seneler evvel yapiyorduk.

cok ilginc sekilli kartlar aldigim oldu.

arkasina yazi yaziyorsunuz tabi ki. ben genelde resimde ne varsa onu anlatan detay yaziyordum. ayrica rastgele seylerde ekliyordum, iste havanin guzel olmasindan, o an nelerle ugrastigimdan, karsidaki ulkeyi ziyaret etmissem hatiralarimdan falan.

guzel samimi oluyor. cocuklardan falan kartlar geliyor yeni yazmayi ogrenmisler falan oluyorlar :)

Ben devam ediyorum. Göndereceğiniz kişinin profilinde bazı naif istekler olabiliyor. Varsa eğer onlara göre bir şeyler ayarlıyorum elimde olanlar arasından. Yazılı ve pullu gönderim bu işin standardı fakat bazısı boş, zarf içinde, yazılı ama zarflı falan filan değişik şekilde isteyebiliyor.

Aksi belirtilmedikçe yazılı ve pullu göndermek en iyisi. Hiçbir şey yazamıyorsanız karttaki görsel, o anki hava durumu, hobileriniz, film-dizi tavsiyeleriniz gibi şeyleri yazabilirsiniz.

bu site nasıl çalışıyor? şu an ilgilenmeye başladım sanırım :)

Ben devam ediyorum.Bana gelen kartlarda uzun yazılar olması beni mutlu ettiğinden ben de elimden geldiğince dolu göndermeye çalışıyorum kartları.Bence çok eğlenceli bir olay. Posta kutumda kart gördüğümde mutlu oluyorum.Hem de koleksiyon yapıyorum kendimce.

İstanbuldaysanız Sirkeci'de Keskin Color'un üst katı kartpostal doludur ve kuruş hesabıyla satıyorlar tanesini.Baya uyguna geliyor öyle.Ben bir sürü alıp sonra bana çıkan kişilerin isteklerine uygun olabilecek olanları gönderiyorum.

@lady andromeda'nın cevabına bir düzeltme eklemek istiyorum. Keskin Color maalesef Sirkeci'den taşındı. İstoç'ta açtılar yeni showroom'u.

Kartpostallar kitapçılarda, sahaflarda rahatlıkla bulunabiliyor. Bunun yanında sosyal medya üzerinden kendi tasarımlarını satışa sunan kişi ve gruplar mevcut. Dileyen olursa paylaşabilirim.

Ben her ay duyuru üzerinden kartpostal çekilişi yapıyordum fakat katılım çok az olduğu için bıraktım bir süre. Geri döner miyim bilmem. Dilerseniz birbirimize kart gönderebileceğimiz bir etkinlik oluşturabiliriz burada. Katılmak isteyen olursa bana mesaj atmasını rica edeceğim. Ben de yeni bir duyuru oluşturup bu gönderiyi görmeyen kartpostal meraklılarının da görmesini sağlarım bir nebze. Yılbaşı hediyeleşmesi gibi bir şey olabilir. Olursa da güzel olur :)

Sevgiler.

Ben de devam edenlerdenim, çok eğlenceli ama PTT sağ olsun, pahalanıyor gittikçe. FB grubu da var, yurt içi kartlaşmalar oluyor ya da soracak bir şey varsa yanıtlanıyor vs.
www.facebook.com

1100 e koyarsın 1000 e satarsın

Sizden çıkarken max değeri 1000 lira olur. Üzerine bir miktar fazla yazabilirsiniz xu'nun dediği gibi fakat pazarlığa açıksanız 1000'den bırakmanız en doğrusu. Sahibinden.com'da çok acayip fiyat skalaları var. Sakın orayı baz almayın cihaz değeri belirlerken. İnsanlar giydirebildiğine giydiriyor resmen.

Ankarada seans başı 75 tl idi seans sayısı doktora bağlı oluyor.

1 aylık fizik tedaviyi ücretsiz olarak doktorunuza yazdırabiliyorsunuz diye biliyorum. Emin değilim ama olması lazım gibi sanki. Küçük şehirlerde 35 ₺ filan. Belinize sıcak havlu koyup küçük yapışkanlı şeyleri belinize yapıştırıp hafif dalga veriyorlar skolyozda annem yeni gitti ordan biliyorum. Belki daha kapsamlısı da vardır.

Bel fıtığı hastası olarak elektroterapiden kalıcı ve etkili bir sonuç alamadım. Skolyoza da ciddi bir etkisi olmayacaktır.

Manuel terapi araştırın mümkünse. Ben 5 seansta fıtıksız halime döndüm. Terapi, masaj, egzersiz ile birlikte ciddi ölçüde toparlanıyor. Sonrasında da aletli pilates önerecekler duruşunuzu düzeltmek için. Mutlaka değerlendirin onu da. Keşke daha önce yapsaymışım dediğim 2 şey bunlar. Şu an inanılmaz sağlıklı hissediyorum.

@desdenova elektroterapi dediğiniz @medre'nin dediği şey mi?

zaten ben de plates-egzersiz tarzı bi şey kastetmiştim sorarken.

İleri derecede skolyozunuz yoksa fizik tedavi yerine evde uygulayabileceğiniz basit hareketler var. Hatta bşr spor salonuna giderek skolyozun vermiş olduğu etkiyi kaslanarak azaltmanız mümkün (sırt ve üst göğüs)

@yeteramadenedimherseyi evet @medre'nin dediği şey elektroterapi.

Pilatesi terapilerden sonra yapmanız daha faydalı olur. Manuel terapide omurga dokularını uyararak kendine getiriyorlar. Uyandırıyorlar aslında ve bu da oradaki dokuların beslenmesi hızlandırdığı için iyileşme sağlıyor. Rahatlama sonrasında da pilates ile güçlendirme seçeneğini hayata geçirebilirsiniz. Direkt böyle bir spora başlamanız çok sağlıklı olmayabilir.

Pilates için de en doğru tavsiyeyi eğitmenler verir fakat reformer pilates adı üstünde vücudu güçlendirme ve doğru şekle sokma üzerine çalıştığı için en ideali. Benim de fıtık harici hafif dereceli kifoz ve skolyoz vardı. Topluyorum hızlı bir şekilde.

Geçmiş olsun.

idealtepe'deki Aydınoğlu Tesisleri'nin havuzuna öyle giriliyor diye biliyorum.
isterseniz bir arayıp sorun.

Pendik'te Kaynarca SSK'nın yakınlarında Mavi Club var. Boyu 25m havuz. Derinliği 1.60 fakat tatmin ediyor. Günlük giriş 30₺ ve havuz, sauna, buhar odası, hamam gibi diğer ıslak alanlardan da faydalanabiliyorsunuz.

Gecen hafta iki bisiklet ve buzdolabı aldim. Bisikletler de küçük iki soorun var ama halolacak gibi. Sonuc itibariyle ben çok şey alıyorum.

Hepsiburada'dan satıcısı hepsiburada olan birçok ürün aldım. Elektronik de dahil. Kendi kargo sistemlerini hayata geçirdikten sonra çok daha iyi gelmeye başladı her şey. Hiçbir sıkıntı yaşamadım bugüne kadar aldığım ürünlerde. En son monitör aldım. Cayır cayır çalışıyor, sapasağlam elime geçti.

Satıcısı hepsiburada olmayan ürünler farklı kargo şirketiyle geliyor. O zaman kargonun ne durumda olacağı tamamen meçhul. Buna dikkat etmekte fayda var.

klimada şöyle bir olay var. alıyorsun, eve geliyor. sonra markanın yetkili servisini arıyorsun ve kurulum randevusu alıyorsun. işte o zaman yetkili servisin önemi ortaya çıkıyor.

daha önce migrostan klima almıştık ucuz diye. demirdöküm marka. servisi aradık geldi, klimanın kapasitesinin yüksek olduğunu söyledi. arabaya yükledik gittik değiştirdik. sonra tekrar servis randevusu aldık. servis bu sefer ikinci katta pencerenin altına dış üniteyi takamam diyerek gitti. sonra tekrar arabaya yükledik klimayı ve dış üniteyi migrosa iade ettik. yaşadığımız çileyi tarif edemem. kaç defa taşındı klima, 3-4 hafta evin ortasında kaldı koskoca kutular.

sonra arçelik'e gittik, yetkili servisi yönlendirdiler, keşif yapıldı. uygun klima belirlendikten sonra mağazaya bir kere daha gidip satın alma işlemini tamamladık. satın alırken servis randevusu ayarlandı. kuruluma gelenler keşife gelenlerdi. çay kahve içip sohbet ederek işleri tamamladık.

aradaki farkı görüyorsunuz.

bu arada mağazaları gidin ziyaret edin. arçelik mesela, liste fiyatıyla mağaza fiyatının arasında büyük farklar var. internete yakın fiyat veriyorlar. gidip konuşun farkı yüne göreceksiniz. internet size özellikler hakkında fikir versin, ticareti eski usul yapın.

Cihazın üstündeki telefon numarasından yola çıkarak İstanbul'da olduğunuzu varsayıyorum. Musluk suyunu 1 gece önceden şişeleyip ağzı açık bir şekilde bekletin. İçinde bulunan klor uçsun ve rahatsız edici koku kalmasın. Ambalajlı sulardan çok daha sağlıklı İstanbul'un suyu. Bina tesisatlarında ve uzak konumlara ulaştırma sırasında şebeke hatlarında kirlenmesin diye klor basılıyor. Millet de suyu pis sanıyor. Arıtma cihazlarının suyun içerisinde bulunması gereken mineralleri de tuttuğu bir gerçek. Onu tutup sonra kendi içerisinde bulunan mineral kartuşlarıyla takviye yapıyor. Saçma ve ölçüsüz bence.

Çevre mühendisi olduğumu not düşeyim. "Sen ne biliyorsun?" diyen çok çıktı. İnsanlara işin doğrusunu anlatıyoruz fakat maalesef kendi doğrularını değiştirmeye açık değil birçok kişi. Musluk suyu hakkında detaylı bilgi almak isterseniz mesaj atabilirsiniz.

daha bugün gördüm.

çayır çimen mi kaldı memleketde ?

yeşilliği nispeten bol bir yerde yaşıyorum ve buna rağmen yıllardır görmüyorum. göç mevsiminde pelikan bile gördüğüm olurdu. artık, görebildiğim en değişik hayvan kirpi. onlar da yaz mevsiminde arabaların altına saklanıyorlar artık, çok üzülüyorum.

Çocukken helikopter böcekleri olurdu yazın bahçemizde, çamaşır tellerine konarlardı da usulca yaklaşıp elimize atlatırdık. Nerden baksan bi 15 senedir görmüyorum artık o böceklerden. Zaten ne bahçe kaldı ne de evin arkasındaki ormanlık alan :(

Evim bi kentormanının dibinde aradan sadece tek şeritli küçük bir yol geçiyor gerisi alabildiğince orman kaç km bilmiyorum. Ama malesef çok çok nadir görebiliyorum :( Bununla paralel olarak sivrisinek vs da olmuyor paranoyakca da olsa belediyenin ilaçlaması onları da öldürüyor olabilir mi diye düşünüyorum.

perşembe günü 15 sularında gülhane'de gördüm.

onları görüyorum da eskiden ateş böceği olurdu. artık hiç yok. üstelik ormanı bol yerde yaşıyorum.

Geçen gün at çiftliğinde gördüm. At şeyine konmuştu.

5-6 ay kadar önce Konya’da Kelebek bahçesinde. :)

2-3 gün önce beyaz bir tane

Her gün beyazından tutun müthiş motifleri olanlarına kadar yaklaşık 8-10 tane görüyorum. Yer Ataşehir, gümrük civarları.

Kelebek fotoğraflamayı çok seviyorum. Muhtemelen ekstra dikkat ediyorumdur uçan kaçan şeylere. Eminim sizin etrafınızda da vardır fakat dikkat dağıtan onca saçma sapan şey arasında gözünüze çarpmıyordur.

çok geç evet. sabah 9’da geç bir saat.

biz de 9-7 çalışıyoruz aşırı saçma. zaten saat 5ten sonra kimse çalışmıyor herkes goygoy peşinde.

ben 8.30 - 18.00 çalışıyorum. 18.00'de çıkınca bile laf söylüyorlar bazen. "saat 6 oldu mu hemen kaç tabii" falan diyorlar. e kaçta çıkacaktık? hayatımızın büyük bir bölümü işte geçiyor zaten. kıymet bilen bir yerde olmak lazım.

Bu ne haftalik calisma saati 60 mi oldu ulkede

Akademik olarak bilinen bir şey zaten. Gerçek çalışma saati arttıkça verimli çalışma saati düşer. İşverenler verimsizliği görünce bunu telafi etmek için daha fazla mesai yaptırıp üstesinden gelmeye kalkıyorlar ama çözümü ters yönde arıyorlar. Amerikalılar 3-4 gibi çıkıyor işten. Günün yarısı onların. Böyle bir insan tatile bile ihtiyaç duymaz. Bizdeyse tatiller 15 günden başlıyor, tatile bir gidiyorsun, ambale oluyorsun ondan sonra. Ne dinlenmeye alışabiliyorsun, ne çalışmaya. Artık evden çalışma moda olmaya başlayacak ve işverenler de bunun faydasını görecek. Yavaş yavaş başlıyor. Geçtiğimiz yıl ben de yabancı bir firma için bu şekilde çalışmıştım ve şimdi işe gitmek acayip saçma geliyor.

Çok geç. Özellikle günün kısa olduğu kış dönemlerinde yıpratıcı olur.
Erken başlayıp erken bitirmek çok daha iyi bence. Saatleri benim düzenleme yetkim olsaydı şu anki çalışma saatlerimi 1 saat öne çekip 07.00-16.00 yapardım.

işe giderken ve işten dönerken de ekstra ayrı ayrı 1 saate yakın yol süreniz varsa gerçekten çok ve yıpratıcıymış derdim.

8:30 - 18:30 çalışıyorum.

sabah evden çıkışım 6:30, akşam eve varışım 20:30

teşekkürler.

@lafacukur Öğlen 1 saat öğle arası ve hatta ara verebilecekleri yarımşar saatten 2 mola ile günlük çalışma süresini 8 haftalık süreyi 40 bile gösterebilirler.

Haftasonu tatilse ve gün içinde 1 saat yemek molası varsa mesai 9 saate tekabül eder ve haftalık 45 saat şartı sağlanır. 10 saat iş yerinde bulunmak ile 10 saat mesai yapmak arasında fark var.

Ben de 8-6 çalışıyorum. Kışın çok fark etmiyor ama yazın hava aydınlıkken eve dönmüş olmak psikolojiyi gerçekten olumlu etkiliyor. Uyanık kaldığım süre değişmiyor ama durum böyle.

patronlara baksan hiç eve gitme. at oraya bi yatak gece gündüz çalış isterler.

haftalık çalışma saati 45'dir. eğer cumartesi çalışmıyorsanız 1 saat yemek molası sayarsak 45 saat çalışıyorsunuz ki bu yasal sınır. kanuni olarak şikayet edilecek bir şey yok ortada. saatler azaltılıp cumartesi çalışma talep edilebilir ki bunu istemezsiniz. en makulü 1 saat etken gelip 1 saat erken çıkmak. akşamki 1 saat gerçekten verimsiz geçer ama sabahları daha çok iş yapılıyor. böyle bir öneriyle gitseniz kabul göreceğini düşünüyorum.

işe başlarken farklı mıydı?
patronun garezi olduğunu sanmıyorum. siz de akşama kadar orada babanızın hayrına durmadığınıza ve hakkınızı aldığınıza göre yakınma hakkınız yok bence.

olması gereken çalışma saati: sabah 8 öğlen 2. çok net.

Çok zor gerçekten benim de aşağı yukarı aynı saatler.
09:30 gibi iş yerinde oluyoruz 19:00 da ben çıkıyorum patron 21:00 a kadar kalıyor.
Ayın 6 günü ben de dersim göründüğü için 21:00 da çıkıyorum.

Benim avantajım var akşam planım programım varsa 18:00 gibi çıkabiliyorum hatta gideceğim uzaksa 17:00 da da çıkabiliyorum anlayışlılar o konuda.

Normal zamanlarda da 18:00 da çıktığımı düşünsem 19:30 da evdeyim akşamları bir şeyler yapacak enerji bulabilirim ama bu sistemde 20:30 da evde oluyorum ve pek bir şey yapamıyorum maalesef. Sinemaya gitmeyi düşünsem bile çıkış saatini hesaplayınca kaçıyor heves.

Ben de daha erken başlayıp daha erken çıkmayı tercih edenlerdeniz.
09:30 - 19:00 olacağına 08:00 - 18:00 olsun razıyım.
Ama olmuyor işte :/

@lafacukur evet 40 saat calsııyorsunuz.

@naksidil yasal oldugunu bildigimi belirtmiştim. diğer dediklerinize katılıyorum.

@tosunpasa ben basladıgımda bu sekildeydi. gecen yıl 9-6 çalışılırken 9-7 şeklinde revize edilmiş. üslubunuz kulağa çok hoş gelmiyor. ben sadece kendim için değil, hem kendim, hem işyerim, hem de işime kattığım fayda açısında en yararlısının bu şekilde (8-6, ki yine toplam 45 saat eder) olduğunu düşündüğümü, patronların neden bu perspektiften bakmadığını, sebeplerinin ne olabileceğini sordum.

herkese cevapları ve kendi tecrübelerini paylaştıkları için teşekkür ederim.

9.30-19.00 çalışıyordum, cumartesi 9.30-14.30 şeklindeydi. 4 ay dayanabildim. eve git gel 1 saat sürüyordu, akşamları da trafiğe kalıyordum. 8'den aşağı eve dönemedim hiç.

Doktora gittim ilaç verdi. Zyrtec ile direniyorum. Kesin tedavisi yok. Birtakım iğnelerle 6 aya kadar bastırabiliyorlarmış ama o da ya tutarsa. Bir de bitkisel bir karışımdan söz etmişti yakın bir dostum. Duyuruyu silmezseniz eğer, öğrendiğim zaman sizinle de paylaşırım.

Süper olur. Gözüme iğne batıracağım az kaldı :)

şehir değiştirdiğimde başladı,
ayakta duramıyordum
tıkanıklığı geçici olarak suya veya içeceğe damlattığım çörek otu yağını içerek açıyordum.
2. yılın sonunda geçti alerjim
ve araştırdığım kadarıyla astım ile desteklenmiyorsa bir süre sonra kendiliğinden geçebiliyor alerji

polen, çimen, ağaç, arpagiller vesaireye karşı alerjiniz varsa maalesef geçmiyor bu meret. doktora gidip antihistaminik edinip, sabah da yine doktorun vereceği bir burun spreyi ve boğaz spreyi kullanılarak gün atlatılabilir. tabi yanınızda bol miktarda peçete, bir küçük şişe su da bulundurmak lazım ki ilaçlar hapşırmaları tamamen kesemiyor.

bir de göğüs hastalıklarına gidip bir alerji testi yaptırmakta fayda var. nelere alerjiniz olduğunu belirleyip ona göre önlem almaya da çalışabilirsiniz.

Alerji testi mutlaka yaptırın. Birçok şeye alerjiniz varsa işiniz daha zor zira hem ilaçlar hem de aşı tedavisi daha az etkili oluyor. Örneğin bende tek bir ota alerji var ve burnum %100 tıkanıyor bu yüzden. Levmont hariç hiçbir ilaç ve sprey de işe yaramıyor. Asi tedavisine başlamıştım ama düzensiz gidebildiğim için pek etkili olamadı, benim hatam.

3 senedir çareyi kortizon iğnesinde buldum (doktor tavsiyesi ile elbette). Her sene bu zamanlarda gidip bir tane iğne oluyorum, sezonu atlatıyorum. (Diprospan)

Bence hemen doktora gidin.

25 senedir hiçbirşey çare olmadı baana

Florür iyi değil sanılanın aksine.
Gratis’te organikler var tam adını hatırlamıyorum ama adımda herbal geçiyordu sanki.

lmgtfy.com

Florürlü kullanıyorum.


Florür kötü, kaynak blogger. Florür kötü, kaynak bence.

Var. Birkaç tane florürsüz kullandım bu ne böyle la hiç temizlemiyor sanki dedim bıraktım. Şimdi, eskiden olduğu gibi, florürlü kullanıyorum.

splat markasının genellikle çoğu ürününde yoktur. aktif maddeler diye üzerinde yazar.

tavsiye ederim.

yalniz siyah olaninda paraben var.

Splat var.


Florid için direkt zararlı diyemeyiz. Dozu önemli. Fazla tuz, fazla şeker, fazla alkol zararlı. Dozunda olursa sorun olmuyor. Floridi de diş macununa gerektiği kadar koyuyorlardır. Bazı hastalıklarda özellikle hekimler floridli diş macunu kullanın diyorlar. Mesela tiroid.

Gün içinde tükettiğiniz gıdalardaki flor, günlük miktardan çok ise diş macunundakiler ekstra olur. Diş sarartır fazlası. Dozunda kullanım ise beyazlığa ve diş yapısını güçlendirmeye destek olur. Komple zararlı değildir hiçbir şey.

Paradontax florürsüzdür.

farmasi'nin çay ağacı yağlı diş macununu kullanıyorum, florürsüz. denemek için almıştım, ilk başta temizlemiyor gibi geldi ama sonra alıştım, memnunum.

Bir süredir Jason kullanıyorum, memnunum.

florürlü kullanıyorum. yukarda da dendiği gibi doğru miktardaki florür dişler için gayet faydalıdır, neye göre iyi değil deniyor anlamadım. bir oturuşta 5-10 gramlık saf florür tüketmiyoruz ya da tüm diş macunu tübünü dişimize sürmüyoruz. alt tarafı her fırçalayışta yaklaşık 1 mg'lık florür tüketiyoruz. florüre karşı özellikle bir hassasiyetin varsa tabii ki florürsüz diş macununa geçebilirsin, ancak onun dışında etrafta yazılıyor çiziliyor diye florürsüze geçmenin biraz cahilce olduğunu düşünüyorum.

Florürsüz kullanım bir tercih, nasıl canım kırmızı tshirt almak isterken gidip mavi almıyorsam dişmacunu tercihinde de yasal bir engel yok :) Cahilceymiş, evet eczaneye giderken MS derecemizi yanımızda taşıyoruz her zaman :)

Bu konuda literatürü biraz tarayabilirsiniz, özellikle florürsüz dişmacunu öneren doktorlar da var. Tercih kişiye bağlı, başlıkta zaten "Var mı, hangisini kullanıyorsunuz?" diye sorulmuş soru. Sizce yeterince eğitimliler mi değil, yabancısı olduğunuz konularda başkalarıyla ilgili yargılarınızı kendinize saklayın :)

marvis güzel, ağızda keskin tat bırakmıyor.

hana bi, sakin, florürsüz diş macunu kullananlar eğitimsizdir gibi bir şey demiyorum. sırf facebook'ta, bazı bloglarda florürlü diş macunlarının zararlı olduğunu okuyup dişlerine daha iyi geleceğini düşünerek florürsüze geçmenin cahilce bir hareket olduğunu söylüyorum. yanlış mı söylüyorum? kaldı ki biz insanlar olarak belli konularda cahilce davranabiliriz, çok da doğaldır. eğitimle alakası yok bu dediğimin.

ayrıca bu konuda uzmanların ezici bir çoğunluğu florürlü diş macunu tavsiye eder. yetişkin bir kişinin özellikle bir hassasiyeti ya da içtiği suda aşırı florür olmadığı sürece florürsüz diş macunu öneren doktor epey azdır tahminimce.

yurt dışında da güzel kartpostallar pahalı. türkiye'deki kitabevlerinde gayet güzel kartpostallar var; çoğu, yurt dışındakilerden daha güzel. abd'de uyduruk kartpostalları 50 cent'e alırken kaliteliler 4-5 dolardan başlıyor. kuzey avrupa'da biraz daha farklıydı; ama hemen hemen aynı fiyatlardaydı.

D&R'a baktın mı? ya da diğer büyük kitabevlerine?

zaten aldigimi d&rdan aliyordum. istanbul temali illustrasyonlu kartlari var onlar epey guzel. ama sadece 2 veya 3 cesidi var o kartlarin. diger kitabevlerinde gorduklerim nispeten kaliteli ve guzel olanlar da dedigim gibi 4 tl. anlamsiz bir fiyat bence bir kartpostal icin. bir de kalin kartlar onlar hep. kartpostal kagidina basilmis olarak bulamiyorum zaten hic.

send2card, 2girls1card, postcard_kartpostal instagram hesaplarına yönlendirebilirim sizi. Kartpostal grubumuzdan birkaç arkadaşın kendi ve arkadaşlarının tasarımlarına yönelikler. Birkaç tane daha olacaktı. Bulursam yazarım.

Benim bir tane arkadaşım var "evlenmem" diyen.
Kendisiyle iddiaya girdik, 30 yaşına kadar evleneceksin dedik ama bakalım. Herif iddiayı kazanıcam diye hırs mı yaptı nedir, iyice sığır gibi yaşamaya başladı.

O "evlenip ne yapacağım" diyenler kafasına yatan insanı bulsun, 3 ay sonra nikahı basar bence. Yani bana öyle geliyor.
Ben zamanı gelince evlenirim, evlilik fikriyle bir sorunum yok. Bikaç seneye everin beni.

@cay koy geliyorum
bana da öyle diyorlardı ama sona kaldım valla hahaha, daha da niyetim yok. sırf bu yüzden adriana lima gelse kusur bulurum diyecektim de, o da yaşlı zaten dsadas

benim yaş 30'a daha var o yüzden rahat rahat sallayabiliyorum ama bence o rahatlıktan vazgeçmeye değecek insanı bulunca o rahatlıktan vazgeçmiyorsun aksine beraber o kişiyle o rahatlıkta yaşamaya başlıyorsun daha da güzel oluyor yani evliliği bilemem de ilişkiden kaçıyorsan o kişiyle ciddi bir şey düşünmediğin kafana uymadığı içindir.

şimdi biri çıksa özgürlüğün hiç kısıtlanmadan belki en fazla ufak tefek fedakarlıklar yaparak(ki trade off'ları da hiç fena değil yani karşılığı da güzel oluyor sen de istiyorsun o yüzden) süper iyi vakit geçirsen niye kaçasın ki?

Ben de evlenmeyi düşünmüyorum. Dünya turuna çıkalım hep birlikte :D Ortak bir yazlık alalım. Emekli olunca da okey oynarız, mahalle dedikodusu filan yaparız artık.

ben de evlenmeyi düşünmüyorum. hatta gün geçtikçe daha da tiksinti geliyor. beraber dünya turu vs yaparsanız lütfen beni de çağırın aasdfadfasfds.
şuan evli yakınlarımın dedikleri tek şey şu " evliliğin en iyisinin de ta ...."

ben.
çünkü kız yok.

23 yaşındayım ve 6-7 yaşımdan beri istikrarlı bir şekilde evlenmek istiyorum. evliliğin süper bir şey olduğunu düşünmeme neden olacak şahane bir aile ortamında da büyümedim. içinde anne, baba ve kardeşlerimin olduğu tek bir fotoğrafım dahi olduğunu sanmıyorum, şu an zaten ayrılar. gelgelelim kendi adıma hep istedim bunu. evlilikten beklentim ve isteğim şudur: diyelim ki sen 100'sün tek başına. eşin de 100. sen onun desteği, sevgisi ve ilgisiyle 150 oluyorsun. o da aynı şekilde. ikiniz birlikte yükselmiş oluyorsunuz; yalnızken olamayacağınız bir seviyeye çıkıyorsunuz. hem kişisel olarak mutlu oluyorsunuz, hem mutlu bir birlikteliğiniz oluyor. süper olay. tabii bu her evlilikte böyle değil, onun da farkındayım. kimisini depresyona sokuyor, kimisinin hayatını yıkıyor. ben istediğim şey için söylüyorum bunu sadece.

ayrıca burada bahsettiğim şey "birine sırtını yaslamak" değil. ben yalnız da yaşarım, evde ağlayıp eş bekleyecek değilim. hatta annem hep babama çektiğimi, ex-bebiklerim de kendi hayatıma kimseyi sokmadığımı, çok bencil ve sorumsuz yaşadığımı vs. söyler; yani pek "evlenilecek erkek" de değilim sanki (piç hiç değilim eheh). oturur maç izlerim, yurtdışına çıkarım, neblim yapacak bi' şey bulunur yani.

gelgelelim, benim için başka biriyle özel ve eşsiz bir bağ kurmak çok muazzam bir şey. isterdim. hayatımı paylaşayım. benim için en değerlisi o olsun, onun için en değerlisi ben olayım. neblim işe giderken, yolda yürürken, bi' şey yaparken... her an, her yerde hayatının bir parçasının olması, onu öpebilmek güzel bir şey. dışardasın mesela, o bir yere uğruyor. sonra çıkıp geliyor tekrar, görüyorsun gelirken. orada onlarca, yüzlerce, binlerce insan var belki. hatta ondan güzelleri, zekileri, iyileri bile vardır. ama sen diyosun ki "aha ben bu kadına aşığım". benim için süper ve özel bi şey bu. sanat eseri gibi. iki sıradan, vasat veya en iyi ihtimalle "daha iyisi bulunabilecek" insan olarak bi aşk yaratıyosunuz, birbirinize tapıyosunuz, birbirinizle mutlu oluyosunuz falan. benim için muazzam bir duygu bu. herkesle sevişirsin, herkesle konuşursun, herkesle arkadaş olursun ama bu tarz bağlar çok çok az insanla kurulur. dostun olur, kardeşin olur, eşin olur, çocuğun olur... bu insanlar özeldir, her istediğinde her yerde bulamayacağın kişilerdir. tabii ki, dediğim gibi, "ideal" durumda geçerli bu ama ideali de bi yerde kendimiz yaratıyoruz; kimse puzzle parçası gibi ŞRAK diye oturmuyor o ilişkiye, zamanla büyüyor.

o açıdan ben 40 yaşında kendimi "yalnız" göremiyorum açıkçası. dediğim gibi öyle kalırsam da yapacak çok şeyim var, o zaman da ben bi şekilde yolumu bulurum. buffalo sabres maçı izlerken buffalo soslu patates kızartması, adana demirspor maçı izlerken adana kebap yiyecek kadar hayat dolu bi insanım jsfsjsk bende "yalnız yaşam" enerjisi bitmez, bundan eminim. ama eşim, çocuğum olsa daha iyi olurdu açıkçası.

bi de şu var: ben yalnızken dünyayı kurtaran, çok verimli olan biri değilim. aksine, hayatımda biri olduğu zaman çok daha dolu ve verimli oluyorum. o açıdan hoş olurdu.

böyle düşündüğüm için muhtemelen hiçbir zaman evlenemeyeceğim. nerede "BANA TAKIL HAYATINI YAŞA XD XD" adamı var, patır patır evleniyolar harbiden. biz de böyle romantiq_serseri_06 olarak dolaşıyoruz.

en kötüsü benim durumum ama galiba ha. dediğim gibi ne piçim ne ev adamıyım. "efendi adam"ın sahip olduğu erdem, dürüstlük, başarı, disiplin vs. bende yok; haliyle o açıdan tercih edilebilecek hiçbi şeyim yok. öte yandan piç, eğlenilecek bi adam da değilim. bari elle tutulur bi şeyim olaydı diyeceğim de şimdi yanlış anlaşılacak, şükür kamaşullahtan yana bi derdim yok :((

26 yaşındayım. İkili ilişki kapsamında şimdiye kadar ciddi başladığım 3 tane ilişkim oldu fakat hepsini toplasan 1 yıl bile etmiyor. En son ilişkimin üzerinden neredeyse 2 sene geçti. İnsan ilişkileri konusunda yeterli egzersiz yapacak bir sosyallik kurabildiğimi düşünüyorum. Karşımdakini gereğinden fazla anlayabildiğimden midir bilmem ama ilişkilerde şimdiye kadar hiçbir şekilde şansım olmadı. Muhtemelen karşımdakinden de benim gösterdiğim hassasiyeti bekliyor ve göremeyince istemsiz ve kontrolsüz bir biçimde soğuyorum. Bu soğukluk da terk edilmemle sonuçlanıyor. :)

İşin kötü tarafı ise her geçen gün karakterler başkalaşıyor ve kişinin kriterleri de yükseliyor. Hal böyle olunca karşındaki insanda gördüğün en ufak bir negatiflik bile uzakta tutmaya yetiyor. Geç yaşta bırakın evlenmeyi, ciddi bir ilişki kurabilmek bile büyük mucize benim açımdan.

Şu an hayatımdaki insanların sayısı yeterli geliyor. İçlerinde bu tip bir duruma girebileceğim tek kişi bile yok. Yeni biriyle tanışma durumları ise artık kafamın kaldırmadığı sosyal ortam alışkanlığı gerektiriyor. Bir de tabii sıfırdan birini tanımak ve kendini tanıtmak çok yorucu bir şey artık. Aklıma böyle durumlar için CV hazırlayıp yeni tanıştığım kişilere sunmak bile gelmişti :)

Yine de hayatın ne zaman ne sunacağını kestirmek mümkün değil. Düşüncem ve hedefim evlenmemek üzerine ama şartlar hiç beklenmedik şekilde değişirse bunu engellemem.

Ayrıca dünya turu uyar :)

valla ben demiyorum. güzel bi aileye hasret büyüdüm, kavgasız, gürültüsüz. yalnız olmak istemiyorum ben.

S. A. 28.

dunya turu +1.

ben de ablamin dugununden sonra tamamen vazgecmistim evlenmekten. birisiyle tanis, ilgi duy, yakindan tani, ailenle tanistir, onun ailesiyle tanis, nisanlan, evlen felan bunlari dusunmek bile bayiyor.

not: 30'uma daha, bu yuzden iyi bir sample olmayabilirim.

30 yaşındayım. Aşık olmazsam sittin sene evlenmeyi düşünmüyorum. Aşk bir gün bitecek ama umrumda değil. O olmadan olmaz.

bu da güzel bir video evlenmek isteyen erkekler için: izlemeden hanımınızı seçmeyin.

www.youtube.com

kim asla evlenmem dediyse evlendi
Bunu diyenlere güvenmiyorum

Valla 30'dan önce evlenmem derdim hep. 30'a iki sene kaldı. Derdimiz gezmek ise ABD, Avrupa filan gezdik, tozduk. Evlenmeyi düşünüyorum 2 sene içerisinde.

İnsan uzun süre yalnız yaşayınca artık başkasıyla da yapamıyor. Ben o duruma gelmek istemiyorum. Keşke hayırlı bir eşle evlenebilsem.

ben.

29, E

30 yaşındayım hayatımın hiçbir evresinde evlilik düşünmedim, düşünmüyorum.

yaş 26 erkek. başlığa değil de dünya turuna varım demek için yazıyorum.

evlenmem demiyorum ama evlenebileceğimi de sanmıyorum. gidişat öyle görünüyor.

runagain arti 1.
evlilige komple karsi degilim ama sanki bir turlu olmayacakmis gibi geliyor.

4 yillik iliskim var; cocuk falan yapmak istemedigim (ki simdilik hic yapmam gibi geliyor) ya da ailem zorlamadigi surece evlenmek istemiyorum.

Cok buyuk bir sorumluluk; hayatimda bir sey degismeyecekken bu yukun altina niye gireyim ki...

Su an bi sey olsa kapiyi cekip gidebilirim ama evlenince oyle olmuyor o isler.

20'ler cok erken evlilik icin.

zaten yapilan arastirmaya gore (git: time.com) evlenmek icin en iyi yas araligi 28 ila 32 yas arasi.

ben de umarim 28'ime kadar uygun bir adayla tanisir, evlenirim.

runagain+1

ben de runagain ve baldur gibi düşünüyordum ama çok klişe konuşacağım, evleneceğiniz kişiyle karşılaştığınızda kendinizi evlenme yolunda ve hatta evlenmiş buluyorsunuz.

moovit.com

Ya da belli bir yere kadar toplu taşıma, sonrasında taksi, über vs. Zaman planlamanıza göre seçenekleri çoğaltabilirsiniz.

Sarı taksiler pastadaki payını kaybetmek istemiyor. Bundan ekmek yiyen çok farklı basamaklar var. Uber gibi sistemler yayılırsa sarı taksilerde domino etkisi gibi plaka sahibinden taksi şoförüne kadar herkes kayıp yaşayacak.

uber'de vergi yok, he sarı taksiler veriyor mu tartışılır.

Uberde nasıl vergi yok anlamadım. Uberde her şey elektronik ortamda, kaç müşteri binmiş, günlük, haftalık, aylık kaç lira kazanılmış, bunun kaçı benzine kaçı bakıma kaçı bilmem neye gitmiş hepsi kayıt ortamında. Adamlar istese bile vergide kaçakçılık yapamaz, devlet için daha kolay denetimi.

Takside ise adam dün günlük 350 lira kazandı ama 150 lira kazandım dedi, aksini kim ispat edebilir? Bu yolla kolayca vergi kaçırmak serbest. Şimdi devlet ne diye kendisi için daha kazançlı bir sistem olan Uberi desteklemez onu aklım almıyor.

arkadaşlar taksilerin haklılığının, uber'in yasak olmasının (polis çevirince ceza yazmasının mesela) yasal dayanağını soruyorum. "niye taksiciler uber'e izin vermiyor" demiyorum. vergi vermiyorsa bile, verip vermediğine de polis karışmaz, maliye'nin işi o.

polis çevirince ceza tutanağına "taksicinin pastadaki payını yiyor" veya "vergi vermiyor" yazmıyor herhalde? "hede kanunun x'inci" maddesine göre yazıyor.

örneğin kendi şirketine ait kendi arabanda kendi şirketinin malını taşımak için ulaştırma bakanlığı'ndan k2 belgesi alman lazım. belgen yoksa kendi malını kendi arabanda taşıyamıyorsun. polis çevirirse k2 belgesi yok diye ceza yazıyor.

insan taşımak için de "x75 belgesi lazım, taksicilerde o var, uber'de yok, o yüzden polis ceza kesiyor" gibi bir yasal dayanak soruyorum.

www.sabah.com.tr

www.haberturk.com

trafikcezalari.web.tr

ubere kayıtlı sarı taksiler de var, hatta %40'ı bu şekilde, diğerleri de kiralık özel şoför gibi bir olay, komşuna arabası ile seni bir yere götürmesini rica ettiğini düşün, aynı olay aslında, yani yasa dışılığı tartışılır, yunanistan'da da oldu aynı muhabbet, Çipras vergileri verdikleri sürece izin verdi duruma, ayrıca yasa dışı olsa da bunu tespit etmek, kanıtlamak çok zor.

Aldığım bilgiler şu şekildeydi. Uber'in İstanbul'da merkezi var. Kayıtlı hesaplarla ödeme alındığı için ödemeler belgeli ve vergisi de ödeniyor. Yolcu taşıma ruhsatları konusunda bilgi alamadım henüz.

böyle bir dayanak yok. taksi plakaları mafya olduğu için varmış gibi davranıyor.

İzlediğim haberlerde UBER'in "turizm ruhsatı" ile bu işi legaleştirmeye çalıştığı, ama yasalarda açık olduğunu anladım.

Yani sanırım kültür ve turizm bakanlığından ya da İBB'den turizm amaçlı yolcu taşımak için bir belgeleri/izinleri var.

Ama cezayı hangi maddeden yiyorlar bilemedim.

Merhabalar,
Uber'in vergi vermeme meselesi son derece dogru. Yolculara fatura kesemiyorlar sadece yolculuk makbuzu (ozeti) veriyorlar bu da fatura yerine gecmiyor.

Bir diger husus nerden kurtarmaya calisiyor?
- D2 Belgesi ve Tursab tarafindan yirtmaya calisiyor ama bu yine de devlet nezdinde korsan oldugu gercegini degistirmiyor.

Taksiciler ve taksi dolmuslar hakkinda kararlari Istanbul Buyuksehir Belediyesil UKOME veriyor. Bunun bir yonergesi bulunuyor.

tuhim.ibb.gov.tr


Uber'in yedigi trafik cezasi:

@kibritsuyu aslinda sizin istediginiz cevap burada. Ruhsat olmadan ticari yolcu tasimaciligi yapilmasindan dolayi yaziliyor ceza.

Trafik Cezası Madde Ek-2/3

İlgili belediyeden izin veya ruhsat almaksızın, belediye sınırları dâhilinde ticari amaçlı yolcu taşımak.

Bir yıl içerisinde 1. defasında 3.008,00 TL (Peşin 2.256,00 TL)
Bir yıl içerisinde tekekrür halinde 5.014,00 TL (Peşin 3.760,50 TL)

Yani şöförlü araç kiralamak yasadışı mı?

Yasaya göre tanımadığın adamı arabana bindirmek yasak. Hatta birinci dereceden yakının değilse dahi taşıman yasak evet yasa böyle. Açın bakın adam yeğenini askere götürürken korsan taksi diye ceza yiyor. Arkadaşınla işe giderken korsan taksisin diye ceza yersen hiçbir şey yapamıyorsun. Böyle bir yasa olmasaydı über yasal olurdu peki bu kural ne kadar mantıklı?

kullanıcı adına davet gönderiyorsunuz. o davet mail'e geliyor, o da oradan katılıyor aileye hatırladığım kadarıyla. kötü yanı yok, bildiğiniz premium.

Kaydolurken girilen adresi aynı şekilde girmesi gerekiyor diğer üyelerin. O adreste yaşayıp yaşamadığınıza bakmıyorlar. Yani 1 senedir bambaşka yerlerden arkadaşlarımla ortak kullanıyorum. Kimse gelip kontrol etmedi :)

yeni sezonu gelecek bir ara.

sen bi tüm sezonu izle de. emin ol hoşuna gidecek :)

ikinci sezonu da gelecek. netflix'ten onay almıştı, ne zaman gelir bilinmez.

(bkz: yaya yolundaki arabaların üzerinden geçen adam)

www.egm.gov.tr veya fotoğraf çekip emniyete eposta at. ceza veriliyor. (plaka gözüksün)

sabah çıkarken 10 yumurta koy ceplerine, her birinin camına bi tane.

Ya bir arkadaşım böyle trafik magandalarini ifşa eden bir site yaptı. Öğrenip adresini dönerim. Duyuruyu silmezsen.

@lesemajeste
Sabah bunu yapacağım çok teşekkürler. Peki bir emsal bilgin var mı, ne gibi cezalar veriliyor? Umarım caydırıcıdır, pek umutlu değilim ama. Çoluk çocuk bile sürekli ana yoldan gitmek zorunda kalıyor bunların yüzünden sabah karanlığında, bi gün gerçekten bi sakatlık olacak

online ihbarla ceza verilmiyor bildiğim kadarıyla. 155'i arayınca gelip ceza yazıp çekmeleri lazım normal şartlar altında ama hem hangi birine yetişeceksin işin gücün arasında hem de işi gücü bırakıp beklesen bile polis keyfi olursa geliyor zaten.

şu sticker işini yaygınlaştırmak lazım aslında direk ön cama, şoför koltuğunun hizasına sağlamca yapışacak şekilde. im.gazetevatan.com

polisi ara.

ben de düzenli olarak ön arka silecekleri kaldırıyorum, sürücü yüzsüz değilse işe yarıyor, bu hakkı nereden aldın diyenlere bakma, devlet hukuku sağlayamaz ise ben kendi hukukumu işletirim.

Boşuna fotoğraf çekip atmayın emniyet fotoğraf ile ceza kesemiyor. Arayıp şikayet ederseniz belki gelir çekerler. Ya da trafik vakfını arayın onlar çekiciyle gelsinler.

Silecek kaldırmak o an aracının başında olmayan sürücüye bırakılan bir uyarı niteliği taşır. Kimse kimseye bu hakkı vermez. Bu bir vatandaş tarafından da yapılabilir, bir güvenlik görevlisi tarafından da yapılabilir. Anlayışlı şoförler de bunun neden yapıldığını bilir ve ona göre davranır. Bu artık yazılı olmayan toplum kuralı haline gelmiş bir davranış oldu. Ne kadar saçma bir şey sanki silecek kırmış, arabayı çizmiş, lastiği patlatmış gibi görülmesi.

Her seferinde aynı hatayı yapan şoföre yapılabilecek tek şey ceza yedirmek olur. Ben bisikletle bisiklet yolundan giderken göz göre göre bisiklet yoluna karşımdan girip aracını park eden adama, kendisi gözüme baka baka aracının kapılarını kilitlerken gerekli uyarı ve hatırlatmaları yaptım fakat 5 dakikaya çıkacağım bahanesiyle geçiştirmek istedi. Polisi aramak durumunda olduğumu söylediğimde ise paşa paşa binip gitti. Siz şoförleri göremiyorsunuz anladığım kadarıyla. Emniyete fotoğraflı başvuru yerinde olur. Siz yine o arada silecekleri kaldırmaya devam edin. Belki neden yapıldığını sorgular birkaçı :)

Polisler araba çekmeyi çok severler. 155'i arayıp plakaları ver ve yoluna devam et. Her gün üşenmeden yap bunu. Olmadı her gün 2-3 plaka ver ama ver.

online ihbara başvurdum, tam yeri söyledim, uyardıklarını ve ceza verdiklerini söyleyen bir mail aldım EGM'den. şimdi de kaldırıma parka karşı direkler koymuşlar.

www.setlist.fm

bence bu gönderilen setlist'e kıyasla kendi şarkılarından daha çok çalar.

kendi albümü harika, bu arada. haberim yoktu geleceğinden, çok sevindim.

kadiköy barlar sokağı girişindeki reks büfeyi seviyorum ben

kızıltoprak lider kokorecinki güzeldi geçen yediğimizde.

edit:
meşhurmuş zaten
(bkz: lider kokoreç)

Reks +1

İzmir usulünü fena yapmıyorlar.

ünalan durmuş usta. domates biber yok. sadece et ekmek baharat.

Reks +1

Çengelköy'de "Tarihi Çengelköy Kokoreççisi" var. Aslında tarihi falan değil ama özellikle İzmir kokoreçi çok güzel yapıyorlar. Bir dönem sürekli oradaydık. Tavsiye ederim.

Ünalan durmuş usta +1
Burada yiyen bi daha kokuşmuş kart kokoreçi domates biber ve baharatla çakmaya çalışan dandik yerlerde yiyemez.

ne kadıköy ne üsküdar'da; hatta fiyatlar da uçuk. ama kokoreç'in içine gerçek uykuluk koyan ve işinin ehli yer istiyorsanız:

(bkz: ozzie's kokoreç)

ozzie rezervasyonsuz servis yapmıyor yalnız, oraya gidecekseniz rezervasyon yaptırman lazım; görünce ekleyeyim dedim. ha, değer mi, kesinlikle.

kokoretto fena değil diye duydum kadıköy'de.

eski iş yerimde olsam, gel ben yapıcam derdim. şimdi de "git orda ye" diyemiyorum.

bostancı sahilde 12 tlydi. ama dediğim gibi, tavsiye etmek istemiyorum. ben olsam başında, ederdim :P

Közde çeviren bir yerde yiyin, Mercan, Lider, Şampiyon gibi yerler donmuş kokoreç dağından sacın üstüne biraz atıp onu veriyorlar. Güzel olmuyor. Çengelköy'dekiler iyidir.

Çengelköy'de Paşa kokoreç var. ayrıca sakatat çorbaları da meşhurdur.

güzel kokoreç için yol çekmek lazım. eminönü kral kokoreç favorimdir^^

yapacak çok bir şey yok. ılık adaçayı, kötü havalı ortamdan uzak durmak, zaman.

Apitera
Pastil
Ilık içecekler
Adaçayı&ıhlamur
Zencefil&bal

Geçmiş olsun!

Oksurmekten uyuyamadigim,uyuyamadigim icin gecmeyen hastalik sonrasi gicik tutar gibi kriz gecirten oksurugum icin kirmizi recete bi ilac vermisti doktor. Uc gunden fazla kullanma demisti. Ikinci gun oksuruk gecti. Beyindeki oksuruugn oldugu kismi durduruyormus.oksuruk kesilip uyku normale donunce 2 gunde iyilestim. Bir KBB ciye gidebiliyorsaniz iyi olurdu.

kronik faranjit birisi olarak söylüyorum. pastiller antibiyotikler bitki çayları bi kenara soğuk buhar makinesi başka kenara.
Weewell WHC730 buhar makinesi aldım. çok memnunum. özellikle kış günlerinde nem oranının düşük olduğu yerlerde can kurtarıcı olabiliyor.

Baharat, acı, çok sıcak ve çok soğuk gıdaların tüketimini bırakacaksınız. Mümkün olduğunca az konuşacaksınız. Benim geçmeyen öksürüğüm tamamen boğazımın alışkanlığını değiştirerek geçti. Doktorum önermişti bunları da.

Hastalıktan veya tahrişten oluşan sebepler ile öksürüyor, öksürdüğünüz için boğazınızı tekrar tahriş ediyorsunuz. Tahriş bitemediği için kısır döngü bir öksürüğe kapılıyorsunuz.

Bir de tabii kuru tutmayın. Geçmiş olsun.

Birkaç ay önce aynını yaşadım. Dr antibiyotik de vermedi. Öksürük hala az da olsa var. Boğaz tahrişimi iyileştiren şey ballı süt oldu. Gerçekten işe yarıyor. Şeker hastalığı vs yoksabol ballı sıcak süt. Zencefil önerenler olacak ama ilginç bir şekilde bana iyi gelmedi.

zaten 10 kere yazılmış ama ben de zencefil diyorum. iki üç ince dilim taze zencefil kesip 5dk kaynatıyorum, yarım bardak kadar çay gibi içiyorum. öksürük için bilmem ama boğaz tahrişini azaltıyor.

Buna ben de çok şaşırdım. En ucuz bilet nasıl 220 tl olabilir?
Caz festivali ve premium konumlandırma olarak düşündüm.

1- Nick Cave olduğu için.
2- Döviz.
3- AB dışı ülke olmamız.

2 ve 3 her konserin fiyatına etki eder fakat ilk madde tek başına her şeyi değiştirebilir. Kaşesi yüksek bir sanatçı, tek başına turluyor, lojistik olarak akıcı bir sistemi yoktur muhtemelen. Burada toparlan, diğer lokasyona git derken arada kaybedilecek zamanı telafi etmek adına kaşeyi yükseltiyorlar bu tip az ve öz konser veren sanatçılar.

caz festivali ve nick cave olduğu için olabilir. ben 2004'teki nick cave konserine gitmiştim. o da pahalıydı. bad seeds'siz olmasına rağmen. ayrıca morrissey de üç kez geldi. tek pahalı konseri caz festivali kapsamındakiydi.

edit: bu arada not olarak belirteyim; ben belgrad'daki son konserlerine gitmeyi düşünmüştüm geçen sene. en pahalı bilet 30 euro civarındaydı.

pahali oldugunu dusunmuyorum ben acikcasi

@bedbed pahalı kriteriniz nedir merakımdan soruyorum

+1500 pahali bir kriter olur.

göbek derken nerde su kesilecek acaba?

soruya cevap: kap kacak ne varsa dolduruyorum. hazırlıksız yakalanırsam ddamanacadaki içme suyunu mundar ediyorum.

Aşırı şehirleşme olan yerlerde altyapı yetersizliği sebebiyle zaman zaman bakım, onarım ve yenileme gerekiyor. Şehrin göbeğinde olmanız suyun kesilmemesi gerektiği anlamına gelmez. Tahmin edilenden çok daha hızlı nüfus artışı yaşamış bir şehirden bahsediyoruz. Bir isale hattı vatandaş için pek bir şey ifade etmeyebilir ama bunlar 30 senelik periyotlar için dizayn edilen altyapı sistemleridir. Miadı doldu ise pek tabii ki yenilenmesi gerekir. O yüzden 1.5 gün olması bile iyi bir performans. Kusura bakmayın, bu tip büyük şehirlerde su kesilmeyecekmiş, kesilmemesi gerekiyormuş gibi yorumlar okuyunca açıklama yapmadan duramıyorum.

Burada asıl sıkıntı 300 hanelik kapasitesi olan bir muhitte kentsel dönüşümle dikilen uzun uzun binalarla o alandaki haneyi 1000'e çıkaran sistemde. Öncelikle nüfusu kalabalıklaştıran projelerin durması gerekiyor ki altyapı problemi yaşamayalım. Maalesef kurumlar arası koordinasyon ve bilgi alışverişi inanılmaz derecede az olduğu için önce konutlar yapılır, asfaltlar dökülür. Sonra da o asfaltı kazıp altyapıyı onarırlar. Değişmeyen bir yürütme sistemimiz var ve ne yazık ki bu su kesintileri de devam edecek. Hem normal hem de anormal.

1 bidon yetmez :) 2 yapın siz onu

Göbek dediğim ben Beyoğlu'ndayım. 30 saatlik kesintiyi kabul etmiyorum ben @desdenova34. Hadi biz duş almayalım, restoranlar, cafeler, barlar, okullar, hastaneler ne olacak?

Beyoğlu'ndan başka: "Şişli, Kağıthane, Beşiktaş, Eyüpsultan ilçelerinde bazı bölgelerde su kesintisi yapılacak."

Çocukluğumdan hatırlıyorum, haftada 2 ya da 3 gün su verilirdi sadece. Diğer günler kesikti sular. Binalarda depolar vardı, balkonlar bidon doluydu.

İnsanlar istediği zaman sevişemiyordu gusul alamıyor diye :)

Bana göre sular kesildiğinde en büyük problem alafranga tuvalet, lan bidonda kovada su olsa bile nasıl yapacağız çok zor!

Bir bidon yetmez, küvet varsa doldurun. Olabildiğince kap kaçak şişe ne varsa doldurun, boş damacana varsa iade etmeyin.

Evet, ben de ortaköy'den katılıyorum bu kesintiye.

Böyle günlerde -geçen hafta mı, on gün önce mi ne olduğu gibi- klasik kettle'da ısıttığım suyu kovadan maşrapa ile dökmek şeklindeki nostaljik yöntemle duş alıyorum işe gitmeden.

1+1de yaşadığım için doldurabileceğim bir küvetim falan da yok, beş litrelik su şişelerini ve kova doldurmaktan başka alternatifim olmadı.
Bulaşık ve çamaşır makinesini dün çalıştırdım.

Kafa rahatlığımı kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ediyorum diyorum ve içme suyu kullanıyorum o yüzden. Ekstra bir damacana yetiyor neticede. Hadi olmadı iki tane olsun. Ona vereceğim 40 lirayı problem etmiyorum açıkçası. Su kesintisi olan zamanlarda dışarıda (veya dışarıdan) da yemek yemiyorum temizliğine güvenemediğim için.
Böyle.

ben eve gitmiycem abi, sokarım böyle işe. 30 saat nedir ya, fil gibi su içip saat başı işeyen adamım ben, onunla mı uğraşıcam. kuzenlerde kalıcam bu gece, oh mis.

30 saat kesintinin geçerli bir mazereti de olmaz ayrıca, gerekirse yedek sistem kurarsın, ya da her neyse. istanbul göç almaya dün başlamadı, bugüne kadar neredeydiler. çok net belediyecilik başarısızlığı ancak şaşılacak bir durum değil, planlama söz konusu olduğunda hangi alanda başarılı olunmuş ki bunda da olunsun.

Sevgili @Bruce için birkaç şey belirtmek isterim.

Bugün bir yerleşim yeri için su getirme ve kanalizasyon sistemi veya içme suyu arıtma ve tedarik sistemi kurmak istiyorsak eğer bugünden itibaren 15+15 şeklinde 30 sene sonrası için geçmiş yıllardaki nüfus verileri kullanılarak 30 sene sonrası için tahmini bir nüfus belirlenir.

İSKİ altyapısının geçmişine tamamen hakim değilim ama İstanbul'daki nüfus artışı olması gereken oranların kat kat üstünde gerçekleşti. Evet, dün göç almaya başlamadı ama altyapı tasarlanırken maalesef bizim elimizdeki teknik 30 sene sonrası ile sınırlı. Dolayısıyla böyle gelen ve böyle gitmekte olan bir mühendislik için ne yazık ki geçerli bir sebep.

Gönül isterdi ki New York'taki gibi 100 sene sonra bile nüfusun daha fazlasını kaldırabilecek bir altyapı sistemimiz olsaydı ama yok. Bugün İstanbul'u kazıp 100 senelik bir altyapı hazırlamaya kalksan telef olur insanlar. O yüzden parça parça yapmak zorundalar.

Yedek sistem dediğin şey de zaten bu 30 senelik tahmini içinde. İlk kısım 15, ikinci kısım da diğer 15 seneyi kapsıyor. Zaten şu an yedek sistemi kullanıyoruz uzunca süredir anlayacağın.

Maalesef belediyecilik sadece yer üstünde, gözle görülebilen şeyler üzerinden yapılıyor. Sanki savaştan yeni çıkmışız da toparlanma sürecinde gibiyiz halen daha. İsale hattı değişimini son zamanlarda sık sık yapıyorlar. Ömerli'den çıkan suyun Merter'e kadar beslendiği bir şehirdeyiz. Terkos tek başına Avrupa yakasını karşılayamıyor. Dolayısıyla Anadolu'dan Avrupa'nın beslenmesi gerekiyor. Yapacak bir şey yok, tüm su yolları asfalt ve binalarla dolu.

Haklısın, planlama bu saatten sonra yapılacak bir şey değil ama yapılmış olan planlarda da istatiksel olarak kağıt üzerinde herhangi bir sıkıntı yok. İpini koparıp İstanbul'a göç edenler, yetmeyip sülalesini de taşıyanlar beklenenden daha fazla ve durmuyorlar. Durmayacaklar.

ben aldığım zaman gözlükçü fiyat farkı olmadan hem numaralı hem numarasız aynı özellikte cam koymuştu gözlüğün içine, ilerde lense geçersen kullanırsın diye. Gerçi gözlükçüyü 10 yıldır tanıyoruz ve evde üç gözlüklü olarak hep ondan alıyoruz ama çok pahalı olmasa gerek

Aşağı yukarısı pek yok bu işin. Bildiğimiz güneş gözlüğü camına numara yapılıyor fakat cam markası, kalitesi, ışık geçirgenliği, beğendiğiniz çerçeveye göre kesim şekli vs. bir yığın parametre var. 50 liraya da bulursunuz, 500 liraya da. Ortalama bir değeri yok maalesef.

Bir olmaz.

Polarize rayban aynalı camın fiyatı 150'den başlıyor.

Sor gözlükçüye numaralı cam fiyatı 100 tl en kralı.

glitch hos
sense8 iyidir
dirk gently'yi de bir iki bolum dene, ben cok sevdim :) onerdigim kisilerin bazilari bayildi, nazilari sevmedi.

dark black mirror izleidm yazmayı unutmuşum pardon :(

stranger things de tabi

%3

Buradaki onerilerden(yine fragile lady yapmisti) yuzde 3’u izledim ve cok begendim. Distopik temalari seviyorsan sarar.

Simdi Fakyoras’in onerisi glitch’e bakicam :)

Dark, Altered Carbon.

peep show, it crowd, weeds, sherlock, blacklist

Altered Carbon +1

1 ay boyunca cerceveciere sorduk ama bulamadik biz de. Halbu ki istedigimiz sey cok basitti. Sokak tezgahlarindaki resinleri bile kolayca bu sekilde yapiyorlar sonucta. (4000 parcalik bi puzzeldi).

En sonunda koctasta ince cerceve yaptirdik.

Ben yapıştırıcı ile yapıştırılmış halini (omleti ters çevirme mantığıyla) ters çevirip, arka kısma komple dcfix denilen bir yapiskanlı şeffaf bantla yapıstırmıştım. Bu halini nasıl isterseniz o şekilde sergileyebilirsiniz. Asla kopmaz, ayrılmaz bir daha.

Ben bekar evimde dediğiniz gibi bir mukavvanın üstüne sabitleyerek asmıştım fakat, evlendikten sonra cercevelettim. zarar görmesin, daha uzun kullanabilmek adına.

Parçalanmamasını bir şekilde sağlasanız bile zaman içerisinde hava ve ışık teması sonucunda renkleri solmaya başlayacaktır. Yapıştırıcının oluşturduğu tabaka bunu çok uzun süre geciktirmez. Ben de koçtaşta çerçeveletmiştim. Kenarı ince çerçeve, üzeri de mat koruyucu plastik. Üzerinde bulunan mat plastik çok zor fark ediliyor. Yokmuş gibi. Ben gayet memnunum. Eğer ki puzzle uzun vadede elinizde dursun istiyorsanız çerçeveletin.

Kafam karıştı:D

100 kat vernik denen bir sey var. Zanninca puzzle'in en ustune komple uygulanirsa kuruyunca bir arada tutar levha gibi. Ama denemedim. Bence 100 parca bir puzzle ile deneme yapabilirsiniz...

Ben de yapıştırıcıyı uyguladiktan sonra arkasindan koli bandiyla seritler geciyorum saglam olsun diye. Onu mukavvaya nasil tutturursunuz bilmiyorum ama cerceve gibi goruntu versin diye hasır halat çevrilebilir kenarina, puzzleina gore tabi.

Koli bandıyla şerit geçen arkadaşlara kolaylık olması açısından tavsiyem, dcfix alıp, tek parçada işi halletmektir. İlk puzzle'ımda ben de koli bandı kullanmıştım (:

(dcfix koli bandının fon kartonu gibi satılan halidir, kırtasiyelerde satılır.)

göğüs ağrılarının büyük kısmı kalple ilişkili olmayan ağrılardır. seni tarif ettiğin de ilk aşamada kalple ilişkili değil gibi duruyor. yine de kesinlikle değildir demek zor, olabilir.

Acı, batma gibi şikayetlerin neredeyse tamamı akciğer ile ilgilidir. Üşütmüşsünüz muhtemelen. Vücut ısındığı zaman hissetmezsiniz bu tip şeyleri ama dinlenme durumunda çıkar meydana. Yine de bir göğüs hastalıklarına görünün. Faranjit, bronşit ve zatüre başlangıcı vakaları çok fazla şu sıralar. Gücünüz yerinde olsa bile bir anda yatağa düşürebilir. Kontrol ettirin mutlaka.

hareketsiz uzun süre oturuyor ve sıcaktan soğuğa çıkıyorsan, üstüne de sigara içiyorsan bu tarz sancılar akciğerde olabilir.

Aynı şeyi ben de merak edip bir yere varamadım. Takip olsun diye yazıyorum kusura bakmazsanız :)

Eşi amazondan alıyor gibi hatırlıyorum, öyle bir şey demişti bir bölüm.

Ben de eşi alıyor diye hatırlıyorum ama nereden aldığı aklımda kalmamış.

www.amazon.com

nestle 12.5
hayat 13
tavsiyeden çok güncel fiyat bilgisi
edit: nestle daha güzel
location:kadıköy

Sarıyer - Saka Su - 11 TL

Çok hızlı getiriyorlar.

taşdelen - 11tl

Buzdağı alıyorum ben analizleri en iyi olanlardan. 10 ya da 10,5 tl idi cam damacana seçeneği de var ama o daha pahalı.

sırmakeş 8.5tl aldım. ama bir dahakine 9tl diyorlar.

Beykoz - Saka Su - 11 TL

Çok yavaş getiriyorlar.

pınar 6 tl nazilli

sakasu: 11,75
maltepe(üstteki sakasu'ları görünce bizimkinin kazıkladığını farkettim.)

Kaliteli su arıyorsanız ilk arayacağınız markalar Fuska ve Buzdağı olmalı. Musluk suyundan sonra değerleri en sağlıklı olan su markaları bunlar.

Başlanıç ve orta seviye arası bel fıtığım için gittim. 5 seans verildi. Genelde daha fazlası pek uygulanmıyor. Haftada 1, gerekliyse 2 defa uygun görülüyor. Her seans yaklaşık 1.5 saati buluyor. Sıcak uygulama, manuel terapi, masaj ve son olarak egzersiz programı uygulanıyor. Devlette yok. Özel kurumlarda uygulanıyor. Sgk anlaşması olana rastlamadım henüz. Seans ücreti nakitte 220 lira. Piyasada bu işi yapan bireysel fizyoterapistler de aşağı yukarı aynı fiyatı vermişti fakat ben bilindik, referansı sağlam bir yeri tercih ettim. Son seansım bu cuma olacak. 6 aydır ilk defa bu kadar rahat ve ağrısız bir dönem geçiriyorum.

İstanbul'da iseniz tavsiye verebilirim.

Teşekkür ederim bilgiler için ama İstanbul’da değilim ne yazık ki. Aslında yaşadığım şehirde araştırıp da bulduğum biri var ama tedavi yöntemini birinci elden deneyimlemiş insanların tavsiye edip etmemesine göre gitmeyi düşünüyorum. Bir umudum bu kaldı zira, bir hayal kırıklığını daha kaldıramam.

Chiropractic ve manuel medicine ayni sey degil, once bunu soyleyim. Manuel medicine uygulayan doktoruma "kayropraktik uyguluyosunuz, bunu pek doktor yapmiyor" dedim, adam beni fircaladi bi guzel ahskaja "ben MDyim, kayropraktikle, oyle sarlatanlikla isim olmaz, manuel tip benimki" dediydi.

Neyse oyle. Manuel tiptan cok memnunum, akut agriya kesinlikle iyi geliyor

@kuehles

Türkiye’de ikisini aynı anlamda kullanıyorlar :)

masaj değil sana manuel terapi lazım.

manuel terapi yapan insanlar doktor oluyor, seans ücretleri 500 e kadar çıkıyor.

o omurgadaki yamuklukları falan düzeltebiliyolar belirli oranlarda, tabi onun içn rongten mr falan isteyebilir.

boşu boşuna kırıhçı , çıkıhçı kafasında insanlardan medet umup kendini sakatlattırma, masaj da pek bi işe yaramaz.

ayrıca sıcak su torbası pembe olsa ne olur mor olsa ne olur, sıcak su torbası işte.

gerçi omurgada yamukluk varsa kaynayan kazanın içine de girsen düzelmez o.

Oturuş bozukluğundan kaynaklı omurga yamulması var diyorsan masaj anlık rahatlama verecektir. Arayışın masaj değil tedavi olmalı. Tek tedavi yöntemi de kayropraktik. Fıtık problemi yoksa en fazla 3 seansta tüm boyun, sırt, bel ağrıların, migren, kas ağrıları, postür/duruş bozuklukları vs. geçecek, yeni doğmuş bebek gibi olacasan. Boşver masajı, masaj mastürbasyondur, günü kurtarır.

Türkiye'de konusunda en uzman 2 kişi var ve ikisi de İstanbul'da:

1) Dr.Hokan Scheibe
2) Fzt. Hüseyin Oğuzhan Söylemez

yaw yamuldu derken ağırmaya başladı yamulma yok yani mecazen yazdım onu :) herkes ciddiye almış. klasik rahatlatıcı masaj yani isteğim. yüzüyorum ben omurga ateş ediyor normalde.

@fayfa
kayroprakti çözüm demişsin ama hüseyin oğuzhan söylemez kayroprakter değil. manuel terapist.

Fıtık için en son manuel terapiye başladım. Son seansım önümüzdeki cuma. 5 seans olacak ve ağrılarım neredeyse tamamen geçmiş durumda. Sıcak uygulama, manuel terapi, masaj ve egzersiz yapılıyor yaklaşık 1 buçuk saat içinde. Suadiye Sportomed'e gittim. Fulya'da da şubesi var. Özel sağlık sigortalarıyla anlaşmaları var. SGK ile yok. Onun haricinde seans ücreti nakit 220₺. Suadiye daha uygunsa bünyelerinde görevli fizyoterapist Tarık Çetin'den bir randevu alın. Manuel terapilik bir durum yoksa en azından size özel egzersiz programı verilir. Geçmiş olsun.

@rentts

Aynı şey dostum.
Türkiye'de literatüre ''manuel terapi'' olarak geçmiştir 'chiropractic' terimi Türkçeleştirilerek.
İkisinin de anlamı ''el ile terapi'' demek.

yoga +1

@fayfa
aynı şey değil
kayroprakter olabilmek için 4-5 sene okuman lazım
www.draysegulozturk.com
bak mesela.
türkiye'de kayroprakter sayısı 10'u geçmez.

11.22.63
Handmaid's Tale

peaky blinders
stranger things

Orange is the new black.

İzlemediğinizi varsayarak yerlilerden 7Yüz ve Masum'u öneririm. Yabancılardan da The Night Manager, Stranger Things, Mindhunter ve Altered Carbon diyebilirim.

Black Mirror ve Dark izlediyseniz Handmaid's Tale aradığınız heyecanı vermez. Ben de bu kadar iyi yoruma uyup şans verdim, ilk bölümü zor bitirdim. Çok güzel bir kitaptan uyarlanmasına rağmen dizi o kadar yavaş ve bariz bir şekilde ilerliyor ki kitabı okumayan biri bile rahatlıkla bir sonraki olayları tahmin edebiliyor. Ben sıkıldım ama siz bir şans verin yine de.

11.22.63 de Stephen King eseri malum. Güzel bir mini dizi. Dönemini gayet güzel yansıtmış.

The missing ve the fall i izle.tas gibi dizi ikisi de.

utopia

%3
The Handmaid’s Tale
Utopia

Fargo
True Detective
Utopia
Mr. Robot

ve The Missing'e +1 öyle dizileri seviyorum. Umarım 3. sezon gelir :)

Westworld
True Detective
Halt and Catch Fire

westworld
mr. robot
mindhunter

Utopia +1

Ayrıca, ben de yeni başladım ama iyi gibi >> End of the f**cking world

Peaky Blinders (2017'de izlediğim en iyi diziydi hatta genel olarak en sevdiğim dizi diyebilirim)

Carnivale (büyülü gerçeklik, marquez seviyosan bu diziye bayılırsın bazı bölümlerinin yönetmenliğini marquezin oğlu yapmış)

Fargo (her sezonu ayrı hikayeli dizi, ilk sezon efsaneydi, buradaki nickim diziden :))

geniş aile

FARGO
MCMafia
Manhunt Unabomber

ps4te korsan oyun yok, sahibindenden piyasasini gorebilirsin.

Nasıl yahu?! Korsan oyunu olmayan bir sistem yapmışlar yani öyle mi?

E o zaman millet hesabıyla birlikte satıyor, öyle mi? Hesap işi biraz güvenilmez diye düşünüyorum açıkçası ama cevap için teşekkürler yine de.

Henüz kırılamadı, fiziksel olarak sıfır oyun almak biraz pahalı. Ama PSN'de kampanyalar oluyor, kadıköyde 100 TL olan CD oyunu PSN den 38 TL ye alabiliyorsunuz mesela.

satan kişi ps hesabını kullanmayacaksa ps4ü satarken hesabı da size devredebilir ama ne derece güvenilir bilemiyorum. ikinci el ps4 alıp kendi psn hesabınızı açabilirsiniz. sonra isterseniz sıfır veya ikinci el kutulu oyun alıp oynarsınız, ister store'dan indirir oynarsınız o size bağlı. online oynamak istiyorsanız ps plus gerekiyor bu arada.

sahibinden'de ikinci el piyasası diye bir şey maalesef yok. Herkes tamamen kafasına ve gönlüne göre fiyat çekmiş.

"Cihaz kusursuz çalışıyor ama cd okuyucuda sorun var" diye ilan veren tipler mi dersin, yanında oyun veriyor diye sıfır fiyatından pahalıya satmaya çalışan mı dersin... Ne ararsan var.

Yıllardır bu tip cihazların alım satımını yapan hobici yakın bir arkadaşım var. Geçen gün 500 GB'lık PS4, tek kol ve yanında Last of us, Far cry 4, God of war ve Need for speed rivals oyunlarını ikinci el aldım iş yerindeki arkadaştan. Fiyat için ise sahibinden'e baktık, kafamız karıştı. En son bahsettiğim al-satçı arkadaşımı aradım. Kısa bir fikir alışverişiyle fiyat belirledi. Maksimum 1000 liradan gitmesi gerekir dedi, 900 tl ödedim. Aynı tip bir paketi sahibinden'de fahiş fiyatlara buluyorsunuz. Oradaki fiyat skalasına maalesef güvenilmiyor.

Eğer çevrenizde tanıdığınız, bildiğiniz ve cihazı temiz kullandığına güvendiğiniz biri satıyorsa ondan alın. Piyasa cidden karmakarışık fiyatlarla dolu.

Bi üstteki yorum +1. Ben buradan bi arkadaşın ilanından almıştım 22 ay garantili 2.el 500gb+fifa 18 900 liraya. Karşı komşum
1tb garantisiz alete 1200 vermiş seviniyordu ucuza buldum diye.

bu haberler eski değil mi? morfikirler linkinde praktiker 2015'te şu kadar mağaza açacak diyor, var mı? benim bildiğim bunlar bir dönem battılar ya da türkiye'den çekildiler.

Praktiker batmadı mı ya? kapattı tüm mağazaları, apar topar çıktı diye biliyorum ülkeden? iyi araştırmalı.

Bunlar battı bi firma Türkiye isim hakkını aldı, bayilik verip işletiyor bir şekilde...
Sizce girilmez mi o işlere?

Çok güçlü rakipleri var Türkiye'de. Yeni açılacak bir Praktiker şubesi gördüm İstanbul Pendik'te yeni yapılan bir rezidansta fakat uzun süre dayanabileceğini düşünmüyorum yine. İnsanların ayağı Koçtaş, Bauhaus ve Tekzen üçlüsüne daha alışkın.

ben de trakya üniversitesi'nde bilimsel hazırlığım. pazartesi dönem açılacak, kayıt yenileme işlemleri başladı hala sisteme 4 tane dersin notunu 15 gündür giremediler. sürekli bi notları göndermediler lafı. hocalara soruyorum biz gönderdik diyorlar notları, enstitüye soruyorum bize gelmedi diyor notlar yemin ederim insan sınıyorlar.

gerçekten dediğinde haklısın derslerden çok öğrenci işleri zorluyor. hep bi bahaneleri var hep bi şeyeri öteliyorlar artık enstitü müdürüne çıkacağım yarın gidip düzelmezse o derece.

Gebze'nin öğrenci işleri banka gibi. Numaranı alıyorsun, bankoya sıran gelince gidiyorsun, derdini anlatıyorsun, o an halledilebilecek bir şeyse halloluyor. Değilse sisteme yine o an işleniyor ve sonucu bildiriliyor mail ile. Şimdiye kadar gördüğüm en düzenli öğrenci işleri sistemi mevcut. Keşke her yerde olsa.

itü.
geçen dönem son güne kadar dersleri açmadılar.verdiğim belgelerden dil sınavı sonucunu kaybettiler, ders alamadım. son anda hatalarını fark edip yeniden belge isteyerek düzelttiler.
bu dönem bizim programın derslerini ders programına eklemeyi unutmuşlar. sonradan uyarınca düzelttiler.
bir haftadır ders seçimi ile ilgili bir mevzuatla (örgün öğretim öğrencisinin ikinci öğretimden seçmeli ders alması) ilgili bilgilendirme bekliyorum ama hala yok. en son dün gece 10'da yarın araştıracağım diye yanıt geldi daire başkanından. yarın ders kayıtlarının son günü ama durum netleşmediği için ders seçimi yapamıyorum.

doyduktan sonra da yemek yemeye devam edebiliyorsun. çok ilginç

yemek yemeye bilinçli devam ediyorsun. bilincin dışında olan bir vücut eyleminden bahsediyorum burada. senin örnek üzerinden devam edersek. ihtiyacın olan yemeği yedikten sonra karnının tok olmasına rağmen vücudun hala yemek istemesi olurdu.

yetişkinlerin uyku ihtiyacı ortalama 8 saat diyorlar. bundan daha az uyuyan da var, daha çok uyuyan da. vücudun ihtiyacı kişiye göre değişiyor. ben stresli olduğumda ya da moralim bozukken mesela daha çok uykuya ihtiyaç duyuyorum. ortama, ruh haline göre de değişkenlik gösteren bir durum.
kendi tecrübem böyle.

açıkçası ben alarm kurmadığımda dahi çoğu zaman alarmı normalde kurduğum saate yakın zamanlarda uyanıyorum. hatta gece 3-4 te uyusam dahi sabah 8-9 arasında uyanıp kalkıyorum. hayatım boyunca 2 kez 10 saatten fazla uyudum ki bunlar 12 saatten de az.

hep aynı satte yatıp kalksan, fazla kahve, çay içmesen ve geceleri monitör, tv başında durmazsan bu dediğin oluyor.

gündelik hayatta sabah uyanamıyorum ama arada şehirdışına havası tenmiz doğal ortama çıkınca aynı bu dediğin şekilde gün ışığı ile uyanıyorum ve daha az uyku ile daha dinç oluyorum.

Kas yorgunluğu, stres, üzüntü, bıkkınlık, tansiyon, ortam ısısı gibi bir çok uzatma sebebi olabiliyor.

Ama insan işe gitmek için yeterince uzun süre aynı saatte kalkınca, kapitalizmin köpekliğinden Pavlov'un köpeğine geçiş yapıp alarmın çalmasına 10 dakika kala uyanıyor.

@oprheus +1

Dış etkenleri minimuma indirirseniz vücudunuzun kendi düzenini 2 hafta içerisinde oturttuğunu gözlemleyebiliyorsunuz. Her gün telefon, bilgisayar, gürültü, pis hava gibi şehir unsurlarıyla temas halindeyseniz bu maalesef pek de mümkün değil.

Bunlar dışında tabii ki psikolojik durumunuzun da standart olması gerekir. Zaten yukarıdaki unsurlardan uzaklaştıkça psikoloji de sıfırlıyor kendini. Eğer doğal yöntemlerle alarmsız uyuyup uyanmak istiyorsanız köye yerleşmeniz gerekecek :) Belki bir çeşit tedavisi vardır bunun şehir yaşamı için ama bilmiyorum.

6. bölüm. Black Museum.

6

Hang the DJ

black museum +1
gerim gerim gerildim.

Black museum (not düşmek istiyorum ama spoiler olur)

Black museum ve dating bölümü hariç çöptü.

Hang the dj

6

1 ve 6.

hang the dj +1

4. hang the dj

Tinderlı bölüm ve son bölüm

4-6-3-1-2-5 şeklinde sıraladım ben. 5 keşke olmasaymış.

Favori elbette 6 (Black Museum) yalnız başıma iş gelmeyecekse 5'i de (Metal Head) beğendiğimi itiraf etmek istiyorum. Birkaç akış problemi/senaryo sıkıntısı dışında iyiydi bence 5.

1 ve 3 harikaydı. 3'ü özellikle çekildiği yer ve sinematografi açısından çok beğendim.

Arkangel.

www.imdb.com

10 Küçük Nigger'dan uyarlama.

The missing. Mini dizilerin krali. Night of, the fall.

the lost room

kesinlikle the lost room

bahsettiğiniz diziyi bilmiyorum ama mini dizi olarak en son izlediğim en iyi dizilerden biri : The end of the f***ing world

Zaman yolculugu bilim kurgu drama seviyorsaniz Dark dizisi en iyilerinden biri.

12 monkeys

Night Manager

life on mars
www.imdb.com

Dark

F.lux demeye gelmiştim ben de. +1

evet yıllardır flux kullanıyorum. sorum şu;

ekran çözünürlüğüm yüksek, puntolar minicik. bir de uzaktan bakıyorum. bunun bir zararı var mıdır?

Çalıştığım şirkette 9 saat bilgisayar başı çalışılıyor. Yıllardır çalışan bir arkadaş halen daha kusursuz göz görüşüne sahip. Bu konu biraz da sizin genetik kalıntılarınıza ve genlerinizin göz kusuruna yatkınlığına göre değişiyor.

@ferhan'ın dediği gibi uzak bir noktaya veya düz beyaz bir sayfa/zemine kısa bir süre odaklanmak gözü dinlendirici etkiyi sağlar. Bunun haricinde ne yazık ki yapabileceğimiz çok fazla göz egzersizi yok. Ekran çözünürlüğü sabit kalmak şartıyla tarayıcıda veya bilgisayarda yazı boyutlarını büyütmeniz tabii ki daha az yoracaktır. Fazla küçük de o kadar süre için hiç iyi değil. Bir de göz kızarması için gözyaşı damlaları kullanılabilir. Malum ekrana odaklanma durumunda göz kırpma refleksi yavaşladığı için gözünüz kurur ve kızarır. Çok ciddi olmasa da uzun vadede göz kusurlarına sebep yaratabilir. Bu yüzden çok rahatsız hissediyorsanız 6 ayda bir, en kötü senede bir defa göz doktoruna görünmenizi tavsiye ederim.

15 senedir gözlük kullanıyorum, anca sabitlendi numaralarım. Ciddi sorunlara gebe olmasa da çok sinir bozucu bir şey gözün bir şekilde rahatsız olması. O yüzden tedbirli olmak her zaman iyidir. Dediğim gibi bu işin sıralaması gözü yoran aktiviteler ile dinlendirici aktiviteleri düzene oturtup periyodik göz kontrolü yaptırmaktan geçiyor.

Yat dinlen bir sey olmaz.

Değerlere bakıp serum takıyorlar. Şüpheleniyorsam kesinlikle git, çok kötü bir şey ve yat dinlen olmuyor öyle geçmiyor.

Serumu sıvı kaybını önlemek için takıyorlar. Hastanede de bir şey yapılmayacak yani. Çok rahatsızlık verici zehirlenmek ama yapacak bir şey yok pek. Bol su iç yat dinlen.

Tavuktan periyodik olarak zehirleniyorum. Sürekli NaCl serumu takıp yolluyorlar. Zaten serum bittikten sonra at gibi koşabilme yetisi geliyor, çok ciddi bir durum değil. Zaten kusmuşsunuz, en azından çıkardığınız sıvı ve tuz yerine konmuş olur.

Kan alacaklar, belki gaita isteyecekler, serum verecekler, çivi gibi olacaksın. Tecrübe konuşuyor. En yakın hastaneye 50 km uzakta bir yerde yaşamıyorsan gitmeni tavsiye ederim.

seni gökten yere indirirler. ben öyle olmuştum. artıkım ölecem dedim. baş, karın, mide isyan ediyor. ağrı, bulantı, kusma, ishal. sonra doktorumuz bir iğne yaptı. ohşşş. sonra o doktoru vurdular. hemşire karısı kışkırtmış.

Her yıl rutin olarak zehirlenen biriyim. Süreç şöyle oluyor önce saatte bir sonra 30 dakikada bir sonra ise 10 dakikaya kadar düşüyor kusma süresi. Bu süreçte dikkat etmen gereken tek şey kussanda sürekli amaa sürekli su içmelisin ne olursa olsun bol bol su içilecek. Hastaneye gidersen 2-3 serum takarlar 3-4 saatte kendine gelirsin :)

bir süredir araştırıyorum, fiyatlar bu civarda gerçekten. Sudan bir miktar korkan bir yetişkinseniz kendi kendinize öğrenmek mümkün olmuyor yüzmeyi, ders kaçınılmaz. Grup dersine gidilebilir belki ama ben bu kez kesin çözüm peşindeyim :)

bu tarz butun duyurular icin cevabim yuzmemania.

ozel ders icin de yardimci olurlar, grup dersi de var. islerini iyi biliyorlar. guzel cocuklar. arayiniz, gorusunuz efenim.

sudan korkuyorsanız bu saatten sonra öğrenmeniz çok zor. ilk önce korkunuzu yenmeniz gerek. yoksa paranızda hava olur uçar.

taNıdık öğretmesiyle olmuyor gerçekten,düzenli olarak size göstermeyecekse. gücünüz yetiyorsa alın derim. ama bence grup dersi alın gerçekten çekinmeden. baktınız olmuyor o zaman özel derse yönelirsiniz. ayrıca bence zor değil. kararı almış olmanız bile bir adım. korku gider çünkü kurslar öncelikle bunun üstüne gidiyorlar varsa eğer. su içinde hareket etmeyi, suyu yönetmeyi öğrendikçe korku uzaklaşacaktır.

1 saatlik özel ders için 100 TL uygun fiyat.
Genelde havuz ücreti de alınıyor evet, ama arayıp sorsan daha iyi, herkes kafasına göre şart koyabiliyor.

Fiyatlar uçuk değil, neredeyse minimum standardı bu artık özel işletmelerde. Belediyenin havuzlarında grup dersleri alınabilir ama onlarda da kayıt sırası çok uzun. Size sıra gelene kadar hevesiniz kaçabilir.

Ben özel havuza gidiyorum. 100 lira dendi bana da. Zorunluluktan ve zaman kaybedemeyecek olmamdan dolayı hemen yazıldım. Vaktim olsa belediyeyi beklerdim çünkü olimpik ibb havuzları gerçekten çok iyi.

@tragedystreets, bu parayı zaten su korkusunu yenmek için istiyorlar.

siz dinlemeyin yukarıda yazılanları. özel ders almaya karar verdiyseniz bu ücret normaldir.
benim tavsiyem grup dersi almanız yönünde, ama yine de siz bilirsiniz. özel ders tabi ki daha iyidir.
otel ücretleri 50-100 arası değişir. örneğin polat renaissance hiçi 70. hsonu 85tl

9 sene önce fıtık ameliyatı için izin alamamıştım işyerinden. Vazgeçtim ameliyattan sonra ağrım vs bitti :) topukların üzerinde yürüyebiliyorsan olma. Dünyada bizim kadar ameliyat meraklı hasta hekim yoktur. Burun eğriliği fıtık vs. Son raddeye gelince ol yoksa 2.ameliyat vs uğraşma ne kadar geç o kadar iyi. Ağrın sızın yoksa bol bol yüz

1 her iki kişiden birisinin bünyesi fıtığı kendi kendine yokedebiliyor. yapılan araştırmalar bunu gösteriyor. sağlık sisteminin iyi yürütüldüğü yerlerde artık hiç bir doktor çok şart değilse fıtık ameliyatını önermiyor.

2 spor gibi faliyetlerle bunu geriye atmak mümkün

3 ameliyat kararı yüzde 90 hastaya bırakılmalı çünkü istatisliklere göre insanların yüzde60ında çeşitli fıtıklar var, çoğu da bundan habersiz, çünkü ağrı sızı, onları engelleyecek bir durumu olmuyor.(bana söyleyen bazı doktorlardan duyduğum şeyler bunlar, oranlar değişiyor tabi kimisi yüzde90 diyor, kimisi yüzde30 diyor.)

4 sağlık sistemimiz çok boktan, sırf ameliyat parası alsın diye herkesi kesip biçen doktorla mevcut.

5 ömrü hayatımda bu meret yüzünden belki 20 - 25 tane doktor/prof ile görüşmüşümdür. aralarında dur bakalım ne ameliyatıymış hemen, 1 2 ay kendini dinle(imkanın varsa iş güç), fizik tedavi deneyelim diyenlerin sayısı 2yi geçmedi.

6 ameliyat kurtuluş mu? kesinlikle hayır, 3 zaman 5 zaman 10 zaman sonra tekrar tekrarlayan bir hastalık, eğer ameliyat için kritik yaşlarda değilsen atabildiğin kadar ileri atmak şart.

7 ameliyat neden kurtuluş değil, sen endoskopik olarak ilk defa fıtık ameliyatını olabilirsin ama oradaki bağ doku, aynı şekilde , tam aynen fıtık gibi gelişip yine fıtık rahatsızlığına sebep olabilir.

8 ikinci ameliyatın endoskopi ile olamaz. açık ameliyat olmak zorunda çünkü bağ doku orayı kaplıyor.

9 bir sürü şey var, yüzme, gerdirme(ismini bilmiyorum makinaya bağlayıp gerdiriyolar), ultrason, tens cihazı kombinasyonu ile fizik tedavi, bol yürüyüş, fıtık egzersizleri bunlar hep konforu yükselten şeyler.

10 çok güvendiğin bir doktora gitmediğin sürece, tv de, sağda solda, devlet hastanelerindeki uzmanlara kesinlikle güvenme, dedim ya para.

hele hele cerrahpaşa gibi bıçak parası sisteminin yürütüldüğü yerlerden uzak dur.

Ortopedist değilim bu yazdıklarım sadece kendi tecrübelerim dolasıyla mutlaka doktoru danışın; ancak belimde düzleşme başlangıcı olduğundan beri yabancı fizik tedavi doktorlarının bloglarını severek takip ediyorum. Genel kanı fıtık olsun olmasın hastanın fıtığını değil yaşam kalitesini artırmak için ağrıyı tedavi etmek yani ilk aşama mutlaka egzersiz diyorlar. Ancak bu egzersiz bizim türk anlayışımızdaki olan egzersiz değil direkt beli güçlendirecek ve aynı zamanda zarar vermeyecek fizik tedavi süreci (bildiğiniz doktor kontrolünde ağırlık çalışması, deadlift, squat vs içeriyor) . Bir kere fıtık varsa egzersizi hayatınızdan çıkarmayı unutun; yani beli güçlendirmek için egzersiz yaşam rutini haline gelmeli. Postür bozukluğuna neden olan şey neyse (masa başında öne oturmak vb) bunları da düzeltmeniz lazım. Yani fizik tedaviciler mr görüntüsünü çok sallamıyor önemli olan hastanın yaşam kalitesi va ağrı diyor; çünkü hiç fıtığı olmayan bir insanla ciddi fıtık sahibi bir insan aynı semptomları paylaşabiliyor. ameliyat olsanız dahi yaşam tarzı düzenlemesine gitmezseniz tekrar ağrı çekersiniz. Ben de bu şekilde tüm ağrılardan kurtuldum ama en zoru gün içerisindeki farkındalık; zararlı olandan otomatikman kaçınma süreci. Masa başında bele kavis vermeden düz oturmayı öğrenebilmek, zorlanmadan otomatikman yapabilmek. Bunun için de çok motive olmanız lazım çünkü "farkındalık ve odaklanma" süreci. Streching ama size uygun streching, mutlaka ve mutlaka güçlenme programı bu da size uygun olmalı. Bozuk postürle yapılan her hareket sizedaha fazla zarar verecektir. İyi bir fizik tedavi hocasına gidin derim. Bazı spor hocalarının uzmanlık alanı bu tarz medikal durumlar oluyor, güvenebileceğiniz böyle uzmanlar varsa onlara da başvurabilirsiniz. Bu işin çaresi yaşam tarzı değişikliği ve güçlenme.

Edit: Bir de mobilden yazmayı unuttum bu fıtık olayında pelvik postür bozukluğu farklılık gösteriyor bu nedenle sizin tam teşhisini öğrenmeniz ve ona uygun hareket etmeniz lazım. Mesela sadece yüzme evet güçlenmeyi sağlıyor ancak bozuk postürü düzeltmeye tek başına yeterli olmayabiliyor çünkü gün içerisinde sizi fıtık yapan şeyi yapmaya devam ediyorsanız akıntıya karşı kürek çekmek gibi oluyor. Bu nedenle doğru teşhis ve ona göre uygun eylem planı çok önemli.

oo bilgili hastalar gelmiş :)
madem öyle, youtube'dan önereceğiniz doktorlar/egzersizler var mı?

@herhaltibiliyoring istersen whatsaptan gönder fıtığı fotoşop da kesip biçeyim.

herşey youtube ile olsaydı ohoo.

bol yürüyüş, merdiven inip çıkma, beli kuvvetlendiren en önemli hareket merdiven inip çıkmak.

Merhaba, öncelikle geçmiş olsun.

Haziran 2017'den beri fıtığım var. Ameliyat edilecek bir boyutta değil fakat önceki cevaplarda söylendiği gibi bünye bunun üstesinden gelebiliyor. Size geçirdiğim süreçten bahsedeyim, kafanızda bir fikir oluşsun en azından. Çünkü gerçekten ameliyat seçeneği en son bacakta güç kaybı ve uyuşma yaşandığı durumda masaya yatırılması gereken bir seçenek.

İlk FTR muayenem devlet hastanesinde oldu. Ev egzersizleri verildi ciddi olmadığı söylenerek. Haziran'dan Kasım'a kadar evde egzersizle ağrısız sızısız yaşadım. Kasım'da 2 defa ağrı atağı olunca kalkıp özel bir FTR merkezine gittim. Aralık başında ise bu merkezde elektroterapi ve traksiyon uygulandı 15 gün. Hemen hemen tamamen şikayetlerim geçti. Bunun akabinde, yaklaşık 15 gün sonra kalça kemiğimde uzun oturma süresinden kaynaklı batmalar yaşayınca tekrar bu merkeze gidip doktor görüşü aldım. Tekrar elektroterapi önerdi fakat ben istemedim.

Akabinde direkt FTR üzerine kurulu Erenköy fizik tedavi hastanesinde muayene oldum. Fıtığın ameliyatlık olmadığını, sinire doğru değil arkaya doğru çıktığını söyledi. Manuel terapi fikrini sorduğumda ise uzmanına yaptırmanın bir sakıncası olmayacağı yorumunu aldım.

Tüm bu süreç boyunca çeşitli tedavi yöntemlerini araştırdım. Ameliyatsız gerçekten çok fazla yöntem var. Bu son doktordan sonra zerdaçal baharatının ana maddesi olan kurkumin maddesinin takviye haplarına rastladım. Günlerce bu madde hakkında makale okudum. Günde 1 çay kaşığı zerdeçal ya da günde 1 kapsül kurkumin hapı tamamen aynı içeriğe sahip ve doğal iltihap giderici bir madde. 3 günden sonra bunca zaman yaşamadığım rahatlığı yaşadım. Her bünye aynı reaksiyonu vermeyebilir ama yaklaşık 2 haftadır her gün kullanıyorum, çok iyi hissediyorum kendimi.

Geçen hafta da özel bir fizyoterapi merkezinde manuel terapi almaya başladım. 4-5 seansta fıtığı iyileştirebiliyorlar. İlk seansta fazlasıyla rahatlama hissettim. Bu fizyoterapi merkezi de 3 büyük kulübün oyuncularını sakatlık dönüşü gönderdikleri merkezmiş. Referansı iyi bir yer bulmanız lazım. İstanbul'daysanız bana ulaşabilirsiniz.

Bir de tabii Haziran'dan beri uzman veya değil, kimle görüştüysem yüzme önerdi. Ona da başladım. Sırt üstü yüzme fıtığın düzelmesi için en uygun stilmiş. Yüzme bilmezdim ama canım belime gelince onu da öğrendim. Şu an ufak ufak hamlıktan kaynaklanan birtakım kas ağrılarım var. Onun dışında belime veya kalçama vuran ağrılar 1.5 aydır yok.

Son söz olarak, ameliyat kaçınılmaz sözünü duyana kadar ya da bacağını uyuşup gücünü kaybedene kadar bu fıtığı düzeltebilirsiniz. Sadece doğru tedavi, doğru egzersizler, doğru beslenme ve dikkatli hareket ile hallolur.

yürümek, baktın uykun yok, tak kulaklıkları giyin güzelce, çık yarım saat 45 dakka düşük tempoda yürü.

düşük tempo olması önemli, geldiğinde büyük ihtimalle çok fena uykun olacak.

spor yapın mutlaka. yürüyüş koşu tarzında bir şeyler.. akşamları saat 8-9 gibi de kocatepe'de mavi çay diye satılan içinde hafif böyle uyku getirecek bir bitki var, onu için. belki faydası olabilir.

vücudu yor, aksam kahve içme...

(bkz: melatonin). 0.5 gr yutmanız yeterli olacaktır

aynısı bugün başıma geldi. sabah 7 de kalktım ama öyle pis uykum vardı ki alarmı 07:07'ye kurdum. 7 dakika bile çok önemliydi benim için. ama eminim ki bu akşam yine 12'den aşağı yatmayacağım. (gerçi yarın sabah kalkmam gerekmiyor)

melisa çayı
papatya çayı
sıcak bir duş
en olmadı melatonin takviyesi

İşe başladığımdan beri en geç 11'de yatar oldum. 6'da kalkıp güzelce kahvaltımı ediyor ve 7'de servise biniyorum. Servis için 6.45'te evden çıkıp 15 dk yürüyorum ki belimdeki fıtık için yürümek iyi geldiği için ben istedim bu durumu. Her sabah 15 dk servise yürüyorum, her öğle arası yemekten sonra şirkette yarım saat masa tenisi oynuyor ya da yarım saat yürüyüş yapıyorum. Akşam 7 gibi servisten inip 15 dk eve yürüyorum. Yemeği hemen yiyorum ki geç vakitte yedikten sonra uykumu kaçırmasın. Yemekten sonra bel egzersizlerimi yapıp sıcak bir duşa giriyorum. Kısa bir diziyi bile izleyemeden uyku basıyor. 10 buçukta yatağa giriyorum ve 11'de de büyük oranda uykum gelmiş oluyor.

Diyeceğim o ki, güzel ve düzenli beslenin, öğün atlamayın, sabah mutlaka hareket edin (yürüyüş yapamıyorsanız bile birkaç hafif egzersizle vücudu uyandırın), otururarak çalışıyorsanız eğer belirli aralıklarla kalkıp birkaç tur atın, okuyorsanız zaten bunu daha rahat alışkanlık haline getirebilirsiniz. Akşam yatmadan önce de mutlaka yine birkaç egzersiz yapın, hafif yiyecekler tüketin. Bir de gün boyu bol bol su için.

Ekstra olarak da yatağa girdikten sonra ışıkları kapatıyorsanız telefona bakmayın. Eyyorlamam bu kadar.

İlaçsız denenebilecek en iyi yöntem düzenli bir yaşam stiline adapte olmaya çalışmak. Umarım siz de harekete geçip başarabilirsiniz.

Kendine uyku rutini oluştur.
Öncelikle bir saat en az yarım saat önce elektroniklerle işin bitsin. Pikseller stres hormonunu yükseltiyorlarmış.
Sonra ılık bir duş olabilir hafif bir yoga olabilir kendini rahatlat. İstersen son olarak bed yoga yaz arat ona bak yatakta yoga yapıp uzan.
Benim bir ara uyguladığım rutinim şöyleydi diş fırçala yüzünü yıka tinizle nemlendir. Yüz yogası yap.Pijamaları giy. Yoga yap yatakta ve uyu. Bir saate uyumuş oluyordum.

Giderek daha hızlı uyuyordum. Diş fırçalamak gece hemen uyku moduma geçiriyordu sonra bozdum uyku düzenim bu aralar benim de kötü

prana breath yukledim, yataga girince onu aciyorum. onun sesiyle nefes al ver yapiyodum, biraktim artik zor geliyor. ama gene de uygulamanin sesi acik. bir sure sonra bu sese sartlanmayi ve duydugumda direkt uykuya dalacagimi dusunuyorum. yani kendinizi bir rutine, bir sese sartlandirmaya calisin.

saw deyince cube serisi aklıma geldi. ilk film dışındakilerin puanı çok düşük, film film hatırlamıyorum pek çocukken izlemiştim çünkü ama saw tarzı ilgi çekici bi konuydu. popülerlik ayırt etmeden aklıma gelenleri yazıcam izlediklerin olabilir. shutter island, the gift, the game, devil's advocate, 12 monkeys, los cronocrimenes, the sixth sense, the thing, loft, spoorloos, ne le dis à personne. bi de bunlar kadar sevmediğim a cure for wellness, triangle gibi bu tarz filmler de var.

the game

Tenant

The game
Ronin
Hodejegerne

It Follows. Bir de ne oluyor lan dedirtmez ama Cape Fear süper gerilimdir.

Get Out

idi i smotri

Samsung'un mekanik olarak objektifi olan modelleri vardı, hani foto makinesi gibi objektifi büyüyen küçülen tip.

Biraz kabalar ama sanki onlar daha fotoğraf apırlıklı gibi.

Samsung S7 Edge ve LG G6 Iphone 7'den daha iyi fotoğraf çekiyor diye karşılaştırma hatırlıyorum.

Bu site genel kabul gormus bir notlama sistemi ile mobil telefo kameralarini derecelendiriyor: www.dxomark.com

Detayli incelemeler icin telefonlarin ustunu tiklayabilir, fiyatlarini da bakip kendiniz karar verebilirsiniz.

Ben 2 senedir LG V10 kullanıyorum. Hangi makineyi kullandığımı soranlar oluyor zaman zaman.

Son zamanlarda da Leica lensli Huawei Mate 10 Pro modeli dikkatimi çekiyor. Para ayarlasam ona geçerim, o derece beğendim fotoğraf kalitesini.

bulabilirseniz sanirim en iyisi pixel 2 xl bu ara.

bu arada genelde kapalı mekanda, dışardan gelen gün ışığı ile kompozisyonlu ürün çekeceğiz. yani manzara vb. fotoğraf değil. ek olarak yazmış olayım :))

Huawei Mate 10 Pro düşünüyorum şuan çevreye aktıkça.

Huawei Mate 10 Pro = 97 foto puanına sahip.
iphone 8 plus = 94 puana sahip.

aşağı yukarı aynı fiyatta bunlar. siz olsanız "iphone abi yaa" mı derdiniz? yoksa "abi öbürü hem 3 puan daha fazla, hem de 200tl daha ucuz tabi ki huawei. hem adamlar çok iyi çalışmış" mı dersiniz?

çok bombaladım ama;

iphone alırsam yarın bir gün tekrar yakın fiyata satabilirim.
ama huawei'yi ikinci elde çok zor elden çıkarırım gibi. bunu da göz önünde bulundurmam lazım galiba

Şuan piyasanın en iyi kamerası Pixel 2 de, üstelik tek kamera ile.

Edit: Bartman söylemiş zaten.

pixel 2 türkiye garantisi yok bildiğim kadarıyla, türkiye satışı olmadığı için. servis ve garanti kapsamı önemli benim açımdan.

Huawei mate 10 pro kullanıyorum. Fotoğraf kalitesi çok iyi

Kamera ile ne yapacağın önemli.
Gece çekimi ve video lazımsa mutlaka oisli bir kamera almalısın. Kimi hızlı hareketli cisim çekimlerinde lazer otofokus olması artı bir özellik. Durağan iyi ışık alan manzarayı veya portreyi artık tüm flagship telefonlar iyi çekiyor çok fark oluşmuyor.

Iphone x en iyi kameraya sahip telefon değil. Samsung s8 senin işini görecektir diye düşünüyorum. Veya Nokia 8.

@bos gezen,

abi şunun için kullanacağız: ürünlerimizin fotoğraflarını belirli bir kompozisyonda ve kapalı mekanda (dışardan gelen gün ışığı ile) çekeceğiz.

Takipsiz posta olarak konut adresine gönderdiyseniz söz konusu mahalleye dağıtım yapan memurlar yeteri kadar posta biriktirdikten sonra dağıtıma çıkıyorlar. Dolayısıyla bekletiyorlar birçok postayı. 15-20 gün arası değişmesi normal. Daha fazla da sürebilir. Bazen unuttuğunuz anda getirdikleri de oluyor :) Kaybolma durumu çok düşük ama zaman zaman o da oluyor maalesef.

4 ve 6 gayet iyi.

İlk bölümü ben sevdim ama diğer 4 bölüm içinde 4-6-3-5 sıralaması yapabilirim. 5. bölüm izlediğim en boş Black Mirror bölümüydü. İzledikten sonra ilk 2'yi seveceksiniz muhtemelen :) İzleyin, adet yerini bulsun.

ben 3u begendi.

4 ve 6 baya iyi bence de

aslinda guzel ama kimse su sekilde dusunuyor mudur bilmiyorum, black mirror cikana kadar boyle bir beyin firtinasi beklemiyordu kimse, ok bu tarz diziler var ama black mirror daha farkli bakis acisi olarak, o yuzden beklenti her sezon daha yuksek, bana bolumler daha onceki sezonlarin tekrari gibi geldi ama uzerine koymuslar, metal kafa bile enteresan aslinda cok dusunursen uzerine
acip bakip olmamis yargisi veren bir kitle var mesela, komik geliyor bu kadar elestri de
not: hayir charlie brooker degilim

elestiri* yazmak istemistim cok pardon

1 - 4 ve 6 güzeldi bence

kötü değil ama eski sezonlarıyla karşılaştırıldığında bu sezon biraz düşük seviyede. sadece 6. bölüm eski sezonlarının seviyesinde gibi geldi bana.

Kadıköy'de Akmar'ın caddesindeki mcdonald's'ın yanındaki sokakta bir sahaf vardı. Birkaç ay önce fazla fazla eski kart görmüştüm.

Bir de Dr. Esat Işık caddesinde, Moda ilkokuluna doğru çıkarken sağda Nigar Sahaf var küçükçe bir dükkan. Orada da eski kartlar olacak. Başka aklıma gelirse yazarım tekrar.

Allianz Motto Müzik

www.youtube.com

asla durma

www.youtube.com

-Allianz Motto Müzik
-BaBaLa
-İstanbul Film Akademi. Olmaz Öyle Saçma Şey serisi çok hoşuma gidiyor.
-140 journos
-Kamusal Mizah

grundıg-ruhun doysun

hızlı ve çılgın.

lavuk tam bir bisikletli trafik canavarı ama eğlenceli ve çok samimi geliyor bana.

m.youtube.com

Kalt

geekyapar

140journos, Dünyadan sesler , cep hikayeleri, mistik yol.

Barış Özcan tabiki.

Japonic

teknoseyir

140 Journos ile Stolk’u takip ediyorum.

Nebuch

hehehe

pat diye olabilir tabi neden olmasın. aslında hiçbir şeye ihtiyacın yok, ama bir matın olsa fena olmaz. 30 liraya da mat var 300 liraya da mat var. sakın gidip pahalı bir şey alma çok gereksiz. tüm matlar aynı işi görüyor. benim kampta kullandığım 10 liralık decathlon çadır matı bile bir yere kadar idare ediyor :p kaymaz olması önemli sadece.

çıplak ayak, tayt ya da çok bol olmayan bir eşofman ve gene bol olmayan bir tişört giy.

video tavsiyesi veren çıkar herhalde, ben kursa gittiğim ve orada öğrendiğim hareketleri ezberden yaptığım için pek video izlemiyorum. ama şöyle bir tavsiye vereyim. hareketleri yaparken videoları izleme. sadece anlatanın sesini dinle. zaten başlangıçta aşağı yukarı 30 tane hareket var, bunların nasıl yapıldığını videolardan izleyip öğrendikten sonra ezberden de yapabilirsin. ama hareketlerin sırası biraz önemli, yani ezberden yapacaksan videolardaki sıraları takip etmeye çalış.

bizim kursta da hocalar hareketleri yapmaz, çok yeni ve zorlu bir hareket değilse göstermez. sadece "sağ el sağ dizin önüne, sol bacak yukarı" falan gibi şeyler söylerler.

yoganın farklı çeşitleri var bir de. hatha yoga ve yin yoga yapıyorum ben, başlangıç için en iyisi bunlar.

youtube'dan yoga with adriene'nin videolarini onerebilirim.

www.youtube.com

kino yoga, yoga with adriene, nike'ın uygulamasındaki videolar güzel bence
pozları doğru öğrenebilmek adına en azından başlangıcı hocayla yapmak sonra evde devam etmek daha uygun olur,
mat çok da önemsiz değil, yoga matlarının çok yüksek ve çok süngerimsi olmaması gerekiyor. örneğin aşağı bakan köpek gibi pozisyonlarda ellerinizin mata gömülmemesi lazım.
bir de videolarda meditasyon kısmı biraz eksik kalıyor, o kısmı sizin için önemliyse yine hoca lazım. ama onu da hocayla gördükten sonra belki kendiniz yapabilirsiniz.

www.doyogawithme.com

Şu sitedeki 21 günlük vinyasa yoga challenge'a kaydol derim, 1 ocakta başlıyor. (ingilizce anlatılıyor ama zor değil basit bir ingilizce, zaten aynı anda hareketleri gösteriyor).
tv.wanderlust.com
Ücretsiz ve 21 gün boyunca her gün bir video mail adresine geliyor.

Ben geçen sene bu challenge ile başlamıştım, çok faydasını gördüm.

Yazılan her şeyden vazgeçin. (bkz: çetin çetintaş)

Türkiye'de tek. Zaten videonun direkt başlamasından farkı anlayacaksın. Aboneyle beğeniyle işi yok adamın bir kere.
www.youtube.com

2-3 ay idare eder bu 5 ders. Daha sonra farklı serilere geçebilirsin. Kanalda mevcut.
Hiç bir bağlantım yok. Reklam yapmıyorum. Araştırdım adam bu işin felsefesinde.

çocuklu insanına göre değişir.

ne acimasi yahu, keske bende de olsa diyorum ben :)

Zorla yapmadıkları için hallerinden memnunlar, bu noktada acımam. Zaten bu vizyona sahip biri ya çocuk yapmaz ya da yapmak istediklerini yapıp sonradan çocuk yapar. Eğer istediği bu değilse bir insanın ama hayat buna zorladıysa o zaman üzülürüm. Dayımın eşi böyle bir kadın, çocukları büyüdü şimdilerde yapmaya çalışıyor içinde kalanları, olduğu kadar en azından.