bişey olmaz

hiçbir şey olmaz. en fazla tepedeki üfürgeci kapatırsın. uçak yükseklere, soğuklara çıkıyor ama bu soğuk içeriden hissedilmiyor.

ucus uzunsa usursun, mesela bangkok ucuslari filan buz gibi oluyor

Hosterlerden rica edersen bi örtü geririrler, bence zaten üşümezsin.

abi üşüyebilirsin bence ya, tatil öncesi uçakta ayı gibi hasta olmak ve akabinde tatilin zehir olması olasılığının yüksekliğine girmiyorum bile. senin yerinde olsam üzerime ince bir hırka sweatshirt falan öyle bir şey alır öyle binerim, ne olacak en kötü elinde taşırsın.

@megalomaniac easyjet bu arada pos makinesi ile başımda bitip 10-15 euro charge etmesinler örtü, battaniye için?

Üstüne kesin bir şey al, ülke içi bile soğuk oluyor. Ülkeler arasıysa bonus soğuk.

Geçen yaz tam da bu vakitlerde, Londra Girona uçuşu yaptım, hayatımın soğunu yedim, cam kenarındaydım ben, artı rötar da yaptı bir de Ryanair bilmemne hangi şehrin üstünde yarıms aat daire çizdik sadece. Daha önce sorunsuz uçuşlarım da çok oldu, ama o uçuş tam bir Murphy cenabetliğiydi. Havalanı transfer otobüslerinde de ayrı soğuk yedim üstelik, köklemişlerdi klimayı, yanımdaki çevremdeki döndürmeli zımbırtıları kapatsam da fayda etmedi. Sonuç olarak akşam 7-8 den sonra dayanılmaz öksürük, gece hayatsız emekli tatili yaptım.

üzerinize bir şey alın, soğuk oluyor.

hasta olma ihtimaliniz var. şortun üstüne eşofman giyin tuvalette çıkartın?

örtü getirirler rica edersen

ekonomik havayolu ise üstüne mutlaka bişey al. yok kaliteli havayoluysa şal veriyorlar.

Bi sweat alırsın üstüne üşürsen kah bacagına kah omzuna alırsın

Ne soğuk oldu var ya! Mevsimlik bi mont almıştım, gene de üşüdüm ama idare ettik

nö

genel olarak ilgi alanlarının farklı olması güzel ve besleyici bir şey bence. sorun olması için gerçekten hiçbir ortak ilgi alanının bulunmaması ya da ilgi alanlarına karşı spesifik nefret duyulması falan lazım.

bu konuda evde liyakat kalmamış ile bire bir aynı düşünüyorum.

farklı ilgi alanlarının olması evet besleyicı, aynı olması şart değil ama "paralel" olması her daim avantaj. ben çok sert müzikler dinleyen biriyle olamam mesela, çünkü oturduğum bir mekanda falanda çalındığında içim kıyılıyor, sıkılıyorum ortamdan. e adam hiç yanımda müzik dinlemeyecek mi? napsın, benim yüzümden müziği mi bırakacak, yazık değil mi ona da? misal metal müziğin farklı çeşitlerini sevebilirler, ya da metal müziğe daha yakın müzik türlerinden hoşlanıyor olabilirler karşılıklı gibi gibi.

bir de bu derece ayrı düşündükleri kaç ilgi alanı var, bence bu da önemli. 10 birim üzerinden 6-7'sinde paraleldirler ama kalanında hiç ilgileri yoktur diğeriin ilgi alanıyla. bu da görece olarak yönetilebilir bir durum.

Phoebe +1

İlgi alanlarının farklı olması güzel tabii. Birbirinize bir şeyler öğretir, eğlenirsiniz. Sıkılmanızı önler. Ama birbirinizin ilgilendiği şeyleri sevmiyorsanız o sıkıntı olur.

Müzik örneğini vermen çok ilginç benim açımdan. Çünkü bence müzik zevkleri uyan insanların kafa dengi olma ihtimalleri daha yüksek. İkiniz de rock müzik seviyorsanız büyük ihtimalle biraz yabancı dil biliyorsunuz, farklı kültürlere ilginiz var, kadın-erkek ilişkisine, eşitliğe bakış açınız paralel, politik görüşleriniz birbirine yakın vs. vs.

Diğer türlü sen Muse dinliyorsun kadın/adam Demet Akalın dinliyor, olmaz o iş.


Metalhead kızlar eklesin.

Benim için zor oluyor ya bu. İyi hoş, farklı olması besleyici tamam eyvallah ama ben gavur rapi dinliyorum. Rap müzikten nefret eden kişi harbi harbi nefret ediyor lan :D Meslea ben ağır metal müzik sevmem ama manit açarsa dinlerim ''kapat şunu kafam şişti'' demem ama gavur rapinin adı çıkmışaq nasıl bir nefretse bitmek bilmedi. hemen ''güzel değil'' oluyor. aslında güzel şarkıyd :DD

neyse, rap sevenler ekleyebilir.

aslında farklı ilgi alanları güzel bir şey.

misal ben fotoğrafçılığa ilgi duyuyordum. eski kız arkadaşımın hiç alakası yoktu.
kız bayağı güzel bir kızdı benim portre çekimi için teknik deneyecek kimsem yoktu. onun üstünde deniyordum. beraber fotoğrafçılığa ilgi duymuyorduk amma ve lakin beraber kaliteli zaman geçiriyorduk. ortaya çıkan fotoğraflardan beğendiklerini instagrama koyuyordu, arkadaşları falan "profesyonel fotoğrafçı mı tuttun bu ne" diye yorum yapıyordu ikimiz de mutlu oluyorduk.

onun ilgi alanı sportif şeylerdi. kız hayvan gibi enerjikti. 21 km koşu yapıyorduk ben evde ölü gibi yatıyordum o duş alıp pilatese gidiyordu. onun sayesinde ben de hayvan gibi kondüsyon yaptım.

bayağı birbirimizin ilgi alanlarına ucundan bulaşarak birbirimizin hayatına olumlu etkiler yaptık. o ilişki başka sebeplerden yürümedi ayrıldık. orası ayrı. ben hala koşuyorum, spor yapıyorum o da hala benim çektiğim fotoları instagrama koyuyor.koyuyormuş yani. stalklamadım :)

başka bir ilişkimde de kız her ilgi alanıma dahil olmaya çalışıyordu.
arkadaşlarla bir yerde bira içip futbol maçı izleyecez (premier league) ben de gelecem diye tutturuyordu. sıkılırsın diyorum dinlemiyor, geliyor. maçın 15. dakikasında asık bir yüz, sıkılmış, ne zaman gidecez diye soruyor. lan sıkılacağın belliydi zaten, bırak bari benim zevkimin içine etme. bu kızla da ilişki bu sebepten birmişti. yapışık gibiydi kız bana. nefes alamıyordum.

işte eğer farklı ilgi alanlarına sahip kişiler birinci yazdığım türden kişilerse sorun yok. o farklı ilgi alanları insanları besleyebiliyor, olumlu şeyler katabiliyor. ikinci yazdığım türden kişilerse o iş yaş. işkenceye dönüşüyor.

Benim ilgilenmediğimi bildiği bir ilgi alanını kafama kakmaya çalışmadığı sürece sorun olmaz.

Bir de aynı extreme metal türlerinden hoşlanılsa bile her türün sol gruplardan fazla fraksiyonu var. 2000 sonrası çıkan Amerikan death/melodik death gruplarıyla Göteborglu kardeşlerimiz bir mi?!?

Yine müzik örneğinden gideyim: Norveç black metali hastası biriyle Yunan veya başka bir black metal ekolünü seven biri muhtemelen ideolojik olarak ayrı uçlardadır. Bu müzik türlerini "kulağa hoş gelen her şeyi dinlerim"ci tayfadan ziyade gerçekten ilgisini çektiği için dinlediklerini farzedersek bence anlaşamama ihtimalleri epey yüksek.

onun altına o renk ayakkabı hiç olur mu ya. açık renk bir stiletto bence.

siyah ve bej tonları dışında hiçbir renk gitmez zaten, parlak nude giyilebilir

nude siyahtan daha iyi olur bence ama ben olsam spor ayakkabıyla kombinlerim. tek bantlı siyah topuklu ayakkabıyla da şık olur.

Tam da kombinin olduğu görseldeki ayakkabı gider, siyah olmaz.

Bence siyah çok güçlü kalır bu takımın altına. Ayrıca linkteki siyah ayakkabının topugu sanki biraz kısa, daha yüksek bir topuk daha hoş durabilir.

Mesela şöyle bişey :

www.ninewest.com.tr
www.ninewest.com.tr

Ya da biraz daha iddialı bir şey istersen daha cesur davranıp www.ninewest.com.tr bunu da giyebilirsin bence.

Belki takımla aynı renk bir kırmızı da olur ama o zaman netden değil takımın gelince direkt aynı renk bir ayakkabı bulabilmek için gezebilirsin. Takımla aynı renk yüksek topuklu bir stiletto da bakanların gözünde hoş bir akış sağlar ;)

ama genel olarak nude tonlarından gitmeni tavsiye ederim.

patlamis misir+1500

yuvarlak burunlu olmaz ama bence.

aşçı pastacı ya da barista

Marangoz. Sirf zeytin merdiveninden ev gecindiren adam biliyorum.

tır şoförlüğü

Kepçe operatörlüğü, çocukluktan beri bayılırım ya. Hani şu hem önü hem arkasında kepçe olanlar.

fayans ve tesisat ustalığı. ev alır yeniler satardım.

fayans ve tesisat ustalığı+1
belki aşçılık.

terzi. paça bükmeden bile 10-15lira alınıyor.

Boyacılık

boya badana ustası.
2-3 günde öğrenirsin.
fantezi fiyatlar çekiyorlar.

Kadın berberi

KOD

kuaförlük ya da terzilik öğrenmek isterdim.

Asla affetmem.

hiçbir zaman affetmemeli.

çok değişkenli ve bilinmezli soru.
aldatmak aldatmak değildir, yani adamın 2 yıl biriyle aşk yaşamasıyla bir gece biriyle seks yapması aynı şey değil.
hangisinin daha kötü olduğu da duruma ve şartlara göre değişir.

o sırada cinsel hayatınız nasıldı?
çift olarak kısa süre önce bir travma yaşanmış mıydı?
arada süregelen ve çözülemeyen bir sorun var mıydı?
vb.

kendine olan saygıyı kaybetmek de bu etkenlere ve duruma göre değişir.

Ben erkek arkadaşıma laf arasında olabileceğini söyledim. Ben bu konuda çoğu kadından farklı düşünüyorum galiba.

Hayatımda hiç bir zaman erkek arkadaşım benden çok hesap ödememiştir bir ilişkimde. Ya da kendimi hiç bir konuda üzerlerine atmam. Ayaklarımın üzerinde basıyorum evet ama bu tarz kadinların düşündüğü gibi aldatırsa biter gibi kesin bir kuralım da yok. Bilemiyorum aslında. Herşey olabilir.

Büyük konuşmamak lazım bu konuda. Düşünsene hamilesin çocuğunuz olacak gün sayıyorsunuz ama adam seni aldatıyor yani o anın duygusallığı ile biraz farklı olabilir. Bu küçük bir örnek. Zamanlama, kiminle, ne kadar süre çok önemli.

Tek gecelik olsa kafaya takmam diye düşünüyorum. Diyelim ki birkaç gecelik birşey yakaladım zaman veririm. Insanız. Yıllar süren bir şekilde her sabah aynı aşkla sevgiyle uyanmak çok zor. Insanların dönemleri olabiliyor. Yeri geliyor bir donem bir arkadaşınla çok iyi oluyorsun sonra bir hareketi hoşuna gitmiyor soğuyorsun sonra bir zaman daha sonra taktığım şeye bak onun dostluğunu çok özledim diyebiliyorsun.

Ki bence erkekler ve kadınlar bu ilişki aldatma konusunda daha farklı düşünüyor, hissediyor. En azından benim tanıdığım erkekler benden farklı. Ben artık aldatmam mesela. Geçmişte yapma gafletinde bulunmuştum üniversite dönemi basit bir ilişkide aldatmıştım ama hala unutamam. bence o karşındakine değil Kendine saygısızlık. O yüzden yapmam. Ozmn beri de hiç kimseyi hiç bir sekilde o yapsa bile aldatmadım. Hele seversem ve seksimiz de iyi olursa hiç yapmam. Başkasına bakmak bile aklıma gelmez. Evet ben öyle biriyim.

Ama erkekler biraz daha yeni birsey arayabiliyor. Sıkılabiliyor. Sürekli aldatırsan biter imajı çizmek sık boğaz etmek çok gereksiz geliyor bir de bana. Bazı kadınlar yapıyor bunu. Ben erkek olsam cok irrite olurdum bu durumdan mesela. Kadın olarak bana yapılsa ayrılık sebebi. Biraz güvenmek lazım kararlarına, sevgisine, kalbine. Yoksa olmaz. Eğer iyi gelecekse adama, geride bırakmaya istekli ise çok da kafaya takmamak lazım.

İzlediğim bir filmde bir replik vardı, çok kötü bir donem geçiriyorlardı, ikisi de birbirlerine çok aşık, ama yine de adam bir gece aldatıyordu. karısı daha sonra öğreniyordu ve adam şöyle diyordu; "seni hatırlamam gerekiyordu, bizi hatırlamam gerekiyordu" Kadın napıyordu terk ediyordu. Ikisi de mutsuz.

Ama mesela dedim ya, kimle nasıl zamanlama çok önemli. Diyelim ki beni sadece tek gece aynı hastanede çalıştığım bir hemşire ile aldattı. Küçük düşürücü bir durum. Hadi bırak bırakabilirsen kolayca geride. Bu olacağına bir bardan bulup 3-4 kere seviştiği kadını daha çok tercih ederdim heralde.

Sonuç olarak, bu konuda çok net birsey diyebilmek gerçekten zor. Ama kendi adıma biraz rahat düşündüğümü söyleyebilirim.

@mobydick aşmışsın, yorumsuz.

ben erkek olarak affetmem. başka sözüm yok.

karşılığında ben de aldatacaksam evet, affederim.

evlilik gibi sıkıcı ve yükümlülüğü çok fazla bir müessesede aldatmamak çok zor bişey. ben eşşşek gibi uslu durduysam karşı taraf da duracak. madem duramadı ben niye kendimi sıkayım. onun da haberi olacak şekilde, gözümün kaydığı biri varsa bi gece takılırım. sonra oturur konuşuruz, ne hissetti, bunu istiyor mu istemiyor mu.

öbür türlü kendimi enayi gibi hissederim. evlilik öyle bir kurum ki duygusaldan çok mantıklı kararlar vermek gerek. yani ciddi pişmanlık, çocuk, görece mutlu hayat gibi hafifletici sebepler olsa da enayi gibi hissederim muhtemelen. o yüzden affederim diyemiyorum.

Kadın olsam tek gecelik olanı affederdim. Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum evet

Herkes destan yazmış ama ben özet geçeyim;

umursamam, her şeye kaldığı yerden devam ederim. Evlenmişsem zaten bazı şeyleri baştan kabul etmişim demektir.

Asla ve asla affetmem, aklimdan bile gecirmem.
Erkek tarafiyim.

kendim asla yapmayacağım birşey aldatmak, yapan biri arkadaş olsa bile ilişkimi gözden geçiririm. eşim yapsa direkt terkederim çoluk çocuk varsa bile umursamam.

Aldatan sevgisini degil de hormonlarinin çıktısiyla aldatmissa affederim.

affetmem ama yaygara da çıkarmam. geçmişte şüphelendiğim bir iki ilişkim oldu. önce saygımın ve sevgimin azalmaya başladığını hissettim. hevesimi alana kadar cinsel ilişki odaklı görüşmeyi sürdürdüm. daha sonra da iletişimi kestim. eminim önceleri salak olduğumu düşünüp sonra olanlara anlam verememişlerdir.

eğer ortada korunması gereken küçük bir çocuk vs yoksa direkt silmek lazım. ynai bence doğrusu bu. ama insanız işte ya her an doğrusunu yapmak mümkün değil. aldatılıp da affedenlerin kendilerine saygısı olmadığını değil de hayatlarının güçsüz bir döneminde olduklarını düşünüyorum. birazcık güç toplamaları lazım sadece. yoksa kim, deliler gibi sevse de, biricik ömrünün her gecesinde yalancı olduğunu bildiği birisi ile birlikte uyumak ister ki?

Cok fazla degisken var, direk affetmem asla asla dememek lazim, kendimizi boyle agir bir yukun 'asla x/y yapmam' gibi bir seyin altina sokmamak lazim. Ayrica evlilik bambaska bir sey, icinde olmadan yine 'asla' dememek lazim.
Aldatani affetmek kisinin kendine saygisini kaybetmesi degildir, boyle dusunmuyorum.
Aldatmak da aldattiginiz kisi ile ilgili bir sey degil, sizinle ilgili bir sey, bunu da unutmamak lazim.

@mobydick'in bahsettigi, ayni ortamdan biri ile aldatmaktaki sorun aslinda 'baskalarinin, ortak kisilerin' bunu bilmesi, aslinda aldatmanin niteligi degismiyor. Bu nedenle siklikla mesela aldatma olayini bilen/soyleyen arkadaslarla fln gorusmeyi kesiyor insanlar, yargilanmak endisesi oradaki.

affederim.

affetmek kişinin kendine olan saygısını kaybettiği anlamına gelmez ama ben affetmem. en iyi arkadaşımın benim dışımda birini herhangi bir sebeple tercih etmesi fikriyle beraber yaşayabileceğimi sanmıyorum.

@evde liyakat kalmamis +1, affetmemeyi sadece ayrılmak olarak düşünmemek lazım bir de.

Gerekmez. Ortada aldatma varsa nokta konmuştur. Evli olmak veya olmamak bu denklemde bir değişken değil. Aldatılırsam o an bitiririm. Bağırıp çağırmam asla.

Kimseyi de aldatmam. Büyük de konuşuyorum. Bu büyük konuşmayın, başınıza gelmeyince konuşması kolay lafları da boş laf.

eğer ortada aldatan bir taraf varsa, kadın veya erkek farketmez, zaten bir evlilik yoktur ki? kalmamış ortada bir şey zaten, o yüzden o sızıntı olmuş, o boş alan doldurulmak istenmiş. sadece tensel olması da bunu değiştirmez. e artık olmayan, kalmamış hangi paylaşımı, ilişkiyi koruyorum ki ben? neye sahip çıkıyorum? boş kümeye mi? saygı konusuna gelince de, gözümün içine baka baka yalan söyleyebilen, türlü dolaplar çevirebilen birine nasıl ve hangi gerekçeyle tekrar güvenebilir ki insan? ben böyle davranabilen, omurgalı duramayan erkek ve kadından her türlü kalleşliği beklerim şahsen.

tamamen duruma bağlı. affedebilirim ya da affetmeyebilirim.

şu an için konuşursak affederim gibi geliyor ama belki aldatıldığımı öğrendikten sonra yüzünü görmek bile istemeyeceğim. belki 3-5 ay görmek istemeyip sonra tekrar ona dönmek isteyeceğim. belki de aramızdaki sevgi çoktan bitmişti, sırf evliyiz diye ayrılmıyor ve uzatmaları oynuyorduk. öyleyse affetmem ayrılırım.

ne olursa olsun, içimden geldiği gibi yaparım yani. sırf o devam etmeyi çok istiyor ve köpek gibi pişman oldu diye devam etmem, ya da "devam edersem millet ne der" falan diye düşünerek ondan ayrılmam. o ilişki bana hala iyi hissettiriyorsa devam ederim.

affedersem de bunu kendime saygısızlık olarak görmem.

aldatan taraf zaten sevgilisini/eşini gözden çıkmış oluyor. o saatten sonra affetseniz ne affetmeseniz ne, geçmiş olsun

kısa, 5 dakika yürürsün.

yatak
kutular
tr pazarında ilk senelerde satılan kanepeler

koçtaşta bile lambaderler 150 lira olmuş ikea lersta 200 liraya çok kullanışlı, şık

mobidyum şef bıçağını 50tl ye almıştım. ikea 365 serisi

şu beyaz aplikler her daim ucuz ve şık

Hasır kutular,
Asılı duran lavabonun altına sığabilen kirli çamaşırlık yaptığım kutular,
Yatak odası abajurları,
Sub ı içine koyup gizlediğimiz dekoratif ahşap bir büyük kutu,sehpamsı,
Balkon için hasır sandalye/koltuk da denebilir
Saklama için cam kavanozlar
.
.
.
İhtiyaçları tespit edip, almış olmak için almadığın zaman f/p hakikaten çok iyi.

Bu saydıklarımdan aradığın bir şey varsa ürünü bulup link atarım. Kategori belirtmediğinden aklıma geleni yazdım.

ektorp kanepe, 3 kişilik olan. bir dönem yalnızca o kanepe üzerinde yaşadığımı söyleyebilirim.

Çin satırı gibi bir bıçak aldım memnunum baya

Sebze soyacağı

Küçük katlanan açacak (zamanla yumuşuyor ama iş görüyor)

Onun dışında bitkiler saksılar vs

metal keson!

kesinlikle bebek ve çocuk mobilyaları.

ham masif mobilya yapıp cilasız boyasız üç kuruşa satıyor. bebek odası alıp 2-3 parça değiştirince çocuk odası oluyor.

rende. gerçekten mutfak hayatımı bu kadar kolaylaştıran başka bir ürün daha yok, tüm yeni eve çıkan arkadaşlarıma bundan götürüyorum sakdljskdsdf.

www.ikea.com.tr

ikea türkiye pazarına girdiğinden beri tam bir ikeafangirl olduğum için keyifle cevaplayacağım :)

soru üzerine ikea sitesinden bizdeki ikea ürünlerine bakayım dedim. birçok f/p ürün önerecektim aslında ama hepsinin fiyatları son bir senede o kadaaar uçmuş ki aşağıda yazdıklarımı artık sadece "performansı iyi" kategorisinde değerlendirebilirsin sanırım :(

@babilbalığı boyasız ve cilasız diyince aklıma geldi. ikea'nın tüm boyasız ve cilasız ürünleri bence çok iyi. hem genel olarak ucuzlar, hem de istediğiniz renge boyayıp çok kaliteli bir görüntü de kazandırabiliyorsunuz. boyanmamış hali de her yere uyum sağlıyor. zamanında (10 seneden fazla oluyor) 20 liraya bir masa almıştım böyle. gerçi galiba fırsat köşesi ürünüydü ama bir hasarı yoktu. bir de gene boyasız ve cilasız bir açık raf almıştım "hejne" model. hepsinden çok memnunum.

-kapı arkasına asılan askılıkları (enudden)

-duşun içine köşeye asmalık şampuanlık - en ufak bir kararma - küflenme vs olmadı. paslanmaz çelikmiş zaten. (brogrund)

-"platsa" gardropları var. derinliği 61 cm olanı alırsan bir rafa arkalı önlü iki sıra kıyafeti katlayıp koyabiliyorsun. yaz gelince kışlıkları arka sıraya koyuyorum, kış gelince yazlıkları. çanta bavul vs bile koydum, her şeyi aldı. eskiden kullanmayacağım kıyafetleri koyacak yer bulamıyordum odada, şimdi bütün kıyafetlerim tek sıra dolaba sığıyor.

-"tjusig" diye bir duvar rafı-askılığı var. bunu da platsa dolabmın yanına astım, bu da asılacak kıyafetlerimi falan toparladı. aslında kapalı dolap alacaktım onlar için ama çok pahalı gelmişti, böyle açık yapayım dedim. hem çok daha ucuz hem de modern oldu.

-bunun dışında koltukları bence çok iyi. kedi tırmalamasına karşı dayanıksız olsalar da :) rahatlık açısından memnunum. bizim koltuğu (karlstad) yıllardır kullanıyoruz, süngerleri hala hiç eskimedi. leke de tutmuyor.

evimde bulunan ve birçoğunu 10+ senedir memnuniyetle kullandığım diğer ürünleri: lack sehpa, mandal karyola, hyllestad yatak, poang koltuk, tv ünitesi, lambader, kutular.

son olarak ikea hakkında şöyle bir şey biliyorum. mobilya ürünleri her zaman olabildiğince uygun fiyatlara satılıyor. çünkü zaten asıl işleri o ve özellikle yassı kutular falan da kullanarak bu ürünlerdeki maliyetleri baya düşürebiliyorlar, böylece sürümden kar ediyorlar. ama tekstil ürünlerinde ve ıvır zıvır aksesuarlarda daha fazla kar marjı uyguluyorlar. halı, yatak örtüsü, koltuk kılıfı, çöp poşeti, bardak tabak, havlu, minder, yastık vs. bunlar normale göre daha pahalıya satılıyor.

halı demişken, gene 10 sene kadar önce fırsat köşesinden denk gelip çok kirli bir yün halı almıştım, "stockholm" model. hem o yıllara göre, hem de öylesine kirli bir fırsat köşesi ürünü olmasına rağmen bence çok pahalıydı ama çok beğeniştim. sonra halı yıkamacıya verdim, tertemiz oldu. 100% yün ve kalın bir halı olduğu için üzerine oturduğunda minder gibi oluyor resmen. halıya ihtiyacın varsa ve fırsat köşesinde böyle bir şeye denk gelirsen aklında olsun.

@istanbul: genel olarak haklısın. fakat bebek mobilyası boyasız oluca fiyatı öyle bir çakıyorlar ki, koşup ikea'yı kuran adama sarılasım geliyor. fiyat inanılmaz fark ediyor (ON KAT filan), dolayısıyla özellikle bebek ve çocuk grubu masifler f/p canavarı oluyor.

yatak, koltuk ve dolaplar bunlar iyi olanlar
mutfak malzemeleri ve kumaş işlerini pek tavsiye etmiyorum.

üye adına bakmıyorum. bilgim varsa cevaplarım, formata uymaya çalışarak geyik cevaplar da vermeye çalıştığım oluyor. trollükle karışık ağır saçmalayan varsa genelde cevap vermek içimden gelmez.

Yeni üye olup buraya trollemeye gelen zaten kendini belli ediyor da, benim anlamadığım adamın elinde her türlü imkan var bi' aramayla milyonlarca veriye ulaşacakken (hatta cevabını az çok bildiği halde) geliyor buraya askerde lise diploması istiyorlar mı diye soruyor. Lan yoldan geçen birini çevirip sorsan %90 doğru cevap verecek zaten. Ha o duyuruya da saçma sapan cevap verdim, engellesin beni çok isterim ama böyle sorular görünce dayanamıyorum, cidden bilmemesi saçma geliyor insana, naif adamların sorularına içtenlikle cevap veriyorum ama bunlar garip. :)

Şu anki üyeliğim yeni olsa da duyuruda senden bile eskiyimdir %99 ihtimal. O yüzden olaya fazla ön yargılı yaklaşma derim gene de.

Benim "gönül işleri" dışındaki kategorilerde pek kriterim olmuyor sonuçta adı üstünde duyuru. Gönül işlerinde de abuk subuk bir tartışma dönmüşse o başlığa uğramıyorum pek.

Diğer taraftan kayıp,hayvan, kan ve duyuru sekmesi haricinde kalan hemen her kategoriyi de incelerim zaman el verdikçe.

kullanıcı adına bakmıyorum hiç. O yüzden aklımda bi database de yok kim yeni kim eski diye(birkaç kişi hariç) hatta mesela bazı eski kullanıcıların burda yeni hesabı var muhtemelen ve çoğu kişi bunları üsluptan falan anlıyor ama ben hiç bilmiyorum kim kim.

Mesela senin sorunu okuyunca kullanıcı adına baktım ve ilk kez gördüğümü fark ettim. Benim için yeni bir kullanıcı olabilirdin yani :)

Onun dışında bi prensibim, kriterim yok burda ya. Arada kafama esince cevaplıyorum işte

kullanıcı adına bakmam, bildiğim bir şeyse cevaplarım.
eskiden daha sık tartışmalara falan girerdim, şimdi artık ortalama iyice düştü zaten.
fikrimi yazıp geçiyorum, ancak sinirime dokunan, terbiyesizlik vb. şeyler içeren cevaplar gelirse tepki veriyorum.

kritere sahip olunacak bir ortam değil artık burası.
yaş ortalaması çok düşük, cehalet seviyesi çok yüksek.
eskiden daha dengeliydi.

kriterim yok, bakıyorum geçiyorum. biliyorsam cevap veririm, bilmiyorsam işime gücüme bakarım. ancak çok hassas olduğum bazı konularda tolerans gösteremiyorum, diğer tüm her şey için kritersizim. kendi kendine eğlenen trollerle ben de eğleniyorum, nefret ve kötülük içeren trollere de kendi kendime akıl fikir diliyor, duyurularına cevap vermiyorum.

hiçbir kriterim yok.

soruya bakıyorum, fikrim varsa cevaplıyorum. bu kadar basit. hiç nickname falan bilmem.

bu arada infona baktım da sen de yeni üye sayılırsın. biz de seni mi ezikleyelim şimdi? yapma öyle.

Ben genelde dalga geçiyorum ama yönetimdeki arkadaşlar aşırı ciddiye alıyorlar işlerini.

Kritetim yok.

white fang ve the grey ilk aklıma gelen filmler.

Eight below.

Yenilerden Alpha var. Eskilerden Survivre avec les loups ve La jeune fille et les loups fena değildi.

doğrudan bu film geldi aklıma ama izlemediğim için tam istediğin gibi mi bilemeyeceğim.

www.imdb.com

Elbette ki Tarkan ! Daha kurtlu bir hikaye aklıma dahi gelmiyor

wolf's rain
wolf totem
wild (2016)

Loup

Wild demeye gelmiştim benden başka izleyen varmış :)
www.imdb.com

karanlik ve aydinlik

Metrobus ile Ayvansaray, oradan Yuzyil koprusu'den gecen otobuslerden biri. Biraz yuruyebilirsin.
2. alternatif metrobus ile Sirinevler, oradan minibus.

metrobüs ile mecidiyeköy, mecidiyeköy'den otobüs. saatleri şaşmaz, 40 dakikada kanal d'nin önüne çıkarsın. 146 mi neydi otobüs hattı, basın tesisleri'nde ineceksiniz.

internette remoulade sos tariflerine bakabilirsin. cok degisik versiyonlari mevcut oldugu icin kendi damak tadina uyacagini dusundugun bir tarifi deneyebilirsin.

Mayonez güzel gidiyor kızarmış karidesle. Özellikle pane harcı içinde kızardıysa yeme yanında yat. (+Bira elbette)

tatlı-ekşi sos ve biraz acıyla da müthiş bir lezzet yakalanabilir gibi.

yapmasi biraz zahmetli ama romesco sosu da cok iyi gider ozellikle panelenmis karidesle.
hazir olarak 40-45 lira civarina satiliyor.

"dynamite shrimp" yapın derim. bence karidesin en güzel hali.

Kokteyl sos

friday i'm in love ı mı diyorsun? çünkü hemen hemen her cuma çalar.

www.youtube.com

gülşah güray spotify da playlistlerini yayınlıyor. umarım oradan bulabilirsiniz..

liste hala yok, tren 15dk'da bir geliyor. tek bulunabilecek bilgi şu anda maalesef bu :\

(bir de trenlerin ilk istasyondan kalkış saatleri tablosu asılı istasyonlarda)

erenköy durağından saat 07:59da kadıköy yönüne doğru gidiyor. tahmini 3 dakika eksiltirsen suadiye yönünden geçtiği saati bulursun.
ayrıca o sefer listesi biz varsayımlara dayanarak kafamızı çalıştıralım diye asılmıyor. yaaa, yaaaa......

Akşam 7 civarı kaçta geçeceğini hesaplamak için biraz yorulmam lazım yani.
Teşekkür ederim

tabii tabii, hepsi biz zihnimize muntazaman antrenman yaptırıp ileride alzheimer'a yakalanmayalım diye. TCDD sen çok yaşa!

hiç belli olmuyor. 30-40 dakika beklettiği de oluyor, akşamları özellikle.

bir minik hile daha şu olabilir, istasyona girmeden görevli güvenlik arkadaşa abi kaçırdım mı kaçta geçecek derseniz genellikle doğru zaman paylaşıyorlar.

1 kedinin cins olması sebebiyle, ya satmak ya da eşe dosta vermek sebebiyle
2 kısırlaştırmak zor geldiği için
3 vay efendim ben hayvanın kısırlaştırılmasına karşıyımcılar
4 bi defa doğum yapsın da sonra kısırlaştırırımcılar

aklıma gelenler bunlar.

Benim annem (kedimiz yok) "yazık o da bi kez anne olsun"cu.

Kedimi her yaz annemlerin yazlığına götürürdüm. Orada gün içinde dışarıda takılıyordu. 4 yaşındayken yazlıkta hamile kaldı. Özellikle istediğim bir şey değildi ama havalara uçtum.

Onun doğumunu izlemek mucizevi bir olaydı benim için. Kelimelere sığmaz. Ben biraz odunum bir de. Annemle doğumu izlerken oturduk ağladık. Bebekler çok tatlıydı. Birisi hala benimle. Şimdi 7 yaşında. Elime doğan, o fındık faresi kadar küçük ve çirkin şeyin şu anda 7 yaşında olması bana muhteşem geliyor. Çoluğum çocuğum da yok, belki ondan bu kadar güzel geliyordur. Neyse tabi buralar işin romantik kısmı.

Kedilerde annelik duygusu olmadığını elli tane makalede okudum ama bunların hiçbiri benim doğum yapana kadar hırçın olan ve sözde oyun oynarken elimi kolumu kanlar içinde bırakan anne kedimin doğumdan sonra pamuk gibi olmasını, bir daha asla tırnaklarını çıkarmamasını açıklayamıyor. Annelik duygusu değilse bile var işte bir şeyler. Doğumdan sonra birden uyumlu, sokulgan ve sıcacık bir kedi oldu.

Bencillik denilmiş ama en başta kedi sahibi olmak bencillik değil mi ya. Bence öyle. Kediyi alıp eve kapatıyorsun. Tamam sokakta kalsa belki daha genç yaşta ölüyor ama evde de ne kadar keyfi yerinde, gelen gidenin onu mıncıklamasından ne kadar mutlu bilmiyoruz. Yani kedinin doğurmasını bencillik olarak görene kadar bence en başta kedi sahiplenerek ego tatmin ettiğimizi kabul etmekle işe başlayabiliriz. Doğurmasına gelirsek; bunu eleştirmekle “neden kendi çocuğunuzu doğuruyorsunuz, bir sürü muhtaç çocuk var onları evlat edinin” demek arasında bir fark görmüyorum. Ebeveyenler kesin bu cümlem yüzünden gömecek beni. “AYNI ŞEY Mİ ONLAR !!1!1!!” :) Bilemeyiz, belki de aynı şeydir.

Soruda en çok anlamadığım kısım: "kedimizin hamile kalmasına izin vererek beğenilme dürtümüzü doyurmaya çalışmak." o nasıl oluyor?

Evde yaşamaya alışmış, hatta evde doğmuş bir kediyi sahiplendim, ben arada 4 günlüğüne de olsa yalnız bırakıyorum ve içim rahat etmiyor. Şimdi benimki doğursa 4-5 tane bir ya da iki tanesi hariç sahiplendirir sonra bir yere gittiğimde içim daha rahat eder, tek başına olmaz kedim. Benim yaklaşımım da bu şekilde.

Diyeceksiniz ki neden sokaktan kedi sahiplenmiyorsun, e sokak hayatına alışmış kediyi neden sokaktan alıkoyayım ki?

yanıtları okudum ama hiçbir mantıklı cevap yok gördüğüm kadarıyla. sokaktan bir tanesini daha kurtarmak varken herhangi bir canlıyı, herhangi bir sebepten bilinçli bir şekilde çiftleştirmek; vicdanı ve mantığı olan bir insanın yapabileceği bir davranış olmamalı.

sokakta yaşayan kedilere ne olduğunu biraz olsun merak ediyorsanız son duyuruma bir göz atmanızı öneririm.
bazıları sokakta mücadele veren canlılar için bu kadar çırpınırken sizin bu romantik gerekçeleriniz o kadar havada kalıyor ki.

her hayvanın yeşillikler içindeki bir sitede koşup oynadığını, yediğinin önünde yemediğinin arkasında olduğunu ve keyfinin yerinde olduğunu düşünüyorsanız baya bir yanılıyorsunuz. bu ülkede kedilerin çöpten yemek yemesine laf eden "insan"lar var.

piremses genel olarak söylemek istediğim her şeyi söylemiş ama ben de ekleme yapmak istiyorum.

sokaktaki tek bir canı kurtarmaya çalışırken bile çaresizliği ve imkansızlığı birebir yaşamamış hiçkimse hiçbir şekilde ama işte annelik, ama işte biz onları eve kapıyoruz ama bilmem ne deme lüksüne sahip değil ve olmamalı. sokak bu çocuklara iyi gelmiyor, bu çok yalın bir gerçek. sokaktaki kontrolsüz üremenin önüne geçemezken, her gün onlarca can sıkıcı olayla karşılaşırken ve bir şekilde varımızla yoğumuzla bu çocuklara siper olmaya çalışırken bazı insanların romantiklikle veyahut ticari hırslarla ne olduğu çok mühim de değil esasen; bilerek, isteyerek hayvanları çiftleştirmesi, buna göz yumması bana sadece aptalca geliyor.

1. olumsuz fikir belirttim diye düşük saygı çıtasına sahip olduğumu hiiiç sanmıyorum açıkçası. Bence gerçeklerin bu kadar net belirtilmesine bir cevabınız olmadığı için bu yola başvuruyorsunuz. Lütfen büyük resmi bize de gösterin de, kısıtlı düşünme becerimiz biraz gelişsin. Ama karşılığında ben de bugüne kadar karşılaştığım gözleri yerinden pörtlemiş, arka bacağı kalçasına kadar açılmış/kemikleri ortada olan ya da akciğeri sırtına yapıştığı için nefes alamayan "sokak hayatına alışamamış" kedilerden bahsederim.

2. kedinizin hamile kalmasını özellikle sağlamadıysanız duyar yediğinizi düşünmenize de gerek yok.

doğru düşünüyorsunuz. bazen insanlaştırma gibi, annelik yaşasın diye düşünenler oluyor. bazen de torun gibi, evde doğsun, kedi sayımız artsın diye düşünenler...

kedilerin yılda 2-3 kere 4-5 yavru doğurduğunu varsayarsak çiftleştirmek çok saçma. hele de bilinçli şekilde çiftleşsin, doğursun diye uğraşmayı ben de anlamıyorum.

Aç kalırsa yer. Yavaş yavaş yapabilirsiniz, biraz kuru mama verin, biraz çiğ et. Yemezse önünden alın, sürekli etrafta mama tutmayın, belli periyotlarla tekrarlayın. sonra sadece çiğ ete dönün. yemezse önünden tekrar kaldırın. dediğim gibi aç kalırsa yer, bağımlı oldu diye bir şey yok.

@veritaslibertas, vallahi bağımlı benim kedi. daha önce yaş mama yemesi için 24 saat kuru mama vermedim ama 24 saat boyunca bir defa olsun yaş mamayı yemedi. Kediyi 24 saatten fazla aç bırakmanın tehlikeli olduğunu öğrenince tekrar kuru mama vermek durumunda kaldım. tekrar denemedim ama şimdi iş ciddiye bindi, yedireceğim o yaş ve çiğ mamayı.

Öneri için teşekkür ederim.

Bu arada neden kuru mamadan vazgeçiriyorsunuz onu da sorgulamak istemiyorum ama, yani yiyebilir, alması gereken her şeyi alıyor zaten mamalardan. Olmazsa da çok da gerginlik yaratmayın derim hayvana. Bol şans.

yabancıların free feeding adlettikleri bir durum var, mamayı sürekli etrafta tutmakla eşdeğer. eğer kuru mamayı free feeding veriyorsanız önce bundan vazgeçin. sadece belli saatleri beslenme saati yapın, bunu da öncelikli olarak sadece kuru mamayla yapın. amacınız kedinizi beslenme saatine alıştırmak olsun.
beslenme saatine alıştıktan sonra çiğ mamayı kuru mama içine azar azar karıştırarak verin. %10 - %90 olarak başlayın ve bir hafta boyunca bu oranda verin, bir sonraki hafta %20 - %80 yaparsınız, ilerleyen dönemde çocuğun alışmasına bağlı bir şekilde bu oranları hafta bazında arttırırsınız.

@evde liyakat kalmamis, yaklaşık 10 gündür sabah ve akşam olamak üzere 2 sefer mama veriyorum. Ondan önce dediğiniz gibi mama hep mevcuttu mama kabında. Önceden bununla ilgili bir sorunum yoktu ama artık kilo olmaya başladı. Kedim obez değil hiçbir şekilde ama eskisi gibi sabit kiloda durmuyor, hareketli olsa da daha kolay kilo alıyor. 5 yaşına geldi artık, bu yüzden de kuru mamayı tamamen bırakmak istiyorum.

Öneri için teşekkür ederim.

merhaba,
yakın zamanda böyle bir siteyle (git: www.happytail.pet ) tanıştım, henüz denemedim fakat kısa bir süre içinde sipariş verip denemeyi düşünüyorum. belki sizin de düşüncelerinize uygun gelebilir.

@oksijensiznefes, güzel bir girişim ama gönderdikleri kedi mamasının içinde kırmızı mercimek, tam buğday unu, bal kabağı, beyaz peynir, elma ve havuç mevcutmuş. Benim hazırlamak istediğim mamada sadece kemik, et, yağ, balık yağı, ciğer, yürek, yumurta ve bazı ek vitaminler olmasını istiyorum. Karbonhidrat ve diğer bitkisel besinler kullanmayı düşünmüyorum.

Teşekkür ederim.

Ben de bir ara kedimi çiğ beslemeye geçirmeye çalıştım. Bu sırada öğrendiklerim:

- Kedilerin çiğe geçmesi köpeklere nazaran daha zor, önce yaş mamaya oradan çiğe geçirmek lazım ama aylara yayılan bir süreçten bahsediyoruz.

- Raw for us diye bir marka var instagramda. Onların freeze-dried ürünleri var. Onlar denenebilir. (Çiğ ürünleri de var ama siz kendiniz yapacağınız için özellikle belirtmedim.)

- Yaş mama da yemiyor herhalde. Öyle anladım. Ama illa yiyeceği ve seveceği bir marka vardır diye düşünüyorum. Özellikle iyi marka mamalardan tek tek alıp denenebilir geçiş aşaması için.

- Sevdiği kuru mamayı toz haline getirip yaş mamanın üstüne serpebilirsiniz.

Araştırmalarıma göre kedilerin çiğe geçememesinde iki unsur var: İlki koku, ikisincisu doku. Kokudan yavaş yavaş uzaklaştırmak ve et dokusuna yavaş yavaş alıştırmak lazım işin kısası. Bu da deneme yanılma, mamaları karıştırma ve biraz inatla olabilir anca.

Elmasli folyo kaplama bu. Agir keko isi.
Boyle bir Mercedes yok zaten, modifiye. Bu arada isciligi de cok kotu.

1 - görmez olaydım
2 - bunun adı bile olmamalı

- görmedim ama iğrençmiş.
- kaplama diyorlar buna muhtemelen pırlanta kaplama diye geçiyordur ismi

Estetik olarak kötü olmasını geçtim, işçilik de çok kötü yapılmış.

mercedes'in, markama zarar veriyorsun hayvan çocuğu, diyip arabayı geri alması gerekiyor. bende gördüm bunu iğrenç.

bem de geçenlerde bağcılar'da bu tarz kaplama bmw gördüm, tam keko işi.

Kristal kaplama diye geçiyor sanırım. Kadife kaplama, karbon kaplama vb farklı türleri de var. Kötü durmuş.

barby special edition

www.youtube.com

"kıroyum ama para bende" var ya hah iste bu tam olarak o

sahin dogan gazlayandan pek farki yok, biraz daha parasi var sadece

bence bir iddia sonucu falandır bu, zengin biri sırf fakir bir keko ile taşak geçmek için sana mercedes alcam ama benim istediğim kaplama ile kullancan demiştir. keko da tabe lan manyak mısın demiştir, sonra zengin piç itlik olsun diye böyle yapmış vermiştir arabayı.

başka bir mantıklı açıklama getiremedim.

ben de geçenlerde bmw gördüm, kadife kaplamalı. hani kaputun üstüne falan yatıp sevişmek için falansa okey de, diğer türlü çok saçma yani. estetik de değil bence.

bu kaplama olayında tek sevdiğim şey sanırım mat kaplama. hatta düşünmüyor da değilim benim arabaya siyah mat kaplama falan yapmayı.

Ankara/Ostimde bu araba kaplama modifiye işleri ile uğraşan bir yer var, oranın kendi arabası. Ankarada çok gördüm bu arabayı.

apartman arasında kalıp kurda kuşa yem olmasın diye karnını kedi mamasıyla besledikten sonra sahile doğru götürün, minik kayıkhaneler oluyor ya örneğin bostancı'da var ne bileyim küçükyalı'da var suadiye'de var çaktırmadan salın çocukları oralara, bir şekilde yollarını buluyorlar oralarda.

Evet çatıdan düşüp uçamadıklarında sıkıntı oluyor. Bizim oralarda hep düşüyorlar yere. Etrafa kedi maması ve su koyuyoruz ama arabalar tarafından ezilmelerini önleyecek bir şey bulamadık biz de.

Bir hafta kadar once 3. kattaki evimin kapisina geldi bir tanesi. Kedi mamasi vb besledik, bir gece kalip gitti. Gecen gun ise giderken baska bir apartmanin kapisinda gordum, merdivenlerden cikiyordu bina kapisina dogru. Bu arada bu aralar sikca goruyorum yerde kedi gibi yuruyen martilari. Toplu olarak bir sey mi oldu acaba?

@msb martılar belli mevsimlerde yumurtlayan kuşlarsa şu aralar yavruların büyüyüp uçmaya başladığı dönem olabilir belki, ben de işyerimin yakınlarında da gördüm birkaç sefer.

Görünce karnını doyurup kolumuzun altına attığımız gibi sahile gidiyoruz demek ki. Bir soru daha sorayım, baya kuru mamayla mı besliyoruz?

Evet, tıkır kedi maması. Eğer yemezse kaynar suyla önden yumuşatıp öyle de verebilirsiniz.

Ekmek, sucuk, sosis hep yer.ucuz tavuk sosis 5 lira. Bu arada hassasiyetine hayran kaldim. Bize, dunyaya insan gerek. Sen de insan kalabilmissin. Tebrikler.

marti bebeleri her yerde su an. ben karsi catimdakinin buyumesini izliyorum her gun:)
arada catiya ekmek falan atiyorum:)
yolda gorursem, yoldan mumkun oldugunca uzaklastirmaya calisiyorum, arabalar durmuyor cunku:(

ama 1-2 yil once kozyatagi ataturk caddesinde ilerlerken onumuzdeki araba birden durdu. yolcu koltugundaki kisi indi ve diger seritteki arabalari durdurdu. ne oluyor derken bir baktik sofor, bir bebeyi yoldan uzaklastirmaya calisiyor. 3 serit yolda tum arabalar durmus, marti bebesini yoldan uzaklastiriyordu:) bu da bu konudaki nadir guzel bir animdir.

Ben sürüyorum hiçbişey belli olmuyor. Oje kuruduktan sonra etleri kremleyebilirsiniz, mat oje değilse ben öyle yapıyorum.

ben sürüyorum normal görünüyor bence. el modeli falan değilseniz yolo.

Hayatımda hiç tırnak etlerimi itmedim ama hep oje surerim.

Kuaför salonlarının para kazanma hurafesi o. İnanma

İpuçları için mutfaksırları, genel yemek tavsiyeleri için ise dokuzuncubulut sitelerini öneririm.

Naçizane tavsiyelerim ;

Soğanları ince doğrayıp ya da rendeleyip iyice kavurun

Sulu Yemeklerde zeytinyağı, pilav makarna gibi türlerde tereyağı kullanın. Et güveç falan yapacaksanız sıvı yağa tere yağı da ekleyebilirsiniz.

Yemekleri daha önce yaptığınızdan bir tık daha yağlı yapın

Domatesli bir yenek yapacaksanız domateslerin pişerken iyice öldüğünden ve suyunun kalmadığından emin olun, yine domatesli yemek yaparken 1 tatlı kaşığı domates salçası ekleyin

Karabiber hayat kurtarır. Tadında kullanın.

Etli yemek yapacaksanız etleri tencereye yağ atmadan biraz mühürleyin sonra yağ ve soğan tayfasını ekleyin

Barbunya, taze fasulye, bulgur gibi yemeklerde severseniz hafif acı yeşil biber kullanın

Yemeklerin yanına sarımsaklı cacık yapın

Yemeklerin yanına güzel bir salata yapın

Yemeklerdeki tuz oranını belirleyin ve sürekli aynı oranı kullanın

Makarna severseniz Barilla markasını öneririm. Üzerinde yazan pişme süresinden 1 dk fazla pişirin

Not : menemen soğanlı olur spor taraftarıyım.

Tarif kupu uygulamasini indirin. Sahsen ordan yapa yapa gelistirdim. Notlar kisminda da ipuclari verdigi oluyor.

bence püf noktası anne eli değmiş bir domates ve biber salçası kullanmak.

malzemenin iyi ve taze olmasi cok seyi degistiriyor. pirinc belki dura dura bayatladi. osmancik guzel pirinc mesela digger turlerden. hepsini tuketemiyorsaniz acik pirinc alin guvendiginiz bir yerden.

yag ne koydunuz? mahalle sarkuterisinden alacaginiz guzel bir tereyagiyla tekrar deneyin.

sarimsak atin bir dis icine. (ezmeden) bir tane defne yapragi.

sarimsagin da iyisi kotusu cin mali var. kucuk disli yerli sarimsak alin.

ben yemek yapmayı bilmem fakat yaptığım her yemek efsane lezzetli olur. bence işin sırrı kullandığın malzemeyi ve damak tadını iyi bilmek. ambalajlı gıdalardan olabildiğince kaçınıp her şeyin tazesini, en olmadı cam konservesini (annelerin kavanozladığı domates püresinden bahsediyorum) kullanmak gerçekten dramatik değiştiriyor yemeğin tadını. baharatı yerinde ve tadında kullanmak önemli. hem ondan hem bundan hem şundan katınca yemeğin kendi lezzeti kayboluyor ve baharat yiyorsun. bulgur pilavı domates püresiyle biraz da sulu bıraksan muazzam olur misal. of milyonlarca yıl daha yazabilirim, ama şimdilik burada kesiyorum.

Çok teşekkürler cevaplar için. Efsane nohut yemeği yaptım :)

ben sizin yerinizde olsam önce bağımlılığından kurtarmak isterdim arkadaşımı, çok kısa yazmışsınız ama sanki içmeye bahane arıyor gibi de geldi. ne psikolog ne de psikiyatrist bunu tek başına çözmeyecek, bayağı bütün bir tedavi gerekiyor. istanbul'daysanız balıklı rum hastanesi'ne gidin.

amatem'e gidin, oradan yönlendirirler gerekirse.
yedam.org sayfasında listesi var merkezlerin. birkaç tanesine danışın, hangisi içinize siniyorsa ona devam.

@tiny penny

Amatem ile ilgili yorumlar baya kotu internette. En azindan amatemden once tecrubeli bi doktorun 'evet senin amateme gitmen gerekiyor' demesini istiyorum. Gerekirse oraya da gideriz.

Önce paikiyatriye gidilmeli fiziksel bağımlılıktan bahsediyorsunuz. Kendi bırakmak istese klinik psikolog da olabilirdi, bağımlılık üzerine çalışan pek çok psikolog var ama bu durumda ancak destek ve sürdürülebilirlik için psikolog lazım. İlk adımı tıpla bielikte atmakta fayda var.

bıraktığı dönemde yoksunluk belirtileri için olası ilaç gerekecek. bu nedenle öncelik psikiyatrist. psikolog herhangi ilaç - antidepresan dahil - yazamaz.
Uygun olan AMATEMlerin poliklinikleri. gerekmezse yatış önermezler. Bağımlılık polikliniği olan yerlerde genelde psikolog, hemşirenin de olduğu bir ekip olur. gerekirse psikologa gönderirler.

balıklırum iyidir ama pahalıdır. hangi şehirdesiniz?

Eğitimi iyi. Doktor mühendis olan tanıyorum ama gay homoseksüel çok çıkıyor bu okuldan

sorulara tam cevap değil fakat frankofon okullarından mezun belki yirmi tane tanıdığım var, hepsi yüksek disiplin sahibi, hepsi çok güzel fransızca konuşuyor, hiçbiri mühendis değil, çok azı mütevazı, birkaç tanesi düzgün insanlar. söyleyeceklerim bu kadar.

yolla derim, fransizca'yi en iyi sekilde ogrensin ustune bir de ingilizcesini ilerletsin zaten muhendis olmasina falan gerek yok. bence muhendis olmama konusunda ikna etmen lazim once.

tip yada hukuk, bu ikisini okumayacaksa duz isletme falan yapsin bitirsin. surunmeye gerek yok.

namus bekçisi mode on

karaköyün ilerisindeki değil mi?
bi kaç kez oralarda bulundum başıma bir şey gelmeyecekse sanırım oralarda gezen liseli kızları fazla açık saçık buldum.
sonuçta lise kültürü ve arkadaş çevresi vs.

namus bekçisi mode off

Galatasaray Üniversitesi'nin iç sınav kontenjanı var. Oradan yürüyebilir mesela.

Yabancı okul her zaman daha iyi bence, eğitim açısından isim yapmış türk kolejlerinden devlet liselerinden iyi midir? Muhtemelen değildir. Ama okulun amacı mezun olan kişinin yabancı dili anadili gibi konuşması, yabancı kültürü tanıması vs. Ayriyeten SB diğer yabancı okullara (amerikanlar vs sj hariç) göre sosyal aktivitelerde de daha önce. Bu okullar aynı zaman türk üniversite sınavlarına da hazırlamak olmadığı için amaçları, eğer ülkede devam edecekse kendinin kasması lazım. Ama üniversitede avrupaya fransa'ya gidecek olursa bu okulu seçmiş olması çok büyük avantaj sağlar. Yani mühendislik okumak istiyorsa nerede okumak istediğini düşünmeli. Türk liseleri de mühendis yetiştirmiyor sonuçta, üniversite sınavında daha iyi hazırlıyor sadece.

Ben italyan lisesini bitirdim, lisede matematik fizikte gördüğümüz şeyleri türkiye'de üniversitelerde okutuyorlarmış,bizim okuldan türkiyede kalan arkadaşlarım o tarz konuları daha iyi anladıklarını söylüyolardı. Konular tabi ki liselerle aynı fakat yaklaşım farklı. Daha analitik bir müfredat vardı. Fransız müfredatını bilemem.

Yeni nesil çok kalitesiz, bundan kaçış yok, roberte de gitse ümraniye imam hatip'e de gitse benzer seviyede öğrenciler olacaktır başlarda, onlar eleniyor zamanla. Yabancı okullar ilgisiz, ezberliyim geçem tarzı öğrencileri fazla barındırmıyor. Okulu bitirirse kaliteli bir arkadaş çevresiyle bitirmesi muhtemeldir. Bizde hazırlıkta başladığım 15 kişi falan son sınıfta yoktu. Zaten dönemin 70 kişi kadar olduğunu düşünürsen epey fazla bir rakam.

ve evet zürafa sokağın dibinde, kerhaneler falan var yakında da yani, nedir, bir anlam ifade etmiyor, ilk sene gülerler sonra fark etmezler bile. okul beyoğlunda olduğu için okul çıkışında takılma imkanı oluyor, sosyalleşme açısından önemli bişey vsvs.

fransizca zorlamaz. daha dogrusu fransizca zor gelen muhendislikte de zorlanir buyuk ihtimalle zaten.

hangi mühendisliği istiyormuş ki?
cinsiyetci diyeceksiniz ama kadınlar için çok uygun bir meslek değil mühendislik.
odunun önde gideni olmama rağmen bazen bana bile çok sıkıcı geliyor.

lise matematik dersi görmemiş bir çocuğun mühendislik isteği çok kararlı kalmayabilir zaten, belki de değişecek kararı; benim öyle olmuştu en azından. illa mühendis olucak gibi düşünmemek lazım yani.

bence de gayet isabetli bir tercih olur, güzel eğitim alırken ayrıca dil öğrenecek; bir taşla iki kuş. neticede normal derslerde de başarılı bir okul, burada okudu atatürk fen'de okumadı diye xx bölümü kazanamayacak değil ya.

sosyal olarak da kendi network'ü, bir nevi statüsü olacak. hatta benim çocuğum olsa devlet fen lisesi yerine böyle yabancı okullara gönderirim.

And Mehmet Çetin vardı eski otopark.com kurucusu. Boğaziçi İnşaat mezunu. Fransızcası da gayet iyi diye biliyorum. Kendisi hiç o alanda çalışmadı ama sanırım.

Mühendislik kadınlara uygun değil diyenlere de koca bir küfür yapıştırın lütfen.

Bilgisayar mühendisliği istiyor şimdilik. Değişir mi, değişebilir elbette. Ama matematik ve fen dersleri kuvvetli olsun diye desteklerim.

Kızlar isterlerse her şeyi olurlar ekolündenim ben. "Kadınlar çiçektir, kırılmasın"cı, ya da "mühendisler sosyal değil"ci değilim. Sadece onun meslek seçimini ben yapamam. İmkanı sunup, bilgilendirip kendi kararına bırakacağım. Sonrasında "senin yüzünden rerö" demesin.

İyi karar, puanım iyi sayılırdı dershaneden hallice özel liseye gittim hiçbir işime yaramadı.

Çeliktepe Cengizhan Lisesi kadar iyi olmasa da fena değildir

sorunuza cevap vermeye geldim ama cevaplardan birini görünce dayanamadım.

"cinsiyetci diyeceksiniz ama kadınlar için çok uygun bir meslek değil mühendislik."

bak sen!

kızınıza lütfen iletin, mühendis olmak istiyorsa önündeki en son engel kadın olması olsun. başta kendisi bu sektörde kadın olmayı bir dezavantaj olarak görmesin, diğerlerine de bu gibi cinsiyetçi laflar söylettirmesin. bu şekilde iş hayatında en ufak bir zorlukla karşılaşmayacaktır. makina mühendisi ablasından tam destek :)

sorunuza cevap olarak; benim müdürüm benoit'ten ve ytü'den mezun, çok başarılı bulduğum bir makina mühendisi. ayrıca mühendisler için üçüncü dil bilmek büyük avantaj. iyi bir üniversiteden mezun olursa dilini bildiği ülkede çalışma şansı çok yüksek. ama sadece ingilizce bilgisiyle yurtdışı zor.

Hahaa,
Saint Benoit deyince benim de direkt aklıma Çeliktepe Cengizhan Lisesi geliyor ;)

gazeteciler sitesine bakacaksınız tabi ki, neden bilemediniz? akatlar biraz köy yeri gibi toplu taşıma açısından ama araç varsa go for gazeteciler sitesi. bütçe yükselebiliyorsa gazeteciler sitesi etrafındaki siteler zaten çok güzel.

gazeteciler +1 demeye geldim.

At sineği

Oy o ne be:(( korkunçlu çıktı
Sinek değil gibi

sokak kedileriyle haşır neşir misiniz? öyle ise tinea corporis olabilir bir ihtimal.

@pegi, sokak kedisi değil de köpekleriyle haşır neşir olmuşluğum var yakınlarda

halen sinek ısırığı olabilir, travmaya bağlı bu hale gelmiştir yani şiddetli kaşımaya bağlı. kaldı ki tinea corporis böyle görünmez.

Pire olabilir. Sivrisinek değil kesinlikle.

Yaklaşık 1 hafta önce bende de oldu, hala yaşıyorum.

ayı saldırısına benzettim ben.

Pembe gülden yeni çıkmış böcek ısırığı bu

Tatarcık ısırığına benziyor.

alerjiksinizdir, kaşıyınca bu hale gelmiştir. beni ne ısırsa bu hale geliyorum misal. çok şeyapmayın.

bence hem kalabalık hem zararlı.

toprak , torf sterilize etmek için çok pratik, onun dışında benim bir işime yaramazdı, tabi poselen kupada nescafe falan yapmak için su kaynatma olayı da var ama kettle kullanır yine de mikrodalga kullanmazdım.

Biri verecekse alınabilir. Şimdiki evimde var, hızlıca birşeyler ısıtmak için iyi oluyor. Börek, gözleme vs gibi. Evde demirbaş olmasa satın almam sanırım.

Birincisi zaralı değil. (www.ncbi.nlm.nih.gov). İkincisi inanılmaz kullanışlı. Alın derim.

dolaptan çıkardığın yemeği tabağına koyup fırına attıktan 2 dakika sonra yiyebilme fikri çok güzel, yine de evimde halihazırda bulunmasaydı almazdım sanırım.

olmazsa olmaz değil ama olunca güzel bir ürün, çok kullanışlı. Al bence

"Hazır donmuş yemek yeme kültürümüz yok bi kere, ne gerek var?" dedim yıllarca ama eski iş yerimde öğle yemeklerimizi ısıtmak için kullanıyorduk, öyle öyle hastası oldum. Ocakta bütün yemeği alt üst ede ede, karıştıra karıştıra yemek ısıtmaktan nefret ettim.

Bunun dışında kıyma/et çözdürmek, çikolata eritmek için de işi kolaylaştırıcı bir alet. Sıfırdan mutfak yaptıracak olsam veya fırını koyacak yerim olsa bir tane edinebilirdim. Şu an biri verse bile kendime kalabalık edemem ama sizin tezgahınızda mikrodalgaya temelli ayıracak bir yeriniz varsa alın bence.

Zararlı olduğuna dair bir veri yok. Olabilir de tabii. Lakin çok kullanışlı olduğu gerçek. Özellikle evli değilseniz.

bekar evinin olmazsa olmazlarından biris.
evli evlerinin de işe yarayan aletlerinden birisi.

not: 10 sene bekar yaşayan, yaklaşık 10 yıldır da evli olan bir erkek.

yararlı/zararlı için şöyle bilgi vereyim: kanser tedavisi için radyasyon terapisinde 2.5 GHz kullanılırken mikrodalganın frekansı 2.2 GHz.
ısıtma tekniği, atom seviyesinde hızlandırma yaparak kinetik enerji oluşturup sıcaklığı arttırıyor. şu ana kadar zararı konusunda tam bir araştırma yapılamadı engellendi vs. bilinen zararı yok ancak bu frekansta çalışan ürünler çok akıl kârı değil.

işyerinde kullanana kadar ne kadar büyük bi icat olduğunu bilmiyordum. zaman tasarrufu sağlıyor resmen. ben olsam alırdım.

Herhangi bir zarari yok bildigim kadariyla sac kurutma mak. Daha zararli hatta, onune oturup calistirmayacaksaniz acayip faydali, kullanana kadar ne kdr kullanisli oldugunu anlamiyor insan

ABD başta olmak üzere tüm dünyada 1970’ten beri kullanılan, güvenliği kanıtlanmış görece eski bir teknolojiye hiçbir elle tutulur veri sunmadan “zararlı” diyen cahilleri lütfen sallamayınız.

Ya evet frekansmış... Ne idüğü belirsiz komplo teorisi üreten ve bilimsellikten uzak yorumları lütfen dikkate almayınız. Araştırma yapılması engellenmiş, güldüm buna.

Gerçekten çok kullanışlı, özellikle bir önceki günden kalma yemekleri ısıtmak için bulunmaz bir nimet.

şu an evimde yok ve yokluğunu bayağı hissediyorum. al derim.

çok kullanışlı oluyor tavsiye ederim. zararlı muhabbeti de şehir efsanesinden başka bir şey değil. su moleküllerinin ısınmasının nesi zararlı olabilir ki.
evrimagaci.org
evimizdeki kablosuz modem, cep telefonu, tv, radyo sinyalleri, saç kurutma makinası vs. mikrodalgadan daha zararlı.

ben hazzetmem kullanmıyorum.

1 - buna zararlı diyen ağır cahildir,
2- alın hiç olmazsa tost yapmak için bile harika sonuçlar veriyor.

bu çocuğun acilen veteriner hekime götürülmesi gerekiyor yuvarlanantencereninkapagi, hastalığı nedir bilmiyorum ama gözleri korkunç durumda olan kedilerin iyi bir bakımla görebilir seviyeye gelebildikleri senaryolar biliyorum. keşke sahiplenme olasılığını da düşünsen. eğer bir veterinere götürüp banka hesap bilgisi paylaşabilirsen ben ufak da olsa tedavisine katkıda bulunmak isterim. belki yardımcı olmak isteyen başka birileri de çıkar.

benim bir kedim var ve öğrenciyim; yani seneye bir şehir değişimi falan yapmam gerekecek maddi sebepleri es gecsem bile.bu sebeple sahiplenmek konusunda cekimserim. ama en azından tedavisini yaptırabiliriz hep birlikte hatta yuva bile bulabiliriz. bulamazsak en kotu ben bakarım.


eğer yardımcı olmak isteyen başka birileri de olursa bir hesap bilgisi paylaşırım. veterinere hiç goturmedim yavrucugu yine parasal sebeplerden ama biraz tutar diye düşünüyorum.

hangi il ve ilçedesiniz?

Bulunduğunuz ilçenin belediyesine başvurun ya da veterinerlik fakültesine götürün. Bana da hesap numarasını yazarsanız tedavi masrafına ufak bi katkı sunarım.

Ayrıca Facebook İnstagram hayvansever gruplarına fotosunu gönderirseniz ya yuva ya tedavi desteği bulma şansınız artar

belediyeye ait bir barınak var bildiğim kadarıyla burada, şimdi bakım evi/ rehabilitasyon merkezi olup olmadığıni sorusturuyorum.

facebook'ta da paylaştım. bir kişi geri dönüş yaptı.

ilk muayene ücretini @evde liyakat kalmamış üstlenmek istedi :) belediyeye ait bir merkez varsa yarın götüremem ama en gec pazartesi çalışmalara başlayacağız. belediyeye ait bir kurum yoksa zaten yarın götüreceğim. sizi de bilgilendiririm duruma göre.

vet. fakültesi yok burada ne yazık ki.

bu duyurunun bir süre üstte kalma şansı var mıdır sevgili modlar

Yeriniz nerede

Mağazadan aldıysam kesin yıkıyorum. Başka birisinin denemiş olma ihtimali var. Tanımadığım birinin giydiği şeyi giyme fikri kötü geliyor.

kot pantolon ise yıkamıyorum. gömlek, tshirt, fanila vs. yıkıyorum.

bende titizlik var yıkarım her türlü

Yikamiyorum hiç, direkt giyerim

Çorap dışında hepsini yıkıyorum, içim rahat etmiyor.

İç çamaşırı hariç yikamiyorum genelde.

Hepsini yıkayın.
Moda tasarımcısı olan, bir çok yerde çalışan bir tanıdığım anlattı. O kıyafetler çok pis ortamlardan geçiyor diye.
Artı kullanılan kimyasalların kalıntısı da kalmış olabilir. Belki yıkamak bir miktar uzaklaştırır.

Yıkamıyorum. Yeni kıyafet giyme hissi yıkayınca gidiyor bende. O kumaş boya kokusu gelecek para verdiysem

yıkamak lazım aslında ama ben de yıkamıyorum. Yeni yeni giymek hoşuma gidiyor.

Kesinlikle yikanmali. O kiyafetler depo gibi yerlerde hep sürünüyor cünkü.

oha hiç yıkamıyorum. ilk defa duydum böyle bir şeyi.

Asla yıkamadan giyemem. İnsanlar sadece giyip çıkarırken kirletmiyorlar o kıyafetleri, deneme kabininde yere serip ayakkabıları çıkardıktan sonra üstüne basmak için kullanan davarlar var. Gerçi üretim aşaması ayrı leş, depolama aşaması ayrı leş, mağaza süreci ayrı leş. Asla giyemem.

Yıkıyorum.

Bir arkadaşın ablası ünlü bir markaya fason üretim yapan bir tekstil şirketinde bilmem ne müdürüymüş, ona sordum.
Ürünler o kadar yüksek sıcakta yıkanıyormuş ki boyadan sonra, bir pisliğin yaşaması mümkün değilmiş. Sonrasında temizlik konusuna dikkat edilerek poşetleniyor ve taşınıyormuş ama mağaza kısmında ne oluyor bilmiyorum dedi.

Denenmiş olması, kabinde çeşitli muameleye uğraması konusu bence de problem. Terli deneyen de olur, sağa sola atan da. Bunun önüne geçmek için online alınabilir belki.

Çünkü ben de alır almaz yıkamayı çok sevmiyorum çünkü yıkama işi ne kadar kaliteli kumaş olursa olsun zarar veriyor. Belki düşük sıcaklıkta, elde yıkama kısmında bi durulama gibi bişey olabilir.

yeni pantolon, etek, çorap, ceket veya mont aldıysam giymeden önce yıkamaya çok dikkat etmem ama geri kalan her şeyi yıkamadan asla giymem. atkı, şal aldığım zaman da yıkıyorum ağzıma burnuma değiyor diye.

Geçmişte tekstilde çalışmıştım genç iken. o elbiseler ayak altında... Deri hastalığı olup giyenler mi dersin, Tuvaleten çıktıktan sonra giyenler mi dersin... Çok pis ortamlardan geçiyor onlar.. Birde o mağazada 100 kişi giyip çıkartıyor o kıyafetleri...

Yıkamadan giymek akıl karı değil...

www.jardinerie.com.tr
bambu var mıydı hatırlayamıyorum fakat macaron ve çiçek denince aklıma ilk burası geliyor.

Mutlaka doktora gidin. Buradan kim tespit edebilir ki? Koah da olabilir, başka bir şey de. Anlık bir şey de olabilir. Bunu doktor tespit edip, söyleyecektir.

Yaş 30 üzeri ve kilo var ise , buna ek kondisyonsuz bir yaşam tarzınız mevcutsa muhakkak bir kardiyolojiye gözükün. Ciğerler ilgili sorun olmasa bile kalple ilgili sorunlarda da nefes darlığı belirtileri gözükebilir

kan değerleini ölçtür mutlaka kansızlık olma ihtimali de var babam birebir bu sıkıntıyı yaşadı

Koah ?

korkacak bir şey yok, doktor sizde olanı teşhis edip tedaviye yönlendirir. nefes darlığı ciddi bir şikayet, hemen gidin.

nefes açlığı tabir ettikleri bir durum var, anksiyete göstergesi kabul ediliyor sizin anlattığınız durum da tıpatıp buna benziyor. lütfen önce bir doktora görünün, ciğerlerinize ve kalbinize baktırın, fiziksel bir anormallik görmezlerse muhtemelen atarax gibi hafif bir yatıştırıcı verecekler ve sıkıntınız sona erecek.

Bu ve bütün sağlık sorularında; "kan değerlerini ölçtür."
"Akciğer filmi çektir."
"Falanca hormon bende düşük çıkmıştı ona baktır."
Tarzı öneriler yanlıştır. Öncelikle doktorunuz sizin istediğiniz testleri işaretleyen bir sekreter değildir. Şikayet-öykü-muayene-tetkik-tanı sıralamasına uymaya çalışır mümkün olduğunca.
Misal kan testi yaptırmak istiyorum dedin doktor da uğraşmamak için yaptırdı bişey çıkmadı sağlıklı olduğuna mı karar vereceksin?
Neyse soruya cevap:
Göğüs hastalıkları uzmanına gidin. Sigara kullandığınızı da söyleyin. Şikayetleriniz ciddi bir şeye benzemiyor ama alerjik bir durum olabilir ya da hiçbir şey olmayabilir.

Astım

Bende dört beş senedir var, yaş 28. Röntgen, MR, kan testi, ne varsa hepsinden yaptılar, hiç sorun çıkmadı. Ara ara gidip geliyor, şimdi de var mesela. Astım teşhisi koydular, bir hapım var, nefes darlığı oldukça ondan içiyorum.

Bisiklet sürerim, koşarım, hiç sorun yok ama sandalyede otururken nefesim daralıyor bazen.

Seninki de kesin böyledir diyemem ama belki benimki gibidir, benimki stresten.

Psikolojik dedi. Film çekti. Dinledi. Boğazıma baktı. Bişe yok dedi. Thx :)

oo sims alırım bi dal

öncelikle boyumu uzatırım 187 yaparım
genetik mirasıma lanet okur tanrım beni baştan yarat derim, yaratır ve üçgen vücutlu yiyip yiyip kilo almayan biri olurum

zihinsel’e dokunmam o kısmı kendim hallederim işin eğlencesi orada zaten yoksa oynamayalım

burun, dudak, goz kapagi estetigi.

kisa degilim ama dahabuzun olmak istiyorum, boyumu uzattiririm.

mumkunse ten rengimi baya bir acar ve gozlerimi mavi saclarimi sari yapardim. bu sayede her turlu sac rengi bana yakisirdi. renkten renge boyardim sacimi.

popomu da birazcik buyuturdum.

dogdugum andan itibaren sanatla ilgili, komik ve eglenceli bir ailede buyumus olmayi isterdim. e bi de zengin. kavga ve siddet olmayan huzurlu bir aile. travmalarim olmazdi. cok istedigim baleye gidebilirdim.

felsefe ve tarihi beynime yukletirdim cunku ne kadar hevesle okusam da beynimde yer tutmuyorlar. resmen beynim bu ikisini disliyor almiyor iceri.

geri kalan seyler iyi diyecegim de ne kaldi ki?

fiziksel olarak saç ektiririm hatta ilk iş bunu yaparım.
brad pitt'in fight club'taki vücudunu alırım. çükümü bi tık büyütürüm, karşı cins iletişiminde bence özgüvene direk + olarak yansır diye düşünüyorum, denemiş olurum.
zihinsel olarak da daha çalışkan, algısı daha açık -büyük resmi görebilen- bir seviye güzel olurdu.
resim demişken, resimden de hiç anlamam onu da anlamak isterdim, yani sıkılmadan bir tabloya en azından 10 dk bakabilmek bile yeterdi.

çok karmaşık bir soru neyseki hazırlıklıyım =)
hayal kurmak bedava nasıl olsa :)
muhtemelen amerika'lı bir çiftçi olmak isterdim.60 yaşlarında yaşlı göbekli beyaz saç sakal. güneşten kavrulmuş ten.
büyük baş hayvanlarım olsun çoban köpeklerim olsun. tavuklar olsun. yüzlerce dönüm mısır tarlaları falan.
bir çiftlik evi olsun. akşam üstü verandada oturup sigara viski yapabileyim(normalde sigara viski kullanmıyorum). oturdugum sallanan sandalyenin dibinde tüfeğim olsun. önümde iki alman kurdu uzansın. bık bık bık tavuk sesleri gelsin. ahırdan gübre kokusu. çiftlik evi şöyle olabilir. www.google.com

çiftlik şöyle olabilir www.google.com

ama şöyle bir şey kesin lazım :) www.google.com

oh mis ne güzel hayat. tek derdim mısır tarlasına dadanan porsuk olsun.

bazı karakterlerimi değiştirirdim. gamsız, umursamaz olmak isterdim. alıngan olmak istemezdim. sinirimin alınmasını isterdim. uyku düzenim olsun isterdim.

boyumu uzatırdım +1

daha fazla sosyal zeka isterdim.

zihinsel olarak matematikten anlamak isterdim, biri bana sayısal herhangi bir şey söylediğinde bön bön bakmak yerine anında abi bu rakamın kümülatif arttığını var sayarsak sonucu yüzde 2 oranında değiştirecektir falan diyebilmek isterdim. çok havalı bişiy bence. ben bunun yerine napıyoruz biz burda ki seviyesindeyim matematiksel herhangi bir konuda.
fiziksel olarak tabi ki kilo vermek isterdim. burnumu değiştirirdim. saçlarımı başa çıkılabilir bir versiyonla revize ederdim. hissettiklerimi yüzüme yansıtmamak isterdim, bir de duruşumu düzeltirdim.
bir de müzik kulağı edinir, kendime hemen piyano çalma yeteneği bahşederdim.

gidemeyenler atmadı :D
gidenler sektirmeden attı.

i rest my case your honor (davamı dinlendiriyorum saygıdeğer jüri)

bu nasıl bir hastalıktır ya?

hiç kumlarda zıplamalı tbt yapan tanıdığım yok.

Benimkiler atmadı çünkü hepsi tropik bölgelere gitti.

@irene

tropik bölgelerdekiler dalış yapıp dalış fotosu tbt si yaptılar di mi....

Ahahaha valla benim 4-5 çift var ama fotosuz olan yok

o yine tamam da, bundan az önce #isaidyes hestegiyle parmagindaki yüzügü ön planda tutarak poz verdigi fotografi paylasmayan kadin taniyor musunuz?

Error 404 not found!

tbt yapabilmek için bir jenerasyon seyyah oldu.

@pilav
bir tane tanıyorum. onun dışında hepsi en kötü ihtimalle o şekilde story attı :d

Ben instadan silemeyeceksem komple gönderilerini sessize alıyorum bu tiplerin. Görmek istemiyorsan yöntem çok.

bendekiler biraz beyaz yaka, maldivler bahamalar ve taylanddan filan atıyorlar.

ama çok az

Gidenler attı +1

Ayrıca jesus christ çok iyi tespit millet instagrama foto atmak için geziyor resmen

mudo

mudo daha kötü

Loda mobilya

Turkiye'ye gonderiyor mu bilmiyoorum ama www.made.com

loda +1
2 senedir kullanıyoruz baya memnunuz.

hamm var.
www.hamm.com.tr

Araya hayat giren arkadaşlar.. kalan omrumun yarisini verirdim eski ekiple, eskisi gibi takilabilmek icin.

sağlığım.

- vefat eden bir kaç kişi
- kapanan bir kaç mekan
- 2012
- köpeğim

Dişimin ağrımadığı herhangi bir an. (Şu an ağrıyor çünkü.)

sağlık

2016 mart - haziran arası.
hayatımda en mutlu olduğum o aylar, sevgilimin ilk hali.

sonrası (2.5 yıl) hep yalanmış...

.

bir de ananemi ozledim.

bir de universitemi, ogrenciligi ozledim.

Saçlarım
Boşa geçirdiğim zamanlar..

90'ları özledim,2000'den itibaren herşey kötüleşti

Köpeğim
Ailem
Yakın arkadaşlarım
Türk yemekleri (özellikle lahmacun, kokoreç ve simit-beyaz peynir-çay)
İstanbul
İzmir

Dedem.

Babam, ananem, dedem
Üniversitem, kaldığım yurttaki yatağım
Kedilerim, kedili hayatın tatlılıkları (sadece tatlılıkları)

-Annem-Babam :(

-eski enerjim
-metal festivalleri

eskisi gibi uzun mesafe kosabilmek, agir spor yapabilmek. belfitigi yuzunden 2 senedir pek bir sey yapamiyorum.
bir de turkiye, anam, babam, kardesim. gurbet zor, bilen bilir.

Geride özlenecek bir şey yok benim için.

öyle özledim dediğim bir şey gelmiyor aklıma ama belki 2013-2015 civarı olabilir.

bir araya gelemediğimiz ilk aşkım .

Çocukluğum, yaz zamanı memleketim.

özlemeyi uzun süre önce bıraktım.

gerçek çilek kokusu.

genel olarak özlediğim şeyler, yani ara ara özlemi sürekli gelen, aile, muhtelif Turkish food ve üniversite hatıraları oluyor. onlar da çok derin bir özlem değil yani.
ara ara geçici olarak birçok şeyi özlediğim oluyor. memleket, yemek, birkaç insan belki, uzak diyarlarda bazı hatıralar, geziler vs

birkaç sene önce ölen kedimi şu hayatta hiçbir şeyi özlemediğim kadar çok özlüyorum. yuvalandırma ilanlarına sapık gibi bakıp hep ona benzeyen bir yavru arıyorum.

-17 yaşım
- Mart ayından önce herhangi bir zaman
-cocugumun sağlıklı halleri

girit ezmesi yap, pestolu çok güzel oluyor.
patates püresi yap, pestolu çok güzel oluyor.
bunlar dışında kahvaltıda kızarmış ekmekle müthiş oluyor.
kremalı pestolu tavuk çok güzel oluyor.
evde pizza yapma olayına girersen pizzaya da çok yakışıyor.

nasil ya ? hazir italyan soslari gibi oldu mu ? de cecco, filippo berrio, polli gibi mesela ? Eger olduysa hangi tur feslegen kullandiginizi ve tarifinizi paylasabilir misiniz ?

evde liyakat kalmamis +1
Bir de haşlanıp didiklenmiş tavuk ve tane mısırla çok güzel sandviç olur.
Hindi füme, isli peynir ya da eski kaşar vs ile çok güzel sandviç olur.
Çok güzel sandviç olur.

Söylenmediyse söyleyeyim çok güzel sandviç olur.

fakt var ya çok güzel sandviç olur ama var ya nasıl güzel.

Ayni seyi ben de yaptim bu hafta, sonra da bunu, buyrun;

yemek.com

@henry mcclean, bana gelmedi soru ama cevap veresim geldi, gennaronun tarifiyle yaptim ben, tavsiye ederim

youtu.be

@gibicibicis

tesekkurler, taze ve genis yaprakli feslegen bulursam deneyecegim.

Eğer söz verdiği tarihi erteleme olayını birden fazla yaptıysa aynı mağdur edebiyatını sen de yap. Hatta daha o başlamadan yap. "Valla dünya kadar ödemem birikti, kredinin günü geçti hala ödeyemedim" gibi..

Mal tedariğini bıçakla kesilmiş gibi kesiyorum, malzemeyi benden daha ucuza alacağı yer yok , pahalı satanda **** ile çalışıyordu mal vermeyi kesmişse vardır bir sıkıntı deyip vermeyince olmayan paracıklar bir anda peydah oluyor. Ha hesabı kapatınca mal veriyor muyum ? asla. 10 günde en az 3 kişinin defterini dürdüm böyle , sabah akşam arıyorlar.

ohh beklediğim soru. ben soracaktım da nasıl soracağımı bilemiyordum.

mesele borç vermek değil. borç zaten vermiyoruz da, iş yapıyoruz, yaptığımız işin karşılığı olan parayı alamıyoruz. aynen öyle cevaplar. ben de kilitleniyorum ne diyeceğimi bilmiyorum.

cevaplar için takipteyim.

+10000
ve ayrıca, oyaladıklarından adım kadar emin olmama rağmen ısrar edemiyorum.
kaç gündür telefon elimde mesaj atıp atmama tereddütü içindeydim. Bu duyurunun bir anlamı olmalı, o yüzden takipteyim.

Çalıştığınız sektörleri bilmiyorum ama bu Türkiyede ticaretin genel problemi. Her sektörün kendi içinde ortalama vade süreleri var zaten ama vade süresinde tahsilat yaptığımızda biz de mucize olarak görüyoruz genelde.

Bireysel ilişkilerin olduğu ortamlarda, birde paralar çok büyük değilse, tahsilatları bir başkasına yaptırmak biraz işi kolaylaştırır. Muhasebecinizden rica edebilirsiniz, 2-3 günde bir ararsa tahsilatlarınız hızlanır.

yav muhasebeci benim zaten, adam benim paramı ödemiyor ki. kendime dermanım yok, mükellefin tahsilatını nasıl yapayım.

Devamlı iş yaptığımız yerleri iyi kötü biliyoruz. Ona göre güveniyoruz veya güvenmeyip parayı aldıktan sonra malı veriyoruz. İlk kez çalıştığımız bir yerse zaten referansları ne kadar iyi olursa olsun önce ödemeyi alıyoruz. Telefonla konuşmaktansa, habersiz gidip yüz yüze konuşmak daha etkili olur.

@talasas +1

Sektörü bilmemekle birlikte bir avukat aracılığıyla tahsil etmenizi öneririm. İlla icra takibi yaptırmayın, bir avukatla anlaşın arayıp tahsil etmeye çalışsın.

böyle durumlarda araya bir kademe koymak her zaman daha sağlıklı oluyor. misal sizin yerinize muhasebecinizin araması daha sonuca yakın bir çözümdür. çünkü muhasebeciniz üç-dört aramadan sonra gönül rahatlığıyla şu tarihe kadar ödeme yapılmazsa şirket prosedürü gereği icra takibi başlatılacak diyebilir, iyi kardeş başlat diyenler olacaktır fakat ihtar çekildikten sonra paşa paşa ödeyeceklerdir.

ticaret pratikte sözlü ilerleyen bir şey bunu anlayabiliyorum ama bu tip durumlarda teklife ya da sözleşmeye sırt dayamak her zaman işleri kolaylaştırıyor. yaptığınız tahsilat konuşmalarında sözleşmede bu yazıyor, teklifimizde şunu özellikle belirtmiştik gibi referansları vermekten çekinmeyin.

yav ben yeterince açık olamamışım kusura bakmayın. Ben muhasebeciyim. Bilenler bilir tahsil etsek de etmesek de makbuz kesmek zorundayız. birinin açığını öbürüyle kapatırım desen mesleğime saygımdan dolayı 50 liraya tuttuğum 500 defterim de yok. Üstelik alacağım yaklaşık 1.5 yıllık. Her zaman son gün son saat getirir beni mesaiye bırakır. Kestiğim makbuz yüzünden almadığım paranın stopajını ödüyorum. Paramı almadan yollayamıyorum da.

vadeli olaylara hiç girmeyerek.

Muhasebecinizden rica edin demiştim ama müzdarip olanlar genelde muhasebeci çıktı :)

Size de şunu önerebilirim bu durumda, mizan yapmak için aldığınız hesap özetlerini daha sık aralıklarla alın. Ayda bir mesela, hem iş yükünü aya yaymış olursunuz hem de müşterinizin mali durumuna hakim olursunuz. Hesabında para olduğunu bildiğiniz bir zaman tahsilat talep edersiniz, o durumda da size ödeme yapmıyor ise zaten o müşteriyi salıp, başlatın icra takibini.

işte bunun için kredi risk yönetimi bölümü var. her müşterinin kredi riskini hesaplayıp limiti geçenlere mal tedariğini kesiyorsun. riskin belli seviyelerinde "dunning" yani borç hatırlatması yapılır. şirketten şirkete, sektörden sektöre yönetimi değişir.

Çok çok yakınımda mali müşavirler var, aynı sorunu yaşıyor, şiddetle savunduğum şu;
Sorunlu müşterilerin birin belirleyin, adama ayın 1' inde " bu ay para vermezsen tahakkuklarını vermeyeceğim." deyin ve gerçekten vermeyin, sizi değiştirmek isterse bilgilerin olduğu bir şifre var diye biliyorum bakiyeyi kapatmadan onu vermeyin, bakın nasıl ödemeye başlıyorlar. Bu şekilde de ödemeyen adamdan zaten kurtulun gitsin.

bi' tane müşteride deneyin bunu.

@kumandanım

olmuyor o. yani mal veren satıcının mal vermeyi kesmesi gibi bir durum yok, çünkü sözleşme var. adam iki gün sonra ceza yiyince "sözleşmeye rağmen vermedi" diyip cezayı benden talep edebilir. ha davalaşırız, ödediydin ödemediydin yıllar sonra sonuçlanır belki.

şifre de korumuyor. ben "paramı vermeden şifreyi de boşa çıkarmam" diye resti çekiyorum. adam da gidiyor vergi dairesine "mali müşavir benim beyanlarımı vermiyor, sözleşme girişini de iptal etmiyor başka mali müşavire de gidemiyorum" diyip vergi dairesinden iptal ettirtiyor, yine avucumu yalıyorum. bi de inatlaştığım için iyice alamaz hale geliyorum, iyi niyet kapısı da kapanıyor.

icraya da veremiyorsun, çünkü cemiyet bahsetmiş, aslında paranı aldığın zaman kesmen gereken makbuzu, iki kanunun birbiriyle çelişmesi yüzünden parayı almadan kesmen gerekiyor. (bir kanun diyor ki parayı aldığında kesersin, almazsan kesmezsin. öteki kanun da diyor ki işi yapınca kesmen lazım, parayı alıp almadığın beni ilgilendirmez).

bu bir fatura değil de makbuz olduğu için makbuzunu kesmişsen, adam "parayı alınca kesmen lazım" diyen kanunu dayanak gösterip "işte ben parasını verdim, o da makbuzunu kesti" diyebiliyor. "almadım" iddiasında da bulunamıyorsun.

öyle bok bi durum işte.

Ben borc verdiysem "borcu odeyemesen bile bana haber ver ne zaman odeyecegini guncelle o tarih gelirse tekrar guncelleme gerekirse bana sen ulas" diyorum.Bu arada odemeyip de olu numarasi yapanlara carliyorum.Carlama nedenim de odeme yapilmamasi degil bana odeme plani ile ilgili guncel bilgi saglanmamis olmasi.Siz de ayni sekilde odeme takvimini alacaklinin degil borclunun takip edip gerekli guncel bilgiyi ulastirmasi gerektigi ile ilgili karsiya duyuru yapin.

orville

Stranger things
Legion
Fringe

the expanse

Dirk Gently's Holistic Detective Agency

Jonathan Strange ve Bay Norrell

what we do in the shadows

çooook eski ama taken gerçekten bu bağlamda izlediğim en iyi dizilerden biriydi.

dark

dark
the rain
11.22.63

benim de daily mix yenilenmemiş. bir sıkıntı oldu sanırım.

benim de yenilenmemiş, daily mixlerim çok uzun süredir yenilenmiyordu zaten. bir problem var herhalde.

benimki yenilenmiş de yenilenmez olaydı. sean paul'dan sonra kibariye çıkıyor arkadaş arabesk de dinlemiyorum ne alakaysa :D

marketlerde veggy marka bezelye proteini köftesi diye bir karışım satılıyor, içine köfte baharatları ekleyerek yapıldığında muazzam lezzetli bir vegan yemek. yanına fırında baharatlı patates de yaparsınız, kimse aç kalmaz :)

yanına sarımsaklı yoğurtlu havuç yapabilirsin, hani rendelenip zeytinyağı içinde sotelenip, üzerine sarımsaklı yoğurt konuluyor ya, hah ondan işte.

veganlar yoğurt yemiyormuş diye bir arkadaş mesac attı, büyük resmi gördüm. ee madem yemiyolar aşağıya bir tarif daha koyuyorum yoğurtsuz

9gag.com

fellah köftesi

Vegan olduğum dönemde vitamin-protein dengesi benim için çok önemliydi. Benim tavsiyem sebze yapıyorsanız yani protein kaynağı bir yemek daha eklemeniz olacaktır. Bakliyatlı (nohut, yeşil mercimek, kuru börülce vs.) salata yapabilirsiniz mesela ya da üstesinden gelebilirim diyorsanız falafel de güzel bir seçenek.

fellah koftesıne de yumurta gırıyormus :/

zenc yumurtasız da olur

vegan döner, köfte alıp ısıtabilirsiniz. mantar, biber, soğan katarak sote haline getirebilirsiniz. yanına da barilla (vegan değilmiş) hariç makarna yapabilirsiniz.

www.vegandunyasi.com

Soya kıyması alıyorsunuz. Vegan bakkalda 8.5 TL. Yarısını ıslatıp kabak patlıcan patates mantar ve 3-4 diş sarımsak halka şeklinde doğrayıp fırın tepsisine diziyorsunuz. Evde domates varsa 3 orta domates rendesi yoksa 1 dola salçayı sulandırıp kekik katarak tepsiye boca ediyorsunuz. Üzerine zeytinyağı dolaştırıp fırına atın. 180 derecede 40 dakikada falan müthiş olur. Yanına da güzel bir salata. Belki isterseniz biberli vs bulgur pilavı. Soya kıyması bulamam derseniz o olmadan da olur tabi. Biz dün yaptık müthiş oldu.

o köpek doğanın bir parçası evet.

ev ortamıyla zerre alakası olmayan bir canlıyı dört duvar arasına kapatarak sahibi olunamıyor bence. adamı tebrik ettim, müthiş mantıklı bir açıklama yapmış.

iki taraf da haklı.

Hayatı boyunca hayvan beslemiş biri olarak "itici" bir tepki vermişsiniz bence. Öyledir değildir haklısınız haksızsınız tartışmıyorum ama, neticede itici.
Sonra işte ekşisözlükte hayvan sahipleri şöyledir böyledir diye başlık açıyorlar.

farkli bir Bakis acisisi sunmak icin almanya'dan bildiriyorum. burda köpegin sahibi oluyorsun, hatta köpek vergisi ödüyorsun. köpegin sahibi olmanin getirdigi sorumluluklar da var elbet:
-toplu tasimaya bindiginde köpek icin yarim bilet ödüyorsun
-köpegin disariya kakasini yaptiginda temizlemek zorundasin, aksi halde cezasi var
-köpegin senin dikkatsizligin sonucu birine zarar verirse, mesuliyet sana ait
vs.
ama sunu da belirtmek gerekir ki burda sokak köpegi, yani sahipsiz köpek yok. ve hayvan haklari haliyle daha ileri.

ben burda sizi hakli buluyorum. köpegi cekmek icin sizden istemesi gerekirdi. ama ilk anda köpegin sahibinin olabilecegini düsünmemis olabilir. sonra da öyle bir seyler uydurmus gibi.

sizden izin alıp video çekmesi daha doğru olurdu belki ama ben köpeğinizi tasmasız dolaştırmanıza takıldım açıkçası, sizin bir parçanız olduğunu adam nereden bilsin, doğanın bir parçası olarak güzel bulup video çekmiş. sizin bir parçanız olduğunu haliyle anlayamamış. ben adamın yaptığı açıklamada bu bağlamda bir saçmalık veya tutarsızlık göremiyorum.

Hangi doğal ortam? Australian dingo mu bu? Köpekler domestik hayvanlardır. Sokakta barınamaz o küçük, sessiz köpek.

Kedi, köpekle yaşamayan kişiler cevap versin demişşiniz ama dayanamadım. Bir kediyle yaşıyorum evet. Sahibi değilim, onun insanıyım. Ortak bir hayatı paylaşıyoruz.

Sizden izin istese nezaket göstermiş olurdu. Ben olsam izin isterdim.

sen haklısın. nasıl ki reşit olmayan çocuk sana bağlı ise, evcil hayvan da öyle.

o zaman bebeğin fotoğrafını çekmelerine de ses çıkardıgımız zaman o bebek senin malın değil desinler.

adam edebiyat felsefe parçalamış ve beklemediğiniz yerden vurmuş.

bu arada tasması olmadan nerden bilsinler sahibi oldugunu? siz de köpeğe tasma takın madem ve sahibi oldugunuzu belli edin. insanlar eşinin başı bağlı oldugu anlaşılsın diye boşuna yüzük takmıyor

Cevaplarda beni haklı bulan tek kişi Almanya’dan yazmış. Kültür muhabbetine hiç girmek istemiyordum aslında ama hayatının yarısını Almanya’da geçirmiş biri olarak, demek ki kültürel bir durum diyorum. Bana bu kadar anormal gelen ve kesinlikle cahillik olarak adlandırdığım bir şeyi hayvansever insanlar bile savunmuş. Kültürden başka bir açıklaması yok sanırım.

Bu arada yukarıda hayvansever olmadığımı savunan arkadaşa bir şey söylemek istiyorum. Her akşam tam bir saat boyunca sokak sokak dolaşıp, annemin getirdiği yemekleri sokak hayvanlarına dağıtıyorum. Eğer o gün etli yemek gelmediyse kendi aldığım kuru mamadan dağıtıyorum. Her ay en az 4 paket 15 kiloluk kuru mama gidiyor yemekle birlikte. 5 köpek ve en az 100 tane kedi besliyorum HER GÜN. Kuşları tabii ki saymıyorum bile. Peki sen napıyorsun da gelip ona buna “sizinki hayvanseverlik değil” deme hakkını kendinde görebiliyorsun? Ki ne yaparsan yap, bunu deme hakkın olamaz. Bak ben elimden gelenin de fazlasını yaptığım halde, kendimi her gün zora soktuğum halde yine de kendimi eksik görüyorum; kimseye “seninki de hayvanseverlik mi?” diye yargı dağıtmıyorum. İnsanları tanımadan etmeden böyle peşin hükümlerde bulunmanız ne kadar saçma.

İki tarafı da kısmen haklı buldum ama köpek sahibini biraz daha haklı buldum zira bu hayvanlar evcil, yani doğal ortamı zaten ev. Bir insana bağımlı yaşayan canlılar. Söylendiği gibi Afrika köpeği ya da kaplan falan olsa anlarım da bu durum farklı.

doğal ortam mı kaldı yahu sanki serengeti düzlüklerinden koparıp getirdiniz vahşi hayvanı. millet ne kadar boş konuşuyor ihtiyaçlarını siz karşılıyorsunuz, köpek sizin.

Adam köpeğin benim olduğunu tabii ki biliyordu, parkta oturuyorlardı ve uzun süre bizi seyrettiler. Ayrıca onlar yaklaşırken ben köpeğin başındaydım, onlar geçsin diye otların içine doğru çekildim ben zaten. Köpeğim etrafı koklayıp işemeye çalıştığı için yolun diğer kenarında kaldı, benimle çekilmedi.

köpek hangi doğanın parçasıymış? vahşi ırkı evinize mi aldınız sanki? doğa mı var ulan parçası olacak.

köpekler kediler vb çocuk değiller. insan olmadıkları için bizim çocuğumuz olamazlar. evimizi aşımızı paylaştığımız dostlarımız olabilirler evet.

bir video ya da fotoğraf bir kedi köpeğin bir hakkını ihlal etmez çünkü onların fotoğrafın videonun ihlal edeceği bir özel hayat hakkı yoktur. onların hakları doğanın parçası oldukları ölçüde zarardan korunmaktır. videosu internette paylaşılsa bir köpeğin hakları zedelenmez. çocuğun zedelenir. çünkü çocuk insandır.

arada fark yok demişsiniz ama olmalı. hayvanlar evcilleşmiştir evet ama bu onların çocuğumuz olduğu anlamına gelmez. onun gözünde de siz anası babası değilsiniz.

Köpeğin, ne olursa olsun tasmasız dolaşmaması gerektiğini düşünüyorum. Bunu hemen söyleyip bir kenara koyayım.

Şimdi merak ettiğim, diyelim ki elinizdeki köpek, bir şekilde karşıdaki birine saldırdı ve ayağını kopardı kişinin. O zaman da aynı şey geçerli mi? Köpek o zaman da doğanın bir parçası mı? Bacağa düşen yıldırım ile tasmadan kurtulan köpeğin verdiği aynı zarar, aynı şekilde mi değerlendirilecek?

Köpek bu ülkede sizin eşyanız. Yani telefonunuza ne kadar sahipseniz, köpeğe de o kadar sahipsiniz. Yok bu sizin değil diyen, saçmalıyor. Hukuken köpek tam olarak sizin. Hatta bahsettiğim örnek üzerinden açıklayayım. Köpek birine zarar verdiğinde, eşyadan kaynaklanan zarar olarak bakılıyor konuya. Eğer o kişinin dediği gibi olsaydı, böyle bakılmazdı.

Bırakın videoyu/fotoğraf çekmeyi, sahipli bir hayvanı sahibinden izin almadan sevemezsiniz bile.

Bahsi gecen hayvan 10.000 yildan daha uzun suredir insanin cesitli manipulasyonlara evcillestirdigi bir canli. Zehirli olan yiyeceklerden kilo kilo yiyebilecek kadar da hayatta kalma beceresi dusuk bir canli. Sosyal acidan o kopegin "doga"nin bir parcasi olmasindan artik cok bahsedilemez. Biz de dogamiz geregi uykuya, suya yemege ihtiyac duyariz; ama doganin parcasi olarak yasamaktan cok uzagiz mesela.


Ikincisi, kopek sizin. Yasalara gore evcil hayvanlar "mal". Mesela hayvana zarar geldiginde ozel mala zarar verilmis gibi islem yapilir. Cogu ulkede boyle, Türkiye´ye has bir durum degil. Almanya´da kopegimi arabada guvence altina almaliyim, cunku aracta bir malin tasinmasi insani risk altina atmayacak sekilde yapilmali yasalara gore.

Yukarida soyledigim seyler, objektif bilgiler. Kopek sizin (Bu demek olmuyor ki kopege masaniz gibi davranin. Elma ve armut karistirilmasin.). Benim ahlaki anlayisima gore "sahip olmak" (gerci kelime anlami yaninda olmak) esitci anlayisa uymuyor evet, ama sizin sorumlulugunuz altinda bir canlidan bahsediyoruz. Sadece bu nedenle sizin, ne bileyim cocukken kedilere iskence yapan cocuklara gidip, kedi benim deyip, onu korumaya calismak gibi...


Elinde telefonla kendine her seyi kaydetme hakki gormek yanlis. Kopek tasmasiz gezdirilmez. Yine de sizin yaptiginiz yanlis digerinin yanlisini temize cikarmaz.

Almanyaspor, kopekli.

PS: Yukarida korkunc seyler okudum. "gercek hayvanseverler" evde kedi kopek beslemezlermis. Sevgili Einsteinler, sahiplenmeyelim de bu canlilar en iyi ihtimalle arabalar altinda ezilsinler mi? Insandan gordukleri sistematik eziyeti bir kenara birakip, nasil dogasina aykiri falan diyorsunuz? Hayvanlara barinacak tek nokta birakma, her yeri isgal et; ustune o yerleri de beton haline getir sonra kopeklerin dogasina aykiri de. Bir de, sanki hayvan refahi uzerine kafa yormus gibi ahkam kesmek ve "gercek hayvansever" tanimlamalari yapmak... Insan sasiyor gercekten.

derin mevzu bence. bende kedi duruyor evde. konusurken kedim diyorum ama iyelik eki bir sahip olma durumunu cagristirdigi icin imtina ediyorum bir yandan. ben de onun insani degilim. bir kedi bir insan ayni evde duruyoruz ama kirayi ben oduyorum. :) esya olmadigi icin satin alinmasina da karsiyim.

bu isin kavramsal kismi. pratikte kedi, kopek sahibisiniz ve her turlu o hayvandan sorumlusunuz. almanya'daki uygulamalar gayet anlamli. insanoglu dogayi ve duzeni degistirdigi icin bunun etkilerinden de birinci derecede sorumlu.

ben izin isterdim ama benim iznim olmadan cekilmesinden de rahatsiz olmazdim sanirim. kotu bir niyet yok, zarar verme hali yok, bilakis sevimli oldugunu dusunduler herhalde.

@inekadam +1

aynisini yazacaktim.

kopeginizin fotografinin cekilmesi sizi neden rahatsiz ediyor ki? bu eylem kopeginize zarar vermez, kopeginize veya size karsi bir suc olusturmaz.

cocugunuzmus gibi hissedebilirsiniz, cocugum diyebilirsiniz, cocugunuzdur.

ancak onlar insan degil. insan yavrusu olan bir cocugun fotografini cekemezsiniz o cocugun haklarina saldiridir. o cocuk bir insan, o fotograflarla istismara ugrayabilir. kacirilabilir, kucuk bir cocugun fotografinin cekilmesinin turlu kotu niyeti olabilir.

ancak kopegin videosunu cekmek sadece sevimli bulundugu icindir.

bu olayda size hakli diyemeyecegim. ha tabii nezaket kurallari geregi sizden izin istese daha iyi olurdu. ancak sizin bu ters cikismaniz gercekten gereksiz olmus. senin malinin videosunu cekmiyor, kopek videosu cekiyor.

o benim onu cekemezsin gibi dusunceler o senin bir malinmis gibi dusundugunu gosterir.

senin cocugun olsaydi da o benim cocugum onu cekemezsin demek o cocugu malin olarak gordugunu gosterirdi.

yolda gordugun annesi babasi olmayan bir cocugun da forografini cekemezsin. ve paylasamazsin. cunku o cocugun haklarina saldiri olur. cocuga zarar verir.

ancak kopegin videosunu cekmek kopege zarar vermez.

Bence sizden izin almadan videosunu da çekemez, sevemez de. Başka bir Avrupa ülkesinden bildiriyorum, bazı sahipler köpeklerini sevmenize müsaade etmiyor, size sempati duyup yanınıza gelmeye çalışan köpeği tasmasından çekip oturtuyor :(

o kadar garip ve gereksiz yere felsefe kasılmış cevaplar var ki...

senaryo; diyelim ki köpeğinizi eğitiyorsunuz, hayvan genç, kalabalık ortamlarda yanınızda yürümesini öğreteceksiniz ki tasması koparsa, kaçıp gitmesin yada sizinle yürürken tasmayı çekiştirmesin diye. bunun gibi iki tane tip geldi ve video çekerek dikkatini dağıtıyor, eğitiminize engel oluyor. uyardığınızda da "sön önün söhöbö döğösön östödöğömö yöpörüm" diyecek.... çok samimi söylüyorum ağzımı bozarım.

ben o canlının sahibiyim, o canlının her türlü bakın tekrar ediyorum her türlü sorumluluğu bana ait. eğer köpeğiniz sorunlu bir köpek olsaydı ve video çekerken durduk yere saldırıp ısırsaydı bu mallar sizi şikayet etmeyecekler miydi? işlerine gelince sahibi değilsiniz işlerine gelmeyince sahibisiniz.

siz o canlının bütün yaşamsal ihtiyaçlarını, konforunu, uygun yaşam ortamını, yaşaması için gerekli olan her türlü ilgiyi karşılamakla mükellefseniz eğer sosyal ortamlarda kimin onunla muhatap olup kimin olmayacağına da karar verirsiniz. ben nereden bileceğim, belki sen manyağın tekisin köpeğimin önüne zehir katılmış yiyecek atmayacağını yada köpeğim hacet giderirken çektiğin videoyu yarın internette salakça bir başlıkla görmeyeceğimi? ha bu arada sahipli bir hayvanı hacetini giderirken video ya çekmek de nasıl bir kafa ürünü bilemiyorum.

10 bin yıldır insanla beraber yaşamış bir canlı için "doğal ortamından koparıp evlere hapsediliyor" demekse sözün bittiği nokta. köpeğin doğal ortamı insanın yanıdır, orman yada sokaklar değildir.

bu arada sahiplenme ve sahip gibi kelimeleri sürekli maddi bir şey olarak algılıyor insanlar, alakası yok, türkçede daha uygun bir kelime yok, kullanım sebebi bu yoksa doğru düzgün hiç bir hayvan severin evinde baktığı canlıya kendi ailesinden farklı muamele edeceğini düşünmüyorum.

adam bildigin gerizekali bence.

kopegin dogal ortami ne yahu. evcil hayvan bu. koyunun inegin dogal ortami mi var? bunlar insanlarla insalara bagimli sekilde yasamak icin evrimlesmis hayvanlar.

issiz karga +1

Bence doğal hayattaki gibi davranıp kaba kuvvetle karşılasaydın çok güzel bir cevap olurdu. Doğal olanı bu sonuçta.

doğal ortamından demiş iyi güzel de arkadaşım köpekler iş yapmak üzerine varlar, kimisi sığır koyun gütmek, kimisi korumak, kimisi kuş kimisi domuz avına gitmek için. yani kopegin doğal ortamı varoluş sebebini karşılayabildigi, kendini sürü içinde görebildiği yerdir. sen evet ona sahipsin, köpekler iş hayvanıdır, sen işini verirsin... enerjisini atan kafası meşgul her hayvan da doğal ortamında sayılır. Kopeklerin doğal ortamı dağ taş bayır olsaydi ormana atılan onca can telef olmazdı. Boş yapmış. Bilmeyen az açsın Kral köpek ailesi, şemseddin sayan, Sedat bensason izlesin.

elbette ki köpek sizin ailenizin bir üyesi. sevmek için de fotoğraf çekmek için de sizden izin istemesi gerekli. evde kuş besleyenlere gıcık oluyorum, imkanım olsa yasaklarım çünkü kuşun kafeste yaşaması tabiatına aykırı. köpek için böyle bir durum yok, gereken özeni gösteriyorsanız keyfi yerindedir.

her hangi bir canlı, bir eşya gibi sahiplenilmiyor, siz kendinizi böyle görüyor olabilirsiniz ancak kanunda (her ne kadar işletilmiyor ve yetersiz olsada) "sorumlu olduğu" diyordu. burada ki soru biraz daha felsefi bir soru, bir canlının bir eşya gibi sahibi olabilirmiyiz sorusu aslında. Bu soru aynı şekilde çocuk içinde geçerli, çocuğu doğurdun (baba da olabilirsin fark etmez) diye sahibi misin?

kedi besleyen biri olarak bence hayır, ben elimdeki eşyayı ister yakarım ister satarım, istersem çöpe atarım çünkü benim, parasını verdim aldım (yada ürettim), ama bunu bir canlıya yaptığımda karşımda ahlaki değerler, etik değerler ve hukuki değerler çıkıyor. bu durum sadece hayvanlar için geçerli değil, bitkiler, ağaçlar içinde geçerli. bağınızdaki bahçenizdeki ağaçları bile kafanıza göre kesemiyorsunuz.

ancak, sorumlu olduğunuz canlıya karşı yapılan her hangi bir eylem sonrası (bu sevmek bile olabilir, rehber köpekler sevilmez mesela kafası karışmasın diye falan) uyarınızdan sonra kusura bakmayın demesi gerekirdi bence. en azından ben derdim.

hayvanın sahibi olunmaz, hayvana karşı sorumlu olunur.

bence de bu güzel.

Materyal diger seceneklere gore daha doga-dostu diye almıstım. Asla almayın. Birkac ay sonra verdim ben. Sürekli halının altında olusan kum gibi bir tabaka vardı. Cırpmak benim yasadıgım yerde mumkun degildi, ayrıca cidden agır bir halı, basa cıkabilir misiniz?

her gün süpürge çalıştırmıyorsanız kedi tüyünü bu halıdan asla sökemezsiniz.

kullanılır. yani wifi üzerinden tarama yapabildiğim bir yazıcım var, oluyor.

tarama için de wifi kullanılır tabi ki. yazıcınız hangi modelse onun sürücüsünü indirmeniz gerekebilir, bir kontrol edin.

ankara'da gross toptancılardan alıyorum, dün aldım 8.5 liradan

metroya bak.

ben de kırmızıyı bırak, hiç düzgün soğan bulamıyorum. piyasada düzgün soğan yok, varsa da çok çok az var herhalde. migros ve macrolarda 3-4 tane ufak boyu tek pakette soyulmuş vakumlanmış satılıyor, az miktarda kullanacaksan işine yarayabilir. bu hafta içinde gördüğüm nokta atışı migros&macro söyleyebilirim istersen.