Kaybolan bir köpek için sahibinin dükkanının yakınındaki otobüs durağına köpeğin resminin bulunduğu ilan yapıştırmışlardı. O köpek bir şekilde bulunmuştu.

Siz belki belli bir alana yapıştıramazsınız ama sosyal medyada ilan verebilirsiniz. Bir umut gören falan olur.

Bu arada hırsızların yüzleri belliyse polis rahatlıkla bulur, umutsuz olmaya gerek yok.

Teşekkürler ilginiz için

Instagram fenomenlerine ilan görseli gönderebilirsiniz, görkem karman vs paylaşıyor. Geçenlerde birinin köpeği bulundu öyle.

yaklaşık ayda bir gidiyorum. tabii koltuk altı ve bacağa epilatorle kendim müdahale ediyorum bu süreçte.

İki haftada bir alınacak gibi olur, kendim bir şey yapmam, iki haftada bir giderim. Bırakırsam üçüncü haftanın sonunda "Aslında normal hali bu değil, bu anormal hali" mesajı vermek için en yakın dolunayda dışarıda ulurum. Gerçi o zamana kaldığında kendime saygımı da yitiririm kesinlikle. Ülkemizde açık ara en en en sevdiğim şey ağdacı fiyatlarının makul oluşu.

regl sonrası, ayda 1 gidiyorum.

Ben de ilk defa geçen haftasonu gittim, Mustafa Revan makeup diye bi' yer, ben beğendim. Güzeldi. Giyinme soyunma odaları var, küçük bi' arka bahçesi filan da var, mekan da görece ferah bi' yer ve çalışanları da ilgiliydi.

Şimdi internetten baktım tam adresi de : Reşit Galip Caddesi 63/2 imiş.

Makyaj için önerim; Gülcan Akman, fiyat biraz tuzlu, resimlere bak belki beğenirsin, İnstagram adresi şu; www.instagram.com kuaföre de geliyor.

Ankara panora/ paris kuaför

hatice saka

Yardımcı doçentlik unvanı boş zamanlarında laboratuvarlarda deney yapan akademisyenlerimiz için bir engelmiş. Doktora yapınca iş bitiyormuş. Direkt doçent doktor olmaları lazımmış. Üniversitelerdeki kendi adamlarının önlerini açacaklar işte. Slayttan not okuyan adamlar doktoradan sonra doçent doktor olabilecekler.

(bkz: yardımcı doçentliğin kaldırılması )

aslında dünya genelinde "yardımcı doçent" diye bir şey yok. bizde doktoralı elemanlara ara kadro olarak böyle bir şey var çünkü bu seneye kadar arş.gör.dr. olsanız da derslere kendi başınıza girmeniz yasaktı (artık girebiliyorsunuz) ve çoğu üniversite doçentlik kriterlerine 2 sene ders vermiş olmak ya da tez danışmanlığı yapmış olmak gibi bir koşul koyduğu için ya öğr.gör. kadrosu bulabilirseniz öğr.gör. olup doktora bitince direkt doçentliğe başvuruyordunuz ya da arş.gör.dr olduktan sonra yrd.doç. kadrosu bekliyordunuz (bizim bölümde 6 senedir beklediğini iddia eden var) ya da arş.gör.dr olarak derse resmi olarak giremeyeceğiniz için hocaların yerine derse giriyordunuz, ders ücretini de çoğu hoca dersi yürüten siz olmanıza rağmen kendisi alıyordu.

bu tablodan sonra her ne kadar işin içerisinde Türkiye ve YÖK varsa saçma sapan bir yere bağlanabilecek olsa da, anladığım kadarıyla yrd.doç kadrosu ve maaşı vermek yerine zaten şu an artık mümkün olduğu gibi doktorasını bitiren arş.gör. derslere girebilecek. doçentlik kriterlerini sağlayıp direkt doç. olmak için çalışacaklar. diğer yandan büyük ihtimalle yandaş yrd.doç'lar hızla doç olacak bu bahaneyle (malum YÖKDİL ile yabancı dil puanı almayan kalmadı herhalde, daha ne yapsınlar), 5 yıla da gelsin taze yandaş proflar.

Umarım ben fesatlık düşünüyorumdur ya da eksik bilgim vardır da olayları yanlış yorumlamışımdır. evet bu kadro saçmaydı ama yeni düzenleme başka saçmalıklara gebe mi bilmiyoruz.

Aklıma ilk gelen iki şey var, bir taşla iki kuşumsu.

1. İş güvncesizliği: Bu asistanlarla başlamıştı, memurlar da tehdit altındaydı en son. Sözleşmeli öğretmenlik zaten yıllardır yürürlülükte. Bu da onun bir parçası olabilir.

2. Zaten KHK'larla birçok kişiyi çıkardılar, bu sefer aradakileri toptan kaldıralım, bizimkileri baştan yerleştirelim demiş olabilirler.

Bir yandan da iyice garip. Yıllardır 'Amerikan sistemini benimseyeceğiz' derken, birden Alman, daha doğrusu Avrupai sistem gibi bir şey önerdi. Biz de çok anlamadık. Tartışıyoruz hala.

Saatlerdir ne olduğunu anlamaya çalışıyorum.
Sözlük başlıklarından takip ediyorum, belki bakabilirsiniz.

üniversitenin içinde misafirhane var, orayı arayın öncelikle (50 liraydı sanırım tek kişi).
İki kule (150 tl civarıdır oda fiyatı) pahalı olmazsa olabilir, okula yürüme mesafesinde.

Eğer çok eşya yoksa yürünebilir, üniversite kapısı 20 dk filan sürer, 5 dk da gsf. Eczacılık kapısını sorarsanız kolayca yön tarifi alırsınız. Kardeşiniz için şimdiden iyi şanslar.

Avusturya Sen jorj hastanesi Şişhanede ki hastane 2800 civarı bir ücret çıkardı bana sezeryan için.. eylül sonunda ikinci gelicek benimde.

ilk çocuk da orda olmuştu gene aynı fiyatı ödemiştim 3 yıl önce

Bence normal, sonuçta cerrahi bir operasyon.

bence bu işin ucuzuna kaçmayın. biliyorum maddi durum tabi ama sonucu çok önemli. soğum yapılan hastanenin yeni doğan ünitesi var mı ya da yeterli mi hepsini araştırın. bir aksilik olması durumunda yeterli imkaanlara sahipler mi acaba ? yoksa emin olun çok daha ucuza da bulabilirsiniz ama ucuz etin yahnisi olabilir

daha sağlıklı zaten. sıç bence.

Bi kere sıç alışırsın.

alaturka tuvaletlerde vücudun aldığı pozisyondan ötürü dışkılama işlemi alafrangaya göre daha rahat gerçekleşiyor. o yüzden iki türü de kullanın yani.

Sorun sicmak mi taharet prosesi mi

kendini akşamları tuvalete çıkmaya alıştır.
belli bir saatte tuvalette otur, bekle. bir süre sonra zaten her gün aynı saat diliminde yapıyorsun nşa.

alaturka tuvalet <3 ben. daha sağlıklı

problem taharet kısmıysa ıslak mendil kullanılabilir

sıç bikaç kere alışırsın. alışınca bırakamicaksın zaten. vurucan götüne suyu bunda zor bişey yok. sol elle vur yalnız belli olsun hangi eli neyde kullandığın ki için rahat olsun cips mips yerke

Ne meraklıymışsınız be avuçlamaya.

5. Kattan aşağı in kardeş madem o kadar yakınındaysa. Her şey 20 saniyede olup bitiyor değil ya. Sık dişini in aşağıya ve bok avuçlamadan yaşamaya devam et.

alaturka tuvalet sevdalısı götüm şu duyuruya çok içerledi...


:(

doğada yaşam mücadelesi verdiğini düşün. taşları üst üste koyup kendine klozet mi yapardın, yoksa bulduğun tenha yere sıyırıp s.çar mıydın?
hem daha rahat hem daha sağlıklı.
bence senin için asıl problem taharet süreci ama bok senin bokun bi düşün bence :D :D :D

Lensim yarım numara küçük

lenslerimin numarası daha büyük, çünkü sadece miyop lens üreten bir lens kullanıyorum (ama astigmatım da var). göz tolere edebilir diye biraz ileri numara büyük verdi doktor.

genelde lensi 0,25 gibi bir değer düşük veriyorlar, mantıklı bir açıklaması var ama hatırlamıyorum. (görüntü/mercek kırılma uzaklığı hesabıyla ilgiliydi yanlış hatırlamıyorsam)
aynı numara kullanmanın da bir sakıncası yok diye biliyorum. tek sıkıntı lensi çıkarıp gözlük takınca adaptasyon biraz zaman alıyordu sanırım. 14 yaşımdan beri lens kullanıyorum, gözlük pek kullanmadığım için unuttum umarım açıklayıcı olmuştur. lens 4.00 gözlük 4.25 miyop

En hızlı? Çalışarak gelişir. Hacim kazanmak istediğini varsayıyorum, o zaman bazı çok temel hareketler var, vücutta büyük kas gruplarını çalıştırıp hızlı hacim kazanmana yardımcı olur.

Bu hareketler:

1- Deadlift (bunsuz bir fitness rutini ben hayal etmek istemiyorum. Ama riskli bir harekettir, formun çok doğru olması gerekir. Yardım almadan yapmanı tavsiye etmem)
2- Squat (bacak-popo çalıştırır ama bu kaslar vücuttaki en büyük kaslar, o yüzden büyüme hormonu salgılanmasını arttırır)
3- Bench Press (göğüs için olmazsa olmazlardan)
4- Shoulder Press
5- Pull-up/Chin-up (barfiksin iki farklı versiyonu. eller sana dönük/karşıya dönük)

Bu hareketler vücudun bütününü güzel çalıştıran temel hareketler. Bunlarda ilerledikçe öteki hareketleri de daha verimli yapabilirsin.

6 aydır sadece bu videodaki 3 hareketi yapıyorum baya bi gelişme var. videoda 12 tekrar yapıyor ama ben bazen 23 bazen 34 tekrar yaptım. dambıllarımda 4 kg.

www.youtube.com

hız hırsı sakatlık getirir. yavaş olsun temiz olsun.

1- bench press
2- omuz hareketleri
3- barfix varyasyonları
4- shrugs

kedi olduğu içindir, kediler genelde sizin yapmanızı istemediği şeyi sezip inadına yaparlar.

suyu mama kabından uzak bir yere koyun. ya da banyoya koyun sonra yer değiştirin

her zaman taze suyu içiyolar. su kabını değiştirin büyütün ve içini yenileyin alışır belki.

bazı kediler akan suyu seviyor.
kedi şelalesi almayı deneyebilirsiniz, alışırsa oradan içer. benimki geceleri uykumdan uyandırıp, banyoya götürüp musluk açtırıyordu -_-

Muhtemelen vitamin eksikliği var, ben dükkanda sürekli taze su bulunduruyorum, aptal hayvan lastik patlağı tespitinde kullandığım su dolu leğene saldırıyor. Şebeke, cami çeşmesi, şaşal su, ne varsa denedim ı-ıh.

değil

vallahi seçilen örnek kümeye bağlı. sağlık alanı dışında yeni mezunların çoğu sürünüyor. ama eskiler 80-2000 tarihi arası mezun olanlar da çok iyi durumda mühendislik açısından vs. gördüğüm örnekleri söylüyorum. öyle yani.

para kazanmayı bilmem de olmayı istediğim iki şeyden biriydi. çevreye de bağlı diye düşünüyorum.

Cok yogun calisilan bir meslektir. Yetenekliysen gayet guzel kazanirsin, yeteneksizsen surunebilirsin cunku cok fazla mezun var.

Kısmen doğru kısmen değil. Arkadaş geçmişe dayanmış ama o zamanlar okuma oranı ve bölüm kontenjanı düşük olduğundan değerliydi şimdi ise bayağı değersiz. Para kazanma durumu da analitik zekaya ve beceriye bağlı. Sayısal zekanız iyi ise ve tecrübeniz 15 yılı geçtikten sonra şöyle kurumsal ve üst pozisyonlarda maaşınız 10 binlere çıkar. Bayağı tek adamlığı oynarsanız (maaştan bahsediyorum yine) 20 bini görebilirsiniz ama koordinatör falan olmanız lazım. Mesela medipol hastanelerinin inşaat emlak koordinatörü gibi.
Yurtdışı olayı bu sektörün pik noktasıdır. Aylık 8-9 bin dolar alan var ama nadir. (Ort 35 bin tl). Konum rusya-ırak-türkmenistan vs.

Ama umut dağıtmaya gerek yok. Bu adamlar baştan beri iyi yerlerde kendini geliştirmiş üst adamlar ve kontenjan bir hayli az.
Sözün özü mümkün ama çok çok zor ve doktorlar gibi yakın zamanda drğil orta yaşı geçtikten sonra bu maaşları kazanmaya başlıyorsunuz

aman diyim uzak durun mimarlıktan. özellikle de çok istekli değilseniz ki istekli olanlar bile bir yerden sonra pişman olabiliyor.

%90 katıldıgım bir olay. evet mimarlık gerçekten de o kadar kötü. dogru durust bir getirisi olmadıgı gibi goturusu de oldukca fazla.

mimarlık %50 yetenek, %50 çevre işi.
çevren yoksa ve inanılmaz derecede şanslı bir insan değilsen ciddi paralar kazanman zor.

Yuhh.. 2001 model arabaya o para hayatta verilmez. Km ne olursa olsun. Pahali tabii.
Silkeleyecek keriz ariyor.

2001 de arabayi satin alip galeriden 2017 de alsan 67bin km olur heralde. Sakin.

kilometreyle oynamış da olabilir, bilemeyiz.
ve pahalı evet, hem de sw.

31 kot bedeni, diğeri normal beden.

normal ise neden hepsi farklı? 36 da var, 38 de 40 da 42 de.

kot pantolon bedenleri kadın-erkekte değiliyordur belki ama 24-34 arası bedenler var kot için. Diğer 42 dediğin de kumaş pantolon bedeni.

kimse için asla kendini değiştirmeye çalışma, kişiliğinden ödün verme.

Tarkan'dam geliyor "Başkası olma, kendin ol. Böyle çok daha güzelsin".
Bir de İsmail Türüt'ten geliyor, "Plan yapmayın plan"z
İkisinin özeti, akışına bırak. Güzrllikle oluyorsa oluyordur. Olmuyorsa oldurmaya çalışma. Hiç taktiğe stratejiye girme.
Emek ver, çok emek ver ama bir şeyler değişsin diye değil ve iki tarafın da kendini kaybetmesine izin verme.

O da asla ders cikardim dememek

39 Yaş/ Kadın

1. Kimseyi değiştirmeye çalışma kendin de değişme. Zaten mümkün değil. Oldurmaya da çalışma. Olmuyorsa olmayacaktır bunu hemen anla. (İlişkide gelişerek yol almak başka konu)
2. Merhametli insanları seç. Hayvan seven, doğa seven, yaşlı seven, çocuk seven, insan seven vs.
3. Emeksiz asla olmaz, emek ver.
4. Seni gerçekten sevenle beraber ol. Yani ruhunu, varoluşunu, olma biçimini, her şeyini. Gözlerinden sana doğru sevgi akanı seç, gözlerini devirip beğenmez tavırlarla seni sürekli aşağı çeken sözde sevgilileri değil.
5. İlişkilerde hayat gibi. Hiçbir şey planladığın gibi gitmeyebilir. Engeller çıkabilir; para mezhep farklı şehirler vs. Gerçekten oysa her şeye rağmen asla bırakma.
6. Cinsel çekim, fiziksel çekim geçicidir. Sadece o duyguya kapılıp evlenme, 100 sevişme sonrası tüm o arzu ve şehvet azaldığında minnoş minnoş sarılıp sevgiyle uyuyabildiğin adamı/kadını seç.
7. Seni destekleyen, sana omuz veren, seni her şart altında gönlüyle taşıyan insanı seç. Eleştiren, beğenmeyen, hor gören sana sürekli negatif verip sonra da "ben senin iyiliğin için" diyenden uzak dur.
8. Cinselliği gerçekten yaşamak istiyorsan yaşa. Yaşamak zorunda olduğunu düşünerek hiçbir şey yapma. Sevgi alabilmek için, onaylanabilmek için özünden taviz verme. (Genç kızlar için özellikle)
9. Saygılı insan seç. Sana, annene babana, insanlara, topluma, kendine, her şeye saygılı olsun. Beğenmese de sevmese de.

Uzar gidermiş bu liste .

Uzun sure yalniz kalmis olmanin algilarimla oynamasina izin vermemeliyim, saf olmamaliyim. (Bunu telkin etmeme ragmen hep dusuyorum tekrar)

Devaminin olmayacagi bir seye "belki olur" diyip baslamamaliyim, cunku olmuyor. Viyanada yasarken trde yasayan biriyle daha once tanisiklik olmadan iliskiye baslamak gibi.

hayatta bir an olur, yalnızlık insanın başına vurur. sağlıklı düşünmeyi bir kenara bırakıp laf olsun diye, sırf yalnızlığını gidermek için insan çok random insanlarla görüşür, çıkar, sevgili olur vs. vs.

biliyorum o an çok savunmasız ve çaresiz hissediyor insan. ama böyle laf olsun diye biriyle olmaktansa uzun süre yalnız kalıp doğru birisini beklemek en iyisi.

şey gibi bu, mesela 10 nuramaralı otobüsü beklersin, gideceğim yere 11 de götürür 12 de ama onlar çok dolaştırır. 10 numara direkt olarak istediğin yere en kısa yoldan götürür seni. sen de 11 ve 12 geçmesine rağmen "bu kadar bekledim biraz daha bekleyeyim gelir birazdan" deyip 10 numarayı beklersin ya. o durum biraz.

örnek iyi oldu mu bilmiyorum ama neyse anladınız siz bence.

alakasız edit: bu örnek nerden aklımda kalmış diye baktım. can yücel söylemiş galiba. onu da belirteyim de sonra sıkıntı olmasın.

1. salak her zaman salaktır.
bu sadece ilişkiler için değil, hayatta herkes için geçerli.

2. "düzelir, hallederiz" diye düşünülen her ilişki patlar.

3. evlilik, "eh, evlenelim bari" diye değil, coşkulu bir istekle yapılmalı.

4. her şey döner, dolaşır ve sekse gelir.

5. deneyimlere ve tecrübeye saygı duymak, ciddiye almak lazım.

6. karşındakini asla geçmişinde yaptığı bir şey(ler) yüzünden yargılama, olduğu gibi kabul et.

7. ilişkilerde, sorunları çözmeden, üstünü kapatarak ilerleme, gün gelir o da patlar.

8. aldatmak, her zaman sevmemek anlamına gelmez.

9. sevmek de her zaman yeterli olmaz.

10. zayıf karakter, uzak durulması gereken bir şeydir.

11. ne istediğini bilmeyen insanlar tehlikelidir, seni de kendileriyle birlikte batırırlar.

12. cinsel ilişkiye girmek istemediğin bir erkekle aynı evde yalnız kalma.

13. kimseye kendini sevdirmek için uğraşma.

14. herhangi bir durumda, insanların verdikleri tepkilerin nedenleri vardır. fevri olma. en ufak durumda (hatta hiçbir durumda) kendini kurban pozisyonuna sokma.

15. kişiler ve olaylarla ilgili varsayımlarda bulunma.

16. açık ve net ol. triple ilişki yürümez.

17. herkesten önce kendini tanı ve kabullen.

18. hayatını ve ilişkilerini egosantrik kararlar üzerine kurma.

32, kadın.

kimseye asla çok bağlanma ve hayatının merkezi yapma. bir anda çekip giderler, baya uzunca bir süre göt gibi kalırsın ortada.

yüzüğü görmeden aileyle tanıştırma.

kendini sev. başkasını da sev ama önce kendini sev.

beyni olan birini secebilirdim. hayatin en gereksiz kisimlarini sorun olarak gorenleri ayıklayabilirdim. herkes bana normal geliyordu oysa. kendi ayaklarinin uzerinde duran ve karar verebilen kadin ile beraber olmam gerekiyor.

Iki terapistin iliskisi cehennem gibi bir sey oluyor (._.). Ders bu.

Bir insanı ilk tanıdığımda ilk bir haftada çıkan problemler her ne ise, o ilişki 1 senelik de olsa 10 senelik de, temelde o sorunlar yüzünden bitti. Bunu sonuç olarak tespit etmiş olmam, yeni bi ilişkiye bu çıkarımla yön vereceğim anlamına gelmeli belki ama gelmiyor bende. Zira her insan ve her ilişki üniktir. Umut daima var, şans vermeye devam :)

kararında sevmek, teist biriyle birlikte olmamak

e, 23

@i drive the hearse, + 1 000 000

@ trollziya'nın dediğinde de doğruluk payı var sanki. ben sözelciyim, o sayısalcıydı. uyuşmadı bir türlü kafalar. bir de akrep-ikizler...

- bahane uyduruyorsa kac. bir insan gercekten istiyorsa bakariz, o zaman dusunuruz filan hikaye, 6 ay sonrayi simdiden programlar.
- ilk yalanda kac. ben bakiyodum, kahve niye tasti turu yalan degil tabi ama size kendinizi suclattiracak kadar yalanini yakaladiysaniz karaktersizin onde gidenidir.
- gercekten oldugu ile disariya gosterdikleri farkli insanlarsa kac. ailesini, arkadaslarini, sosyal hayatini tamamen uc farkli hayat tarziyla yasiyorsa istedigi kadar sevsin de hatta bir ruh hastasinin enkazini toparlamakla ugrasirsiniz.

Bahanecilerden uzak dur. Over-investing yapma.

35 yaşında erkeğim. bugune kadar 3'ü uzun süreli 8-10 tane ilişkim ve bir miktar da fb/ons falan oldu.

sadece kadınlarla olan ilişkilerimden değil, tüm insanlarla - aile sevgili fuckbuddy arkadaş kanka patron çalışan iş arkadaşı yoldaki şoför asker arkadaşı markette kasiyer mağazadaki müdür şirketteki ceo- girdiğim iletişimden çıkardığım çok ders var ama sen en önemlisini soruyorsun.

İlişkilere, özellikle Kadın erkek ilişkilerine dair söylenen akla mantığa uygun anlayışlı efendi temiz insan haklarına saygılı fikirlerin neredeyse tamamı yalan. Kadın erkek de eşit değil. kadın ve erkek eşitliğine en az inanlar da kadınlar. Bir de aforizma ile bitirelim: eat meat fuck meat own meat.

Buradakiler dahil kimseden tavsiye almamak.

herkes bir gün gider. bunu asla unutma . hayatının merkezine kendini koy, önce kendini sev. kendini sevmeyeni kimse sevmiyor çünkü. kimse için prensiplerinden, kişiliğinden taviz verme. bunun adı fedakarlık değil çünkü. herkesi olduğu gibi kabullen çünkü insanlar asla değişmiyor boşuna yorulma.

29yaş- kadın

kimseye %100 güvenmemek gerektiğidir. En masum olan bile içinde kötülük barındırır. 25/K (Lgbt)

www.belkoair.com

Metro falan bulamazsınız o saatte, metro önerilmiş ama. Belkoair'a binmek tek seçenek ve de ankara'da havaalanına gitmek için taksiye binmeyecekseniz. gece 12 ve sabah 5 arası bu belkoair denen nane 60 dakikada bir çalışıyormuş. Her saat başı aşti'den kalkıyor yani, takribi 10 dakikada kızılay'da olsa diyelim. Ama siz gene de saat başında durakta olmaya bakın. zira belediyenin verdiği her hizmette olduğu gibi bu hizmete de güven olmaz.

gartransfer.com.tr
59 liraya götürüyorlar, en az 4 saat önceden rezervasyon gerekiyor.

Çan eğrisine göre normalleştirmek ne demek oluyor? Ben onu anlamadım.

Geçme notu olan bir yerde çan eğrisinin olması saçma değil mi? Ortalamanın altında kalırsan geçemiyorsun, üstündeysen geçiyorsun. Ee o zaman 50 geçme notu niye var?

Olayın aslı şu: Sınavdan aldığı notun bir harf karşılığı olması lazım. Bizde A1-A2-B1-B2-C şeklindeydi. Bunların katsayıları da 4-3,5-3-2,5-2 şeklindeydi. Örneğin 91-100 arası A1 oluyordu. Yani 91 alan ile 100 alanın arasında mezuniyet notu bakımından hiçbir fark yok. Ama yök'ün sitesinde sistem öyle değil.

Sanırım YÖK'te 80 mezuniyet notunu 4'lük sisteme çevirmek için kullanmak doğru değil. 4'lük nota göre ortalaman varsa onu çevirmekte kullanılabilir. İkisi aslında farklı şeyler.

@himmet, yoke gore ikisi ayni sey, farkli olmasini dusunuyorsan, sanki benim gorusumu desteklemis oluyorsun.

linkteki cevrim sacmalik. odtu icin konusursam, tum derslerden 53% alsaydik mezun olamazdik. mezun olmak icin 2.0 gerekli ki bunun gercek denkligi 70%. can egrisini, sikintili derslerde uygularlar. donem boyu derslere katilan, haftalarca calisan adam 50/100 alabiliyor sinavin zorlugundan. onemli olan, okulun reputation'i ve ogrencinin icinde bulundugu yuzdelik dilim. notlari cevirmek mantikli degil.

Bilkent'te geçme notu 70 dolayısıyla zarardayız :)
Bence de sıkıntılı ama YÖK uğraşmıyor teferruatla.

Hocam migrenin vardır büyük ihtimalle ve kokudan tetikleniyordur. Üzgünüm ama parfüm kullanamazsın.

vücut spreylerinden alabilirsin, daha hafif oluyorlar.
bulabilirsen katı parfüm deneyebilirsin.

ıcha +1

migrenim var ve özellikle başım ağrıdığında bir koku duyarsam daha da feci şekilde başımı ağrıtmaya başlıyor kolonya kokusunda bile siz düşünün. parfüm kullanmıyorum. kokusu daha çabuk uçacak şeyler kullanıyorum. yakın arkadaşlarım yanımda parfüm sıkmaz. açık parfüm dükkanlarının önünden bile geçemiyorum. kimse parfümsüzlükten ölmez temiz olduğun sürece kıyafetlerin düzenli değiştiği sürece insanlar senden rahatsızda olmaz.

Bilkent otel

10 binimci günümden haberim yoktu bir şey yapmadım. sahi senin nasıl haberin var?

Çocuklarla, varsa torunlarla falan geçirebilirsiniz. Kalabalık iyidir.

Edit: İlk 10.000'miş. Kendinizi bakıma alın; hamam, kese, masaj, cilt bakımı, manikür, pedikür, güzel hafif bir yemek.

böyle açtığım bi başlık var ahah. hatta şimdi fark ettim de 4 gün önce de 11000. günümmüş, onu kaçırmışım.

(bkz: insanın hayattaki 10000. günü)

@cekilmis gayfe

3 sene evvel nick cave "20000 days on earth" diye bi belgesel film çekmişti. ben de merak etmiştim benimkini. 3 yıldır bekliyorum. :)

@tepedeki psycho

ahahah aynı filmden aklımıza gelmiş demek.

bir kere su sarkıyı kesin bir kere dinle

www.youtube.com

bugun hayatimin 11160. gunuymus, sayende ogrendim hocam sagol :D

ben daha 4 yasindayken salondaki sehpanin altini karaladigim zamani hatirliyorum. simdi o sehpa kendi salonumda duruyor. bizim evde pek bi' sey atilmaz, sekil de degistirmez, saklanir, kullanilir. :D

Benim 8000. günüymüş. Güzel bir gün geçirdim, bilsem de böyle geçirirdim :)

ben akşama pilav üstü kuru fasulye yapmayı düşünüyorum.
dünden hazırlığımı yapmışitım.

iphone 6plus telefonu havuza düşürdüm. bildiğin dibine battı. peşinden atlayıp hemen geri çıkartıp kapattım 3 gün hiç açmadım 4. gün açtım hala kullanmaya devam ediyorum. pirince falan yatırmadım.

telefonu kapalı tutup iyice kuruduğundan emin olana kadar sabırla beklemek gerekiyor bence. tam kurumadan kullanılmaya çalışıldığında anakart başta olmak üzere çeşitli arızalar çıkıyor.

pirinç olayı zaten şehir efsanesi. nem gitse bile suyun içindeki tuzlar devrelerde korozyona sebep oluyor.

içinin açılıp saf alkol ile temizlenmesi lazım.

Telefonu kapattım, ertesi gün marketten pirinç alıp içine koydum. İlk gün telefon normal açıldı vs ama kameraların içinde su vardı, o yüzden kamera ve ses düzgün çalışmıyordu. Bir gün daha bekletince sorun çözüldü.

ince bulgur da olur

arpa şehriye de olur

İkisinde de hedefinizi belirleyin mesela doktor olsanız hangi branşı seçersiniz? Size uygun bir meslek mi uzmanlık sınavının altından kalkabilir misiniz?
Diş Hekimliği de aynı şekilde branşınızı belirleyin. Onda da dus var uzmanlık sınavı. Bu bakımdan ikisi de aynı. Ama özellikle diş hekimliğini severek yapmanız lazım diş hekimleri nelerle uğraşıyor araştırın ve size uygun mu karar verin. Ama diş hekimliğinde uzman olmadan çok zorlanırsınız. Ama doktor olsanız uzman olmadan da rahatça çalışabilirsiniz. Uzun oldu ama kusura bakmayın. Kız arkadaşım diş hekimi ve uzman olmadan başkasının yanında asla yapılmaz bu iş diyor.

Pardon özel devlet ayrımına hiç görmemişim bana pek fark yok gibi geliyor. Yani para varsa özel de olur.

evet, bana uygun bir meslek ancak ozel universitede okumanin gerektirdigi maliyeti karsilayabilir miyiz bilmiyorum. evi satariz satmasina da, sonra? okurken nasil zorluklar cekerim?

tıpta okuyorum ben, dişte de okuyan bir iki kişiyle konuşmuşluğum var. Diş okumak baya zor gibi duruyor uzaktan. Tıpta el becerin olmadan yine bi şekilde bitirirsin mesela temel şeyleri yapacak kadar olsa yeter olmasa da zaten internken zorla öğrenirsin, ama dişte anladığım kadarıyla daha ilk haftadan el becerisi geliştirme dersleri başlıyor ve aşırı titizler bu konuda. mum, sabun vs eritip diş falan yaptırıyolar örneğin. hatta birinci sınıfta bi arkadaşıma ev yaptırmışlardı kız baya yetenekli olduğu için villa gibi bi şey yapmıştı baya da zevk almıştı ama bana versele hayatta beceremezdim.

Ekonomik olarak tıp okumakla diş okumak arasında çok fark olacağını sanmıyorum eğer kendini geliştirmeye açıksan ve uzmanlık yapacaksan. hatta bazen diş doktorlarına özenmiyor değilim, çoğu diş doktoru normal doktordan daha rahatmış gibi geliyor uzaktan bakınca ama tabi iki mesleğin de zorlukları var yani.

eğer dişte mutlu olabilirim ve elim yetenekli diyorsan dişi düşün, ama illa tıp okumak istiyorum diyorsan da şansın varken okumadığın için ilerde pişman olabilirsin. Özel olarak hangi okulları düşünüyorsun bilmiyorum ama iyi bi özel tıp beklentini karşılar. Ki normalde devlet tıplar imkan olarak daha iyidir, mesela bizim okulda onlarca kadavra varken çoğu özel okulda bir tane var ve onu da öğrenciler elleyemiyor(gerçi çoğu devlette de kadavra sorunu var).

Ha son olarak tıpın bi avantajı da ilerde temel bilimden akademisyen olma ihtimalin daha fazla aziz sancar gibi mesela. Bu konuda bi amacın varsa özel tıp daha ideal olabilir

1 sene daha çalış.

Evin parasını alacağın doktor maaşıyla çıkarman zaten kaç seneni alacak, o da kaç sene sonra. Bir de okurken yapacağın masraflar var. 1 sene daha çalış içine sinen yer olsun.

Tıp

Kayranın kedisi+1
1 sene beklemek istenilen mesleğe götüren yolda çok değil. Hatta bana kalırsa istenilen bölümü kazanmak için 3 sene bile beklenir. Hayatın boyunca yapacağın mesleği üstün körü seçmemek lazım. İş hayatı kafanizda canlandırdığınız kadar toz pembe değil, hemen atlamak için bu kadar acele etmeyin :)

Devlette diş kazanabilecek kapasitedeysen zaten bir sene daha çalışıp seneye devlet üniversitesinde tıp kazanabilirsin bence. Hem bu şekilde okuyacağın özel üniversite de Koç olmayacak belli ki. Ev satılırsa ve özelde tıp okumaktan pişman olursan geri dönüşü olmaz senin için. Bence en mantıklısı bir sene daha çalışmak, o da olmazsa iyi bir üniversitede diş okumak. Tabii dişi de gerçekten istiyorsan diye diyorum bunu. Sırf puanın yetiyor diye gideceksen gitme dişe.

eczacı ol

Evet belirgin bir şeye hizalama taktiği. Bi binanın köşesine falan.

Aynı dert bende de var. Nefret ettiğim nadir şeylerdendir.

@free Akıntıyla açılınca gidebiliyo o belirgin noktalar da :(

Numaralı havuz/deniz gozlukleri var aslinda hazir. Speedo satiyodu. Astigmati duzeltmiyolar ama bi yere kadar gorus saglayabiliyo. Belki onlari deneyebilirsin.

Havuzda babam yerine baska bir adama el salladiktan birkac ay sonra lazer oldum. Hayatimda verdigim en dogru karardi.

lens kullaniyorum ve islanmak icin degil yuzmek icin, zaman gecirmek icin denize giriyorsam mutlaka deniz gozlugu takiyorum yoksa hizalama falan yalan oluyor, sudan cikinca balik gibi havlunu ariyorsun.

lens kullanmamı doktor yasakladıktan sonra denize bile gözlükle girer oldum. gözlükteki su damlası bile görememekten iyidir
(göz derecem astigmatlı 4 ve 5)

çok pratik olmayabilir ama bence optimal yol lens + kaliteli deniz gözlüğü + dalgası deniz

Önceden denize giderken lens takmıyordum. Yanımda hep birileri olduğu için şezlong arama derdi olmuyordu. Ama etrafı göremiyordum tabii. Sonra bundan 4 5 sene önce yeterr deyip lensle denize girmeye başladım. Muhteşem deniz ve dağ manzarasını kaçırıyormuşum haberim yokmuş. Denize kafanı sokup gözünü açmadıkça ve deniz üstünde abartılı hareketler yapmadıkça sorun olmaz bence. Lensin düşmesi ya da mikrop kapma gibi bir durum yaşamadım. Denizden çıkınca yüzünü yıkarsan da iyi olur.

Ben gözlerimi kısarak durumu kurtarıyorum:)

günlük lenslerden alıp günün akşamında atabilirsin.

numarali deniz gozlugu al.

Lens + normal deniz gözlüğü

Aracınızda krank devir sensörü var mı bilmiyorum, muhtemelen yoktur. Varsa bu seçenek aklınızda olsun.

Bunun dışında anladığım kadarıyla yakıt sisteminde bir arıza var gibi. Yani uzun süre lpgde çalıştıktan sonraki çalışması sorun yaratıyorsa LPG enjektörleri işeme yapıyor olabilir diyeceğim, bu sefer araçta enjektör olduğundan şüpheleniyorum.

Yerinizde olsam önce aküyü ölçtürürdüm. Değerler normalse bir süre LPG sistemini kapatıp kullanmayı denerdim. Sorun çözülüyorsa sorun LPG sisteminden deyip LPG kitine odaklanırdım. Yok cözülmediyse de önce yakıt sistemine (pompa, varsa enjektörler) sonra ateşleme sistemine bakardım.

Eski motorlara çok yabancıyım, olur ya belki fikir verir diye yazdım. Sorunu çözdüğünüzde buraya yazarsanız sevinirim, merak ettim neden kaynaklandığını.

benzine boğuluyor olabilir mi?

bu soğukken çalışma ama ısınınca düşük devirde stop etme, durunca bir daha çalışmama genelde krank sensöründen oluyor.


krank sensörü manyetik bir algılayıcı. motor bloğunda olduğu için zamanla ısıdan etkilenmeye başlıyor ve ateşleme için gerekli sinyali düzgün üretemiyor.

ancak krank sensöründe sorun varsa araç sıcakken vurdurma ile de çalışmaz. 10-20 dakika bekleyip soğuyunca çalışabilir.

bildiğim kadarıyla lpg sistemleri araç benzinle çalıştıktan sonra devreye giriyor. lpg sistemi ikinci startta benzin valfini açmıyor olabilir. yani motora yakıt gitmiyor diye düşünüyorum. lpg sistemi ile ilgili bi sorun olabilir.

kırmızı reçeteliyse baslarına is almak istemiyolardır, bela cunkı. direkt narkotik olanlar var.

nerden baksan serefsizlik tabiki. aspirin satılarak eczane olunmaz.

aslında eczanelerin de suçu değil. şimdi kalpazanlar doktorların kaşelerinden yaptırıp bi yerden reçete bulup kırmızı reçeteli ilaçları eczanelerden alıyorlar. tabii eczanelerin reçetenin sahte olup olmadığını anlama şansı yok. ilacı verdikten sonra da sağlık müdürlüğü reçetenin sahte olduğunu söyleyip eczanenin tepesine biniyor. bu ve diğer ilaçlarını sürekli aynı eczaneden alırsan onlar da seni tanıyacaklar ve onların devamlı müşterisi olacaksın. böylece bir sıkıntı olmayacak.

üstünde kod flan var reçetemin sisteminden bakıp öyle veriyorlar, nöbetçi eczane bile vermedi bakkal mantığında çalışıyorlar, bir tane eczane buldum artık şansa ama diğerleri gerçekten sinirimi bozdu şikayet edeceğim.

Sürekli aynı eczaneden al. Gitmeden önce eczaneyi arayıp ilacı getirt. Yıllardır değişmeyen reçete bile sorun çıkartabiliyor o yüzden uğraşmak istemiyorlar. Renkli reçete diye elektronik bir sisteme geçildi. Reçetelerimde hep sorun olur zaten. Benim için kaç farklı yerle konuşmuş, tanımasa uğraşmaz. Beyaz ile kırmızı aynı doz olacak, birini elektronik birini elle yazıyorlar doktorların kafası karışıyor. Şimdi ikisi de elektronik oldu. Bu sefer de sistem ilaçlarımı birlikte reçete ettirmiyor. Kırmızı-Yeşil reçeteler sorun. Doktorlar da çekiniyor. Eczacı kız sorunlu reçetem olduğunda düzeltene kadar ilaçlarımı ödünç verir. Kırmızı reçete, kontrollü ilaç falan demez. Ben ödünç almıyorum gerçi sayarlarsa o arada başı yanar diye. Seni tanırsa ve raporun varsa sorun yok.

benim de dikkat eksikliğim için kullandığım kırmzı reçeteli bir ilaç var, bin türlü afra tafra, sanki külçe altın veriyor cebinden. en son getirtelim dedi, bekledim ve getirttiği ilacın son kullanma tarihi o ay. üzerinde bu ay yazıyor ama 2-3 ay daha bir şey olmaz diyor bir de.

7. caddenin başındaki taksi durağına bırakıyorum ben.
Anahtarı istersen veriyorlar.

yok :)

İnternet mağazalarında ucuzlar, zira fırsattan istifade eski ürünleri elden çıkarıyorlar bu şekilde ama klasik satışlarda çok da bir değişiklik olmaz.

sephora'da kampanya oluyor, oraya da bakabilirsin.

ben de hicbirseye yetisemiyorum, cozumunu de bilmiyorum ama sanki herseyi onceden planlarsak, ajandali, saatli falan, bir ihtimal azcik vakit fazlaligi olabilir, ben haftanin gunlerini karistiriyorum artik.

onlar yerine uykudan vazgeçiyorum. sonuç çok iyi değil ama ruhumu öldüreceğime ömrümden çalarım.

Emin ol herkes sorun yaşıyor bu konuda. Çevrendekiler sorun yaşamıyorlar gibi geliyorsa umursamadıklarından o :) Benim gibi mükemmeliyetçi bir yapın varsa ki var sanırım, o zaman canını sıkar zaman yönetimi.

Benim tavsiyem, yaptığın işler için gereklilik sıralaması yap. Gerçekten gerekli mi? diye sor her bir iş için. Vegas'ın dediği gibi gündemi siktir et. Sosyal medya değer katmayan işler arasında en başta bence, onu kullanmaman bile ciddi zaman tasarrufu sağlar. Ev işini de bence gereksiz eşya almayarak çözersin çoğunlukla.

Ben plan yapıyorum. Telefondaki ajanda, masamdaki küçük notlar, daha fazla halletmem gereken şey varsa da bir A4 kağıdına yazıyorum herşeyi. Yazınca daha bir netleşiyor.

gündemi iş yerinde takip et. okuman gereken blogları iş yerinde oku.

"düzenli" olan hiçbir şeyi yapmayarak.

çalışmak da olmasa on numara olur.

Hiçbir şeye yetişemiyorsan ve 24 saat sana yetmiyorsa demekki bazı şeyleri yanlış yapıyorsun. hayatını sadeleştirmelisin (minimalizm) senin için öncelikli olan şeyleri ön plana koymalı diğerlerini elemelisin en sade şekile getirmelisin yoksa hiçbir şeyden %100 verim alamazsın.

bazı kişisel işlerimi mesai içerisinde yapıyorum.

Tunali gloria jeans mi böyle bir cafe var

bahçeli 3.cadde gloria jeans ve 3.cadde caribou

aslında bar açıcam ya ders çalışmalık...çok değişik bi konsept olur, hiç yok.
bira içip de çalışamıyoruz mu yaa

Nazım Hikmet Kültür Merkezi Konur 2/ 51

Bahçelide kahve akademi var, alt katını sadece çalışanlara ayırmışlar. Masa lambaları vs var, self servis ve karışan görüşen olmuyor.

Uyanık Kütüphane var, Nazım Hikmet'le aynı yerden mı bahsediliyor emin olamadım ama burda dursun: g.co

Bir de Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi ver yine Kızılay'da, Kumrular tarafında. Milli Kütüphane kadar yoğun olmaz genelde. Açık olduğu zamanlar burda yazıyor: www.adnanotukenkutup.gov.tr

Değişim cihazını 1500e filan satabilirsin. 6s 16 temizleri de 1800 civarına bulabilirsin. Arada 1 yıl var. Yani mantıklı.

bence olmaz, ikinci el 6s'i sıfır 6'ya tercih etmem.
kamera, işlemci vs daha iyi olsun diye istiyorsanız se düşünülebilir.
gb lardan bahsedilmemiş, tercihen 64 gb.

alacağınız 2. elin değişim cihazı olmayacağından emin olacak mısınız?

bence değişim cihazı daha iyi, en azından pili ölmemiştir.

2500-3000

bir öküz kadar vardır

internette baktığım kadarıyla 3300-3500 civari bir sonuç çıkıyor

Davul fırında pizza mı yapacaksınız :) 40 cm hey maşallah :) extra büyük boy pizza yapan markaların sitelerine gir besin öğeleri tabloları olur. Net bilgi almış olursun.

2 sağ 2 sol yapıyorum. yanımda bebek varsa 3 sağ 3 sol bile oluyor.

yol tek yön değilse ya da kıbrıs'ta değilsem evet.

ben arka çaprazlara da bakıyorum. malum istanbulda motorlar da karşıdan karşıya geçebiliyor. bi kere bi tanesi sıyırdı kolumu, ondan beri arkamı da kontrol ediyorum.

Diadermine

neutrigina (?)nın yağsız serisi, dışı turuncu.

Araştırma görevlisiyse yüzde yüz nişanlıdır. Ben nişanlı olmayan araştırma görevlisi görmedim hiç. Instası varsa oradan takip et. Yavaş yavaş foto beğen. Bir aşinalık olsun. Sonra mesaj at. Facebook'tan eklersen kabul etmeyebilir. Facebook kurumsal bir yer gibi oldu artık.

onu tanıyan arkadaşından talep et kıza ulaşsın.
Senin sınıftaki diğer gözetmen.

Ekle cok begendim tanismak istedim de. Ne kaybedersin ki denememekten iyidir. Ha tabii benim gibi kirilgan ve ozguvenin baska insanlardan aldigin tepkilere bagliysa tavsiye etmem o zaman hic denememek daha iyi olabiliyor.

instagram'ı kapalı ya.
direk söylesem bir şey kaybetmezdim de yine denk gelsek rezillik :D
diğer gözetmen de 30 küsür yaşında ya, diyemedim kim o diye. aslında çaktırmadan sorsaydım tanıştır diye iyiydi.

nişanlı olmayan bir arş. gör. olarak tavsiyem academia ya da linkedin gibi bir mecradan yarı profesyonel olarak yürümendir. bunlardan birine yayın koyduysa yayınlardan yürü, tam metni gönderebilir misiniz, şu alanda çalışma yapmayı düşünüyorum vs gibi.

işte maalesef alanlarımız da tamamen farklı :) bir de çok aleni olur herhalde öyle bir şeyler yapsam ahah. millet nasıl yöntemler buluyor yahu tıkandım kaldım sdfsd

aynı telefondan alması gerekir.

Kaybetse bozulurum, öderherhalde.

Çaldırırsa üzülürüm, bir sorunu yoktur umarım derim.

Kuzenim 500 lira verdi bi yere vereyim diye o gün çantam çalındı, yine ben verdim 500 lirayı. Doğrusu da bu.

O telefon baskasi tarafindan ne kaybolmustur ne de calisnmistir. Suclu ortada.

(Bir de nasil arkadaslariniz var oyle.)

Adam okutmus telefonu ne güzel

veririm imei yi emniyete aklımda soru işareti kalmaz ^^

@traveller, @all girls dream, @esmaralda
hacı asıl sizin nasıl arkadaşlarınız var ya. Yemin ediyorum tenezzül etmezler. Ama bence siz arkadaş grubunuzu bi değiştirin.

Bu soruyu zaten kamuoyu yoklaması olsun diye sordum. Arkadaşta kalmıştı telefonum. Şuanda elimde zaten telefon.

Kaybetse ya bulur ya da aynısından alır, ben kaybetsem öyle yaparım çünkü. Çalınsa adli olaydır, herkesin başına gelebilir der, soğuk suyumu içerim.

Dusuk zekali mi bilemem ama cinsel aclik icinde olduklari bir gercek. Tipik Turk erkeginde bunu gozlemlemek gayet mumkun. Sosyo kulturel yapinin baskilayip yasakladigi cinsellik Turk erkeginin diline vurmus durumda.

cinsellik düşünmek ayrı bir olay; günlük yaşamı, hareketleri, konuşmaları vs. bunun üzerinden gerçekleştirmek ise bambaşka... sonuçta cinsellik dediğimiz şey hormonlarla ilgili bir durum. aklı başında insanlar diğerlerinden farklı olarak otokontrol uygulayarak düşüncelerini ve eylemlerini makul sınırlar içinde tutuyor. diğerlerine ise sapık diyoruz zaten.

Cinsellik cok ilkel bir sey, her statudeki insanin yaptigi ve dusundugu bir sey.

Cinselligi ne sekilde dusundugu egitimle alakali ve zekayla alakali bence. Uc ornek ama tecavuzu cinsellik zanneden biri egitimli ya da egitimsiz gerizekalidir.

Esi ya da sevgilisi ile daha cok cinsellik yasamak isteyen insan ise libidosu yuksektir baska da zekayla alakasi yoktur bence.

Namusu bacak arasinda arayan gerizekalidir ama, bunu da firsat bulmusken diyim. Hani diyonuz ya bir kere sevisen kesin aldatir diye...

hayır sosyokültürel yapıdan veya açlıktan bahsetmiyorum. tanıdığım baba parasıyla okuyan yakışıklı zengin çocuklarında da bu abazalık var. ortalamanın çok üzerinde zeki olduğunu düşündüğüm, akademik anlamda başarılı insanlarda bu dediğim yok. acaba zeka ile libido ters orantılı mı diye düşünüyorum.

hormonel bir şey, alakası yok bence.

Stres altında olunmadığı zaman düşünülmesi artıyordur. Akşama kadar it gibi çalışıp stresten boğulduğum zamanlarda aklıma bile gelmiyor. Fakir yapar abaza olur, zengin yapar playboy olur muhabbetine girmiyorum bile.

işin bu kısmını fazla düşünmedim ama eğer insan güdülerini bastırmasa bence sürekli olarak cinselliğe düşkün olurdu. yeme içme gibi cinsellik de önemli bir ihtiyaç insan için.
burada bence şunu ayırt etmek lazım; insan karşıdaki insanın kişiliğine mi şehvet duyuyor yoksa onun bedenine mi? yani şu her gördüğü bacağa, totoya eve gidip mastürbasyon yapıp bunu haydar dümen'e yazanları ayıklarsak, eşiyle sürekli cinsellik düşünen bir insanın hayatının merkezinde cinsellik değil de daha çok eşiyle birlikte kurulan bir fantastik dünya olabilir. bu yüzden sorunuza "genel itibariyle hayır" diye cevap veriyorum.

hayatinin merkezinde is olan, sadece is dusunen bir insan icin ne dusunuruz? muhtemelen hirsli diyebiliriz. merkeze aski koyana romantik diyebiliriz. seksi koyana neden aptal diyelim? sizinki biraz tumden gelim sanki. etrafinizda cok zeki olmayan bazi insanlar var ve ortak ozellikleri sekse duskun olmalari belki de.

ote yandan cok zeki olup akademik kariyere yonelmis bir tipin ister istemez hayatinin merkezine cinsellik koyacak zamani olmuyor.

evet aynen öyle. Bir kısım kadın programında hani o tüm mahalle tren oluyor ya, sebebi cehalet. Akılları fikirleri çüklerinde ya da kukularında. Eğitim, insanın basit dürtülerinin üzerine yaşamasını engelliyor.

sanırım siz belli bir davranış tipinden bahsediyorsunuz. sürekli cinselliği düşünmekten ziyade ağzında hep seks muhabbeti olan "onu nasıl götürsem buna nasıl çaksam" diye etrafta dolanan tipleri kastediyorsunuz. şimdi siz sosyo kültürel yapıdan bahsetmiyorum demişsiniz ama bu davranış şekli tamamen sosyo kültürel yapı ile alakalı. eğitimli insan daha farklı bir sosyo kültürel ortamda bulunduğu - çalıştığı için buna göre davranışları, biçimleniyor. yukarıda bahsini ettiğim barzo nun yetiştiği, gördüğü ortam bu, o yüzden bu sürekli dilinde. ha ama iş akla/zekaya/kültüre geldiğinde emin olun o akademik ortamda dahi içten içe öğrencilere yada asistanlara dair muhabbetler dönüyor.

fark şu birinde iş daha pornografik diğerinde daha kibar biçimde.

iki sene önce bir şantiyede bulundum. santiye teknikeri meslek lisesi mezunu, işe dair kafası çok iyi çalışıyor, pratik çözümler üretiyor ama herifte sürekli seks muhabbeti onu orda yaptım, bunu burda götürdüm ve bu herif evli karısını nasıl aldattığını anlatığ duruyor.

neyse bu kadar şeyi şundan yazdım, zekayla pek alakası yok sekse düşkünlüğün :)

zekayla ilgisi yok psikolojik ve fizyolojik etmenlerle alakalı bence. o zaman hiç cinsellik düşünmeyen çocuklar süper zeka mı oluyor.

eğitimli olan herkes zeki değildir. bu çok karıştırılıyor. sayısal alanda ilk 500'ü alan bir bölümdeyim, bölüm arkadaşlarımın hepsine gerçekten zeki diyemiyorum. kaldı ki millet saçma sapan yerlerde okuyunca kendini dahi zannediyor. zeka doğuştan gelen bir şeydir, eğitimle bir yere kadar şekillenir.

Zeka ile ilgisi yok, kişinin boş ve boşlukta olmasıyla alakalı. Gerçi boş ve boşluktaki kişi muhtemelen zamanla aptallığa doğru kayacaktır.

zekayla alakasız bir şey.
akademik ortamlarda dönen olayları bilseniz. en üst seviyede eğitim almış insanlardan oluşan bu ortamda kimin eli kimin cebinde belli değil.

evet

Ben abaza diyorum :d

Zekayla alakası yok, ne kadar tatminsizlik çektiğinle alakalı. Bu tatminsizlik sadece cinsellikle alakalı da olmayabiliyor.

Hayır, yüksek libidolu.

yorumlara göre tezimi kendimce doğruladım :D :D :D

cevaplar için teşekkürler...

Bizler hayatta kalma ve üreme için programlanmış gen makineleriyiz. Hayatımızın merkezinde elbette üremek olmalı. Cinsellik zevkli, normal libido sahibi herkes bunun farkındadır, zekadan bağımsız olarak, herkes de bunun peşinden koşmaya değecek kadar önemli olduğunun farkında. Düşük libidoyu, zevk alamamayı zekayla açıklamaya çalışmazdım ben olsam.

düğünler hakkında da düşündüğümü: "gereksiz"

www.youtube.com

Saçmalık

Sanırım ilk Japonya da olmuştu buna benzer durum. Böyle ithal adetler bizde hep baş ağrıtmıştır. Tam bir saçmalık.

olmaz bence. o kadar iyiyse aran zaten boşanamazsın. tekrar evlenir onlar. boşanma düğününde tekrar aşık olmuşlar elele dans eden boşanmış çift biraz oksimoron değil mi?

evliliği de onla bunla kutlamayı saçma buluyorum, boşanmayı da...

Zengin ve aptalız en kötü ne olabilir ki diye düşünmüşler galiba

Evlenirken yapılan düğünü ne kadar saçma buluyorsam boşanma düğününü de o derece saçma buluyorum.

Evlenirken sacma, bosanırken daha da sacma bi olay dugun bence

Takılan altınları verilen hediyeleri ilgili kişilere geri veriyorlarsa mantıklı :))

boşanma sonrası cinayetler yerine bu saçmalığı görmeye alışabilirim.

Ne değişik adamlar allah aşkına ya. Saçmasapan bir iş.

Davetliler sıraya girsin, gelin damat takıları geri versinler bari...

harikaymış ya helal olsun:) bayılıyorum böyle uçuk kaçık insanlara:)

Düğünler kadar saçma ve gereksiz.

düğünde takılan altınları da geri verselermiş o zaman :)

Tam bir maymunluk örneği.

Boşandıktan sonra kadını bıçaklamak yerine "yeni bir hayata başlıyoruz" temalı parti yapmışlar işte. Ne var yani, hep Ortadoğu kafasıyla yaşamak zorunda mı insanlar.

Ben hayatta yapmazdım böyle birşeyi, evlenirken düğün yapmak bile gereksiz bence ama insanların parası var, vakti var. Eğlensinler işte.

Çok yapısökümcü bir etkinlik, bravo diyorum.

bildiğin mallık.

Düğün kafası evlenirken de boşanırken de saçma, ama boşanma düğünü evlenirkenkinden daha saçma gelmedi bana.

"Düğün" denilmesi garip olmuş, insanın aklına klasik düğünler geliyor. Parti yapmışlar, eğlenmişler, güzel bir şey.

Çifti biraz samimi bulsam yine gereksiz derdim ama belki ne uçuk insanlar deyip gülümsetebilirdi. Ama çok yapmacık ve iticiler ya. Adam da yapımcı falanmış. Ama bakınca hakkında bu düğünden baska pek başarili bir işe ulasilamiyor. Tamamen şov işte. Kafamda sevimlileştiremedim. Bosandiktan sonra bicaklamali olaylarla kiyaslamaya da gerek yok. Gayet medeni ama saçmalamadan da boşanılabiliyor.

gereksiz.
boşanmak bir başarı değil.

Braun iontec satin hair 7 kullanıyorum, memnunum.

bende de satin hair 7 var, ben de çok memnunum.

Philips salondry control kullanıyorum çok çabuk kurutabiliyor yüksek ayardayken, güzel.

Etap iyidir.

www.google.com.tr

Ben direkt kuaförümden rica etmiştim bana da bir tane getirtir misin diye.
bozulursa tamirini falan da yaptırıyorlar.

Fönsan kuaforlerın kullandığı 2000 w olanı kullanıyorum 80 90 civarında bir fiyata aldım 2 senedir bir şey olmadı. Devamlı kullanılıyor. Fiyat performans çok iyi tavsiye ederim.

şans mıdır nedir bilemiyorum, valera swiss diye turkuvaz renkli bir saç kurutma makinesini hunharca kullandık. sanırım 15 sene oldu rahat. 15 sene süresince bir tek kablosu değiştirildi. sanırım biraz da şans işi bu elektrikli aletler.

Fönsan kullaniyorum 5-6 yildir. Sikintisini gormedim, oldukca da uygundu fiyati

www.gittigidiyor.com kullanıyorum. uygun fiyat ve cok etkili.

İkea'yı beğenmedim demişsin ama tek kişilik divan gibi bir şey var. Ona baktın mı?
Üzerine örtü örtünce koltuk gibi duruyor.

Arzum buka iyonlu saç maşası. Kalın olan var bende. 3-4 senedir kullanıyorum çok memnunum.

Kendiminkinden memnun olduğum için modeline baktım ama modeli yazmıyor üzerinde. Görüntü olarak aynı buna benziyor. m.teknosa.com Markası babyliss. Ben kendimdeki modelini 7 senedir falan kullanıyorum. Daha fazla olabilir hatta. Çok memnunum ben. Bozulsa yine babylis alırdım ama daha kalın olanlardan.

@irene 25 mm zaten kalın değil mi bukle yapıyor mu

Orta kalınlıkta diyebilirim ince hiç değil. Bukle yapıyor elbette, güzel de yapıyor ama ben daha büyük dalga seviyorum. Şu glam waves denilen türden. Ondan daha kalın alırdım dedim.

phillips satin iyon mu ne, onu sakın alma!
normal maşadan daha fazla para verdim, 1 kere bile saçımı maşalamadı. ki saçlarım kalın telli ve maşa tutmakta hiç zorlanmayan bir yapıdadır. ok zarar vermiyorsun ama şekle de sokmuyorsun.

Ben hiçbirisinden çok memnun kalmadım, babyliss de denedim braun da tam istediğim sonucu vermediler valla. Amazon'dan hot tools aldım resmen şahane üstelik çok daha ucuz, yalnız fazla ısınıyor en son ayarda yapmamak lazım.

apple storelarda vardır.
yoksa da git bir starbucksa, kesin macbookla çalışan biri vardır. acil bir mail göndermem gerekiyor, şarj aletimi unutmuşum de rica et şarj aletini. açılacaksa zaten prize taktığın haliyle açılır.

Kıyafet sıkıntısı geliyor aklıma, mesela tüm gün sutyenle gezmek zorunda olmak. Şık giymeyince ciddiye alınmamak( bu erkeklerde de var aslında)

Adetin ilk günlerinde işe gitmek. Karın, bel, baş ağrıları her biri dört bir yandan sıkıştırıyor. Nefes alamıyorum ama bir sürü insanla muhattap olmak zorunda kalıyorum. Yine içim daraldı.
İş yerine göre kıyafet sorunu.

Aklıma geldikçe eklerim.

"Evli, yakında hamile de kalır" nedeni ile işe alınmamak, bunun da görüşmede "Yakınlarda çocuk düşünüyor musunuz" dorusu ile belli edilmesi.
Giysi kuralları demek istedim ama erkeklerde de var bir şekilde. Onlarda da kravat, hatta bazılarında yaz günü ceket sorunu olabiliyor. Kadınlardaki giyim sıkıntıları ile erkeklerdeki giyim sıkıbtıları farklı olabilir.
Kadın patronlar, üstler hakkındaki "Manyamıştır erkek gibi davranıp patronluk taslamaktan", "Çirkeftir, kaprislidir" gibi önyargılar.

benim için; koca bulamamak en başta gelen sorun. afterpartylerden çıkmayan pelinsu'ların bile bebekleri olmuş, geçen bir stalklayayım lisanstakileri dedim, tadım kaçtı :/

projelerden dip boyasına gidememe.

mesainin de kuaförün de 09.00'da başlıyor/açılıyor olması.

ofiste herkes topuklu ayakkabı giymeyecek kadar paçoz olduğu için topuklu ayakkabı giydiğimde kendimi assolist gibi hissetmek.

masamdaki aynaya bakarken odaya birinin gelmesi.

direk gittiğim zaman onlarla görüşeceğim ilk durumu anlatıp

o sekreteryaya envai çeşit üst düzey insan gelip gittiği için ve sizi rektörle görüştürecek aradaki insanların pozitif yaklaşımına ihtiyaç duyduğunuz için, yetişkin insan gibi şık giyinerek gitmek (mezuniyet törenine gider gibi, mümkünse kravatlı) büyük fayda sağlar. mantığınız tersini söylüyorsa bile pratikte böyledir bu.

mesaiden önce orada ol.

taşra üniversitesi değilse muhtemelen çok yoğundur, sürekli gelen giden oluyordur. sekretere şirinlik yap 5 dk araya sıkıştırabilir misiniz, benim için çok önemli diye. sekreterin adını öğren, x hanım diye hitap et. araya adam sokabiliyorsan mutlaka sok. x'in y'siyim gibi bir referans kullanabiliyorsan kullan.

Bence tweet atmalısın. Bizim rektör Twitter'ı çok kullanıyor. Bazen odasında sadece Twitter ile ilgilendiğini düşünüyorum. Eğer sizinki de öyleyse "odadayım gel" diye mesaj bile atabilir. Eğer çok acilse durumu bölüm başkanına anlat. Bizim bölüm başkanı her şeyi dinliyor. Sopayla koridorda geziyor adam. Bölümde böyle adamlar varsa araya dekan bile sokabilirsin.

esref armagan - ressam

onu dahi yapan sey dogustan gorme engelli olmasi ve nesneleri gormeden, sadece dokunarak neredeyse birebir resme dokebilmesi.

discovery channel bu adamin belgeselini cekip yayinlamisti

barış manço: hem çocuklara hitap edebilen, hem de herkesin yazamayacağı derinlikli şarkıları yazması.

aşık veysel: yedi yaşında gözlerini kaybeden birinin hece ölçüsünde ve manalı şiirler yazabilmesi, saz çalması ve bu şiirlerini bestelemesi.

fazıl say - dünyaca büyük bir sanatçı olduğu kabul edilmiş, saygı duyulan bir adam.

yüksel arslan

neşet ertaş dahi değildir bence. sanatta yahut bilimde kant ikiye ayırıyor seviyeyi. dahiler ve yetenekliler. dahiler kapıların anahtarlarını ellerinde tutanlar diyor. yani yeteneklilerin geleceği seviyeleri de önceden dahiler çizmiş oluyor. yetenekliler ise dahilerin belirlediği potansiyele yani çıtaya doğru tırmanmaya çalışıyor yetenekleri ile. çok iyi oluyorlar ama dahiler onların çok iyi olmasının da imkanını yaratıyor aslında.

örneğin dostoyevski ya da kafka dahi ancak oğuz atay yeteneklidir gibi örnekleyebiliriz bu durumu. ya da mozart dahi ancak glenn gloud yetenekli gibi.

buna dayanarak ne kadar sevsem de neşet ertaş dahi değildir bence.
ama aşık veysel dahidir diyebilirim.
onun dışında ismet özel var.
yunus emre
erkan oğur a da dahi derim ama tartışılabilir.

Kazakistan doğumlu olsa da Türk vatandaşı olmuş Anjelika Akbar.
3 yaşında piyano çalmaya başlıyor, 5 yaşında ilk bestesini yapıyor.

fikret mualla, dahi denebilir mi bilmiyorum fakat ben delirmişleri seviyorum

Fikret mualla dahi falan değil. Sanatın merkezinde yaşamış kendi çapında takılmış alkolik biri

Benim cocukluktan kalma simdi de hanimla devam ettirdigimiz rituel 30 faktor -havuc-en son yag 2ser gunden bi haftayi bu sekilde gecirip gyzel bi bronzluk yakalarsiniz

teninize göre değişir aslında. ben açık buğday tenliyim. yani yanıyorum, kızarmıyorum.

yüze ve omuz göğüs dekoltesi gibi güneş lekesi olma ihtimali olan yerlere hep 50 faktör sürüyorum ben. bacaklara da ilk 2 gün 30, sonra 8 faktörlük yağ. çok güzel bir bronzluk oluyor, esmer tenden çok hoşlanmayan biri olmama rağmen.

orda takılacağın bir arkadaşın yoksa gitme, feci sıkılırsın.
seninle aynı olmasa da, ben okulu uzattığım için kimsem yoktu pek mezuniyet töreninde. ama arada selamlaştığım 1-2 güzel insan illa gel dedi diye gittim. onlar da olmasa gitmezdim heralde.

1- aynı soruyu balo için sorsan gitme ne olacak derdim ama kep törenine gitmelisin bence.

2- kep töreninde laklak edilecek bir ortam olmuyor. Gidiyorsun, sıraya giriyorsun, kep atıyorsun. Sonra da herkes ailesiyle ve sevdiği hocalarla fotoğraf çektiriyor.

3- o 40 lirayı kepi ve cüppeyi teslim ettiğinde geri vermiyorlar mı?

Gitme.
Ben kantinde. Oturmuştum o zamanlar

@rayde bana soran, gel diyen olmadı bu durumda gitmemeliyim sanırım :D

@kayranin kedisi
1) baloya zaten gitmedim geçti o, sormadım bile :D
2) laklaktan kastım sırayı beklerken falan bile olsa o küçük süreden bahsediyorum, ben de asosyalim kabul.
3) yok bizim okul direkt satıyormuş, kiralamıyor.

ben gitmedim.

babam "sen bilirsin, senin hayatın" dedi.

ben pek sevmiyorum bir şeyleri kutlamayı. benim gibi gitmeyip sonradan başkalarının fotoğraflarını görünce pişman olanlar oldu, ama benim fikrim değişmedi: s-media-cache-ak0.pinimg.com

@ Apocalypse ben de biraz bundan korkuyorum sanırım. şimdiden kep atmış lise arkadaşlarıma falan bakıp azcık kıskançlık bile yaşıyorum ama bunun sebebi "benim neden böyle bir ortamım yok" olabilir. bundan 10 sene sonra pişman olurum kesin...

entryi okumadım ama törene ben de gitmedim
kendini ortama ait hissetmiyosan zaten gitme
ben okulumdan ortamımdan nefret etmem ama gitmediğim için biraz eksik hissediyorum şu an sadece

Abartılacak bir şey değil bence. Gitsen de bir saat sürecek, gitmesen de. Sonra herkes evine. Fotoğraf çekil, Facebook'a at, beğenileri ve yorumları takip et, biraz sevin, biraz hüzünlen... Emin ol, şu saydıklarım bir gün bile sürmüyor. Ertesi gün unutuyorsun. Bizim lise mezuniyetimiz üniversite mezuniyeti gibiydi. Birkaç kişi hariç kimseyle konuşmuyorum bile. O samimiyet bile yalan aslında. Anlık bir şey.

@dissendium liseye de annemler için gitmiştim aslında bir nevi çünkü anneannemi yeni kaybetmiştik (bu yüzden fotoğraflarda falan dedem annem ağlamaklı hep) resmen "bir değişiklik olsun" diye gidilmişti. o sene en yakın arkadaş grubumla falan görüşmüyordum blabla şimdi düşünmeme bu da sebep oluyor birazcık. lise mezuniyetimden bir şey anlamadılar üzgün oldukları için bari bu olsun falan diyorum (gerçi dedemi de kaybettik, o yüzden illa ki hüzünlü olacak çünkü istiyorduk görmesini onun da)

Doğuş üniversitesi gibi geldi bana, ben sana eşlik ederim yalnız kalmazsın :)

@bir nick var benden iceri teşekkür ederim, ama değil :D tüm özel üniversite insanları birbirine benzediği için sanırım farkı yok.

Ne mezuniyet balosuna ne de kep törenine katıldım; hem üniversite hem de tuhaf olsa da lise için konuşuyorum. Pişman değilim.

Yani kep töreninin yapıldığı gün fotoğrafları görünce biraz burulmadım değil ama herkesin o zamana kadar olmadığı kişiler olarak katıldığını görünce çok da yanlış bir karar vermediğimi anladım sanırım. Belki ailelerden dolayıdır, belki artık oradaki insanları görmek istemeyeceklerini nihayet anlamalarındandır, bilmiyorum. Herkes fotoğraflarda bile başka görünüyor. Her zamankinden farklı yani.

En sıkıcı kısmı da aileyi ikna etmek gerçekten. Uygun bir dille neden orada olunmadığı anlatılmalı işte. Ne kadar zor da olsa.

Pişman olunacak bir eylem değil özetle. Eğer hatırlanacak bir şey yoksa geçmiş yıllara dair, teşvik bile edilmeli diye düşünüyorum zor durumda kalanlar.

20 sene sonra yaptığın şeyler için değil yapmadıkların için pişman olacaksın. Çocuklarına bir kepli üniversite mezuniyet fotoğrafını gururla gösterebilmek istemez misin? O fotoğrafa yıllar sonda baktığında seni gülümseteceğine eminim, ne salak zengin bebeleri, ne berbat ortamı hiç hatırlamayacaksın. Bence git :)

ne yaparsan yap bişeylere pişmanlık duyacaksın ha yaptıklarına ha yapmadıklarına demagojiye gerek yok :D

gitmedim ama kepli fotoğraflarım var. ailem birini büyütüp astı bir köşeye. onlar için önemli olabilirdi ama üniversitem uzaktı ve işlerinden dolayı katılma şansları hiç yoktu. gitmediğim için ben hiç üzüntü çekmedim (10 yıldan fazla oldu), onlar da çekmemiştir herhalde.

daha sonra başka arkadaşların mezuniyetlerine gittim. o hay huylar için fazla yaşlanmışım :) ama aileler çıkışta kampüste heyecanlı heyecanlı dolaşıyorlar, orada burada resimler çektiriyorlar, şıkır şıkır dolaşılırken yarı hayal yarı gerçek anılar anlatılıyor onlar sıcak ve gülümseten görüntüler. belki yalnızca bunun için gidebilirdim, çok daha sakin bir günde elbette.

Git pisman olursun. Anneler falan boyle seyleri cok sever, gorsun seni oyle yazik kadina.

4 kez üniversiteden mezun oldum, yalnızca ilkine, o da arkadaşların zoruyla öğle arası işten izin alıp süklüm püklüm gittiydim.

Bence gerek yoktu, senin durumunda da gerek yok gibi görünüyor. İçinde en ufak bir pişmanlık kalma ihtimali hissediyorsan git ama.

Okulu bir yıl erken bitirdim. Butirdigim sene tam belli olmadıği kesinlesmedigi icin ustlerin meuniyet torenine katilmadim. Ertesi yil Mezuniyet törenimin olduğu gün çalışıyordum gitmedim. Üstünden geçen yıllarda zerre umrumda olmadı ama annem arada hatırlatiyor gidemedik senin mezuniyetine diye.

Onlar önemsiyor.

Prp deneyebilirsin, hiçbir şey kelleşmeye çözüm değil bu arada; ancak yavaşlatır.

Kan değerlerine baktır önce.

Şampuanını değiştir. Biobilmemne tarzı şeyleri kullanma.

www.botanikecza.com

Bunu kullanıyorum ben yanındaki serum olmadan. Sen de kendine en uygun şampuanı deneye deneye bul. Yıpranmış saçlar dökülmeyi artırıyor. Bu yüzden önceliğin saçını temiz tutmak olsun.

ben minoxil serum kullanıyorum 3 seneden fazla oldu, halen dökülüyor ve özellikle son 1 yılda belirgin seyreldi tepe kısmı. önler de ufaktan açıldı. biraz daha seyrelsin çok kısa kestirip öyle kullanacağım artık. hangi dermatoloğa gitsem ümitsiz konuşuyor, iyice dökülünce ektir falan diyorlar.

Saç yapınız nasıl bilmiyorum ama artık Naz'ı kişiler saç ektirmek yerine kalıcı makyaj yaptırıyor, fena durmuyor. Kellikten iyi.

Türkiye'de satılıyor mu bilmiyorum ama Alpecin diye bir şampuan var, baya etkili saç dökülmesinde. Yani biz babama almıştık, memnun kaldı.
Yakın zamanda yurtdışından gelecek tanıdığınız varsa rica edin, Doppel Effekt ve Coffein Shampoo getirsin birer şişe, deneyin derim.

yediklerine de dikkat et sağlıklı ve bol proteinli vitaminli yemekler ye yumurta süt peynir önemli.

Eksik anlatmak istemedim. İlk paragrafı okuman yeterli olur bence www.haberyildizi.com

edit: özür dilerim, açılmadığını bilmiyordum linkin, ne ara engellemişler anlamadım.

ilgili link vpnsiz açılmıyor. adamların arkası sağlam galiba.

Bu internet sitesi (www.haberyildizi.com)
aşağıdaki karara istinaden 5651 sayılı Kanun uyarınca Erişim Sağlayıcıları Birliği tarafından erişime engellenmiştir.

* ANKARA 6. SULH CEZA HAKİMLİĞİ'nin 24-05-2017 tarih ve 2017/3838 sayılı kararı

kadının birinin suyu geliyor, buradan da doğum paketi almış ama doktoru tatilde. öyle olunca doktor geldi gelecek diye ebe buna 2 epidural yapıyor kendi doktorunuzu aradım sordum diye.

sonra aslında orada çalışmadığı iddia edilen bir doktor geliyor. bebek anne karnında kakasını yapmış diyor ve bebeğin suyunu boşaltıyor. kadın 2 epidural aldığı için normal doğuramıyor. sezaryen için 10 dk sedye bekleniyor çünkü ameliyathane başka katta.

bu arada bebek oksijensiz kalıyor ve beyinde hasar meydana geliyor. akciğerlerine hava basıp hayata döndürülüyor ama zihinsel ve fiziksel engelli kalacak deniyor. yutkunamıyor falan bebek, o yüzden 40 gün hastanede kalıyor.

sonra da bebeğin ailesine kötü davranıyorlar. bu olay ekşiye taşınınca da başlıktaki entryleri sildiriyorlar açıklama yapmak yerine.

bu nası bi allahsızlıktır kanım dondu şerefsizim. bebeğin geleceği meçhul ve yaşasa bile sakat yaşayacak. korkunç bir şey. tabi böyle allahsızlıklar türkiyede çok güzel örtbas edilir.

(bkz: apa)

www.bibme.org

apa'nin acilimi nedir?

apa alıntı yapma de internete bir sürü örnek bulursun.

apa amerikan psikoloji birliği

Neden unlu insanlarin kiminle seks yaptiklari, kimden cocuklari oldugu bizi bu kadar ilgilendiriyor anlamiyorum.

soruya cevap mı bu şimdi, neden soruya cevap olmayan cevaplar veriliyor ben de bunu anlamıyorum.

Böyle durumlar için vicdan diye bir duygu var insanlarda. Bazılarında az ya da hiç yok. Haklı bile olsa ki haklı, vicdanlı biri kendi haklılığını kenara koyar, sahip çıkardı.

Çocukda problem var, ön kabulunü aldıktan sonra yoruma geçelim.

Bu çocuğu emrah önce kabul etmedi, ardından mahkemeler sürdü, büyük ihtimalle mahkeme anında da avukatı ya da emrah aile ile irtibatını kurmuş olayın iç yüzünü ne yapacaklarını filan konuşmuşlar ama uzlaşamamışlardır. konu adaletten döndü ve çocuğun emrahtan olduğu cümle aleme duyuruldu, emrah prestij kaybetti.

Sonra baktı yapacak birşey yok, çocuğu sahiplendi. onunla zaman geçirmeye ve tatile filan çıkmaya başladı. Ama bu işler paramparça dizisindeki gibi olmuyor, hemen zengin aile hop, gelsin yatlar gitsin porsche(bu nasıl yazılıyor lan?)ler filan yapmadı emrah, zaten cimriliği ile de aleme nam salmış bir abimiz.

Çocuk başlangıçta da Emrah'ın içine hiç sinmemişti ama Emrah abimiz bu birliktelikte de(çocukla beraber vakit geçirirken) çocukta ve ailesinde bi' çiğlik olduğunu da gördü. Yani tamah eden değil de talep eden bir ilişki hasıl oldu ve Emrah biraz daha soğudu.

Emrah kendisini geri çektikçe, ''hadi amcana pipini göster'' kültürüyle büyümüş türk halkından olan çocuğun ailesi de ''o senin baban, bak baban, baban, emrah baban'' gibi çocuğu psikolojik olarak da etkilediler (Ben şunu biliyorum; bu çocuk bursada okudu ve okulda arkadaşlarına(!) emrahın fotoğrafını gösterip bak ne kadar da benziyoruz de mi, benim de babam emrah.... gibi aksiyonlar gösteriyordu) Çocuğun daha da bozulan psikolojisi, magazinin pırıltılı hayatlarını da izleyerek iyice içinden çıkılamaz oldu. Ve zaten çevresel faktörlerle beslenen o baba açlığının yanında gelen bunlara layık(?) olma hali de çocuğu dış baskılarla daha da hırçın yaptı, ve fiziksel olarak talepkarlığı ayyuka çıkmış oldu.

Emrah zaten başta 0-1 olarak pozisyon aldığı aksiyomda birlikte zaman geçirmenin sonucunda 0-3'lere kadar düşen hali, bu fiziksel taleplerle kendi içinde dönülmez şekilde bitirdi. Ve hayatına devam etme kararı aldı, sanki o çocuk hiç olmamışcasına.

Yani, hiç olmamaktan kasıt; sokakta ki herhangi bir vatandaşmışcasına değil, öfke ve kinle hiç olmamışcasına; 2.yani mesela ihtiyaç halinde emrah belki size 20 lira verip git kendine bi iskender al yanında da ayran iç diyebilir ama bu çocuğa o kadar kızgın ki, buna onu da yapmaz.

Devamında çocuğun bu açlığı hiç tatmin olmadığı gibi(froyd görse yarın gel işe başlar der lan bana, yüce rabbim verdikce veriyor)bu durum karşısında daha da şaşırarak yanlış hamleler yapmaya devam etti ve, bir zamanlar fenerbahçe amigosu rambo okan(adı okan olmayabilir, takılmayın oralara) gibi ünlü avı-mekan çıkışı süreçlerine girdi.

buna manitadan ayrılmış insan algoritmasıyla yaklaşabilirsiniz; manitadan ayrılmış insan önce inkar eder; yok ya biz iyiyiz gibi, sonra ''ooo binleerce dansözz var'' kurtuldum beee, vur patlasın çal oynasın havaları verir kendine, eğlenceler eğlenceler, snaplar instagramlar fotoğraflar bol meme, uzun bacak kısa etek aman tanrım neler diyorum neyse, eğlendiği izlenimini verir sonra onu beceremediği için, büyük çakılır ve üzüntünün ardından bi sessizlikle ben kendi hayatımı yaşıyorum demek için yine arkadaşlarına bu sefer daha sakin bir hayatın şovunu yapar. en son da istiklal marşı kapanış ile acısını gerçekten içinde yaşayarak, hayatına devam eder. (jung naber canım?)

işte bu emrahın oğlu olan kardeşimizde tüm bu yollardan geçecek, hatta bir kısmından geçti, önce tatmin olmamış açlığını eğlenerek göstermeye çalıştı, devam etti rambo okan gibi ünlü- magazin avına çıktı, devam etti çok üzülüyorum kısmına geldi, devam etti, kendi hayatıma devam ediyorum kısmını yaşadı ama hep ekranlarla hep programlarla. Fakat; burada sistemde bi' sıkıntı oldu ve çark karıştı. çocuk tekrar üzülüyorum kısmına geri döndü( amk senin jank) evet, bilgisayar alemi buna, ''bug'' diyor. neden böyle oldu ben de bilmiyorum. ilerleme de bi' sıkıntı oldu.

neyse ben çay suyu koymaya gidiyorum, goygoyun dibine vurduk yine, gidip sarımsaklı yoğurt yiyecem zehirlenecez valla aşırı gıybetten.



not: barbarapalvin türk olsun.

notun notu: tabi tüm bunlar benim hayal ürünüm, uydurmalarım, asla gerçeği yansıtmamakla birlikte totaly gerçek kişiler ve kurumlarla hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. yani yatırım tavsiyesi değildir ve kuzenim yazmıştır.

unutmayın yeşilçay, yaseminli (yasemin dedim de, yasemin de evlenmiş- bi' ara da bunu konuşalım)

@mete kudur bak dur şurda eksiğin var emrah'ı arayıp baba bana ev al, biraz da para ver mirastan feragat etcem demiş. Emrah da almış, şimdi gene ağlıyor. O an mantıklı gelmiş ama adam sonra allam ben naptım dedi heralde. Mal çocuk ya, bi de evi isterken "yaş farkımız çok yok hacı sen ölene kadar ohoo belki ben ölürüm, sen bi ev çak bana" demiş.

bence de emrah haklı, çocuğu tv de gördüm bi kaç kez. korkunç cidden. gerçi emrah da korkunç biri

prezervatif diye bir teknoloji var.
öncelikle cinsel hastalıklardan koruduğu ve bulaşmayı önlediği gibi çocuk sahibi olmak istemiyorsaniz kullanıyorsunuz.

kadın tek başına cocuk sahibi olmaz. korunmak sadece kadının görevi değildir.
çocuğu doğurmak icin 9 ay karnında taşıyıp bütün fiziksel sıkıntılarına da kadin bedeni katlanır, kürtajın her türlü riskine de (anestezi, cerrahi komplikasyon, kısırlık... ve daha niceleri) kadın katlanır.
bu yüzden bebek kadının rahmine düştükten sonra sorumluluk eşittir.
istemiyorsa rahme düşmesini engellemenin en kolay yolu 2liralik bir kondomdur.

bu yuzden ben istemedim, bana oyun oynandı, zorla doğurdu vb geçerli cumleler değildir.

Olayı bilmiyorum ama "zorla baba yapılmak" ne demek?

Korunsaymış. Kadın tecavüz etmedi herhalde?

Hiçbir çocuk isteyerek dünyaya gelmiyor. Madem anne baba bir halt yemiş maddi olarak da manevi olarak da bakmakla yükümlü bence.

bence babası zengin diye takmış babasına. normal sıradan bir babası olsa bu kadar "babasız kaldım" "baba baba baba" demeyecek, s..ktiri çekicekti. emrah da itici, çocuk yapmış bakmıyorsun ama çocuk da itici orası da bir gerçek.

eşek kadar olmuş, bence bakılacak bir durum yok.
emrah'ın yerinde olsam tüm malvarlığımı bağışlardım bu itici bebeye hiçbir şey kalmasın diye.

Yo zor değil. 2 tanıdığım yaptı bunu. Mezun olduğu vakıf üniversiteleri çok da kaliteli değildi. Bölümle alakalı olabilir. Onlar psikoloji mezunuydu mesela.

ne alaka? neden zor olsun ki. şayet dandik bir üni ise o zaman evet zor olabirdi ama eğer ortalama bir yer ise sıkıntı çıkmaz.

tabii ki girebilir de şimdi cidden çok merak ettim siz bu ülke de devlet üniversitelerini ve vakıf üniversitelerini ne zannediyorsunuz?
odtü ve boğaziçi hariç diğer devlet üniversitelerinin koç sabancı bilkent gibi olmayan vakıflardan ne farkı ya da üstünlüğü var. üstelik nişantaşı gibi apartman üniversitesi de değil diyorsun hani. istanbulda koç, sabancı, bilgi, bahçeşehir, özyeğin, kadir has, yeditepe vs. gibi, ankarada bilkent, tobb, izmirde izmir ekonomi gibi gerçekten iyi özel okullar var. burda okuyan birçok tam burslu öğrenci var, burslu olmasa da başarılı sayılabilecek öğrenciler de var buralarda.
herkes bilip bilmeden konuşuyor bu tarz okullarda üstelik paralı okuyup da boğaziçi ve odtüde tezli yapan 2 kişi tanıyorum. bir de yine bu okullarda tam burslu okuyup koçta burslu master yapan da tanıyorum yani kriterleri karşıladığı müddetçe neden olmasın.

ama seni tenzih ediyorum @fraise ülkemizde bu özel devlet üniversitesi konusunda büyük bir cehalet var herkes kulaktan dolma bilgilerle konuşuyor. ben de devlet üniv. mezunuyum yani o yüzden savunuyor değilim.
ayrıca özel var devlet var yani mezun olduğu okul hangisi, gitmek istediği devlet hangisi?

bölüm nedir bilmiyorum ama çoğu bölüm için devlette yapmak çoğu lisansüstü eğitim veren özellerde yapmaktan daha kolay (odtü, boğaziçi, vs hariç).

iyi ortalama, iyi ales/dil, sağlam hocalardan referans mektupları, çalışacağı alan hakkında bilgi sahbi olma, çalışacağı hocanın yayınları hakkında bilgi sahibi olma (mümkünse daha önceden tanışma).

Limoncello, benim bir şey sandığımdan değil. Benzer şeyleri söyledim fakat branslarimiz farklı ve ben de konuya çok hakim değilim. Çevresindekilerde devlet universiteleri devlet mezunlarını alır tutumu olduğu için buraya sorup fikir alalim dedik.

Yıldız ing. İktisat yl.'de vardı bi kaç kişi. Okulları hatırlamıyorum ama orta halli okullar diye aklımda kalmış. Burslu mı paralı mı hiç sormadim

@fraise ben de senin için demedim zaten. yani konu açılmışken fikrimi ve gözlemimi söyleyeyim dedim. özel üniversiteden mezun devlette yüksek yapmak diyince çok geniş bir aralık söz konusu. yani bu bütün özel üniversiteler çöp, bütün devletler de daha üst konumda gibi algılanıyor soruş biçimi olarak o yüzden söyledim.
koç, sabancı, bilkent hariç iyi eğitim veren özeller de var.
bazı devlet ve bazı özelleri ayırırsan ki 3-5 üniv. bunlar fazlası değil bir farkı yok. itibar olarak da öyle. bilgi üniv. istanbul üniv.den kötü değil aynıdır mesela. ama yanlış bir algı var özellere karşı.

tam cevap olarak dediğim gibi kriterler; ortalama, ales, dil puanı, bilim sınavı, mülakat, referans mektubu, projeler vs. istenenleri karşılıyorsa, apartman okulu da değilse odtü ve boünden de kabul alabilir. herkesin söylediğine bakmasın arkadaşın, bilip bilmeden konuşuyor herkes.

yeditepeden istanbul üniversitesi oluyor. ki yeditepe bazı vakıf üniversitelerine göre biraz dandik sayılır. ales ve dil sınavındaki puanlar sağ olsun. zor değil.

Başvurulan üniversite ve o üniversitedeki hocaların özel üniversitelere bakışına göre değişir bu sorunun cevabı. Bazı hocalar özel üniversiteleri ciddiye almaz. Bunlar tam klasik kafadaki hocalardır.

şöyle bir gerçek de var; istanbul, izmir, ankara dışındaki devlet okullarının dandik denilebilecek özel üniversitelerle itibarı aynı gibi. Özellikle istanbuldaki devlet üniversiteleri taşra üniversitelerini ciddiye almaz pek.

özelden devlete yatay geçiş yaptım. özeldeki sınıf arkadaşım ben okulu uzattığım için ben lisanstayken geldi, ben daha okulu bitiremeden yükseğini yaptı gitti, aynı dersi aldığımız da oldu oldukça absürd bir durumdu.

Millet mal amk ya. Girer niye girmesin benim uni arkadasim Domus akademiye girdi ozel üniden mezun olup

Lisansim bahcesehir, yuksek lisansim marmara. Alan muhendislik. Kimse de demedi mulakatta aa ozelde okumussun diye.

Koç hukuktan mezun olup iü hukukta yüksek lisans yapan arkadaşım var

Araştırma görevlisi olabilir mi desen düşünürdüm ama yüksek lisans için bir sorun yok bence. Yeterli sınav puanlarını alırsa yapar. Buradaki devlet üniversitesi çok geniş bir aralığı ifade ediyor. İTÜ de devlet üniversitesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi de. İTÜ almayabilir ama başka bir üniversite alabilir. Bu durumda genelleme yapmak doğru olmaz. Başvuru yapılacak okulla ilgili bu. Başvuran kişi akademik olarak çok iyi durumdadır, çok iyi bir okula bile girebilir. Birçok değişken söz konusu.