediyorsunuz. 18 yasindaki bir genc de yasitlarinin calismak zorunda olmadan ozel üniversiteye gitmesinden şikayet ediyor. Kimisi torpille işe giriyor kimisi emek vermesine ragmen işsiz kaliyor. Bu böyle. Ama simdilik boyle. Hayat bu her sey degisiyor. Sizin durumunuz da geçici. Onemli olan bunlardan ve maddiyattan bagimsiz olarak kendi icinizdeki, eşinizle olan mutlulugunuzdur. Birbirinize destek olup her soruna ragmen iyi ki birlikteyiz diyebiliyorsaniz gerisini çok dusunmeyin.

@jrr tolkien,

ya arkadaş nasıl böyle konuşabiliyorsunuz? kimseye neden yardım etmediler falan demiyorum. yardım edemezlerdi durumları yok bir şey yok. ama şunu soruyorum: niye bizim de öyle basit olmadı yaşantımız. bak bu kadar basit aradaki ayrım. öyle bir cümle yazıyorsun ki sanki aileme sitem ediyorum. alakası yok.

her zaman icin senden iyilerde var, kotulerde var; sen hangisini ornek almak istersen onu alirsin hayatinda... ki sen burada senden iyi olanlari almissin kiyaslamak icin

hayatin her alaninda bu var ve olmaya da devam edecek.... bunu kabullenmeniz gerek sadece

yadırgamıyorum bu düşünceni insan psikolojisi işte ama hayat böyle naparsın, kader mi dersin, hayatın adaletsizliği mi? Bazıları birçok şeye daha rahat erişir, sen çok daha çabalamak zorunda kalırsın kazanmak için ve hatta bazen kazanamazsın da? Böyle çok örnek verebilirim ama bunların da sonu yok. Herkesin imkanları ailevi durumları farklı. Herkes yorganını ayağına göre uzatıyor. Adamların bu imkanları varsa, aileleri sağlıyorsa sonuna kadar da kullanabilirler bu da normal ama tabii başkalarıyla kendimizi kıyaslamak bize mutluluk değil mutsuzluk getirir. Siz kendi önünüze bakıp bir an önce borçlarınızı ödemeye çalışıp, belinizi doğrultun siz de yaparsınız. Sosyal medya paylaşımları da bu tarz duyguları körüklüyor anlıyorum, bence çok fazla facebooktu, instagramdı takılmayın.

Düşünce yanlış, çok dert yanarsın böyle eğer kafa değişmezse.

Kimse yapacaklarını sana zorla yaptırmıyor. Yaptırmadı.

İlk defa ailenden ayrı kaldun, ve ilk defa çalılmaya başladın sanırım...

borcsuz olsa elbet daha iyi olurdu ama bahsettigin sekilde ebeveynlerin yardimiyla kurulan evlerde/evliliklerde anne-baba ciftin "veli"si gibi herseye karismaya devam ediyor. sense evcilik oynamis gibi oluyorsun ki etrafimdan gördügüm kadariyla oldukca huzur bozucu bir hale gelebiliyor bu durum.

sizinse (esinle beraber) kimseye minnet etmeye zorunlugunuz yok ve kimsenin beraber kurdugunuz bu hayatta (bir yatak alindi fügün yapildi diye)söz hakki da yok.borc ödemekten daha agir yükler bunlar cogu zaman.
bundan sebep bence üzülmemelisin.

onlar zengin sen fakirsin çünkü. iyi bir işin kariyerin var ise şansın da giderse ilerde rahat bir hayatın olabilir.

Dhaa once de bu tarz duyurularin vardi.
Bir de markette roastbeef yok diye mahallende oturdugun insanlari asagiladigin duyuruyu hatirliyorum bak :/

Borclari bitirecem diye kafayi yemissin, biraz rahat ol. Evliliginize yazik. Uygun degildiyse maddi durumunuz, neden bu kadar borca harca girerek evlendiniz?
Fesatlik yaptigin insanlar durumlarini olcmusler tartmislar, aileler de yardim edebilecegi icin evlenmisler.

Bazen takmamak lazim, biz ailecek hep borcluyuz ama borcu donduruyoruz, istedigimiz hicbir seyden de geri kalmiyoruz acikcasi.
Borc donebilmeli, yoksa borclu olmakta sikinti gormuyorum ben. "Borclarimi bitirmem lazim" diye hayati kacirmaya tercih ederim daha uzun sure borc odemeyi cunku bir kisirdongu, bitmiyor genelde :)

Baskalarinin imkanlarini, ailelerinin destegini kiskanip kendini oldugundan mutsuz etme. Insan gibi calis, gerekirse borclarini yapilandir, eline tum geceni borca harcama.
Yurtdisina gitmek istiyorsan ucuz da gidebilirsin, illa 4-5 yildizli otelde kalip thy ile ucmak zorunda degilsin. Ya da ydisinda illa steak yemen lasim degil, marketten aldigin sandvicle de idare edebilirsiniz ama bunlardan mutlu olabilir misin, hic eminndegilim.

benden önce cevap veren arkadaşlar +1

bu kadar borcunuz varsa veya evlenince bu kadar borç altına gireceğinizi biliyorsanız evlenmeseydiniz keşke. veya illa evlenmek istiyorduysanız da salon takımı, mutfak takımı, sıfır mobilyalar bilmem neler almasaydınız? evlenince illa her şeyin sıfır mı olması gerekiyor?

ben 2. el bile alır otururdum evimde. ne olacak ya? millet mi ayıplayacak?

kendiniz yapmışsınız hepsini.

söyleyecek ekstra bi şeyim yok.
kendi hayatını kendi çabanla idare etmen en güzeli. @eeb tammaen haklı bence o konuda.

bu kadar borçun vs olmasa yine sosyal medyadan insanlara bakıp yine kafayı takarsın. ki bu gayet insancıl bi durum bence. ister istemez kıyaslıyor insan. bırak evcilik oynasınlar. zorluk yaşamadan "yuva" kurmaya çalışsınlar.
sen kendi yuvanı kendin kurmuşsun bi de üstelik tüm bu zorlukları beraber ısrtlanabildiğin bir hayat arkadaşın var. bence bahsettiğin insanlardan çok çok daha fazla şanslısın.
hangisinin evliliği ufak bir zorluğu kaldıracak bir düşün derim.
evlenmedim, bilmiyorum ama sanırım konsept hayatı beraber yaşamak acısıyla tatlısıyla. Tatlısı herkese kolay herkes yapar. Sen zoru seçmişsin ve takım arkadaşın da sana yardım ediyor.
ELindekinin kıymetini bil.
bırak başkaları yalancıktan mutluluklarıyla yaşasın.senin yaşadığın gerçeği herkes başaramaz.
geçen zaman geri gelmez ama borç ödüyoruz diye hayatı ıskalamayın. mutlu olun mutlu edin.
her pazar saçma salak pozlar eşliğinde, saçma sapan paralar verip "koçişkoyla pazar qeyfi" yapmayın.
menemen yapıp yanına çay demleyin.
mutluluğu doğru yerde bulun.
falan filan...
p.s. bende uyuz oluyorum o tiplere çaktırma ajhjkshkj

@dedimmi,

ya ne kadar ilginç birisin. evimize ne eşya aldığımızı, nasıl bir ev tuttuğumuzu söyylemiş miyim ki sıfır mobilya almasaydınız heryeri düzmeseydiniz diyebiliyorsun? şaka mısın arkadaşım sen, gerçekten eleştirilere bir şey demiyorum da, sanki ben burada "koltuk takımı aldık 6bin lira para verdik, yatak odası aldık 20bin lira para saydık, evi baştan tadilat yaptırdık" falan gibi laflar etmişim gibi konuşuyorsun. evi ne şartlarda kurduğumuzu nerden biliyorsun? ne aldığımızı ne yaptığımızı nerden biliyorsun?

şaka mısın sen?

şaka değilim. bir sürü şey yazmışsınız. "x'e bilmem ne takımı alındı, y'ye bilmem kim takımı alındı, biz ise herşeyi kendimiz aldık." demişsiniz. bundan ne anlamak gerekiyor? x'ler, y'lere herşeyi yakınları almış ama siz kendiniz almışsınız. e para verip almışsınız işte? evlendiğiniz için kendinizi bir ton borcun altına soktuğunuz yazmışsınız. e neyin borcu bu o zaman? ev düzmeye para harcamadınız mı şimdi cidden? ne anlamalıyız biz bundan?

evleneceksiniz diye kredi mi çektiniz? onun borcu mu? e dediklerim yine geçerli o zaman.

evlenmeden önceki borçlarsa bunlar, yine geçerli. benim o kadar borcum olsa, dışarıya adımımı atmam.

ne yaptığınızı tabii ki bilmiyorum, nereden bileyim? buraya yazıyorsunuz, biz de yazdığınız şeylerden çıkarım yapıyoruz. net yazın biz de net cevap verelim. o borçların büyük bir kısmı da ev düzmekten gelmiyorsa da bana da dedimmidemedimmi demesinler.

edit: hastalık gibi durumlar varsa onu bilemiyorum, o konu hariç.

bunları düşünmen normal, bence onların kötülüğünü istemediğin sürece fesatlık denemez.
ama "ana babaları ölünce s*ki tutacaklar, ya*amı giderler tatillere" diye düşünüp mutlu oluyorsan fesatsın lan :D

milletin evcilik oynadığı tespitine de katılıyorum, mal bir kuzenim işsiz güçsüz haliyle evlendi, ailesi borca girdi ve çok zorlandılar/zorlanıyorlar, niye? beyefendi evlenip çocuk yapacak diye. p*ç kurusu, bir de çocuk yapıp boşandı... mal oğullarını evermek için hayvan gibi borca girip saçma sapan yardıran ailelerinin karşısına geçip "al size torun, g*tünüze sokarsınız" diyesim geliyor ama demiyorum, efendi adamım.

hem onlar ailelerinin desteklediği kadar gezip tozup eğlenebilecekler. siz ise borçlarınız bittikten sonra kendi imkanlarınızla çok daha güeajhgska tamam lan tamam o kadar da değil belki ama hayat arkadaşınla kendi çabalarınızla kurduğunuz hayatın keyfini çıkarın, bence çok değerli.

ailenden onları yıpratacak kadar büyük bir destek almadan kendi başınıza bir düzen kuruyor olmanız müthiş ya, eminim ki o 10 katı çalışıp yaşadıkları hayatın yarısını yaşayamadığınız insanlar da size bakıp içten içe kıskanıyorlardır.

Rapor? Heyet raporu?

Eşime sordum, sağlık gerekçesi vesair yoksa şahsen ben izin vermem diyor.

heyet raporu alırsam maaşım da yatacak galiba. bu pek içime sinmiyor benim.

3 ay kafa dinlemek istiyorum çok bunaldım diyin direk. vermezlerse rest çekin bence. ben ayrılmak istiyorum o zaman diyin. ücretsiz izin istemeniz normal bir şey. ben vermiyorum diyen biri başka birini bulsun o zaman. (3 ay içinde bulabilirlerse ne ala) onlara çok daha pahalıya gelecektir yeni birini bulmaları sizin 3 ay yokluğunuzdan.

4 yillik calisanina uc aylik izin vermeyen kan emicilerle calismak zorunda olmasak keske.
Eger imkanin varsa little big man +1 zira sirketin serefsizligi ile dogru orantili olarak tamam ayril o zaman da diyebilirler.

sirkete durduk yerde saydirmaya gerek yok. izin konusu sirkette kac kisi calistigindan ziyade, sizin departmanda kac kisi calistigi ile alakali. misal 5-10 kisi iseniz ve sizin yoklugunuzda isiniz bu insanlar arasinda bölüstürülebiliyor ise izin verirler yüksek ihtimalle.

ama direk size bagli bir is varsa veya sadece 2-3 kisi iseniz dept.da, yoklugunuzda yeni birini bulmak zorunda kalacaklar ve bunu da 3 aylik izin icin yapmazlar.

şef bıçağı yaw bu. capon bıçağı diye bişe yok. kılıcı falan var bunların.

bu olur mu?

www.hepsiburada.com

bunun cok benzeri Japon bir arkadastan hediye gelmisti, samuray kilici üretenlerin yaptigi, sinirli sayida üretilmis bir bicak vs. diye. internette bulursun belki.

Www.barbercutlery.com
Karakoy de dukkanlari kralini bulursun.

cok kotu...
nefes alsin yeter sakalarina hazir olun bunu koyarsanz

Bence de kötü.

evcil hayvan muamelesi yapmayın lütfen çocuklara değişik isim vereceğim diye. normal biri olsun normal isimli.

pavyon şarkıcılarının sahne isimlerini çağrıştırdı bana da.

evet erotik çağırşımlar yapıyo, lisede falan olsa nefes nefesini keserim diye lafzen taciz ederdim, tabi ergendik o zaman; o da ergen olucak.

havva koyun illa "hayatın kaynağı" anlamını versin istiyosunuz madem. havva dediğimiz ibranice "hayat"tan geliyor, kelime kökü ve anlamı olarak bağlantılı.

çok kötü nefesin kokuyor diye dalga geçerler kızla.

Cok cok kotu bir isim.

Su bile daha iyi bir isim kaliyor bunun yaninda.

abi çok beğendim, iyi bence

valla bunlarin hic biri aklima gelmemisti :( tabi ki tamamen vazgeciyorum an itibariyle.

Çok kötü bence de.Irmak yada Nehir olabilir

Üniversitede Gülen diye bir kızcağız vardı; gittiği kafede pis pis "gülmeyin lan, gülenin amına korum!" şeklinde esprilere maruz bırakılan, güzelce bir kız idi. Aklıma onu getirdi nedense.

Berbat. Daha kötüsünü duymadım herhalde şu ana kadar. Aklıma direkt ağız kokusu geldi.

Venüs koyun

çok kötü. bar ismi olur ondan

duyduğum kız isimleri arasında bundan daha kötü olan tek bir tane var sadece; yarra.

Çok kötü

fatma emine falan daha iyi

çok kötü +1

Çok kötü buldum
Espriye çok açık ve kulağa kötü geldi

Çok kötü diyemem ama bende erotik buldum

bana cinsel bir cagrisim yapmadi fakat koyulacak isim degil cidden.

bana da erotik çağrışım yapmadı. ancak berbat bir isim. yeni neslin değişik isim koyacağım zorlaması gibi duruyor. tamam ayşe fatma emine rümeysa koymayın arap değiliz de, bunun bi orta noktası var nefes çok kötü isim.

allah aşkına isim koyarken şekil yapmayın. berbat. erotikten ziyade akla nefes kokusu geliyor.

Saçma da olsa nefes heves gibi isimler bende de erotikimsi bi çağrı yapıyor sanki konsomatris ismi gibi
Bu arada nefes alsın yeter şakaları+1
Özgü namal oğluna koymuştu galiba nefes ismini

okulda falan çok pis dalga geçerler aman diyeyim.

çok kötü. nefes de heves de. off sıhhiyede yerlere saçılan travesti kartlarındaki isimler gibi ;_;

berbat, çocuk reşit olur olmaz mahkemeye gider benden söylemesi.

çok kötü :/ herkes dalga geçer istisnasız acımasızca hem de.

nefes alsın yeter xdxdxd esprisi yapmaya geldim ama yapılmış bile :(

pavyonda assolist ismi +1

bence daha farklı alternatiflere yönelin. çocuğun hayatını karartmayın.

Mühendissen ve gitmeyeceksen ben gideyim ya ayn bissen doyç

Gideceğin için üzülmüş kız, normal. Gidip gör içinde kalmasın. Güzel bir tecrübe olur her açıdan.

ya kızı da götür ya sen de gitme :)

Gitmedigin takdirde ömür boyu kalacak bir pismanligin olacak yüksek ihtimalle. Almanya'dan 2 senedir iliski sürdürenler biliyorum. Iliskiniz saglamsa birsey devam eder, mesafeler hallolur. Kendinize bu konuda güveniniz yoksa da zaten böyle bir iliski icin vazgecilmez böyle bir firsattan.

3-5 sene calistiktan sonra masteri burda yaparsiniz.

tüm içtenliğimle fikrimi belirtmem gerekirse durduğun bile kabahat derim. bana yurtdışından teklif gelse teklifi alır almaz -uçağı bırak- parende atarak giderdim mevzu bahis ülkeye.

sevgilin üzülmüş ama alışacak bir şekilde. keşke ağlama işine falan girip de senin zihnini hiç bulandırmasaymış. hem senin gitmen (eğer birlikte bir gelecek düşünüyorsanız, ki düşünüyorsunuz gibi anladım yazdıklarından yola çıkarak) onun açısından da iyi olacak. çocuklarınızı daha medeni ve güzel bir ortamda büyütme fırsatı bulacaksınız.

bir de bunu yazdığım için bana kızan arkadaşlar olacak belki ama hayat senin hayatın. biraz bencil olmak gerekir bazı hususlarda. başkalarını düşünerek böyle büyük fırsatları tepmen hiç akıllıca olmaz.

"türlü nedenlerden ötürü bir sene kadar yanıma gelemeyecek" derken? bir sene sonra yanına gelip yerleşebilecek mi? eğer öyleyse, bir sene idare edebilirsiniz. 2-3 ayda bir gelirsin, görüşürsünüz. zaten euro'yla kazanacaksın, almanya-türkiye arası uçak bileti ne kadar pahalı olacak, hele ki önceden aldığında? 4 yıllık kız arkadaşın, 1 sene ayrı kalmayı sindiremeyecekse, zaten bence bu kız için almanya'da yaşama fırsatını tepme. bunun dışında, ağlamasında bi gariplik yok, bugün almanya'ya gitsen ben bile ağlarım yav yepyeni bi hayata başlıyosun sonuçta. ağlanır. zamanla alışılır.

ikinci olarak ben şunu merak ediyorum, yerleştiğin pozisyonda yükselme ya da farklı alanlara yönelme şansın olacak mı? daha genel olarak, gittikten sonra "ben artık burada yaşıyorum" diyebilecek misin? işten çıkarsalar mesela, başka bir yerde iş bulabilecek misin?

cevaplar "evet"se, bence master bırakılabilir. türkiye'de master yapmış olarak bulacağın iş, kazanacağın para, erişeceğin standart bence almanya'dakinden çok daha iyi olmaz. alım gücünü, çalışan olarak haklarını falan da dahil et buna. ha master'ı bitirdiğimde çok daha iyi firmalardan, çok daha iyi ülkelerde teklif alabilirim dersen o farklı. onu bilemem.

ben senin durumunda olsam giderdim. kaldı ki "sktir olup gitmek" adamı da değilim. ukrayna'ya gittim, bir hafta sonra arkama bakmadan kaçarak geri döndüm. türkiye'de yaşamaktan hoşnut değilim, uzun vadede yine gitmek istiyorum ama sırf türkiye'den kaçmış olmak için dandik yerlere gitmenin doğru olmadığını da kendim görmüş oldum. velhasıl, "GİT ABİ YEA GECEKONDUDA YAŞASAN BİLE ALMANYA BİR NUMARA" diyen birisi değilim. buna rağmen ben derim ki git anasını satiyim. "yok yav gidilmez"lik bir durum yok.

ayrıca yarın bi gün ayrılırsınız, gitmedim diye çok pişman olursun. 8383953. kez yaşanmış bi şey bu. tamam bizim tuzumuz kuru, 4 yıllık ilişkiye böyle sığ bi şekilde bakmak ve sevgiliye "ben gidiyom by" çekmek kolay değil ama insan kendini de düşünmeli. dediğim gibi, 1 sene çok uzun bi zaman değil ve sık sık görüşme imkanınız olabilir. o buna yanaşmayacaksa, şuncacık şeye katlanamayacaksa ben zaten oturur bi düşünürüm ilişkimi.

et bence.

kadınların işi gücü ağlamak, ona çok takılma. uyarsa git.

yukarıda belirttiğin koşullar dışında almanya'dan aldığın teklifin detayları bence çok belirleyici, ben tası tarağı toplayıp gidecek olsam partnerime de oturma ve çalışma izni vermeyen bi' firmaya gitmem. aynı şekilde kira, sigorta gibi şeylerin de gitmeden ayarlanması stres faktörünü oldukça azaltacaktır. teklif geldi diye tuzla koşmak bence yanıltıcı, sonuçlar da hüsran dolu olabilir. bu açıdan da değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. en azından kızcağız vize mize darlanmadan düşünmeden gelir gider, siz pek bir şeye darlanmazsınız, ilişkiniz uzaktan da olsa sağlıklı bir şekilde yürür. belki onun da fikri değişir vs vs.

git.

herkese teşekkürler. kız arkadaşım aynı zamanda bulgar vatandaşı olduğu için yanıma gelmesinde bir sorun olmayacak :)

der meister'e bir cok noktada katiliyorum.

ek olarak bu isin CV'ne katkisini master'in CV'ne katkisiyla bir kiyasla. sana daha karli olan secenege yonel.

duygusal sebeplerle yatirim yapma. Oraya gittikten sonra omur billah ayni pozisyonda ve sirkette kalacaksin diye bir kural yok. bir sure calisirsin diyelim ki 1 yil. sonra tekrar gozden gecirirsin, daha iyi bir firsat bulma ihtimalin olur, oralara alisirsin.

ben olsam boyle yapardim.

edit: master'i cope atmadan gitmenin yollarina da bir bak. oluyorsa uzaktan bilmemne onu da tamamlarsin? ya da orada tekrar master yapma imkanlarini degerlendirebilirsin.

durduğun kabahat +1
almanya türkiye uçakla 2.5 saat, 100-150 euroya gidiş dönüş bilet bulunabiliyor. dolayısıyla hemen hemen her ay sevgilini gidip görebilirsin.
'şirket dünyaca bilinen bir şirket ama pozisyon 100% istediğim bir pozisyon değil. ama yine de fena da değil.' buna yorum yapmayacağım, daha 25 yaşında olduğun için bu yazdığını gençliğine ve z kuşağı olmana veriyorum.
taraflardan birinin iş bulmamış/bulamamış olması normal, biri yerleşince diğeri gidip bir şekilde bir şey buluyor zaten.
ayrıca der meister'in son paragrafına katılıyorum, ayrılırsanız kendin için çok iyi bir şey yapmış olacaksın, birlikteliğe devam ederseniz ikinize daha iyi bir hayat sunma şansın olacak. her halde iyi.

açıklamalarım da var uzun uzun ama gerek yok, git.

Kesinlikle bekleme, git. 26 yaşında bayan bilgisayar mühendisiyim, Amsterdam'dan iş teklifi aldığımda eşim Hollandaca bilmediği için ve işi dile çok bağlı olduğu için sürekli reddediliyordu ama gitmemiz gerektiğine inanmıştık ve çok çabaladık, 5 ay ayrı kaldık, maddi olarak değil ama manevi olarak zor zamanlar geçirdik ama şu an eşim de ben de tüm zorluklara değdiğini söylüyoruz.

Türkiye'ye kıyasla cennet gibi bir ülke burası; yeşiliyle mavisiyle, temiz havası ve GDOsuz sebze meyvesiyle. İnsanı saygılı ve güleryüzlü, siz onların yediğine içtiğine adetlerine öcü muamelesi çekmezseniz gayet içlerine girebiliyorsunuz söylenenin aksine. Miktar olarak Türkiye'de kazandığımın yarısını kazanıyorum burada (2 lira kazanıyorken 1 euro kazanıyorum diyelim) ama kiramı ödeyip her gün dışarıda yesem bile ay sonunda en az 500 kenara koyabiliyorum. Avrupada sınırsız dolaşıma sahibim ve haftasonu istediğim ülkede herşeyi 3.5la çarpıp canımı sıkmadan gezebiliyorum. Eşimden ayrıyken de 70 euro gibi bir ücrete ayda bir yanına uçabiliyordum, daha sık bile uçabilir.

Kendimi bildim bileli baskı ile büyüdüm, şunu giyersem peşime biri takılır mı, bunu yaparsam elalem ne der, güldü verecek diyen bir sapığa mı bakıyorum - gülsem mi gülmesem mi? ve daha niceleri... Kız arkadaşına rağmen değil, kız arkadaşın için git. İlk defa özgür hissediyorum ve bu hisse bir değer biçemiyorum.

Bol şans ve mutluluklar

1) 1 sene sonra yanınıza gelebilecekse bence tepmeyin bu fırsatı ama şu da bir gerçek ayrı kalmak ilişkinizi zorlayacak bunun sonunda ayrılık da çıkabilir, ama ayrılmazsanız ilişkiniz daha da güçlenecek.
2) siktir edin gitsin master'ı
3) bu bence çekince olarak dert edilebilecek konu. İleride istediğiniz gibi bir pozisyona geçmenşize sebep olabilecek mi onu düşünün ömrünüzün sonuna kadar istemediğiniz bir işi de yapmayın.
4) şu gerçeği kabullenin Türkiye'den almanya'ya giderken bir kaç adım geri gideceksiniz kariyerinizde kaybınız olacak orada 1-2 seneden sonra buradakine denk bir maaş alabilirsiniz.

sonuç olarak durduğunuz kabahat. Ama ücret için pazarlık yapın revize isteyin mutlaka.

Hangi sehir? Mutlu olacak misin? O sehri dhaa once gordun mu? Isveren barinma konusunda nasil yardim edecek? Bazi insanlar gercekten alisamayip geri donebiliyorlar.

Masteri cope atmaman taraftariyim, dondurabilirsen dondur ya da almanya'da bi uniye gecebilirsen orada devam et.

Bu arada almanca bildigini varsayiyorum, almanca cok onemli. Kiz arkadasinin da ogrenmesi gerekecek bilmiyorsa. Bulgar vatandasiymis, kolay zaten gelmesi.

Onun disinda ben olsaydim giderdim ama yasayacagim yeri bilmeden, biraz tanimadan da atlamazdim.

Go go go.

bence gitmen hiçbir açıdan mantıklı değil. ne 4 yıllık kız arkadaşını üz ne master'ını yarıda bırak ne de hem pozisyonu hem de maaşı açısından seni tam manasıyla tatmin etmeyecek bir pozisyonda çalış; bana mantıksız geldi

bir sene sonra birlikte daha düzgün şartlarla gidersiniz

Gitmeyeni bùzùklesinler diyeyim.

Der Meister güzel yazmış güzel kardeşim benim :)

Atatürk'ün uşağı var. www.kitapyurdu.com

Yükselen Bir Deniz-Can Dündar
Latife Hanım'ın Kağıtları-Fatih Bayhan
Yaveri Atatürk'ü Anlatıyor-Can Dündar
bu 3 kitabı da sıkılmadan okumuştum.

Konuyla ilgili okuduklarim arasindan en sevdigim.
Atatürk , Okyar ve Çok Partili Türkiye , Fethi Okyar'ın Anıları. www.dr.com.tr

fikrimizin rehberi

Küba. 2 haftalık boş vaktı yakayalayamadigim için bir türlü gidemedim.

"siz hangi ülkeye gidersiniz"le birlikte ne istediğinizi söyleyip "biz nereye gidelim" diye sormak ayrı şeyler yalnız. bana sorarsan ben rusya'ya giderim. 3 gün petersburg, 3 gün moskova. kalan 8 günü de urallar ve sibirya'ya dağıtmaya çalışırım. yekaterinburg, kazan, ufa. vakit kalırsa krasnoyarsk. bir turist için bu bölgeler çok cazip olmayabilir ama buz hokeyi olduğu için benim kabem gibi bi şey. bana sorduğun için bu cevabı verdim. "biz nereye gidelim" önerisi olsaydı tabii ki sibirya'ya git knk demezdim.

Fiji cok merak ettigim bir yer. Survivor"un oraa cekilen sezonunu izledigimden beri de gitmek istiyorum surekli... Yeni Zelanda degil de Fiji'den yana kullanabilirdim tercihimi yerinizde olsam..

@der meister, soruda "biz nereye gidelim?" demiyorum zaten.

Sizinkini soruyorum, misal @mirandaiam nereye neden gitmek istedigini yazmis.. Ben, baska insanlar secim yaparken hangi ülke icin motivasyonlari ne oluyor onu merak ettim.

Sen neden Rusya ve Sibirya'yi tercih edersin mesela, onu merak ediyorum.

kuba benim de cok merak ettigim bir yer, ayrica kisa bir sure sonra bozulacak, bozuldu zaten de iste ne kadar erken yakalayabilirsek.
ayrica kambocya ve sri lanka'yi cok merak ediyorum. kambocya'da tapinaklar saraylar hic gormedigimiz mimari gercekten cok farkli oldugunu dusunuyorum. bir de madagaskar,
ayrica mogolistan - buyulu bir yer bence bitki ortusu, sonsuzluk hissi muhtesem insanlari da buyulu gibi
izlanda'nin da kisinin ayri yazinin ayri guzel oldugunu duydum. sigor ros zaten neler hissedebilecegimizi tanimliyor bence.
guney amerika'yi ayri tuttugun icin yazmadim.

tabi ki japonya.
butun degerlerine saygi duyuyorum ve neredeyse hayranlik barindiriyorum. 8 gunlugune gittim, bundan sonra imkanim olsa butun tatillerimde oraya giderim.

İzlanda çok merak ediyorum 2 hafta tam yeter bence rahat rahat adayı dolaşmak için. çok soğuk da olmaz, her köşesinden doğal güzellik, huzur fışkırıyor.

Güney Afrika. Cape Town'da 4 gün, ardından Safari.

Japonya, Küba veya Afrika'da iç savaş olmayan ve safari yapılabilecek herhangi bir ülke.

diplomat dediginin bir sürü cesidi var. egitim, maliye, disisleri vs gibi farkli bakanliklardan olabilecegi icin sorun muglak kalmis.

ama konsolosluk/büyükelcilik icin cevap vereyim. Disislerinin actigi bir sinav var, kpss sarti bu sene kaldirildi. bahsettigim sinav da en az 1 senelik calisma gerektiren bir sinav. Sartlari icin bakanligin sayfasindaki eski duyurulara bakabilirsin.

Burda da agir torpil dönmüs sanirim, gecen gazetede cikti 2013 itibariyle yapilan sinavlar incelemeye alinacak diye.

torpil var. 6 dil bilen bir arkadaşım sınavı geçtiği halde mülakata bile alınmamıştı. siyasal mezunu, yan dal yapmış. yükseği falan. demokratik banana repablik işte.

yabancı diller ne?

@cekilmis gayfe, ingilizce, fransızca, italyanca örneğin

kpss şartı kalktı ne olacağı belli değil ama ingilizcen iyiyse şansın vardır sanırım tercüman gibi multilingual olmak geremiyor sanırım artık.

ispanyolca olsa yüzde 90 derdim de bu dillerle şansın daha düşük ama bi dene. bu arada uluslararası ilişkiler yüksek lisansı şart meslek memuru için.

söyledigin dillere makale yazacak kadar hakimsen gayet büyük bir avantaj. zaten sinavda ingilizce disinda bir dilden de makale gibi birsey yaziyorsun ve ayrica tercüme oluyor.

eskiden kendi sinavlarina kpss puanina göre göre cagiriyorlardi. kendi sinavlarindan belli bir puanin üstünde alanlari da mülakata. basarili olursan mülakata kadar gelirsin.

baktim da eski duyurulari kaldirmislar simdi, yüksek ihtimal sartlari degistirecekler yine. Sinavi kasim ayi civarinda yaparlar genelde.

Yer belirtemem de birçok kuyumcu alıyor fakat üzerine biraz ekliyor.

çoğu kuyumcu yapıyor.zor durumda değilsen hiç bulaşma.çeyrek altına bile 5-6 lira ekliyorlar.

Avm içinde olanlar alıyor.komisyonu sana yıkma işini neredeyse tüm kuyumcular yapıyor.

hepsiburada.com

acediac +1

alamaz, kesin cevap.

stajı sırasında türkiyede öğrenci değil.

bunu geçtim sen türk öğrenci belgenle almanyada şurda burda öğrenci akbili alabiliyor musun? oradan düşün.

onu bilmiyorum ama sen öğrenci belgenle tüm avrupa birliği ülkelerinde geçerli öğrenci kartı alabilirsin o kartla almanyada tüm öğrencilere tanınan imkanladan faydalanabilirsin

gs lisesinin karı tarafında bir yer vardı oradan bavurabiirsin. o kartı almanyada bi yere göstersen kabul eder. bilir. ama bizim burda geçmez o derler.

peki çözüm ne diyeceksin. ben daha önce bi proje kapsamında okula gelen 15 öğnrenciye kart almıstım. ama bizim okuldan belge almıştım..

gelen kişi sana bi belge gönderirse kadıköyde ki başvuru merkezinde ikna yöntemiyle bir şeyler yapabilirsin.

ekleme: bir de bir şey sorana tam emin değilseniz olur olmaz diye cevap vermeyin amk. yanlış yönlendirmeyin kimseyi.

Ben viyana universitesinde okuyorum, ustunde okulu: viyana uni yazan istanbulkartim var gayet.

Konsoloslukta egitim musavirliginden ogrenci belgesi almistim. (Oraya da viyana uni ogrenci belgesiyle gittim tabi)

Sonra karakoydeki yere gittim (tunelin yani hemen). Orada oturan kadin olmaz molmaz dedi. Sonra telefon acti, aaa oluyomus dedi ve yapti.
Bu 2 sene once oluyor. 2014.

Benim alman arkadasim kendi üni.sinden olan kimlik kartiyla alabildi Istanbul'da.

www.youtube.com

Canlı performans bir cover var: www.youtube.com

Bence bu kategoride dünyanın en iyisi bile olabilir.

canlı cover www.youtube.com rufus,moby,sean lennon - across the universe

cover www.youtube.com metallica - mercyful fate

canlı www.youtube.com alter bridge - watch over you
www.youtube.com queen - love of my life
www.youtube.com iron maiden - rime of the ancient mariner

daha çok var tadını kaçırıcam bu gidişle. duruyorum hadi yeter

www.youtube.com

www.youtube.com ozellikle 3:47'den giren kismi cok seviyorum.

Alice in chains'in unplugged albümü çok güzeldir.

Postmodern Juke Box efsanedir benim icin. Sarkilarinin tamami cover ve ben hepsini orjinallerinden daha cok seviyorum. Gruptan ziyade bir topluluk aslinda, 20 civarinda vokalleri var ve her sarkiyi baskasi seslendiriyor. Siddetle tavsiye ederim.

En sevdiklerimden 2 örnek:

www.youtube.com

www.youtube.com

Bir de Puddles Pity Party ile beraber yaptiklari var. Onlardan bir örnek;

www.youtube.com

youtu.be

müzik konusunda insanlar zamana ve psikolojisine göre farklı şeylere ilgi duyabiliyor, şu an sevdiğimi başka zaman güzel de bu daha iyi bak deyip ikinci plana atabilirim.
şu an için:

canlı kayıt: www.youtube.com

cover: www.youtube.com

canlı: www.youtube.com
www.youtube.com

cover: www.youtube.com

çaresiz bir kadın belli ki. çaresi olsa durmazdı. üzüldüm onun için.

Ne yazik ki kadinlar ulkemizde evlilik oncesinde toz pembe hayaller kuruyor ne yazik ki tum yasamlari evleri oluyor. Ekonomik ve sosyal ozgurlukleri olsa kendi ayaklari uzerinde durabilecekler. Tum dunyalari su anda kocalari olmus durumda.

Abi yanlış böyle şeyler hem etik hem ahlak ne açıdan bakarsan bak yanlış. Bugün swinger ne kadar kötü bişeyse bu da onun kadar kötü. Evlilik gibi şeylerde gri alanlar yoktur.

Öyle kocanın amk.

Ezik kadın. Gidip kendine para kazandıracak bir hobi, bir zanaat edineceğine koca bulup kölelik yapmak peşinde koşunca gün geliyor içi geçtiği, cinsel piyasada değer kaybettiği için başına böyle şeyler geliyor.

Bu ülkede kaç zamandır okullar var, kurslar var. Aklı olsa kendini geliştirirdi. Parası olsa gururuna yediremez çeker giderdi. Demek ki yok. Kocası da kadının zayıflığını kullanıyor işte. Üzücü ama acımıyorum. İbret olsun.

Burada klavyelerimizin başında oturup göbeğimizi kaşıyarak kadını "üniversiteye gitseymiş, ekonomik özgürlüğünü kazansaymış, sevdiğiyle evlenseymiş o da, müstahak" demek çok kolay. Tüm Türkiye Kadıköy, Beşiktaş, Şişli'den ibaret değil. Kadının hala üç inek kadar bile değer görmediği o kadar çok yer var ki... Okumak isteyip de okuyamayan, sevmediği adamla evlenmek zorunda bırakılan milyonlarca kadın var. Ben bu hikayedeki iki kadına da üzüldüm. Önce hastalığından dolayı kocası olacak hayvanın cinsel beklentisini karşılayamadığı için bağrına taş basıp kocasını kızı yaşında kadına gönderen kadına üzüldüm. Sonra da vatanındaki savaştan kaçıp buraya gelen, belki ailesini savaşta kaybettiğinden kimi kimsesi olmadığından, belki elde avuçta para olmadığından kendini bir ev kirası bedeline babası yaşında adama satan genç kıza üzüldüm. Allah ikisine de yardım etsin.

Noktasız metin ne büyük zulümdür ya. Gözlerim eridi resmen

Kadına üzüldüm. Kocası şerefsizmiş. Karısının belli ki kendinden bağımsız bir şeye sahip olamayacağının bilincinde bundan faydalanıyor, kafasına göre takılıyor. Diğer taraftan suriyeli kızın da düştüğü durumdan faydalanıyor muhtemelen. Rezalet ötesi rezalet
Yazık lan.

Anaa. Lan olm siz en daşşaklı erkeği bile feminist yaparsınız. Kadına ne yürüyorsunuz lan? Adam puşt olum burda aloo.

kadın ne yapacağını, ne düşüneceğini şaşırmış durumda. . hiç konuşmuyoruz diyor, iyi anlaşıyoruz diyor...
adamı geri alması ekonomik neden olmayabilir. evden attım diyor.
anlayıp dinlemek lazım. buradan bu kadar bilgiyle kadın hakkında bir yargıda bulunmak hatalı olur.

bosanma oranlari artti diyorlar, iste bundan artti. O kadincagizin maasi olsa birgün kalir mi o evde?

akrabalar da basimiza kalmasin diye baristiriyor iste.

kadın cinsellik konusunda kocasının ihtiyacını gideremediğinden vicdan azabı duyuyor bu işe o yüzden razı oluyor. sanırım kadının bir rahatsızlığı var. kocasını da seviyor anladığım kadarıyla...

linguaphone seti araştırabilirsin.

İos'da Podcast uygulamasında arama bölümüne 'german' yazarsanız çok güzel 5-10 dakikalık basit Almanca- İngilizce podcast'ler çıkıyor. Onlara bakabilirsiniz.

Deutsche welle podcast'lari var günlük.

slowgerman şeklinde aratın

kitap okuyarak gitmediginiz yerleri gözünüzde canlandirir; yepyeni insanlarla tanisir (kitap karakterleri) ve tecrübe etme imkaniniz olmayan iyi/kötü bircok yasantiyi en yakindan gözlemleme firsati bulursunuz.

nasil ki yeni yasanmisliklar, tanistigimiz insanlar vs ufkumuzu genisletip bizi büyütüyorsa, kitap okuyarak buna katkida bulabilirsiniz.

ne katar?
kültür katar, bilgi katar, yeni sözcükler, alternatif dünyalar katar. bu örnekler çoğaltılabilir.

neyi geliştirir?
hayalgücümüzü, empati seviyemizi, kattığı şeylerle topyekün bizi.

neyi değiştirir?
bakış açınızı, perspektifinizi. ilintili olarak her şeyi.

romanlar insan tanımanı, kişilerin iç dünyasını görmeni hatta empati yeteneğini dahi artırır.
Bilgi içerikli kitaplar adı üstünde farkındalık verir, ufuk katlar.
Okuman, düşünme biçimini o da kişiliğini, hormonlarını, bedenini bile değiştirir.

benzer şartlar altında kendini başka birinin yerine koyma güdüsünü besler.

kelimelere, kavramlara ve olaylara başka bir perspektiften bakmanı sağlayarak peşin hükümlü olmamayı öğretir;düşünmeye sevkeder.

okumayan, araştırmayan ve düşünmeyi reddeden bir muhitte yaşıyorsanız, depresyona sürükler ve yalnızlaştırır. aksi durumdaysa, sosyalleşme imkanı yakalatır ve mutluluğun kapılarını açar.

insan ruhunu anlama sanatıdır kısacası. (romanlar için konuştum)

türkçe kullanımına önemli katkısı var. daha güzel bir dil kullanmayı öğreniyorsun, özellikle yazı diline faydası büyük.

hayal gücünü olumlu etkiler.

günlük yaşamında tesadüf ettiğin tüm duygulara, insanlara, hikayelere kitaplarda yer vardır. onları okumak tanıdık bir tat bırakır. bazen anlayamadığın insanları, anlayamadığın hisleri okuduğun kitaptan anlarsın (mesela 'tespih taneleri' kitabını okuyunca kendimi 1940'larda bir ermeni çocuğu olarak görebildim)

metro, otobüs yolculuklarında zamanın su gibi akmasına neden olur. (dün ayazağa-kartal yolculuğumda 1 buçuk saat nasıl geçti fark etmedim)

Dil ve hafıza gelişimi gibi bilişsel becerileri olumlu etkiler. Çocuklarda okumanın ilerideki yıllardaki matematik becerilerini etkilediğine dair bulgular var. Şu an makale linki atamıyorum malesef.

Benim beynimde çok hoş bi tat bırakıyor, en çok bunu seviyorum.

Ben noktalı virgül kullanımının mantığını kitap okuyarak çözmüştüm, bana böyle bir faydası olmuştu misal.

keyifli zaman geçirtir.
zekayı perçinler. aklın, bileme taşı kitaplardır.
bir de kendini daha iyi ifade etmeni sağlar.

benim hayatımı monotunluktan kurtarıyor. en sıkıldığım ortamda çıkarıyorum sevdiğim kitabı okumaya başlıyorum. heyecanlandırıyor, meraklandırıyor, eğlenceli lüks bir hayat yaşıyormuşum hissi verdiriyor bana. ayrıca değişik hayatları tanımış oluyorum. değişik, mekanda, zamanda, hallerde insan ilişkilerinin nasıl yürüdüğüne dair bilgiler elde ediyorum.

benim sosyal medyada, tanımadığım insanlarla muhabbet kurarken oldukça işime yarayan bir şey. milet belki dalga geçecektir, ama tanımadığım biriyle konuşurken facebook üzerinden -kadınlar özellikle- imlayı ve dili oldukça düzgün kullandığıma atıfta bulunurdu/bulunuyor. böylesi bir durum basit gelse de, fark yarattığın bir şey. bu da kitap okumakla oldu. bu en basiti tabi.

diğer yandan bir yerde bir yazarın, bir düşünürün muhabbeti açıldığında duruma fransız kalmıyorsun. bu da harcıalem bir insan olmadığını gösteriyor o.

hepsinin toplamında iyi bir şey bu.

eksisozluk.com

Kendim yapsam üşengeç olduğum için makro yazardım. Sen bir tane yeni dosya yaratacaksın adına yeni.xls diyelim, daha sonra da diğer dosyaları tek tek açıp istediğin sheet adının üzerine sağ tuşla tıkla, "taşı veya kopyala" seçeneğine tıkla, kitap yazan yerden "yeni.xls" seç, sonraki sayfa kısmında da "sona taşı" seçeneğini seç, bunu 38 kere tekrarla :)

dosyalarin hepsini tek klasöre topla. bos excele asagidaki macro'yu ekle ve path kismini degistir.

Sub GetSheets()
Path = "C:\Users\xx\Desktop\xxx\"
Filename = Dir(Path & "*.xls")
Do While Filename <> ""
Workbooks.Open Filename:=Path & Filename, ReadOnly:=True
For Each Sheet In ActiveWorkbook.Sheets
Sheet.Copy After:=ThisWorkbook.Sheets(1)
Next Sheet
Workbooks(Filename).Close
Filename = Dir()
Loop
End Sub

Firmalarin kendi sitesinden (2 yurt disi isimi de boyle buldum)

Ulkelerin populer is arama sitelerinden.

Monster.com gibi farkli ulkelerde de hizmet veren is sitelerinden.

LinkedIn üzerinden başvuruyordum ben. 3 hafta öncesi itibariyle iş buldum şimdi çalışma izni süreci başladı.

linkedin ve uygun firmalarin kendi sitesinden

Meslek?

Bilgisayar mühendisi ve işsiz :(

Yurt dışında iş bulanların hepsi mühendis mi, tercümanlar iş bulamaz mı?

almanya icin xing, stepstone ve monster iyidir.

Calisma bakanligi ya da gocmen dairesi ile isleri takip edecek, basvuru ve yazismalari yapacak birisi lazim Polonya'da. Bu islerde genelde sirketler gocmen avukatlik burolari ile calisiyorlar.

Calisma izninin cikmasi iyi ihtimalle 3 ay surer. Vize genelde 2-3 gunde cikiyor calisma izni olunca.

Polonyayı bilmemekle birlikte genel avrupa da hatta türkiyede bile böyle olduğundan benzer olduğunu düşünmekteyim. Şirket çalışan için çalışan o ülkeye gitmeden çalışma izni için başvurur çalışma izni çıkar sonra çalışan kendi ülkesinden konsolosluğa oturum için başvurur gider. Elbette ki ülkeye turist yada ticari vizeyle girip içerideyken de bu işlemler yapılabilir fakat bazen tekrar tr ye dönüp oturum için başvurmak gerekebiliyor.

Ülkeden ülkeye değişse de 2 ay alabilir burada bir kaç anahtar faktör var sizin için bir şirket fransızsa polonyada şubeleri var mı? İki bir meslek mi icraa ediyorsunuz doktorluk mühendislik gibi yoksa genel bir iş mi yapıyorsunuz satış vs. gibi bunlar süreyi etkileyecek hatta kabul görmemeyi sağlayacak faktörler. bir not misal litvanya için şirketlerin önce gazeteye ilan verip 2 ay bir litvan araması gerekiyor bulamazsa izin veriyorlar yabancı alımına tabii bu işin resmi yani her zaman böyle olmuyor.

danışman pozisyonunda çalışıyorum ve sektörüme göre kalifiye eleman sayılırım. Bu konuda sorun çıkaracaklarını sanmıyorum, 35 farklı milletten çalışanlar varmış.

2-3 ay ise güzel bir süre benim içinde. Buna ek olarak benden araştırmamı istediler nasıl alınır diye.

1. onlar oradan başvuracak çalışma izni için
2. ben buradan o belgelerle oturum için başvuracağım

polonya değil ama bi kuzey ülkesi için 6-7 ay kadar sürdü, üstelik belgeler, kontrat vs çok düzenli olmasına rağmen. Mülteci akını işleri biraz aksatıyor.

ben de 3 ay kadar sürer diye biliyorum. senin tr'de bsavurman icin sana bir kontrat vermeleri gerekir sanirim. en temizi polonya'nin göcmenlerle alakali bakanliginin internet sitesine bakmak, ingilizce versiyonu vardir. orda izlenecek adimlar yaziyordur.

Ben odev yapmayı dersle uğraşmayı seviyorum, ders geçmek beni korkutmaz diyor. Hatta var mi bilmiom ama çift ana dal hayali var, bu çocuk günde minimum on saat ders çalışabilen biri. Odaklanma ya da kendini vermeme gibi problemleri olmuyor.

Tıp kesinlikle istemiyor.

belli ki ders calisan bir cocuk aylaklik etmiyor. 1-2 sene kayip sayilmaz. insanlar istemedigi bölümleri okuyup bir ömür mutsuz oluyorlar. istemedigi birseyi yapmasi icin telkinde bulunmayin yoksa hayati boyunca sizi suclar istedigine ulasamazsa.

ulaşım bedava olduğundan kalabalıktan kaçmak zor iş, onun haricinde tavsiyem bahçeköy fidanlığı

Maçka parkı? Mangalcı yok en azından.

riva- elmas burnu

-Koç yarı burslu endüstri (başka bölümden çap ile -koçta oldukça kolaymış bu işler)
+mış'lı şeylere güvenmeyin. "vizelerde çalışayım, finalde yatarım" tarzı cümlelere benziyor bu çap yaparım yüksek yaparımlar. sadece endüstri halini düşünsün, çap olursa ekstrası olur.

mühendislik ve tıp baya baya farklı alanlar. eğer doktor olmak istiyorsa tıp okusun :) istemeyen kişi sadece puanı yetiyor diye tıp okumasın abi, sonra görüyoruz doktorları.

boğaziçi kimya'dan mezun olup kimya ile ilgili bir iş yapan bir tanıdığım yok. bir kısmı mt olarak bir yerlere girdi, bir kısmı pazarlama gibi alanlara geçti. kimya mühendisliğini öyle düşünsün kardeşin. boğaziçi mezunu olunca belirli bir okul kültürüyle mezun oluyorsun bu da bölümün her ne olursa olsun ilerde bir + sağlıyor.

Tıp aşkı falan yoksa Acıbadem'de üzerine para vererek işkence çekmesin.

Boğaziçi kimya müh. 456 puanmış. Çanakkale Onsekiz Mart Tıp 455 puan. Ondokuz Mayıs, Abant İzzet Baysal, Trakya, Karadeniz Teknik de yaklaşık 450. Bunlar varken gidip de Acıbadem'de yüzde elli tıp okunmaz. Tercih planınız kötü.

okumadım ama tıp yazsın.

Tip istiyorsa yazsin. Yalniz onunde sonunda girecegi 2 sey: tus ve atamalar. Ustune para verip semdinli'ye falan gidebilir yani. Acibadem mezunlarini da verdi, tus basarisina bakin

kafa karışıksa demek ki illa tıp ya da mühendislik olsun denmiyor demek ki, bence boün kimya, orda okurken kurumiçi yatay, çap ya da yandal fırsatlarını değerlendirir, acıbademde iste para verip tıp okumaya gerek yok

kardesin girisken bir tipse ya da bu alanda kendini acabilecek bir cocuksa koc endüstri. basarili olup ayni zamanda kendi networkünü olusturabilirse güzel isler yapar. ayrica üniversitenin yurtdisiyla da cok baglantisi var.

bogazici kimya sirf bogazici diye yazilmaz. Ilgisi varsa yazsin, yatay gecise güvenilip üni.de bölüm secilmez, hayatinin kumari olur.

sosyal iliskileri daha kisitli icine kapanik bir tip ise acibadem tip yazsin.

Spi var. Bence yine de guvenilir dernek araciligiyla yapin, cunkunkontrolu olmus olur. Diger turlu parayi alip, cocugu yine okula gondermeyebilirler. Dernegin ne kadar cok butcesi olursa o kadar cok cocuga ulasabilecek.

edit: www.smallprojectsistanbul.org

Dernegin buldugu cocuk zaten okula gidiyo demek yanlis cunku dernek para oldukca cocuk buluyor.

neden bir turk cocuk degil? ayni durumda olan hatta o suriyelilerin yararlandigi haklardan bile yararlanamayan fakir turk aileler var. neden onlarin okumaya calisan cocuklarini dusunmediniz? suriyeli cocuk okutmak bence mantikli degil, zira geri gidebilir ulkesine.. diyelim ki kaldi, bir turk cocugu kadar turkiyeye kalben bagli olacagini da sanmiyorum. bence turk bir cocuk okutmak bu ulkeye daha cok yarar saglar..

wagner love +1

Wagner +2

Wagner+1

wagner +1

hali hazirda sistemin icinde bulunan bir cocuk, ailesi fakir de olsa cevrenin destegiyle egitime ulasabilir diye düsündüm.

yanlis düsünüyorsam düzeltin, uzun yillardir Türkiye'de degilim. Memleketim olan kücük bir anadolu sehrinde bile, cok fakir mahallelerdeki cocuklarin hepsi okula giderdi. istanbul gibi yerlerde elbet vardir ama ben cocuk isci olayinin -kendi memleketimde- suriyelilerle birlikte patladigini duydum/gördüm.

o sebeple suriyeli demistim.

önce wagner love +1

Sonra, suriyeli bir çocuk okutmak belki vefalı bir kişiliği varsa ileride seni daha çok mutlu edebilir ama günümüzde hali hazırda acımasız kapitalist sistemin ezip suyunu çıkarttığı türk toplumunun suriyelilerden daha fazla yardıma ihtiyacı var. Savaş nedeniyle ülkesini terk eden bir toplum başka ülkelere sığınabilir ya da mevcutta bulunduğu ülkenin sosyal yardımlarından faydalanabilir ama kendi insanlarımız için durum böyle değil, mesela bir türk çocuğu gidip kendi devletine ben okumak istiyorum beni okutun diyemiyor bu yüzden türk okutmak her açıdan daha mantıklı. Belli ki bir iyilik yapmak istiyorsun ama kanımca seçimin yanlış.

e-devlette sorgulama yaparsaniz cikar (sanirim).

Memurlar nette maas hesaplama motoru vardi. Oraya bir bakin isterseniz.

@kimse, E-Devletten çıkmıyor şu anda. Emekliliği daha yeni belli oldu.
@nekolaytezla, Memur emeklisi değil, işçi emeklisi. Ama bir bakayım.

300'bine bahçesi natamam 5+1 villa almıştım 2 yıl önce, geçen sene temmuzda 265 binini ödemişken satmak zorunda kaldım. 2 dönüm bahçeli 330 metrekarelik süper bi evdi.
Merak edecekler için lokasyonu İstanbul/Tepekent.

Çok içime oturdu.