Kedimi her yaz annemlerin yazlığına götürürdüm. Orada gün içinde dışarıda takılıyordu. 4 yaşındayken yazlıkta hamile kaldı. Özellikle istediğim bir şey değildi ama havalara uçtum.
Onun doğumunu izlemek mucizevi bir olaydı benim için. Kelimelere sığmaz. Ben biraz odunum bir de. Annemle doğumu izlerken oturduk ağladık. Bebekler çok tatlıydı. Birisi hala benimle. Şimdi 7 yaşında. Elime doğan, o fındık faresi kadar küçük ve çirkin şeyin şu anda 7 yaşında olması bana muhteşem geliyor. Çoluğum çocuğum da yok, belki ondan bu kadar güzel geliyordur. Neyse tabi buralar işin romantik kısmı.
Kedilerde annelik duygusu olmadığını elli tane makalede okudum ama bunların hiçbiri benim doğum yapana kadar hırçın olan ve sözde oyun oynarken elimi kolumu kanlar içinde bırakan anne kedimin doğumdan sonra pamuk gibi olmasını, bir daha asla tırnaklarını çıkarmamasını açıklayamıyor. Annelik duygusu değilse bile var işte bir şeyler. Doğumdan sonra birden uyumlu, sokulgan ve sıcacık bir kedi oldu.
Bencillik denilmiş ama en başta kedi sahibi olmak bencillik değil mi ya. Bence öyle. Kediyi alıp eve kapatıyorsun. Tamam sokakta kalsa belki daha genç yaşta ölüyor ama evde de ne kadar keyfi yerinde, gelen gidenin onu mıncıklamasından ne kadar mutlu bilmiyoruz. Yani kedinin doğurmasını bencillik olarak görene kadar bence en başta kedi sahiplenerek ego tatmin ettiğimizi kabul etmekle işe başlayabiliriz. Doğurmasına gelirsek; bunu eleştirmekle “neden kendi çocuğunuzu doğuruyorsunuz, bir sürü muhtaç çocuk var onları evlat edinin” demek arasında bir fark görmüyorum. Ebeveyenler kesin bu cümlem yüzünden gömecek beni. “AYNI ŞEY Mİ ONLAR !!1!1!!” :) Bilemeyiz, belki de aynı şeydir.
Soruda en çok anlamadığım kısım: "kedimizin hamile kalmasına izin vererek beğenilme dürtümüzü doyurmaya çalışmak." o nasıl oluyor?
0