makro mikro zorlar evet ama cozersen alttan kalan iktisati da beraberce temizlersin, kolay gelir. bence iktisata saldir.

uluslararasi iliskiler mi okuyorsun sen?
ders sonucta bence hepsi gicik. gerci ch sevmistim. neyse, is hayatinda bilanco fln daha cok isine yarar bence. ch de ogrendigin seyleri unutuyorsun. km gormedim hic.

yok maliyeciyim. makro ve mikro nasil bilmiyorum, iktisat hic bilmiyorum. ondan daha sozellere mi alsan dedim simdi.

hem de maliyeciysen gec sozelleri. avukat olmayacaksan gerek yok.

bilgisayarına kodi'yi kur. sonra birkaç serverı yükle yerli yabancı kanalları izlersin internet üzerinden.

www.youtube.com

Benim icin sorun yok da, 60 yasindaki anne icin daha kolay bir seyler dusunuyorum.
Var midir baska fikir?
Yada soyle guzel bir kodi temasi falan?

digiturk play in IPTV kutusu var. bende var ve gayet memnunum. Turkiye'deki digiturk bayilerinin ya da call center'inin bu urunlerinden pek haberleri yok cunku nedense sadece yurtdisina satiliyor. bulundugunuz ulkedeki digiturk bayisini arastirin, onlar bilirler.

www.digiturk.com.tr

tesekkurler, digiturk playden haberim var. digiturk uyesi olmak istemiyorum.
aslinda aradigim sey digiturk play alternatifi. uydu gerektirmeyen, internet uzerinden izlenebilen ve mumkunse iptv.

kodi alternatif aslinda, ancak onun da arayuzu cok basit gelmiyor bana. biraz ugrasmak lazim guzel bir sey olusturmak icin.

IPTV almayın, aldırmayın. Piyasadaki çoğu satıcı bayi olarak satış yapıyor. Bakmayın siz en iyisi biziz diyenlere. Aldığınız IPTV do-na-cak. Bunun kaçarı yok. Hele türkiye'de izlemek imkansız. Bunun net hızıyla çok da alakası yok. Sunucular ülkemizde değil. Uzak olduğu için donuyor. Tabi 1mbit hızla izlersen haliyle donacaktır.

Almayın, aldırmayın.

Tesekkurler, duyurunun icerigi sanirim cok okunmuyor.

Ozellikle yurt disi diye yazmistim. Digiturk harici bir sey ariyorum. Var mi yok mu bilmiyorum. Iptv olursa avantaji eski uydu alicimla izleyebilirim. Hatta iptv oynatan baska cihazlarla da izleyebilirim.
Su anda web uzerinden tum kanallari cok guzel izleyebiliyorum. Ancak anneye anlatmak zor oluyor, su web sitesine gir, buraya tikla, kanal sec fareyle vs.

Onun yerine onceden ip adreslerini girebilecegim, kumandayla acip kapanan bir alet ariyorum. Vardir umarim :)

Uygulama yüklüyse CIA falan. O şekilde çıkıyor.

Seni yemiş:) ya da şöyle bir uygulama vardı iOS ta sen başkalarının teline Nasıl kayıtlı isen o uygulama yüklüyse senin telin arandığında ismin gözüküyor

Bence sen kizsin. O da numarani zaten bulduydu kaydettiydi. Sen gorunce de aklina ilk sihir demek geldi.

Sayet erkeksen de bu gecerli olabilir.

Sanki internet tarayıcı üstünden öyle bir uygulamaya girip kendiminkini sildim diye hatırlıyorum. Silme yolu var mıdır?

Facebook'ta ya da benzer diğer sosyal ağlarda ekliyseniz ve senin numaran hesabına kayıtlıysa, arkadaşın da o ağın uygulamasıyla rehberini senkronize etmişse çıkıyor kendisi kaydetmemiş olsa da.

truecaller ya da cia olabilir.

ama bahsedildiği gibi numaranız onda zaten olabilir. yemiştir yani. sonra saçmalayıp sihir demiş olabilir. cidden berbat bir bahaneymiş.

Senin tahminin ne? Bence zaten kayıtlı idin;)

Ben hiç anlamadım, çünkü hiçbir yerde ekli değiliz hatta ben sosyal medya kullanmıyorum.

Vaouv, çok gizemli :))₺

bir arkadaşından numaranı almış olabilir mi daha önceden?

Hayır, ortak tanıdığımız da yok. Bari soyadım çıkmasaymış. Gerçekten bunu silmenin bir yolu yok mu?

Kimin yüklediğini bilemezsin Domuz:( zor yani.

O kisiye gecmiste icinde telefon numaranizin ve adinizin yazili oldugu bir mail atmissaniz Iphone oradan tahmin edip XX XX olabilir diye yaziyor ekranda. Bu da bir olasilik

tamamen salliyorum: arama ayarlarinizda kartvizit gonderme gibi ozellikler varsa belki telefon ya da isletim sistemleri dolayisiyla olmus da olabilir. mesela ios tan ios'a arama yaptiysaniz gibi... sonucta teknolojik olarak imkansiz degil.

ha bu kisi onceden adi soyadi seklinde kaydetmistir onu bilemiyorum. akla daha yatkin geliyor ilk anda.

tost, haslanmis patates vs

eczaneden alka seltzer al, suyla karıştırıp içebilir.

nane limon
yoğurt
türk kahvesi

tuzlu peynir, patates, yoğurt, kraker. bulabiliyorsanız taze sıkılmış portakal suyuyla takviye yapın, bugün protein ağırlıklı beslenin.

öncelikli olarak su.
Sonrasında garip gelebilir ama denendi ve yüzde yüz çalışıyor turşu suyu/turşu, şalgam suyu veya pastırma bir iki dilim.

Bir de o eti formlardan.

@gilbeys, yanından ayrılamıyorum kendisinin. Korkuyorum oraya buraya kusar diye, dün yeterince kusmuk temizledim. Diğer yöntemleri deneyeceğim.

Soda-ayrana ekmek batırıp yedir. Ya ver eline bir tane bulaşık leğeni, ayrıl ne olacak :)

@petekpare ayran içince daha çok kustu ahah. Neyse rahatladı en azından.

soda, limon, ayran, tuz. tadı kötü ama çok çabuk ve sağlam etki yapıyor. yiyecek olarak da haşlanmış patates olur, helva ekmek olur. helva, ekmek, demli çay favorim ama. soda karışımının üzerine yersen bi saate normale dönersin. soğuk duşu da atlamamak lazım.

bu sert olanlardan almanizi tavsiye etmem. en iyisini bile kiriyorlar.

vietnam-kambocya-laos

vietnam-kamboçya-laos tabiki hocam.

Vietnam-Kamboçya-Laos +1

Soruna kaynak yapıyorum, bu 3'lüyü Kasım-Aralık gibi gezmek nasıl olur?

vietnam- kamboçya-laos

ağustos ve eylül civarı genelde yağışlı olur, yine de vietnam kamboçya laos diyorum.

ben rusya'yı tercih ederim, hatta vizeler kalkarsa ilk işim birkaç haftalığına sibirya'ya gidip bu arada 3-4 tane buz hokeyi maçı ezmek olur. vietnam-kamboçya-laos üçlüsü hakkında coğrafi konumları hakkında hiçbir şey bilmiyorum ve bana hiç mi hiç çekici gelmiyor açıkçası.

diller birbirine cok yakin.

Bir tatar olarak cevapları merak ediyorum. Benim bildiğim pek bir bağları yok tatarlar ve turklerin ' kan bagi'anlaminda.

maraş

Bizim evde, kapağını açınca mutfakta kim varsa gözleri yaşarıp hapşırmaya başlıyor,Ankara

maras +1 (gaziantepliyim)

Rubicon belki..

çok köşeli sayılmaz ama lada niva var

land rover defender

Jeep Wrangler.

genelde 3 ay geçerliliği olan pasaport isterler. 1 yıl yeter, gittiğin yerdeki konsolosluktan yenisini alabilirsin.

pasaport uzatma yok. bittiği zaman yeni pasaport alıyorsun. bazı ülkeler 6-12 aydan kısa süreli pasaporta vize veya giriş izni vermiyor. o yüzden kısa süreli almamakta fayda var. gerekirse şartları zorlayıp 10 yıllık almak en iyisi..

@nrmnm

uzatmadan kastım defterin zayi olması değil. yenisi de olur.

yurtdışında hiç olmuyor gibi bir şey anlaşılıyor yazdığından? vize sıkıntısı söz konusu değil.

10 senelik al geç.

bu şartlarda en uygunu 1 yıllık sanırım. yurt dışındayken süresi biterse nasıl alınıyor bilmiyorum ama konsolosluktan falan yenisi alınabilir belki. araştırmak lazım.

yurt disinda konsolosluktan alirsin hatta daha ucuz olur, yaklasik 150 euro civari (almanyada) en uzun olan. ama vize alirken pasaportun gecerlilik süresine bakarlar, onu da dikkate al.

bilgi icin www.konsolosluk.gov.tr den pasaport kismina bakabilirsin. pasaport kisminin altinda yeni pasaport kismi var (ayni zamanda uzatmayi da iceriyor). fiyatlari, istenen belgerl hep mevcut. gidecegin ülkeyi öncelikle secip sonra detaylara bakabilirsin.

10 yillik almak en mantiklisi.

yurtdisinda turkiye baskonsoloslugunda yeni pasaport alabilirsin ama daha ucuza gelmiyor (birlesik krallik icin konusacak olursam).

ya hâlâ hiçbir sebep göstermeden "10 yıllık al geç" diyosunuz.

param yok diyorum ve bu konu önemli. borçla harçla 10 yıllık pasaport almak iyi bir fikir gibi görünmüyor. 1 yıl sonra dönüp 9 sene yurtdışına bi daha hiç çıkmayabilirim.

10 seneliğin daha kârlı olduğu aşikar yoksa.

sen vizeye başvurur başvurmaz çıkmayabilir vizen. zaten kalkıp da 1 yıllık alırsan, önceden vizen de yoksa sana sadece seyahatin süresince geçerli vize verirler muhtemelen. o sırada da iş bulabilir misin belli değil. çoğu firma hali hazırda çalışma izni olan birilerini istiyor öünkü çalışma izni çıkartmak pahalı. ha ben gidicem garsonluk barmenlik yapıcam diyosan vize süresi dışında nasıl kalacaksın orada (zaten 90 günden çok vize verilmiyor, üstü oturma iznine giriyor).

sıkıntın pasaporttan çok vize ve iş bulmak olmalı. işini bulduktan sonra istersen 6 aylık pasaport olsun

yogi kardeş, şimdi sen önümüzdeki 6 ay içerisinde iş bulamazsan o pasaport çöp. bildiğin çöp olur hiç bir şeyde kullanamazsın. vize alamazsın.

hadi diyelim buldun. sonra sana oturum yapacağın ülkeye gitmek için kalan 6 aylık pass ile yine vizede sıkıntı çıkarma olasılıkları var.

kısaca minimum 2 senelik uzatman gerek o da önümüzdeki 1 sene içinde iş bulduğunu varsayarak. onun maliyeti 350 lira. 10 senelik 620 lira. hesabı sen yap. 300 daha ver 10 yıllık al kafan rahat olsun.

sen bilirsin al 6 aylık o zaman 200 lira.

tüm bunları geçtim daha pasaport masrafında sıkıntı çıkarıyorsan hocam yurt dışında işe gitmek için bunun 5-10 katı masrafların çıkacak...

iş ayarlandı, çalışma izni oturma izni vb
vizeyi de iş yerinin gönderdiği evraklarla 2 günde halledebiliyorum

gibi düşünün istedim. nitekim gidersem aynen yukarıda bahsettiğim gibi olacak. hadi alıym çantamı yurtdışlarında iş arayayım kapı kapı gibi bi düşüncem yok.

iş bulma, izin ya da vize çıkartma kısmını değil, pasaport mevzusunu merak ettim ben. açıkça da yazdım aslında yurtdışında uzatabilir miyim diye.

battı balık yan gider gibi düşünemem. başka masrafım çıkacaksa daha iyi ya, kısabildiğimden kısmam lazım. o da bu.

sorumun cevabını aldım. teşekkür ederim.

1 yıllık ak gerekirse yenilersin konsolosluktan. kesin bilgi

Gideceginiz ulkenin vize vermek icin talep ettigi en kisa pasaport suresi sarti olabilir. Pasaportu alirken buna dikkat etmelisiniz yoksa 1 senelik almak ilk etapta uygun gorunse de vizesiz kalabilir ve yeniden pasaport almak zorunda kalabilirsiniz.

Ayrica gideceginiz ulkenin konsoloslugu pasaport suresinden uzun bir vize vermeyebilir. Sonra o ulkede konsolosluktan daha ucuza pasaport alirsiniz belki ama vizenizin bitmesi nedeniyle tum prosedurle tekrar ugrasmak zorunda kalabilirsiniz, bu daha masrafli olabilir.

Eger vize suresi pasaportun bitisinden uzun olabiliyor ise konsoloslugun vize verme sartina uyan en kisa sureli pasaportu alip ileride yurtdisinda konsolosluktan yeni pasaport alabilirsiniz ve daha ucuza gelir.

ya adam çalışacam diyor 10 günlük vize alsa ne olur 10 yıllık alsa ne olur. vizeyle mizeyle işi yok artık

abi yanlış anlama işine burnunu sokmak gibi olmasın da 200 tl ile 600 tl arasında yurtdışı mevzularını konuştuğunda o kadar bi fark yok. 10 sene kafan rahat olmak apayrı bi mevzu pasaport konusunda. bürokratik işlerle yurtdışında uğraşmak çok daha zor, yaşadım, yaşıyorum ordan biliyorum. al 10 sene geç.

pasaport masrafını ödeyen şirketler var, ayrıca çalışma iznini alırken yaptığınız masrafları da 'genellikle' karşılıyorlar (çeviridir vs.) belki öyle bir yer olur.

blendera kahve, sut, seker, buz koyup calistirin. blenderda kopuk payi icin bos yer biraktiginiza emin olun. birkac denemeden sonra kahve/seker vs oranini sevdiginiz sekilde ayarlamis olursunuz.

filtre kahveyi soğutun, buzla servis edin işte

Sert kahve derken cold brew tarzi sutsuz yavas demleme bir kahveden bahsediyorsaniz valla starbucks in blond filtre kahvesini demleyip,buzdolabinda sogutup buzla icince ayni tadi aliyorum ben. Yani ben cok benzetiyorum ama simdi bir barista gelip topuklarima da sikabilir bu oneri icin, bilemiyorum.

www.wikihow.com

normal kahveyi soğutup buz atmak değil de soğuk demleme yöntemi diye bir şey var

onun internetteki tariflerine bir göz at istersen

İhtiyacınız olan şey Cold Brew. Bir tencere ya da kavanoza 1:8 oranında kahve/soğuk su koyup karıştırın (125 gr filtre kahve / 1 lt su). Dışarda bekleterek 12-16 saat arasında, buzdolabında ise 24~ saat gibi bir sürede istediğiniz yoğunluğa gelir. Buzdolabında demlediklerim daha lezzetli geliyor bana.

Daha sonra bir süzgeçin içine tülbent/peynir süzgeci/ ıslak kağıt havlu koyup, elde ettiğiniz kahveyi başka bir kaba süzün.

www.youtube.com şu video yardımcı olacaktır. Süzme işleminde süzgecin içine kağıt havlu eklemek gerçekten iyi iş görüyor bu arada. 1-2 defa kağıdı değiştirmek durumunda kalacaksınız. Süzülmüş kahveyi bir sürahi/kavanoza koyup buzdolabında 2 haftaya kadar saklayabilirsiniz. Elde ettiğiniz kahve biraz sert olacak, 1:1 sulandırarak ya da soğuk sütle karıştırarak içebilirsiniz.

bankaların kur hesaplamaları doğrudan merkez bankası kurları değil. her zaman yüksek satarlar geçerli kurdan. kiminde fark az olur kiminde fazla ama hep olur. hele kredi kartlarında o tip farklar hep var.

tamam da 300 liralık bi alışverişte kur 15 lira oynamaz ki. 313 çıkması için 3,51 den(normalde 3,35 iken) kesmeleri lazım ki bu kur çok yüksek

sen merkez bankası kuruna bakıyorsun, bankalar karaborsa fiyat çeker. 3.34 dediğine bakma 3.40'tan falan satarlar.

ekstreye euro olarak mı yansıdı, tl olarak mı? tl olarak yansıdıysa dcc işlemine girmiştir, komisyonlar nedeni ile müşteri için daha pahalıdır.

kurdan tl ye çevirip kesiyolar işte 313 kesmişler. twitter dan sordum bakalım ne cevap gelecek.

banka kurlari mesai saati sonunda degisir. kart harcamalarini hesaplarken alisverisin saatine gore bu sekilde mi uyguluyorlar bilemiyorum. alisveris saatiniz etkili olmus olabilir yani

ben de şok olmuştum ekstrede gördüğümde. çok uçuk çıkıyor yurtdışı alışverişin kuru.

şimdi yurtdışından sık sık alışveriş yapmış biri olarak şöyle açıklayayım. öncelikle hatayı ödeme yaparken ödeme türünü tl ye çevirmekle yapmışsınız. yani aslında siz euro değil tl olarak ödeme yapmışsınız. öncelikle booking bir kere yüksek kurdan dönüştürmüş. sonra bu işlem yurtdışı postan çekildiği için iş bankası bunu yabancı para gibi algılayıp önce euroya sonra tekrar tlye dönütürmüş (evet aynen böyle). bu nedenle iki kez kur dönüşümü olmuş.

daha önce başıma geldi ordan biliyorum. yapmanız gereken iş bankasını arayıp kredi kartınıza bağlı euro ekstresi oluşturmaktı. böylece alışverişi euro olarak yapacaktınız ve kredi kartında euro olarak görecektiniz. borcunuzu öderken de iş bankasının internet şubesi kurundan yani en düşük şekliyle dönüştürerek ödeyecektiniz.

tecrübe olmuş yine şanslısınız 15 lirayla yırtmışsınız millet 1500 euroya laptop falan alıyor sonra dizlerini dövüyor :)

Ben de şimdi duyuruyu okuyunca baktım, dünkü 85 lira olması gereken dolar bazındaki alışverişimi 88 lira almış. yani 3 lira çok önemli değil tabii ama yok mu bunun bir çözümü? 2-3 böyle birikip totalde daha büyük paralar oluyor malum

ben de bi bakayım dedim nasıl geçirdiklerine

i.hizliresim.com
bayram boyunca 3,34-3,37 arası çakmışlar. eur o zamanlar 3,21.

bayram bittikten sonra sklavenitis'ten alışverişimi 3,29'dan geçirmiş, cuma kuru 3,24. cumartesi freeshop'a da 3,29 yazmış kur 3,24 iken. durum böyle. resmi tatil veya mesai saati dışında bir işlem yaparsan güzel sokuyorlar.

iş mululuğu ve kariyer fırsatı A nın 3 katı oldugu için tabi ki B. çekilir mi sevilmedik iş ve o devasa yol 300 lira için.

Vakit, nakittir. O yüzden B.

cok net b. 450 brut 100 yol icin gerek yok aksiyona girmeye.

B tabi ki

B

Kesinlikle B. Sırf o yolu gitmemek için bile B derim.

şuan düşünmeden B yi sçemen lazım ama, bu 550TL fark senin maaşının % kaçı yapıyor onu bilmiyoruz tabi. atıyorum 5000-5500 gibi bi farksa tabi ki B,

ama 1300 1800 gibi farksa arada kalınabilir.

tchuck +1

b tchuck +1

Tchuck +1

B.

hem metro çok rahat.

şirketleri bildiğin için belki sen arada kalıyor olabilirsin ama hazırladığım grafiğe bakınca BBBBBB

Tabi ki B. Sadece günlük yola harcadığın zaman için bile B.

Thuck +1

tchuck +1

450 + 100 TL geliri önemli ölçüde etkilemiyorsa B

Tabii ki Beşiktaş'taki, sadece 1 saat yolda geçecek iş.
%100
düşünme bile hiç..
A'nın maaşını yakalaman da 2 performans dönemine bakar en çok..

28 yaşında, 550 lira için hayatından 3 saat çaldırma derim. 1 sene içinde zaten o 550'lik fark da kalmaz ortada.

B

B. O yol bir yerden sonra adamın amina koyar. Net. Ben de Pendik'te oturup Levent'te çalışıyorum. Servis evimden alıyor ama artık gotum falan duzlesmeye başladı, izdirap. Vakit bazen nakit değildir, daha önemlidir.

10 yıldır özel sektördeyim, 3 yıldır orta düzey yöneticiyim. Pazarlığa açık olmayan bir pozisyon görmedim. Neden pazarlık etmiyorsunuz? Aradaki farkı rahatlıkla size verebilirler 4 görüşme yapıp 450 TL için sizi kaybetmek isteyeceklerini sanmam.

şu an ayda 55 saat fazladan yolda geçiriyorsun. 7 iş günü demek. 7 günlük paran 450 brütten fazladır diye tahmin ediyorum. dolayısıyla bye geç. ama bence maaş olayını bi zorla, mesela şu an bunu alıyorum, + servis var biraz daha yakınlaşamaz mısınız geriye düşmek istemiyorum falan de.

tchuck +1

450tl fark + 100tl mevcut maaşına oranı nedir? B firması seni beğendiyse en azından maaşını aynı seviyeye çekebilir. aradaki fark uçuk değil sonuçta. "bende sizinle çalışmak istiyorum fakat teklifiniz mevcut maaşımdan daha düşük bir rakama denk geliyor en azından mevcut maaşımla eş baza çekilmesini rica ediyorum diyebilirsin"

BBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBBB

hi düşünme, b diyorum. düşünme sakın bbbbbbbb

Yaşınız uygun. Bence belli bir yaşa kadar kariyer, ilerleyen yaşlarda maaş + rahatlık gelir.

Eğer A şirketinde daha iyi iş öğrenebiliyorsanız, daha iyi kendinizi geliştirebiliyorsanız A'yı tercih edin. Ancak aynı veya B kariyer açısından daha iyi ise kesinlikle B. Sırf daha az yol için bile tercih edilir...



.

farkin maasa orani muhim degil. 2,5 saat, her turlu maas farkindan daha pahalidir bana kalirsa. kesinlikle b yi tercih etmelisiniz.

taşlayacaklar beni belki ama ben olsam vermezdim heralde.

verilmez. bunun 2 gün sonra eşi dostu gelir kamp alanı gibi olur orası amk. G.antep'de ev sahibini vurmuşlardı kira problemi yüzünden. bence pişman olursun.

Elin Arabıyla mı uğraşacaksın.

verilmez. net. bak çok net. verme.

ben olsam vermezdim. antep'de vurulma olayını bende hatırlıyorum, riske girmem.

Adamin hukuki bir sorumlulugu yok ki? Vay evimin ickne sictin ver sunun bedelini ya da elektrik/dogalgaz faturalarini yatirmadin mahkeme yoluyla tahsil edecegim diyebilecek misin?


Ya da tartistiginda butun sulale sana dalmayacaklarini nereden biliyorsu ? Adam seni vursa bile 1 gunde suriyeye donup, yirtar.

herkesi aynı kefeye koymak olmaz ama kendi aldığın riski de düşünmen lazım. Vereceksen kirayı arttır, bir süre sonra o evde 20 kişi yaşama ihtimalleri de var çünkü.

Ben de bu konuda biraz temkinli yaklaşıyorum. Yengem 300 lira fazla verecekler diye evini suriyelilere verdi, 5. aydan sonra kirasını alamadı. Zar zor cikarabildi evden ki lüks bir semtte, lüks bir ev bu ev. Bunun gibi bir çok şey duydum çevremde, adamlar ultra rahat kira ödememe konusunda.

Beş parmağın beşi bir değil tabii ama riske girmeyin derim.

verilmez.

verilmez.

edit: verilmemesi gerektiği çok açık. yukarı da arkadaşlar yaşanmış örneklerle birlikte neden verilmesinin risk içerdiğini belirtmişler açıkça. ayrıca verilmez diye belirtmemin nedeni bir yandan istatistiki açıdan sayısal bir değer olmasını istememin yanında birazdan 'hümanist' arkadaşlar doluşacaklar buraya. cevabımla kolay ulaşım olur başlığa :)

risk alma

Irkçılık tam da budur!Biri haber versin ilgili bölümler bu verileri ders notu olarak kullanabilsin..

net vermem hacı

ırkçılık bu değildir. ülkeye sığınmacı kategorisinde giren ve hiçbir yasal sorumluluğu olmayan birilerine evini kiralamanın sıkıntı yaratıp yaratmayacağını düşünmek herkesin hakkıdır. önünüze gelene ırkçılık demeyin allaseniz ki ırkçı olan insan evini bu insanlara kiralamayı düşünmez bile baştan.

Bir iki kez verdik. Dilinden disinden anlamazsiniz. Evde oyle bir sirkulasyon olur ki; evden esad ciksa sen nerden geldin diyemezsin. Degmez vermeyin

bu arada eğer kiralamak isteyenler doğma büyüme suriyeli olan norveçli insanlar olsa da kiraya vermezdim. çünkü dahil oldukları grup ''suriyeli mülteci'' grubu ve bu grup işledikleri suçlar ve verdikleri zararlarla ünlü bir grup. bu yüzden bu gruba karşı duyulan ön yargı ırkçılık değil, zorlasan ''faşizm'' olur. bu bağlamda olaya yaklaşacak olursak eğer; sevdiklerimin ve malımın zarar görmemesi için faşist bir tutum sergilemem gerekiyorsa, kimse kusura bakmasın ancak, ben o tutumu sergilemek zorunda kalırım. tabi bu tutumum onların yaşam haklarını riske atmak üzerine değil, kendi güvenliği korumak üzerinde olur. bu da onlarla ilişkiye girmemek üzerine kendisini gerçekleştirir.


''erdoyil''

verme. hiçbir sebep olmasa da tercihen verme.

ırkçılık duyarcılarına selam olsun.

@amarat gayet makul bir soru sormuş. Cevaplar ırkçı.

bende verilmez diyecektim. ama yazmadım madem yazmışlar ve çoğunlukta yazayım.

şimdi ırkçılık diye ağlayan arap seviciler tepki gösterecek belki ama çok net verilmez.

vermeme yönünde oyumu yuksek musaadenizle kullaniyorum.

verilmez. verme. birkaç ay daha boş kalsın, kiracı ara. inan ki elin arabıyla yüz göz olduğuna değmez.

Bi Arap kendi ülkesinden kaçıp buraya gelip sıfır yasal sorumlulukla burada şahane bi hayat kurup yaşayacak diye adam niye evini kiraya versin. Bugün 2 kişi girerler eve yarın üreye üreye eşi dostu gele gele 150 kişi olurlar. Olm bunlar sıçtıktan sonra götünü temizlemeyen insanlar işte düşün artık evin ne hale gelir 2 ayda. Ayrıca kiranı alabileceğini cidden aklın kesiyor mu? Adam buradaki sıradan bi kiracıdan parasını alamıyor sen nasıl alacaksın. Haklarını gözetmen ırkçılıksa ırkçılık süper bi şey. Siktirsin gitsin kendi ülkesinde evlensin. Biz Norveç'e gidip mi evleniyoruz amk.

ben olsam vermezdim, ırkçı değil fakir bir elitistim.

Verirsen adam değilsin.

bizimkilerin hiçbir türk kiracıları vermiyor kiralarını, çıkartmak için uğraşıyorlar. türk/kürt/suriyeli fark etmeden güvenmediğin insana kiraya verme.

Ayrica aklinizda bulunsun, yeni yasayla din dil irk gibi kimi sebeplerden evini kiraya vermezsen 15 bin tl cezasi var:


m.milliyet.com.tr

karı koca mı kalacaklarmış:)) en az 10 karı koca olur o evde. etti sana 20 kişi:)

sen verme, burdaki hümanist dangalaklar versin bu kadar seviyorlarsa.

ver o evi kiraya da sonrasini gorursun :)))

ben olsam vermezdim, kimse kusura bakmasın.

Daha bugun teyzem kiracisini (turk-memleketli falan fistik) evden cikartamadigindan protesto cektiklerinden bahsediyordu dusun sen ne kadar ugrasirsin. Adamlar bi de ustune hakli olur acayip bir yer cunku burasi.

vermemek irkciliktir diyen birkac kisi var. celallenip onlari "humanist dangalaklikla" suclayan bir ton insan.
durun "humanist dangalak" olarak sayimiz zaten cok az. sakin.

"hukuki bir sorumlulugu olmayan kisi"ye ev verilmez baska bir sey -ki hukuki sorumlulugunun olmadigi nereden cikardigimizi hakikaten bilmiyorum, yani hakikaten bilmiyorum belki hakikaten pratikte oyle sonuclaniyor olaylar belki degil- mevzuyu "arap"likla baglayip ev verilmez demek baska bir sey.

o zaman mutfak dolabini yakip ortadan toz olan ogrenci de var, evi arkadaslariyla dolduran da ve hatta "kizli erkekli" kalan da. o yuzden ogrenciye ev verilmez degil mi? "humanist dangalaklar" verilsin diyor ama. sonra ogrenciye ev sahipleri fahis fiyat cekiyor bilmem ne muhabbeti.

ha mesela arap yerine kurt koy, gene ayni seyler olacak mesela. herkes zaten gokturk oldugu icin burada, lan "kurt'e ev verilmez diye bir sey mi olur" demek de "humanist dangalaklik".

gider bu boyle.

diyecegim o ki, "arap'a" ev verilmez cumlesi dunya'nin her yerinde irkciliktir. yurt disinda da "turk"e ev verilmez diyorlar mesela. Ona ne diyeceksiniz?

ikincisi, insanlara "arap" diye ev vermeme sebebi olmaz denilince "humanist dangalaklik" oluyorsa, ev sahiplerinin ogrenciler de dahil olmak uzere Suriyeliler'i yolunacak kaz gibi gormesi ve fahis fiyatlara ahir kiralamasi da kusura bakmayin da herhangi bir "izm"siz dogrudan dangalaklik.

Pembe bir tablo cizmiyorum. Soruyu soran gayet makul bir sekilde prosedure dair yasayabilecegi sorunlari sormus. Bu makul bir soru zira pratik olarak hukuki statu sebebi ile sorun cikabilir vs vs.

ama gelip de mevzuyu "arap'a" ev verilmeze baglamak da "irkci dangalaklik" kusura bakmayin.
ya hepiniz ev sahibisiniz, hayatinizda ev kiralamadiniz ya da o kadar guzel "turklersiniz" ki, biz daha salak turkler, kurtler, almanlar, endonezyalilar vs vs "humanist dangalaklar" olarak o buyuk oyunu goremiyoruz.

bu arada ev sahibi ve kiraci arasinda kurulan hukuki bir antlasmadan soz ederken, onun muhtemel sorunlarindan konusurken "humanist" olmak ne alaka onu da anlamiyorum. humanist ne demek ogrenmeden cumle icinde kullanmamanizi da taviye ederim.

edit: ha bir de silerim bunu ben. dayanamadim yazdim. hani "humanist dangalak" olacaksam ve polemik yapilacaksa, sildi kacti olmasin diye diyorum. @siradan bir adam humanist dangalaksin falan yazarsaniz, o zaman ben silsem bile buraya daha sonra bakan insanlar benim de "humanist bir dangalak" oldugumu ogrenebilir.

Duyurudaki soruya gore Suriyeli ve iki ay sonra evlenecegini soyleyen ve duyuru sahibinin evini kiralamayi isteyen biri var. Elbette bu kisiye/kisilere ev kiralanir. Elbette onlar da benden, senden, hicbirimizden farkli degil.

Duyuruya cevap veren cogunluk sozkonusu kisiye belirtilmedigi halde multeci sifatiyla yaklasmis, ha bu ne fark ettirir ki zaten irkciliginizi bu kadar belli eden bir toplum icin? Bu Suriyeli kisi calisma izni olan herhangi bir yabanci kisiden farksiz olsaydi ne diyecektiniz? Ayni seyleri mi? Simdiki tutumuna irkci demeyen kisiler o durumda ne diyecekti acaba? Dresden'de Turk'e ev yok, yemek yok, is yok diyen neonaziler gibisiniz. Berlin'de teni beyaz olmayanlara hizmet vermeyen kuafor gibisiniz. Munchen'da Almanca konusamayana hizmet vermeyen devlet dairesindeki memur gibisiniz. Hepiniz irkcisiniz. Hepiniz utanin.

lamira + bir

@lamira

hiç kusura bakma, ırkçı değilim ve utanmıyorum. "hepiniz"lerine dikkat et derim.

Hümanistlik yapmaya gerek yok, dünyanın en iyi insanı da olabilir evet ama istatistiğe güvenmemek bizim sahip olamayacağımız bir lüks.

Almanlar da haklı; niye bi Türk'e evini versin ki. Buradaki Arap ne yapıyorsa o da orada aynısını yapacak. İnsanlıktan nasibini almamış bir coğrafyanın genlerini taşıyoruz ne yazık ki bunu kabul etmemiz lazım. Türk de aynı bok yani. Bir Türk olarak bu da ırkçılığa girer mi bilemiyorum kendi kendime ırkçılık yaptım sanırım.

yalnız duyarlı arkadaşları tebrik ediyorum. öyle bir genelleme ve bunun sonucunda algı yaratmışsınız ki sanki ''verme'' diyen herkes aksini iddia edenlere dangalak demiş ve ''koduğumun araplarına ev mi verilir'' ayarında faşistlik sergilemiş gibi yaklaşmışlar. hani ben kendi yazdığımın ne olduğunu bilmesen diyecem ''vay .mk faşolarına bak'' diye. aramızda sadece bir kişi ''hümanist dangalak'' ithamında bulundu ve sadece birkaç kişi ''Araba ev mi verilir'' dedi.

hadi tamam hepsi öyle demiş olsun ancak benim net bir şekilde yalnızca 'ırka' değil 'gruba' yönelttiğim ithamımın varlığı sizin bu genellemenize itiraz etmemi gerektiriyor.

ben ve benle birkikte, benden ayrı, birçok kişi suriyeli mültecilerin yarattığı güvenlik riskinden dolayı vermenin doğru olmayacağını savunuyor. he belki bir kısmının özelde ayrıca ırkça görüşleri olabilir ancak burada belirttikleri fikirlerde, birçoğunun, ırkçılık yok. daha önce de dediğim gibi zorlasan faşizm çıkar ama ırkçılık çıkmaz.

şu anda medeniyetin beşiğinde yaşıyorum. hani bu mülteci krizinden önce suç oranının bir hayli düşük olduğu bir yer. hani şu ara ara ''suriyeli mülteciler kıza tecavüz ettiler ve 83 yerinden bıçakladılar'' haberlerinin geldiği yerlerden biri. şöyle söyleyeyim; o tecavüz haberleri, saklayamadıkları haberlerden. daha birçok irili ufaklı şey yaşanıyor ve başta 'avrupalı' kör hümanist tarafından görmezden geliniyordu. adamlar bildiğin kafalarını çeviriyorlardı ama şimdi nasıl geri göndereceklerinin hesaplarını yapıyorlar.

türkiye'ye milyonlarca ne idüğü belirsiz insan girdi. ne ayaklar haberimiz bile yok. kaybedeceği bir şeyi olmayan, kontrolsüz, tedbirsiz biçimde toplum arasına karışmış milyonlarca insan. şu şartlarda bir ev sahibi tabii ki mülteciye rahatlıkla ev veremez, delirdiniz mi? ırkçılıkla ne alakası var? tedbirdir bu tedbir. melek gibi bir suriyeli aile de gelebilir ancak bilemezsin işte.

@amarat; öyle 2 ay sonra evlenecekmiş...vs, sırf evi tutmak için sallıyordur büyük ihtimalle. evlendikten sonra eşiyle gelip istesinler evi :)

ben ederinden daha ucuza verdim. kirayı 2 ayda bir ödüyorlardı ama ödüyorlardı. hiçbir sıkıntı da yaşamadım. öyle zengin suriyelilerden değillerdi.

evet dresden'deki neonaziler gibiyiz çünkü almanya'da güya savaştan kaçıp kontrolsüz ve illegal şekilde ülkeye yerleşmiş 8-10 milyon tane türk var. salak mısınız yoksa bilerek mi yapıyorsunuz? en başta türk işçileri isteyen almanya'ydı zaten, kaydı kuydu bile olmayan tekinsiz suriyeli tiplerle almanya'da çok büyük bölümü legal olarak yaşayıp çalışan türkler bir mi?

türk düşmanlığı yapacağım diye beyninizi kaybettiniz be.

ya neresi ırkçı bi ifade arkadaş bunun ya?

bir amerikalı'ya ev vermek isteyip suriyeli'yi istememek çok farklı olay. "ikisi de yabancı işte neresi farklı" sığlığıyla yaklaşıyorsanız olaya, zaten hiç tartışmayalım bile.

Bir amerikalı yada başka ülkeden herhangi biri, bu ülkede oturum almak için bin tane evrak teslim ediyor, her türlü kaydı kuydu oluyor. olaki evle ilgili bir sorun çıkarsa, ev sahibi yasal olarak birçok hakkı olduğunu biliyor bu yüzden. ayrıca oturum almış birisi için, ülkede sorunsuz yaşayabilmek önemli bir şey. bu yüzden "bu adam bana evle ilgili sorun çıkarmaz" düşüncesi insanın zihnine daha çok yerleşiyor.

amerikalı diye güvenmiyoruz, amerika'dan buraya yasal olarak oturum alıp gelmiş olduğu için güveniyoruz. yasal dayanaklarımız olur diyoruz.

suriyeli biri için ne tür bir dayanağımız olacak söyler misiniz ? burada suç işleyen suriyelileri niye hep sınır kapılarında suriyeye girmek üzereyken yakalıyoruz ? adamların düşünce çok net çünkü, her boku yerim sorun olursa da suriye gibi savaş içindeki ülkeye dahi çeker giderim.

yillik anlas, parani pesin al, 2-3 aylik da depozito al, sonra kiraya ver gitsin. yoksa aylik kirayla verme.

Soruya cevap verenlerin sorudaki ifadelerden sozkonusu kisinin Turkiye'ye illegal yollarla girmis/hicbir hukuki sorumlulugu olmayan/kaydi kuydu tutulmamis/potansiyel suclu oldugunu nasil cikarabildigini anlamiyorum ben.

Duyuruda diyor ki bu kisi Amerikali da olabilirdi ve fakat Suriyeli oldugu icin bu baslikla duyuru actim.

Yabanci bir kisiye ev verilir mi, herhangi bir Turkiye vatandasina vermekle arasinda ne gibi fark olur, ileride olasi hukuki surecler nasil isler bunu belirtin o halde. Eger sikinti varsa tercih ev sahibinindir zaten.

Ama bunlardan bagimsiz "Suriyeli" kisiye ev verilmemesi gerektigini soyluyorsaniz irkciliktir bu, yuzlesin bununla.

Bu arada Dresden'deki neonaziler oradaki doktora ogrencilerine sarmis durumda, daha bir yildir orada olan kisilere mesela. Yani "Almanya istedi Turkleri yeaa" ile aciklayamiyorsunuz kulturel entegrasyon meselesini. Pegida gibi bir orgutun hergun uye sayisini arttirdigi, NSU'nun bazi kesimlerce ilah gibi desteklendigi bir yerde yasiyorum. Ama buradaki soylemler de sizin soylemleriniz de ayni. Irkci her yerde irkci demek ki.

@lamira, senin gibiler yüzünden dünya bu halde, "mıy mıy insanlık, kardeşlik, dünya vatandaşlığı, eşitlik :(((" risk almaya değmez, sen verirsin, şüphe duyup vermeyeni de ırkçılıkla suçlayamazsın, hangi vasfınla bu ithamda bulunabiliyorsun?

@ lamira Allah aşkına senelerce yaşadım Dresden'de
türkiyedeki suriyeliyle oradaki türk doktora öğencisini
buradaki ev sahibi ile oradaki pegidayı nerenle karşılaştırıyorsun?
el cevap: evim var ve suriyeliye vermem kardeş. hatta daha uygun verip memura veririm, başka türke de vermem. alamadığım kirayla sen mi uğraşacaksın, ben mi?
evet hümanist kardeşler versin evini, her kime istiyorsa. ırkçıyım ben.

Elimizdeki normatif teorilere gore karsilastirma yapiyorum ben. Size gore dunya bu yuzden bu haldeyse bana gore de dunya sizin bu dusunceleriniz yuzunden boyle. Umarim evinizden, ailenizden, isinizden, yurdunuzdan kopmak zorunda kalmazsiniz. Iyi gunler.

sanirim cevabinizi almissiniz ama bir kac laf etmeden gidemeyecegim..
bir cok kiracim oldu ve sadece biriyle problem yasadim. kirasini yatirmadi, tehdit etti, aidatlari yatirmadi, evin icine etti en son evi cok ucuza satip da kurtuldum. karadenizin bir sehrinden hatta hemserimdi. simdi cocugun memleketini mi suclayayim? tum memlekete mi maletmeliyim yoksa bu tip insanlar dunyanin her yerinde olabilir demeliyim? evrimsel surece gore birincisi. ama gerceklere bakacak olursam (tabi ki istatistikler bazen aldatmak icin yapilir bilinciyle: en.wikipedia.org) ikincisi.

Dünyanın hangi sebeple ne halde olduğu gibi ulvi saptamalar yapmıyoruz burada konut kirası gibi çok temel bir maddiyat ilişkisi çerçevesinde düşüncelerimizi söylüyoruz.
ankarada adam kendini patlattı, onun kimliğini yanlış tespit eden bir devletimiz var. bu da tespit edileni kirayı ödemese hangi suriyeliyi kim tespit edecek de bulacak, allah aşkına?
sen tutuyorsun bunu her adımında yasal iş yapmak zorunda olduğun, 2 ay ödemesen kan alacak Alman devletiyle kıyaslıyorusn.
Allah akıl fikir versin.

Burada ," evini kiraya verme" dediği için bir takım insanlar tarafından ırkıçılıkla suçlanan arkadaşlar,"ırkçı olmadıklarını, sadece kendi çıkarlarını düşünmek zorunda olduklarını" belirtmiş olmalarına rağmen, hala "seni gidi ırkçı" yaftasına maruz kalmışlar. Neden adamlara kendinizi ispat etmek ya da temize çıkartmak için ter döküp açıklama yapıyorsunuz ki...

"sanane yavşak, ben olsam vermezdim" farzet ki ırkıçıyım sanane deyip, sallayın gitsin.

bizim kiracilarimiz suriyeli ve ortalama bir kiraya oturuyorlar kimseyi somurmedik. simdiye kadar bir gun bile kirayi aksatmadilar. apartmandan suriyeli olduklari icin sacma sapan sikayetler geldi, ama onlar da zaten bu duyuruya cevap yazan faso tipler gibilerdi.

evet. olay sadece köprü değil devamına yeni otoban da yapılıyor

evet kesin kısalma olacak

köprü zaten yalova sınırına yakın bir yerde. yalova'dan da otobana girdin mi anında bursa'dasın.

köprü yalovayı dolanmadan direk çaprazlama bursa orhangazi otobanına bağlıyor.bu da en az 1 saat kısalma demek.

istanbul neresi? misal besiktas'tan bursa heykel'e 1 saatte gidebileceksin diyen varsa beraber gulelim. hatta istanbul'u eger camlica giseler kabul ediyorsa gene beraber gulelim. 1 saatte tam olarak nereden nereye varilabilecegini savunuyor bu otobancilar? bir de otobanda hiz siniri kacmis?

bunu savunan dingiller istanbul-izmir 3,5 saat olacak diyorlar.

farklı usb portlarında denedin mi?
mağazada senin telefonunda mı test ettiniz?

Farklı usb portlarda da şarj cihazlarında da denedim. Mağazada hem adamın telefonuyla hem benimkiyle denedik. Tek fark, mağazada macbook un usb portuyla deneme yapmıştık, bende de macbook yok. Bu nedenle fark edebileceği de pek mantığıma yatmıyor zaten. Çözemedim mevzuyu

kablo sonra kendi kendine duzeldi. ilginc

Banka riskin bir kısmını üstleniyor, tamamını değil. Böylece kredi alanın geri ödememe olasılığını azaltıyor.

adam sana kredi veriyor. ödemediğinde evi satıp parasını ve masrafları kurtaracak.
senin 100 bine aldığın eve 70 bin veriyor ki. ödemediğinde satarsa parasını fazlasıyla alabilsin.

100 binlik eve 100 bin kredi verdiğinde ödeyemezsen evi 100 bine satmaya uğraşıp riske girmeyecek. 70 e alıcı bulsa mesele bitmiştir. hemen satar parasına bakar

işte üstteki cevaplar yüzünden de emlak balonu patlamıyor ve patlamayacakta.

yasa oyle degisti, ilk cıktıgında %100 veriliyordu.

Rusya, su anda legal bir dayanagi olmasa bile bir ton zorluk cikartiyor tum turklere, hic riske atma derim. Hani Turkiye'de usulsuzluk, rusvetcilik almis basini gidiyor ya, Rusya'nin yaninda hicbir sey oyle diyeyim. Su anda Turklere karsi nefret pompalaniyor resmen, her turlu zorlugu cikartirlar.

transit vize diye bir uygulama var. rus büyükelçiliği yada başkonsolosluklarından birini ararsan sana gerekip gerekmediğini söyleyebilirler. evet söyleyebilirler çünkü tahminim onlar da ne olduğunu bilmiyor şu anda.

rusya vize islerini vhs diye bir firma yapiyor. internetten arayip telefonla sorabilirsiniz.

Istanbul Bahcelievler icin konusuyorum hic ekg cihazina denk gelmedim. Varsa ucretsizdir zaten ( kan tahlili, asi vs ucretsiz cunku)

Aile hekimlerinin hepsinde EKG yok. Devlet hastanelerin ücretsiz yaptırabilirler.

Karton abi selamlar bu arada. Ben eskilerden (prodist).

vaay teknikekip. canim kardesim benim yea. sana da selam.

evet sanirim sadece bazi aile hekimliklerinde var. ama olanlarda da ucretsizmis, onu ogrendim. ilerde cevabi okuyanlarin isine yarar diye yaziyorum.

Calisanlarinizdan isteyecekseniz osgb veya isyeri hekiminize yonelin. Calisanlariniz ekg olan bir aile hekimine bagli degilse yapmazlar. Ayrica check-up icin de degil o ekg, aile hekimlikleri siniflara ayrilmistir. Bir kisminda defibralator falan bulunur, acil durumlarda kullanilmak uzere ekg cihazi ordadir

dedigin gibi uygun dille konuş.
gerilime gerek yok. (kardesin için) korkma falan olarak görme bunu. İşin gereği bu .

sert dille konuşursan aynı çeteyi senin başına da sarabilir, tatlı dille konuş mutlaka. tatlı dilden gayrısı yok bu işin.

dinsizin hakkindan imansiz gelir. yok mu biraz cebine para koyup sarap falan alip onlarin basina saracak birileri?

deki 2 aylık tiner bali paranız benden. hem kardeşimi rahat bırakın hem de o yosmaya musallat olun :)))

bu tarz mevzularda pek fazla alternatif yok. iki türlü yaklaşım olacak, bir grup sakinlik diğer grup saldırı önerecek. yaklaşım tarzı hani kimseye lafım yok.
alttan aldıkça bu yavşakların götü kalkacak yarın bir gün yine sarma ihtimalleri olacak. onun için başka pisliklere söyleyip durumu izleyeceksin. ya da kendin odunu eline alıp üç beş arkadaşınla pusuda bunları bekleyeceksin baktın kardeşine sataşıyorlar çıkacaksın odunu bunlardan bi tanesinin kafasında kıracaksın ama böyle çaaaaaattt diye ses gelecek korkma bir şey olmaz. bunlar dayağa şerbetlidir. hepsini dövmene gerek yok. psikopat mıyım? -hayır. ama böyle ibnelere tamam yapmayın etmeyin diye diye bu hale geldim. şimdi; odunu ben kırıyorum, onlar düşünüyor. dayak cennetten çıkmıştır lafı gerçektir. herkese anladığı dilden konuşmak lazım.

Ya onlardan daha belalısını başlarına saracan.

Ya da okul - semt Değişikliği

Yaşı küçük ve belalı kitleyle asla uzlaşamazsın. Yaşları 18 den küçükse seni bıçaklasa ona bişey olmaz sana olur. Sen onu dövsen suçlu sen olursun. Bence Kardeşini bir şekilde uzak tut. Burada klavye başında vur kır demeye benzemiyor hayat. Höyt desen al sana göt der klavyeciler.

Kucuk zilli kaltagi ara tatli dille konus.

tatlı dil her zaman çözümdür, aksine hiç bulaşma bile çünkü işler daha da sarpa sarabilir.

ha bana kalsa en mantıklısı okul semt değişikliği.

zilliyi gandır

benzeri başıma geldi kız kardeşim değil ama sevdiğim bir abinin kızına oldu, aynı şekilde zilliyi tanıyorduk gittik efendi gibi konuştuk halledelim dedik, konuşurken efendi kız sonra bizimkini sıkışıtırmaya devam edince gidip o serseri tayfasının başındaki malı eşşek sudan gelene kadar döverek işi çözdüm ben, tabi bu bir on sene önceydi şimdi serseri tayfası daha bir pislik sanki bilemiyorum.

tatlı dille konuş tabi ki millete bakma hersey olabılır

tatlı dılle konus ama kız kardesını mumkun oldugu ılk vakıt okuldan al.

orospu cocukları bır dahakı sefer baska sey yaparsa pısman olursunuz, ozgurce semtınde dolasmasından daha onemlısı uzerıne sıgara atan piçlerden korumak

Uc bes adam bul o lavuklari komaya sok yanlarina kalnasin. O kucuk kaltagi ise.. Neyse

tatlı dil tek çözüm.yaptığı davranışın ne kadar çocukça olduğunu anlat, biz de şimdi gelip seninle mi kavga edelim,bunun bi sonu var mı gibi de .yani tamamen alttan alırsan iyice üste çıkma durumu da olabilir çünkü.

Tatli dille ama gozdagi vererek kizla konus, bir daha boyle bir sey olursa polise sikayet edecegini, bunun da siciline islenecegini ve boylelikle sabikali olacagini soyle ve mevzuyu kapat. Tehdit gibi illegal tesebbuslere bulasirsan yine senin basin yanar.

1) o cocuklari tehdit ettin dovdun diyelim, bunlarin arkasindaki abilerinin ortaya cikip senin ve kizkardesinin caninizi daha fazla yakmayacagini ...

2) bu dovdugun/tehdit ettigin cocuklarin bugun yarin size zarar vermeyecegini ...

3) bunlarin polise gidip, bu tehdit/dayak yuzunden polise sikayette bulunmayacagini ...

Nereden bileceksin?

Ayrica ilk gorusmeyi whatsapp dan yap, sonra telefonla yap ve bunu yaparken de sesini kaydet. Her seyi anlattir ve oldu ki kiz uyarini ciddiye almadigi icin gercekten sikayet etmek istedin, bunlari delil olarak kullanirsin:



www.hukuki.net


Ve tekrar ediyorum, yasal yollarin disina cikma.

once tatli dil. baktin olmuyor sopa. oyle de cozulmezse okul degisikligi.

ölümüne dövdür hocam. zaten uğraşamayız diyen polisler sayesinde olaylar bu noktaya geliyor

hukukcular varsa dogrulasın benım bıldıgım whatsapp ve ses kayıdı delil olarak kullanılamıyor?

kızın korkusu yok belli ki, diğerlerinin zaten korkusu yok Allaha emanet yaşıyorlar. bunu tatlı dille bi yere kadar çözersin, ondan sonra yüz verdik astarını isteme moduna girerler. atıyorum bi kalem aldın konuşma için bi kalem aldı bunun devamı da gelir her seferinde kardeşine sarar. konuşmanın çözüm olacağını sanmıyorum. daha belalısı lazım. ya da o çeteden birinin sevdiği bayıldığı bi abi bulacaksın. abi höt diyecek bunlar ses edemeyecekler. semt okul değişikliği de sallantılı, kız direkt gidip müdüre nereye nakil oldu diyip öğrenebilir ya da bi şekilde öğrenir. çeteye söyledi mi yine peşinde olur.

uzak dursun diyeceğim gözünün üstünde kaş var diyip yine arızaya bağlayacak.

buna benzer bişeyi yaşadım ben sınıfta üstüme yürüdüler falan okulumun çevresinde torbacı çoktu. banabişey olmadı da. bizim müdür deliydi ağzına sıçıyordu okulun kimse bi bok yapamıyordu.

benim diyeceğim bu. reşit olmadıkları için polis hiç bişey yapamaz.

sert konuşma ortamı kızdırır sidik yarışına döner.


sahi kardeşine savunma sporu eğitimi aldırsana?

Başlığı düzeltemiyorum, imla hatası için sorry

bu pkk ile ilgili değil. içinde K geçen kısaltmaları böyle okuyoruz ve sebebini pek bilmiyorum.

örneğin TeSeKa
örneğin TeDeKa

Türkçe'de doğrusu pekeke şeklinde okunması. Ama bizde K harfi genelde ka olarak telaffuz ediliyor; SSK, KPSS gibi kısaltmalarda da ke yerine ka şeklinde söylüyoruz, bir nevi alışkanlık. Bir de örgüt sempatizanları (doğrusu bu olduğu halde) böyle telafuz ettikleri için sanki böyle telafuz edenler örgüt sempatizanı şeklinde bir algı oluştu (saçma ama böyle).

Bir de şuradaki arkadaş başka bir açıklama yapmış:

eksisozluk.com

bizler "ke" olarak öğrenmedik telaffuzu, hem "ke" hem de "ka" olarak öğrendik. söylenişi dilimize göre daha zor olduğu için de pekeke dememişiz. onların diline göre pekeke demek daha kolaydır, öyle diyorlardır. dilin yatkınlığı ve alışkanlık meselesi.

Yanlış okuyoruz, doğrusu pekeke, tedeke, teseke.

sanirim alismakla ilgili. orgut ilk ortaya ciktiginda trt spikerleri nasil okuyorlardi merak ettim.

ha, bi de akp ye akp li olmayan herkes akepe diyor, akp liler ak parti diyor, sanirim sadece dogu perincek akape diyor.

1. sadece pkk değil, birçok kısaltma ka olarak okunuyor. doğru mu? değil. cumhuriyet gazetesi ke olarak kullanıyor mesela.

2. çünkü kürtçede pekeke olarak söyleniyor. pkk kürtçe olduğuna göre öyle söylenmesi normal. cia'ye ce i a demiyor kimse, ingilizce orijinaline sadık kalınıyor örneğin.

Zaten kimsenin bu duyuruda öyle bir savı yok. Olayı dil bilgisine göre soruyorum ve insanlar da bu doğrultuda cevap veriyor.

Daha şimdi derste işledik benim de aklıma takıldı. Ama türkçede tüm sessiz harflerin yanına e sesi getirşmeliymiş. Israrla sordum istisnası var mı diye ama yokmuş. Hepsine e demeliymişiz. Türkçenin her şeyini doğru yapmadığımız için çok da takmamak lazım tabi.

merhaba. kktc, tkp, mlkp, stk, kgb hangi kısaltmayı "ke" diye okuyoruz biri örneklendirirse sevinirim. cumhuriyet gazetesi örneğini de anlamadım.

@libertine

evet hepsini ka diye okuyoruz zaten, kimse tersini söylemedi ki. cumhuriyet gazetesi "pkk'lılar" yerine "pkk'liler" yazıyor. aynı şekilde "tsk'ya" yerine "tsk'ye", "hsyk'nın" yerine "hsyk'nin" diye yazıyor. doğrusunu yapıyor yani.

evet bize de ilkokulda ke diye ogretildi ama iki tane kekenin yanyana okunmasi kolay degil, o yuzden ka deniyor..

ayrica kurtce ozune sadik kalinmali savina da katilmiyorum, amerikalilar kendi dillerinde nasil soyleniyorsa oyle okuyorlar, eyc es bi si, siayey diye kasan bir tek biziz. amerikalilar pikeykey diyor haberlerde vs.

18-20-22mm gibi ölçüleri vardır, saatçiye sor, elinde yoksa abi bu kaç mm'lik de, internetten sipariş et.

o kordon kavisli birlesim yeri nedeniyle kolay kolay bulunmuyor. istanbulda sadece sirkecide adini yanlis hatirlamiyorsam hakan saat isimli yerde bulabilirsiniz. sirkecideki postane bolgesinde arastirmistim, sordugum her yer beni oraya yonlendirmisti zaten. cok da iyi esnaflardir.

Yastık battaniye :) bilen bilir, daha iki gün önce ankarada kalacak yer bulamadım, kütüphanede yattım... Bi allahın kulu da gel bende kal demedi la :)

internet

İnternet ücretsiz zaten. Bence abur cubur sa satılmalı. Dışardan yiyecek sokmak yasak çoğu kütüphanede, fakat 7/24 açık kütüphanelerde akşam belirli bi saatten sonra bisküvi falan satılabilir..

edebi konulu posterler var. yazar posterlerinin yanı sıra mesela hemingway'in "write drunk, edit sober" nevisinden sözleri falan gibi. ayraç satılabilir. edebi konulu tişört satılabilir. üstünde yazı, edebiyat konulu bir şeyler olan kupalardan satılabilir. hatta düşününce ya bunlar bizim memlekette niye yok. keşke bizde de olsa. gugıllarsanız eğer, bu dediklerimin hepsinin örneklerini internette ingilizce sayfalarda, pinterest'te vb. bulabilirsiniz.

edit: bir de mesela ünlü yazarların action figure'leri var. hemingway'in, shakespear'in, edgar allen poe'nun falan. onlar da çok eğlenceli şeyler.

ücretsiz internet dışında yüksek hızlı, kaliteli internet bağlantısından bahsediyodum. belki de zaten öyledir, bilmiyorum. pek kütüphanelerde vakit geçirmedim.

üstünde "cise gittim gelicem" ya da "ihtiyac molasinda" tarzinda yazilar olan park saati benzeri sembolik bir kart.

prezervatif. süreli yayınların 1960 öncesi basımlar kısmında neler dönüyor bi bilseniz.

insanlarin esyalarini koymalari icin dolap kiralanabilir, günlük kullanim 1 TL gibi.

yastık

tasarı kısmını bilmem ama toka, taç vs. iyi giderdi.

sandalye. sandalye bırakmıyor şerefsizler.

elde tasinabilen, pilli ve hafizali bir scanner. scan edilen dokumani pdf e cevirip hafizasina atsin.

bi de sarap olabilir

sadece akp ile alakalı değil genwl anlamda özal ve sonrası çok plansız gittik. akp ise son kalan malları sattı ama bina köprü dikti. halbu ki sanayileşmeye önem vermemiz gerekiyordu.

parti çevresi keyifli çünkü bizim bilmediğimiz bi çok yardımdan vs faydalanıyorlar. adam seyyar bi şey açıyo zabıta hayırlı işler diyo ben açsam kafama geçirir mesela :)

öyle bi vergi sistemi var ki şirket sahibi adam gider gösterip senden benden kat kat az vergi ödüyo (miktara değil orana bakın burada)

yanlış büyüdük yani.

Ben de farkındayım durumun ve benim de aklım almıyor. Herkesin her şeyi var. Ama nasıl alıyorlar hiçbi fikrim yok. Mesela dün baktım 1999 model bir opel corsa 18-19 bin lira. 18-19 mu? Lan? Nabıyonuz 16 yaşındaki ufacık arabanın fiyatına bak. 7 yıl önce (vakit de ne çabuk geçiyo) 24 bin lira'ya aldığımız 2000 model passat şuanda inanır mısın 35 bin lira. Ben araba özelinde yazdım, almanya'da alsan üzerine para verecekleri 20 yıllık arabaya biz bin lira'lar bayılıyoruz ve her şey gibi arabalar da çok saçma şekilde pahalı.

vakıf olduğum meseleler değil ama dışa bağımlılıktan dolayı gibi sanki. yani hiçbir şey üretmediğin ve her şeyi dışardan aldığın zaman, üstelik böyle terörlü mevzulu bi' ülkede yaşıyorsan ne oluyor? paranın değeri azalıyor. e üretimin falan zaten yok. 3'e alabileceğin şey için 5 vermen gerekiyor haliyle. böyle böyle, bine bine bize geliyor.

sığır gibi yaşayan bir öğrenci olarak ben bile farkındayım durumun. bunu şu yüzden söylüyorum: normalde benim işim makarna, ekmek ve dönerle olur yani. ev fiyatı, araba fiyatı, geçim sıkıntısı falan bana ne. buna rağmen çok net bir şekilde fark ediliyor o zorluk. "dur lan peynir aliyim" diyorum mesela, fiyatını görünce şöyle yapıp geri dönüyorum: i.imgur.com

cidden sıkıntı ya. fakir ülkeyiz işte. kendimize ait hiçbi haltımız yok. paramız değersiz. falan filan. çok düz düşünüyom belki ama yanlış da değil bence. "yoo öyle değil" diyen varsa desin. haksız mıyım? yalan mı söylüyom?

bak mesela şöyle söyleyeyim. türkiye'de buz pateni üreten marka var mı? bildiğim kadarıyla yok. işte easton olsun, bauer olsun, nike olsun, reebok olsun bunlar hep dışardan geliyor. şimdi İSMAİLOĞULLARI BUZ SPORLARI diye bi firma çıkıp gaziantep'te aynı kalitede paten üretse nolur? valla tam olarak emin değilim ama muhtemelen o paten bize daha ucuza geleceği gibi, ihraç da edilebilir. evde bira yapmak da daha ucuza geliyo mesela. şimdi tekelden almak var, bi de evde yapıp üstüne o evde yaptığını satmak var. evde yapıp üstüne sattığın zaman GÜÇLÜ TÜRKÜYE oluyon. bence öyle.

Yurt disinda yasiyorum, kiyaslama yaparsam cogu gider kaleminde Turkiye bayagi ucuz bir ulke. Yasam giderlerini kiyaslayan web sitelerinden bakabilirsiniz, Istanbul gibi Turkiye ortalamasinin cok cok ustunde pahali olan bir sehir bile bir suru Avrupa sehrine gore yari yariya ucuz. Anadolu sehirlerini kiyaslamaya bile gerek yok.

Turkiye'deki asil sorun gelirin cok dusuk olmasi.

araba meselesine hiç girmeyelim zaten. türkiye'de 2005 model fiesta alacağım paranın biraz azına yurtdışında bmw'ye biniyorum lan.

maaşlı çalışan insanların %50si asgari ücretli bu ülkede. niye isyan etmiyorlar kafam almıyor aq? valla bizim milleti kafam almıyor yaa.

valla ben de yurtdışındayım bana istanbul'dan pahalı gelen tek yer dubrovnik oldu ki o da oldtown'ın göbeğinde bira 7 euro.

yurtdışında kıyafet pahalı diyordum tr'ye gidince alırım diyordum alamadım aq. en dandik takım elbise olmuş 300 lira. yurtdışında da aynı. tamam paris'in viyana'nın göbeğinde designer tekstil ürünleri elbetdaha çok ama fabrika'dan bahsediyoruz ya. 300 lira nedir.

Döviz inanılmaz pahalı. En büyük sorun o. Hiçbir şeyi iki defa düşünmeden alamıyoruz o yüzden. Bunun dışında vergiler çok fazla ve çok yüksek.

Son olarak da gelirler çok düşük. 4 kişilik bir aile için açlık sınırı 1500 tl civarı, yoksulluk sınırı ise 4000'e yakın. Eve giren net maaşı 4 binin altında olan çekirdek aile yoksul ve borç ile (kredi ya da kredi kartı) geçim sağlıyor. 4000 olan da asgari standartlarda borçsuz yaşıyor.

abi o değil de pahalılaşma durumu her geçen gün katlanarak artıyor. benim gibi marketten temel gıda alırken fiyat konusunda kılı kırk yaranlar mı görebiliyor bunu sadece bilmiyorum ama durum hakkaten çok vahim.

Avrupa pahali mahali degil turkiyeye gore. Pahali dediginiz yer anca londradir berlindir paristir. Yazin 3 ay almanyada yasadim ve en temel sey olan market alisverisi, yani et-sut-yumurta ekmegin fiyatlari 3.5 ile carpinca bile turkiyeden ucuza geliyordu. Yani bu temel ihtiyaclar doviz kuruyla carpinca bile bizden ucuza geliyorsa bizde ciddi bir sorun var demektir.

haldamir artı 1232434

avrupa pahalı falan değil. hatta doğru yerleri bulursan çok çok çok ucuz. hatta paris, londra bile ucuz doğru yeri bulursan. avrupa'da pahalı şey kira olabilir bir de giyim. o da oranın gelirine göre normal.

ete süte sebzeye zarta zurta bakarsan avrupa çok ucuz.

yurtdisi pahali mi diye olaya bakarken insanlar genelde alim gucunu isin icine katmiyorlar. atiyorum bir paket makarna tr'de daha ucuz olabilir ama bunu asgari ucrete oranladiginda aslinda tr cok pahali duruyor.

tüm siyasi fikir ve görüşlerden bağımsız olarak,
bir ülke insanının alım gücünün yükselmesi için ağır sanayi, tarım, hayvancılık ve hizmet sektörlerinde üretim gerekir.
Üretim seferberliği olmadıkça, gelir geçer sıcak paralarla geçici refahlar yaşanır ve sonrasında daralma ve enflasyon yaşanır. En özet haliyle refaha kavuşamayan ülkelerin temel sorunu budur.

ekleme: aslında bu sorunun cevabı geçtiğimiz yüzyılda gözümüzün önünde çok açık bir şekilde verildi.
Alman ekonomisi her 2 dünya savaşı sonunda da dibi gördü.Hem hitler dönemini, hem batı almanya dönemini birazcık kurcaladığımızda "ÜRETİM" cevabını alacağız.

alım gücünü neyi katarsan kat avrupa daha ucuz. bir kilo ete 12 dolar civarında para veren bi ülkeyiz la. adamlar 6-7 dolara yiyor bunu. ki asgari gelir seviyeleri de buradaki 1500 liraya eşit...ki onu da alan adam sayısı çok az. ülkede resmen çalışanların ekseriyeti asgari ücret ile çalışıyor.

Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri yukarıda yazı yazan arkadaşlardır. Ekonomi bilimi hakkında hiç bir okuma yapmamış, yapmış olsalar bile profesyonel olarak bunlarla ilgilenmemiş olan insanlar, toplumla çok alakalı olduğu için ekonomi hakkında yorum yapıyorlar. Bu finansal okur-yazarlıkla da alakalı değil. Yazanların çoğu finansal okur-yazar belli. Kulaktan bir şeyler duymuşlar. Ama temel finansal bilgiler o kadar eksik ki. Mesela bir tanesi tek bir sektörü itici güç yaparak ekonomik kalkınma modelleri hakkında bilgisi olmadan eleştirmiş. Kimisi alım gücü diye bir şey duymuş. Tek veriyi o zannediyor. Diğeri avrupa'da 3 ay yaşamış(tatile, eğitime vs. Gitmiş) pahalı diyor. Ama piyasalar, euro'nun değeri hakkında hiç bir fikri yok. Zannediyor ki kur volatiliteleri sadece Tr piyasalarında oluyor. Kimse de demiyor ki ulan dalyarak sen alışveriş yaptığın sikik market fiyatlarıyla koskoca bilimi nasıl kıyaslarsın?

Ya biz doktor reçete yazarken o ilaç değil de bu ilacın yazılması lazım diyor muyuz? Bir avukat 171761 sayılı kanunun şu bendi derken hassiktir lan diyor muyuz? Yada bir mimar çizim yaparken ulan o öylemi çizilir sikik diyor muyuz? Bilmediğimiz şeyler hakkında sallamayalım allah aşkına.

(bkz: big mac endeksi)

Niye? Cunku enflasyon.

Su siteden gayet objektif karsilastirmalar yapabilirsiniz. www.expatistan.com

bitiş tarihi bir başka savaşa, bir başka sözleşmeye kadar.

İzin veriyor ki yeni bir anlaşmaya ihtiyaç kalmasın.

Yani bir ülke topraklarının diğer ülkelerin de imza koyduğu bir anlaşma ile düzenlenmesi pek hoş değil.

Türkiye de bu yüzden kendisi izin veriyor, izin vermeme hakkını saklı tutuyor. Diğer taraftan da Montreux sözleşmesinin yenilenmesini veya başka bir sözleşme ile düzenlenmesini önlüyor. Zira böyle bir baskı olursa, direnecek gücü pek yok maalesef.

p.s. @douchebag; ikinci dünya savaşında dahi bağlı kaldığımız bir sözleşme olduğu için biraz haksız gibisin :)

montreux'u ruslar rafa kaldirdi diyelim, o anda karadeniz abd gemisiyle dolar. yemez.

ekran koruyucu olarak başarılı ama kalınlaştırıyor.

çok çirkin duruyor telefon.

normal ekran koruyuculardan ne kadar kalın kı sanki, bence o kadar kalın gözükmüyor ve ürün gayet başarılı.

z3 compactta kullanıyorum. taş gibi. kaç defa yere düşürdüm koruyucu cam parçalandı artık ama kendisinde bir şey yok ki z3 cam sorunuyla ünlüdür. yenisini alacağım üşenmediğim bir zamanda.

Cok memnunum. ilk birkac gun size sanki kalin olmus gibi gelebilir ama sonra alisirsiniz, bence yapin.

ya bunun cok pahalı olanı da var cok ucuz olanı da.

note 4 telefonum var sizce hangisini almam gerekiyor.

www.gittigidiyor.com

@Bysb burda soruları ben sorarım :)

Onlarca var benim bildigim, hepsi de yurt disina cikip kurtuldu Istanbul'dan.

@crown ben daha çok yurtiçi değişikliği kast etmiştim :)

@dear god make me a bird peki nasıl iş buluyorlar ? nakite ihtiyacın var sözünden hazırı yiyorlar anlamını mı çıkarmalıyım ?

tanıtığım IT ci bir çift amerikaya yerleştiler, kolayca da iş buldular. hayatlarından çok mem nunlar

biz. izmite taşınıyoruz 1 ay sonra

Ankara'ya yerleştim, daha önce finan sektöründe iken şimdi bakanlıklarda çalışan bir mühendisim (memur değil )
maaş biraz az ama mesai saatleri, trafik yıllık izinler vb ile çok çok dhaa kaliteli haftaiçi yaşamım oldu. ancak haftasonları yapacak birşey pek yok, onu da arabayla diğer şehirlere falan giderek kullanıyorum.

istanbulda yillardir calistigi mis gibi firmanin merkezindeyken kendi istegiyle once izmir bolgesine gecip sonra da istifayi basip isini kuran birini taniyorum. hayatindan gayet memnun.

ben de istanbuldan ayrilip yurtdisina kacan tayfadanim mesela.

istanbul, ara sira gidilmek icin iyidir, yasamak icin degil. hatta onumuzdeki onyillarin tum dunyada baskent ya da dev sehirlerden insanlarin kacisina sahne olacagini dusunuyorum.

printerdaki kagitlar bos mu? :) dalginlikla musvette ustune basmiyorsunuz di mi?

Yazı rengi beyaz olabilir

baskı önizlemede de o yazı belli mi?

bir zamanlar ben arastirmistim ve aklimda kaldigi kadariyla, bu tur araclarda alici yabanci vatandas, devletin hesapladigi vergi tutarini bankanin birine yatiriyor, o para arac bu kiside kaldigi surece bloke duruyor. araci satinca bloke edilmis tutari bankadan aliyor.

oğlunuzun ateşinin 38.5 olması ile 38 olması arasında çok anlamlı bir fark yok. Ateşölçer size trendi vermeli, giderek yükselen bir trend varsa doktorunuzu aramayı/acile gitmey düüşünebilirsiniz. Stabil giden/düşen bir varyasyonda zaten sıkıntıya gerek yok.

ama 38.5 ile 39 arasında fark var bence, 38.5te evde düşürme çabasına devam ederim ama 39 derecede hastaneye giderim. bir yakınım yüksek ateşten dolayı yıllar önce gözlerini kaybettiği için ateş benim için çok önemli. en yakın hastane 45 dakika uzaklıkta. bu yüzden 0.5 derece fark küçük çocuklar için oldukça önemli bir hal alıyor. şükürler olsun ki şu an düşüşte fakat daha iyi bir ateşölçere ihtiyaç duyuyorum.

sanırım en güveniliri şu dijital ve kızılötesi gibi olanlar

Kulaktan ölçüm yapanlar en güveniliri, tavsiye ederim

evet bende kulaktan veya alından ölçer arasında kaldım. aynı zamanda markalar hakkında da bilgiye ihtiyacım var.

lilidance herhangi bir marka model tavsiyesinde bulunabilir misin peki?

civa içermeyen cam ateşölçer en doğru seçimdir her zaman.

@ra amin ka bahsettiğin termometre nasıl oluyor nerede satılıyor?

eczanelerde bulmak mümkün, olmadı medikal dükkanlar. şahsen biz alelade bir elektronik termometre ile bunu kullanıyoruz. cam termometre hiç şaşmıyor.
örneğin:
albenmedikal.com.tr

çok teşekkürler hepinize. @re amin ka o termometreyi bulacağım.

@re amin ka hakkında doğru düzgün kaynak olmayan, "Galinstan" ile ölçüm yapan termometrenizin civalı olandan daha iyi ölçtüğünü ve daha güvenli olduğunu neye göre söylüyorsunuz?

39 da kap götür dereceyi sonra halledersin.

bizde braun'un kulaktan ölçeni var. hastanede de kulaktan ölçer kullanılıyor ama ikisi arasında 0,5 derece fark oluyor. dr. bize koltuk altı dijital olanlardan kullanmamızı tavsiye etti ama onu da bebeklerin koltuk altında tutmak zor. bebek zaten ateşli huzursuz olunca hareket eder sürekli. o nedenle biz hala braun'u kullanıyoruz. yani hepsinde 0,5 derece fark oluyor.

önemli olan hadi hadi'nin dediği gibi aynı termometreyle ölçümleriniz sürekli artıyorsa kötü. bir de hastane uzaksa evde her zaman calpol veya muadili bir ateş düşürücü şurup bulundurun.

benzer durumlarla karsilastigim icin sanirim 3-4 tane farkli dijital termometre almisligim var. eski usul termometre en iyisi, ben en son dijital termometreyi cam termometreyle ayni degerleri verdigi icin tercih ettim, onunla da devam ettik. ne yazik ki evde olmadigimdan marka veremeyecegim

Ben braun kullanıyorum hiş şaşmıyor hastanede de hep aynı çıkıyor tavsiye ederim. Bunu alana kadar çok ateş ölçer kullandım ama en iyisi bu

Hastanede dijital koltukaltı kullanılıyor. Koltukaltı terli olmamalı. Kulaktan ölçenler kulakta kire denk gelmezse doğru ölçer.

bence hiçbir görevli bir kadının yanındaki çanta sayısını sorgulamaz :)

Macaristan'a girerken kontrole uğrarsan sorabilirler sadece, buradan çıkarken bavul muhteviyat kontrolü yok.

En fazla bavulun aldığı kadar götürürsün.
Faturaları yanında olduğu sürece sıkıntı olmaz.
Çakma olduğu için faturası yok dersen onu bilmiyorum.

kendi kullanimin icin oldugunu karsiya ikna edebilecegin miktar kadar.

bazı cins güvenlik memurları olabiliyor.
havaalanı girişteki güvenlik (pasaport kontroldan önceki) kabine veremeyeceğim büyüklükteki çantamda çakı gördü, bavulu açtırdı, baktı, tamam dedi geçti. yasak bir madde değil rahatlıkla uçağın altına verebileceğim bir şey. ama uyuzluk değil mi. aynı adam, yanında 18 tane sabun olan birini de köşeye çekti napıcan bunları dedi, adam da hediye götürüyorum dedi. ki bunlar havaalanı girişi araması, pasaport sonrası değil tekrar altını çiziyorum. sabuncu adama noldu bilmiyorum ama sana sorarlarsa sen de ucuza buldum hediye götürüyorum, ordaki akrabaların bir sürü çocuğu var falan de.

Havaalani ya da konsoloslukta oy kullanmaniz icin YSK'da adresinizin yurtdisinda gorunmesi gerekir. Bunun icin de yurtdisi adres bildirimi yapmaniz lazim, son gunu bugun olabilir bir arastirin derim.

Adresi yurtdisina aldiktan sonra ister o ulkedeki konsolosluktaki sandiklarda ya da havaalanindaki sandiklarda oy kullanabilirsiniz. Havaalani veya konsoloslukta kullanacaginizi onceden bildirmek zorunda degilsiniz.

işyerinden bi arkadaşım öyle, ana farklı baba farklı konuşuyo çocukla. çocuk 3,5 yaşında ve hala konuşmayı öğrenemedi. belki psikolojik başka sebebi de vardır ama daha konuşmaya yeni başlayan bi çocuğa çift dil öğretmeye kalkmak bence doğru değil.

@animalman peki anne ve baba farkli anadile mi sahip? yoksa baba turk ama ingilizce konusuyor, anne turk ve turkce konusuyor gibi mi?

farklı anadile sahipler. anne boşnakça konuşuyor, baba bildiğin adanalı :D

edit : anne çok iyi türkçe bilmesine rağmen çocuk boşnakça öğrensin die çocukla konuşurken çok türkçe kullanmıyor. kocasıyla genelde aralarında türkçe konuşuyorlar ama.

çift anadil ile çocuk büyütmedim ama çift anadil ile büyüdüm. konuşmayı geç sökmüş değilim.

iki dil birbirine harmanlanıyor,(özellikle bu iki dili konuşan bir çevrede yetişilmiş ise) farkına varmadan x dilindeki dilbilgisi kuralını y dilinde kullanabiliyorsunuz. veya değimler, söyleyişler birbirne geçebiliyor. bazen söylediğinize sadece o iki dili bilen biri anlam verebiliyor. ama zamanla beyin bunu da birbirinden ayırıyor, sadece x dilini bilen ile ne şekilde konuşacağınızı kavrıyorsunuz. (neye anlam verip neye vermeyecekleri zamnala oturuyor.

ilerde farklı bir dil öğrenirken avantajları var kesinlikle.

bulunulan bölgede dillerden biri geçerli değil ise istediğiniz yerde istediğiniz şekilde diğer dilde konuşup anlaşabiliyorsunuz yanınızdakiyle. yaz tatillerinde arada turist ayağına yatıp eğlenmişliğimiz var mesela. :)

başlıca şu anda aklıma gelen bunlar.

son 10 yılda bir sürü gazetede röportajlar araştırmalar falan çıktı bu konuda. kimileri ana dili değilse yapmayın çocuğun ayarlarını bozmayın diyorlar. biraz araştırırsanız baya bi şeyler bulursunuz.
(bkz: google)

almanyada bu anne babalar arasinda cok tartisilan bir konu. En ideal cözüm olarak da anne baba ile türkce, aileden cok görüsülen bir yakin, abi, abla ile almanca konusarak asilmaya calisiliyor. Bazi ailelerde anneyle sirf almanca, baba ile sirf türkce konusuldugu oluyor, ama bunda cocuk anne-baba arasindaki konusmayi duydugu icin bazen kafasi karisabiliyor.

Insan beyni kelime secimini ve düsünce yapisinin bir dilden diger dile gecisini karsisinda konustugu kisi ve ortama göre otamatik yapiyor. Yani cift ana dilli cocuklar kimle konusuyorsa o kisiyle daha önceden konustugu deneyimlere göre o dilde düsünmeye basliyor. Mesela anne ile hep bu zamana kadar türkce konustuysa ane ile konusurken türkce düsünürken, abi ile bu zamana kadar almanca konustuysa abi ile konusurken almanca düsünüyor. Aslinda bunu tek dil ile konusurken biz de yapiyoruz, isyerinde konusurken farkli kelimeler ile konusup farkli kelimeler ile düsünürken, aile ile farkli kelimeler ile düsünüyoruz. Mesela egeli biri köyde yasayan babasiyla konusurken farkinda olmadan ege sivesine geciyor, istanbulda arkadasiyla konusurken farketmeden istanbul sivesi ile konusuyor. Bunun farkinda olmadan yapilmasi isin anahtari, bu aliskanlik da sadece o kisiyle tek bir dil/düsünce yapisi üzerinden konusulmasi ile oluyor.

Iki dilli cocuklarin gec konusmasi kimi zaman gordugumuz bir durumdur. Ancak kesin degildir. Tek dilli cocuklarin da akranlarina gore gec konustuklari gorulmektedir. Ancak "cocuklarin ayarinin bozulmasi" mahalli endiselerdir ve oyle bir durum soz konusu degildir. Avrupa'da milyonlarca cocuk cift dilli olarak buyumektedir, Isvicre'de ornegin ve Isvicrelilerin zihinsel bir sorunlari olduguna dair bir olgu bulunmamaktadir. Daha fazla bilgi icin Noam Chomsky'nin Universal Grammar ve dil edinim kitaplarini okuyabilirsiniz.

çift anadille yetişmek sayılır mı bilmem ama. ben 6 yaşına kadar kürtçe konuştum, türkçe bilmiyordum. okula başlayınca türkçe öğrendim. sayılır mı?

ben ingilizce hazırlık okurken azeri arkadaşım vardı öyle. evde sadece azerice konuşmuşlar televizyonda da hep ingilizce izletmişler. Çocuk televizyondan ingilizce öğrenmiş aksanına felan hayrandık tvden dil mi öğrenilir diye çok şaşırmıştık. benim de hep aklımdadır bu durum.
her ne olursa olsun eğer X kişisi o çocukla başka dilde konuşuyorsa örneğin ingilizce olsun X hep ingilizce konuşmak zorunda onunla ki çocuk farkı ayırt edebilsin. Diğer türlü çocuğun da kafası karışıyor iki dili de öğrenemiyor.

@cilekli

Iki dili de ogrenemiyor diye bir durum olmaz. Kaynak gosterebilecek misin? Cocugun zeka seviyesinde anormali yoksa dili istemsizce edinir. Biri zayif kalir o ayri. Ama dil ogrenemiyor kadar sacma bir yorum duymamistim.

Soruyu sormaktaki amacim aslinda cocugun kafasi karisir mi, karismaz mi, ogrenir mi ogrenmez mi gibi kaygilardan ziyade cocugun genel yapisi, ne bileyim cift anadilli olmanin gunluk hayatina etkileri, daha girisken - daha cekingen ya da daha pratik zekali - durgun gibi etkileri olup olmadigini deneyimlemis kisilerden ogrenmekti. Bu konuda pek cok yazi okudum ve okduklarima gore cift ya da daha cok anadilli olmanin bu tur etkileri olmadigi bilgisini edindim ancak yine de bu konuda deneyim ya da bilgisi olanlar varsa bilgi almak istedim. Bunun yaninda elbette gec-erken konusma, konusmadaki akicilik vs. konulari da merak ediyorum, dogrudan sahit olmus kisilerden ogrenmek istedim. Biz cocugumuzu cift anadilli yetistiriyoruz, henuz birkac kelime disinda konusmuyor ufaklik ancak her iki dilde de her seyi anliyor, nasil bir netice alacagimizi acayip merak ediyorum.

kuzenim almanya' da yaşıyor, 2 yaşında çocuğu var çocukla hep türkçe konuştuklarını, kreşe başlayınca orada zaten almanca konuşulacağı için çocuğun yanında almanca konuşmadıklarını söyledi. peki herkes bu şekilde mi yapıyor? diye sordum, genelde bu şekilde yapıldığını söyledi.

@çilekli pasta, dediğin gibi bir durum geçerli değil. ailede çevremde kim varsa doğduğum günden beri ermenice ve türkçe karışık konuştular.
evin içinde ağırlıklı ermenice konuşuluyordu ama dışarıda türkçe. yani x kişisi sadece y diliyle konuşmalı gibi bir durum kesinlikle yok.

(hani tek başıma olsam eyvallah ama çevremdeki yüzlerce kişi de aynı şekilde bu dilleri öğrenmiş kişiler.)

@nwnd arastirmalarima gore x kisisi illa y dilini konusacak diye bir sey olmasa da, eger anne ve baba cocukla konusurken sadece kendi dilini konusuyor ise bu durum cocugun hem daha hizli hem de aksansiz ogrenmesini sagliyor. Belki ustteki cevapta bu kastedilmistir.

@kartonpiyer, birebir sadece 2 anadil ile büyümüş olamamla bağdaştırdığım herhangi bir özelliğim yok. benim açımdan dil ve kültürel zenginlik ayrıca üstüne öğrendiğim dilleri kategorize etmemi kolaylaştırdı. lakin çift anadil ile büyüyüp yabancı dil konusunda pek de başarılı olmayan insanlar tanıdım. şöyle bir çevreme baktığımda çift anadilden gelen ortak karakteristik bir özellik göremiyorum.
şöyle bir durum olabilir 2. anadili dünyada daha geçerli bir dil ise erken yaşta bunu öğrenmesi ve ancak doğru yerlerde kullanıp araştırma yönünü geliştirmesi bilgi ile birlikte kendine güven olarak geri dönüş yapabilir.

Michael Erard'ın babel no more kitabına göz atabilirsin o da genel olarak ortak bir sonuca varamıyor dil konusunda.

@kartonpiyer, ne yaparsan yap başta aksan oluyor. çünkü öğrendiğin kişiler de aksanlı konuşuyor. lise çağında ermeni okulundan çıkıp türk öğrenci çoğunlukta bir liseye gidene kadar türkçem aksanlıydı. sonra düzeldi. evde genellikle ermenice konuşulmasından ve onların da türkçesinin aksanlı olmasındandı bu. ama dediğim gibi annem olsun babam olsun ikisi de iki dilde de konuşurdular konuşuyorlar. bir zaman sonra dil ayrımı kalmıyor zaten. farkına varmadan otomatik gelişiyor ve o iki dili bir dilmiş gibi hissedebiliyorsun. yani annene 2 dk evel türkçe seslenirken birden bire ermenice konuşmaya başlayabiliyorsun ve bunu otomatik bir şekilde fark etmeden yapıyorsun. gibi gibi.

asıl mantık hangi dili daha az duyacaksa çevresinde onu evin içinde daha çok kullanmak. türkiyede yaşayan biri 7/24 türkçe her taraftan duyacağı için ev içinde 2.anadili konuşup türkçe ile dengelemek en mantıklı çözüm.

kafama dank eden bir fark var, ben çift anadilli ailede çiftanadilli büyüdüm. sizin durumda 2.öğretilen dil birinizden birinin ana dili mi? yoksa ikinizin de yabancı dili çocuğa anadil olarak mı öğretiliyor?

Baba turk, anne amerikan ama avusturya'da (almanca) yasayan tanidigim bir aile var.
cocuklar mukemmel derecede ingilizce ve almanca biliyorlar. Anne ingilizce, baba turkce konusuyor. Ama baba doktor oldugu icin nobetler vs cok daha az goruyor cocuklari. O yuzden cocuklar turkce anliyorlar ama cok az konusabiliyorlar.

Ikisi de cok girisken, arkadas canlisi cocuklar ama cift dillilikten ziyade cocugu oyle yetistirmeyle alakasi var diye dusunuyorum. Bir de biraz tembellik oluyor mesela, turkce konusmak istemediklerinde hemen ingilizce ya da almancaya donuyorlar filan.

Anne Fransız, baba Alman olan arkadaşım vardı, annesi doğumundan itibaren sadece Fransızca konuşmuş ve hala Fransızca konuşuyor sadece kendi eşiyle Almanca konuşuyor onun dışında çocuklarla sürekli Fransızca konuşuyor,çocuklar da anneyle Fransızca konuşuyor babayla Almanca :D Baba sadece Almanca konuşuyor. Bilungaller tam tersine daha zeki oluyor ve öğrenmeye yatkın oluyorlar, kendisi ana dili gibi Fransızca ve Almanca biliyordu bir de İngilizcesi vardı, pazartesi gel başla cinsinden.

@nwnd ben cocukla anadilim olan Turkce konusuyorum, esim kendi anadili olan Rusca konusuyor. Esim Turkce biliyor, ben Rusca biliyorum ancak daha rahat anlastigimiz icin bastan beri birbirimizle Ingilizce konusuyoruz. Ikimizin de anadilinde aksan olmadigi icin cocugun aksansizca iki dili de konusmasini umuyoruz ki, okudugum kaynaklar da bu yonde, zaten aksan konusunda yorum yapan diger arkadaslar da benzer yorumlar yapmislar. Aradan acaba Ingilizceyi de kapacak mi diye de merak ediyorum aslinda. Bakalim netice nasil olacak:)

Sizin anne-babanizin Turkcesinde aksan oldugu icin muhtemelen sizde de aksan olmustur bir sure, sonra anadili Turkce olanlarla iletisiminiz arttikca kaybolmus anlasilan. Bizim ufaklik, Turkceyi benden, ailemden ve televizyondan duydugu icin aksani olmayacak saniyorum. Hakkaten sonucu merakla bekliyorum

@neferkitty tam da bizim cabaladigimiz seyi becermisler onlar.

Kartonpiyer aksan konusu aynen dediğiniz gibi, ben ama anne ile tek bir dil baba ile tek bir dil konuşması gerekir yoksa kafası karışır bakış açısına katılmıyorum.. Yeri geldiğinde siz de çocukla rusça beya annesi türkçe konuşabilir veya siz aranızda bu dillerden ikisiyle konuşmanız çocukta karmaşa yaratmaz.
İngilizceyi de sizlerin aksanı ile mutlaka kapacaktır ama eğer arada onla da ingilizce konuşursanız kalıcı olur. Annem ile teyzem aralarında fransızca konuşurlardı arada ama bizle hiç konuşmadılar. Kulak aşinalık kazandı küçükken ama ben bizzat oturup öğrenene kadar fransızcayla olan bağ sadece kulak aşinalığıydı.
Bence çocukla da ingilizce konuşun arada çünkü türkçe ve rusçayı söktükten sonra ingilizceyi devreye sokarsanız çocuk kolaya kaçıp size türkçe veya rusça yanıt verecektir.
Belli bir süre diller arası kafası ufak da olsa karışaın veya dilbilgisi hataları olsun onları büyüdüğünde okudukça yazdıkça vs zaten kapatacak.

biz 3 dili yetiştiriyoruz şimdi ama 2.5 aylık bebe. sonuçları bikaç seneye yazarım :D

bi yakınımızın bebesi de 3 dilli büyüdü. anne polonyalı baba türk. anne lehçe konuştu baba ingilizce, etraftan da türkçeyi öğrendi. 4 yaşında 3 dilde de sıkıntısı yok süper konuşuyo

bu tarz yetiştirilen çocuklar geç konuşmaya başlıyor, onu biliyoruz. aynı zamanda 4 yaşa kadar öğrenilen dillerin beynin "ana dil" kısmında öğrenildiğini, "yabancı dil" kısmının ise farklı olduğunu da biliyoruz.

30lu yaslarin basinda daha uygun olur diye dusunuyorum.

Henüz böyle bir şey demedim biri için. ondan kelli karar da vermedim.

geniş omuz, kuvvetli bacak ve kollar, dar kalça, geniş göğüs kafesi, fazla büyük olmayan meme gibi teknik özelliklere dikkat ediyorum. hatta böyle birisiyle evlendim de bi defa.

16 yaşımda karar verdim. ben evlenmeliyim dedim yani.
tamam bu benim hayatımın eşi demem için bişey olmadı sadece baktım yani duruşu gülüşü bazı olaylar karşısındaki davranışlarına filan dikkat ederim. bi de diğer insanlarla olan ilişkileri önemli. bazı şeyleri sürekli eşime söyleyip durmak istemem mesela. onun zaten o şekilde davranmasını isterim. bi de mahalle muhtarından çok tanınan bi eşim olmasını istemem şahsen. arkadaşlık sosyal çevre önemli ama her önüne gelenle samimi oluyorsa itici bulurum. kanka ayağı göt ayağıdır çünkü. bana göre yani. bi de sigara içiyosa direkt elerim. böyle böyle karar veriyorum. şu ana kadar evlenemedim yani.

vay bee...

24 yaşında evlendim, niye evlendim bilmiyorum hiç düşünmedim ama eşim iyi dürüst birisi. anne figürüne yakışıyordu çok güzeldi, evlendik pek mantık aramamak lazım.

şu hareketi yapan
data3.whicdn.com
hatunun babası yüzbin başlık istesin bulur buluşturur evlenirim. 10 sn düşünmem.

30 yaşımda karar verdim. Ve eşimle ilk yada ikinci buluşmamızda demiştim ki "ben senle takılmayacağım. 1 yıla kalmaz evleneceğiz" Kalmadı evlendik de :)

Neler oldu, geçmişimdeki 5 ilişkiden yaşadığım öğrenmelerden hareketle dedim ki "evet, işte budur!"
Nasıl karar verdim? Yukarıda dediğim gibi..

evlilik pişmanlıktır. üstün atletik özellikleri, mutlak müzik kulağı, olağandışı matematik yeteneği vb özellikleri olan insanlarla çocuk yapmak için falan evlenilebilir ama vasat biriyle sırf eli yüzü düzgün ve yaklaşık aynı sosyal sınıflarda geliyorsun diye evlenirsen, pişman olacak ve bu duruma rasyonalize etmeye çalışarak ömrünü tüketeceksin.

ben öz evladının suratına tiksintiyle bakan baba gördüm, civelek bi karı sesine anında irkilen 2-3 çocuklu mutsuz tatminsiz ama kuyruğu dik heriflerle dolu memleket. özellikle yaptıkları çocuk tipsiz ve salak bir şey olduğunda pekişiyor o kaybetmiş ruh halleri.

32 yasindaydim. bilimsel acidan bakarsak noronlar bir sekilde koku, davranis, sekil itibariyle karsinizdakinin genetik olarak evlenmek icin en uygun aday oldugunu size soyluyor, biz buna duygusal yaklasip ask diyoruz :)

34 yaşındayım ve bekarım.
Daha yeni yeni "artık evlenmeliyim" diyorum.

şu yaşımda evlenicem diye karar vermedim hiçbir zaman. eşim benimle aynı yaş grubunda olsaydı daha geç evlenebilirdik belki. o bana evleneceğim kişi sensin dedi, ben de ona uydum. eğer bir erkekte olmasını istediğim özellikleri yazsaydım eşim hepsini taşıyor olurdu ama tabii evlilik bundan ibaret değil. nasıl karar verdim bilmiyorum, evlenmeden önce çok endişelerim vardı. her şey beklediğim gibi gitmedi başlarda fakat şu an yaptığım evlilikten çok mutluyum.

@acediac ben evlilik icin de gecerli oldugunu dusunuyorum. insan evlenmek istedigi kisiyi hissediyor, seks yapmak icin istek uyandiran sinyallerden farkl oldugunu dusunuyorum bunun. dogrudur, o da benzer bicimde hissediliyordur ancak ayni olmadigini dusunuyorum, ben oyle hissettim

bütün arkadaşların evlenmeye başladığında sende düşünmeye başlıyorsun,vakit geçirebileceğin kimse kalmıyor ve tamamen yalnızlıktan evliliği düşünmeye başlıyorsun,bu da 30 lu yaşlara tekabül ediyor...bence

güzel yapar ve elbette güzel pazarlarsanız her şey satılır. reçel de.

satilmaz recel falan hic oyle islere girismeyin basiniza is alirsiniz, riskli is gida isi. islek bi yerde toka satin, ciddiyim.

satılmaz. hiç bir sertifikası, markası bilmemnesi olmayan, içeriğini bilmediğim(emin olmadığım) bir şey almam.

internetten anlamayan cahil insanlardan tanıyorsan aliexpress veya benzeri sitelerden saçma sapan seyler al onlara kakala. sınıftan bir arkadaşım 20 cent'e aldığı takıları 10-15TL'ye satıyordu.

okula yakin yerdeufak kofteci

Bez canta yapin :)

Bez çanta +1

Et yagsiz bir et turu olabilir ve marine edilmesi gerekebilir. Sut, yag, tuz ve baharatlarla en az yarim saat (olursa daha da fazla) buzdolabinda marine edersseniz yumus yumus olurlar.

ozellikle sirt eti isteyin kasaptan

süt kırmızı et marinasyonunda kullanılıyo mu ya? ben tavukda ve sadece fırına vereceksem kullanıyorum sütü. yöntemin doğru ama marinasyon şart. hiç olmazsa biraz zeytinyağı ve baharatla buzdolabinda en az yarım saat beklet. ben tercihen bir domates rendesi, soğan ve bi kaç diş de koyuyorum marine ederken. takıl zevkine göre.

Ben de genelde tavukta kullaniyordum. Gecen gun kusbasinda denedim, fena olmadi. Ama risk almamak istenirse sutu tavukta kullanmaya devam.

Süt kullanılabilir evet. Ama yarım saatlik marinasyonun bir işe yaradığına ben inanmıyorum. En az 4-5 saat bekletilirse etkili olacağı kanısındayım. Genelde işten çıkıp eve gelirken ne yapacağıma karar verdiğim için de marine etmeden yapıyorum.

ben daha degisik yapıyorum, pambık gibi oluyor hemide dediklerinin tam tersiynen.

-oda sıcaklıgına gelmesiyle alakalı bi derdim yok. dolaptan cıkar koy. posetten cıkar koy. farketmiyor benim icin.
-tavayı gavur damı gibi yakıp yunan atesi gibi kızmıs yagın icine cosss diye atmıyorum kesinlikle. davaynan beraber koyuyorum enn kısık ateşe, sıfır yağ, sıfır su ile. ağır ağır suyunu salana kadar kendi haline bırakıyorum saldıgı suyu geri çekene dek. suyu cekmeye durdugunda veriyorum ölçüme göre yağı. bu esnada kullanacagim baharatı ekliyorum.
-atesin harını yükseltip bir-iki cevirdikten sonra cok az su koyuyorum ardından atesi tekrar düşürüyorum.
tuz en son tabi.
bir de böyle dene.

ayrıca sotelik, kavurmalık(düdüklüde pişirmeyeceksen) et alırken, kol, kürek, incik, gerdan, nuar ve kontrnuar olmamasina dikkat et. garanti olsun yumusak olsun sırt alayım dersen kontrafile olmamasina dikkat et. bonfileyi piç etme sote icin, hem yavan olur hem fazla ateşe gelmez o. antrikot olabilir.

kasabından but kısmından isteyecegin parcalar ise tranc ve yumurta. yumurta en ideal tarafı.(yumurta diyince yumurtalık gelmesin akliniza, dana budunun trancın arka\üstünde kalan kısmı o)

ayrıca eti alırken cok kırmızı olmamasina dikkat et. pembeye çalsın etin rengi. cok kırmızı bazen albenili geliyor ancak esmer et denir ona, sakız gibi çiğner durursun. etin dana olması da önemli, sığır eti cok sert olur.

Sert oluyosa, pisene kadar duduklude bekle, sonra kizart vs. Eti kimden aliyosunuz? Hep ayni yer mi? Oyleyse ona da soyleyin, ona uygun bir et verir size. Ben de senin dedigin gibi yapiyorum ve guzel oluyor gayet ama ben duduklude pisiriyorum

her şey bittikten sonra sıcak su koyup pişirmek icabediyor, diğer bir seçenek de koyun eti ile yapmak

süt + soğan suyu ve zeytinyağı ile terbiye ediyorsun eti yumuşacık olması için. ama onu yapmasan bile, kısık ateşte 2 saaat kadar pişirmen gerekiyor ağzı kapalı şekilde. o zaman yumuşacık, lokum gibi oluyor ama pişme süresi önemli.

İki saat pişen sote mi olur hiç.

evet araç için yurtdışı cıkış pulu alıp ayrıca uluslararası sigorta yaptırmanız gerekiyo

gyne yardımcı olabilir, bir sor derim.
(bkz: #44290456)

eskiden triptik vardi artik yok mu yahu? triptik in kalkip kalmadigini ogenin bana kalirsa. yesil pasaport size ait araciniza degil tabi :)

bence tik önemli. silerim vallahi cevabımı

yani mesela aldığın tik üç ay sonra bozuldu, hemen geliyosun yeni tikini alıyosun. tabi orası otogar olmamış ise

En az tik garantisi nedir yahu diye sormak kadar gereksiz bir hareket.

no offence.

Tikinizi tikeyim de herkes rahatlasın!

yeni kanun çıktı duyuru sahibi tik garantisi sağlamak zorunda

az önce o başlığa yorum yaptım ve şimdi anladım ne demek istediğini. herhalde farklı birşey kastediyor sandım.

kafayi tikle bozmus kisiler var onlari kacirmak istemiyorlar,
hayir tik sayisi paraya cevriliyorda haber mi vermiyorsunuz

ismi tuleyman olanlar icin bir eglence bence

Gaziantep'te yemek yenebilecek bir saat ise yenebilecek her yer acik olur. Orada bir inanis vardir, ramazanda bir sahurda ciger yiyen ciger acisi gormez diye. o nedenle bol bol her kosede cigercileri mangal yaparken gorebilirsiniz

27 ocakbaşı

kesinlikle 27 ocakbaşı değil tabiki..
geldin mi bilmiyorum ama..
kartonpiyer in dediği gibi yemek yenilecek bir zaman var ise açık yüzlerce mekan vardır. ama dediklerini hepsi için ayrı mekanları tavsiye ederim. iftar için çulcuoğluna git.. imam çağdaş diyenlere inanma.

nargileyi falan kale çevresinde anlarda yayıla yayıla yapabilirsin. sahur için kale civarında inci kasabına git. mahşeri kalabalığı görüp burada bana sıra gelir mi demezsen orada kebabın tepesine vurulabilir.

gaziantep'te aç kalmazsın. iftara çulcuoğlu +1. nargile içeceksen bakırcılar çarşısının içinden giriliyor, tütün hanına git.

evet

yemeyin.
2-3 haftada mide ağrısı çekersiniz değmez.

kesinlikle

Bozulmuştur sakın yeme.

at cöpe gitsin, gebercen ...
bim de 8 liraya nefis pastalar var, degmez...

e yani.

umut fakirin ekmegidir :(

ekmek bulamıyorsan paste ye:)

bence yeme ama olur da yersen neticeyi yaz, tabi yazabilirsen :)

sinyal bozucu cihaz kullanılmış olmasın ?

belki. ama sinyal bozucuyla filan takilan adam profesyonel olmali, araci calmamis.

gecmis olsun. sırf bu yuzden 50 liralık piranha navigasyon kullanıyorum.

sinyal bozucu ile çalışan adam yine de arabayı çalamaz. zira immobilizer var. aracın beynini değiştirecek ki istediği anahtarla çalıştırabilsin. ancak sinyal engelleme yani jammer çok basit. bir kere alıp yüzlerce kez kullanıyorlar neticede. yani jammer kullanmışlar belli ki. ablan da kilitlerken dönüp aracın ışıklarının yanışını görmekle ilgilenmiyorsa çok kolay olmuştur.

Ayrıca araba çalmak riskli iş. Navigasyon cihazı ise çok daha temiz.

Kapatıyorum , açık olanları da çaprazımdaysa filan ispitliyorum, yanımdaysa uyarıyorum.(yanımdakini ispitlemiyorum tüm uçuş onun tribini suratını çekemem afsdagad)

30 yaşında eşşek kadar adam o hale düşürmesin kendisini bi zahmet, kapatın diyorlarsa kapatılsın, türk mantığındaki gevşek insanlara uyuz oluyorum bu yüzden.


Bir de hostesten uyari yiyince " benimki ucus modunda?!!!" Diye atar yapan mallar var onlar yilin dahisi odulu filan vermek lazim. Kulakligi cikarsa anonsu duyar en azindan.

kapatırım da aslında kapatılmasına pek gerek yok sanırım. kabin ekibinin hep telefonları açık.
geçen yanımdaki çocuk uçak kalkıp inene kadar mesajlaştı foto çekip yolladı falan, ispiyonlamadım. öyle gittik.

ben uçağa binmeden uçuş moduna alıp kapatıyorum, kalktıktan sonra açıp müzik dinliyorum. İnişe hazırlanıyoruz dediklerinde kapatıyorum, sonrası malum.

Normalde uçuş modunda olduğu sürece sıkıntı değil diye biliyorum ama yine de kapatıyorum ben. baya açık dediğiniz mesajlaşıyorsa falan sıkıntı uyarmak lazım, gerçi o bile etkilemeyebiliyor galiba ama ne gerek var 3-5 saat bakmayıversin insanlar yahu. Bir pilot forumunda bi tartışma vardı birkaç alet arızalanmış doğru göstermiyormuş, pilot hostesi çağırıp telefon kontrolü yapmasını istemiş 4-5 kişininki açık çıkmış falan öyle bişey okumuştum bi ara. Dikkat etmeyen de vardır yani ama edilmeli.

Müzik dinlemeden yolculuk mu geçer?

uçak kalkıp/inerken kapayan, uçak modundan da çıkarmayan birisi olarak ben uçakların açık olan bir iki ya da beş telefonla düşürülebileceğine inanmıyorum. teröristler niye o zaman uçak kaçıracağı zaman o kadar kassın ki?

bir sey yapmiyorum.

@reavelyn super mantık böyle devam
birincisi zarar vereceği kesin değil, sadece zarar verme ihtimali var. yoksa illa bir kaç salak açık bırakıyor her seferinde uçak düşerdi.
ikincisi bu aletler uçağı düşürmüyor zaten. Kimi elektronik sistemlerin yanlış göstermesine sebep olabiliyor yaydıkları dalgalar yüzünden, bu da normalde çok sıkıntı olmasa da iniş ve kalkış gibi uçuşun en kritik anlarında kazaya yol açabilir bu yüzden tehlikeli.

eskiden tüm otobüslerde de telefon yasaktı. şoförler epey yaygara çıkarıyordu. üstelik otobüsler mercedes 303 falan yani. sanıyorum önümüzdeki 3-5 senelik süreçte bu sıkıntı olmaktan çıkacak. ancak ben de her seferinde kapatıyorum.