Ben 3 yıl önce oldum bu ameliyatı evet ilk 3-4 gün inanılmaz bir ağrı oluyor. Sanki gözüne kum atılmış gibi bir his oluşuyor. Ama sonrası gerçekten çok güzel. 3 yıl boyunca gerek telefonu gerek bilgisayarı fazla kullanmama rağmen çok şükür hiç bir sıkıntı yaşamadım. Şimdi de iyi ki yaptırmışım diyorum. Sonrasını düşündüğünde o ilk günler yaşadığın acıyı neredeyse hiç hatırlamayacaksın.

yöntem eski tamam da yöntem eski diye eski teknoloji aletlerle yapılmıyor yani, gelişme yine var...

3 yıl oluyor lasik yaptıralı ve 3-4 gün bu sürenin içinde hiç... kesinlikle sonrasında sağladığı görüş kalitesine değer yani. lasik olamayacak olsam da olurdum prk ile yani. 5.50 5.75di benim de o risk vardı yani... kalınlık yetti ama... o geçici ağrı dışında eksi bir yanı yok hatta flep olmaması avantaj bile. yani ameliyattan 5 gün sonraki sonuca bakarsan lasikten iyi bile denebilir sanırım ağrı da geçince.

yas 22, bir adet baya üst düzey, bir adet de oldukca taninmis göz hastanesi sahibi doktorum oldu. 2. doktor, kesip bicerdi, günde düzinelerce ameliyata girmisligi var, ama bana sürekli, yok olma diyordu. yeni teknolojiler cikiyor, cogu uzun vadeli denenmemis. su an yapay lens yerlestirilen bir yöntem var, direkt önermem dedi.

ek olarak 22 yasindayim, sana en az bes sene var dedi.

senin numaralari birkac defa katlarim. lens rahatsiz ediyorsa gözlük niye düsünmüyorsun?

hocam bunlari, yani olasi komplikasyonlarini, hangi ameliyatin sizin icin daha Uygun oldugunu vs. sizin bilmeniz imkansiz. iyi bir goz doktoru bulup ona guvenin derim.

Evet.

mesela neler?

çok güzel sedeflerim var benim :)

"We are the cursed ones." diye de ekleyeyim.

Annemde boyun duzlesmesi var. Ne geciyor ne de duzgun yasatiyor.

romatolojik ve nörolojik hastalıklar var. konjenital defektler var

Bazı insanlara hastalık değil de adeta - ders - niteliginde gerekli bu hastaliklar. bu yönüyle kimilerine ibret olurlar.

Bazılarini da manevi açıdan imtihan edicidir bu hastaliklar.

kimse psikolojik rahatsızlıklardan bahsetmemiş. bunlar da zor.

alerjiler dahil edebilir

Zorundayız.

tedavisi bulunana kadar evet.

bugün tedavisi olmayan birçok hastalığın tedavi edilebilir hale gelmesi çok uzun sürmez diye düşünüyorum.

www.ted.com

(bkz: crispr)

Benim de dizimde iki tane doğuştan problem var. Biri sadece ameliyatla geçerken diğer sorun ameliyat olmama izin vermiyor. Ağrı kesiciler de geçirmiyor. Pilatesle yogayla idare etmeye çalışıyorum işte

Hiv

Evet. Tıpta tam şifayla sonuçlanan hastalıklar enfeksiyonlar dışında az zaten. Sadece kontrol altına alıyorsun.

bazı hastalıkların tedavisi tıpta yok. yani teşhis koyuluyor ve prosedürde tedavisi yok.

bazen tedavinin olmamasının asıl nedeni teşhisin koyulamıyor olması. bu gibi durumlarda ise alternatif tıp ve metafizik, spiritüel alana yöneliyor insanlar. buralardan tedavi bulduğunu iddia eden insanlar var. bu insanların bazılarının gerçekten iyileştiğine ben inanıyorum.

tıp çözüm bulamadığı bir konuda metafiziğe veya alternatif tıbba neden laf atar, bunlar saçmalık der anlamıyorum. senin sınırların geride kalmış, bir şey söyleyemiyorsun, çözüm sunamıyorsun bari sesini çıkarma çünkü buna hakkın yok.

romatolojik hastalıklar.

maalesef, özellikle otoimmün hastalıklar hep birbiriyle baglantılı ama çare yok henüz. ornegin bende hashimoto tiroiditi, vitiligo, seboreik dermatit var. vitiligo mesela hashimato'dan dolayı oluyormus. bence hepsi baglantılı, ya genetik bi bozukluk ya bi varyasyon; ama drogba bile çare degil henüz.

Tedavisi var diyen çıkacaktır ama migren. İnsanı öldürmüyorda güldürmüyorda. Hayat kaliteni ciddi alt üst ediyor özellikle şiddetli ataklarda.

Evet zorundayız, 2001 yılında teşhis kondu ve hala çekiyorum.

cerrahi mudahaleler ve enfeksiyonlar harici tipta tedavisi olan hastalik neredeyse yok +1.

demir eksikligi olabilir.

Tesekkurler fayfim:)

dövme yaptır. parasetamol verme diye

Benim de alerjim var, hiç aklıma gelmemişti böyle bir şey. Antibiyotiğe de alerjim var. Bunları içince ölmüyorum ama her yerim kıpkırmızı olup şişiyor, kaşınıyor, bir iki gün sonra derilerim soyuluyor. Herhalde oradan anlarlar:p

Alerjik durumlarını tanımlayan bileklikler takanlar var mesela.

İlk yardım eğitiminde bilinci kapalı olan hastaya ilaç verilmez diye öğrettiler.
İlk yardımcı hiç bir durumda ilaç vermiyor zaten.

Sağlıkçı arkadaşlar daha net fikir verebilir.

Mantık hatası var soruda.

Bilinci kapalı hastaya neden ilaç verilsin.

İlkyardım eğitiminde öğrettiler +1

parasetamol agri kesici ilac. bilinci kapali hastanin agrisi da olmayacagindan parasetamol vermek sacma.

ilaç vermezler +1
verseler bile alerjin olursa ona da müdahale ederler acildesin sonuçta. ölmek mi iyi alerjik reaksiyon mu?

ilk yardımdan değil, acilden bahsediyorum.

benim alerjim öyle kaşıntı falan yapan cinsten değil, tansiyonum düşüyor, ölecek seviyeye geliyorum.

aslında bilincin açık olsa bile ne verdiklerini sorgulayamayacak durumda olabilirsin. en iyisi alerjinin olduğu maddeleri post-it gibi bir kağıda yazıp tc kimliğine yapıştırmak. çünkü mutlaka kimliğine bakarlar.

Bi de sanırım sigarayı çok ictigim için agzim kuruyor. Onun da etkisi olabilir bu kadar çok su içmemde.

Kan şekerinizi ölçtürün bence, ufak ihtimal ama garanti olur, zararı varsa da bilmiyorum hekimler cevap verir herhalde.

İdrarın su gibi renksiz olacak seviyeye kadar su tüketimin olmalı, fazlası bir noktadan sonra elektrolit kaybından dolayı sağlıksız. Terleme miktarına bağlı biraz da.

Kan şekeri yüksektir mi diyosun? :/ diyabet en korktuğum şey ya. Ailede de var.

zararlı diyolla. 2 - 2,5 lt makul olan.
www.trthaber.com

bence şekerinize baktırın böbrekler iflas etmesin?

nabıyon o kadar ya zararlı tabi en başta böbrekleri çürütürsün, başka zararları da var ama sayamayacağım şimdi.

Olabilir, diyabetin üç belirtisi, çok su içmek, çok sık idrara çıkmak (bu ikisi birbirine bağlı zaten) ve çok yemek yemektir. Ama bu üçü de olsa bile diyabet var diye bir şey yok, aile öyküsü varsa muhakkak baktırın.

Çok yemek yeme, çabuk acıkmak gibi durumlarım yok. Çabuk acıkmak durumu vardi aslında ama şekeri kesince bitti o da. Uç saat önce yemek yedim, hala tok hissediyorum. Normalde sofradan kalkar kalkmaz acikmaya baslardim. Ama kan sekerime baktiricam yine de. Bir de böbreklerin aşırı çalışması, elektrolit kaybı gibi şeyler de kafama takıldı. Ben bi muayene olayım komple.

olm ben de günde 5 litreye yakın su içiyorum, zararlı olduğunu şu an öğrendim. değildir ya bence zararlı, su sağlık çünkü sonuçta. su içmenin sağlık olduğunu diyin.

bu kadarına vücut ihtiyaç duyuyor ve susuzluk hissediyorsanız da kendiniz zorlayarak yapıyorsanız da biraz fazla. şeker ve böbreklerinizi kontrol ettirmenizde fayda var.

Ne bileyim, her şeyin fazlası zarar derler. Ben de halimden gayet memnunum aslında ama yine de bi sorayim dedim. Onun dışında su hayattır tabii, sayesinde beş yaş genc gosteriyorum, metabolizma saat gibi işliyor.

zararlı diyenlere bakma, zararlı değil.

ancak ve ancak bu sık su içme sebebiniz diyabet/şeker olabilir. yani bu bir belirti. gidip kontrol ettirmekte fayda var. diyabet yoksa da güzel bir şey, tertemiz böbreklerin olur işte.

ben de 2.5-3 litre içiyorum sık sık tuvalete gitme dışında hiçbir zararı yok.

nasil iciyorsunuz aga onu anlamiyorum, sabah kalkinca bir bardak, yatmadan bir bardak vs seklinde mi yoksa yaninizda devamli sise mi var?

Yanimda surekli 1.5 ltlik siseyle su taşıyorum. Bitince gidip alıyorum. Yarım litrelik su almam, bi dikişte bitiyor. Evdeyken yakınlarımda surekli su olur bi suru mataram, pipetli bardağım vs var. Doldurup doldurup iciyorum. Aga.

öncelikle, "zararlı diyenlere bakma, zararlı değil" diyen arkadaşa gelsin: www.youtube.com

sonra şuna göz atmakta fayda var: (bkz: su zehirlenmesi)
3-4saatte içilen 5-6litre su bir insanı öldürmeye yeter

ama sizde muhtemelen diyabet gibi başka bir problem var.
hemde aile var diyorsunuz. tv de kamu spotlarında bile çok su içiyorsanız, sık tuvalete gidiyorsanız diyabet riskini var doktora görünün diye bas bas bağırıyor. buna rağmen doktora gitmek yerine "duyuruya yazayım da birisi problemin yok desin bende içmeye devam edeyim" nasıl bir rahatlıktır

Ayarını vermesen için rahat etmeyecekti, değil mi? Niyet okumada da bir dünya markasiymissin.

ideali 2-2,5 litre. ben 4 litre iciyorum derseniz bir zarari olmaz ama Sekere bi baktirmak gerekir +1. bir de ne Kadar su ictiginizden bagimsiz, cok az su bile icseniz Boyle surekli sik ve bol idrara cikma varsa ona da bi bakmak gerekir. iki uc gun az su icin, yine de Boyle Saat basi tuvalete cikarsaniz dahiliyeye gorunun derim.

Kuru soganın yarısını rendele bir tatlı kasıgı balla karıstır ve yut yakıyor başta ama ciddi manada kesiyor öksürüğü.

soğanı mı yutuyoruz? :O

Bu turp bal ikilisi is goruyor,mumkunse iyi balla yapmak lazim.

Birde bizde gunluk otu kullanilir.dumanini pamuga emdirip goguse sararlar,ozellikle cocuklarda cok is gorur,bir oku dilersen nete vardir.

Turp bal diyede yazarsan vodeolari nasil yapildiginin,evde varsa koy hemen suzulmuyor cunku sabah bulur olmasi.

Bir bardak sicak sute bir tatli kasigi karabiber ekleyip karistirin. Sonra fondip.

sirke içmek iyi geliyor yarım saatte bir 1 yemek kaşığı içmeye çalış.

Mekke gülünün kurusunu direkt yutmak gibi fantastik bir çözüm vardı. Bir de Sinecod var tabi.

bugün bi abimiz (az önce) zorla denetti, kendi öksürüğüne iyi gelmiş tadı çok güzel diye zorla yapıp içirdi bize de. cevizin ortasından çıkan yapraklar 3-5 dakika demlenince çay rengini alıyor, hoş ferah bi tadı var. tam bir yumuşatıcı, tam bir immune booster diye anlattı

kodein var mi türkiyede? bayagi etkili oluyor.

eczacının yönlendirmesi, buradaki bilgisiz insanların yönlendirmesinden çok daha mantıklı değil mi kaymak?

maden suyu iç.

yedikleriniz ve yasam tarzinizla ilgili seyler bunlar. karbonhidrati azaltin, biraz gunluk 30-40 dakika hafif egzersiz yapin gececektir.

sakın maden suyu içmeyin, bu durumda çok yanlış bir hareket olur.

simdi cozulmesi gereken bir konu var. gaz mideden mi kaynaklaniyor yoksa bagirsaklardan mi? midedense yaninda eslik eden mide sikayetleri vardir. yanma, agza aci su gelmesi, mide agrisi, gogus agirisi, mide kazinmasi vs vs. yok siskinlik hissi ise mide masum, bagirsaklar s.o.s veriyor.

mide icin rennie veya gaviscon veya nexium tablet onerilebilir. direk gidip eczaneden alin bir sey olmaz. bagirsak icinse meteospasmyl onerebilirim. bunu da direk gidip alabilirsiniz ciddi yan etkisi olmaz. lakin beraberinde kabizlik varsa, oyle bir kac gundur buyuk tuvalete cikmadiysaniz once bi muayeneden gecmeyi tavsiye ederim.

metsil genelde iyi geliyor bana gazım olduğunda.

mide de normal zamanda gaz olması başka bir soruna işaret eder,rahatsız edecek kadar gaz normal zaman olmaz..ne alırsan al ötelemiş olacaksın problemi,hastaneye git iyi bir gastroenterolog la görüş.

onun dışında rezene iç..daha doğalı o...

Vay arkadaş gastroenterologla falan görüşme. Gaz için gideceğin ilk yer aile hekimi. Eğer o yeterli olmazsa dahiliyeye yönlendirir. O da yeterli gelmezse o zaman gastroenterolog görür. Midemde gaz var diye gastroenterologa gidersen mide kanseri olan halan gastroenterologla görüşmek istediğinde 5 ay sonraya randevu verirler.

sırf telefonlara neden cevap vermedin muhabbeti olmasın diye tablet diyorum. mesai saati dışında arayanlara, haftasonu mail atanlara da kafam girsin.

Avantaj ve dezavantajlarını okumadım.

Hayatımda hiç tablet kullanmaya ihtiyacım olmadı. Yer yer kullanışlı olabilir ama akıllı telefona çok bir artısı yok bence. İşlerini yürütmek maksatlı bilgisayarın yerini tutabildiğini de düşünmüyorum.

Elimde halihazırda iPhone 5S veya daha yeni bir telefon varsa tableti tercih ederdim. Aksi halde telefonu.

Büyük ekranlı telefonlar fazlasıyla iş görüyor.Bende note 3 var ve mail - dokuman - film,dizi izleme , nette gezme gibi bütün işlemeri rahatlıkla yapabiliyorum.

En büyük dezavantajı maillere cevap yazma konusunda.Genelde okumak için kullandığım için oda çok önemli olmuyor benim için.

Tableti kap hic dusunme.

Tablet çok daha mantikli. Biz 5 6 ay önce almıştık, alana kadar ben de çok gereksiz buluyordum. Aldıktan sonra nimet olduğuna karar verdim. Ağır da olmadığı için bilgisayar götürmem yerlere atıyorum çantama, götürüyorum tableti. Mis.

Erkek arkadaşıma da tablet verdiler 1 ay önce şirketten, o zamandan beri bilgisayar nerdeyse hiç açılmıyor. Telefonu da ilk girdiğinde vermislerdi; var mı yok mu bilmiyor bile. Kendi kişisel telefonunu kullanmak varken şirket telefonu kullanmak manasız geliyor sanırım.

tablet +1500. her sirket aramasini cevaplamak zorunda olmak cok feci bir zorunluluk. o topa girilmez aga. gerekirse git kendin para ver kendin al Telefonu ama bu cumleyi duyma.

Tablet

Cep telefonu.

Yaptığın işte yükselecek imkanın varsa o aramaları aç dostum bazen en ummadık Zaman bir fırsat çıkıyor

@john daniels, zaman zaman gecenin 1'inde, 2'sinde fırsat için aradıklarını hiç sanmıyorum :)

insanlarin kisiliklerinin din ile bir alakasi olmadigini ne Kadar erken kabullenirseniz o Kadar iyi olur bence. butun dunya ateist de olsa butun dunya musluman da olsa bi bok degismezdi emin olabilirsin.

2 büyük var. Din ve para.
din temelli savaşlar biter sadece.
para temelli savaşlara devam.
açlık bitmez, çünkü para temelli bir problem.
fikir çatışmalarında şuan din temelli bir çözüm olmadığı için yine değişen bir şey olmayacaktır.

Şu an zaten öyle değil mi? İnanmayı söze ingirgemezsen hem bu ülkenin hem dünyanın büyük çoğunluğu inançsız bir yaşam sürüyor. Sıradan insanları bir kenara koyup en üstteki zenginlere bakarsan yine onların da büyük çoğunluğu dinle alakası olmayan insanlar. Birşeyler ters gidiyorsa bunun sorumlusu neredeyse hiçbir etkisi kalmayan din olamaz.

her şey çok güzel olmaz, savaşlar bitmez ama müslümanlık özelinde konuşmak gerekirse insanlar "biz müslümanız gerisi bizi ilgilendirmez" havasından kurtulacağı ve üzerinden sömürülecekleri bir şey olmayacağı için belki daha açık kafalı olurlar, belki eğitime yönelirler, belki hayattan zevk alırlar, belki günde beş vakit düşünecek daha yararlı şeyler bulurlar mesela belki sokağa çıktığımızda hangi köşede tecavüze uğrayacağız diye düşünmeyiz. toplam müslüman sayısı azımsanacak gibi değil, bu insanların okumadan inandıkları kitabı alıp yerine bilim milim koysan ne buluşlar ne ilerlemeler çıkacak, belki dünyanın genel gelişimine katkıları olacak.

bir de şu var, savaşların çıkış sebebi para, ancak o savaşlarda bulunan, hayatlarını riske atan insanlar daha çok dinle giriyorlar içine. savaş kazanılınca askere para gitmiyor sonuçta. ama ölürse şehit oluyor, sorgusuz cennete gideceğine inanıyor mesela. belki desen ki allah yok din yalan yav neden öleyim o zaman ben durduk yerde diyebilir, bireysel olarak yönlendirmeler kısmen azalabilir.

bence dünyada herhangi bir değişiklik yaşanması için hem din hem milliyet kavramlarının yok olması gerekiyor. ikisi de tamamen ne zaman nerede doğduğunla alakalıyken insanların hala bu kadar bu kavramlara bağlı olmasına da ben hayret ediyorum açıkçası. bravo 1956 yılında yozgatta doğmuşsun hem türklük grubuna hem de müslümanlık grubuna inanılmaz bağlan hemen. tebrikler 1983 yılında italyada doğmuşsun acilen inanılmaz katolik ol ve laylaylay italya diye bağır. bunlar hep komik :( bence kazanıp gittiğin okula bile aitliğin daha yüksek olması gerekir, sen seçtin bilerek yaptın çünkü vs. anlatırken yoruldum :)

dinlere inanan kişiler yönlendirilmeye müsait kişiler demek. sorgulama mekanizması kör kişiler demek. ateistlerde de yok değil bu ama daha az. o yüzden neden-sonuç sorgulamasını yapan ateist daha az zarar verir insanlığa.

dine inanan degil, cahil insan yonlendirmesi kolay insandir. oyle bir yaziliyor ki sanki ateistler sorgulayan, dusunen, zekali insanlar, inananlar beyinsiz, okuz, eblek tipler. Boyle bir sey yok. insan sorgulayip dine de yapisabilir, sorgulamadan körü körüne ateist de olabilir. bu salak dusunce yapisina sahip tipler yuzunden insanlar en azindan dindar bunlar diye akpye oy atiyor malesef.

insanin zeka duzeyi, cehalet duzeyi, sorgulama vs duzeyi ile dine inanis arasinda bir iliski yoktur. inanan insan vardir, inanmayan insan vardir. cahil insan vardir, Okumus insan vardir. ben dusundum, sorguladim, allaha inanmiyorum yae diyen ilkögretim mezunu tip zeki insan olmuyor. tipki koca koca hristiyan, musluman veya yahudi profesorlerin kiliseye camiye gittigi icin aptal olmadiklari gibi.

ben 1,5 sene önce yapmıştım. beni toplum sağlığı merkezi gibi bir yere göndermişlerdi, orda hemen değiştirilmişti. sonra direkt yeni doktoruma gidip rapor almıştım.

gidip ona dahil olmak istediginiz aile hekimi ile bi gorusun. sadece sizin ben degistirmek istiyorum demeniz yetmez, aile hekiminin de sizi almayi Kabul etmesi gerekir. ondan sonraki surecte Doktor Kabul ederse direk orada kaydinizi yapar, Kabul etmezse toplum saglik merkezine gidersiniz, sizin evinize yakin yerlerde hasta sayisi en az olan doktora kaydinizi alirlar.

eve yakın sağlık ocağına git. eğer son 3 ay içinde değiştirmediysen de ki ben burda oturuyorum beni buraya alın. eğer doktorlar full ise seni alamaz. orası dolu ise bir sonraki yakın sağlık ocağına doğru fıy fıy. dolu değilse 2dakikada alıyorlar.

almayın, sabaha kadar bir şey olacağını sanmam. doktor gerekli görürse ilaçlarınızı düzenler zaten.
biz ne dersek, siz ne yaparsanız yalan olur.

Doktora danışmadan alma. İleride tedavini uzatacak bir duruma sebep olabilir. Antibiyotik iki ucu da sivri değnek.

bana doktor vermişti iki antibiyotik. ona rağmen bi sabah kaltım ki her tarafın şişmiş ve kıpkırmızı olmuşum. acile zor yetiştim. antibiyotik zehirlemiş. belki bir şey olmaz ama siz yine de almayın.

geçmiş olsun

iltahap içerdeyken sepsis yapmıyorsa dışardayken hiç yapmaz merak etmeyin. patlaması iyi bi şey hatta. ama tabi tekrar etmemesi için ve antibiyotik gerekli mi değil mi onu görmek için yarın gidin mümkünse.

Eritomisin ve penisilini karistirayim diyorsun ki hic oyle aman aman etki olma ustune ishal olursun. Kombine antibiyotik kullaniminda en etkili ikili penisilin+metranidazol/ornidazol turevleri ama senin buna ihtiyacin yok zaten apsen drene olmus.

Kisacasi kullanma.

ne olur şunları kendi bildiğinize almayın. antibiyotikler gerekli durumda alınmaduığında zehirden farksız. gidip bir sürü dirençli bakteri yaratıyorsunuz. zaten patlamış/drene olmuş iltihap ateşiniz de yok ne gerek var antibiyotiğe?

rovamisin yeterli.

iki kült söyleyeyim hemen.

heavy rain ve the last of us

The Witcher 3'ü çok övüyorlar, satın aldım ama benim pc kaldırmadı, 200-300 saat sürüyormuş galiba. Onun dışında MGS 5 aldım geçenlerde, sarmadı; overrated geldi bana.

ps4'de var mı bilmiyorum ama shadow of mordor'u bitirdim güzel oyundu.

oynamadıysan gta 5'i kesinlikle öneririm. 60 saat oynayıp sildim ama oyunda yapacak bir sürü şey var; online modu vs...

Uncharted 4 çıktı yeni. Şu an en iyi oyun o ps4 te. Hem tam kafa dağıtmalik. Onun dışında god of war 3 remastered var

Uncharted. Seri olarak al. İlk üçü paket halinde çıktı zaten. 4 ü de alıp hepsini bitirirsen kendini nathan drake zannetmeye başlayabilirsin.

GTA 5 kesinlikle parasına değer. Single'ına 60 saatimi gömdüm bence çok eğlenceliydi, online'ına da bir o kadar :D Al oyna.

ucharted'ı baya övüyorlar ps4'üm olmadığı için oynayamıyorum. Fakat pc'de bir süredir oynayıp çok sevdiğim "Tomb Raider" (2013) ü öneririm bence çok iyi. Steam yaz indirimlerinden sonraki oyunu Rise of Tomb Raider'ı da alacağım. (PS4 için henüz çıkmamış)

uncharted denmiş genel olarak, serinin diğer oyunlarını oynamadım geçmişe dönük bilmem gereken bir şey yoksa onu oynayabilirim. gta işine girmek istemiyorum çünkü 300 saatte o iş bitmez ve bir daha ne zaman başına oturabilirim bilmiyorum(biter gibiyse aslında olabilir)

last of us oyna tabiki.
Oyun 3 yıldır piyasada olduğundan fiyatı da düşük baya. ikinci elini 50 tl ye falan bulabilirsin.
Uncharted 4 , metal gear solid phantom pain, gta 5 . Bunları da oyna.

uncharted collection var. önce onu al, onu oyna. serinin ilk 3 oyunu, single cok uzun. ucu de 10 numara oyunlar. tek oyun parasiyla 3 oyun almis gibi olursun. bittikten sonra da 4u alirsin, Kaymak olur.

bunu yaninda witcher 3, tomb raider, gta 5, last of us cok guzel oyunlar. hepsine +1.

yoğurt. afiyet olsun

yogurtlu. hem daha lezzetli hem daha saglikli.

hatta yogurda da istedigin baharatlari karistirabilirsin.

sarımsaklı yoğurtlu :)

Sarimsakli yogurtla tabi kiiii

iki baş sarımsağı ezip bir ufak kap mayonez ile karıştır, üzerine limon ekle. bu sosa batırarak ye.

ketçap mayonez kola.

teşekkürler millet, çoğunluğa kulak verdim ve yoğurt ile yedim.

yağına ekmek bana bana ye

:-( yeme dicem ama geç olmuş. yoğurtla daha sağlıklı gibi. hardal da olabilir ya da sadece.

bir de tereyağlı püresini yerseniz de güzeldir patates :)

afiyet olsun.

Yok yahu almışsın işte vizeyi.

Nolur nolmaz tasimalisin.
tren biletini tasimaZsan zaten nasil binebilirsin ki trene? O kismi anlamadim.

Vizeyi almis olabilirsin ama belirtildigi gibi o vize size ulkeye giris hakki vermez. Girip giremeyeceginiz sinirdaki memurun elindedir. Parayi sorabilr, kalacaginiz yeri sorabilir. Hakki var. begenmezse de geri yollayabilir, hakki var.

2-3 kagit tasimanin buyuk agirlik yapacagini sanmiyorum acikcasi.
Saglik sigortasi zaten zorunlu, yaniniza almaniz sizin yarariniza olacaktir! Orada basiniza bi sey gelirse ambulans helikopeterle vb ucretsiz tasinmaniz, oradaki tedavileriniz vb hep o sigortadan karsilanacak sonra.

diğer ülkede kapıdan girerken sigorta poliçenizi sorabiliyorlar siz evraklarınızı yanınızda taşıyın

ne olur ne olmaz yaninizda tasiyin +1. pasaport polisleri bi degisik bu konuda. kimine hicbirsey sormadan direk gec diyorlar kimine ahiret sorgusu. saniyorum kizilotesi cihazda tedirgin oldugunuzu gorurlerse soruyorlar.

vizeye basvururken imzaladigin kagitlarda soyle bir ibare vardir;
- vizeyi almis olman, o ulkeye giris hakkin oldugu anlamina gelmez.

yani kapida her zaman geri cevrilebilirsin. ben yasamadim ama arkadaslarim yasadi bu tarz olaylar. yapman gereken, vizeye basvururken hazirladigin belgeleri yanina almak. hepsini olmasa da ucak (donus)/tren biletlerin, otel rezervasyonlarin, sigortan ve varsa maddi durumunu gosterir belge.

muhtemelen bir sey olmayacaktir, kapida ne icin geldiniz ve ne zaman doneceksiniz diye sorup alacaklardir. ancak vizeyi nasil olsa aldigina guvenip farkli sorularla karsilasman durumunda da hazirlikli olmak onemlidir.

bu konuda polislerin tutumu tamamiyle şans, yanında taşı ki için rahat olsun. ağırlık yapmayacak ya?

benim denk geldiğim polis memuru gözünü video izlediği telefonundan ayırmayıp, dirseğiyle açtığı pasaportuma 1 saniye göz gezdirip bastı kaşeyi. yan bankodaki arkadaşımın gelmesi iki dk sordu sorgu sualden. tamamen keyiflerine göre.

yeşil pasaporttan bordoya geçtiğimde fransa'ya girerken para göstermemi istemişti kadın. olabiliyor.

çok çok çok zor bence.

vize için gerekli evraklar listesinde EN AZ 6 AYLIK PASAPORT yazar. aksi takdirde imkansız.

reddedilir, yuzde yuz. sifirdan pasaport cikaracaksiniz.

Kesin ret yersin.

walla haci zamaninda 2 haftalik suresi kalan pasaporta vize almistim ama ulke avustralya idi.

Bu arada sen bu kesincileri dinleme elemanlari bir ara sor.

schengen ülkelerinin direkt reddetmesi lazim. cok girip cikmis, sicili ya da is vs gibi seylerin temizse belki. ama normalde baska seylere bakmadan red alman lazim.

Kabul etmezler bile pasaportunu, yani basvuramazsin bile.

Yeni defter parasi ode, bir de ustune 1 yillik al, eskisinin suresi digerine ekleniyor, 1-1,5 yillik pasaportun olur.
6 aylik pasaportun hicbir getirisi yok vizesiz ulkeye gidilmiyorsa.

deneyip vize siciline halel getirme riskine girme bence. ha çıkar mı çıkmaz mı, bunu biz bilemeyiz.

Araçlar genellikle kullanım amaçlarına göre motorla donatılırlar. Örneğin 100 beygir 330 tork olan eski kasa dizel kamyonet olabilir. Bu sebeple 0-100 hızlanması uzun sürer. Genellikle dizel araçlar torkları yüksek olduğundan ilk hızlanmada iyiler, ama 60-80km sonrası hızlanma gittikçe yavaşlıyor.

Ağırlık etkenini hesaba katmazsak sizin örnekteki 120 beygir 170 tork olan sanki benzinli bir "hot hatch" izlenimi veriyor.

öncelikle;

beygir = (Tork x RPM) / 5252

yani beygir ve tork birbirinden bağımsız şeyler değil. hatta genel olarak her veri tork'un bir katsayısı diye düşünün. 120/170 ve 95/220 iki ayrı aracın verileri ise, rpm'leri arasında dehşet bir fark var demektir. bu da, motor ve kasa tipinin çok çok farklı olduğu anlamına gelir. yani; ford f-150 ile ferrari karşılaştırıyor olabilirsiniz. bu yüzden hangisi hızlanır sorusu anlamsızlaşır.

sadece cevap istiyorsanız: torku yüksek araba daha "hızlı" hızlanır. ama gücü yüksek araba yavaş da olsa hızlanarak daha yüksek hıza ulaşır ve öndeki arabayı yakalayarak geçer.

söyle aciklayayim kabaca. beygiri yuksek torku dusuk araba yuksek devirlerde cok daha suratli olur. ulasabilecegi maksimum hiz daha yuksek olur. ama dusuk devirde bu guce ulasamayacagindan 0-100"u daha dusuk olur, daha yavas hizlanir.
beygiri dusuk, torku yuksek araba ise belki daha hizli hizlanir ama ulasabilecegi maksimum guc yuksek devir de olsa daha dusuktur. biri max 200 km hiza 30 saniyede ulasirken digeri max 150 km hiza 20 Saniyede ulasir kabaca. tam olarak Boyle degil tabi ama kabaca böyle dusunebilirsiniz.

hayır veremeyiz. ağırlıklarını bilmeden yapılan her yorum eksiktir.

bu arada, bu değerlerin maksimum güç ve maksimum tork olduğunu, devir sayısına göre anlık tork ve güç grafikleri olmadan yapılan yorumların da eksik kalacağını arz eder, saygılar sunarım.

reserved

bende 25 yaşındayım dışardan bakınca 35 diyen çıktı ben kendime içerden bakınca da 55 diyorum.

ben de 24 yaşındayım. 18 hissediyorum bazen. daha doğrusu 18 gibi davranmak istiyorum ama yetişkinliğin sorumluluğu var artık. olmuyor.

28 yasindayim ama hala herkes 21- 22 filan ogrenci saniyor, inanmiyor kimse. ben de hic 28 gibi hissetmiyorum, senin gibiyim. Hissiyat olarak hala universite yillarimdaki rahatlik var. Bir keresinde teyzeme sigara alacaktim bufeci sigara vermedi XD

28 yasindayim, 13 gibi, hatta 9-10 falan gibi hissediyorum cogunlukla. acaba 80 yasindaki dedelerimiz de Boyle mi? yani ne bileyim utanmasam elime kucuk araba alip oynayasim dut dut suresim falan gelir. koskoca dedeye versek oynar mi:))

28 yaşındayım 23'ten büyük göstermediğimi söylüyorlar. Gayet memnunum halimden.

anneannem 90+ yaşında, kendisine sorsan en fazla 60. ruhu 40, beyni 18.

olur öyle, çok şeyyapmamak lazım.

23 yaşındayım ben de 17-18 hissediyorum. Çocuğum falan olsa oyuncaklarıyla oynacak insanım.

"saçlarımı uzatacaktım, para biriktirip yollara çıkacaktım ve bir daha hiç yirmi üç yaşında olmayacaktım..."

ben de 27 yaşındayım. ortaokulda öğretmenim ve beni bazen öğrenciler ile karıştırıyorlar. sen düşün artık. kafa olarak da hala ortaokul öğrencisi kıvamındayım. maksimum 15-16 hissediyorum. yaşıtlarım okula döpiyes falan giyip geliyorlar ben kot + spor ayakkabı + sırt çantası ile geliyorum, veliler bile öğretmen olduğuma ihtimal vermiyor. kendimi daha çok ufak hissettiğim için bu davranışlarıma ve dış görünüşüme de yansıyor. hiç sorumluluk alasım gelmiyor bir de. sonsuz bir bencillik ve vurdumduymazlık içindeyim. hayatta tek amacım yiyip içip gezmek. eğer kazaya falan kurban gitmezsem ben bu kafayla çok yaşarım gibi hissediyorum eheh.

28 yaşındayım, ben de 17-18 hissediyorum. Genç hissetmek iyi bir şey:)
Birkaç ay sonra evleneceğim, ona bile inanamıyorum. Oysaki ben daha büyüyünce evlenecektim.

22. alkol alirken gözüyle tartiyor kasiyer kadin beni, resit miyim diye. Bilmiyor ki icim 40i gecmis, abisi yasindayim.

38 yaşındayım, yazarken bile parmağım yoruldu, ne ara böyle oldu ben de anlamadım, kendimi üniversite yıllarından farklı hissetmiyorum ama bir yandan da içim 55 yaşında gibi bazen. Benim yaşımda bazı insanlar teyze amca gibi gözüküyo gözüme, öte yandan küçük de gözüktüğümü sanmıyorum..

Babam 81 yaşında, geçen seneye kadar benim yaşlılığım hiç çekilmeyecek diyodu, bu yıl biraz yaşlı hissetmeye başladı kendini.

Yıllar akıp gidiyo, ruh bedene yetişemiyo gibi geliyor bana,

21 yaşında bir insan evladı olarak x2 hissediyorum. Hiçbir şeye gücüm yok.. Hiçbir şey yapmaya enerjim yok. Artık hiçbir şey yapasım da yok.

Yeni 27me girdim. sigara vermiyorlar. Kimlik soruyorlar hala. Sakallari kesince liseye gitsem yerler. Kafa yapimda oyle. Universite hic bitmesin istiyorum :( calisip okusam keske hep.

23 yaşındayım. bi iki sene önce anneme "ee, üniversiteye giden kızınız nerde?" demişlerdi ben yanındayken. gerçekten de görüntü olarak 14 - 15 desen sırıtmaz. üzerimde 60 yaşın ataleti ve ağırlığı var. ama doğru ortama girince 20 hissediyorum :)

26 yaşındayım 40 gibi hissediyorum. ailem sağolsun 40 hissettiriyor. erkek halimle evde kalmışım muamelesi yapıyorlar bana.

ne kadar da içi lolita insanlar dolu bir duyuru...

hangi yaşta hissettiğimi bilmiyorum, farklı bir yaşta hissetmediğime göre yaşımda hissediyorumdur herhalde. gören-tanıyan +30 sanıyor ama daha var oralara.

35'im ama daha 17 den gün almadım

Bugün 23 oldum. Ben de kendimi yaşımda hissetmiyorum. Bu iyi bir şey. Hayatın büyüsü gençlikte.

28 yaşımdayım. tam 28 yaşımda gibi hissediyorum gören de sen 28 yaşındasın diyor. mecidiyeköyden katıldım, teşekkür ediyorum.

1- Katılıyorum. Biraz da ondan sordum bu soruyu. Ben cahilliğimi yeneyim bari.

2- Önerebileceğin bir kitap, makale, belgesel vs. var mı?

3- Bunun da farkındayım. Bu insanlar dediğim sokakta beraber top oynayarak büyüdüğüm insanlar. Ama dönüştükleri şey (yine bana göre) çok acımasız ve tutarsız. Sorular sorduğum zaman da bir yanıt almayı bırak direkt ad hominemle karşılaştım.

4- 1. madde ile aynı. Tamamen katılıyorum. Sorunum iletişim kurmanın mümkün olmadığını görmem ve cevap arayışımı farklı yerlere yönlendirmem.

Cocuk tecavuzune bile yorum getirmeye calisanlari var! Yok Avrupa'da da oluyormus, Osmanli'da da varmis. Erkek cocuguna tecavuz lan! Nasil bir sapikliktir bu! Bir de bunun ustunu kapamaya calismak da sapikliktir!

Ancak bu kisiler laftan anlamaz. Insan ortalama zekasi onlarda yok. Zaten zeka olsa Turkiye'nin dogru yolda olmadigini gorurler.

(bkz: beyler sakin)

Kömür yiyip makarna yakın. O zaman anlarsınız kafalarını.

ulke cahil hocam bunun akpsi chpsi yok malesef. tayyip ne dese aynen dogrudur diyen adamlar var, ne dese yanlistir diyen adamlar var. simdi buraya sorsan tayyipin yaptigi hic mi Dogru sey yok diye sorsan 50 kisi yazar evet yok, Adam darth vader gibi saf kotulukten olusuyor derler.

turk filmleri bile Boyle aslinda. iyiler saf iyidir bizde hic kotuluk yapmaz, kotuler de saf kotudur hic iyilik yapmazlar. o yuzden tayyip iyi diye kodlanmissa bir kere hic hata yapmayacagina inanirlar, yaptigi herseyi savunurlar. bunun zitti da ayni sekilde.

sadece siyasal gorus de degil, futbolda da ayni. fenerbahcelilere sorsan kulüp sike yapmamistir, tapeler paralel isidir, fenerbahceye kuresel komplo kurulmustur falan. benim üniversite hocam var, kardiyoloji profesoru adam. fenerbahce hakkinda yazdiklarini gorseniz aglarsiniz yani. bu bahsedilen cehaletin okumusluk duzeyi ile de alakasi yok. bi garip.

nazi propoganda bakaninin lafi vardi bir seyin ne Kadar sacma oldugu onemi yok, surekli soylerseniz insanlar Dogru olduguna inanirlar. akp bunu cok yapiyor.

ülkede takim tutar gibi siyasi parti tutuldugu surece demokrasi adim atmaz. ben cok karamsarim bu konuda.

Benim ideolojimin parlementoda temsili yok. Şu an cevap vermeye mecalim de yok. Yine de yazıyorum.

1. Karşıt 'fikri' cehalet zannetmek kültürsüzlüktür.

2. Tek taraflı yayın izlersen güdükleşirsin. Mutlaka karşıt tarafın yayınlarını da eşit sürelerle izle. Başka türlü beynini yıkattırmış olursun. Bunu hazmedemiyorsan siyasetle uğraşma.

3. AKP'lilerin büyük bir kısmı seninle uğraşmamak için üç maymunu oynuyor. Beni de başlarından defalarca defettiler. Öyle CHP'liler gibi de militanlaşmış boğucu bir partizan falan değilim. Gerici jakoben modernist hiç değilim. a) Aşağılanmaktan psikolojik şiddet görmekten bıkmış durumdalar. Uğraşmak istemiyorlar sorunca geçiştiriyor ya da aptala yatıyorlar. b) AKP'ye oy verenler daha az siyaset dinliyor izliyor. (Maçı bırakıp eve giden adama neden gittiği sorulduğunda verdiği cevap; Futbol maçını takımın kazanırken izlemek zevkli değil.) Ayrıca esnaflardan bahsediyorsak esnaf zaten standart olarak ekonomi izleyicisidir. c)...

4. Genel olarak AKP'ye oy verenler pragmatik. Ekonomi izlemeleri doğal. Bu bir eleştiri ya da yergi değil.

5. Muhalefet partileri ama özellikle CHP yandaşlarını fanatize etmek için yırtınırken toplumu AKP bölüyor deyip bir yandan da kendileri böldüler.



CHP'nin partizanlarını militanlaştırmak için gereksiz şekilde kullandığı olaylar:

1. "Ananı da al git"i toplumsal öfkeyi tetiklemek için kullanmaları. Hamaset duygu sömürüsü. Videoyu izledim başbakanı basının karşısında haddini aşacak şekilde görgüsüzce azarladı. Psikolojik şiddet uyguluyordu aynı lafı herkes ederdi. Tabi insan olarak izledim partizan olarak değil.

2. "Bir süt bile dağıtamadılar." Kim dağıtsaydı yaşanacaktı.

3. "Suriye'deki türbeyi taşıdılar kaçtılar." Zaten orjinal yerinde olmadığını da söyleseydiniz. Kaçıncı kez taşındı!?

Böyle gider... Bu üç maddeyi savunan CHP'linin burnunun ucunu göremediği fanatize edildiği belli. Neden tartışsınlar ki?


Mısır konusunda hükümet kaybedenin tarafında fazla durdu ve Mısır kaybedildi. "Önüne yatmak" AKP tarafından cinsel ayırımcı şekilde kullanılmaya çalışıldı. Kılıçtaroğlu'na aynen katıldığım konular.


Bir ara buraya AKP'nin iktidara gelmeye çabalarken nasıl ABD'den icazet almaya mahkum edildiğini ve karşılığında Ege, Kıbrıs, çözüm sürecini mecburen kabul ettiğini de yazmalıyım. Ordu, CHP, MHP üçü birden AKP'yi darbeyle korkuturken ve ordu halen iktidara gelecek partiye icazet vermeye yetkiliyken yaşandı bunlar. Yaptığı her darbede ABD'den izin almış olan Türk ordusu ABD'nin yeni parteri olan (eskiden orduydu) AKP için darbe yapma izni alamayınca komutanları mahkemelerde sürünmeye başladı.

Ben yıllardır bunlar sağcı parti çözüm süreci bir yerde patlar güçlenince ABD'ye takiye yapmayı bırakır teröristleri temizlemeye başlarlar demedim mi? Dedim. Kaç kere söyledim? Bin kere. Kriz bizi teğet geçecek dediğimde inandınız mı? Hayır. Dibine kadar solcu ve CHP'li CNN'in Cüneyt'i bu seçimi AKP kazanacak hem de açık arayla dediğinde vatan haini muamelesi yaptınız mı yapmadınız mı? Adam madam olun doğruyu söyleyeni 9 köyden kovmayın. Tek yayın organı takip ederseniz seviyeniz düşük kalır ve rahatlıkla fanatize edilirsiniz.

suriyeden gelen mültecinin yanimda dediğini aynen aktarayım da beyinlerimizde o good idea ampülü yansın:
silahsız, kan dökmeden, yani meşru seçimle iktidarı devraldılar...

benim anladiğım, halkın genel ortak değerlerine sahip çıkan kazanıyor.
tamam, şimdi lambalar sönebilir.

Öncelikle ilk paragrafı yazma sebebim dolaylı olarak bu soruya cevap olacak. İlk paragrafta kendimi açıklama ihtiyacı duyuyorum ki hemen başta etiketlenip söylediğim her şeye o pencereden bakılmasın. 2006 yılında ilk oyumu AKP lehine kullandım 2010 yılına kadar AKP'yi destekledim. Siyasi parti fanatiği hiç olmadım. İdeolojilerden ekseriyetle nefret ederim çünkü yaşam tarzı, toplum görüşü paket halinde sunulmamalı. Çeşitlilik ilerlemek için esastır diye düşünmekteyim. Bununla birlikte birtakım sebeplerden dolayı AKP'ye inandım ve destekledim. Kimseyi bunun doğruluğuna inandırmaya çalışmadım sadece bireysel olarak topluma faydalı olacağını düşündüğüm tercihi yaptım.
2010 sonrasında, inanmak istemekle birlikte birçok kuşkuya kapıldım nihai amaçları ile ilgili. 2011'de Ahmet Davutoğlu, yalçın akdoğan, ömer çelik gibi partinin eski toplarıyla bir kaç defa gayri resmi ortamlarda uzun uzun muhabbet etme şansı yakaladım. Gerçekten bir davaları olduğu, toplumun faydalarını gözettikleri konusunda ikna oldum. Şahsen tanışsanız boş beleş insanlar olmadıklarını(yalçın akdoğan hariç; adam hakikaten dar kafalı şahsi çıkar peşinde gibi geldi), hayalleri, hedefleri, toplumsal fayda gözeten görüşleri olduğunu görebilirsiniz. En azından ben gördüm. 2011'den 2013'e kadar bu duyguya tutunarak hala toplumu saydıklarını sevdiklerini düşündüm (bir yerde öyledir muhakkak). Gün geçtikçe sarsılan inancım 2013'te yerini berraklığa bıraktı ve bu grubun niyetlerine dair hayal kırıklığı ve öfkeyle kalakaldım.
Sebeplerimi anlatırken kendimden de bahsetmek istiyorum. İç anadoluda memur bir ailenin en küçük çocuğu olarak büyüdüm. 13 yaşından beri ailemden ayrı kendi ayaklarım üzerinde durdum. Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birinde okudum, okurken çalıştım, boş bulduğum her vakitte minimum bütçelerle dünyayı dolaştım. Hayatım boyunca, dünyanın her yerinde sınıf farklılığına tanık oldum. Ekonomi temelli, etnik, mezhep, coğrafi temelli gruplara ayrılmış insanlar gördüm. Bu gruplar arasında var olan güç savaşına, nefrete, hoşgörüye (acımaya) tanık oldum. Türkiye'de kendini gösteren ekonomik ve kültürel sınıfların bir unsuru olduğum için, sınıflararası farklılığı hep yaşadım. Başörtülü annemin kabul gördüğü ya da ötelendiği ortamlarda bulundum, Geçim sıkıntısı yaşadım ama çok daha kötülerine tanık oldum. Özel bir üniversitede burslu okudum. Üst gelir grubunun dinamiklerine aşina oldum. Bütün bu deneyimlerin sonunda galiba otomatik olarak ait olduğum "halk sınıfına" hitap eden, bu sınıfa uzun yıllardır yapılan ayrımcılığa, aşağılamaya karşı çıkan, bu sınıfın kısmen sesi olan partiye, AKP'ye sempati duydum. 10 seneye yakın STK'larda aktif bir şekilde görev aldım. İnsan Hakları eğitmenliği yaptım, insanlara demokrasiyi anlatmaya çalıştım. Yakın tarihte bizi evrensel doğruların en yakınına getiren partiye, AKP'ye sempati duydum. Geriye dönüp baktığımda sebeplerim ve vardığım sonuçlardan pişmanlık duymuyorum. Değişime inandım, köhneleşmiş bir düzeni değiştirmeye çalışan bir gruba dogrudan ya da dolaylı destek verdim. Ancak bu değişimin gittiği noktayı doğru gözlemleyemedim. Belki yanılmaktan korktum, belki de gururuma yediremedim kandırılmayı ama iktidarın evrildiği yönü uzun süre kabul edemedim. Güce sahip olanın, bu güçten vazgeçmek istemeyeceğine inanmak istemedim. Ben inansam da inanmasam da geldiğimiz durum ortada. Her gün nefretin körüklendiği, özgürlüklerin kaale bile alınmadığı, halkla dalga geçercesine gövde gösterilerinin yapıldığı korkunç bir topluma dönüştük.
Bu yazıyı yazma sebebim bir insan AKP'yi neden destekler sorusuna cevap vermekti. Yazarken farkına vardığım üzere, bireysel hayat mücadelesini sürdürürken, toplum için almak zorunda olduğumuz kararlarda (ne kadar eleştirel ve rasyonel olursak olalım) duygusal etkenler daha kuvvetli oluyor. Siyasetin temelinde de olduğu üzere, toplumun farklılıklarını hedefleyen, politikalar, söylemler karar mekanizmalarında en birincil etkenler oluyor. İnsanlar çoğunlukla sınıf farklılığına dayalı olarak kendilerini bir gruba ait hissediyorlar. Eylemlerden, politikalardan bağımsız olarak sadece aidiyet vazifesi olarak, sorgulamadan, o grubu ve temsilcilerini destekliyorlar. İnsanlar AKP'ye oy vermiyorlar, AKP'nin hala temsil ettiğini sandıkları kendi sınıflarına oy veriyorlar. İktidar ne derse desin, o söylemi kendi sınıflarının ortak görüşü olarak kabul ediyorlar. Başka grupların söylemleri yanlış, çünkü onu başka gruplar söylüyor. Doğru olsa bizimkiler söylerdi. Başka gruplar birini savunuyorsa o kişi kötü. İyi olsa bizimkiler savunurdu. AKP bu farklılığı kullanarak, bu aymazlığı, aidiyet cehaletini kullanarak bu noktalara kadar geldi. Ne zaman bu farklılıklar zayıflasa, ne zaman bu gruplar ortak noktalar bulsa, başka farklılıklar yarattı. Başka kriterlerle insanları başka gruplara böldü.
Giriş var, gelişme var ama maalesef bir sonuca varamıyorum. Bir insan niye AKP'ye oy verir? Bir insan niye oy verir? Kafamda deli sorular..

arada bir duyuruyu ziyaret ederim. genelde işim düştüğü içindir ama birşeyleri alırken vicdanen bazı şeylere de yardım ederim. bu konu da onlardan birisi oldu.

öncelikle bir akım altında belirli belirsiz bir güruhu toplamak zaten süregelen bir yanlış. yani bir rock müzik sever neden techno dinlemez gibi bir şey bu. her insanın içinde mutlaka farklı görüşler mevcuttur. fakat bunları dile getirirken çevresine göre değil belirli frekanslaradır. yani kahvede oturup sohbet ettiği adamla kayın biraderiymiş gibi konuşmayacaktır. ancak şu var; eğer insanları tanıyan biriyseniz 3-5 kelime bile konuşsa ne tarz bir yaşam tarzı var öğrenebilirsiniz. fakat yine aynı insanlar kendilerince bir kilit kişilik oturttuklarını da sanarak/inanarak tavizsiz bir karaktermiş gibi davranabilir. kaldı ki bu bile az önce bahsettiğim 3-5 kelime içine dahil bir çerçevedir.

gelelim insanlarla nasıl iletişim kurulacağına. bu insanlar tartışma insanıdır. fikir/bilgi paylaşımı yapma düşüncesiyle giderseniz (spesifik konular hariç) mutlaka üzülür hatta hastalık sahibi olursunuz :). sohbetleriniz kısa olsun. teati insanları değillerdir. karşınızdaki insanları bazı özel seviye cümlelerle ölçün önce. ağzınızdan çıkan her kelimeyi kaldırabilecek yapıda olmayabilirler. anlamalarını beklerseniz bu sizin hatanız olur. bir nevi fiyat performans gözlemine girişmeyin. yani ekonomik durumları çok güçlü olsa da kültür seviyeleri inanılmaz düşük olabillir. ya da tam tersi bir durumla karşı karşıya kalabilirsiniz fakat size tavsiyem "kimi tanıdıysam benden 1 fazla bildiğini öğrendim" düşüncesini aklınızdan çıkarmayın. boşaltılmadan doldurulamazlar. sabır gerçekten herkesin ihtiyacıdır.

kıssa yapacak olursam eğer, herkes kendi hayatını yaşasın. kimse kimseyle uyuşmak, anlaşmak veya kapışmak zorunda değil. susmak gerçekten erdemdir. kabullenmek de öyle. bırakalım kim neyi nasıl istiyorsa onu yapsın/yaşasın. ayrım yapmadan, seviye aramadan insanlık öne çıkmalı. çıkartılmalı. din hiç kimse içindir fakat inanç herkesin ihtiyacıdır. inanmadan yapılanlar derme çatmadır. denge biz insanlar için varolan yegane huzurdur.

ama şunu da eklemeden edemeyeceğim. siyasetin tillahı gerçekten türkiye'de dönüyor. aynı kara delik gibi, kimse kaçamıyor. herkes bir şekilde dahil ediliyor. ya içselleşiyor ya da ötekileşiyor. çatı altında yaşamak isteyenler çatı altında yaşayabilir ama benim nefesimi kesemezler. sabrederim, kabul ederim ama teslim olmak bambaşka bir olgu.

güzel olan güzel kalsın. hayat gibi. ne zaman biter bilinmez. önce insanlığı yaşamaya bakın. düzeltilmesi gereken birşeyler varsa önce düzenin kendisine bakılmalı.

mutlu bir gelecek için. kendinize iyi bakın.

bunlar tam kan tahili içinde değil bildiğim kadarıyla. ne zaman yaptırmay gitsem bu ikisi ayrıca işaretleniyor istek kağıdında.

ne mal insanlar var arkadas ya, napacakmis isyeri bobrek testlerini, karaciger testlerini.

tam kan tahlilinden kasit tam kan sayimi ise bunlar cikmaz. o sadece hemogram. aile hekiminizle bi gorusun, o yapabilir bu testleri.

@fayfim isveren acisindan "bu adam ise girerken de su degerleri boyleydi, bizim is yerinde hastalanmadi"

Isci acisindan "benim degerlerin buydu, sizin is yerinizde hastalandim"

Ozellikle kimya sektoru icin gecerli

sonucu yazalım da belki birine lazım olur. bu iki madde için ekstradan kan verdim ve tahlil yapıldı.

@la noix evet kimya sektörü

@la noix

anladim, mantikli geldi. tesekkurler :)

kanarya gibi yogun kürt gocü Alan bir bolgede calistim ve insanlarin adres bilgilerine ulasabiliyordum. diyecegim o ki 4000 bana kayitli kisi arasinda adresi Istanbul degil de memleketi gorunen en fazla 1000 kisi vardir. bu ortalamayi istanbula vurursak maksimum 17 milyon falan olur. ki bence daha da azdir.

25 milyon imkansız.
2010'da 200bin civarı gecekondu varmış. emlakkulisi.com
biz buna bugün 300bin diyelim ki 5 senede o kadar kurulması da imkansız. hepsinde ortalama 6 kişi yaşıyor desek 1.8 milyon. hadi evsizi barksızı kayıtsızı de 2 milyon olsun. resmi olarak 14 milyon, etti sana 16.

sıkışık alanda yaşadığı için bu kadar insan, kalabalık geliyor. 10 milyon kayıtsız insanın bulunma imkanı sıfır.

3

25 yoktur. 18 diye desteksiz sallıyorum.

Ben de 25 yoktur diyorum, 17-18 arasıdır.

16-17 milyon gibi bence.

kalmaz cünkü avrupa birliginin bir b plani var ve schengeni belli bir süre askiya almak gibi. o siginmacilarda yunanistanda kapali kalmak icin o yolu gitmezler, onlarin nihai amaci almanya, isvec gibi ülkelere ulasmak ve schengen askiya alinirsa bu cok zorlasir. Elbette avrupa icin bu zor olur ama imkansiz degil. Türkiyeye cok fazla taviz verildigini düsünen halk sesini yükseltmeye basladi, elbette politikacilar da buna kayitsiz kalmaz.

Belli meslek gruplari konusu da muamma. mesela sirket sahipleri? bu gün bir sirket kurmak ne kadar zor ki, ya da ortak olmak. sirf vize almak icin bir sürü islevsiz sirket kurulur. belli kademedeki memurlar, ögretmenler zaten yesil pasaport sahibi olabiliyor. Mühendisler desen nasil ayiracaksin, her mühendislik fakültesi mezununu mühendis mi sayacaksin, bunlar potansiyel göcmen olmuyor mu? Bir insanin bir meslek grubuna dahil olup olmadigini Türkiye kendisi konfirme edemiyor ki yesil pasaport vermiyor, avrupa türk vatandasi birinin ne meslek yaptigini, sunulan belgenin gercekligini, diplomanin sahte olup olmadigini nasil konfirme edecek, kaldi ki kendi politikacilarimizin diplomalarinin gercekligine emin olamiyoruz.

Bir de ayrica bu vize muhafiyeti haberleri sadece türk televizyonlarinda cikiyor, alman televizyonlarinda parayi verecez anlasmayi yapacaz gibi sununuluyor, birileri yalan söylüyor belli degil.

mesleki yeterlilik bir belgeden ziyade geçmişte yapılanlarla da ölçülebilir. istenirse şartlar zorlanır fakat dediğin gibi muamma bir durum.

alman basınını bilmiyordum fakat orada böyle yalanlar koltukları sallandırabilir. yalan varsa bu taraftandır muhtemelen.

turk kamuoyu aldatiliyor bu konuda. butun avrupalilar "turkiye gereken sartlari sagladiginda" vize serbestligi saglanir diyorlar. dolayisiyla vizenin kalkmasi veya kalkmamasi yine abnin elinde olan bir sey bu anlasmanin baglayiciligi yok.

bana kalirsa sirf vize serbestisi ve 3 milyon milyar milyon sen bu parayi sen ne yaptin icin ulkeyi cezaevine dondurmek aptalca ama hadi anlastin, bari vize serbest olana Kadar anlasmayi uygulamaya baslamasaydin. islerine gelirse.

vize serbestligi gibi uyduruk bir sey icin bu Kadar laga luga yapan abnin de ben amk bunun disinda.

Vize serbestisi, mülteci olayı olsa da olmasa da, Türkiye şartları sağladığında zaten görüşülecekti(ve tabiki Türkiye şartları sağlayamıyor.) Bununla beraber bu mülteci anlaşması olursa, biz de vize serbestisi anlaşması önümüze geldiğinde ona göre bakarız dendi kısaca.

Ayrıca vize serbestisini, sanki avrupada yaşam hakkı sağlıyormuş gibi abartıp sanmayın. Kısacası herkes yeşil pasaportlular gibi olacak, yani 180 günde 90 gün ziyaret edebileceksiniz. (şuan oturum hariç, uzun süreli vizeye sahipseniz de durum aynı.) Herhangi bir çalışma ve oturum izniniz olmayacak.

@cursor onları biliyoruz dostum. Zaten okuduysan eğer konu o değil ;)

3 aylık seyahat hakkı ne olaki bu durumda?

yapılıyor devlette kan testinde cıkıyor

aile hekimliginde yapiliyor olabilir. son gittigimde doktor her turlu kan testi vs. icin gelebilirsin demisti.

herhangi bir sikayetiniz yoksa menapoz dönemine de girmediyseniz d vitamini bakilmasi icin bir neden yok. paranizi sokaga atmayin. onun harici Doktor onerdiyse o baska.

@fayfim karsi cikmis gibi olmak icin demiyorum ama son zamanlarda kimle konussam d vit eksikligi var. klasik sikayetler vardir ya, halsizlik, bayiklik fln, d vit eksikligi sonucu da olabiliyor. bir de kapali ofislerde calisa calisa iyice artti bu. gerci bahar geldi, rezervler dolar artik biraz.

benim 6 cikmisti, hap ictim, 12ye cikti ama bir sey degismedi, o ayri.

cunku d vitamini eksikligi var diye ortalarda dolasmak bir nevi moda oldu hocam. d vitamininin esas metabolizmasi kalsiyum üzerine. osteoporoz ve kas kemik hastaliklari yani. karataygiller cok severler Boyle x vitamini cok faydalidir diyip 1500 tane unspesifik semptom yapar demeyi. benim bildigim butun hastaliklar halsizlik yapiyor. d vit eksikligi de, c vit eksikligi de b vit eksikligi de demir eksikligi de mg eksikligi de na eksikligi de halsizlik yapar. fazla olmalari da halsizlik yapar.

herkes halsiz anasini satayim zaten. sokakta yuruyen 10 kisiye halsizlik var mi sizde diye sor, 6si evet ya ben cok yorgunum, Cabuk yoruluyorum, gece uyuyamiyorum der. bana gercek hastaliklarla gelin :)

doktorum yaptırmamı istedi ancak gittiğim devlet hastanesinde yapmıyorlarmış (Beyoğlu Göz hastanesi) diğer testleri yaptılar ama.D vitamini için de uygun bir yer bulabilirsem çok güzel olur. Veya ortalama fiyat ne kadardır acaba?

fiyat bilgisi isin ozel hastanelere Telefon acip sormayi deneyin. Devlet hastanelerinde ucretsiz olur ama hangileri yapar bilemiyorum. teoride hepsinin yapabilmesi gerekir ama pratikte nasildir durum, fikrim yok.

@wendy merkezi sisteme gecildi. Basi testler o hastanede yapiliyor bazi testler de baska hastaneye gonderiliyor. D vit de oyle ama niye bakilmiyo demisler anlamadim. Kargoculari mi yoktu ki

aile hekimliğinde bakılıyor artık diye duydum ama henüz gitmedim, ne kadar doğru bilemiyorum.

"aman neden düşük olsun, ne gerek var"cılara bakma; nihayetinde bir test. gerekli gereksiz şeyler moda olacağına, sağlığa yönelik makul şeyler moda olsun. abartmadıktan sonra ne zararı olabilir? kaldı ki, çevremde gördüğüm kadarıyla çoğu insanda düşük seviyede. çünkü ne yalnızca güneş ne de yiyeceklerdeki d vitamini tek başına etkiliymiş. ikisi beraber gerekliymiş yani. tahlil yaptırmak istediğimde doktor bile bana, baktırma ne gerek var falan demişti ama sonuç epey düşüktü, kendisi de şaşırmıştı hatta.

ek olarak, devit 3 ampul, suda eriyen tabletlere nazaran daha etkili, ekstra şeker falan da yok. tabii sonuçlar normaldir umarım, gerek duymazsın :)

dün sabah aile sağlığı merkezinde kan verip bu sabah sonuçlarını alan birisi olarak söyleyeyim;

doktor d vitamini sonuçlarına pek güvenmedikleri için bu konuda düzeltmeler yapılmasını söylediklerini belirtti.

bu sebeple d vitamini testi yapılmamış.

sonuç; hepsinde mi geçerli bilmiyorum çeliktepe 2 no'lu aile hekimliğinde d vitamini testi yapılıyormuş.

Her şey bir D vit'e bakalım diye başlamıştı, sonra kalsiyom, şimdi çarşambaya paratiriod ameliyatına giriyorum. Demem o ki, doktorunuz istediyse baktırmayı ihmal etmeyin. Böbreğinizden olmayın.

Çok teşekkürler cevaplar için ben bugün araştırıp testi yaptıracağım.

Bakırköy devlet hastanesinde geçen hafta yaptırdım

Viyana'da yaşayan yazar arkadaş @kuehles blondes tüm sorularını yanıtlar umarım.

viyanadan munihe blablacar ile gitmistim, siniri gectigimiz bolge cok guzeldi (alpler orasi mi oluyor) doga manzarasi olarak. trende oradan gidiyorsa cok keyifli gecebilir.
gunluk gidip gelmek mantiksiz bence.

tren otobüsün 2-3 katı fiyatlıydı diye hatırlıyorum. otobüs dediğin de iett'den farksız yalnız. kek, çay, su falan yok.

interrail sitesi değil, linkten alabilirsin. ama pahalı biraz. o yüzden budapeste'den alman bileti daha ucuza patlar. ( budapeste' den aldığın gidiş-gelis bileti, viyana' dan alınan tek yön biletinden daha ucuz, macarlar budapeste' den alıp, dönüş fiyatnı 10eur'dan filan satıyor rahatlıkla)
tickets.oebb.at

tren en temizi, ben de otobüs sevmiyorum. orangeways, studentagency otobüs firmaları istersen.

münih' e günübirlik gitmek gereksiz. tabi (bkz: schloss neuschwanstein) ' a gitmiyorsan.

münih yerine (bkz: hallstatt) ' a gitmeni tavsiye ederim, her mevsimde özellikle gitmiş biri olarak. yine bileti öbb' den alıyorsun, önce attnang puchheim' a kadar, sonra halstatt. ya da burayı salzburg ile kombinleyebilrsin, ama 2 gün lazım bu sefer.
www.google.at

Ya soyle ki yalniz oldugum icin spontanelere yer vermek istemiyorum 10 euro icin eziyet cekmek istemiyorum keyif icin gidiyorum haliyle en kolayi hangiyse onu yapmak istiyorum

@vickv seni darlicam netten girince sen bilen birine benziyosun sag ol:)

viyanadan munihe gunubirlik gidilmez hocam, uzak. 5-6 saati bulur trenle. salzburga gidebilirsiniz belki. onun harici uzun kaliyorsaniz krakow veya pragda bir kac gun kalmayi siddetle tavsiye edebilirim. otobusle 5-6 Saat civari surer diye tahmin ediyorum.

@fayfim praga gidicem zaten orda da kalicam fakat viyana'dan gunu birlik gezicek yer ariyorum

Munih arkadasin fikriydi uzak oldugunu biliyorum hizli tren secenegi icin sordum

Otobusle trenin viyanaya varis saati ayni hemen hemen.
Ama macar tren sirketi oebb ye gore biraz daha ucuz yani mav'in sitesine vakabilirsin. Bileti zaten budapesteden alacaginiz icin rahat olur, pick up sadece macaristan sinirlari icinde oluyor mav ile, print filan yok bildigim kadariyla.

Otobus 11-17€ arasi orangewaysle. Hcibir sikinti yasamadim. Yiyecek icecek servisi yok ama 3,5 saatlik yol zaten. Trende de pek bi manzara yok zaten eger dert manzaraysa. Para sikintisi yoksa ama tren tabi, tek yon 46€ filandi galiba, eger indirimli halini yakalamazsaniz.


Viyana'dan munihe gitmek hic mantikli degil gunubirlik. Cidden hic degil. 4,5-5 saat yol suruyor. Hizli trenle 4 saat. Tek yon indirimli bilet 50€ filan.
Otobus secenegi var, flixbus. Ya da blablacar.
Araba manzarasi guzel oluyor (tabi hangi yoldan gidildigine bagli) pek tren manzarasi yok.
Viyana'dan illa gunubirlik bi yere gitmek istiyorsaniz ve para sorun degilse hallstatt + bad ischl (otobus var ikisi arasinda mesafe 30 km. hallstatt dedigimiz koy sonucta ama trenle gitmek uzun suruyor, 3-4 saat, bu durumda tabi sirf hallstatt da mantikli)

Ya da viyana'ya yakin bir yer olsun derseniz unesco tarafindan korunan wachau vadisi. Sarap baglari dag tas ve birbirininin yaninda 3-4 kasabamsi sehir. Krems an der Donau, Stein, Dürrstein vb.
tunada tekne turu yapabilirsiniz o vadide.
Ya da salzburg a gidebilirsiniz.
Ya da graz.
Graz a giden trenyolunun manzarasi cok gzuel mesela.

Biraz dagibik oldu da acelem var iste.

@teknikekip eheheh tesekkur ederim :))

budapesteden viyana'ya orangeways ile gecmistim cok iyiydi, otobus yeni temiz konforluydu. icecek servisi falanda oldu sanirim ama uyumaktan pek takmadim.

Graz'a zamanını harcama sakın. En kötü Melk' e gidersin , 40dk filan, devasa bir manastır var, harika bir doğanın içinde. Bisiklet seviyorsan oradan bisiklet kiraların, Tuna nehrinin yanında paralel olarak süzüle süzüle wachau valley'deki uzum bağlarını izlersin, kucuk kasabalarda durup bir çok gurmeye yine taş çıkarabilirsin. Dürnstein aralarında en iyisi. Ordan da otobüsle veya bisikletle Krems an der Donau geçersin, sonrada viyana' tren. bu söylediğim turu nehiretina uzerinde tekne ile de yapabilirsin.

Bahar için yapılabilecek en guzel turdur bu.

@vick ya kulağa güzel geliyor fakat ben bunu tek basima yapamam gibi hissettim. bisiklete binemiyorum sudan da hiç hoslanmam nehir filan hosuma gitmez yani biseye de binemem. eger viyana'da sıkılırsam bratislava'ya gecmeye karar verdim. hem yakın hem omur boyu görmesem neden slovakyaya gitmedim demem bahaneyle aradan cıkmıs olur


artı: ya salzburg felan naptınız ora da uzak muniche giderim oraya kadar gitmişken :D

Salzburg 2 sa 22 dk.
Munih 4,5-5 saat.

Iki kati yol, yani pek de "oha naptiniz salzburga gidene kadar munihe giderim" denilecek bi durum degil o kadar da :)

Bratislava tabi en yakini, 3 saatte biter. Ben zannettim ki bati avrupa/avusturya icinde bi yerler istiyorsunuz.

bratislava da gereksiz boşver :D hallsatt' a git cidden, adamlar çin'de kopyasını bile yapmuş :D

Bratislava gereksiz, halsstat +1

Daha 19 yaşındayken ve gözlerim sadece 0,75 iken yaptırdım. Aradan 7 sene geçti, şu an 0,25 civarındalar. Hayatımda aldığım en iyi kararlardan biri.

22 senedir miyoptum; artik gozum lens kaldirmayacagi icin zorunlu olarak lazer yaptirdim. daha bir ay filan oldu ama simdiden "ben niye daha once bu ameliyati olmamisim" deyip duruyorum. her gun lens cikar, sabah tak, lens batmasi vs. ugrasmaktansa 3 saat aci cekiyorsunuz, gerisi cok rahat.

batma konusuna gelince ilk hafta sabahlari kuruluktan batmayla uyaniyordum, damlami surunce geciyordu ama simdi hicbiri kalmadi. yine de 3 ay zorunlu olarak gozyasi damlasi kullanmak zorunda oldugum icin devam ediyorum ancak saate bakip kullaniyorum, batma ve kuruluk hissi tamamen kayboldu. tek goze almaniz gereken ilk gun batmasi cunku ovusturmaniz yasak. ben o aksam karanlikta bile disardan sizan isiktan rahatsiz oldugum icin kafama battaniye ortup oturdum, onun disinda hicbir zorlugu yok.

göz tekrar bozulur mu? evet. Sürekli suni gözyaşı kullanılır mı? ben sadece ameliyattan sonra 3 4 ay kullandım 8 yıl falan oldu başka kullanmadım. Bende batma olmadı ama ışığa karşı hassasiyet oldu, yüksek ışık çok rahatsız edebiliyor bazen. Yine olsa yine olur muyum? 1000 defa da olsa olurdum, acayip rahatlık.

Bir de yine gezinirken no touch laser diye bir sistemin kullanılmaya başlandığını gördüm. Bu ameliyatı olanlar da ayrıca belirterek yorum yapabilirler mi?

Ben değilde bir yakınım 7-8 sene önce oldu.herrhangi bir şikayet duymadım ondan.bir daha gözlük kullandığınıda görmedim.
Yanılmıyorsam ilk gün güneş gözlüğü gibi bir gözlük takmıştı ışıktan korunmak için. Bir arkadaşımda 2 yıl önce oldu ve gayet rahat.

-5,50 -5,75 miyoptum yaptırdım 3 yıla yakın oluyor, dendiği gibi... verdiğim en doğru karardı. önereceğim doktor da sinan göker olur bütçen uygunsa. türkiyenin en iyilerinden biri değil, türkiyenin en iyisi.

gözün yeniden bozulması mümkündür, ama ameliyatla alakalı değil. senin gözün 3 numara sen ameliyat olup sıfırlattın sonra 1 numara oldu diyelim, ameliyat olmasaydın da o göz 4 numara olacaktı... yani ilerleyecekse o ilerlemeyi durdurmaz ama ilerlemeyecekse tekrar bozulmaya sebep olmaz. presbiyopi kaçınılmaz, ama lasik olman daha sonra presbiyopi ameliyatı olup onu da düzelttirmeni engellemez kornean uygunsa.

kuruluğa gelirsek, ameliyat önceli lens kullanıyordum ve kuruluk rahatsız ediyordu. sürekli lensi çıkarıp tekrar solüsyonlayıp takma, göze solüsyon damlatma vs. ihtiyacım oluyordu ama ameliyat sonrası varolan kuruluk da düzeldi zamanla. eskisinden de iyi.

spor göze ağır darbe alman dışında sıkıntı olmaz, boksörsen lasik değil prk yaptır. biraz daha ağrılı olup iyileşmesi bi tık daha uzun sürer ama korneanda flap olmaz. ama dediğim gibi boksör filan olmadıkça o flap sıkıntı olmaz.

iki gözde de 3 derece miyoptum. 2005 aralık ayında lazer ameliyatı oldum (lasik), 10 seneyi geçti.

çok şükür tekrar bozulma yok, birçok kişiden daha net görüyorum. hiçbir şikayetim yok. göz ağrısı, göz batması vs yok, hiç olmadı. (ilk birkaç gün dışında tabii) bana sorarsan iyi ki yaptırmışım.
ilk günlerde hatırlıyorum, resmen "görüyorum, görüyorum!" diye gezmiştim:) gözlüksüz, lenssiz bir hayat özgürlük bence.

tibbi gereklilik varsa olun, yoksa olmayin. 0,75 falan gibi miyop icin ameliyat olmak gereksiz risk almak bence. ama sizin durumunuzda 4-5 gibi degerlerde, gozlukle yildiziniz barismiyorsa ve goz uygunsa dusunulebilir sanirim.

gunese, isiga bakamama olacak, yazin daha sik gunes gozlugu takmaniz gerekecek, halo olusacak, gece arac kullaniminiz zorlasacak. kuruluk ara ara olacak. ama butun bunlara ragmen gozlukten kurtulacaksiniz ve butun negatif etkilerine deger bence. ben oldum, oldugumdan hic pisman olmadim :)

@fayfim 10 sene öncesinde yaşamıyoruz...

"gunese, isiga bakamama olacak, yazin daha sik gunes gozlugu takmaniz gerekecek, halo olusacak, gece arac kullaniminiz zorlasacak. kuruluk ara ara olacak. ama butun bunlara ragmen gozlukten kurtulacaksiniz ve butun negatif etkilerine deger bence. ben oldum, oldugumdan hic pisman olmadim :)"

gunese, isiga bakamama olacak: olmadı
yazin daha sik gunes gozlugu takmaniz gerekecek: aynı olay zaten, güneşe karşı hassasiyetim artmadı...
halo olusacak, gece arac kullaniminiz zorlasacak: wavefront bunun için geliştirildi, gece görüşüm eskisinden de iyi çünkü artık gözlük camının yarattığı saçma ışık kırılmaları ve gözüme gözüme gelen farların vs. gözlükteki tozları daha çok belli etmesi gibi olaylar yok.
kuruluk ara ara olacak: mikrokeratom bıçak kullanımıyla olanlarda evet yaygındı, intralase/femtosecond ile bıçaksız ameliyatta pek sıkıntı olmuyor. hatta kendi yazdığımda da belirttiğim gibi, olan kuruluğum bile bitti eskisinden de iyi. lens kullanımı uzun vadede çok çok daha fazla kuruluk yapıyor...

3 yıldır en küçük bir yanetki bile görmedim. olumsuz tek bir yanı bile yok benim için...

sen bunlarla karşılaşmış olabilirsin ama şu şekilde ifade etmen resmen gıcık etti...
"olacak, gerekecek, olusacak, zorlasacak, olacak" yani kesinlik belirtiyorsun, tıpta ve teknolojide en ufak bir değişim olamaz, kullanılan aletlere ve doktora göre sonuçlar değişemez, kişinin gözü seninkine göre farklılık gösteremez ve herkeste her koşulda aynı sonuç elde edilir diyorsun resmen bu şekilde...

ayrıca 0,75 ya da 5,75 numara olması ameliyat olma kararı vermede çok da fark yaratmamalı. 0,75 de bulanık görüyor hatta çok sıkıntı olmuyor diye daha az gözlük kullanıyor bile olabilir. gözlük takmıyorsa düşük numara bozukluğu olan tüm hayatını bulanık görerek geçirecek, gözlük ya da lens kullanıyorsa da numarası farketmez, kaç numara olursa olsun o gözlüğü ya da lensi kullanıyor olmak aynı olay... aynı rahatsızlık aynı sıkıntılar...

0,75 bozuk olsaydı da lasik olurdum. ayrıca düşük numarada korneadan daha az tıraşlama yapıldığından ameliyat daha kolay olur, ince korneaya dahi yapılabilir ve sorun yaşanma ihtimali daha azdır...

sizde olmamasi kimsede olmayacagi anlamina gelmiyor sevgili kardesim. bende oldu. 10 sene once de olmadim ameliyati. her komplikasyon herkeste gorulmez ama bazilarinda gorulur. onlari yazdim cunku olma ihtimalleri var ve bunlari goze alarak bu ameliyati olmak gerekiyor.

bunun yaninda kendim doktorum, ameliyatimi da sinif arkadasim yapti. gozum 8 civarinda bozuktu benim. buna ragmen olmadan once 50 defa emin misin bak olm diye tartistik. cunku cok dusuk riskler bile olsa kornea nakline Kadar gidebilecek riskler var. 0,75 adami ameliyat yaparsin, atiyorum 6 ay sonra Trafik kazasi gecirir, flep kalkar. sonra ugras dur.

hayatta alinabilecek riskler vardir, alinmasi gerekmeyen riskler vardir. goz gibi cok cok cok cok onemli bir organda gozlukle idare edilebiliyorsa milyonda bir dahi olsa o riski almaya karsiyim sahsen. o yuzden 0,75 falan gibi gozluk takmasa dahi aman aman bir gorme kaybi yasamayacak kisilerde ben sahsen onermem. herkesin kendi karari.

sen ihtimalden bahsetmiyorsun. yazdığın cümle kesinlik içeriyor ve kesinlikle olur anlamına geliyor. ben kesin olmaz demiyorum, sen kesin olur diyorsun fark bu...

okuyamadın ya da okuduğun hatta yazdığın şeyleri anlayamadın herhalde diye tekrar copy paste geçiyorum... "olacak, gerekecek, olusacak, zorlasacak, olacak"

kullandığın kelimeler bunlar değil mi? ne demek peki bu kelimeler? kesinlikle olacak demek... olabilir gerekebilir olusabilir zorlasabilir olabilir değil bak yazdıkların... sen ameliyat olursanız bu sorunların hepsini kesinlikle yaşarsınız demişsin burada. ben de yaşanmayabileceğini belirttim... uzatmana gerek yok. uzatsan da tekrar cevap vermekle uğraşmam bile.

Arkadaşlar sakin :) herkesin yardımcı olmak istediğinden, o amaçla yazdığından şüphem yok. Bu noktada yazım tarzı, üslup hoşgörülebilir.

Göze alınan bir darbe ya da olası bir trafik kazasından sonra "flex kalkar" olarak bahsettiğiniz şeyin nasıl sonuçları oluyor? Riski minimuma indirmek veya ortadan kaldırmak için farklı bir yol tercih etme imkanımız var mı?

" onlari yazdim cunku olma ihtimalleri var ve bunlari goze alarak bu ameliyati olmak gerekiyor. "

olabilir dendigi Zaman gerekli vurgulayicilik olmuyor zannimca. soyledigim gibi; olacak yazdim cünkü bunlarin olabilecegini tamamen goze almak gerekiyor, nasil daha acik yazabilirim bilmiyorum. sizinle bir mevzu uzatmak niyetim yok, benim buradaki amacim soru sahibini Dogru bilgilendirmek. bana oldu bir sey olmaz yaa cok super bisey diye adami bicak altina sokarsin, yasamasi muhtemel her goz kurulugunda kufur eder sana. bunlar basit seyler degil. vermesi kolay kararlar degil. pazardan pantolon almiyorsun, uymazsa degistiririm deme sansin yok.

o yuzden bu tip kararlari almadan once mutlaka en kotu durum senaryosunu goz onunde bulundurun, hali hazirda idare edebiliyorsam neden riske gireyim diyebilin. bunun haricinde zaten yazdigim gibi ben de oldum ameliyati, bu saydigim yan etkilere ve risklere ragmen pisman degilim, iyi ki olmusum diyorum. goz dereceleriniz cok dusuk veya cok yuksek degilse bir goz doktoruyla bu konuda gorusmenizi tavsiye ederim.

ameliyat varsa risk her Zaman vardir. bahsettigim ihtimaller yuksek ihtimaller degil ama sifir, hic gorulmemis ihtimaller de degil. size en Uygun ameliyat secimini yine en iyi muayene olacaginiz goz doktoru yapacaktir.

benim gozum sanki gun isigina karsi daha hassas oldu, gunes olsun olmasin gozlerimi kisiyor gibiyim.
kuruluk sorunu ise yok.

Miyop 20'li yaşlara kadar sürekli artan bir olay. Numara büyüyor sürekli. Ancak kaç yaşına kadar net bilmiyorum. Teoride o yaştan önce de ameliyat yapmıyorlar zaten. Yaşınız 20 küsur ve altı ise bir araştırmakta fayda var.

teoride 25 yasina Kadar beklemek onerilir. ve 2 sene ust uste goz numaralarinda bir degisim olmamis olmasi gerekiyor.

Ben 18'i doldurmamıştım ameliyat olduğumda.

Valla ben yaptır geç, rahat et, özgürlüğün tadını çıkar diyorum.

Bana da en başta demişlerdi, yok iyi birşey olsa doktorlar yaptırır, bak doktorlar hep gözlüklü, yok uzun vadede ne olacağı belli değil vs. Onları dinleseydim 10 yıldır hala lens kullanıyor olacaktım, belki de lens kullanmaktan dolayı kornealarım deforme olacaktı, gözüme mikrop kaptıracaktım. Ya da en basitinden şu an profesyonel olarak yaptığım scuba dalış sporunu bu dert yüzünden çoktan bırakmış olacaktım.

Milyonlarca insan yaptırıyor bu ameliyatı. Tamam komplikasyonları düşünmek lazım ama bunu düşünmeyi doktoruna bırak, doktoruna güven. Zaten abartılacak kadar riskli bir ameliyat değil, 2dkda olup bitiyor. İstanbul'da bir yerden bir yere giderken kafamıza düşen tuğla yüzünden kör olma riskimiz daha fazla bence.

Dediğim gibi batma, yanma vs şikayetler de sürekli olmuyor (bende hiç olmadı), bu tarz sorunlar uzun süre bilgisayar başında oturan her insanın yaşadığı şeyler.
Yaptır geç. Ve tabii ki iyi bir doktor bulup onunla görüş.

Messi'yle Ronaldo yok he mi?
Adamlar futbolu henüz bırakmadıkları halde her türlü 11'in vazgeçilmez oyuncuları olarak gösteriliyor.

messi'nin herkesi geçip gol atabilme ihtimali var.

-------------oliver kahn
cafu/alves nesta maldini r.carlos

-----gerrard pirlo iniesta

--------ronaldinho zidane

---------------ronaldo

edit: messiyi yazmayı düşündüm ama ronaldinho da zidane da bu kadrodan silinecek adam değil.

Ozil
Lahm
Aguero
Gerrard
Nemanya Matic

Peruzzi
Benarrivo-Maldini-Nesta-Costacurta
Albertini-Ortega-DelPierro-Totti
F.İnzaghi-R.Baggio

OrtaSaha'dan emin değilim, başka bir zaman başkalarını seçebilirim. Möller ve Hassler'i de seçebilirim. Kadroya bakılınca bir rossoneri olduğum görülebilir.

------------------------------buffon--------------------------------
-----cafu-----------cannavaro-----------stam----------------r.carlos---
----------------------lampard-------------gerard---------------------
-------------messi-------------zidane------------------ronaldo------
-------------------------------ibrahimovic----------------------------

görüşüne saygı duyuyorum ama messi ve ronaldo'nun olmaması biraz şov :( kafamı toplarsam akşam yazarım kadromu

Kahn(Simaykil)
Cafu-Cannavaro-Maldini-Roberto Carlos
Xavi-Vieira-Zidane
Messi-Ronaldo-Ronaldo

------------------------------buffon--------------------------------
-----lahm-----------puyol-----------maldini----------------r.carlos---
----------------------lampard-------------xavi---------------------
-------------iniesta-------------zidane------------------ronaldo------
---------------------------------messi---------------------------

lampard'ta kararsız kaldım, geri kalan hepsi banko :(

buffon

alves cannavaro maldini r. carlos

patrick viera

zidane iniesta

messi ronaldo c. ronaldo

Doktora gitmeden ilaç alabiliyorsan teşhisi koydun heralde. Hazır başlamışken çekiver kendin.

her ağrı enfeksiyondan değildir. dişim ağrıyor diye antibiyotik kullanılmaz, anti-biyotik adı üstünde ağrı kesici değil. ağrı kesici alıp doktora gitmeyi bekleyin

antibiyotik bir kutuyu baştan sona kullanıp bitirmeden enfeksiyonu kurutmaz, kutu bitmeden bir kaç doz önce şikayetler kaybolsa da... o nedenle doktora gitmeden antibiyotik alınmaz, kutu bitmeden antibiyotik bırakılmaz.

hazır başlamışken çekiver gitsin +1

karaciğerde sıkıntı olabilir. alkolle aran nasıl?

yani dün antibiyotik içmiştim (monodoks) onun yüzünden yükselmiş olabilir diye düşündüm. alkol haftada 1-2 tüketiyorum. idrar tahlilindeki eritrosit kafama takıldı?

antib içtiğine göre bakteriyel bir rahatsızlığın var, eritrositin nadir görülmesi bundan olabilir.

ufak bir tas falan olabilir belki idrarda. Problem yaratacak bir durum gormedim ben sonuclarda. ama su karaciger enzimlerini bir kac ay sonra bi kontrol ettirin derim.

eskiden kutuphane neredeyse bilim oradaydi hocam.. malum, zamaninda matbaa olmadigindan her kitap ve her kopya tamamen elle yaziliyordu. bu da onlari ve bulunduklari kutuphaneleri son derece kiymetli kiliyordu.

Abbasi - Bizans ilişkisi salt savaş üzerine kurulu değildi. Halifeler ve imparatorlar arasında görece ılımlı ilişki geliştirenler de olmuştur. Elbette kardeş veya dost değillerdi; ne var ki barış zamanında da birbirlerine hediye alıp veriyorlardı. Bazı halifeler, özellikle imparatorluk arşivlerinde bulunan eski yazmaların bir kopyasını aldırıp Beyt'ül Hikmet'te Arapça'ya çevirtiyorlardı. -Bazıları da istila edilen bölgelerdeki mevcut kitaplıklardan ele geçirilmiştir- Haliyle İslam Dünyası Arapça'ya girmiş, üstüne düşünüp tartışılmış bu fikirlerden etkilendi.

merhaba. çok üstünkörü hatırladığım iskenderiye kütüphanesi'nin amacı yeryüzündeki her yazmanın bir kopyasını edinmek. mısıra giren her yazmayı kanun gibi kopyalayıp geri veriyorlar diye hatırlıyorum ama semerkanttan mı, arapların gözünden haçlı seferleri kitabından mı emin değilim. bu arada konuyu seviyorsanız "agora" da güzel film.

El mahkum, göt gardiyan.

biat ve itaat kültürü.
ve zopa.

Gerçeği incelediğinde hayat büyük bir kârdır ve toplulukların keyif içinde vakit geçirmesini sağlar. Ancak burada hayat kârı sadece hayatta kalmaya yarıyor.

aile yapısı ayakta tutuyor olabilir. hepsi 1000 lira kazanan insanlar onların. yalnız yaşamaları mümkün değil. bi evde 4 kişi varsa 4000 lira ediyor. işte türkiyenin ayakta durabilmesini sağlayan en büyük şey bu bence. fakirler birlik içinde ve aile önemli bi şey türkiyede

turkler binlerce yillik bir devlet gelenegi olan bir halk. bu hafife alinacak bir sey degil. 100 yil once padisahlik vardi, hukuk yoktu veya cok kisitli idi. cumhuriyeti bile halkin kendisi talep edip kazanmadigi, tepeden inme sekilde getirildigi icin daha sindiremedi ulke. basa gecen kendini padisah saniyor, halkin bir kismi da Adam gercekten padisah olsun istiyor.

Sıcak para.
Yönetici konumundaki insanlar güç ve para için akp'yi savunuyor. Ülkeyi ayakta tutan da akp'nin inşaat odaklı ekonomi politikası değil haliyle.
Kaynağı belirsiz para yabancı yatırımcı tarafından çekildiğinde ne akp kalır ne ekonomi ne de din.

Bizi hićbir sey ayakta tutmuyor bence. Gittikçe batağa saplaniyoruz.

Yabancilar daha büyük hadron çarpistiyicisi yapmakla övünürken biz ayni paraya daha büyük saraylar yaptirma derdindeyiz. Bilimde, sanatta, sporda hiçbir gelişme gösteremiyoruz. Sistemin icinde yasadigimiz icin fark edemuyoruz sadece.

Basiretsizlik sunepelik ayakta tutuyor bence. Hepimiz hepimizden nefret ediyoruz. Ancak bunu bir eyleme donusturebilecek bi irademiz yok. Birileri bizim nefretimizi gerceklestirsin ama benim oglum kizim olmesin.

allah

şaka şaka, itaat ve adamcılık tutuyor.

Borç. Her yıl üst üste büyüyen açıklar veren bir ekonomi dışarıdan gelen borç sayesinde ayakta duruyor.

Bir ihtimal daha var o da ulke zaten ayakta degil. Objektif bakmak gerekirse mesruiyetin en temel taslarini gormek mumkun degil. Yakin tarihten kalma aliskanliklarla bir sure daha gidiyor iste.

Tembellik. Hic bir topluluk harekete gecmek icin gerekli gucu bulamiyor, tembel hissediyor. O yuzden her sey lafta kaliyor.

kulturel bir olgu olan omurgasizlik. gelen agam, giden pasam... kafasi.

atarax deneyin.

atarax onun ilaç torbasında var işe yaramıyor

lyrica

@kasa kasa berg Teşekkürler bunu ilk defa duydum
, sözlükten yorumları okudum deneyeceğim

lyricayi Doktor kontrolu olmadan icmeyin. basit bir ilac degil.

oncelikle gecmis olsun,
eger agri varsa bir fizik tadavi doktoruna goturun, o sizden mamografi, kan testleri, kemik olcumleri gibi testler isteyecek, akabinde problem hakkinda yorum yapacak, kendisi ile alakasi varsa tedavi onerecek, vesaire.
benim annemde siddetli bacak agrisi olmustu, megerse kemik erimesi varmis, su anda tedavi oluyor.
sizin icin de ayni sey olabilir.

tekrar gecmis olsuin

@gulersem Teşekkür ederim . ben hastaneleri doktorları hiç sevmeyen ilgisi alakası olmayan biriyim ve istanbul'da çalışıyorum normalde izmirliyiz . çevrem yok burada iş hayatı dışında ve konu başlığımda da sorduğum aslında iyi bir doktor tavsiyesi .
anne hasta olunca nereye götürülür hangi doktordan randevu alınır hiçbir fikrim yok .

gece uyuyamıyor ayakları ağrıyor deyince aklıma huzursuz bacak sendromu ihtimali geldi. bunun için sanırım nöroloji bölümünden randevu almanız lazım. geçmiş olsun.

Validebağ uyku polikliniği var haydarpaşa numuneye bağlı nasıl randevu alınır vesaire bilmiyorum ama çözüm buluyorlar. Önce ilgili bölüme gidip sevk alırsınız anneniz bir gece uyutulur orada daha sonra da teşhis ve tedavi. Çok zor bir durum gerçekten inşallah tez zamanda iyileşir anneniz geçmiş olsun şimdiden.

sanırım atasun 60 liraya kadar (çerçeve + cam) ücretsiz veriyor, fazla tutarsa üstünü tamamlıyorsunuz. çeşitleri de bolca var yanılmıyorsam. gerçi bu fiyata en kalitesiz cam oluyor ama dediğiniz gibi ara sıra kullanacaksanız göz ardı edilebilir.

kadıköyde aktif inter optik var ümit bey iyi bir gözlükçüdür. sgk bazı çerçeveleri karşılıyor sadece, normal cam istersen toplam 10tl'ye çıkabilirsin. özel camla 50 lira oluyor. güzel çerçeveler de var sgk'nın karşıladığı.

abi dediğim gibi özel cam normal cam hiç anlamıyorum. benim merak ettiğim herhangi bir çerçevenin bir bölümünü mü ödüyor yoksa sadece belli çerçeveler mi biraz da onu anlamaya çalışıyorum.

belli cerceveleri oduyor Devlet. eger baska cerceve almak istiyorsan da onun parasini dusuyor optikci.

macrocenter.

bacon ve sosis şeklinde brandium macrocenterda var. löp et şeklinde henüz bulamadım.

günah değil mi neden yiyorsun kardeşim

@Frederick Co
adamın müslüman olduğunu nerden biliyosun ki ?

Akasyadaki macro center da gördüm geçen

carrefour'da görmüştüm ben de halbuki, kaldırmışlar öyleyse.

aq memleketinde herkes müslüman olmak zorunda sanki. sorulara bak ya şaka gibi :)

macrocenter +1 hocam, afiyet olsun.

Bilmem fark ettiniz mi ama domuz eti haram. Neden diyorsunuz?
Not: ironi icerir

ben de domuz etini gunah diye biliyordum :/

Macro'larda lop domuz eti gormedim ben? Sosis falan var hep? Kesin bilgi mi? Ona gore gidip alcam

günah diyenlerin troll olduğu çok belli değil mi? niye cevap veriyorsunuz?

carrefour'da oluyor diye biliyorum ben de. sordun mu hiç mi satmıyorlarmış?

nişantaşı macrocenter'da çeşitleri vardı.

edit: trabzon'da yaşayan biri olarak domuz etini görünce gerisi teferruattır diyerek anadolu yakası'nı görmemişim. fenerbahçe'deki mağazasında da vardır muhtemelen.

Lop et veya islenmis urun ariyorsan beyoglu ideal salam (kozmaoglu) al sana link.
Www.idealsalam.com

illa anadolu olsun diyorsan, Sadece islenmis urun macrocenter'da var.

hep macroda var geyiği döner ama ben hiç görmedim.

realler ve migroslarda yok, kesin bilgi.

haram olduğu söylendi mi gencler?

go veg!

ülkenin tüm sorunlarını domuz etiyle çözebiliriz aslında.

şu günah değil mi diye soranların sistemine zamanında ucundan protein girse böyle olmazdı

aynı nedenlerden dolayı sırbistan düşünüyoruz biz.
varsa alternatiflerimiz okuyaım :)

ben belgrad'a gidiyorum. ama aile ile gitmek ? bilemiyorum altan.

makedonya olabilir bir de.

Lan annem hep ister yani gezmek gormek. Fena mi olur yurt disina ciksak beraber. İkiniz de sirbistan diyosunuz belgrad diyosunuz ole mi.

Haydi fikirler. C moon.

Saraybosna'ya uğrayıp otobüsle belgrad'a geçtik. ne sorun çıktı ne ters bir şeyler oldu sınırlarda.

aile tanımı anne+baba mı yoksa eş+çocuk mu?

sürekli yazıyorum yine yazayım makedonya.

Bosna hersek, makedonya, ukrayna, sirbistan, montenegro, kosova, arnavutluk. Elde olanlar bunlar.

hem gezilip görülebilirliği hem de ucuzluğu açısından UKRANYA. lviv çok güzel bir şehir ve başkent bile olmadığı için inanılmaz ucuz. kiev de avrupa standartlarına kıyasla ucuz ama bir türkün "amaaan aşırı ucuzmuş canım" diyebileceği bir yer değil. öte yandan lviv, benim gibi fakir öğrencilerin bile yardırabileceği ucuzlukta.

ha lviv'de şöyle bi sıkıntı var, neredeyse kimse ingilizce konuşmuyo. çok güzel müzeler, kiliseler var. şehir merkezindeki binaların hepsi sanat eseri zaten. her yerde bi açıklamalar, bi heykeller vs. görmek mümkün. gel gör ki bunların %90'ının ingilizce açıklaması yok. en fazla bakıp "vay amk" demekle yetiniyosun ukraynacan yoksa.

lviv'i kendim gidip gördüğüm için söylüyorum, yoksa vizesiz gidilebilecek bissürü güzel şehir var.

gurcistan?
Kazakistan?
kirgizistan?

saraybosnaya gidin hocam. turk olarak yurtdisinda sevildigimiz tek topraklar orasi.

Balkanlara gidin. Sirbistan derdim ama ailece gidip pek keyif alacaginiz bir yer degil.

Bosna hersek iyidir ucuzdur. Gorulecek cok guzel yerleri var.

Deniz sahil kenari doga falan seviyorsaniz da ordan karadag'a gecin.

Not; anneyle babayla gezmek guzeldir.

ben gürcistan veya sırbistan diyorum. bir de karadağ tabi.

balkanlarda bi cacık yok onun yerine karedenize git yaylalara çık daha iyi.
biraz zaman ayırıp vizeye başvursanız prag-budapeşte-viyana turu hem çok ucuz hemde avrupanın yarısını gezmiş oluyorsunuz.çünkü ek olarak (bratislava,dresden)5 ülkeey çıkma şansıznız var.

rusya vize uygulamasına başladı. dümdüz giderseniz ortada kalırsınız.

rusya'yla o kadar olay oldu haberiniz yok mu?:)

artık vize istiyorlar, vize almanız lazım.

vize gerekiyor ve pek belge istememelerine rağmen alabilmek için çok fazla para bayılmanız gerekiyor. direkt olarak konsolosluktan alınamıyor sanırım voucher nanesinden dolayı. acentalar da kendi payını ekleyince yanlış olmasın ama 170 dolara mal oluyor vize.

Rusya'nin cani cehenneme ya. Gidip napacaksin kardesim. Nesi var gorulecek, kizil meydan mi ? leninin mezari mi ? Nedir olayi rusyanin ?

Bence vazgeçin.2 farklı zamanda 2 ayrı arkadaşımız aileleri ile birlikte vizeleri olmasına rağmen rus havaalanı polisi tarafından keyfi olarak geri gönderildi.uçak biletiniz yanabilir.Rusyaya girmeniz tamamen şansa kalmış.Hiç riske girmeyin derim.

vize alsaniz dahi gitmenizi tavsiye etmem. sorun cikarirlar. baska yerlere gidin.

Ucak dusmeden once ankaraya gider gibi gittim. Su an vizen varsa da ek bir iki belge ile sorun cikartip gonderebiliyorlar. Vizen olsa da kapida kalabilirsin.

vazgeçtim. teşekkürler

binbirdiyet.com

hocayla konusun. Kabul etmezse seneye tekrar alirsiniz. sinava girmeyen siz, sinavi yapan okul, sinifta birakan hoca iken Doktor niye sahte belge duzenlemedi diye adi oldu onu anlamadim.

şimdi tartışma yaratmak adına değil, ama 6 sene sana rapor vermek için okumuyor bu adamlar, yeri geldiğinde hayatını kurtarmak için okuyor. adamlara gidip de 6 sene okudu diye kompleks yapmış diyip, üzerine bir de ibne diyorsan ben de iyi ki vermemiş rapor diyorum.

adam yukarıda demiş, seneye tekrar al.

hipokrat yeminini boşa etmiyorlar herhalde.

@polifonik osuruk "halden anlayan" dedim dikkat ederseniz. yalandan doktor zaten gidip rapor istediklerimiz. genelde yaşı genç günümüz eğitim sistemi içerisinden geçmiş öğrencilerin halini bilen adamlar.

hayat kurtaranlara karşı saygımız sonsuz zaten o adamlar hem bu işlerle uğraşmıyor hem de bunlar kadar kompleksli değil.

@alibaba06 hipokrat yeminlerini seviyim onların. maaş getirisi dışında bir düşünceyle meslek seçmemiş vizyonsuz bir sürü inek bunlar.

kardeş sen hepsini genelliyorsun ve aşağılıyorsun.
doktorluk öyle kolay bir meslek değil, maaşı için de çekilecek dert değil.

doktorların işi, vizesi kaçana rapor vermek değil diye biliyordum. yoksa yeni bir uygulama mı?

sahte belge düzenlemedi diye bir de adi oldular, hayret.

sınav saatinde hastanede olduğunu belgelersen o da işini görür. ille tam gün iş göremez olman gerekmez. o saatte hastanede bulunuyor olman da bir sağlık mazereti.

son yazdığına dayanarak iyi ki rapor vermemiş, eline sağlık diyorum. seneye al, vizeyi kaçırma.

infusionslösung olur.

Veteniner biraz dingilmiş kusura bakma
Latincesi Serum çünkü
50 dilde de Serum diye kullanılıyor

Aromanian: dzãr
English: serum
French: sérum
German: Serum
Italian: siero
Portuguese: soro
Romanian: zer
Spanish: sero-, suero

iv (ayvi) drip/drop falan diyorlar. Ama içerik konusunu bilmiyorum.

Infusion diye kullandik biz hem ingilizce hem almanca. Okunuslar farkli tabii.

elli dilde de serum kelimesi var olabilir ama gorunen o ki biz farkli anlamda kullaniyoruz.
hollandaca infuus mus mesela

@bir varmis bir yokmus
çok latince herhalde, hani "kürek kemiği" yerine, gerçek latincesini söylemek gibi falan sanırım.

Serum baska bir sey. türkiyedeki serumla kastedilen ve kelimenin gercek anlami baska. veterinerin bir sey anlamamasi cok dogal.

İngilizce'de serum, kanın plasma kısmı. O yüzden anlamamıştır.

normal. herkeste var. bunun haricinde keske iki Saat buraya yazmaya calisana Kadar bi arkadasinin gozunu inceleseydin onda da var mi diye, daha kolay olurdu :D

öyle her şeye de diyosa dalga geçiyodur zaten.

aynen
sikinti yok

bunlari dilinden dusurmeyenlere karsi bi sogukluk olusuyor bende.

aynen

Ben doğrudan Pardon filmindeki şu sahneye benzetiyorum ve bu yüzden muhattap olmuyorum: www.youtube.com

aynen karşim.

tekrar tekrar aynen aynen aynen diyenlerden hoşlaşmıyorum ben. aynen kardo, aynen reyis, aynen bro diye tekrarlayanları.

tabi tamamen genelleme yapmamak lazım, aralarında sevdiklerim de var.

sürekli diyorsa evet katılıyorum ama bazende insan karşısındaki artık sussun diye he tamam aynen aynen yeter ki susss diye içinden geçirerek aynen diyor olabilir :)

Aynen bence de

aynenin yanı sıra bir de sürekli net diyen tipler var. hoşlarına giden bir şey duyunca NET KANKAAA NEEET falan diyen bir cins. uyuz oluyorum bunların ikisine de.
ayrıca yerli yersiz kardeşim diyeni de sevmiyorum. son olarak da bro diyeni insan yerine koymuyorum.

sikinti yapma kardes demeyiz

ben de aynen derim cok :( itici miyiz, demeyeyim mi? :(

sürekli aynen dedirtmek zorunda kalanlar utansın :( ya şimdi gitmiş eski sevgilisinin yeni sevgilisinin eski sevgilisini anlatıyo bana. ne dicem aynen yav he he dicem.

bir dönem çok takılmıştı ağzıma, bikaç arkadaş uyardı dikkatli kullanmaya başladım, alternatiflere yöneldim. aslında tam tersi, bu aynen'in mevzusu her bişeye alternatif olabilmesi. mesela "evet", "haklısın", "kesinlikle", "dimi ama", "e yani" vb denebilecek yerlerde alternatif aynen diyebiliyoruz, n'oluyor, muhabbet yavanlaşıyor.

-şimdi ilk çıkıştan mı dönüyoruz sağa.
-aynen abi.
-burada yemeyelim bence, çok bozdu artık.
-aynen co.
-ben de esas ben senin hebeni kovalarım dedim.
-aynen aga.
-eeh.

Aynen amk haklisin.

eyvallah kardeşim

Bazen derim "aynen öyle" diye. Ok, tamam, aynen, bunları işle ilgili konuşurken karşı tarafa aynı fikirde olduğumuzu ya da teyitleştiğimizi belirtmek için kullanırım. Ama tabi çok sık değil.

Benim agzina kurekle vurasim geliyo boylelerinin

Yer bulursan kacirma

cok pahali, cok yavas ama kaliteli. bence dil ögrenmeye biraz yatkinlik varsa a1 seviyelerini baska yerlerde tamamlayabilirsiniz. daha sonra gerekirse goethede devam edilir.

goethe çok iyidir ben çok memnun kalmıştım kesinlikle tavsiye ederim

ayrica sinavina girdikten sonra edineceginiz belge de oldukca gecerlilik sahibidir.

A seviyesi icin galatasaray uninin actigi kurslari da tavsiye ederim.

iddaa ediyorum, oraya vereceginiz paraya almanyaya gider, orada ogrenirsiniz o dili.


almanya'da a1, a2, b (bazen b1-b2 diye ikiye bolerler) ve c olmak uzere 4 kur vardir. ama turkiye'de para kazanmak adina bu kurlarin sayisi onlari gecer. goethe de bunu yapanlardan biri diye biliyorum.

dogru adres.

gayet memnundum ben almana ya gittiğimde çok rahat etmiştim tavsiye ederim

psikologun zaten ilaç yazma yetkisi yok, onlar psikiyatrist. hastanelerde hastayı psikiyatrist görür psikologa yönlendirmek onun insiyatifindedir. genelde de yönlendirmez. psikologlara test filan yaptırırlar. psikiyatrist ve psikologun işbirliği yaptığı bir yere gitmeniz lazım. genelde al bu ilacı diyorlar, nereye gittiğiniz önemli.

psikologlarin ilac verme yetkisi yoktur zaten. ama sizin derdinizi Devlet hastaneleri cozmez malesef.

genelde üniversite hastanelerinde ikisi de oluyor. Psikyatristten randevu alıyorsunuz, o sizi ihtiyaç görülmesi durumunda psikoloğa yönlendiriyor.

bir de istediğiniz şey psikoterapi, istanbul'daysanız yanlış hatırlamıyorsam çapa'da psikoterapi yapıyorlar.

terim karmaşası yaşamışım :(

teşekkürler..

istanbul ve ankara'daki devlet hastanelerinde psikolog bulunmakta.
çocukluğunuza inilmesini istiyorsanız bir psikanalist bulmanız daha doğru olur. psikalaniz yapabilecek ehliyette uzman sayısı istanbul'da bile oldukça az. çünkü uzun bir eğitim gerektirir.
sözlükte psikoterapi sözcüğünü aratarak kısa bilgiler edinmenizi önerebilirim.

ticarethaneye donmemis ozel hastane yoktur. ozel hastane para kazanmak icin kurulmus bir isletme. kar amaci gutmeyen bakkal, Kasap, restorant olmadigi gibi ozel hastane de yoktur. hepsinde bir yerlerden gecirirler.

medical park göztepe de prof cengiz bölükbaşı kesinlikle öneririm. çok çok iyi bir doktor. sgk da geçiyor

Muayeneye girmeden başka bir odada EKG çekiliyor ve doktorun yanına öyle giriyorsunuz. Muayene yerinde EKO bulunuyor. Doktor ihtiyaç duyarsa bakıyor.

hemen yaparlar.

Ben dun aksam Siyami Ersek'e gittim gecmis olsun. Doktor gorene kadar hemsire EKB yapti. Sonra kan tahlili yaptilar. Yarin da dahiliyeye ve sorunum ritim bozuklugu oldugundan 159 nolu ofise gitcem.

ankara atatürk 1 haftaya sonraya tarih verdi.

değil
ayrıca kadınlar multi orgasmic de olabiliyorlar erkeklerden farklı olarak
edebilir, neden etmesin

Değil. Psikolojik etki büyük orgazmda. Gönülsüz ilişkinin sonucudur o. Yada yıllarca kullanılmayan cinsel organ körelmiştir ne bileyim. Kadınları anlayamıyoruz hiç bir konuda

terk etmez ama aklından geçirir cenkist^^

Terk etmez, aldatir

Yoo değil. Hatta bazen çok kolay olabiliyor. Bu o anki ruh haline ve karşısındaki kişiye bağlı. Terk etme meselesine gelecek olursak, arada biraz sevgi varsa bi müddet idare eder ama sonunda soğuyup terk eder.

henuz gelmedim o yaslara ama 30-35 yasindan sonra cinsellikle ilgili Bakis biraz degisiyor, on planda olmaktan cikiyor diyorlar. en azindan o yaslara Kadar tatmin edebilmekte fayda var :D kadin orgazmindaki sikinti aslinda anlamanin imkansiz olmasi. erkeginki kolay, bir seyler cikiyor. ama kadin istedigi takdirde cok rahat yalan soyler. erkegi kirmamak icin cok kotuydun, orgazm olmadim :( demezler diye tatmin ediyorum. derler mi? lütfen desinler cünkü :D