Ben de ayrintili gezenlerdenim 4.5 saat gezmistim o muzeyi. Turkiye nin en guzel muzesi

resim heykel ve cermodern'e de gitmelisin o taraftayken.

yetmez bence. bende 4 saat kadar gezmiştim.

en az 4-5 saat, değeri bilinmeyen muhteşem bir müze

2,5 saatte gezdim. Biraz acelem vardı tadını tam alamadım bir daha gideceğim.

fotograf makinasi kazandim

sayısalda 3 tutturdum bi kaç kere.

Samsung tablet verdi teb bankası, o da yedeklerden kazanmışım.

5 yaşındayken Carrefourda koka koladan deniztopu çıkmıştı. O gün bu gündür başkaca bir şey kazanmadığım halde ailede şanslı addedilirim. (çok yazık)

Bi kere cipsten ash tasosu çıkmıştı, o sayılmaz di mi?

Yemeksepeti'nden tek derslik yemek kursu kazanmıştım.

Ilkokulda yapilan hediye cekilisinde kumbara kazanmistim. Ama o cekikiste zaten 25 hediye ve 25 ogrenci vardi...

Arkadaşıma çekilişten araba çıktı :) bizzat görmesem inanmam herhalde. Bana da Efes Pilsen montu çıkmıştı. Bir de italya seyahati kazandım :)

ben her sene kesin kazanıyorum.
en son anneler gününde kahve makinesi kazandım.

markafoni'de bir butikteki resmi mail ile gönderip çekilişe katılıyordun. 50 lira kazanmıştım. sonradan öğrendim, orda çalışan arkadaşım benim ismimi görünce seçilenlerin arasına almış beni :/

kazı kazan'da 200 lira kazanmam en büyük dönüm noktasıydı sanırım.

green card kazanmıştım hocam.

bu sene ofisteki yılbaşı etkinliğinde kupa kazandım, kupa; bardak; mug neyse işte.

yoksa hiçbir şey kazanmadım.

konser ve sinema bileti kazandım daha büyük birşey kısmet olmadı daha.

abajur çıkmıştı bir çekilişten. birde yıllar önce algida çerçeve dağıtıyordu o çıkmıştı.

Cok.
Gencken trtden kitap serisi, muzik kaseti, sinema bileti vs.
Hakkaten noldu ya la, nerede benim o sans simdi..

5-6 yaşlarında falanım, bir çocuk dergisindeki bulmacayı çözüp gönderen bir veya birkaç kişiye oyuncak araba göndereceklerdi yaptım ailem gönderdi şu parmak uzunluğundaki ufak metal arabalardan gönderdiler bir tane.

ilk ve sondu.

Tus dershanesinden yüzde elli indirim kazandım :D
Ama daha iyisi var ailem ben çocukken araba kazandı.

ben küçükken bakkalda çekilen çekilişlerden gameboy kazanmıştım :D

Birkaç sene önce kfc çekilişinde yedek iphone talihlisi olmuştum ama sıra gelmedi. Yedek talihlilik şut orta karışımı gibi karaktersiz bişi. Düşman başına.

eskiden henkel temizlik ürünleri çekilişinden 1 hafta lykia world ölüdeniz tatili kazanmıştık.
150 sene fln oldu.

trt deki çıngırock programından gitar kazanmıştım, hayatımda sadece bu

Evet hatta yapmak için çabalıyorum.

yapardım.
hele yanımda sevdiğim olsa, düşünmem bile.

yaş önemli değil, ecnebilerin dediği gibi: "run for your life !"

35 yasindayim suan imkan olsa yaparim, zaten buradada super imkanlarla yasamiyorum, eger senin imkanlarin harikaysa 8-10 bin ve uzeri bir gelirin varsa dur yine bir dusun, burada oyle bir durumun yoksa gidecegin ulkede standartlarinin cok dusecegini sanmiyorum. ayrica sevgiln varmis, hadi yalniz olsan gerek yok diycem ama yaninda birisi olacak. hayata bir kere geliyorsun, yeni seylere sans ver.

Arkama bile bakmadan giderim. Ailem burada evet ama onlara ne kadar faydam dokunuyor tartışılır. Yurtdışında hem kendime hem gelecekteki çocuğuma iyi bir yaşam sunabilirim Avrupada. Zaten tek korku yalnızlık olur onda da evleneceğim adam destek olur zaten. Arkama bile bakmam Avrupa'da oturup dil oğrenecegim üstüne bir de yuksek lisans yapacagım ha. Vay arkadaş. (İmrendi)

yaptim, mutluyum
hayatim bir degil, 3 tik ust seviyede

edit: buradaki özne ben değilim diye sonradan eklemişsin, ben yazarken allahıma yoktu o. ben sensindir diye düşünüp ona göre şeyaptımdı.

"otuzlu yaşlarında ya da yirmilerin sonlarında olmayan şerefsizler yazmasın" demediğin için çok yakında 23'ü dolduracak bir zırtapoz olarak yazıyorum,

ülkenin şu anki durumunu, bildiğim kadarıyla senin durumunla da birleştirecek olursam, ben bu riski alıp ülkeden kaçardım. seni daima çalışkan biri olarak gördüm, yanılmıyorsam halihazırda evropa vatandaşlığın da var zaten. hatta bir dakika ya, sen niye hala burada saygın iş kurulu düzen falan deyip duruyorsun ki, niye gitmiyorsun? orada da düzen kurulur, orada da yaşanır. düzen kurana, dil öğrenene kadar geçen süreçte yatağına bağlı vaziyette kalmayacaksın ki. öyle veya böyle hayat yine akacak, buradaki gibi olmasa bile yine yaşayacaksın.

ben yurtdışında yaşamayı kısa süreli olsa da tecrübe ettim. ne kadar ağır gelebileceğini, tatile gitmekten ne kadar farklı olduğunu gördüm. yine de bir avrupa ülkesinde yaşama şansım olsa bugün arkama bile bakmadan giderim.

bu ülke, hele ki genç bir kadın için, hiç güzel değil. ben senin avrupa görmüş bir insan olarak buraya nasıl bu kadar bağlandığını da hiç anlamıyom zaten. ben olsam giderim. hani klasik "o dönemin şartlarında değerlendirmek lazım" geyiği var ya... sen de gittiğin ülkenin şartlarına göre değerlendir kendini.

türkiye'de asgari ücretle çalışacak olsam, annesiyle yaşamak zorunda olan top sakallı teknosa çalışanı olurdum. ne geleceğim, ne gerçekleştirebileceğim hayallerim, ne de düzgün bir yaşantım olurdu. kendi adıma konuşuyorum, başkası pekala yardırıp gidebilir.

öte yandan almanya'da asgari ücretle çalışacak olsam muhtemelen yurtdışı tatilleri yapabilecek, işe bisikletle falan gidebilecek, netto kasiyeri olduğum için toplumda boş beleş adam muamelesi görmeden sakin sakin yaşayabilecektim. ben bu yüzden evropa'da yaşam için (almanya-fransa gibi ülkeler için söylüyorum) birkaç adım geri gelmeye razı gelirdim. evet biliyorum insan her yerde aynı, almanya da öyle cennet değil ve asgari ücretle çalışan bir yabancı olarak insanların bana bayılmayacağını biliyorum ama sonuç olarak kötü değil işte ya. değil yani bence.

ben rus dili edebiyatı okuyorum çünkü çok istediğim halde avrupa'ya gidemiyorum. bu yüzden rus hükümetine çalışıp avrupa'nın birlik ve beraberliğini bozmak, hansgillere falan nükleer bomba atmak istiyorum. tamam rusya'yı ve rusları gönülden severim ama motivasyonlarımın başında avrupa'yı bozmak geliyor. evet. ya benimsin ya kara toprağın çünkü.

git fraise, git. iki yıl oldu galiba, soruyorsun. git. valla git ya.

çok üzüldüm biraz sevineyim,

www.youtube.com

Kesin evleneceksem dil de öğrenirim, dünyanın bir ucuna da giderim.

Senin durumunda olsam ben de aynısını yapardım sevgilimden bunu istemek bencillik değil bence ikinizin de iyiliği için istiyorsun.30lu yaşlarımda değilim belki o zaman değişikliğe daha karşı olurdum tam kestiremiyorum ama şu anki düşüncem bu şekilde.

Gitmezdim. Bence sen de gitmek istemiyorsun. İstesen bugüne kadar çoktan gitmiştin.

şimdi bekara karı boşamak kolay. adamın kurulu düzeni var, iyi ve geleceği olan bir işi var. ailesi var. bunları bırakıp sevgilisiyle bir maceraya atılmak istemeyebilir, bu en doğal hakkıdır. fazla zorlarsan ayrılık kapıda. na işte buraya yazdım.

bu bir bakış açısıydı. kısıtlı bilgilerle bunu söyleyebiliriz.

sevgilinin kapasitesi de önemli. belli bir yaştan sonra sıfırdan başlamayı göze alamayabilir. burada mutludur belki de, belki de senin buraya ayak uydurmanı bekliyordur. aynı sorunun sana sorulduğunu düşünürsen daha iyi anlarsın. neden bu soruyu sen ona soruyorsun da o sana soramıyor? avrupa'da senin rahat edeceğin bir hayat yerine türkiye'de onun rahat edeceği, senin bir dönem gelişmeni gerektirecek bir hayat önerisini neden o sana soramıyor?

Bana sorulsa giderim ama çalışmak, dil öğrenmek bana kolay geldiği için. yapmakta zorlanacağım bir şey olsa, türkiye'de bırakmayı istemeyeceğim insanlar olsa, rahatımdan vazgeçemeyebilirdim.

düzeni bozma

gideceğim yerin yaşam standartları önemli. temelli mi kalıcam orda bu süreçten sonra o da önemli. bunlar okeyse 3-4 yıl bişey değil. ben giderdim.

Gereksiz bir macera olur. Bunu yapmam için iki şey olmalı: Ya Türkiye savaş haline girer, ben de kaçmak için giderdim; ya da tüm bu işlerin sonunda astronot olma şansım olurdu, onun için giderim. Yoksa kurulu düzenim, geleceği ve kazancı olan iyi bir işim varken yurtdışında 3-4 yıl sığıntı bir hayat yaşamayı göze almazdım. Kaldı ki bizim planladığımız süreler hiçbir zaman nokta atışı olmaz, yani 3-4 yıl diyorsak o iş en az 6-7 yıl olur, hayatımın 6-7 yılı çöpe atamam bu şekilde. Ha ama dediğim gibi, işin sonunda astronot olacaksam şansımı denerdim.

taşınırım.

temmuz'da evleneceğiz. yabancı dilimiz çok iyi değil biraz dilimizi geliştirip bi şekilde gitmek istiyoruz.

Burada ne kadar maaş aldığım hangi şehirde yaşadığım önemli faktörler olurdu. Gideceğim Avrupa ülkesi de önemli bence
Sektorel olarak çalıştığım ve esimin çalıştığı alanın o ülkedeki durumuna bakar tr'den daha iyi şartlarda yasayabilecegime ve er ya da geç buradaki standartimi yakalayabilecegimizi düşünüyorsak sevgilimi ya da esimi de ikna ederdim ve gitmek için tüm şartları sağlamaya çalışırdım

su anda 30lu yasların basında yeni yeni , düzen kurmus rahat etmiş birisiyim

hiç bir sey beni tekrar dil ögrenmeye , tekrar yuksek yapmaya itemez . birazda kafam rahat olsun artık yaş olmus 30bilmem kaç

valla içim bir kötü oldu
yurt dışında hazır iş var , ortam var , calısma kosulları mukemmel , mmaş on numara , 2-3 ayda bir 2-3 haftalıgına seni turkiyeye yolluyoruz filan derlerse düşünebilirim :D

sonunda hep mutsuzluk vardır bu işlerin .. hep ama

Yaptığımı biliyorsun. Aile, kurulu düzen, kadrolu iş, para, vb. ne varsa hepsini dağıtıp geldim. Düzenimi yeni kurmuştum ve uzun zamandan sonra her şey düzene girmişti. Türkiye'deki imkanlarım düzgündü, yoluna giriyordu. Borcum harcım yoktu, beyaz yakalı ayarında maaşım vardı; fıstık gibi yaşıyordum. Biraz yoruluyordum gerçi, 4 saatlik trafik dışında derdim yoktu.

Şimdi, daha da çok çalıştığım, asgari ücretin az üstünde kazandığım, yaşamakta zorlandığım, düzenin ötesinde bir durumdayım. Hayatım yetişkin hayatından, öğrenci hayatına başladım; bildiğimiz sıfırdan ama bu bir 3 seneden sonra normale girecek.

Türkiye'de 3 sene sonra yine aynı yerde olacaktım, iş yerinde mobbing'e uğruyorduk ve o daha da yoğunlaşarak devam edecekti. Arkadaşlarım KHK'larla atıldı, belki ben de atılanlardan biri olacaktım. Geldikten sonra 'Tam zamanında gitmişsin, çekilmez oldu burası' diyen mesajlar aldım bol bol. Pişman değilim geldiğime ama güzellik bedavaya gelmiyor tabii ki.

Üstelik bunu birkaç sene sonra tekrar yapmak durumunda da kalabilirim. Bu ülkede olacağımın bir garantisi yok. Dil öğrenip başka bir ülkeye geçmeyi de deneyebilirim. Ama şunu biliyorum ki birkaç sene çok stabil bir düzenim yok.

temelli orada kalabileceksem evet. yoksa dil okulu için gitmeyi mantıksız buluyorum. yüksek için de gidilebilir.

Hayat cok kisa, fazla garantici olmamak lazim diye dusunuyorum. Ben olsam kesin giderdim, hatta su an bavulumu toplamaya baslardim. Ha bu arada ben yillardir burada dikis tutturamamis biriyim, onun da etkisi var, belirtmis olayim. Gidince de hersey cok guzel olacak diye birsey yok, ama yine de denerdim.

Not: 30 kusur yasindayim.

Kriterlere uyan birisi olarak, duruma bağlı diyorum.

Burada ticaret vs. yapıyorsam, işimi oturtmuş ve rahata alışmışsam bir daha düşünürüm. Ama normal bir çalışan vs. isem, şartlara bakarım. Eğer çok yoksulluk çekmeyeceksem ve köle gibi çalışmak durumunda kalmayacaksam giderim, kim ne demiş şeyimde bile olmaz. Kaldı ki sevgilim çağırıyor diyorsun ve muhtemelen evlenirim diyorsun. İlk zamanlarında sana yardım eder illa ki, o yüzden gidilebilir diye düşünüyorum.

Özet, para sıkıntım olmasa ben çoktan gitmiştim zaten. Maddi olarak burada halihazırda çok iyi durumda bulunuyorsam da yine ciddi bir düşünürdüm ve hatta gitme düşüncesi yine ağır basardı bence.

yaptim, devam ediyorum ama surunmem sanarken surunur hale geldim. pisman miyim degil miyim bilmiyorum, bazen pisman oluyorum bazen olmuyorum. fakat bu olay sevgiliyle beraber yapilacak is degil arkadas, sonu mutlaka kotu biter, kimse sizin icin hayatini degistirmez. degistirse de mutlaka basiniza karar, ya da icten ice nefret beslemeye baslar. siz hangi taraftasiniz bilmiyorum ama iki taraf icin de risk. iki kisinin de ayni seyi ayni derece tutkuyla istiyor olmasi gerekiyor bunu beraber yapmak icin. dedigim gibi, hayat gulluk gulistanlik gecmiyor, bazen maddi bazen manevi cok sayida problem yasaniyor yurt disinda, egitim falan orta yasta, cok zor.

kesinlikle giderdim, türkiye'de şu an iyi gözüken işin olsa ne yazar, yarın ne olacağını biliyor musun, işsiz mi kalacaksın, en doğal haklarından mahrum mu olacaksın, ülke nereye gidiyor belli değil.
hele bu ülke isviçreyse kesin giderim. 30 yaş zaten çok genç bir yaş, aile sıkıntı olabilir sadece onun için de iletişim kanalları çok gelişti zaten.
bence hayati önemi var bu konunun. kesinlikle giderdim

bunun yaşla ilgisi olmadığını düşünüyorum.
30'lu yaşlardayım ve taşınamam.
20'li yaşlarda olsaydım da taşınamazdım, gidip farklı bir ülkede yaşayamazdım.

sevdiğim insanlar benden böyle bir şey istese çok üzülürdüm.

tabii bu benim düşüncem.

ben buraya ait hissediyorum. anadilimi konuşmak istiyorum. buranın yemeklerini yemek ve rakı içmek istiyorum.

bu ülkeyi düzeltebilmek istiyorum.

teşekkürler,

daha kotu kosullarda yaptim bu eylemi, evet su an surunuyoruz ve biraz daha surunecegiz ama mutluyuz.

30larin sonu, evli ve cocuklu.

Ben de bunun yaşla alakası olmadığını düşünüyorum. Kişilik, beklenti ve hayaller ile ilgili bu durum. İsteğinizi belirtmenizin bencillik olduğunu düşünmüyorum, ancak sevgiliniz açık ve net bir şekilde istemediğini söylediyse ısrar etmeniz çok yıpratıcı ve üzücü olur. Farklı zamanlarda ve biçimlerde benzer bir ısrarı babam ve sevgilim üzerimde uyguladılar, üzüntüm ağlamaya kadar gitti fakat hiçbir yere gitmedim. Bu yüzden ısrar etmeyin.

Yaşla alakası yok diyenlere katılmıyorum. İnsan öğrenciyken, gençken garsonluk, kasiyerlik, amelelik yapar fazla koymaz. Ama üniversiteyi bitirmiş eğitimli, iyi de bir işe sahip kişi bir anda hayat standardının bu derece düşmesini kolay sindiremez. Cem Yılmaz gosterisinde diyor ya hani, skmişim İngiltereyi, ne kasıyorsun pasaport görevlisi Pakistanlı diye. Bir zahmet en kalifiyemiz başvursun bakalım, İngiltere'de pasaport görevlisi olabiliyor mu olamıyor mu? Herşeyden once bir göçmensiniz, Hele bir de dile hakim değilsen, bir beyaz türkün burun kıvırdığı sekreterlik, resepsiyonistlik, garsonluk bile yapamazsın. Ha dile gerek duyulmayan bir mesleğin vardır, yazılım, it alanında ya da mutfakta şef sindir. Kendi mesleğini icra edersin, fazla standartların değişmez ya da daha da yükselir o ayrı. Ama her zaman bir yabancısındır, Londra ya da New York gibi bir kozmopolit yerde yaşamıyorsan bunu her zaman hissedersin.

yaparım ve yapıcam da zaten. planlarım o yönde. hatta, gücüm yeterse annemi de yanıma almayı planlıyorum ilerleyen senelerde.

25 yaşındayım. askerliğimi yaptım ve türkiye'de halen yüksek yapmaktayım. yazma sebebim başlığım aklımda kalması ve gaza gelmek. sevgilim yok, sapım, sadece annem ve babam var. başka kimseye eyvallahım yok.

"Yoksa bu kadar çabaya değmez mi diye düşünürsünüz? "

ama buna bazen evet diyorum.

yurtdisinda zorluk cekebilirsin, baslarda her sey farkli gelir. insanlari anlamayabilirsin, kazik da yiyebilirsin. ama bir sure sonra yurtdisina tasinmanin ne kadar dogru bir karar oldugunun farkina varacaksiniz. bu arada yurtdisindan turkiye'ye donus yapanlarin cogu, tutunamamis insanlardir..mesala odtu'de bu sekilde donmus cok hoca vardi.

buradaki mutluluğunun ölçüsünü bilmeden kimse bişey diyemez aslında. yada der de bi sonuca ulaştırmaz seni ama benim kendim için fikrim şudur,yurtdışı askerlik gibidir kardeşim .. hele burada bir evi ailesi evi arabası gelrii olan biri için çok zor bir yerdir. bu durumda değilsen burada alta tabaka olacağına orada alt tabaka olmanı önerebilirim .
burada durum ortalama ve üstüyse kal ,değilse git

liva

very cupcake

Garin karsi tarafindan BelkoAir otobuslerinin goturmesi lazim 11tl gibi bi fiyata

Başka bir ulaşım yolu var mı ?
Var (Gar dediğin eğer yeni açılan yht tren garı olarak varsayıyorum) oradan alt geçitte n ankaray istasyonuna gidersin kızılayda inersin. İndiğin yerde gama işmerkezi önünden belko air mi ne adı, takriben her yarım saatte bir havaalanına giden araçlar var. (Havaş gibi düşün ama belediyenin)

Taksi 80-90 mı yazar ?
Evet en az o kadar yazar

Teşekkürler
Rica ederim.

Edit : eğer eski Gar ise bahsettiğin bartmanın dediği şekilde gidebilirsin. Hatta yeni gar dan oraya da yürüyebilirsin. Ama o güzergahtan hala geçiyor mu bilmiyorum. Ama kızılay kesin. Hatta ankaray ile kızılaya gitmeyip aştiye (otobüs terminali)gidersen (ankarayın son durağı olur kendisi) Aşti nin alt katından da gidebilirsin.

Şu an trendeyim primetime. Uzun zamandır ankaraya gelmemiştim, sordum yeni gara gidiyormuşuz. İnince sorayım, belki kızılaya gitmeye gerek kalmadan binebilirim. Çok teşekkürler.

belkoair var, kızılaya gitmene gerek yok.
yeni garın içinden eski gara geçiş var. eski garın karşısından geçiyor belkoair.

hayır.

nein

Kaynak yapayım; Plakası sistemde kayıtlı, başka üniversitenin akademik personeli girebiliyor mu?

@kayranin kedisi, araç içesinde sürücüden başkası varsa onlara kmlik kontorlü yaparlar muhtemelen

benim yaklaşık 10 yıldır kullandığım bir taktik var...buradan açıklayayım...odtü sürekli eğitim merkezi üniversite dışındaki insanlara ücretli eğitimler veren bir kurum ve düzenli olarak eğitimleri oluyor...akşam saatlerine kalmadan erken bir saatte içeriye sürekli eğitim merkezine geldim diye rahatlıkla girebilirsin...en azından ben yüzde 98 oranla giriyorum :)

Kapıdan önce otostop çek şansın varsa girersin. Denetimleri sıkılaştırdılar.

Bubble tea.
İçinde kapsül şeklinde toplar olan, isteğe göre meyveli-kakaolu-sütlü vs. birçok seçeneği olan muhteşem bi içecek.
Pipetle hüpletirken boğazınıza kaçması bile güzel :)
Bikaç sene önce Almanya'da içmiştim, sonra hiç denk gelmedim, ama unutamadım da.

Kopi Luwak içmiştim, kahve sever bir insan olmadığım için tadı bana farklı gelmemişti.

Ama kahve seven arkadaşlarım bayılmıştı.

www.most-expensive.coffee
en.wikipedia.org

Bubble tea+1

Ben yesilcaylisini içmiştim, içindeki topların bir tadı yok aslında ama eğlenceli oluyordu içmesi. Fransa'da 2-3 kere içtim, bir daha da denk gelmedim.

menengiç kahvesi kadar 'içilmemesi gereken bir şeyi içtim sanırım' hissi yaratan bir içecek daha görmedim.
Kahve diye guaj boyalı sudan içtiğim çok oldu, onun bile gideri var.

çiçek gibi açan çaylardan içmiştim.
chado'da satılıyor. web sitesinde bulabilirsiniz; chado.com.tr

Matcha cayi. Ilk japonyada icmistim, bayildim. Yanimda getirmistim de, bitiyo tabi.

Hindistanda chaiwalla lardan alinan chai masala. Yine hindistandan tulsi cayi.

@kuehles blondes matchayı denemek aklımdaydı japonya'a çikolataların içine bile katıyorlarmış onu çok merak ediyorum ben de :)

fredo espresso - yunanistan

bir bardak kırık buz ve şekerin içine bildiğimiz espresso'nun konulması aslında. ama bence i-na-nıl-maz oluyor. özellikle yaz sıcağında.
yunanistan'a giderken "yaşasın sürekli bundan içicem" diye seviniyorum.

Birkac sene oncesine kadar bilmedigim ama cok sevdigim - Roiboss. Vanilyali, Cilekli ya da sade hali. Julius Meinl´inkiler basarili. Türkiye´de sallama cay seklindeki hali G ile baslayan bir vitamin, protein tozu vs. satilan yerde var. Adini hatirlayamadim. Roiboss´ta tein maddesi yok. Ic icebildigin kadar.

Sencha Yesilcay cok güzel. Türkiye´de var mi bilmiyorum. Arjantinlilerin ozel bardaklara koyup ictikleri Mate´yi de begenmistim.

Kahvede beni sasirtan bir sey olmadi daha.

Green tea latte.

Hic tavsiye etmem.

Matcha tea latte - Urth cafe'ye gidip içmeden olmaz dedim, matchayı sevmeme rağmen latte halini beğenmedim. Siz burada satılanları da soruyorsanız matcha Türkiye'de satılıyor. instagram'da biostoretr yazın Ayhan Ercan ürünleri müthiştir. Yurtdışında satılan Puka'nın matcha çayları aromalı ve sade olarak çok güzel.

Aromalı Chai Tea Latte - Bildiğimiz chai tea latte şeker deposu, doğalı evde çok rahat yapılıyor, Doğuş Çay, Chado vs satıyor. Yurtdışında ise chai karışımları var portakallı, beyaz çikolatalı chia vs. bunlar cidden değişik ve çoğu insanın bilmediği ürünler.

Bubble Tea - O içindeki balonlar bana aşırı yapay geliyor hiç hoşuma gitmedi ancak seveni bayılıyor ve Türkiye'de bir kaç mekanda satılıyor o da var.

Kombucha - Fermente çay, şuana kadar sadece Ankara'da bir mekanda gördüm. Yurtdışında marketlerde çok rahat bulunuyor.

Türkiye'deki gurme çay markaları Chado, Melez Tea vs bana fiyat performans ve lezzet olarak çok başarılı gelmiyor ancak çay kültürünü arttırmak ve yeni çaylar denemek için şans verilebilir.

Kahve olarak ben de en ekstrem Kopa Luwak diyorum yalnız bilinmiyorsa kendisi aynı isimli hayvanın dışkısından ayıklanıyor. Baya enteresan :)

Coca tea - Peruda cay niyetine bunu iciyolar. Coca bitkisinin yapraklarini demleyip veya sadece uzerine sicak su dokup bekletip icebilirsin. Kafein tadinda uyarici etkisi mevcut. Ek olarak ayni yapraklari top yapip yanaginin icine yerlestirip emmek suretiyle de tuketebilirsin. Ben cok begenmistim hatta olsa burada baslica iceceklerimden olur. Ancak bitkinin bu hali zararsiz olsa da islenmis hali uyusturucu hammaddesi olarak kullanildigi icin Peru disinda pek hos karsilanmiyor. O yuzden yine gidip yerinde tuketmek lazim.

Bugün Chai Masala çayını denedim ve çok beğendim :)

Çok keskin bir tadı yok, hafif bergamotlu cayı da andırıyor ama ben çok hafif demledim icindeki zencefilden korktuğum için ona rağmen içimi çok güzelmiş. Tavsiye ederim size de. Yeni bir şey denerseniz siz de ekleyin buraya güzel olur bence ^^

kendisi aşkı derinlerde yaşıyormuş ancak kimileri için aşk rüzgar gibi gelip geçici bir şeymiş (rüzgar sonrası bir serinlik olur ya, onun gibi).

yatalak babanneye anlatir gibi anlatmak gerekirse.

biz romantigiz onlar degil.

krem peynir +1
tekamül hiç yerinde olmamış, tekabül olsa belki bir nebze gideri olurdu sanki.

adamın bomboş olduğunu. bunlara kafa yormayın boşuna.
saygılar.

Değil çekmiyor araba

düşünülebilir, ama mevcut araba daha iyi bence

nissan'dan sonra o araba size küçük gelir. ikinci el c segmenti araba bakın.

Qashqai den i20 ye geçiş zor olur.

bence olur. i20 kucuk falan ama kullanmasi kaskaiden cok daha zevkli. bagaji kucuk dahi olsa arka koltuklari yatirip bir bisiklet sokabilmistim ben ona.

ikisini de kullandim.

kaskai: yuksek pozisyon cok guzel. ferah cam tavani acip pufur pufur gidiyorsun. direksiyon hissi guzel degil o kadar.
i20: cok stil ve cok sik bir araba. kullanmasi cok zevkli. her yere girip cikiyor. park etmesi kolay. kaskaiden daha guzel blr ic ambiyansi var neden derseniz hani tutup bir dugmesine basinca oynamiyor civi cakmislar gibi duruyor orada. bu arabayi 2 ay gibi kullandim. cok dolu olunca ve yokus olunca cekmesi biraz guc oldu ama hic sikinti veya ciddi bir problemle karsilasmadim.

Alma. Kocaman kaliteli arabadan ufacık dandik arabayua geçmiş olursun.

Nissan kaliteli dayanıklı arabalar yapan bir marka, Hyundai uyduruk kalitesiz arabaları ile nam salmış bir marka. qashqai i20'ye göre en az 2 segment yukarıda bir araba.

hem marka hem araç segmenti düşmüş olacak. mevcut arabada sorun yoksa girme.

hanıma direksiyon dersi aldırmak daha mantıklı geldi bana.

i20 güzel, sınıfına göre ferah araba, Hyundai önyargım olmasına rağmen b sınıfı bir araç olarak beğenmiştim.

Ancak, 4 ileri otomatik vites ile rezalet bir yakıt tüketimi var, Ankara yoğun olmayan şehir içi trafik bölgesinde 10 lt yakıyor araç. Qashqai dizel ise birde az yakan bir araç.

Sırf yakıt ve 4 ileri otomatik rezaleti yüzünden alınmaz diyorum. İlla otomatik olacaksa temiz bir C sınıfı ikinci el bakın.

güvenli değil, konforlu değil, kaliteli değil.
tavsiye etmem

1875 model otomatik qasqai al daha iyi :) yapma sakın

Kesin 4-5 kişi çıkar demiştim ama kimse cevap vermedi. Hiç yok mu yani şimdi?

Matematik bölümü > makine mühendisliği

@dissendium okurken mi hazırlandınız? Önceki puanınızdan baya fark attınız mı?

ben sevmediğim bi bölümde epey okudum, okul tam bitmek üzereyken tekrar sınava girdim. alanımdaki en iyi okulda burslu okuyorum şimdi.

alan değiştirdiğim için yüksek puan kıyaslaması yapmak hiç doğru olmaz ama öncekine 23 binle girmiştim, bunda ilk 2 bindeydim.

Hazırlanmak denemez aslında. Dershaneye falan gitmedim. Kendim çalıştım birkaç ay. Zaten matematik bölümüne o bölümün taban puanına göre çok üst sıradan giriş yapmıştım. Matematik bölümü MF-1 puanıyla 300 ile alıyorsa benim puanım 340 civarındaydı. Seviyemin altı sayılırdı. Puan türleri farklı ama MF-4'ten 80 bin gibi bir sıralama yapmıştım. Matematik 150 binle bile alıyor. Farklı puan türleri olduğu için karşılaştırma yapmak doğru olmaz ama düz mantıkla sıralamamı 60-70 bin öne çekmiş oldum.

ben varım.
dereceyle bitirdim. şu an doktora yapıyorum.

Sınıf öğretmeni > hukuk > hakim

Bir arkadaşım .

Ekonometriden hukuğa geçtim.

bir bölüme girip, birinci sınıfta memnun olmayıp yeniden sınava girenler daha iyi yerlere gelebiliyorlar. ama buna net bir şekilde karar vermeniz lazım. hem okula, hem üniversite sınavına kasarsanız hem okulda başarısız olur, hem de istediğiniz puanı alamayabilirsiniz.

İlk bir hafta zorluk çekeceksin belki, her zaman öyle olacak gibi bir hisse kapılma asla. Sonra zaten alışacaksın her şey sana normal gelmeye başlayaak

kızları epey bakımlı ve bence güzeller.

sana bağlı biraz. içine kapanır asosyal olursan zulüm olur ama ortamını yapar girişken olursan hemen alışır, yabancılık çekmezsin. kolay gelsin. o taraflara gelirsek misafir edersin artık :))

İyi şanslar.
Biraya tuz atıp içiyorlarmış orada öyle duydum.
Bir de salıya çarşamba akşamı, perşembeye de cuma akşamı diyorlarmış sanırım. Garip.

Protex sabun ve soğuk su.

Sabah ve akşam değişiyor. Sabah L'Occitane'ın Immortelle Precious Foam'u ile yüzümü yıkıyorum. Sonra Clarins'in papatyalı toniği ile yüzümü sliyorum. Germaine Di Capuccini'nin spf'li göz ve Excel Therapy yüz kremini sürüp makyaj yapacaksam yapıyorum, yapmayacaksam yapmıyorum. Akşam yüzü bir makyaj temizleme mendili ile siliyorum. Sonra Shiseido'nun makyaj temizleyicisini bir pmuğa sürüp pamukları gözlerimin üstünde birkaç dakika bekleterek ve makyaj varsa, onu yumuşatarak siliyorum. Yine bir yüz yokama ve tonik seansından sonra MBR'nin nemlendirici öncesi serumunu sürüyorum. Sonrasında Germaine De Capuccini'nin gece kremi ve göz kremini sürüyorum. Üç-dört gecede bir de krem yerine nemlendirici serum sürüyorum.

clinic' in seti var, jel, tonik ve nemlendirici ayrı ayrı onu kullanıyordum günlük olarak. sonra estée lauder perfectly clean multi-action creme cleanser/moisture aldım yalnızca bunu kullanıyorum haftada bir de maske olarak uygulayabiliyorsun. gayet memnunum. gerçi clinic in toniğini hala kullanıyorum zararlı olsa da içindeki alkol yüzümün rengini sağlıklı bir pembeliğe döndürüyor.

skin ceuticals'ın günlük kullanım için pompalı bir ürünü var. sabah onunla yüzümü yıkayıp nemlendirici ve güneş koruyucu sürüyorum.

shiseido'nun temizleyicisi ve nemlendiricisinden de çok memnun kalmıştım (temizleyiciyi maske olarak da kullanabiliyorsunuz haftada 2 kere falan) ama pahalı geldi biraz. makyajtrendinde deneme seti 100 tl şu an.

böceğin türüne bakmak lazım. genelde bakliyat-kuruyemiş türü gıdalar böceklenirse kelebek yapıyor. bu sanırım başka bir şey.

güvedir muhtemelen, naftalin koydunuz mu?

Dolapta yulaf ezmesi var mıydı? Yulaf ezmesi fena böcek yapıyor.

güve ve kelebeği tanıyorum bu minnacık kahverengi susam gibi bir şey.

neredeyse evi boşaltıp gideceğim sinirimden. mutfağın yarısını attım. zaten açık mutfaklı ev. çok çaresizim.

soruna cevap değil ama kapalı sandığın paketlerin içine de girebiliyorlar. şöyle ki: mutfak dolabımın içinde birer kiloluk pirinç paketlerim vardı, hepsi açılmamış. evde de minik kanatlılar vardı tek tük, güvenin küçük versiyonu, rahatsız etmedikleri için kendi hallerine bırakmıştım. sonra bunlar yavruladılar, yine birşey yapmadım. ama kurt şeklindeki yavruları, pirinç paketelerini delerek içine giriyorlarmış meğer, dolabın içine de yuva yapmışlar. pilav yapıyorum, bazen paketi daha açar açmaz farkediyordum, bazen pişerken, içinde bir iki tane kurtçuk. kaç paketi attım böyle, markaları suçladım, hatta burada da sormuştum.
sana önerim buralarda hiçbir yenebilecek şey (açık veya kapalı) bırakma bir süre. boşalt bakalım. bir de olanları da bir şekilde yoketmeye çalış.
Mesela sadece tabak çanakların olduğu yerde de oluyorlar mı?

Tabak çanak tarafında olmuyorlar, tek tük görünmeye başladılar ben her şeyi atımca yiyecek aramaya çıktılar sanırsam.

Şimdi tüm dolabı boşalttım ve ilaçladım.

Sizce ilaçlamadan somra ne ile silmeliyim dolapları?

temizlik tek başına yetmeyebilir. böcekler çok inatçı. ne böceği bilmiyorum ama temizlik sonrası ilaçlamak faydalı olabilir. asıl o dolaba nereden geliyorlarsa orayı ilaçlamak lazım.dolapta ürediğini düşünüyorsanız dolabı boşaltıp basın ilacı. raid'in pipetli bir köpüğü var. ayrıca da yeşil renkli bir fısfısı var. onları kullanın bence faydası olur.

hem kardeşim hem arkadaşım xiaomi mi band 2 kullanıyor ve ikisi de memnun, ama ben kullanmadım o yüzden bişey diyemeyeceğim

Moov şahane bir fitness koçu bilekliği. Yüzme, koşu, yürüyüş, boks, bisiklet, uyku; hepsini yönetiyor. Öneririm

Fitbit bence en estetik olan.

para konusunda sıkıntın yoksa kesinlikle fitbit olsun. -model charge hr veya charge 2-

biraz daha ucuz olsun diyorsan samsung gear fit 2 -yaklaşık bir aydır kullanıyorum-

daha da ucuzu olsun diyorsan xiaomi mi band 2 veya very fit id107.

fitbit charge hr kullanıyorum memnunum.

Jawbone up (up3)

Up24 de kullamıştım, şimdi up3 kullanıyorum.
Fitbitte olamayan titreşim ile uyandırması için seçmiştim zamanında. Hayatımda harcadığım en yerinde para oldu. Uygulaması çok başarılı, bileklikler aşağı yukarı benzer şeyleri ölçüyor ama uygulama çok önemli, karşılaştırma yazıları internette mevcut. Analizler o kadar başarılı ki anlatamam çok alkol aldığım bir gecenin sabahı uyku ve nabızımdan az su içtiğimi söyleyip su içmemi önerdi, orda dedim ki olmuş. Motivasyon için de birebir, size günlük challangelar koyuyor haftalık ortalamalarınızı karşılaştırıp, bu hafta geçen haftaya göre ... saat daha az uyumuşsun/ya da hep geç saatte yatmışsın bunu düzeltelim diye gel bu gece şu saatte uyu var mısın diye soruyor mesela belli bir süre i'm in/no seçenekleri ile uyarsa yapıyorsunuz düzelene kadar uykunuz bunu yaptırıyor. Onun dışında iş stresiniz için vs vs düzenlemeleri var. Harika bir uygulama burda yazamadığım daha çok şey var, tavsiyemle kim aldıysa sonra beni her gördüğünde teşekkür ediyor. Çok bağlanıp gelinliğiyle takan arkadaşım bile var.

xioami mi band 2 +1
kesinlikle öneririm ben de 1. sini kulanıyorum hediye olarak 2'yi ablama aldım. daha şık duruyor, ben de üst modelini almayı düşünüyorum

fiyat performans olarak piyasanın en iyisi

fitbit alta, sanırım en şık fitness tracker bu.

ben kullandım ve memnun kalmıştım.

tek sıkıntı şuydu; insanların gözünde olumsuz bir kia algısı var (ssangyong gibi algılıyorlar). daha donanımsız ve daha ucuz vw polo'lar falan bu insanların gözünde daha iyi. o yüzden her fırsatta başınızı şişiriyorlar. bu tip yorumlar hevesinizi kaçıracaksa şimdiden bilmekte fayda var.

Takım tutar gibi parti tutmadım hiç, kimin memlekete hayrı olur diye düşündüysem ona verdim.
Ecevit'ten mhp'ye, akp'den has partiye (numan kurtulmuş) geniş bir skalam var.

7-8 kere oy kullandim, hep ayni goruse verdim oyumu.

hep aynı partiye verdim. siyaset ile sorunların çözülebileceğine inanmıyorum ülkemizde, en azından birkaç on yıl daha. yine de en yakın bulduğum partiye veriyorum.

Bir kere ilcede CHP'ye verdim, onun haricinde partimden sasmadim. Bu takim tutar gibi parti tutmak degil, belirli bir gorusu benimsemek.

Yerel seçimlerde farklı partiye verdiğim oldu ama genel seçimlerde görüşüme en yakın olan ve temsil hakkı kazanabilecek partiye oy veriyorum. Baraj olmasaydı başka partiye oy verebilirdim.

Devrimcilere ve sosyalist eğilimleri içerisinde barındıran partilere/adaylara oy verdim. CHP bunlardan birisi değildi. Sağolsun ne Alper Taşdelen, ne de milletvekilleri beni bu konuda yanıltmadı. İçim rahat.

genel seçimde ldp'ye verdim 2 kere, sonrakilerde chp
ilçe ve büyükşehirde genelde chp. bir kere mansur mhp'den adayken mhp'ye verdim. çankaya hep chp zaten

sevgikusunkanadinda +1

bizim partiler kapatılıp durduğundan pratikte farklı partilere oy verdim mesela. ama ne oy verdiğim partiler ne de oy verdiğim adaylar beni yanılttı. kimi zaman "boşa" gitti dendi oyuma. ama “bana yeter yirminci asırda olduğum safta olmak bizim tarafta olmak ve dövüşmek yeni bir alem için”

toplamda 3 partiye oy attım. ama bunlardan 2'si aynı sayılır, ismi değişen partilerden. ayrıca benim de oyum değişebilirdi baraj olmasaydı.

Chp chp, hepar

Hep aynı partiye verdim oyumu. gittim üyesi oldum.
Üyesi olarak toplasan 2 etkinliğine katıldım. 1 kerede sandık görevlisi oldum.
Partimi desteklesem de çalışmalarına katılamıyorum. Gönüllü olduğum STK'lar ve çalıştığım kurumlar sebebiyle ne yazık ki siyasi kimliğimi günlük yaşantımda savunamıyorum. Öyle bir özgürlüğüm yok.

hangi dönem kime oy kullandığımı unuttum desem yeridir. ak parti ilk kazandığında desteklemiştim. recep abi o sıralar çok umut vaadediyor gibiydi. bir ara chp dedim. ak partililerin tavırlarından yola çıkarak nefret duydum o kitleye. bir dönem oy kullanmadım. oy kullanmak bir şeyleri değiştirmiyor formalite her şey gibi geldi. tek partiyi tutmak bana göre değil. tamamen kişisel.

şu ana kadar 4 farklı partiye verdim. (içlerinde akp yok)

2-3 defa oy kullandım ve hep aynı partiye verdim. Bir sonraki seçimde farklı bir partiye oy vermeyi düşünüyorum.

Bir seçimi kaçırdım, birinde başka birinde başka partiye verdim malum parti olmasın da kötünün iyisi olsun diyerekten ama ikisi de görüşlerimi yansıtmıyor. Bir sonraki seçimde kime veririm onu da bilmiyorum.

hep chp

ilk oyumu genç partiye atmıştım hahah.

chpli bir sülalede doğdum, büyüdüm. ilk oylarımı chp'ye attım, ki zaten bir kısmında bir akrabam/tanıdığım da adaydı zaten. Sonra CHP'nin de sülalemin de fazla ulusalcı olduğunun farkına vardım. cumhurbaşkanlığı seçiminden beri de selo'ya oy verdim. Elbette ki hayırcıyım ama bir sonraki seçimde kime oy veririm hiç bilmiyorum. benim düşüncelerimi temsil eden bir parti yok sanırım ama bir dahaki seçime bakalım.

şu ana kadar 3 farklı partiye oy verdim. içlerinde akp yok hamdolsun!

takım tutmayı bırak, bir dine inanır gibi, bir lidere/partiye bağlanıyor insanlar bu ülkede. bu daha tehlikeli ve zararlı ki masturbasyondan: eksiduyu.ru

krem rengi/taş rengi/açık gri de hos olur.

üst krem, ayakkabı koyu kahve.

haki, hardal üst de güzel oluyor

0,07 karat bulgur tanesi kadar falan olur. 5 taş alman daha mantıklı

beştaşla evlilik teklifi bana baya garip geliyor ya, o nişanda falan takılıyor benim bildiğim kadarıyla.

bir de kapalıçarşı tarafına da bakın, fiyat alın.

Bestas acayip yasli isi bence

Eminönü'nde uygun fiyata bulabileceğimi söylemişlerdi.Zen bu arada en pahalı marka. Zen'den alma derim.

teklifte tektaş, beştaş genelde aile tarafından takılıyor ve evet biraz yaşlı işi demode duruyor.

istanbul'daysan diamond lumiere diye bir yer var kapalıçarşıda.
instagram'dan bütçeni yazıp ne tür bir şey yapabileceklerine dair bilgi alabilirsin.

ben pek anlamam genelde tasin buyuk olmasi isteniyormus

evlilik teklifinde tektaş. beştaşı evliliğin ilerleyen yıllarında alırsın.

tek taş beş taş tam tur bence hepsi olur :) ama evlilik yüzüğü bana kalırsa farklı bişey olmalı bunlardan biri değil daha vintage şık ve sade. evlilik teklif yüzükleri diye aratırsanız daha hoş seçenekler çıkacaktır.

Ben ikisini de istemediğimi şiddetle belirtmiştim nitekim çok şükür yok benim. Beştaş aşırı teyze işi. Tektaş daha iyi en azından. Bi de elmas yüzüklere bakın bence. Daha klas duruyo.

Bence farklı bir çeşit yüzük alın kız arkadaşınız dert etmiyorsa.

www.bluediamond.com.tr

O kadar küçük taşa verilen paraya yazık.

encrypted-tbn1.gstatic.com

Ben sevdim ya güzel baya. Kına gecelerinde güzel iş yapar +1

Sadece sağdaki olsa abartıyorsun diyecektim ama soldakini yapabiliyorsa iş yapar+1. Instagram çok önemli bi de tanıdığım bi kınacı var bi kafeyle anlaştı, haftanın 1 günü belli saatlerde orda duruyor, gelenlere kına yapıyor, kafeyle bölüşüyolar parayı.

İzmirde bir kız var baya baya meşhur oldu bu alanda. İzmirhenna hatta instagram hesabı. Onu takip edebilir neler yapmış diye. Nasıl para kazandığını da söyleyeyim. Kafelerle anlaşıyor. Saatine göre bir fiyat belirliyor kafeye gidip müşterilere kına yapıyor. Kafeler de bunu kabul ediyor çünkü kızın instagram takipçisi baya var. Akşam şu kafedeyim deyince bir sürü insan çekiyor kafeye.

Zararlı diyorlar cilde. Ama görmedim alerji olan, kızaran birini şmidiye kadar.

güzellik salonlarıyla da anlaşabilir.

Bayan kuaförleri ile anlaşsınlar. Sonuçta kına+düğün yapacak insan saç makyaj için randevu alıyor. Kilit nokta kuaförün "hint kınası yapan bir arkadaşımız var, değerlendirir misiniz?" demesi :)

bi dönem bırakmıştım ama hiç saçım dökülmedi ya da cildim yağlanmadı. yaklaşık 1 yıl kullanmadım ama sonra düzensizlik yüzünden yine başladım. herkeste aynı etki olmuyor demek ki.

Roaccutane'a başladım.

@Lim5 onun da yan etkileri yok mu:( ay çıldırıcam birini düzelteyim derken öbür tarafı bozuyorum:(

ben de 15 yıl kullandım.
bırakmadan önce de sonra da saçım deli gibi döküldüğü için fark olmadı. cilt yağlanması arttı (ama zaten sivilcelerim de geçmemişti hic ilaç kullanirken)dolayısıyla ona da alışkınım.
kısacası takmadım...benim bünye de böyle demek ki...

ilk 1 ay her hafta hydrafacial, sonra ayda 1.
temizleme/maske olarak da shiseido ubuki serisini kullanmaya başladım. şu an bir sıkıntı yok.

Var. Zaten sadece yağlanmaya yazmıyorlar. İflah olmayan aknelere kullanıyorum.

bu aracı kullanmadım, ancak sportage ın tutulan kasası bundan bir sonraki sanırım. 2-3 km için değer mi acaba diye düşünüyorum. yani normal bir aracın giremeyeceği şekilde mi yol o bölgede. atıyorum clio symbol alsanız çıkmaz mı? bu aracın yakıtı da üzer sizi. büyük motor, bu motorlar genellikle tow vehicle(çeki aracı) formatında kullanıldığında tork az gelmesin diye kullanılıyor. yani bu motorun faydasını otobanda da pek göremezsiniz.

tukenmez adam, citroen c4 aracım vardı satmak zorunda kaldım. Çünkü engebeli yerlerde aracın altı sürtüyor, 1 haftada marşpiyelleri yamulttum baktım olacak gibi değil sattım aracı yeni araç bakıyorum. Bu tip araç istemekteki amacım bazen birşeyler taşıma ihtiyacı oluyor. İlk önceliğim L200 yada hilluxtı ama 20 25 bin civarında olan pick uplar estetik açından hoşuma gitmiyor bende bu yola başvurdum. İyimi yapıyorum kötü mü yapıyorum bilemedim.

lada baksanız?

bende alternatif olarak daihatsu diyorum.
lpg lileride var. ve daha küçük.

www.sahibinden.com

kayranın kedisi/foster, lada niva ve teriosu düşündüm fakat bagaj hacmi hiç yok o yüzden eledim.

Arabam yok ama olsa yapabilirdim ben de. Manyaklık değil, niye olsun ki? Keyif alıyorsun neticede :)

Eskiden arkadaşlarla canımız sıkıldığında gidip bir yerlerde oturmak yerine yol yolculuğu yapardık. Akşam yol sohbeti çok güzel oluyordu, ama bir anda karar veriyorduk.

Bir keresinden sinemaya gidelim dedik, otoparkta yer bulamadık. Ankara'dan İstanbul'a gittik. Taksim, kadıköy gezdik ertesi gün geri döndük.

Bir keresinde akşam evlerimize dağılalım dediğimizde Bolu Abantta bulduk kendimizi. 1 dal sigara içip geri döndük. Aynı şekilde Eskişehir, Konya yapmışlığımız da var.

:) Tek gitmedim ama motosiklet alacağım yakında, o zaman senin dediğin gibi yapma planlarım var. Bence güzel oluyor. Motorla gezip bol bol fotoğraf çekmek istiyorum.

Evet :)

Ailecek yapiyoruz, hadi kofte yiyelim gidip tekirdag'a gitmisligimiz filan oluyor. Ya da random

-ayy sahile gidelim
-hangi sahil?
-birine gidelim iste, yalova sahil olsun bari ^^

Buna benzer diyaloglarla. Cok seviyorum ben:) keske bunu yapacak arkadaslarim da olsa. (Bir de araba kullanabilsem tabi :D)

@razvan rat nick iyiymiş fm oynarken bende çok severdim hey gidi :)

@denizgonen araç dizel hızı da 90-95 gibi sabitleyince baya az yakıyor. onu da önemsemiyorum artık başka yere de gitsem o kadar harcamam oluyor.

@arockm hocam benim de arkadaşlarla sırf çorba içmek için ankaradan eskişehire gitmişliğim var :) yada gece 2 de mangal yakmaya boluya felan giderdik. ama dagıldık öyle şeyler yapıcak kimse kalmadı ki :(

izmir'deki 90 dk uygulamasıyla gezen arkadaşlarım var bu sayede.

istanbul trafiğinden çıldırma noktasına gelmesem tekirdağa doğru süresim geliyor bazen ama sonra arabanın 12.5/100 km yaktığı aklıma gelip film açıorm kendime :F

bunu özellikle yapmama gerek kalmıyor. çok sık şehirler arası seyahat yapıyorum. beni kesinlikle çok rahatlatıyor. huzur buluyorum, hatta hayata karşı idrak seviyem yükseliyor.

Arada bir. Trafiğe girmeyeceğimi düşündüğüm zamanlarda ancak.

benzin 5.5 tl +1

çok istiyorum ama hala yalnız başıma trafiğe çıakcak kadar iyi araba kullanamıyorum :/

Yapasım geliyor fakat ehliyetim yok, arabam yok, vaktim de yok. Bazen işe giderken dolmustan inmek istemiyorum. Genelde en one otururum. Keşke şimdi burada inmesem de dağ bayır gezsem şu ön koltukta diyorum. Nasıl rahatlatıcı olurdu kim bilir.

bir an acaba ben türkiyede yaşamıyorum mu dedim. bu kadar rahat var mı yola çıkabileceğiniz gezebileceğiniz yerler? yollar öküz kaynıyor, sabitleyiciyi açıp etrafı izlemek abartı geldi biraz.

@eindaclub
hocam şehir içinde haklı olabilirsiniz ancak şehirler arası yollar gittiğim yerler. en az 3-4 şeritli yollar kenardan gidene kim neden bulaşsın ki. sabitliyorum 95-100 gibi bir hıza geçiyorum en sağa tıntın gidiyorum. daha bugune kadar uzun yolda öküzlük yapana da hiç denk gelmedim

sırf bunu yapmak için araba almak istiyorum ya. ama onun için de daha çok çalışmam lazım yani çok kararsızım o yüzden :D

şirket arabası sanırım :))

ben de yaparım bazen. şu aralar 250-300 km gibi mesafelere pek gitmiyoruz da 100 km bir yere gitmiştik geçen hafta. dondurma falan yedik, birkaç foto çektikten sonra döndük :)

Valla bunu yapmak önceden çok saçma gelirdi. Sonra bir baktım ki Ankarada bir haftasonu biryerlerde birşeyler yiyip içmeye kalksan abartı pahalı. Artık bende aynen dediğiniz gibi yapıyorum. Ankaradan sabahtan çıkıyorum Bolu, Bursa, Beypazarı, Afyon, Eskişehir vs. Neresi denk gelirse gidiyorum, oralara özgü birşeyler yiyip içip aynı gün akşam da dönüyorum. Ama her hafta yapmıyorum bunu tabii.

iş sebebiyle sık sık uçak kullanıyorum. son 4-5 aydır ankara-istanbul-izmir arasını otomobil gidip geliyorum, bir nevi psikolog seansı gibi gelmeye başladı.
etrafımdakiler buna pek bir anlam veremiyor tabi 50 dakika da gidip gelmek varken niye araba ile saatlerce gidiyorsun gibilerinden konuşuyorlar ama şu aralar umrumda değil.

güzel bir dinlenme şekli hocam, cafelere gidip elinden telefon ile sosyal olacağına denk gelen ilçede yemek yiyip çayını iç.

motosiklet ile yapıyorum dediğini

fikri motorcu arkadaşlardan çaldım zaten :)
motor yok arabayla deneyim dedim. güzel de oldu

yalnız değilsin. arabam olsa ben de yaparım deli gibi.
aslında bu hobinin bir ismi olmalı. acaba var da biz mi bilmiyoruz..

şu benim için efsanedir, bir tünele giriyor, tünel değil sanki yeraltı şehri:
www.youtube.com

youtu.be

benzin ucuzken yapardım :/

arabam yok ama yürüyerek yapıyorum. böyle bir hedefin olmadan boş boş yürümek bile kafa dağıtıyor.

Biz de yapıyoruz, uçak bileti almaya üşenip ankara'ya arabayla gittim, sonra senede 2 kere erkek arkadaşımla antep'e gidip geliyoruz bazen de hadi bi izmit'e gidelim köfteci yusuf'ta köfte yiyelim diyoruz, bence de çok güzel. Keşke kalabalık olsak daha eğlenceli olur tabii.

Çok fazla arabayla gezecek param olmuyor. Araba kapalı duruyor genelde.

Ben giyemiyorum, çok sağlıksız bence.

Kadınlar şık ve zarif olmak için her türlü sıkıntıya katlanır diye biliyordum ben.

Ben sormuştum bazılarına, arada giyiyorum demişlerdi. O yüzden sorun olmuyormuş.

ofis hayatını günlük yaşam sayarsanız, her gün 100 insan sayabilirim.
avm'lerde filan da bir dünya kadında görüyorum.

En yakın arkadaşım hemen hemen 10 yıldır her gün giyiyor, ayaklarının şeklini en son gördüğümde şoka girdim, çok sağlıksız, ayağının yan kısımlarındaki kemikler çıkık durumda ve tabii acı kısmı çok fena, yine de giyiyor ama.

Ben bir dönem topuksuz ayakkabı giyemiyordum. O kadar alışmış ve seviyordum. Şimdi yıllar oldu topuklu giymeyeyeli. 5 santim giysem 5 metre yürüyemem. Alışkanlıkla alakalı heralde.

bankacı avratların çoğu giyer. işe gidip gelirken başka ayakkabı giyerler, ofiste stiletto takılırlar.

Annem hatta evde de topuklunterlik giyer. Yaşla birlikte topukların boyu biraz azaldı ama çok değil.

Çok şükür ki gündelik hayatta stiletto giyecek kadar ayaklarıma düşman değilim. Hayatımın çoğunu topukluyla geçiriyorum ama stiletto gerçekten eziyet.

Çok güzeller; giyebilsem yatarken bile çıkarasım gelmez muhtemelen de, on adım bile atamıyorum. Topuklularım şu model genelde.
s-media-cache-ak0.pinimg.com
Taş çatlarsa şu
ae01.alicdn.com
Bir tane kalın uzun topuklu var. Yılda 5-10 gün falan giyiyorum. Rahat aslında da ayakta durduğum günler çok olabiliyor, onlarla sürprize yakalanmak yemiyor.

valla ben otururken bile düşebilirim stilettoyla. giymiyorum dolayısıyla.

rahatsızlığı ağırlıkla da doğru orantılıdır. ayaklarına 100 kilo basınç yapan vücut ile 50 kilo basınç yapan vücut bir değil. kilo, vücut tipi dışında yukarıda da bahsedildiği gibi yedek ayakkabı ile gezen giyiyor.

edit: sağlıksızlığı göreceli. dağcılık da eğer beceremezseniz sağlıksızdır.

Özel günler dışında giyemem sanırım. Çok şık ama valla çok rahatsız ya, canına okunuyor insanın bir süre sonra.

Ben giyemiyorum, iş arkadaşımsa düz ayakkabi giyemiyor. Düz ayakkabi ile rahat etmediğini iddia ediyor. Ama her yere araba ile gittiğinden rahat birazcik yürüse yoruluyor hemen. Fizik tedavi uzmanı olan biri var etrafimizda ona göre stiletto ile yürürken rahat etmek tam bir saçmalık.

cekilmis gayfe +1

Kişisel deneyimim. Öyle çok topuklu giymezdim. Bir ara topuğumda bursit çıktı. Tesadüfen gördüm ki topuklu ayakkabıda rahat ediyorum. Geçirdim ayağıma stilettoları, ohh benden rahatı yok.
Sonuç: tedavi oldum, topuktaki bursit geçti, ama topuklular o bursiti kalçaya taşımış, neredeyse 1 senedir ağrısı geçmiyor, geçmiyor...

Aman diyeyim yani...

Tabii ki tüm gün stilettoyla gezmiyoruz.
Rahat olanlar var. İnci'nin stilettoları epey rahat ve dengeli mesela. O yüzden ben de başka markanın stilettosunu almaya cesaret edemiyorum.

İşe ilk başladığımda bir hevesle giyiyordum ancak şu an ofiste skechers ile oturuyorum:D Çekilecek dert değil.
Ofiste dolabımda 2 çift bulunur, toplantı vs varsa çıkarır giyerim ancak.

Edit: ayak fetişi olanlar rahatsız hahsgdadgakfjk

Yıllardır ben

bu arada yonan gadınlar sizin giyemediğiniz ayakkaplarla halay çekiyor :)
www.youtube.com

ek bir cevap daha verim yukarda 'biz salak değiliz' demişler.

herkes her çeşit ayakkabıyı giyecek diye bir şey yok. çoğunluk bu ayakkabıları giyemiyor olabilir. 'ayağı taraklı' dediğimiz geniş ayaklı insanlara converse gibi dar tabanlı ayakkabı verince onlar da rahat edemiyor. bu converse modeli sağlıksız ya da rahatsız diye değil. alan kişinin bilinçsiz olmasıyla ilgili. çözüm de basit bu kişi kendi ayak tipine göre converse yaptıracak. aynı şekilde kendi ayağınıza özel kalıp çıkarttırıp işin ustasına stiletto yaptırırsanız böyle ağlamazsınız. çok pahalıya gelir ama ayağınız seri üretimlere uymuyorsa çözümü budur.

çoğu insan seri üretim ayakkabı alıyor, bunların büyük kısmı kaç numara dahi giydiğini, malzeme kalitesini, kalıbın uygunluğunu bilmiyor. 'moda' neyse mağazalarda o satılıyor, bu insanlar da ulaşabildiklerinin arasından beğeniyor. ayaklarımız sıvı değil bir kalıba sıkışınca rahatsız olur tabi. ama kendi kalıbında ayakkabı diktirirsen sorun kalmaz.

bu moda boku yüzünden bir taşlanmamış kot arıyorsun bulamıyorsun neredeyse hiçbir markada yok. ayda yılda bir sağda solda o da ihtiyacım olmadığında ancak denk geliyorum.

ben arada giyiyordum. stiletto ile koşma eylemini gerçekleştirdikten sonra bıraktım. işiniz %90 ofiste masa başında oturmayı içeriyorsa ve yolda başka ayakkabı giyiyorsanız neden olmasın?
bu arada @idexo kilo konusunda haklı. stiletto 52 kiloya kadar sorun çıkarmadı bende ama 53 ve sonrası ayaklarım ağrıyor ve şişiyordu.

Miles & Smiles adam akıllı kazandırmıyor.
Kazansan bile millerle bilet almak çoğu dönemde daha pahalıya geliyor promosyonlarla kıyaslayınca.

Parafly'ı bilmiyorum.

M&S kullanıyorum, eskiden daha iyiydi ama şu dönemde de iyi kötü 2-3 ayda bi gidiş bileti alıyorum yurtiçi.

m&s eskisi gibi değil, artık bir esprisi kalmadığı kanaatindeyim.

m&s kullanıyorum.2012 yılında kartı almıştım 2013 yılında yurtdışı bileti aldım, sonrasında ne oldu bilmiyorum 4 yıldır birike birike 350 lira birikti içinde.

genel olarak 1500-2000 civarı aylık harcama.

birde bilet alırken ekstra komisyon ödeniyor bilgin olsun.

Parafly öldü. Ms veya adios.

biz miles& smiles kullaniyoruz. en son biriken millerle katlanabilir bisiklet aldi erkek arkadasim. ucak biletleri eskisi kadar avantajli olmasa da baska harcamalar icin kullanirim derseniz dusunebilirsiniz.

taksitli alışveriş yapacaksanız paraf önermiyorum.

bankalar kredi kartı kampanyalarına muslukları baya kıstı. yani baştaki avantajların hiçbiri kalmadı.

azına sıçmak için giderdim

Ben de ne için çağırdığını merak ederek giderdim.

Meramını öğrenmek için giderdim.

Çok daha azı için 4 yıldır babamla konuşmuyorum. Bırak konuşmayı gördüğümde yüzüne bile bakmıyorum ki ablamla arası gayet iyi.
Yüzsüz yüzsüz hiçbir zor zamanımda yanımda olmadığı halde mezuniyetime gelecekmiş, almam. O gelirse ben gitmem kendi mezuniyetime, çok da netim bu konuda.

Sonuç olarak gitmezdim, aramazdım, mesaj atmazdım, cevap vermezdim.
Önyargılı olduğumu düşünebilirsin, ama çok büyük olasılıkla işi düştü, ya paraya ya bi yardıma ihtiyacı var, yüz verme.

git bence. biyerlerde çay, kahve içersiniz. hesabı da sen öde. belki utandığını görürsün yüzünde.

gitmem, umrumda olmaz. bana ne ne isterse istesin. çok benzerini yaşadığımdan gönlüm rahat söylüyorum. kendisiyle konuşmam için kanser olması gerekti.

gitmezdim

gitmeyin siz de.

yanit dahi vermeyin bundan sonra.

Gitmezdim +1 O sizi yok sayıyorsa siz de onu yok sayın. Babalık maalesef kağıt üstünde olmuyor belki bir gün anlar.

giderdim. ne kaybedersin ki? en kötü lafını söyler dönersin. hele ki para pul için arıyorsa kafan daha net kalkarsın masadan. 10 yıl sonra niye gitmedim diye düşünmezsin böylelikle.

bir sey isteyecektir. bu kadar net.

ben gitmezdim. hatta bir ihtiyacı düştüğü için aradığını düşünürdüm.

Git bence, belki bir derdine çare olur & olursun.

Aynısı benim annemde başıma geldi. Onu bana mesaj attığına pişman ettim. Çok rahatladım inan bence git söylemek istediklerini söyle. Ben diyorum ki şimdi, keşke yazmasaydım da yüzüne karşı söyleseydim. Daha acımasız olurdu evet ama kendi çocuğunu terk etmek kadar acımasız da değil.

Ya hastadır ya da senden borç ister

Kesin bişi istiyecek

bence kesin bir şey isteyecek.
git ama o kadar da sallamamaya çalış.

fetöcü filan olmasın? belki teslim olmadan önce son kez göriyim demiştir.

görüşme sonrasında yaz buraya ne için görüşmek istediğini..

yaklaşık 15 senedir benzer durumlarla başlayan bir durumum mevcut annemle ilgili, şu an durum o aradı ben görüşmedim o aradı açmadım falan filan sonra unutulup gitti yolda görsem tanımam açıkçası. ondan kendince yaşadıklarını düşün hesap et ona göre git. ben gitmedim memnunum halimeden.

4 yıl öncesinde nasıl biriydi sizlere karşı? arakdaş mı baba mı yoksa soğuk mu davranırdı? eğer 4 yıl öncesinde de farklı biri değilse bir değişiklik bekleme. ama öncesinde durum bugünkünden çok farklıysa git. zaman uzun da olsa insan değişiyor.

Öncelikle hepinizin yanıtlar için teşekkür ederim.

@hlt1985 Biraz öyle oldu, geçmişle hesaplaşırken gerekli noktalarda gerekli yanıtları verdim.

@ekaterina ve @cakabo geçmişe saplantıları tahmin ediyordum, yanılmadım. Kendimi haklı çıkarmak için gitmiş gibi oldum.

@vayezikhan Gittik 2'şer bira içtik, davet eden o olduğu için (prensip) hesaba elimi sürmedim. Başka zaman ben çağırırım, meyhaneye götürür rakı içeriz, o zaman da ona elini sürdürmem.

@bir nick var benden iceri, @freya, @sytemofadownmanyagi Aslında buluşma amacım eğer iki tarafta da bir sıkıntı varsa açıkça masaya dökmek, yüzleşmek, çözmek ve önümüze bakmaktı. Kısmen başarılı kısmen başarısız oldu. Kendince takıntıları var, çözemiyor. Yine de ayrılırken sarıldığında "Görüşürüz oğlum" demesi bile bir adım bence. (Yarın ilk işim 'Babam ve Oğlum'u izlemek olacak :P)

@for the record o iş öyle olmuyor ya.

@carabelli, @hononu, @nickimin hakkini veremedim, @all girls dream, @kayranin kedisi En çok sizin yanıtlara şaşırdım. Okurken en uzak ihtimal verdiklerim de sizlerinkiydi. Peder o kadar yanlış yapmasına rağmen bizlere karşı çıkarcı davranmadı asla. 4 yıldır görüşmemesi kendince kafasında haklı olmasıydı. Bugün bununla yüzleşince o noktadan pek ilerleyemedi, başka noktalar buldu. Ancak hiçbir zaman dara düşüp de çocuklarına 'bana para lazım' diyecek noktaya gelmedi, gelmez.

@xu 2003'te emekli olmuş bi öğretmen yahu, ne fetösü. Senin yanıta istinaden bu yanıt hazırlanıyor bu arada :)

@silver apple 4 yıl önce son sınıf öğrenciydim. Öğrencilik dönemim boyunca inişli çıkışlı bir ilişkimiz oldu. Hem benim hem ablamın. Yani yeri geliyor benim evde beraber rakı içen iki arkadaş oluyorduk, ancak yeri geliyor uzun zamandır görüşmeyen iki insan gibi. Bugünkünden tek fark sanırım artık kendisini (ve ailesini, annesi, kardeşleri vs) yaşlanmış olarak görmesi. Bilemiyorum.

Özetle biraz geçmişi sorgulamak, biraz özeleştiri, biraz da kendi hatalarıyla yüzleşmek gibi geçti. Bazı noktalarda beni şaşırtan cümleleri oldu. Bilmiyorum, belki 4 yıl sonra pederle tekrar kavuştuk, belki de hiçbir zaman birbirimizi tekrar görmeyeceğiz.

ugrassan da olmaz zaten aksan da evet cok kasiyoruz. millet bizim isimlerimizi dogru duzgun telaffuz etmekle hic ugrasmazken biz litvanyaca isimleri dogru telaffuz etmek icin gotumuzu yirtiyoruz. edemeyenle de bilmeyenle de alay ediyoruz.

fransizlarin, guney amerikalilarin, cinlilerin, hindistanlilarin ingilizcesini duysan biz yine superiz dersin, cok ciddiyim. bunlarin ingilizce konusmasi yasaklanmali, bildigin tecavuz ediyorlar dile.

Telaffuzdan korkup konusmayi kesmemek gerekli ama telaffuzu gelistirmeyi hic umursamamak da kotu. Ingiluzce de iki sesin ayni anda ciktigi diphtong'lar var. A ve e ornegin birlikte cikabiliyor bunu ya a ya da e olarak soyleyince baska anlam cikabiliyor. Bu nedenle tumuyle vazgecmek de yanlis. En iyisi anlasilmayi saglamak ama yuzde yuz onlar gibi olmayacak bunu da bilmek gerek.

Norveç'te yaşadığım dönemde yakın arkadaşlarımdan biri Manchesterlıydı, konuşurken telaffuza dikkat etmekle birlikte herhangi bir aksan kasmadan konuşuyordum. Kendisi de gayet ne dediğimi anlıyordu. Hatta bir ara "Tanıdığım yabancılar içinde en düzgün İngilizceye sahipsin" demişti.

Kaldı sonradan öğrendiğin bir dili çok küçük yaşlarda anavatanında yaşamadan konuşuyorsan zaten kimsenin aksan beklentisi olmaz. Telaffuza yalnızca fonetik açısından dikkat ediyordum, onun dışında her kelimeyi İngiliz/Amerikan gibi konuşmaya çalışmak zaten insanı gülünç duruma sokuyor onların gözünde. O yüzden aksan falan kendini kasmadan, akıcı ve anlaşılır telaffuzla konuşmak en güzeli.

5 sene once girdiğim işte ingilizce konuşmak zorundaydım. işimin büyük kısmı yurtdışıyla telekonferans şeklinde geçiyordu. karşımdaki insanlar da genelde hollandalı, ingiliz, hint. öncesinde ingilizce konuşma tecrübem pek yoktu. burada zamanla oturdu ve çok akıcı konuşmaya başladım. ben de anlamıyorum. konuşmaya başlayınca bir anda başka bir kişi gibi oluyorum. elin gavur ingilizi gibi. o sesler benden mi çıkıyor bilmiyorum. düşünmüyorum da açıkçası, düşündüğüm şeyi anında nasıl türkçe konuşuyorsam ingilizce de konuşuyorum. aslında düz amerikan ingilizcesi konuşuyorum. istanbul ağzı türkçe gibi, ingilizce.

aklında cümle yapayım, şöyle yapayım böyle konuşayım diye düşünürsen tutuk gider konuşma ve hatırlamadığın her kelimede saçmalarsın. tıkanırsın. en önemlisi kendini mecbur konuşmanı gerektirecek ortamlara sokman. işinde yoksa, klüpler olur, yabancıların takıldığı ortamlar olur. türk olmasın ki, ondan destek alma. tanıdık da olmasın, saçmalayabildiğin kadar saçmala, nasıl olsa sonradan hatırlatacak kimse olmayacak.

benim bir arkadaşım işinde kullanması gerekiyordu. ağzına geleni söyleyerek başladı. bilmediği zaman hiç duraksamadı, yakın bir başka kelime kullandı, çok basit cümleleri ardı ardına dizerek. utanmadan. ne düşünürler demeden. bir kaç ayda sıfırdan ortalama bir düzeye geldi.

işim gereği avrupa, orta asya ve afrikadan insanlarla yazılı/sözlü konuşmam gerekiyor hemen her gün. her ülkede gayet güzel konuşanlar olduğu gibi leş gibi olanlar da var. ben de mükemmel değilim ve hiçbir zaman aksana kafamı takmadım. telefuza bile öyle aman da aman diye dikkat etmiyorum.

türk aksanıyla konuşuyorum ve bundan gocunmuyorum.
sonuçta native speaker değilsin, söylediklerin anlaşıldıktan sonra (ki kendimi ifade edemediğim hiç olmadı) aksan kasmak gereksiz bence. kaldı ki türk ingilizcesi birçok ırka göre daha temiz bir ingilizce.

Aksan ile konusmaya calismanı manasiz buluyorum. Hangi yabancı Türkçeyi turk aksani ile konuşmaya calisiyorki

baldur +1
Dalga geçilmesi önemli bir etken.

hepsini izlemedim ama bu kizin ingilizcesi gayet akici ve duzgun. evet dinleyince ingiliz olmadigi belli ama zaten cok uzun yillar ingilterede yasamadiysa kimsenin aksani anadil gibi degil. turkler disinda da gecerli bu. fransiz da ingiliz aksani yapamiyor oralarda dogup buyumediyse. kasma olayi ogrenirken veya dili aktif kullanmaya ilk basladiginda oluyor. atiyorum ise girdin, ing. ilk gorusmelerinde kasarsin, sonra bakarsin etrafa, herkes ayni konusuyor, rahatlarsin.

8- İstanbul'da yaşıyorum, metro ile 15 dakikada işe gidebiliyorken araba alıp trafik/magandalar/cam silen sevimli dostlarla muhatap olmuyorum. Araba lazım olduğunda kiralama yoluna başvuruyor, her defasında farklı bir aracın keyfini sürüyorum.

Birinci seçeneğin benzinlisi uyar bana. Devlete de 1.5 porsiyon araba ısmarlamak istemiyorum. Bu yüzden işimi görecek, mümkün olduğunca güvenli en ekonomik araba benim için en iyi arabadır. Estetik, konfor, performans düşünecek hal bırakmadılar sağolsunlar.

Bu şartlarda da 301-linea kullanacağıma focus,civic vb. kullanırım tabi.

8-fakirim.arabanın yıllık vergisiyle ben bir yıl geçiniyorum

1-2012'de opel corsa dizel bir araç aldım. 5 yıl doldu. bir 5 yıl daha binip satmayı düşünüyorum. bir çırpıda bwm alacak gücüm var ama sıfır araba almak bundan sonra bana biraz ahmaklık gibi geliyor. sigortam 600 kaskom 800 yıllık vergi 450 aylık yakıt max. 400 tl. 100 binlik bir araç alsam bu fiyatlar fırlayacak biliyorum. arabaya para aktarana kadar dünyayı gezerim diye düşünüyorum ve vazgeçiyorum.

Ehliyetim yok, şoförüm var.
Bunu madde olarak ekler misin?

5'e daha yakınım ama şirket aracı kullanıyorum. Araba lükstür maalesef, para yoksa bulaşmamak lazım zatenç.

hiç ilgim, alakam, heyecanım yok, ehliyetim dahi yok.

7

8 için "motorcuyum, kötü havalar için eski bir 4 çeker almayı düşünüyorum (bkz: lada niva)" ekleyebilir miyiz

2

1

2 - Volvo s60 diyorum. Güvenlik için, başka bir sebebi yok.

benim kafa 4'te ama imkanlar:

8- iett

2-3 arası.

1 ile 5in tam ortasındayım. ikisi birbirine engel değil.

Şu an hepsine tavım

Kısmen 1 derim, dizel veya benzinli farketmez, sorun çıkarmayan ucuz araçlar tercihimdir. Koyacak garajım olsaydı Toyota Hilux alırdım, onu da hurdaya çıkana kadar kullanırdım.

7

Türkiye'de arabalar çok pahalı, o yüzden köklü bir vergi düzenlemesi gelmedikçe kimse bana 0 km araba aldıramaz.

Orta sınıf sıfır arabaya binmektense daha eski lüks marka arabaya binmeyi tercih ederim.

Trafikte çok görülmeyen arabaları satın almaktan çekinmem (coupe, 2 kapı, vb). Alman takıntım yok. Daha arabaya binmeden satarken ne oluru düşünmekten yana değilim.

Tam olarak 1. 2011 model 1.3 mjet dizel punto aracımı bildiğin eşşek niyetine kullanıyorum, tüm bakımlarını zamanında yapmaya özen gösteriyorum, şu an 160 binde, 300 bine kadar yolu var

1 aylık bedava deneme üyeliği alıp mesaj atıp ay sonunda iptal edebilirsiniz.

Arkadaşsanız atarsın

Akışına bırakın, aklınıza "ya bir gün x olursa"yı getirmeyin. "Carpe diem, quam minimum credula postero" sözünü aklınızdan çıkartmayın.

yaş kaç? 20?

ilerde bu beni aldatır diyeceğiniz biri ile şu an nasıl sevgili kalabiliyosunuz? mantık 101

ve bu kadar kısa sürede ayrılıp barışmayı nasıl başarıyosunız?

geçen bi soru vardı, eşim ilerde sakat olur diye asla evlenmeyeceğini iddia eden biri ile ilgili... sizinki de buna benzer bi mantık.

akışına bırakın +1

ben de özlü sözle bitireyim madem;
''draco dormiens nunquam titillandus''

Aklına gelse de dillendirme. Böyle konuları konuşmanın kimseye faydası yok.

Sen bir kere terk edip döndüğün için onun şüpheleri olması bir nebze daha normal. Kıza şüphe bırakma, bu konuda net olduğunu söyle. "Yine de aklına gelirse bile bu konuları konuşmayalım, ilişkimiz için daha iyi olur" de.

her şey bir gün bitecek. öleceğini düşünüp üzülüyor musun sürekli? bu da öyle bir şey.

O ilişki biter

ne yapıyoruz düşünmüyoruz tabii ki. her ilişkinin bitme ihtimali vardır istersen leylayla mecnun ol sizden değil başka şeylerden kaynaklı bir şeyler olur engel olamazsınız. bunları düşünmenin kimseye faydası yok. aklınıza geldiğinde savuşturun ikiniz de ve zamanla düşünmemeye alışacaksınız. beyninizi bu şekilde yönlendirebilirsiniz.

gerçekten üzmek için söylemiyorum. siz de ayrılacaksınız...

ben de kabullenemedim merak etme..

hayır.
doğru olan ikinci.
kaynakta alındığı gibi yazmışsan tırnak içinde. 40 kelimeyi geçiyorsa blok halinde.

here we go var, en iyisi o zaten, heryer var kıbrısta vardır herhalde

basarsoftun bir haritası vardı sanırım ya. araba kiralayacaksan onların navigasyonu olur haritası yüklü olan.

kıbrıs'ın uluslararası tanınırlığı olmadığı için normal navigasyonlar işe yaramıyordu.

severdim şarkılarını bende,
ne oldu da şarkı yapmadılar yada hoşuma giden şarkı yapmadılar bilmiyorum.

twitter.com

uzunca bir aradan sonra ben de dün kendime bu soruyu sordum ve dinlemeye başladım. keşke geri dönseler.

grubun iki elemanı evli zaten.
çoluk çocuk sonrası biraz çekildiler gibi piyasadan. olsa da dinlesek.

Ben tadında bıraktıklarını düşünüyordum.

Sanırım albüm çıkacakmış. Umarım hayal kırıklığı olmaz ve eski tadı yakalarız.

bir şey olmadı.
yeni street fighter'da hala seçilebilir karakter olarak mevcut.

@pangea sol alt sağ+ sol sağ+ üç yuvarlak

Zerde

kabak tatlısı? ama onun da üzerine bir şey serpiştirmek şart tabii. yemiş yerine hindistan cevizi olabilir. onun haricinde çoğu şeyi veganlara uygun yapabilirsin aslında. en son vegan bacon gördüm. abarttılar işi.

Aşure üstüne kuruyemiş koymazsınız.

Helva cok da severim. Ben vegan baklava bile yapiyorum. Yumurta yerine kabartma tozu, tereyagi yerine zeytinyagi koy, nisasta kakao su ile puding yap, muz ile dondurma yap. Yaratici ol secenek cok!

kabak tatlısı. üstüne kuruyemiş yerine biraz tahin dökerseniz müthiş olur.

ayva, elma tatlıları
un helvası, irmik helvası
lokum
lokma
pestil
ekmek tatlısı ( bayat ekmekleri kızart, şerbetle)

Kadayif (Hamurunda sut kullanilmayip sadece su ile yapilmis olan)
Kestane sekeri

bici bici

irmik tatlısı ve sütlaç

normal süt yerine soya sütü, tereyağı yerine sıvıyağ kullanın.

Ford cmax serisi işini görür yedek parçası bol ve görece ucuzdur.
Renault scenic dizeller 2010 2012 civari 55 e alınır güzel arabadır forda göre parçası bir nevze daha zordur ama bulunmaz falan değil gözün korkmasin.
Vw caddy biraz minibüs gibi olsada iyidir iş görür sağlam arabadır.

2013 -2014 focus.

Caddyler güzel ama ticaridir. Onu unutma. Skoda octavia veya Superb genişlik yönünden memnunedebilir. Özellikle bagaj

Skoda octavia ve superbin yeni parçaları kol gibi fiyatlıdır çıkma parçalarıda çok zor bulunur. Motor aksamı ve ile aynıdır fakat kaporta veya iç aksamdan birşey lazım olursa kurr kuru geçirirler ve caddy'nin ticari olmayan hususi otomobil versiyonları vardır.

Sifir aramiyosan sangyong kyron jeep, mutlaka bak, yayla gibi araba, dizel, manuel otomatik versiyonlari var, kulland da biraz, super..

Ford c-max

Ford Mondeo

Renault scenic (artık üretilmiyor sanırım, aklınızda olsun.)

Citroen C4 picasso

Fiat 500L

Aradığınız sınıfta hem yakıt ekonomisi hem yedek parça bolluğu anlamında memnun edebilecek araçlar genel olarak bunlar. Ancak ciddi bir iç hacim istiyorsanız bence ticarilere de bakın. Mercedes citan, Peugeot partner Tepee, Ford courier gibi...

Ekleme: Renault latitude

fiat 500L

www.sahibinden.com

bu fiyata daha geniş az yakan araç yok

Clio geniş değil.

www.sahibinden.com

bu en full versiyonu access yada active olanını 55e de bulursunuz. ilk 2013 de satılmaya basladı. arka koltukları geniş suv olarak geciyor. manuel sehir içi 5lt civarı yakıyor

ilanı örnek olsun diye koydum , tanımam etmem

fiziki haz bence. Ondan medet umuyorsun, ''amerikan filmleri pazarlaması'' klişesi gibi oldu ama

Bence bu araştırma konusu olabilir yani depresyon dediğimiz hormonal birşey belki bu durum şekerin düşmesine sebep oluyor olabilir kimi insanlarda. Ya da bebekken oral döneminde emme ile ilgili sorun yaşayıp bunu yetişkinlikte cok yemeye vererek hazzı almaya çalışıyor olabilir.

ben yemiyorum. iştahım kapanıyor.

depresyon acıyı bastırmak isteyen kişiyi bağımlılık geliştirmeye yönelten bir süreç sanırım. bağımlılık geliştirmesi en kolay şey de (gönül ilişkisi imkanı da yoksa) yemek.

Alkolizm gibi bir şey. Mutluluğu onda arıyorsun.

yemek yiyince kan şekeri yükselir, yüksek şeker mutluluk verir.

(bkz: binge eating)

mac cosmetics.
zara.

Google.

Yves roche de trans birey çalıştığını gördüm.

Akıllı telefonlar için de aynu şeyi söylüyorlar.
Konuşmalara göre reklam çıktığını iddia eden kişiler var.

elbette mumkun, bircok televizyonun ve telefonun sesle kontrol ozelligi var, yani ornegin "Okey google" denildiginde telefon hemen uyaniyor ve "bir emrin mi var" diyor. Televizyonlar icin de bu ayni sekilde. Bu da demek oluyor ki tv ve telefonlar her an ortamdaki sesi dinliyorlar ve ilgilerini ceken birsey olunca dikkat kesiliyorlar. "Ok google" kelimesine dikkat eden telefon "Al-Qaeda" kelimesini niye es gecsin ki. Tabi burada atlanan nokta bu aletler he an aktif dinleme yapmiyor, ortamda belli basli kelimeleri topluyorlardir, eger bu kelimler belli bir suphe uyandiriyorsa o zaman aktif dinlemeye aliniyordur. Eger bu teknolojik olarak mumkun ise pratikte niye uygulanmiyor olsun.

evet dinleniyoruz

@emrahday bu telefonun dinlemesi olayını çok duydum, peki herhangi bir yere basmadan aktif oluyor mu? siri için basmanız yani bir işlem yapmanız gerekiyor.

ayrıca bu kelimeyi yakalaması için sürekli bir dinlemede olması ve bu datayı işlemesi gerekmez mi?

@kaset Siri ayarlari nasil tam net bilmiyorum ama Android iceren telefonlarda hicbir tusa basmadan da telefon uyanabiliyor ve belli komutlari yerine getiriyor. apple urunlerinde de boyle bir ayar olabilir, zaten tusa bastiktan sonra dinleyebilen eger gizli dinleyecekse tusa basmadan da dinler.

Ama bu konuyu bu duzeyde ciddiye almamak lazim cunku buyuk ihtimalle konustugumuz bircok seyi bu cihazlar ciddiye almiyor, yeri geliyor beni esim, annem, babam bile dinlemiyor ki, telefonum buyuk ihtimalle konustuklarimi hic sallamiyor.

arkadaşlarla macfit hakkında konuştuktan sonra google play macfit uygulamasını önermişti. bi arkadaşımın daha başına gelmişti. whatsappta sesli mesaj gönderip facebook reklamlarını manipüle etme deneyi olduğunu duymuştum redditte. kontrol edebilirsiniz. telefonlar kesinlikle dinleniyor. televizyonların dinlenmemesi için hiçbir sebep göremiyorum.

@emrahday kesin dinlenmiyoruz, yapma ya olmaz arasında salınmak tatmin etmiyor beni www.bbc.com bu makale şu macfit olayı gibi olayları aslında tesadüfleri nasıl taraflı yorumlayabildiğimizi gösteriyor. ultrasonic cross-device tracking (uXDT) ise daha farklı bir durum sanırım.

Bence yavşak demeye çalışmış. Bir hakaret olarak ilk defa duyuyorum:p

Seda Sayan söylemişti bunu oradan duymuştum

danla biliç söylüyor bu lafı asdfasdf çok komik. yalaka-asalak gibi anlam çıkardım ben.

yalaka anlamında da kullanılıyor

Yalak hayvanların su içtiği büyük kaba deniyo. Şu şekil s2.wklcdn.com

Bence tamamen ağza güzel oturduğu ve fonetik olarak hakaretimsi durdugu icin kullaniliyor

Danla Biliç ile yayılan bir kelime.

sirnasik, yavsak, yalaka anlamlarinda kullanilir. ben samsundayken cok duyuyordum ve evet hakaret olarak kullaniliyor iste.

yalaka olarak kullanırız biz.

şarap?

onu belirtmemişim pardon, şarap sevmiyorum :/

içkinin mantığına ters sorunuz. içkideki enerjiyi veren şey (şeker içerenler likör vb hariç) "alkol" zaten. düşük alkollülerde 6-22 arası derecede alkol var. bunlara "uzun içimli" demişsiniz zira alkolü düşük oldugu için sürahiyle içilebiliyor. yüksek alkollülerde ise %35-45 arası alkol var (viski, vodka, rakı, tekila vb). bunlar size göre uzun içimli değil çünkü sert. e zaten amaç da bunları birkaç tek içmek. ama bu da aynı enerjiyi veriyor çünkü içindeki alkol oranı, biranın 8 katı...

yani hem bardak bardak içeyim. hem de az enerji versin. ama adı da alkol olsun? böyle bir dünya yok. kokteyl ve likörler kolay içimlidir ama içeriği nedeniyle mutlaka enerji verir. düşük alkollüleri çokça içersiniz, enerji verir. yüksek alkollüler zaten yüksek enerjilidir, az içersiniz ama benzer kaloriyi verir. 30luk light bira için, yavaş için; tek çözüm bu.

www.caloriesecrets.net

(en yüksek birim enerjili besin yağ: 9 kalori/gram sonra gelen ise alkol: 7 kalori/gram)

uzun içimli içkiden vazgeçmek lazım. mide doldurmuyor, alkol oranı çok iyi, kalori miktarı çok makbul, tekila.. 70-80 civarı kalorisi var.

cin tonik olabilir belki.

şampanya!?

İçkide alkol oranı ne kadar yüksekse kalori miktarı da o kadar fazladır.
İçkinin alkol oranını daha fazla seyrelterek ve seyreltme ürününü kalorisizlerden seçerek sorunu halledebilirsin.
Örneğin: Votkayı portakal suyuyla değil de cola zero ile tüket ve karıştırma oranında cola'yı damak zevkine göre ama mümkün olduğunca fazla tut.
Ve yanında fındık-fıstık götürme.

Thy nin kendi sitesinde ucretsiz rezervasyon yapiliyor.

Ya da ekobilet.com da da oluyor.

Rezervasyon yap sadece.
THY'de ücretsizdi en son ama sadece belli kategorilerdeki biletler için. Pegasus için de 10-15 tl gibi bir ücret ödeyerek uzun süreli rezervasyon yaptırabiliyordun. Vize çıkmazsa iptal edersin.

rezervasyon yapmayın, direkt alın.

son 6 ayda en az 4-5 tane rezervasyon olduğu için reddedilen tanıdığım oldu.

abd'de biscuit vardı, kfc ekmeğinin hamur olarak da satıyorlardı. hamuru silindir bir şeyde satıyolar, hafif çevirince patlıyor ortasından. çok iyi olurdu :/

bir de hollanda kalitesinde süt isterdim. şekerli gibiydi, günde 1 litre içerdim ne güzel.

aklıma geldikçe eklerim.

torta chilena

Kırgızistan'da lagman diye bir yemek var. Elde açma makarma ve üzerine etli, turplu, otlu biraz sulu üstlük.

ABD'de redvines diye bir şekerleme vardı. Jelibon gibi ama daha az tatlı. Bunun nefret edeni de çok. Yine orada sık tükettiğim pakette bebek havuç Ankara'da Macrocenter'da bile hiç görmediğim ve bence hem sağlıklı hem lezzetli bir atıştırmalık. Satılsa kesin alırdım.

Rusya'da krieşki diye kıtır bir atıştırmalık vardı.

sosis abi sosis. ukrayna'da her gün yiyordum. farklı çeşitleri var, hangisinin ismi nedir bilmiyorum açıkçası. ukroplar kovbasa diyodu sanırım. polonyalılar kielbasa. ben hayatımda o kadar güzel bi şey yemedim ya. türkiye'de sosis deyince benim aklıma şu marketlerde satılan pembe, yapay, iğrenç şeyler geliyor sadece. adamlar kol gibi sosisi yatırıyor tavaya, pişiriyor. ver ediyor yanına patates püresini. ye allah ye. müthiş be. upucuz üstelik.

beykon
var diyenin kalbini kırarım

Tim Horton's daki her şey.
Blenz - ICED CHOCOLATE (bunun için ne paralar veririm..)
Rusya - Pelmeni (çok pratik ve doyurucu, en önemlisi çok çeşitli)

Salyangoz.

Ya valla ben yemedim ama gecen YouTube da mediakraft in bi kanalında beyaz çikolatalı snickers yiyorlardi keşke olaydı dedim.

Hazır pizza kitleri var, içinden ilk yorumu atan arkadaşın dediği gibi silindir içinde pizza hamuru ve domates sosu çıkıyor. Üstüne istediğin malzemeyi koyup fırına verdin mi ucuz ve kafana göre pizza elde ediyorsun.

almanyada dönere koydukları soslar.

hiçbir şeysiz sade doritos cips, bir ara TR'de de vardı ama artık yok.

Bir de instant meallerin çeşitleri yok bizde. Mesela mikrodalgada hazırlanan lazanya mac&cheese vs. çok çeşit var. Hem lezzetli pratik hem de ucuzdu.

(bkz: 13 aralik 2006 fenerbahce eintracht frankfurt maci)

ilker yasin'in hem penaltı hem gol diye sevindiğinden bu yana 10 sene geçmiş.