alabilmesi lazım bu şekilde. ayrıca yanlış hatırlamıyorsam son 1 yılda veya 6 ayda 120 gün yeterli oluyor. dolayısıyla bir önceki işindeki sigortalı günler de hesaba katılır.

alamaz gibi eliyo bana. birincisi bu işlerde bir ay 30 gün sayılır, ikincisi fazla haftasonu var agustosta. umarım yanlışımdır.

sgk ayi 30 günden hesaplıyor, bunu da yatan Kco den ogrendim. Alamaz sanırım.

Bi kere “kovulmuş” yani işten çıkarılmış olması gerek öncelikle, bunu atlamıyorsunuz değil mi? Son olarak da en doğru bilgiyi e devletteki sgk kaydınız gösterecektir. Gün gün yazıyor ya da yazacak orada.

İşten çıkarma yasağı devam ettiği sürece kimse işsizlik maaşı alamaz. işveren tarafından sonlandırılması lazım sözleşmenin fakat yasak. Çünkü patronları işsizlik fonundan besliyorlar. Çalışanın maaş alamaması için bu yasağı 1 sene uzatma hakkı verildi yönetime. Ekim'de de devam edeceğini düşünüyorum.

Tabii ki öncelikle gidip tatlı dille uyarmanız daha doğru olur. Tehdit olmadan, sadece durumun rahatsız edici olduğunu uygun bir dille ifade etmeniz gerekir.

Tekrarlanması durumunda şube yetkilisine veya genel merkeze telefon, mail ile ulaşıp durumu izah edebilirsiniz.

Daha önce başıma geldiğinde ben bu şekilde yaptım, sesleri azaldı. Farkında olmuyorlar iş yoğunluğu ve yorgunluk sırasında. O yüzden sırayla gitmekte fayda var. Orada çalışanlar da bu işi sevdikleri için yapmıyorlardır eminim.

Markette kasiyerler dışında kimseyi görmüyorum. Yetkili olduğunu tahmin ettiğim biri olsa ilk iş oradan başlarım ama yok malesef.

Uyarmak şu yüzden işe yaramayacak: marketle birlikte hemen yanına bir de kafe açıldı. Kafeden gelen müzik ve kahkaha sesi bunların tartışma sesinden daha yüksek. Kafedeki müzik sesini de belediyeye şikayet edecem zaten çünkü uyuyamıyorum.

Kızlar bana diyebilir ki "sokak zaten cümbüş yeri. Niye sadece bizden rahatsız oldun?" E haklı. O yüzden gidip uyarmak beni haklıyken haksız duruma düşürebilir

Bu zincir ucuzluk marketlerinde, aklınıza gelen tipte bir şube müdürü olmaz. Çalışan gençlerden sivri olan bir tanesini müdür yaparlar. Hem kasaya bakar, hem yeri süpürür, mal dizer, hem müdürlük yapar. Gençlikten dolayı sizin şikayetinizi yarım kulakla dinlerler ama genel mwrkeze yapacağınız bildirim daha etkili olur

benim bildiğim yok ama takipteyim,merak ettiğim bir konu.

Altın havale ediliyor ama eft henüz yok. Banka size gram olarak da vermiyor. Bozdurup yenisini almak çözüm. Makas 1 tl olsa 1 kiloda bin tl yapar.

Hocam Takasbank altın transfer sistemini hayata geçirdi bazı bankalar üye (örnek: www.garantibbva.com.tr ) ancak Finansbank üye değil diye hatırlıyorum. Enpara menüsünde "altın transfer" tarzı bir seçenek yoksa yapılamaz zaten.

TL transferleri zaten ücretsiz, altını satıp tekrar almak durumundasın, ondan da epey eksiye düşersin malesef.

@Lethe: Finansbank üye imiş bu takas sistemine şimdi baktım. üye bankalar

AFB AKTİF YATIRIM BANKASI A.Ş.
ALK ALBARAKA TÜRK KATILIM BANKASI A.Ş.
ANF ALTERNATİF BANK A.Ş.
DNZ DENİZBANK A.Ş.
FIN QNB FİNANSBANK A.Ş.
FKT TÜRKİYE FİNANS KATILIM BANKASI A.Ş.
KTK KUVEYT TÜRK KATILIM BANKASI A.Ş.
ODB ODEA BANK A.Ş.
TBN TURKLAND BANK A.Ş.
TCZ T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş.
TGB TÜRKİYE GARANTİ BANKASI A.Ş.
THL TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş.
TVB TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASI T.A.O
VKF VAKIF KATILIM BANKASI A.Ş.
EKT TÜRKİYE EMLAK KATILIM BANKASI A.Ş.
ZTB ZİRAAT KATILIM BANKASI A.Ş.
SEK ŞEKERBANK T.A.Ş.

Baktım bütün menülere altın transferiyle ilgili bişey yok

@nahtoderfahrung: şubeye sorun belki emir oradan veriliyordur

Transferler şube aracılığıyla yapılıyor. Henüz internet ve cep bankacılığında yok. Tek artısı bozdurmadan transfer yapılabiliyor olması şu an.

Yaklaşık bir haftadır hava gayet serin ve bugün ekstra üşütücü olduğu için ben hiçbir sorun yaşamadım. Toplu taşımaya bindiğim saatler tenha saatler olduğu için ortam ferah oluyor. Mağaza ve avm'ye sadece ne alacağımı belirledikten sonra giriyor, hedef reyona gidip alacağımı alıp aynı şekilde çıkıyorum. Hala daha gezmenin sırası değil bence. Toplu alanlarda minimum süre bulunursanız sorun olmuyor.

Şahsi olarak yaşadığım en büyük sıkıntı da kalabalık bir muhitte yaşadığım için toplu taşımayla ev arasında yürüdüğüm yokuşta canım sıkılıyor sadece.

Sıcak havada nefes nefese kalacak bir aktivite yapmıyorsanız katlanılabilir bir şey maske.

geçenlerde uzun zaman sonra ilk kez toplu taşıma kullandım ve maske-eldivenliydim. hava sıcak olmasına rağmen maske çok etkilemedi ama eldiven çok rahatsız etti. otobüsten iner inmez bi caminin abdesthanesine girip eldiveni çöpe attım, elimi yüzümü yıkadım.

maskenin içine havlu kağıt koyuyorum.
eldivenleri 2 kat giyiyorum, birini çıkartıyorum bazen.
avm'de ne işim var zaten?
toplu taşıma; maks sarı dolmuş.
market alışverişi; migros sanal market.

Ödeyip geçtim. Uğraşmak istemedim.

Uğraşsam da iptal edeceklerini sanmıyorum

pratikte önce ödeyip sonrasında şikayet ediyorsunuz. eğer haklı bulunursanız daha sonraki faturalardan düşülüyor fazla kesilen tutar.

ödeyip de iptal ettiremediyseniz o kısma çalışma fırsatım olmadı :)

Şimdi Ankara-İstanbul YHT bileti baktım. Yarın için 4 sefer gösteriyor.

kaç gün sonrasına bakıyorsunuz acaba, YHT için şuan sadece 4 veya 5 gün sonrasına tren biletleri açılıyor sanırım.

perşembe günü için ankara-istanbul bilet satışları bugün açıldı, dün göstermiyordu. geçen hafta tcdd’ye telefon edip sormuştum, 5 gün sonrası için biletler satışa çıkıyor demişlerdi.

Sadece yht ve banliyö seferleri yapılıyor. Konvansiyonel (doğu eks., Güney eks.gibi) ve bölgesel (izmir-selcuk gibi) trenler şimdilik çalışmıyor ne zaman çalışacakları henüz belli degil.

Metrobüsle Söğütlüçeşme'ye gelmeniz 20 dk, Söğütlüçeşme'den Göztepe'ye Marmaray 5 dakika. Tabii ki tren bekleme süresi hariç. Yolculuk süreleri bu şekilde.

Toplam sure ne kadar peki? Bu daha onemli :) hatta metrobus bekleme kismi ile beraber.

Toplam süre metrobüs beklemek ve aktarmalar dahil 35 dakika. Sadece köprü trafiği değişime sebep olabilir.

Metrobüs doluluk, boşluk olarak düşünmezseniz 3-5 dakikada binersiniz. Treni de maksimum 10 dakika beklersiniz. Söğütlüçeşme'den hem Gebze-Halkalı hem de Zeytinburnu-Maltepe trenleri geçiyor. İlki 15 dk, ikincisi 8 dk arayla çalışıyor.

Metrobüsten inince de istasyona yürüme ve giriş süresi var hadi 5 dk da ona ilave edin.

Kabaca 45 dk diyeyim ben güvenlik payı koyayım :)

Bölgesel zayıflama son yılların en büyük yalanı. Mevzuya bu açıdan bakın. Siz egzersiz yaparsınız ve bedeninizde genetik kodunuza göre değişiklik meydana gelir. Olay bu.

Evet farkındayım zaten soru aslında belimi nasıl incecik yapabilirim değil , vücut yapıma göre "olabilecek" en ince seviyeye getirmemi sağlayacak iyi egzersiz programı arıyorum.

Sınırlı sayıda denek ile yapılan çalışmalarda bölge yoğunluklu egzersizlerden sonra kardiyo yapılması durumunda yoğun çalışılan bölgelerde yağ yakımının daha fazla olduğu gözlenmiş. Örneğin karın egzersizlerine yüklendikten sonra kardiyo yapanların karın bölgelerinde daha fazla yağ yakıldığı tespit edilmiş.

Tabii ki bunun klinik olarak bir geçerliliği yok. Bünyeden bünyeye değişim gösterebileceği gibi bu tip bir eforun vücuda herhangi bir zarar verip vermeyeceği konusunda da sonuçlar çok net değil.

Eminim birçok farklı öneri yazan olacaktır. Ben buna basit bir cevap veriyorum genellikle. Zaman temelli tempolu uzun yürüyüşler + beslenme disiplini. Beslenme kısmı da uzunca yazılabilir. Bunu da kısaltayım. Yatmadan en az 4 saat önce bir şeyler yemeyi kesmeli. Özellikle un, şeker ve gereksiz abur cuburdan uzak durmalı.

Korseye alışın

Geçen cumartesi Pendik-Söğütlüçeşme arası kullandım. Klimalara dikkat etmedim açıkçası ama içerisi bunaltıcı da değildi.

Oturma düzeni bir dolu bir boş olacak şekilde devam ediyor. Akşam 7-8 gibi bindim. Bir sırada en fazla 2 kişi oturuyordu. Gördüğüm otobüslerin bir standardı yok. Kimisi tıklım tıklım kimisi bomboş. Marmaray standarttı gördüğüm kadarıyla.

FFP3 maske ve yüz siperliği kullandım dolu olma ihtimaline karşı. Çıkartmadım ama.

Valla virüse karsi nispeten de olsa tek guvenli toplu ulasim araci marmaray gibi görünüyor. Her gun kullaniyorum.

merhaba,

bu zamanda böyle bir fikir çok cesaret ister. özellikle de sektör değişimi.. böyle bir şey yaparsan her şeye sıfırdan başlama, angarya işlerle doğal olarak uğraşma gibi durumların olacaktır.
bu dediğini yaklaşık 4 yıl önce yaptım ki daha önceki işimde de keyfim gayet yerindeydi, sadece işler iyice rutıne bağlamış ve "bu ne zamana kadar böyle gider.." düşüncesine kapılmıştım. pişman mıyım? kesinlikle değilim. ancak benim için aynı meslekte sektöör değişimi her anlamda sıfırdan başlamayı gerektirdi. Sonrasında rahat ettim mi evet, kesinlikle. Ancak daha stressiz ve sakin miydi? kesinlikle hayır..
arkadaşlar genelde uzaktan çalan davul sesi gibidir. (en azında benim hayatımda bir kaç kişiyi saymazsam böyle..) sana gerektiği kadar gaz verirler ancak ihtiyaç durumunda hiçbirisinden tepki alamayabilirsin. bir işe gireceksen sadece ve sadece kendine güvenerek adım at derim. olasılıklar da dahil sadece kendine güvenirsen bu işin içinde çıkabilirsin.

bence sizin probleminiz işle ilgili değil, bu bahsettiğiniz strese dayanıksızlık, anksiyete-kaygı haliyle(kanser olmak, kalple ilgili sıkıntılar vb.) ilgili.

bu sorunları ortadan kaldırmadan hangi sektöre, hangi iş alanına geçerseniz geçin benzer hissiyatlar-bunalmışlıklar yaşarsınız. emin olup gidip ege kasabasına yerleşip yazar olmaya karar versenizde sonuç değişmez. önce bunları çözüme kavuşturmanız gerekiyor. ilaca nasıl başladınız bilemiyorum ama iyi bir terapistle bu süreci daha klay atlatabilirsiniz sanki.

İşe başlamadan önce panik ataklar yaşıyordum. İşe başladım, geçti. Aradan 3 sene geçti ve şu an işe başlamadan önceki panik ataklı hallerimin çok da uzakta olmadığını hissettiren stresli bir döneme girdim. En son aldığım karar ile birlikte bayram sonrası bu işle birlikte beyaz yakalılık devrimi de ilk ve son kez kapatmış olmayı hedefliyorum. 2 sene sonra hedeflediğim hayalimi biraz daha öne çekmiş oldum son zamanlarda yaşadığım olaylardan sonra.

"Bu devirde iş mi bırakılır?", "Ne güzel işin var otur çalış" gibi buzdağının sadece görünen kısmına göre fikir belirten insanlarla karşılaşırsanız sakın içinizde yaşadığınız sıkıntıları ifade etmekle yorulmayın. Anlamayacaklardır.

Sıfırdan başlama duygusu güzeldir ama @foolrules'un da dediği gibi daha az stresli olmayacaksınız. Bu da tabii ki sizin bir sonraki işinizde ne kadar kalıcı olmak istediğinizle alakalı.

Alternatif olarak, istanbul kart uygulamasında nfc aracılığı ile kartınıza direk yükleme yapabilirsiniz

ne yazık ki büyük saçmalık. ankarada metro ya da otobüse okutunca yükleniyor halbuki.

Otobüse bindip okuttuğunda direkt yüklense iyi olurdu tabii ama öyle olmuyor sanırım. Biletmatiğe tutmak gerekiyor. Onun mantığı da yükleme yapacakken üzerinde nakit yoksa ya da tek naktin olan eskimiş parayı kabul etmiyorsa falan o an uygulama ile yükleyip halledebilesin diye.

android'de fastpay uygulamasını kullanarak nfc ile kartınıza doğrudan bakiye yükleyebilirsiniz.

Arkadaşının android nfcli telefonu varsa ona dokundursan da olur. Arkadaşım iphonedan talimatı vermişti bendeki fastpaye onun kartı tanıtıp okutmuştum.

Uygulamanın değil Apple'ın halt yemesi o.

Cihazınızda NFC var ise mobiett uygulamasına gelen son güncellemeden sonra bekleyen talimatları uygulama üzerinden gerçekleştirebiliyorsunuz. NFC yoksa dolum makineleri.

Ayrıca uygulamada aylık abonman yükleme seçeneği de gelmiş. Onu da söyleyesim geldi.

(bkz: volte)

voice over lte falandı sanırsam.

telefonla konuşurken kaliteyi arttırmak adına wifiden de destek alıyor vs.

şebeke zayıfken wifiyi kullanıyor ama çok dandik bişey. konuşma kalitesini baya düşürüyor. bence kapat.

edit: 1 yıl önce falan denemiştim ben gerçi. belki daha iyidir şu anda.

VoLTE Wifi'den bağımsız bir teknoloji, normalde konuşma esnasında ses aktarımı klasik şebeke üzerinden sağlanırken VoLTE devreye girdiğinde LTE üzerinden ses aktarımı yapmaya başlıyor. Wifi desteği VoWifi servisiyle oluyor benim bildiğim.

evet wifi ile alakası yok. o wifi calling diye ayrı bir özellik, şebeke sinyali yokken bile wifi varsa internet üstünden şebekeye erişim sağlayıp ses verisini internet üstünden operatöre, oradan da diğer tarafa ulaştırıyor.

Volte sesi 1-2-3g üstünden değil de 4g üstünden iletiyor. 4g'nin bant genişliği çok daha yüksek olduğu için ses kalitesi (bitrate) çok daha yüksek oluyor, iki taraf da destekliyorsa görüşme pırıl pırıl oluyor.

Volte açıkken karşılıklı görüşmede ses kalitesi çok daha iyi. Mobil bağlantı ile şebekeyi destekliyor. Dolayısıyla 4.5G kalitesinde konuşmuş oluyorsunuz normal şebeke kalitesi yerine.

sakal traşı olmak (günlük/haftalık) (erkek için)
duş almak (günlük)
gün ışığında durmak/yürümek (günde min 30dk)
uyku düzeni (her gün aynı saatte uyuyup aynı saatte uyanmak)
mümkünse gün doğumunda uyanmak
sauna+hamam+masaj (bildiğimiz masaj) (ayda bir)
kimselerin olmadığı bir yerde gecelemek/kamp (ayda bir/ iki ayda bir) (öze dönüş, arınma)
check-up (6-12 ayda bir)
diş taşı temizliği + beyazlatma + diş bakımı (6-12 ayda bir)
instagram/facebook/twitter kullanmamak (sonsuz)
her seferinde farklı bir ülke olmak koşuluyla yurt dışı seyahati (ekonomik duruma göre 2-3-6-12 ay'da bir)

sabah erken kalkmak

diş ipi (her gün), diş taşı temizliği(6 ayda bir), seks(iki-üç günde bir), kahve(her gün)

kendine dair kafa yorup notlar almak

Yeni insanlarla tanışmak.

Gereği kadar uyumak, erken kalkmak, ışık alan ortamda bulunmak, düzenli beslenmek, bol su tüketmek ve düzenli spor yapmak. Hareketsiz vücut fiziksel olarak büyük etki yapar. O yüzden düzenli spor dediğimize harıl harıl çalışmaktan ziyade düzenli hareketler olarak algılayıp az da olsa spor aktivitesinde bulunun. Siz vücudunuza doğru şeyleri yaptırırsanız o da sizi mutlu eder.

Ayrıca psikolojik olarak yukarıda saydıklarımın yanında boş verme üzerine yoğunlaşmak da büyük bir yardımcı unsur. Kafanıza taktığını şeyler üzerinde durmamaya özen gösterin. Ben bunu yaparak işten ayrılıp hayallerimi yaşamak için zaman ayırma kararı aldım. Bayram sonrası yeni bir hayatın ilk adımını atacağım.

Umarım dilediğiniz gibi konforlu bir süreç geçirirsiniz.

kimsenin hayatının anlamı yok, anlamı olsun diye uğraşıyoruz. olmadığı gerçeğiyle yüzleşmekten daha kolay. bir bok olmadığını kabul edemeyen insanlar "hayır yeaa, bi işlevim var aslında :((" diye sağa sola sarıyor işte.
ben de sarıyorum bir şeylere herkes gibi ama hayatımın bir anlamı olsun diye değil, ölene kadarki süreyi keyifli geçirmek için.

hayatın anlamı yok, genel manada yok. bunu farkeden insanın üç seçeneği var:

1- intihar, anlamsız bir hayatı yaşamanın anlamı yok. ne kadar saçma olduğunu açıklamaya gerek yok.
2- "büyük resim"i görmek, ya da "leap of faith", ya da "iman". bunu da çok açıklamaya gerek yok zaten. bu iman çoğu kişiye gerekli anlamı ve motivasyonu sağlıyor zaten. çok uç durumlarda hasan sabbah ve müritleri gibi oluyorsun.
3- anlamsızlığı kabul edip kendimizce küçük anlamlar yaratmak. camus ve sartre'nin de vardığı sonuç, makul yaklaşım bu. hayat genel olarak anlamsız, olay absürt, insanların kararları ve tepkileri anlık, süreklilik bir çaba ve ilüzyon vs. napabiliriz? üniversiteye girer, hayatımıza anlam katarız, bir şeyler öğreniriz okuruz. evlenir, çocuk yapar, hayatımıza anlam katarız onlara bugün ve gelecek inşa ederiz.

dolayısıyla 2 ya da 3e bağlı olarak hayatımızın anlamı bize bağlı, değişiyor. ne olmak istediğimiz de değişiyor. zaten kocaman bir felsefi akım var bunu irdeleyen (bkz: varoluşçuluk).

kişisel cevabım, bilmiyorum. kafamı da karıştırmıyor değil. şimdilik doktorayı bitirmek kendime koyduğum anlam hedefi. onun dışında gerçek anlam diye bir şey yok.

Aslında merak ettiğim herkesin hayatına ne gibi anlamlar koyduğu.
Mesela @bruce için keyifli zaman geçirmek. Belli ki bazı lüksleri var, bunları kaybetmek istemiyor.
Ne gibi anlamlar katıyor insanlar hayatına? Neyi kaybetmemek adına bu kadar çabalıyorlar.
Belki ben de aralarından seçerim nebileyim, kendim için bunu bulmak çok zor şuanda.

Sevgi.

O olmayınca her şey anlamsızlaşıyor zaten.

Kafamda hayatın nasıl yaşanması gerektiğine dair bir şablon var, o şablonu tutturmaya çalışıyorum. Hayatın getirdiği zorluklarla mücadele ediyorum, keyif verecek detaylar peşinde koşuyorum. Benim için hayatı anlamlı kılacak şeyler arıyorum. Birkaç şey buldum, ornegin haftada beş saatten fazla düzenli olarak yaptığın islerde tatmin saglaman önemli, hayatı çekilir kılıyor. Bu sürede spor yapıyorsan iyi yapmaya uğraşıyorsun, çalışıyorsan işini düzgün yapmaya. Bunun dışında sevgi benim hayatımın merkezinde. Sevmediğim ya da sevilmedigim zaman mutsuz oluyorum. Derin bir sevgi bağı kurmaya çabalıyorum insanlarla (bunda p k başarılı değilim ama ihtiyacım olan bu). Ogrenmek önemli benim için, gülmek önemli. Kaygısız, güvende hissetmek. Bunları sağlayabiliyorsam ya da bu koşullar saglaniyorsa hayatımın da anlam kazandığını hissediyorum. Tüm bu saydığım amaçlara erişmek de tüm günümü, haftami, ömrümü kaplıyor. Hayat bunların peşinde sürüp gidiyor.

www.youtube.com

Anlami falan yok, rastgele hayatlar. Issiz kaldigi için ac kaldigi icin kendini yakan insanlar var, tecavüz, iskence bir suru olay. Onlarin hayatinin ne anlami vardi da bizimkinin olsun?

Ben kendime ve aileme yasiyorum, kariyer/para/eglence. Dunyayi degistirmek gibi bir amacim yok.

"İnsanı anlam oluşturmaya iten hayatın anlamsızlığının kendisidir. Çocuklar tabi ki hayata bir yaprağın yeşil rengi kadar basit şeylerden büyük mutluluk duymak gibi bozulmamış bir mucize duygusu ile başlar fakat büyüdükçe, ölüm ve yıkımın farkındalığı bilinçlerine sızarak yaşam sevincini, içlerindeki idealizmi ve ölümsüzlük yanılsamasını yıpratmaya başlar. Çocuk olgunlaştıkça çevresinde hep ölüm,acı görmeye ve “insanın mutlak iyiliğine” olan inancını kaybetmeye başlar. Yine de eğer yeterince güçlü ve şanslıysa ruhun bu karanlığından yaşamın heyecanını yeniden doğurabilir, taze bir amaç ve onaylanma hissi yakalayabilir. Doğumundan gelen o mucize duygusunu geri getiremez ama ondan daha kalıcı ve sürekli bir şey şekillendirebilir.

Evren hakkındaki en dehşet verici şey onun bize düşman değil, kayıtsız oluşudur fakat bu kayıtsızlıkla uzlaşıp hayatın zorluklarını ölümün sınırları içinde kabul edebilirsek insan türü olarak varlığımız bir anlam ve tatmin sağlayabilir. Karanlık ne kadar derin olursa olsun kendi ışığımızı yaratmalıyız.”
Stanley Kubrick

Tam da şu andan mutluluk duymak.

Ne bir saniye öncesini düşüneceksiniz ne de bir saniye sonrasını. Geçmişe dönemediğimiz gibi geleceği de öngöremeyiz. 3 gün sonrası için bir plan yaparken 1 dakika sonra ölüp gitmeyeceğimizin garantisini verebilecek bir güç, kurum yok.

Dolayısıyla yaşadığınız anda mutlu olabilmenin yollarını bulun. Gerisi kendi kendine gidiyor.

Güzel gelir mi bilemem ama dal benim listelere.

eksisozluk.com

open.spotify.com

ben 28'im 23'ümde olsam diyorum keşke ehehe. çok da düşünmemek lazım kafayı yersin. akışına bırak.

www.youtube.com

Böyle düşüne düşüne mevcut yaşının tadını çıkaramayacaksın, 5 sene sonra "zaman makinası yok mu 23-24 olsam" diyeceksin.

28 yaş daha iyi olur şu anki halimden. En azından okul bitmiş olur 3 5 bir şey kazanıp harcarım. Lanet pislik okul her şeyime engel olup hayatımı kararttı. Ne 28 yaşın kariyeri/parası ne 22 23 yaşın gençliği var şuan elimde. Dimdik kaldım ortada :d

Sen bu yaşta bunalım yaşıyorsan 30 da intihar edersin herhalde. 23-24 iyidir.

Sanırım en güzel dönem 27-35 arasıydı. 20-21 çok bebe hali...

dönmek istenilen zaman da 1-2 sene öncesi. 23-24 yaş hala öğrenci olmak için normal yaşlar. mutsuz ya da pişman değil, şımarıklık seziyorum.

şu an ileride olacağınız yaşlara göre en genç halinizdesiniz. mesela seneye 25'i dolduruyor olacaksınız ve 24 yaş küçük gibi gelecek.yaşlara çok takılmayın.

Birçok Avrupa ülkesindeki gençler 22-23 yaşında hayatını idame ettirecek yaşam kalitesine ulaşıp geleceğini planlayabiliyor, dünyayı gezebiliyor vs.

Türkiye'deki genç nüfusun böyle bir imkanı olamadığı için bu yaş grubunda özellikle bunalım işaretleri gözleniyor. Ben de yaşayamadım ama ülke gerçeklerini kabul ettim. Maalesef o refah seviyesini çok zengin değilseniz göremeyeceksiniz bu ülkede.

O yaşlara bugün dönseniz günün şartları gereği yine hayal ettiğiniz gibi yaşayamayacaksınız. O yüzden gerçekler ne kadar can sıkıcı olsa da kabul etmekle başlayın. Hayatı kabullenince içinizdeki sıkıntı da yavaş yavaş azalıyor.

Yukarıda bu tip durumlardan sürekli dem vurulduğu konusunda bir gözlem yapılmış. Doğrudur ama bu ayıplanacak ya da garipsenecek bir şey değil. Her geçen gün gelen yeni nesil daha fazla kızgın olacak.

Gelecek nesillere de başarılar diliyorum buradan. Aramızda anne-baba varsa çocuğunun ülke gerçeklerine adaptasyonunu vakitlice yapmalarını tavsiye ederim :)

21-22 yaşlarınızı doyasıya yaşamış olduğunuzu varsayalım. Bugün bir depresyona girmeniz geçmişteki bütün güzellikleri yok eder, siler süpürür. Yani o hatıralar biraz fazla abartılıyor. 1 yıllık bir kayıptan bahsediyorsunuz (23 ile 24 yaş arasındaki farktan bahsediyorum) ama insan psikolojisi yeri geliyor birkaç yılınızı zor şartlar altında geçirmenize sebep oluyor. O sebeple o 1 yılın hesabını yapmak biraz abes. Insan her yaşı her seneyi dolu dolu yaşayamaz zaten, 2020ye odaklanmanızı tavsiye ederim.

avrupada ortalama mezuniyet yaşı 29 diye okumuştum geçenlerde

yasit sayiliriz. kendimi yasimdan bagimsiz goruyorum. bu cumlenin anlami sudur: biyolojik olarak evet zaman icinde yas aliyorum. ancak psikolojik olarak yas kavrami bende yok.
yani su yasimda bu olayim, bu yasimda surada olmaliyim cunku bak yasitim ne yapti vs. gibi toplumsal zirvalari umursamiyorum. insanlar, makinelesti. her yas icin kisinin yapmasi ve olmasi gereken yer dayatmalari var. bunlari neden kabul edeyim ki? toplum oldukca sagliksiz zaten.

Sen dur esas 25te gireceksin depresyona. Şu yaşının tadını çıkar. Ben öyle yıkılmıştım ki 30'a girerken o kadar kötü olmadım.

=EĞER(A3="evet";A1;EĞER(A3="hayır";A2;"ne evet, ne hayır"))

en sonda "ne evet, ne hayır" bölümüne A3'te evet ya da hayır olmaması durumunda ne yazmak istiyorsan onu yaz. A4'te evet ve hayır dışında bir şey olmayacaksa orayı iki tırnak ("") şeklinde de bırakabilirsin.

@himmet dayi çok teşekkürler. iki eğer'i iç içe yedirmeye çalıştım ben de ama yanlış düşünmüşüm :)

evde spor yapılır. kilo başına 1 gr protein alman yeterli . çalışma için çalışma istasyonları var. ben 3 yıl önce aldım. decathlondan aldım, demir dumbell ağırlıkları kullanıyor. 120 kg bench , kol, omuz,sırtta 60-80 kg takabiliyorsun.

@x571 anladigim arkadasin sorusu eve spor alani kurmadan spor yapilabilir mi diye.

Soruya cevap; bir yere kadar. Yani şimdi sinav cekersin, hafif gelince ayaklar yatakta cekersin o hafif gelince ayaklar duvarda (amuda kalkmis halde) cekersin ama sonrasi icin aklima gelen bir şey yok.

Plaj vucudu dedigin ne bilmiyorum (senin plaj vucudu mantiginla benimkisi ayni olmayabilir :) ) ama yag orani az olmaksa, evet evde spor yaparak ve kalori takipli protein ağırlıklı beslenme ile yapabilirsiniz. Sikinti bunun otesini getirmek istersen o noktada zor, ya eve alet alman lazim ya da spor salonuna gitmen.

Yalniz aletsiz spor cok zor. En azindan dips yapacak yerin ve barfiks barinin olmasi lazim yoksa cok limitli. Bunlar varsa redditten bodyweight routine bakabilirsin.

amacım şu aslında. eylül ayına kadar aletsiz ya da 2 dambıl + barfiks demiri ile yapmak. eylülden sonra duruma göre ya salona giderim ya da eve alet alırım.

p90x ya da ege fitness'ın antrenmanında alet yok pek. özellikle ege fitness'ın spartacus dediği programa baktınız mı? www.youtube.com

sadece vücut ağırlığı ama adam nefes nefese kaldı. bu programı takip etsem eylüle kadar faydası olur mu? şu yüzden şüphe duyuyorum. salonda çalıştığım zamanlarda sürekli ağırlık arttırmak gerekiyordu. ege ağırlık arttırmadan nasıl devam ediyor anlamadım. yine p90x'te pek fazla ağırlık yok. omuz programına baktım 15 kiloluk dambıllarla çalışıyorlar. eğer bu şekilde olursa eylüle kadar yaparım.

2 tane dambılım var. Ağırlıklar değiştirilebilir şekilde 25 kg'lık bir set. Kas kütlesi artırarak kilo alma gibi bir amacım var. Benim de amacım fit bir görünüme sahip olmaktan ötesi değil ve şu ana kadar uyguladığım programla gözle görülür bir etki var. Yani oluyor. Tabii ki bununla birlikte beslenme programınızı da düzenlemeniz lazım.

İsterseniz mail adresinizi mesaj olarak gönderin, elimdeki programı göndereyim. Daha önce yine bu amaçla çalıştığım bir trainer tarafından hazırlanmıştı.

Kas kütlesi artırmak istiyorsanız protein miktarını daha fazla hesaplamalısınız ayrıca.

@black mamba her türlü evde spor yapılır yeterince disiplinli olursan. Bu karantina dönemleri başladığında evde ne yapacağız yandık falan derken evde spora öyle bir alıştım ki salonlar açılmış olsa bile gitme ihtiyacı hissetmiyorum en azından ortalık biraz düzelene kadar. Ege'nin yaptığı spartacus idmanlarını da takip edebilirsin gayet sonuç alınabilir. Ekipman almak istiyorsan da barfiks barı ve direnç bandı yeterli fazlası isteğine bağlı değişir

P90 yap geç

HES kodu sadece toplu ulaşım araçları için zorunlu. Özel aracıyla seyahat edecek kişilerin kod almasına gerek yok fakat bu kodu süresiz olarak üretirseniz ihtiyacınız olan her an kullanabilirsiniz. Alın, dursun uygulamada. Lazım olursa kullanırsınız.

Belge zorunluluğu kalktı,üstteki arkadaş haklı kod uygulamadan alınıyor al dursun

Ben şahsen hep evde yaptıklarımı tükettim ama ev arkadaşım süreç boyunca ara ara yemek sipariş etti. Şimdiye kadar başımıza bir şey gelmedi. Konum Kadıköy eğer ısı haritasına göre değerlendiriyorsanız :)

lahmacun evde yapilmasi cok kolay olmayan, yapilsa da disardakinin tadini vermeyen bir yiyecek.

bence soylenir.

hayır. uzun bir süre dışarıdan yiyeceğimi sanmıyorum. hazır lahmacun al marketten, at fırına. olmadı kendin yap internette güzel tarifler var. tabi sen bilirsin, bu bencesiydi.

1 aydır aktif sipariş veriyorum.

lahmacunu dışardan söyleyin, fırında 5 dk ısıtın. 100 C falan. ölsün mikroplar.

Dışardan sipariş vermeyi hiç bırakmadık açıkçası başından beri. Lahmacun da en çok sipariş ettiğimiz şey olmuştur =)

Güvenilir bir yerlerden siparişte sorun olmaz bence. şimdiye kadar bizde olmadı.

@amelie +1. hiç bırakmadım. birşey de olmadı.

Hic birakmadim.

Surecte pizza hamburger patates (10 dan fazla) iskender kofte farkli mekanlardan hep soyledim. Hic de bisi olmadi.

Hep verdim zaten

Gaza getirdiniz çok beni söyledim valla:)

Normalde söylemediğimiz kadar çok sipariş verdik bu dönem. Çünkü evdeydik ve üşeniyorduk.
Hiçbir şey olmadı.

ben söylemedim bir süre de söylemeyeceğim.

1 haziran öncesi hayatta vermem diyen duyurucular, 1 hazirandan sonra hep veriyorduma dönmüş. (aynı kişiler değil tabi gelen cevapların çoğu anlamında)

güzel bir normalleşme geçireceğiz belli.

Diyelim ki şu anda vermediniz siparişi. 1 ay sonra da, hatta sene sonuna kadar da vermemeniz gerekiyor. Şu anda verince riskli, 1-2 ay sonra verince riskli değil görüşü bence yanlış.

Biz iki kere lahmacun siparişi verdik. Gelince kutuyu dışarda bırakıp, evdeki tepsiye aldık lahmacunlari. Sonra da 100 derece fırında 5-10 dakika kadar beklettik. Bunu televizyondaki birkaç doktorun tavsiyesi ile yaptım. Bir de duyuru da yazılmıştı. Sonra İnternette araştırdım, yurtdisinda da pizza için vs aynı yöntemi kullanıyorlarmış. İçiniz rahat etsin isterseniz deneyebilirsiniz.

Yalnız bir doktor da şöyle söylemişti ki çok haklı "normalde yemek yediğiniz yerlerden sırf virüs var diye söylemeyi biraktiysaniz; normale dönünce de ordan yemek yemeyin zira üzerine öksurup, hapsirmadiklari sürece ya da öksürüp aynı eliyle paketleme yapmadığı sürece virüs bulaşmaz. Normal zamanda bunu yapan işletmelerden zaten bin türlü başka virüs de bulaşabilir". Bence haklıydı.

Hacıosman kent ormanı açıldı 19 mayıs'ta. koşu parkuru da var.

yıldız parkı güzel, sakin ama fazla kondisyonunuz yoksa yorabilir.

maçka'nın içindeki birkaç kilometrelik çok virajlı koşu yolu var. ama bir koşucu olarak tavsiye etmem. orada koştukça sinirleniyorum, koskoca Istanbul'da çocuk gibi ne yapıyoruz diye.

maçka'nın etrafında koşabilirsiniz. tabii kaldırım. bir de başka güzel rotalar var.

bir rota önerebilirim. bir turu max 15 km oluyor, 10 km sonra yokuşlar başlıyor.

burayı normalde gizli tutmaya çalışıyordum, başladığım benim gibi koşan kimseyi görmüyordum.(en az 1 yıl iki günde 1 koştum.)
ama geçen sonbahardan beri baya insan görüyorum.

güzergah: harbiye askeri müzesinden gezi parkı-maçka-beşiktaş-akaretler-maçka-nişantaşı-harbiye.

doğru sokaklardan, doğru noktalardan koşarsanız asla trafiğe ya da arabalara temas etmezsiniz. o açıdan oldukça güvenli. ve %90'ı insan olarak da sakin. bazı noktalar korkutucu derecede sakin.

harbiye askeri müzesinden gezi parkına kadar gidip karşıya geçmeden sola dönüyorsunuz. yani itü - mimarlık/grand hyatt'a doğru.

oradan da grand hyatt/itü önünden cemil topuzlu'nun içinden maçkaya giriyorsunuz. ben maçkada önce dışından, sonra içinden birer tur atarak aşağı çıkışından Vodafone park'ın oraya iniyorum.

sarayın önündeki ağaçlı yoldan da akaretlere, oradan da nişantaşına ve Rumeli caddesinden önce Osmanbey sonra harbiyeye giriyorum.


çok formda olursam/maratona falan hazırlanıyorsam bu rotayla Kuruçeşme-yıldız parkı hattı da gidiyorum.

Bisikletiniz varsa Beşiktaş'ta bir yere bağlayıp bebek tarafına gidebildiğiniz kadar koşabilirsiniz. erken ya da geç gidin ama. öğleden sonra/akşam üzeri vs oralar çok kalabalık olur. pandemi döneminde ise hiç tavsiye etmem.

yıldız parkı barbarosun bitişiğindeki değil mi ytünün altı?orda piknik yapıyorlar.koşu parkuru hatırlamıyorum.üst kısımlarda mı yoksa?

Beşiktaş - İstinye - Beşiktaş yapıyorum Yarı maraton
Beşiktaş - Bebek - Beşiktaş yapıyorum 12 km.

NBA çok ağır iniyor aşırı hızlı bir internet bağlantınız yoksa. 45'ten sonra gece yatarken açık bıraktım, sabah kalktığımda (yaklaşık 8-9 saat sonra) %98 falan olmuştu. Üstüne 2-3 saat daha bekledim bitsin diye.

nba için oyunu tamamen kapatın. oyun açıkken daha yavaş indiriyor.

Mi box s

şunun başka markasını aldım.

www.gittigidiyor.com

el feneri
şarjlı pil ve şarj cihazı
micro sd kart

powerbank

Mi box s 4k,
Microsoft all in one klavye,
JBL tune 600btnc

Philips hue

kindle, xiaomi masa lambası, logitech bluetooth fare

n11 aracılığı ile braun alından ateş ölçer aldım.fiyatı bende kalsın.bu bandın üzerinde bayağı.

biz yazıp hatırlıyorsan pek de ihtiyaç değil gibi.

ssd

mouse

edit: tost makinesi

xiaomi inface

Mi box s. Korona günlerinde TV İzler olduk.

ssd ve wi-fi adaptör aldım.

www.hepsiburada.com

www.amazon.com.tr

800liraya da şunu aldım: www.amazon.com.tr

ssd, ram, mouse, jbl go 2, elektronik sayılmasa da saç kesme makinesi aldım.

mi box, bir de juul almayi planliyorum

Huawei Bluetooth kulaklık-160tl
Baseus 10.000 mah powerbank-60tl
Baseus 0.5m şarj kablosu-25tl

www.amazon.com.tr

true wireless kulaklık
1more e1026bt
www.hepsiburada.com

İstanbul'da yaşayıp Bursa'daki tesise kontrole giden arkadaşım iş yerinden gideceği yere ilişkin çalışma belgesi ve edevletten de İstanbul'daki ikametgahını yanına alıyor. Giderken iş için olduğunu gösteren belgeyi, dönerken de ikametgahı gösteriyor. Bu iş yerinden belge alınma durumunun tam detayını bilmiyorum. Çalıştığınız yere de bir sorun.

Esenyali'ya giden minibüsler yakınından geçiyor sanırım, sorarak binin.

marmaray'la geliyorsan tersane durağında in biraz yürürsün sadece.

Tersane +1

Tersane köprüsünden karşıya geçip Pendorya tarafına inin, orada kime sorsanız tarif eder. Zaten görünüyor köprüden de. Pendik'ten minibüsle gideceğiniz süreyle eş hemen hemen. İnsan kalabalığına da girmemiş olursunuz.

Hocam hızlıca okudum, gözlükçü yanlış cam sipariş etmiş olabilir. Başıma geldi ordsb biliyorum

Öncelikle çizik camın astigmatı artırdığını söylemek isterim. Bir daha cam çizilirse hiç vakit kaybetmeden değiştirin. Genetik yatkınlığı olmasa bile çizik cam yüzünden astigmatı çıkan birçok insan var.

Astigmatın ise genel olarak her numara değişiminde bu tip yan etkileri oluyor fakat belirttiğiniz süreler çok çok uzun. En fazla 1 haftaya alışıyor göz yeni haline. Yanlış numara, gözlüksüz dolaşma gibi gözü yoran unsurlar uyku ihtiyacı hissettirir. Siz gözlüğü taktığınız halde böyle bir şey hissediyorsanız muhtemelen cam yanlış olmuştur diyebiliyorum. Görme yetisi eskisinden daha kötü bir hale geldiyse tabii ki gidip muayene olun.

edit: Tabii ki kişisel önlemlerinizi alın. Sonra "Gidin dediniz gittim, virüsü kaptım." diye kulaklarımızı çınlatmayın. :)

başıma ilk defa böyle bir şey geliyor ya. çizikli camdan sonra iki defa gözlük değiştirdim, ikisi de rahat ettirmedi beni.

bizde geri dönüşüm var fakat ayrıştırma işi son kullanıcı yerine belediyelerde ve çöp ayrıştırma tesislerinde şu an.
organik çöp yakılıp elektrik elde ediliyor.
diğer çöp ayrıştırılıp ekonomiye geri kazandırılıyor.
misal toplayan arkadaşlar aslında belediyeden ve dolayısıyla bizden bunları çalıp kendi hanelerine yazıyorlar. sonuçta o plastik, kağıt vs toplayan belediye tarafından ayrıştırılıp gelir hanesine yazılmalı. cam kumbaralarından bile çalıyorlar çok acayip.

neyse tabi ki bu atık dönüşüm sistemleri falan henüz ülke çapında değil.

bunun ikinci adımı ayrıştırmayı kullanıcıya yüklemek. yani çöpü ayrıştırmadan çöpe atamaman lazım. bu ingiltere'de gayet güzel uygulanıyor.

ayrı bir aşamayı anlatayım. misal koltuk var evde veya tadilat yaptın çöpün var. bunu kafana göre çöpe atamazsın. gidip geri dönüşüm merkezine teslim edeceksin ya da bunu yapan belediye senden alacak ya da adam tutup bunu attıracaksın oraya.

yapmazsan kabak misali çok güzel cezalarla sana yaptırıyorlar bunu.

ha ben bu işlemin birinci aşamasını bir kadıköy'de gördüm eski başkan varken. ondan sonra da devam etmedi.

Mevcut devlet politikası sebebiyle astarı yüzünden pahalıya geliyor kaliteli geri dönüşüm uygulamak. Özel işletmeler var fakat bunların geneli özel atıklar üzerine çalıştığı için kazançları nispeten daha iyi. Yine de geri dönüşüm mantığı resmisinden özeline, tepedekinden tabandakine kadar sağlıklı bir şekilde yerleşmediği için girişimciler daha fazla kazanç sağlayabilecekleri atık sistemlerine yöneliyorlar. Toplamak dönüştürmekten daha kazançlı Türkiye'de.

Bir de ileri teknoloji gerektiren uygulamalar olduğu için ilk yatırım maliyeti çok yüksek. Dolayısıyla göze alınabilecek risk değil yine Türkiye'deki yatırımcılar için.

bizde insana değer var mı ki çöpe, atığa olsun?

yarınki sözcü yazımdan......

geyiği bir yana, bireysel olarak geri dönüşüm konusu bir gereklilik olarak görülmüyor maalesef. böyle bir anlayış gelişmemiş. sıra ona gelmemiş ya da. halbuki hayli mühim bir konu. bazı belediyeler ayrıştırdığın çöpünü gelip alıyor, onu araştırmak lazım.

edit: bak aklıma lise anım geldi, sinirim bozuldu yine dfghsj. şimdi o zamanki idealist hocamızın yüreklendirmesiyle okulda kağıt geri dönüşüm kampanyası başlatmıştık bir grup öğrenci. idareyle konuştuk, sınıflara karton kutular koyduk. düzenli olarak kağıtları topladık. kutulara kağıt atanlar çoktu sağolsunlar ama her seferinde "çöpçüler geldi ahuahauhuahu" diye dalga geçenler de çoktu. sonra biriktirdik, idare güya gönderecekti geri dönüşüme. bir öğrendik ki onları okulun kazan dairesinde yakmışlar, yakıt olarak. baksan öğrenciler de öğretmenleri de gayet akıllı, aklı başında insanlar. ama halkımızın bakış açısı bu işte ne diyim.

Abi, biz daha çöpü çöp kutusuna atmayı öğrenemedik. Öğretmen olarak söylüyorum. Okullarda bu işin eğitimini vermemize rağmen cehalet yüzünden öğrenemiyor bu çocuklar. Çünkü eve gittiğinde annesi çocuk bezini sokağa atıyor. Aşağı su döküyor. Sokak arasındaki birkaç okul gördüm; duvarların üzerindeki dikenli tellerde elbiseler, poşetler, çocuk bezleri vs. vardı.

Bizim belediye bir ara geri dönüşüm için ayrı çöpler koymuştu, sonra kağıt toplayıcılar içindeki kağıtları almak için kutulara zarar verdiği için kaldırıldığını duymuştum. Cam kumbaraları vardı, bildiğim kadarıyla cam ağır bir şey olduğu için onun içindekileri pek alan da yoktu ama onlar da kayboldu. Hala geri dönüşüm kutuları var ama sayısı çok az. Camlarımı atmak için 350 metre, diğer ambalaj atıkları için 400 metre yolumun üstü olmayan bir noktaya yürümem gerek. Bu kafayla, "bak bizde de geri dönüşüm var" demek için yapılıyor resmen. Ben belediyemden ciddi ciddi bunu bekliyorum ama insanların çoğunun tek beklentisi yazın sahilde pamuk şekerci/dondurmacı tezgahlarının kurulması olduğu için belediyeler bu konuya da önem vermiyor.

Şu anda bazı devlet dairelerinde "Sıfır Atık Projesi" ile bir süredir geri dönüşüm hareketi başlamış durumda. Her çöpte iki tane kutu var. Ancak orada bile geri dönüşebilen her şeyi aynı kutuya atmamızı sorguluyorum. Bunu ayrıştırmak yeni çöp kutusu almaktan daha az mı maliyetli acaba? Bunu ilkokullara yaysalar sonraki nesil belki çöplerini ayrıştırmaya alışabilir; şimdi çöp ayrıştır desen bile çoğu kişide bunu yapacak bilinç yok. Bu millet bir dönem sapık gibi su şişesi kapağı biriktirdi yani.

Atığın kaynağında ayrıştırılması (evlerde çöp ayrıştırmanın teknik adıdır) eğitim gerektirir. Mesela organik çöpe, gidip pil atmamanız lazım. Veya cam kumbrasına gidip borcam atmamalısınız vs.

Eğitim konusunda Afrika seviyesindeki bir ülkeden bunu beklemek komik olur. Ayrıca daha çok lojistik planlama gerektirir bu tarz çöp ayrımı, yani belediyelere daha fazla para harcatır. Mecburen belediyeler çöpü depolama alanlarında ayrıştırıyorlar.

Genelgede nerelere gidilebileceği açıkça belirtiliyor.

"Kısıtlamanın olduğu 18 Mayıs Pazartesi ve 19 Mayıs Salı günleri marketler, bakkallar, manavlar ve kasaplar 10.00-16.00 saatleri arasında faaliyet gösterebilecek. Vatandaşlar (65 yaş ve üzeri ile 20 yaş ve altında bulunanlar hariç olmak üzere) zorunlu ihtiyaçlarının karşılanması ile sınırlı olmak ve araç kullanmamak şartıyla (engelli vatandaşlar hariç) ikametlerine en yakın market, bakkal, manav ve kasaplara gidip gelebilecek."

Kargolar eve hizmet şeklinde çalışıyor. Tabii ki her şeyde olduğu gibi kişisel inisiyatif uygulayan şubeler bunda da vardır ama risk almaya gerek var mı? Bence yok.

telefonla ulaşmaya çalışın ondan sonra da hastaneye gidin. ya da belirtiler çıkana kadar bekleyin çünkü muhtemelen bu virüsü ya taşıyorsunuz ya taşımak üzeresiniz. aynı evde karı koca çocuk yaşayıp da bunu birisi kapmışken diğerinin kapmamasını düşünemiyorum.

başka bir hastalığınız yoksa evde geçireceksiniz muhtemelen ama hastaneye ulaşıp test olmaya bakın.

Yahu işte biz taşıyıcıysak, dışarı çıkmamız diğerleri için riskli. Bu bana çok saçma geliyor

Ben de covid şüphesi atlattım, o yüzden benzeri durumu deneyimledim. Direk aile hekiminizle irtibata geçin çeşitli sorularınız için, benim covid testim aile hekimin sistemine düşünce hemen beni aradı ve bir haftadır da her gün kontrol ediyor telefonla, hem de negatif çıkmasına rağmen. Malum testler yanıltabiliyor ki ben covid ya da benzeri mutasyona uğramış başka bir versiyonunu atlattığımı düşünüyorum. Test için hastane dışında bir alternatif yok benim bildiğim. Bana test yapıldığında otomatik olarak etrafınızdakileri de test etmiş olacağız demişti doktor. Yani sanırım size bulaşmamış olamaz. (test için özele gittim) test olacaksanız covid şüphesi bulunan insanların girip çıktığı yerlere gireceğinizi göz önünde bulundurun. Bu durumda biraz tercih meselesi oluyor.

Bu arada belirti göstermediğiniz pozitif olmadığınız anlamına gelmez. Tanıdığım bir aile komple covid pozitifken aralarından biri pozitif olduğu halde hiçbir gariplik hissetmemiş.

Şimdi enabızdan süprüntü testi çıktı. O negatif ama tomografi de covid diyor. Tamamiyle kafam karıştı. Aile hekimi yardımcı oluyorsa muhtemelen yarın onlar arar bizi. Teşekkürler

tomografi covid diyorsa zannedersem yüksel ihtmal covid pozitifsiniz. aile hekimi +1 demeye geldim. eşinize ilaç tedavisi verildiyse size de belki verilebilir, belli olmaz. aile hekiminiz sizi mutlaka arar. çok geçmiş olsun. umarım hasarsız atlatırsınız. ufak bir sorum var. nerden bulaştığıyla ilgili bi düşünceniz var mı? aktif dışarı çıkıyor muydunuz. ve eşinizde ne gibi belirtilerle başladı, şimdi nasıl.

Biz neredeyse 2.5 aydır sosyalleşmiyoruz. En fazla kimsenin olmadığı bahçemize çocuğu indiriyoruz o da hafta 1 falan yarım saat kadar.

Eşim işe gidip geliyordu ama ofisinde ondan başka kimse olmuyor.

Market alışverişlerimizden şüpheliyiz. Saatlerce balkonda sirkeli sularla silip bekletiyordum halbuki.

Çamaşır sepetini çok fazla dolu bırakmam da.

Evde küçük çocuk olduğu için her gün silip süpürülen bir ev.

Eve çok kargo da gelmez.

Eşim eve gelir gelmez duş alır. Sabah çıkarken de.

Yani hiç anlamadık nasıl olduğunu.

Belirti de sadece eşimde var. O da mide krampı. Başka hiçbir şey yok. Ne ben de ne de çocukta bir şey var. En azından şimdilik.

Uzman güvendiğimiz bir hekim, yarın hepimizin tekrar test olması gerektiğini söyledi. Çocuk ve ben de negatif çıkarsa eşim başka bir evde izole olmalıymış. Bizi başka bir yere göndermiyor. Riskliymiş. Negatif çıksa dahi 3-4 gün sonra pozitif olabilirmişiz. Muhtemelen de pozitifmişiz.

Eşim de işte 5-6 güne kadar ateş ve öksürük olursa hastane yatışı olmalıymış.

eşiniz ofise özel araçla mı gidiyordu yoksa toplu taşıma v.s. var mı?

geçmiş olsun.

Öncelikle çok geçmiş olsun.

"Ama hastaneye gitmeden de test yapılabiliniyor mu?"

Evet, yapılabiliyor. Geçen gün youtube'da bir haber kanalının videosunda izlemiştim hatta. Hastalarla teması olan kişilerin Kapısına gelip, test yapıyorlardı. Hatta aile apartmanında yaşayan bir youtuber'ın annesinde hastalık çıkınca, bize test yapmadılar diye video çekmişti, video sonrasında bakanlık gelip tüm apartmana test yapmıştı.

Tomografi covidse kesin coviddir. Evinize ilaç getirmediler mi henüz? Geçen hafta bizim binanın yanındaki binaya doktorla-hemşire covid hastasına ilaç getirmişti . Hatta sanırım testte yaptılar yanlarında koli büyüklüğünde çanta vardı.

Toplu taşıma kullanmıyor.

Ben işte o sisteme ulaşamıyorum. İnt de ulaşamadım. Görüştüğüm doktorlar da söylemedi.

Belki youtuber olduğu ve kamuoyu dikkatini çektiği için öyle özel bir durum vardır. Bizi henüz kimse de aramadı.

Yarın hastaneye gidene kadar, arayan soran olmazsa biz kendi aracımızla hastaneye gideriz. Yapacak bir şey yok.

Türkiye'de sistem anlatıldığı gibi iyi değilmiş, maalesef deneyimledik de

Twitterdan sağlık bakanlığının iletişim hesabına doğrudan "mention" atın durumunuzu anlatan. Kendileri özel mesaj yoluyla bilgilerinizi isteyecek. Şu an yapmaya çalışıp da karşılık bulamadığınız şeyleri daha hızlı bir şekilde uygulamaya sokuyorlar.

twitter.com

öncelikle çok geçmiş olsun, sakın dışarı hastaneye falan çıkmayın ilgili birimlerle iletişime geçin gelip kapıda test yapıyorlar. gözlerimle şahir oldum. benim şuan çok sayıda akarabamda benzer durumda. evde geçiriyorlar. söyledkleirne göre her gün arayarak takipleri sağlanıyormuş. evden çıkmamalarını defaatle söylemişler. sizde şuan şüpheşi durumdasınız, çıkmamalısınız. ihtiyaçlarınız için bulunduğunuz belediyenin çağrı merkezini veya kaymalamlığın ilgili birimini arayarak durumunuzu anlatabilir her türlü ihtiyaç için ilgilenmelerni sağlayabilrsiniz. tekrar çok geçmiş olsun. eğer dışarı çıkarsanız bir çok kişiye bulaştırırsınız lütfen bunun bilincinde olun. yaşadığım sokakta yan yana 3 bina karantinaya alındı kurala uymadıkları için.

Hastaneye gitmemiz gerektiğini söylediler. Sanırım kafalarına göre bir sistem uygulanıyor. Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi 22 aylık oğlumuza test yapmadı, ısrar ettiğimiz halde ama Sadi Konuk Araştırma ona da yapılmalı, saçmalık diyerek oğlumuzdan da süprüntü aldı

yiyorum. abartıldığını düşünüyorum. doktorları da bu tür konularda pek ciddiye alamıyorum. doktor ne anlar tavuktan veya onun yetiştirilme şeklinden dolayı vücuda verebileceği zararlardan.

çok sağlıklı olmadığını düşünmeyi geçtim biliyorum. mutfakta önemli bir yeri var. kırmızı etle kıyaslamıyorum ama kırmızı etede çok güvenmiyorum. düzenli balık yeme işin sağlıklı kısmını oluşturuyor.
tavuğuda belli yerlerden alarak süper oynanmamış ürün alıyorum diye kendimi kandırıyorum:)

Her gün 500g

Her gün 300 gr.
Sanırım bu tavuklara kolajen enjekte edilmesinden bahsediyorsunuz.

TR de ki herseyini içine bişey koydukları için tavuk pek sıkıntı yaratmıyor.

Antibiyotik muahbbeti var. Onlardaki antibiyotik yedigimiz icin bize geciyor, oyle oyle insandaki bakteriler antibiyotige daha fazla maruz kala kala Bagisiklik kazaniyormus bakteriler. Sonra superbug dedikleri antibiyotigin etki etmedigi bakteriler oluyormus falan filan. Ayda 2-3 kez yiyorum

Ben pek yemiyorum. Kurbandan kalan et var. Kırmızı et daha sağlıklı, besleyici. Tavuk bana ot gibi geliyor. O yüzden nadiren yerim.

En az haftada bir kere yerim. paramolacak+1

Gunde 300-400 gr.
Şimdi markette en ucuz tavuk var, üstüne orta seviye var, üstüne yüksek kalite var üstüne organik var.

Ben orta-yuksek kalite arasinda gidip geliyorum.

Yalniz o kadar üründe katki, antibiyotik vs var ki ac kalirsiniz. Bu kadar insani dogal üretimle kim nasil doyuracak?

Abicim antibiyotik tavuğu büyüten, şişiren bir şey değil, bakteri öldürücüdür. Ürününü yediğimiz bütün canlı hayvanlara yapılır, hasta olmasın, mikrop kapmasın diye. Yani et ineğine de, süt ineğine de, et tavuğuna da, yumurta tavuğuna da hatta belki çiftlik balığına bile uygulanan bir ilaç. Yumurtada da, sütte de, hepsinde var antibiyotik. Antibiyotik istemiyorsanız vegan olacaksınız.

Ha hormon derseniz, yok efendim gdo'lu yem derseniz, sağlıksız yetiştirme şartları derseniz onlara eyvallah, yemiyorsanız o yüzden yemeyin.

Abi tavuk yemeyip ne yiyeceksin? Hayvansal protein almak istiyorsun ve bunun kaynakları belli. Günlük 100gr protein almak istesen 500gr et yemen lazım. Tavuk ve hindiyi çıkartınca balık ile kırmızı et kalıyor. Balık dört mevsim taze bulunmuyor. Çiftlikte yetiştirilenlerine de zararlı diyorlar. Kırmızı et pahalı. Karides, kalamar vs. ayda yılda bir yersin zaten. Yemeyelim de, alternatifini sunmuyorlar. Vejetaryen falan olmak istemiyorum. Ne yapalım bu durumda?

balık civalı, tavuk hormonlu, sebze meyve simsiyah suları olan derelerden sulanıyor. satın alınan her gıda kadar kötü olduğunu düşünüyorum.

Ne tavuk ne yumurta.Balık ve eser miktarda kırmızı et yiyorum.

Tavuk eti bence kırmızı etten daha lezzetli. Yetişirip yemeyen ise bence tavuk çifliklerinin çok pis kokması ama öyle böyle değil

yemiyorum.

eskiden yediğim zamanlar için de pişmanım.

(biraz önce yumurta sorusuna cevap verince bunu da boş geçmeyeyim dedim.)

@kibritsuyu antibiyotik tavugu buyuten bir sey degil derken? Tavukcunun sitesine girip mi okuyorsunuz bu bilgileri. Antibiyotigin temel verilme sebebi hayvana hizli kilo aldirmak. Gunluk dozda her gun antibiyotikle besleniyor bu hayvanlar. Antibiotic resistance diye bir kavram varsa bu gida endustrisinin ciftliklerinin bir urunu

yaklaşık 4 senedir yemiyorum. işyerinde "pilavda tavuk bulyon var mı şef?" diye sormaktan bıktım.
yeri gelmişken tatlıya tavuk eti koyan zihniyeti buradan kınıyorum :)
akdeniztoros.com.tr
akdeniztoros.com.tr

haftada 2-3 kere yiyorum genelde. tadı balığa veya kırmızı ete göre çok daha lezzetli.

Solduğumuz havaya kadar her şey bozukken konu tavuğa gelene kadar evden uzaklaştırılması gereken çok daha fazla şey olduğunu düşünüyorum. Haftada 3-4 gün tavuk, 3-4 gün ton balığı, ayda 1-2 defa kırmızı et tüketiyorum. Genel manada beslenmenizi tüm gıdalarla orantılı bir şekilde paylaştırıyorsanız tavuk yiyorsunuz diye size bir şey olmaz. Onlarca parametreye bağlı yaşıyoruz. Bu kadar detaycılık bizi daha uzun ömürlü yapmayacak maalesef :)

Yaklaşık 20 yıldır ben, ailem ve yakın akrabalar yemiyoruz.
Yılda 1-2 köy tavuğu falan denk gelirse ancak. Ama öyle bir durumda da kaz/ördek gibi seçenekleri tercih ediyoruz.

Aynı durum yumurtada da geçerli. Ben çok sevdiğim için her gün yumurta tüketiyorum ama “organik” olanlardan. Gezen tavuk değil organik.

tavuk sektörüde bir çok sektör gibi kirli. kasaptan aldığınız etler çok mu sağlıklı? hayvan hangi yemleri yiyor? bilmiyoruz. sektörlerin hepsi kirli ama tavuk sektörü diğerlerine göre çok kirli. normal köyde gördüğünüz tavuklardan markette paketli şekildeki etler çok zor çıkar hatta yumurtaları falan küçüktür. 3 ay da bir yerin onu da eşimin canı çekerse.

bir mazbut ben miyim anlamadım. tavuk yerim. etrafımda tavuk yemeyen insan da yoktur.

ucuza lezzetli yemek. tavuğa karşı böyle bir lobiden haberdar değildim açıkçası.

İki yıldır hiç tavuk yemedim. Öncesinde de tadını sevmediğim için zaten pek yemezdim.

Doktor tanıdığınız neden evine dahi sokmuyor bir söyleseniz de öyle tartışsak. Siz atıyorum bamya neden sevmiyorsanız, o da o yüzden sokmuyordur evine.

Tavuk etini bulgur pilavının üzerine(pirinç de olur) küçük küçük parçalar halinde atıp yemeyi seviyorum. Gerçi her türlü güzel bir tadı var. Üzerine de pul biberi. Oh mis.

istemezdim ama mecbur yiyorum. kırmızı eti güvenli bulmadığım için protein almam lazım. haftada 2 kere yiyorumdur herhalde. banvit bulursam onu alıyorum. en azından tavuklara tavuk eti yedirmediğini söyleyen tek firma. "brezilyalılara satıldıktan sonra değiştirmedilerse..."

@neverletyougodown: tavukçunun sitesine girip okumuyorum. tavuklara hiçbir şey verilmiyor, tavuk sağlıklıdır, yiyin bir şey olmaz gibi bir iddiam da yok. söylediğiniz "Antibiyotigin temel verilme sebebi hayvana hizli kilo aldirmak. Gunluk dozda her gun antibiyotikle besleniyor bu hayvanlar" şeklindeki saçmalığı düzeltmeye çalışıyorum.

antibiyotiğin temel verilme sebebi tavuklara hızlı kilo aldırmak değil. antibiyotiğin kilo aldırıcı bir etkisi yok. antibiyotikle beslenemezler, çünkü antibiyotiğin besleyici bir özelliği de yok.

antibiyotik bakteri öldürücüdür. mikrop öldürür. faranjit olduğunda aile hekimine gidiyon augmentin yazıyo ya, aha hayvanınki de aynı. sen augmentin içince büyüyüp kilo alıyor musun, karnın doyuyor mu?

bin çeşit hayvan hastalığı var. bunların bilmemkaçyüz çeşidi de mikrobik. salmonellası var brucellası var. bin çeşit bakteri var. sen bu antibiyotiği vermezsen hayvanın bakteri kapar. ya ölür, ya bakterili ürün verir. sen dayarsın hayvana antibiyotiği, adamın vücudunda bakteri üreyemez.

ürün veren her canlı hayvanın vücudunda bakteri üreyemesin diye antibiyotik verilir. direkt ineğin memesinin içine basılanı bile var. memesi büyüsün, sütü artsın diye değil, sütteki bakteriler varsa ölsün, yoksa da üremesin diye. sağlıksız mıdır, evet sağlıklı değildir. sonuçta bakteri ölmesin diye ilaç yapılmaktadır, üründe bakteri ürememekle birlikte ilaç katkısı kalmaktadır. o yüzden, ya bakteri üremiş olması yüksek ihtimal olan ürün tüketeceksiniz, ya antibiyotikli ürün tüketeceksiniz, ya da vegan olacaksınız. antibiyotikten korkuyorsanız hayvansal ürün tüketmeyeceksiniz.

tavuğa hızlı kilo aldıran şey katkılı yemlerdir, gdo'lu yemlerdir. ne bileyim hormondur. kilo aldırıcı, çabuk büyütücü ilaç da veriyorlardır. ama bu verdikleri ilaç bir antibiyotik değildir. tavuk yerken çekinecekseniz bunlardan çekinin.

@kibritsuyu valla uzatmak istemiyorum, ama antibiyotik sadece ciftlik hayvanlarini hastaliklardan korumak icin degil hizli buyumeyi, gelismeyi sagladigi icin de kullaniliyor temel olarak. Antibiotic resistance diye basit bir Google aramasi yaparsaniz ya da antibiotic resistance ile random bir yazi secerseniz guardianlardan tutun tedlere, bbclere, whol'ya yuzlerce yerde bahsediliyor antibiyotigin ciftlik hayvanlarini hizli buyutme etkisinden. Komplo teoristcilerin, dunya duzculerin iddiasi falan degil bu

Antibiyotikler hormonlar gibi büyümeyi doğrudan uyaran maddeler değil. Tavukların büyümesini dolaylı olarak destekliyor.

Antimicrobial Growth Promoters
Antimicrobial growth promoters (AGPs) are antibiotics added to the feed of food animals to enhance their growth rate and production performance. The mechanism by which AGPs work is not clear. AGPs reduce normal intestinal flora (which compete with the host for nutrients) and harmful gut bacteria (which may reduce performance by causing subclinical disease). The effect on growth may be due to a combination of both fewer normal intestinal flora and fewer harmful bacteria.
wwwnc.cdc.gov


According to the National Office of Animal Health (NOAH,
2001), antibiotic growth promoters are used to “help growing
animals digest their food more efficiently, get maximum benefit from
it and allow them to develop into strong and healthy individuals”.
Although the mechanism underpinning their action is unclear, it is
believed that the antibiotics suppress sensitive populations of bacteria
in the intestines. It has been estimated that as much as 6 percent of the
net energy in the pig diet could be lost due to microbial fermentation
in the intestine (Jensen, 1998). If the microbial population could be
better controlled, it is possible that the lost energy could be diverted
to growth.

www.fao.org


Antibiotic resistance apayrı bir şey ve büyüme ile bir ilgisi yok.

6 senedir tüketmiyorum.
Benim yememe başlangıcım şöyle oldu bir gün köy tavuğu yedim. köy tavuğunun etini biraz sert buldum ama köy tavuğu ile diğer market tavuklarını karşılaştırınca vay anasını biz ne yiyormuşuz dedim. kemik boyutu, yağ oranı vs. ondan spnra soğudum ne köy tavuğu ne normal tavuk yedim.

@synesthesia "Antibiotic resistance apayrı bir şey ve büyüme ile bir ilgisi yok." Ben ikisi alakali demedim zaten. Antibiyotik resistance ile alakali rasgele bir yazi secmeniz yeterli. Antibiotic resistance olusmasinin temel sebeplerinden birini gida sektorune bagliyorlar, cunku gida sektoru hayvanlari hastaliktan uzak tutmak ve hizli buyume gelisim icin antibiyotikleri asiri kullaniyor. www.theguardian.com
youtu.be

Aslında demişsiniz ama çok sorun değil. Prensip olarak aynı noktadayız :)

"Antibiotic resistance diye basit bir Google aramasi yaparsaniz ya da antibiotic resistance ile random bir yazi secerseniz guardianlardan tutun tedlere, bbclere, whol'ya yuzlerce yerde bahsediliyor antibiyotigin ciftlik hayvanlarini hizli buyutme etkisinden."

@never E iyi de buna hızlı büyüme demeniz mantıksız o halde. Büyüme sürecini sekteye uğratmamak için demelisiniz. Hızlı büyüme deyince yanlış algılanması normal. Sanki hormon, takviye gıda veya kolajen gibi algılanmış.

haftada en az 1 defa yiyorum ki 4-5 bile oluyor

@ Unde bach canim antibiyotigi verince hayvanin vucudu kas yapiyor buyuyor, gelisiyor diyor adamlar iste makalelerde. Hayvanin sindirim sistemini, bagirsak populasyonunu degistiriyorsun sonucunda daha az yag, daha fazla protein oluyor, semiriyor hayvan diyor.(Hastaliktan koruma yan faydasi isin)

Büyüme sürecini sekteye uğratmamak falan bu kelimeler gida endustrisinin politik dogruculugu olur, dolayli falan degil apacik mudahale var hayvana

Farklı türde hayvansal proteinlere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Tavuk eti sağlıksız, dana eti doğal değil, sebze meyve gdo'lu dersek yiyecek hiçbir şey bulamayız. Bence yememek daha büyük eksiklikler doğurabilir.

Hocam hangi makalede antibiyotik kullanımı hayvanlarda kas yapımına sebep olur diyorsa gösterin lütfen. Öyle bir şey yok.
Sizin dediğiniz "antibiyotik insan ömrünü uzatır" demek gibi oluyor. Ömrü uzatır da, bunu hastalandığımızda başa çıkamayacağımız bakterileri kolayca yok ettiği için yapar. Yani dolaylı bir etkisi var.

Erkekler yemeyin, erkekliğinizi kaybedersiniz mazallah :((

www.drtus.com

hala aynı şeyi söylemek istiyorum. ben zaten antibiyotik kullanılmıyor, antibiyotiğin zararı falan yok demedim. SADECE tavukta değil, çiftlik hayvanlarının HEPSİNDE kullanılıyor dedim.

he tamam hadi onca makalenin hatırına antibiyotik büyütüyor olsun. o zaman ineği de büyütüyor, kuzuyu da büyütüyor, tavuğu da büyütüyor.

yani "tavukta antibiyotik olduğu için yemiyorum, onun yerine dana yiyorum" diyorsanız zoooorrttt yine antibiyotiği aldınız. "yumurta yiyom" diyorsanız zooorrt yine aldınız. "süt içiyorum" dediniz, zooort yine antibiyotik.

velhasıl-ı kelam antibiyotik veriliyor evet. zararlı mı evet. büyütüyor mu, hadi güzel hatırınız için büyütüyor olsun. ama bu zıkkım zadece tavuğa verilmiyor, cümle alemin hayvanına veriliyor.

korkunuz antibiyotikse hayvansal ürün hiç tüketmeyeceksiniz. hepsinde var çünkü tavuğa özgü bir şey değil.

şunu da üçüncü kere yazdırıyorsunuz ya yani.

@ synesthesia www.nhs.uk ordaki rapor: amr-review.org
www.ncbi.nlm.nih.gov
www.ncbi.nlm.nih.gov

Herkes ozgur istedigini de yesin. Sadece antibiyotik hastaliklari onluyor romantikliginizi onlemek icin yazdim, tartisma oldugu icin de uzadikca uzadi, baska da yazmiyorum.
1- hasta hayvana : treatment of disease
2- saglikli hayvana: hasta olmamasi icin onleyicilik
3- saglikli hayavana: growth promotion: increased feed-to-gain efficiency (zurnanin zirt dedigi yer)

oral b diş macununu 99 pence'e almışım gerçekten. büyük boy bir de. bu nasıl fiyat?

Eyüp sabri tuncerin diş macunlarına bir bakın. Biliyorum sorunuza cevap değil ama nispeten temiz içerikli güzel ürünler yapıyorlar, ben kullanıyorum çok menunum. İyi yerel alternatifler bulup yönlenmek gerekiyor bu zamlar karşısında.

Kişisel bakım ürünlerine uygulanan ÖTV'den ve diğer dolaylı vergilerden kaynaklı.

yeşil renk kodlu olduğu için dk dent çeşitlerini kullanıyorum. fiyatı 16tl gibi bir şeydi galiba.

www.youtube.com

Moda caddesinde Özgür Kasap var Tedi'nin sırasında Moda'ya doğru giderken Aras Kargo'yu geçince solda kalıyor. Fiyat skalanız konusunda bir şey diyemem ama buradan alıp da memnun kalmadığım tek bir ürün yok. Tavsiye ederim.

Sokağa çıkma yasağı olan illerde marketler kapalı.

açık değildir +1

açıksa gitmende sıkıntı olmaz. fırınlara gitme eve yakınsa serbest.

9-2 arası açık olmuyor muydu? Yer istanbul.

yok kapalı, o sadece 2 gün için geçerliydi. hani 4 gün sokağa çıkma yasağı olduğu zaman.

Aynı dert bende de var nisan dedi mi başlıyor hapşırma burun akıntısı damak kaşıntısı göz kaşıntısı kızarması ben aeirus tablet ile zatiden göz damlası kullanıyorum bir nebze iyi geliyor ama sürekli kullanmıyorum

Beni de Zyrtec'ten başkası rahatlatmıyor. Alternatif olarak da Desmond var. Etken madde ve miktarlarını bilemiyorum.

Bir de doktorların genel önerisi yatmadan önce ilacın alınması yönünde fakat bende o şekilde bir fayda sağlamamıştı. Sabah uyanınca alıyorum.

İlaç değiştirmesi lazım. Alerji için sayısız ilaç var. Ne yazıkki hepsi herkes için işe yaramıyor. 6-7 ay önce kbb doktorumun verdiği ilaçlar işe yaramayınca başka bir kbb doktoruna göründüm, hem kullandığım spreyi hem de hapı değiştirdi. 8 günde fark etmişti ilaçların etkisi.

Siz de farklı bir kbb doktoruna görünebilirsiniz, kullandığınız ilaçların işe yaramadığını belirterek.

Ek olarak, doktorların alerji haplarını gece alınmasının nedeni çoğu alerji hapının kişide uykuya neden olması. Eczacılarda ilacı verirken uyku yapabilir, akşam saatlerinde alsanız daha iyi olur diyor.

Bende tek işe yarayan Levmont adli ilac oldu. Cok sey denedim. Bir tek o sondurebiliyor alerji ataklarimi. Uzman dr un yazmasi lazim tabii. Ertesi gün direkt her şeyi silip atıyor misler gibi

tek çare hitrizin. kullanın ve rahatlayın. ben yıllardır hitrizinle rahatlıyorum. düzenli kullanmak önemli ama

Burnunuzu okyanus suyu spreyi ya da serum fizyolojik ile düzenli temizlemeyi denediniz mi?

Evet güveniyorum. İnanmayanlar herhangi bir yoğun bakımın yatak yoğunluğunu araştırabilir, yabancı medyanın bu konudaki haberlere de bakabilir. Ben bir tane hekimin, bir tane yoğun bakım uzmanının "durum açıklandığı gibi değil, yataklarımız dolu" dediğini duymadım.

covid19'a yakalanmış kişiler, bağışıklık sisteminin gücünü kaybediyorlar. sonra zature geçiriyorlar.. duyduklarımız bu yönde. elbette detayları var. ama covid diye bir "hastalık" olmadığı için, ne yazık ki kaybettiğimiz insanlar başka isimleri olan rahatsızlıklardan vefat ediyorlar. bazısı çoklu organ yetmezliği, bazısı ileri zatürre bazısı akciğer, solunum yetmezliği... dolayısıyla ben covid enfekte olmuş ve vefat etmiş herkesin, ölüm raporunda covid yazıldığını sanmıyorum. bunun için de doktor olmaya gerek yok. bunca yıldır gördüğüm liderlik, tutum, şeffaflık bu durumda ne yapabileceklerinin sinyalini veriyor zaten. tek başına yurt içinde kampanya başlatıp sonra amerika dahil büyük dünya devlerine "yardım" ediyor olmamız zaten müthiş bir zeka ürünüyken neyi tartışıyoruz?

@jeanluc "ama covid diye bir "hastalık" olmadığı için, ne yazık ki kaybettiğimiz insanlar başka isimleri olan rahatsızlıklardan vefat ediyorlar"
Çok talihsiz bir açıklama olmuş. Covid bir hastalıktır, çoklu organ yetmezliği ise bir klinik sendromdur. Aynı şekilde zatürre veya solunum yetmezliği de birer hastalık değildir, birer sonuçtur. Bu kadar bilgisiz olduğunuz bir konuda bu derece özgüvenli olmanız da çok ilginç doğrusu.

uzun zamandır @jeanluc gibi boş bir insan görmemiştim. covid diye bir hastalık yok diyor ama avam bilmiyor ki açılımı coronavirus disease. bu kadar da olmamalı bir insan yazık.

Boyle delicesine saklanan bir tablo olmadigini hastanelerin yogunlugunun korkutucu boyuta gelmedigini gormekle birlikte evet sayilarin yeterince seffaf olmadigina inanmak degil net olarak seffaf olmadigini biliyoruz. Zira testi pozitif olmadigi halde covid tedavisi goren kisilerin sayisi aciklanmiyor. Test sayilari kac vakadan alindi aciklanmiyor. Bunlar seffafligin onundeki engeller.

Hayır, sağlık bakanlığının açıkladığı rakamlara ve kriz yönetimine kesinlikle güvenmiyorum. Aklıma çok şey geldi, yazıp yazıp sildim ama sadece aşağıdaki bile bence yeterli bir sebep.

İBB Vefat Sorgulama Sistemi Skandalı ve hemen ardından sistemin erişime engellenmesi. Çok basit bir karşılaştırma ile vefat eden insanların ölüm sebeplerini görebiliyordunuz ve rakamlar sağlık bakanının açıkladığı rakamlar ile örtüşmüyordu.

eksisozluk.com

*Bakanlık covid tedavisi gördüğü halde test sonucu çıkmayanların istatistiklere katılmadığını zaten söyledi. Bu dünyanın birçok ülkesinde bu şekilde uygulanıyor. Öncesinde tüm covid şüphelilerini istatistiğe katan ülkeler bile sonrasında sadece pozitif sonuçlara yöneldiler. Türkiye'ye özel bir uygulama değil.

*Gerçek vaka ve ölüm sayıları gizleniyor inancı da okumuşundan okumamışına herkesin etrafında birleştiği saçma sapan bir düşünce benim açımdan. 7 milyarlık nüfusa sahip bir gezegende 3.5 milyon vaka ne kadar inandırıcı ise Türkiye'deki vaka sayısı da o kadar inandırıcı. Burada gerçek sayının gizlenmesi değil, tespit edilememesi sorunu var. Çünkü her önüne gelene test yapabilecek bir imkan dünyanın herhangi bir ülkesinde mevcut değil.

*Ölüm raporlarını hazırlayan doktorların beyanları esas alındığı için bakanlığın tek tek bütün hastaneleri gezip rapora yazılan doğru mu diye dolaşma şansı da yok. Bu durumda doktor beyanlarının doğruluğunu tartışmak gerekir. Buna bakanlığın müdahalesi var mıdır yok mudur konusuna girmiyorum ama varsa da toplam istatistiği etkileyecek bir şey olacağını da düşünmüyorum.

Bu şartlar altında eldeki verilerin doğru ama gerçek verilerin tespit edilememesi sebebiyle de olması gereken verilerden uzak olduğunu söyleyebiliriz. Yalan söylediklerini düşünmek çok komik geliyor bana. Dünya genelinden farklı bir seyir olmadığı gibi bizi dünyanın geri kalanından farklı kılan bir sistemimiz de yok.

Şu yaşıma kadar hükümetlerin herhangi bir beyanına %100 güvenmedim fakat bu iş sağlık işi. Ülkeyi değil, dünyayı bağlıyor. Kimsenin kimseye yalan söyleme lüksünün olmadığı bir dönem. Dolayısıyla resmi verilere güvenmekten başka bir şansı yok dünyanın.

Kaldı ki dedikleri gibi şimdiye kadar tüm tersliklerde işin içinden birileri mutlaka çıkıp sesini duyururdu. Şu durumdaki tek çağrı iyileşme oranı ne kadar yüksek olursa olsun vakaların hastanedeki yoğunluklarında büyük bir düşüş olmadığı ve tedbirlerin devam ettirilmesi gerektiği yönünde.

Sadece Türkiye çerçevesine bakarsanız devlet açıklamalarını refleks olarak reddeden birçok insan var. Dünyaya bakarsanız da herkesin seyri aynı gidiyor. Ülkeler üzeri bir durum ve organizasyon var.

Sonuç olarak ne %100 güvenilir ne de tamamen safsata. Biraz okuma, biraz araştırma ve çokça yorumlama ile dümdüz yandaş veya dümdüz muhalif düşüncelerden uzaklaşmak gayet mümkün.

Eyyorlamam bu kadar.

Ölüm rakamlarına inanmıyorum.

Büyük bir hastanede enfeksiyon kontrol komitesinde görevliyim. İlk dönemlerde yataklarımız tamamen dolu oluyordu. Acil serviste kimi zaman yatış için bekleyen 100'e yakın insan olurdu, bir kısmı servislerde boşalan yatak olursa oraya alınır, bir kısmı şehir içindeki hastanelere sevk edilirdi. Artık acilde bekleyen hastamız olmuyor, yatış ihtiyacı olan hemen servislere alınabiliyor. Yoğun bakım da full çekmiyor önceki ay gibi, rahatladı. Bence gözle görülür bir gerileme var, tedbirler bir anda gevşetilmez umarım.

ölüm rakamlarının daha fazla oldugunu dusunuyorum.

Ederler

ederler

bazıları etmiyor. sipariş vermeden önce sipariş notuna yazın durumu veya numara varsa arayın.

Genelde ediyolar ama hangi marka kullandığını soruyo bazıları. Bilinen bişi değilse kabul etmeyebiliyolar :)

damacananın depozitosu da var aslında o iş nasıl oluyor sor. Bazen yeni aldığın daha ucuz veya daha pahalı çıkabiliyor falan.

Bazısı farklı marka damacanayı alırken ekstra ücret talep ediyor.

damacanızın büyük olasılıkla 20 TL depozitosu var. su şirketleri kendi arasında damacana takası yapıyorlar.
yeni bir şirkete geçerken bu şirkete durumu sorabilirsin.
genellikle kabul ediyorlar.

ben de tam şu anda aynısını düşünüyordum

ataşehir

yakınlarda bir yerde jeneratör çalışıyor olabilir.

Geçti sanki şimdi ya da kulağım alıştı bilemedim.

Starlink uyduları geçiyordur :P

Ben de Kadıköy'de duydum. Hemen hemen aynı saatlerde.

kargo uçağıymış yine.

www.youtube.com şu taze geldi sayılır.

radiohead yüklüyor konserleri şu sıralar.

sağol sana da iyi haftalar

youtu.be

youtu.be

Metallica: Live in Munich: www.youtube.com

The Unforgiven II bile var!

Dire straits - alchemy live

Sting - live in berlin (filarmoni orkestrasıyla birlikte)

www.youtube.com

Iron Maiden seviyorsanız eğer :)

Rock am Ring, Germany 2014

Kesikli yasak uygulanınca olacağı bu. Hafta sonu insanlar eve tıkılınca yasak kalkar kalkmaz herkes kendini sokağa atmış. Maalesef bilinçsiz toplum hareketleri bunlar. Biz mecburiyetten ofisteyiz ama keyfi olarak sosyal mesafeyi ihlal eden insanları anlamıyorum cidden.

ya bir şey dicem de ben bir çok merkezi noktaya baktım şu an ve bomboş sokaklar meydanlar. bağdat caddesi, kadıköy meydan, istiklal caddesi filan gayet bomboş. evet bir kaç tane insan gördüm ama bir kaç tane. yanyana gezenler de zaten beraber olanlar, yani aynı evde yaşıyorlar veya aynı ofiste çalışıyorlar, her türlü beraberler yani.

ben insanların büyük çoğunluğunun dikkatli olduğunu düşünüyorum, olmayanları zaten hiçbir şekilde ıslah edemezsin. ölümle bile ıslah olmuyor bunlar.

6-7 lokasyona baktım bomboş her yer? tamam insan var da biri yürüyor biri elinde poşetle. tam olarak neresi normal zamanlar gibi?

bağdat caddesi 1 kamerasına bakarsanız yeterli bir insan sayısını göreceksiniz. kadıköy rıhtım aynı şekilde.

bankta oturanları kaldırmışlar sanırım. şerit çekilmiş çünkü.

İstanbullu musunuz bilmiyorum ama normal zamanlar gibi değil. Kalabalık genel olarak yuzde 30'lara inmiş.

Evet kesinlikle bir gevşeme var, 4 günlük yasak sonrası diye olabilir, istatistikler iyi gidiyor diye göründüğünden olabilir, havanın güzel olması nedeniyle olabilir. Ben de başından beri bu kameralardan izliyorum dışarıyı, tabii ki normal zamanın kalabalığı yok ama geçen haftalara göre daha çok insan var dışarda.

Sık bırak sık bırak olacağı bu bence. Yasak yokken insanlar "eve tıkılcaz ya şu lazım olursa ya bu lazım olursa, yok çocuğumun sütü bezi biterse, yok nakit sıkıntısı yaşarsam, eve sipariş için siparişlerim eksiksiz ve zamanında gelir mi gelmez mi" bilmem ne korkusu yaşamadığından bu kadar kalabalık etmiyodu sağda solda. Ben baştan beri bu saçma yasaklara karşıyım. Doğru düzgün sosyal mesafe ve maske olayını halka benimsetseler bu görüntüler hiç oluşmayacaktı, ilk habersiz yasak geldiği gece arbede yaşanmayacaktı vs. Ama şu anki kameradaki görüntüler sakin. Fakat yasak bittiği ertesi sabahı hep çok kalabalık oluyo her yer.

Ofisten ve iş yerinden çalışmak zorunda olan birçok insan var ve dedikleri gibi yasak sonrası bunalım tepkileri de olabilir. Gerçi ben 40 günü geçti evdeyim, henüz bir kurtlanma yok vakit geçirebilecek kadar kendinizi oyalabiliyorsanız.

Ayrıca Kadıköy rıhtım normal zamanlarda böyle değil. Sırf eve yürürken kalabalığa girmeyeyim diye rıhtımda inmeyen biri olarak şu hali benim için bomboş diye nitelendirebileceğim bir seviyede. Keza diğer kalabalık caddeler de aynı şekilde.

Yine de nüfusun daha büyük çoğunluğu evlerinde. Biz buzdağının görünen kısmını yorumlamaktan başka bir şey yapamıyoruz bize sunulan veriler sadece suyun üzerindeki kısım olduğu için. Gevşeme sanıldığı kadar çok değil şahsi kanaatime göre.

istiklal caddesine baktım bomboştu geçen iki üç kişide de maske vardı. almanya'da yaşadığım şehirle kıyaslıyorum gerçekten çok şaşırtıcı. 20 milyonluk şehirde insanların bu kadar duyarlı olabilmesi beni sevindiriyor. yok yere küçümsüyorsunuz bence.

burada sokaktakilerin en fazla %50'sinde maske vardır o da bugün zorunlu hale getirildiği için. herkes de dışarıda ayrıca normaldekinden bir farkı var mı ondan bile emin değilim.

bi gevşeme gözükmese de var. pazar günki gibi sessiz sakin değil ve patk halindeki araçlar azalmış. tabi insanlar işlerine güçlerine gidiyor onların getirdiği bi hareketlilik de var.

kesikli yasak uygulanmasının bi sakıncası olduğunu sanmıyorum. 1, hadi 2 ay boyunca sadece market-köpek gezdirme-eczane-spor/egzersiz izinli karantinaın sonucunda ne bekliyorsunuz. 0 vaka sayısı mı? kesikli yasağın sebebi vaka sayısını sıfırlamaya yardımcı olması değil, kontrol altında tutup hastanelere olan yığılmayı önlemek. bu hastalığa ilaç bulmadıkça bitmesini beklemeyin. ülkemizde sıfırladık diyelim, seyahat yasakları tekrar kalkınca nolacak? tek bir taşıyıcıyla -hastalık belirtisi göstermeyebilir de- 10 marta geri döneriz.

Evet biraz gevşeme var ama fazla abartılacak bir durum yok bence insanlar sosyal mesafe kuralına riayet ediyor ve herkes maskeli 4 günlük yasak sonrası normal bir durum bir çok ülkede insanlar bizdeki kadar duyarlı değil NYC'de hala parklarda boş boş maskesiz gezen insanlar var bir de Türkiye'ye bakın ezici çoğunluk kurallara riayet ediyor ayrıca insanlar ceza korkusuyla değil rızai olarak kurallara uyuyor.

ben alırım kargolarsan . cerrahi maske mi?

ablam doktor. maske bulamıyor cerrahi.

benim maskeye ihtiyacım var , senden rica etsem belki göndereceksin ama yine de bulaş riski artacak.

çünkü kargo muhtemelen yoğunluktan getirmiycek, kalkıp gitmek zorunda kalcam, orası da kalabalık olacak, bekleyeceksin, iki saat arayacaklar edecekler falan.

bence kargoyla kargolama, aile hekimine ya da yolda gördüğün bi ambulansa fazlasını verebilirsin.

Muhtemelen en az 1-2 ay daha maskeler kalacak suratta, sokağa çıkmak nispeten güvenli olsa da uzun bir süre maske kullanmak zorunda kalacağız. Bu yüzden ihtiyacın olacaktır ileride.

Yakınında tanıdık bildik ihtiyacı olan biri olsa ver derdim ama şu durumda o maskeyi ihtiyaç sahibine ulaştırmak için virüs kapma riskine gireceksin, amacı dışına çıkacak bu uğraşın.

Bruce +1.

Uzakdoğu ülkelerinin günlük yaşantılarında toplu alanlarda maske kullandığı için nispeten daha az etkilendiklerini biliyoruz artık. Dolayısı ile salgın tehlikesi ortadan kalksa bile maske ve sosyal mesafelenme artık hayatlarımızın bir parçası olmalı. O yüzden çok zor durumda olan biri yoksa elinizde bulunmasında fayda olacaktır.

"Bugünün bir de yarını var" demeye gelmiştim ama şu duyuruyu gördüm. Belki yardımcı olursunuz. www.eksiduyuru.com

hangi market?

migros, makro gece yarısı 00:00'da bir sonraki (4.) güne yer açıyor.
getir halihazırda aktif.

Migros sanalmarket, 12'de baktığımda 4 gün sonra yine boş görünmüyor...

Kadıköy'de getirbüyük hizmeti başladı. Migros'un sırasını beklemektense alternatif olarak acil ihtiyaçlar için değerlendirilebilir.

Getirbüyük + 1,5 saat ama eksiksiz getiriyorlar

Özellikle belirtilmiş "çözülmesini beklemiyin" diye, üreticisinden daha iyi kimse bilemez. Ben olsam uyarım talimata.

Bu tip köfteler pişirmeye hazır, ekstra malzemeye ihtiyaç duymayan ısıl işlem görmüş köfteler olduğu için bir şey eklemenize teoride gerek yok. Pratikte ise damak zevkinize göre ekstra baharat takviyesi yapabilirsiniz elbette.

2- tuzunu karabiberini siz yapacaksanız zaten özünde kıyma alsanız yeterli zaten hamburger köftesi almaya gerek kalmaz.

3- sütaş cheddar kullanıyorum ben (esasında %75 cheddar, %8 tereyağı, %4 süttozu ama olsun). onun gideri var ama bunu bilmiyorum.

bu köfteler zaten pişmeye hazır, kendi içinde baharatı var.
fazladan tuz falan koymayın sakın.
hazırlanışı gösterdiği gibi yapınca normal köfte oluyor.

aldığınız cheddar kahvaltıda yenen ya da fondüye falan karıştırılabilen eritme peyniri kıvamında ve çok kalın, hamburger için de çok ağır.
burger peyniri diye geçen sarı peynirlerden ya da la vache qui ri'nin dilim cheddar'ını falan almanız lazım.

Ben de böyle donmuş tekirdağ köftesi aldım çözmeden direk yağsız teflon tavada kızartıyorum oluyor.

banabi var ama kısıtlı bir menüye sahip. evin birkaç ihtiyacı vardı onları söyledim. gezinirken domates, kabak, elma, ananas, biber, salatalık vb. 7-8 çeşit daha sebze meyve gördüm.

Getir’e bakabilirsiniz

getir ve banabi +1
istegelsin'e de bir bakın.
bende en erken sipariş teslim tarihi pazartesi olarak görünüyor, ama yoğunluktan da dolu olabilir.
hafta sonu teslimatıyla ilgili falan bir uyarı yok.
istegelsin daha market gibi, çeşidi daha fazla.

www.manavkapimda.com

Hal esnaflarından bir hizmet. Market fiyatlarına kıyasla daha uygun ve kaliteli ürünler getiriyorlar. Yine de site üzerinden değil de whatsapp veya telefon üzerinden sorarak istemek daha mantıklı.

@des onlar da kapalı

puzzle'ı yapıştırıp koçtaş'a götürüyorum. Orada çerçevesini beğenip bırakıyorum. Birkaç gün sonra alıyorum. Şu zamana kadar bu şekilde yaptım da şu an çalışıp çalışmadıklarını bilmiyorum.

esnaf çerçevecilere yaptırırdım ben gider seçerdim eskiden

Bakanın paylaştığı verilerde yanda yazıyor diye hatırlıyorum. Simdi kontrol ettim; grafik yok, sayı yazıyor. Ordan çıkarım yapabilirsiniz.

evrim ağacı'nın çok detaylı grafikleri var. göz atın derim.

twitter.com

Her akşam yeni grafikleri paylaşıyorlar.

Hareketli bir düzenden hareketsiz bir düzene geçmek kasların alışık olduğu bir şey değil. Bu durumda kaslarınız zayıflamış ve eklemlerinize yük bindirmişseniz pek muhtemel eklemlerle ilgili bir sorun vardır. Dolayısı ile eklemlerinizi ve özellikle omurganızı esnetecek, açacak egzersizlerle birlikte karın, bel ve sırt kaslarınızı güçlü tutacağınız egzersizler yapmanız ve bunu bir düzene oturtmanız gerekiyor. Hareketsizlik insanın şeklini de bozuyor. O yüzden egzersizi düzenli hale getirin bu süreçte.

Bel fıtığımı emekliye ayırmış biri olarak bunları söyleyebilirim.

yeni kullanıcı eklemelerde ana adresin orada olması gerekiyor herkesin.

ben de bu yüzden aileden bir kişiyi attım yerine koyamadım henüz.

ataşehir migros'a 1 km yakında olan birileri varsa ailemde bir kişilik boş yer var. kar amaçlı değil maliyet amaçlı çalışıyoruz. 6 aylık peşin toplamda 1 aylık aile ücreti. (1/6 yani)

yani konumun mu aynı olması gerekiyor, yoksa aynı adresin mi manuel olarak girilmesi gerekiyor?

biz manuel aynı adresi yazdık sıkıntı olmadı, donanımhaber spotify başlığından ortak bulabilirsiniz. yada isterseniz beni ortak eden adamın numarasını verebilirim. aylık 4.5 lira alıyor

Aynı adresi girmeniz yeterli.

otomatik çıkan adres önerisini kabul etmeyip, adres kısmını manuel yazacaksınız. tek olay bu. sıkıntı olmaz.

3 farklı ülkede kullanıyoruz aile paketi. 2. yıl sorun yok.

@wrench dediğinize dikkat etmemiştim daha önce. nefes alırken öksürme isteği oluyor. çamaşır kurutmuştum evde ve evi havalandırmamıştım acaba o mu etkiledi bilmiyorum.

ülke olarak kafayı yedik.

Alerji mevsimindeyiz. Kronik alerjik biri olarak aynı durumları yılın 12 ayı yaşıyorum. Ortamdaki toz, oda kokusu, deterjan kokusu, parfüm, egzoz dumanı, duman, polen diye başlayıp sonu gelmeyen bir öksürük kaynağım var. Şehir hayatı yaşayan her insanın alerjik bir durumu var artık. Soluduğumuz hava kalitesi ne kadar kötü olursa etrafımızdaki alerjik ve alerjik astım sayısı da o kadar artmaya devam eder.

Ciğerlerden takır takır değil de boğazdan doğru gelen bir öksürük ise zaten alerjiden başka bir şey olması çok mümkün değil. Yine de siz kendinizi gözlemlemeye devam edin. Olur da ateş ve nefes sıkıntısı yaşarsanız o zaman şüphelenmeye başlarsınız. Bu süreç içerisinde de hepimiz virüs taşıyıcısı gibi davranırsak fazla da bir önleme gerek olmayacak zaten.

Bu alerjik öksürükler boğazı tahriş ettiği için daha çok öksürüğe sebep oluyor. Kısır bir döngüye giriyorsunuz. O yüzden çok sıcak veya çok soğuk tüketmemek, bol sıvı almak, baharatlardan uzak durmak ve az konuşmak gibi boğazı dinlendirmeyi sağlayacak şekilde beslenmeye de dikkat etmek lazım. Su ise her şeyin olmazsa olmazı. Yudum yudum da olsa sık sık su için.

yeni virüsün en büyük belirtisi nefes darlığı ve diğer sezonluk griplerde bu belirti yok.
oksijen maskesine ihtiyaç duyacak kadar nefes darlığı çekmiyporsanız hastaneye gitmeyin.
hastaneye gidipte virüs kapmama ihtimaliniz yok bence.
doktor değilim.

Benim de boğazım yanıyor, evden çıkmıyorum. Sadece markete gittim, pek kimse yoktu. Nefes darlığıü ateş yok. Sıcak su içiyorum bol bol. Endişelendiğim konu ya bende varsa ve aileme geçtiyse?

Bünyeden bünyeye değişmekle beraber gazı çok alınmamış bakliyatlar bende de aynı sorunu yaratıyor. Normal diyeceğim.

İyice ıslatıp gazını almamışsan normal.

Soruyu unutmuşum. Sizin çevre ne alemde ?

ya dün otobüste yere şaşal düşürdü öndeki kadın. su şişesi salındı durdu tabii, baya bir turladı, kadın da şişesini arıyor. dedim ki şurada ama alacak mısınız? ayy evet dedi ve aldı.
diyeceklerim bu kadar.

@jimjim delirmek üzereyim....

@Cesario ee tabi ki ondan da korkuyorum. Bu fıldır fıldır gezen arkadaşın anneannesi var çok yaşlı ve umreden gelen arkadaşları %99 vardır hadi dedim senden onlara bulaşmasın da onlardan sana bulaşsın bundan korkmuyor musun ? Dedim. Tepki yok..

@üğpoıuy elini yıkayan hasta olmayacak gibi bir algı yaratıldı bu bile büyük bir problem. Gerçekten çok zor.

E haklı bence. Hiç dışarı çıkmadan nasıl yaşayacaksın? Mutlaka bir yere gitmen gerekecek.

@black mamba keyfen geziyor iş güç sebebiyle değiş tamamen keyfi ve kalabalık ortamlara giriyor. Girmek zorunda değil. Bu bir toplum sağlığı meselesi.

Siz naptiniz peki? Stok yapip eve mi kapandiniz tamamen?

Hafta ici ise giden bir suru insan olacak; herkes evden calismaya gecmedi.
Inanmazsiniz merdiven alti yerler de degil calistiklari sirketler.

Insanlarla mesafenizi koruduktan (cok kalabaliklara girmedikten sonra yani), temizliginize ve gidaniza da (bagisiklik kuvvetinize) dikkat ettikten sonra sorun yok bence de.

He bi hafta gelir is alevlenir iyice ve sokaga cikma yasagi falan gelir o zaman disari cikanlara yonelik su anki tavrinizi takinabilirsiniz tabii.

Ama su an anlamsiz buldum bu tavri.

@Flipsflops stok filan yapmadım. Eve de kapanmadım. Zorunlu olan işlerimi yapıyorum sadece ofiste tek çalışanım dolayısıyla orada kimsenin bana bulaştırma ihtimali yok. Toplu taşıma da kullanmıyorum ayrıca.

Şuan dışarı çıkanların anlamadığı şey şu ki bu virüs şuan ülkede var ve yayılıyor. Neden sokakta bir kahve içme uğruna toplu alanlara girilip bu risk alınıyor ? Neden herşeyde son ana kadar her şey en kötü olana kadar beklenip sonrasında ciddiye alınıyor önlemler. İyice alevlenmesi demek bir sürü insanın ölmesi ya da hasta olması demek. Bu olana kadar herkes keyfi gezmelerini en azından azaltsa ne olur ? Sadece kendilerini değil toplumu tehlikeye atıyorlar.

İki kişi arasında minimum mesafe şartını koruyabilecek şekilde şöyle bir yürüyüşe çıkmak, temel ihtiyaçları gidermek için dışarı çıkmakta elbette bir sorun yok ama kafeye oturayım, dur bir şurayı gezeyim diye sağa sola dolanmak biraz akıl eksikliğinin belirtisi.

Ayrıca virüsle alakalı onlarca araştırma ve makale okudum ilk çıktığı günden beri. Ben hali hazırda birçoğumuzun çok önceden virüsle tanıştığına ve şu an taşıyor olduğuna kanaat getirdim. Virüsten kaçınma gibi bir durumun olduğuna da inanmıyorum şu saatten sonra. Bu işin okulunu okumadım ama yapılan matematiksel modellemeler ve hesapların belli bir doğruluk taşıdığına inanıyorum. O yüzden virüs sizdeymiş gibi yaşayıp karşınızdakinde de varmış gibi uzak durun.

Cunku insanlar bencil. Genc nufus "ben hedef kitlesinde degilim" deyip daha ileriki yasta olan annesi babasi ninesi dedesi vsyi ya da bagisiklik sistemi zaten zayif olan insanlari dusunmuyor. Virusu kapip tasiyici olabilecegini idrak etmiyor galiba sorun burda.

Etrafimdakiler ne yapiyor bilmiyorum ben pek insan icine giren biri degilim ama biz ailecek cok mecbur kalmazsak ve market disinda disari cikmama karari aldik :D

@desdenova34 bunu anlatmak istemiştim... teşekkürler...

@superfluid evet bunu bile düşünüp idrak edecek muhakeme yeteneği yok. Kaldı ki bugün hong kongdaki bir hastanenin enfeksiyon uzmanı açıklama yapmış. Hastalıktan ölünmese de kalıcı hasar bırakıyormuş. Nefes darlığı başlıyormuş sonrasında. Spor bile yapamaz hale gelmiş atlatanlardan bazıları. Bunlar da hafife alınacak şeyler değil. Kaldı ki kimsenin mi yaşlı anası babası yok gerçekten anlamıyorum.

twitter.com

Mümkün olduğunca çıkmamaya çalışıyorum ama cuma avm’ye gitmem gerekiyordu. Girdik zaten bomboştu, tüm kasalarda hijyenik temizleyici sıvılardan vardı, hemen işimizi halledip çıktık.
Yalnız umreden gelenlerin karantinaya alındığı doğru değil malesef. Komşumuz öylece geldi yani karantinaya falan alınmadı dün gelen kafile. Kadın kendini boş eve tek başına karantinaya aldı, çocuklarıyla bile görüşmüyor ama herkesin böyle bi imkanı yok, herkes bu kadar bilinçli de değil...

Dün alisveris merkezine gidip alisveris yaptim. Buyrun sorulari alayim :ddd

dün bir programda izledim halka sorular soruluyor doğru bildiğimiz yanlışlar vs gibi halk %60 bilinçli geldi ve gayet iyi bir rakam.
Ancak bazı cevaplar gerçekten korkutucuydu.

Ooo linc var geldim. Üniversite mezunuyum elit semtte dukkanin var. Umurumda dahi degil. Göktaşı çarpmasını daha cok umursuyorum o kadar söyleyeyim. Hicbirsey olduguna dair inancim yok. Bir bok oldugu yok. Toplumsal histeri. Seneye bu zaman adini dahi hatırlamayacaksınız.

akşam gs bjk maçı var. kahveler full ne bilinci ya herkes şaka sanıyor.

@Esinsin bizimkiler de öyle Yavuz Dizdar, Canan Karatay falan dinleyip biz zaten genciz, temizliğimize dikkat ediyoruz, iyi besleniyoruz deyip takmıyorlar. Onlarla aynı fikirde değilim ama haklı olmalarını gönülden isterim.

toplum gençleri çok düşünüyordu sanki bu zamana kadar. gençlerin toplum sağlığını sallamamasi da gayet normal. hedef kitle çok da umurumda değil. spora da giderim bara içmeye de. hedef kitle selametle ölebilir np.

Selam ben de cahilim ve linç yemeye geldim.

Yurt dışındayım, mümkün olduğunca evden çıkmıyorum. Fakat eve kapanmak çözüm değil. Ne yapacaksın bir sene boyunca zorunlu ihtiyaçlar haricinde evde mi kalacaksın? Ne yaparsan yap bu virüs her yere yerleşecek artık. Şu an yapılanlar yayılmayı yavaşlatma amacıyla yapılıyor. Fakat çok uzun süre bu uygulama devam edemez. Enfekte kişi sayısını zamana yayıp sağlık sistemine bir anda yüklenmeyelim deniyor fakat bu aylar ve belki de yıl alacak bir süreç. Hatta belki daha fazla. Bir sene boyunca bu önlemler devam ettirilirse çok büyük bir ekonomik çöküş yaşanır.(ki zaten bu işin en büyük etkisi her şekilde ekonomik olacak) İki ay sonra kapıları açıp her şeyi normale döndürmeye çalışırsan da vaka sayısı yine patlayacak ve yine aynı döngüye girilecek. Bir ay boyuna Avrupa'dan uçuşlar durduruldu şimdi. Bir ay sonra her şey normale mi dönecek? Mecburen uzatılacak bu süre.
Yapılabilecek tek şey ekonomik çöküşü göze alıp her türlü aktiviteyi minimuma indirmek; eve kapanan halkın sadece zorunlu haller durumunda dışarıya çıkmasını sağlamak ve hastalığı tam da bu anlarda kapıp eve götürmesini bekleyerek yavaş yavaş tüm ülkenin hastalığı geçirmesini sağlamak. Kaldı ki hastalığı geçirmenin bağışıklık kazandırmadığı yönünde bilgiler gelmeye başladı.(birkaç örnekten böyle bir genelleme yapılır mu bilmiyorum tabi)

Dün ankara tunalı civarında arabayla geçtim tıklım tıklımdı özellikle seğmenler tarafına doğru insanlar biralarını vs kapmış parktalardı.Benim arkadaşlar da bugün buluşmaya çağırdı gitmedim ama yarın işe gidicem mesela.Dönüşte markete gitmem lazım.Sonrasında terzide kıyafetlerim var onları alacağım yani hayat bir şekilde devam etmek zorunda.Bireysel olarak temiz biriyimdir evim de temiz ancak bunun yeterli olduuğunu kesinlikle düşünmüyorum.Biraz kaderci olmak lazım sanki çünkü gün içinde ister istemez birçok insanla muhatap oluyorsun.Bilemezsin ki yurtdışından mı gelmiş, umreden mi gelmiş vs vs