karfur'dan bunu aldım.

www.carrefoursa.com

amazon video, netflix, spotify, youtube vs her bok var. görüntü kalitesi iyi, arayüz hızı da idare eder. çerçeve malzemesi pek iyi değil ama pek takılmıyorum ona ben.

plazma tv derken plazma tv'den mi bahsediyorsunuz?
yoksa büyük ekran led tvlerden mi bahsediyorsunuz?

öncelikle plasma alma. çok elektrik yakar ve artık kalmadı plasma tv.

eğer yok genel olarak TV bakıyorum ise sorun.
-odanın büyüklüğüne göre bir ekran boyutu seç
-akıllı tv olsun
-eğer internetten tv izliyorsan ve iyi bir internet bağlanın varsa 4k çözünürlük olsun.

maalesef plazma tv lerin üretimine led tv ye göre maliyetli olduğu için son verildi. artık çizgi film seyreder gibi tv seyredeceğiz.

plazma kalmadı ama kontrast senin için önemliyse oled alabilirsin. Aynı ekran boyutu için 2-3 kata kadar daha pahalı oluyorlar.

bütçe belirtirsen ekran boyutu ve marka için de öneriler gelir.

plazma derken büyük ekranlı tv kastetmiştim led tv'dir o zaman::D
bu arada 2000 civarı vermeyi düşünüyorum en fazla 2500 falan ya black fridayde bakayım diyorum.

www.hepsiburada.com

bu nasıldır?

Fransızlar "iyi bir peynir ayak gibi kokmalı" derler, peynir biraz böyle bir şeydir yani normal.

Vanli 2-3 arkadasim vardi universitede. 3 ogun yiyorlardi neredeyse. O bolgenin insaninin buyuk cogunlugu seviyor bence.

5-6 ay oldu süt ürünlerini toptan bıraktım ama askerliğimi Van'da yaparken kahvaltıcılarda yediğim güzelliklerin başında gelirdi otlu peynir, sanırım bunun da iyisi kötüsü var piyasada baya. Ayrıca fark ettiğim bir nokta bu peynirin tadı sağılan sütün mevsimine bağlı olarak değişmekte, yaz ve kış aylarında bariz tat farkı oluşuyordu.

Kendisiyle 20li yaslarda tanıştım ve severim. Alışmadığın icin garip gelmiştir

damak tadı hacı ya. benim dibim düşüyor mesela, olsa kaçırmam ama bulmak zor işte.

Çok severim.

peynirin hemen hemen her çeşidini severim. otlu peynir hariç.

prasinos +1

Küflü peynir var bizim oralarda, bildiğin özellikle küflendirilmiş ama lezzetli bana göre.

Bana Yasak ama bayılırım

leş moruk, haklısın.

Severim

bazen yerli malında çocukların yaptığı poğaçaları yerken denk gelirdi. bi ısırık alır, genzimi dolduran leş kokusuyla kendimi kusmamak için zor tutar, ayıp olmasın diye burnumu tıkayıp daha fazla çiğnemeden hemen yutmaya çalışır, devamını da yemezdim :(

Sevmem, genel olarak peynir sevmem.

Kokusu ve tadı çok ağır benim damak tadıma uygun değil. Yiyemediğim tek peynir diyebilirim. Bazen koyun/keçi peynirlerinden de çok kokan oluyor bir de onları yiyemiyorum.

Çocukken karşına çıksa alışırdın ama sonradan çok zor.

12.000 km/yıl.

3 ocakta aldım. Şu anda 33400

30000

2500-3000 km.

Hafta sonlari keyif icin kullaniyorum, genelde sehir disinda gezmeye gidiyorum.

Is guc varken 5bini gormuyor, issizken 20binlere gidiyor.

20bin. yarısı şehir içi yarısı şehir dışı.

10 bin-15 bin arası

hergun marsa basarim. ortalama 25.000km

12bin km. Hafta içi kardeşim işe gidip geliyor, haftasonu ben geziyorum arabayla.

30000 Hergün ve haftasonu

Hafta içi hergün işe git-gel 10bin yıkda.
Daha da dizel araba almam:))

11 yaşında, bir kez şehir dışına çıktım. 89 bin km’de.

22.000, haftada 3-4 gun.

20.000

12 15 bin arası. kmnin çoğu şehirler arası.yaklaşık 4 bini şehiriçi.

10.000
8500 şehir dışı boş beleş gezmeler.

Şehirlerarası yolculuklara göre 30.000-40.000km arası değişiyor.

Her gün iş ev arası, hafta sonu sağa sola gitmeler derken günlük 80-100km ortalama.

15.000. eşim işe gidiyor, çocuğu kreşe bırakıyoruz ve haftasonuna geziyoruz.

işimle evim uzak.mesaiye gidiyorum. arada hafta sonu gezmesi ve yılda 4-5 kere uzun yol.
yılda 30.000

Sadece haftaiçi okula giderken 15 bin ben yapıyorum. Gerisi değişiyor iki araba olduğu için.

Her gün. 30.000 ila 35.000

Şehir içi ve dışı ortalama 20 bin km.

Motorum var ama özendim ben de yazayım.

10.000 km/yıl.

özellikleri tam tutmasa da başvuran insanlar vardır, vardır yani neden olmasın. üniversitedeki bir arkadaş 2 hafta Danimarka'da kuzeninde kaldı diye facebookunda konuştuğu dillere Danca ekledi. çok var böyle kafa.

Gördüğü tüm ilanlara başvuran bir güruh var. En nokta atışı ilanda falan oluyor zaten 2000 başvuru, biraz daha geniş çaplı bir şey olursa 10000 civarına geliyor iki günde.

bazen değil çoğunlukla özellikle IT alanında ik cılar o kadar çok saçmalıyorlarki
yazdıkları kriterlerde tam uzman olabilmek için 5 ömür lazim öyle olunca başvuruyorsun tabi haliye hadi birde o kadar kriter yazdın o kriterin maaş karşılığı 20 000 TL ise şirket hem o kadar kriter yazıp hemde maaaş skalasını 2500 TL de tutuyor bu tip ik larda gerçekten çok aptal tipler çalışıyor

Bazen elektrik elektronik alanında ilanlar görüyorum, adamlar gömülü sistemlerden devre tasarımına, yabancı dile, ofis programlarına, çizim programlarına, plc'ye hakimiyet arıyorlar, hatta spesifik olarak güç elektroniği vs diye belirtiyorlar. başvuru sayısı 1500+.

Lan o kadar kalifiye adamın işsiz olmasına imkan yok. Benim gördüğüm sadece aranan meslek tutuyorsa başvuruyorlar, başka açıklaması olamaz.

@kimlanbu, o kriterlere uyup işsiz olan vardır çünkü verdikleri rakam 2000-2500, kim kabul eder?

Ayrıca bir sürü Suriyeli var, içlerinde mühendis olanı da doktor olanı da var. Geçen bir iş görüşmesinde kadın falanca ülkede doktor denkliğini alamadığı için X bölümünde çalışan Gabonlu var demişti. Allah bilir sigorta bile istemiyorlardır.

başvuru yapmak nasıl olsa bedava. öz geçmişleri okuyan kişi düşünsün. o kadar öz geçmişi oku, aralarından doğru adayları belirle ve görüşmeye çağır.

Hadi arabayı anladık da telefon takip nedir ? Yerinde olsam telefonu işyerinde bırakıp çıkar giderdim akşamları.

şirketin verdiği telefonsa takip eder. kurumsal yazılımlar yüklüyorlar.
ya da telefon şirketinden konum bilgisi alabiliyorlar.

telefonun kendisi zaten takip cihazı. üzerinde gps var internet var. telefonu otobüse bırak, otobüsü takip edersin.

Telefonu değiştirdim zaten. Başka telefonda takılı. Ondan merak ediyorum sim karttan takip mümkün müdür diye

sim karttan takip sadece operatör sayesinde mümkün olabilir, direkt olarak hat sahibi şirkete bu bilgiyi vermezler. En azından bangır bangır reklamı yapılan bir servis yok bildiğim kadarıyla.

Telefon takip etmelerini de işi bilen birisi kolayca engeller. Takip yazılımını silersin, silinmemesi için taklalar attılarsa rootlar silersin.

Arabadaki takip sistemini de devre dışı bırakmak kolay, gps antenini sök, sadece hassas olmayan gsm üzerinden takip edebilirler. Takip sistemi 1-10km hassasiyete kadar düşer. Takip sistemlerinde enerji kesilse de bir süre daha götürecek pil bulunuyor, o yüzden gücünü kestikten sonra bir kaç saat beklemen gerekebilir.

Arabaya hiç dokunmak istemiyorsan da çok ucuz paralara jammer satılıyor, takip ünitesine yakın bir yere koyarsın, sinyal alamazlar. Takip sistemleri 10.000 konum vb verileri biriktirip hat geldiğinde gönderebiliyor. o yüzden jammer devre dışı kalınca verilerin merkeze iletilmesi olası. Gsm anteni genelde dahili oluyor ve söksen bile hat çekebiliyor o yüzden gsm anteninin söktüm iş bitti diye düşünme

Takip sistemi tasarlamış birisi olarak söyleyeceklerim bu kadar :)

sim üzerinden zor. servis sağlayıcıyla merdivenaltı sözleşme yapılması gerekir. bunu yapabilecek firma sayısı bir elin parmaklarını geçmez. he sistemde (kanun sistemi) bir açık bulup baz istasyonu verilerini de müşterilerine sunmaya başladılarsa bilemem. normalde bu tür bir veri sağlamak yasak çünkü. ama telefon şirket telefonuysa her türlü izlerler.

telefon sirket telefonu ise ve oparatorlerin isletme paketlerin kullaniyorlarsa bu paketler takip sistemi sunuyorlar. (ornegin vodafone is ortagim, turkcell kurumsal). telefonun belli araliklarla birkac saniyede bir oparatore ben burdayim, iletisime acigim mesaji gonderir. oparotorler o an bagli oldugun ve bu mesajin geldigi gsm vericisi yolu ile konum belirler. bu gps konum belirlemeden farklidir. gps cok hassas konum belirler yaklasik 1 metreye kadar hassaslikla konum berlileyebilir. ama alisveris otoparklari, buyuk binalar, tuneller gibi yerlerde sinyal alamadigi icin konumu kaybedebilir. ayrica telefonun pilini hizla tuketir. ama gsm oparatorleri uzerinden konum belirleme hem hizli, hem de telefonun cektigi her yerde konum belirleyebilir. tek dezavantaji hassas degildir, belirlenen konum bagli olunan antene gore 1 km veya daha cok sapma yapabilir.

oparatorler telefonu ucak moduna aldiginda konum belirleyemeyecektir, ve konum belirleyememe nedenini eger telefonda ozel bir yazilim yok ise de tam tespit edemezler yani telefonun pili mi bitti, yoksa ucak modunda mi ayiramazlar. eger telefondan bir yazilim var ise bunu silebilirsin, ama bu konum belirlemeye engel degildir, genelde tek basina yazilim uzerinden degil ayrica gsm uzerinden de takip yaparlar.

eger hattin kendi ozel hattin ise oparatorlerin sirketlere konumunu vermeye kanuni olarak haklari yoktur, ancak savcilik yolu ile bu olabilir. ama hat sirket hatti ise sirket senin konumunu degil kendi hattinin konumu aldigi icin kanuni olarak bunu saglar. zaten sirketlerin hat verme sevdasi da bu yuzden istedigimde ulasayim, istedigimde konum alayim, masraflari da vergiden duseyim diyedir.

araclardaki takip sistemleri de hem gps hem de oparator uzerinden konum belirler. o nedenle sadece gps antenini engellemek yetmez, bu diger arkadaslarin bahsettigi gibi sadece konumun hassasiyetini azaltir, ama az cok birkac kilometre capinda nerede oldugunu cozebilir.

Vodafone’un bi reklami vardi sirket hatlariyla ilgili, urunlerinizin nerede oldugunu takip edin gibi. Reklamda da o firmanin kamyonu yoldaydi ofiste de anlik kamyon goruluyordu haritada. Demekki operatorden aliyorlar bu bilgiyi.

elma metafor çünkü

neyi temsil ediyor acaba

yasagi

@stavro o zaman yasak yememiz neden günah değil?

edit: s değil r olacaktı pardon .s

@stravo diğer yasakları metafor olarak almamışız ama.

@bruce'un dediğine geliriz ve aristotalian logic akar.

havva neden elma yerine yilani yememis diye dusunuyorum ben de.

sorunun cevabini bilmiyorum. elma gunah olsa, musluman ulkelerde elma agaci yetistirmek gunah sayilirdi. agacin dunya'ya ve insanlara ne zarari olabilir ki? bu durum mantiksiz oldugundan gunah kategorisinde olmamis olabilir.

edit: dinde mantik aranmaz. yok cunku. sorry. gec oldu yatayim.

@leonardo, caner taslaman gibi adamsın. mantığa aykırı olduğundan değildir. elma ağaçları, arkamızda yahudi saklanıyor diye bağıracaktı sanırım. o yüzden günah olmayabilir.

ne bileyim olm kitabi ben mi yazdim.

Elma yemek cennette yasakti. Bizi dunyaya postaladilar. Burada yasak degil.

@dont eat me ölünce cennete gittiğimizde yine yasak mı olacak? tekrar yiyip geri döner miyiz dersin? :D bug buldum.

@sour sen cennete gidemeyeceksin cunku cok sorguluyorsun. Dinden cikmissin zaten. :D

Hiçbir dini metinde yasaklı meyvenin elma olduğu yazmaz.

@adwokat gerçekten de öyleymiş. elma dolaşıma neden ve nasıl gir acaba

Elma SEx metaforudur. Elma yemiyeceksin yani cima etmiyeceksin denilmiştir ama zaafli Adem ve Havva yani insanoğlu nefsine yenik düşmüştür

Elma yani cinsellik yasaktir Ortadoğu dinlerinde.

yanlis bilmiyorsam kuran'da dogrudan elma olarak bir kullanip yok. yasak agacin meyvesi olarak gecer(bakara 36, araf 20, taha 121). bana gore bu bi metafor. yasak agaci ve meyveyi, sehvet ve zina bana gore. yasak meyvenin yenmesinden sonra edep yerlerinin acilmasini bu sekilde yorumluyorum.
www.kuranmeali.org
www.kuranmeali.org
www.kuranmeali.org

diyelim ki gercekten elma idi. elma cennette yasakmis, bu dunyada yasak olduguna dair bir sey yok. bu dunyadaki yasaklar: alkol, zina, yalan, domuz, faiz vs vs.

Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürme, yasak edecekler şimdi..

İncil'de "iyiliği ve kötülüğü bilme ağacı" olarak geçiyor yanılmıyorsam. Sadece cinsellikle alakalı olmaması lazım.

@kartallar

şeytanın kovulması hadisesi kuran'da da var. şeytana insana secde etmediği için allah huzurundan kovuyor. bunun üzerine şeytan "görürsün sen. ben senin kullarını kışkırtacağım." diye ant içiyor.

Elma gene iyi, Muhammed Suresi 15. Ayet'de cennetteki şarap ırmağından bahsediliyor. Sorguladıkça dinden uzaklaşılması da bu yüzden. Biri çıkıp diyecek "ama orada şöyle denmek istemiş". şimdiden cevabım : "he"

Ben baştan sona okudum, bi allah a inancım kaldı, din, kitap, peygamber gitti.

hiçbir dini metinde elma diye bir şey geçmiyor zaten. bilgelik meyvesi diyen de var, yasaklı meyve de, ancak elma lafı geçmiyor.

elma metaforunu avrupalı bi ressam kullanıyor ilk defa, şimdi ismini hatırlayamadım. o sahneyi resmederken yasak meyveyi elma olarak tasvir ediyor (belki elmayı çok seviyordu ressam, veya hiç sevmiyordu, belki de elmayı güzel resmedebildiği için onu tercih etti, bilmiyoruz). ondan sonra elma diye yayılıyor, yoksa işin orijinalinde elma diye bir şey yok.

@yemrem işte gerçek bir entelektüel. nasıl bulacağız? ne yaptıysam bulamadım. ressamı değil, konuyla ilgili herhangi bir yazı.

Cevap: Albrecht Dürer 1507
www.wikizeroo.net

ben "vintage desk lamp" der geçerdim.

"vintage" çalışmaz burada pek, ürün bence eski değil, reprodüksiyon.

fikir vereyim: www.google.com.tr

@ e haliyle

Teşekkürler. Tam dediğiniz gibi bulunuyor gerçekten.

Titanium Backup (root)
Nova launcher
Sayılırsa Spotify

iptv programı satın alırsan bir de üyelik alman gerekiyor. hangi programı satın aldın ?

iptv extreme pro diye bir uygulama

Yakalanırsan amatem'e yollarlar, kendin tedavi olmak istersen de işinde uzmanlaşmış bir psikolog/psikiyatriste gidersin. Durduk yere kendini etiket etmezsin.

Böyle bir mesnetsiz iddiaya yorum yapmak istemiyorum. Ahmet Kural ne yapmıştır nasıl yapmıştır umrumda değil kararı -umarım hâlâ öyledir- bağımsız yargı verecektir.

Amatem, satıcı olduğunuzu söylemezseniz sizi gizlilikle tedavi etmekle mükelleftir. Bu illete bulaşıp da sabıka kaydı olmayan biri akrabam olmak üzere iki yakınım amatem'den destek aldı, halen sicilleri temiz etiket falan da olmadılar. Ama elbette ünlü değillerdi ünlüler için farklı sonuçları olabilir. Özel klinikler de yardımcı oluyor bu konuda ayrıca.

Amateme gitmesi lazım. Reklam olurum diye gitmemiştir. Ayrıca bunlar kokain kullanıyordur, kokain öyle çok ametemlik bir durum yaratır mı bilmiyorum. Doktora gidip kokain beni dinç tutuyor, yanına viski falan içiyorum iyi geliyor falan ama bırakmak istiyorum demiştir.

Bunlar dedim çünkü kesin Sıla'da kullanıyordur :) Ünlü olacak, parası olacak kokain içmeyecekler öyle mi? Bunu söyleyen adamın öyle ''istihbarat aldım'' diye falan hava atmasına gerek yoktu. Parası olan adam kullanır yani, biliyorduk bunu zaten :)

Aşağıdakini öneririm ben yine de

www.altinbas.com

edit: önerdik ya onu da beğenmiyorsun işte. kalk gidelim elorelia.

edit2: bunun daha ucuzu da var, aralık olarak bunu verdin diye bunu gösterdim

tektaş almak zorunda mısın? beyaz altın şeklinde tektaş al.

@güzel bi alternatif vermiş kablelvuku. parmağımdaki ona benzer bişey benim de.

@elo, zorunda değilim, o yüzden alternatif soruyorum.

zen pırlanta da taşı ufak olanlardan bulabilirsin. Alacağın tepki tamamen karşındaki kişiye bağlı. Kadınlarda anlayamadığım bir pırlanta aşkı var.

Swarowskiye o para verilmez.
Elini her yikadiginda, kremlediginde kararacak filan.

1500e beyaz altin/altin va bulursun net. Hatta tektas da bulursun, kablelvuku guzel bi alternatif getirmis.

Sakin swarowski alma.

kuyumculara gidiyorsun, hatta mümkünse tanıdık bir kuyumcu buluyorsun. eritmek üzere ayırdıkları ikinci ellere bakıyorsun. oradan vintage tadında, farklı ve güzel yüzükler buluyorsun, birini beğenip temizletiyorsun. hem eşi benzeri zor bulunur bir yüzük oluyor, hem işçiliği farklı oluyor, hem de bütçene uyuyor :)

valla hocam
paranı harcama
normal düz bir altın yüzük al gec
tamamen boş bir para

@kablel beğendim yahu niye beğenmeyeyim. hatta en çok senin cevabını beğendim :)

teşekkür ederim tüm cevaplar için. beyaz altın swarovski'den daha mantıklı bir tercih olacak.

Renk körüyüm ve gözler aşırı bozuk. Olmasa denerdim

Eğitimi firma karşılamıyor, o parayı euro olarak maaşından çatır çatır kesiyor. Hayvan gibi stresli bir meslek. Gecenin kör karanlığında afrika’nın kuş uçmaz kervsn geçmez bir çölünün üzerinde yıldırımlardan fırtınalardan köşe bucak kaçmaya çalışırken türbülanstan uçağın götünü zor doğrulturken ve götünden terler akarken “amk böyle mesleğin” derken bulursun kendini, sonra gecen gündüzün belli değil. Saçma sapan bir uyku ve çalışma düzenin var. Sosyal hayatına veya hobine ayıracak vaktin çok az. Ve en ufak bir hatanda ya da sağlık probleminde o mesleği kaybetme ihtimaliye karşı karşıyasın. Ayrıca 65 yaşına kadar sürekli olarak eşek gibi ders çalışmak zorundasın. 6 ayda bir simülatöre, yılda bir kontrol uçuşuna, sürekli sınavlara ve kontrollere tabii tutuluyorsun.

İstiyorsan ol tabii ama, öyle uzaktan görüldüğü gibi “ooh şirket eğitiyor üstüne bir sürü maaş veriyor” gibi kebap bir iş değil. Kimse kimseye babasının hayrına yüksek maaş ödemiyor.

Kazanması zor diye biliyorum

güzel ama ingilizççe

matematik biliyorsan, yabanci dilin varsa ve sagligin yerinde ise kovala derim. kimseye babasının hayrına yüksek maaş odemez +1 dolayisyla otomatik pilota baglayip paralari indirdiklerini dusunme..

ulan gene yaramı deştiniz bak :'(

soru doğru değil bence. "neden pilot olamıyoruz ?" daha doğru olabilirdi -eğer ben bıraktıktan sonra çok şeyler değişmediyse-

şimdi bu masraf karşılayan firmadan kasıt thy ise bi kere orda dereleri tepeleri aşman lazım zaten eğitim aşamasına gelmen için. misal benimki tam 11 ay sürmüştü. ondan sonra da minimum 18 ay sürecek eğitim var işte düşün. hatta şu an tip eğitimi aşamasına gelmiş bir arkadaşım var ve thy'deki artık sıradanlaşan gecikmeler sebebiyle bu süreyi bile çoktan aşmış durumda. eğitim boyunca 2 asgari ücret alıyorlar. ama thy ye olan eğitim masrafını dolar üzerinden borçlanıp tl üzerinden maaş alıyorlar. son birkaç ayda ne kadar zarara girdiklerini sen düşün. sağlık şartlarına sahip olup olmadığını şu anda kesin olarak bilebileceğini sanmıyorum. bunu özel yetkiye sahip diyebileceğimiz birkaç hastane veriyor. raporun adı "class1". pilotlar bunu periyodik olarak alıyor.

bir de şunu bırakayım hadi: eksisozluk.com

bi kere pilot olmak öyle "thy ilan açmış başvurayım olayım" diye olmuyor. çok zorlayıcı bir süreçten geçiyorsun.

bu işe kpss'ye girmek ve memur olmak gibi yaklaşırsan çuvallarsın. havacılık, uçaklar seni heyecanlandırmıyorsa, gerçekten pilot olmayı istemiyorsan bulaşma.

taksi sürer gibi ehliyet alıp uçak sürmeyeceksin. sürekli eğitim, stres, sağlık, zaman problemleri olacak.

gün gelip "parası batsın" diyebilirsin.
ama bunlar beyaz yaka bir iş bulduğunda da olabilir.

iyi düşün, araştır. oradan mezun olmuş çalışanlarla görüş.

Cogu pilot kanserden ölüyor, kozmik radyasyon yiyorsun ucus boyunca. Baska riskleri de var, parasi iyi olmasa bildigin otobus soforlugu.

- O kadar insanın canının sorumluluğunu bizzat taşımak istemiyorum.
- Eğitim süreci uzun, eğitim şartları ağır. Eğitimin ardından belirli süre çalışmayıp istifa edersen eğitim ücretini ödemek zorundasın.

SP, PPL, CPL, ATPL lisans ücretlerini nasıl karşılayacaksın ? Onları da şirket mi karşılıyor ? Evetse hangi şirket, bilmediğimden soruyorum.

bununla bağlantılı olabilecek şu soru geldi aklıma, başka bir başığa da konu olabilir ama burada bilenler olduğu için buradan sormak mantıklı.

eğitim süreci (2 asgari aylıklı vs) bittikten sonra asıl meslek başlayınca eğitim masrafları düşünce pilotun eline aylık ortalama ne kadar ücret geçer reelde? ve bu süreç ne kadar sürer, yani eğitim masraflarının bitişi ne kadar zaman alır?

her zman ki turk mantigi ile sormussunuz soruyu, ayni soru butun para kazandiran hakiki meslekler icin var turkun kafasinda en azindan siz sonunu dogru baglamissiniz, madem bu kadar kolay elde etmesi ve super para kazandiriyor niye herkes yapmiyor? iste bunun cevabidir tum turkiye aydirmasi gereken.
hirsizlikla namussuzluka degil hakkiyla yetenegiyle caliskanligiyla para kazanan insanlari kucumsemeyin, olabiliyorsaniz buyrun, olun, olamiyorsaniz takdir edip kendi yolunuza devam edin.

@laptu,

140-160bin euro borclaniyorsun ve egitimden sonra ortalama 1000 euro kadar aylik olarak kesiliyor. kabaca 10bin lira civari kalir diye dusunuyorum. tabi bu borclanma 10 yil civari devam ediyor. topluca odeyip kurtulayim yok, egitim sirasinda ayrilayim dersen o gune kadar senin icin yapilan masraflari odemen gerekiyor. borclanma bitmeden ayrilma durumunda kalan borclari odemen gerekiyor (tazminat ayrica odemen gerekiyor diye biliyorum)

Nasil olundugunu bilmiyorum bilsem olurum

eğitimi gayet masraflı diye biliyorum.

bir arkadaş ekolünden biliyorum ne kadar doğru emin değilim ama firma seni sürekli denetimlere tabi tutuyor olana kadar. elendiğin an o firmayla bağın kesiliyor. çok çok stresli ve yıpratıcı bir süreç yani.

@a340, @sen de başını alıp gitme ne olur, açıkçası 10 bin TL de kalsa, 20-25 bin TL de kalsa türkiye şartlarında ortalamanın çok çok üzerinde net ücretler bunlar. startup için 2 yıla varan eğitim süreleri olsa da. o halde maddiyat yükümlülüğü, "neden pilot olmamalıyız" sorusuna bir cevap olamaz bence. cevaplardan en azından bu seçeneği elemeliyiz diye düşünüyorum.

Maddiyat yukumlulugu mesele degil, adamlar senden lap diye almiyor o parayi.
Ozel ucus okuluna gitsen bir ev parasi vereceksin ve egitim sonunda elinde lisans is ararken bulacaksin kendini. Yatirim cok buyuk ve risk yuksek. Bu yuzden bu isin en makul sekli THY deki gibi cadetship modeli.

1-Herkes icin harika bir is degil. Maasi iyi oldugu bir gercek fakat kimisi azicik asim agrisiz basim kafasinda. Bu insanlar icin cok da cekici bir meslek degil gecenin gunduzun haftaicinin haftasonuun bir birine karistigi ve ustune muthis sorumluluklarin oldugu bir is hayati. Bazi insan fazla hareketi sevmez, sabahim aksamim belli olsun ister.

2-Kazanmak cok da kolay degil. Bircok kisi is cekici gelse de cesaret edemiyor. Cok var boyle.

3- Sozlesme bedeli caydiriyor kimisini. O rakami gorup kazanmanin zorlugunu da dusununce vazgeciyorlar. 3te bir fiyatina ozel ozel ucus okuluna giderim bu
cilgin rakama imza atmam diyor adam. Ozel okula falan da gitmiyor %99'u gunun sonunda.
Zaten ozel gitsen de kazin ayagi oyle degil o da ayri konu.

BAllı varmış bi' tane o olabilir belki.

JB ve Red Label sek içim için üretilmiş viskiler değil, karışım amaçlılar daha çok o nedenle sek içmek zor olabilir. İrlanda viskileri nispeten daha yumuşak ve meyvemsidir Jameson veya Tullamore Dew deneyebilirsin. Bourbon (Amerikan viskisi) de daha tatlı ve vanilya/karamel notaları içerdğinden daha rahat olabilir. Jim Beam/Jim Beam Black önerebilirim. Gentlemen Jack'i hiç içmedim ama içiminin çok rahat olduğunu duymuştum ancak o biraz tuzlu gelebilir normalde viski içmeyen birine. Ballı viskileri deneyebilirsin ama onlara da pek viski denemez bence (Jack Daniels Tenessy Honey ya da Jim Beam Honey). Bunların dışında Dimple ya da Johnnie Walker Black Label da önerebilirim.

(bkz: aberlour)

bu biraz alışma meselesidir. benim de yüzüm ekşiyordu başlarda şimdi mis gibi. gentleman jack varsa onu dene.

single malt viskileri araştırın, bölgelere göre bakınca mutlaka damat zevkinize uygun olanını bulacaksınız.

Kimin surati olduguna gore degisir tabi. :)
Jameson, Glenlivet diyeyim ben de.

woodford reserve, bullet rye whiskey bilene sordum, boyle dedi. buyuk migroslarda veya en kotu ihtimalle macrocenter da bulabilirsin dedi.

Öyle bir dünya yoktur. Burada benden daha sağlam viskici yoktur inan bana.

ben de jameson diyorum. şişeden kafaya dikilip içilesi oyşş

Bourbon veya irish

kaliteli viskiden anlamam ama piyasadaki jb, red label, black label, blue label, jack daniels, ballentines, vat 69 ve adını hatırlamadığım pahalı/3. sınıf viskileri denedim.

Aralarında en tatlı içimi olan açık ara chivas regal'di. Viski gurmelerinin daha iyi önerileri olacaktır ama piyasadaki en kolay içimi olan cr.

jack daniels'ın ballısını önermişler ama viski değil o, likör. Azıcık viski tadı var sadece.

hocam
sek icmenin sırrı
boz buzlu icmek

kaliteli single malt viski daha yumuşak olacak diye bir kaide yok, hatta türüne göre daha bile ağır ve kokulu olabilir. viski seven ve içmeye alışanlar için single maltlar yumuşak ya da içimi kolay gelebilir ama normal viskiden nefret eden birinin bin liralık single malt sevmesi pek mümkün değil, en azından aradaki fark akla kara gibi olmaz. o yüzden beklentini düşür ve içtiğin şeyin tadını kavramaya çalış, kendini yüz buruşturmaya değil de anlamaya odakla, yuttuktan sonra ağzında kalan tadın yediğin başka nelere benzediğini anlamaya çalış. alkol bu, tabii ki surat ekşitecek ama viskide de ararsan bulunacak tatlar var.

öte yandan, olmuyorsa zorlamanın da alemi yok. ben bu kadar konuştum ama tadını özellikle sevdiğim ya da aradığım için içtiğim bir alkol yok cardinal melon haricinde; zaten tadı güzel diyebileceğim tek alkollü içki de o zaten.

Jameson. İçemedim dersen gel buradayım.

Proper twelve

Bruce +1

ayrıca (bkz: seks işçiliğinde surat ekşitmeyecek kişi)

@king yok ya, bu viskinin hastalari viskiye asla buz koymuyorlar, seyreltmesin tadini bozmasin diye, sirf bunun icin buz seklinde taslar var onlari da buzlukda sogutup viskinin icine atiyorlar. bir damla suya bile tahammulleri yok.

bir de viskinin kulturel koken oldugu yerlerde cok farkli anlamlari var bir cesit hayat kaynagi falan gibi goruluyor.
tabi burada 200 yil falan oncesinden bahsediyorum, belki daha eski...
misal eski zamanlarda su kaynagi temiz mi kirli mi belli degil, fakat alkolde mikrop uremedigi icin resmen tehlikesiz icecek olarak goruluyor, yine eski zamanlarda bir yerin mi agiyor, hop viski ile uyustuyuorsun kendini, yaran mi var, hop viski ile temizliyorsun yarayi, cunku alkol orani yuksek resmen yara temizleyici gibi.
yani eski zamanlarda diyelim ki biri seni vurdu, kursunu cikarmalari lazim, biraz yaraya viski dokuyorlar, biraz kursunu ciakracak alete dokuyorlar, biraz da sana iciriyorlar, hayatini kurtariyor.

bence icilen seye olan duygusal kulturel baglilik da onemli, viski ile burbon arasindaki farki okuyarak baslayabilirsin. bunlarin arkasi hep tarih dersi resmen, sampanya ile prosecco arasindaki fark gibi birsey. bizim kulturumuzde de biraz var. rakiyi raki kulturunden ayirabilir misin? cinayet olur.

demir taht kalacağını sanmıyorum, kalırsa da pek bir özelliği kalmayacağı için özellikli bir karaktere kalmaz; jaime'ye sonlardaki iyi niyeti içn ufak bir teselli ikramiyesi olsun derler bence.

Game of Thrones her sezonda "yok ebesinin" dedirttiği için gene sürpriz sonlu olur. Ben Jon Snow dedim ama tyrion lannister bile olabilir.

cCc JON SNOW cCc

bana göre senaryo da öyle ilerliyor, yasal varis sıfatına alıyolar kaç yıllık snowu.

kesin sansa olacak

silme bu duyuruyu sonunda ne çıkacak bakalım kim kazanacak.

@senialanaglasin
dizide kesin olmasa da en azından kitap ya da diziden birinde sansa’nın kesin the queen olacağını düşünüyorum ben de

sansa sinsi, jon snow kardeş bagından onun dediklerini yapar.

leylekleri ateş atan sarı saçlı huysuz ve tatlı kadına kalabilir. fakat lakin ki öyle değildir. demir taht yok olur tahminimce. bu eski bekçilerden kitap kurdu tontiş elemanın hikayesini merak ediyorum aslında. bence ak gezenler hakkında o ve brandon çok şey biliyor.

yorumumu remember remember 5th of november gibi saçma ama günün anlam ve önemine uygun bitirmek istiyorum. iyi akşamlar.

Aynı durumdayım, yaptıracak gibi oluyorum ama sonradan "pff zaten dövme tam içime sinmedi" diyip erteliyorum. Ya cidden içime sinmiyor ya da baskıladığım korkum yüzünden kesin karar veremiyorum; her halükarda tenime saniyede yüzlerce iğne darbesi alacak olmak fikri beni ürkütüyor.

Hayatında fobi yenme tecrübesi varsa başarabilirsin aslında çünkü aslında o kadar acıtmıyor cidden, klişe ama kafada bitiyor.

acı ile ilgili kendi tecrübemi aktarabilirim. sağ omzumun arkasında küçük, sol omzumun arkasında büyük, sağ bacağımda ise bayağı büyük dövmem var. ilkinde hiç birşey hissetmedim ama zaten dolgusuz ve basit bişeydi. sol omzumun arkasındaki dövme oldukça dolguları olan ve uzun süren bir dövme olmasına rağmen acı hissettiğim tek yer koltuk altıma doğru uzanan kısmıydı ki orada deri daha ince ve kemiğe yakındı.

ancak sol bacağımdaki dövmemde bir gece önceden çok içmek gibi bir hata yaptığım için inanılmaz canım acıdı. alkol damarları genişletip kanamayı arttıran bir etki yapıyormuş. eğer öyle bir hata yapmasam o acıyı da çekmeyeceğimi düşünüyorum. sonuç olarak kemikli bölgeye ve ince deriye yapılan dövmeler görece olarak acıtabilir ancak onun dışında dövmenin düşünülen kadar bir acısı ya da hissi olmuyor. tabi bünye ile de ilgili bir durum.

m.youtube.com

3.20yi izle ve vazgec :)

Hayır acımıyor. Yaptırasın varsa acıdan korkmana hiç gerek yok.

derinin ince kısımları daha fazla acıyor diyebilirim. ama o da bir süre devam ediyor sonra uyuşuyor ve pek bir şey hissetmiyorsun. nerene yaptırmayı düşünüyorsun mesela?

geçende kol içine yaptırdım, kedi tırmalasa daha çok acırdı o kadar söyleyeyim. telefonla falan oynadım dövme yapılırken.

çok büyük bi dövme yaptırmayın o zaman. benim de iğneyle alakalı korkularım vardı, o yüzden ilk dövmemi siyah düz yazı şeklinde yaptırdım. internetten "neresi en az acır" diye bakmıştım. yıllar geçti, hala çok acıdığı söylenen yerlere dövme yaptırmaktan kaçınıyorum nedense.

Ben kendime şunu hatırlatıyorum, size de tavsiye ederim: dövme sadece yapılırken acıyor, o da acıdığı kadar işte. Dövmeniz bittiğinde devam eden bir acı değil o. Dolayısıyla o anda dişinizi biraz sıkmanız yeterli. Hatta şöyle söyleyeyim, dövme sanatçınız kimse elinde makine ile temas ederken hafif bir acı, adam/kadın makineyi çektiği anda yine normalsiniz.

Ben dövme acısını birşeye benzetsem güneş yanığına benzetirdim, öyle bir his zira. Aynı yerin üstünden tekrar tekrar geçerlerse biraz acıyor, mesela watercolour falan yaptırırsanız aklınızda olsun.

yaptırdığın yer önemli.
genel olarak acıtmaz ama aşağıdaki gibi bir liste var. (bende kol içinde var. çok ince ve bir süre sonra müptelası olabileceğin tatlı bir acı vardı. korkulacak kadar bir acı hissetmedim. dediğim gibi müptelası bile olursun o acının :))

---
Acıdan hoşlanmayanların uzak duracağı kırmızı alanlar:
Ayak altı, diz kapağı, baldır içi, koltuk altı, kol içi, kulak çevresi, boyun, omurga üstü, kuyruk sokumu, kaburga altı, kafa derisi, meme, dudak içi, parmaklar

İki kolumda da dövmem var, acısı bağımlılık yaratacak kadar güzel bir acı. Yalnız dövme yaptırırken heyecan yapıp tansiyonu düşen ve ara vermek zorunda kalan arkadaşlarım da var.

Acıyı tarif etmek gerekirse kolunu yanlışlıkla bir yere sürtmüşsün gibi.

Belli bölgeler çok daha hassastır, misal boyun, göğüs, diz altı, kasık.

nike airmax ve airmax tavas.

Her gun ayni ayakkabiyi giyince ayakkabinin tillahi gelse dayanmaz.

2-3 cift alip donusumlu giyin. Skechers iyi ama cok cabuk yamuluyor.

Skechers go walk’lara bakabilirsiniz. Siyah olanları hem şık hem aşşşşşırı rahat.

Pumadan bu ayakkabi aldim gecen aşırı rahat. Outletten aldim hem de 190 tl. Foam tabanli olanlara bi bakin.

öğretmene öğretmenler gününde ne alınır ?www.eksiduyuru.com

adidas alphabounce al.

air maxlerin üstüne rahat ayakkabı yok skechers fiyatları çok abartı.

kesinlikle bu ayakkabı www.skechers.com.tr

4 yildir skechers giyiyorum, harika. abd’den aldigim icin tr fiyatlarini bilmiyorum ama 50 dolara aliyorum abd’den. Memory foam modellerini giyiyorum.

@kuehles zaten genelde nöbetçi olduğum günler giyiyorum spor ayakkabı ama ona rağmen çok dayanmadı.

@mariopasa link ölmüşş :(

herkese teşekkürler. tavsiyelere bakacağım.

Sony'nin görüntü işlemesinin diğer markalara fark attığını düşünüyorum. Hem andorid tv, istediğin programları yükler kullanırsın.

720p, 1080p filmleri usb belleğe atıp bir mağazaya gidip yerinde test et, farkı kendin gör. Yan yana karşılaştırdığında sony renklerin canlılığıyla zaten kendisini belli edecek.

Ben 55" kullanıyorum, 6 metre çok uzak oluyor, bu yüzden tv'nin yerini değiştirdim.

Yayın kalitesi 1080p olursa rahatsız edecek bir fark göremezsin.

edit : bir de sesli dokunmatik kumandasını netten bulup alırsan tadından yenmez.

uydudan hd kanalları izlerseniz sorun olmuyor. 4k zaten koca bir yalan ona hiç girmeyeyim. 65 ve 55 kullanıcısıyım. 65 de mesafe 2-3 m, 55 de mesafe 1-1.5 m.
sıkıntı yok.

Sony xf9005 var 65 inc baya memnunum.

Kimlanbu +1 alabiliyorsaniz Sony alin baya iyi alet

Samsung 75 inch kullanıyoruz onda bile bozulma yok. 65’te hiç olmaz.

en azından vlookup, pivot table, vb. yapabilmeni bekliyor olabilirler.
(git: tengiz.net)
(git: www.bilgeadam.com)
(git: vidoport.com)

Spesifik bir işse onunla ilgili fonksiyonlara hakim olmanızı beklerler. Mesela finans ya da istatistik gibi. Ama genel konuşmak gerekirse yukarıdaki cevabı doğru kabul edebilirsiniz. İleri düzey diyip. Makro yu vba yi kast. Etmezler. Bunu isteyen genelde özellikle. Belirtir

TR'de genelde basit bir toplama, hücreleri boyayıp filtreleme "excel bilmek" olarak görülüyor. bir kaç formül iç içe kullanmayı bilenler genelde "ileri düzey" yazıyor.

Bana göre ileri düzey basit makrolar yazabilmek civarında.

Pivot table, vlookup ik departmanlari icin ileri duzey sayiliyor.

Gercekte ise oyle degil, ben egitimine gitmistim catir catir index match, goalseek kullanman gereken islere ileri duzey deniyor.

Makroyu excel egitimi disinda tutuyorlar.

Vlookup, index match, sumifs temel önemliler. Onun dışında, bir şey yapman gerektiğinde excelin sınırlarını bilecek kadar biliyor olmak lazım. Bazen dandik bir len fonksiyonu kontrol amaçlı bir işte baya süre kazandırıyor. Mantığı kavramak lazım yani. Chandoo.org tavsiye ederim ben de öğrenme amacınız varsa.

Grafik, yazilim, linkleme, fonksiyonlar... gecen hafta ilk kez hlookup kullanmam gerekti.
En onemlisi excel boyutunu sisirmeden yapabilmek. Dashboard yapabiliyorsan biraz bisey biliyorsun denilebilir.

Birçok ilanda dediğin gibi bazen saçma talepler olabiliyor. Ancak 2-3 yıllık tecrübe jr. için çok değil. jr. dedi diye yeni mezun almak zorunda değil. Senior olmak için 2-3 sene çok az. Bir işin 'tecrübelisi' en az 5 yıl deneyimli olmalı bence.

Swift konusunda bence yanlış anlamışsın. Swift bilen ve 5-10 yıllık deneyimi olan diye bir ilan görsem yadırgamam. Oradaki deneyim iş deneyimi, yazılım deneyimi çünkü. Swift sadece bir dil. Nasıl algoritma kuracağını bilen biri için dili öğrenmek sorun olmaz. Swift yeni diye deneyimsiz, algoritma kurmayı bilmeyen birini işe almak istememek anormal değil. Bu biraz şuna benziyor; ingilizce türkçe sözlüğü ezberleyip gramer bilmeden ingilizce konuşmaya çalışmak.

Excel için bence ileri düzey bilgisi makro yazabilmek olmalı. İşverenlerin beklentilerini bilmiyorum ama formüllerle yapamayacağın şeyleri makroyla 2 dakikada halledebiliyorsun. Bunu yapamaysan biri 'ben ileri düzey excel kullanıcısıyım' demesin. Bilmeyen ileri düzey ise, makroyu yalayıp yutmuş adama ne diyeceğiz?

İleri düzey excel bilgisi :

1) Bütün formüllere en azından aşina olmak
2) Tablo işleme, filtrelemeye hakim olmak (Pivot table, lookup, conditional formatting)
3) Verilerin grafiğini çıkarabilme
4) Excel'in sınırlarına ulaştığında makro ile devam edebilme. (Örneğin bir web sitesinden veri çekmek, bir siteye excel'deki verileri girebilmek)
5) Çok büyük dosyalarla çalışıyorsan ve performans gerekiyorsa power query, power bi gibi uygulamaları bilmek.

bağlanılır hocam sonuçta hdmi ile bağlıyorsunuz televizyonun ne olduğunun bir önemi yok

mi box'ı uydu alıcı gibi kullanamazsın, uydu alıcısı alman lazım.

Uydu alıcısı ayrı, andorid box ayrı. Bahsettiğin cihaz ile sadece iptv izleyebilirsin, uydu girişi vs yok.

Aliexpress'te uydu girişli android tv box'lar var ama fiyatları 70$ seviyelerinde geziyordu.

madem tv android smart iptv programını satın al (bir kaç euro), ondan sonra senelik 100-200tl civarına iptv hizmeti satın al, binlerce kanal var, kanal geçişleri de anında oluyor. Ücretsiz bir sürü program var ama neredeyse hepsini denedim, en aklı başında program smart iptv.


illa uydudan izleyeceğim dersen de max 100-150tl ye dünya kadar cihaz seçeneğin var. ikinci el alsan bile olur.

mi box'ın benim tv için avantajı ne olabilir peki hocam?

netflix, blutv, youtube vs.'yi sorunsuzca izleyebilrsin. harddiskten film atip altyazili vs izleyebilirsin. ip tv alip illegal yayinlari takip edebilirsin.

uydu alicisi gorevi gormez ama.

Cevaplar için teşekür ederim, benim Android tv'nin özelliklerinin üstüne pek bir şey katmayacak o zaman. Es files ve benzeri programları yükledim zaten, filmlerde sıkıntı yok. Benim derdim kanal çeşitliliğinin az ve sıkıntılı olması.

İptv yi araştırıp kullanmak lazım sanırım.

Klasor klasor kategorilendirilmis vaziyette bende. Chrome kullanıyorum.

Aynı şekilde bende de klasör şeklinde chrome tarayıcımda kayıtlı. Nerden girersem google hesabıma ordan açıyorum hepsini.

Yer imleri araç çubuğunda çok sık kullandığım sitelerin sadece ikonları var. Adları siliyorum. 40 civarı ikon sığıyor.

İşle alakalı yer imleri için de klasör açıyorum misal c#, arduino, dc motor diye. Bir sür sonra klasörler de şişiyor, aramak istediğim şeyleri yer imi yöneticisini açıp aratıyorum.

tr.aliexpress.com

çoğu android box lisans sorunu nedeniyle netflixi en fazla 480p oynatıyor. eğer netflix izleyeceksen buna dikkat etmeni öneririm.

donanım haberde dev bir anroid tv box topici mevcut.

İnternette biraz araştırdım. Proxy siteler aracılığıyla bağlanarak ya da google chrome'un javascript özelliğini kapatıp siteye bağlanarak kopyalama korumasını aşmak mümkünmüş.

baktığım link de bu: www.shoutmeloud.com

firefox'ta okuyucu görünümü aç diye bir şey var. kopyalanabilir oluyor. chrome'da da aynı özellik olması lazım.

firefox kullanıyorsa"no script", chrome kullanıyorsan da "scriptsafe" eklentisi kur. Kopyalamaya izin vermeyen sitelerde açarsan sağ tuşu kontrol eden scriptler dahil hepsi devre dışı kalır, rahat rahat kopyalarsın.

ben de sormuştum burada.
chrome'da ctrl+p yaptiginda veya sağ üst köşeden yazdır'a bastığında çıkan pencerede seçebiliyorsun.

yapmak istediğini anlamadım. Zaten wordpress'te admin paneli var?

hiç wordpress'e bulaşmadan, ayrıca; atıyorum siteadı.com/admin gibisinden bir giriş ayarlayım

yukarda bahsettiğim sayfa ekleme çıkarma, içerik düzenleme gibi çok basic işlemler için menuler koyayım burdaki değişiklikleri de wordpress olan siteyle ilişkilendireyim.

benden başka kimsenin wordpress admin şeysine girmesine gerek olmasın gibi.

hocam o dediğin için plugin olabilir ve fakat kullanıcılara rollerine göre ayrıcalık sağlayarak dediğin şeyi yapabilirsin. Atıyorum contributor dersin birine, ayarları değiştiremez ama post atabilir..

şuradan bakınız: www.wpbeginner.com

subdomain kurabilir ya da bir uzantiya basit baska altyapilar kurarak baskalarina kullandirabilirsiniz. Ama ayni sitede diger yetkileri olmadan yazi ve sayfa ekleme yetkisini admin paneline girmeden yapmak olanakli olmaz diye biliyorum.

yetkileri duzenleyen pluginleri kurcalayin. soylediginiz seyi anladim ama ugrasmaya degmez onunla.

3-4 tane farkli yetkilerde kullanici profili olusturup istediginize istediginiz yetkiyi verirsiniz.

Bunun için temalar kullanılıyor zaten, uğraşmana gerek yok. Kaliteli temalarda sürükle bırakla bile sayfa özelleştirilip eklenebiliyor.

Kullanmak isteyen adamın da ucundan anlaması yeterli.

ben çalıştım bu saatlerde. sabah ve akşam trafik olmuyo. eve girdiğinde gün bitmemiş oluyo vs vs. sabah erken kalktığım için 12 olmadan uykum geliyodu ama yine de 9-6'dan daha iyi bence.

öyle sanıyorum ki toplumun yarıdan fazlası "sekiz-beş" çalışıyordur, garip bir soru olmuş :) iyi saatlerdir, bir süre sonra erken kalkma olayına alışınca sıkıntı ortadan kalkar zaten

En güzel çalışma saatleri
Ben bir ara 7:30 16:00 çalışmıştım
Gün resmen sana kalıyor
Ama işin evden de yapılacak bir şey ise çok kötü

Şimdi çalışma saatim 8-17 ama bir şey fark etmiyor çünkü mühim olan işi bitirmem 10 da 11 de de gidiyorum
3 te de çıkıyorum ama geceleri çalışıyorum
Demek istediğim çalışma saati beyaz yakalılar için çok esnke artık

isin uzaksa istanbul'daysan bisey fark etmiyor her turlu trafiktesin.
Cuma gunu eve girdigimde saat 19.40di.

Yillardir 8-17 calisirim trafikte hic avantaji oldugunu gormedim. Sabah hizli gidiyorsun sadece o da 6da yola ciktigin icin.

09:00-18:00 çalışıyordum, 1 ay boyunca şirketin erken açılması gerekli o yüzden şu an 08:00-17:00 çalışıyorum.

Bu zorunluluk bitince de bu saatlerde çalışmak isteyeceğimi söyleyeyeceğim. Antalya'dayım sabah trafiğe takılmıyorum, akşam trafiğe takılmıyorum.

Ev iş arası 40km, 5'te çıkarsam 20-25dk'da evdeyim, 6'da çıkarsam 1 saatten fazla sürüyor. Sabah işe gelirken de aynı senaryo geçerli.

Uyanmak ilk günler zor oluyor ama alışıyorsun.

Dünyanın en boktan çalışma saatleridir. Hala uygulayan kaldı mı ya, şok oldum.

Ben 8.30-16.30 çalışıyorum ve evimle işimin arası 15 dk falan ama sanırım bende bir sorun var. Hiç öyle bütün günün bana kalması ya da istediğim her şeye doya doya zaman ayırmak vs yok hayatımda.

Erken kalkan biri olarak bana bu saatler hep güzel gelmiştir, 17 sonrası sana kalıyor.

ne güzelmiş. bizimki 08:00-18:00 :(

bootloader'ı modifiye etmen gerekiyor, bu da arduino ile uğraşan birisi için biraz ileri düzey kalabilir.

Sadece LB,MLB0,BLB1 gibi "lock bit" leri ayarlaman yeterli olmayabilir. Bootloader iletişim protokolünü bilen birisi altından girip üstünden çıkarak kodunu indirir.

Binlerce satılan/satılacak bir ürün değilse kimse uğraşmaz kopyalamaya, ilgili bitleri atmel studio'da ayarla geç.

Kafayi kirmis adamlar vardi bu isi yapan, askeri cipleri bile kopyaliyorlar.. Onlar her turlu alir, ortalama kullanici alamaz.

obsesif kompülsif bozukluğu da olabilir. bu da seçenek olarak aklınızın köşesinde dursun.

dede o var zaten de su an en az goz korkutan sey

benimki tamamen kişisel bir görüş (belki biraz da okumaların katkısıyla)

-öfkelendiği şeyler bence biraz da karşısındaki kişiyle alakalı. mesela normal bir insan da sinirlenir karşısındakine ama verdiği tepkiler sınırlıdır. ama hasta bir insanın töleransı çok daha düşük ve sinir katsayısı çok daha yüksektir. o sinir olduğu konular düzeltilirse (o insanın sinir eden davranışları) faydalı olabilir diye düşünüyorum.

-paranoyaya sebep olan sebepleri de kendisine anlık fotoğraf ya da güvenmesini sağlayacak farklı yollarla düzeltebilirsiniz. sözlü olarak sürekli ifade etmek de fayda sağlayabilir.

-hızlıca aldığı kararları kenara not edin, sonuçlarının kötü olduğunu kendinin kabullenmesini sağlayın. bunu sakin bir zamanında alkolsüzken ve sebep sonuç ilişkisini gerekirse slayt şeklinde (tamam bu biraz abartı oldu ) anlatabilirsiniz.

anladığım kadarıyla kendisi hastalıığı olmasa makul bir insan. umut var diyorum.

@playing star again, o kadar kaygili olmak ki keyif veren bagimliliklarindan kopmak. ters anlamissin sanirim:) tesekkurler

Doktor değilim ama borderline olmadığına eminim. Borderline birisi hayatı karşısındakine zehir etmeden önce onu tamamen ele geçirdiğine, elde ettiğine emin olur, ondan sonra hayatı ona zindan eder.

soyadımda ı var bi tane, mailim doğal olarak i ile. ben de soyadımı komple kodluyorum. en mantıklısı bu.

gerçekten çok saçma ama.

bazen de bana mail verirken insanlar özellikle türkçe karakter diye belirtiyor. ben de içimden salak mıyım ben diyorum ama böyle salaklar var demek ki.

adama şaban.çelikoğluş@çarşı.com diyorsun. adam arıyor bla bla oldu mu, mail gelmedi diyorsun "ben yolladım" diyor. Nereye yolladın diyorsun, okuyor. Kodlarmısın diyorsun anca anlaşıyor derdi.

Bazen isim kısmıda türkçe karakter kullanıyorlar, bazen şirket adında türkçe karakter kullanıyorlar.

Eğer telefonda karşımdakinin mal olduğunu anlarsam kodluyorum, üstüne ingilizce karakterler olacak diye belirtiyorum.

Sebep : karşındaki bir mal.

insanlar teknolojiye aşina olmamayı marifet sanıyor.
kasıtlı olarak bir şeyleri öğrenmekten kaçıyorlar.

Maalesef var bu, kaç yıl oldu hala atamadık üstümüzden.Dediğiniz gibi yaşı geçik insanlar yapsa tamam, ama iş dünyasından insanların bunu bilmemesi çok tuhaf.

Aslında mail sağlayıcı servisler buna bir yazılımla müdahale edemez mi? Basit bir şey sanki.

adam alıcı kısmına "fıstıkcışahap" yazdığında otomatik olarak "fistikcisahap" olmamasına bir engel yok.

Yillarca yetiskinlere (universite mezunlari: bankacilar, ogretmenler...) Ingilizce dersi verdim,insanlar neyin Ingilizce neyin Turkce oldugunu bilemiyor. AVM'yi alisveris merkezi degil havali bir Ingilizce sozcuk saniyorlar, Ü ve İ harfleri de Ingilizcede var saniliyor. Ornegin İ harfi cok kullaniliyor İstanbul yazarken.

eğer profesyonel biri bana böyle bir soru sorsa direkt trollerdim he kardeş ş li ç li diye. yollasın da görsün ne oluyormuş

Hiç denk gelmedim öyle sorana. Ama her defasında hem Türkçesini söylüyorum hem de Türkçe karakterler olmadan diye ekliyorum. Bir de Türkçe karaktersiz halini okuyorum. Anlaşılmadığı olmadı.

ohoo, bunun çilesini benim kadar çeken azdır. kucuk karakter diye ekliyorlar bi de. adamın soydası fıstıkçıoğlu geliyor fistikcioglu diyor anlamıyorum, 30 defa o sekilde soyluyor. diyorum nedir yani fıstıkçıoğlu mu? "hayır... ha evet ama turkce karakter olmadan" diyor. bunu yapanlar da üniversite falan okumuş insanlar. yersen.

örnek : uğur yerine ugur diyorum karşıdakinin anlamaması ihtimaline karşın

benim de iş için kullandığım email'i eğer bir türke söylemem gerekiyorsa, adımı soyadımı söyleyip "bunu türkçe karakter kullanmadan yazın" diyorum. Diğer türlü anlamıyorlar ki. Çok Türkçe bir ismim var zira, misal "ayşegül büyükkütük" olsun ismim, "buyukkutuka@bilmemne" diyorsunuz anlamıyorlar zira manasız bir kelime çıkıyor ortaya, bin defa tekrar. "soyadım ama türkçe karakter olmadan" diyorum, ancak o zaman anlaşılıyor.

Ama bana soran olmadı şimdiye kadar "türkçe mi değil mi" diye.

sorunu bilmiyorum; ama tivibu rezalet bişey. tv plus kullanmanı tavsiye ederim.

bu bir sorun değil ki. demek ki 7 ile 11 arasında bir kanal yok, o yüzden 7'den 11'e atlıyor.

hangi platformu alsanız bu böyledir. hiçbiri tam sıralı değildir ki. böylece yeni kanallar gelip araya eklendiğinde eski kanal numaralarınız da değişmez.

tv+ denmiş, tv+ da böyle. teledünya kullandım, o da öyle. e mecburen öyle. adam "s sport tv+ 77. kanalda" diye bangır bangır reklam ediyor. e bir kanal daha gelip araya girdi, s sport oldu sana 78. ne yapsın şimdi o reklamları? onca zamandır 77'ye alışan adam ne yapsın di mi?

o yüzden arada boşluklar var.

evde değilim kontrol edemiyorum ama full paket almazsan sinema kanalları, spor kanalları vs kapalı oluyor. Dediğin atlama da sende aktif olmayan kanallar yüzünden oluyordur belki.

iki ihtimalin var.
ilk olarak 7 ile 11 arasında kanal olmaması ki bunu şöyle teyit edebilirsin 8 e direkt bas ve ekranda 8 nolu kanal bulunmadığı için seni sonraki kanala aktarıyoruz uyarısı çıkar.

bu değilse tüm kanallara değil favori kanallarlarda falan dolasıyor olabilirsin onu bir kontrol edersen iyi olur.

İyi de kuzenimde Tivibu kullanıyor ona sordum onda da show tv yokmuş. Eskiden varmış ama şu an sayı atladığı için kaybolmuş. İkimizde full paket kullanıyoruz, saçmalık.

aynı sey bana da olmustu. bende de 21 den 29'a atlıyordu. ama tuslama ile 22 ye basıyordum kanal var ancak sıralı sekilde kumanda alt ust tusuyla cıkmıyordu. musteri hizmetlerinden yardımcı olmuslardı; kanalları sıfırlayıp bastan kurulum yaptırdılar.

abi enselenmesini istiyorsan bimerden kimlik bilgilerini verip, kimliğim gizli kalsın şekilde şikayet et. tepesine binerler.

biz kıt kanaat vergimizi veriyoruz. bak kirac girdi 2 ay oturdu işi bozuldu çıktı, vergi bildiriminde bulunduk, ev boş ama onun bile vergisini ödüyorsak bu tür şerefsizlerin de ödemesi lazım.

ben olsam şikayet ederdim. belli ki malum partili zaten, hak yemeyi sevdiğine göre.

Enselet tabi acıma. Böyle vergi kaçıra kaçıra 10 daire yapmış belli ki. Atarlarsa atsınlar işi mahkemeye götüremez, sen götürürsen ya da götürmekle tehdit edersen depozitonu geri istersin. Ev mi yok?

Maliyeye ihbar et. Normalde şirketleri ihbar edince kesilen cezadan ihbarcıya da ödül parası veriyorlar. Ev kirası durumunda ne olur bilmiyorum.

Ama kimliğin kesinlikle açıklanmaz merak etme. Ev sahibinin haberi olmaz senin şikayet ettiğinden. Tabii eğer herhangi bir imada bulunmazsan.

Maliyeyi arıyorsun adamın bilgilerini veriyorsun ismini söylemiyorsun. Gidip çöküyorlar.

işin aptallığı benim kuzenimin öğrenciyken bana gönderdiği 300-400 tl için bile eve "kira geliriniz var da vergi kaçırıyorsanız bak büyük suç hee" şeklinde yazı gönderen maliyenin bu denli nakit akış-harcaması olan birinin peşine bunca zamandır düşmemesi.

ha bankaya bu aldığı parayı hiç yatırmıyordur, %100 nakit çalışıyordur onu bilemem.

Bi osuruk vergisi yok, adam da kendince önlem almış. Vergilerinin nereye gittiği belirsiz. Godamanların milyonluk vergi borçları silinmiş vs vs...

Bu vergi kaçırmayı etik ve yasal yapmıyor ama adam sana ne etti ? Bırak maliye arasın bulsun...

acıma ahlaksız herife.
ulan benim maaşımın %40'ından fazlası vergiye gidiyor, beyefendi elden kira alıyor.
direktoman şikayet.

Bimer'den şikayet et. Senin olduğunu çözemez. Maliye ismini gizli tutar senin.

7 derecenin üstünde kullanmak mantıklı değil, hadi 10 dereceye kadar tolere edilir diyelim, ama sonrasında fren performansı kötü etkilenir. Lastikler de çabuk biter.

+ daha fazla yakar

Eğer izmir içinden hiç çıkmayacaksan kış lastiğine pek gerek yok kar ve buz olmuyor.Yalnız en basitinden manisa var, izmir'de güneş varken oraya kar yağıyor.

Yakıt bir miktar artar, gürültü bir miktar artar. bunun yanında yağışlı ve soğuk havada çok daha iyi yol tutar. Kışın bunları kullanırsın, havalar ısınınca dört mevsime veya performans lastiğine geçersin.

edit : bonus video

www.youtube.com

86 model araçta kış lastiği kullandım temmuz sıcağında. Asfaltta her frende farkı hissettim.

teknosa'da yaptırdığın "kasko" belli bir tutara kadar karşılıyor. Misal sen yaptırsan minimum 250-300tl verecektin.

Telefonunun ekranı 200tl, 50 tl de işçilik alsalar zaten o paraya ekranı komple yenileyebiliyorsun.

"Ürünün çalışmasına engel olmayan kırılmış cam parçaları" maddesine göre kıllık yapacak olurlarsa telefonu iki kere yere çarpar verirsin, sıkıntı değil.

Sözleşme/poliçeyi gönderebilirsen yardımcı olabilirim

@Delay Fuze: Çok teşekkür ederim. Sigorta firması ile konuştum ve cihazı göndermelerini söylediler. Eğer sorun çıkarsa sana danışabilirim o halde :)

Rica ederim ne demek. Genelde elektronik cihaz sigortalarında muafiyet olur. Yani hasarın belli bi kısmını ödemez. O tutarı aşan kısmı öder. Bi cep teledonunun poliçesinde örneğin, düşme-çarpma-kırılma hasarlarında hasar tutarının %25’i kadar muafiyet uyguluyorlardı. Yani ekran 500 liraya yapılıyosa 375 ödüyo sana.

Böyle şeyler olabilir. Kesin olur demiyorum ama olursa aa bu neden böyle dememen için uyarı. Tabii poliçenin neresinde geçtiğini de öğrenerek hareket edersen daha iyi olur.

Geçmiş olsun :)

@Delay Fuze: Sigorta sözleşmesinde, ürün tamamen kullanılamaz halde ise ürünün fatura bedelinden %40 kesinti yapıyormuş.

Teşekkür ederim :)

Açık ara en güzel filmleri bence.

İşler güçler efsaneydi, gerisi çerez.

Tamamını izlemelisin bence

büyük beklenti ile izlersen bayar.
insanlar bu filmi beklentisiz izlediği için çok sevdi ve kalplerinde yer etti.
geçenlerde ben de youtube'da denk geldi izleyeyim lan bi daha dedim, ı-ıh sarmadı.

sadece şu sahnesi için bile izlenir :)

www.youtube.com

Film izlemek için iyi bir gününde değildin demek ki, kaliteli ve güzel bir komedi filmi çünkü.

çıkış filmleri.
bu filmden sonra belli bi süre üzerine koyarak işler çıkardılar. sonlara doğru bence sıktılar.
sen , bu ikilinin "üzerine koyduğu" dönemki işlerin hepsini gördükten sonra ilk işinden o derecek zevk almayabilirsin. çünkü adamların şakalarını, tarzlarını fazlasıyla biliyorsun artık

Geçmiş olsun. Unutmaya çalışın.

sevme kardeşim çocuk falan, millet yanlış anlıyor.

Siz iyi niyetlisiniz fakat kötü niyetli biri çikolata verip sonrasında işler farklı gelişebilirdi. esnafın gözü açıklığını ve polisin çabukluğunu takdir ettim. Üstünüze alınmayan, onlar doğru olanı yapmış, ortalık sapık kaynıyor.

ne yazık ki çocuk kaçırmaları ve tecavüzleri bu noktaya getirdi toplumu. ben o parktaki çocuğun babası olsam kızarım niye tanımadığın birinden çikolata alıyosun diye. 30'uma merdiven dayadım, ben bile tanımadıklarımdan yiyecek vs. almıyorum. mantıklı mı sizce sizden almaları? yada siz olsanız alır mısınız tanımadığınız birinden yiyecek vs.? yada çocuğunuzun almasını ister misiniz?

asla bir çocuga çikolata vermem.
süt bile vermem, belki alerjisi var belki şeker hastası, belki ailesi yedirmiyor çok hassaslar bu konuda.
avrupada bunu yapsan başın belaya girerdi.

bizim ülkede alerji yüzünden bogulma riski olan çocukların aileleri böyle durumlar yüzünden cocuklarını eve kitlemek zorunda kalıp cok zorluk çekiyorlar.
bir daha asla yapmayın bunu.

onun dışında da tabi sizin açınızdan hiç hoş değil iyi niyetle davranmıssınız ama bu ülkede tacize ugrayan cocukları dusunup sevınmenız gerekır bu gıbı guvenlık onemlerıne.

Sıkma canını kardeşim. İnsan bilemiyo ki kim iyi niyetli kim kötü niyetli

Esnafı ve polisi tebrik etmek lazım. İşin taciz tecavüz hassasiyetini geçtim, benim çocuğumu seveceksen uzaktan sev kardeşim. Temas etme, çikolata, şeker falan verme. Ben kedime bilmediğim bi mama verildiği zaman bile geriliyorum.

Aynen hocam, ben de esnafa hak veriyorum. Sen her ne kadar iyi bir şey yapsan da insanlar bunu bilmiyor. Anlayışla yaklaşmak lazım.

haklılar. tanımadığınız çocuklara ikramda bulunmayın. mesafenizi koruyun. polis doğru olanı yapmış, o çikolatanın içinde ne olduğunu bilemez.

Tanımadığınız bir çocuğa çikolata veremezsiniz, tanıdığınıza bile vermeden anne babasının iznini almanız gerekir, belki alerjisi var, bir hastalığı var evet ama belki de ailesi çıkolata yemesine izin vermiyor ve siz düzenini bozuyorsunuz.

Çocuk da olsa o bir birey, nasıl sokaktan geçen bir yetişkine çikolata vermiyorsanız ona da vermeyeceksiniz. Çok basit.

bir genel görgü kuralı söyliyeyim.

yanında çocuk olmayan hiç kimse çocuk parkında oturmamalı ve oturamaz da zaten.

sen iyi niyetli olabilirsin ama bu kadar çok pedofili vakası var ki, saymakla bitmez.

ikinci olarak anası babası yanında olmayan hiç bir çocuğa dokunamazsın, bişey ikram edemezsin ve konuşamazsın.

nerden biliyorsun çocuğun diabet olmadığını ya da bazı şeylere alerjisi olmadığını? sordun mu anne babasına? izin istedin mi çukulata verebilirmiyim diye?

polis az bile yapmış. ben onların yerinde olsam direkt alırdım içeri.

bu senaryoda özlemini çektiğim tek şey eksik kalan esnaf dayağı olmuş.

insanların az da olsa bilinçlenmesi güzel olmuş.

Mal mal agresif yorumlayan arkadaşı hariç tutuyorum ve genel olarak söylenenlere katılıyorum.

Sen iyi niyetli olabilirsin ama etraf öyle değil.

Düşünsene, evinin karşısındaki parkta hiç tanımadığın birisi oturmuş, elinde kocaman bir oyuncak ve çocuklara şeker çikolata veriyor. Bi noluyo lan demez misin?

Bence esnaf da polis de doğru olanı yapmış. Esnaf burada kendileri sana saldırsaydı hatalı olurdu ama polise haber vermişler işte. Aferin esnaf.

bilincli esnaf, hizli polis. takdir ettim.

elinde pelus ayiyla cocuk parkinda cikolata dagitmak niye hocam :) noel baba misin sen :D

arkadaşlar vurmayın adam öldü

geçenlerde MIGROS'tan çıkarken elimdeki bisküvi paketini açıyordum ki karşıma ufak bi çocuk çıktı.. çocuk elimdeki pakete bakıyordu.. hemen arkasında da annesi vardı.. önce annesinden izin aldım sonra da ufaklığa bir tane bisküvi verdim.. sonra da kendi yoluma gittim.. bence en mantıklısı bu..

hiç tanımadığınız çocukların anne babası yakınlardaysa önce onlardan izin alın.. etrafta anne baba yoksa çocuklara birşey verirseniz orada kalmayın kendi yolunuza gidin..

bu da tedirgin bakışları rahatsız etmeyecektir..

Seninle alakası yok, bence esnaf ve polis böyle bir Türkiye'de doğru olanı yapmışlar. Senin gibi iyi niyetli birisi yerine bir sapık da olabilirdi.

bence o esnafın yayına gidin. olayı anlatın, niye orda olduğunuzu falan. sonrasında mahallenin çocuklarına göz kulak oldukları için, bu konuda duyarlı davrandıkları için teşekkür edin onlara.

not: yazdıklarımda hiçbir ironi bulunmamaktadır

Yani yeteri kadar yorum yazılmış da, elinde hello kitty peluş oyuncağı ile parkta oturup çocuklara çikolata vermek... İyi cesaret. Dayak yemediğinize dua edin derim.

esnafı takdir ettim

kimlik sorgulaması yapıp uyarıp gitse polis daha iyi olurmuş ama polis aracına bindirip götürmek abartı olmuş hadi 2. kez yapsan neyse de ilkinde uyarı alman daha doğru olurdu.

türkiye gibi bir ülkede çocuklarla anne babalarının yanı harici selam sabahı kesmek gerekiyor. sadece tanıdığım komşuların çocuklarıyla arada konuşuyorum o bile yanlış şu dönemde maalesef tepkilerinde haklı insanlar ortalık sapık adi şerefsiz kaynıyor. hatta çocuk parkında atletle sürekli spor yapan bir adam var o geldi aklıma bir daha görürsem polis e şikayet edeceğim.

Siz iyi niyetli olabilirsiniz ama düşünsenize çocuk parkında yabancı bir adam, yanına kocaman peluş oyuncak almış, çocuklara çikolata dağıtıyor. Cidden "creepy" bir görüntü.
Yalnız çocukların yanlarında ebeveynleri yok muydu merak ettim.

Yaşadığınız gerçekten sinir bozucu ama o insanların tarafından bakmaya çalışın, sinir yapmayın ve hiçbir çocuğa ebeveyninden izin almadan ikramda bulunmayın.

kocaman oyuncak ayısı ile çikolata dağıtan kadın olsaydı durum creepy veya şüpheli olarak algılanmazdı. hatta sarışın güzel yüzlü bir turist erkek olsa da öyle algılanmazdı bence bizim memlekette. ama aile izni olmadan bi şey vermek yanlış bence de. ben de sürekli çanta taşıdığım için şeker falan alıp vereyim çocuklara veririm otobüste metroda diyorum. sonra tr'de yaşadığım aklıma geliyor vazgeçiyorum.

killerbee +1

Bir baba olarak soyluyorum, cocuguma tanimadigi, tanimadigim birinin cikolata, seker vs. vermesini gectim, konusmasini bile istemem. bu konu cok net. hele ki cocuk parki gibi ortalik bir yerde bunu yapiyorsun, cevredeki kimse seni tanimiyor yani bir "yabanci" durumundasin.

normal sartlarda esnafin seni cok saglam dovmesini beklerdim (dogru oldugu icin degil, genel davranis bu sekilde oldugu icin).

simdi o esnafin yanina gidip "hede hödö" yaparsan kuvvetle muhtemel dun yemedigin dayagi bugun misliyle yersin.

Esnafı da polisi de takdir ettim, olumlu anlamda beklenmedik bir son olmuş.

son olarak yanında çocuk olmadan çocuk parkında oturan kişileri(kadın erkek farketmeksizin) 155e ihbar edin diye bir sürü bildiri gördüm ana haber bültenlerinde.

Esnafı da polisi de takdir ettim. Doğru olanı yapmışlar.
Siz iyi niyetlisinizdir ama artık devir öyle değil. Birileri aynı yöntemle çocukları istismar etmeye çalışıyordur.

Böyle bir olaya 10 kez şahit olsam 10'unda da polisi arardım. Çevredekilerin davranışı da şerefsizlik değil, vatandaşlık bilincidir. Bunun yarısını yapsanız linç edilebileceğiniz mahalleler vardır.

Bu kadar uzak olmayın yaşadığınız toplumdan.

edit: arkadaşlar dün yatıp uyanınca sinirim geçti, birde başka bir şehirden hediye için gitmiştim şehre, yeşilpınar'ı falanda bilmiyorum, polis beni mahalle içinde bırakınca mecburen arkadaşı aradım süpriz bozuldu, o da sinirimi bozmuştu. arkadaşım vatan caddesinin üzerindeki ünlü bir caddede çalışıyordu, bana tarif etti oraya gittim buluştuk, ertesi sabah kendi şehrime döndüm. iri kıyım erkek olduğum için dövme cesareti göstermemiş olabilirler. ama birisi yalandan yere halkı galyana getirip durduk yere linç yiyebilirdim Allah korumuş. ben arkadaşa süpriz olayını aklımda canlandırıp hep o anı aklımda yaşadığımdan hiç aklıma gelmemişti çocuk kaçırma, taciz falan. ben zaten çocuklara çikolata verip, birisine aranızda karşı apartmanda oturan biri var mı falan diye sormuştum hepsi bu. ya çok sinir bi durumdu neyse kendi şehrimde, kendi evimdeyi şimdi.

Evet verilmez gibi geliyor ama alışacağız :))
Boyner'den falan kampanya kovala derim, seviyorsan alternatifi yok gibi gelecek çünkü.

verilmez, bence eski kalitelerinde değiller artık.

Optimum goztepe 80 lira

Ben 400 lira olmasini anlayamiyorum! ABD'de bu kotlar 20 dolar, 7 ile carpsan 210 lira olmasi gerekli. Vergisi, kargosu falan fiyatini iki katina mi cikariyor? Ben ABD'de 15 dolara bile Levi's kot buluyordum.

Ayni sey Vans icin de gecerli, 10 dolara aldigim ayakkabilarim var, burada simdi 300 lira olmus 10 dolarlik ayakkabi.

30 dolara aldigim Colombia bot da 600 lira! ABD'de hic onemsemezdim sadece 30 dolar diye ama burada inanilmaz degerli oldu bu seyler.

Başka markalardaki kotları denedim levis kadar güzel durmadı ben de verdim :(

Yeni sezon Batı Avrupa'da 110-230 Euro aralığında: www.levi.com

Amerika'da 35-45 USD aralığında: www.levi.com

Yani kur çevrimi ile ilgsi yok, markanın ilgili ülkede kendini nasıl konumlandırdığı ile alakalı.

Soruya cevap olarak, ABD'den alma şansınız varsa 400 TL verilmez. Avrupa'da yaşıyorsanız 400 TL verip yarı fiyatına almış olursunuz.

Verilir. Mavi bile lcw kalitesindeki çullara 150 lira istiyo. Bence kot pantolonları muhteşem. 2 tane dandik pantolonun olacağına bi tane adam gibi pantolonun olsun

Outletlerde 175-195 civarı

mavi gibi bi marka var ülkede. ne boyası soluyo, ne kolayca formunu kaybediyo ki en güzeli de yerli üretim. bence mavi'ye bi şans ver.

Tırt tırt mallara hayvani paralar veriyorsunuz sonra dolar 7.2 oldu diye ağlıyorsunuz. Kafana göre takıl hacı abi.

uzun seneler önce aldığım kotun 1 ay içinde ağ bölgesi parçalanınca, çakmak cebi bozuk para koyarken sökülünce bana takındıkları "kullanıcı hatası" tripleri yüzünden artık oradan çöp almıyorum.

O sırada 10 senelik levis kotlarım sapasağlam dururken aldığım model paramparça oldu, kot giymeyen birisi olsam, bir yere taktırıp yırtsam tamam ama 450tl verdiğim koy 1 ayda g*tümde parçalanacaksa benden babayı alırlar.

Levis'tan 1 kot alacağıma gider kalıbı düzgün markası belli olmayan 5-10 kot alırım.

Verilmez. Levis parasini haketmiyor. Hicbir zaman da etmedi.

Mavi solmaz etmez deforme olmaz diyenlere mavinin en pahali serisinden aldigim pantolonlarn son durumunu gosterebilirim:)

o fiyata bir kot alacagına, 100 tl'ye 4 kot al.

Abi nerde 400 lira ya? internette max. 250-300 liraya var. mağazalara gidip bu paraları vermeyin.
Ayrıca levi's üstüne kot tanımam. mavi falan geç onları. bir sene sonra pert onlar.
ha alabiliyorsan diesel, armani falan da güzel ama fiyatları uçuk.
levi's candır.

4 senedir maviden ağırlıklı olarak james ve jake kesimlerinden giyiniyorum ve daha ağının yırtıldığına, renginin solduğuna, şeklinin kaybolduğuna şahit olmadım. eski pantolonları değiştirmemin tek sebebiyse iki sene ve ötesinde artık inceden bi renk kaybına uğruyolar ama öyle çok hissedilesi bi solma değil bu bahsettiğim. bence mavi bu işi iyi yapıyo.

kıçında paralananlar da olmuş olabilir elbet benim üzerimde daha hiç sorun yaratmadı.

matrisi oluşturmak için list kullan. List tipi için de class oluştur, değişik data tiplerini aynı liste içinde barındırabilirsin, double, string vs.

stackoverflow.com

Bence değer. Lg g4 bootloop oldu, eşim ithalatçı garantili almış meğer telefonu. Garantiye gönderdik yeni cihaz verirler diye beklerken firma battı (fonotel). Telefonda orda kaldı.

İşçilik ücretleri çok yüksek, dolardan dolayı yedek parça ücretleri çok yüksek. bu nedenle kullanıcı hatası olmayan basit arızalar bile baş ağrıtabiliyor.

Garanti önemli. Ama garantiyi veren firma daha önemli.
İthalatçı garantisi ya da doğrudan firma garantisi değil mesele.
Benim birkaç kez işim oldu. Macbook’un klavye-touchpad çalışmadı. Yolladım o bölümü komple değişmişlerdi. 2-3 yıl evvel 1500 lira fatura kesmişlerdi onarıma. Garanti kapsamında yapıldı. Şimdi aynı cihazın ekranında soyulma benzeri bir sıkıntı var. Kronikmiş. Aradım yollayın değişelim ekranı dediler. 4 yıllık cihaz. Bilgisayarın psu ve ram’inde sıkıntı oldu tr distrübütörleri sallamadı doğrudan firmalarla iletişime geçtim yurtdışına yolladım değiştiler. Ama özellikle beyaz eşyaların garantisinden ve servislerinden pek memnum değilim.

elektronik urunlerimin %90'ini (laptop, telefon, konsol, kamera, islemci, ekran karti, RAMm klaveye/mouse) yurtdisindan aliyorum. simdiye kadar sadece klavye mouse icin garantiye gitme ihtiyacim oldu. onda da logitech avrupa'dan urunun yenisini yolladi. telefonun ekrani kirilirsa ekrani yine internetten alip kendim degistiriyorum. benim icin garanti birsey ifade etmiyor kisacasi, ortalama kullanici icin onemli bence. ama yine de totalde garanti icin verecegin ekstra parayi saklarsan sorun oldugunda verecegin para daha az olur diye dusunuyorum.

Kesinlikle degmez.
Uzun uzun anlatmayacagim, otomobil fiyati ve kasko ucretini kiyaslayabilirisiniz.

Benim kafam rahat etsin derdim o dersin o baska. Ama kesinlikle mantiksiz, rasyonel degil.

Butun elektronikleri amerikadan aliyorum,aldirtiyorum.uzun senelerdir agirlik apple,iphone da simdiye kadar garantiye ihtiyac duymadim.iki kere ekran kirdim,onlarida ekran kirik sattim karismadim sonrasina.simdiye kadar kronik bir arizaya denk gelmedim.

Benim için telefonda gereksiz, çünkü bir telefonun kırılmak haricinde kolay kolay bir sıkıntı çıkaracağını sanmıyorum. Ki yıllardır kaç telefon eskitip değiştik Allah bilir.

Beyaz eşya ve büyük elektronik eşyalarda mantıklı, ama %25-30 ucuz alma imkanım varsa sallamam garantiyi.

Beyaz esya-laptop garantili

Dslr-telefon-projeksiyon vs garantisiz alirim.

Sik ariza vermeyen, verdigi arizalarin yuzde 80i kullanici hatasi olan urunleri arada makul bi fark olmasi kaydiyla garantisiz alirim.

Ama bi buzdolabini garantisiz almam. En ufak bi arizada bile getirip goturmesi bile dolap parasina denk gelir.

Bugüne kadar elektronik eşya konusunda hep şanslı oldum ama bir abim zamanının amiral gemisi samsung galaxy s6 aldığında ram problemi yüzünden telefon kendi kendine kapanıyordu. Garantili olduğu için verip yerine yenisini aldık, yoksa dünya para çöp olacaktı.

Bence abartılmıyor. Ben çok şansızım bu elektronik eşya konusunda. Lg g4 aldım bootloop oldu. Bilgisayar aldım anakartı sorunlu bir seri çıktı. Diş fırçası aldım, açar açılmaz bozuk çıktı. Vox Ac15c1 aldım ampili nedense çalışmadı. Geri götürdüğümde onlar da anlayamadılar neden çalışmadığını. Böyle baya daha örnek var. Hepsini değiştirdiler ama garantiden dolayı. O yüzden bu garanti işinde ucuza kaçmam ben.

a sütunundaki unique değerleri bul
bu değerleri bir array'e at
ilgili değerin index'ini de başka bir arraye at
a sütunundaki unique değerleri başka sayfaya at
b değerleri için de index'ini tuttuğun arrayi kullan

Yapamazsanız yarın sizin için ilgilenirim. Belki makroya da gerek kalmayabilir.

patex

çok sağlam yapıştırması bişey değil hangi şartlarda kullanılacağı önemli.

mesela japon yapıştırıcısı vibrasyona gelmez.

@killerbee

Çevirilerek kapanan bir kapak, başka bir plastiğe yapıştırılacak.

japon iş görmez, pvc yapıştırmak için epoksi yapıştırıcılar oluyor belki onunla olabilir

www.techrehber.com

Japon varsa el altında yapışacak yüzeylere karbonat dökün, yüzeyi birbirine birleştirin aradan japon damlatin. Çok daha kuvvetli olacaktır

Karbonat+japon +1
Epoksi +1

Hızlı yapıştırıcı
Çift bileşenli MDF yapıştırıcısı diye geçer. En ucuz ve etkili yöntem o.

Çok fazla güç uygulanmayacaksa hızlı yapıştırıcı iş görür, daha kuvvetli bir şey aranıyorsa iki komponeti karıştırıp uygulanan rapid yapıştırıcı var.

Oto yedek parçacılarda olur, iki tane küçük diş macunu gibi. Adam asarsın.

"video kullanılamıyor"

saknı yanlış anlamayın dediğimi çünkü öyle bir niyetim yok ama işçi olarak o durumu anlayamamanız normal.
birincisi, konkordato şenen şeyin kötü bir algısı var. ama firmalar şuan bu durumu kimseye borç ödememek için kullanıyor. konkordatoya başvurduğunuz zaman evet prestij kaybı çok, ama borçlarınız donduruluyor, başınıza komiser atanıyor alacaklılar sadece onunla diyaloğa giriyor falan. kötü durumda olup, tünelin ışığındaki firmalar için güzel.

Kişisel servetlerine dokunmuyor adamlar. Mali durumu iyi olanların tepesine bile kayyumla çöktüklerinden bütün şirketler kağıt üzerinde borçlu, almak/el koymak isteyen olursa pek iştah açıcı olmuyor.

Ayrıca şirket büyük olunca masrafları da çok büyük oluyor, hammaddesinden işletme giderlerine kadar yüksek meblağlar tutuyor. Bunları da krediyle finanse ettiklerinden alacaklarındaki gecikmeler, yeterli satışın olmaması gibi durumlarda işler kilitleniyor.

Özellikle devlete iş yapanların hakedişleri ödenmiyor, geciktiriliyor. Misal 30 milyonluk işe girersen 1 ay dayanırsın, 2 ay dayanırsın, 3. ay araçlarına mazot koyamayacak hale gelirsin.

Bu sene bir devlet kurumu ihaleye girecek olan şirketleri uyardı. "eğer iş bitimine kadar ödeme alamazsanız işi bitirecek kadar kasanız yoksa girmeyin" diye. Bu yüzden sektördeki büyük firmalar girebildi sadece.

Adamlar euro/dolar artmadan önce iş için gerekli hammadeyi almak kredi çektiler, bütün hammadeyi alıp kenara koydular. Normalde ihalelerde yaklaşık maliyetin oldukça altında fiyat teklifleri verilir, misal %40'a varan iskontolar yapılır. Bu sene neredeyse yaklaşık maliyet tutarında teklifler verildi.

Daha somut bir örnekle bitireyim. 120 milyonluk ihale aldın, kişisel servetin 20 milyon. Bu işi bitirirsen edeceğin kar 15 milyon.

İş bitirme süresi atıyorum 12 ay, 3 ay hakediş gelmedi, olmaz ama homojen bir giderin olsun, aylık 10 milyon. Hooop daha şimdiden 30 milyon içerdesin. 4. ay kısmı bir ödeme aldın, 3 ay gene ödeme yok. Haşırt gene içerdesin...

Şu an en baştakilerden birisinin ortağı olduğu inşaat şirketi bile kurban bayramında işleri durdurdu, işçileri azalttı. Yollar yarım yamalak kaldı...

nakit veya kısa sürede nakde çevirebileceği hazır değeri de mi yok. hisse senedi, vadeli mevduat vs.
konkordatonun ne olduğunu ve sürecini biliyorum.

Bayılırım. En sevdiğim bolumlerden biri de "siz albümleri korsan indirdiğiniz için Lars Ulrich havuzuna köpek balığı alamıyor" bolumuydu. Chinpokamon da güzeldi.

hayır

enfes

genel olarak seviyorum ama son sezonlarda işledikleri konular ve işleme şekilleri fazla tahmin edilebilir oldu bence. 20 küsur sezon olmuş gerçi, o da normal.

Tum bolumlerini degil ama cogunu evet. Ornegin son bolumde okullardaki siddet ile kadinlarin ezilmesini basarili bir sekilde baglamisti.

ünideyken -2000'lerin başı- seviyordum..

Seviyorum, cnbc-e olduğu zamanlarda -ya da tvde herhangi bir şekilde- denk geldiğimde izliyordum ama özellikle açıp izleyeyim demedim. keza simpsons da bu şekilde.

muhteşem.

1 2 bölüm dışında hiç izlemedim. Aşiri uzun olduğu için bu saatten sonra da izlemem muhtemelen. Ama konsept olarak seviyorum yani böyle bir dizinin olması iyi bir işaret.

seviyorum.
ama senelerdir izlemiyorum.
denk gelirsem izlerim ama özellikle açıp izlemem sanırım.

seneler önce son izlediğim bölümlerde rutinleştiğini hissetmiştim.

hastasıyımdır. Hatta bilgisayarımın kullanıcı adı eric cartman slkdjfgsd. 2000'lerin başında altyazıları yokken izlemeye başladım, "listening" gelişimimi south park'a borçluyum desem yalan olmaz. Elde sözlük durdura durdura izlediğim olmuştur.

Hastalıklı bir zihnin ürünü, başkan, şarkıcı demeden herkese giydirebiliyor. Hiçkimseden çekinmeden senaryo yazıyorlar. Eric cartman'ın elinin jeniffer lopez olduğu bölüm, stan'in babasının ot içmek için bilerek testis kanserine yakalanması, "simpsons already did it" bölümü...

Alışılmışın dışında olduğu için seviyorum.

bayılıyorum. aaa hatta bi tane cartman'lı tişörtüm vardı bak aklıma geldi şimdi ne zamandır kayıp. akşam eve gidince arayıp bulayım. :)

hastasıyım

Zamanında bir iştahla tüm sezonlarını indirmiştim ama bir iki bölüm izleyip sıkıldım. Bana hitap eden bir şey değil.

yes

Southpark, Family Guy, Futurama, American Dad bilip de sevmeyen varsa hiç ortak yönüm yoktur o kişiyle.

Hevesle birkaç sezon indirdim birkaç bölüm de izledim ama beni sarmadı nedense. Birde karakterlerin sesi kulağımı feci tırmalıyordu. Devam etmeme sebebimin esas sebebi de bu sesti.

cnbc-e zamanlarında severdim de şimdi denk gelse de oturup izlemem herhalde

En sevdiğin dizi ne deseler düşünmeden vereceğim tek cevap.

En sevdiğim müzikal de tartışmasız south park: bigger, longer, uncut.

Ben south park aşırılığını seviyorum, bir çok insana fazla geliyor ama :D

Randy gelse de bir cock magic yapsa şurada. :D

Son olarak, keşke randy gibi bir babam ve butters gibi bir çocuğum olsa haha :D

üniversitede takip ederdim, filmini de izlemiştim ama yıllardır oturup izlemedim aklıma gelmiyor bile.

en yüksek puanlı bölümlerini izledim, onun dışında özel olarak bi ilgim yok.

Lisede izler izler geyiğini yapardık, kyle'ın anasına az sövmedik şunun eşliğinde.
youtu.be

kendisiyle büyüdüm, evet.

ben severim ama pek takip etmiyorum artık
iğnelemeleri tespitleri ve mizahları bence güzel

Sorulan soruya visual basic ozelinde degil de her programlama dilinde karsilasilan bir problem oldugu icin genel olarak cevap vereyim.

Bir veri tabanina ilk baglanti kurma asamasi en cok zaman alan kisimdir ve performansi ciddi dusurur. her bir sorguda yeni baglanti acmak bu nedenle verimli olmaz. Diger taraftan da baglanti acip ayni baglantiyi tekrar tekrar kullanmak ise sistem kaynaklarinin gereksiz sekilde bosa kullanilmasi demektir, cunku ornegin 100 farkli kullanici icin 100 farkli baglanti actin. ama bu 100 kullanicinin cogu bir kere sorgu yapti ve bir daha belki yapmayacak. bu nedenle baglantinin ne zaman kapatiliacagini bilmemek de bir probleme neden oluyor. Tum bunlar nedeniyle her programlama dilinde "Connection pool" yani baglantilar icin cache sistemi kullanilmasi/yazilmasi onerilir.

Selamlar,

@emrahday "connection pooling" hakkında bahsetmiş, çok fazla bağlantı olacaksa, remote database kullanacaksan performans için kullanman gerekiyor.

Eğer tabloları access'te oluşturup VB ile aynı bilgisayardaki bir database'e erişeceksen bırak bağlantı açık kalsın, en fazla işlem yapmadan önce bağlantı açık mı diye kontrol edersin :

Dim sqlBaglantisi As SqlConnection = New SqlConnection("Connection String")

If sqlBaglantisi.State <> ConnectionState.Open Then
sqlBaglantisi.Open()
End If

@kimlanbu, DB aynı bilgisayarda değil, ortak ağ üzerinde.
10 kişilik bir kullanıcı kitlesi erişiyor.

Bu durumda hangisi daha mantıklı olur sence?

access aynı anda farklı kullanıcının connection açmasına izin vermez, sıraya sokar. dolayısı ile kapanmayan connection sorun olabilir.

sql server express, mysql gibi "gerçek" veritabanlarına yönelebilirsiniz. sql lite bile işinizi görecek fonksiyonları sağlar.

access dışında connection durumunu yapılan işleme göre karar vermek daha mantıklı olabilir. belirli bir döngü içerisinde yapılacaksa önce connection açılır, döngüsel işlem yapılır, connection kapatılır, yok eğer veritabanına gidip arada işlem yapıp yeniden veritabanına gidilecekse ayrı ayrı açıp kapatılabilir.

22 iş günü varsa, 22x8 = 176 saat yapıyor. 3000/176 = saati 17 TL bu dursun, bunun da dörtte biri dediniz, 4.25 tl . Sizin çalışacağınız süre 22x12 = 264 . 264-176= 88 saat fazladan. 88x4.25=374 TL yapıyor. Muhtemelen doğru değil ancak buna yakındır.

Konu hakkında bilgim yok, söylediklerinizden yola çıkarak hesap ettim.

@farabi hocam yorum icin cok sagol oncelikle, ama bi yanlislik var gibi:) en asagi 800 tl almam lazim sanirim sitelerde hesapladim kimisinde 800 tl cikti kimisinde 1100 tl cikti farkli sonuclar cikan da vardi

hocam günde 12 saat nedir robot mu arıyorlar ? ek olarak mesai ücretinin normal maaştan daha yüksek katsayıda olması gerekir.

@kureseltikinma aynen hocam ya valla yapcak birsey yok.. mesai iyi para ederse guzel olur aslinda. dedigim gibi nasil hesaplaniyor bilmiyorum ama. normal maastan daha yuksek katsayida olmasi derken anlamadim

internette saatlik mesaiyi bulmak için bir aylık çalışma saati olan 225'e böldüklerini gördüm. Ayrıca saatlik mesaiyi bulmak için brüt ücret kullanılıyor.

3000TL net maaş = 4200tl brüt

4200/225=18.7TL

Ayrıca %25 değil, %50 fazla olarak hesaplanır. Bu fark @farabi'nin dediği gibi saatlik ücretinden çıkarılmaz toplanır.

Yani saatlik fazla mesai ücretin 18.7*1.5=28TL

edit : bu arada günde 11 saatten fazla çalıştıramazlar. Gerçek hayatta çalışılıyor ama bu kadar yoğun çalıştıracaklarsa mesai ücretinin nasıl hesaplandığını mutlaka net olarak öğren. Bazı çakallar gidip asgari ücretten hesaplıyorlar, %50 artışı koymuyorlar vs vs...

eskiden hep fazla mesaili işlerde çalışırdım yöntem aynı ise maaşı 225'e bölüp saatlik ücretini bulacaksın. ondan sonrasını hesaplarsın.

şöyle ki (%25' e göre hesapladım ama en azından %50 olmalıdır)
3000/225=13,33
13,33*1.25= 16.66 fazla mesai için saatlik ücret
72*16,66=1200 lira civarı yapar.

3000/225=13,33 saatlik ücretin.

brütten hesap yapmak muhasebeci değilsen çok da önemli değil. adam brütten hesaplasa da neticede onun da gelir vergisini, damga vergisini sgk kesinitisini vs zaten düşecek. hesabı etkiler ama birkaç kuruş. o kadar ince hesap yapamayacağım şimdi. anlamlı bir farkı olmaz senin için.

Bu arada peki neden 225? iş kanununa göre 6 gün üzerinden 7,5 saat çalışılır. ama haftalık 6 günlük çalışmaya karşılık 30 günlük ücrete hak kazanılır.

sağlamasını yapalım.

3000/30

100 tl günlük net kazanç.

100/7,5 = 13,33 tl saatlik net kazanç.

neyse konuya dönelim.

f.mesai %50 fazla hesaplanır o yüzden f.mesai ücretin 13,33 x 1,50 = 20 tl

haftada 72 saat çalışacaksan 72-45 = 27 saat fazla mesain var

(burada senin verdiğin bilgiye göre bir hesap yaptım. işyeri seni 12 saat çalıştırdıktan sonra 12 saatten fazla dinlendirmek isterse fazla mesai saatin değişir. Ama hesap mantığı aşağıdaki şekilde.)

27*20 = 540 tl haftalık fazla mesain ediyor.

540*4 hafta 2160 tl. net maaşın da 3000 + 2160 = 5160 tl olması lazım.

Ama kanunen günde 11 saatten fazla fazla mesai olmaz o yüzden belki hesabı 11 saat üzerinden yapabilrler.

o zaman 66-45 = 21 saat

21*20 = 420 tl haftalık fazla mesai. toplamda 1680 tl fazla mesai ödenebilir.

%25 meselesi fazla mesai ile ilgili değil. kanunda "fazla sürelerle çalışma" diye ayrıca bir şey var:

işyeri iş sözleşmesinde (iş kanunundan farklı olarak) "benim iş yerimde haftalık çalışma saati 40 saattir" derse kanuni süre ile aradaki farkı, (45-40) 5 saatlik mesaiyi %25 zamla alırsın.

bir de ayın kaç çektiği ve hangi günle başladığına bağlı olarak bilfiil çalıştığın gün sayısı bazen diğer aya göre 1-2 gün eksik veya fazla olabilir. yanılma payım varsa oradan var. o kısım fazla mesai ücretini etkiliyor mu net bir şey göremedim internette.

olay bu.


bu arada (ben de yeni öğrendim) yaptığınız fazla mesai saatinin 1,5 katı serbest zaman (yıllık izin gibi düşünün) talep edebiliyorsunuz. misal 16 saat fazla mesai için 24 saat izin gibi. Ama işveren para vermeyeyim izin vereyim diyemiyor. daha doğrusu sizi buna zorlayamıyor.

nerden nereye gideceksin?

bugun cikma yarin cikma ne zaman cikicaksin? cik sag seritten yavas yavas git. sol serit babanin tapulu mali degil genel olarak sagdan git rahat rahat. gece gitme bence istanbul yolu katil kamyoncu tircilarla dolu rahat edemezsin.

İlk araba deneyimimi uzun yolda yaşamıştım. Artıları eksileri çok tabii.

Arabanın sorun çıkarmayacağından emin ol öncelikle. Kemerini mutlaka tak. Gece yola çıkmamaya çalış. Araçları fazla sollama. Ve gözün sürekli sol şeritten gelen çılgın arabalarda olsun. Gereksiz korkutabilir. Sık sık mola ver gerekirse bir saat geç git.

korkma, giy deli gömleğini atıl trafiğe.
çok uzak olmasın ama. üç dört saatten sonra insanın uykusu geliyor.
en sağ şeritten dörtlüleri yakarak yavaşça ilerle. alışırsın :)

Şehirler arası yol şehir içinden daha kolay bence. İllaki çıkacaksınız. Ben ilk seferde izmir - tekirdağ şarköy - izmir yapmıştım. Gidersiniz yani. Dikkat edin.