çünkü hiçbir mal insan hayatı kadar değerli değildir.
öldürmeyeceksen dövüp, bağlayıp polisi arayabilirsin. "hırsıza şiddet uygulanamaz" diye bir durum yok.

Oyle bi yasa yok o haberi yapan gastecinin amk herkese yanlis ogretti. Adam dovmek yasak o seni dovmedikce

Evine girenin "hırsız" olduğunu nereden biliyorsun? Hırsız olduğuna yalnızca mahkeme karar verebilir. Akıl hastası biri de girmiş olabilir. Onu nereden bileceksin? Bunun yargılamasını sen yapamazsın. O yüzden yani.

Dövebiliosan döv kimse bişi demez.

Bir de eğer sana saldırırsa (bkz: meşru müdafaa)çizgisinde yanıt verebilirsin. O kadar ama... Tutup da öldürmene kimse onay vermez.

Yattığın odada canın tehlikede kabul edildiği için (salonda da uyuyor olabilirsin, yatak odası olması zorunlu değil), hırsızı öldürmen durumunda nefsi müdafa sayılabiliyor.

Ancak hırsızı kovalayıp evin koridorunda vurursan, buradan canın tehlikede değilken, yani nefsi müdafa durumu yokken öldürdüğün kanısına varılabilir.

Hırsızı etkisiz hâle getirmek başka şeydir, ki buna hakkın var, öldürmek başka. Öldürmeye, nefsi müdafa durumun yoksa, hakkın yok. Çünkü hırsızın cezasını sen veremezsin, bunun için hukuk var.

Eski zamanlardan bununla ilgili bir haber vardı: Hırsız, ailecek karateci olan 8 erkek kardeşin yaşadığı eve giriyor ve adamlar hırsızı yakalayıp polise teslim etmeden önce sabaha kadar zevk için dövüyorlar. Öldürme yok ama feci şekilde dayak var. Hırsızın yanında 8 kardeş de tutuklanmıştı. Çünkü zevk için hırsızı sabaha kadar dövüp, işleri bittiğinde polise haber vermişlerdi.

@norek o zaman

''türkiyede insan hayatına daha çok değer veriliyor''

a geliyor sizin dediğiniz.yanlış mıyım?

Güney Afrika'da böyle kolaylıkların olması yüzünden ampute atlet Oscar Pistorius sevgisini öldürmüştü "Hırsız zannettim" deyip. Riskli işler yani bunlar; hırsız zannedip ananı babanı da vurabilirsin uyku sersemi. Ayrıca onu geçtim, bir insanı öldürme hakkını kendinizde görmeniz çok sağlıklı bir durum değil. Hırsız olması böyle bir şey yapma hakkını vermez.

o yatak odası olayı tamamen uydurma.

taşınır mallarda zilyetliğe saldırı ve gasp halinde kuvvet kullanma hakkımız var. örneğin dışarda yürüyorsun, arka cebe hırsız eli attı. tam cüzdanı alırken engellemek için vurabilirsin. cüzdanı aldı koşmaya başladı diyelim. peşinden koşup tekme tokat dalıp cüzdanı alabilirsin. bunlar yasal. tabi aşırı olmamak kaydıyla. cüzdanı çalan hırsızı silahla çekip vurmak aşırı mesela.

taşınmazlarda olay nasıl tam bilmiyorum açıkçası. fakat aynı şekilde olması muhtemeldir. ikisinde de zilyetliğe saldırı var sonuçta. bunu engellemek zilyedin en doğal hakkı. aşırıya kaçmamak kaydıyla saldırabilirsin diye düşünüyorum. saldırının amacı hırsızlığı önlemeyi aşmamalı yani.

medeni kanun 981. madde

1- ceza muhakamesi kanununa göre bu durumda siz yakalama yapabilirsiniz. ceza muhakemesi kanunu madde 90'a bakın.

2- yatak odasında vurabilirsin, salonda vuramazsın diye bir şey yok. her halükârda meşru savunma hükümleri geçerlidir. bu yanlış haberin yayılmasına sebep olan olayda gecenin karanlığı içinde adam kendi yatak odasında yatarken odanın içinde, kendisine doğru tanımadığı birinin geldiğini görüyor. yargıtay diyor ki bu halde kişinin kendisini koruma içgüdüyse hareket etmesi doğal. sonuçta yatak odanızda gecenin bir yarısı niyetinin ne olduğunu bilmediğiniz yabancı birisi var! ama tutup da adam kaçarsa siz peşinden adamı öldürene kadar ateş edebilirsiniz diye bir şey yok. meşru savunma sınırını aşamazsınız.

3- meşru savunma demişken. sizin canınıza veya malınıza kasteden birini önleme hakkınız var. türk ceza kanunu madde 25'te şöyle der:

Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

ama burada, dediğim üzere, meşru savunmanın orantılı olması gerek. adam kaçmaya başladıysa ve siz ateş ediyorsanız adama burada orantılılık yoktur. ya da sokakta birisi size yumrukla saldırırken siz karşılığında tabanca çekiyorsanız yumruğa karşı tabanca orantısızdır. yahut birisi size saldırdı, siz de yumruklarınızla kendinizi korudunuz. siz onu etkisiz hale getirdikten sonra yumruk atmaya devam edemesiniz.

p.s. bu arada birisi "hırsız olduğunu nereden biliyorsun, akıl hastası da olabilir" demiş. yani hırsız olduğundan eminsek sorun yok?? ya da akıl hastası birisiyse bizim hayatımız tehlikede değil midir? böyle "bence olsa olsa böyledir" bakış açısıyla lütfen hukuki müesseseleri değerlendirmeyin.

yaa koy amına, sana bi şey olmasın.

@iste o bendim
bana ne kardeşim türkiyede insan hayatına verilen değerden.
ceza hukuku dersi almıştım. bu madde orada geçiyordu.

Son saatleri pek iyi degildi.

Benim de seninki kadar kotuydu.

son bir kaç aydır olduğu gibi boktan.

istanbul içi trafikte 200 km yaptım. sabah saat 9 dan beri dısardaydım. Radyo eksen dinledim devamlı.

Güzeldi lan.

Galiba iyi geçti lan :)

bugün okuldaki en kötü iki sınıfa toplam 4 saat derse girdim. onun haricinde her şey iyi, olağan akışındaydı. bir de hoşlandığım kişiye iş bahanesiyle facebook`tan yazdım. resmi bir yazışmaydı, ne iyiye ne kötüye yorabiliyorum. iyi yine de, nefes alıyorum, yarından umudum var.

22ye kadar mesaideydim amk bu yil sonlarinin

grip olmuşum bütün gün yatmak zorunda kaldım, çalışamadım, yeğenim ev anahtarını unutmuş yataktan kalkıp onlara gidip onu beklemek zorunda kaldım.

berbat birde üstüne unutkanlığım son dakika golu attı.

iş görüşmesi yaptım. kafam karışık.

R10' un yarisi ilkokullu yarisi ortaokul. 50 liraya facebook yaptirabilirsin

Lisede pek bir sey uretmiyordum ama hep merakliydim bilgisayara. Su anki meslegimde bilgisayara hakim olmak cok onemli. Hala oyun oynuyorum. Ayni zamanda Python scripting ogrenmeye basladim.

lisedeyken oyleydim ben, yani 2-3 yil once falan. sonra istanbula geldim calismaya basladim falan. besiktas'taki evimden yaziyorum su anda bu satirlari :p

ama r10'dakilerin yarisi kadar bile bilgim yok. manyak gibi crawler falan yaziyor elemanlar. ben prenses gibi html-css-js yaziyorum. onlar yaptiklari isin uluslararasi standardina gore vasat, bense iyi sayilabilirim. fark bu aslinda ordakilerle. hindistan'da da 50 degil 5 liraya yaptirirsin yani facebook'u.

liseye gitmiyordum (bırakmıştım) ama 17 de falan başladım bende, sayılırmı bilemedim.

(bkz: Ben)

Süper işler yapıyordum, staj yaptığım yerlerde şaşırıyorlardı.

lise 1'de 4.sinif bilgisayar muhendislerinden cok daha iyi algoritma yazabiliyordum. 4 yil lisans 3 yil yuksek lisans okudum, lise bilgimin uzerine bir gram ekleyemedim. hatta muhtemelen gerilemisimdir. tubitak'in liseler icin bilgisayar olimpiyatlari oluyor. o olimpiyatlara calisan herkes deli gibi programlama yapabiliyor.

r10 filan iyiymiş. hiç bilmiyordum. sadece oyun oynuyorlardır herhalde diyordurm.

ben ortaokuldayken bilgisayarlar bu kadar yaygın değildi, yine de bilgisayarcı kitle ikiye ayrılırdı, amiga 500 ve daha az yaygın commodore 64 bebeleri. pc yeni yeni çıkmıştı. basic kursuna katıldığımı hatırlıyorum. şimdi o yaşlarda çocuğum olsa herhalde benden nefret ederdi; onu öğren bunu öğren deyip boza dükkanı açacağım için.

lisede başlayanlar geç kalmış. 90'larda ilkokul sıralarında başlamıştım ben ona ki 90'ların ortalarına kadar türkiye internetin ne olduğunu bilmiyordu. Şu an doğumhanedeki iki günlük çocuğun eline geniş bant internetli tablet veriyorlar. mutlaka uğraşan vardır.

(tahminimce) polisin soracağı ilk soru; " kanıt? "

bankaya gidip durumu anlatabilirsin. sonuca varır mı bilmiyorum. bir ihtimal o atm'deki banknotların seri numaraları vs. tutuluyordur belki. veya polise gidebilirsin. belki ilgili bankadan daha önce de şikayet alındı bilemezsin.

ya da elden birilerine okutabilir başkasının canını yakabilirsin.

çerçeveletip durava asanlar da var bu arada.

Aynisi yillar once is bankasi atmsinde denk gelmisti.

Kucuk esnaflardan alisveris yaparken iteledim hepsini.

Bankaya ya da polise gitmekle ugrasmak istemedim. Tabi kucuk bir miktardi benimkisi. Ciddi bir paradan soz ediyorsaniz her atmnin kamerasi var diye biliyorum. Bankaya gidip bahsederseniz kamera kayitlarindan ikna olabilirler belki.

Hangi banka? Bankamatik o parayi yediyse bir kere daha yer. Almiyorsaniz atm'ye yatiriyorum de.

güzel botmuş ben de alam.

askere git bi daha giymezsin

pantolonlarını değiştir, gardolabını yenile.

biktiysan giyme, basit yani.

abi anlamiyorum yani, seviyosan giy, yok sevmiyosan niye giyiyosun, bota aliskinim diyosun, aliskinsan hosuna gidiyosa giy arkadasim, aliskanligini nasil degistircez?

gercekten bu kadar rahatsizsan bi caps koy buraya dalga gecerler fena zaten, bir daha utanctan giyemezsin.

clarks +1 ürünleri güzeldir

divit +1, ben de severdim bu botları, askeri hizmetten sonra öyle bir tiksindim ki; kış dönemi için aldığım yds'nin şu yandan fermuarlı olan eagle botlarını uzman çavuşun birine bıraktım. Tamam o istedi de verdim ama istemeseydi mutlaka verecek birini bulurdum.

Rahatlığına rahattılar orası ayrı. Ama Ben camel active'in uzun boğazlı buffalo derisi botlarını giyiyordum ondan önce maalesef ondan rahat değildiler. Şimdi Northface gibi daha rahat outdoor bir ayakkabı giyiyorum. Gönderdiğin linkteki gibi janti olmasına da gerek yok sırf asker botlarından kurtulacağım diye.

Ben şunu giyiyorum şu an: archiwum.allegro.pl

askerde alıştım vazgeçemedim. asker botu iyidir. vazgeçip napacan

er ryan ?

@divit er ryan'ın başında çalan sözsüz sanırım. bi çocuğun sözleriyle söylediği vardı bi tane. onu arıyorum

Christian bale, john malkovich ve bir ton ünlünün oynadığı güneş İmparatorluğu idi galiba o olabolabilir mi. Bi ton oscar aldı.
Bir de bir amerikan şehidinin canazesinin alınıp gomulmesine kadar olan süreci anlatan film vardı. Basrollerde sarışın yakışıklı bir abimiz kevin bacon vardı. Aklıma gelen onlar.
edit taking change imiş adı

@ground maalesef ikisi de değil. teşekkürler ama cevap için.

uğraşmak istemiyorsan torbalı al, torbasızı temizlemek işkence yav.

Arzum aldım ben Torbalı falan cekis gücü de yüksek

Marka olarak Nilfisk veya Miele.(toz torbalı) Torunun bile kullanır. Modeline bütçene göre karar verirsin.

Bütçeni yeni gördüm. Önerim Nilfisk Coupe. O civarlarda olması gerek. Evde kullanıyorum, kesinlikle pişman olmazsın. Son çekim gücünde halıda zor oynatırsın.

evde king k-262 donna kullanıyorum. anneme de şundan aldım: www.akakce.com

aklında bulunsun, toz torbası vs aksesuar için süpürge marketi kullanabilirsin.

www.bimeks.com.tr


deli manyak memnunum.torbasız bu ama yalnız yaşayan bir erkek olarak hiç sorun yaşamadım. içine kalıp şeklinde birikiyor toz pıt diye çıkıyor kalıp. nerdeyse tamamı da yıkanıyor. cillop.

marka model oneremeyecegim ama kesinlikle torbali al derim. torba dolunca sok at, yenisini tak. torbasiz olunca iki saat ugrasiyorsun, ac dok, bosalt, temizle, yika geri tak. evin icinde yapsan tozlar etrafa dagiliyor, disarida yapsan nerde nasi yapcan. sonuc: torbali al.

arnica borayı tek geçerim...

www.bulabilirim.com

İntihar eden insanlar vardı haberlerde. Kumar borcu yüzünden.

kumarhaneler cok karli isletmeler.
kasa her zaman kazaniyor dedikleri dogru.
bu kadar kar olunca da herkesin gozu uzerinde oluyor ve bundan nemalanmak istiyorlar.
nemalananlar da sadece illegal tipler degil, polisi, zabitasi vs si dahil.
oyle olunca da duzeni pek saglayamiyosun turkiye gibi bir ulkede.
bence kaldirilmasi her acidan iyi olmus.

intiharlar +1. onun dışında çok fazla işkence mafya vs olayları oldu. işler kontrolden çıktı.

rıdvan'ı bilirsin futbolcu hani. onu bile casino sahibi kovmuş bi daha gelme demiş yoksa bırakamıyormuş, kendi anlatmıştı. rıdvan bunu yaparsa diğerlerini sen hesapla.

Rahat ol.

bu kadar sinir stres yapmaya gerek yok. robot değilsiniz neticede. iş görüşmelerinde en önemli konu rahatlıktır. yoktan yere baskı oluşturmayın üstünüzde.

hiç bahsetme, önemli değil o kadar.
adı x şirket adı y olan adama y bey diye mail atmışlığım vardır aynı isim olduğu için alakasız birine atmışlığım vardır, oluyor, herkes yapıyor, mülakatta bahsedilecek şey değil.
mülakatta adını doğru söylersin :)

ahahahah kıyamam ya :)) bişey olmaz merak etme hep olur öyle şeyler. bey yerine yanlışlıkla hanım yazsanda fark etmezdi.

gözünde büyütme. sakin ol. normal bi hata.seni almamaları için hiç bi sebep yok işi istiyorsan.

Telefonun akıllı klavyesi saçmaladı diye bir bahane geldi aklıma şimdi

Onlar sorarsa söylersin. Yoksa bundan bahis açma.

ben bir gariplik göremedim, gayet olağan bir durum, ne karşı tarafın, ne de sizin sorun edeceğiniz türden bir durum değil, boşverin.

hic bahsetme bile.

haha bizde hakan diye bi eleman var, ne zaman dışardan biri buna mail atsa arkadan şöyle bi ses geliyor "OROSPU ÇOCUKLARI YİNE HASAN YAZMIŞLAR" :) bunun fazlası olmamıştır

off hacı ozan piçi var ya, sektörde her yolu tıkar sana. çok kindar olur bu piçler ve bütün cv mailleri bu inbelerin elinden geçer. sen artık o sektörde iş bulmayı unut, değil o şirket. ozan bütün muadil şirketlerdeki mevkidaşlarına haber salmıştır. böyle böyle bi hafif tramvay durağı kılıklı lavuk var, mülakatın kıyısında bekletmeyin, gelişine şutlayın demiştir.
sen bittin olm.

simdi en basta oyun oynamak maksadi belli degil, cocuk korkmus olabilir köpekten, köpek kovaliyor, cocuk kisini kovalamis, arkasindan gitmis köpeginiz, sizde engel olmamissiniz, ipi yok ise, agizlik yok ise yurt disinda bile islem uygulanir buna. hatta duruma göre ciddi seyler olabilir.

ya laf olsun diye gözünü korkutmak için tutanak tutmaya çalışıyorlardır he de geç.

tamam. işlem uygulansın. kıza herhangi bir saldırı yok. yaralama yok. yalnızca ortada yanlış beyan ver. ipini kopardığı gibi. ya da saldırmaya çalıştığı gibi. ve tutanak danışıklı dövüş ile site yönetimi tarafından böyle tutulacak. köpeğim beslemesi yasak köpekler arasında değil. herhangi bir saldırganlığı da yok bunu bilirkişi de pek ala görebilir. ben taraflı tutulan bu tutanağa nasıl bir itirazda bulunabilirim?

Kopege sordun mu oyun mu oynuyorsun diye. Kizi kovalarken kopek aciklama yapti mi "seni kovaliyorum ama korkma bunlar oyun" diye? Bence bunlar onemli. Kopek sahiplerine ehliyet verilmesi sart bence.

3- siteden atarlar o kopegi.

mesele dava değil. siteden atmak ya da başka bir şey zor. buyursunlar. mesele taraflı tutanağa nasıl itiraz edeceğim? çünkü tutanakta başka türlü bir olay anlatılıyor. olansa farklı.

Tutanak tutmak icin sart gerekmiyor su an sen benim hakkimda tutanak tutabilirsin. Sahidin falan varsa mahkemede itiraz edersin ama su an durum senin alehine gozukuyor. Avukat degilim ama cok tutanak tuttum.

Sende gelen görevliye tutanak tut amk

araştırdım. örnek yargıtay kararlarını inceledim. ilgili kişinin yalan beyanla tutturduğu tutanak ile mahkemeye başvurmasını bizzat ben rica edeceğim. zaten bahsettiği gibi gerçek bir saldırı olsa evime kırk kere sağlık raporu alınıp polis gelmişti şu saate kadar evime. ortada hiçbir şey yok. böyle bir durumda tutanağı imzalarken "şerh" koyabiliyormuşuz. şerh koyacağım. buyursun istediği mahkemeye başvursun. gına geldi şu köpek korkusu taşıyanların ortalığı birbirine katmasından. köpeğim saldırgan değil. üstelik yavru. yasak bir cins değil. daha önce bir olayı yok. herhalde pitbull ya da cane corso dolaştırmadığımı ben de biliyorum. ortada bir saldırı olmadığı için en fazla adli para cezası veriliyor. o da ipsiz olduğu için. ihmal. belki tehlike oluşturabilirdi diye. zaten tehlikeli olabileceğini bilsem ben neden böyle bir risk alayım? lanet olsun şu golden'ların insan sevgisine. lanet olsun yani. ben diyorum köpeğime, insanların hepsi cins sevme diye, anlamıyor.

kovalaması da saldırı olmuyor mu? çocuk kovalanırken düşse yaralansa vicdan azabı çekmeyecek miydin?
bak bizim burada sahilde tasmasız gezdiriyorlar, geçenlerde sokak kedisi nasıl bıktıysa tasmasız dolaşan köpeğin birine öyle bir saldırdı ki suratını paramparça etti, araya sahibi girdi onu da parçalayacaktı.
bende 14 yaşına kadar acayip korkardım korkuya yapacak bişey yok elin ayağın titriyor, sevimli olması oyun oynaması seni rahatlatmıyor beyin kontrolden çıkıyor ya kaç ya savaş diye emir veriyor sana.

yasal yönü umurumda değil ama çoluk çocuğun olduğu yerde köpeği tasmasız gezdirmeyin.

haksızsınız. onlar haklı. o bir çocuk ve aynı şekilde oyun oynamak isteyen bir köpekten kaçarken demir kapıya kafamı çarpmam sonucu atılmış 5 dikişin izi var alnımda. köpek yavruysa o da çocuk. önce insan hayatı.

elbette önce insan hayatı. ancak karşımdaki insan köpek ipini kopardı, üzerime hunharca saldırdı gibi beyanlarda bulunursa iş değişiyor. bir ihmal varsa(bağlı olmamak gibi) ne tür bir para cezası varsa verilir. ama bunu dışındaki köpeği olan her insana ve bizzat köpek düşmanlığına da tahammül edemiyorum. bu düşmanlık yüzünden bu suçlayıcı ifadeler.

sürekli tekrarlamışsın, köpeğim saldırmadı da, oyun için koştu da, bıdı bıdı. köpeğin saldırıp saldırmadığı önemli değil. o çocuğun yaşadığı travma önemli. muhtemelen hayatı boyunca köpeklerden korkacak. şayet benim çocuğum senin köpeğin yüzünden hayatı boyunca köpeklerden korkmasına neden olacak bir travma yaşayacak olsa, senin canını fena yakardım.

köpek sahiplerine ehliyet +1

yahu düsmanca tavirlar demissin, arkadasim suc sende, bu isin dünyada regülasyonlari var, türkiyede de var, türkiyedekileri bilmiyorum, ama köpegini kolay kolay tasmasiz gezdiremezsin, hatta acikca kural olarakta tasmasiz bir cok yerde ek olarak agizliksiz gezdirmek yasaktir, gezdirdin diyelim, birini kovalasa hele ki bu cocuk olsa, basina bir is gelmese bile mahkemelik olursun.

yok efendim tutanak tuttular diye bagiriniyosun, köpegim iyidir diyosun, yahu cocuk bu korkabilir, herkes köpek sevmek zorunda degil, fobisi vardir bir seyi vardir, bende severim köpekleri tamam ama burda korkmus cocuk.

yalan ifade yanlis burda kimse ona bisey demez, ama zeytinyagi misali, özrü kabahatinden beter "tasmasini koparamazdi, cünkü yoktu" diyosun. oynamak icin kovaladi diyosun, cocuk kacti diyosun. yahu bunlari bir araya getirince ben haksiz görüyorum seni.

yani tekrar belirtmek lazim, ipini koparma yok diyosun, zaten ip yok diyosun, köpegim kovaladi diyosun hocam. böyle is mi olur.

hayvanlarin insan yarisi kabul edildigi avrupada bile tasmasiz gezdiremezsin köpegini.

bu hayvanseverler sokakta sokak köpekleri yaşasın diyen hayvanseverler. bu ikiyüzlülüğe de ben tahammül edemiyorum. köpekler elbette yaşayacak. hadi ben köpeğimi tasma ile gezdirmedim suç işledim travma yaşattım. yahu sokak köpeği kovalasa ne olacaktı? hesabı kimden sorulacaktı? o zaman tüm sokak köpeklerini vuralım uyutalım yaşatmayalım. işin en renkli kısmı ise köpeğimin niye tasmasız olduğu tarafı. bana hayvanseverlikten dem vurmuşunuz. köpeğimi tasmasız gezdirme nedenim de köpeğiminin üzerine atlayan sokak köpeği. o sokak köpeği orada olmasaydı bu olay hiç yaşanmayacaktı zaten. ehliyetten dem vuranlar, ben her zaman köpeğimi tasma ile gezdiririm. sokak köpeğinin köpeğimin üzerine atlaması ile bunlar koşturmaya başladıklarından çekiştirmek zorunda kaldım ve köpek öksürmeye başladı. bari çekiştirmeyeyim koştursunlar çimende diye tasmayı çıkardım. hayvanseverler, bu da köpeğin sosyalleşme eğitimi değil mi? evet öyle. tamam ben bi bok yaptım çıkardım, köpek hiçbir hareket yapmadan, sokak köpeği ile oynarken kızın "anneeee" diye bağırıp köpeğe doğru koşmasına ne demeli? köpeğim sadece 6 aylık bir yavru ve cinsi golden. sen köpeğe böyle yaparsan o da oyun oynuyor bu benle diye koşturur. ne yapalım köpekleri öldürelim mi? bağlayalım mı? olayın geçtiği yerde insanların olduğu bir yer değil. sitenin en arka taraflarında çimenlik bir alan. kuş uçmaz kervan geçmez bir yer. bir tek köpekler mi suçlu? köpek psikolojisi tamam da, insanlara doğru psikolojiyi nasıl öğreteceğiz? bize bazı şeyleri öğretmek daha kolay. önce insanları eğitelim. sonra uydurma saldırma hikayeleri uydurmayalım.

var ama zaten cogu ajans calisani hatta ayrica sirketlere de hesap veriliyor vs.

var.
sözlük mantığına tamamen aykırı bi durum elbette.
kaldıysa eğer öyle bir mantık.

böyle bişey var ve bana söylemiyosanız ayıp. ne olmuş sanki iki reklam yapsak öğrenci adamız.

Eksi sozlugun odeme yapmasi soz konusu degil ama cok acok reklam yapanlar var, onlar baska kaynaklardan para aliyor olabilir.

@fortisvita benim demek istediğim de bu. sağdan soldan kendi çabalarımızla reklam alınabiliyor de mi?

r10 da var 10 lira falan. pek karlı değil yani

forumlara ilan veriyolar.

yok firma hakkinda entry = 4 tl
iste basliginizi costurmaca trend yapmaca 50 tl falan. gecenlerde sozlukte mevzusu donuyodu

alla alla. yedek hesapla girişsek mi acaba böyle işlere benim de kafama yattı.

ben varım kanki.

ben de girecem çaktırmadan o zaman. bedelli askerlik yapıcaz, her allah kuruşuna ihtiyacım var.. =/

Blututtan bisey olmaz 3g wifi ve telefonlardan uzak dur

bir ve domates. özellikle tavuk dönerde

ince yağ katmanından dolayı ışık farklı kırılıyor sanırım, lise 3 fizikte vardı o muhabbet. yerdeki otomobil kartellerinden dökülmüş yağlardaki renk skalası ile aynı şey

vitamini

yeşil kedi eti olmasın divitcan malum böyle şeyler seni buluyo? www.turkiyegazetesi.com.tr

aynen! ben de çok denk geldim normaldir herhalde.

oha o nasıl kedi lan. yok abi yağ olamaz oynayınca rengi değişmiyor bildiğin fosforlu açık yeşil fotosu da var da şimdi yükleyemedim.

marka da vereyim kasap dönerde hep denk geliyor, onla aynı fiyata yediğim her yerde denk geldi. insanın yiyesi gelmiyor görünce

şu cevaplara tik atsana sen bakıyorum hiçbirine atmıyosun cok mu zor?

Foto olsaydi aslinda iyi olurdu.

kuyruk yağıdır o. güzel merak etme.

bahsettiğin 2-3 hafta önce bir arkadaşın yediği dönerde ben de görmüştüm. bence çıktığında garsona sor. bizim durumumuzda arkadaş o kısmı ayırıp yememişti.

evet, jitem ile özdeşlemiş bir obje bu araç.

onun dışında neler geliyor aklınıza?

köy, kasaba hayatıyla alakalı.

Toros olarak etmez ama reno 12 olarak belgesel konusu olur.

Ne cagiristiriyor.senelerce kullandim,butun turkiye yi bununla gezip pazarlama yaptim.bi sirketlerde vardi birde polislerde zaten.beyaz arabada o zaman sirket arabasi demekti.direksiyon donsun diye lastiklere fazla hava basardik.bu seferde yolda tutunmazdi araba.

Belgesel olacaksa baslangici ic kapi acma kolu olmali efsane.

köy arabası lan bu, hala da kullanıyorlar taş gibi.

dağ keçisi derler bazı yerlerde buna.

bunun motorunu labda arasıra kurcalıyorum. bu kadar basit yapılmış motor bi bunda bir de murat 131 de var. bisiklet tamir eder gibi parçalanıp toplanabilir. kimi zaman alakasız başka parçalar uydurularak arıza giderilebilir. o yüzden bu kadar senedir ayakta zaten.

Kazik gibi direksiyon ve vites

Şöyle efsane bir ilan var bununla ilgili.

www.sahibinden.com

e zaten 3000*1000 değil mi?

dizel motor.

bunun dışında güçle ilgili bişey diyelim

hadi her şey ideal olsun, güç sabit olsun, güç ne? kuvvet çarpı hız. daha fazla kuvvet/tork için ne yaparsın?

@justinho26 Hayır yanlış anlaşıldım sanırım. Spor arabaların vs. 7000-8000 iken neden otobüsün 3000 diye sorayım o zaman.

çok devir çok güç demek değil ki

Salliyorum:
Silindirler buyuk ve daha fazla guc uretiyorlar. Silindir hacmi o kadar buyuk iken devir de yuksek olursa ucak gibi benzin yakar heralde. Oncelik cabuk hizlanma degil cunku otobuslerde.

Dizel motor - benzinli motor farkına bakacaksın dostum. Dizel motor daha az devirde daha çok tork üretir. Ürettiği güç yüksek devire çıkamadığı için aynı hacimli benzinli motora göre düşüktür.

En başından böyle olmasının sebebi de dizel'in daha yavaş yanması ve dolayısıyla daha uzun bir devir süresine ihtiyacı olmasıdır. benzin gibi püskürtüldüğü yerde patlama yerine püskürtülüp-sıkıştırılıp patlatılmayla çalışır. falan filan. daha detaylı bilgi için bir şey yapmayın. çok ihtiyacınız olmayacak mühendis olmayacaksanız.

bu daha çok stroke ile alakalı. stroke otomobildekinden fazla. dolayısıyla tork da yüksek. büyük stroke aralığı ile devir çok iyi anlaşan iki faktör değil. ayrıca dizel. yüksek motor devrine ihtiyacı yok. o motor hacminde yüksek devir zaten başlı başına sorunlar yumağı oluşturur. mesela büyük gemilerde 60 ila 150 devir arasında çalışan dizel motorlar da mevcut ve bunlar oldukça güçlü motorlardır. Devir güç için bir faktör ancak tek faktör değil.

yukarida otobus motoru icin gerekli aciklamalar zaten yapilmis. 10-12 litre hacimli dizellerden bahsediyoruz, 2000Nm torka 1000-1500 devirde ulasiyor zaten. devir cevirmesine gerek yok.

bunun yaninda spor arabalar yuksek devir cevirir diye bir genelleme yapmak da tam olarak dogru degil. cift turbo v12 sl65 maksimum gucune 4800 devirde ulasir, hemen hemen ayni guce atmosferik v12 lambo lp640 ise 8000 devirde ulasir. bunlar marka/model karakterleriyle alakali seyler.

edit: nedenini de kisaca aciklayayim. mercedes'in lambo'ya gore hem gunluk kullanima daha uygun olmasi, hem goreli olarak insani seviyede yakit tuketmesi, hem de motorunun daha uzun omurlu olmasi beklenir. arabanin da 2 ton oldugunu hesaba katarsak 2300 devirde 1000Nm tork ureten cift turbo v12 mercedes icin neredeyse bir zorunluluk. lambo'nun ise buna ihtiyaci yok, cunku bir mercedes'ten beklenen dayaniklilik, pratiklik, kisacasi "reliability" lambo'dan beklenmez.

benim garanti, isbankasi ve vakiftan hesaplarim var. hepsinde olan biteni mail ile takip ediyorum ayarlari karistirirsan bulursun?

iş bankasında ayarlarda var

ziraat'te de varmış ya tamam, biraz zor buldum ama.

şeker zararlı çaydan bişey olmaz

şekerli değilse çaydan bir şey olmaz da madem bu işlerde yenisiniz klozetin kapağını kapalı tutun. o daha kötü.

çay şekerli değil de, süzen poşetlerden ötürü kediye zararı olur mu diye korktuk.

alın karşınıza konuşun "ya sen bir kedi olarak... ne işin var çayla, derdin ne evladım senin?" diye. bir zarar vermez ama abartmadıysa.

Aman kediler çöpte yaşıyor çaydan ne olacak.

kafein zararlı. ortalıkta çay, kahve bırakmayın. içmesin.

su boşaldıysa zorlarsan açılır, orada mekanik bi kilit var onu kırman lazım.

kırdıktan sonra tamirci çağır çok pahalıya mal olmaz.

bizim makinenin kapağı da arada sıkışıyordu. tamirci çağırıyoduk. düğmeye basıp açıyodu, üstüne bi de on lira alıyodu :D

makinenin orasına burasına vurun biraz. bi yeri falan takılmıştır belki.

valla zorladık yeterince kapağı. herhalde son çare kırmak olacak.

aslında daha kolayı var ama yapabilir misiniz bilemedim. üst kapağı açıp kolunu içeri sokuyorsun kilidi yakalayıp yukarı çekince çatır çutur kırılıyor acayip zevkli :)

aha bu
www.isikarsogutma.com

çarpılmayın ama, mühendis falan varsa o yapsın

büyük ihtimal ile kapağın kol/kul kısmını içeriden bir yerden kırdınız. bu sene iki ayrı makinemizde karşıma çıktı.

öncelikle kırmadan dökmeden kapağı açmaya bakın, kulpu tuttuğunuz kısımın dış tarafından aralıktan bir yerden ince bir düz tornavida ile dili itip kapağı açmaya çalışın. annem bile yapabiliyor sizde yaparsınız sanırım :)

sonrada dediğim parça kırıldı ise yenisini alıp değiştirin.

caps ve model verin daha net bilgi vereyim.

onların da ehliyeti yoktur. bin istesen verirlerdi.

Öyle birşey nesen yapayım ki.
Önemli olan medenice anlaşıp yola devam etmek.
Ehliyetleri olmadığı konusunda haklı olabilirsin bak.
Verdim şukunu.

Bile isteye kaza yapılmadığı ya da kaza, kazaya sebebiyet verme ihtimali çok yüksek olan şuursuz hareketler sonucu yapılmadığı sürece kaza sonrası yapılan tartışmaları çok anlamsız buluyorum.

Benim arabaya da Dolmabahçe'de ışıklarda dururken genç bi arkadaş arkadan gomcurmustu. Efendi bi çocuktu, çok da korktu garibim. Eğlenceden donuyorlarmis kız arkadaşlarıyla. Araba da ebeveynininmis. "Bir musibet bin nasihatten evladır" sırrı mucibince hiç o konulara girmedim. Sadece teskin ettim falan neyse. Sonra ebeveyni geldi. Hata tamamen onda olmasına rağmen ebeveynine de "hata onda ama ben de biraz sert fren yaptım, onun da etkisi oldu" falan deyip muhtemel bi aile faciasıni engellemeye çalıştım.

senin kasko değil onların ki bozulacaktı, götlerine kaçacaktı 500 tl tampon masrafı.
adamlar senden akıllı çıkmış aslında

Bir kere ben cikarip verdim 100tl'yi. Aslinda hata bende degildi, ugrasmak istemedim, kavgaci biri de degildi adam ama hatayi kabul de etmedi, ben de ugrasamadim.

asistanlar ne işe yarıyor.

hocasına bağlı genelde el yazısı güzelse iyi puan çirkinse kötü puan, tabi başka parametrelerde var öğrenciyi seviyorsa daha iyi not verir. aradan rast gele bir sayfayı okuyup not verir.

benim böyle ödevleri tek tek okuyan hocamda oldu yalnız.

Asistanına verir.

Ben bu hocaların hala el yazısı ödev isteme takıntısını anlamıyorum ama. Sene olmuş 2015 hala elle yazın diyorlar.

150 öğrencininkini okumuşluğum vardır. tabii okuma derken, göz gezdirme biçiminde. sorun benzer ödevleri anlar mı diyeyse, ben anlardım, seninki anlamayabilir. şans meselesi.

edit: konu internetten araştırılıp copy-paste yapmaya müsait, basit birşey ise, el yazısı isteniyor. en azından yazarken aklına bişeyler girer diye.. ödevin tarzını farklı seçmek daha iyi bir yöntem olurdu tabii.

günde 200 mail okuyup cevaplayabiliyorsam, 3 günde hallederim ben.

Hocanın ödevde aradığı bazı detaylar vardır. Şunlar yapılmış mı şunlardan bahsedilmiş mi ? Oraları görüp değerlendirir. Satır satır tüm ödevi okumayabilir. Zaten o tür bir ödevde hocanın amaçladığı o konuyla ilgili bazı noktaların öğrenciler tarafından araştırılıp bulunması, bazı noktalara değinilmesi böylece öğrenciler arasında konu hakkında bir farkındalık oluşturmaktır.

soruyu tam anlamadım ama bel fıtığın varsa subay-astsubay yapmazlar, olma da zaten.

götürmüyor. cevap googleda vardı aslında

Hiçbir yanlış doğruyu götürmuyor. Hatta kitapçığın kapağında soruları boş bırakmayın diye özellikle uyariyorlar.

Aynen,KATILIYORUM

+1

Çoğu zaten dandik puanlı dandik okullardan mezun, ilk 20 sıradaki üniversiteden mezun olanlar atansın da saçma sapan yerlerde bişiler okuyup öğrenciye hiç bişey vereniyecek adamlar atanmasın.

basin ve artist tayfasi manset yaptikca onlarin aglakligi bitmez.

hepinize katılıyorum kızların çoğu evden uzaklaşayım yeni şehir göreyim gezeyim tozayım diye erkeklerde, askerliği kısa yapayım kafam 4-5 yıl rahat olsun diye barajın az üstü puanlarla eğitim fakültesine gidiyor. daha okula girmeden hepsi bal gibi atanamayacağını biliyor ama okul bitince ağlamayı seviyorlar.

ya bunu diyene atar yapıyorlar ya bir de!
bu eğitim fakültelerinde ne veriyorlar bu öğrencilere de bu kafaya sahip oluyorlar ben anlamıyorum..
ben genetikçiyim senin bölümü de biliyorum biz napalım? -hayır devlet filan istediğimden değil de o zaman herkes otursun ağlasın dediğin gibi..
atanırlar bu sefer de doğu görevi dertleri başlar illa evlenip batıya gelirler, gelemezlerse ona da atar yaparlar (kuzenim 1 sene ağladı batıya gelemedim diye, devlet hem atayacak hem de izmire atayacak, keyfe bak!)

Acımasız olmak istemiyorum, işsizlik çok zor biliyorum ama bu olay tamamen goygoy. Kim bu işi başlattıysa bu işlerden anlıyor, iyi kamuoyu oluşturdu.

Osuruktan egitim alip kendilerine kadroyu hak goruyorlar.

magduriyetleri asikar, hatta bircogumuzun ayni. Ihtiyac var alim yok. Kimse onlar kadar aglamiyor , simarik cocuk gibiler.

Ama bu osuruktan egitim aldiklari gercegini degistirmiyor. Evet osuruktan.

fikrimce;
diğer bölüm mezunlarının da mutlaka ki hakkı var. ama öğretmenlerin bu kadar sesinin duyulması, bu kadrolara olan ihtiyacın çok daha göz önünde ve kanıtlanabilir bir durum olmasından kaynaklanıyor. diğer devlet dairelerine atanacak kadrolar için ihtiyaç yok diyip geçiştirebilirler. oynayabilirler. ama örgün eğitimde halen ciddi oranda öğretmen açığı var.
(öğretmen değilim olacağım da yok tarafsız taraftan sesleniyorum)
bu ülkede çoğu okul ve bölümde eğitim osuruktan allah aşkına test le geçen milyon hukukçu var, mühendisim diyip termodinamikten temel fizikten anlamayan sürüyle insan var.karşılaştırma şekli bu olmamalı

ben de işsizim, üstelik benim bölümümden devlet yılda 10 kişi alıyorsa ancak alıyor. biz napalım? biz de mi ağlayalım atanamadık diye? sadece goygoy onlarınki. ağlamakla oluyorsa ülkece ağlayalım bence.

son zamanlarda beni de rahatsız etmeye başladı, sabah dışarı çıkarken kahvaltı haberlerinde akşam eve girdiğimde akşam habelerinde hep bu atanamayan öğretmen haberleri tweetleri bıktırdı. sanki memlekette bir bunlar işsiz.
tamam bazı bunların bazı branşları hepten bitik ama çok yakın çevremde 2 örnek var, hani başkasından duysam inanamayacağım tarzda. daha bu 2014 kpss'de 70 ila atanabilen ingilizce öğretmeni bir diğeri ise aöf'ten okul öncesi bölümünden mezun olup 50küsür puan ile istanbul'a anaokulu öğretmeni atanan akrabam var. bunları gördükçe saygım hepten gidiyor..

abi devletin açtığı okul sayısı kaç? özel okul sayısı kaç? biraz da mecbur kalıyor bu çocuklar. tamam ben özel okulda öğretmenlik yapacağım desen özel okul adı üstünde "özel" en az personelle en çok karın peşinde olacak. tamam devlet her eğitim mezununa iş vermesin-zaten vermiyor da- ama en azından eğitim fakültelerinin kontenjanları azaltılabilirdi. mevcut mezunlar eritilene kadar.

editdit: ikinci mevzuya gelirsek doğu illerindeki ortamı iyileştirmek için hamleler yapılabilirdi-hakkariye atanan türkçe öğretmeni arkadaşım var. telefon çekerse 15 günde bir konuşuyor ailesiyle, zaten halk çocuğuna türkçe de öğretmek istemiyor, türkçe konuşmak da istemiyorlar-bizim oğlan da kürtçe bilmiyor! buyur burdan yak. haftada bir sokaklarda eylem var. en büyük eğlencesi bim e gitmek.

ya da doğu kökenlilere atamada öncelik sağlanabilirdi. ama doğu kökenlilerde doğuda kalmak istemiyor işin kötüsü. siirtli de izmiri istiyor muş vartolu da alanyayı istiyor. nolcak şimdi?

yanlış yerden bakıyorsunuz olaya, atanamayan öğretmenlerin değil de eğitim fakültelerine ihtiyaçtan çok fazla insan alan devletin suçudur bu. normal işleyen devletlerin geleceğe yönelik 10-20 yıllık planları olur ve o planlar doğrultusunda öğretmen ihtiyacını belirleyip ona göre fakültelerin alımlarını düzenlerler.

.... öğretmenliği okuyan insan buraya öğretmen olmak için girer. atanma ve işe alınma önceliğinin konu ile ilgisi yok, adamın işi bu, bunun için eğitim almış. ve bu işi yapıp para kazanmak istiyor haliyle. ihtiyaçtan fazla alım yapan devlete değil de, atanamayan öğretmene atarlanmak abes burada.

@kuzey li barajın az üstü puanlarla eğitim fakültesine girmek? puanlardan haberdar olalım lütfen. öğretmenliklerin çoğu, çoğu mühendislik bölümünden yüksek puanla alıyor.

atanamayan öğretmenlerin ağlaması kısmına bi öğretmen olarak ben de katılıyorum. devlet bizlere kucak açmak zorunda değil. ancak zamanında öğretmen olmayanlar ile kadroların doldurulması, yeni mezunların önünü kapattı. ayrıca kadrolardaki açık belli, devlet bütçe yetersizliği ile ucuza ücretli öğretmen çalıştırarak bu açığı kapatmaya çalışıyor vs. genelde şikayet edilen konular bunlar.

Öğretmen açığı olduğu doğrudur.

bu noktada 3. bir noktayı söylemek istiyorum:
bu insanların kaç tanesi adam akıllı öğretmenlik yapabilecek donanıma ve daha önemlisi isteğe sahip?

yani öğretmenlik yapmalarının tek sebebi garantili devlet işi, nispeten iyi maaş mı yoksa eğitme arzusu ne derecede var?

iyi maaş garantili iş herkes istiyor o noktada kınamıyorum ama tek odak noktasının o olduğuna, salla başı al maaşı tarzı öğretme sevgisi ve arzusunun olmadığından şüpheleniyorum çoğu kişide bu olaylarda.

birde evet devletin fazla kontenjan açması onların hatası ama sadece öğretmenlikte değil ki, tüm fakültelerde olan bir durum değil mi aşırı öğrenci alımı, gereksiz üniversite açılımı vesaire?

çok alakasız bölümlerden mezun olup devlet okulunda ilkokul öğretmenliği yapan insanlar tanıyorum. alakasız derken su ürünleri, ziraat, ofis yönetimi gibi çok çok alakasız bölümlerden bahsediyorum. aynı şekilde okul öncesi öğretmenlik yapan hatunlar var. başka başka bölümlerden mezun oysa. şimdi bu bölümlere neden alanında iyi ya da kötü eğitim almış öğretmenler atanmıyor? bunu da bi düşünmek lazım.

Net rakamlar aklımda değil ama yaklaşık veriyorum. Kadro açığı 140 binken 40 bin atama yapılıyor, kalan 100 binin bi kısmına ücretli öğretmen alımı yapılıyor ve ücretliler kadrolunun üçte biri maaşla çalışıyor. böylece bütçeden daha az çıktı oluyor. Üstelik atama bekleyen zibilyon tane birikmiş kitle varken eğitim fakültesi kontenjanları arttırılıyor. Nereden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça.

Çok fazla öğretmen açığı da var. Devletin görevi her mezuna iş bulmak değil, öğretmen açığını kapatmak, bu belli bir beklenti yaratıyor. Özel okullar ve kurslara göre çok daha az iş yaparak daha iyi kazanma imkanı ve devlet güvencesi de azımsanacak tarzda imkanlar değil tabii.

@efrasiyab
bu ülkede çoğu okul ve bölümde eğitim osuruktan allah aşkına test le geçen milyon hukukçu var, mühendisim diyip termodinamikten temel fizikten anlamayan sürüyle insan var.karşılaştırma şekli bu olmamalı.
ve yine bu ülkede kaç kişi gerçekten yetkin olduğu yada istediği için işe kabul ediliyor. kim istediği işi yapıyor? kim garanti maaş istemiyor ki?
özel sektörde de olay sadece kendini iyi pazarlayabilmekten ibaret değil mi zaten?

devlet her köşe başına üniversite açacağına kontenjanları düşürsün bi zahmet . herkes 4 senelik okul bitirmek zorunda değil. bu algıdan kurtulmalı.

Iibf diye bi gercek var.

orgun egitim yok yaygin egitim kac bin mezun var bir fikriniz var mi?

Her yil kontenjanlar artiyor ama her yil.
iki kisiden biri isletmeci.

Aglayan var mi , yok gibi bise . Neden, issiz kalacak biliyor zaten, sansa belki diyor.

Ee ogretmenlerin de ayni durum.

dogu mevzusu apayri bomba.

doktorlar da ayni boku yiyor mesela.
Diplomamiza el koydular uhuhuhu .
Bi zahmet defolun.
Hepinize izmirde kadro acicak devlet bekleyin.

kpss yi kompile kaldırıp öğretmenleri mezuniyet yılına göre atarsın bu dert biter. herkes de sırası gelene kadar özelde çalıssın. senelerce calısmıyor insanlar kpss yuzunden.

bir de 10000 öogretmen calısmadan maas alıyormus.

@partizan o nasıl oluyor çalışmadan maaş alan 10bin kişi?

eş durumuyla dogudan batıya geliyormus ihtiyac fazlası oluyormus bir de 4 artı 4 sistemiyle sınıf ogretmenlerinde baya boşa çıkma olmuş. sozlukte okudum dogru mu emin değilim ama doğrudur muhtemelen.

bedelli askerlik gibi bişey oldu bu da, devamlı atama goygoyu.

hadi 4 sene önceki adam girerken bilmiyordu desek şu an girenler atama sorunu olduğunu bile bile giriyorlar.

doğuda öğretmen açığı, batıda ise norm fazlası var.

@mellifica bazı bölümlerin puanları yüksek ama düşük olanlarda var.

www.derszamani.net

www.derszamani.net

www.butunsinavlar.com

www.derszamani.net

merhaba. öğretmenim ben. bunların götünü yırttıkları eğitim fakültesi bana osuruk gibi geldi. bir tane bile alttan ders bırakmadan bitirdim bölümü. çalışmak için götlerini yırtıp atanamadıkları kpss'ye dersaneye gitmeden öylesine girdim ve atandım. doğudayım şu an ama fazla kolaydı yani her şey. hayat cidden fazla kolay geldi. seneye istifa etmeyi düşünüyorum çünkü o kadar mal insanlarla muhatap oluyorum ki.

bunların derdi eğitim falan değil aydan aya düzenli maaş almak bi de ders aralarında çay içmek. "bu senede atanamadım annem" diye pankart açan edebiyat öğretmeninin amına koyim mesela. de'leri ayırmayı bilmiyorsan demek ki bir ülkenin geleceğinin emanet edileceği kadar bilgi ve kültürden yoksunsun, demek ki insan gibi kitap okumamışsın yani.

bakın 12 kişi falanız, okulumda ders dışında sadece 1 öğretmenin elinde kitap gördüm. o kadar boş insanlar ki. atanamayın abi. yani siktiriboktan bir sınavı geçmek için gereken gerekli zeka, genel kültür ve alan bilgisinden yoksunsan atanama. tabi kendi bölümüm için konuşuyorum taban 69du bizde. ben de 71 ile geldim zaten.

kendini geliştirmeye kapalıysan, banka çalışanı gibi oturup çay içip solitaire oynayıp duracaksan atanma yani.

ha bir de ücretli öğretmen köleliği var ki, bu da bizim türk eğitim sisteminden hiçbir sikim olmayacağının en büyük kanıtı.

şahsi fikrim eğitim komple özele geçsin. özelde az maaş veriyorlar ama çocuklar zehir gibi oluyor zehir. özel şartları iyileştirilsin ve eğitim özelleştirilsin bu banka çalışanı zihniyetlilere kalmasın bundan yanayım.

içinizde nasıl bir kin var anlamıyorum, gerçekten anlamak da zor. öğretmen değilim onu belirterek başlayayım. aranızdan bir tanesi barajın az üzerinde demiş eğitim fakülteleri puanları için. Son beş yılı bilmiyorum, ama öncesinde eğitim fakültelerinin puanları ülkedeki bir çok işletme fakültesinden yüksekti, 2001 kriz döneminde mühendislik fakültelerinden de yüksekti.

soruyu soran arkadaşın yönlendirmeli üslubundan dolayı niyetinden şüpheliyim, ona takılmıyorum. ama bir insan bir üniversiteyi bir meslek icra etmek için seçer. meslek oradan yola çıkarak iş dediğimiz şey, ücretli çalışanlar için hayati bir meseledir. Bu aklımızda olsun, ayrıca elimizdeki verili sistemde ücretli çalışan dediğimiz kişi üretim aracına sahip olmayan elinde sadece üretim bilgisi olan kişidir. Yani siz bir mesleği seçip o mesleği üreteceğiniz bir alan bulamadığınızda yaşamsal fonksiyonlarınız tehlikede demektir.

Öğretmenlik okuyanlar bu sarmalın neresinde peki? Öncelikle eğitim fakülteleri ülkenin eğitim planlamasına göre mi açılıyor diye sorarak başlayacak olursak, ülkenin bir eğitim planlaması olmadığı için bu sorunun yanıtı doğrudan negatif olacaktır. peki eğitimin üretim yeri ağırlıklı olarak devletin tekelinde midir? buna da cevabımız olumlu olacaktır. hatta dershanelerin kapanmasıyla neredeyse tek patron haline gelecek bir durum mevcut.

İnsanlar üniversiteleri neden seçerler, bu sorunun cevabı bir tane değil tabi ki, onlarca cevabı var; ancak makul cevaplardan bir tanesi, meslek edinme/meslek edinebilme ehliyetini almaktır. yani siz verili sistemde bir meslek edinmek için bir üniversiteye gidebilir ve çıkınca bu mesleği yapabilme ehliyeti alırsınız.

Toplamda elimizde ne var, bir patron var, eğitim sistemi tamamen onun elinin altında. bu mesleği seçeceklerin sayısını belirliyor, ayrıca maliyeti düşürmek için insani koşulların altında çalıştırdığı ve yüksek oranda sömürdüğü ve gün be gün sistemleştirdiği "ücretli öğretmenlik" diye bir nevi taşeron uygulaması var. Bir insan var, meslek olarak -şu ya da bu amaçla, patronun planlamasına güvenerek vs.- öğretmenliği seçiyor, mezun olduğunda bu mesleğini icra edebilmek için yıllarca patronun kapısında bekliyor. Bu süreçte dershane patronlarının ücretli öğretmenliği aratmayan koşullarında, ya da devletin ücretli öğretmenlik uygulamasında çile dolduruyor.

Bu koşullardaki bir insana, öğretmenlikten başka iş mi yok da diyebilirsiniz tabi, ama bu söylem haklı ve mazlum olanın yanında olmaktan uzak bir bakış açısıdır. Üretim aracından yoksun bir insan emeğine yabancılaşırken, bilgisini edindiği mesleği icra edemeyen insan ürettiği şeye toptan yabancıdır, haliyle bunun sonucu da bireysel olarak mutsuzluk, toplamda da mutsuz edilmiş kitlelerdir. Ek olarak, ekonomik-toplumsal sistem bize bir meslekte uzmanlaşmayı salık verir, yanisi misal mesleki şoförlük için bunun okulunu oku/bilgisini edin öyle gel derken, ehliyetini aldığı mesleği icra edemeyen kişiye "git bankacılık yap o zaman" demek sistemin kendisiyle çeliştiği bir noktadır.

Mazluma vurmadan önce zalime vurmayı zul sayan yerlerinizden öpüyorum.

Ek : MEB'in 2013-2014 verilerine göre, MEB'bağlı öğretmen sayısı 1.189.857 iken Özel öğretimdeki öğretmen sayısı 86.766 olarak görünüyor. Bu rakamlardan özel kurumların cılızlığı ve patronun tekliği yeterince anlaşılıyordur sanırım.
link : sgb.meb.gov.tr

yarama basıldı işte bak. yarama basan @efrasiyab87 sen değilsin bu arada.)

3) şimdi eğitim fakültesinde fikrimce açık olan tek alan pdr. geriye kalanın neredeyse tek seçeneği öğretmenlik. işletme okuyanı düşünelim, adam atanamıyorummm diye haykırsa kimse çok umursamaz çünkü özelde devletin çok farklı kurumlarda çeşitli iş alanları var. ya da iktisat için konuşalım hem bankada, hem hazinede çalışabilir yetmez başbakanlığa gider kaymakam olur hatta idari hakim bile olur. ama öğretmen? en fazla kurs açar, dersanede çalışır başka seçenek? o yüzden tek beklenti devletten sesleri o yüzden bu kadar toplu ve gür çıkıyor.

1 ve 2) kesinlikle devletin öyle bir garantisi yok. devletin suçu şurada, puan sınırlaması getirmiyor. ya da atanamayan bölümlerin kontenjanını azaltma vs yapmıyor. hatta önü açık bir bölüm varsa üzerine gidip 2. öğretim açıp özel üniversitede izin verip cılkını çıkarıyorlar. sonra ihtiyaç bitiyor o açılan bölümler mezun vermeye devam ediyor ve açıkta kalmalar, isyanlar baş gösteriyor.

ama daha çok suçu o bölüme gidende buluyorum ben. misal adam kazanıp felsefeye gidiyor. türkiye için konuşuyorum felsefe mezunları boş. boş yani ortada maalesef. niye gidiyorsun arkadaşım? mezun oluyor ağlamaya başlıyor işte ben burada kızıyorum. 18 yaşında tercih yaparken bunu düşünmedin mi? neden geldin bu bölüme. maddi bir beklenti de varsa sadece ilgiyle üniversiteye gelinmiyor. geçen felsefeci arkadaşın biri mecliste ağlıyor, bak sen duygu sömrüsüne. isteği rehberlik birimine atanmak yani alan dışı. e sen neden geldin güzel kzım ne alaka? hiç mi düşünmedin bir sonraki adımı? çoğu öğretmenliğin önü kapalı şu an. birçok mezun var. bile bile kendini yakıp sonra bağırıp çağırmak boş geliyor açık söyleyeyim.

ha ama misal sınıf öğretmenlerine üzülüyorum. okurken bir anda 4+4+4 geldi sınıfçılar tak diye ortada kaldı. bu konuda her türlü tekilerine destek veririm. çünkü ülkemizin güzel sistemi onlara böyle bir haksızlık yaptı.

edit cevabı) yeni bir tasarı var gündemde. kesin değil, tasarı. deneyimli öğretmenlerin doğuya, yeni öğretmenler batıya gönderilmesi söz konusu. sebep olarak şu gösteriliyor, ilk öğretmenlik yıllarında doğuda zor şartlarda kalan deneyimsz öğretmenler çareyi kaçmakta buluyor çünkü hem mesleğin verdiği deneyimsizlik hem şartların kötü oluşu onları daha fazla etkiliyor. deneyimli öğretmenlerin doğuda daha faydalı olacağı düşünülüyor.

düşünmediğin noktalar var, haksızsın diyen varsa saldırmadan belirtsin memnun olurum.

## cevaplara azıcık göz attım. puanlar değişken. hukuk fakültesiyle eşdeğer puanlı fakülteler de var düşük olanlar da. sadece öğretmen değil aynı zamanda eğitim sisteminin iyileştirilmesi isteniyorsa bir ülkede, en çok eğitim fakülteleri göz önüne alınmalı. misal sırf toplum önünde öğretmenliğin küçümsenmesini engellemek ve bu küçümsemeye sebep olan şeyleri ortadan kaldırmak için eğitim fakültelerine %10luk dilim alınsın bakalım. (puan açısından yaklaşıldığı için sadece bu açıdan bakıyorum)

seçim dönemlerinde 30 bin, 40 bin, 50 bin gibi atamalar oluyor. bu da insanlarda bir beklenti oluşturuyor. ha devlet bunları atamak zorunda değilse atamasın o zaman. insanlarda atanma beklentisi olmayacağı için ortalıkta ağlayan zırlayan insan görmeyiz. yani burda azarlanması ve aşağılanması gereken devletin kendisidir.
osuruktan eğitim ve eğitim aşkına hiç girmeyelim. öğretmen olmanın ölçütleri bellidir ve o yeterliliklere sahip olanlar atanır. öğretmen olarak atanmak için eğitim aşkı diye bir şart yok.

eğer devletin bi planlaması varsa (ki devletimizin pek planlı programlı iş yapmadığını hepimiz biliyoruz) bu planın uzun vadede herşeyi özelleştirmek olduğunun farkında olmalı insanlar o zaman değil mi?
pek çok kit satıldı, mesela demiryollarını bile işletme bakımından özelleştirecekler en fazla 10 senesi var
devlet okullarda da özel payını artırmak istiyor illa ki artacak o pay - o zaman olacakları da göreceğiz yaşarsak.
sağlık aynı şekilde
hayır yani "benim tek işverenim devlet başka iş şansım yok" ne demektir? okuma arkadaş o zaman git başka bölüm oku. bizim firmada sekreter kız maden müh. mezunuydu. madenden mezun erkekler bile işsizken bu makyajından gezmesinden ödün vermez bi hatun, ölse şantiyede çalışamaz filan. ama hiç de devlet bizi atamıyor atarlarında değildi ben 4 sene izmirde aileden uzak kalmak için yazdım, sevgilimle gezdim bol bol okurken derdi. böyle desinler canımı yesinler...
evet, açık var evet keşke daha çok, daha adil alım yapsalar 3bin din öğretmeni 3 tane fizik öğretmeni almasalar, alakasız bölümlerden mezunları çalıştırmasalar (ki imam olup sağlık müdürlüğünde birim müdürü olan adamlar da var sanki tek alakasız personel MEBde mi çalışıyor?) ben devletimiz süper iş yapıyor demiyorum...hatta herkes de hak talep etsin, herkes örgütlensin ama
gel gör ki öğretmenlerde kafalar çok acaip -geneli için-benim anlamadığım bu, sadece "anlamıyorum" diyorum yoksa kin niye güdeyim canım o kadar mı kararmış kalbim?
anlamıyorum mesela benim sülalem öğretmen yengem 3. sınıf, ilk okul 3. sınıf, öğrencisine "tabi, ben de baba parasıyla ekmek elden su gölden yaşasam ben de keyfime bakarım" diyor. tek derdi çalışmasa, maaşını alsa, yese yatsa, bu. bu kadın öğretmen ve evet bu kadın da atanır atanmaz cumhurbaşkanı olmuş triplerine girdi havalar binbesyüzdü, 1 dönem çalışmadan hemen nikahı kıyıp batıya geldi öylece ortada bıraktı öğrencilerini.... ve 1 gıdım ders anlattığını filan da düşünmüyorum, yazık oluyor öğrencilerine...
bu kadar boş beleş insanlar ama niyeyse öncelik bekliyorlar devlet zaten 3 tane normal memur alıyorsa 3bin tane öğretmen alıyor arkadaş, daha neyine ağlıyonuz?

+1 aynen katıldım.

Bir konuya daha değineyim, hak arama işinin "zırlama" şeklinde yansıtılması, işin dramatize edilmesi medyanın geleneksel yanlı tutumunun bir parçasıdır. Zira hak arama mücadelesini siz drmatize ederek halka yansıtıp sonrasında atama haberi verdiğinizde, "müşfik ve merhametli patron bu garibanları sevindirdi" imajını yaratırsınız ve işin hak arama boyutunu, mücadele boyutunu maskelemiş olursunuz. maskeleme medyamızın en iyi bildiği iştir, hamdolsun.

ya şöyle bir şey var, zaten enbaştan olay "hak" mevzusu olayı.

öğretmenlerin "atanma hakkı" şeklinde bir olay nereden nasıl geliyor?

yani atansınlar, boş kadro kalmasın ona tamam da,

deafult olarak gelen bir "atanma hakkı" nedir yani?

niye öyle bir hak var, benim üniversitemde niye yok? ben tüm öğretmenliklerden fazla puan yaptım, yabancı dilim YDSde A grubunda, neden ben değilde öğretmenin böyle bir "hakkı" var, bana niye yok o zaman?

(şikayet etmiyorum ben zaten kendi işimi yoluna koydum büyük ölçüde ama soruyorum niye?)

Bu durumun neden "hak" olduğunu yukarıdaki daha uzun yanıtta anlatmaya çalıştım. Bu durum yaşam hakkıyla birebir bağlantılı bir şeydir. Çalışma bir haktır, eğer çalışacağım meslek tek bir patronun elindeyse, bu patronun adı devletse, bu devlet sosyal olduğunu iddia eden bir devletse, benim kendi mesleğimde çalışmamı sağlamak zorunda o zaman. Eğer -bundan 5-6 sene sonra olacağı gibi- eğitim çalışanları büyük oranda özel okullarda çalışıyor olsalardı, o zaman atanma bir hak olmayabilirdi, o zaman farklı konuları konuşuyor olurduk.

Öğretmenliğin maden mühendisliğinden ayrılan yanı da burada, burada alım yapanla alması gereken sayıyı planlayan tüzel kişilik aynı. Devlet bir ülkede kaç maden mühendisine ihtiyaç olduğunu kestiremeyebilir, ama kaç öğretmene ihtiyacı olduğu, gelecek yıllarda kaç öğretmene ihtiyacı olacağı adı gibi bileceği/bildiği bir şeydir.

hocam yapmayın allah aşkına
tüm maden rödövanslarını devlet veriyor...
ve dünyada gerekli maden müh. sayısı bile belli sene olmuş 2014, türkiye tek başına tüm dünyada gerekenden fazla maden müh. yetiştiriyor.

özel okullarda çalışamıyor mu bu atanamayan öğretmenler? biz devlette atama alamıyoruz, özele girmek için kırk bin takla atıyoruz, bu öğretmenlerin bizden fazlası ne? özel okulda çalışmak zor mu geliyor? gelsinler de özel sektördeki fabrikaların çalışma şartlarını incelesinler. e bi zahmet kendilerinden ödün versinler biraz, "hem devlet bana baksın hem ben minimumda çalışayım"la dönmüyor her ev.

@devilred özel okulda çalışan öğretmen sayılarını yukarıda yazdım. bu sayılar toplama göre çok az neredeyse %5i felan. yani tek sorun özel okulların çalışma koşulları değil, oradaki kadro meselesi.

Son bir ek de toplam işsizlik sayısı ile ilgili, ona değineni görmedim. Devlet düzgün planlama yapsa şu anki öğretmen işsizler, işletmeci, mühendis, avukat olarak işsiz kalacaklardı diyorsanız, hak verirrim elbette, ancak bu durum şu anki koşullarda devletin mağduriyet yarattığı gerçeğini değiştirmiyor.

Edit : hacılar, bu noktaya kadar derdimi anlatabildiğimi düşünüyorum, daha fazla devam edemeyeceğim bu tartışmaya, hadi iyi geceler.

tamamen katılıyorum hocam.

- bir kere devlet bir anda öğretmen alım şeklini tamamen değiştirmedi. lan zaten alınan öğretmen ve KPSS puanları yaklaşık olarak ortada. kaldı ki çoğu alanda öğretmen ihtiyacı olduğu da pek söylenemez. öyle sanıyorum doğuda sınıf öğretmeni açığı var ki; ilkokul 4 yıla düşürülerek bu açık azaltılmaya çalışıldı. şimdi de rotasyon getirilip batıdaki ihtiyaç fazlası öğretmenler doğuya nakledilecek.

- memlekette öğretmen olarak mezunların halini görüyorum. ingilizce öğretmeni ingilizce konuşamıyor lan... yds'ye girip 70 alamayan ingilizce öğretmenliği mezunu var aga.
- eğitim fakülteleri uyduruk. bacım yılda 6 ay okuyarak 4 yılda bütsüz uzatmasız bitirdi ordan biliyorum. ha çabalarsan uzatır mundar edersin tabi o ayrı. olayın zekadan çok sorumluluk duygusu ile ilgisi var.

tamam öğretmenlik kutsaldır falan ama bokunu da çıkarmayalım lütfen. çoğu bölümün de kadrosu dolu; bunu bilerek giriyorlar fakülteye. kimse kimseyi zorla okula sokmuyor. kpss de nerdeyse 10 yıldır var olan bir sınav. işsiz kalanlar başka bir alanda tekrar üniversite okuyabilir bence.

Eğitim fak. Mezunuyum meslek lisesi çıkışlı olduğum icin mecbur gittim ilk gün eşşek baglasan mezun olur burdan diyip ise basladim çalıştım atanmayi hiç dusunmedim arkadaşlar atandı atanamayan polis oldu bi süre de agladilar. İşin özeti boş gezenin boş tayfası tipler

ben düşüncelerimi söledim diye millet intihar ediyosa banane?

durumuna göre sevinirdim bile belki. yazdıklarım birilerini bir şekilde etkilemiş diye.

Büyük olasılıkla çok suçluluk duyardım, arada bir çok dayanamayacak hale geldiğimde kendimi rahatlatmak için "İradesi derdim".

(bkz: do a flip faggot)

Duymam, ama ben hala hayattaysam ve bir başkası benim lafimla gaza gelmis ama ben hala gaza gelememissem kendime soverim herhalde.

duyarım. duymamam gerekir ama duyarım.

duymazdım heralde.
zaten tek bir yazıyla ikna olmamıştır o; katalizör görevi görmüşümdür.

Ben ugrasiyorum etmiyorlar en fazla depresyona sokabildim

Öyle bir edebi yeteneğim olsa bilakis onur duyardım.

Gözdeki kuruluk olabilir gözlerini sık aç kapa bir de bilg telefon falan takılırken 10dk da bir kafanı kaldır uzaktaki bi objeye bak. Kas tembelliği oluyor gözde. Benzer sorunlarla geçen gün gittim göz doktoruna bunları söyledi. Kas tembelliği ve göz kuruluğu. Dr dan sonra dediklerini yapmaya calısıyorum tum gun daha iyiyim. Daha kolay netliyorum ve gözlerim yanmıyor acımıyor..

Miyop dunyasina hos geldin panpa. Kafadan 1 derece diyorum ben.

Adi okudum :) ne adili yav beni ucurdular durduk yere. niye ucurmuslardi unuttum gerci. Pipi gostermis olabilirm bazen cok calisinca kendimi kaybediyorum

Adil olup olmadıklarını bilmiyorum ama ben onlar tarafından bir haksızlığa uğramadım.

Vakit ayırıyorlar siteye ve belirli bir düzen sağlanıyor sitede. Modlar olmasaydı, iişlerini yapmsalardı duyuru bu kadar sevilen bir platform olmazdı.

hollow değil.

Duyuru ve cevap kaldırılma sebepleri

ikinci madde: "Sorunun cevabı olmayan ve "teşekkür ederim" gibi alakasız cevapların tamamı"

www.eksiduyuru.com

kuralları öğrenmek yerine mdoeratör silmiş geri de dönmedi demek anlamsız. okuyunuz. kendi sorunuza cevap verene teşekkür ederseniz silinir. cevaba tik atmanız zaten teşekkür anlamındadır. yok illa yazarak teşekkür etmek isterseniz de mesaj fasilitesi mevcuttur.

isteniyor ki duyuruların altında sadece muhtemel cevaplar olsun. cevap olamyan diyaloglar, birbirine teşekkürler falan olmasın.

ben de bir adaletsiz davranışlarını görmedim. bugüne kadar birçok cevabım silindi ve haklı olarak silindi.

Benim bir problemim olmadı. Birkaç kere ağır küfrettim onları da haklı olarak sildiler.

Abi hepsi harika, müthiş insanlar.

Hele hollow ve kibritsuyu var, hiper iyiler.

Bu arada kibritsuyu cevabının silinmesi gerekli. Sorunun cevabı değil.

değil. sözlük hesabım kullanmaya başladığımın birinci haftası içinde engellendi. diğer üç internet kullanıcısı hesabımda ise ne kadar dallamalaşsam da engellenmedim. sözlük hesabını trollük için falan da kullanmadım burada. iki üç uzayan tartışma sonunda gitti banladı adamlar.

@hollowlife bize aşık. tek sorun bu. devamı iyilik, güzellik

Kesinlikle değil. Bunu bir tanesi için diyorum, konuştuklarım bilirler. Çoğu arkadaş burada hollowlife'a kızıyor, adam en azından yazdığınızı siliyor sizi uçurmuyor.

İlk kullanıcı hesabım, herkesin geyik ünlemli duyuru açtığı bir anda silindi. Silme sebebi olduğunu bilmiyordum. O akşam 7-8 kişi hepberaber bu haltı yerken sadece ben silindim, diğerlerine bir şey olmadı.

Bir arkadaşımın sorusu için çok önceleri aldığımız emirkulu hesabıma geçtim. Burda da tek entry silenim hollow değil bu mod olmuştu. Bir sure sonra bana mesaj attı "eski kullanıcı adınızı açtım kullanabilirsiniz" dedi. Madem açacaktınız niye kapattınız diye mesaj yazdım cevap vermedi.

Daha sonra bir geyik duyurumu sildi, ertesi gün de bu sefer altında tartışma çıkmasın diye ünlemli duyuru açmıştım. Bu sefer bu hesabımı da onu bahane etti sildi. Bunu silerken kendi kapatıp açtığı eski hesabımı da ikinci defa sildi. Ne alakaysa.

Kendisine mesajla nedenini sorduğumda duyurularımın saçma olduğunu belirten şeyler yazdı. Alacağı seks oyuncağından en saçma hikayelere kadar soruların sorulduğu yer burası, kime göre neye göre saçma. Bir iki neyseymiş de, e ikide sildi her iki hesabımı birden. Art niyet sezmeden edemedim.

Başkalarının duyurularını silerken "rica ediyormuş" ayrıca kendisi. Hiç böyle rica edilen var mı merak ettim aslında.

Bundan sonra bu adamın veya kadının herneyse kıçımdan ayrılmayacağına emin oldum. Takmıyorum. Burda sevdiğim ve iyi vakit geçirdiğim insanlar var, onlarla aynı ortamda bulunmak için giriyorum buraya. Kıçıma yine takılmasın diye belki başka hesapla gelirim sorun değil. En sonunda evime gelip pcnin fişini çeker herhalde, beklerim.

Allahtan compumaster böyle bir adam değil, dekontu yolladığın anda sağolsun hesap hakkı veriyor. Hem loseve bağış yapmış olduk fenamı :)

@neferkitty
pipi evrensel bir unsur, burada gösterilmesinde sakınca görmüyorum

silinen birkaç cevabım oldu, haklı gerekçelerle silinmişti. adil olduklarını düşünüyorum. burada kimse kimseyi tanımıyor, birisine iltimas göstermeleri ya da aksi durumda davranmaları için sebepleri yok.

Ben gördüm m e b adlı üye yapmıştı bunu, ben dedim uçurulacak uçurulmadı.
fransız neden ucuruldu onu bilmiyoruz mesela. diyelim ki trolldü ve yalan söylüyordu. bu atılmak için bir neden mi? gibson neden atılmıştı? adam zengin diye gıcık oldular sanırım. yani çözemedim ben.

@doxanikee: evet bu dahil soruya cevap değil. ara sıra ben de kurallara uymuyorum. hollowlife veya başka bir moderatör gelip silerse "niye silindi" diye itiraz edip ağlamam. haklılar çünkü. bunun farkındayım.

kıps.

Meb o gün uçuruldu gözlerimle gördüm, ben aslında yoğum lan yazıyodu profilinde. Sanki önceden rumuzu meb di dr şimdi m e b olmuş gibi geldi bana yanılıyor muyum bilmiyorum.

Neferkitiye katılmadığım bi nokta var. Evet adamın yaptığı çok anormal bir şey, ama yeni kullanıcı adı alıp siteye gelmesine engel olunması yanlış geliyor. Kişisel fikrim. Kendim üçlediğimden empati kuruyorum evet. He bu adam silinmediyse cezalandırılmadan aynı şekilde kaldıysa devasa bir haksızlık var ortada ona katılıyorum. Biz de koyalım madem dimi aşlkljl

m e b arkadaşımıza dokunmayın.
o kadınlarımıza; teşvik amaçlı bir kamikaze demesi yaptı, hepsi bu.

uçurulan herkesin geri döndüğünü görüyorum bir süredir. oyun mu oynuyorlar nedir anlamadım. eskiden uçurulan hesabın geri alınması imkansız gibi bir şeydi. şimdi haklı yere uçurulduğunu düşündüğüm bir sürü kişinin tekrar tekrar dönüp durduğunu görüyorum.

eskiden uçurulanların suçu neydi o zaman madem öyle toplu af yapılsın.

Bazen kişiye göre adil olduklarını düşünüyorum.

Diğer iddialara da cevap vereyim burada. O "Haydi biz erkekler bir yerimizi ifşa edelim" başlığı altında o bölgemi paylasmadan önce "cinsel içerikli görsele bağlantı vermek sorun mu, yasak mı?" diye sordum duyuru altında ve duyuru sahibi arkadaş da olmadığını söyledi. Ben de yine de sansürlü olarak fotoğraf yükleyip linkini paylaştım.
Sonra bir baktım ucurulmusum. Ön bir uyarı, tavsiye olmadan ucurulmak beni çok şaşırttı. Birçok kullanıcı "Beni nasıl bilirsiniz?", "hadi bana ego mastürbasyonu yapacağım şeyler soyleyin" tadında duyuru açarken ve başlarına herhangi bir şey gelmezken, burayı "canı sıkılan özele gelsin, canım sıkıldı" diye duyuru açarlarken sadece bir hatam yüzümden silinmiş olmam tabii çok daha şaşırtıcı oluyor haliyle.

Ben yine de bir moderatöre e-posta attım konuyla ilgili. Bana haksız olduğumu, hata yaptığımı ve başkalarının hastasının beni baglamadigini söyledi. Ben de yanlış yonlendirildigimi söyleyerek hesabımı acmalarini rica ettim. Olay bu.

m e b temiz kalpli bir arkadaşımız. Ona yasak değil diye ben söyledim, o da çıkardı koydu dalgayı. Hatamı kabul ediyorum.
Adam yine de nolur nolmaz diye sansürlü koydu işte. Yaazrken zorlandı gülmekten.
Neyse, bak bu da benim 8. hesabım. Olur arada öyle

adil. 7-8 senedir buranın en aktif üyelerindenim hiç bi sorun yaşamadım. hiçbirini de tanımıyorum yani, selam sabahım bile yok. kuralları iyice okuyup özümsemek lazım.

kediye verdikleri kadar insanlara değer vermiyorlar kanımca.

"en çok zaman geçiren benim burada, ondan her b.ku yemek hakkım" diye düşününce adil gibi görünmüyorlar tabi.

"hakkı saklı tutmak" diye bir olay var. kurallara uyulmadığı zaman işlem yapma hakkına sahip ve bu hakkı kullanıp kullanmamak kendilerinin inisiyatifinde.

çifte standart yapılıyor gibi geliyor fakat adamlar zaten burayı mükemmel modere edeceğiz diye bir taahhütte bulunmamışlar.

"aa bu troll galiba" dediğimiz kişileri kendi de sezinliyorsa uçurması vs. pekala normal mesela veya bunun gibi başka kanaatlerle.

hollow hollow deniyor, bence linç kültürüne eğilim ile alakalı bu hollowa yüklenme. bazı yazarlar adını çok çıkarmıştı, hem de kurallara uymayan duyurular, cevaplara rağmen. silinmiş cevaplarımı da hollow sildi, hepsi de görürse siler dediğim cevaplardı. haa bu cevaplardan dolayı uçsaydım, piyango bana vurmuş derdiim. takıntılı olacak bir durum söz konusu değil.

kuralları bilmeden sallamak kolay oluyor. genelde kızan arkadaşlar kimi kuralları bilmiyor kimi de ''e onlarda yaptı ama'' kafasındalar. duyuru altında teşekkür edilmez.

şimdiye kadar moderatörlerin adaletsizlik yaptığına şahit olmadım. hepsi de ilgili arkadaşlar, yani benim iletişime geçtiklerim öyleler. şimdiye kadar attığım her mesaja karşılık aldım, sağolsunlar yardımcı oldular.

ayrıca duyuruda da düzen sağlanıyor, bunun içinde birilerinin kötü olması gerekiyor. burada eğer aman duyurucularımız üzülmesinler diye hareket edecek olsalardı dükkanı kapamaları gerekirdi. sedet kendi sözlüğüne göstermiyor bu kadar özeni.

not: bak aklıma geldi. kim olduğunu hatırlamıyorum ama bir ara duyurumun başlığı değiştirildi diyen bir arkadaş vardı. o konuya bir açıklık geldi mi bilmiyorum.
birde işte kibritsuyu erkek çıkmıştı. öyle işte.

hollowlife adil. diğerleri genelde ilgisiz kibritsuyu ise bana göre haklıyı haksızı ayırmakta güçlük çekiyor. alenen hakaretler eden hırs yapıp bütün duyurularımı (eski duyurularımı) sabote eden bir çılgının bazı cevaplarını silmiş, niyetinin farkında olmasına rağmen bazılarını da bırakmıştı. kendisi tam bir görev adamı sanırım, yazılanların niteliğinden cok "duyuruya cevap/cevap değil" şeklinde bir sistemle çalışmakta. şimdi kimse demesin duyuru kuralları var diye. bütün cevapları silindi o manyağın sonra. hatalıydı çünkü.
iyi ki hollowlife burda. ona bi şey diyen karşısında beni bulur. hollowlife KALP ben

Tayt giy

taksim-cihangirde eskicilere bak, bulabilirsin bir şeyler oralardan. bir de istiklalde vardı adını unuttum retro bişeydi.

evet
evet

ama ben ayrıca seslerin nasıl çıkartıldığını anlatan videolar izledim. bbc'de ingilizce öğretme kısmında bi abla var, o anlatıyo çok güzel

anlıyorum ama konuşamıyorum ingilizcesi oluyor işte.

1-Hayır.
2-Hayır.

Gelişmekten kasıt günlük hayatta kendini ifade edebilmek ise elbette faydalı olur. Ama ciddi anlamda hiç bir faydası olmaz.

1. ingiliz aksanından kasıt british accent ise öyle konuşan oyuncuların olduğu bir dizi izlemen lazım. amerika yapımı diziler izleyeceksen zor olabilir çünkü oyuncu ingiliz olsa bile canlandırdığı karakter amerikalı olduğu için american accent yapabiliyor bazen.

aksandan kasıt düzgün bir telaffuz ise kesinlikle yardımcı olur. en azından hangi kelime nasıl telaffuz ediliyor onu öğreniyorsun, tabi dizideki karakterlerin ana dili ingilizceyse. ama senin de konuşman gerek, ''dil dönmesi'' mevzusu, konuştukça o kelimenin telaffuzuna alışıyorsun.

2. ne kadar çok ve nasıl izlediğine bağlı. ben seçme şansım olduğunda ingilizce dizi ve filmleri eskiden türkçe altyazılı izliyordum, sonra ingilizce altyazı ile izlemeye başladım, şu an altyazı kullanmıyorum. bu yöntem ile ilerleyebilirsin. ne ölçüde demişsin, günlük konuşmamı iyi ölçüde geliştirdi diyebilirim. fakat sadece izleyerek zor, aynı anda okumak ve mümkünse konuşmak yardımcı olacaktır. (ekleme: bu cevabı gramer bilgisi olduğunu varsayarak yazdım)

aksan kapmazsın da taklit edersin, aradan yine türk aksanlı sözcükler kaçar. o zaman çok abes oluyor işte.
üniversitedeki bazı hocalar böyleydi. kadın gayet türk aksanlı mesela ama arada öf kööğğs falan diyor, o çok fena.

sözcükleri telaffuzun düzgün, konuşman akıcı ve anlaşılır olduğu sürece aksanının olması sorun değil. sonradan edinilmiş yarım yamalak aksanla kastırmaktansa türk aksanıyla konuşup kendini çok düzgün ifade etmek yeğdir. her türk aksanı konuşan burhan altıntop gibi olmuyor yani. british / american taklit edeceğine nötr bir aksana doğru ilerlemeye çalışmak daha iyi.

dilbilim dersinde bize hangi sesler nasıl çıkıyor, ses çıkarken gırtlak, ağız, diş hangi pozisyonda oluyor vs onlar öğretilmişti ve bu şekilde öğrenince olayın mantığını çok daha iyi anlıyorsun. o yüzden @mesgul ve huzursuz'un dediği gibi ses çıkarmayı öğreten videolar işe yarayabilir. bu sadece aksan için değil, dil öğrenen herkesin aslında yapması gereken bir şey.

onun haricinde dil öğrenmek bence bir bütün, 'immersion' lazım, her gün dinleyecek konuşacak yazacaksın, o dilde düşünmeye çalışacaksın.

1. Aksan değiştirme kişiye bağlı. "Yabancı dil tavanı" diye bir şey var kişiye göre değişen. O tavan senin aksan kaydırmana izin veriyorsa yapabilirsin, değilse yapamazsın. Aksan değiştirme çok çok zor bir iş, kalıntısı kalmayan bir kişi biliyorum.

2. Evet, çok sayıda dizi ile kesinlikle gelişir.

1- sana bağlı, duyduğunu konuşmaya aktarabilme, sesleri taklit yetine bağlı. eğer böyle bir yetin yoksa, kulak aşinalığı kazanırsın o aksan için, dizinin-filmin konseptine göre "slang" kelimeler de öğrenirsin, yahut sadece belli yörelerde kullanılan tabirler (simite izmirlilerin gevrek demesinin ingilizcedeki tezahürünü düşün)

2- geliştirme değil de pekiştirme denebilir ona. bir de seyrederken duyduklarını ingilizce içinde mi yoksa tercüme ederek mi anlamaya çalışıyorsun? ingilizce düşünmen ingilizceyi o dil içinde anlamaya çalışman lazım. yoksa "bu kelimenin türkçedeki çevirisi neymiş" diyerek öğrenemezsin, o kelime(ler)in tarifini yakalaman lazım konuşmaların içinde.

podcast dinle.

Geliştirirsin. Bu böyle sonucunu bir ayda alabileceğin bir şey değil belki ama uzun vadede çok faydası olur. Dile maruz kalıyorsun bir kere. Dinleyip taklit etmeye çalış öyle öyle kapacaksın sesleri.

ha bir de, eğer seviyorsan dizi film izlemek yerine oyun oynamanın tesiri kanımca daha fazla olur; zamanında sadece the elder scrolls oblivion oynayarak bayağı bir taşımıştım kendimi, ama tabi oyunun bütün içeriğini, oyunda eşya olarak bulunan alakasız kitapları vs. her şeyini anlamaya çalışıyodum. nasıl diyor ingilizler, böyle bir şey daha "interactive" olduğu için diziden daha fazla tesiri.

Toefla house of cards ile hazırlandım. %100 çalışıyor.

öncelikle üst düzey ingilizcemin olmadığını, bu konuda benden çook daha iyi bin tane duyurucu olduğunu söyleyeyim. onlar daha iyi yorumlarlar doğal olarak, yorumlamışlar da zaten. ama ben de bir iki cümle kurayım istedim. şimdi dizi izleyerek ingilizce öğrenmek zor ama imkansız değil. ama daha dile tam anlamıyla hakim değilken aksan kasmaya çalışmak yanlış bence. önce dile hakim olalım, sonra aksan öğreniriz ya da öğrenmeye çalışırız. burda ne kadar gayretli olduğun önemli. bir de hangi dilde altyazı ile izlediğin. benim intermediate seviyesinde ingilizcem var, yıllardır dizi izliyorum ama bu sayede pek bi yol katettiğimi söyleyemem. sebebi benim aslında. neden? çünkü türkçe alyazılı izliyorum. bu da "geliştirmeme" değil "unutmamama" sebep oluyor sadece. sıkılıyorum ingilizce altyazılı izlerken. aslında zevkli ama diziyi türkçe izleyip tat almak varken ingilizce izlemek ağır geliyor bana biraz. halbuki ingilizce izlersem geliştirebileceğimin farkındayım -ki izlediğim zamanlarda üzerine koymuştum- ama tembellik edip türkçe izliyorum. dediğim gibi sadece unutmuyorum bu şekilde. o yüzden benim tavsiyem şimdilik aksanı bir kenara bırakıp ingilizce altyazılı izlemen yönünde. ağır dili olan dizileri izlemek yerine daha anlaşılır ingilizcesi olan dizileri izlemen gerek. duyuru halkı ne der bilmiyorum ama friends'te oldukça anlaşılır bi ingilizce var mesela. ya da lost'ta. örnekler çoğaltılabilir. gerçi bunlar amerikan dizileri. sen ingiliz aksanı istiyorsun, black mirror olabilir. buna ek olarak listening yapabilirsin. günde 20 dakikanı listening'e ayır mesela. youtube'a "english listening" yaz bi dünya şey çıkıyor karşına. ya da şu abiyi www.youtube.com takip edebilirsin. amerikan aksanı ile konuşuyor ama hızlı konuşsa bile söylediklerinin %90'ını anlıyorum ben. tabi eğer gramer bilgin yoksa bütün bu yazdıklarım çöp.

ucuzlamıyor geçen kış bakmıştım adamlar tok satıcı

baya boş oluyo kışın. haftasonları yine bi hareketlilik olurda iki sene önce 21 aralıkta kalmıştım bomboştu

divit + 1
Kışın bile talep çok olduğundan ve ısıtmanın bazısı elektrikle yapıldığından, ısıtma fiyatlarını da bindirdikleri oluyor. Böylelikle fiyat süşmüyor pek. Gezerken tabii ki pek insan olmuyor. Dilburnu'nda ortalama 10 kişi olursa ne ala da, herkes haftasonu kaçamağına gitmeye çalışıyor bir şekilde.

eğer şu aralar kış olarak sayılırsa, oteller genel olarak 100 lira civarı. oturup bişey yiyip içecek mekanlar da kapalı değil. ve araplar sebebiyle artık bomboş da olmuyor.

Kuki yok kurabiye var

bulutagaci.blogspot.com.tr

Ben bunu yapiyorum, herkes cok seviyor.

yok

2bin tl'ye yazarım

Oyle birsey yok.

divit ne derse yarısına yazarım.

bi kahve ısmarlarım yazana

şöyle bir algoritması var facebook'un çoğu kimse bilmez. kendi sayfana geldiğinde friends bölümünde ilk gördüğün 10 arkadaşın yakın zamanda profiline bakmış demektir.

böyle bir şey facebook fıtratına ters...

anksiyete bozukluğu diyorum. onda da hiçbir şeyi tarif edemiyorsunuz.

bir iki haftaönce de böyle bir durum yaşar gibi olmuştum. dün yoğun olarak hissettim. dün gece epey yaptı gibi sanki ama yorgundum ondandır diye düşündüm. bir de sanırım eklemem gerek son 4-5 senedir gece uykusu pek nadir uyuyabilen biriyim. ne kadar uykum olsada uyumakta zorlanıyorum çoğu zaman aten.

arkadaş tavsiyesiyle ilaç kullanma, bir de debridat bağırsaklara hiç iyi gelmiyor kendi tecrübeme göre. aslında bağırsak florasını bi bozdun mu 3-4 ay düzelmiyor, ilacı falan bırak strese girme 3 ay sonra düzelir derim.

not: dohtur değilim.

Arkadaş tavsiyesiyle kulanjdığım ilaç değil zaten gıda takviyesi olarak geçiyor. debridat uzu süredir kullanmıyorum zaten hiç bir yararını görmedim, kefir filen içiyorum daha iyi geliyor.

şimdi biraz araştırdımda pazera birden kesilmemesi lazım mış. onunla ilgili bir şey olabilir bu hissettiklerim sanırım. kesmedim de içmeyi unuttum işte br kaç gündfür şimdi bir tane alsam mı almasam mı bilemedim.

Doktor değilim ama nörolog görse yorumlayabilir sanki. Uyuşma vs. olunca onlar bakar genelde.

abi uyyuşma ibi de değil öytle sürekli gelip giden bir his bak şimdi yazıyorum normalim doğrulurke yine gelicek ne bileyim garip. bir tane aldım şimdi paxera bakalım ondan mı.

gerçi ilk kullanmaya başladığımda da bir aylık paket bitince almayı unutup bir hafta kadar kullanmamışsonra alıp yeniden başlamıştım ama böyle bir şey hissetmemiştim hiç.

kafama edeyim bir de sürekli bişeyleri unutuyorum zaten bir de bu gibi önemli bazı şeyleri unuttum mu tam unutuyorum...

bu tarz şöyle hissediyorum böyle hissediyorum gibi bi süre garip belirtiye, ve aynen ibsye sahip, antidepresan yollarından geçmiş panik atak anksiyete teşhisleri konulmuş birisi olarak eğer olabiliyorsa (benim hayatımda maalesef olamıyor..) çözüm şu canım kardeşim.

kendini bir kere dinlemeye başlayınca emin ol bir sürü garip "tam tarif edemediğin" belirtiler çıkar da çıkar. bu yüzden mümkün olduğunca kendini unutacağın iş/hobi/ilişki/ortam içerisine girmeni öneriyorum.

Vay arkadaş! hem ibs olsun hem reişi mantari kullan hem hafif de olsa antidepresan kullaniyor ol ama unut bunun üzerine tabi beslenme rutinin nasil onun yukardakilerle bi uyumsuzlugu varsa da cabasi...iyi cesaret.
Ibs zor.Karistirmamak lazim bunyeyi. Belki de yan etkidir ama devam ederse zaten günlük hayatini etkiler görünürsün doktora.
Doktor değilim.

Benim bir arkadaşım kullandığı antidepresanı üç dört gün almayınca aynı durumu yaşamıştı. Tekrar başlayınca geçti

Arkadaşlar ilgi alakanıza teşekkür ediyorum.

ibs mevzusu yüzünden deniyorum reişi mantarı gibi yanürünleri zaten fakat onun meteospazmlyl ve çok zor durumda kalırsam tranko buskas dışında işe yarayan bir şy olmadı şimdilik malesef. Kefir gibi probiyotik gıdalar rahatlatıyor. dengeli saatlerde yaşayamasamda gece uyuyamama yüzünden denneli bezsleniyorum aslında yediğim şeyler gayet net ve standart az porsiyonlarda. dokunduğunu hissettiğim gıdayı almayı bırakıyorum.

Bu uyuşujkluk, baş dönmesi titreme karışımı his sanırım paxera dan mış. dün gece bir tane alıp başladımtekrardan sabaha kadr sürdü hissiyat ve fakat uyanıp uyandığımda gitmişti.

ben okurken öyleydi. 2005 falan, hep a işaretler çıkardım

bildiğin soruları yapıyosun boş kalanları şıkları dörtleyecek şekilde sallıyorsun. ben yapmış iyi puanlar almıştım. öyle bence. kanıtlarım yok ama.

evet :D matematikte ve ingilizcede birer soruyu çözemeyince sayıp eksik kalan şıkkı işaretlemiştim. %100 tuttu.

ben de bildiklerini işaretle, kalanları eksik olanlar nispetinde makul mantıklı salla yöntemi ile doğru dürüst çalışmadan bitirdim aöf'ü.

(bkz: aduket)

büyük tuvaletimi yaparım, sifonu çekmem.
yaparım bunu yani. anlasın pij.
bidaha yapmaz heralde.

"idrarındaki koku için doktora göründün mü?" gibi bir soru sorabilirsin.

Doğrudan söylemeyi deneyin. İma edilerek anlatılacak bir şey değil.

hacı sidiğin acaip kokuyor rahatsız falan mısın galiba hastalık var dedin mi bir daha yapmaz..

şöyle bir şey var eksisozluk.com

bu kültürdeyse bilmiyor olabilir, söylemek lazım.

susuzluk, kuraklık diz boyu her çişten sonra sifon çekmeyin zaten. o arkadaşta bilinçli biri olduğu için çekmiyordur.

brezilyalılar şöyle bir video yapmışlar ayrıca duşta işeyin sifon çekmeyin diye.
www.youtube.com
Sabah ya da akşam; ne zaman banyo yapıyorsak tuvalet yerine duşta işeyerek 4 kişilik bir evde ciddi bir su tasarrufu yapmak mümkün. Rakama vurunca her gün duş alıyorsanız bu yöntemle günde 20; ayda 600 litre tasarruf edebilirsiniz. Hane başına ayda 600 litre su tasarrufu azımsanacak oran değil. Bunun ülke ekonomisi ve doğal kaynaklarına yansımasını düşününce hele.

Üstelik çişten iğrenmeye de gerek yok. İnanması zor gelse de çiş sterildir. Mikrop ve bakteri içermez. Vücudunuz her adımda filtre etmiş, temizlemiştir (inanmazsanız doktorunuza danışın). Bu yüzden susuz kalanlara zor durumda kendi çişini içmesi salık verilir. Tedavi için kullanan bile vardır (bunları seneler önce Türkçe’ye çevrilen Çişteki Mucize kitabından okumuştum ama itiraf ediyorum şimdiye dek çişimi içmişliğim yok. Epey eğlenceli bir kitaptır; alıp karıştırmanızı tavsiye ederim).
(serdar kuzuloğlu'nun bloğundan alıntıdır)

nereye bu gidis, tasarruftan dolayı yaptığını sanmıyorum zira evin bütün ışıklarını açık bırakıyor gece yatarken bile. ama belki küçüklükten gelen bir şeydir. o zaman en iyisi "sudan tasarruf etmek için mi sifonu çekmiyorsun bilmiyorum ama bir anlamı yok çünkü ben her seferinde hem senden hem de kendimden sonra zaten 2 kez çekiyorum" diyeceğim.

nicotinell sakizli muhallebi, kimse kusura bakmasın da başkasının çişinin üstüne çişimi yapıp da hastalık kapma riskini göze alamam.

@letheavendangered çiş sterildir hasta etmez yazıyor alıntımda :)
aslında sifonda temiz su kullanılması saçma, bir şekilde atık sular devreye girmeli sifon mekanizmasında.

ben bir bayan olarak şöyle bir şey yapmıştım.

arkadaşlarımın ( iki erkek) evine davetliydim. tuvalette çiş vardı. ve " arkadaşlar kişisel hijyeninize bence biraz daha dikkat etmelisiniz. " dedim. arkadaşlar anlamadı. tuvalete gidebilirsiniz dedim. sonra muhabbeti geçti, artık böyle şeyler yaşanmamış. bir insanı topluma kazandırdırdın dediler bana. belki işe yarar. samimi kız arkadaşın varsa artık.

depresif rüzgar, ben de kadınım. ama bu şekilde söyleyince o kişi için çok anlaşılır olacağını sanmıyorum pek.

net ve açık biçimde söyle. adam işeyip arkasına bakmaktan utanmıyor, çekinmiyor, sen söylemekten mi çekineceksin?

o tuvalete girmeden önce tuvalete gir, kakanı yap, sifonu da çekme. dersini alsın.

sifon bozuldu mu diye sor.

ayni fikirdeyim. ergenler ve fularli eksicilerin pohpohlamasi bi olayi yok tipki eternal sunshinme gibi.

Filmin içine girememişsin. Yapı taşlarına ayırarak sevmeye veya neden sevmediğini anlamlandırmaya çalışıyorsun.

Ben Leon'u izleyeli herhalde 15 seneden fazla olmuştur. Benim jenerasyonumdan herkes de sever.

This is from Mathilda kadar badass/cool bir sahne var mıdır?

Film guzel, izlenir ama abartilacak birsey bulamamistim ben de. Yani olmeden once mutlaka izlenecek bir film falan degil. Guzel film, bundan otesini soyleyemem.

Güzel film deyince ne anladığınıza bağlı tabi. Ben öncelikle oyunculuklara bakarım konudan ziyade.Konu önemli değil demiyorum tabi.Hiç bahsetmemişsiniz ama Gary Oldman oynadığı karakteri çok güzel oynamış mesela. Keza Jean Reno da öyle.

la arkadaş o filmde klasik müzik izlerken katliam işlenen bir sahne. sırf o sahne için izlenir o film.

Ben de izleyeli çok uzun zaman oldu ama ben de çok sevmiştim.

O ikisi arasındaki biricik iletişim, Mathilda'nın platonik aşkını doya doya ve korkmadan ifade edişi, yakınlıkları beni etkilemişti.

Bir de Leon'un gözü açık uyumasını hiç unutmam. :)

@meb: sen bence beğendiğin "budur!" dediğin film(ler)i söyle, ona göre yorum yapalım.

film çıktığı yıla göre değerlendirilmeli... Ramboyu şimdi izlesek saçma sapan geliyor ama ilk kült komando filmiydi.. leon da öyle... kapının üstündeki tavandan sarkıp da polisleri öldürme fikri o zaman için çok zekice gelmişti bana...

@hiko seijuro: zaten filme kötü demedim. elbette güzel sahneleri, unutulmayacak yerleri vardır filme dair.

@Godless: zaten oyunculuklara bir şey demiyorum ki. ama oyunculuk da tek başına yeterli değildir. bu filmi kutsal bir değermişçesine savunanları anlayamıyorum.

@fengari: bunu başka bir duyurumda daha söylemiştim bir kulanıcıya; mesela ajdar'ın kötü şarkıcı olduğunu söylemek için illa "sezen aksu çok iyi şarkıcıdır" şeklinde not mu düşmem gerek?

ama yine de benim çok başarılı bulduğum filmlerden bazıları: 12 angry men, shutter island, requiem for a dream, black swan, mr. nobody, oldeuboi, v for vendetta...

black swan'ı 6 defa izledim sanırım. :)

12 angry men beni en çok etkileyen 3 filmden biri.

shutter island, requiem for a dream, v for vendetta benim leon'dan daha az sevdiğim filmler.

mr. nobody ve oldeuboi henüz izlemediklerim. bellekte izlenmeyi bekliyorlar.

@m e l t e m: o kalan iki filmi de bir an önce izlemelisiniz. onlar da (bana göre) çok iyiler :)

Ondan da önce Shawshank Redemption'un da bu kadar abartılmasına anlam veremem mesela.
imdb top 250'deki yer alan 90'lar yapımı filmlerin çoğu hakkında düşüncem böyle. fazla abartıldılar.

leon mavi logolu star'da tüplü televizyonda izlenir. gidip çüküm çüküm altyazıyla hd olarak izlediysen bişey anlamazsın tabi.

bir de geleceğe dönüş'le baba filmini altyazıyla izleyen tipler var, olm star yayınlamıyorsa geleceğe dönüş izlenmez trt yayınlamıyorsa baba izlenmez. fragmanına bile bakmam şahsen.

@divit, yarıldım gülmekten :)

@bir fincan kahve ile film izlemek: valla, ben de öyle düşünüyorum da katledilirim diye korkuyorum.
forrest gump, the shawshank redemption da aşırı övülen filmlerden mesela.
bir de 3 idiots tavsiyesi vermeyeni de öldürüyorlar galiba. bu da aşırı övülen ama aslında sadece güzel olan filmlerden.

forrest gump'tan maksimum keyif alabilmek için amerikan kültürüne, 60'lara 70'lere hakimiyet gerekiyor.

the shawshank redemption çok şahane film, ona laf etmeyin bari ya.

@m e l t e m güzel filmler, o konuda sıkıntı yok. güzel ama fazla abartıldı diyoruz. bu abartmalarla kült haline geldiler.
the shawshank redemption yıllardır imdb top 250'de 1 numarada mesela. burada kişisel görüşler ön plana çıkar tabii ama 1 numarayı ne kadar hakediyor? bence haketmiyor, fena overrated.

the shawshank redemption, forrest gump, leon, green mile, braveheart gibi 90'lı yılların bir çırpıda akla gelen bu filmlere kötü demiyoruz, kendilerini izletiyorlar fakat gereğinden fazla değerleri var bana göre, özetle bu.

artık fazla basmakalıp, klasik bir formül kullanan filmler kategorisinde bunlar. çıktıkları dönemde iyi iş başardılar o kadar. çok daha iyi hak ettiği ilgiyi göremeyen bağımsız yapımlar vs. var.

@bir fincan kahve ile film izlemek: o kadar güzel özetledin ki.
arkadaşlarım arasında ben böyle konuşunca hemen farklılaşma çabası içerisindesin diyorlar, anlatamıyorum.

1 numara olmayı hak etmiyor o doğru da, imdb listesi zaten balon ya. senin benim seçimim dahi değil, belki hayatında 10 film izlemiş adam oy verebiliyor. niye ciddiye alıyonuz onu bu kadar? :) boşverin. iyi film işte.

kürk mantolu madonna'ya da yeşilçamın aynısı diyorlar :D yahu bu filmlerin üstüne koyularak 100 tane film yapıldı. sen önce onu izler sonra eski olanı izlersen sana tabi ki basit gelir.

matrix mesela şu an çıksa millet götüyle güler, bu sene çıkan dandik lucy bile matrix'i tokatlar diz çöktürüp tövbe ettirir. ama biz matrix'i sinemada izlediğimizde 1 ay falan sahne sahne konuşmuştuk. sırf dvd'sini izleyebilmek için 1000 liraya alet almıştık.
20 sene öncenin filmini izleyip çok basmakalıp demeyin, kalıp filmin kendisi zaten

@divit o konuda katılmıyorum işte. matrix örneği pek bunlar gibi değil. orijinal bir fikri orijinal bir şekilde işlediği için (en azından ilk film) 2014 sinemasında bile hala bilim-kurgu türünde kendine en üst sıralarda yer buluyor, örnek gösteriliyor. bu yüzden shawshank, leon gibi örneklerle aynı kategoride değil. çağını aşan bir filmdi bana göre, kesinlikle basmakalıp değil. işte bu yüzden de diğer 90'lı yılların çoğu meşhur ama overrated filmlerinden ayrılıyor. (ayrıca naptın yahu, lucy bu filmle kıyaslanır mı)

neticede bu bahsettiğimiz yapımlarda önce çekilen 60'lı 70'li yıllara ait olup hala benzersiz örnek olan yapımlar var. ama bu bahsedilen 90'ların çoğu meşhur filminde bunu hissedemiyorum ben. yani zamanına göre değerlendirdiğimde de vay, olağanüstü diyemiyorum eğer kalıp olarak bakacaksak.

ayrıca itiraz ettiğin şeyi belirttim ben de cümlede ''kendi döneminde iyi iş başaran filmlerdi'' dedim. o noktada anlaşıyoruz zaten. ama bence kalitesi, görkemliği yapım yılıyla sınırlı işte.

hakkaten casablanca'da adamlar vurulunca olduğu yere düşüp ölür. o zaman adet öyleymiş, uçarak ölme ya da yaralı kurtulma yok :) izlerken komik gelmişti alışmışız diğer türlüsüne.

@bir fincan kahve ile film izlemek.
matrix orjinal değil abicim, aynı konu bin tane kitapta filmde falan incelenmiş bende sonradan gördüm onları, zaten bilim kurgudan çok aksiyon fimi, film eleştirmenleri dahil filmi anlamamıştı o zamanlar. ha kurşundan kaçma sahneleri falan daha önce yapılmamıştı ama şimdi anca g.o.r.a'da falan yapıyorlar.

security.google.com
şuradan izinli uygulamalara (özellikle full access, grant access diyenler, mail yönetimine izin verenler) bakıp güvenilir olmayanları silin.

muhtemelen şifreden değil o uygulamalardan birindendir. mail'leri çöpe gönderen de o uygulamadır.

bi site var. her mail adresidnmden atabiliyorsun. sormayin guvenlik geregi paylasamam.

bir siteye falan gerek yok. relay'e açık olan herhangi bir smtp sunucusundan istediğin adresle zaten mail atabilirsin. veya kendi ip'n ile smtp kurup atabilirsin. tıpkı bu örnekte olduğu gibi mail'ın header'ı hatalı olur ve google gerek bu mail'ı, gerekse bu mail'a cevapları güvenlik ihlalinden dolayı şüpheli olarak sıralar.

senin mail adresinin göründüğü maillar atmam için kullanıcı adına, şifrene vesaire ihtiyaç yok yani.

İzinli uygulamaları kaldırdım. Rygard'ın dediği gibiyse herkes yapabilir bunu. Peki mail adresimde kayıtlı onca maile nasıl ulaşıyor bu dallamalar?

mail teknolojisi böyle, yapacak bir şey yok.
her mail'ın bir header bilgisi var. (outlook'da falan sağ tuşla tıklayınca görürsünüz bunu) burada mail'ın hangi sunucudan geldiği, orada neye karşılık geldiği, hangi sunucuya gittiği falan gibi teml bir takım bilgiler yazıyor. o header bilgisi uyumsuz olduğunda, outlook veya gmail anlıyor bu işte bir sorun olduğu ve bu şekilde mail'ı şüpheli olarak sınıflandırıyor.

yani engellemenin yolu yok ama sahte mail'ı anlamak gayet kolay.

hatta bir çok mail sunucusu bunu kullanıcıya iletmez bile. doğrudan refuse eder. eğer yanlışlıkla olmuşsa (mesela gerçekten eşleşiyordur mail adresi ve hesap ama mail sunucun relay'e açıktır, bu yüzden reddedilmiştir) sorunun ne olduğunu anlarsın geri dönen mail cevabından ve sunucunu düzeltebilirsin.

okuldayken yapardık, dekanın adresinden arkadaşa küfrederdik cevap da veremezdi garibim :)

mail listemi nasıl aldılar diyorsan %100 sen kaptırmışsındır, hatta bence şifreni de kaptırdın şu an bizzat senden atıyorlar o maili.

[email protected] dan ciddi ve uzun bir mail atip yazilimci arkadasimin aklini almisligim var. sene 99 filan olabilir.

bi tek tom cruise. yanlış anlaşılma olmasın ha öyle hoşuma gittiğinden falan değil hayranlık diyelim başarılı biri, oyunculukta kendine has bir tarzı var falan.

Kadınım, evet kadınlarda en azından benim çevremdekilerde böyle bir şey var, ama cinsel bir istek söz konusu olarak değil, sadece güzelse hoşuma gider. Yorumları çok merak ediyorum bu arada patlamış mısırımı aldım izliyorum. Bu arada ben yazarken cigerdelen arkadaş aynı yorumu yazmış çok iyi cidden

var böyle bişey. ben bir erkek olarak yakışıklı adama hakkın veririm. bunu açıkça ifade ederimde herhangi bir ortamda.

Hayır, bilakis kıskanıp gıcık olma var.

Seksüel kısmını bi tarafa bırakırsak da başrolde çok yakışıklı/güzel oyuncular olunca bende adeta bi yabancılaştırma efekti etkisi yapıyor (efekt etkisi biraz şey oldu ama başka nasıl ifade ederim bilemedim).

yok valla, hatta erkek şarkıcı bile dinlemem.

"keşke vücudum böyle olsa" diyorum. adamın yüzü bir şey ifade etmiyor benim için. kendi çapımda vücudumu şekle sokmak ve güçlendirmek için uğraşıyorum zaten.

Ben erkek arkadaşlarımla öpüşmeyip kafa tokuştuyorum ki bozmayalım, sen gelmiş ne diyorsun asdfgsfa

Öyle bir şey yok.

Çünkü bir şey izlerken oyuncunun yakışıklı olduğunun farkına varmıyorsun. Gördüğün şey ortada, ama beyin ona yakışıklı sıfatını yüklemiyor, aktörün tipinin neye tekabül ettiği tanımlanmıyor.

Korkmayın hacı bu kadar, kimse ibne demez.

Estetik birini gördüğüm zaman izlemek keyif verir. Ancak bu sadece tipiyle sınırlı değil. Duruşu, jest ve mimikleri, konuşması bir bütün halinde olmalı. Örneğin Muhteşem Yüzyılı Mehmet Günsur'un parladığı bölümlerden sonra sırf o adam için izlemeye başlamıştım. Öldü ve takibi bıraktım.

adam yakışıklıysa bakıyorum. alış veriş sitesinde bi manken var adama giydiği şeyler inanılmaz yakışıyor. onun yüzünden bi ton kıyafet aldım.

mickey rourke'ın gençlik yıllarını beğenirim mesela.

hayır, hiçbir erkeği yakışıklı bulmuyorum..

bir tek christian bale var. ama zevk alma gibi değil de saygı gibi daha çok.

Evet, John Mayer'ı gitar çalarken izlerken içim gidiyor ama yüzde yüz heteroseksüel bir erkeğim.

Şu güzel kadınları izlemekten hoşlanan kadınlar nerede tam olarak bir görmek istiyorum. İzlerken sürekli bok atanlarına bir ben rastladım herhalde.

Hoslaniyorum tabi. Bildigin heteroyum ama yakisikli adamlara hayranlik duyuyorum, sempati duyuyorum, izlemekten hoslaniyorum filmdeki yakisikli adami. Ya da bir filmde bizim @animal gibi vucut gordugum zaman da hosuma gidiyor, "ne estetik vucut be!" diyorum, hosuma gidiyor.

Bu adama hastayim mesela, yakisiklilikta son nokta bu adam: www.google.com.tr

Kivanc'a hastayim mesela turklerden. Bir kadin cikip "kivanc yakiskli felan diil yaa, babyface iste bee" dedimiydi yumrugu suratina indiresim geliyor:)
James hetfield'i da seviyorum, sesi bir tarafa yakiskli, karizmatik adam. Hosuma gidiyor mesela o da.

@hiko'ya katilmiyorum, ben baya farkediyorum.

çağatay ulusoy baya yakışıklı lan. keyif alıyor musunuz diye sormuşsun, hayır almıyorum tabi. ama yakışıklı şimdi piç, hakkını vermek lazım. vücut, duruş falan 10 numara. kıskanmıyorum değil hani.

Bakarım, beğenirim de yani. Estetik sonuçta. Obje gibi düşünülebilir biraz.

Ya niye beğenmeyelim?Hayır beğenmiyorum diyen de "ben ibne miyim lan?" diye kendine sormaktan korkuyordur.

Bayağı heteroyum ama şu adamı görünce 2 kez bakıyorum ;

bit.ly

Oh öpsem yalasam diye gelmiyor içimden. Ama diyorum ki ulan ne güzel göz & kaş var adamda, vücut çalışmış süper fiziği var benimde imkanım olsa keşke, bu boy bende de olsa diyorum.

erkek yakışıklı ise yakışıklı olduğu kabul edilir. homofobik ya da ergen değiliz hepimiz sonuçta. fakat bunun dışında kalanlar için sorduğun soruya cevabım hayır.

hayir. ne kiskanmak, ne hayranlik, ne sempati, ne izlerken ekstra keyif almak, ne gicik olmak, hic bir etkisi olmuyor bir erkegin "gorselliginin". aynen hiko seijuro'nun dedigi gibi, oyle bir tanimlama yapmiyor beynim, oyle bir yorum getiremiyor, dolayisiyla duygusal herhangi bir etki de yaratmiyor.

edit: bu arada bunun hemen hemen tum heteroseksuel erkekler icin ortak bir durum oldugunu dusunuyordum acikcasi. mehmet gunsur icin muhtesem yuzyil izleyen adamlar oldugunu ogrenmek beni biraz sasirtti.

Homofobik değilimdir. Ama erkekler midemi bulandırıyor. Her tür yakışıklı, sevimli görünüşün, tavrın altındaki duyguları bildiğimden yaptıkları/göründükleri herşey ya aptalca ya da sahte geliyor.

Ama kadınlar öyle mi? Kedi canını onların.

gayet "adam taş gibiymiş" dediğim adamlar var. bunun kadın/erkek muhabbeti olamaz.

kıskanma azcık olur, bakıp "bu erkekse biz neyiz amk ya" diye iç çektiğim oluyor arada. onun dışında vücut falan yapmışsa ona kesin dikkat ederim, bu da sporun yan etkileri.

izleyip örnek alıyorum.

çok düşündüm bu konuyu, yakışıklı diye seyrettğim takip ettiğim erkekler var mı diye. Yok. Genellikle başka bir erkeği seyretme nedenim, hal ve hareketleri bilgisi, konuşması vs vs oluyor.

yaw millet adı ibneye çıkacak diye amma tırsıyor. estetik böyle bir şey değil ki mk. yakışıklı olan adam izlenir. ama mesela bende yakışıklı olmak bir kriter değil izlemem için. mesela murat boz türkiye'deki en yakışıklı adamlardan biri bence ama gerizekalının teki ne şarkıları güzel, ne programları güzel, hiçbir şey yok adamda. o yüzden izlemem. izlediklerimi de bu herifle sevişmek istiyorum gözüyle izlemiyorum :D zaten soruyu heteroseksüel olarak cevaplıyorum.

Edit: air ile benzer şeyler yazmışız sonradan gördüm. millet ibne demesinler diye kafa tokuşturuyor lan olaya gel :D Bu arada egoistlik var o ayrı bir şey, mesela kenan imirzalıoğlu, kıvanç tatlıtuğ gibi isimleri yakışıklı bulmuyorum.

1-2 tanesine saygı duyarım ama genel olarak kıl olurum ben.

güzel her şeye bakarım keyif de alırım, bu seni bir kategoriye sokmamalı bence.

gençler, hepimiz ortalama türk erkeğiyiz. sağlık için spor yapan sayımız gerçekten az. geri kalanlardan da vücut yapanların büyük çoğunluğu "kız tavlamak/düşürmek/kaldırmak" amaçlı olarak yapıyor. buna zaman harcamayan ve harcayamayanlar ya da harcasa da muvaffak olamayanlar olarak tabii six-packli, adonisli birini görünce keşke ben de böyle kaslı olsaydım demek farklı bir şey. "oyhş x ne kadar yakışıklı. televizyona çıkınca ekrana kitleniyorum. izlemeye doyamıyorum, ağzımın suları akıyor" moduna giriyor (ya da bunu ultra üstü kapalı şekilde belirtiyorsanız) ve heteroseksüel olduğunuzu düşünüyorsanız size bir haberim var, değilsiniz.

gerçi güzel/seksi/hoş vs. bulduğum birkaç kadın oyuncu var ama milla jovovich hariç hiçbirinin filmlerini veya dizilerini izlemeye kasmıyorum. öyle olsa tricia helfer'in oynadığı garip dizileri vs. de izlerdim :)

ayrıca millet ne der deyip de kafa tokuşturuyorsanız, yakışıklı/kaslı şu bu vücut görünce şekilden şekile giriyorsanız homofobiksiniz arkadaşım.

valla bende var galba o dediğinden. mesela hugh laurie'siz house olmazdı benim için. jason statham'ı da izlemeyi seviyorum. brad pitt de var sonracıma. daha uzar gider bu. sokakta yürürken yakışıklı birini görürsem vay eleman da sağlammış da diyebiliyorum. homofobik olmadığım için beğendiğim birinin gelip beni düzeceği korkusuna sahip değilim.

coni depp severim. tipi iyi yani. onun dışında filmleri hep aktörlerine göre seçerim ama tiple alakasız. edward norton'un tüm filmlerini izlerim gibi şeyler. ama coninin istisnası var nedense. o dandik filmlerini bile seyrediyorum adam için

terbiyesize bak, birde "ultra üstü kapalı bir şekilde" belirtiyormuşuz. yazık lan nasıl bir zihin yapısı varsa.. size bir haberim var diyor birde..

@nawar
hacı evet en erkeğimiz sensin ve biz de ara ara gidip vurduruyoruz. valla helal olsun nasılda çıkardın bizi pes doğrusu! senin gibi beyinlere bu ülkenin çok ihtiyacı var, harcanıyorsun.

valla hangi erkek yakışıklı hangisi çirkin farkında değilim. ama brad pitt gibi karizmatik ve kendimi yerine koyacağım erkekleri seyretmekten keyif oluyorum, yani ben de bu durumda böyle yapardım ya da yapmalıyım diye düşündüğüm kişileri seyrediyorum.

sırf yakışıklı yada güzel kadın var diye izleyemiyorum ama gideri var bir filmde olunca izlerim.

Heteroseksüel erkek yoktur, biseksüelliğini inkar eden kişi vardır.

guzel kadinlari "cok guzel" diyerek takdir ediyor ve izliyorum. seyir zevki. kadinlarin sanirim daha cok aksesuari, susu pusu ve sairesi de var dikkat celbedecek, dolayisiyla izlerken hemcinslerin hosuna gidiyor.
erkeklerde de gordum "cok yakisikli adam" diyerek seyredenleri. son derece heteroseksuel erkeklerdi.

desperate housewives izlerken de durum böyleydi, ilk zamanlarındaki vampire dairies'i de. ara ara da böyle oluyor. oradaki erkekler 'güzellik skalasında' kadınlardan daha iyi olabiliyor.

kısacası yakışıklı erkekleri izlemekten ben keyif alıyorum, yalan yok. buna ibnelik diyecek adam varsa da desin, ne diyeyim. heteroseksüelim. ama böyle de bir şey var.

desperate housewives'taki mike'ı, the originals'taki klaus'u da beğenmeyeceksem vay bana...

frank zane denen badici abiyi anatomi atlası niyetine izlerim arada.

Ben de ara sira bu adami izliyorum zevkine: Galeride guzel bir tabloya bakmakla ayni sey gibi.
sincanperformans.com
lifetv.vn

tam espri yapacaktım limit yok diye, limit yazmışsın. ne çok yatak sorusu var bu aralar. ben yine de yapayım mı espri?

kullandığım yatak bu marka.

www.hastens.com

şaka bir yana, almayı düşünüyorum da, nasıl? bakalım, belki bir alan çıkar? kısmet.

yataş yatağım. sana yardımcı olmak istiyorum bütçene göre bakayım mı?

ben yataşdan yarı viskoelastik mi ne onlardan aldım 1000 küsür liraya bikaç sene önce... öyle pek ahım şahım bir fark görmemedim yine bazen belim ağrıyo gün içinde... sıkıntı muhtemelen oturmamdan yatağa bok atmayım hemen.

diğer yatak duyurusunu da açan sen miydin? yoksa yataklarda %99 indirim var da herkes yatak mı almak istiyor.


Du bakim... İstikbal.

doğtaş
sırt ağrılarım ve horlamam kesildi
1100tl idi geçen sene

Yatas var yaylari cikti sirtima batiyor.

Yataş five z tavsiye ederim

kultur meselesi bunlar. icat cikartma diye yetistirilen adamdan ne mucit ne de girisimci olur. egitim kalitesi meselesine hic girmiyorum bile.

ekşi sözlük kullanıcıları içerisinde IT sektöründe çalışan kullanıcı sayısı/ tekstil sektöründe fason imalathanede çalışan sayısı oranını düşünürsen , en çok yazılım sektörü için entry görmek normal .

İnsan bildiği ilgilendiği konuda girişimcilik yapmaya çalışır diye düşünüyorum

magoria haklı, dün how to startup'un sanırım 4. bölümünde yer alan homejoy kurucusunun videosunu izledim. İşi kurmak için temizlik şirketine girip çalışmışlar ve o firmalaırn neden homejoy kadar büyüyemeyecegini anlamışlar, asıl önemli olan uzmanlık kazanmak.
uzmanlığın olmadığı bir alanda girişim yapacaksan uzmanlığı olan birisini bulman lazım ortak olarak, sonrasında da senin ona onun sana katkısı olacak ki toplamda bir sinerji oluşabilsin.
koniks adlı web sitesinde bununla da ilgili girişimler var. Bir mali müşavir olarak aslında hayvancılık çok iyi bir girişim ama buradaki arkadaşlar IT'ci oldugu için genelde veya IT'ciler daha etkin daha çok ilgi gösteriyor diye bu yönde insanlar ilgi gösteriyor.

Yazılım geliştirme konusunda gençler arasında popüler onlarca başarı ve birden zengin olma hikayesi var, diğer is süreçleri ile ilgili böyle bir reklam, tanıtım, bilinirlik yok maalesef.

Ceplerinde para yok, hintli gibi dolaniyorlar yazilim yazilim diye. 3 kurusa mobilin kralini yazdirabiliyorsun bosuna cabaliyorlar.

Yazılım için normal bir internet bilgisayarı yetiyor. Yani sadece sen ve bilgisayar. O dediğin tekstilde maliyet azaltma, iş süreci iyileştirme için neler gerekiyor bana yazdırma, sen düşün. En azından atölye tecrübesi ister...

az emek ve çok para istiyorlar.
bunun olabilmesi için az emeği telafi edecek bir şeyler yapman lazım.
biz yanlıştan geldik yanlışa gidiyoruz. eğitim sistemimizden tut, geleneklerimize kadar bir itaat ve kabullenme güdüsü ile yetiştirilen toplumuz.

Tekstil sektörü, fason atölyeciliği ile ilgili bir çalışma düşüncen veya çalışman varsa fikir alışverişi yapabiliriz. 20-25 adet tekstil fasoncusu çalıştırıyorum.

zamanında genç geleceksizlerin üç kuruşuna çökmek gerekiyordu, gelecek olarak bilişim sertifikalarının kapısını açtığı bir kariyer vaat ettiler. o geleceklerin hepsi satıldı. yeni gelecek üretemediğimiz için ufak bi krizdeyiz ve eski geleceksizlerin (günümüz sertifikalılarının) elinden şimdilik bu geliyor.
eğer iş geliştirme bir emekse..
zamanında bir kit ile iş yapacaktık, içeride bir veteriner arkadaş, dışarıda ben. bir de prof vardı işin içinde. hesapları yaptık. kit yöneticisine gittik. işin mali ayrıntılarını konuşmaya. yöntici lafa "biz bu işi amatör ruhla yapacağız" diye girdi. böyle de bitirdi. hiç konuşulmadı işin iktisadı. sanki bizi sikecekler gibi bir intiba oluştu bizde. ve o işin üstüne gitmedik. gitseydik bir yüksek katma değerli özgün proje ve bir de alternatif enerjili çevreci proje üzerinde çalışacaktık. ama işte sikecülerdi. siktürmedik.

tamamen kolay yoldan köşeyi dönme triplerinden kaynaklanıyor.
benim gıcık olduğum bir diğer grup da 'fikrim var 300000 teleye satarım' tayfası. lan fikir bu fikir. hepimizin fikri var. gerçekleştir de görelim bi. fikir nedir.

pezevenk oda arkadaşı..nerden kaptı acaba hastalığı sdfs

ben genelde hissettiğim zaman yatmadan önce vitamin ve soğuk algınlığına karşı ilaç alırım. işe yarar. antibiyotik falan değil ama ha daha beter yamulma sonra :)