1 milyon istihdam demiyor ki 1 milyon yazılımcı. aralarından 100 kişi falan alırlar işte.

100 kişi için bu eğitim israf değil mi? Eğitimi verenin devletten para istemeyecek hali yok

Şahsi fikrime göre, verilen eğitim kusursuz olsa bile ülkeye bir faydası olmayacağı yönünde.

Bunu düşünmemin sebebi de şu: Kategorileri incelediğim zaman, savunma sanayinde yoğun bir şekilde kullanılan gömülü sistem yazılımına dair bir kategori göremedim. Web sitesi tasarımcılarından veya veri analistlerinden çok, mikrodenetleyici, sayısal işaret işleyici ve FPGA tabanlı gömülü sistem tasarımcılarına daha çok ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum. Asıl yatırımı bu bahsettiğim alanlara yapmalıyız bence. En azından bu kategoriler de eklenebilirdi.

üniversiteye yönelterek işsiz sayısını azalttılar. sonra işsiz oldular oyalayacak bir şey lazım.

hindistanın seneler önce yaptığı şeyi daha yeni akıl ettiler. gelecek bu ve bu çook öncesinde belirlenmesi gereken bir hedefti. düşünsenize bunu 5-10 sene önce demiş olsalardı, bütün dünya freelance yazılımcısını şu an buradan karşılıyor olurdu. teknoloji firmaları iyi ve ucuz yazılımcılar burada diyip burada ofis açmak için sıraya gireceklerdi. ama tabii böyle adımlar beraberinde özgürlüklerin de garanti edilmiş olduğu ortamlarla desteklenmeli, wikipedia kaç sene kapalı kaldı bu ülkede. kim wikipedia nın ulaşılamaz olduğu bir yerde ofis açmak istesin?

Bina yapınca üniversite kurduğunu zanneden insanların projesi işte, ne bekliyorsunuz ki?

şu millet kıraathaneleri açılsın önce kekler dağıtılsın ondan sonra sıra gelir bunada.

Doğrudan meslek ve istihdam amacıyla ele almayın. Yazılım kültürünün oluşması, yazılım hakkında konuşabilecek insanların sayısının artmasıyla mümkün olur. Sen tek başına ışınlanma teknolojisini inşa edecek bilgiye de sahip olsan; seni anlayacak, neyden bahsettiğini kavrayabilecek bir kitle yoksa bunu gerçekleştiremezsin. Bu açıdan faydalı olacaktır.

Şifre aldım ve sisteme girdim. CV'nizi doldurun ve ona göre kamu veya özelde istihdam edilme durumunuz olabilir diyor. Eğitim kısmında ise BTK sitesine yönlendiriyor.

Sitede yazılımcı olmak isteyenler için bir yol planı vb. hiçbir şey yok. İşkur sitesi gibi bir şey. BTK sitesine de üye olmadım açıkçası...

boğaziçi'ne gir gerekirse kaydı dondur, veya sınıfta kal. memurluktan gözün arkada kalırsa döner okursun.

Memurluğu kaçırma bence. Özel sektör bitik. Boun ortamını para varsa her yerde bulursun.

Bu soruyu soruyorsan memurluk sana daha uygun gibi. Yas 30 ise enerjinin artik azaldigi ve paraya ihtiyaci olan biri oldugunu dusunerek.

30 yaşındasın sen, 19-20 yaşındakilerle takılacaksın. Üniversite ortamı yaşayamayacaksın? Eğer küçük olsan derdim Boun her türlü ama şimdi okula gitsen bile Network oluşturmak sana ağır gelecek. Dersler desen tek başına çalışmak hem zor hem sıkıcı.

Sana ne yapacağını söyleyemem ama bi de bu yanını değerlendir derim.
Ha bu arada lisans okuyacağını düşünüyorum?

Not: Boğaziçi mezunuyum.

istersen boğaziçi okuyup sonra memur olmak için uğraşa bilirsin veya direkt memur olabilirsin. seçim senin. kamuya kapak atmak için sızlayan nice boğaziçi, itü ve odtü gördü bu gözler.

Memur olun. Bir süre sonra eğitim hakkınızı kullanır atama yaptırırsınız gide gele birkaç sene ekleyerek maksimum limitte mezun olursunuz.

memurluktan memurluğa fark var. bazı belediyelerde mühendisler sosyal denge, isg vs derken 10.000 tl alıyor.
uzmanlık kadroları bayağı prestijli. düz memurluk ise süründürür.

Boğaziçi'nde olsan da ortam, eğlence para olmadan olmaz. Artık üniversite öğrenciliği rahatlığı diye bir şey kalmadı. Boğaziçi ortamınında eskisi gibi olduğunu düşünümüyorum

sıradan bir memurluk olmadığını varsayıyorum parası iyi diye belirtmişsin bu doğrultuda kesinlikle memurluk diyorum. rasyonel seçenek bu bence.
ingilizce için okumayı düşünüyosan da gerekirse özel ders falan bi şekilde okulda öğreneceğinden daha iyi seviyeye gelebilirsin emin ol.

yaşın 30. 352 geldiğinde geçtim boğaziçini harvarddan mezun olsan pek işe yaramaz.

Boğaziçinde eğitiminize devam etmenizi tavsiye ederim memurluk daha sonrada yapılabilir sadece maddiyat olarak bakmamak lazım. Ayrıca boğaziçinden iyi bölüm bitirirseniz mezun olduktan sonra çok daha iyi işler bulabilirsiniz.

küçük şehirde iyi para kazansan ne olur ki? büyük şehir olsa neyse. ben boğaziçi'ni seçerim yaş kaç olursa olsun.

7 yıllık azami süre olduğu için atılma durumu var o yüzden kayıt dondurma imkanı yok, ya hemen okumaya devam edilecek ya da unutulacak artık.

Memurluk zaten mülakat olmadığı için kazanıldı, o yüzden çok düşündürücü, torpilsiz memur olmak çok zor. İleride tekrar fırsat geçer mi vs?

parasız bir nane olmuyor. Paraya yönel. ha bu memurluk olur, ticaret olur.

Tam tersi karantinadan dolayı şu an ekonomik durgunluk olduğu için salgın bitince talep artacak ekonomik büyüme yaşanacak.

Neye talep artacak ki.. millette para yok. Şu an para kazanan memur ve iyi kurumsal şirkette çalışanlar. Esnaf bitik.

bizim zam dönemi nisan ayındaydı. normalde %20-30 arası zamlar konusulurken şimdi şirket fırsatcılık yapıp %5 sembolik zam yapıyor.(onu da başımıza kakıyor) halbuki geçen ay zam alsaydık şu an daha yüksek maaşımız olacaktı. çalıştığım sektör ve firma virüsten etkilenen bi iş yapmıyor şimdilik.

benim azaldı, internetten kazandığım sabit bir gelir var üç aşağı beş yukarı aynı seviyelerde giden.

bu iş stok grafik, stok fotoğraf ve stok video üretmek. tabi bununla beraber çeşitli ae templateleri, proje dosyaları falan.

ajanslara bağlı bir iş, %90 reklam ajansları, prodiksüyon ajansları satın alır.

haliyle neredeyse durma noktasına geldi. ben de hedef değiştirdim.

boş durmuyorum, satma potansiyeli daha düşük ama kolay olarak üretebileceğim bişey arıyordum, aklıma dünya bayraklarının animasyonları geldi, 70 ülke kadar bitirdim.

100e tamamlayınca bırakıp covid ile ilgili şeyler üreteceğim.

Benim arttı gelirim. Gerçi daha fazla çalıştığım için dengeliyordur emek/para oranı olarak. Onun haricinde evde olduğum için normale göre çok daha az para harcıyorum, güzel birikim yapma fırsatı.

Gelir azalmadı ama gıdadan elektroniğe kadar her şey o kadar zamlandı ki azalmış kadar oldu.

Ben maalesef sağlık sektörünün içinde olduğum için gelirimde azalma olmadı. Hatta güya dönerler yükselecek, artması bile mümkün.

bizim durumlar değişmedi henüz. eşimin şirketi avrupa'ya iş yapıyor. süreç uzarsa olumsuz olarak etkileniriz.
kardeşimin sevgilisinin restoranı var. onlar çok kötü durumda. çalışanları işten çıkardılar. batmamaya çalışıyorlar.
annem de esnaf ama şansımıza şubat sonu online satış yapmaya başlamıştı. bu sayede ayakta kalabildi.

Gelir arttı gider azaldı. Ticaret erbabı olarak yeni duruma hemen ayak uydurdugum için iş anlaminda sıkıntı olmadı. Vakit geçirme noktasında da sorun yok sadece etrafımda mecburi iletişimde olduğum kisilerin aşırı dikkatsiz ve hijyenden uzak umursamaz tavırları oldukça gerdi.

bu karantina dönemi daha basit yaşamayı öğretti bana. gelirim azaldı ama giderimi de azalttığım için büyük bir olumsuz değişiklik olmadı.

ümit erdim korona öncesi pilotaj eğitim,ne başlamıştı. korona'dan dolayı bitiremedi muhtemelen.

eğitim süresi 6-8 ay olan okullar var. yani bi sorun göremedim.

Şu arkadaş o yaşlara yakın bir dönemde almıştı ve pilot oldu: www.youtube.com

çevremde eğitim alanların çoğu macaristanı tercih ediyor. görece ucuz olddğunu söylüyorlar. Ayrıca ABD'de dışında çalışacağında ABD'den alınan lisansın çevilmesi ile de uğraşman gerekiyormuş.

30+ arkadaşlar var, ama corona sektörü mahvetti. corona yüzünden birçok tecrübeli f/o ve kaptanlar bile şu an işsiz ve sayı artacak. malı mülkü satıp bu işe girecekseniz zorlanabilirsiniz.

benim arkadaşlar avrupa'da eğitim alıyordu. easa lisansı diye araştırın.. galiba tr'de de easa geçerli oluyormuş. amerika'dan eğitim alınca convert işleri falan mı varmış ne..

var benim,

oluru senin ne yapmak istediğine bağlı ve ne kadar sürede bitireceğine bağlı. bir line şirketinde mi çalışmak istiyorsun, private jet mi yoksa sadece eğitimci pilot mu olacaksın gibi çok çeşitli iş kollarına karar vermen gerekir.

neden amerika? uçuş süreleri uzun ve çevirim için yeniden birçok masraf edip (eğer TR lisansa cevireceksen) vakit harcamanı, sınavlara girmeni gerektirecek.

başka sorun olursa özelden yazabilirsin.

30 yaş üstü bir tanıdığım macaristan' da çok kısa sürede bu eğitimi alıp pilot oldu. en son thy' de çalışıyordu sanırım.

Soruya ek olarak ben de bu işin maliyeti nedir diye merak ediyorum. Burs imkanı falan olabiliyor mu?

www.youtube.com

kendisi benim fi tarihinden bir arkadaşım.

belki sorularına yardımcı olacak cevaplar bulabilirsin diye paylaşayım dedim.

benim yaklaşık 1 arkadaşım ve onun da 6 arkadaşı var .

şöyle benim arkadaş kurmay kıdemli yüzbaşıydı,

ev alacak kadar para biriktirmiş ev alacaktım ama bu kurs cazip geldi dedi.

onunla görev yapan 6 arkadaşı da aynısını yaptılar, 2 sene bir şekilde hem iş hem de uçuş eğitimlerini tamamlayıp hepsi pilot oldu. kalabalık oldukları için ders, uçuş saatlerini ona göre ayarlayabildiler. hepsi karacıydı ve hepsi anıtkabir'de görevliydi.

tabi iyi bir eğitim, tsk seviyesinde fiziksel kusursuzluk, ingilizce falan onlar için sorun değildi.

thy de göreve başladı ,en son 3 ay önce görüştüm, qatar hava yollarına geçmişti, şartları çok iyi ve memnunmuş.

arkadaşın eğitimi 2 yıl sürdü tam olarak.

o okullar o kadar para alıyor. 3 bin tl fazla ödese ne olacak ki?

Yasal olarak kazandığımız hakkın elimizden nasıl alınacağını düşünüyoruz birkaç gündür. :)

Öncelikle, insomniac'ın dediği tamamen doğru; dünyayı kazanıyorlar, 3.000 TL fazla verseler ne olacak? Olay, bu açıdan, ceplerine girecek miktarın azaltılması anlamına geliyor sadece. Geliyor da, vakıf üniversitelerindeki akademisyenlerin patronları rektör değil esasında; ticarethanenin başındaki kişi maalesef.

Maaşı, devlet üniversitelerindeki eşdeğerlerin seviyesine çekmemek için çabalayacaklarını düşünmek zor değil. Hazırlığı çoktan yapılmaya başlanmıştır bile.

Kanun yüyürlüğe girdiği andan itibaren uygulamaya konmalı diye biliyorum ancak sözleşme süresince, "Biz anlaştığımız ücreti öderiz." demeye devam ederlerse şaşırmam. İşten çıkarma olabilir elbet, en muhtemel sonuçlardan biri, bu gibi duruyor. Ancak en olası senaryolardan biri, personellerin yeni sözleşmelerinin yarı zamanlı olacak şekilde yapılması diye düşünülüyor.

Özetle, şahsi görüşüm tabii, ellerinde olmasına rağmen yedirmeyeceklerdir bize o maaşı. :)

biz de benzer konumdayız. acaba ne şekilde etrafından dolanılacak, işten mi çıkarılacağız diye düşünüyoruz.

Tabela ve otoban kenarı üniversitesi personeli iseniz kaygılarinizda haklısınız.

Ancak eli yüzü düzgün vakıf üniversitesi calisaniysani zaten devlete yakın maaş alıyor olurdunuz. Bu da çok sorun teşkil etmez onlara.

Sanmiyorum. Bence hamile kalmaya calisan ciftlerin bu durumu bir muddet ertelemelerine bile sebep olabilir. Her ne kadar dogum aylar sonra olacak olsa dahi, surec boyunca duzenli kontrol sart. Hastanelerin durumu ortada, bu surecte sik sik ziyaret etmekten kacinmak isteyebilir insanlar.

bilinç düzeyi yüksek, kendini karantinaya alıp çok tedbirli ve dikkatli davranan kesimlerde ben de olacağını düşünmüyorum, tam tersine yakın zamanda böyle bir planları varsa da erteleyeceklerini düşünüyorum. en azından ben değil bu dönem önümüzdeki iki üç sene içinde asla böyle bir karar vermezdim. dünyanın nereye gittiğini, koronadan sonra hayatın nasıl değişeceğini vs göremeden hayatımı değiştirecek hiçbir kararı almazdım.

bilinç düzeyi daha düşük olan, ekonomik sıkıntılar içinde zaten çocuk yapmakta sakınca görmeyen kesimde değişen bişey olmayacaktır. onlarda belki artış olabilir.

Bilinçli gebeliklerde değil de, kaza sonucu olanlarda mutlaka artış olacaktır.

Niye olsun ? Sanki çocuk yapmak için uzun süreler gerekiyor. Ayrıca kimse göze alıp hastaneye gitmek istemez.

bence olur.

(bkz: baby boom )

3-4 aylık geçici bir süreçte bunun etkisinin görüneceğini sanmıyorum. Daha uzun, 1-2 yıla yayılacak bir karantina dönemi olsaydı etkisinden bahsedebilirdik ama şu haliyle çocuk yapmak gibi hayati ve orta vadede sonucu belli olan bir kararı çok etkileyecek uzunlukta olacağını sanmıyorum bu dönemin.

şu atasözünü hatırlatmak isterim.

'Zengin parasıyla , fakir karısıyla oynar.'

Makarna, kömür için oy satan insanlar olduğunu düşündükçe neyin ne olacağı da net olarak belli oluyor.

deli+1

Millet şu an deli gibi seks yapıyor. Herkes karantinalık partner buldu. Gece gündüz seks yapılıyor

ortalama anadolu insani takmaz bence zaten tipik bir aile planlayip mantik cercevesinde cocuk yapmaya karar vermiyor.

ya sanki bizim millet kalemi kağıdı eline alıp

''evet 3. ve 5. yaşlar ile 11. 15. yaşlar ekonomimizi zorlar bu dönemlerdeki bikimlerimizi usa tech fonlarına kaydırıp süspanse edebiliriz. bence petrol fonlarındaki turnover beklentimizi aştığında ilk çocuk yapma girişimlerine başlayalım daha önce başlamak risk gibi gözüküyor''

diyerek çocuk yapıyor. standart türk insanı sıkıntıdan çocuk yapmıyorsa bende bir şey bilmiyorum.

lastik satışlarına bakmak lazım

nufus patlamasi olacak, dunyadaki nufusun asiri oldugu (hindistan vs) ve benzer karantina durumlarinda cilginca ureyecek insanlar var

cahil cühela kesim normalde de bol bol çocuk yapıyor. bu durumda daha da artar.

havale riskine girmedikçe vücut ateşini düşürmek sizi üşümekten kurtarmaktan başka bir işlev görmez. vücudun ateşinin yükselmesi hastalığa gösterdiği bir reaksiyondur, bir sebebi vardır.

Hastaneye de gidemiyorum ki hasta mıyım değil miyim bilmiyorum. Corona mıyım paranoyası var. Öksürüğüm var. Boğaz ağrım yok.

ölürsem diye tırsıyorum ya

Eczaneye gidip derece,ates dusurucu bşrseyler al.atesin dusmuyorsa hastaneye basvur.

ates dusurucu ve grip ilaci kullan birkac gun, atesini de olc, 38 i gormezsen cok dert etme, gorursen hastabne mecbur

bende geçenlerde bir kasaba sordum aynı soruyu. ev tipi dolaplar bizim dolaplar kadar iyi soğutmadığı için bekletmenizi tavsiye etmem demişti. buzluğa koyunca da tadı bozuluyormuş.

Attık dolaba artık. Bakalım ne olacak. Birkaç saat dolabın alt kısmında bekledi. Sonradan buzluğa attım

pişirmeden önce rengine ve kokusuna bakın, zaten bozulup bozulmadığını anlarsınız.

Buzlukta kum gibi oluyor. Pisirip atin bari

un'a bulayıp kızartın. mis gibi arnavut ciğeri olur :)

evet,valiligin kararini googlelarsan bulursun, buralardada cok soruldu.. her yerde denetim olmayabilir , o yuzden bazi yerlerde yapanlari gorebilirsin ama resmi karar yassah hemserim

Arıyorım bulamıyorum. Rica etsem link atabilir misiniz?

28-29 Mart 2020 tarihleri başta olmak üzere virüsle mücadele sağlanıncaya kadar hafta sonlarında, il ve ilçelerde vatandaşların sahil bantları, mesire ve ören yerlerinde, piknik alanlarında; piknik yapmak, balık tutmak, spor, yürüyüş vb. faaliyette bulunmak yasaklanacak. İl ve ilçelerin durumuna göre bu tedbirler hafta içi günlerine de yaygınlaştırılabilecek.

www.icisleri.gov.tr

edit: haftasonu sahilde koşamıyorsunuz ama sahilin yanındaki yolda koşabiliyorsunuz

sahilde yürütmüyorlar bile

dün akşam bostancı sahilde yürürken polis yasak olduğunu söyledi. kaldırımdan yürümekte problem yokmuş, sahil şeridi yasakmış.

Kapatabildikleri yerleri kapatıyorlar zaten, Fenerbahçe park girişi, Moda'nın sahile inen noktaları, girişi olan parklar, kapatılamayacak alanlarda da polis geziyor, Caddebostan sahil gibi.

ielts sonucu olarak mı 7.5 yoksa konuşma puanını mı soruyorsunuz?

eğer iyi bir konuşma olmadan 7.5 puan almak istiyorsanız listening ve reading in oldukça yüksek olması lazım. 8-8.5 gibi

toplam puan olarak 7.5.

bir de toelf mı zor yoksa ielts mi?

ielts academic'ten 7.5 aldim totalde. writing'de cuvallayacaksiniz allahin emri 6.5 veriyorlar.

ben edx'te ieltsx kursuna sinava girmeden bir iki gun once calistim. temeliniz nedir bilmiyorum ama ben 100% ingilizce okudum, reading, listening, writing'den degil en cok speaking'den korktum. ama speaking cok iyi gecti. writing iyi gecmesine ragmen 6.5 geldi. ben de 6.5 aldim bogazici ingilizce ogretmenligi okuyan da 6.5 aldi. oyle dusun.

toefl ibt'ye girdim; kesinlikle toefl'dan daha avantajli ielts, cunku pc basinda sinav fikri bana uygun degil. internet kafe gibi bir ortam var hele speaking kismi falan cok zorlayici. ielts'de insan etkilesimi var; sonuc ayni olmadi bende.

umarim yardimci olur.

konuşma pratiği olmadan bence o puanı alamazsınız. ben başka bir konuşma sınavına hazırlanmıştım. kursa verecek para yok 1-2 ay boyunca hanım soru sordu ben cevapladım 6 üzerinden 4 aldım.

@nefertarii nin dediği gibi yaklaşırsanız çuvallarsınız, ingilizce öğretmeni olmayan, ingilizce üni okumadan 6.5 alan kişiler tanıyorum. genelde çevremdekiler speakingden düşük puan almaktan yakınıyorlar. malum pratik lazım. bende hazırlanmaya çalışıyorum. diğer bölümleri kendim çalışıp speaking için dışardan birebir destek almanın iyi olacağını düşünüyorum. ama pratik olmadan speakingde 5-5.5 bandı üzerine çıkmak bence zor.

konuşma hiç mi yok?? diğer kısımları becerip konuşmanın çok kötü olması pek mümkün gelmiyor bana. ya da diğerleri de mi kötü?

zorluktan ziyade uygunluk önemli. ben kağıtta yazabiliyorum klavyede harflerin yerini şaşırıyorum hep elle yazarken daha doğru yazıyorum o yüzden ielts i seçtim. total 7.5 aldım. yazma ve konuşmada baya kıt puan veriliyor gerçekten.


bonus: ingilizcenize güvenip deneme çözmeden asla sınava girmeyin, paranız boşa gider. deneme ingilizcenizi geliştirmek için değil sınava alışmak için.

Temel kural feminen kavramlara die, maskulen kavramlara der, nötr kavramlara da das gelir. Yabancı kelimelere çoğunlukla der gelir. Üniversitedeki bir hocamız güzel olan her şeye die geldiğini söylerdi. Genel olarak bu şekilde. Tabi fazlasıyla istisna var. Bir süre sonra kulak dolgunluğu kazanıyorsunuz ve gayet isabetli yakıştırmalar yapabiliyorsunuz.

nominativ-akkusativ-dativ hallerine göre aynı kelimenin aldığı artikel de değişir. öyle genelgeçer bir kural yok yani, ama bir takım soft örüntüler var (genelde geçerli olan fakat her zaman olmayan)

ekleme: pattern'in türkçesi örüntüdür.

kural yoksa bu dil nasıl öğreniliyor

"kural yoksa bu dil nasıl öğreniliyor"

Diller istisnalardan ibarettir :-) Almanca diğer batı dillerine göre oldukça kurallı bir dil yine de. Kelimenin uzantısına göre çoğu artikel belirlenir. Okuya okuya dinleye d,nleye bir süre sonra yerleşiyor o artikel hissi. Eğer az buçuk Almancan varsa şu kitabı öneririm.

languagelearning.site

Biz "kitaplar" "defterler" derken ler ve lar hecelerinden hangisini kelimenin arkasına takacağımızı düşünmüyoruz mesela. Ama Türkçe öğrenenler için en büyük eziyet bu. Tıpkı Almancanın artikeli gibi. O yüzden bol bol dinlemek lazım. Tabii en güzeli ülkede yaşamak.

İstisnası kuralı kadar çok olduğu için, üst düzeyde doğru dil kullanımı zor Almanca’da. Farsça için de yakın şeyler söylenir.

3 yaşındaki anadil kullanıcısı mesela Türkçe’de fiil çekerken hata yapmaz, çok nadirdir. Almanca geçmiş zamanı kullanırken hata yaparlar, özellikle Präteritumda. Anadilde yetkinlik herf dilde farklı yaşlarda kazanılır. Dili öğrenen, konuşarak, okuyarak, yazarak var duyarak öğreniyor. Her dil böyle öğreniliyor. Yukarıda denilmiş, artikelleri otomatik olarak doğru kullanmaya başlıyorsunuz bir süre sonra.

yaşayarak öğreniliyor yoksa sallıyosun artikelleri :D onların da çekimleri var sallayınca çekimleri de sallamış oluyon

1. her ismin artikeli var ama genel olarak hepsinin uyduğu bir kural yok. bir kurala uyanlar var elbet. ama isimleri genel olarak artikeli ile öğrenmek en mantıklısı
2. artikellerin zamana göre çekimi var bu nedenle de artikelleri bilmen gerekir. günlük hayatta insanlar takılmaya bilir ama sinava gireceksen önemlidir.
3. tüm çoğul isimler "die" dir.
4. artikelleri insan kullanarak alışır. ezberle biraz zor olur.

Her durumda "der" alanlar.

1. Meslekler(erkek çalışanlar) => der Arzt
2. Aylar => der Dezember
3. Mevsimler => der Frühling
4. Günler => der Freitag
5. Yönler => der Norden
6. -ling => der Liebling
7. -ismus => der Hindismus

Her durumda "das" alanlar
1. -chen => das Mädchen
2. mastar fiilden gelenler => das Lesen, das Screiben

Her durumda "die" alanlar
1. Meslekler (kadın çalışanlar)=> die Ärtzin
2. -ei => die Bäckerei
3. -ion => die Organisation
3. -heit => die Gesundheit
4. -keit => die Möglichkeit
5. -schaft => die Freundschaft
6. -ung => die Anmeldung
7. -ur => die Tastatur

bu entari cok guzeldi, bulayim dedim eksi sey bile olmus simdi eksisozluk.com

bu entry'yi sevmemin en buyuk sebebi sonda ekledigi aciklamadir. "yav yok iste kurali aabii" diyenler daraltiyor beni. (diger diller icin de)

Geçebilir.
Birçok kişide zaten belirti bile olmuyor ve taşıyıcı olarak başkalarına bulaştırıyorlar.

ateşiniz yok, boğaz ağrınız yok, sadece öksürükle nasıl corona'ya kanaat getirdiniz?

öksürüğün daha bilinen bir sebebi zaten var. (bkz: bronşit)

kötü bir niyetim yok, gerçekten merak ettim nasıl corona olduğunuzu düşünüyorsunuz?

göğüste bir doluluk hissi var. balgam geliyor ama az.

yanıt halen bronşit...

doktor değilim o yüzden bilemem tabii ki, milyon tane hastalık vardır bilmediğimiz fakat bir kronik bronşit hastası olarak, tecrübelerime dayanarak @lave viper +1 diyorum.

korona değilsiniz. benzer semptomları şu an bir sürü kişi sürekli evde durmaktan yaşıyor.. ev akarları, gözkmeyen tozlar vs. sürekli evde durmaya alışkın değiliz. çok normal endişelenmeyin.. bol su ve bitki çayı tüketin.. korona belirtilerinde ateş, boğaz yanması ve ciğerden koparak gelen öksürük vs çok daha beraber eşlik eden semptomlar var.. sakin olun.

Balgam varsa bakteriyeldir

rahat rahat yeter

i7 eski nesil ise i5'ten hatta i3'ten bile kötü olabilir.

@insomniac 10. nesil diyor i7 islemciye.

günlük kullanım için yeter de artar bile. ancak benzer bir durumda olan biri olarak ben yeni macbook pro'yu bekleyeceğim. pro'ların kullanımı daha uzun oluyor

verilmemesi icin bi sebep yok ama ben normalde bile cok utanirdim. simdi hic veremem.

kargo ile gelmesi gereken bir seyi de siparis etmedim ama ondan utanmiyorum normalde

canım isterse vereceğim.

Hayir zaten evdeyim o yuDen corba da olaa kendim yapiyorum. Resmen deneysel mutfaga cevirdim evi, yarin domates corbasi yapicam, bir de kisir yaparim salata vs

kesinlikle hayır. temizlik konusunda güvenemiyorum.

hayır. evin önündeki sokaktan beş dakkada bir getir kuryesi geçmesine de içim acıyor. para kazansın insanlar iyi güzel ama bir taraftan da haksızlık gibi geliyor onlara.

Sipariş vermedim ama paket yaptırmaya gittim geçen gün. Adam şu ortamda lahmacuna eliyle dokundu.

*eliyle derken çıplak elle. eldiven falan yok.

vermemeye çalışıyorum ama asıl nedeni temizlik endişesi değil, para kaygısı. evde daha ucuza geliyor. zaten bütçe çok kısıtlı, bundan 15-20-30-40 gün sonra ekonomi ne olur belli değil, olabildiğince elimde tutmaya çalışıyorum parayı.

mesele temizlikse eğer 3-4 günde bir süpermarkete gidip alışveriş yapmak bana daha güvenli gelmiyor açıkçası.

Akademik kariyer düşünmüyorsan çok fark etmez. Masterin nereden alındığı çok önemli değil. ingilterede master ciddiye alınmıyor pek. 1 senelik bir eğitim.

Ukde master neden ciddiye alinmasin yahu? Piyasa avukat dolu, fark yaratmak zorunda herkes. Orada is bulmak agirlikli olmakla birlikte akademik de dusunmekteyim?

uk'de master eğitimi dandik oluyor. 1 sene içinde hem ders alıp hem tez yazıyorsun. akademik hedef varsa direkt phd'ye gir. İstersen mphil diploması alarak yarıda bırakabilirsin.

Ukde ll.m mi yaptiniz? Nerede?

En iyisi Essex galiba bu yazdıklarından.

Neye gore en iyi acaba belirtirseniz?

Rankinglere göre:
www.timeshighereducation.com!/page/0/length/25/locations/GB/sort_by/rank/sort_order/asc/cols/stats

essex ya da sussex gibi geliyor bana buradakilerden, en azından duymuştum öyle olduklarını

sorun olursa ben essex'te yaptım (başka alanda) sorabilirsin

+1 insomniac mesela nisantasi uni'de yapsan 2 yillik bir master, o zaman herkes ciddiye alir. harvard'tan ararlar kardesim senin 2 yillik master'in var nolur bize phd'ye gel sen nasil bir kralmissin derler... gidemeyen arkadaslar kotuluyor cunku baska vasiflari yok.

soruna cevap olarak, hukuk fakultesi ranking'lerine bak, hangisi daha iyiyse ona git. ilerde doktora da dusunursen okulun rankingi, bitirme notun ve tezin onemli. hem hukuk fakultesi hem de okulun genel ranking'ine bak kiyasla.

@=)) gitmez :/

Kapan koyabilirsiniz veya ilaçlama şirketine apartmanı ilaçlatabilirsiniz. Apartmanın altında lahmacuncu olduğuna göre muhtemelen o farelerden daha çok vardır un çuvallarının bulunduğu yerler, restoran olan yerler,yemek artıklarının çöplere ve kanalizasyona döküldüğü yerler farelerin yaşaması için en uygun yerlerdir.

Lağım faresiyse kedi korkak olmasa da kaçmaz. Size de saldırabilir dikkatli olun

bayağı can sıkıcı bir durum.
lağım fareleri, insan tabiatına en ters canlılardandır.
eczanelerde, fare zehirleri var.
bayern'in ki ne çok etkili diyorlar.
farenin mesken bellediği yere koyabilirsiniz.
ayrıca, lahmacuncuyu da haberdar edin bence. o da koysun bu ilaçlardan.

Badem şeklinde zehirli yemler var, onlardan alıp başka hayvanların ulaşamayacağı kuytulara ya da bunun için üretilmiş fare istasyonlarına koyun.

Gelip yiyecek ve gittiği yuvasında iç kanamadan ölecek.

Elinizi değdirmeyin ilaca vs, insan kokusunu alır yemezler, eldiven kullanın.

Apartmanın ilaçlanması en geçerli çözüm. Kolay gelsin.

O zaman taksitin anlamı nedir.

taksidin anlamı, tüm tutarı bir kerede ödememek.
Mesela 20 bin lira limitin var 12 taksitle 12 bin liraya bilgisayar alıyorsun, her ay 1000 1000 ödüyorsun, limitin de 8bin, 9bin diye açılıyor ve çok harcamıyorsan o "kalan limit" yetiyor sana.
Ama mesela 2000 lira limit varken 2000 liralık ürün alıp takside girince kartın bir süre kullanışsız oluyor tabii.

taksit aylık ödeme,
limit bankanın sana verdiği kredi

limitin 10 bin ise 10 bin liraya kadar banka senin yerine satıcıya ödeme apar, senden taksit taksit geri alır parasını.

Banka sana 5 bin kredi kartı limiti verdi diyelim. İlk ay 5 binlik harcamayı taksitlendirdin. İkinci ay da 5 bin taksitlendirirsen, sence banka sana 5 bin limit mi vermiş olur 10 bin mi? Bankaya olan borcun 5 bin olacak şekilde yani düzenleme. Ama cebindeki parayı ay ay ödediğin için taksit işleminden faydalanmış oluyorsun.

tam olarak düşüyor demeyelim de bloke ediyor. taksit taksit ödeyerek o blokajı kaldırıyorsun.

4a hizmet dökümü yazın arama kısmına

Sicil no yazan dimi?

prnt.sc

o kadar değişken ki. işle ev arası mesafeye bağlı. kilometresi ortalama 50 kuruştan hesapla işte. 15 km olsa git gel 30.

700 km sadece iş için desek. 350 tl yapar.

km'si 50 kuruş herhalde çorlu'da oturup çorlu'da çalışan için geçerli.
köprü trafiği vs ortamlarında 70-85 kuruş arası bir maliyet bekliyorum. 10-12 lt/100 km yani ki gayet normal.

10-12 litre baya fazla.
biz şehir içinde 6-7 litre yakıyoruz.
tabi 20 yakan araba da vardır.

En az 500 en fazla 1000 oluyor.

1.4 ibiza 2003 lpgli. 21 km ev-iş arası. günlük gel git haftada 75 lira gaz atıyorum. 3-4 ayda bir 100 lira benzin atıyorum.

dikkatsiz devirsiz kafama göre kullanıyorum. ışıkların sönmesini ya da gaza geçmesini beklemiyorum.

Sadece şehir içi kullanım için neden elektrikli arabalar tercih edilmiyor

Lpg ile 80 - 90 lira.

hala şarj sıkıntısı var bence.

sadece yakıt masrafı olarak düşünme bakımı kaskosu trafik sigortası muaynesi bunlar yıllık 3-4 bin tl. bir arabanın günlük 10tl masrafı var yakıt hariç

@godsparticle günlük 40-50 mi?

Sadece ise git gel yaparsam aylik 350tl civari olmasi lazim benzin masrafim.

Araba sehir ici 1tl civari yakıyor bu arada.

Evim ve iş yerim arası 25KM git-gel 50KM yol yapıyorum hafta içi. Arabamın100KM/6LT ortalaması var güncel benzin fiyatlarıyla Km’de 40 kuruş yakıyor (2011 Mitsubishi Colt)

Sadece işe gidiş geliş olarak aylık 400 - 450TL benzin masrafı var

Günlük yaklaşık 100km. Her hafta 38lt civarı yakıt gidiyor. ayda 150lt civarı tüketim oluyor, yaklaşık 1000tl civarına denk geliyor (şirket aracı)

40 lt dizel depo. işe metro ile gidip geliyorum. ayda 1 depo, 600 km civarı tüketimim var. 250 tl diyelim.

ben de tunceli'li bir teyze tanıdım almanya'ya çocukken gitmişler, kadının ne fiziksel ne zihinsel olarak türkiye ile alakası yok. yemeğinin suyunun bir etkisi var mı yoksa bizim önyargımızdan dolayı mı öyle hissediyoruz acaba?

Basit bir illüzyon denilebilir. Karsda 150 yıldır yaşayan almanlar var örneğin hepsi yine helga yine hans bence değişiklik yok.

youtu.be

boyle bir olay var kesinlikle ki benim tanidigim kisilerin oraya buraya benzemeye calismak gibi bir derdi de yok, surec dogal isliyor. 5-10 senede olmuyor bu, en az 25-30 sene devirmek lazim.

kars'taki alman abinin mesela almanlikla bir alakasi kalmamis ya, bir tek gozleri renkli gerisi hasan huseyin'e donusmus..

iklimin etkisi olabilir.

domuz eti yemekten oluyor

beraber yaşadığınız insanlar gibi davranmaya başlıyorsunuz zamanla. bunu yapmazsanız göze batıyorsunuz. daha çok ortama uyma diyelim.

misal ben sokakta yürürken türkü 150 metreden falan tanıyorum ki gözlerim 50 metreden sonrasını seçmiyor. türk olarak çok tipik hareketlerimiz var telefonla konuşurken bile aha bu türk diyorum. bakışından adamın türk olduğunu anlar mısın? anlıyorsun çünkü farklı bakıyor.

Ekran kartı da 2. el alınmaz, mining çıkması bir kart olabilir.

Onu almayacağım zaten.

ana kart ve ssd dışında demişsin, ekran kartını da çıkartmışsın. geriye cpu, cpu fanı ve RAM kaldı :)
harici usb çoklayıcı, dvd sürücü falanı kastediyorsan ayrı tabi.

Güvenilir 2.el parça satan yer öneriniz var mı?

hangi şehir?

İstanbul

Ekran kartı tabii ki alınır. O konuda katılmıyorum.

Hdd, ssd ve psu asla ikinci el almam sanırım.

Ekran kartı da alınır mining yapmış olması bir şeyi değiştirmiyor insanlar bu parçayı hdd gibi fiziksel bi iş yapıyor sanıyor galiba. Bakımlı temiz her türlü parça ikinci el alınır bence. Tabi ki ederinden.

evet?

yüksek bitrateli videolar izlenecekse en düşüğü de olsa yeter.

olur. ortalama gaming anakartlarda bile (ki gaming olmayan anakart nerdeyse kalmadı) bütünleşik bi grafik işleme var. hdmi çıkışı olan bir anakart edinirseniz ekran kartı takmanıza gerek yok.

Şöyle düşünüyorum. Ekran kartına vereceğim parayı başka özelliğe aktarayım

intel i serisi işlemcilerin içinde dahili görüntü işleme birimi var zaten, basit ihtiyaçlar için.

amd'nin her modelinde var mı bilmiyorum.

laptop anakartlari gibi anakartlar var masaustu bilgisayarlar icin, ram dahil hersey kartin ustunde. kucucuk bir kasayla beraber geliyor, fise takip devam ediyorsun.

Intel işlemcilerin üstündeki dahili grafik işlemcisi çoğu 2010'lar öncesi ekran kartından daha güçlü.

Bir standart var yalnız bazı hocalar lab bütçesi vs diye kesinti yapabiliyor

data +1

tubitak bi para belirler ve bu paranın kullanılması hocaya bağlıdır genelde.

benimkisi tubitak projesi değildi ama benim yazdığım tezin projesinde hoca paranın çoğunu fazladan lab malzemesi olarak gösterdi. üstüne yine para kaldı ama bana para vermedi. paranın tamamını harcamak için alet aldı. 5 birimlik destek aldıysam 1 birimlik malzeme kullandım. 3'ü ile fazladan malzeme aldı. 1'i ile de alet aldı. :D

Peki ne kadardır bu para?

tc no ile sabıkaya bakmak o kadar kolay mıymış? bende de benim hocamın birinin tc'si var otomasyona giriş tc ile olduğu için ama bir şey olmadı daha.

Sabıkalı mısın?

değilim

GBT kontrolü yapacaktır :)

Projelerde isteniyor normaldir

tc=isim&soyisim

adınızı soyadınızı veriyorsanız tc de verebilirsiniz, her seçimde muhtarlıklara asıyorlar zaten herkesin tc'sini, önemli olsa alenen göstermezlerdi.

gidin.
değer, tabiiki değer.

Türkiye’de 13 bin çok iyi bir rakam. Büyük ihtimalle 2 sene içerisinde terfi, maaş zammı vs. gibi bir durum da olur. Her iki seçenek de kötü olmaz gibi duruyor. Bence ailenizin düşüncesine göre şekillendirin kararınızı

Ben gitmezdim. Maaşın çok iyi. Rahatını bozmaya gerek yok.

gelecekte abd'de yaşama ve çalışma imkanı doğurması bakımından ben olsam kesinlikle giderdim. ama siz sadece master yapıp dönerim kafasındaysanız gitmeyin zira burda mevcutta kazancınız iyi.

Savunmada çalışıyorsanız kesinlikle gidin. Değilse de gidin gerçi ama savunmada 2 sene fazladan tecrübe sizi bir yere götürmeyecek. En kötü ihtimal dönünce (gitmediğiniz senaryoyla) aynı yerden devam edersiniz.

Orda kalamazsan buraya geldiginde maas acisindan bi artin olmicak.

Modasi gecti demek sacma ama fark yaratmiyor o master derecesi artik.

Bilindik bi yerde calisiyorum.
Masterim var. Sirket profili bu konuda yari yariya ama master hikaye maas konusunda kimsenin umurunda degil.

Hedef buraya gelince daha cok paraysa yani gitme. Bosuna 300k kaybetme, bosuna para harcama oralarda.

Yok orda kalmayi zorlamaksa asil hedef:

Orda kalma sansi kucuk baya ama o kucuk sans icin bile kesinlikle giderdim ben olsam.

Kariyerinize ABD'de devam etmek istiyorsanız MBA yapmaya gitmeden de makine mühendisi olarak iş bulabilirsiniz. H1-B süreci epey zahmetli ama iki yıl sürmez.

Ben olsam sadece kalburüstü bir üniversitede iki yıl geçirmenin katacakları nedeniyle (network, CV'ye katacağı değer vs.'den bahsetmiyorum) giderdim.

ben isi saglam olanlara kuzey amerika'yi tavsiye etmiyorum.

"abd'de mezunlar yillik 100k aliyormus" serin hikaye, boyle safsatalara inanmayin, istisnalar olabilir ama cogunluk malesef boyle maaslari uzun seneler goremiyor. muhendislik ayaga dusmus vaziyette, arz talep dengesi bozulali cok olmus.

ben olsam bir yandan calisirken bir yandan tr'de duzgun bir yerde MBA yaparim. MBA'in olayi zaten network. yurtdisinda MBA yaptin diyelim, doneceksen baglanti acisindan sana bir katkisi yok. kalacaksan baska.

CV falan ilk birkac iste onemli, sonra CV'ye falan bakan yok ya, ne bildiginden cok daha fazla kimi tanidigin onemli...

@ el cevap - eywallah, hadisenin farkinda olanlari tek tuk olsada gormek guzel :o)

ben de cooper'a katılacağım tek bir yer hariç.

"CV falan ilk birkac iste onemli, sonra CV'ye falan bakan yok ya, ne bildiginden cok daha fazla kimi tanidigin onemli..."

buna katılmıyorum. tr'de kariyer bir noktada tıkanıyor işte orada tabi ki kimi tanıdığın çok önemli ama iş terfi noktasına geldiğinde, pys'nin iyi çalıştığı şirketlerde elit bir mba çok öne çıkarır.

Türkiye'de çalıştığınız yere geri dönme şansınız varmış o zaman gidin mutlaka ama geri dönerim kafasıyla gitmeyin.Kalıcı olacak gibi giderseniz psikolojik olarak, kariyeriniz de iyiymiş madem iş bulursunuz orda da sanki.

mba in modası geçti de çok iyiymiş ya ahaha. mba yi bilmiyorum ancak türkiye de ben genel olarak hiçbir master programı bitirmenin işveren gözünde bir manası olmadığını düşünüyorum. biz daha o seviyelerde bir ülke değiliz. master okumaya ya da btirmeye gerçekten yurtdışında değer veriliyor kendim bizzat yaşadım.

arkadaslar, iki sayfa kagida zaten yazabilecekleriniz sayili. piyasada biraz da isim yapmaya basladiysaniz pek kimsenin CV'ye falan baktigi yok, zaten olan olmus calismaya baslamissin. son isime CV falan yollamadim, onlar aradilar dusunurmusun diye, tamam konusalim dedim zira bulundugum sirkette mutlu olsam bile yine de mulakatlara mutlaka girerim piyasa takibi icin. konustuk gittim, CV falan almadim yanima. iki proje bastim goturdum onlar ustunden konustuk, 2 gun sonra teklif yolladilar. CV'ye bakip ne yapacak atiyorum 10 sene tecrubem var diyorsun zaten karsindaki salak degil sen konusurken notunu veriyor.

"master okumaya ya da btirmeye gerçekten yurtdışında değer veriliyor" - valla benim de deneyimim o sekilde olmadi. okulu bitirdim mulakatlara giriyorum, 10 mulakata girdim 5 tanesinde " yuksek yaptigin icin almayacaz" dediler. o nasil oluyor ya diyince kitap kurdu aramiyoruz dediler yolladilar. simdi calistigim sirkette 1100 kisi var, benim bolumun basindaki adamin onune doktorali, cift masterli falan CVler gelince cope gidiyor. zaten yonetici takiminin icinde doktorali falan adam yok. CEO, CFO gibi buyuk baslarin alayi duz muhendis zaten. yuksek palavra ya zaten hakkiyla yapan az. (bkz: cok da sey yapmamak lazim)

"bu yaşta o maaş, oh maşallah" diyerek söze başlıyorum.

sonra hayretle soruyorum:
"git ya, ne duruyorsun, hemen git, tabii git" diyenler acaba burada 13 bin maaş kazanıyorlar mı ve/veya abd'de herhangi bir şey başarmışlar mı?
vallahi vebaldir, bekara karı boşamak kolay da, böyle işkembe-i kübradan sallanmaz!

hayat senin, gönül senin; burada kalıp da buruk hissedeceksen gidebilirsin.
ancak şimdiden bu standardı yakaladıysan ileride çok daha güzel imkanlar seni bekliyor gibi geliyor bana.

Giderim, okurum, buraya donup guzel para kazanirim mantigindaysaniz gitmeye degmez ama giderim ve hayatima orada devam ederim diyorsaniz gecirdiginiz her gun cok buyuk kayip.

alternatifin varsa değiştir. hiç çekilmez. jüride arkanda bile durmaz bu tipler. ki asıl jüri performansını sorman lazım...
bu kadar detaya inip seni zorlamasına rağmen jüride de aslanlar gibi seni savunduysa o kişiyle çalışılır tabi. en azından inanç sistemi tutarlı.

Yayın yapan biri olsun. Diğerleri iş bilmez, gereksiz uğraştırır

Soru sorabileceğiniz ve sorduğunuz soruların cevaplarını alabileceğiniz biri olsun, zor olması sizin için kötü bir şey değil geliştirir. Kolay ama hiç bulamayacağınız bir danışman sizin için iyi olmaz diye düşünüyorum, iki arkadaşımın başına geldi çok zorlandılar.

Mari ne bilmiyorum ama içilen bir şeymiş :)
1-evet
2-hayır
3-hayır
4-hayır
Bence seks talebi beklemiş gelmeyince egosu incinmiş ki sonrasında sert davranmış.
Ben kadınım senin durumunda olamazdım tabii ama yerinde olsam ben de sinyal almadıysam sapık muamelesinden korkar yanaşmasdım ama yanaşmamakla kötü etmiş olurdum :)

Tinder'ın amacı direkt seks. Sevgililik seksten sonra olabiliyorsa olur ama öncelik seks. Sen buna yanaşmayınca kadın da yol vermiş. Sapık durumuna neden düşeceksin ki bu işin de yanaşma adabı var.

Bence sen doğru olanı yapmışsın. Karşıdan hamle beklemen çok mantıklı çünkü o davet etmiş, onun evindesin ve mantıken onun daha rahat davranıp ilk adımı atması gerekirdi. Sen zaten onun evine giderek yapman gerekeni yapmışsın. Ama ben olsam sevişmeyeceğiniz belli olduğu anda (kız ben yatıyım dediğinde ve sana ayrı yatak ayarladığında) kendi evime giderdim sabahki saçmalığı yaşamamak için ve gece daha iyi uyumak için.

iyi yapmışsın. amacı hemen seks yapmak olmayabilir. tinder'daki bayağı insan gayet efendi gibi düzenli bir ilişki arıyor. zira günümüzde sevgili yapmanın pek fazla yolu yok, ya halihazırda bir arkadaşın vardır onunla sevgili olursun (ki çok riskli) ya da internetten tanıştığınla.

size gelirsek, bence her şey açık ve net. kız senden etkilenmemiş, e bunu da söylemiş. güzel bir cumartesi olmuş işte muhabbet sohbet, sigaralar falan. sonra olaysız dağılmışsınız. iyi yapmışsın bir hamle yapmayarak, seni hanım evladı gibi gördüğünü düşünmüyorum. herkes "önce bi sevişelim de, gerisine bakarız" diye düşünmüyor sonuçta. kız önce etkilenmeyi beklemiş ve o elektriği alamamış gibi geldi.

kendimi kızın yerine koyacak olursam, seni böyle evime çağırıyorum, ilk defa geliyorsun ve gelirken iki bira - bi şarap kapmıyorsun. ben olsam biraz sıkıcı bulurum seni. yani cumartesi akşamlarımı mısır çay ile geçireceğim sevgiliyi ne yapayım 59 yaşında mıyız, kız mari içiyor siz mısır ve çaya düşmüşsünüz :)

Tinder amerikada ilk çıktığı birkaç aydan beri asla sadece seks amaçlı olmadı, o algıyı kıralım önce bir.

Ama evet, belli beklentileri olmuş onları göremeyince de vazgeçmiştir. Normal. Ya da sanalda beklediğinden başka bir şeyle karşılaştı bu konuşma olur fiziksel olur. ¯\_(ツ)_/¯

Valla hocam okurken ben tribe girdim. Yani tinderda tanışılmış, direkt eve kahveye çağırmış, mariler içilmiş çekip belinden dudaklarına yapışacakken kalkıp gitarla akdeniz akşamlarını mı söyledin? Bahtsız bir ablamızmış.

Türkiyede de yurtdışında da kadınlar eve çağırınca mülayimleşiyor kibriti erkek çakacak bu işler böyle. Neyse o artık başkasıyla bam bam bam şey yapıyodur.. yani elektro gitar falan çalıyordur.

ne adamlar var ya, hayret ediyorum

@istanbul kanatlarımın altında
Mide rahatsızlığım olduğu için içki içemiyorum. O da ben pek içmem deyince öyle bir olaya girmedim.

Senden etkilenmediğini söylemiş ama yine de sen bi hamle yapsan bi şeyler olacakmış bence. Hoşlanmama ihtimalini de göze alıp ortamı uygun hale getirmiş çünkü. Hem çok etkilenmemiş hem de sen çok pasif kalmışsın.

Senden hamle beklemiş ama sen hamle yapmayinca onu beğenmediğini düşünüp kontra atağa geçmiş olabilir
Dogrusunu yapmışsın ama amaci bariz cinsellikmis

1. Eve çağırdığına göre evet

2. hayır

3. evet

4. etkilenmemiş işte, arama birşey. etkilenseydi birşeyler olması için çaba sarf ederdi.

Yanlız ben baya şoktayım şu an, lan bu ne cesaret?

Tanımadığınız bir insanın evine nasıl gidersiniz? Hiç mi korkmuyorsunuz?

Ben iş icabı girmek zorunda kaldığım evde kadın tek başınaysa, içeri girdikten sonra kapıyı kapatmam açık bırakırım.

Kadın kapıyı kapatmaya yeltendiğinde (doğal olarak herkes açık kapıyı kapatmak ister) "kapatma ablacım açık kalsın" diyorum.

Yemin ediyorum yürek yemişsiniz, STD konusuna değinmedim bile daha, sadece adli olaylarla ilgili endişelendim :)

@john
Evet bi miktar kafamda sorular döndü ama korunacaktım.

Kadınım. Kız her şeyi ayarlamış, adım atmanı beklemiş, gelmeyince de ee seni mi bekliycem mk diye düşünüp kestirip atmış.

Aslında sadece iyi bir kamera sistemi yeterli. Özellikle de belirtirsiniz kamera sistemiyle korunmaktadır diye. Ayrıca alarm da taktırın.

Hem dışarıdan hem içerinde kamera+alarm.

bir de önerebileceğiniz bir marka-model-sistem var mıdır diye soruya ek yapayım.

Öncelikle, 40 yılın başı gittiğiniz bir dağ evine, eğer çevrede güvenlik sorunu olabilecekse; alarm da taksanız, kamera da taksanız girerler ve siz tepki verene kadar da evin altını üstüne getirip kaçarlar. Sonra da size kırdıkları pencereleri yaptırmak, evin içini temizlemek gibi işler kalır. Bence böyle yerler için sizin girişlerini demir parmaklık vb. şeylerle kapatmanız uygun olacaktır. ha sürekli parmaklık hoş durmuyor derseniz, bir demirci ile konuşur ve seyyar parmaklık gibi şeyler yaptırabilirsiniz. Yani siz kalmaya gittiğinizde tamamen söker ve evin arkadasına falan atarsınız, evden uzun süreli ayrılacağınız zaman tekrar takıp kilitlersiniz.

Alarm ve kamera olarak da bütçenize göre bir sürü özellik ve senaryo eklenebilir. Fakat dağ evinde sizin sıkıntılarınız 1. elektrik kesintisi 2. telefon kesintisi çekmemesi 3. internet çekmemesi 4. gsm/mobil internet çekmemesi olacaktır. Bunları sağlam ve hırsıza dayanıklı bir hale getirmek sizin sistemin uzun sürede en maliyetli kısımları olur. Hırsızlar eğer görebiliyorlarsa ilk yaptıkları şey telefon hatlarını koparmak. Ki dağ evinde elektriği de hallederler. Elektriği keserler, 1 hafta sonra aküleriniz bittiğinde girerler mesela. Size elektrik kesintisi uyarısı gitmezse veya o uyarıları kaçırırsanız sistem bir işe yaramaz. Veya şebeke kesintisi de olabilir, boşver dersiniz.

Maliyeti değer mi, buna bakmalısınız: Acaba evde çalınmaya değer bir şey bırakmamak ve kapıyı bacayı kapatmak mı? Yoksa evde eşya bırakıp, uzun süreli sabit gidere katlanmak mı?

Marka olarak alarm markası Paradox, 1 numaradır. Kamera ve kayıt cihazı için ise Çin malı toplamalardan uzak durun.

Her odaya hem infrared hem de mikrodalga hareket sensörü koyulmalı. İleri düzey güvenlik için camlara ve giriş kapısına "ışın perdesi" konulmalı. Jammer ile bağlantı kesilmesin diye mevcut bir telefon/internet hattı olması iyi olur.

Evin içine ve dışına 360 derecelik dome kamera da koyarsan tadından yenmez.

Bunlar hangi markalarda vardır araştırmak lazım.

Issız bir yerde kamera sisteminin hiç bir avantajı yok. Bizim yazlık da eskiden ıssız bir yerdeydi. Kışın hala da ıssız bir yer. Alarm var, kamera var. Hiç bir işe yaramadı. Sonunda çareyi demir parmaklık takdırıp, kış dönemi perdeleri kapamamakta bulduk. Evde 2000'lerin ortasından kalma öküz gibi plazma var o kadar. Evi soyacak tip içeri bir ışık tutuyor, parmaklık kestiğine, alarmı çaldırdığına değecek bir şey olmadığını görünce çekip gidiyor.

Özetle evde bir şey olmadığını hırsıza göstermek gerekiyor. En büyük tedbir bu.

Modern alarm sistemleri günde 1 defa sisteme ping atıyor. Elektrik kesintisi, telefon bağlantısı kesintisi olup olmadığını da böyle anlıyor. Hırsız elektriği, telefonu keser ve bu ping süresine denk gelmezse 24 saatten bir kaç dakika daha az bir süresi var evi soyması için. Alarm kuru gürültü yaptığı ile kalır, gerçekten ıssızlıktaysa da hiç bir işe yaramaz.

Kamera adalet sistemi gelişmiş toplumlarda caydırıcı olur, hırsız yakalanırsa büyük ceza alacağını bilir ve korkar.

Biz de öyle değil maalesef, her yer kameralarla doluyken marketlerden kuyumculardan hırsızlık yapıyorlar. Bu hırsızlar orada kamera varken kuyumcu soymaya cesaret edebiliyorsa gerisini siz düşünün.

Alarm da bir işe yaramaz, dağ evi diyorsunuz yani alarm çalsa da kimse duymayacak büyük ihtimal ile, ya da duyulsa da çok uzaktan duyulacak. Ya kimse umursamaz ya da birileri gelene kadar hırsızın işi biter ve gider.

Kamera ve alarm sistemi kurup özellikle de bunşarı tabela ederseniz hırsızlarda merak uyandırırsınız "lan içerde ne var ki bu kadar korumaya almışlar" diye düşünür ve özellikle girerler.

En güzeli ferforje korkuluk ve düzgün bir kilit sistemi, yazın görüntü kirliliği olur derseniz @malheiros'un dediği gibi dükkan vitrinlerine takılan seyyar korumalardan yaptırabilirsiniz.

bunun çözümü yok ki hocam. hırsızın aklına gelmesin.

bizim de aynı şekilde dağın başında ev var. kışın kimse yok köyde. adam bir bakar, 2 bakar, üçüncüde hoop çalar gider.

ya pc ye kayıt yapan bir sistem kuracaksın. ya da internet vasıtasıyla uzaktan izleyebileceğin bir sistem.

şu da tartışılır: evi korunaklı yapınca hırsıza "önemli bişey var" algısı vermiş olur musun.

Denir abi mekan seçimi önemli. Yani belirli bir düzeyi veya anlamı olmalı, örneğin aranızda muhabbeti döndüyse tostçuya da götürebilirsin. Ama yoksa "onun hakettiğini düşündüğün" bir yere götürmen artı puandır bence.

Evet önemli. Herkesle her yere gidilmez. Özellikle ilk buluşma gibi özel durumlarda daha bi özenmek her zaman daha güzeldir.
İstanbul için konuşursam mado yerine küçük bir kahve dükkanı daha uygundur.

Aradaki samimiyet ve görüşme sıklığı ile ters orantılı bence.

Amaca göre ve kişiye göre değişir. Amaç evlilik falansa tabi özen mekana. Ama One night takılmaksa böyle şeylere gerek yok.

Kişiyi önceden tanıyorsan hoşlandığından eminsen yine önemli. İlk defa göreceksen değil.

Kadina gore degisir. Ben “bu ne la” derim ama mesela etkinlige yakin sadece bunlar varsa baska olur.
Normalde bulusacaksam boyle yerde bulusmam cunku benim de normalde gittigim yerler degil. O yuzden.

Tabi ki etkiler, çünkü “böyle yerlerde mi takılıyor bu adam” diye düşünür karşı taraf. Kadın için de erkek için de geçerlidir bu.
Daha önce hiç gitmediği bi yere götürmesi de hoş değil bence.
Çok abartılı olmayan ama varoş da olmayan, götüren kişinin de menüye az çok hakim olduğu bi yer olması iyidir.
Mado’da sakınca görmüyorum ben bu arada.

Mado bana çok "başka hiçbir alternatif yok, şurda iki dakikada bir çay içelim" yeri gibi geliyor. Vakit geçirmek için gitmem mesela kesinlikle. Şöyle üçüncü dalga kahveciler, koltuklu moltuklu yerler daha samimi, rahat geliyor.
Tavuk Dünyası falan gibi yerler de gayet normal ama yemek yeme amacına hizmet ediyor bence sadece. Amaç o kişiyle "seninle aynı anda aynı mekanda karnımızı doyuralım" demek değil neticede birini yemeğe davet ediyorsanız. "Birbirimizi görüp sohbet edelim, bunun bahanesi de yemek olsun" daha çok. Haliyle, ambiyans, özen, seçenekler vs önemli bence. Manyakça romantik olsun demiyorum da "yemeğini ye ve s....r git" mesajı vermeyen yerler seçmek, karşınızdaki kişiye de yaklaşımınızı gösterir bence.
Ha asıl amaç bir başka etkinliktir (sinema, konser, tiyatro, parti vs) o zaman ayaküstü Bambi'de tost da yenir de kastettiğim bu değil.

Normal arkadaşlarda fark etmez ki, saçma sapan bir yer olduğunu düşünürsem bunu söylerim açık açık zaten.

Edit: ne çok bence demişim yahu.

sordugun soru onemli vizyon meselesi.mekan cok sey anlatir duygusal olsa da olmasa da. bulundugunuz yerde kisitli mekan varsa gozardi edilebilinir.kiyafet gibi onemi benim icin

eğer yeterince etkileyici bir adamsan her yere gelir, en dandik mekan bile "underground ortamlara takılıyor ya çok havalı :)" olur.

eğer etkileyici bir adam değilsen istersen en iyi boğaz manzaralı elit mekana götür, "varoş gösteriş budalası" olur.

Sandalye için ikea markus ya da jarvfjallet öneririm. Ama baya pahalı. Bunların dışındakiler çok iyi değil.

www.ikea.com.tr

Ben de şu masayı öneriyorum ama yapımı biraz zor.

ty.gl

pahalı ama ikea markus. 5+ yıldır kullanıyorum.
www.ikea.com.tr

bendeki masa ise şu:
www.ikea.com.tr

yanlız masa verniksiz. bunun vernikliside vardı. ucuz olsun diye bundan aldım.

Rutubet evde de varsa sakın tutma. Sayılamayacak kadar sıkıntı yaşarsın

Evde yok, ev çok temiz. Öyle havasız, ıslak kokan bir apartmanın içinde nasıl öyle kalmış hayret.

Üstteki arkadasa katılıyorum emin ol rutubet olmamasindan yoksa çok sikniti çekersin

Evde koku yok, duvarlarda tavanda leke yok. Yine de emin olmaya yetmez mi?

Evi boyamış olabilirler rutubeti gizlemek amaçlı. Rutubete çözüm bulunamıyorsa bu şekilde yapılır.

Eski binaysa bodrum katinda falan rutubet olabilir,onun kokusu yayilmistir.o bolgede benim bir yerim var,eski rum apartmani,evde hic rutubet olmamasina ragmen binada surekli bodrum kattan gelen rutubet kokusu var.

Sen evi kontrol et yinede,sifir boyada yapilsa rutubeti hissedersin.

Eski rum apartmanı olsa zaten sağlamlığından endişe etmicem. Bu daha ziyade 30-40 yıllık bizim laz müteahhit işi yapılardan. evde rutubete dair bir ize rastlamadım tekrar gittiğimde daha dikkatli bakıcam.

bizim apartman da oyle su an. bodrumdan rutubet kokusu geliyor, aslinda rutubeti kesen, biriken su olursa disari atan pompa sistemi var, ama ses oluyor diye 1. kattaki calistirmiyor. Evde bir sey yoksa rahat ol derim.

Çalışmıyorsun en güzel yanı bu. Günde yaptığın iş 1 saat. Gerisi full yatış.

Eğer çalışma/başarma hırsın yoksa ve başka ek gelirin varsa güzel gelebilir.

@crown
hırs konusuna katılmıyorum. Bunun şefliği var, şube müdürlüğü var, uzmanlığı var...

Memurluk öğretmensen zevkli bir şey bence. Öğlene kadar gayet aktifsin. Öğleden sonra gün senin. Canın ne isterse onu yap. Ay sonu maaşın da hem daha fazla.

@ruhen hastayim ben: bu dediğin tarzda öğretmenlik kaldı mı? okul öncesi öğretmenleri olabilir belki, veya sabahçı öğleci durumunda...

gayette yoruluyorlar. iş stresi, teftiş, mobing hepsine maruz kalıyorlar. çekememezlik onlarda da oluyor. psikolojik ve zihinsel yorgunluk olarak aynı bence. ha bedensel olarak daha hareketsizler evet.

@burya, istanbul’dan bildiriyorum, kaldı.

ortama uyumluysan ya da yukarıda sağlam bir dayın varse kralınsın.
geziler! eğitimler, ohh.

@ruhen hastayim ben: sabahçı öğleci olayında evet dediğiniz doğru olabilir ama orada da branş durumu önemli, bir de sabahçılar çok erken kalkmak zorunda kalıyor. bir de istanbul'da öğretmenlik yapmak malum pek de tercih edilen bir şey değil :)

Dünyada bu kadar rahat meslek yoktur bence.
Hiç ama memurluk şöyle ama öğretmenlik böyle diye ağlamasın kimse. Bu ülkede memur sayısı olması gerekenden 10 kat fazla

öğretmenlik için bir şey diyemem ama diğer memurluklar bence fiyat/performans olarak çok iyi. yasal haklarınızın üzerine kimse yatamıyor. suç işlemediğiniz sürece işten kimse atamıyor. hobilerinizle ilgilenmeye zaman var. hafta sonu mesai yok. resmi dini bayramlar cepte.

not: memur değilim.

Açılın memurum :)

Çok güzel bir şey , ek geliriniz varsa mükemmel bir şey. Oturduğun koltuktan fazlasında gözün yoksa tadından yenmeyecek bir şey. Bugün , gelen giden evrak yaz çiz yarım saat ( okullar tatilde) Biraz delidepelek mizacım olduğundan amir,şef uğraşmaz benimle, daha ne olsun. Burada su çok güzel gelsenize :)

Not: MEB'te memurum , tabiatıma uymaması yüzünden işimden ölesiye nefret ediyorum , hanıma söz verdim emekliliğe kadar istifa etmeyip kendimi attırmayacağım diye.

ya bu biraz çalıştığın yerle alakalı. çılgınlar gibi yatan bir kuruma da gidebilirsin, özel sektöre taş çıkartacak kadar çalıştığın bir kuruma da. 4001 memurlar tırnak içinde söylüyorum arkadaşlar alınmasınlar "vasıfsız memur" tabaka olduğundan her türlü görevin verilmeye hazır olduğu insanlardır. dolayısıyla şansına çok iyi bir yer de çıkabilir, çok boktan yer de.

çalışmıyorsun vay şöyle yatış vay böyle yatış diyenler dışarıdan gözlemleyip bir bok anlamadan yorum yapan arkadaşlar. onlara göre tüm devlet kurumları soliter oynuyor ama devlet bir şekilde mucizevi bir şekilde ayakta kalıyor. üstelik 80 milyon kişiye ülkedeki çoğu firmadan çok daha düzenli bir şekilde hizmet vererek.

teknik sınıf(mühendis tekniker vs) olsan, öğretmen olsan yani ne olduğun belli bir memur olsan iyi kötü bir tahminde bulunulabilir konu hakkında ama 4001 üzerinden yorum yapanlar tamamen etrafındaki sınırlı örnekler üzerinden yapıyorlar. bilmem ne beldesinde bilmem ne kaymakamlığının 3. bodrum katında çalışan arşiv sorumlusu da memur. sabah 8 den akşam 5 e kadar gün yüzü görmeden arşivin nemli havasını soluyup evrak arayarak gün geçiriyor.


avantajları şu: özel sektörde az sayıda kurumsal firma hariç alamadığın özlük haklarını burada kimseye ağız bükmeden alabilirsin. maaşın gecikme vs. durumu yok. hastaysan alırsın raporunu yatarsın kimse de vay şu iş vardı vay bu iş vardı demez. kar etme amaçlı kurumlar olmadığı için götüne motor takılmış gibi çalışman beklenmez. sen çalışmak istersen çalışırsın o şekilde.

dezavantajları: büyük ölçüde artık o iş yerine tutsak kalırsın. beğenmediğin bir insan grubu varsa, yöneticini sevmiyorsan, istemediğin bir işi yapıyorsan vs. istifa edip başka bir tarafa kayma olasılığın azdır. tayindir ıvırdır zıvırdır işleri bariz bir biçimde torpil ister. diyelim ki memuriyetinin 5. yılında hoşlanmadığın bir ortam oluştu çalışma ortamında. özel sektördeki gibi istifa edip hadi ben gidiyorum diyemezsin çünkü memuriyette çalıştığın yıllar özel sektörde hanane + puan olarak yazılmaz. özel sektörde tam tersidir. çalıştığın yıllar bir sonraki işini bulmanı kolaylaştırır.


dolayısıyla kıldan tüyden rahatsız olmam, gerekirse etrafımdakileri ignore ederek iş hayatımı sürdürebilirim, ne iş verirlerse yaparım gocunmam dersen fena iş değil. düzgün insanların çalıştığı güzel bir yer de çalışma ihtimali kesin olsa çalışmak isterdim ama aksi durum da söz konusu olabilir. her şey para değil. şansın varsa dene. hoşuna gitmeyen bir iş denk geldiyse, ortamı pek tutmadıysan vakit kaybetmeden istifa et başka yollara sap.

bence evet. ama biraz da şans işi. bazı yerlerde iş yok denecek kadar az. bazı yerlerde de sürekli insanlarla iletişimde olma kısmı zor olabilir. rahat bir yerde ortalama bir maaşla memurluk yapardım ben.

Tapuda memurum, popomuzun üstüne oturamıyoruz, psikolojik baskı çok, cevaplardan görüldüğü üzere memur yatar algısı kırılmadığı için vatandaş işim hemen olsun istiyor, herkes işini çabucak halledip gitmek istiyor, yapılan iş gereği memurun sorumluluğu ise çok fazla, çalışırken çok dikkatli olmak lazım, bir yandan da rüşvet olayı var, rüşvet değil irtikap aslında doğru terim ama anladınız siz onu, yöneticiler yiyici ise memurun işi daha zor, kurum zaten boktan memurun arkasında durmuyor, özlük hakkı vs. desen zaten o da yok, dertliyim dağınık oldu biraz :D

Skolyozun olabilir

Ne alaka

Skolyoz ile hiçbir alakası yok bu durumun, skolyoz olsa olsa bacak uzunluklarında farka neden olabilir.

Nasıl bu kanıya vardınız? Ayakları ölçtünüz mü yoksa sadece ayakkabılardan yola çıkarak mı?

İnsanlar mağazalarda ayakkabı denerken genelde sağ çiftini denerler ve sağ çift bir süre sonra sola göre genişler. Ayakkabı alındıktan sonra ilerleyen süreçte bu durum normale döner ama en başta böyle bir algı oluşabilir.

Ölçtüm. Bakınca da belli zaten

Vucudun bi kismi daha kalin olabilyor yaygin bi durum aslinda bu ama bazilarinda daha bariz bazilarinda daha az. Bemim de sag bacagim daha kalin mesela ayak bilegimde fark ediliyodu. Eger sonradan olduysa bu durum lenf odem sorunu da olabilir sislik yapiyo olabilir. Bazi hastaliklar da yapabilir.

arkadaşımın da 1numara fark ediyordu mağazalara gidip çaktırmadan 2 farklı numara alıp çıkıyordu hep.

benim yüksek lisans finans doktora iktisat. tezler de pek alakalı değil böyle olunca konu olarak.
bence multidisipliner olması daha iyi bu tip şeylerin, faydasını da gördüm.

ha bir okul mülakatında sormuşlardı finanstan sonra niye tekrar iktisat diye.

çok normal şeyler bunlar makalenin kalitesine bakarlar gerisi hikaye.

yükseklisansı pek sallamazlar +1 önemli olan doktoradır.

Benim master tezimle doktora tezimin hic bir benzerligi yok. En bastan ogreniyorum. Iyi yanlari da var negatif yanlari da, ama bu negatifler sifirdan ogrenmek gibi seyler. Danisman hocam yabanci, hic birsey demedi.

Master ve doktora birbirinden farklı bölümlerde olabiliyor. O yüzden konuya kimsenin takacağını sanmıyorum.

Kitap yanımda değil ama aldığım notlardan bakıp yazıyorum:

"Acemi atıfları: aşikar, tartışmasız, o alanın ortak malı olan görüşleri blirtirken, tarihi araştırmayla ilgili olmayan eserde bir yazara atıf yapmak gereksizdir, atıf ancak yeni ve farklı görüşler için yapılabilir." (Yaşar Karayalçın, Hukukta Öğretim-Kaynaklar-Metod, s. 127)

Herkesin bildiği şeye atıf yapılmaz. 2001'deki krize niye atıf yapasınız?

Doktora tezi ise normal. Ama yüksek lisansta bu tip şeyleri görmezden gelebiliyorlar.

Diyelim ki ben Somali´nin Ekonomik Tarihi hakkinda bir tez yaziyorum.

Hocam, eger bu konuya hakimse, okudugum bolum zaten bu konuda egitim veriyorsa, genel bilgi sayilir.

Hocam, aslinda yabancisi sayilacagi bir konuda bana tez hocaligi yapiyorsa, boyle sorunlar cikacaktir. Cok genel bilgilerin kaynakcasiz kalmasini istedigimi soylerim, boyle halletmeye calisirim. Yoksa, konu hakkindaki en bilinen makalelerin ismini verip, cokca yukun altina girmeden, "daha fazla bilgi icin bkz." verir gecerim.

Akademisyenler hic mi hic dikkatli degil yeterince bu konuda. Iyi bir gelisme bence. Siz bi´ de Almanlar`in kaynakca hakkindaki sapik kurallarini duysaniz...

tez dediğimiz şey gelecek kuşaklara da aktarılacak bir eser bence.

şimdi 2001'de kriz verdi ben hatırlıyorum ama benim çocuğum bunu bilmiyor. muhtemelen şu sıralar 25 yaş ve aşağısında olan kimse hatırlamıyor.

ben başka bir açıdan bakarak bu iddianın gerçekliğinin başka bir çalışmaya atıfla bağdaştırılmasının çok yanlış olmadığını düşündüm. o değil misal yurtdışında yaşıyorum olaylara yabancıyım sadece sen yazdın diye neden inanayım? bir atıfla en azından ha varmış ya bu aferin falan derim.

akp gidene kadar devam eder. türkiye kendi kendini girdiği bok çukurundan çıkartabilecek bir ülke değil; her iyileşme köklü değişimle oldu buralarda. akp'nin gitmesi için de bir hayli köklü değişim olması lazım. yoksa bilmem kimi ekonomi bakanı yapsalar da, tayyip hak hukuk adaleti zedeleyici adımlar atmayı bıraksa da buradan dönüş yok. iyiye giden hiçbir şey yok ki umutlanalım.

Bana tuhaf gelen sürekli zam geliyor. Belli bir noktadan sonra insanların karnını doyurması bile zorlaşacak gibi.

türkiye eline verilen fırsatı kaçırdı. artık bu işin dibi yok. ırak, iran, libya, arjantin, venezuela yıllardır dipte yaşıyorlar iyileşme belirtisi de yok. yani bok çukurunun dibine inip yıllarca debelenme ihtimalimiz yüksek.

çomar zihniyetin ağırlıkta olduğu her ülke gibi dipte debelenmeye devam edecek. akıl ve bilim gibisi yok. akıl mantık gibisi yok gerçekten. bize hakk tarafından verilen bu nimetleri kullanamadığımız için dipteyiz. bundan 3-5 yıl önce hep şunu düşünürdüm ulan millet akp kötü diyor ama işte döviz, ekonomi vs aslında aynı hatta ara ara daha iyi. ondan sonra kürt sorunu çözülüyor vs. bak bir solcu olarak bunları düşünüyorsum. yani eğer akp körü ise bunların da öyle ya da böyle körü olması gerek siyordum ki sağolsun akıl, mantık, gerçek bir nevi al işte sana onlar da çöktü der gibi bir noktaya getirdi bizi. yani şu anda bu ğlkeyi yönetenlere, çoğunluğa göre aslında olması gereken yerdeyiz.

öyle hükümet değişikliği falan sökmez artık. bu haramiler memur kadrolarından tut, yargıda, özel sektörde, askerde, polisde her yerde çete kurmuş durumdalar. farzet ki yarın seçim oldu ve bambaşka insanlar geldi. ee sonra? hissedilir değişiklikler için nesillerin değişmesi gerek. ben 30 oldum şahsen benim bu ülkeden yana umudum yok artık. belki olursa torunlarım falan görebilirler. ülkedeki çomarlar ve bu çomarları yönetenlerin her daim oynadığı vatan-millet-sakarya-din allahu ekber oyunları sayesinde çıkış yok artık. tabi bu oyunları yutan kemalist- çakma solcu- elitistleri de unutmamak lazım. şu anda öyle bir noktaya gelindi ki bu adamlara oy verenler bile farkında ne bok bir durumda olduğumuzun ama zamanında öylesine delice desteklediler ki şimdi de vazgeçmekten utanıyorlar :)

samanı bile dışarıdan alan, dünyanın tarıma en elverişli, coğrafyasına, anadoluya sahip olduğu halde her ürünü, hayvanı bile dışarıdan alıp insanına dünyadaki en yüksek rakamlardan satan bir ülke sence düzelebilir mi? hadi yine de umut var diyerek bitirelim. umudu diri tutalım :)

bu konularda genelde benzer durumlara su sorulari sormak gerekiyor:
-siz ne yapmak istiyorsunuz?
-nerede calismayi planliyorsunuz?
-donerseniz pisman olabilme ihtimaliniz olur mu?
-dondugunuzde buyuk ihtimalle avustralya islerini kimse kabul etmeyecek ve neden bu kadar ara verdiginizi soracak, bunu sorduklarinda ne anlatacaksiniz, anlattiginizi size anlatsalar siz ne tepki verirdiniz? (misal dil ilerletme, para biriktirme, farkli kultur tanima)

kariyer.net'e ozgecmis ekleyin derim. linkedin de kesin olmali. en olasi is bulma sekli tanidiklariniz usulu ile oneri seklinde, diyelim okuldan bir arkadasinizin firmasina o ozgecmisinizi verdi o sekilde is bulunabilir obur turlu gercekten zor. turkiye'de son zamanlarda issizlik yuzde15 uzerine cikti bu sizi zorlayabilir.

7000 den az alacaksan dönme. Ama bu kadar maaşa iş bulmak da cidden zor.

Avustralya pasaportu var mi?

@duygusuzromantik
yok. 2,5 sene daha vizem var ayrica kanada'ya kalici oturum alma hakkim var, su siralar basvurmayi dusunuyorum. avustralya'da kalmak cok zorlasti.

1- bulursun. muhasebe veya satın alma uzmanı olarak 7-8 brüt ile başlarsın. avustralya'da hiç iş şansın yok mu?
2- yaşın sorun maalesef. görüşmelerde çok itaatkar, çalışkan imajı çizmen gerek, otorite konusunda herhangi bir sorunun olmadığını iyi ifade et.
3- bir yerden başlamak için 7-8, sonra devamı gelir, başlangıçta parayı düşünme.
4- kariyer.net, linkedin yeter. ama iş çevreyle bulunuyor, sitelerden çok zor.

kanada'ya başvur kanka. olmazsa avustralya devam. ne türkiye'si yahu çıldırdın mı!!

türkiye'de iş mi varmış?

Kanada'dan devam et derim.
Türkiye'de deneyim çok önemli, 3 sene deneyimle arada başka işlerde geçirilen 5 sene sektörden uzaksın bu yüzden kanadaya git derim. Sorun olursa özelde sorabilirsin.
Avustralya'da bigffour'da 1-2 sene iş bulabilsen o zaman burada işler değişebilir.

Türkiyeye dönme bence, uluslararası bir şirket ile uzlaşabilirseniz belki olabilir ama Türk iş verenlere güvenmek riskli

Eskiden çalıştığım bir şirket 10 yıl başka bir firmada çalışan mühendisi firmaya getirip bütün herşey inden vazgeçirerek, deneme süresi içerisinde göndermişti.

Gerek yok bence

cimer'den ihbar kısmını işaretleyerek şikayet ederseniz, kimlik bilginizi şikayetin muhatabına vermezler. denendi. çalışıyor.

cimerden rastgele tc kimlikle şikayet etmek mümkün mü?

e-devletle giriş yapıyorsunuz, cimer sizi biliyor ama ifşa etmiyor. 3 seçenek vardı, sadece ihbar seçeneğinde gizliyor şikayetçinin bilgisini. dedenizin e devlet şifresiyle falan yapabilirsiniz tabii :D

Her türlü ifşa oluyorsunuz. En iyisi ankesörlüden telefonla ihbar etmek. Çok yakın zamanda 3 4 kişiyi böyle ifşa etti cimer, adamlar hastanelik oldu dayaktan.

redmi note 8

www.hepsiburada.com

Redmi note 8
Hem de garantisiz olanı 1000 lira
Garantilisi 1500

4-5 bin tlye xiaomi mi note 10. Kamerası referans sitelerde en yüksek puanları alıyor.
Daha fiyat/fayda ürünü için eğer oyun oynamayacaksanız mi9t 128 gb yeterli, 3000 tl. pro olmasına gerek yok ki proda amiral gemisi işlemci var. Mi9t'nin işlemcisi de orta üst seviyede her türlü işinizi fazlasıyla görür. 4500tl bandında samsung s10e var ufak boyutlu telefon düşünüyorsanız su geçirmez. 4800tlye huawei p30, 6500tlye de huawei p30pro var yine su geçirmez özelliği ve hakikaten iyi kameralarıyla.

vatan, teknosa gibi yerlere başvuruyorsun, sitelerinde bilgi vardır. kredi veriyorlar telefon için, taksit taksit ödüyorsun işte.

anında kredi çıkarıyorlar. taksit taksit kredi ödüyorsun. faiz komisyon falan olmuyor.

enpara varsa internetten alıp sonra taksitlendirebilirsiniz

Faiz taksit sayısına göre var görünüyor

Yanılmıyorsam boğazlar anlaşmasına göre gemilerin boğazdan geçmesini engelleme mümkün değil. O zaman neden gemiler daha pahalı olan Kanal Istanbul'dan geçsin ki? Durum da böyle olunca neden böyle bir proje yapılıyor sorusu ortaya çıkıyor ve sonuç olarak rant düşünülüyor.

Ben sadece ilker basbug’u dinledim simdiye kadar. Temel olarak;

Montrö bize bogaz uzerinde normalden daha fazla kontrol hakki veriyor. Yapay bir bogaz uluslararasi anlasmalara dahil oluyor ve bu da montrö’den daha az yetki ve kontrol demek.

Yine kimseye oradan gecme buradan gec deme hakkimiz yok.

Yine montrö bize tarafsiz kalma hakkini da sagliyor. Yapay bir bogaz uzun vadede dogu-bati bloklari arasindaki surtusmede diger ulkeler tarafindan koz olarak kullanilabilir.

Ayrica avrupa yakasinin savunmasi icin su anda marmara tahliye planlarimiz var fakat ikinci bir kanal daha batisinin savunmasini zorlastiriyor.


Kisa sureyle de adini hatirlamadigim birini dinlemistim. Onun tezi de bahsettikleri bogaz trafiginin zamanla azalacagini, cunku tanker trafigi yerine turk akimi, kuzey akimi gibi boru hatti projelerinin bu yuku alacagini soyledi, mantikli gelmisti.

Asil ben neden gerekli olduguna dair geceri bi tez bulamadim. Trafik tezi zaten son aciklamayla anlamsiz kaliyor. Kalmasa bile onun icin 75 milyar harcamaya deger mi bilmiyorum.

rant ve trafik bir yana sözü sözü edilen güzergahlar akarsu, baraj gölü, göl yataklarının birleştirilmesi ile oluşacak. bu saydıklarımın hepsi tatlı su kaynağı, sen bunları tuzlu su ile doldurursan, ne olacak bu şehrin hâli? Tatlı su bu şehir için hayati önem taşırken bunu tuzlu su ile doldurmanın akıl alır bir yanı yok.

Hayatında hiç 75 milyar dolar gördün mü? Ya da paranın büyüklüğünü hayal edebiliyor musun? Bununla birlikte şu anki ekonomik durum.

Neyse bundan sonra ne yazsam gg. O yüzden susmakta fayda var :)

şu an dünya üzerinde evet cihan üzerinde mevzu-bahis para ile yapılacak en saçmasalak şey.

niye yapmak istiyorlar ki

Bahsi gecen kanal cok meşakkatli bir iş. Öyle dozerle yol açmaya benzemiyor. Dunyadaki kanal orneklerine bakarsak da hep gerekli projeler. Mesela panama kanalı guney amerikayi dolasmamak icin gerekli bir kanal ve hicbir gemi bu kanaldan gecmektense amerikayi dolasirim demez. Fakat istanbul bogazinin yanina aynisini yapmak icin mantikli bir sebep bulmak gercekten zor. Yukarda da anlatilmis kimseyi zorlayamazsin burdan gececeksin diye. Ayrica bogaz 30 km iken bu kanal 43 km olacak :) genişliklerini zaten mukayeseye gerek yok

neden istenmediğinden çok neden istendiğini anlamıyorum

hangi yaraya merhem olacak bu kadar masraflı bir iş. boş iş

Kurbagalidere var kadikoy taraflarinda. Bildin mi? Onun islah edilmeden onceki halini de hatirladin mi? Simdi de o halin kat kat kat buyugunu dusun. Sen ister miydin? Ben istemezdim.

Dogada olmayan bir su akinti yonu olusturmak, icinde bulundugumuz kosullarda, pek akil kari gibi durmuyor.

* Montrö'yü tartışmaya açacak, Karadeniz karışacak.
- Karadeniz'de çatışma riski artacak.
- Rusya ile aramız bozulacak.
- Karadeniz'e yoğunlaşmaktan, Ege ve Doğu Akdeniz'e daha az kaynak ayırabileceğiz.
* Marmara denizinin kirleneceği söyleniyor.
* Avrupa yakasındaki su kaynaklarının bozulacağı söyleniyor.
* Burada bir ada oluşacak. Bu ulaşımı ve olası bir Yunan savaşında Trakya'nın korunmasını zorlaştıracak.
* Ekonomik olarak zor durumda olan ülkede, gereksiz yere 15-35 milyar $ parayı bu projeye gömeceğiz.
* Bir sürü hafriyat çıkacak.
vs. vs.

Tek kazanan buradaki arsa sahipleri olacak. Şu anki tüm gemi trafiği bile buradan geçse, 100 senede kendini amorti etmeyecek diyorlar.

Bence proje için ABD bastırıyor...


.

Dogru soru, istenme nedeni ne? Cunku o neden her ne ise bundan daha akil kari bir cozumunun oldugu acik.

istenme nedeni: sıcak para.
inşaat yap araplara sat...
AKP dönemindeki sanal refahın yapı taşı bu. Hiç bir şey üretmeden yurtdışından gelecek para akışına bel bağlarsan, elindeki bir şeyleri satman gerek. senelerdir yapılan eldekileri satmak.

Bu nedenle; cengiz, kalyon gibi inşaat firmaları için sürekli bir proje cepte tutuluyor. İstanbul'u batıya doğru genişletmek gerek, bunu yapay bir boğaz etrafında lüks rezidanslar ile yaparsan kar marjı çok yüksek olacak. e buraları sen ben alamayız, katarlısı, arabı derken oluk oluk para gelecek. yine bir anlık refah... "Adamlar yaptı" olacak, sonra işler bitip satacak bir şey kalmayınca; yine buhran. inşaatçılar isyan eder gibi olunca başka dev bir inşaat işi bulurlar. Senelerdir yapılan bu, inşaat üstüne inşaat. Üretime(Ne endüstri ne de tarım) yatırım yok.

www.youtube.com

burada tane tane anlatıyor bak..

youtu.be

Aytunç Altındal'ın ağzından dinle.

ya doğrudan birinci ağızdan duymuş olarak aktarıyorum.

ibb ye 3-4 sene önce bir iş için gittiğimde ismi ve dairesi lazım olmayan bir daire başkanı biz şuradaki köyden arsa aldık diye ortada dolanıyordu. bize anca burası kaldı diyip duruyordu. haritada google mapsı açıp gösterdi birde. eski ibbcilerin kimin tayfası olduğunu herkes biliyor.

cidden bunların rant zihniyeti ülke güvenliğini tehdit eder hale geldi. kanalın açılması çokta fifi. istanbulun kuzeye taşınması ile yeni altyapılar, yeni metro hatları, yeni konutlar, köprüler sonsuz bir rant kapısı açılıyor. amaç bu. bu yüzden itiraz ediliyor. mevcut şehirlerin altyapısını ulaşımını çözdük başka hiç bir derdimiz kalmadı amk. yeni bir istanbul yaratmak kaldı sadece

Kapattım derken? Eğer şu an linkler 404 veriyorsa bir süre sonra kendiliğinden silinir zaten.

zamanla kendi silinecek diye biliyorum emin olmamakla birlikte.

404 veriyor ama ön bellek falan da olmasın istiyorum

link kaldırma isteği gönderilebiliyor google'a

uv isigi en basiti.

bankamatiğe yatırıp kontrol edilmeli.

Sahte para kalemi var. Gazlı kalem gibi. Sahte parayı çizince üzerinden leke çıkmıyor. Gerçek paradan siliniyor.

Bankamatik sahte para ayırt etmez.

@mahone

parayı kendi hesabına yatırırken sahteyse nasıl yatıracan??

@mahone etmez olur mu yav?

vaktin varsa bankamatikten yatiirabilirsin, ya da aliciya soylersin hesabina havale -eft yapsin en temizi

2. el eşya almak sahte parayı harcamak için mantıklı bir yöntem değil, böyle bir senaryoyla karşılaşmanız çok çok düşük bir ihtimal.

Buluşmayı müsait bir esnafta yapıp oradaki mavi ışıklı cihazdan yararlanabilirsiniz.

Bölgenizdeki Ikea mağazasına gidip nakliye istediğinizde webten istenen nakliye bedelinin yarısı talep ediliyor.

bölgede uzaklık sınırı var mı? benim bulunduğum ilçede yok. 8 km uzakta var ikea

En son Poang koltuğu otobüsle taşıdım, sonra da 1 km yürüdüm. 5 kilodan ağır şeyler için tavsiye etmiyorum.

nakliye ücreti pahalı ve nakliyeci bulmak zorsa bizden ne bekliyon hocam. alıp sırtımızda mı getirelim. nakliyeci bulucan. gidip pazarlık yapıcan.

Web'ten aldığınız zaman merkez depodan gönderiliyor ürünler dolayısıyla aktarma gerektiren bir süreç olduğu çin pahalı. Yakındaki mağaza kendi deposundan çıkarıyor. Dolayısıyla webten aldığınızda toplam alışveriş tutarının (yanlış hatılamıyorsam) %5'i kadar, mağazadan aldığınızda toplam alışveriş tutarının %2.5'i kadar nakliye ödüyorsunuz. Ayrıca, dışarıdan bir nakliyeci ile anlaştığınızda apartmanın önüne kadar getiriyorlar. Ikea'nın kendisi evin istediğiniz odasına kadar getiriyor.

arabanın arkasında taşıyorum sığmazsa mecbur kargo

fortran

Hahah

Bunu çok sık soruyor yeni başlamak isteyen insanlar.
Bu gerçek hayattaki "hangi yabancı dil önemli" sorusu ile az çok belirgin
Çin'e gitmek istiyorsan çince önemli
gibi bir cevabı var

Ne yapmak istiyorsan ona göre dil seçeceksin
Masa üstü uygulamalar yazıyorsan: C#
Web Yazacaksan MVC tabanlı herhangi bir dil, bence: ASP.Net ve Ön taraf için Java Script (Node.Js falan gibi eklemeler de yapabilirsin)
Iphone için app yazacaksan: Swift
Androidse: java

Genel dil diye birşey yok
Çok Low level kod yazacağım, encode decode işine gireceğim diyorsan C / C++

ben mesela 15 senelik yazılımcıyım.
WEB'den anlamam, o yüzden de koptum.
C# bilirim, C/C++'ı directshow ile filtre yazacak kadar biliyorum.
SQL iyi bilirim, Shell script bilirim
Bunları aktif kullanıyorum.
Ama yarın bir iş gelse, deseler ki bunu python ile yazacaksın, oturur yazarım
Phplik kupon web siteleri geliyordu arada sırada yapıyorduk html'ine karışmadan.

Algoritma bil, neyi hangi sırayla hangi mantıkla yapacağını bil, dil öğreniyorsun bir şekilde

Türkiyede C# ve React/React Native en popüler diyebilirim. Ama ne yapmak istiyorsun ona göre dil seçmek lazım gerçekten. Data vs. ile uğraşacaksan python mesela. Mühim olan algoritma ve İngilizce bilmek.

Ben aldım toplanır. Ama ucuz sıfır ryzen sistem toplayıp ekran kartı ikinci el alınabilir.

alınır ama iade hakkın olmalı. nasıl anlaşırsın bilmiyorum. aldıktan sonra stress test yapıp hata vs var mı diye bak.

stress test nasıl yapılıyor?

her komponent için ayrı yazılımlar var. RAM, CPU, HDD vs. CPU için mesela tüm core ları çalıştırarak yükleniyor, uzun süre yük altında kalıyor, ısınması vs de kontrol ediliyor. HDD için bad sector var mı diye bakılır, benchmark yaparak performansını da görürsün. RAM için de çeşitli algoritmalı testleri var.

çalıştığım iş yeri geçen sene ikinci el bi bilgisayar aldı. önce normaldi, sonra yüksek performans isteyen hesaplamalar yapmaya başlayınca sorun ortaya çıkmıştı. satın aldığımız yere ispatlayana kadar çok uğraştık.

Anakartın web sitesine girip desteklediği cpu'lara bakmanız lazım.

Hayır. Ryzenler ile ddr4 sisteme geçmeniz lazım. En ucuz sistem ryzen 3 1200 ile 320 işlemci 330 anakart 200 ram tutuyor.

Diğer parçalar için de önemli olan anakart mı? Mesela ram yükseltme sınırsız olabilir mi?

ram yükseltmek sınırlı

slot sayısından ve uyumluluk olarak.

16gb ram çok da güzel yeter. 32 çoğunlukla overkill.

anakartınızı veya işlemcinizi yazsanız soru çok daha kolay cevaplanabilir ama madem soru bu şekilde cevaplayayım;

hayır.
-anakartınızın ryzen uyumlu olması gerekiyor. a320 b350 x370 b450 x570 anakartlar uyumludur. (slot uymaz)

-ram konusunda yine anakartınızı bilmem gerekiyor ama eski bir bilgisayar dediğinize göre tahminim ddr3 bir anakart kullanıyorsunuz. ddr3 ram alarak belleğinizi arttırabilirsiniz. anakartınızdaki ram slotu kadar koyabilirsiniz. örneğin 4 slotlu bir anakartınız var: 4x8 32 gb ram yapabilirsiniz. ama ddr3 olmalı alacağınız ramler. (frekansları da aynı olursa sizin yararınıza bu arada)

muhtemel gelecek soruyu da şöyle cevaplayayım:

-ekran kartınızı evet yeni bir ekran kartıyla değiştirebilirsiniz. ancak işlemciniz zayıfsa yeni ekran kartına veri yetiştireyeceği için darboğaz yaşayacaksınız.

Onla uğraşacağına ikinci el bir bilgisayar al gec, daha az başın ağrır. Hatta ucuza gelebilir.

olmaz o is, ram yukseltmek bile kolay degil o donemin parcalarini bulman lazim. sinirsiz ram diye birsey yok her kartin destekledigi maksimum kapasiteler var.

ozetle, kasayi komple satip yenisini almak en mantiklisi.

Kasa yakın zamanda alınmışsa olabilir ama 7-8 senelik anakartsa olmaz.

soruya cevabım yok ama şehir belirtmeyi unutmuşsunuz efem.

bursadaysan gel ben takıyım. 1 bira ısmarlarsın ama.

Namık Kemal cad. Çorbacılar sok. No 17

bence açıp kendin takabilirsin. artık çok zor şeyler değil bunlar.

laptop modelini + ssd yazıp youtube'dan aratın. muhtemelen 2 kapak ve 4 tane hdd vidası söküp takacaksınız sadece. Para vermeye gerek yok. Eğer tüm kapak sökülecekse o zaman bilemem.

Ben de aksine bu islerden cok anlamiyosan kendin sakin bulasma demeye geldim. Benim de duyurum var ram takmaya calisan kardeşim anakarti yakti. Hala serviste laptop. Kadikoyde cok var bilgisayarcı

kendin bilmiyorsan bulaşma +1

ama bilgisayardı bilmediğini anlarsa parça çalma vs olayları olabilir. o da ayrı sıkıntı. Bu işlerden bi tanıdığınız yok mu bi yemek ısmarlarsınız gelir takar 5dkda.

Eski diski bilgisayar içerisinde kullanmayavaksan (cdrom yerine alet takip vs) muhtemelen iki vidalık iştir.
İlla başkası yapsın dersen de Anadolu yakasindaysan bi Starbucks ta falan denk düşürüp takarız 5 dakikaya

Ben hiç anlamıyordum bu işten kendim takabildim. 500 lira para istemişlerdi.

Çatalca'ya gelirsen takayım ben.

cd rom'u kullanmayacaksan, yerine caddy al ssd diski buna tak, laptop'un altında cd'rom 'u tutan bir vida vardır onu sök, yerine bu caddy'i tak bitsin gitsin 15 dakikanı almaz. Not: caddy alacaksan eğer kalınlığı önemli ona dikkat et.

Fiyat kalite açısından lcw şuan en iyisi bence. Defacto, koton gibi yerlere bakabilirsin

lcw, millet beğenmiyor ama kumaş kalitesi h&m, pull&beardan daha iyi.

Ben bu konuda soyle dusunuyorum genel olarak markanin tum urunleri degil de ihtiyac oldugu donem gezip bakmali bence. Mesela kotondan guzel pantolon aldim. Gap den indirimle cok ucuza kardeşime sweatshirt aldim. Lcw den pijama alti aldim cok begendim diğer renklerini de aldim. Zaraya asla cok para vermem mesela ama ozel fiyatli urunler kısmindan gecen sene mont aldim 170 liraya. Mangodan indirim doneminde 80 liraya elbise aldim. Hepsi de kumas kalitesi iyi urunler. Yani tek markaya bakmiyorum. Urun bazinda indirim takip ediyorum

Inditex grubu 28 kasimda 22de online 20 kasimda sabah 10da mağazalarda indirimde. HM basladi indirimlere.

outlet avmlerde de facto, lc waikiki, koton tarzı mağazalara bakabilirsiniz.

yılda 1 ya da 2 kere gerçek kampnyalar oluyor. (efsane cuma falan değil belirsiz tarihlrde) ben 15 liraya defacto chino pantolonlar 18-20 liraya koton kazaklar 12-15 liraya koton gömlekler aldım. buldummu da çokça depolamak gerekiyor. mesela geçen sene 100 liraya 3 tane kinetix ayakkbı aldım uzun yıllar götürecek beni. 15 liraya 2 bot almıştım bayağı bi kış götürecek o da.bunları takip etmeniz gerekiyor.

Torpilin, referansın yoksa yüksek yapsan da iş bulamama ihtimalin yüksek. Ama hemşirelerde atanamıyor artık. Başka bir bölüm düşünsen daha iyi gibi.