Muhendislik. Astsubaylik herkesin yapacagi is degil, bir tur esaret.

Metalurjiden işsiz kalma ihtimalin yüksek.

Astsubaylık garanti iş. Esaret falan da değil bence. Esareti para yoksa yaşıyorsun.

kriz sağlam geldi. sen gelene kadar kurtuluruz inşallah da şu anki durumda astsubaylık derim. inşaat mühendisinin bile iş bulamadığı ortamda metalurjiciler ne yapsın. mezun olunca gidip pazarlamacılık falan yaparsın.

mühendislik seçerdim. askerlik çok zor bir meslek. uğraştığın insanlardan tut, görev yapman gereken yerlerin zorluğuna kadar. askere gitsen anlardın.

askerliğini yapmadın varsayıyorum.
o yuzden önce askere gitmeni ve kararını buna göre vermeni salık veririm

mühendislikte muhtemelen bir patronun olacak, astsubaylıkta üstün olan herkes bir nevi patronun. askerliğin bitmiyor yani.

Astsubaylık. Ilerde sınava girer subay olursun hatta. Rahat meslek muhendislige gore türkiye de.

Devlet memurluğu gibi ama degil de. Guzel maaşları var. Su an mezun olan bir muhendis bahsettiğim okuldan cok çılgın biri değilse 2500 3000 lira alır. Astsubay 4500 lira alır.

İş garantisi bakımından astaubaylık, ama yapabilene. Bir ömür bu durumu sorgulamadan görevi aşkla yaparım diyorsan hiç düşünme.

Bn assubayligi secerdim

babama zamanında sormuştum (kendisi de emekli asker); askeri liseye gireyim mi, benim için öyle bir hevesin, düşüncen oldu mu diye. "hayatını başlamadan bitirmek istiyorsan gir." demişti (sene 2004).

genel olarak askerlik sırf parası için yapılacak bir iş değil. bir yandan emir alıp bir yandan emir vermek zorunda olmanın stresi çoğu subay - astsubayın psikolojisini yerle bir eder. yeri gelir (seyrek de olsa) görev icabı hayatını riske atarsın, yeri gelir bir şeye bulaşmadığın halde biriyle ters düştün diye o anki konjonktüre göre ergenekoncu ya da fetöcü damgası yersin ve hayatın kararır. tsk eski tsk değil.

kalıcı bir düzeninin olmaması, 3-5 senede bir ordan oraya taşınmak zorunda olmak, sivil hayatla alakanın azalması ve bunun yan etkileri, ailenin de seninle beraber bu fedakarlıkları yapmak zorunda olması gibi durumlar da var.

astsubaylık için harcayacağın eforu mühendislikte harca, iyi yerlere gelirsin zaten.

@lion de la Turquie astsubaylıktan subaylığa geçiş sınavları harbiyeye girmek kadar zor derler :)

Ama astsubaylığı seçerdim ben. Neden? Çünkü hava ve deniz. Kara kuvvetleri olsaydı kesinlikle mühendislik derdim ama hava ve deniz rahat olur. O yüzden git astsubay ol, kafan rahat etsin. 4 sene kol gibi mühendislik dersleri, ondan sonra iş bulma, askerlik vs uğraşmazsın. Hayata hızlıca atılıp zaman kazanırsın.

Astsubaylar subaylara göre daha rahat bi de. Nasılsa yetki ve sorumluluk yok subay gibi. Kebap ak.

havacı olacaksan tabiki de astsubaylık.

Kardeş deniz kuvvetlerinde astsubaylık tam bir işkencedir . Diğer kuvvetlere başaran daha rahattır lakin gölcük-foca gibi bir handikapları var ki . Issız kalmayı gönül rahatlığı ile kabul edersin hoca .

zgrydn'ın yazdıklarını iyi oku.

denizci olursan rahat olur astsubaylık demişler. askerliğimi denizci olarak uzun dönem yaptım, asteğmen-teğmen oldum ve subayın da astsubay'ında hele bilmem kaç sene gemide zorunlu görevi oluyor. bu görevlerde paranın gözüne vuruyorlar tabii ama sağlık falan hak getire. hele bi tane de denizaltıda görev yapmış bi kıdemli başçavuş vardı. günde rahat 8-10 kere dalıp giderdi.

kuzenim de astsubay benim. kendin gözlemlerim, yaşadıklarıma bakarak; zgrydn'ın babasının dediği gibi, hayatını başlamadan bitirmek istiyorsan astsubay olabilirsin.

Benim de en anlam veremediğim şeylerden biri. Çağdaş bir ailede yetişmiş kadınların böyle tiplere varması.

Roket adam +1

Yeterince chpli ve Atatürkçü değillermiş demek ki. Bunun da seviyeleri var biliyosun her şey gibi. Derece derece

Neden zengin medeni adam olsa anlarım da .Bu tipler kadına şiddet uygular.

İlkeli, prensipli ve güçlü bir karaktere sahip insan bulmak ne yazık ki zor dostum zor. Erkek için de kadın için de böyle. Birbirlerini buluyolar işte bi şekilde

halkevlerinin düzenlediği konsere giden hatunun ülkücü biriyle takıldığını gördükten sonra bu konuda mantık aramayı bıraktım.

Paraya tapan bir kadın ise etkilenir

kadının etkilendiği yegane şey doğrudan ya da dolaylı olarak para. yok hobisi olsun, dünyayı gezsin bilmemne. Neyle yapılıyor bu parayla işte. Para da o dediğin tayfada var.

ipek tanrıyar, şenay düdek

Annem

Beren saat

Kadın anam. (gerçekten)

Ben

Ben ve arkadaslarim. 30+
40 olunca boyarlar belki

Ben varım. 8-9 yaşlarından beri beyazlarım var ve sayıları hiç az değil.

Tez hocam

Ben (26) ve kardeşim (21)

Hdp milletvekilleri

ben

+1

oraya bir eylül yazmanızı rica edeceğim.. ama benimkisi geçici. sıkılırsam boyarım

Arkadasim var benim.

Kına yakıyorum, sayılır mı?

ablam

Ben de boyamıyorum. Arada içimden gelmiyor değil, ama dip boyaydı bilmem neydi uğraşmak istemiyorum.

Ablam bu sene plajda öyle bir hanım gördü. Yürüyen karizma; beyaz saçlar, siyah kemik gözlük. Yanına gidip bir süre konuştu. Şimdi ablam da boyatmayacak, 3 ayda boyadan kurtulurum hesabı yapıyor. Not: Ablam doğal sarışın ve çok fazla beyazı var.

Teyzem, babaannem

Ben diyerek arttırıyorum.

şu an daha az imkana sahip olsan daha mutlu olacaktın? ufak bir köyde de bi ton problem var sosyo ekonomik olarak alt sınıf olarak aklına gelmeycek dertlerin olacaktı. üste tırmanmak için çalışıyoruz. bekleme yapma devam et :)

Yani benzer gibi geldi. Ben de sik sik “ne icin” diye soruyorum kendime. Yani iyi bir is, daha cok para kazanmak, ne bileyim surayi burayi gormek vs gibi seyler bazen cok anlamsiz geliyor. Acikcasi bende bazi seyler eksik ve butun bunlar bu eksik seyler varken neye yarar diye dusunuyorum. Ya da bazi seyler icin de “bunlari biriyle paylasamadigimda (mutluluk, yiyecek vs) neye yarar bu” diye dusunuyorum. Ve mutlu olmak hep biraz abarti bir kavram gibi geliyor. Cunku uzun suren bir sey degil gibi.

Bilmiyorum cok toparlayip da yazamadim dusuncelerimi ama karmasik ve uzerine fazla dusunulmemis hali bu sekilde.

@kelepir Köyde yaşamak, sosyo-ekonomik olarak alt sınıfa dahil olmak anlamına mı geliyor, anlamadım? Köy hayatı, bahsettiğim farklı yaşam biçimlerinden bir örnek sadece. Son zamanlarda daha sık konuşulan bir olay var hani, her şeyi bırakıp bir köye yerleşip, tarım yapmak falan. Bunu yapan arkadaşlarım da var, benim gibi İstanbul'da üniversite okuduktan sonra üç beş kişi toplanıp gittiler ve şehirde üç-beş kuruşa kölelik yapan tanıdıklarımdan çok daha mutlular. Bahsettiğim toplumun bize dayattığı başarılı insan profili. Buna ulaşmak için mi çabalıyoruz acaba diye soruyorum.

köyde yaşayıp bu kadar para kazanacağım ve gelecekte de kazanma ihtimali şimdiden fazla olsa bir nebze 2. bir seçenek olabilirdi ama şu an çoğumuz için durum tek seçenekten ibaret. her şeyi bırakıp köye yerleşmek orda tutunmaya çalışmak paraşütsüz uçaktan atlamaya benziyor ilk 45 saniyesi çok zevkli.

orta sınıfın şu köy ütopyası bana çok garip geliyor. bunu başaran insanlar var, onlara saygım sonsuz. ki zaten yusuf atılgan gibi bir örnek de var elimizde ama açık konuşayım ömür boyu şehir yaşantısının getirdiği kültürel ve sosyal aktivitelere katılmış, günlük hayatın köy yaşamına göre lüks sayılabilecek klima, 24 saat sıcak su, merkezi sistem yada benzeri ısıtma avantajıyla yaşamış insanların ömür boyu köy yaşantısına dayanabileceğini zannetmiyorum.

bir de kelepirin yanlış ifade ettiği olay var tabi. sosyo-kültürel olarak farklı bir sınıfa ait toplulukla beraber yaşayacaksın. arkadaşların eğer çanakkale taraflarında bir yere gittiyse o çok farklı bir durum. okudupum kadarıyla çanakkale taraflarına böyle gözünü karartıp şehirden kaçan insanlar çok fazla. haliyle bu insanlar fazla olunca yaşadıkları toplulukta da olumlu değişikliklere sebep oluyor. ama farklı bir yerde orada yaşanan dedikodu, insanların sana bakışı vs seni bunalıma sokup şehre geri dönmene sebep olabilir. küçük bir örnek; babam ve ortağı bir iş için egenin bir köyündeydiler. tarla gibi bir yere gidecektik, köylü kadınların çalıştığı. üzerimde dizime gelen bir şort vardı. rahmetli babam "git bir pantolon giy bu şekilde gelirsen köylü kadınları kıkır kıkır güler sana" demişti. benim şort giymemi kimbilir nasıl anlayacaktı köylü kadınları, peki ya senin şort giymeni köylü erkekleri nasıl anlar? bunun gibi bir çok şey var hafife alınmayacak.

bahsettiğin "varoluşsal sıkıntılar" içinde yaşadığımız ekonomik sistemin getirdiği şeyler. varolmak için sürekli çalışmak, önüne konan hedefleri gerçekleştirmek için uğraşmak ve bu esnada da tüketmek zorundasın. aksi takdir de asalak olarak görülüyorsun toplumda eğer ki aileden gelen bir zenginliğin yoksa. insanın bu yaşam biçiminde diretmesinin bence en büyük sebebi "çevre ne der?" baskısı. eminim bu şekilde düşünen büyük bir çoğunluk radikal bir değişiklik yapmayı düşündüğünde farkında bile olmadan "aileme nasıl açıklayacağım? arkadaşlarım ne olacak? akrabalar var bir de" diye geçirip kendi kendini strese sokar. bu çevre ne der olayını küçümseme, insan farkında bile değil aslında bunun yarattığı baskının, çünkü sürekli bununla yaşadığımız için artık normal bir şey olarak kabul ediyoruz.

bir de tabi bu şekilde basitçe yaşamak için dahi paraya ihtiyacımız var.

onun haricinde her şey gözünü karartıp ipleri koparmaya bakıyor.

yakın bir arkadaşım var türkiyenin sayılı üniversielerinden birinden derece ile mezun, yurtdışında gene en iyilerden birinde master yaptı. geçenlerde bana "biliyor musun biz kandırıldık" dedi. çok iyi okullar bitirmek, çok iyi fırsatların sürekli önüne gelmesi başarı için yeterli değil üstüne bu eğitimin ve çabanın getirdiği hem kişisel hem de çevresel beklentiler kişiyi yoruyor, harap ediyor.

@ıssız karga, Öncelikle köy ve köy insanı gerçekliğinden, bahsettiğin durumlardan fazlasıyla haberdarım. Annem de babam da Anadolu'nun ufak bir köyünde yetişmiş insanlar ve ailelerini ziyarete gittiğimiz zamanlarda maruz kaldığım bağnazlık yüzünden köye dair her şeyden çocukluğum boyunca nefret ettim, nefret yani. Ayrıca bahsettiğim köy, illa Türkiye'de olmak zorunda değil, dünyanın herhangi bir yerinde de olabilir, kasaba olabilir, ufak şehir de olabilir; köy sadece burada yalın bir yaşamın metaforu. Yaşayabileceğimiz farklı hayat biçimlerinden yalnızca bir tanesi. Ayrıca illa köy üzerinden değerlendireceksek de, günümüz şartlarında o kadar da ütopik bir fikir olduğunu düşünmüyorum. Tek başına hiçbir şey bilmeden, elini kolunu sallaya sallaya ben köye yerleşicem diye gidersen, eh tabii sosyal, maddi, kültürel vs. anlamda sıkıntı yaşarsın. Ben belirli bir bilince ulaşmış bir insanı kastediyorum. Benim bahsettiğim mesele senin daha çok son paragrafta değindiğin konu aslında. Kesinlikle bu "çevremiz ne düşünür" baskısının yaşamlarımızda çok etkili olduğunu düşünüyorum. Sanki toplumca belirlenmiş standartların dışında yaşamaya başlarsak "başarısız" olarak etiketlenecekmişiz gibi bir durum var ve buna karşı koyamıyoruz. Ama işte bazen bu çarktan kurtulup farklı bir şey yapmak istiyorum, olay bu. Bütün gün yatayım, keyfime bakayım da değil; elbette çalışmak, para kazanmak gerek. Ama bu daha farklı, daha keyifli bir uğraş biçimi ile mümkün.

@orpheus, işte tam olarak bundan bahsediyorum, aynı durumdayım.

daha fazla para kazanma savaşı

köy örneğinde; köydekiler zannediyor musunuz ki şirin baba eşliğinde şarkı söyleyerek çalışıp her akşam nefis mahsüllerini yiyorlar, hayır, onlar da daha fazla para peşinde ve bu hayale-kandırılmaya uymak için zengin oldukları anda daha iyi okullara daha iyi işlere yöneliyorlar.
İnsan doğası gereği daha fazla lüks ve konfor peşinde. Şahsen ben köye yerleşenlerin bu yaptıklarını ufak zengin şımarıklıkları olarak görüyorum.

Ama bu düşüncem sana katılmıyorum demek değil, kandırıldık. evet. Kendimizi gerçekleştirmemize izin vermediler, bir kutuya hapsettiler bizi. filden ağaca çıkmasını, balıktan karada yürümesini beklediler. Kimse mutlu değil. Metrobüste ter kokusunu mu seviyor yoksa insanlar da katlanıyor :)

Bence çıkış insanın paraya olan ihtiyacını azaltmakta, lükslerini azaltmakta. Ne kadar az lüksle minimalist yaşarsak o kadar mutlu olabileceğini bilmesinde. Tabi bunu ben yapabiliyor muyum? hayır.. malesef.. içimdeki hırs beni de kemiriyor.

Her neyse, evet kandırıldık. Bizleri ölmeden kalıba-tabuta soktular.

hayatın anlamını sorgulamaya götüren cinsten bu tür soruların kolay bir cevabı yok maalesef. insan ve yaşamın kendisi çok girift, bu hepimizin malumu. öyle küçük şeylerden mutlu olabilmek de keşke o kadar kolay olabilse. hele ki günümüzdeki gibi başka yaşantıların kendi yaşantımıza bu kadar etki yapabildiği zamanlarda. Ayrıca yaşamımızın hedefi ne olmalı, mutluluk mu, o da başka bir tartışma.
Bu karmaşada yol bulmak zor, ama sorgulamak güzel bir şey.

Diyorum. Sonra bi seks yapıyorum geçiyor.

Bu yaratıklardan birçok yerde var malesef. Ben evi yeterince havalandırmaya çalışarak evde müzik sesini arttırıyorum. Müzik odayı sarınca dışarıdaki sesleri çoğunlukla bastırıyor. Hatta pencere önünde gürültü yapanlara karşı müziği pencereye yakın konumlandırıyorum, böylece kendilerinden rahatsız olunabileceğini bir nebze anlıyorlar.

Gürültüye karşı estetik ses artımıyla meydan okumaca bu kısacası.

Aynı sorunu 1,5 sene yaşadım. Kapıcı ve arlanmaz çocukları.

Araştır sigortası yoksa şikayet et. Evden memnunsan çıkma. Değilsen çık ama masraf tabi. Bunları düşünerekten çatı katı ev tuttum. Sıcak soğuk falan ama ses yok mis gibi.

Ben alt kattaki üniversite öğrencisi sevgili çiftten kaçtım. Başka çare göremiyordum. Özge ve erkek arkadaşı mühendislik okuyan zeki ama kültürsüz bir çiftti. Erkek kızı kiskanirken sinir krizleri geçirip her gün kızı dövüyordu. Akşam da aşırı gürültülü seks sesleri geliyordu. Simdi bu kız bu erkeği böyle kabullenmiş iken, bunlar üniversite okuyan insanlar iken, ben nasıl onların alistigi bu iğrenç yaşamı durdurayim. Senin işin daha da zor. Örnekler böyle çeşit çeşit. Nasıl başa çıkabiliriz ki!

Dostum onlarla baş etmek için onun gibi cahil ve çirkef olman lazım. Bir de bunlar çok inatçı oluyor. Şimdi oraya oturmasa bir de fakir ve düşük statüde ya kendini iyice kötü hissedecek. Oraya oturunca büyük iş başarmış sanıyor kendini. Tek yaşıyorsan baş etmen zor. Arkadaşların varsa onlar gelsin topluca bağırın. Bir de dediğimi yap sigortasızsa apartmanı şikayet et. Onu çalıştıranları gtünden s..

Bir köpek beslemeye başla oraya bağla calisacagin saatlerde, mekanı tam gözümde canlandiramadim hayvana işkence olmayacaksa böyle yap tabi.

Tiksinmezsen ve koku gürültüye tercih edilebilirse senin için orayı oturmadığı bir ara dışkıyla sıva bir güzel. Maksat "deli lan bu" hissini oluşturup urkutmek olsun.

oraya oturmasini istemediginde caminin onune iki kova su dok. gelip oturmaz.

karton serip mi oturuyor? savas mi acti? oturdugu yerde sise kir, cam parcalari olsun. ektra onlem istiyorsan n11.com'dan falan zift al, bir gece cik zifte bula orayi. oturmayi aklindan gecirse ustu basi zifte bulanir o zift de kolay kolay cikmaz. arada yenilersin. direk caminin onuyse, pratik ise oraya bir hoparlor cevir evinden, oraya oturup muhabbete basladiginda son ses muzik ac.

yani direk hayvan muamelesi yap, rahatsiz et, orada oturmaktan randiman alamasin. osuruk bombasi at. sokakta buldugun hayvan diskisini tak eline bir eldiven oturdugu yere sur (yakinligina gore koku evine gelecekse bu olmayabilir). ne bileyim oturdugu zaman hortumla disari su sık islansin gitsin donunu degistirsin. git marketten albeni al mars al oturdugu yerin uzerinde ez parca parca bulassin oturamasin yapis yapis olsun her yeri. uzerine yine zift dök.

cam onunde gurultu yapan kisiden nefret ettigim kadar az kisiden nefret ederim. yukaridakilerin bazilari saka, ama tam da degil, hepsi ne kadar rahatsiz olduguma gore yapilabilir. maksat bezdirmek, orayi oturulamaz hale getirmek. aklina gelecek her sey olur, yeter ki oraya oturmaktan randiman alamayacagi rahatsizlik verecek bir yere donussun orasi.

merdivenlere yağ vb dökmeyi düşündüm ama birileri düşebilir. kedimin boklarını da atmayı düşündüm. hergün süpürüyor çöpçü.. kedim de kabız. taşınmam imkansız düzenli bir işim bile yok. alt katımda 4 kürt beş rus kız kalıyor. gece birden sabah 9 a kadar ayı gibi ses yapıyolar onları bile attıramadım. gündüz de bu kadın geliyor. delirmemek için çaba lazım. önceki evimden de gürültü yüzünden taşındım.nasıl yapacak hiç bir şey olmaz hala aklım almıyor. insanları suça teşvik resmen.. birileri seni uyutmasın. sağlığınla oynasın. yasal oalrak hiç bir şey yapama

Kulak tıkacı senin çözümün, 2.el klima al kadının oturduğu camın oraya motorunu koydur gelmez oraya hemde camı açmadan ev serinler

benim ev 1.katta, bizim apartmanın ses yalıtımı nerdeyse yok gibi, oturduğum sokaktaki bütün sesler benim salonumda, artı benim sokaktaki tipler sürekli sokakta bağırarak pencereden pencereye konuşur, kadınlar gece oldu mu sokakta full dedikodu yaparlar, karşı apartmanda bir amca full pencerede atlet modunda takılır filan resmen şaka gibi, bir de benim yaşadığım semt istanbulun merkezinde sözde, benim bunlara çözümüm ise basit pencereleri kapat, perdeleri çek ve keyfine bak.

camın önüne gelip bağıra çağıra bana küfür ve beddua etti sabah. ben de çıkınca dalga geçip karşımda oynadı. sinir krizi geçirdim. baya sinir krizi geçirdim. insanlar nasıl katil oluyor anladım. insanların kişisel haklarını özel alanlarını koruyacak hiç bir yasa merci yok bu ülkede.. kendini bilmezin biri sırf bu nedenle hayatımın için sıçabiliyor. o kadın akşam çıkıp dedikodu yapacak diye ben işimi yapamıyorum odaklanamadığım için belki maddi olarak beni çok büyük bir çıkmaza sokacak bu durum. zaten parasızlıktan taşınamazken

evimde klima yok zaten çok sıcak oluyor. camı kapatınca hastalanıyorum sıcaktan

imbat kliman yoksa bir vantilatör al 100 veya 150 liraya, klima gibi değil ama işini görür, pencereleri kapattığında vantilatörü açarsan sıcaklığı az hissedersin, hafiften ferahlatır da, ben sokaktaki sesler dayanılmaz olduğunda öyle yapıyorum, işe yarıyor.

kadın olduğunu düşünerek yazıyorum.. sert mizaçlı tanıdığın erkek arkadaşların varsa onlardan kadını korkutmalarını isteyebilirsin. o tipler ancak sözlü veya fiziki şiddetten anlıyorlar çünkü.

muhtemelen yapmışsındır ama hem karşı apartmanın hem de senin apartmanın yöneticileri nasıl bir şey yapamıyor anlamadım. kocası yok mu, o ne diyor?

şöyle bir şey yapsan. muhtemelen o da bodrum katta oturuyordur. o senin huzurunu bozuyorsa sen de onunkini boz. gece hangi saatte uyuduğunu öğren. camına yaklaş ve hoparlörden müzik dinlet.

yöneticiler hiçbir işe yaramaz. herkes bu mal kadını koruyor.

At bence. Pek iyi olmaz tadı

Mushy olur ama bazıları da öyle seviyor. Nasıl sevdiğine bağlı.

Yenir ama iyice emdiği için sıvıyı kıvamı biraz tuhaf gelebilir.

Ben akşamdan koyup sabah yiyorum, bozulmuyo. Sahurda koyup da iftarda yediğim de oldu. Sütü emiyor iyice sadece.

Biz gece sütle dolaba koyup sabah kahvaltıda yiyorduk
Hiçbir şey olmadı hayattayız :)

Aksamdan koyup sabah yiyorum daha bile iyi oluyor

yenir tabii ne olacak, eğer ağzına aldığında hoşuna gitmezse azcık daha koy yulaf karıştır öyle ye.

yenir de mama gibi olur.

Ben özellikle geceden hazırlayıp sabah yiyorum. Tat açısından hiçbir fark yok, sadece yulaflar sütü çok daha fazla çektiği için daha yumuşak oluyor, ama bulamaç gibi de olmuyor.

Bakım ürünlerinden ziyade coenzim q10, lipoic asit, metiyonin, l tyrosine gibi besin takviyeleri kullan.

-kesinlikle güneş kremi kullanman lazim. Cildine yapacagin en büyük iyilik bu. La roche posay anthelios 50 spf kullanıyorum ve cok memnunum. Kesinlikle tavsiye ederim.

-cilt tipini bilmemekle beraber iyi bir nemlendirici lazim sana. Ayni zamanda göz altı kremi de. Nemlendiriciyi cildin yağlı olsa bile kullanman lazim. Göz altı kreminde pure biology diye bi marka kullanıyorum ve memnun sayılırım.

-yuz temizleme kısmı. Gece rutinine ekleyebilirsin. Ben sebamed kullanıyorum ama durumuna göre high end ürünlere de yönelebilirsin.kiehls, dr murad,clinique,lancome vsvs. Arada yuzune maske yapmani da öneririm, özellikle kıl maskesi.

- beyazlarla mutlu degilsen boya. Sonrasında arada saç bakım maskeleri, özellikle argan yağlı ya da hindistan cevizi yağlı olanları tercih edebilirsin.

-bol su tüketmek ve beslenmeye dikkat etmek de çok önemli.

-Kırışıklık icin kucuk bi operasyon geçirebilirsin eger cok rahatsizsan. Bence dişler de çok önemli. Uzun yıllar sigara kullanmissin, dişlerde sararma vs olmuşsa dişçiye görüneni tavsiye ederim.

Bunlardan daha fazlası icin de seni eger ingilizcen var ise redditin skincare addiction subredditine davet ediyorum, cok sey öğrenirsin!

spor yap. 30 yaşındaki düzenli işi olan erkeklerin alıcısı bitmez. ha alıcısı nasıl olur orasını bilemem

zaten butun evlenenler baklava kaslı, zengin, yakışıklı, romantik ve komik

ne alakası var ya evleneceksin tabi
özgüvenin var işin var daha ne olsun

Yahu ortalık adam akıllı koca arayan kızlarla dolu.

Hoş özgüven sorunum yok diyorsun ama kaybetmissen bunları yazdığına göre biraz özgüven topla.

Bunu kadınlar açısından kötü anlamda söylemiyorum tabii k evlenmek isteyecekler.

Benim arkadaşım 130 kilo öyle akıllara zarar zengin bir adam da değil acayip güzel bir manken ile evli. Eşi 1.84 boyunda manken bildiğin yurtdışında sürekli defile deydi vs çocukları olana kadar. Göbekle pek alakası yok ama kendine bakmak farklı bir şey.

Sadece spor yap, görüntünü genç tutmaya bak. Diğer her şeyin tam bence.

kadınlar senin gibi enayi arıyor zaten.

Bir bok yapmadan asgari ücretin 3 4 kati aldigin için gotunu buyutmusun. Normal bakmamalari

gölgede aynı +1

evlenmek senin avantajına olmayabilir yalnız.

Bu yazdıklarınla alakalı değil. Elbet bulursun. Bu biraz da çevrenle, çevrenin çevresiyle alakalı.

Ben de bu bahsettiğin çalışma ve ekonomik şartlardayken bulamamıyorum. Şimdi düşününce; benim çalıştığım ortamda pek kız yok zaten. Çevremde de böyle bir ortam yok. Ayrıca zaman geçirme sıkıntım olmadığı için çok ilgilenemiyorum. Her sene aldığım kombinem var. Balık tutuyorum. Dizimden sakatlanınca yüzme. Her sene bir hobi kurs. Ekimde tiyatro sezonu başlıyor. Arkadaşlarla arada bir araya gelme. Evdeyken kitap, dizi, playstation vs. derken zaman bitiyor. Çevrem bu konuda geniş bir seçenek havuzu olmayınca ben de zorlamıyorum demekki.

Velhasılı laf uzadı, iş çevrende bitiyor.

En sonunda anneme diyeceğim gibi duruyor.


EDİT: Yalnız kamu için yatılan denmiş ama herkes aynı olmayabilir. Ben de kadrolu kamudayım ama yan gelip yatan tarafta değilim. Bildiğin mühendislik hesapları, kurumun gönderdiği y.içi/dışı teknik kurslar, bir sürü teknik rapor ve toplantılar, az da olsa mesailer.

@aceme
@ gölgede aynı

bende kamuda çalışıyorum ama olmuyor.
nerede bu kadınlar.

İnsanlar çeşit çeşit kilolu olmak x kişisi için bir problemken y kişisi için tercih sebebi olabilir. Yalnız senin de karşı cinste tercihin zayıf veya ideal olarak tabir edilen kilo aralığı içinde kalıyorsa kilo vermek bir nebze şansını arttırabilir zira insanlar genellikle fiziki olarak özdeşleşebildikleri kişiyle daha rahat iletişim ve bağ kurabiliyor.

Burada giyiminden fiziki görünümüne elli çeşit kriter üzerinden yüz farklı eleştiri yapılabilir. Temelde söyleyebileceğim şey şu. Nasıl biriyle evlenmek istiyorsan öyle biri olmaya gayret et. Ya da mevcut halinle barış.

Ben evlendiysem herkes evlenebilir ;)

senin kismetin kapali, uzerinde nazar olabilir.

kursun doktur.

iyi birini bulunca evlenirsin.

Spor yap, yedigine dikkat et. Kişisel temizliğe dikkat.
Uyumlu giyin.
Böyle olduktan sonra sen bizzat bulamasan bile birilerinin taniştirdigi insanla olur.

Evde kalmazsin. cikar biri. Herkese cikiyor.

evlenirsin kesin de bok mu var evlenemkte kardesim. yarisindan cogu pisman.

tabi ki evlenirsin, eğer niyetin buysa ve hayırlısını dilersen Allah'tan elbet bir gün olur, geç olsun, güç olmasın

göbeği eritin, en azından sevişme olasılığınız artar.

Bu durumda yapman gereken iki şey var,

1. Spora başla, sağlık ve biraz kilo vermek için.
2. Annene söyle sana kız bulsun, net.

Piyasaya çıkıp avlanamıyorsun anladığım kadarıyla, o zaman annene söyleyeceksin haber salacak 1 haftada 7 kızla görüşürsün.

Erkeğin güzeli çirkini olmaz derler.
Kallavi skicisi, paralısı ve ağzı laf yapanı vardır derler.
Bu bağlamda evde kalmazsın.

tam kurban bayrami birinci gün sorusu. tam bir kurbanlik koyunsun (evlenilecek erkek). kurtlar seni gorse parcalayarak yer :))

saka bi yana bu yasa kadar konuskan biri olamadiysan bundan sonra da zor. kalbine gore birinin sana denk gelmesini bekleyeceksin. gelirse evlenirsin.

ama o gobek ve kiloyu derhal yok et.

Sana 20'lerinde yüz vermeyen ve kucaktan kucaga gezen hatunlar 30'unu geçince olta atmaya başlarlar. Uyarsa evlenirsin.

Ne acelen var ki? Bir bok mu var evlilikte? Hayatını yaşa. Güney Afrika'ya git Ümit Burnu'nu gör, Brezilya'ya git kültürleri tani, Japonya'ya git yemekleri dene. Paran var, yaşın genç, baban gibi yaşamak zorunda mısın? 40 yaşına gelince çok pişman olursun oturdum evlenmeyi bekledim dersin.

Nakliyeci tutarak getirirsin. Kimse kendi arabasına zarar görme ihtimaline karşı koymak istemez. Bence teklif bile etme

merkez bankasının açıklaması artişi durdurdu sade ama düşürmedi
düşürmesi için damadın adam gibi eylem planı açıklaması lazim yoksa tekrar çıkmaya başlar sen karar ver alınırmı

70 dolar içinmi bu kadar tantana para ufak çok farketmez nerden alirsan al

6,5 dan alsan ki oraya inmez hayatta 655 7 den alsan 690 35 lira için strese girdiğine deymez

@kaputt inşallah şaka yapıyorsundur :D

akıl sağlığına yazık, al gitsin.

Alınır. En kötü ihtimalle 1-2 bin kar et sonra sat.

canları istememiş bence.

Senin bir tane karın varsa onlarda 3-5 tane oluyor. Sen imzayı atıp köle olmuşken onlar işine gelmedi mi vurup kapıyı gidiyor. 40'lı yaşlarda 20'lerinde kadınlarla birlikte olma lüksüne sahipler.

Paraları bol, kariyerleri iyi cinsel yönelimleri hiperseksüel. Evlilik fakir adam işidir

Insanin neden evlenmek gibi bir zorunlulugu olsun ki? Yani neden bir sebep aradigini pek anlamadim.

Not: evliyim

Kendilerini evlenmeye iten bir durtu yok. Evlenmek icin once evlenmek istiyor olman lazim ve evlenecegin biri olmasi lazim ortada. Adamin etrafinda evlenmek isteyecegi biri yoktur, ekonomik sikintisi da yoktur, kadin sikintisi da yoktur. Evlenmek icin henuz sebep yoktur yani.

maddi bir sorun yoksa ve sosyal çevre varsa, evlenmek zorunluluk olmaktan çıkıyor.

birçok neden vardır. kişiye göre de değişir.
bence en başta; evlendikten sonra çiftlerin bireysel olarak da yaşamamaları en büyük sorun. sanıyorlar ki evlendik artık tuvalete giderken bile beraberiz... evliliğin içinde de bireyin yalnızlığı yaşanmalı.
tüm bunları yapamayan kişiler evliliğin kölelik olduğunu düşünür.


@gölgede ne saçma bi yorum yapmışsın. yaşın kaç?
etrafınızda gördüğünüz örnekler o çevreyi bağlar. galiba dünyanın x yerinde de durum böyle sanıyorsun :)

Tipsizim

Aradığı kalitede kadın çıkmıyor karşısına o yüzden de neden boşa evleneyim ki diyor..

o kişilerden biriyim ve bunun benim için tek sebebi hayata aynı pencereden baktığım, anlaşabileceğim birinin çevremde olmaması. yoksa evlenmek büyütülecek bir şey değil.

açılın ben geldim. 35'i doldurmak üzereyim.

14 yaşında evden ayrıldım. (1998) liseyi güzel bir yerde yatılı okudum. liseden sonra mezun olduğum ilçede (alanya) kaldım ve çalıştım ta ki 2008'e kadar. yalnız hesapsız yaşamaya alıştım.

babam kansere yakalanınca döndüm. hem kendi işim hem de aile işleriyle ilgilenmek zorunda kaldım. 21 yaşında akraba ile baba zoruyla nişanlanmıştım. allahın manyağından ayrılana kadar 2 sene uğraştım. bırak kıza seni seviyorum demeyi elini bile tutmadım. başka şehirde yaşamanın avantajıyla da sıkıntısız atlattım bu süreci. iki kez çok sevdim ve evlilik teklifinde bulundum. biri mantıklı sebeplerden ötürü, diğeri ise aklı hâlâ eski erkek arkadaşında olduğundan red yedim. tanımak istediğim biriyle kahve teklifinde bulundum 1 aya kalmadan kızı istediler ki o sırada o da ben de 30 u çoktan geçmiştik. haliyle de bu işlerden soğudum.

yıllar içinde tecrübe ve çevre edinince işim gücüm yerine geldi. para kazanmaya başladım. inşaat çılgınlığından ötürü dededen kalma tarlalara imar gelmesi nedeniyle cebim bok gibi gereksiz bir para gördü. bu parayı da doğru şekilde değerlendirip sürekli gelir getirecek işlere bağlayınca da çocuk ve gençliğimde yaşadığım maddi sıkıntıları fazlasıyla aştım.

öncelikle cevapların hepsine katılıyorum ve de yaşadığım bir örneği vermek istiyorum;

teyze oğlu, evlendi geçenler de. (22 yaşında) enişte kendi evinin de olduğu bahçesine 4 dönümlük yere oğlu için belki şehir merkezinde bile bulamayacağınız 200 m2 lüks ev yaptırdı. sadece eve ve evin için döşemesine 350bin harcadı. (köy yeri olduğu için belediye ruhsat, plan, proje vs. masrafları da yapmadı.) ayrıca takıydı, düğün yemeği (iki dana kestirdi) ıvır zıvır, köylüye gösteriş bokuna 150 bin harcadı. bu rakamlar bana söylenen. benim tahminim ise daha fazladır.

bugün borçsuz sade bir şekilde evleniyorum deseniz cebinize koymanız gereken rakam 100bin.

ancak ve ancak 2 mantıklı insan, sade bir nikah ve minimum ev eşyası masrafıyla bile evlense 30bin liraya ihtiyacı var.

eğer çocuk manyağı değilseniz imkanlarınız ve çevrede varsa evlenen de akıl yoktur. Sülaleden sıkıştıran çok ancak lafım belli "zengin kız bulursanız nikahı basarım"

"bekar" kavramını evli değil olarak algılamışsınız. sorun burada bence :)

o yaş en fazla çocuk yapma düşüncesi olanları zor duruma sokabiliyor. çok da ölüm yok ucunda elbette ama 35 yaşında evlenen birinin hemen çocuğu olursa, çocuk 20 yaşına geldiğinde kendisi 55 olacaktır. ya bunu kabullenecek ya da zaten çocuk yapmak istemeyecek. ee çocuk yapmak istemiyorsa da sorun ne ki? evlenmeye değer biri çıkmamış olabilir karşısına. zaten evlilik denilen şey nedir ki? ^^

Geceye ak.

Maaşı niye karıştırdın şimdi anlamadım. 4 tekerlek de var atla dolaş biraz kafanı dağıt. Güven meselesi sarsıntıya gelmez kalma bu gece bir yerde. Bak ne güzel çok seviyorum falan demişsin suçluluk duygusu değildir diye düşünüyorum. şu anda bulunduğun auradan bi çık, sonra sakin sakin konuşursunuz. Ya da yeşillendir konuşalım biraz.

oteli boşver. sabaha kadar gez arabanla. yol rahatlatır. bakarsın eve dönesin gelir.

otel seni daha da boğar. yalnız hissettirir.

git bogaza tas at

Deniz kenarına git, bir nefes al, ağırdan bir iki bira yuvarla, sonra da arabanın içinde takıl. (Sakın alkollüyken araç kullanma) ;)

Sakın otele gitme. Adama öyle bir kasvet çöküyor ki anlatamam. Gez yol yap. Etrafı izle. Çorba iç.

Değişim istiyorsan kapıyı vurup gitme. İyice sakinleşince tekrar konuşmayı deneyin. Farklı odalarda da sakinleşebilirdiniz aslında. Kimbilir kadın seni nasıl merak ediyordur.

Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı

Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı

Bu yaştan sonra Edebiyat bitince ne olur? Tarihle birleşince ne çıkar ortaya, adliyeden istifa edecek ortamı bulabilir miyim? Evli barklı adamım, ev geçindiriyorum :)

Ve en önemlisi devam zorunluluğu...

boğaziçi türk dili ya da okul öncesi derim ama boğaziçinde hangi bölüm olursa olsun derslere devam etmeden mezun olmak imkansız gibi. 1-2 hoca insiyatif gösterse de 4-5 sene öyle geçmez. bir de edebiyat da olsa zorlu bir ingilizce hazırlık dönemi olacaktır ve yine ciddi devam şart.

ahmet yesevi uzaktan öğretim kazakistan'a gitmeye gerek yok.

x dili ve edebiyatı bölümleri öğretmen olarak atanabiliyor mu? formasyon alması gerekiyorsa bir de onunla uğraşacaksın. ek olarak formasyon hala veriliyor mu? bir ara kalkmıştı yada kaldırılacak diye bir muhabbetler vardı öyle hatırlıyorum. istersen önce bunu araştır, eğer yoksa boşuna girip masraf ve vakit kaybı olmasın.

bir uyarı daha özel sektörü düşünerek bölüm yazma. 30 undan sonra öyle kolay kolay yüzüne bakmıyorlar.

meb'de öğretmen olmak istiyorsanız ingilizce en avantajlısı gibi diğer taraftan özel sektör için Boğaziçi sözcüğünün geçmesi yeterli oluyor bir dolu yerde ama o yaşlarda junior muamelesi görmek hoşunuza gider mi bilmiyorum. Akademi için yine Boğaziçi ama ortalamanızın da 3.0 üstü olması lazım, bu da okulu ciddiye almanız gerektiği anlamına gelir; ha bir de akademisyenlik öyle hemen olmuyor, yükseği, doktorası en az 7-8 yıl, 40'lı yaşlarda araştırma görevlisi olmayı dert etmemelisiniz bu idealde.

formasyonum var benim.

okumayın demiyorum ama çok gereksiz. her şey zamanında. 30 yaşında üniversiteye başlamak bana göre sadece bir iki bölüm için uygun olabilir: hukuk, oyunculuk(bu alanda kariyer için okul şart değil zaten bu kişi çalışmaya başlamıştır ama eğitim de alıp prof çalışmak istiyordur. var böyle tipler new york oyunculuk okuluna filan gidenler), belki mimarlık ama onu da bilemedim. yürütebilen olursa 6 seneyi tıp olabilir. o da iş garantisi olduğundan. ama çok zor yine de.

devlet okulunda öğretmenlik düşünüyorsanız aöf'den tde okuyun. o arada çalışmaya devam edersiniz. bakın boğaziçini kazanacak olmak çok güzel bişey ama ben de çocukken akülü araba istiyordum. şimdi 26 yaşındayım istersem alırım akülü araba yine çok güzel ama bana olmaz artık. ben gerçek bir alfa romeo bakıyorum.

yaşınıza uygun bir hayat yaşayın.

yeseviyi geç. orası çöp.

Türk dili edebiyatını sadece okumuş olmak için okursun.

Bence ya marmara ilahiyat ya da boğaziçi okul öncesi. Bu iki bölümden de parayi vuramazsın ancak ilahiyatta çabuk atanırsın.

@gezegen olan pluton araştırma görevlisi alımlarında yaş sınırı 35. 35 yaşın üstünde ar. gör almıyorlar. yani bitirir bitirmez alese girip tezli yüksek lisansa yazılması ve açık bir kadro bulması gerek, çok zor.

Amacın ogretmen olmaksa ve formasyonun zaten varsa acik ogretimden turk dili ve edebiyati okumayi düşünebilirsin belki. Amacin akademisyenlik değilse bogazicine gitmenin geregi yok hem çalışıp hem acikogretim okuyabilirin

ne kadar?

yeri geldiğinde leş yiyen hayvanlar bunlar, çok geçmediyse bir şey olmaz. zaten yenemeyecek gibiyse yemez. benim köpeğim bir de işiyordu üzerine :D

4 ay

vermemeniz daha iyi olur.

istiyorsan oku da bu bolumleri neden universitede okumak istiyorsun? yani bir konuya ilgili olmakla o konuyu akademik olarak okumak arasinda buyuk bir fark var, sirf ilgin var diye sosyolojiyi universitede okumanin cok bir anlami yok mesela, sosyolojinin ilgilendigin kesimleriyle ilgili sayisiz kitap yazilmistir onlari acip okur daha cok verim alabilirsin.

ha ama profesyonel anlamda bu islerle alakali bir seyde calismak istiyorsan akademik egitim almis olmanin faydasi olur tartismasiz. sosyoloji, psikoloji vs. okuyup ne olmayi amacliyorsun? yani entelektuel acligini doyurmak haricinde ne isine yarayacak? neden sosyoloji psikoloji okumak istiyordun en basta? simdi neden okumak istiyorsun? sadece entelektuel bir acliksa soz konusu olan bunu universite'de okumaktan daha verimli bir sekilde doyurmanin yollari var.

ingilizce öğretmenliği yapmak için dil sınavı + formasyon alman yeterli olabilir mi? bir araştır istersen. ayrıca, ingilizcen gerçekten iyi ise özel okullarda stajyer olarak çalışarak lisans okumaktan daha büyük yetkinlik kazanabilirsin.

sosyoloji alanında sürekli okuma yapmak muhtmelen sana lisanstan daha çok şey katıyordur. açık öğretim sosyoloji okuyabilirsin, rahatlıkla geçersin sınavları. hiç okula gitmeden de mis gibi lisans diploman olur.

yani bence sırf öğrenme hevesi ile tekrar lisans okuyacaksan açık öğretim tarafını zorla derim. keza baştan lisans okumak -konu dışı derslerin de çokluğu sebebiyle- çok can sıkıcı olabilir senin için.

ya da daha da ötesi, ünversite sınavına çalışacağına ales çalış, çok daha kolay bir sınav. iyi bir ales ve dil sınavı puanı ile bu alanlarda yüksek lisans yapabilirsin. lisansın alakasız bir bölümden ise ekstra 1 sene bilimsel hazırlık okuyarak bambaşka bir alanda yüksek lisans yapabiliyorsun.

amaç tabi öncelikli bu alandaki birikimimi disiplinli bir şekilde yükseltmek ve tabi bu alanlarla alakalı iş bulup çalışırsam benim için olabilecek en sonuç olur. genel anlamda bu sektörden sıkıldım. bunun da etkisi çok fazla. ingilizce öğretmenliğini de alakam olmamasına rağmen sıkıldığım için yazıyorum. ama tabi yanılmıyorsam sosyoloji/psikoloji alanında iş bulmak çok zor. devlet memurluğu hariç kendi başıma mezun olduktan sonra iş yapma şansım var mı?

Eğitimin boku çıkmış durumda ülkede. Kaliteli eğitim olmayınca gereksiz zaman kaybı. Bişeyler öğrenmek için okuyorsan aöf'den oku. Türkiye'de üniversitelerin %90'ı kokuşmuş çürümüş bir ortam.

İngilzice öğretmeni olmak için eğitim/edb fakültelerinin ilgili bölümlerinden mezun olmak (eğitim fak. çıkışlı değilsen de) formasyon almak gerek. Bu yatırımın sonunda alacağın kazanç da şu anda alacağın kazanç kadar olacak. Dört yıl ona yatırma. gerek yok.

Yapacaksan git Turizm İşletmeciliği/İşletme yüksek lisansı yap, sırf öğrenci havası hoşuma gidiyor diyorsan.

Biraz varoş bir yer. Bence oturacağınız apartmana göre değişir. Klasik aile apartmanında sizin daire genelev muamelesi görebilir. Sıkıntı çıkarırlar. Ama genç apartmanıysa bir şey olmaz.

@gölgede aynı emlakçıya özellikle sorduk. Erkek arkadasımız da kalacak sorun olmayan bir ev olsun diye. Olmaz dedi ama

yani sorunun cevabını bilmiyorum ama siz siz olun asla emlakçıların lafına güvenmeyin.

işyerimin sokağı. boktan bir yer ama kalınır yani ne olacak ki.

2 yıl kaldım tam da benzer konumda, yukarıdaki ds damat'ın orada. Sıkıntısız bir yerdi benim kaldığım 2013 zamanlarında. Metrobüse ulaşımı kolay, her yere neredeyse yürüme mesafesinde. Ama dendiği gibi oturulacak apartmana göre de değişir.

Emlakçıya bakma sen. Onlara göre her ev metroya 1 dk. Apartmanda sorunsuz

girne çok güzel. insanları güzel, denizi tertemiz.

Salda tam bir felâket boşu boşuna zaman harcamayin.

Fethiye'ye gidin. Yamas parasutu icin 325 TL istiyorlar . Video ve kamera cekimi haric fiyat. Belcekiz plajinda semsiye icin 15 tl istiyorlar ,sezlong istersenizde sezlong basi 15 TL. Tekne ile Kelebekler vadisine gidip birgun gecirin. (sakin yamactan inmeye calismayin). Kabak koyu biraz hippi tarzi var severseniz gidin. 12 adalar tekne turu guzel Fethiye merkezden kalkan turlar ( jerry oneririm, arkadas onerisi ile gittik gayet guzeldi.) Katranci koyuna gidebilirsiniz birgun.

Fethiye'ye giderseniz :iksirci tezcan'da toz yiyip nar-protakal icin

güzelçamlı diyorum. yamaş paraşütü falan yapamazsınız ama milli park'ın içinde bulunan kanyonda yürüyebilir, zeus mağarasını gezebilirsiniz.

Fethiye+1 ölüdeniz olur kabak olur.

Bence marmaris ve her gün ayrı bir koyuna gidin, kesinlikle fethiyeden çok daha fazla keşfedilecek yeri var ve restaurantları da daha başarılı

kabak koyuna gidin. bütün müptezeller orada. ama homo felada çokmuş dikkat edin

akyaka diyorum çadır tatili için orman kampı da var

En cok taki aliyorum. Taki disinda kedi oyuncagi, makyaj fircalari, telefon kilifi, saat aldim. Genelde riske edilebilecek fiyattaki seyleri aliyorum. Cok para verip yolda kaybolmasina uzulmek istemiyorum. :)

genel olarak bir kere kullanıp bir kenara attıgım seyler aldım ali'den, pil test aleti, vr gözlük vb vb

eski kız arkadaşıma anahtarlık almıştım

elektronik, taki, kiyafet, canta. kisacasi begendigim ve uygun olan ne varsa

Gözlük çerçevesi aldım alıyorum da. Bu site sayesinde yılda 2-3 çerçeve değiştiriyorum.

Elektronik ve rc ucak ekipmanları alıyorum genelde. Giyim ve aksesuar almam. Fotoğraf makineme lens kapağı, filtre vs de almistim.

aliexpredden değil de gearbestten alıyorum
metal modellerden alıyorum hobi amaçlı

gider tıkanıklığını açmak için kullanılan telden cübbeye, alakalı alakasız bir sürü şey aldım ama en çok kulaklık ve telefon aksesuarlarına para harcadım. dolar 3 lirayı geçene kadar sık sık kulaklık alırdım özellikle, fiyat performans canavarı bir sürü kulaklık var. ihtiyaçtan çok hobi olduğu için dolar yükseldikçe alma sıklığım azaldı tabii. en son bluedio indirimi oldu, oradan kaptım bir tane kablosuz.

iş yerindekilere, ali kullanmayan aile eş dosta telefon kabı, şarj kablosu, adaptör getirtiyorum bir de.

telefon kablosu, kılıf ve ekran koruyu alıyorum.

yediklerin iyi

takviye olarak multivitamin de alabilirsin.

kötü eğil yediklerin hatta benden daha iyi beslendiğini söyleyebilirim.

Patates ucuzsa öneririm.

Tavuk göğsü alıp pişirme imkanınız yok mu? Burada biraz uygun, oradaki fiyatları bilmiyorum tabii.

makarna ve yulaf sıkıntılı sağlık açısından, bunlar yerine bakliyatlara (mercimek, nohut gibi) yönelin.

Eğer fiyatları uygunsa, bunlara ek olarak bol bol sebze de tüketilebilir. Haşlanmış patates salatası, bulunabilirse ıspanak yoğurtla tüketilebilir, havuç salatası yapılabilir.

Sebze ve meyve. Bakliyat bi de.

Çok fazla protein yok gibi görünüyor. En ucuz protein kaynaklarından biri olan ton balığı diyorum ben de. Ama 2 hafta sürekli yenmez, belki birkaç farklı çeşit konserve balık da olabilir.

Orada balık ne kadar, pahalı mı bilmiyorum ama taze balık yemeye çalış.

Bulgur ve kurufasulye ile baya idare edersin. Sabah süt yulaf yumurta, akşam da kuru+bulgur ye

kuruyemiş de olabilir.

Simple present tense ingilizcesi olan yurt dışına gidecem diyor. Telepatiyle anlaşacak.

bence internet ile buyuyen nesil guncel dusunce trendlerini daha iyi takip ediyor, eski nesil gerceklikten uzak bir yapiya sahip, daha kemiklesmis fikirlerin sonsuza kadar hukmunun surecegini dusunuyorlar.

evet yakinda turkiye'de askerlik sistemi degisecek, mecbur. eskiye sorsan "sike sike yapacaksin hehehe"

evet egitimli kesim basta olmak uzere turkiye'den buyuk bir goc var bati ulkelerine. gecen sene turkiye venezuela'dan sonra en fazla dis goc veren ulke oldu diye hatirliyorum. eskiye sorsan "turk'un turk'ten baska dostu yok"

duyar kasma da internet caginda sesini amplifiye etmenin gecerli metodlarindan biri, bugun biri sozlukte veya orada burada baska somut bir hareket yapmayacagi bir konu hakkinda yazip bir tartisma baslatabilir, bu tartisma buyuyebilir ve yuzlerce sitede haverlerde hatta televizyonda bile insanlarin onune sunulabilir. bu internetin sundugu bir imkan, yine eskilere sorsan "sokaga cikacaksin eylem yapacaksin" derler.

zaman degisiyor, tabii ki yine neslin de deluzyon icinde oldugu konular vardir her nesilde oldugu gibi ama dogru dinlenilirse yeni nesil gelecekle ilgili ilginc seyler soyluyor bize, bu sadece turkiye'de de degil, ecnebilerin "millennial" dedigi nesil icin tum dunya'da da bu boyle.

sözlük ya da benzerleri, içeriğini ciddiye alınca kafa yapıyor. ben ondan diye düşünüyorum.
orada oluşan çoğunluk neyse onun gerçek olduğuna ilişkin bir illüzyonu, kendi kendine oluşturmaya başlıyorsun.

çevremdeki çoğu insan da bu şekilde değer yargısına sahip ve çoğu da ekşi sözlük kullanıyordur ama sözlüğün kendi özeliyle alakalı durum yok bence sosyal medya insanlara yaşadığı toplumdan soyutlanma becerisi kazandırıyor, istediği yere ait olma gücü veriyor.İllüzyon mudur değil midir oraya girilse çıkılmaz bana kalırsa.

internetle beraber gelen sıkıntı bu...çok suni ve yapay oldu herkes , özelliklede bu teknolojiyle büyüyen yeni nesil.ekşi sözlükte yazar olmakta bu kişilere ekstra bi kıdem vermiş gibi hissettiriyor.bi konu hakkında tam bilgi sahibi olmadan sürekli eleştiri ve alaycı yazılar ekşi sözlükten soğuma nedenimdir.uzun zamandır çok ciddiye almadan bi konuda okuyacağım konuyu okuyup çıkıyorum.gitgide kalitede düşüyor

Msn ve irc döneminde millet böyle değildi. Hatta msn herkesin iç dünyasını ortaya döküyordu. Ne dinliyorum özelliğinden şimdinin entellerinin ağır arabesk takıldığı ortadaydı

intermediate ingilizce (işime yaramadı) ve sıfır rusça ile, rusya'ya geldim. telepatiyle anlaştım. 6 yıl oldu. şimdi iki dile de oldukça hakimim. araya ispanyolca da sıkıştırdım biraz. bırakın gidebilen gitsin.

(bkz: mass hysteria)
(bkz: circle jerk)
(bkz: group ego) veya (bkz: toplu ego)

gibi sosyal psikolojik konuları da göz önüne alarak sözlüğe bakmak gerek.

Sözlük de bir medya ve toplu egoların oluştuğu bir ortam. Toplumun girmesine oldukça müsait bir alan. Ait olma ihtiyacıyla insanlar en aptal şeyleri söyleyebiliyor, kabul görmek için her şeyi yapabiliyorlar.

Şunu bilmek gerek: 'Topluluklar cahildir, bireyler birey olamadan cehaletten sıyrılamazlar.'

Fakat birey olmayı başarmaksa oldukça zor ve zahmetlidir. Birey olup toplumu karşına almak sürüdeki bireyin içgüdülerine de terstir.

Daha önce başkaları için de önerdiğim bazı baş ucu kitapları var:

Scott Peck - The Road Less Traveled

Eric Fromm - Escape From Freedom

Friedrich Nietzsche - Beyond Good and Evil

Friedrich Nietzsche - Zur Genealogie der Moral

edit: Kısmen @robokot'a da katılıyorum.

sadece sozlukle buyuyen nesil degil, 30'undan sonra sozlukle tanisan kisiler de gerceklikten uzaklasiyor. burasi bi fanus ortami, degil dunyanin ulkenin bile %1'inden fazlasinin takip etmedigi, yazmadigi bir ortam. dikkat cekme istegi, trolluk vs de bonusu.

Domates biber salatalık yiyorlar

Kedi maması ile çok uzun süre besledi bir arkadaşım.

"ne bulursam yerim abi" türündendir kirpiler. normalde en çok böcek yerler. kurbağa, küçük fare, yılan vs. yerler. meyve sebze de yerler.

Solucan, kabuksuz sumuklu bocek. .. Ariya bayilirlar. ;)

Kesi maması da yiyor :)

Gaziantepteki hastanenin bilgi işlemini ya da kadın doğum sekreterliğini arayıp sildirin. Benim de hacettepede dahili numaramı girmişlerdi tel no bölümüne.sonuç ve randevu almak için telefona gelmesi gereken şifreye ulaşamıyordum sekreterlikten düzelttirdim.

Hastaneyi arayıp ilgili kişinin siz olmadığınızı belirtebilirsiniz.

E-reçete geliyosa sgk sitesinden düzeltmeniz gerekir.E-reçetelerim sms olarak gelsin diye sgk dan kayıt ettirmiştim kendi numaramı.

Sgk'dan nasıl düzelttireceğim?

Alo 182 ile bi görüşün.E-devlette sgk bölümünde cep no kaydetme vardı.Kendi numaranızı kendi adınıza kaydetmek çözüm olabilir belki

çıkar demeyelim de beklenti diyelim.

erich fromm'dan birkaç alıntı yapacağım bu konuda, kitap yanımda değil buna yakın olarak düşünün.

''ben bir şeyi seviyorsam onun büyümesi ve gelişmesi için çaba gösteririm fakat bunu beraber olduğumuz için değil onu sevdiğim için yaparım''

'' sevgi, bir şeye gösterdiğimiz etken ilgidir. düşünün bir kadın gelip çiçekleri çok sevdiğini söylüyor fakat evine gittiğinizde görüyorsunuz ki çiçekleri solmuş, bu kişinin çiçek sevgisine nasıl inanırız''

Türkiye'de parasız adamın sevildiğini görmedim. Para yoksa da bir yerlerden bulabilme yönü olması gerekiyor

"çıkar" kelimesini nasil tanimladigina gore degisir.

kimsenin gormeyecegi bir yerde ihtiyacli birine yardim eden, parasini veya zamanini veren kisi (altruist kisi) cikari icin mi hareket ediyordur?

yaptigi bu iyiligi yardim ettigi kisi harici kimse gormeyecek, bilmeyecek. kimseye de soylemeyecek.

kimisi der ki "bu kisi bunu yine kendi icin yapiyordur, yardim edince kendini iyi hissediyordur, kendi idealingeki gibi bir insan oldugunu dusunuyor, bu inancini pekistiriyor, mutlu oluyordur. mutluluk da bir kazanimdir, bu yuzden bu kisi bu yardimi onunde sonunda kendi cikari icin yapiyordur"

eger bu goruse katiliyorsan, evet annenin cocuguna hissettigi sevgi dahil her sey cikar iliskisine dayalidir.

Yok yukaridaki tanima katilmiyorsan, degildir.

Ben kardeşlerimi hiçbir çıkar gözetmeden seviyorum. Beni sevmediklerinde, dinlemediklerinde de seviyorum. Başlarına bişey gelse, biri üzse deliriyorum, saldırganlaşıyorum. İleride yanımda olmayacak olsalar da seviyorum. Beni istemeyecek olsalar üzülürüm, ama yine de sevmeme engel olamam.

Maddi çıkar veya manevi çıkar...veya beklenti... veya karşılık... Hepsi aynı kapıya çıkar mi? Bazen çıkar bazen çıkmaz.
Maddi çıkarları bir yana bırakalım. O zati belli bir konu onun hakkında konuşmaya bile değmez.
Yalnız manevi olarak bakarsak... Sevgi karşısında sevgi ister. Çünkü sevilmek kabul görmek, varlığına onay almaktır bence.
Özellikle ailemizden bahsederken tabiki onlar kusur da isleseler biz de islesek dahi döner dolaşır affeder/affediliriz. Ama temelde ne var biliyor musunuz? Milyarlarca insan içinde sizin ait olduğunuz yerin ora olduğu duygusu... Anan, baban, kardeşin... Düşünsenize uzunca bir süre size hasmane davransalar, sizi dışlasalar, gözlerinde tek bir sevgi kıvılcımı görmeseniz içinizdeki sevgi ne kadar dayanacak? Beslenmeyen şey kurur ölür. Yani entropi gibi düşünün. Sistemin yaşaması için dışardan enerji alması lazım. Dışardan enerji almayan sistem bir süre sonra ölür.
Dışarı çıkıp insanlara annelerini babalarını neden sevdiklerini sorsak nasıl cevaplar alırız?
- çünkü o benim annem. Beni doğurdu.
- çünkü bize hep şefkatlidir.
- babam hayatını bize adamıştır.

Vs vs... gibi yanıtlar alırız herhalde.

Kadın erkek ilişkilerine gelirsek Duygusal ve fiziksel ihtiyaclar daha farklı bir boyutta ve birazcık daha farklı ama temel mantık aynı bence.

Yani ihtiyaçlar hiyerarşisi işte. Madden ve manen, farklı rollerde birbirimize ihtiyacımız vvar işte. Çıkar dersek üstünkörü biraz kaba bir yaklaşım oluyor ama aramızda sürekli bir alışveriş olduğu gerçeğini de yadsiyamiyoruz bence.

İnsan ilişkilerini bilmiyorum ama hayvanlara duyulan sevginin tamamen çıkarsız olduğunu düşünüyorum ve bu yüzden hayvan sevmek sevginin en güzel hali bence.

evlat sevgisi hariç bütün sevgilerin bir çıkara dayalı olduğunu düşünüyorum.

Edit: insanlar için konuştum. Hayvanlar bizi severse çıkarsız seviyor o ayrı.

Her iliski bir alisveristir. Buna aile de dahil. Anne seni cok sever ve ucu bucagi olmayan fedakarliklar yapar, neden? Cunku seni o var etti, bir ego soz konusu. Askta bile bir cikar vardir, kendini mutlu etmek, tatmin etmek ugruna karsindakine yagdirirsin.

Cikar sozcugu biraz alengirli bir sozcuk, "bencillik" gibi. Ornegin, bazilari "Sevgilim oldugu icin kotu gunde yanimda olmasini beklerim"i bir cikar olarak goruyor."Iyilik yapinca mutlu oluyorum, dolayisiyla buradan ben de bir kazanc sagliyorum. Bu kazancin maddi olmamasi benim bir seyler elde etmedigim anlamina gelmez" gibi iyilik nedenini bencillik olarak goren tanimlar da var.

Benim gorusum "Hoh, anasini satayim. O kadar da abartmayin". Biyolojide uc farkli birlikte yasam tipi var ya mutualizm, kommensalizm ve parazitizm. Mutualizmde ikisi de birbirinden fayda saglar, kommensalizmde taraflardan biri fayda saglar diger bir halt saglamaz, parazitizmde biri batarken digeri cikar. Acikcasi, cikar iliskisi deyince benim aklima parazitizm geliyor, yani bir alis-veris dengesinin orantisiz olmasi. Bir de bir taraftan gelen fayda eksilince diger tarafin fiymasi geliyor aklima.

Bir de "cikara dayali" iliski var, "cikar iceren" iliski var. Burada cikardan ziyade anahtar kelime dayali olmasi bence, temelinin cikar olmasi. Yani, annenin cocuguyla iliskisinin yogun kismi "Gelecekte bu bakacak bana" uzerine kuruluysa o iliskiye cikara dayali diyebiliriz ama "Cocugum mutlu olsun" dusuncesi ile baslayip yan madde olarak gelecekte cocugun annesine yardim ettigi iliski cikar icerse bile cikara dayali degildir bana gore. Birinin diskili beziyle ugrasilan bir iliskinin cikara dayali olacagina inanmam.

Hatta, soyle soyleyeyim, iliski cikara dayali olsa bile bunun arkasinda bir miktar da olsa sahte duygular olmadigini dusunuyorum. Hatta, bir laf vardi: Insanlarin birbirini kullanmasi arada gercek duygular olmadigi anlamina gelmez. Kullanmanin derecesi tabii ki etkileyici de, kimse kaldiramadigi veya en azindan sempati beslemedigi bir kisi ile cikar iliskisine de baslamaz.

Yani, bu acidan siyah ve beyaz olsalar, her sey tam siyah ya da tam beyaz degil ama grinin cok genis tonlari. Hepsinin icinde birazindan var ama asagidaki iki gri de ayni degil
www.beautycolorcode.com
images3.pixlis.com

Yolumuz yoremizi, limitlerimizi artik bu grilerin icinde kendimize gore belirliyoruz. Herkesin grisi ve tanimi kendine. Asil tehlikeli olanin bu grilerin hepsini ayni degerlendirmek, “Hepsi ayni” muamelesi yapmak oldugunu dusunuyorum; bunun bir pusula kaybetmek oldugunu dusunuyoum. Bir “Bakkaldan sakiz caldim. Kotu tarafa gectim bir kere, o zaman cinayet de isleyebilirim” gibi bir mantik oldugunu dusunuyorum.

ben bütün ilişkilerin çıkar içerdiğini düşünüyorum. çıkar dediğim maddi bir şey olmak zorunda değil, daha çok manevi kazançtan bahsediyorum.

birini seviyorsan seni mutlu ediyor diye seviyorsun, birine yardım ediyorsan temelde bu sana huzur verdiği için ya da iyi bir insan olduğunu düşündürdüğü için seviyorsun gibi gibi. Bunun kötü bir şey olduğunu da düşünmüyorum. ilişkilerin doğası böyle bence.

belki karşılığında bir şey almak için sevmiyoruzdur fakat kişisel görüşüme göre sevgi yalnızca bir karşılık olduğunda oluşabilen bir şey. belki çok hastalıklı ve nahoş bir düşünce, belki ben sevmeyi bilmiyorumdur ama benim için böyle. evlat sevgisi dahi "çıkara dayalı" demeyeyim ama çıkardan beslenir.

karşılıklı sevgide hissettiklerimizi ve bize verilenleri, karşılıksız sevgide ise egomuzu ve sahip olabileceklerimizi severiz.

düşünüyorum, baba oldum. eşimi çok seviyorum, birlikte dünyaya yeni bir canlı getirmişiz. bu düşünce beni büyüleyen bir şey. eşimi ve çocuğumu çok seveceğimden hiç şüphem yok. karşılıksız mı peki bu? asla. zannetmiyorum. bana verdiklerini ve yaşattıklarını seveceğim. başka bir insanla bir araya gelip ortaya yeni bir "ürün" çıkarmak, çocuğumun bana hissettireceği "ben baba oldum" hissi, beni sevecek olması, benim onu dünyadaki en güzel şey olarak görüp onu destekleyecek olmam... burada çıkar yok mu? alası var. bir anne çocuğunu yıllarca görmese, çocuğu itin teki olsa bile sevebilir ama hepsinin önünde bir "ben anneyim" düşüncesi vardır; kadın nasıl olursa olsun bir insan doğurmuştur, asla değiştirilemeyecek bir gerçek ("o benim oğlum") yaratmıştır. belki çocuğu doğurmaktan pişmanlık duyuyordur ve çocuğunu sevmiyordur ama sonuç olarak böyle bir şey yapmıştır. bir evladının olmasının neye benzediğini, çocuk doğurmayı, anne olmayı vs. tatmıştır. oğlunu/kızını illa sevecekse bu yüzden sever.

ben sevginin bizlere öyle gökten inen bir şey olduğuna asla inanmıyorum. biraz hayatın bizi yönlendirdiği bir şey olarak bakıyorum. örneğin ben bugün bir suriyeli mülteci çocuğa türkçe dersi vereceksem, onu sevip kardeşim belleyeceksem ilk etapta bunun nedeninin benim çok yürekli, muazzam bir insan olmam olduğu söylenebilir. halbuki bu içgüdüsel bir şeydir: o çocuğu güçlendirmek, benim aracılığımla gerçekleştiği için, beni de psikolojik olarak güçlendiren bir şeydir. o çocuğun tinerci olup insanları bıçaklamasındansa türkçeyi düzgünce öğrenmesi, iyi bir eğitim alması, toplumun mutlu ve başarılı bir ferdine dönüşmesi çoğumuz için faydalıdır.

sevgi bence tümüyle bizim kendimizi iyi hissetme, besleme ve koruma içgüdümüzden kaynaklanan bir şey. bize verilen, bize hissettirilen için severiz. somut olarak hiçbir şey alamadığımız noktada da alabileceklerimiz, egomuz, gururumuz, "fight or flight" refleksimiz yüzünden mücadele edip "sevmeye" devam ederiz.

ben böyle düşünüyorum. "sevgi yoktur" demiyorum. kendi yaşantımda sevgiye, iyiliğe önem veren duygusal ve elit bir beyefendiyim (kızlar eqlesin) ama bunun bu kadar mucizevi ya da gökten inme bir erdem olduğunu düşünmüyorum. zaten kendi düşüncemde de bir yanlışlık görmüyorum, bana bunun tam tersi daha garip ve anlamsız gelirdi.

sevgi bir nevi anlaşmadır. bir şey alırsın, bir şey verirsin. sevgi daima olur çünkü sosyal varlıklar olarak daima almak ve vermek durumundayız. ticaret yapan birisi nasıl ki sürekli olarak bu işin içinde olacaktır ve olmadığı anda "tüccar" sıfatını yitirecektir, biz de insan olduğumuz sürece seveceğiz ve sevileceğiz ama bu sevgi öyle bize gökten indirilmiş bir erdem veya sadece bazı insanlara has özel, güzel bir şey değil. olmayacak. ben oğlumu "aslında bana verdiklerin yüzünden seviyorum seni, sktir git mk bidonu" deyip dövmeyeceğim tamam ama sonuç olarak bana hiçbir şey vermiyor ve hissettirmiyor olsaydı, bende güzel duygular uyandırmasaydı sevmezdim. koltuğu sempatik veya güzel bulmuyorum mesela çünkü bana bir şey hissettirmiyor. bu benim sevgisiz olduğum anlamına gelmez, ona karşı bir şey hissetmediğim anlamına gelir.

evet konuyla tamamen alakasız absürt örneğimi de verdiğime göre artık susabilirim.

Giris kismi. Allahiiiim o kadar vaktimi harcadi ki! Metotlar, analiz falan hepsi bikac gunluk is ama o giris kismi yok mu, of of..

parashrasing yapmak zorluyordu. genel zorluk

Kurgulamak ve başlamak. Akışı düzgün şekilde sağlamak kolay olmuyor maalesef. Sonrasında ise yazmaya başlamak ve giriş kısmı.

Alan arastirmasi. Insanlarla konusmak zorunda kalmak.

Çerçeve zor evet. 15 makale yaz deseler yazarım ama belirli bir sınırda kalmak zor.

ben en çok imla ve düzeltmelerde zorlandım. işkence idi resmen. çok zordu.

sınır çizmek. onu da okuyayım bunu da yazayım diye diye tez değil ansiklopedi yazdım resmen. hala da sınırı çizip bi yerde duramıyorum. makale diye başladığım şey kitap oldu gene.

ha bi de tez izlemedekilerin keyfini beklemek.

Suyu az koyunca çatlamaz makinede.

yaptığım deneyler sonucu yumurta haşlama makinesi ile yumurtanın tam altında sıfır noktasından delince çatlama, patlama yapmıyor.

Makinada ya da normal kaynatmadan önce yumurtanın dibini delerseniz çatlamaz.

kısık ateşte kaynatın. biz sürekli koy yumurtası alıyoruz farklı yerlerden. öyle patlayıp çatlayan çok nadir oluyor. fazla hızlı ateste kaynatmayın.

Yumurtayı deldiğimiz noktaya göre mi değişiyor bilmiyorum ama benim kullandığım makinede sürekli çatlıyordu. Bir de altına üstüne her yerine bulaşıyordu, temizlemesi falan zor oluyor diye bıraktım. Cezvede en iyisi, içine bir kaşık koyarak haşlayabilirsin.

Tuhaf bir öneri olacak ama eğer götürecek birini bulamazsanız eşyalarınızı satıp aynı paraya ya da üzerine biraz koyup aynılarını almayı düşünebilirsiniz.

Karyolanın normal bir aracın bagajına sığmasına imkan yok. En küçük 90x190 olur ki bu da bagaja ya da arka bölüme sığmaz. Renault Kango tipi araca bile sığmaz.

Söylediğiniz mantıklı geldi. Karyolayı o şekilde yapalım en iyisi. Satalım. Eskişehir’de yenisini alalım. Aracı ile götürecek olan insanlara zorluk çıkmasın. Haklısınız. :)

hic bir care olmazsa eskisehir'e ayri ayri da gidebilirsiniz, mesela pespese iki otobus. bir seferde alamayiz diyorlar ama size tek kisi gibiymissiniz gibi muamele gosteriyorlar. biriniz esyalarin yarisiyla bir otobuse, digeriniz esyalarin diger yarisiyla ikinci otobuse binerseniz oluru olabilir. kac bavul var?

Konyadan eskisehire hizli tren 39.50 tl. O yuzden otobus yerine treni tavsiye ederim. Ogrenci vs. Belgeniz varsa indirim de var sanirim.

Hizli trenlerde de bagaj sinirlamasi var ama sizin yerinizde olsam gar icerisinde pusuya yatar, esyasi olmayan ve sizinle ayni trene binecek genc arakadaslardan rica eder, esyalarinizdan birini sadece giseden gecirme konusunda yardimci olup olamayacaklarini sorardim. Ben hic valizle trene binmedim eger ucaklardaki gibi onlara da etiket vs. Veriliyorsa bu dedigim olmayabilir tabi.

Arabasi olan yuce gonullu insanlar yardim ederse o daha makbul okur tabi sizin icin herhalde. :)

üşeniyorum takmaya ya. düşünce bozulur diyorlarda genelde

tamamen sans, bazen bozulmaz, bazen bozulur. sordugun soru biraz "yere dusen telefonun cami kirilir mi?" gibi olmus. kirilabilir ama kirilmayabilir de.

calisir gibi gozukup iyi calismayabilir, yere dusmus harddiske onemli veri koymazdim bir sure.

2.5” harici ise büyük ihtimalle bir şey olmamıştır. 3.5” ise dağılmış olma ihtimali yüksektir.

laptop'tan sökmüştüm. 3,5" sanırım

2.5”tir o. Harici dememin nedeni, muhafazası olduğu için bir nevi darbeyi direkt üzerine almıyor. Yakın zamanda düşürdüm bir şey olmadı. Senin söktüğün disk çıplak olduğu için bir şey diyemiyorum.

Bad sector taraması diye bişey var. Onu yaparsan diske zarar verip vermediğini anlayabilirsin...bazen dışarıdan fiziksel bir sikintisi yokmus gibi durup icinde bozulma olabiliyor. Tersi durum da geçerli tabi...

çalışırken düşse kesin kafayı bozar, bad sector yapar denilebilir. Ama çalışmıyorken düşerse hiç hasar almamış da olabilir. Bi takıp bakmak lazım.

2.000 liraya 3+1 biraz zor yalnız :/

@himmet dayi, 2000 lira dolaylarında sahrayıcedid ve kozyatağı'nda evler var. 10-15 yıllık.

@acemi, çalamıyorlarsa bizden ders alırlar ^^ elektronik piyano alacağız, komşulara rahatsızlık vermeyeceğiz

3+1 o fiyata bulamazsınız. Evde piyano çalacaksanız ofis olarak kullanılan bir apartmana bakın. Kimse piyano sesinizi dinlemek zorunda değil

@gölgede aynı, elektronik piyano alacağız bu yüzden. :) O sorun değil.

2000 liraya gayet temiz 3+1 evler var arkadaşlar.

Semt önerileriniz ya da şunlara dikkat ederseniz iyi olur diyeceğiniz şeyler var mı? :)

bostancı'da gayet uygun evler bulursunuz, e-5'e yakın (metroya yürüme mesafesi) kısımlarda.

hasanpaşa da olabilir, ben sevmiştim o semti. ama karakolun ilerisindeki ya da yukarısındaki kısımları çok tavsiye etmem.

sahrayıcedid ve erenköy civarı da uygun olmakla birlikte, bence bostancı fark atar.

mis gibi evler var. kiralık konusu açıldığında "o paraya bulunmaz" korosu yayına başlıyor hemen. yahu sahibinden'e girin bakın ya da benzeri sitelere; milyon tane ev var.

Bostancı daha uygun gibi geliyor

Ofis tarzı bakın hocam. Sorun olmaz demeyin, çıkacak piyano sesiyle her türlü şikayete gelirler apartmanda ve elektronik bu deyince bir şey değişmiyor ne yazık ki.

elektronik de olsa eğer dışa ses gidiyorsa mutlaka şikayet olur. ben piyano çalan komşuya saldırma aşamasına gelmiştim ki şikayetlerden ötürü çıkıp gitti. Kesinlikle ofis tut. Elektronik piyanodan dışa ses vereceksen net söylüyorum atarlar apartmandan.

Kosuyolu'na da bakabilirsiniz. Ulaşım çok kolay oraya

Herkes 2000 liraya vardır yoktur derken ben de merak ettim. Baktım varmış. Hatta sana ev bulmuş oldum. www.sahibinden.com

Acıbadem ve Bostancı iyi semtlerdir. İmkan varsa Hasanpaşa'yı boşver. Orası da eskisi gibi değil gerçi. Artık sorunsuz yaşayabileceğin yerleri çok fakat eskiden kalma kötü bir ismi var. Öğrenci çağıracaksan kötü bir imaj yaratır. İnternette Acıbadem diyip Hasanpaşa'ya, Bostancı diyip Maltepe'ye götürebiliyorlar ona dikkat.

Bahsettiğin diğer semtler olabilir. Bunların dışında fiyatları bilmiyorum ama Göztepe de olabilir.

İdeal ve sorunsuz bir yaşam tarzı için teoride evet bu şekilde yaşanabilir. Ama sağlık sorunları, beklenmeyen giderler, kiracıların ödemeyi aksatması gibi sıkıntılar her zaman olacaktır. Yani bence pratikte bu şekilde yaşamak mümkün değil. Ayrıca hazıra dağ dayanmaz diye de bir laf vardır.

bu sistem hızlı çöker.
aylarca kira vermeyen o kadar çok insan duydum ki. elbet biri (belki de aynı anda ikisi birden) denk gelecektir.

yıllar içinde kentsel dönüşüm, artan kat mülkiyeti gibi piyangolar vurmaz ise muhtemelen evler eskiyip kira gelirleri düşer, ki gelişen teknoloji ile akıllı evler revaçta olacak, tüm evlerin akıllı sistemlere entegre olması söz konusu olacak, arkadaşınız bu tarz yatırımları yapamaz ise gelirleri ciddi düşer.

türkiye'den daha ucuz savaş, kaos olmayan, yaşanabilir ülke çok zor, nitekim bizim ülkemiz bayağı ucuz oldu dışarıdan bakınca, olsa olsa da %10-20 ucuzu olur, TR'den gelir alıp dışarıda devam ettirmek zor bence.

Yalnız arkadaşınızın hayat görüşünü beğendim, biraz cesur olursa istediği hayatı yaşar, önerim bence evleri satıp dükkan satın alması, hem bakımı çok olmaz hem de geliri daha garanti olur.

Bildigim var boyle yasayan. Kira geliri biraz daha yuksek, 40 li yaslarina geldi bu insanlar. Takiliyorlar hep, arada zeckine ufak is girisimlerine girip batirdiklari sa du ama para kazanamdilar hic kirayla gecindiler. Son 20-30 yilda evleri eskidi ama yerleri daha da degerlendi, mis gibi hayat

idealde, evlerin bulundugu yerler kotulesmezse ve kenara para ayirirsa tikanmaz.

ama para ayirma konusunda disiplinli olmasi lazim. kullanilan ev eskir, gelecekte ara ara sifirlanmasi en kotu tadilati gerekir. yoksa kira geliri giderek o gunun sartlarina gore duser. Yani bugun 1 kirayla 10 ekmek aliyorsa gelecekte 1 kirayla 6-7 ekmek alacak hale gelir.

zam oyle yuzde 10 ile falan olmaz, enflasyon orani kadar zam yapma hakki var yasal, ve onu yapmak zorunda, yoksa kira geliri duser. Bugun kiranla 10 ekmek aliyorsan, enflasyon %15 ise, ama sen %10 zam yaparsan, yarin kiranla 9 ekmek alabilirsin. sonraki sene bu 7.5 ekmege duser, sonra da kusa doner. enflasyonu takip etmeli kira.

kendine bir acil durum fonu olusturmali ayri olarak cunku gun gelecek bir veya iki kiracisi birden kirasini odemmeyecek, belki aylarca. mahkemelik olacak ve belki 1 sene kiradan vazgecmek zorunda kalacak, o para buharlasacak, bu şoklari absorbe edecek bir fona / para biriktirmeye de ihtiyaci var.

kendi saglik sigortasini yapmasi lazim. Yani 3000 liradan her ay bu giderler cikarilmali, kalan para yenebilir.

Şöyle de bir sey var tabii, bugun bir cok yerde evler 20-25 yillik kira bedeline satiliyor. iki ev var, bu 40-50 yillik kira parasini pesin almak demek. Evleri satip isi bilen birinden destek alip bu parayi yatirim yapip da yasayabilir, dovize cevrilir bir kismi yabanci borsalara konur vs. riskler dagitilir ve her sene buradan belli bir yuzde cekerek yasayabilir. Yani ayni emeklilik parasi gibi, sabit bir para var ve bunun marketlerdeki getirisinden gecinme. Hatta 3 evi birden satirip bilesik getirisini yukseltebilir, gezmeyi seven biriyse bir eve de bagli kalmaz.

Bence iyi yonetilirse para 3 evi olan birinin calismasina gerek yok minimalist bir insansa ayni zamanda. Ben evleri satar parayi degerlendirerek yasardim ama para yonetimi bilmiyorsa sonu kotu olabilir. Kira gelirinde de kotu kiraciya denk gelme riski var. Veya bir ekonomik kriz durumunda yine kirasini alamaz. Ev giderleri vs. icin hep kenarda para biriktirmesi gerekir oyle dezavantajlari var.

Çalışmaz - en basitinden allah korusun hastane ile ciddi bir işi olsa falan zora düşer->sağlam bir özel sağlık sigortası lazım o da zaaten bu parayı yer

Kocası zengin olacaksa, onun evinde kalıp, onun sigortasından yararlanıp 3 ev kirasını ayrıca yiyecekse olur.

En iyisi ilgilendiği bir işte çok da yorulmadan uğraşması bir gelir elde etmesi, illa maaşlı çalışmasına gerek yok

İnsan üretmediği sürece, kendine başkalarına faydalı olduğunu hissetmediği sürece psikolojik olarak çöker diyorum ben.

Maddi olarak da çok sağlam bir sistem gibi gelmedi bana.
Yüklü miktarda paraya ihtiyacı olursa zorda kalır.

valla çevremde sadece ev kirası geliriyle yaşayan en az 5 kişi var. her yaş grubundan var. hepsinin ortak özelliği şu: hayattan hiç bir beklentileri yok, minimalize yaşıyorlar. bimdem petibör alıp yiyip falan yaşıyorlar. arabalarını hiç değiştirmiyorlar. 20 senedir aynı arabaya biniyor. mesela öğlen siesta falan yapıyorlar. yani asalak gibi mal gibi yaşıyorlar bana göre. imreniyormuyum? evet imreniyorum.

arkadaşlar hem sosyolojik hem psikolojik hem de ekonomik gayet güzel yazmışlar. ben biraz daha detay vereyim;

sağlık problemleri carla çomak sokabilir.
ev sahibi olarak 2 evin çöp ve emlak hatta bazen asfalt gişeleri vb vergileri yilda 2 kere bütçe ayrılmalı.

yine apartmanda olabilecek tadilat (boya, dis cephe, cati..vs) masraflar da evsahibine ait. bunları da öngörerek kenara para ayırmalı.

kısa vadede çabuk çöker bu sistem.

Fazla otostop çekmesinde ne yaparsa yapsın. Ülke sapık dolu totoyu çizdirmesin

Bu arada kira evden geliyorsa o evin yıpranma masrafları olacak, vergisi olacak, 25-30 sene sonra hurda haline gelecek.

3000tl kira ile gecinmek icin yeterli degil. kenara hic para atamaz. arada evleri tadilat ettirmesi gerekir, evlerin bos kaldigi zamanlar olur, emlak balonunun patlayip, kiralarin dustugu yada zam yapamadigi yillar olur vs. kendisi icin yapacagi ekstra masraflara vs deginmedim bile digerleri deginmis onlara. o yuzden 3000tl iyi bir miktar degil bu is icin. kira ile gecinen insanlarin buyuk cogunlugunun 10+ evi olur ve kenara ciddi para koyarlar ki gerektiginde evlerin 30% kadari bos da kalsa yada evleri ciddi bir sekilde tadilattan gecirmek zorunda da kalsalar sikintiya dusmesinler

İyi akşamlar. Böyle tanıdığım biri var. Ben.

Yeri güzelse gittiği yere kadar gider. Benim dedem ölmeden 2-3 sene önce benim üzerime 2 daire 2 dükkan yaptı öldü gitti. O dükkana biz arkadaşla tobacco shop açtık 2 sene işlettik başka yere 2. şubeyi falan açtık. devredip kiraya verdim sonra. Tek dairede kendim yaşıyorum, diğeri kira, 2 dükkan kira. 6 bin lira falan geliyor. yetiyor gayet. Yani çalışmadan 6 bin lira gelince, eforsuz falan yeter be şükür diyip geçiyorsun. Tek sıkıntısı işte, 1 sene oldu ben devredeli bağkur ödüyordum sıkıntı yoktu ama şimdi saldım onu ödemiyorum. Sağlık çok sıkıntı abi, ben öyle hiç hasta olmam falan ama olur ya başıma bir iş gelse sıçtık yani. Diğer sıkıntı ise insanların ''ulan böyle hayat mı olur'' diye sitem etmesi. Tabi bazısı özeniyor, bazısı kızıyor. Ben de 2 dükkan açtık daha napak emekli oldum diyip geçiyorum.

kiracılarla fazla yüz göz olmuyorum. Arıyorlar yavuz kardeşim falan diye sadece tamam abi diyip geçiyorum. Zam yapmıyorum, zam için aramıyorlar, elden vereceği zaman arıyor sadece gidip alıyorum. İşler nasıl abi hee abi tamam abi diyip geçiyorum. Yüz göz olursa yanar. Olmayacak, olmamalı. Yer güzelse, benim yer güzel mesela. Biri çıksa 1 hafta içinde başkası hemen yerleşiyor. Boş kalmıyor hiç. Yani yer güzelse gittiği yere kadar gider. Ama işte sağlık sıkıntı.

kiradaki evleri sayet apartman icerisinde ise olur da bir gun kentsel donusum yapmasi gerekti, cogunluk apartmanin yenilenmesini istiyor, istanbul da bi ev yenilemek 150-200 bin tl oldu artik, tabi bu lokasyondan lokasyona degisiyordur, ortalama konusuyorum, o denli buyuk bir meblayi ayarlayamacagini varsayarsak, evini satmasi baska yerden ev almasi vb gerekecek, kendi basina bunlari ayarlamasi zor olur, basinda bir buyuk olmadan, yutarlar onu, dolandirilmaya cok musait tek basina, cok fazla detay var.

Dolar 5 lira oldu 3000 lira para 600 dolar ediyor, mütevazi bir hayat tarzıyla bile sürdürülebilir bir sistem değil. Arkadaşın hala gençken bir 10-15 sene çalışsın daha sonra emekliye ayrılır bu mütevazi hayatı yaşar. Bunun dışında arkadaşın evlenmeyi düşünürse ev bütçesine 3000 tl katkıda bulunarak eşiyle birlikte gül gibi geçinir gider.

bence gül gibi geçinir gider. kendi oturduğu evi de kiraya verir, gezer tozar. o arada da ufak gelir elde ederse (yazarlık gibi işler) tadından yenmez.

zaman içinde o evler eskise de değerleri artacak. çünkü lokasyon.

böyle yaşayan çooook insan var. okul-iş-beyaz yaka kölelik çemberinden kurtulamayanlara çok garip geliyor nedense.

bence gezip tozmasın. sevdiği ve para kazanabileceği bir iş bulsun. tabii 8-5 hayatı zindan etmesin ama hem para kazanabileceği, hem eğlenebileceği bir uğraş. ne bileiym geziyorsa youtube kanalı açsın. :D ayrıca 3 bin lira geliri varsa onu da yatırım yapsın. direkt mal gibi hepsini harcamasın. harcasın ama harcarsan bu 3 binlik kira gelirini nasıl daha arttırabilirim diye düşünsün. kira vermiyormuş zaten. çalışmasın ama 2 bine geçinip 1000 lirasını köşeye atsın.

Uzgunum, aynisi benim de basima geldi ve 8 ay 26 gun ile kacirdim.

En az 27 yaş deniilmiş. 1991 doğumlular bile tehlikede. Çıkarsa minimum 91 ve öncesi.

91 e çıkar bence. Ama daha ileri gitmez.

91 %95, 92 %50 ihtimal gibi duruyor. 94 imkansız.

peki ya şimdi? ;_;

En son 31 Aralık 1993 doğumlular yararlanabilir.25 yaşını doldurup 26'dan gün alması lazım.Ama yasalaştıktan sonra kesinleşir yine de tam tarih.

Kakam gelince direkt sıçardım. Halen öyleyim.

Böyle bir şey görmedim ama varsa anal bir haz olduğu belli. Freud olsa güzel anlamlar çıkarırdı buradan

anal hazla alakası yok. freud amca sağ olsun bir dönem öyle zannedildi. tamamen kasların kasılmasıyla alakalı. kakası gelince ıkınan çocuğun yüz kaslarında bir kasılma oluyor ve sanki sırıtıyormuş gibi görünüyor.

evet gördüm. yapamıyor olabilir. tuvalete gitmemekte ısrar ediyorsa bir ara bir çocuk doktoruna gösterin. pisliğine yapmıyor da olabilir.

www.youtube.com Sebnem Paker Dinle, cok guzel sarki gercekten.

en iyi şarkımız bence everyway that i can. ben çok seviyorum.

halen dinlediğim şarkı ise klibini izlemek şartıyla: www.youtube.com

youtu.be Baska ulkeden hala dinledigim bu var, yeni zaten. Editleyemedim onceki cevabi.

Şebnem Paker'i halen dinlerim.
Hatta kabul etse evlenirim kendisiyle.

Dinle, Every way that I can, We could be the same, I wanna wake you up.

Yabancılardan you're my number one, work your magic.

tavuk calma listemde, guzel gidakliyor bence:)

youtu.be

Athena - For Real

açık ara şebnem paker-dinle. bir de bonus olarak mvö-deli ve athena-for real.

Manga, deli, can bonomo listemde

sebnem paker - dinle (1997) hala cok severek dinliyorum. play listimde mevcut
bir de almanya lena satellite bunu da cok severim youtu.be

bizimkilerden dinle, for real ve deli diğerlerinden de lane moje, lejla, dancing lasha tumbai, time arada dinlediklerim.

MFÖ - Sufi ama Eurovision’da çaldıkları hali değil, Best Of albümlerindeki hali.

Ben de hala Lane Moje, Dancing Lasha Tumbai dinliyorum :) Bir de epic sax guy’ın çıkmasına vesile olan Runaway’i de çok severim. 2010 Eurovision toplamda en sevdiğim şarkıları olan Eurovision.

Edit: Tabii ki meyal + 1
Gözlerinin Hapsindeyim Spotify’ımda ekli. Hemen her gün dinliyorum. Nasıl aklıma glmedi!

Şebnem paker- dinle'yi hala dinlerim. O yüzden sanırım en sevdiğim eurovision şarkısı budur diyebilirim ama eurovision şovu olarak every way that i can'in coşkusu, görkemi başkaydı.

Deli konusunda kesinlikle haklısın. Mor ve ötesi'ni sırf bu yüzden çok takdir ederim. "Kişilikli" kelimesi bence de deli için çok doğru bir tanım. Hani köy herhangi bir mor ve ötesi albümüne, sırıtmaz. Kendilerinden ödün vermediler yarışma için.

Manga ve athena

City Lights

Çok başka şarkılar ya hepsi. Can Bonomo'nun şarkısıyla Mor ve Ötesi'ninkini karşılaştıramıyorum mesela.

Can Bonomo dicem ama. Eğelenceli şarkıydı baya.

en eyisi şebnem paker, em kötüsü rimi rimi ley adlı facia..

manga

yukarıdakilere ek:
1996 şebnem paker-beşinci mevsim
1978 nilüfer-sevince
1986 klips ve onlar-halley

ve tabii ki unutursak kalbimiz kurusun:

1980 ajda-petrol. hiciv var, müzikalite var... sıralamalarından bağımsız olarak sevdiğim şarkılar.

yabancı çok ama bosnanın lejla'sı, norveç'in nocturne'ü efendime söylim almanların dschingis khan'ı, israil'in aba ni bi'si, fransızların poupee de cire ve tu te reconnaitra'sı, italyanların volare'si görece eski zamanlardan sayılabilecekler.

şebnem paker - dinle +1

ama mfö - diday diday day'ı da listeye eklemiş olayım
youtu.be

rimi rimi ley

www.youtube.com

eurovision'u hala her sene heyecanla bekleyip tüm şarkıları yarışma öncesi dinleyip, yarışmada da gözünü kırpmadan izleyen biri olarak pek çok dinlediğim şarkı var eurovision'dan. 2004'ten beri hatırlayarak izliyorum yarışmayı, 2012'den beri de ciddi takip ediyorum ve bu aralıkta her sene ortalama 10 şarkı falan var eurovision playlistimde(normal playlistime eklemiyorum ama genelde, bu tarz spesifik şeyleri ayrı playlistte tutmayı seviyorum.) Bunun dışında birkaç eski şarkı da var sevdiğim, 1973 birincisi tu te reconnaitras bence eski eurivison'un en güzel şarkısı. 1995 norveç nocturne de var şu an aklıma gelenlerden.

Bizim katıldığımız en sevdiğim şarkı muhtemelen 2010 Manga. Ama 2004 Athena'yı da çok sevmiştim. 1997 Şebnem Paker de güzel ama çok "Türk işi" bir şarkı. Eurovision'un belli standardı var ve başarılarımız da bu standardı yakalamaya başladıktan sonra geldi. Dinle'nin derece yaptığını biliyorum evet zaten şarkı da güzel baya ona lafım yok. Sadece eurovision ruhuna çok uygun değil.

Deli ile ilgili yorumum ise şarkı güzel ama burada övdüğünüz "Mor ve Ötesi çizgisini bozmadı, normal bir albümüne koyabilecekleri bir şarkı hazırladılar." durumu aslında muhtemelen ileride çıkaracakları albüm için hazırladıkları şarkılardan birini belki biraz düzenleyerek eurovision'a sokmalarıyla ilgili. Yani iyi yaptılar kötü yaptılar demiyorum ama Eurovision için hazırlanan bir şarkı olmadığı çok belli.

şebnem paker - dinle +1

Semiha Yankı - Seninle Bir Dakika,
Şebnem Paker - Dinle,
Kayahan - Gözlerinin Hapsindeyim

deli en favorim benim de. every way that i can de ikinci favorim.

menteşeli ise 50-75 tl'den fazlası kazık.

körüklü (katlanır) ise, ucuz.

63x126 kismini bilemiyorum simdi de standard, klasik, evlerin %99unda olan penceremiz icin 3-4 hafta once yaptirdim.

4 farkli camci 60-125 arasi fiyat verdi pencere basina. Kedim icin, yirtilmayacak turde dayanikli telden yaptirmak istedigimi soyledigimde fiyat 100-150 araligina cikti.

Normal kasaya takılan sineklik benim dediğim.

3 sene önce 90 tl fiyat vermişlerdi bana.

Ben de metresi 14 liradan metal sineklik aldım, kediler tırnaklarını takıp yırtmasınlar diye.
Teli pencereye uygun ölçüde kesip vidayla tutturdum.
Evet pimapenin ağzına zıçtım biraz ama, ticaret ahlakından habersiz şerefsizlere de kıçı kırık bi tel için 100 lira vermek içime otururdu.

Çerçevesi, sinekliği, montajı, keşifi... Ben 4 sene önce 30 TL’ye yaptırdım. 75-80 TL maksimum olmalı bence.

yerine gore 3-4 kat daha fazla para vermek gerekecek eksisi o ama zaten biliyorsundur. mobilya fiyatinda üst sınır yok gibi bir sey.

istanbul'da modoko mobilyacilar sitesinde bunlari yapip satanlar var.

kendi evinde değil de kiracıysan hiç girişme o işlere.

KOLEKSIYON'a bak. tuzludur ama masif mobilya satarlar, evdeki masa ve sandalyeler 30 sene once alindi, sikinti yok. koltuklarin 15 senede bir yuzunu degistir devam et. ilk etapta iyi para verirsin ama coluguna cocuguna miras birakirsin.

masif mobilya iyi sarilirsa tasinirken bir bok olmaz. mdf urunler (ikea tarzi) dokulur evet, ne kadar sararsan sar sagi solu oynar, baglanti yerleri esner ve kirilir.

Yerleşik düzene geçmeden alırsan taşınırken dökülür o mobilyalar

30 sene dayanacak olmasi da dogru ama 30 sene sonra bugunun mobilyasi bildigin dede evi oluyor onu da hesaba katmak lazim. zamana meydan okuyacak, eskidikce guzellesecek ve demode olmayacak mobilya bulmak zor. 30 yillik mobilyayla doseli ama 80ler dizisinin seti gibi bir hava vermeyen bir ev gormedim mesela.

tasinirken de hakiki tuzcuoglu muadili sirketlere normal fiyatin 3-4 katini vermedikce her turlu ufak tefek zarar goruyor. iyi sarmak lazim ok ama saran sen degilsin sonucta, bugun tasinirken 1500 lira verdigin nakliyecinin ozeni ile 5500 lira verdigin nakliyecinin ozeni farkli oluyor.

4.bp.blogspot.com

otuz sene öncenin mobilyası karikatürde :)
ankara'da isen sitelerde mobilyacılar var. istediğini ve fazlasını orada bulabilirsin.

ikeanın da masif mobilyaları oluyor verdiğin paraya göre.

sekiz sene önce oturma grubunu tepe mobilyadan almıştık. en ufak bir deforme durumu yok. muazzam dayanıklı çıktılar.

koltuk grubu buna benziyor
www.tepehome.com.tr
berjerler de bunun derisi
www.tepehome.com.tr

yemek odasını da bedesten adından bir mağazadan almıştık, modoko'da.
yemek odası da bu. sadece sandalyeleri böyle deri değil daha klasik ahşap-kumaş bir model.
www.bedestencountry.com

hepsi muazzam sağlam, en ufak yamuk yaşamadık. tavsiye ederim.

edit: evde ikea ürünler de var. evet kullanışlı ama asla bu kalitede değiller.

ikea'da masif mobilyalar var, onlara bakabilirsiniz. tepe home da masif ağaçtan mobilya yapıyor. sedir mobilya diye bir siteler firması yapıyor.

ama menteşe aynı menteşe, ona yapacak fazla bir şey yok.

masif ahsapa tasinirken bir sey olmaz.

crate and barrel'i siddetle tavsiye ederim. Biraz pahali ama.

www.crateandbarrel.com.tr

Ikea'daki masif ahsap mobilyalar cam agaci genelde. Fiyatlari onun icin uygun. Yani fiyatlar agactan agaca degisir.

selçuk üniversitesi'nde leh kızlar gördüm.

Ben üni yıllarında erasmus kulüplerinde esn işlerinde falan aktifken elazığ'da baya aktif bi esn grubu vardı.

ist ank izmir'de bile avrupalı erasmus kalmadı neredeyse. anadolu'da varsa google görsellerden 2 fotoya aldanıp gelmişlerdir. 2 aya geri dönerler.

Hakkari'ye giden isveçlilerin olduğunu duymuştum.

çanakkalede çokk öğrenci görmüştüm.
en garibime giden sakarya üniversitesinde tanıştıklarımdı, sakaryayı çok sevdiklerini söylemişlerdi.
zaten turist gibi geziyorlar.

Çukurova Üniversitesi'nde Polonyalılar vardı bir zamanlar. Sene 2009 falan.

Batıp böbreklerini sattılar

@pseudologia fantastica

daha fazla ekran kartı olanların tekelinden kastettiğin ekran kartı sayısı kaç?

mesela bizim arka binada -binalar çok yakın- hizamızdaki balkonda herifin biri bir rig kurmuş 20-25 tane falan var ekran kartı.

senin bahsettiğin sayı ve parasal karşılığı tahminen ne kadar?

@makbur onlarca metrekare alanda yuzlerce calisana ve binlerce rig’e sahip firmalar var. En bilinenlerden biri bitmain

www.kriptom.com

Mining ile ilgili soruya ayrintili cevap verebilecek kadar bilgi sahibi olmamakla birlikte bildigim kadariyla bu dibe vurmus hali bile maliyetinden (1 btc icin) 1000 kusur dolar yuksek. Gecinilebilir yani.

Sadece Bitcoin kazdığını varsayarsak yanlış bir zamanda kurmuş. Birincisi, o süreçten sonra fiyat %70 çakıldı, ikincisi dünyada hash gücü yaklaşık 3 katına çıktı, zorluk düzeyi de buna paralel yaklaşık 3 katına çıktı. Bu da cihaz başına üretimi felaket seviyede aşağı çekti.

Hangi cihazları kullanıyor ve elinde kaç tane var bilemiyorum ancak Antminer S9 13 TH/s güce sahip. Bu da ayda 30-40 $ civarı net kar bırakır (şu anki zorluk düzeyi ve fiyatı baz alıp yaklaşık olarak hesapladım.)

Hadi elinde en fazla 10 tane cihaz var desek, ki o kadar olduğunu düşünmüyorum, en iyi ihtimalle 300-400 $ arası kazanıyorlardır. Soğutma masrafını hariç tutuyorum, onu da düşmen lazım.

Bireysel olarak BTC madenciliği yapılabilir olmaktan çıktı. Bu işler artık Çin'de, İzlanda'da, ABD'de (özellikle Atlanta) ve son zamanlarda Kanada'da yoğun bir şekilde büyük tesislerde yapılıyor. Tesis diyince aklınıza sadece cihazların olduğu alan gelmesin; güç kaynakları, soğutma sistemleri, yangına karşı çeşitli cihazlar vb. birçok detayı olan baya fabrika gibi devasa ortamlar.

Bu arada BTC madenciliği ASIC miner cihazlarla yapılır, ekran kartlarıyla farklı algoritmalara sahip coin'lerin madenciliği yapılabiliyor.

simdi ne mine ettigine ve nerede mine ettigine bagli. eger btc yada eth mine ediyorsa bitcoin 6 ayda kendini amorti etmez, eth sanirsam 7-8ay idi enson amorti suresi. tabi bunda en onemli etken elektrik fiyati. turkiye bu acidan iyi cunku turkiyede elektrik fiyati baya ucuz. yaklasik $0.07-0.08/kwh civarinda olmasi lazim. tabi rig'leri ve ASIC'leri kaca aldigi da onemli.

6 ayda çıkarmış olacağını hiç sanmıyorum, arkadaşım 5-6 tane 1080ti - 1070 karışık ekran kartıyla günde 20-30 dolar getiriyor diyordu yıl başında. Şimdi baya düşmüş olması lazım (altcoinlerin fiyatı düştü o ayrı, bir de zorluğu git gide artıyor) Zaten çoğu kişi ether-bitcoin falan değil vertcoin vb. diğer altcoinleri kazıyor.

Şu an roi (return of investment) 18 ay falan diyorlardı en son. 6 ayda kendini amorti etmesi pek makul gelmedi bana.

aktif mining yapıyorum şu an S9 13 th 18 tl yani 4,5 dolar basıyor
bir s9 1450w elekrtik çeker buda 14 tl günlük elektirik harcaması demek
yani 18 basıyor 14 elektriğe giriyor kaliyor sana 4 tl cihazları bu hafta sonu kapatıp mining işini bitireceğiz

etheriumda zorluk seviyesinde güncelleme oldu yaklaşık 114 adet ekran karti ile 1 günde 5.6 eth ayda 2700$ basıyoruz fakat ilk aldığımız kartlar çok pahaliydi sonra aldığımız 40 adet karti 320 $ aldık yani sonuç olarak amortisman süresi çok fazla bir 12 lik rig 1090w elektrik çeker 11 liralık elektik yakar genede amorti etmesi çok uzun sürecek elden çıkarmayı düşünüyorum deymez uğraşmaya

rakamlar gerçek verilerdir

@lethe; @crucio

asic cihazlar tr'de de alınabiliyor mu? tr'de kuran var mı? geçen biri gümrükten geçirememişti haberlerde vardı.

İnternette örneğin n11.com, sahibinden.com gibi sitelerde satılıyor. Anladığım kadarıyla ithal edebilen firmalar/kişiler buralarda satıyor. Forumlarda 2. el satanlar da oluyor. Benim bildiğim bu kadar, aktif madencilik yapan arkadaşlar daha iyi bilir.

Yabancı diller kısmına ingilizce: konuşma ileri yazma ileri vs gibi belirtip en sonda parantez içinde yds: x diye belirtirdim ben olsam.

Ben akademi haricinde hiçbbir geçerliliği olmamasından dolayı eklemezdim.

Eklenir. ingilizce seviyeniz nasil CV'niz de x level yazmişsiniz girdiĝiniz sinavlar var mi diye sorarlar. Yabanci diller kismina yazabilirsin hatta skills kismi da olur.

@necron'un belirttiği gibi ekledim.

İngilizce - Upper Intermediate yazmaktan iyidir bence.

Seviye tespit sınavı değil neticede, uluslararası geçerliliği olmasa da yurt içinde bilinirliği olan bir dil sınavı.

cvyi inceleyecek kisiye gore degisir. kimisi önemser, kimisi hiç takmaz, hatta komik bile bulur.

ben olsam toefl ve ielts ararim.
yds sadece "reading"ten ibaret cunku.
is hayatinda speaking var, listening var, writing var.

95 ve üstüyse ekle

Uygulama izni vermen gerekiyor. Dm gonderme, takip etme vs gibi izinlere sahip oluyorlar.

Sifreyi ele gecirseler degistiriler bilgilerini komple yar etmezler sana.

Xss açığı ile cookieleri çalıyor olabilirler. Eskiden bu şekilde hotmail hackliyorduk.

Tıklayınca senin cookieler ona geçiyor ve bir program aracılığı ile şifre olmadan hesabına giriyor.

Turizm'de devam edeceksen boğaziçi turizm iyidir, iş bulman garanti gibi bişey. İktisat iş açısından çok daha kötü, ekonomi de öyle.

Turizm sektöründe kalifiye eleman açığı çok var, boğaziçinden mezun olup kalburüstü zincir bir otelde başlarsın, sonrası önün zaten çok açık.

Tatili olmayan, gece-gunduz kavrami bile olmayan(ilk baslarda) bir meslegi yapabilirim diyorsan turizmde sikinti yok. Ben beyaz yakali olmak istiyorsan hacettepe iktisat vb. daha uygun bence.

@tosunpasa valla hiçbirini istemiyorum ama birini de yazmam lazım. hepsi öyle ya da boyle aynı bokun laciverti gibi geliyor bana. bari boğaziçi'nde okumuş olalım. ama yüksekokul statüsünde olması sorun olur mu bilmiyorum ya da bir eksi.

bahcesehir ekonomi diyorum

Boğaziçi Yönetim bilişim süper kanka tavsiye ederim.

Alakasız olacak ama üniversite seçme bölüm seç. Her bölümden mezun sayısı git gide arttı daha da artacak. Puanın boğaziçi dışında daha iyi bölümleri tutuyorsa onları tercih et.

"mesela türkiye'de zenginlik ne derseniz güzel bir araba ve ev derler. iphone derler."
"Türkiye'de 7-8-10 bin lira kazanan insan abd'de asgari üretlinin yaşadığı hayatı yaşıyor."

kardeş sen nerede yaşıyosun? bu söylediklerinin ikisi de yanlış. TR'de 10 bin kazanmak zenginlik değildir ama rahat bir hayat yaşayabilirsin bugünkü enflasyon ile sabit olacağı düşünülürse.

diğer taraftan zenginlik böyle bir şey değil. 1 milyon tl değerinde evi olan adam zengin mi yani? sanmıyorum.

tabii zenginlik değil biliyorum. düzeltcektim uzun diye soru üşendim :D ama demek istediğim şu. türkiye'de birçok insanın en büyük hedefi bir ev ve araba. gördüğüm kadarıyla bunların birçoğu yurtdışında daha kolay ulaşılır şeyler. birçok insana şu kadar paran olsa ne yaparsın desen bmw alırım der. merak ediyorum abd'de mesela ayda 3k kazanan insanla 10-20k kazanan insan arasındaki fark ne? yoksa 1 milyon dolar kazanan insan zaten heryerde zengindir ve kafasına göre yaşar. arada ciddi fark vardır.

vallahi ben yurtdisinda zengin gibi yasiyorum. her gun steak yesem butceme zarar gelmez. siradan da bir is yapiyorum.
oyle maalesef. satin alma gucleri arasinda cok var. vergiler de cok yuksek turkiye'de. turkiye'de luks olan bir cok urun, gelismis ulkelerde normal.
yani converse'i amerikada fakir zenciler giyiyor geyigi yalan degil.

Ev sahipligi ile zenginligi oranlayacaksak Avrupa icin en zengin ulke romanya, en fakiri de Isvicre

www.statista.com

amerikada çok büyük şehirler dışında 1000-2000 dolar vererek, bahçeli otoparklı müstakil evde oturabilirsiniz. türkiyede 1000-2000 tl ile en iyi ihtimalle 3+1 apartman dairesinde oturursunuz.

amerikada 3000-6000 dolar arasına orta halli araba alırsınız, amerikada aldığınız o orta halli araba türkiyede minimum 50 bin tl dir.

daha da söyleyeceğim bir şey yok hakim bey.

İşe yarar bir mesleğin yoksa aynı hayatı yaşarsın. Kalp cerrahı, beyin cerrahı falansan git bence. Diğer türlü garsonluk yaparak erkenden ölür gidersin.

Bu arada 350 bin dolara türkiyede de öyle bir ev alınır.

Yurt dışından kasıt Batı Avrupa veya ABD/Kanada mı? Öyle olsa bile, bu ülkelerdeki orta sınıflar arasında da dağlar kadar fark var.

Türkiye'de herkesin iyi kötü evi, arabası ve hava attığı bir telefonu var. Ama bankaya da ömür boyu kredi borcu var.

Bence karşılaştırmalarınız çok sağlıklı değil. Gideceğiniz yeri belirleyip, oranın şartlarını araştırın.

Sorunuza cevap: Tanıdıklarımdan çok zengin diyebileceğim bir kişi var, bir mimar. Onun da şarap mahzeni var, sürekli kutlamalar düzenliyor, lüksü bayağı seviyor, ayakkabı yaptırmaya başka ülkeye gidiyor. Ortalama insan yaşamından farklı bayağı yaşam standartı.

Alım gücü yüksek olduğu için tabii ki, Türkiye'dekinden birkaç tık önde orta sınıfın yaşam şartları. Ama parayı bulan genelde gidip ev almıyor ya da direkt arabasını değiştirmiyor.

abi bu ne sen hayatini maddiyata gore kurmusun..

bence insanlarin zenginlik yorumuna degil kendi zenginlik yorumuna bak

mesela bence kira+tabanvay, tek derdi sokaktaki ampulunun patlamasi olan ulkede yasamak bu 10.dunya ulkesinde yasayip ev+araba sahibi olmaktan cok daha iyi

insan gibi yasamak zenginlik artik

seyahat ediyorlar, koleksiyoncu oluyorlar, torun veya çocuk yetiştiriyorlar, derneklere bağış yapıyorlar yine seyahat ediyorlar.

yani zenginlik demeyim ama orta sınıflık. türkiye'de orta sınıf olabilmek için bile çok çalışmanız gerekiyor. mesela türkiye'de 15k kazanan bir doktorun alım gücü amerika'da 2k kazanın insanın alım gücüne eşit birçok alanda. bu ülke hayallerimizi bile kısıtladığı için bu ülkede kurduğum tüm hayallere amerika'da 2-3k lık kazançla ulaşabiliyorum. :D o yüzden devrelerim yandı 20k kazansam ne yapardım diye. çünkü bu ülkede bmw 520 zenginlik göstergesi. ama esasında 40-50 bin dolarlık araba.

amerikada iyi bir yaşam için yıllık en az 80-90 bin kazanmak lazım.
Karmasik vergi sistemi, fakire bakmayan saglik sistemi, hapise girmenin cok kolay olmasi, ayrica evler hic de oyle ucuz degil. zillow’daki ucuz evler ya sehrin cok disinda, ya da maintenance’i zor evler.

yani amerikada araba elektronik ucuz ama kalifiye biri degilsen hayat hic de kolay degil.

kuzey amerika icin:

1 - zenginlik gostergesi sik ve pahali yerlere tatile gitmek, pahali hobiler (gun asiri golf oynamak, birkac tane klasik araba sahibi olabilmek) gibi seyler. adamlar ev/araba olayini asali cok olmus. 5 serisine sifirini almasa bile orta direk rahatlikla binebiliyor zira arabalarin degerin ilk 3 sene icinde %40-50 duser.

2 - maaslar sektore gore degisir tabii, yazilimcilar genel olarak iyi kazaniyor gordugum kadariyla, 100k kolay ulasilabilcek bir rakam, benim tanidigim amerika/kanada arasi mekik dokuyan bir yazilimci arkadas 250k civari yapiyor gibi senede, belki daha fazla. 100k diplomali bir adam icin asilmasi zor bir rakam degil. doktor/avukat kismi cok daha fazla kazanir, senede 500k ustu yapan bircok doktor taniyorum.

parasiz sekilde dunyayi gezmek icin. ultra duzeyde sosyal yetenek olmalidir. kolayca guvenilir iletisim kurma sempatiklik bulunan ortama uyum saglama gibi

Gideceğin yerlerin dilini kültürünü bilmen gerekir. seljax'ın dediği gibi sosyal yetenek şart.

Ayrıca bu bir moda. Tüm dünyada gezginlik modası var. Her moda gibi bu da bitecek. Geleceğini buna göre şekillendirmemeni öneririm.

Bir öneri daha instagramda her gördüğüne çok inanma..uzun vadede ciddi sorunlar yaşarsın

Gezgin bir eleman vardı. Avrupa'dan vize alamadığı için vizesiz tüm ıvır zıvır ülkeleri gezmişti başlangıçta. Sonradan Avrupa'ya da adım atmaya başlamıştı galiba.

Vize almak problem degil. Pasaportunuz sizin ozgecmisiniz oluyor. Pasaporttaki giris cikislar arttikca bir nevi kredi notunuz yukseliyor ve rahat vize aliyorsunuz. Onemli olan elinizde pra ya da is varken referans vizeler olan schengen,abd veya ingiltere vizelerini almis olmak. Kalan ulkeler vize istese dahi bu vizeleri gorup kolayca vize veriyorlar.

Dunyayi parasiz gezmek diye bir sey yok. Bir zamanlar ben de bu sekilde romantik dusunuyordum. Gordugunuz ya da takip ettiginiz insanlarin size yansittigi bu olabilir ama gercekte olan modern dilencilik. (Buna sponsorla gezenler ya da gezgine yardim edin diye yazi yazip dilenenler de dahil) Sonuc olarak bir sey uretmeyip sadece tuketen insanlar. Yok illa gezecem diyorsaniz gunu kurtarmalik yapabileceginiz en kolay is hostellerde konaklama karsiliginda calismak. Internet uzerinde yapabileceginiz bir mesleginiz yoksa her turlu is hamallik. Ayrica gezmek rutine bindiginde o da eskisi kadar keyif vermeyecektir. Ac kalip guzel bir uyku cekemediginiz gunlerde isterseniz dunyanin en guzel manzarasina uyanin yine size keyif vermez.

70 civarinda ulkenin altini ustune getirdim. Su an gordugum hic bir yer bulundugum hic bir ulke beni heyecanlandirmiyor.. Insani bunaltan sey rutin hayat. Gezmek de rutin bir hale gelirse ayni problem ortaya cikiyor o yuzden sizi bunaltan sey neyse onu dogru tespit edin. Iki gununuz bir olmasin.

Erkek gözüyle ikinci diyorum (ince topuklu olan).

1. si.

E.

ikinci.

erkek

@koşun o zaman günlük hayatta özendiğin günlerde giymelik topuklu ayakkabı bul bana

İnce topuklu stiletto al ama daha uzun topuklu olsun önden parmakların başladığı kısım küçük görünsün burnu hafif sivri olsun. www.google.com.tr Şöyle. Ama tabanı kırmızı olmasın.

@denef iyi diyosun hoş diyosun da bu ayakkabı günlük hayatta giyilir mi? Ayağım sakat kalmasın yazık. Bence de en güzeli düz stiletto ama yaşamla bağdaşmıyo

En temizi nine west, hotiç, zara ya bakmak. Buralarda her türlü güzel topuklu, stiletto var.

@koşun :(
@eazy şu an almıcam zaten de genel olarak soruyorum hangi tarz daha güzel ince kısa topuk mu kalın uzun topuk mu şeklinde