para verip gidecekseniz belki. sınır zaten 2.00 değil mi?

hiç bilmiyorum kaç.

ille paralı mı okumak gerek?

Tezsiz için sıkıntı yok. Özellerde falan kontenjanlar boş bile kalabiliyor üniversite ve bölüme göre.

3.00 tezli yüksek lisans için alt sınır.

ozellerde derken? avrupada istisnalar haricinde tum okullar devlet okuludur. kanada, avusturalya vs. de ayni sekilde...

okulun sayfasinda yazar kac ortalama istedikleri. ama 2.25'le burs bulamazsin okuldan o net.

2.25'i bir donem uzatip 2.5'e cekebileceksen ben uzatirdim okulu. cunku gerekli oluyor sonra ortalama.

2.58 e kadar gördüm ülke fransa/burssuz.

çok kararsızım değecek mi emin olamıyorum oysa ki. bunu nasıl yapsam bilmiyorum okuldan birilerine mi sormalı napmalı

2,25 itü için zorluyorum aslında ama, bi dönem uzatıp yükselebilirgibi ama üf valla sıkıldım ya.


bu sefer bölümün bana gelişi 6.5 yıl olacak:S

eğer parayla yapacaksan 2.1 falan yetiyor. Tabi çok iyi okullar için değil. Ortalama okullar 2.5 civarı sağlam okullar özel bir durum olmadıkça 2.8'in altını almazlar.

master kabulu denen sey
-senin mezun oldugun bolum
-mezun oldugun oklunun reputasyonu
-ingilizce, gre, falan filan skorun
-hangi alan derslerini aldigin
-bu alan derslerindeki basarin
-bu alan derslerinin basvurdugun programa uyumu
-motivasyon mektubu
-referanslar (bazi okullar istemez, genel olarak super onemli degil bence)
-basvurdugun okulun gordugu talep, parali veya ucretsiz olusu
-kader kismet
-not ortalamasi

gibi seylere gore belli olur. Not ortalamasi tek kriter degil yani. ayrica her programin sayfasinda su kadar not ortalamasi istiyoruz diye yazar (bazilarinda hic yazmaz, bu demektir ki not ortalamasi siniri olmadan basvurabilirsin).

Dolayisiyla arastirmak ve yukaridaki tum noktalara dikkat etmek gerek.

Yurtdışı derken 200 kadar ülke var. Azerbaycan'da falan rahatça yapabilirsin ama Avrupa'da, Amerika'da, Kanada'da işin zor bence.

sen bu oyunu yükleyecek, verecek 100 dolar daha.

"50 vereyim çocuklar sevinsin hem senin işin görülsün" desek ?

:/

Ignore yap devam et bence. En fazla ne kaybedersinki?

rusça bilmeden söyleyebilirim ki, indirdiğiniz arşiv bozulmuş. dosyaları açarken hata veriyor. hata veren partı veya tamamını tekrar indirmeniz gerekiyor.

ayrıca aklınızda bulunsun, d diskiniz veya bağlı olduğu diskte bad sector var. yani dosyaların bozulması bundan dolayı.

dosya yok diyor. dosyayı bul yada bırak bu işleri hafız diyor.

... adlı dosya yok. *.* adlı dosya da neyse artık.

cevaplar için teşekkürler.

@new day, maalesef ignore deyince çözülmüyor iş hocam

@cetoxim, yüreğime indireceksiniz üstad :/ daha neredeyse 40'ı çıkmamış hard diskte bad sektör neyimle kim uğraşacak yav. hadi 17gb felan yeniden indirelim tamam da bad sector ? yoo dostum yooo :/

@kallesnikof, daha da hırs yaptım binicem üstüne vurucam kırbacı !!

@yollar, o dosya neymiş bilemedim. bildiğin oyun dosyaları işte ama 40 tane problem çıkıyor vallahi bezdim yav. her neyse.

alayınızı saygıyla selamlıyorum ^_^

repack oyun veya program indirmemek için milyarlarca neden varken, insanlar hala repack indirmeye devam ediyor :)

Kopya'dan ceza alırsa en fazla yapabileceği şey lisanstan mezun olmak olur. Yüksek lisansa, doktoraya kabul etmezler. Lisans'tan mezun olurken de onur belgesi falan alamazsın.

Tabii kısa dönem için konuşursak, dersten de kalacak direk.

En kötüsü uzaklaştırma alır.(Kopya çektiği ders alan dersiyse uzaklaştırma alır gibi).Ama görevliye keşke ısrar etseydi de arkadaşınız dekanlığa bildirilmeseydi..Hatta hala şansı varsa mutlaka gitsin konuşsun.

Yarim donem uzaklastirma alir.

Bizim her sinav kagidinin ustunde yazar yok'un bilmemne maddesine gore kopya cekmek, tesebbus etmek, yardim etmek en az yarim donem uzkalastirma cezasi bla bla

Ne şekilde yakalandığı önemli. Yerine başkasını mı sokmuş? Sıraya mı yazmış? Küçük kağıtlardan mı kopya çekiyormuş? Kitap defter mi açmış? Başkasına mı bakmış?

@drako en iyi ihtimalle ne olur? ilk vukuatı diye uyarıyla geçiştirilebilir mi?
henüz bildirip bildirmediğini bilmiyoruz zaten. tekrar arayayım da bir ısrar etsin.

Asistan da ne manyakmış...

Valla ben arkadaştan kopya çekerken yakalandım. Asistana baya bi dil döktüm, ağladım vs :D İkimizin de notu düşük geldi. Ben sınırdan geçtim, kızın AA gelecek notunu BA mı BB mi ne yaptılar... Hocalarla filan konuşsun, acındırsın kendini (eğer güvenilirliği varsa tabii)

@asethuan kağıt hazırlamış oradan çekiyormuş, o kağıdı yakalamış asistan. sonradan yanına gitmiş bizimki de hak yiyorsan falan diye asabi konuşmuş asistan, vereceğim demiş.

asistan hocaya vermiş. bizimki hocayla da konuşmuş, çok sinirliydi dedi. yakalanmışsın, disipline sevk etmezsem ben zan altında kalırım. kopya hazırlayana kadar çalışsaymışsın demiş. yarın şansını deneyecek tekrardan. yüksek yapamama mezvuunu duyunca ağlamalıklı oldu zaten.

teşekkürler herkese.

şimdi iş asistanda bitiyor.

asistan dekanlığa verirse soruşturma açılır. iş resmiye bineceğinden durum zorlaşır. arkadaşın durumu yüksek öğretim disiplin yönetmeliğine göre şu:

Yükseköğretim kurumundan bir yarıyıl için uzaklaştırma cezasını gerektiren disiplin suçları
MADDE 7 - (1) Yükseköğretim kurumundan bir yarıyıl için uzaklaştırma cezasını gerektiren eylemler şunlardır;
(...)
e) Sınavlarda kopya çekmek veya çektirmek,

bu yönetmeliğe göre soruşturmayı, fakülte yönetim kurulu tarafından görevlendirilecek başka bir soruşturmacı yapar. muhtemelen kıdemli bir asistan, dr. ya da yard. doç olur. ve verilecek cezayı fakülte yönetim kuruluna önerir. maalesef soruşturmacının burda nasıl bir tip olduğu pek önem taşımaz. zira ceza vermeme gibi bir durum genelde söz konusu olmaz zira yönetmelikte durum açıktır. ancak genelde soruşturmayı yürüten soruşturmacı soruşturulan kişinin iyi haline, pişmanlığına vs göre ilgili maddenin bir altından ceza verilmesini teklif eder. yönetim kurulu bunu kabul edebilir. etmeyedebilir. dolayısıyla eğer soruşturma açılırsa arkadaşınız %50 bir yarı yıl uzaklaştırılır. %50 bir haftadan bir aya kadar uzaklaştırılır.

bence asistanla gidip konuşsun. kapısında yatsın. bokunu yiyim götünü yiyim ayağı çeksin.

kimse de asistana kızmasın. adamın işi orada kopya çektirmemek. ne yapacaktı yani göz mü yumacaktı? bir de üstüne gidip efelenmiş. bence hata etmiş. siciline işler. cahillik etmesin.

@asethuan yok ne efelenmesi, asistan asabiymiş o an dedim. bizimkinin herhangi bir çıkışı yok.

Hoca biraz korkutmuş bence. Hocayla konuşsun. Ağlasın. Hocam ben bir cahillik ettim, eylemlerimin sonucunu bilemedim. Çok pişmanım. lütfen beni dersten bırakın vs. desin. Hatta ödev yapayım, proje yapayım, daha çok şey yapayım lütfen diye ağlasın. Hoca dekanlığa verirse soruşturma açılır yukarıda dediğim gibi.

Hazırlanan kopyalar küçük kağıt mı yoksa çalışma kağıdı gibi mi? Ben kopya hazırlamadım, çalışırken özet çıkardım denebilecek biçimde mi? yoksa bildiğin alenen küçük kopyalar mı?

Eğer çalışma kağıdı gibiyse hocaya "hocam kopya değil çalışma kağıdı ama sınavda bir soruyu bilemeyince panik oldum. sadece bir şey aklıma gelmedi ona bakıyordum. çok pişmanım vs" diyebilir. ama eğer küçük kopya gibiyse bilemedim tabi...

neyse inşallah tasasız hallolur. soruşturma açılırsa da ucunda ölüm yok. kalan dönemlerini çok daha üstün bir performansla tamamlaması, çok başarılı olması gerekir.

bir müsibet bin nasihatten yeğdir. her işte de bir hayır vardır.

Asistanın tek başına tutanak tutma yetkisi yok. Gidip dersin hocasıyla yada bölüm başkanı ile konuşsun. Bir eşeklik yaptığını söyleyip özür dilesin ve dersten normal bir şekilde kalma şeklinde bir cezanın yeteceğini söylesin. eğer tutanağı bölüm başkanı yada dersin hocası imzalarsa o zaman dönemlik uzaklaştırma alır ki bu da okulu artılaması demektir. ve her daim karşısına çıkar bu. çünkü sicile işlenir.

@husule getiren sorumun alt metninde asistana/hocaya giydirme yoktu bunu da belirteyim bir köşede dursun. kopya çekenler olarak bunun doğruluğunu savunmuyoruz zaten. madem böyle bir olay yaşandı bundan en az hasarla nasıl çıkarıza bakıyoruz. bana söylememişsiniz ama yine de durumu netleştireyim.

etik konusunda neden bu kadar kötü bizim insanımız ya! bu adam/kadın mühendis olacak, proje altına imza atacak değil mi?

amerikalı (abd) bir hocamız vardı, bizim orada sınavlarda gözetmen olmaz, burada 5 dakika dışarı çıksak neler dönüyor derdi. bizim eksiğimizi görmüş olacak ki dersle alakasız etik konusunda ödevler verip grupça tartıştırır, çıktılarını raporlattırırdı.

neyse üniversite eğitimi sadece termodinamik, statik değil, umarım arkadaşınız ve olaya şahit olanlar ders çıkarmıştır bu durumdan (bunun için de ceza alması gerektiğini düşünüyorum).

neyse, sorunuzun cevabı uzaklaştırma. benzer bir durumda 1 dönem uzaklaştırılmıştı bir arkadaş.

kopya çekipde ondan sonra ama beni yakaladılar diye ağlayanları anlamıyorumi ceza alabileceğini bilmiyor muydu bu arkadaş? hoca yakalanmasaydı bilmemkimin dersine ne kopya çektim görmedi salak asistan diye hava atan ama asistanın ters tarafına gelince "omo bon koç tono dors aluyomrum" diye ağlayanları görerek geçti yıllarım.
şimdi ilk taşı günahsız olanımız atsın ben çektim mi bende çektim, kağıt hazırlamasamda en çok unuttuğum formülü tirnağıma yazdım, ama bunu yaparken aldığım riskin farkındaydım.
hocanın ve asistanın kararlılığına göre 6 ay uzaklaştırma alır, ilk vukuat diye olayı sirin göstermeye çalışmasın asistan kim bilir kaç kez göz yumdu sonuncuda patladı.

Dekanlık önce soruşturmacı atar.
Soruşturmacı ceza önerir. Genelde bir dönem ya da bir ay uzaklaştırma.
Bu öneri daha sonradan fakülte disiplin kuruluna gelir. Orada da genelde bir ay uzaklaştırma verilir (Ceza, yönetim tarafından yaz tatiline denk getirilmeye çalışılır ki öğrenci okulu uzatmasın).
Görüldüğü üzere, bulunduğum fakülte için konuşuyorum, tamamıyla öğrenci dostu bir sistem. Tabi ki caydırıcılığı yok. Çatır çatır kopya çekiliyor, hafif ceza olduğu için riske giriliyor. Uzaklaştırmayı geçtim ama cezanın dosyaya işlenmesi ve hayat boyu peşinizden gelmesi çok daha büyük bir ceza.

tavayı ısıt, kıyma az yağlı ise tavayı çok az yağla (kağıt havlu ile sürerek)

at üstüne köfteleri. ilk tarafı 5 dk, sonrakini 3 dakika pişir.

fırında iyi olmaz bence screamshot +1
yağda kızartma ama tavayı hafifçe yağla

Annem yağsız tavada yapıyor. köftenin kendi yağı vardır zaten

pişer tabii. yağda kızarmış gibi olmasa da pişer. eğer turbo fırın ise önce fanını açmadan pişmesini sağlayıp en son fanını açıp (ya da varsa ızgara fonksiyonunu) üst kısmının iyice kızarmasını sağlayabilirsiniz.

Bir kâseye çiçek biraz çiçek yağı koyun. Tavayı kızdırın. Elinizi yağa bandırıp köftelere son şekli verin. Köftelerin etrafı yağdan parlayacak biraz. Bu hâlde tavaya atın. Köfteleri birbirine yakın pişirin ve aynı anda hepsini çevirdiğinizden emin olmaya çalışın. Dışı iyi piştiyse içinin kırmızı olması sizi yanıltmasın, soğan ete kırmızılık veriyor piştikçe.

tost makinesi varsa onda da olur

ben köfteyi fırında yağlı kağıt ile pişiriyorum. 220 derecede 15 dakikada gayet güzel bir şekilde oluyor. yağlı kağıdın üzerine de 1-2 kaşık kadar yağ döküyorum. gayet güzel oluyor.

dini, sınıfsal ve kurumsal 5-10 fark direk aklıma geliyor. Aklına gelmediğine göre, daha çok bilgiye ihtiyacın var demek ki. Barrington Moore Jr'ın Diktatörlük ve Demokrasinin Toplumsal Kökenleri kitabının Fransa bölümüne bakman işine yarayacaktır.

1560lara kadar olan dönem doğrudan osmanlı ile bağlantılı. habsburgların avrupa egemenliğini ele geçirmek için çabaları karşısında fransanın kendini koruma içgüdüsü ve bunun zorunluk hale getirdiği osmanlı fransız ilişkilerini irdeleyebilirsin. ı. süleymanın avrupayı istikrarsız hale getirerek avrupada egemenliğini artırma çabalarını bizim açımızdan ele alabilirsin.

şarlken yani 5. charles'ın i. fransua'yı esir etmesi, fransuanın anasının süleymana mektup gönderip yardım istemesi ve süleymanın yardım maksatlı macaristan seferine çıkaran mohaç savaşını yapması avrupa siyasi dengesini çok ciddi etkiledi. bu dönemde fransa ile osmanlının ciddi yakınlaşması var. hatta yanlış hatırlamıyorsam hayreddin paşa 6 ay fransada bir kıyı şehrinde ikamet etmiş ve avrupaya karadan ve denizden büyük bir operasyona hazırlanmıştı.

sadece 1520-1560 arasına yarım yamalak değindim. 300 yıl ise korkunç bir bilgi yumağı demektir. hocanla konuşup konuyu daha kısa bir zaman dilimine indirmeni tavsiye ederim.

tam emin değilim ama sosyoloji dersinden hatırladığım kadarıyla devlet baba yaklaşımı dünyada ilk kez Napolyon Bonapart döneminde uygulanıyordu. ücretsiz eğitim, sağlık hizmetleri, güvenlik, adalet gibi konular için konuşuyorum. bi' bakmanda fayda var.

(bkz: akçasazın ağaları)

o iyi insanlar o güzel atlara bindiler çekip gittiler

şimdi kitaplığıma baktım da; nereden baksan kurgu, nereden baksan fantastik, nereden baksan bilim-kurgu ile dolu. allah belamı versin benim.

ama sana knut hamsun'un göçebe, pan ve açlık; john steinbeck'in ise "bilinmeyen bir tanrıya" ve "kaygılarımızın kışı" adlı kitaplarını öneririm. hepsi birer şaheserdir gözümde.

halil delice - koca yusuf

benim çok hoşuma gitmişti okuduğum zaman. bu yazardan ziyade hikayenin gerçeğinin güzelliğinden de olabilir. bilemedim şimdi :)

gülün adı.
umberto eco'nun insan olmadığının kanıtı.

Evet kötü birisin. Sırf adam makas attı diye öldüğüne seviniyosan kötüden daha çok ruh hastasısın da psikoloğa gitmeni öneririm.

Ben de bazen trafikte beddua ediyorum, aşırı hız yapanları falan gördükçe keşke ölsen diyorum arkalarından. Ama ölsünler istemem gerçekte. Başkasının başına gelen olumsuzluğa sevinmiyorum.

kesinlikle katılmıyorum, makas atmanın doğru birşey olmayıp tehlikeli olduğunu biliyor, sonucunu da kabul etmiş sayılır neden üzüleyim, ya başkalarına zarar verse, masumlara ? oh iyi olmuş.

belki bir an ektiğini biçti diyorum sonra pişman olup üzülüyorum
ne de olsa sen doğru ol eğri belasını bulur

felç olan hakkat felç olmuş mu? olmamış dediler sevincim yarıda kaldı.

ben birisinin başına gelen olumsuzluğu görünce ilk aklıma gelen ya benim de başıma gelseydi oluyor. O zaman sevinip oh olsun diyemiyorum.
biri bana aleni bi şekilde haksızlık yapıp yine cezasını benim gözümün önünde alırsa o zaman sopası yok ki dediğim olmuştur.

hayır.

doğal seçilim, seviniyorum.

sevmediğim birisinin değil ama kendi etti kendi bulduysa çok üzülemiyorum. doğal seçilim diyorum. savcıyım polisim diyenlere dolandırılanlar, makas atıp kaza yapanlar, alkollü araba kullananlar. heath ledger örneğin, bir insan o ilaçları nasıl yanlışlıkla birlikte almış olabilir ya?

hayır iyi olmuş demem. kötü niyetli yapar bu bizi ki eylem içermemesine rağmen kötülüktür.
lakin üst komşumun süpürgesi bozulsa ve sandalyesi kopsa çok sevinirim. (tabii kadın üstünde otururken değil, ötede bir yerde kopsun)

Sevinmiyorum ama üzülemiyorum da. Paul Walker'a pek üzülememiştim ama sevinmedim de, "Oh olmuş" da diyemedim örneğin. Çok nötr geçti gitti. Bazı durumlarda "Oh olmuş" derim de dediklerin tam bu durum değil. Adamın ölmesine pek tepki veremem ama atıyorum adam alçılar içinde yatıyor olsa "Oh olmuş" derdim belki. Felç geçiren geçirdiyse ona karşı tepkimi burada vermek istemiyorum. Felç geçirse göbek atacağım 2-3 kişi sayabilirim, hatta adağım olsun, olurlarsa göbek atacağım videoyu burada ifşalayacağım. Yeterince adil geliyor bana.

genelde neden sevmediğimle alakalı. o kişiyi sevmememe neden olan şey, o kişinin başına gelirse pek tabii sevinir ve haz alırım. mesela trafikte kaza yapmama sebep olan biri ölürse sevinmem. ama kaza yaparsa sevinirim. yine trafikten örnek vereyim, trafikte birinin ölümüne sebep olan biri trafikte ölürse, sevinirim sanırım. (alkol, aşırı hız, makas atma gibi durumlardan bahsediyorum tabii)

hak ettiğini bulduysa adalet sağlanmış olarak geliyor, o yüzden sevinir gibi oluyorum; sonra vicdanım bağırıyor içimden "ne biçim insan oldun sen!" diye, sevinmemi geri alıyorum. kendimle çelişiyorum anlayacağın, net bir fikrim yok.

duruma göre değişir. trafikte başkalarının canını hiçe sayanların başına gelenlere rüzgar eken fırtına biçer gibi klişeler söylüyorum. ne üzüntü ve sevinç. ancak eğer birisi bana, çevreme, ülkeme veya dünyaya zararlı işler yapmışsa ona oh olsun diyorum. bu olayın büyüklüğüyle alakalı bir şey bence. ve bunun beni kötü yaptığını da hiç zannetmiyorum.

evet

zaman zaman. mesela şu şahinlerle drift yapan tayfa sikilerek öldürülse zerre üzülmem. ancak muammer güler'e "oh, iyi olmuş." da demedim.

Ders niteliğindeyse, başkalarını da aynı şeyleri yapmaktan caydırıcı ise evet, seviniyorum. Yaptığı, ettiği kötülüklerle, kural tanımazlıklarla alakasız bir şey gelirse başına sevinmiyorum.

cık, ben diyemem
Çok etkileniyorum sevmediğim biri de olsa

tam tersi, daha çok üzülüyorum

tekvando

kick boks

boks.

@corneillus kick boks için sokakta çok da iyi değil diyorlar. wing çun ve jiu jutsuya karşı şansı yok diyen var.

nedenleriyle açıklarsanız güzel olur.

@empat kim diyor? kick boks bence gayet sokak için uygun bir dövüş sporu. bak şu videoda ki mükremin güler denen çocuğu canlı izledim. emin ol sokakta karşılaşmak istemezsin. www.youtube.com

savunma için boks bilin herşeye yeter diyorlar..

@corneillus biri yazmıştı ekşideki başlıktan. bir de lensim falan var sıkıntı olur mu ki kick boks? bi de tel falan takıcam sakata gelmeyelim :/

sen iyi yaptıktan sonra istersen yağlı güreş yap farketmez. teknik kadar hız, çeviklik ve güç de önemlidir kavgada. savunma amaçlı diyorsan aikido ve judo.

bıçak, sopa ve zincir'e karşı teknikleri olan savunma sistemlerine yönelmelisin. birisi bıçak çektiğinde kick boks'çu, boksör bişey yapamaz. ji-jutsu, systema, krav maga gibi sporları araştır.

ekşide herkes herşeyi yazabilir. karar vermek istiyorsan aç hepsinin videolarını izle. yada git antrenmanları maçları falan gör. boks ta çok iyidir. sporun her dalı işe yarar. ama amacın sokakta adam dövmek olmasın. ihtiyaç halinde kullanılır tabi.
kick boksa sokakta işe yaramaz diyen adam koca kıçını kaldırmadan klavye başında cips yiyor şu an.

Capoeira öğren. En azından vücudun hafif noktalarını öğrenirsin. Sonra sokakta ginga yapmana gerek yok paldır küldür dal.

Artı krav maga.

Krav maga der geçerim..
Adamı ağlatıp tövbe ettirirsin..
Boks gibi vurayım yere yatsın işi değildir..

Aikidoya karşı boksun durumu ne olur acaba ?

krav maga'yı biliyorum. araştırıcam. benim tam istediğim kas kütlesi ve savunma arasındaki dengeyi en iyi sağlayan sporu bulmak.

kas kütleni artırmak istiyorsan judo, jiu-jutsu, sambo. bu sporları yaparken protein takviyesi yaparsan kas kütleni artırırsın.

teknik teori yetmez. gece çık dışarı millete laf atan aylakları bul dal. pratik olur.

Boks veya Kick Boks ile başlayıp, sonrasında Krag Maga ile devam edebilirsin. Krav Maga dayanıklılık ister, Boks sana bunu sağlayacaktır.

sanırım duyduğum en saçma yasak. ha bir de köprüde güvenlik mi var?

@only the strong survive evet köprünün her iki tarafında köprü girişinde,çıkışında ve orta bölümünde olmak üzere altı görevli var yanlış bilmiyorsam.

çünkü bu ülke gerizekalılardan oluşuyor ve insanlar birbirlerinin hayatını her alanda daraltma peşinde. ondan.

oldukça şaşırtıcı bir o kadar da normal bir durum bizim ülkemizde. saçmalığın dik alasıdır.

Köprü üzerindeki yaya akışını bozacağı icindir. Pek çok muzede de tripod yasağının nedeni prof çekim yasağından çok budur.

bu ülkede yukarıdaki kılıfçılar elinde tuzlukla bu gerizekalılara prim verdikçe bu ömür kısaltan yasaklar daimi olur. birader ömründe ya hiç galata'dan geçmedin ya hiç tripod kurmadın ya da konuştuğun konuyla alakalı zerre fikrin yok. bana da zamanında dışarıdaki metro çıkışına kurdurmamışlardı. bu kifayetsizler her şeyin böyle daha değerli ya da korunaklı olacağını düşünüyorlar. kanserlik.

@manuel mandalina yaya trafiğini bırak köprüde olduğum saatte köprü üstünde sadece balıkçılar vardı. neyse öyle olsa da çok mantıklı gelmedi bana zira taşıdığım tripod öyle büyük bir şey değildi.

ben olası gerekçesini söylüyorum, savunmuyorum. beğenip beğenmemek keyfinize kalmış.

www.ibb.gov.tr

para verirsen serbest
zarar ziyan yüzünden değil sadece para yüzünden karşı çıkmışlardır
parasını verdikten sonra kapalı çarşı'nın tepesinde motosikletle bile gezebilirsin

ikisi de şarj süresi açısından sıkıntılı.
lg'nin tabi ki donanımı ve ekranı çok daha iyi. tasarım olarak da hakeza.

ama nexus5'in stabilliği de efsane.

@teritori peki bu ayarda hangi markayı önerirsin?

ben lg g3 kullanıyorum şarj sıkıntı vs yok. nexus için yazılımsal sorunlar yaşadığını duyuyorum.

lg g3 32 gb tavsiye ederim.

Nexus 5 in bataryasi yaprak gibi. 3 saat ekran acik kullaninca batarya bitiyor. Lg g3 nasildir bilemem. Ki nexu5 2013 de uretilmis bir telefon.

ben aslında nexus'u tercih ederim ama sanırım g3 ile aralarında ciddi bir fiyat farkı yoksa g3 alırdım.

ha yok aralarında 400-500 lira varsa nexus'a yönelirdim.

lg g3 bi kaç ince ayarla sarjını uzun süre götürebilirsin 32 gb versiyon

yazılımdan dolayı nexus almana gerek yok cyanogenmod aosp var

ben olsam g3 alırım.

g3. root atıp greenify ile şarjı %20 artıyor.

android'de nexus harici telefon almak gerçekten saçma, çünkü diğer tüm telefonlar %100 android sayılmaz, bir nevi modifiyeli android denilebilir; şu an iphone'ların android'de karşılaştıralabileceği tek seri nexus'dur.

Lose Yourself

www.youtube.com

stan

I'm sorry mama

(isminden emin değilim ama şarkıda geçiyordu bu söz, unutmuşum, iyi takipçileri bilir hangi şarkı olduğunu..)

düzeltme: evet şarkı Cleanin' Out My Closet imiş..

i m sorry mama dediği cleaning out my closet ti sanırım adı. sing for the moment iyidir yaw.

kim

sözlüğün içine ettiniz, memnun musun sedat geyikleri artık son bulur.

uzun bir süre kapalı durmustu zaten, güllük gülistanlıktı ortalık. kondüktör falan çıkardılar sonra iste.

çok tatlı olur.

hoş olmaz.

Talep cok, arz olmadığından dolar yükselişe geçer.

Saka maka uye alımı durdurup, adam akıllı bir moderasyon kurulup troller ayiklansa mis gibi olur.

Isyan çıkar ssg devrilir kanzuk en kısa zamanda demokrasiye geçileceği ve seçim yapılacağı vaadiyle başa geçer

dolar 3.0 tl olur

o kadar çok saçma işlerle uğraşan adamlar var ki vakti gelmedi mi artık diye düşünüyorum. aynı muhabbeti ısıtıp ısıtıp ortaya koyanlar var ki gerçekten bıkkınlık getiriyorlar.

Şu 100 liraya üyelik almak isteyenler yaprağımı alır. Fiyat yükselir, net.

öyle idi zaten. sonra açıldı, sözlük saçma salak bir yer oldu.

daha iyi bilen, yetkili bi abi gelirse daha iyi çevirecektir, ama ben bildiğimce bi el atayım. birebir okunuşuyla şeyapmak lazım diye biliyorum. sözlükteki "novak djokovic" başlığının "cokoviç" şeklinde değiştirilmesi gibi.

kiril alfabesinden hatrımda kaldığı kadarıyla çevireyim:
"Reyngolıd Glier"

tekrar söylüyorum, yanlış olabilir. ciddi/kritik bir metin ise lütfen bi iki yere daha teyit ettirin.

benim bildiğim dile göre değil alfabeye göre yazılıyor özel isimler. latin alfabesinde yazıyorsanız latin alfabesindeki karşılığını kullanmalısınız.

bu konuda sürekli problem yaşıyorum. en son şu siteyi buldum; rusca.sitesi.ws

Ingilizce ile esas anlasmazlik ç ve ş harflerinden geliyor. Bu harfler rusçada da bizde de var o yüzden onları rusçadaki gibi yazıyoruz Çaykovski - Tchaikovsky'de olduğu gibi. Bence bu da Reingold Glier olarak yazılmalı. Keza aynı yazılış türkçe wikide de var.

Reyngold Glier oluyor harf harf karsiligi, ama haldamire katiliyorum ben de.

www.youtube.com

akp'nin duzenledigi olimpiyat ise, necip fazil'dan girecek. onlarin jurisi, bu sairden baskasini bilmez...fethocularinki ise, o zaman nazim bile girebilir :D

AYRILIŞ

Bakakalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel;
Serde erkeklik var, ağlayamam.

Orhan Veli KANIK

Putin reis seneler önce cemaatin tüm yapılanmasını uzaklaştırdı Rusya'dan. Fetoş hocaefendigillerden olmadığı kesin ama organizatörler kim bilmiyorum. Peterburgda yapılacakmış. Galiba ben de gidip bir gezeceğim.

YAHYA KEMAL'in Sessiz Gemisi bu işe uygun...

Uzunluk acisindan uygun olacagini dusundugum ve cok sevdigim icin Attila Ilhan'dan Pia diyorum

30 Eylül 1945

Seni düşünmek güzel şey
ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum...

10 Ekim 1945

Gözlerine bakarken
güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde kayboluyorum...

Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
durup dinlenmeden değişen ebedî madde gibi gözlerin :
sırrını her gün bir parça veren
fakat hiçbir zaman
büsbütün teslim olmayacak olan...

Can dundar 'in bur kitabi vardi koy enstituleri isimli. Yök tez tabaninda da tez adlarinda "koy enstituleri" diye ararsaniz sonuc alabilirsiniz sanirim. Kolay gelsin.

Dostum Fay Kirby köy enstitüleri kitabını mutlaka oku ekitap olarak satın alabilirsin, yapılan en kapsamlı çalışmalardan birisidir

lise de türk eğitim tarihi diye bir kitap vardı. o kitabın kaynakça kısmından yararlanabilirsin.

buradan kaynak soruyorsan işin çok zor dostum :)

kütüphaneye gitmek zorundasın. gidip ansiklopedilere bak, onların kaynakçalarını bulduktan sonra oradaki kitapları temin etmeye çalış. derken belli bir birikim yapabileceksin. türkler ansiklopedisine bak mesela. orada bahsi geçiyordu yanlış hatırlamıyorsam.

niyazi altunya, rıfat okçabol.

arkadaşlar hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum...

Aglamayi cok istesemde sanirim aglama esigim cok yuksek oldugu icin aglayamiyorum. Benim icin buyuk sikinti doguruyor acikcasi. En son hatirladigim aglamam ise 2012 sanirim, alkolle birlikte duygusal bir patlama yasamistim.

1- canım kardeşim filmini izlerken gözümden yaş gelir gibi oluyor ama ağlamak sayılmaz bence o. çaresizlik, gönül işlerine falan hiç ağlamadım, ağlamam da herhalde. o yapıda biri değilim.

2- hüngür hüngür denebilecek şekilde en son 2006 yılı 15 kasım'da ağlamıştım, çok sevdiğim birini kaybedince.

Caresiz hissettigimde aglarim. En son uzun sure once agladim. Ama sevdicekle tartisirken gururuma yediremedigim ama onun suclu olmadigini bildigim durumlarda icime tas oturuyor, gozlerim doluyor. Hisli bi aglama degil, hatta yuz ifadem degismiyor bile ama gozlerim doluyor asiri sekilde. En son da babamla karsilikli agladik, sikintili durumlardi.

ben psikolojik baskıya maruz kaldığım zaman, özellikle haksız bir şekildeyse ağladığım olmuştu gerek ergenliğimde gerek şimdi. yani benim başımdan geçmedi fakat olaylar bunun gibiydi: örnek veriyorum para yetmediği için işten çıkınca bir işe daha giriyorsun neredeyse 14 saat çalışıyorsun fakat sevdiğin kişi benimle hiç ilgilenmiyorsun deyip sana çok sert şekilde yükleniyor ve ayrılıyor vs.

filmlerde ağlamaklı oluyorum ama gözümden yaşlar boşanmıyor tabiiki.

genel olarak çıkar yolum yokken ağlıyorum yani dayanamayıp, bence bu dertler anlatılamayıp içine atınca ağlama efekti oluyor.

6 ay oncesine kadar cok zor aglayabilen hatta aglayan insanlari zayif goren biriydim. ta ki dönüm noktasi yasayana kadar. Agir bir ayrilik sureci yasadim bu süreçte birak yalnizken aayrıldığıim kisinin karsisinda engel olamadan ağlamaya basladim. bu sebepten aglanilmaz gibi buyuk sözler etmiyorum artık

Sakat hayvan ve gönül işleri ihtisas alanım. Genelde başıma gelene degil de vicdandan ağlarım.

En son gönül mevzusunda vicdan yapıp ağladım. Bardaktan boşanır gibi.

Ruhsuz, duygusuz herifin önde gideniyim. En son lisede gözümden yaş gelecek şekilde ağladım. Hıçkıra hıçkıra ağlamam ise ortaokul dönemlerinde kaldı. Çok sevdiğim ananem rahmetli olunca bile ağlayamadım. Bekliyordum, kafa olarak kendimi hazırlamıştım. Belki ondandır. Kız arkadaşımdan ayrılmaya çalışırken kız çok ağladı. Ben arkamı döndüm ve göz torbalarımı tükürükledim. Ağlıyor numarası yaptım yani. Kız beni kötü adam yapmaya çalışıyordu o gün. Sonradan net bir şekilde ben haklı çıktım ama neyse.

Üniversitede iken son hediye isimli bir kore filmi izlerken ağlamaya ramak kalmıştı ama sahne bitince geçti. Bu kadar odunum valla :)

Herkes mi lisede agladi lan en son alala.

hocam ben hayvan gibi aglarim. Cok da iyi gelir silkelenirim, kendime gelirim aglayinca. Yogun duygular yasayinca yalnizsam basarim aglamayi :) En son otobuste sakat bir cocuk gordum kardesim yaslarinda o zaman aglamistim ama sildim hemen doluydu otobus. Aglayan erkek gorunce yumusak, gucsuz, zayif muamelesi yapilan bir dunyada yasiyoruz, hep guclu olmamiz hep guclu gorunmemiz lazim ya..

sherlock var.

ayrıca buraya gelip mentalist diyenler çıkacaktır. inanmayın efendim. how i met your mother'ı bile sonuna kadar izleyen ben, onu bıraktım. çok alakasız dandik bölümleri oluyor. sezon başına 3 bölüm güzel bölüm için katlanmayın gerisine de.

sherlock +1.şu ana kadar izlememiş olman hata.(tabii izlemediysen)

elemantary de fena değil bence. baş karakter yine sherlock holmes

Sherlocka başladım başladım bişey çıktı bıraktım niyeyse. Ama listemde var.

How to get away with murder

How to get away with murdera baktimdi ama cok cekmedi veni güzel mi

necip fazıl diyelim, yürüyelim.
örnek:
içini,
boğarken piçini
yatakta bastılar
şafakta astılar

en iyi şair derken, hani belki öğrenmek istediğin ölçü ve uyakları en iyi kullanan şair olabilir ama şiir ölçü ve uyaktan ibaret değildir diye söylüyorum.

örneğin orhan veli şiirlerini oku. uyaktan ölçüden ziyade farklı bir ahenk var. aliterasyonlar vs. sözcükler alıp götürüyor, hecelerin açık-kapalı veya 11 tane olması değil. ya da son kelimelerin 3-5 harf benzer olması gibi.

necip fazıl hece ölçüsünü en iyi kullanan şair derdi benim edebiyat hocalarımın önemli bir kısmı.
halk edebiyatında da aşık veysel diyesim geliyor.

uzun ince bir yoldayım
gidiyorum gündüz gece
bilmiyorum ne haldeyim
gidiyorum gündüz gece

şaşar veysel iş bu hale
kah ağlaya gahi güle
yetişmek için menzile
gidiyorum gündüz gece

mümtaz soysal: nazım heceye uymaz, çılgındır, deli doludur, necip fazıl hece ölçüsüne uyarak da farklı olabileceğini gösterdi. hece ölçüsüne uyduğu için şiirleri daha kolay ezberlenir.

Hece ölçüsü olsun veya olmasın Necip Fazıl sultan-ül şuara dır yani Şairlerin sultanı.
En sevdiğim Şiirleri
beklenen
bekleyen
eksisozluk.com
dönemeç

Bonus

"küfre göre bu yolun hem başı hem sonu hiç
iki hiç arasında varlık olur mu ki hiç?.."

"dağı tanıyan nasıl tanımaz uçurumu
mademki yükseliş var iniş olmaz olur mu?"

"kadından kendisinde olmayanı isteriz
hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz"

"kader, beyaz kağıda sütle yazılmış yazı
, elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı"

"tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum;
gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum..."

"kapı kapı bu yolun son kapısı ölümse
her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse"

"bülbüllere emir var lisan öğren vakvaktan
bahset tarih balığın tırmandığı kavaktan "

sakın giyme. kot giyeceğine hiç gitme daha iyi. ben erkek halimle ceket giymeden gittim gömlek kumaş pantolon, yaz günü herkes ceket giymiş mal gibi hissettim. tabi 2 saat sonra herkes ceketini çıkarmıştı ama işte o ortamda insan kendini garip hissetmek istemiyor. bence bütün bu balolar falan saçmalık orası da ayrı ama.

bence giyilmemeli.

her işin bir adabı var

Mezun olduğuna göre kadın olacak yaştasın giy "kadın işi" elbise git işte.

İlla taşlı tuşlu elbise giymek zorunda değilsin. Ama kesinlikle kot giyme. Tulum giy en kotu.

Kafana göre takıl, kim ne derse desin. Ay o bu ne der diye kendin olmaktan uzaklaşma. Kotla da gayet şık olunur. Nasil bi kot olduguna bağlı. Bolum birincisi sinif arkadaşım kotla gelmişti, üstüne şık bi bluzle. Dereceyle mezun olanlara sahnede hediye gibi bir sey verilip rektorle foto cekiniliyor. Ona rağmen öyle gelmisti. Zaten baloda ziyadesiyle düğüne gider gibi olacaksiniz. Mezuniyette rahat takıl sen de nolacak. Ha cok tedirgin olursan kumas pantolon giyebilirsin.

~ kiz da gayet zengin biriydi. Bir sey bulamadi da öyle geldi desem değil. Şu zenginlerin rahatlığını cok seviyorum.

Kadınsan neden "kadın işi" diye bir kavram çıkarıp ona takılıyorsun? Erkeksen zaten neden elbise gidiyorsun? Aklım gitti çocuk.

Erkek isen giy kot pantolon. Hayır çifte standart değil. Onun üstüne gömlek ceket giyince yine biraz klasik giyim, şık falan olabiliyor.

Kadın olarak öyle bir şansın yok. Kot ile yapacağın kombinasyonlar günlük giyim olacak hep.

Tabii mezuniyet dediğin mezuniyet balosu olarak kabul ettim. Mandalina kokusu'nun ayrımı belirtmesinden sonra ben de belirteyim dedim.

mezuniyet mi balo mu? mezuniyet ise ben erkek halimle giyinmistim. baloya gitmedim ama gitsem oraya da giderdim. şık giyinmek icin illa elbise(kadin) ya da takim elbise(erkek) giyinmesi gerektigini dusunmuyorum. gayet şık duran kot pantolonlar ve casual gomlekler de var. dugunlerde bile takim giyinmiyorum, hic de garip durmuyor.

Kotla gidine o ortama ait değilmiş, o yanındakiler bilmemkaç yıllık arkadaşların değil yabancılarmış gibi hissedeceksin. Rüyanda hiç kendini çıplak görüp utandın mı? Hah, onun gerçek hayat versiyonu oluyor.

Bence de şıkır şıkıdım gibi giyinmeye gerek yok. İnsanlar kotla da eğlenir, maksat kutlamak ve eğlenmekse. Ama o ortamda maksat kutlama ve eğlenmeyi aşıyor bir fersah kadar.

Tuvaletimsi, ağır abiyemsi bir elbise bulmazsın da, günlük hayatta da giyilebilecek ama gecede de sırıtmayacak bir elbise ile gidebilirsin. Şuna yakın bir şey değil de
www.fordress.net
şuna yakın bir şey olabilir
media3.popsugar-assets.com
Hatta daha güzel ve şirin bile olur. Assolist gibi giyinen mezuniyete giden kızları komik buluyorum zaten. Hatta keşke kimse o assolist kıyafetlerini giymese keşke.

O gece için giyilebilecek kotlar daha da ağır kadın işi olabiliyor.

Forevernewden sade tassiz pulsuz bi mini elbise aliyosun bacim. Kotla baloya gidilmez

benim mezuniyette takım elbise giymeyen tek adam bendim. keten pantolon üzerine oduncu gömleği ve içine siyah bir tişört giymiştim. sonradan mezuniyet resimlerine bakınca biraz özensiz iş yaptım diye düşünmedim değil. okulu uzatan herifler bile jilet gibi takımlarla gitmişken benim giyim biraz baştan savma olmuş diye düşündüm. üstelik bu benim kız arkadaşın fikriydi.

giyilir ama resmi bir kıyafet olursa daha hoş olur bence.

balo değil mezuniyet töreniyse giyin şık bi kumaş pantolon. ne kotu yahu, ilerde iş hayatına atılacaksınız kokteyli yemekli toplantısı boku püsürü olacak kotla mı gideceksiniz? aşın şöyle kadın işi erkek işi olayını, her şeyin bir yeri var.

Mezuniyet balosuysa farketmez. MEzuniyet töreniyse zaten pelerin filan vereceklerdir, belli olmayhacak ne giydiğin.

giyersin o kadar zor değil. eskiden giymem diyordum ama şimdi kumaş pantolon daha rahat geliyor.

@aych, ikinci elbise fenaa..

Duş jeli vücudumda kalıntı bırakıyormuş gibi hissediyorum, o yüzden sabun. Nemlendiricili bebe sabunu kullanıyorum.

Hacı şakir sabun. Duş jeli temizlik hissi vermiyor.

zeytinyağlı sabun. nedeni daha doğal ve sağlıklı olması. ayrıca duş jelleri hiç durulanmıyor, kayım kayım kalıyor insanın teninde. kullanan nasıl kullanır hiç anlamış değilim.

herkes sabun demiş. jel abi, uğraşamam sabunla falan.

ben de zeytinyağlı sabun! mis gibi oh.

duş jeli kullananlar tam bir ...

ikisi de.
sabun=temizlik(tercih hacı şakir), duş jeli=hoş koku (tercih duru shine safir)

şahsen alerjik bir bünyem olduğundan ve ham maddesi ne olursa olsun her türlü cildimi kuruttuğundan sabun kullanamıyorum. eğer böyle sorunların yoksa güzel doğal bir sabun kullanman en sağlıklısı.

Paraben içermeyen doğal sabun. Hacışakir de değil o yüzden. Kolaylık, koku vs değil seçim sebebim. Sıcak suda vücudum temas ettiği şeyleri çok çok daha kolay emerken kimse benden kimyasal ürün kullanmamı beklemesin.

önce sabun sonra kese ve en son da duş jeli kombosu yapınca tüy gibi hissediyorum. duş jeli sanki temizlenmiyormuş hissini bende de yaşatıyor.

Cilt tipine göre değişir. Aslında beyaz hacı şakir sabun en iyisi ancak ben sabun kullandığımda (nemlendirici sabun bile olsa) cildimi inanılmaz kurutuyor. banyodan sonra uyuz olmuş gibi kaşınıyorum, derim pul pul dökülüyor.
O yüzden jel kullanıyorum, sabun gibi kurutmuyor. Nemlendirici sürmüş gibi hissediyorumn.

sabun. cildim kuruduğu için de duştan sonra bebe yağı. bebe yağının zararlı etkileri yadsınamaz tabi ama kokusundan vazgeçemiyorum.

duj jeli. çünkü sonuna kadar kullanabiliyorsun. sabun ufaldıkça kullanılamıyor.

bebek şampuanı güzel kokuyor.

amaç temizlikse: sabun.. her banyoda.. duş jelleri temizlik hissi vermiyor..

ama amaç dışarı çıkmak birileriyle buluşmak vb ise: sabun+duş jeli..

Defne sabunu. Orjinal ve boyasiz olmasina dikkat et cogu yer boyali satiyor. Sac ve vucutta da kullanabilirsin. Duj jeli kimyasal icerdigi icin tercih edilmeyebilir.

Duj yazmisim ya la asjdhs. Bi de kabak lifi kullanabilirsin kese olarak. Aktarlarda satilir.

duş jeli. sabun kaşındırıyor ve kızarıklık yapıyor. yıkandıktan sonraki hissi ve genel sabun kokusunu da sevmiyorum.

tabi ki sabun çünkü sabun doğaldır :D duş jeli petrokimya ürünüdür.

Kız yetmez, kardeşiyle de uğraşırım

Hayır elbette. Hangi kayd u şart altında olursa olsun, sevgilisi oldugunu bildigim kadın, sevgilisinden ayrilana kadar bacimdir. Zaten ben kimseyle yatmaya çalışmam. Onlar çalışsın abi, ben ne calisacam.

Intikam falan ne basit isler be panpa. Hayir hoslandiysaniz birbirinizden yatin da intikam urkutucu geldi.

bu tarz basitliklerle ugrasan insanlari her zaman hakir gormusumdur. aldatmis iste, sen o insani komple sil cikar hayatindan, ne diye sacma triplere giriyorsun asamamis ergenler gibi.

hiç acımam. net.

Ben rövanşı alırdım. Çak geç.

Kızın niyeti varsa armut piş ağzıma düş olur, hem intikam için uğraşmamış da olursun. Denk geldi ama ilahi adalet gibi oldu diye düşünürsün :)

Federer +1 hadi onlar yapmis bir kisiliksizlik, sen de mi kisiliksizsin?

Evet.

bu bildigin agir pustluk. yapma abicim.

bence o herife kızma eski kız arkadaşının ne mail olduğunu göstermiş işte fena mı.Fırsat yakalayamayıp da hep hayatında olsa daha mı iyi olurdu.

csb olduğunu biliyorum ama durum hakkında konuşayım, intikam için de olsa sevgilisi olan bir kadına yazan kişi karaktersizdir. aldatılmak değil, aldatmaktır leke.

yat diyeceğim ama o kızın ne suçu var. tamam o da sevgilisini aldatıyor ama kendi hesabına. ne biliyim kesin yat siktir et, için soğusun. benim eski sevgilime sevgili bulmaya çalışan arkadaşımı hatırladıkça sinir olurken ben.

Ne farkin kalır? Diyor icimdeki insan, ama icimdeki abazan tam tersini söylüyor

bir an olsun tereddüt etmem.

böyle bir zemin oluşursa anasıyla bile yatarım. ama birisi beni aldatmış diye intikam olsun diyerek önüme gelenle yatmam. bunu kendime saygısızlık ve eziklik olarak görürüm. aldattıysa "vay amk" deyip geçerim yani uğraşmam, bana ne. o onun haysiyetsizliği. "beni aldattı, hemen gidip revenge sex yapmalıyım" diye bir durum söz konusu olmaz.

ama hiç yoktan, ben uğraşmadan böyle bir durum oluşursa zbam zbam saplarım.

Çok ezik bir intikam yöntemi. Ben adamı döverdim ilk başta.

asla yapmam. unut gitsin, uğraştığına değmez.

o adam onu yapınca onun için düşündüğün kişilik yapısına bürünmek istiyorsun. çok saçma bir düşünce. o adam dallama diye senin de dallama olmana gerek yok.

çalışırdım

kısasa kısas

kızdan hoşlanıyorsan intikam ektra olur işte. ancak sırf intikam almak için de yapılacak iş değil. çünkü adamdan intikam alacağım diye kızın duygularıyla oynamak var ki bu seni daha kötü bir duruma sokar.

Zor bir durum. bir tarafın intikam almak için yanıp tutuşuyor " bana kimse acımadı amına koyayım ben niye acıyayım?" diyor.
diğer tarafınsa "yapma, kızın ne günahı var?" diyor. eğer eleman kötü bir insansa, insanlara zarar veriyorsa, bencilse intikam duygun ağır basar. karar senin ama eline fırsat geçip kullanamazsan eğer takıntılıysan ilerde keşke yapsaydım diyeceksen intikam almana kızmam. başka türlü intikam alman mümkünse al bence.

Abi bu olayları nasıl yaşıyorsunuz ya :/ Olaya bak brezilya pembe dizisi ..

google translate'ten şöyle çıkıyo

Şarkı kültürü Kuban açık ve baskın Öncelikle, dans, aksine, çevre üzerinde. İkincisi, yakın kültürel ilişkiler açısından estetik ve Dini ve algısı açısından insanların belirli bir grup için en uygun bir küre, alanı bulunmalıdır

eminim bakmışsındır ama ne biliyim, belki yardımı olur :)

translate.google.com.tr

kelimeleri biliyorum zaten ama cümle anlamsız oluyor. ne öncesiyle ne sonrasıyla bir birlik var. keşke translateden fayda görebilseydik :)

İlk olarak, eğer kuban şarkı kültürünün açık ve dominant olduğunu varsayarsak, o halde, dans kültürü aksine bundan uzak kalmaktadır. İkincisi, birbirine yakın kültürlerin durumları münasebeti, estetik ve moralist bakış açısına sahip belirli gruplar için kesinlikle en kabul edilebilir saha, alan olmaktadır.

@lesmiserables teşekkürler.

Öğretmenin kadını erkeği olmaz; iyisi kötüsü olur. ''Ayyy ben kadınlarla hiç çalışamıyorum'' serzenişini de ''Benim zaten kankalarım hep erkek'' yazışına benzetiyorum.

öğretmen seksiyse daha dikkat ediyorsun.

benim not ortalamam 3.93, okul hep myfirstsexteacher doluydu :(

belki. şöyle ki 4 aydır pilates yapıyorum. hep kaytarıyoruz 3 yapıyosak 3 kaytarıyoruz dikkat etmiyoruz falan. neyse akşam bi erkek üye de derse girdi. kimse kaytarmadı dersi kaynatmadı ve düzgün bir şekilde tüm hareketleri yaptı. :) tam da üstüne siz sorunca bence etkisi var karşı cinsin öğrenmede. :)

işyerindeki kadın-kadın gerginliği cinsiyetten çok bir içgüdüsel rekabetten ötürü olabilir. hani şu ortama güzel bir kadın girdiğinde diğer tüm kadınların onu öncelikli farketmesi, derinlemesine analiz etmesi vs.

"ortamdaki 1 kadın ortamdaki erkekleri dizginler" kuralından yola çıkarak, erkeklerin yanında bir kadın olduğunda davranışlarına ve sözlerine daha çok dikkat etmeleri gerektiğini, bunun da beyin kapasitelerinin bir bölümünü buna ayırmaları gerektirmesinden ötürü performansları düşer diyorum.

hele bir de cinsel beğeni varsa oy oy. kalan kapasitenin bir kısmı da fantezilere gider. zaten cücük kadar beyin.

@screamshot biraz abartmış ama güldüm harbi :D


o söylediğin şeyler sürekli olan bir şey değil. yani 5 saatlik özel derste belki bir 20-30 dakika toplamda akıl kayması falan olur onun dısında bence cok etkilemez. yani benim gibi bir abaza bile matematik özel dersi alırken (eve gelen hoca afedersin gerçekten taş gibiydi) 6 saat süren derste sadece 1-2 kere kesiyordum veya hayal kuruyordum onun dısında derse konsantreydim yani. bence abartmamak lazım.

Az önce düşündüm, hocalarimi bi goz onune getirdim (lise son ogrencisiyim öğretmen degerlendirme konusunda sıcak kanım :) ) en ufak bir alaka bile kuramadim cinsiyet arasında. Daha duzenli, daha istekli, daha hizli, daha pratik, daha bilgili, daha sevecen, daha samimi... Yok hicbirinde fark etmedi.

beni cok net pozitifetkiliyor cekici karsi cins anlatiyorsa cok daha dikkat kesiliyorum, diger arkadaslar neden öyle düsünmüyor sok oluyorum hatta.

karşı cins olmasından ziyade güzel olması etkiler. mesela bugün vladimir kızı natalya'nın sınavı oldu. kadın 32-33 yaşında hem de doçent. normalde çok zorlamazdım kendimi ama hocaya mahcup olmayayım diye özene bezene hazırlandım. yüzü gülüyor kadının. soru sorduğu zaman yanıtlarken kolay hatırlamadığım kelimeleri daha hızlı hatırladığımı farkettim. bende hocaya karşı karizmam çizilmesin düşüncesi oluşuyor nedense :)

silsile sana hak veriyorum ama oturmayan bir şeyler var.

konu kadının seksi, güzel oluşu da değil ki. bir kadın bir kadından ders alıyorken erkek ile olduğundan daha fazla geriliyor ve konuyu anlayamıyor. ve bu bir çok defa böyle oluyor. dolayısıyla buradan kadın hocaların kötü anlattığı sonucunu değil başka bir sonuç çıkartmamız gerektiğini düşündüm.

how a teacher's gender affects boy and girls diye bir makale buldum ama bet ingilizcem ile fazla ileri gidemiyorum.

başka bir yere, dropbox vs., yükleyip link verilse olmuyor mu?

başka yere yüklenince oluyor tabi. ancak bu biraz uzun iş. dosyayı bul yükle linki al falan. bu kadar uğraşmak istemiyorum. hem sayfa üzerinde bir listeleme olmuyor link verince.

insanlar artık özgürlüklerine daha düşkün diye düşünüyorum, kimse kimsenin kahrını çekmek zorunda değilim diyor bana kalırsa.

Tv yi açıp tartışma programlarını gereksiz yarışmaları,kostüm kıyafet yarismalarindaki diyalogları izlemissindir evlerin içi de öyle aile içi iletişim çekişme ve rekabete dayalı tartışmaya dönüşmüş durumda toplumda bu tür iletişim normal görülmeye başladı buda kanayan bir yara artık durum malesef bu boşanan kesimlerin hepsi ilestisim cikmazi yüzünden değil tabiki ekonomik sıkıntının verdiği huzursuzlukda ailelere yansiyor

E normal. Devir değişti. İnsanlar özgürlüğüne daha düşkün. Eğitim seviyesi arttı. Kadınlar eskiye göre daha güçlü. Yani beyimdir dövse de sövse de o olmazsa ne yaparım modunda değil. Dolayısıyla kötü bir durum olduğunda çekmek istemiyorlar.

evlenmeler de arttı, onu da göz ardı etmemek lazım. bazen evlenmiş olmak için evleniliyor ve sonradan hata yapıldığı anlaşılabiliyor. ya da birbirini iyi tanımadan evlenmek de buna etkendir, aynı evde bir yaşanmalı bence evlenmeden önce, kim nedir, huyu nedir öğrenilsin. insanların psikolojik durumları da çok değişti eskiye göre, şimdi artık depresyona ve bilimum psikolojik rahatsızlıklara çok açık bünyeler bence, bu da geçimzisliği beraberinde getirebilir.

bir sürü etmen var, nüfus da arttı geçmişe göre, sadece bunu bile doğru orantıya vursan belki sayı normal gelecek.

Eskiden geniş aile baskısı kahir çekmeye zorluyordu. Sehirlesme ile aile kavramının kapsamı daralinca baskı kurabilecek gücünü yitirdi. Artık yemiyor yani.

eskiden boşanma hor görülürdü. Çok kötü birşeymiş gibi. gene sorunları vardı insanların ama dul kalmamak için boşanmazlardı. etraf ne der vs..
Artık devir değişti. İnsanlar anlaşamadıkları zaman boşanmaktan korkmuyorlar.

Tabi bir yuvanın dağılması güzel değil ama bir ömür boyu mutsuz olmaktansa boşanmak kötü bir şey değil.

kadınlar güçlendi. sebep bu.
ayrıca bireycilik arttı, biz yerine ben deniyor.

eskinin o on yıllarca devam eden evliliklerinin de büyük çoğunluğu yine mutlu değildi
belki evlilik devam ediyordu ama sağlıklı bir aile yoktu ortada
kadının ekonomik özgürlüğü de büyük etken, hem kendisi hem karşı taraf için
eskiden kadın istese boşanamıyordu, erkek istese kadın ortada kalacak diye boşanamıyordu
şimdi erkekler de daha rahat, nasılsa bakar başının çaresine diyor

insanımız aynı. genel toplumun kafa yapısı değişmedikçe, o eskiden türk aile yapısı diye övündüğümüz içi boş kavram, aslında gerçek olmadığını daha da ele verecek.

çünkü insanlar artık daha zengin ve bencil. daha bireysel bir topluma dogru gidiyoruz. hepsi daha önce söylediğim gibi muazzam zenginleşmeyle alakalı.

loveinaflipbook -1
evlenmeler arttı nedir ya. 20-30 yıl önce 30 yaş üstü bu kadar bekar insan mı vardı? tabiki artmadı. hem evlenmeler azaldı hem boşanmalar arttı

Kadınlar artık kocamdır iatediğini yapar modunda değil. Eski evlilikleri sürdüren kadınların bu boyun eğmişliği idi. Kadınlar artık kendi ayaklarının üzerinde durabilen, maddi özgürlüğü olan insanlar olduğu için tahammül etmek zorunda değiller. Etmiyorlar da zaten :)

hoşgörü azaldı.

kendi ailem için konuşuyorum
o dayağı yiyen- dayak yüzünden çocuk düşüren -eski hatunlar boşanabiliyor olsaydı, şu anda evli çok az büyüğüm olurdu.
şimdikiler dayak yerse zaten boşanıyor -e boşansın bi zahmet- ama daha basit şeylerde de boşanıyor benim kuzenlerimden, evi zaten ben geçindiriyorum ne diye bi de koca kahrı çekecem diye ve bu gibi sebeplerle boşananlar-daha doğrusu kocasını boşayanlar :) oldu. e benim teyzelerim senelerdir aynı durumda ama boşanmıyorlar.
kadının eli güçlendi, geçimmiş, el alem ne dermiş kaygıları azaldı. erkek için çok fazla birşey değişmedi aslında. değişen kadın oldu o yüzden boşanmalar arttı bence.
ailemde çok çok farklı olan arkadaş çevremde ise kavgasız gürültüsüz; aşkın bitmesi, beklentilerin, gelecek planlarının farklı olması gibi konular yüzünden boşanılıyor.
evlenmek için evleniliyor, evlenme arttı konusuna katılamayacam. benim etrafımda bir tek çerkezlerde eskiden beri istemeyenin evlenmemesi- ve genelde de ailesine bakması- durumu vardı, adamlarda bu kabul ve saygı gören bir durum. Onun dışında eskiden 20sine gelene baskı yapılırmış şimdi o 30 oldu, evlenmeyen de evlenmiyor. Eskiden çok mu isteyerek evleniliyormuş? o zaman o zamanın koşullarına göre evlenmek gerekiyormuş, şimdi de şimdinin koşullarına göre, ama direnmek uymuyorsa evlenmemek şimdi daha mümkün.

her geçen gün birey kavramı daha ön plana çıkıyor. biz diyen, çocuklarım, yuvam diyen eşler yerine ben diyenler çoğaldı. tahammül de oldukça azaldı. eskiden şiddet dahi görseler kocamdır sever de döver de diyen bir anlayış vardı. (şiddeti savunduğumdan değil anlayışa parmak basıyorum) günümüzde beni mutlu edemiyor, bana iyi bakamıyor gibi sebeplerle yuvayı bozanlar çoğaldı. eskiden koca ne kadar kötü olursa olsun çocuklarım için diye katlanan anneler vardı. günümüzde bu da önemsizleşti.

ben de buna dahilim yani. evlenirsem ve mutsuz olursam en başında kestirip atarım. ömür boyu ifrit olmağa yeğdir.

@dafuq, o bekar diye saydığın insanlar önceden evlenip boşanmış da olabilir pekala.

ayrıca nüfusa göre yorumladın mı bunu? 20-30 yıl önceki nüfus ile şu anki bir mi? 1990'da 56 milyon olan nüfus 2013'de 76 milyou bulmuş, o zamana kadar %35 artmış yani... boşanmalar ne kadar arttı bunun da araştırması yapılmıştır illa. diğer sebepleri geçecek olursak, sadece nüfus artışı bile kendi başına bir etmen oluşturuyordur bence evlenmelerin de boşanmaların da artmasına, herşeyi etkilediği gibi, % olarak küçük ya da büyük.

kallesnikof'a ek olarak;
ailem yuvam çocuklarım diye kendini yırtanların elinde hiç bir şey kalmadığına şahit olan nesil şimdiki. ben kavramına dönmeleri kadar doğal bir şey yok bu süreçte. çünkü hep ailesini düşünen insan, bir bakıyor kendisinden başka aileyi düşünen yok o ailede. kendini yıprattığıyla kalıyor.

toplum tümden bencillikten kurtarmak lazım. sırf ailem değil herkesi düşünebilmeliyim, ancak o zaman sevgiyi de saygıyı hakedecek konuma gelip birlikte yaşayabiliriz.

hoşgörü azaldı. hem eşler birbiri arasında hem de aileler arasında. her şeyi iki kişilik yaşamayı istemek bireyselcilik bencillik çok fazla. büyük geniş aileler azaldı. tahammül edilmiyor hiçbir şeye. en ufak şey büyütülüyor. ve bence en büyük etken de "anlaşamazsam ayrılırım" rahatlığı. evlenmeden yapılan evlilik sözleşmeleri. bütün bunlar baştan evliliğin ömrünü belirleyen şeyler bence.

eğitim seviyesi arttıkça toplumlarda boşanma oranları hep artar.. hurafelere inananlar azalır.. elalem menfumu artık siklenmez ..
bireysel mutluluklar,hedefler daha çok öncelenir..
kadınları okutmamaları hep bu yüzdendi, eğitilen kadın düşünür,dünyası vizyonu genişler,sorgular . haklarını öğrenir.. mahalleyi akrabayı siklemez artık ..
erkekler için de geçerli bunlar..

abi yedi yıl geçmiş duyuruyu nereden bulup da zıplattın ya :)

Bilime gereken önemi verseydi eger devam ederdi.

cevap veriyorum, halamın bıyıkları olsaydı.

ilgili referanslar, (bkz: fransız devrimi) (bkz: ulus devlet)

Endustri devrimini yapabilseydi muhtemelen. Ama bu bir suru faktore bagli, bunlarin basinda, en buyuk engel olarak da din (daha dogrusu yobazlik) var tabii ki.

evet çağ açıp çağ kapatırken dinsizdi osmanlı zaten. Allah'ım bu malları yaratıyorsun başıboş bırakma yarabbim.

soruna cevap olarak: ekonomisini savaş dışında da çeşitlendirebilseydi, yeni kaynaklar yaratabilseydi yaşardı. ama sürekli yeni topraklar ve onlarla birlikte gelen ganimet/vergi kolay geldiğinden yönelmemişler böyle şeylere. bu da sonu oldu tabi.

ne yapılsa yapılsın yıkılırdı. 1. dünya savaşı imparatorlukların sonu olmuştu zira.

amerika diye bir kıta hiç var olmasaydı büyük ihtimalle osmanlı hala yaşıyor olurdu

süveyş kanalı.

@tescillimarka çağ kapatıp açarken savaşla yaptı bunu. bilimle yapmadı. laf koyacağım diye bu kadar kasmayın.

bende sanayi devrimi ve fransız ihtilaline +1 basıyorum. daha küçük bir toprak parçasında (bugünkü turkiyeden hallice) sanayi yatırımları yaparak hayatta kalabilirdi.

"çağ açıp çağ kapatırken"

ya bsg.. tarihi nasıl da götünüzden anıyorsunuz..

söze osmanlının tarih çağı açıp kapattığını söyleyerek başlayanlar tarih tartışıyor ülkemizde. cehalet ne güzel bir şey ya, yerim. ingiltereyi çini afrikayı kızılderilileri çok güzel etkiledi istanbulun fethi.

Viyana'yı alsaydık herhalde çok daha erken yıkılırdık.

Çağ açıp çağ kapatma olayı 1000 yıllık şehrin silahla ve barutla ele geçirilmesidir. Tüm DÜNYAYI etkiledi denemese bile ay çok Önemsiz denemez. İngilizler kıçı kırık bir ada krallığı idi o zamanlar Hakeza Afrika uzak bir kıtaydı. Eski kıtanın merkezi olan ve yaklaşık 2000 yıllık bir devletin yokolması ise ay Çin'e ne etki etti ki diye küçümsenemez.

Osmanlı devletinin tarihi 300 yıllık zaferler 300 yıllıkta yenilgiler tarihi değildir bu aşırı basitleştirmek olur. 1700lerin ortalarına kadar Osmanlı yenilgilere ciddi toprak kayıplarına uğrasa bile hala güçlü bir devletti. Yüzyıl boyunca Aşama aşama zayıfladı ve 19. Yüzyıl'ın hasta adamına dönüştü.

Peki me olsa devam ederdi. Aslında enteresan olan o kadar uzun süre yaşayabilmiş olmasıdır. 600 yıl boyunca tek bir hanedanın Kontrolü Altında varlığını devam ettirebilmiş bir Monarşi olarak Dünya'da ki tek örnektir. İngiliz ve Fransız devletleri bile sürekli devrimler içinde Çokça defa yönetim ve hanedan değişikliklerine uğradıkları halde devam ettiler. Sırf son 200 yıl içinde Fransa 2 devrim 1 imparatorluk 2 kraliyet yönetimi ve 5 cumhuriyet yenilenmesi yaşadı.

Osmanlı'yı mükemmel sistem demek yanlış olur tabii fakat daha dikkatli incelenirse eğer Beşik ulemalığı, Savaş'a ve ganimete fazlaca Bağımlı bir ekonomi ve ticaretin gayri Müslim unsurların eline bırakılması, emperyalist ve kapitalist politikaların uygulanmaması gibi sebepleri düşündüğümüzde zayıflatan sebeplerine görmek mümkün oluyor.

osmanlı'nın çağ açıp kapadığını da öğrendim duyuru sayesinde sağolun valla, dünya tarihini orhan veli ilköğretim okulunda aldıkları hayat bilgisi dersiyle sınırlı sanıyorsunuz sanırım.

kimse bilemez.

bir fikre karşı çıktık kendi yorumumuzu da ekleyelim bari.

osmanlıdan çok başarılı bilim adamları, çok başarılı sanatçılar çıktı. inkar edemeyiz. 600 senelik devlet, milyonlarca kişiden oluşuyordu. asıl soru şu olmalı, 600 yıllık devletin yetiştirdiği bilim adamı sayısı neden bir elin parmaklarını geçmiyor ? milyonlarca kişiden 600 yılda neden 20 tane bilim adamı çıkmamış ?

osmanlı bir bok yapmadı, şunu kabul etsin artık herkes. diyeceksiniz ki be hey gerizekalı, viyanaya kadar kim gitti, hazar denizine kadar kim gitti, bilimsel kültürel başarılar askeri başarıların devamlılığını sağlar, 300-400 yıl bu devlet nasıl genişlemeye devam etti ?

cevap çok basit. hala söylüyorum osmanlı bir bok yapmadı. ilerlemesini sağlayan tek şey kilisenin yıllarca avrupanın tasmasını tutmasıydı. kilise osmanlıya geç paşam yaptı demiyorum, kilise yüzünden avrupa böyle kaldı diyorum. bakın bi, ne zaman kilise biraz kontrolü kaybetse avrupa bildiğin ağzına tükürüyor osmanlının. 300-400 yıllık birikim kaç senede yerle bir edildi ? osmanlının 400 yılı kaç senesine denkmiş avrupanın bakın.

"e 1700den 1923e kadar nasıl ayakta durdu o zaman ?" sence durdu mu ? ingiltere soldan rusya sağdan italya aşağıdan girseydi sence daha mı çok kar edeceklerdi ? osmanlıyı ayakta tuttular (evet tuttular. osmanlı ayakta kalmadı) osmanlı da kurtulmaya çalıştıkça mecburen daha çok bağlandı, daha çok faydalandılar osmanlıdan.

hadi rusya soldan istanbula sağdan konyaya girdi diyelim. ee ? değer mi askerlerinin yarısını kaybetmesine, değer mi ülkesinde o kadar muhalif edinmesine, değer mi ülkeyi tekrar inşa etmeye çalışmasına, o kadar resmi işi düzenlemesine.

osmanlı kalsın orada, ne var ne yok alalım elinden. gayet güzel bir mantık. bizde de bu "denge politikası" diye öğretiliyor.

türk tarihi 1000 yıla yakındır bozuk. aşağı yukarı melik şah döneminden sonra devamlı düşüşe geçti. osmanlının başlattığı bir şey değil yani.

Asimilasyonu fazla yapmadi, bununla birlikte egitimide dusuk kaldi bu bilimsel gelismeyide engelledi ve batti olarak yorumluyorum ben

cehalet ne güzel şey diyen adam abdulhamit'in eşsiz diplomasisinin esasını şöyle açıklıyor:

"hadi rusya soldan istanbula sağdan konyaya girdi diyelim. ee ? değer mi askerlerinin yarısını kaybetmesine, değer mi ülkesinde o kadar muhalif edinmesine, değer mi ülkeyi tekrar inşa etmeye çalışmasına, o kadar resmi işi düzenlemesine."

age of oynuyor sanki.

how-to-learn-any-language.com
impactofthefallofconstantinople.weebly.com
www.mainlesson.com

orta çağ ve sonundan bahsederken osmanlı'nın adını anmayan tek makale gösterin de hayat bilgisi kitabı yerine nereden tarih öğreniyorsunuz bi görelim.

1 paragrafta 30 sene padişahlık yapmış (ve cidden dolu dolu yapmış, en azından öbürlerine nazaran) adamı akademik dille açıklamamı beklediğin için teşekkür ederim.

dikkat ettiysen neden işgal edilmediğini açıklamaya çalıştım. "şimdi kalksak 8 saate şamdayız." mantığında bir cümle kurmadım.

Bu konu icin ortaokul-lise ders kitaplarini oneriyorum.

bkz. magna carta, cografi kesifler, bilim, fransiz devrimi, sanayi devrimi

bu gelismeler oyle bir anda olmadi. osmanli devleti yuzyillardir cagin gelismelerinin gerisindeydi. ustune ustluk kalitesiz yonetimi ve beseri kaynaklarindaki islam kulturu ile gelecek de vaat etmiyordu. dunyanin ugrastigi konular ile osmanlinin ugrastigi konular cok farkliydi. su anda da farkli.

oyle x sey olsaydi osmanli hala yasardi diye sacma sapan bir sey yok. osmanli devleti yikilmaya mahkumdu. su anda da ifade ozgurlugu ve bilime onem vermedigimiz icin gelisememeye mahkumuz.

not: Evet, tarihimiz mufredatta cok boktan isleniyor farkindayim. Ama seviyemiz belli ki bu.

Yahu Osmanlı devleti Avrupa ve Amerikada akademik olarak başarılı bir devlet ve sistem olarka görülüp çalışma yapılırken bizdekiler Osmanlı yüzyıllar boyunca gerideydi, zaten yıkılıcaktı güzellemeleri yapıyor.

Tarih akademik bir disiplindir kahvehane muhabbeti gibi 3-4 basitleştirilmiş cümle ile yorumlamak sığ kalır.

Öncelikle osmanlı tabiki yıkılacaktı, her devletin nihai kaderi yıkılmaktır. İngiltere yıkıldı, Fransa yıkıldı, Rusya yıkıldı. Polonya 3 defa yıkıldı, Avusturya 2 defa.

Yüzyıllarca geriden gelme olayına gelince, o kadar büyük bir fark oluşmadı. ve Osmanlı ile Avrupa arasında 1500lerde Osmanlının önde götürdüğü bir teknoloji vardı. 1600larde durum eşitlendi ve sonlarına doğru Avrupa öne geçmeye başladı.
1700lerde avrupa iyice ilerlemeye Osmanlı geride kalmaya başladı.
1800lerde zaten Aradaki makas açıldı bayağı.

Padişahlık babandan oğula geçiyordu ondan geri kaldık diyenlere gelince

1914'te kadar babadan oğula geçen Monarşik sistemler:

Britanya İmparatorluğu,
Rusya Çarlığı,
İtalya Krallığı,
İspanya Krallığı,
Almanya İmparatorluğu,
Japon İmparatorluğu,
Çin İmparatorluğu,
Sırbıstan,
Bulgaristan
Yunanistan
Karadağ,
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu,
İsveç,
Norveç
ve Danimarka Krallıkları.

İslam Kültürü gelecek vaadetmiyora gelince,
1500lerde Preveze muharebesinde, mohaçta, Viyana kuşatmasında dinsizdik, ondan öndeydikte 170de birden müslüman olunca mı geri kaldık?

Gerileme toplumsal bir olaydır. Bugün ABD geriliyor ama etkisi ancak 100 yıl sonra farkedilmeye başlanacak. 1600lerde Osmanlı Devleti o zamanın zirvesindeydi. Sosyal ortam olarak, zenginlik olarak ve diğer mefhumlarda.

Rahat ve zengin bir devlet olduğu için yavaş yavaş ben en büyüğüm kibrine kapıldı. Düşmanlarını önemsemedi. İlmi olarak pozitif bilimleri pek önemsememeye başladı.
Yazılı kültür olarak geride kaldı.

Biz keyif çatarken Avrupa Coğrafi Keşifler, merkantalizm ile uğraşıyordu.

Adamlar öne geçtiler ve biz durumun farkına varıp lan aslında o kadar güçlü değiliz diye birden sudan çıkmış balığa dönünce artık bayağı geç olmuştu.

Avrupa kadar bilimadamı çıkartamamıza gelince, tabiki çıkartamadık zira arada coğrafi ve nüfus olarak devasa fark vardı.
Bir yanda Kastilya (ispanya), Krallığı, Roma-germen (avusturya) imparatorluğu, Fransa Krallığı, İngiltere krallığı, Polonya, İtalyan devletleri, İsveç ve Danimarka Krallıkları, Rusya çarlığı, Portekiz, Bİrleşik Eyaletler(hollanda) sayıldığı taktirde 13 adet güçlü krallık ve küçük devletlerin siyasi/askeri/ekonomik/nüfus gücüyle tek başına duran bir Osmanlıyı karşılaştırıyoruz.

1. dünya savaşında Almanya-Avusturya imparatorlukları Fransa, İngiltere, Rusya ve İtalyaya direnemedi.

2. Dünya savaşında Almanya-İtalya, Fransayı ezdiler, Ama rusya-ingiltere ve ABD'ye direnemediler.

Bütün bunların hepsinin toplamına Osmanlı nasıl direnecekti? Kanuni protestan-Katolik savaşında protestanları, Fransa Almanya savaşsında Fransızları destekledi. Denge politikası güttü o ara dünyanın (Çin hariç) en güçlü devleti olmasına rağmen. BUgün ABDnin Çin-Rusya bloğuna karşı Dünyanın en güçlü devleti olmasına rağmen Avrupa Bloğunu yanına alamsı gibi bir nevi.

Birde türk Tarihi bin yıldır bozuk diyen adamı, Melikşahtan sonrası kötü diyen adamı şu an Türkiye değil, her hangi bir avrupa tarihi konuşulan yabancı bir forumda yazsın bu dediklerini, adamı şamata çıakrtmaya çalışan bir troll diye banlarlar, ciddiye almazlar.

Kendi tarihinden veya yaşadığı tarihten bu denli uzak, bu derecede bilgisiz birisini ciddiye almanızı önermem.

Fakat tabiki, Harvard Üniversitesinde çalışan kitapalr bastıran prof GÜlru NEcipoğle, Prof Cemal Kafadar ve Prof Halil İnalcık aslında konu hakkında bilgisiz ama günde 3 litre kola içen adam çok daha iyi tarih ve sosyolojik gözlemler yapıyor

Şimdi çıkıp yok Osmanlı böçyle salaktı, şöyle gerideydi, böyle dandikti diyenler olacak.

O yüzden Tavsiyem Cambridge Üniversitesinin (İngilteredeki en iyi 2., üniversite, DÜnyada ilk 15e giriyor) Yayınladığı Şu kitabı okuyabilirsiniz:
(arkadaşlar Türk işi tarih tü-kaka, ne varsa Yabancılar, avrupalılar biliyor biz salağız dedikleri için İngiliz Akademisinden bir Tarih kitabı koyuyorum)

www.cambridge.org

Buda bir işe yaramadığı söylenen, yüzyıllardır geride kaldığı söylenen, veyahut 1000 yıldır geride kalındıını iddia edenler için tam tersini savunan, Harvard Üniversitesi Türk ve Osmanlı Tarihi kürsüsü'nün adresi, güzel akademik yayınlar var, okuyabilirsiniz.

www.fas.harvard.edu

Şuda BBC'nin Osmanlı hakkında yaptığı 3 bölümlük belgeselden bir bölüm.

Yukarıdaki arkadaşların dediklerinin tam tersini söylüyorlar nedense.

www.youtube.com

Buda Sovyet sonrasında RUsya'da Osmanlı hakkında çıkan makalelerin olduğu bir kitap, güzel makaleler barındırıyor tavsiye ederim:

www.tandfonline.com

sadfasdfasdf yav he he osmanlı en büyük bir numaraydı tamam.
bbc belgeselinde ermeni soykırımından bahsediyor what a shame :) keşke izleyip koysaydın.

Sizinle benim aramdaki fark şudur.

Siz Osmanlının komple batık lanet dandik bir devlet olduğunu söylüyorsunuz.

Bense Osmanlınında normal bir devlet olduğunu güçlü-zayıf taraflarının olduğunu ve son yüzyılda iyice geriye giderek çöktüğünü ve bunun doğal bir süreç olduğunu söylüyorum.

O kadar yazdığım yazıyı okusaydınız Osmanlı bir numaraydı diye bir cümle kurmadığımı veya öyle bir iddiada bulunmadığımı görecektiniz.

Fakat 2 satırlık bir cevap aslında cevap değildir, cevap verilemediğinden geçiştirme ve konuyu değiştirmektir "ama o belgeselde ermeni soykırı var=((" diyerek.

Demekki ermeni soykırımı iddiasını içeren bir belgesel koyduğuma göre, dediğiniz "osmanlı bir numaradır" şeklinde bir şey söylemiyorum zira eğer öyle bir iddiam olsaydı herhalde böyle bir konudan bahseden belgeseli izleyin diye önermezdim.

Lütfen kendi içerisinde çelişen iddialar ve 2 cümlelik, her hangi bir düz adamın kurabileceği basit bilgi içermeyen iddialar yerine daha ayakları yere basan, mümkünse benim yaptığım gibi yabancı kaynakları, yabancıdan kastım Kalitesi dfünya çapında kabul edilen üniversitelerin kaynaklarını da yazarak gelmeniz.

- II. Mehmet roma'yı alsaydı
- II. Bayezid italya'dan çekilmeseydi
- I. Selim bu osmanlı'yı bu kadar sunnileştirmeseydi
- I. Süleyman viyana'yı alsaydı
+ Mustafa tahta geçseydi
- II. Selim doğu avrupa'yı türkleştirseydi.
+ Sokollu biraz daha yaşasaydı.

Osmanlı 17. yy'da çökmez çok daha uzun süre güçlü kalabilirdi.

öte yandan:

- bilime gereken önemi verseydi.
- müslümana güvenmek yerine osmanlı üst kimliği ile o çeşit milliyetçiliğe önem verseydi
- devleti dinciler değil devlet adamları yönetseydi
- "abi nasıl olsa baharat ve ipek yolu bizde. alternatife gerek yok diye" yatmasaydı
- coğrafi keşiflere ayak uydurabilseydi
- sanayiye ayak uydurabilseydi
- yağma ve vergi dışında düzgün bir ekonomisi olsaydı
- kafes sistemi olmasaydı
- padişahlar iyi eğitim alsaydı

20. yy'a güçlü olarak girerdi.

osmanlı'nın en iyi yaptığı şey araklamaktı. bizansın birçok şeyini araklayarak kendine uyarladı. toprak sistemi de bunlardan biridir. çevresindeki boşluktan da yararlanarak genişledi. ne zamanki avrupa reform yaptı, bunlara dur bakalım demeye başladılar. o kıyasladığın 13 krallıktan daha geniş toprağı ve beşeri şartları vardı osmanlı'nın, ama bir tane bile bilim adamı yetiştiremedi. en önemli sanatçısı mimardı, o da ayasofya kubbesini taklit etmekle ömrünü geçirdi.
sonrasında bir başarıymış gibi bahsedilen denge politikası sonucu -ki osmanlının şuurlu bir şekilde yaptığı bir şey değildi- 200 sene fazladan yaşadı. rusya saldırınca ingiltere yardım etti ki mısır'ı kaybetmeyim diye, ingiltere saldırınca rusya yardım etti ki ingiltere dibime gelmesin diye. kırım savaşını ondan kazanabildi, yoksa ne mümkündü. 1871'de 2. reich kurulunca ingiltere'nin önceliği almanlara kaydı. ruslara ne yaparsan yap dediler onlar da 93 harbinde belinin suyunu aldı osmanlının. ve devamında yıkım da geldi.
özetle osmanlı komşularının dezavantajını lehine kullanarak güçlendi. ama 600 sene dünyayı yönetti demek çok saçma. bu yönetim de savaşarak oldu yani sadece savaşla dünyaya damgasını vuran bir devlet. ne bir sanatçı ne bir bilim adamı dünyaya yararlı olacak bir çivi çakılmadı.

Dünyanın "yıldız mimar" olarak seçtiği, Harvard Üniversitesinin Sİnan Çağı diye 500 sayfalık a3 boyutta kitap bastırdığı Mimar Sİnan'a "hayatını ayasofyanın kubbesini taklit etmekle geçirdi" diye biliyorsan, kusura bakma arkadaşım, ama zır cahilsin, bilgisizsin, tamamen cehaletten kaynaklanan bir ör yargıyla konuşuyorsun.

Gİt bir Mimarlık fakültesinde her hangi bir kişiye bunu söyle ki suratına gülüp küçümseme ile sana baksınlar.
Mimar Sinan gibi bir dehaya bu kadar basit bir bakışla bakan birini hayatım boyunca görmedim.

Belki okursun ama zannetmiyorum.

www.skylife.com

Tarihteki osmanlili bilim adamlari olmasa su an hala ilk cagda yasiyor olurduk. Osmanli uzaya arac gonderen ilk devletludur. Cag atlatmistir hepimize. Hoplatmistir bizi. Osmanli oyle guzel bir seydir ki dadindan yinmez.

Evet, yine bir dalghacı "cool" arkadaşımız daha teşrif etti.

hayır gerçekten bu kadar basit cevapların, bu tarz ehi ehi tadında liseli cevapları yazarak bir şey ispatladığınızı mı zannediyorsunuz?

Bence bu tarz cevaplar vererek kendinize olan öz saygınızı yitiriyorsunuz zira sürekli geyik sürekli geyik bir yerden sonra düşünce tarzını ve fikir üretme kapasitesini düşürür-basitleştirir.

mimar sinan'ın ve
sultanahmet camii mimarı sedefkar mehmet ağa'nın
türk olmadığını biliyorsunuzdur umarım

ayrıca evet, mimar sinan, bizans kilise esteği ve tekniğini taklit etmiştir.

sinan çağı demişsin ama thy dergisi la bu asfsafsadgsafdg rte'nin oğlu da harvard'lı yani ne oluyor orada doktora yapınca?
sultan ahmet camisine bir bak net ayasofya çakması. adam hayatı boyunca ayasofya kubbesini geçmeye çalıştı, en sonunda 90 yaşlarında selimiye camisinde geçebildi. garip garip linkler vererek kendini haklı çıkarma. sanki almanlar yenilince bizde yenik sayıldık diye yazanlar bu prof lar vs değilmiş gibi.

Türk olup olmaması ne farkediyor?

Ulusçuluk 19. yy akımı. Osmanlı nüfusu müslim-gayrimüslim olarak ayrılıyordu ve devlet "imparatorluk"tu. Bugün OBama ne kadar amerikalıysa Mimarsinanda o kadar Osmanlıydı.

Mimarlık okumadan ayasofya çakması diyorsun.

Öncelikle biraz mimari okuması yap.

Temel sistemleri, destek sistemleri, kubbe taşıması, statik nedir bunlar hakkında bilgi edin.

Yoksa kendini rezil etmekle kalırsın az biraz okumuş birinin yanında bunları söylersen. Yüzüne bir şey demezler ama arkandan çok dalganı geçerler. Dediklerinden çok daha azını söylediği için cahil lan bu resmen keko diye çok kişi dışlandı mimarlık/Tarih fakültelerindeki konuşmalarda.
Yanlış link yollamışım New York Times gazetesi linki:
www.nytimes.com

proflara gelince ben sana türk proflarını örnek vermedim ABD'den örnekler verdim.

Almanlar yeilince yenildik sayan tarih anlayışı ile benim verdiğim İngiliz ve Amerikan Tarih ekolü arasındaki bağlantıyı da algılayamadım.

ya adam ömrünü ayasofya kubbesini geçmek için harcıyor işte anlamadığın ne? sen her b.ku biliyorsun ya tarihçisin, mimarsın, sanatçısın falan asdfsadfasf
bana verdiğin link skylife dergisinde türk bir prof harvard'da doktora yapmış onunla mimar sinanı övüyorlar. almanlar yenilince muhabbetini yapanlar da bunlar işte. linkteki yazıyı bi okusan anlarsın.
neysen neysin mimar sinan tüm camilerinde ayasofya'yı geçmeye çalışmıştır. biraz okusan bunla ilgili yazılar var. bak ayasofyayı geçmeye çalışan adam osmanlı'nın çıkardığı en ünlü adamdır asdfasdf ömrünü ayasofya kubbesini geçmeye adıyor bak tekrar ediyorum ayasofya'nın kubbesini geçecek hedef bu kadar sığ. yaklaşık 32 metre kubbe çapı. aralarında 1100 yıl falan var. süper devlet osmanlının en süper adamı bu

Mimar Sİnan'In ömrünü Ayasofyanın kubbesini geçmek için harcadığı, ve Selimiyeyle bunu becerdiği olayı sağcı tarih anlayışının ortaya çıkarttığı basit bir masaldır.

Genelde magazinsel tarih anlayışının hakim olduğu gazetelerde yazılır, Mimar Sinan aslında Mihrimaha aşıkmış hikayesinin masal olması gibi.

Sende zannedersem Hürriyet haberde bir yerde okudun.

Zira Ne Mimar Sinan'In öyle bir maksadı oldu, Ne de Selimiyenin kubbesi Ayasofya kadar büyüktür, büyük yapamadığından değil, isterse Ayasofyayı çok rahat geçebilirdi ama Geçmedi, beceremediğinden veya imkanı olmadığından değil.

İşte bunu Sİnan Çağı kitabında okuyabilirdin, eğer tarih bilgini 3. sayfa haberlerinden almayı yeterli görmemiş olsaydın.

Sana yolladığım Linkteki profesör HArvard üniversitesinden profluk aldı, eğitimi Harvard ekolündendir. Beğenmediğin Gülru hoca seni 100-200e katlar böler. TÜm DÜnyada Konferanslarda baş konuşmacı olarak davet edilir.

New York Tİmes gazetesi linkini de yolladım 2 üst mesajda okuyabilirsin.

Bundan sonra adamakıllı bir kanıta dayanan cevap yazmayacaksan lütfen başka bir şey yazma. Zira bildiğin hikaye anlatan Tarih tezleriyle geliyorsun.

Ayasofyayı geçmeye çalışıyormuş Sİnan, ancak sonra geçmiş filan.

Sİnan Ayasofyayı geçmedi, isteseydi Selimiyede geçerdi.

Mimari sidik yarıştırma bilimi değildir, Sİnan ben daha büyük yapıcam diye hareket etmedi, fakat sizde AKP zihniyeti olduğu için daha büyük-daha iyi modunda bir anlayışınız var maalesef, Çamlıca tepesine devasa 7 minareli cami dikmek filanda o anlayışın eseri.

Mimar Sİnan Ayasofyanın 500 yıl daha ayakta kalmasını sağlayan kişidir, 3 defa çatlayan ve çöken o kubbeyi, ve strüktürü tamir eden, hatalı/eskik kısmını tamamlayan bir dehadır.

NEyse, söz arif olana konuşulur derler.

Basit ve kasaba bilmişi modunda cevaplar ancak bilgi düzeyinin düşüklüğünü belli ediyor maalesef. Tavsiyem en kısa zamanda yapabiliyorsan kaliteli bir üniversitenin mimarlık bölümünü ziyaret etmen olacaktır.

Yalnız eklemek gerekirse ben o kadar kaynak vermeme rağmen görüşlerini doğrulayan "1" tane bile akademik kaynak vermedin bana, hep iddialarla geliyorsun oysa kanıtın yok.

sadece Tayyip gibi boş laflar, atıp tutmalar görebiliyorum.

Bilim objektiftir, birikim üzerinden, deneylerle ve kanıtlarla ilerler.

Lütfen bilimsel bir yorum/kanıtla gelin.

Cidden sıkıldım şurada laf yetiştirmekten zira çok kısır ve verimsiz bir konuşma bu.

Ben akademi'den örnekliyorum, sen gelip ama sinan ayasofyaya yetişmek istiyodu XD XD XD şeklinde cevaplar veriyorsun.

eycof oynamayan, trade yapacak liman bulamadığı için altınsız kalıp mecburiyetten ekmekçi basmayan, millet trebüşleri açarken palaları salarken herbal basıp tevekkül etmeyen osmanlının neden battığını anlayamaz. relic goldla bi yere kadar.

Bilgili birisin hatırladığım kadarıyla. Yaptığın savunmalar da bir tık gösteriyor bunu.

Ama olmamış. Dediklerinin çoğunun cevabı yazdığım göt kadar yerde vardı.

Eskiden insanlar Osmanlı'ya direk tapardı, şimdi örnekteki gibi "Ya ben yanlışlarını söylüyorum. Son yüz yıl çöktü." demeye başladılar. Osmanlı hep bok çukurundaydı, ancak son yüz yıl o kadar çok battı ki siz bile savunamayacak duruma geldiniz. Genelde bunu tartıştığım insanların bilgi seviyesi "Viyana yüzünden..." civarlarındaydı. Ancak bu halinizle siz bile Osmanlı'nın o muhteşem yüzyıllarından örnekleri, Osmanlı'ya odaklı bir şekilde veremiyorsunuz. Kıyasla iyi olunmaz. Daha az kötü olunur.

istanbuldaki rasathane kapatılmasaydı
halifelik osmanlı'ya geçmesiydi
kapütülasyonlar olmasaydı
fransız devrimi yaşanmasaydı
sanayi devrimi olmasaydı
halamın sakalı olsaydı

osmanlı hala yaşardı.

yahu doktora yapmış harvardda dio sen profluk aldı diosun. bana kaynak diye skylife dergisinden röportaj veriyorsun. he sen haklısın. he sinan geçmek istemedi ayasofyayı, onun için onun çakması sultan ahmet'i yaptı. bi de akp'li diosun asdfasdf yani kusura bakma da osmanlıyı boklayan benim yücelten sensin, ben mi akp'li oluyorum? komiksin genco

bu arada "istanbulun fethi ile osmanlı çağ açıp kapattı" bir türk tarih tezidir.

dünyanın başka hiçbir yerinde bu şekilde işlenmiyor. türkler çağ değiştirdi vay be demiyor kimse. haberiniz olsun.

rönesans, reform, amerika'nın keşfi, işleniyor. istanbulun fethi etkisi en minimum olan olay.

ki aslında bu durum da osmanlının neden yıkıldığı hakkında fikir veriyor gibi değil mi?

millet rönesansla, reformla, buluşlar ve keşiflerle yani fikir sistemlerini değiştiren şeylerle, hayat tarzlarını değiştiren şeylerle uğraşırken, biz hala kıçı kırık fetihlerle övünüyoruz. al sana osmanlı neden yıkıldı.

----

okulda istanbulun fethi haftalarca anlatılıyor. tek tek bütün savaşlar, hisarların yapımı, zincir, karadan yürütme, bilmem ne, en fazla timur olmasaydı ne olurdu diye tartışıyoruz. rönesans, reform, keşifler, icatlar, matbaa vs. "bi de böyle şeyler vardı ya" diye geçiştiriliyor. işin ilginci %99'luk kesim istanbulun türklerden 200 sene önce venedikliler tarafından fethedildiğini bile bilmez. bari bunu anlat değil mi?

batılı çocuklar (abd'yi saymıyorum) rönesans neden oldu, kilise neden boktandı bunları tartışarak büyüyor. e yıkılırsın tabi.

tarihte onlarca dönüm noktaları vardır. o olmasaydı bu olurdu ise binlerce olasılığı ortaya koyan bir hayal denizidir. onlarca, yüzlerce kırılma noktaları vardır. mesela fatih ve yavuz 5-10 sene daha yaşasaydı muhtemelen viyana roma falan alınmış ve fransa, habsburglar da dahil olmak üzere tüm avrupa haraca bağlanmış olurdu.ancak çok ileri gideceklerini zannetmiyorum. çünkü bu geniş coğrafyaya yetecek bir nüfus yoktu. belki muhteşem sülüman nüfusu artırmak için dizideki gibi bir hayat yaşayarak yeni doğan bebek oranını artırmaya çalışıyor olabilirdi. :)

Mustafa Kemal'e Sabiha Sultan'ı verselerdi belki ingiltere gibi kraliyet ailesi devam ederdi. Üstelik modern, sanata önem veren bir kraliyet ailesi varken başta, ecdadımız böyleydi diye bıkbık edilmezdi, sembolik takılırlardı. Bir de halifelik ünvanıyla yapılan yeniliklere "caizdir" diyerek müslüman halkı sakinleştirip, başka başka uydurma şeyhlerin gazıyla saçmalamalarını engellerlerdi.

yuh yani her şey ok de. lafı mimar sinan'a çapsızdı demeye getirmek izansızlık.

hele ki sultanahmet'i mimar sinan yaptı demek tamamen cahillik.

Cevap: Yaşıyor olduğunda Osmanlı olamayacağını bilseydi yaşayabilirdi.
Yıkılan diğer imparatorlukların devamı halklar da bizim gibi "ne olsaydı yaşardı" yı konuşuyor olsalardı Osmanlı hala yaşıyor olabilirdi mesela. Bunu konuşuyor olmak bile Osmanlının yıkılmasının nedenlerinden biri bana göre. Üstelik bir arpa boyu gidememişiz, hala aynı tas aynı hamamız. Bizden sonraki kuşaklar "Türkiye ne olsaydı yaşardı"yı konuşacaklar bu gidişle.

Bilimin halklara ulaşamamasından tut, ulaşanların da bir halt yapamamasından çık. Yönetimin aklı bilme uzaksa, halkın bütünün aklı almıyorsa ulaşanlar n'apsın.

Bak burada bile kendi öz tarihimizi tartışırken bazılarının ne dediğini bazıları anlamadı.
Verilen linklerden bir tane adam gibi türkçe kaynak yok, cümlelerin içine girmiş yabancı kelimeler var.
Aynı şekilde osmanlıca-türkçe sözlüğü aç, fransızca, farsça, arapça işaretleri olmayan kelimeleri parmakla sayarsın.

Anlamadığım şeyi nasıl yorumlayabilirim ki. Üstüne, en önemlisi de yorumlama becerisini edindim mi? Bilimsel düşünme yöntemlerini mi kullanıyorum yoksa subjektif (siyasi) yorumlar mı yapıyorum.

Osmanlı yaşasaydı o yaşayan Osmanlı addan ibaret olurdu, "Osmanlı" olmazdı. Artık Osmanlı olamayacağını bilirdi. Bunu bilim diyor, ben demiyorum.

Bilimin girmediği yere masallar girer. O da anca uyutur.

(Bilmin girmesi yetmez, bilim tek bir bütün olabilmeli. Halktan saklanmamalı, çarpıtılmamalı, halkın anlayabileceği dile indirgenmeli.)

Geleceği kurtarma adına: Divan-ı hümayun'un dengesi incelenmeli. Anahtar orada.

kardeşim ülkede doru düzgün temiz kız mı var ki başka güvendiğimiz biri olsa zaten sormazdık

hep cahiliyet. akraba evlilikleri malesef ülkemizde sıkça yaşanıyor.

sizin durumunuzda normalde göre 3-4 kat artmış bile denebilir. çünkü tüm aile akraba evliliği dolu.

Kan testi yaptırarak öğrenebilirsiniz.

bi iddaa kuponu doldurur gibi soru sormuşsun. al şuna bak bi www.milliyet.com.tr

senin duymak istediğin cevabı yazıyorum: hepimiz akrabayız nasılsa bir şey olmaz.

truman +1 diyorum. ensest bu.

tıbbi açıdan bence alınacak risk değil. dna'nın sürekli benzer kodlarla tekrar etmesi bir süre sonra kırılmalara yol açtığı ve bunun da sakat çocuk doğumuna sebep olduğu söylenir. ve yine farklı bir dna dizilimine sahip çiftlerin çocuklarının iki farklı dna'dan iyi yönleri aldığı da söylenir.
kuzenler kardeş değildir. olayı farklı yönlere çekmeyin. ensest falan değil. islami açıdan da bir sakınca yok. ancak bence tercih edilmemesi gerekir.

şöyle düşün; evliliklerde bazen problemler olur. boşanmak da bu işin doğasında var. eğer çift anlaşamazsa aileler birbirlerinden kopacaklar. ancak düğünde bayramda illa yüz yüze bakmak zorundalar. ömür boyu bir ikilem bir sıkıntı olabilir. bu da işin bir başka olumsuz yanı.
temiz kız yok diyerek terbiyesizlik yapıyorsun ayrıca..

kafana göre takıl abi, bu sitede nasıl cevaplar bekliyorsun ki? linç edileceğin belli.

bence net trollsün.

Benim sülalemde çok var sıkıntı olmadı. Biz de hep akraba içinde evleniriz. En son kuzenim diger kuzenimle evlendi, topac gibi de cocuklari oldu 6 ay once sapasağlam. Aynen devam dısariya kiz verilmez bizde sende haklisin anliyorum

amca çocuğu olmaz da dayı kızıyla olur vs. gibi bişey de yok. aynı yani genlerin yarısı anadan yarısı babadan geliyor. bir de anne babada da akraba evliliği var. yani tamam eskiler yapmış bir cahillik de, artık elinin altında internet olup da okuma yazma bilen bir bireyin bu işin yanlışlığını bile sorgulamaması gerekir bana göre.

yapmayın etmeyin, ağabeyin dans kursuna falan gitsin belki başka kız bulur :P

bunlar hep yokluktan. türkiye'nin en büyük sorunu abazanlık. kim ne derse desin, cari açık falan vız gelir.

akraba evliliği risktir, bütün doktorlar bas bas bağırıyor. ayrıca amcanın çocuğu insanın kardeşi gibidir.

Ben kuzenlerimle kardeş gibi büyüdüm. Bu soru çok tuhaf geliyor bana şu anda.

Buna ek olarak "ülkede temiz kız mı var" lafı o kadar aşağılıkça ki diyecek bir şey bulamıyorum.

İnşallah evlenirler de senin gibi bir çocukları olur. :)

İlave: Sorduğun soruya dair, Dr. Ersin Uskun tarafından 2001'de kaleme alınmış bir yazı:
www.ttb.org.tr

temiz kız yok derken ne demek istiyorsun onu da bir açsana, merak ettik.

öncelikle; böğk.

daha sonra; bi yakınım teyzesinin kızıyla evli ve bi çocukları zihinsel engelli, bi çocukları doğumdan bi hafta sonra vefat etti çünkü kafatasında bi sorunla doğmuştu, bi çocukları da bacağında bi engelle doğdu.

ki sizin aile baya baya karışmış. evet canım memlekette ''temiz kız'' yok. böyle devam.

o değilde milletin çevresinde ne cok engelli cocuklu aile varmıs. bence cogu hikaye :P

annen amcanın da teyzesinin kızı. hmm.
(bkz: habsburg hanedanı)

kuzene niyetlenmeyi makul gören adam ülkedeki temiz kız yokluğundan dert yanmasın bir zahmet. +sonsuz

@fransız; evet burda dandik bi yorum yapabilmek için ''engelli çocuk''lu hikaye uydurduk. sana geyiği yapılabilecek bi konu gibi mi geliyor gerçekten bu? bazı insanların hayatlarında gerçek problemler var ne yazık ki.

işinize yarayacaksa, benim de eskiden tanıdığım böyle bir çiftin çocuğunun kafası diyarbakır karpuzu gibiydi, ayakta duramıyordu çocuk, kafasının ağırlığından. git gide de büyüyordu kafa.

zetahead, sen niye kafayı benimle bozdun, birkaç gündür? nicki raklı maklı heriften daha zekiyim demişsin, kesin öyle, ben de öyle düşünüyorum :)))
bir de herif değilim. duyurunun en sevilenlerindenim diye ona da kızdın töbe töbe
soru sahibi arkadaş ağabeyine söyle, yapmasın bu evliliği. düzgün temiz kız bulursunuz merak etme.

bu fransızkalanmal mıdır nedir, duyurunun en büyük trollerinden bence.

ülkede temiz kız yok evet. benim gündelik ilişkilerime konu olan kızların hiç birinin amcası yoktu. birinin amcasının kızı değil haliylen. alın siz onu. kimse götünü ellemedi o kızın.

zaten doğal seleksiyon tarafından elenmemişsiniz. yeterli zeka ve problem sınırı budur arkadaşım. ensest ilişkinizden doğacak çocukta en kötü ihtimalle sosyal yardım destekleriyle doğal seleksiyon tarafından yutulmayacak. rahat ol.

Naparsan yap da, memlekette temiz kız kalmadı diyerek kul hakkına giriyorsun. İftiranın hesabını öte tarafta nasıl vericeksin merak ettim. Yoksa banane istersen git dayınla evlen. Size bakacak başka kız bulamayacağınızdan böyle büyük beylik lafları ediyorsun izlenimi yaratıyorsun.

eşsiz anadolu ahlakı budur işte. pür, katkısız anadolu ahlakı.

genetiğin kuralları belli. annen ile baban %25 akrabaannen ile amcan da. abine bu %0 da yansıyabilir %25 de. ortalama %12.5 diyelim. abi ile gelin adayı da %25 akraba ortalama. babandan kaynaklı.
doğacak çocukların yanlış hesaplamadımsa anne ve babadan gelen 23er kromozomda genetik malzemenin %37,5 benzeşmesi ihtimali var.
kağıda çizemedim paint açmak istemiyorum. yanlış varsa düzeltin.
bu epey sıkıntılı bir yüzde. ama endogaminin yaygın olmadığı kozmopolit bi yerdeyseniz bi nebze düşürür bu durumun vehametini.

engelli çocuklar sandığınızdan daha fazla. türkiyede hiç sevişmemiş kim bilir kaç yüz bin evlenme çağının ötesinde engelli vardır.evlerde yan odalarda kapalı duruyor hepsi.

aşk varsa akraba evliliğine hiçbir itirazım olmaz ama mesele evveliyatını bilmekse yaptığınız ve düşünceniz iğrenç, bunu demezsem çatlarım.

melezlik genelde güzeldir. annem balkandan babam yarı kafkas yarı türkmen. dolayısıyla domuz gibi sağlıklıyım. ayrıca mükemmel olduğumu, karşıt pek çok özelliğin muayyen bir ortalaması olduğumu söylemiş miydim? kızlar mesaj ^_^

melezlik bazen kötüdür. mesela latin kökenli amerikanlar ile bazı göçmen amerikanların evliliklerinde çocuklarda anneden gelen mitokondriyel dnalara bağlı bir uyumsuzluk oluyormuş. makaleye ulaşamam ama konuyu net hatırlıyorum

öyle işte. daha çok okuyun. kendi kararınızı verin. beyaz türk bakış açısı kötü amenna. ama sırf ana babası olduğunuzdan bir insanı fiziksel ya da zihinsel engele layık görebilmek büyük sorumluluk.

mendel deneyi gibi olur, 4 bezelyeden bir tanesi buruşuk.

temiz kız yok diyorsun amcanın kızının temiz olduğunu nereden biliyorsun ? O kızın hiç sevgilisi olmamış mı ? çok saçma ya böyle genelleme yapıyorsun ya bravo gerçekten

artık abinin çocuğunu da kendi çocuğuna alırsın. Bu böyle gider işte..

iş ciddiyse bir doktora danışın derim yine de.

bu arada şuna gülmeden geçemedim: "duyurunun en sevilenlerindenim diye ona da kızdın töbe töbe"

ehehe.

abartmayalım, ensest filan değil bu. biyolojik açıdan ise bu tür kapalı toplum evliliklerinin hastalıklı çocuklar yaratma olasılıkları nesilden nesle artıyor.

ha bir de "temiz kız mı kaldı" cümlesi üzerine eklemeden edemeyeceğim, ne yazık ki sen de o hastalıklı çocuklardan birisin, beyin geri planda kalmış bir miktar :(

Tıbbi açıdan riskli evet.
Risk % kaç diye sormuşsun, sizin için yüzde kaç olursa uygulamaya geçireceksiniz? Öncelikle bunun cevabını vermenizi tavsiye ederim. Diyelim %1 riskiniz var, o yüzde birin size denk gelmeyeceğini nasıl garanti edeceksiniz.?
Bir vaya daha fazla insan hayatı ile ilgili karar veriyorsunuz. Diyelim çocuklar özürlü oldu. Kendinizi nasıl rahatlatacaksınız? tıp bilimi bize %1 dedi, bilemedik o yüzde birin siz olacağınızı mı diyeceksiniz?

Diğer sakıncalarını soru kapsamında olmadığı için yazmıyorum. Yalnız bu ülkede yaşayan üç kız annesi olarak, ülkede yaşayan kızlar hakkında sarf ettiğiniz yakışıksız yakıştırma için ülkede yaşayan tüm kızlar adına sizden özür bekliyorum.

Doğru düzgün insan olmak, temiz olmak, sadece kadınlarda değil her insanda olmasını dilediğimiz özellikler. Yakışıksız yakıştırma yapmak doğru düzgün insandan beklenecek davranış biçimi değildir biliyorsunuz.

hee gardaş temiz kız kalmadı hakkaten. bi tek caner555 in amca kızı kaldı memlekette temiz.

o kadar temizse Allahın emri peygamberin kavliyle amcakızını senden istiyorum caner heheheh

niye kabile gibi kendi içinizde çoğalmak için ısrar ediyorsunuz ki? azcık akıl fikir sahibi olan herkes, çocukların sakat doğabileceğini görür. niye o çocukların hayatıyla oynuyorsunuz.

doğacak çocuk sağlıklı olsa bile akraba evliliklerinden doğan çocukların kendi çocuklarında sorun olması durumu var.

ne tezi

yüksek lisans

yazarsın, sayfa sayısına da bağlı elbet.
empirical bir araştırma yoksa (misal deneyler vb) yazılır, 1 ayda bile yazılır.

ben 4 ayda yazdım yl tezini sıkı çalısırsan olur.

konun ne?

3 günde yazdım ben. sanki dünyaya yeni bi icat mı sunuyorum amk. yaz geç. nası olsa onaylanacak.

duyan da 7 ayda yazılan tezle o konuya sınıf atlatıldığını sanacak.

7 ayda tez yazmak mümkün müdür mü? Zaten verilen süre 1 sene, daha ne kadar zaman istiyorsun ki? Rahat yazarsın.

yüksek lisans tezi son 2.5 ayda yazılır zaten. daha vakit var.

konum henüz netleşmiş değil, belirttiğim süre maksimum, yani 5 ay gibi bi sürem var esasında.bir de henüz ders dönemindeyim.

netleşmeyen konun ne peki? çok farazi bir soru. biraz daha done olması lazım ki yanıtlayabilelim.

1. evet 2. hayır

birinci bende de açılıyor. önemli olan yayınları indirebilmek zaten. iş yaptılar güya.. sağolasın.

indirmeye çalıştığın metin hangisi?

@clones hemen hemen denediğim 10-15 farklı dosyada aynı sorun ile karşılaştım. burada verdiğim link kırım yazınca ilk sırada çıkan idi. asıl lazım olan "Devlet-i Aliyye ile Rusya Devleti ve Kırım hakkında bazı malumat-ı mühimme ve tahrirat-ı resmiyeyi havi mecmuadır" başlıklı olan. ancak ne onu ne de diğerlerini indiremiyorum.

şu an bahsettiğin açıldı, tabi ilk önce üye olmak gerekiyordu. ama sanırım pdf sayfaların açılması zaman alıyor biraz.

@clones üyeyim zaten. sıkıntı şöyle; anasayfa rahatça açılıyor. kataloglarda biraz ıkınsa da arama yapabiliyorum. sonrasında e yayın için tıklayın dediğimde tarayıcının http:/katalog.... yazan kısımda yazı geliyor ama beyaz ekranda geliyor. bir üç beş on denemede de aynı sıkıntıyı yaşadım.

tarayıcı içinde pdf viewer var mı?
Onla zor olsa da içeriği yavaşça açıldı, 183 sayfalık pdf sayfasıydı hatta. ama internetim yavaş olduğundan yüklenmesi zaman alıyor.

www.celiker.com böyle bişey var ama denemedim :D

ben de merak ediyorum. takip.

@nickimi yermisin bundan pek bir şey çıkmaz gibi. Benim istediğim bunun resmi bir yolu yok mu? Devlet arşivlerinde bir çalışan mı bulmamız lazım acaba?

bilgi edinme hakkı sayesinde bir noktaya kadar tc kimlik no ile bulunuyor ancak dedenizin babasından sonrası onların köy muhtarlıklarında ve osmanlı arşivlerinde o yüzden online olarak bir yere kadar önemli kısmı ögrenmek teferruatlı.

bizim bir akraba yaptırdı o işlemi. hatta adresleri bulup gitti bizim yurt dışındaki akrabalarla tanıştı. bir yere para ödemişti ama nereye hiç bilmem.

çok bilinen bir aileden değilseniz en fazla 1850'lere falan gidilebiliyor diye biliyorum. zengin bir aileden geliyorsanız tapu müdürlüğüne de işiniz düşebilir. nüfus müd.ne danışın isterseniz.

kayıtlı olanları öğrenebilirsin sadece. emniyette veya nüfus müdürlüğünde bir tanıdığın varsa çıkarır sana. kayıtlı olmayanları zaten bilemezsin. kimse bilemez. onlar tozlu eski arşivlerde kaldı.

@advocatusdiaboli Bulgaristan göçmeniyiz bu durumda işim daha zor sanırım. Kayıtlar varsa bile Bulgaristan'dan buraya getirilmiş midir acaba? Getirilse bile bunlara ulaşmak zor olsa gerek. Köyde de tanıdık kimse kalmadı artık.

@nocturness bu bir yerlere para vererek kayıt buldurmayı ben de duymuştum. Bu legal bir şey mi yoksa el altından mı yapılıyor onu öğrenmek lazım.

@mistreated çok zengin bir aileden geldiğimizi sanmıyorum Bulgaristan'dan göç etmek zorunda kalmışız zengin olsak bile o zenginlikler Bulgaristan'da kalmıştır. Nüfus müdürlüğüne bakıcam.


@spadæs İşte bu benim ulaşmak istediğim bu Osmanlı arşivleri. Bunlara ulaşmamızın bir yolu yok mu? Devlet arşivlerine başvursak bir sonuç alabilir miyiz önemli olan bu.

eskiden insanlar bu kadar bokunu çıkartmadan önce tc numarasını yazıp kimlik no kayıt sisteminden aynı kütükte olanlar listeleniyordu. ne güzel günlerdi o günler :) o zamanlar biraz ilgimi çektiğinden bakmıştım ordan biliyorum. ama şu an için o sistem yok maalesef.

@kakao ne oldu bu kayıtlara? Yok etmemişlerdir illaki bir yerlerde var bunlar öyle değil mi?

En fazla 1900'lü yılların başlarına kadar gidebiliyorsunuz, onun öncesindekilere yüksek ihtimalle yangınlarla doğal afet sonucu yıkımlarla veya zaman mefhumu nedeniyle gerekli şekilde muhafaza edilmeyen belgelerin doğal yollardan yok olması sonucu ulaşılamaz hale geliyor. Ailenizin spesifik bir özelliği yoksa çok eskiye gidemezsiniz, o belgeler çok uzun zaman önce yok oldu.

tarihvemedeniyet.org

şu yazıyı oku. faydasını görürsün. ben nüfustan 1875'e kadar indim. ondan ötesi zaten kafkasyada. ancak göçmenler için bilgiye ulaşmak oldukça zor. nüfustaki bilgilerin hepsi de güvenilir değil. çünkü doğum tarihleri falan değişik olabiliyor. benim ulaştığım en eski aile üyemiz dedemin dedesinin babası idi. kısa süre önce de dedemin dedesinin kayınpederine ulaştım. şöyle oldu; nüfus kaydımın olduğu köyün ilçe özel idareden en eski vergi kaydına ulaştım. oradaki isimleri sülalemizin yaşlılarına sordum. böylece bir liste çıktı ortaya. bulabildiğim en eski aile üyemizin ismi ve lakabıyla da kafkasyadaki akrabalarımı buldum. eğer tanınmış bir eşraf veya paşa falan varsa çok çok eskilere inebilirsiniz.

Nüfus İşleri Müdürlüğüne başvurcaksınız. Başka türlüsü zor. Her halükarda, en şehirli ailenin bile ilk nüfus sayımına kadar kütüğünü bulabilirseniz. Köylü bir aileden geliyorsanız (ki çok yüksek ihtimal), maksimum 3-5 kuşak. Sonrası yok.

@kallesnikof sen yine baya eskiye gitmişsin. Ben de kütüğümün olduğu köyün bağlı bulunduğu ilçe özel idareden vergi kayıtlarına ulaşabilirim. Ama o kayıtları sorup doğrulatabileceğim yakınlarım maalesef hayatta değiller. Verdiğin linkten önemli bilgiler edindim araştırmaya Ankara'daki nüfus arşivlerine başlayacağım. Biz muhacirler bu konuda biraz şanssızız.

@imojeen Bulgaristan'da kayıtlar belki daha düzenlidir ama Bulgarca bilmeden oraya gidip bunu araştırmak çok zor. Bir ihtimal dedemlerin geldiği yere gidip orada onu tanıyan birilerini bulma olabilir.

@advocatusdiaboli Maalesef yaşlı sadece anneannem var o da çok hatırlamıyor ama biraz konuşturmaya çalışıcam belki hatırlar bir şeyler.

@maxim gorki 1800' lü yıllara gidebilsem o bile kar belki ondan sonra Bulgaristan'dan bir şeyler buluruz.

(bkz: Scenic Route)
(bkz: Stake Land)
(bkz: Tracks)

bonus
www.youtube.com

eksisozluk.com

(Bkz: the thirteenth floor)

snowpiercer

"the man from earth" izlemediysen tavsiye ederim.

Ben korku ve komediyi çok severim. Aşağıdaki listedeki filmleri öneririm.
hayro.la
hayro.la

Ayrıca şu filmin fragmanı da çok ilgimi çekti. www.fragman.web.tr

canım sıkılınca açar bir forrest gump izlerim. sana da tavsiye ederim. klasik candır.

al sana değişik filmlerin padişahı: www.imdb.com

yeni telefonumu yere dusurdum, arkadasta ustune basti.. caminin amkondu...

Babam öldü.

90'da gol oldu tek maçtan yattım.

- annemin ölümü
-babamın ölümü

Anneannemin ölümü,
Arkadaşımın ölümü.