tek yaşama tutunma sebebim birkaç hedefim olması. onun dışında sürekli hayata lanet okuyorum. onların da amaçsız olduğunu biliyorum ama en azından tatlı bi heyecan katıyor. mesele borcum var, kız meselesi tipim kayık vs durumları değil. cidden insanların rutinlerine ve tabularına katlanamıyorum. uzu
tek yaşama tutunma sebebim birkaç hedefim olması. onun dışında sürekli hayata lanet okuyorum. onların da amaçsız olduğunu biliyorum ama en azından tatlı bi heyecan katıyor. mesele borcum var, kız meselesi tipim kayık vs durumları değil. cidden insanların rutinlerine ve tabularına katlanamıyorum. uzun zamandır dinsizim. galiba agnostiğim ne olduğumu ben de bilmiyorum. çalış, evlen, kredi çek, köle ol, rahat emeklilik,öl kronolojisini kaldıramıyorum. ha yok bırak düzeni sal doğaya kendini kendin ek biç yaşayı da benimsyemiyorum. hunharca yok olacağına inanarak düzen tutmuyor valla olmuyor. unutuyosun bazen yine yaşamın akıntısına kapılıyosun belki de mutlu oluyosun sık sık ama o her şeydeki anlamsızlık ve eninde sonunda silinecek olma hissi her şeyi değersiz kılıyor. mesele dinsizlik değil valla bak. bir çok agnostik arkadaşım var. bırak kendini öldürme hissini ellerindeki yaşamı bi lütuf olarak görüp çok daha dolu dolu geçirmek her şeyi deneyimlemek istiyolar. yok abi yok olmuyor. ben yapamıyorum. bi şey hiç olacaksa uğrunda saçımı süpürge edemiyorum. sürekli kırıyor bu lanet durum motivasyonumu. böyle giderse akademisyenlik de yalan olacak.
ha aşık olmuyo muyum oluyorum ya da olduğumu sanıyorum işte. onunla birlikteyken kalbim deli gibi atıyor, elim terliyo hatta içim ısınıyo lan. mutluyum işte sikeyim ölümü yaşamana bak olm diyorum ama eninde sonunda her şeyin dopamin, noradrenalin ve phenylethylamin ile beyinde dönen kimyasal uyarılar ve üremeye programlanmış düşünen hayvan olduğumuz gerçeği beni ele geçiriyor. pat diye gidiyor o duygu o heyecan.
Yanlış anlaşılmasın kimseyi "yaeee amaçsız olum bunlar ne takıyosunuz, hiç olacaksınız" vs diye aşağılamıyorum. Aksine sonunu bile bile hayattan mütemadiyen zevk almayı başaran ve hedeflerine ulaşan, insanlığa faydalı olanlara saygı duyuyorum. ama yok abi ben bi diziye başlarken bile bakarsın şuradan kevin spacey falan çıkar şaşırım heyecanlanırım diye kapağına oyuncularına hatta türüne bile bakamıyorum. oğlum bu hayatın spoilerı en başından belli benim için. boom ölücem, addaaa gidicem, uf olucam, yok olucam bok olucam. hatta bazen "lan bakarsın Allah falan şans eseri gerçek çıkar da yok olmazsın en azından" diyip sonsuz cehennem ateşini bile kabulleniyorum. ne bileyim bakarsın Allahların da allahları vardır ve allahları nasıl bi sistem kuracaklarıyla sınıyodur falan olur mu olur. biz de buna denk gelmişizdir tabi allahların allahı bizim allahı allahsızlıktan cezalandırırken bakarsın bizi de salıverir. ha sonsuz yaşamı hiçliğe tercih ediyorum diye anlaşılmasın. onu da istemiyorum(reenkarnatif bi şekilde hafızamızı resetleyip yeni bi hayata başlamadığımız sürece) Geçer mi olum o sonsuz yaşam. Ben diyorum ki keşke hiç varolmasaydım ama şimdi de varolmuşken hiç yokolmayim bari ehehe. ee kesin anlamda yok olacaksam da hemen olsun bitsin ne uğraşıyorum çabalıyorum.(yaşamak istemiyorumdan kasıt budur)
cryonics falan benim zamana gelişir mi ki la?
ya da ulan kendimizi böyle bi simülasyona falan soktuysak böyle oyunu sikeyim ben. bu ne lan. daha dün bi heyecanla tanıştığım güzel kızın da birkaç aptal hareketini gördükten sonra direk soğudum. tutunamıyorum olmuyor.
(bkz:
sims 130 çok bozdu)
(haşa yine de ben kimseden üstünüm daha zekiyim falan demiyorum. ben de sağlam gerizekalıyımdır. küçücük şeylerden irrite oluyorum sadece.)
hiç olmayım bir şeylerin anlamı olsun diye, kuantum dalgalanması, multiverse, bakteri evrimlerini okudukça iyice tırsıyorum üstün güçsüz bir yaşam fikrinden. ha bak o uzaylıların petri kabında yaşıyo olmak ya da bizden üstün uzaylı ırkın oluşturduğu "0" "1" lere bağlı olmaksızın öğrenme yetisi verilen makinelerin kendilerini tehdit eden yaşam formlarını yok ederek evreni ele geçirip duygunun ve organik yaşam formların gen havuzu evriminin ne olduğunu, kökenini kavramak inceleyebilmek için bizim evreni oluşturmaları insanları incelemeleri falan olsun yani kabulümdür.
(bkz:
ay olabilir mi öyle bir şey lütfen olsun çünkü)
hayatının %80'inı ırmağın tersine yüzüp yumurta bırakmak/döllemek için harcamak kölelik değil de nedir? nereden geldi yahu bu dürtü? noldu bizim tabula rasaya?
neyse konu çok saptı. senelerdir duyurudayım. intihar edicem glb ben yaa. .s .s ayarında bi dikkat çekme ya da yardım çığlığı değil bu. sadece cesaretimi toplayamıyorum. arkamdakileri düşünüyorum yapma etme onları düşün bencillik etme diyorum kendime. hep ona tutunarak daha küçücük 5 yaşındaki beni deliler gibi seven kardeşim için bastırdım bu yokolma dürtüsünü. ama artık tam tersi bana yapılan bencillik değil mi? hayatımın 3/4'ü işkence olarak geçiyor. sırf geride bıraktıklarım kahrolmasın diye. evet biliyorum hiç bi zaman kendi mevcudiyetimi sonlandıracak cesaret yok bende. hatta ne öldürmesi olum daha bugün metrbosüte saçları kazıtmış şapka takmış montları şişkin duran birini görüp canlı bomba sandım diye ödüm bokuma karıştı ilk durakta indim 2 arkadan gelen araca bindim. işte neyse böyle hayatı sikeyim ben. size bi şey olmasın. keşke hiç olmasaydım ben ya.
Şimdi okuyamadık durumumuz yokculardan başkaları bi cevap versin hele
1) hayata benim gibi bakan birisi nasıl yaşama tutunur ya da yokolma isteği konusunda nasıl daha cesaretli adımlar atılır?
2) asıl bencillik başkalarının (ailemin, çevremdekilerin) bana dayattığı işkence ile yaşama zorunluluğu olayı değil midir?
not: skydiving falan var bende zaten. extreme hobi önermeyin lütfen. her türlü psikolog, psikiyatri yolu da denendi.