b- başkalarının sorunlarına duyarlılık
d- empati

d - pragmatistlik.

baskasina iyilik yaparken dahi kendimizi dusunuruz.

ya daha iyi bir iyilik icin kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez deriz

ya da vicdanimizi rahatlatmak icin iyilik yapariz. her turlu pragmatistliktir yani.

ego

Hepsi kisiden kisiye degisir

c- kendini iyi hissetmek
d- evrenin döngüselliğine inanmak

b
+
d. empati. ben aynı durumda olsaydım, karşımdakinden yardım isterdim, yapmaz ise üzülürdüm gibisinden.

@jam +1500

bana göre b olmadan olmaz; ancak d: empati + adalet duygusu ve yerine göre cesaret de bulunması gerekir.

c ise netice oluyor ve o da bir etken oluyor netice öngörüldüğü için. a da sanırım "cemiyet hayatı"nda öne çıkan bir etken.

edit: bir cümleyi düzelttim.

d.empati

a- iyilik yapan biri olarak görünme arzusu

d- kendini başkalarına kabul ettirme/sevdirme isteği.

Daha fazla bilgi almak istersen Gelisim Psikolijisi arastir. Piaget Kohlberg Maslow ve bu kisilere karsi olanlarin dusuncelerini oku. O kadar basit olmadigini anlayacaksin.

önce onun için sonra kendim için.

d-iyilik yapabilme imkanın olduğunu bildiğinde buna hayır deyip vicdan azabı çekme riskini almamak için
e-senin için küçük bedellerin başkalarında büyük değişiklikler yapabileceğini bilmen ve bu eşitsizliği ortadan kaldırmak için küçük bir adım da senin atman

şu ara otomatik portakal'ı okuyorum, iyi geldi soru.

ben ergenken bu konuda belki tam "ergen işi" ama şöyle düşünüyordum: işin temelinde tamamen kendimizi iyi ve yüce hissetme ihtiyacımız yatıyor. böyle bir düşüncem ve inancım var. iyiliği, doğruluğu reddeden veya bu kavramların göreceli olduğunu düşünen insanlar dahi kendi yollarınca "yüce" ve "doğru" olanı arıyorlar. isme ihtiyaç yok, insana iyi hissettiren, iyidir. bu kimisi için bir sokak çocuğuna ayakkabı almak, kimisi için adam öldürmektir. herkesin bir çeşit varoluş tamamlayıcı erdem peşinde olduğuna inanıyorum, öyle ya da böyle.

bu yüzden, eskiden olduğu kadar keskin olmamak kaydıyla, hala iyiliğin tek sebebinin ego olduğunu ve egonun belli bir noktaya kadar gerekli olduğunu düşünüyorum. belki çok tırt bir bakış açısı benimkisi ama o "kutsal değer" sayılan anne sevgisi bile karşılıksız değil düşününce. anneye ve çevrene verdiklerine bağlı genel olarak. insan aynadır. iyiliği ve kötülüğü, karşısındakinden gelen ve ona geri yansıttığıyla ölçülür eğer ölçülüyorsa. örneğin acı çeken bir hayvanı daha fazla acı çekmemesi için vuran birisi, birine göre "iyi"yken diğerine göre "cani" olabilir. bu, kişilerin iyi veya cani olduğu değil; aynadan "iyi" ve "cani" ışığını yansıttıkları nlamına gelir bence. bunu da tanımlamış olduğumuz iyiliği veya caniliği yapan değil, bunu yorumlayan yaratır. özünde, tepki ve karşılıklı alışveriş olmadığı sürece yaptığımız her şey anlamsızdır.

eyyorlamam bu şekilde.

B

Aslında başkalarının sorunlarına duyarlılık ibaresini empati diye genişletebiliriz. Birisi sizden yardım istiyor. Onun sıkıntısını çözebilecek şey bende varsa ve o arkadaşı geri çevirirsem ya da görmezden gelirsem, kendimi o durumun ilerlemesinden ya da daha kötü şeylere yol açmasından sorumlu tutarım. Yani bu açıdan bakacak olursak işin içine pragmatistliği de gönül rahatlığıyla koyabiliriz.

Ama bazı orospu çocukları da var ki, insanı iyilik yaptığına yapacağına pişman ediyor. O da ayrı mesele.

karşılıklılık için, ileride lazım olur düşüncesi oluyor çevremdeki çoğu gözlemimde. ben hristiyanım ve biz iyiliklerimizi tanrı için yapıyoruz. o bizim için çok büyük bir iyilik yaptı çünkü. yani iyiliklerimizin bizi kurtarmadığına inandığımız için, tanrının bize verdiğini biz de başkalarına veriyoruz-onun bize yaptığı gibi...

cevap evrimde.

insanlar topluluk halinde yasamaya basladiklarindan beri is bolumu var. birisi meyve toplarken, birisi avcilik yapiyor gibi. topluluk olunca toplulugun tamamina yararli olan isleri bireyler yapiyor. topluluk ayni zamanda turun devamini saglamak icin yeni doganlara ya da hasta olanlara bakiyor. bir tur sosyal kontrat. seninle ayni toplulukta olan birine iyilik yapiyorsun ki bu kisi sen yardima ihtiyac duyarsan yardim etsin. bu duzen binlerce yildir beynimize islemis durumda. birisine iyilik yaptigimizda beynimiz de mutluluk hormonlari salgilatarak bizi odullendiriyor, iyi hissettiriyor.

her eylemin temelinde kendini iyi hissetme arzusu vardır.

konusmuyorum, arkadassiz ya da cok sIkILmis insanlar olduklarini dusunuyorum.
bazilarinin aradiklari muhabbet,bazilari da dusurebilirlerse hatun/adam iste...

İnsanların gerçekten ne kadar çok boş vakti diye düşündürüyor bana. Ve ne kadar asosyal olabileceklerini düşünüyorum. Hayat sokakta. Gerçek ilişkilerde. Her gün, her akşam chat duyurularını görmekten gerçekten "öğ" geldi artık.

dessy +1

yukarıda beni asosyal ezik sapık vb bulan arkadaşlara selam ederim.
bazen değişiklik,farklılık iyidir. ama steril de olmak lazım. saygular

Peki neden chat kısmı değil de duyuru açmak? Chat kısmında halihazırda chat için insanlar oluyor sabaha kadar?

aynı kişi tarafından sürekli açılmadıkları sürece gereksiz bulmakla birlikte rahatsızlık duymuyorum. bakmıyorum, ilgilenmiyorum. üzerinde düşünmedim hiç. ben bir kere yaptım, canım gerçekten çok sıkılmıştı. iyi ki de yapmışım, birkaç saat boyunca bayağı oyalanmış ve kendime gelmiştim. kim olursa olsun, aynı anda 20 kişiyle konuşmaya çalışınca insan ister istemez ayılıyor.

olayı "hayat dışarda"ya bağlamayı da çok komik buluyorum. ne alaka yani şimdi? e duyuruya da yazmayalım o zaman, internete de girmeyelim hayat sokaktaysa. internet yüzünden asosyalleşen insanlar olduğu gibi, internet sayesinde tanıştığı insanlarla birlikte sokak görenler de var. isteyen arkadaş arasın, isteyen kız düşürmeye çalışsın, ne yargılama meraklısısınız bu kadar. internetin asıl iğrenç yüzü sizin gibi sürekli başkalarını sorgulayıp onların üzerine basmaya çalışan tipler.

voooo voooo vooo der maister.
internet zaten hayatımızın bir parçası. burada chat duyurusu açmadığı halde geyik de çeviriyoruz arada.
7/24 klavye başında, "canım çok sıkıldı chat", "bu saatte uyanık var mı chat", "şu yaş aralığındakilerle chat" gibi duyuruları görmek üzerinde "hmmm, insanların hayatı çok boş" diye düşünmek için saatlerce oturup kafa yormaya gerek yok.
beyin hepimizde var. nasıl kullandığın sana bağlı. sen=genel.
kimsenin kimseyi sorguladığı yok. soru soruldu, cevap verdim.
ve evet, "hayat dşıarıda". dışarıda istersen saatlerce kal, istersen 1 saat kal, sen insanlarla sosyalleşemeden eve dönüyorsan, o klavye üzerinden devamlı "chat" açma ihtiyacı duymak kaderin. sen=genel.

Büyük çoğu samimiyetsiz. Sıkılmışmışmışta farklı bir uğraşı arıyormuşmuşta...

Samimi olup bunu yansıtabilenlere teşekkürler.

Bi kere girmiştim 1 2 sene önce. Eleman 2 dk konuştuktan sonra hmm kız değil misin yaaa hmm tamam o zamana bağlamıştı.

chat kısmı çok popüler değil
oradaki kimseler az çok belli açıkcası.
bir de buradaki muhabbet biraz daha samimi. dialog şeklinde. chat kısmı shoutbox, kim var ne var görüyorsun. dialog orada da olabilir ama kaç kişi yapıyordur kim bilir.
connected2.me linki atıyorum ben. gelenlerin kim olduğunu görmüyorum. anonim dertleşme/cilveleşme/tartışma olarak devam etti geçen hafta. açıkcası kimseyle de kavga etmedik. bi abi vardı sinema sektöründen. kendisi okuyorsa bu yazıyı bi yemek ısmarlamak isterim beşiktaşta.

ayrıca bu gibi bir temas yöntemi varken, diğer zahmetli olanlarını tercih etmemeyi eleştiriyorsunuz. dikkat etmenizi rica ederim.

bende açıyordum o tip duyurular ama chat maksatlı değil, gemide boş vaktim çoktu ve hep aynı insanları görmekten canım sıkılıyordu. Hatta sözlükteki dertleşecek insan veritabanından bile mesajlaştığım kişiler olmuştu.

+1 @der meister

Bu arada sosyalleşmek için burası da bir mecra, mesela buluşmalar oluyor orada da iyi sohbetler oluyordu :))

size doesn't mean everything.

ben değil teemo denilen bir kahraman söylüyor, dikkate alalım.

evet önemli. sevdiğin sürece çok kafana takmasan da yine de insanın aklına bir keşke gelir.

duyuru nick uyumu?! hahaha.
bu yılların birikimi bir özgüvensizlik aslında, açıkyürekllikle hislerinizi anlatmanız, banane diğer erkeklerden ben bu memeleri senin olduğu için diğer bütün memelerden çok seviyorum diye açıklamanız, belki işe yarar. işi daha şımarıklığa vurup, durduk yere sinsi gibi memelere minik ataklar gerçekleştirip, sevimlilik yapmak da işe yarar sanırım. o ya hayır öf zaten küçükler falan dedikçe, şımarıklığa vurup banane ben seviyorum kaçırma ulen demek, onun gülmesini sağlayacak memelerin olmadan asla geyikleri yapmak, kısacası bu memeleriyle olan soğukluğunu kırmak genelde işe yarar bence.

Madem ikna olmuyor çare:

www.facebook.com

büyük olsa bile emin ol kafasına takacak başka bir şey bulur. belim mi kalın? bacaklarım mı kalın? saçlarım böyle mi güzel, kısa mı olsa güzel olur? takıntı haline getirebiliyorlar bunları. yağlar, ballar yapıp gönlünü yapmaya çalışmaktan başka bir şey yok. eğer psikolojisi ciddi anlamda kötüyse psikolog çözüm olabilir. beraber gidersiniz.

büyük memeli kadınlar bana da çekici gelir ama sevgili olmak farklı bir olay. memeye, kalçaya bakıp tav olmazsın. sevgilini memesi büyük oldugu için sevmezsin. öyle bir durum varsa ortada sevgi oldugunu düşünmüyorum. o kadın senin için cinsel obje gibi bir şeydir.

olmadı estetik var. bir çare.

alice practice +1

Büyük meme benim dahi dikkatimi çekiyor, erkeklerin nasıl çekmesin. bazılarının yürürken bile hobbidi hobbidi oluyor, nasıl bir his acaba? İkna edemezsin. Haklı çünkü.

ona iyi ya işte bir gün anne olursan emzirdikten sonra hem biraz daha büyüyecek hem de sarkmayacak siz kadınlar bunu istemiyor musunuz de. küçük meme hem ince hem genç gösterir de.
ayrıca memeleri onunkiler olduğu için sevdiğini bu haliyle de etkilendiğini belirt(etkileniyorsan) belirt kısmına katılıyorum.

ha çözümü yok mu var. illa ki diyorsa doğallığını kaybetmeye razı olacak.
ama bence tahta değilse doğallık her zaman makbuldür

imza son nefesini doğallık diye verecek insan modeli

Bilerek küçük memeli kadın pornosu izlerken yakalan sevgiline.

@neferkitty bıçak altına yatmaktadır korkuyormuş ben de yaptır demedim zaten bir de kendisi de buraya sor dedi bak bakalım erkeklerin yüzde 90 büyük meme demicek mi diye birlikte okuyoruz bu tutumun ilişkimizi olumsuz etkilediğini de yazdım söyledim de kendi de biliyor

D cup meme harika.

burada verilen taktikleri birlikte okuyorsanız nasıl ikna olmasını bekliyorsun ki? sonu önceden öğrenilmiş film gibi.

devilred +1

devilred +1
kendisini sevmiyorsa siz ne derseniz deyin ikna olmayacaktir zaten.
soruya cevap vermemisim pardon, inek memesi olmadigi surece evet onemli, kucuk memeyi sevmem.

büyük meme sizin için önemli mi?

önemli.

nasıl ikna etmeli ne yapmalı?

sen ikna edemezsin, o kendi memesini kendi beğenmiyor. yapacak bir şey yok.

şimdi yalan yok aşırı olmadığı sürece büyük meme küçük memeden iyidir. ama sevgiliyle aradaki ilişki tamamen bizim mükemmel anlayışımızı karşılamak zorunda değil. aradaki ilişkiyi ayakta tutan eğer sevgilinizin memeleri ve vücuduysa evet takıntı yapmakta haklı. ha zaten eğer sizi bedeni ve dolayısıyla memeleri dışında etkileyemiyorsa o ilişki yürümez.

@devilred ben kendisine de söyledim zaten düşündüklerimi ama hala içinde acabalar var, ben onu sevsem de bir kadın olarak yetersiz olduğunu hissediyor ve bunu da kabul ediyor önceki sevgililerinde de yaşamış benzer hisleri onun asıl merak ettiği erkeklerin düşüncesi ve başlıktaki asıl soru ve bununla ilgili sabit bir fikri var ben de sorunun yanına kendi sorumu ekledim benim rahatsız olduğumu da ama menelerden değil bu durumdan görsün istedim. Ona karşı da netim duygu ve düşüncelerimi saklamıyorum

Ben de duyuru-nick uyumu demeye gelmiştim, haha :D
Yahu sevgilin diğer erkeklerin ya da erkeklerin genelinin ne sevdiğini ne yapacak ki? Soruya cevap, erkeklerin geneli küçük meme sevmiyor evet. Kadınlar da bunu erkeklerin "penis boyu" kıyaslaması gibi bir gurur meselesi olarak görüyorlar. Ama bu genel cevabı vermemiz sizin için çözüm olmaz. Benzer örnek üzerinden gidersek, belki kendisi de daha büyük penis istiyor, ya da sarışın bir erkek istiyor, ya da çok kaslı ya da göbekli istiyor (sizde olmayan bir özellik hangisiyse), belki sizde olmayan çok daha alakasız şeylere karşı fetiş boyutunda beğenileri var ama o özellikler sizde yok? Ne yapacak o zaman artık sizi sevmeyecek mi, çekici bulmayacak mı, aldatmayı mi düşünecek? "Yoksa yok yahu ne yapalım, ben onu böyle sevdiysem geri kalan şekillerin hiçbir önemi yok" diyecek. Işte senin de ona karşı öyle düşündüğünü; daha güzelin, daha esmerin, daha büyük memenin, daha ince belin, daha x herhangi bir şeyin sonunun olmadığını anlayacak. Sonu yok yani o işin. Ve işin içine sevgi girdiğinde öyle büyük penis, büyük meme, bebek surat, uzun bacak cart curt gibi şeyler bir noktadan sonra önemini yitiriyor. Bunu anlamak zorunda :)

değil. ortalama boyutta memeyi severim. meme varsa, "ooo meme" derim ama yoksa da "aaa memesi yokmuş" demem.

sevgilin kompleks yapıyorsa biraz daha takdir edebilirsin. bu konuda rahatlamasını, kendine güvenmesini sağlaman lazım gibi. istekli ol, hevesli ol, vücudunun herhangi bir başka yerine de çok odaklanma; "ben seni her türlü seviyorum beybisi" mesajını ver. atıyorum ayak fetişistiysen bi süre ayaklarına falan iltifat etme. ayrım yapma. hepsini eşit sev. genel olarak da ne kadar sevdiğini, ne kadar hoş bulduğunu ifade etmekten çekinme.

erkekler olarak bu konuda biraz beceriksiziz biz, kızlar bu ego okşama ve yeme (www.capsverlan.com ) işini daha iyi beceriyor sanırım. bir ara damarlı_6cm ile kendimi porno yıldızı zannediyodum mesela ben, o güven ve hayranlık duygusunu çok net bi şekilde aksettirmişti çünkü kız bana. bi bok sanıyodum kendimi. mutluyduk da ha. bak bunu demişken aklıma önemli bi nokta geldi: takdir ederken, "memen olmasa da seviyorum" tarzı bir yaklaşımda bulunma kesinlikle. o ters teper. dediğim gibi kızı potada erit, meme ya da başka herhangi bir bölüm ayrıcalıklı olmasın. komple hatun olsun. "ya ben meme sevmem ki zaten :))" dersen ümüğünü sıkar.

Önemli olan sarkık olup olmaması. bence portakal kadar olup patriot gibi dik ve sert olması ideal.

senin veya başka birisinin falan beğenmesi önemli değil. ne olursa olsun kendisi beğenmeyecek. o yüzden ya kendi ile daha barışık duruma gelsin ya da estetik yaptırsın. Yalnız estetik sonrası kazanacağı fazla güven senin için problem olabilir.

sanırım fiziki olarak en önem verdiğim şey bu.

bunu kolay kolay açıklayamam, ama olmazsa olmaz.

bu hikayeyi okut:

Genç bir erkeğin dört kız arkadaşı vardı ve bir
türlü hangisiyle evleneceğine karar veremiyordu.
En sonunda doğru kararı verebilmek için bir test
yapmaya karar verdi.

Her birine 1000$ verdi ve bu parayı istediğiniz gibi
harcayın"
dedi..

Birinci kız arkadaşı kendisine yeni elbiseler ve
ayakkabılar aldı,kuaföre ve güzellik salonlarına gitti. Genç erkeğe geri
geldiğinde söyle dedi:
'' Senin için en güzeli ben olmak istiyorum,çünkü seni
seviyorum!"
İkinci kız arkadaşı ise genç erkeğin tuttuğu takımın
iki kombine biletini,en sevdiği türden bir suru video CD ve bir ay
yetecek bira ile geri geldi ve söyle dedi:
"Bunlar senin için aldığım hediyeler, eminim seni mutlu
edecektir,senin mutlu olmanla bende mutlu olacağım."
Uçuncu kız arkadaşı ise bu parayla iyi bir yatırım
yaptı ve kısa bir sure içersinde para kendini ikiye katladı ve bu parayida
çeşitli yatırım alanlarında kullandı.
Genç adama geri gelerek söyle dedi:
"Bana verdiğin parayı birlikte yaşayacağımız mutlu
bir gelecek için çoğalttım, çünkü seni seviyorum!"
Dördüncü kız arkadaşı ise bu paranın bir kısmıyla
bir suru kitap aldı, kalan kısmıyla ise fakirlere yemek dağıttı. Genç
adama geri gelerek söyle dedi:
"Verdiğin paranın bir kısmıyla sana layık olabilmek
için bir suru kitap aldım diğer kısmıyla ise senin adına fakirlere yemek
dağıttım."
genç erkek dört kız arkadaşının yaptıklarından çok
etkilenmişti. Karar vermek için epey bir sure düşündü düşündü,
düşündü..... ve sonunda büyük memeli olanla evlenmeye karar verdi...

@pheno çok güzel moral verdin ( limoncellonun sevgilisi)

aslında içgüdüsel olarak evet, önemlidir diyebiliriz. büyük memeye kim hayır diyebilir? ama hatunu seviyorsam ve memeler büyük değilse sıkıntı yok. küçük veya büyük, ben onları yirim. :3

ne kadar güzel olurlarsa olsunlar, çoğu kadının böyle özgüvensizlik problemi oluyor. "ay şuram kötü, ay buram kötü" diyorlar. bence "yav he he" diyip geçiştirirsen, sevişirken de memelerden hoşnut olduğunu belli edecek hareketler yaparsan inandırabilirsin.

Kız arkadaşın ameliyattan korkmasın. Çok basit yarım saatlik bir operasyon. İnan bana ameliyattan sonra yeniden doğmuş gibi olacak, kendine güveni artacak. Hazır elinin altında böyle bir nimet varken değerlendirmemek niye?

Ayrıca sorunun cevabına gelince, o kendini beğenmedikten sonra sen onu hiçbir şekilde ikna edemezsin.

Boyut değil orantı. Erkekler büyük meme sever diye obezlere yürüyen çaresizler hariç tabi.

valla standart meme her zaman iyidir. ne büyük ne küçük. küçük olmasına yine takılmaz insan ama büyük olmasına takarım ben.

herkesten özür dileyerek bir anımı anlatmak istiyorum; bir gün çok kocaman memeli bir kızla sevişeceğimiz sırada göğüslerinin arasına roll-on sürdüğünü farkettim. o andan sonra sevmez oldum büyük memeyi.

Geliyordu, kactim.

evet. yoruldum.

(bkz: hem de ne)

yazın izmit'e geldiğimde psikolojim düzeliyor. istanbul'a gidince tekrar bozuluyor. hiçbir halt da yapmıyorum halbuki. toplu taşımayı en rahat saatlerde kullanıyorum. arabam yok, istanbul'un o nefret edilen çoğu sıkıntısıyla muhatap dahi olmuyorum. yine de fazla büyük ve kaotik geliyor bana. evde otursam bile öğütüldüğümü, yutulduğumu hissediyorum. küçük yerler daha güzel. sakin. hayatı tuttuğunu, yaşadığını, kendi isteğine göre yavaşlatıp hızlandırabildiğini hissediyorsun. istanbul'da o yok. hafızamın bir köşesinde daima özel bir yer olarak kalacak ama hiçbir zaman alışamayacağım. çoğu insan için böyle herhalde. kıymık gibi. pü allah belasını versin.

bunlar dışında bir de pahalılığı var, her şey para. ücretsiz hava bile alamıyorsunuz neredeyse. diğer şeylerde başka illere göre pahalı.

istanbul'a aşığım. ama datça'da yaşayabilmenin bir yolunu bulsam hiç düşünmem terkederim. mevzu istanbul mu benim yavşaklığım mı bilemiyorum tabi.

peki arkadaşlar, patron size ilk yıl tüm giderleri karşılamak üzere şube açsa gider miydiniz/kalır mıydınız?

duyuru sahibi: kaynak yaptım ama sil dersen silerim.

Giderim

Ankara dan gelince ankaraya geri kacmanin yollarını arıyor insan, canım ankara.
Bir albenisi kalmamış ki istanbu'un, ne nefes alinabilecek bir tarafı ne de nevişahsına münhasır bir atmosferi. Nerde O eski Beyoğlu geyiği gibi olacak ama bok gibi olmuş bu şehir.

Aynen ripolip +1 bir de istanbulda yasayip ankaraya bok atanlarin kafasini duvara surtup kivilcim cikarasim geliyor. Ha ankara da bok gibi sehir ama istanbul triple bok.

istanbul nasıl yaşanılacağını öğrenilmesi gerekilen bir yer..özellikle küçük biryerden geldiyseniz veya lise üniversite hayatınız küçük yerlerde geçtiyse istanbul'a alışmakta oldukça zorlanırsınız..neredeyse hergün istanbul'un çoğu yerini asya-avrupa (gebze dahil) dolaşıyorum çoğunlukla toplu taşıma ile..nerede mola verceğinizi nereye nasıl gideceğinizi bildiğiniz sürece istanbul inanılmaz bir şehir oluyor..istanbul'da yaşamanın kilit noktası ise bence neyi ne zaman yapacağınızı bilmenizden geçiyor.

istanbul inanılmaz bir şehir..

Barça her zaman reklam alıyordu ama çakallık yapıyordu. O Unicef olayından önce de göğüslerinin ortasında eşek kadar Adidas'ın Nike'ın logosu oluyordu, ki o dönem diğer takımlar formanın bir köşesine çok küçük boyutlarda logo koyuyordu.

Şu logoyu koyduktan sonra başka reklama gerek yok zaten, eşek yüküyle para alıyorlardı bunlardan: i.ytimg.com

Tabii şu an daha çok gelire ihtiyacı olduğu için mecbur klasik reklamlardan alıyorlar, başkanları da "Daha çok para lazım" gibi bir açıklama yapmıştı zaten.

@angelus, o logo zaten formayı yapan firmanın ama. muhakkak para ödüyorlardır ama göğüs reklamı gibi olduğunu sanmıyorum. yani barça o logo için 2m alıyorsa göğüs reklamı için 50m alıyordur. nike'ın yaptığı formayı giyerken nike logosunun görünmemesi gibi bir imkan yok ki zaten, var mı?

soruya cevab, para lazımdı. başkan, angelus'un dediği gibi, para lazım dedi. bu kadar şekil şükül yaptığımız yeter, bize de sponsor gerek dedi.

nike adidas vs.. bunlar reklam değil kendilerini milli takım olarak gördükleri için reklam almıyorlardı ama demekki tam bağımsız ispanya fikrine inanmışlar. :D

Şu Kappa logosu kulübün arması ile aynı boyutta: www.blaugranas.com Yani göğüs reklamından gelecek parayla buradan gelen paranın çok farklı olacağını sanmıyorum ben. Bir de o zamanlar para trafiği bugünkü gibi çok takip edilmediği için yapılan reklam anlaşmalarının açıklanma mecburiyeti yoktu. Barcelona muhtemelen "Biz bunu reklam olarak alırız ama ortamlarda almadık deriz" gibi bir politika yürütüyordu.

nike barca'ya 10 yıllığına, yılda 43 milyon dolar verme şeklinde anlaşmış. az buz da değilmiş yani.

www.tsmplug.com

Unicef logosu bildigim kadariyla sirtta halen yer almakta.

bir fabrika büyük bir şekilde patladı

ne fabrikası onu merak ettim işte..

hee çeşitli yerlerde farkı şeyler okudum metal fabrikası akaryakıt fabrikası kimyasal fabrikası şeklinde yazılar okumuştum sonra bende takip etmedim.

limana yakın, tehlikeli kimyasalların depo edildiği bir yer patlıyor. neden oldu, ne tetikledi de patladılar orası hala bilinmiyor sanırım. muhtemelen ro-ro gemilerine bindirilip farklı ülkelere gidecek olan yüzlerce (belki binlerce) yepyeni, cillop gibi araba da yalan oluyor.

orasının fabrika olduğunu nerede okudunuz acaba? bildiğim kadarıyla orası konteynerlerin yüklendiği bir depo. fabrika olduğunu ilk şimdi okudum. zaten depo olduğu için nelerin patlamaya sebep olduğu ya da nelerin patladığı bilinemiyor

patlama çok büyükmüş ama.patlama sonrası görüntülerde depo olduğu kesin..ama o kadar büyük patlamaya ne sebep oldu cidden merak ettim..

depoda kalsiyum karbür, potasyum nitrat, amonyum nitrat ve sodyum nitrat varmış sanırım patlama sırasında. bütanon, sodyum siyanür ve sıkıştırılmış doğalgaz gibi kimyasalları depolamak için yapılmış bi' yermiş. her türlü şahane patlayıcı varmış sanırım,

Reuters reported that, according to a 2014 government assessment, the Ruihai facility was designed to store chemicals including butanone, an explosive industrial solvent, sodium cyanide and compressed natural gas.
The company also reportedly handles toluene diisocyanate, which is used in the production of flexible polyurethane foams.
Officials have confirmed that calcium carbide, potassium nitrate, ammonium nitrate and sodium nitrate were at the warehouse.

paxil.

Salak bir mutlulukla dolu bir 1 yıl geçirdim.

3 ay kadar aurorix kullandım, daha çok sosyal fobi için. o dönem hayatımda da köklü sayılabilecek değişiklikler yaptığım için ilacın etkisini tam olarak kestiremiyorum. yani mesela sabahtan akşama kadar sokakta kaldığım zaman otomatik olarak açılan, sosyal fobisinden eser kalmayan biriyim. o dönem sürekli dışardaydım, ilaç sayesinde mi rahatlamıştım yoksa dışarda olmanın etkisiyle mi olmuştu bilmiyorum.

sonra neden bilmiyorum, gayet iyi hissettiğimi ve bir derdim olmadığını söylediğim halde psikiyatristim selectra yazdı. selectra maceramı uzun uzadıya şurada anlattım,

eksisozluk.com

özetle, benim için mucize oldu diyebilirim. hala sığır gibi yaşıyorum ama mental olarak çok ciddi bir iyileşme yaşadım. hani kırık-çıkıkçılar şöyle paaat diye vurur da yerine oturtur ya, bu ilaç onu zihnime yaptı. çok net hissettim bunu. plasebo etkisi falan diyenleri de zerre sklemiyorum açıkçası. bunun payı vardır muhakkak ama ilaçları bonibon zannedip sadece psikolojik şartlanmayla iyileştiriyor sanmak düpedüz saçmalık. telkinle, "bu ilaç işime yarayacak" diye düşünmekle olsaydı üç sene önce de iyileşirdim.

şöyle söyleyeyim selectra'yı üreten kişiyi/grubu bulsam gidip elini öperim, abim canım abim / ablam diye sarılırım. çay ikram ederim, misafirliğe gelse "öf nerden çıktı bu şimdi" demeden buyur ederim. hayatımın en güzel olduğu dönemlerde bile bu kadar rahat değildim sanırım mental olarak.

son birkaç haftadır eski halime döndüm ama yavaştan... uyku düzenimi bozdum, belki onun da hormonal etkisi olmuştur. yine de ilaç öncesi halime göre hala çok çok iyiyim. "şizofren miyim lan? yok yok, olsam şizofren olduğumu düşünmezdim" diye düşünüp uykuları kaçan biriydim. şimdi vurdum mu kafayı uyuyom tertemiz. şizofren de değilim.

(öyle miyim lan acaba? olmadığımı düşünüyom sonuçta, şizofrenler de öyle düşünüyo?)

Stablon. Bu ilac yesil receteye gecince atarac ile devam ettim.
Hepsi toplam 1 bucuk yil.
Anksiyete sebepli. Gercekten ise yaradi. Ama zaten kendim iyi olmayi kafaya koymustum. Sadece kolaylastirdi bunu.

elin yaralandiginda ilac suruyosun insanin ruhu da yaralanabilir. normalde olmasi herekenden cok daha az seratonin miktarin olur Böylece beyninde. lustural hafifdir ve iyidir. sadece ayarlama yapar seratoninde. keyifsiLiginde.

keyifsizligi gecmisen uZgunsen cymbalta. hem seartonin hem dopamin.

xaha ileriki durimlari bilemiyorum. xanax vs olabilir

cipralex yaramadı hatta zararı oldu.

benimki de belli etmediğini zannediyor da içten içe öyle bir nefret ediyor ki benden, çekemediğini anlamamak mümkün değil zaten. yüzüme gülüyor bi de, komedi. genelde kızlarda oluyor bu tarz davranışlar diye biliyordum ben, erkekte de oluyormuş demek.

"nasıl yaklaşmak gerekir?"

bence hiç yaklaşmamak, komple çıkarmak gerekiyor hayatından. biri benim numaramı böyle dağıtsa arkadaşım olduğu güne lanet okuttururdum. arkadaşın başarısını çekememek gibi bir durum söz konusu olamaz. arkadaşlığın tanımına girmez.

böyle bir orospu çocuğunu zamanında hayatımdan çıkarmadım diye çok sinirleniyorum kendime. çıkar gitsin, seni çekemeyen insanla ne işin var?

vardı bir tane. uzun süre, yakın sayılabilecek şekilde arkadaşlığımız devam etti. arkadaş çevremiz ortaktı, evlerimiz yakın olduğu için lisede okul çıkışında her zaman birlikte yürüyorduk vesaire. üniversitede de bir süre aynı yurtta kaldık. 3 sene boyunca belki, günümüzün 10 saati birlikte geçiyordu ama samimi değildik ve bunun ikimiz de farkındaydık. değişik bir ilişkiydi valla.

bu arkadaş birinci sıradan yazıp da yerleştiğim bölüme girdiğimi öğrenince "boğaziçi değil ki sonuçta" demişti. daha sonra, okula gitmediğim dönemde, sürekli çok sorun yaşayacağımdan falan bahsediyordu. bunu diğer arkadaşlarım da söylüyordu tabii, "olm okula git" diyorlardı ama kimin iyi niyetli kimin kötü niyetli olduğunu anlıyor insan. kıskanılacak biri olduğumu sanmıyorum ama lisede bölümün en iyisi açık ara bendim amk o konuda mütevazı olmayacağım, ondan kıl oluyodu herif sanırım. adam bi ingilizce sınavında benden yüksek not aldı diye bi hafta taşak geçmişti sjfjsk

her insanın içinde var bu şey neyse.

Var var olmaz mi. Oyle insanlar istemese de belli ediyo zaten. Seni sacma sapan bir seyle ezmeye kalktiklarinda farkediyorsun.
Ben umursamama taraftariyim. Sonucta bu tip insanlar sana degil herkese aynilar. Biri agzinin payini veriyo elbet. Ben yav he he diyip muhabbeti kisa kesip kendimi strese sokmuyorum. Kudursun ajdshhd

Ya bir de birinin basarisi yuzunden uzulmek, kiskanmak, neden ben degil demek olabilir hepimiz insaniz. Ama bu o insana kötülük yapman gerektigi manasina gelmez. O noktada ayrişiyor bazi seyler.

Var.
Boga'ligina vermeye basladim.hayat=hırs onun icin.
Bir sey ogrendim,denedim der demez gözleri

O_O boyle aciliyor.nasil olur ben onu bilmem dercesine.

Var, rekabete girmedikçe keyifli insan ama sende ondan daha başarılı bir gelişme olduğunda ilişki benim babam senin babanı döver seviyesine geliyor.

Ben bir süre önce işten ayrılmıştım, o terfi almıştı. Sonra ben ayrıldığım pozisyondan daha iyi bir pozisyonda işe başladım, maaş seviyesini sordu. Yaklaşık olarak paylaştım, işsizken iyi oldu, hayırlı olsun diyeceği yerde "beni geçememişsin" dedi dallama.

İlişkiyi çok asgariye çektim arkadaşla.

Komple uzaklaşmak bence de en iyi çözüm.
Bende de vardı aynından birkaç aydır görüşmüyoruz. Çok yakın davranıyordu meğerse düşmanını dostundan yakın tutuyormuş.

boyle insanlardan hemen uzaklasmak gerekiyor.
etrafimda boyle insanlar barindirmiyorum.
benden uzak olsunlar da isterse kiskancligindan ortadan ikiye ayrilsin umurumda olmaz.

boyle bir arkadasim vardi lisedeyken, ayni sinifta oldugumuz icin mecbur birbirimizi goruyorduk ama ben yaptiklarini ve dediklerini ogrendikten sonra iliskimi kestim.
benimle daha sonra iletisime gecmeye calisti ama cevap vermedim, biliyorum cunku icinden ne kadar haset bir insan oldugunu.

universitede de bir arkadasim vardi, hocaya hakkimda konusacak kadar kiskanc bir insan.
boyleleri bir de yuzune guluyor insanin, iki yuzluler.

kisada yaklasmayin, daha da kiskandirin uzaktan, beter olsunlar :)

mallık

Ego. Saygisizlik.

Çoğu insan bir tane ruh eşi bile bulamazken insan üstü beceri gerektiren bir şey galiba.

sanırım ego tatmini. e bi' de seks meks var işin içinde. ben hiç yapmadım. başkasına meylettiğim, sevgilimi çok üzdüğüm, hatta aldatma sayılacak işler yaptığım oldu ama "iki kişiyi idare etmek" işini yapmadım. bir tanesi sevgilim, diğeri kurtulmam gereken "zararlı"ydı. bi' de yediğim bokları genelde ertesi gün söylerdim. sonra "DÜRÜST ADAM SEVİLMİYOR KARDEŞİM" derdim terk edilince de. eskiden çok salaktım. hala salağım. dürüst adam sevilmiyor kardeşim.

onu yapmasının altında birçok sebep olabilir.

sevgisizlik, saygısızlık...

ama en önemlisi yavşaklıktır.

o kişi ergen yaşta böyle bir şey yapmışsa çocukluğuna veririm ama.

toplum reddetse de çok eşlilik, çok aşklılık, açık ilişki vb. bir çok ilişki biçimi var ancak başlıkta "idare etmek" gibi bir şey söylediğinize göre yaşamak istediği ilişki biçimine uygun davranamayarak genel kabullere uyar gibi görünüp birileri kandırma söz konusu. bunun da savunulur bir tarafı yok. ilişki yaşadığı insanlara açık olduktan sonra da kimseyi ilgilendirmeyen durumdur.

hazcılık
deneyim

Ayni anda farkli tadlari birlestirmek.

Mesela biri var cok guzel geyik muhabbeti ceviriyor. Sonra biri var cok iyi kultur sanat konusup egleniyosun. Biri var cinsel anlamda cok iyisin, anlasiyosun falan.

Hayat bunlarin her birine ayri ayri zaman ayirmak icin cok kisa. Hem de tek tek zaman ayirmak cok keyifsiz. 2 sene kultur sanat konusabilen birisiyle takilip geyik yapan kisiyi ihmal edince de epey sıkıcı oluyor. Yani en ideal cozum ayni anda yurutmek oluyor.

Tabi cift kisilik iliskileri kutsayan toplumumuzda bu durum, biricik egolarimizi paramparca edebilir. Eger biri boyle bir sey yapacaksa karsi tarafin yapmasi durumunda da saygi gostermeli. Yoksa hem kendisi yapip hem karsi taraf yapinca aglayan tipler pek mantikli insanlar degildir.

Bunun otesinde hazci, ego tatmincisi, sevgisiz gibi yaftalamalar karalamadan oteye gecmiyor. Zira iliskilerin/asklarin tek esli olmasi, cok esli olmasinda daha buyuk bir ego tatmini/hazcilik.

Tatminsizlik. İki kişiyi yürüten üçüncüyü de, dördüncüyü de ister. Bazı insanlar aynı anda her şeye birden sahip olmak ister, aldatanlar da böyle aslında. Karısını boşamaz çünkü onun da iyi yönleri vardır ama sevgilisinden de vazgeçmez. Bence bu insanlar ne istediğini bilmeyen kişiler açıkcası.

olmadım, olmam da. sadaka mı dağıtıyoruz sanki.

olma daha iyi, karşındakine saygısızlık bir kere.

hayatımda bir kez, gerçekten çok kötü durumdayken yaptım bunu. deli gibi sevdiğim sevgilim çok komik bir şekilde terk etmişti. 6 ay korkunç bir psikolojiyle yaşadım, intiharı düşünmediğim gün yoktu. sağlığım bozuldu, hiçbir fonksiyonum yoktu; sadece yiyip içip ağlıyor ve ölü gibi yatıyordum. sonra, eskiden de arkadaşım olan bir kızla yakınlaştım. bir süre sonra pat diye "sevgilim olsana sen benim" dedi. olduk. istediğim bir şey değildi. bu saçma şey dışında da hiç "boşluktan" biriyle olmadım, olmam. o zaman feci dağılmıştım işte, düşünemedim.

sonra ne oldu, 3 ay ya sürdü ya sürmedi. iki taraf için de öyle soğuk, sevgisiz, aşağılayıcı ve boktan bir ilişki oldu ki o günden sonra sadece bir kişiyle öbüşebildim. fazlası olmadı. seks meks komple soğudum. birbirimizi istememek şöyle dursun, iğreniyorduk resmen o ara. yani "hiç değilse seksimiz yapılıyo allaha şükür" durumu da yoktu.

o zamandan beri (2 yıl) böyleyim,

funnyasduck.net

okuyunca "e o da boşluktaymış, seni sevmiyomuş ki" diyebilirsiniz. haklısınız aslında. başta seviyormuş, sevdiğini sanmış falan filan. deli gibi aşıktı güya. benim ilgisizliğimi görünce soğudu galiba. bilmiyom tam.

Yaptim. Husran tabii ki.

kimse, kimsenin hayatından çalmaya hakkı yok.

oldum. berbattı. millet evleniyor bir de. mümkün değil yürümez.

duyuru dating app değil çok istiyorsan mesaj at merhaba tanışalım mı diye

bunun için tinder falan var zaten. yok ben illa sözlük yazarıyla sevişicem diyosan buraya yazarsın şurdayım görüşelim diye.

bence istediği rengi kullanmalı. bu devirde artık cinsiyete göre renk durumu kalmadı.

Paşa gönlü ne renk istiyorsa o rengi kullanmalı.

şahsen pembe de kullanırım mor da kırmızı da, istersem...
tercihim siyah olduğundan siyah alıyorum telefonumu ama hiç kim ne der rengine diye düşünüp de siyah almadım yani... sen beğendiysen al geç, ben şu ekran kısmı da siyah olduğundan, hatta ekran kapalıyken tamamen kapkara olsun diye böyle seçtim.

Yok abi ya artık öyle takıntılar kalmadı sanıyorum. Hele de telefonda, kırmızı falan güzel oluyor.

Ben iyi gözle bakmam

öyle renkler delikanlı adama yakışmaz

Tarzınla ilgili ne renk kullanacağın. Zaten bunu kaldıracak bi tarzın varsa ben kırmızıyı ya da pembeyi ekstra cool görürüm ötekilerden. Ama tarzın uygun değilse renkli telefon patlamasın elinde.

hacı mor asla kullanmam. ibne işi direkt.
kırmızıda hiç sarmadı. onada sıcak bakmadım.
siyaha devam.
gerci bana sorsan beyazda erkekten ziyade kadına gider.(telefonda)

30 u geçmiş bir erkek olarak
ben renkleri beğendim şahsen kullanırım
biri laf söylerse de cevabını veririm.

Ikisi arasında moru seçerdim.

Ne renk istiyorsa kullanır bence.

Bunlardan kırmızı çok güzel.

c mooon
sene 2015

ben kırmızı kullanıyorum ama mor rengi daha güzelmiş, kırmızıyı severek isteyerek seçerek aldım

seviyorsa kime ne diye dusunuyorum.
farkli bir gozle bakmam kisaca :)

erkekte renki telefona karşı herhangi bir bakış açım yok ama kırmızı olanın rengi pek güzel değil, mor telefonu kullanan birini görsem cinsiyet gözetmeksizin zevkli biriymiş diye düşünürüm.

Gözümdeki otuzlu erkek profiline uymuyor

Gerçi anneyle vatsapta yazışmak da bana tuhaf geliyo ama bilemedim tabi

hiçbir gözle bakmam. baktığım gözü genelde daha kapsamlı şeyler belirliyor. sadece telefonunun rengi değil de kıyafeti, duruşu falan mesela. kimseye aaa pantolonu şu renk, adama bak pembe telefonu var vs. demem. fark etmem bile telefon rengini hatta.

Sırf cinsiyetten ötürü yakışmaması diye bir şey söz konusu değil. Yakışır.

İstediğin rengi kullan. Kimsenin birşey demeye hakkı yok. Siyah telefonu bordo - kırmızı arası bir kılıfla kullanıyorum.

neden yakışmasın? arkadaşımla mavi iphone 5c var, hiç de sırıtmıyor.

Kırmızı olmaz mor olur

ibne.

Çok iyi gözle bakarım. Demek ki komplekslerinden arınmış, insan gibi insan derim.

Ayrıca birçok kadının gözünde homofobik erkek = küçük pipili erkektir. Bu tarz şeylere takmayan özgüven sahibi erkekler ise kadınlara daha çekici görünür.

bu döngü genelde herkeste aynıdır. lakin kimileri daha duyarlıdır.

ben çoğu zaman bu döngüde ya stabiliteyi yakalamaya çalışıyorum ya da uzun yıllar hiç bulaşmıyorum.

izin vermelik bir durum yok, etkileniyor bünye ister istemez. sevilmediğimi hissediyorsam değil de, özellikle sevildiğim zaman daha enerjik ve verimli oluyorum elbette. daha önemli ve daha sorumlu hissediyorum. aynı zamanda özgüvenim arttığı için giriştiğim işlerin altından da daha iyi kalkıyorum. yine insanın özgüveninin, enerjisinin başkaları tarafından sevilmeye bağlı olması bence iğrenç bir şey. ben törpüledim gibi bunu biraz. yani sevilmediğimi hissettiğim zaman pek değişiklik olmuyor. sevilirsem daha iyi oluyor. sevildiğimi hissetmiyorsam da normal halim işte.

güldüm valla

ahahhah. "özgürsün lan git uç işte ne bekliyon" bakışı <3

daha çok kaçmakta olan barış güvercinini yakalamaktaymış gibi görünüyor. "nıahahah" diye...

ikinci ve üçüncüsü süper. tayyip'i tanımasam sevimli bulurdum. ilki şunu hatırlattı,

galeri12.uludagsozluk.com

seçimlerden önce anketlerde hdp'nin barajı geçeceği belli olduktan sonra hep hdp üstüne çalıştılar zaten ama geç kalmışlardı. hükümet heyetle ortak açıklama yaptıktan sonra bile seçimden önce rte "ortada masa yok" dedi. yani süreç seçimden önce bitti. seçimden sonra da rte "erken seçim" dedi ve olacak.

evet.

21 yaşındayım, içinde bulunduğumuzdan daha aktif bir terör dönemi olduğunu hatırlamıyorum. suruç patlaması olsun, istisnasız her gün en az birkaç şehit haberi gelmesi olsun cidden anormal. evet 30 yıldır terör sorunu var ama onca barış süreci, silahıszlanma tatavası varken koalisyon kurulamayacağı netleşince pkk'nın cozutması bana pek gerçekçi gelmiyor açıkçası.

son günlerde suriye ve kürtler meselesi yüzünden ben bile ırkçıya kestim diyebilirim. sözlükte yüzlerce, binlerce "bana bile akp'yi savundurttunuz" cümlesini içeren entry görebilirsin. gayet basit bir siyasi manevra aslında. koltukları kaybetmemek için ülkeyi yakabileceklerini hepimiz biliyoruz. pkk şirindir, i <3 terörist demiyorum ama ortalığın karışmasında "kürtler" kadar "türkler"in de payı var. kaos ortamı, ülkedeki en büyük güce yarar. bu kadar basit. çoğunluğu kaybedince ortalığı karıştırırsın, milli duygulara oynarsın ki insanlar "terör bitsin, kafalarına sıkalım" deyip akp'ye oy versin.

evet. benim bildiğim ışid'e saldırıcaz diye paket hazırlayıp pkk kamplarını bombaladılar hatta. o uzun süren sessizlikten sonra ilk ateşi hükümet açtı.

akp'den ziyade saraydaki kişi, hdp bünyesinde demirtaş'ı düşürmeye çalışanlar ve pkk içerisinde olup şiddetten nemalanacak kişilerin ortak sorumluluğu demeyi tercih ediyorum. tsk desen zaten vatan millet sakarya, tek karış toprağımızı vermeyiz kafasında. mhp'nin varlık sebebi zaten pkk.

kısaca olay bence senin söylediğin kapıya çıkıyor. birilerinin güç hırsı yüzünden iç savaştan hallice bir ortamdayız.

@sempatik

şimdi ne diyorsun onu anlamadım?

pkk hdp'nin barajı geçmesinden rahatsızsa bu demektir ki, pkk hdp'den nefret ediyor.

sonra başka bir cümle yazıyorsun ve hdp aslında pkk'mış gibi konuşuyorsun.

kafası karışık akçılar bi karar verin. hdp pkk mı, değil mi?

olay basit :

akp herkesi kandırdığı gibi pkk'yı da kandırmak istedi, bol bol vaat verip ateşkes yaptırdı.
Sonra verdiği sözleri yerine getirmedi.
kürtlerin can düşmanı işid'e destek verdi.
kürtler de akp'nin iktidar ve başkanlığını engelleyince ipler koptu.
akp hdp'ye savaş açtı.

* adettendir, türküm :)

barajı geçmiş bir hdp varken neden terör olayları arttı?

suruçtaki patlamanın sorumlusu işid'ken neden bir anda pkk ile çatışmaya girildi?

yıllardır terör yokken tek başına iktidar olamayan akp'den sonra terörün ayyuka çıkması tesadüf mü?

hepsi bir puzzle'ın parçaları. tablo ortada.

siz de bunu yediniz. çözüm sürecini başlatan kim? oy kaybettirdiği belli olmasına rağmen devam ettiren kim? hdp bence hiçbir şeye burnunu sokamıyor. herkes suçluyu bulmuş, karşı taraf çicek böcek misler zaten.

yeni pasaport çıkarın, vizede eskisini vermeyin. ABD'ye yeniden giderseniz eski pasaporttaki vizeyi gösterirsiniz. Yalnızca tavsiyedir, daha iyi bir yorumu vize işlemleri yapan bir seyahat acentesinden öğrenebilirsiniz.

edit: Bulgar schengen'i dolaşıma açık değildi, yani ulusal vizeydi hala diye hatırlıyorum ama yanılıyor olabilirim.

yeni pasaport cikardiktan sonra ( o kadar ugras ) bir de yunan benden eski pasaportu istemesin. ( veya bazen giris cikis dokumu isteyebiliyorlarmis buradaki emniyetin dedigine gore) o zaman iyice sacma olacak. bulgar da yolumu cok uzatiyor + ulusal vize olayi hakkinda bilgim yok)

eşi, vize danışmanlık hizmeti veren bir firmada çalışan (sahibi de olabilir hatta) bir abi bana önceki pasaportları kimsenin sormadığını söylemişti. benim eski pasaportumda ret var mesela, tekrar pasaport çıkarttırdığımda vize başvurusunda onu göstermeme gerek olmadığını söylemişti. ama ülkeye girişte iki pasaportu da götürmek gerekir mi orasını bilemiyorum.

yeni pasaport cikartiyorum 82.5 ar tl vererek. mevcut pasaportumun suresi gecerli olacak. eski pasaportumdaki vizelerimi de gerektiginde kullanabilecegim. sanirim en mantikli yol bu

Kktc ye pasaportsuz girip de yine de telefon kaydı yaptırabiliyorsun. Ayrıca bulgaristan vizesiyle yunanistana giremezsin. Bulgaristan schengende değil

paralar ruble
bozuk paralar da kopek.

para etmez fazla. 7-8 lira.

180 ruble = 7 lira 84 kuruş

100 kopek = 1 ruble = 4 kuruş

Bu coğrafya var bi de.

bunun algi manipülasyonu(operasyonu) olduguna dair bir sey okumustum.

cumhurbaşkanlığı külliyesi

böyle büyük bir camiaya transfer oldum, çok mutluyum. önümüzdeki maçlara bakıcaz. camia.

iyi de bu kelimeleri kahvedeki amcalar kullanmıyor ki. haber aktarırken belli kalıplara sadık kalıp herkesin anlayabileceği, aşina olduğu sabit bir dil kullanmak en doğrusu. IŞİD'e DAEŞ demek algı operasyonunun bir parçasıdır ama anlaşılabilir bir dil kullanmak tamamen habercilikle alakalı bir şey. sadece türkiye'de böyle değil bu. yabancılar da belli konular için belli kelimeleri tekrarlar. roman yazmıyorsun neticede. emanet oy yerine daha afilli, edebi bir şey mi desinler? :)

The fall. <3

(bkz: donnie darko)
hiç bi sik anlamadım.

Fantastic Planet
www.imdb.com

Primer,tam anladim derken hicbir sey anlamamis oluyorsun :)

the skin i live in. şok şok şok.

www.imdb.com

www.youtube.com

"film" sayılır mı ondan bile emin değilim,

philosophy of a knife
men behind the sun (bu ikisi, birim 731'le ilgili)
begotten

Primer +1

dr.strangelove

Bir film izlemistim, basrolde bir otomobil lastigi vardi. Bildigimiz otomobil lastigi.
Neden yapt bilmiyorum ama oturup bastan sona izledim filmi. Fena degildi aslinda.

(bkz: vinyan)
(bkz: otesanek)
(bkz: fear and loathing in las vegas)

bijita q (visitor q)

human centipede
dogtooth

Srpski Film.

www.imdb.com
www.youtube.com

Srpski film+1

ExistenZ.

Human centipede + 1.

@stavro, film bu muydu? m.imdb.com

dog tooth
www.imdb.com

gummo
daisies

Pink Flamingos - Komple tuhaf
Freaks - Oyuncuları sebebiyle tuhaf
El Topo - Western olmasına rağmen tuhaf
Lost Highway - David Lynch tarzı tuhaf

Blue Velvet (Belirli sahnelerin amacı doğrultusunda rahatsız edici olan tuhaflığından ötürü)

Night on Earth (Koyun seven karakterden ötürü (spoiler vermemeye çalıştım))

After Hours (Filmin tamamı tuhaflık üzerine kurulu zaten ve de çok sevdiğim bir film)

g.i. joe izledim. allah cezami verdi. ne diye izledim diye kendime sorarim. hatirladim arkadas dvd'sini vermisti "al bunu izle, cok guzel" diye. ben onun sinema zevkine sicayyim. izleme

(bkz: der siebente kontinent)

not: canınız sıkkın ise izlemeniz tavsiye edilmez.

little athens diye bi filmdi bi odayı basıp birbirlerini vuruyolar sonra oturup konuşuyolar o kadar durgun saçma anlamsız mantıksız olup bittikten sonra acayip de etkilendiğim başka film olmadı. gençlerin umutsuz geleceklerini hayatlarını falan anlatıyo amerikadaki.

Salò o le 120 giornate di Sodoma
tuhaf olduğu kadar rahatsız edici de. sonuna kadar da izledim lan üstelik.

Existenz, videorome

oburluk, tam anlamıyla
tembellik, %60
kibir, %30

Öfke, kıskançlık hariç hepsi mevcut. Ölmüşüm ağlayanım yok.

Tembellik ofke belki biraz da kibir

Oburluk

Öfke

Kibir, kıskançlık, tembellik belki biraz şehvet

yedi günah gücünde tembellik

şehvet düşkünlüğü, oburluk, tembellik, kibir. şehvet düşkünlüğü dünyayı ele geçirme, çok büyük bir şeyler başarma ve cinsel olarak da ayak fetişizminden kaynaklı. şu gün 10 milyar dolarım, dünyada neredeyse her istediğimi yapabilecek gücüm olsa yine bu duyuruya cevap yazıyor olurdum ama o güce sahip olmayı istiyorum işte sadece, o güçle bir şey yapacağımdan değil. kötü. oburluk ve tembellik zaten birbirini tamamlıyor. zevk için yiyip içip dana gibi yatmak çok kötü ama çok eğlenceli bi' şey. kibir konusunda kafam karışık aslında. gerçi, kendini aynı zamanda hem çok büyük hem de çok küçük görmek sanırım karışık falan değil, basit bir özgüvensizlik sorunu. ama ne bileyim. herkes kibirli ve ukala olduğumu söylüyor. bense kuzu gibi olduğumu düşünüyorum bazen.

hepsinden biraz var. %70 oranında.

Öfke ve tembellik. İkisini de yenmeye çalışıyorum.

öfke kibir tembellik

Öfke ve tembellik. Haklı olduğuma inandığım bir öfke olduğu için buna dokunabilmek, değiştirebilmek çok zor. Tembelliği ise hayatıma keyif verici rutinler koyarak, kendimi zorlayarak ve disipline ederek aşmaya çalışıyorum, çalışacağım.

Bu arada iron maidendan bi alinti yapalim. Seven deadly sins seven ways to win seven holy paths to hell and your trip begins.

tembellik.

Hepsi var. Çok yediğim için de kimseye bir zararım olmadı valla.

3-4 harici hepsi var.

-açıksözlü oldu-

tembellik ve ofke.
:(

Şehvet net var, tembellik değil de miskinlik var bir de. Günah mıdır bilemem.

Allaha şükür hepsine sahibim..
Kuruyemişçiye girmiş cem yılmaz misali "ustam 100er gram hepsinden koy karışık olsun" dercesine toplamışım..

oburluk: yok valla, önceden fazla kilom vardı sonra sporla vb verdim

açgöz: yok

tembel: yok

öfke: fazlasıyla :/

kıskanç: hiç olmadı

kibir: yok galiba.

şehvet-tembellik-kibir
en çok kibir.

Kibir ve tembellik

tembellik sanirim. oburluk belki onceden vardi, artik yok.

tembellik ve biraz oburluk var. belki biraz da kibir.

bende sehvet duskunlugu, tembellik ve kibir var. ama hakli bir kibir var diyerek de durumun vehametini gosterebilirim hatta. yarragi yemisim ben.

yok

Bence de;)

aksine, yemek yedikten 1-2 saat sonra gitmen daha iyi olur kontrast maddeli çekilecekse. daha önce 2 kez MR çekilmiş olmama rağmen kontrast maddeli olan üçüncüsünden sonra ağzım burnum kaymıştı benim. aç, uykusuz, halsiz vs. olmazsan daha iyi olur. söylediklerim tamamen senin iyiliğin için, MR'da fark etmez. yani istiyorsan aç ya da uykusuz git, MR'a zarar vermez ama sen kötü hissedebilirsin.

kontrast maddeyle açlığın alakası yok. sadece 20 dk civarı çok hareket etme yeter. kulağına tıkaç al. (2-3 gün çınlayabilir, gerçi anlaşılan zaten çınlaman var)

Görevli ezbere ac karnina dedi bence de.
Kulak çınlaması duble olacak bu durumda.

Eve çok anlattım sonra da 2 yıl vicdan azabı çekip hellalik istedim,burda da yazardım sildim hep

ayrılan pişman değilse pek anlatmaz. terkedilen çok anlatır genelde.

anlatmıyordum. kimseye bir şey açıklamaya ihtiyaç duymuyordum. zaten ya olur ya olmaz, yüzde elli şans var. olmaması da olması kadar normal.

her şeyi en ince ayrıntısına kadar herkese anlatırım

@whimsical olur ya da olmaz dediğin ihtimal tekrar geri dönmek mi?

@sta yapma be :)

Normalde anlatmazdim ama en son iliskimi anlattim cunku icimi dokmem gerekiyordu anlatmak yukumu hafifletiyordu ve iyi geliyordu.

geri dönmek ihtimal dahilinde hiç olmadı benim için. biten bitmiştir. önceki cevabımda ilişki yürür ya da yürümez demek istedim. "e millet soruyor neden olmadığını" dediğin için o şekilde yazdım.

Ben anlatıyorum, anlatırken çok da eğleniyorum valla... Tabii bunu kesin bittiyse yaparım. Geri dönme ihtimali, barışma durumu vs. varsa "o kadar bok attı şimdi birlikte, Lcha da kalitesiz çıktı" demesinler diye ser veririm sır vermem.

Sadece 1 kişiye çok haksızlık etmiştim. Bir onu çok iyi anarım. Kötü yanından pek bahsetmem.

anlatmam pek. anlatırsamda hep iyi bahsederim.

Anlatmam, belki kafam bozulursa ve kendime yakın hissettiğim biri olursa ona biraz ayrıntı veririm. Bunlar hassas noktalarım olduğu için herkese anlatmam. Bunun dışında kadınlar hakkında ufkumu genişletmeleri, hayat tecrübesi katmaları konusunu biranın yanında zeytin de varsa sohbete dahil edebilirim. Zeytin yoksa etmem.

Evet tabiki ciddiyim..adamın penis boyunu elimle kaç kere göstermişliğim var :( pişmanım

genelde ben de öğrenemediğim için detayları anlatmıyorum. "şöyle oldu böyle oldu sürdüremedik" değil de "TERK ETTİ LAOOO HUHOUUĞĞ" şeklinde oluyor bende.

Ayrıntıları bir iki kişiye anlatıyorum, o da benim kafam bulanık ve karar vermekte zorlandığım anlarda, "Sen böyle olsan ne yapardın" tadında. Ayrıldıktan sonra iyi-kötü çok konuşmam arkasından.

Hayır anlatmam, anlatsam bile güzel yad ederim.

haydaaaa senin hikayen ibretlikmiş @rca . öyle birine denk gelmediğim için bahsettiğim konuya dahil değil onlar.

vallahi geçmiş olsun. çok felaketmiş. iyi kurtarmışsın kendini.

bi sürpriz yaparsan ona haberimiz olsun yaz buraya :D :D ankara daysan o ana tanıklık etmek de isterim hahahaaahh

illa meraklı insanlar çıkacaktır. klişe "anlaşamadık" her zaman iş görür.

"anlaşamadık"

"öyle olması gerekiyormuş"

"çok düzgün bir insandı, sadece biz anlaşamadık"

kötü ayrılsanız dahi bunlar ve bu çerçevedeki cevaplar iş görür.

kimse, kimseyi, tamamıyla anlatmaz.

Ben uyuşamadık der geçerim. Anlatmak ahlaksızca geliyor. Anılara değer vermemek gibi geliyor.

Eskilerle ilgili ne şekilde ayrılınmış olsa da, olumsuz tek kelime etmem. Kendime saygısızlık olarak görüyorum.

haklısınız. bence de saygısızlık. anlattığım ufak bir şey bile içime oturuyordu. şimdi daha da oturdu.

internet üzerinden hiç tanımadığı birisine anonim olarak hani sövme amaçlı anlatabilir de (işte beni aldattı bilmem ne rahatlama amaçlı), birebir hayatında olan insanlara anlatılmamalı. Kim olursa olsun bir şekilde laf taşıyor, hele ki özel şeyleri filan anlatmak direkt karaktersizlik zaten. Bu özel şeylerini bana anlatan olursa da artık dinlemiyorum bu yüzden arkadaşım kalmadı zaaa. Bunu yapan kadınlar kadar erkeklerde de anlatan var, kadınlar daha çok erkeğin karakterini kötülüyor, ''bana şunu yapmadı/yaptı'' gibi, erkeklerde ise daha çok cinsellikle ilgili detayları anlatıyor ''şunla yatmış bunla kalkmış, neyse zaten kaşardı'' gibi, çok ilginç gerçekten.

özet: eşe dosta asla anlatılmaz, %100 sır tutan bir insan olduğuna inanmıyorum. ''ya o da sevgilisinden ayrılmış'' demek bile o sırrın bir nevi açığa çıkmasıdır. Ha yayılmasını istiyorsanız orası ayrı tabi. Öküz ölünce ortaklık bitiyorsa artık..

Okumuyorum, okumadım. Kişisel onlar. Biri sırf ünlü oldu diye kişisel yaşantısına burnumuzu sokmaya hakkımız olmadığını düşünüyorum. Edebi değeri de vardır mutlaka o yazışmaların, ama nihayetinde kişiseller. Ulu orta yayınlansın diye yazılmış değiller.

okumuyorum. yayinlanmalarini da cirkin buluyorum.

zuhal iyiydi ya.

bu konuda özel bir hevesim veya merakım olmadı ama sevdiğim, okuduğum bir yazarın kişisel mektuplarını okumak heyecan verici olabilirdi. ben hiçbir zaman yazarlara "meşhur kişi" gözüyle bakmadım ve bakabileceğimi de zannetmiyorum açıkçası. o yüzden "ünlü kişi mektubu"ndan ziyade, yazarın kafasında bir yolculuk gibi gelir bana. "ulan ne yazmış lavuk" dediğim biri sevgilisine karşı nasıl hitap ediyormuş falan bunu görmek çok ilginç ve hoş olur. dediğim gibi özel bir hevesim ya da merakım yok ama denk gelsem keyifle okurum diye tahmin ediyorum. düşünsene mesela sartre'ın de beauvoir'ya "özledim canını yediğim" yazmış olduğunu. vazgeçtim, hiç iyi fikir değilmiş bu.

özel mektuplardan ziyade, daha çok yazarın edebiyata dair düşüncelerinin yer aldığı mektupları okumak güzeldir. bir de bu kişi gerçekten çok sevilen bir yazarsa okuması ayrı güzel. ama yazarın özel hayatının yer aldığı mektupların yayınlanması bence de yanlış, isteyen okur tabii.

vacigok +1

skimsel aşk mektuplarını okurken baygınlık geçiriyorum. cemal süreya, sabahattin ali, franz kafka, nazım hikmet, orhan veli... çok kişisel bi şey, ve beni zerre ilgilendirmiyor x'in y'ye hissettikleri. tamam aşklarını çok güzel ifade ediyolar ama öyle bişey okumak istesem açar yazdıkları şiirleri falan okurum.

ama mesela cahit sıtkı'nın ziya osman'a yazdığı edebiyat içerikli mektuplarının olduğu kitabı severek okumuştum çünkü şairin şiirlerinin arkasındaki hikayeleri, bir şiiri yazarken kafasından neler geçtiğini, şiirlerinin ilk ham halini, edebiyat hakkındaki düşüncelerini falan öğrenmiştim onda.

sevdiğim şairlerin kitap olarak yayınlanan özel mektuplarını okurum, ilgimi çeker. bu özel mektupların her satırı aşk böceği tadında değil ki zaten.

sanırım temel motivasyonumda, bu adamların ''şair, yazar'' olarak değil de, sıradan bir insan olarak yaşamları nasılmış, neye dertlenmişler, neye sevinmişler. kısaca büyük şair, sıradan vatandaş olarak nasıl biriymiş, onu öğrenme merakı. şairin, yazarın, ressamın ''insan'' yönünü de merak ediyorum.

Orhan veli ve Ahmet Arif okumuştum bu açıdan.

beraber öğrenmeye çalıştığımda hepsi birbirine giriyor bende. ayrı ayrı daha iyi.

Bir dile odaklanmak daha verimli öğrenmeyi sağlar. Üç taneyi becerebiliyorsan bravo. Dil öğrenmek o kadar kolay bir şey değil ama.

önce ingilizce advanced olmalı. sonra istediğiniz kadar dili çok benzer olmadıkları sürece aynı anda öğrenebilirsiniz.

bir dili, diğerleriyle karıştırmayacak kadar iyi seviyeye getirin. ondan sonra diğer ikisi daha rahat olur. ingilizce en kolay olanı. önce bir sene falan ona yoğunlaşın. güzelce öğrenin. ondan sonra diğerleri. giriş seviyesindeki üç dili aynı anda öğrenmek bence imkansıza yakın, çok ciddi bir dil yatkınlığınız ve zekanız yoksa.

bir de tabii "dil öğrenmek"ten kastınız nedir, o da önemli. lisede yabancı dil bölümünde okudum, neredeyse 10-11 yıldır ingilizceyle yatıp kalkıyorum ama hala okuduğum herhangi bir metinde 8-10 tane bilmediğim kelime çıkıyor. çıkacak da, imkanı yok çünkü her şeyi öğrenmenin.

siz ne kadarıyla tatmin olacaksınız, hangi seviyede "tamam bu bana yeter" diyeceksiniz ona göre şeyaparsınız ama üçü aynı anda çok zor. hele ki rusça ve almanca... oha.

İngilizce ve Almanca benzer diller, birbirine karışabilir, ama birini seçip yanında Rusça... Neden olmasın? Bence olur.

Ben bu konuda egitimli ve deneyimliyim. Cok iyi bir fikir. Yalnizca ket vurma durumuyla karsilasabilirsin. Onu arastir ama o da birden fazla dili ne zaman ogrensen karsina cikabilir. 3 tane de 5 tane de ogrenebilirsin. Sen bizim dil ozurlu insanlarin dedigine bakma. Gelismis ulkelerde insanlar birden fazla dili ayni anda ogreniyor.

hali hazırda iyi derecede bildiğin 2. bir dil var mı? varsa zaten dil öğrenmenin gerekliliklerini biliyorsundur aynı anda birkaç dili idare edersin. ama 2. bir dilin yoksa önce farklı bir dilde düşünmek o dilin içine girmek nasıl bir şey onu tecrübe et. bu en kolay ingilizce ile olur çünkü film dizi müzik çok fazla maruz kalıyoruz. kafanda türkçe tercüme yapmadan dilin düşünme sisteminin içine girdikten sonra diller karışmaz. o an hangisini çalışıyorsan beyin ona göre programlayacak kendini. bunu becerdikten sonra benzer dilleri bir arada öğrenmek aslında işi hızlandırabiliyor bile. farkına varmadan birbirini ilerletiyor.

türkçesi basıldı mı bilmiyorum ama Michael Erard'ın Babel no More kitabına göz at bir ara derim ben.

bence önce ingilizceyi halledip diğer iki dili de ingilizce kaynaklardan çalışmak biraz daha akla yatkın sanki. ayrıca üç dil aynı anda pek mantıklı değil, insanlar daha çok "iki dil aynı anda öğrenilebilir mi acaba" diye sorgularken senin direkt üç dille başlaman garip olur. en azından ingilizce bilseydin düşünülebilirdi tabii. dolayısıyla önce ingilizce, daha sonra almanca-rusça aynı anda diyorum ben. almanca-rusça birbirine karışmaz da hem herhalde. iki dil aynı anda öğrenilebilir yani, eğer ki birbirine çok yakın diller değilse. ama direkt üç dil, bilemedim.

bu arada nwnd'nin söylediği de önemli. yabancı bir dilde düşünmek, yabancı bir dili öğrenme alışkınlığı kazanmak için en kolay dilden başlamak faydalı olacaktır, senin motivasyonun açısından da. bu konuda çok sayıda insan esperanto'yu öneriyor aslında. ölü bir dil diyebiliriz, hiç de işine yaramayacak günlük hayatta fakat söylendiğine göre! oldukça basit ve farklı dillerle de benzerlikleri olmasından dolayı ilk yabancı dil olarak bu dil öneriliyor. ben denemedim hiç esperanto'yu. hiç kullanmayacağım bir dili öğrenmek için kendimi motive edemedim pek, lakin kişisel olarak faydaları olduğu söyleniyor işte, özellikle cermen ve roman dillerine girişte öneriliyor, gerisini bilemeyeceğim. aslında düşündüğünde fazla konuşulmayan bu dilde kendini daha rahat ifade de edebilirsin. yani diğer esperanto öğrenen insanlarla yazışmaya başlamak, skype'ta görüşmek...vs anadilin dışında kendini ifade edebilme güvenine sahip olmanı sağlayabilir. internette çok sayıda insan var bu şekilde olan ve hiçbirinde "rezil olurum" korkusu yok doğal olarak. bu sayede yabancı dili çekinmeden kullanabilme refleksine sahip oluyorsun. bu da diğer öğreneceğin dilleri kullanma biçimine de etki edebilir. düşündüğünde mantıklı geliyor aslında şöyle birkaç ayı esperanto'ya ayırmak.
türkçe kaynaklar var bu arada: tr.lernu.net www.kurso.com.br

bulgaristan vizesiyle yunanistana giremezsin

tesekkurler.

resmi siteden bu bilgi direkt, www.mfa.bg adresinde tamamını görebilirsin,

"Currently Bulgaria issues national visas only. Those visas do not give their holders the right to enter the Schengen area."

yani bulgaristan'dan alacağın vizeyle schengen bölgesine giremiyorsun. schengen vizesiyle bulgaristan'a girebiliyorsundur sanırım ama oradan vize aldığın zaman EU'ya giremezsin. bulgaristan'ın bizimle sınırı var, burada da bissürü bulgar göçmeni falan var ya, schengen bölgesine sızıntı olabilir diye sanırım henüz schengen'e dahil etmediler bulgaristan'ı.

geçmiş olsun öncelikle. doktor, bunların hepsini anlatırsan muhtemelen gerekli tetkikleri isteyecektir zaten. sanırım en başta hipotiroidi düşünür, sonra belki bir ihtimal şekere falan bakılır. bu duruma sebep olan her neyse, çözüldüğünde ciddi oranda iyi hissedersin sanırım. yani doktora şikayetlerini düzgünce anlatmak haricinde ekstra bir şey yapmana veya istemene gerek olacağını zannetmiyorum.

yalnız bunda cipralex'in etkisi de önemli olabilir. onu kullandığını doktora kesinlikle söyle. çünkü yaklaşık iki senedir seninle aynı semptomları yaşayan biri olarak, son birkaç aydır bayağı mutlu ve enerjik hissediyorum. etkisini mi göstermeye başladı ne oldu bilmem artık. 5 ay oldu sanırım başlayalı, selectra benimki ahah.

bu hormonlar bi' acayip. yoluna koymak lazım. sinir bozucu bir şey aslında. çoğu şey senin elinde değil. ilaç alınca bu kadar iyi hissedeceğimi bilsem 6 yaşında başlardım ilaç kullanmaya. ruhmuş, düşünceymiş falan hepsi hikaye.

Hiçbir şey çıkmazsa gerçekten depresyon kaynaklı olabilir ve depresyonda olduğunuzun aslında farkında bile olmayabilirsiniz. Bir dönem hafif bir depresyon geçirmeme rağmen unutkanlık ve tüm gün bitkinlik hissim vardı sürekli kan tahlili yaptırıyordum filan. Depresyonun fiziksel belirtilerini bence küçümsememek lazım.

Eğer hafif bir depresyon geçiriyorsanız (ki doktor bilir tabi) ''iyi uyu, spor yap ve sosyalleş'' derler hep. Uyku düzenini sağlamak için ''uyku hijyeni'' konusunu bir araştırın, uzun yürüyüşler yapın, kendinize hedefler belirleyip uygulayın, fazla karbonhidratlı beslenmeyin, insülin dalgalanmaları da bu bitkinliği yapabiliyor. 4-6 hafta içerisinde yaşam tarzı değişikliklerinize rağmen gelişme olmazsa o zaman şüphelenin bence. Ha doktor gitmek her zaman ilk tercih olmalı tabi.

not: hipotiroidi de depresyon yapar.

cevaplar için teşekkürler...

depresyon sebebiyle alıyorum ilacı zaten. 2 sene öncesine göre daha iyiyim psikolojik olarak. ama fiziksel olarak kötüyüm işte :)

thanks again :*

benimki buyuktu bi sey demediler. o alanda olsun da cok muhim degil boyu, sonucta o kareyi kapatiyor zaten fotograf

@der meister

senin beni evden gonderebilmek icin yalan soyleme ihtimalin var. o yuzden dikkate almiyorum cevabini.

asla sorun olmaz, o bölgeyi doldurup taştığı için sizin probleminiz değil.

evet.

ağır şiddettir üstelik.

evet

Bunun şiddet olup olmadığını sormak bile abes bence.

evet
kasıtla yapılan her ruhsal ve fiziki baskı şiddettir.

Tabi ki şiddet

bu dediğin şiddetin yanında şerefsizliktir de aynı zamanda.

Acaba yanlis mi sordum :) bunlar dayak yedim olarak degerlendirilir mi peki ? Bunlara maruz kalan biri dayak yedim dese yalan mi soylemis olur ? :)

toplumumuzda dayak yemeden yaşananlar şiddet sayılmadığı için yaşadıklarının ciddi alınması amacıyla böyle bir çarpıtmaya mahal vermiş olabilir mi kişi acaba?

yalan değil çarpıtma demek daha doğru olur zira ha dayakla şiddet ha kol morartarak şiddet. şiddetin seviyesi önemli olmamalı.

Dayak denince insanın kafasında genelde tokat, yumruk gibi şeyler canlanır. Bunu dayaktan ziyade şiddet diye tarif etmek daha doğru olur.

www.morcati.org.tr

Şiddet tabii ki de ama dayak yemek değil.

Bir erkeğin ekonomik özgürlüğü ve eğitimi olmayan kadına, hem çalışmaya izin vermeyip hem de maddi olarak destek çıkmaması, rencide etmesi, kendisine muhtaç olduğunu ima etmesi ve dahası da boşanmamak için tehdit etmesi bile psikolojik bir şiddettir.

sizinki fiziksel bir şiddet.

bu söylediklerini yapma ihtimalinin bulunması bile şiddettir.

dayak ve şiddettir. şiddet sadece fiziksel değildir. Hakaret, aşağılama, ses yükseltmek, değersiz hissettirmek de şiddet. Ayrıca dayak illaki ağız, burun kırmak değil. Bunu yapan acizdir.

eksisozluk.com

Bir de böyle durumlara maruz kalıp hala o insanla ilişkisini devam ettiren insanları anlamıyorum. Neden yani? Şiddete başvuran insanın neyinden vazgeçemiyorsunuz? Kendine saygısızlık bence.

sormaya çalıştığınız şey "bu şiddet eylemlerine dayak diyerek şiddeti uygulayan kişiye haksızlık etmiş olur muyum?" ise, dert etmeyin biraz haksızlığa uğramakla öküzlüğünden bir şey kaybetmeyecektir.

şiddet, haksız rekabet bana kalırsa. bunu kendinden zayıf birine karşı yapıyorsan şiddettir. psikolojik olarak zayıf birine psikolojik darbe vuruyorsan da şiddettir bence. yani sonuç olarak sorduğunuz şey şiddet, ama dayak değil.

Vay arkadaş insanlar ne steril yaşıyor ya. Yok bunun ihtimali bile şiddet yok kavgada bir taraf susuyor diğeri konuşuyorsa şiddet. Ne yapıyorsunuz lan siz parmak kaldırıp söz mü istiyorsunuz kavga ederken?

şiddettir. tam tanımını bilmiyorum ama "kişinin hede özgürlüğünü engelleme" falan diye bi' şeyi vardır, aynı zamanda muhtemelen suçtur da. tabii normal ülkelerde.

dayak değil bu ama olmasına gerek yok. bundan şikayetçi olmak için dayak yemenize gerek yok. bildiğin şiddet bu.

Sekiz yaşındasın di mi?

100 Dünya Klasiğinin birinden başla sen.

Dalga geçmeden lütfen.

şu yaşına kadar tek bir kitap okudun ve yazım kurallarına, noktalama işaretlerine bu kadar hakimsin öyle mi? neyse, martin eden oku.

Kimse inanmasa da öyle, teşekkür ederim.

baştan sona roman anlamında diyorsun herhalde. Yoksa ders kitabı da mı okumadın lan salfasd :D

ilgi alanına göre seç, Dan Brown'un Melekler ve Şeytanlar, Dijital Kale gibi kitapları çok akıcıdır.(ikinci kitap için akıcı ana akım şeyler iyi olabilir)

Ben Stephen King hastasıyım. Medyum, Göz, Hayvan Mezarlığı vb. bir şeyi okuyabilirsin.

edit: trollük yapıp Kuran meali oku kardeşim deseydim keşke :/

ivan denisovicin bir gunu 140 sayfalik ince fakat guzel bi kitaptir, dil kolay anlatimlar basit tasvirlerse detaylidir.

yamulmuyorsam nobel kazanmisti ama yaniliyor da olabilirim cunku kitap okumam.

Simyacı

Bim'den aliyorum.Bence iyi

Atatürk orman çiftliği ürünlerini deneyin.

erzurum'da maraş dondurmacısı var. resmen koyun kokuyor dondurma. çok da meşhur. onu yiyorum. sade, süper. o marketlerde satılan şeylerin yüzde 90'ının üzerinde "dondurma" kelimesi geçmiyor bile çünkü değiller. "sütlü yağlı buz."

onlara dondurmami diyosunuz amk. turk dondurmalai bes para etmez. oynak maras dondurmacilari olmasa o vicik vicik kahramanmaras dondurmalarini turistler siksen yemez. az paraya kiyip yabanci dondurmacilarin cafelerine git bi daha turk dondurmalarinin yuzune bakmazsin.

carte dore selection güzel özellike meyva şölenlisi şimdi 3 kutu aldım iyi oluyor.

Lera fresca, venexia, mövenpick gibi markalara bakacaksınız.

nestle'nin dondurmalarını seviyorum.

+1 Atatürk orman çiftliği

Özellikle keçi sütlü olan.

madonun dondurmalarini seviyorum ben. algida falan direkt cop, ama yiyoruz ayri, endustriyel dondurma yenecekse movenpick uzerine dondurma yoktur. ama her yerde bulunmaz ve pahali biraz, misal yozgattaysan bulaman muhtemelen

dondurmayı millet serinlemek için yiyor. o gavur dondurmaları daha adamın ağzında çok afedersiniz sümük gibi olup soğukluğundan eser bırakmazken maraş dondurması neredeyse midene indiğinde buz kalıbı gibi duruyor. şu gavurun her bir bokunu da övmeyelim amk.

maraşlı değilim.

cartedor selection +1

cheesecake'lisi bir harika dostum.

Her şehirde var mı bilmiyorum ama ankara'da liva var, dondurmaları gerçekten güzel. Mado da güzel. Maraş'tan gelme keçi sütü hakiki dondurma yemiştim, onun tadı apayrıydı tabii.

cheesecake'li carte d'or +1. bayılıyorum ona. kimyasalmış sütmüş yağmış ben bakmıyorum açıkçası ya, damağım "eyvallah abi" diyor mu diyor. e faydalı bir şey olmadığını, bissürü yağ şeker kimyasal barındırdığını da zaten biliyorum. bana yetiyor valla carte d'or falan. yoksa ben de isterim gideyim italyan dondurması yiyeyim ama şimdi çıkıp italyan dondurması mı arayayım bana ne, olanı yiyoz işte. saygılar. kastamonu ben.

mümkün olsaydı etrafımızda gelecekten gelenler olurdu.

evet yatağımdan göbeğimi kaşıyarak girdiğim cevapla fizikte doktora yapanların eline veriyorum. +rep pls...

etrafımızda gelecekten gelenler olmadığını nereden biliyoruz?

imkansız.
fiziği kimyası yok bu işin.

valla kuran'da yazmıyor

ışık hızına ulaşırsan neden olmasın

ancak geleceğe gidilebiliyor maalesef.

Teknik anlamda imkansız. En azından olaylar filmlerdeki gibi git gel gerçekleşmiyor.
Yok ışık hızını yakalayıp fark atman falan gerekiyor.

Sen ışık hızında giderken dünyadaki insanlar yaşlancak indiğinde falan yüzyıllar geçmiş olcak cart curt. Geçmişe dönüş yok.

ya bana bilindik teoremlerle gelmeyin...

kafayı çalıştırın..

Pamuk..kesin çözüm..

Mümkün tabi ki.

Milletin kafa çalıştırma anlayışı süper ha!

Mümkün değil...veya Mümkün tabi...

Yahu bi kurgu yapın bi teorem ortaya atın. Mantıklı saçmalayın...

yazıldığı gibi.

ben aynen yazildigi gibi okuyorum. imgur diye

nasil soyleniyor ki?

bir de foto paylasim sitesini neden yasaklarlar ki? hadi sosyal medya sitelerini yasaklamayi anliyorum da, bu ne ola ki?

türkçe, yazıldığı gibi okuyorum ben imgur diye.

help.imgur.com
Imgur is pronounced "image-er/im-ij-er."

Demekki herkes yazıldığı gibi söylüyor :) Geçen yabancı bi toplantıda rezil oldum resmen.
www.youtube.com

imeyc yu ar

Imicir diyodum ben hep valla

İmicır doğrusu. Kendi sitesinde yazıyor.

ben jamiryo diyorum

İ-me-ge-ur diye okuyorum ben.

Duyuruyla sedatin ne alakasi var?

ekşi sözlük: kanzuk
ekşi duyuru: compumaster

yazılımsal birşeyler yaptım diyorsun ondandır.

teşekkür ederim düzelttim.

bunu daha önce ben de yaşamıştım. eklenti ya da malware kaynaklıydı benimkisi. ilk seferinde, kibritsuyu sanırım sayfayı yenile veya ona benzer bir şey söylemişti. yapınca düzelmişti. ikincisinde düzelmedi. tarayıcıyı kurcaladım, saçmasapan bir reklam eklentisi gördüm. onu kaldırınca düzeldi.

barışmadık dostum. ayrıldık zaten.

aramızda geçen laflar ders çalışırken falan aklıma geliyor. hatırlıyorum bir anda her şeyi. bi bakıyorum ki başka şeyler düşünüyorum.

aile baskısı düğün gibi organizasyonlar üzerine pek yoktu. onun düğün hevesi facebook ta gördüğü arkadaşlarından geliyordu.

altı üstü düğün. kadın illa çırağanda olacak helikopterden atlayacaz dememiş ya.

rest çekecek duruma getirmemek lazım olayları. sorunları küçükken halletmeli.

hem hayalindeki düğünü sorsana bi. gelinlik giymek için mi halay çekmek için mi eski komşusunu kıskandırmak için mi asıl niyeti çıkar ortaya.

Bu tür şeyler için ayrılan kadın yarın ev almazsan gider, araba almazsan gider, tatile çıkartmazsan gider, koltuk takımı almazsan gider vs.
Ayrılmakla kendini kurtarmışsın. Seven insanın gözü böyle şeyleri görmez.

hayalindeki düğün kır düğünü. ama ilk başlarda düğünden ne kadar haz etmediğimizi konuşuyorduk. düğün sevmeyen birini buldum diye seviniyordum.

ayrıca altı üstü düğünse yapılmasa da olur demek oluyor bu.

benim görüşüm bir hayır gelmeyeceği yönünde. en ufak bir sorunda bu denli büyük ve şakaya gelmeyecek bir şeyle rest çekiyorsa sıkıntı var demektir. yarın birgün daha ciddi sıkıntılar yaşanır ve ben bana duyduğu sevgiden şüphe ederdim. afedersin ama densizlik.

1. almalısın
2. kadınlar diye genellemek doğru olmaz ancak bahsettiğin şekilde rest çeken biri için bu yüksek ihtimalle doğru.
3. göz korkutuyor olabilir ancak yolu bu değil.
4. dediğim gibi söylenecek laf değil bu.

artık çocuksuluktan çıkmış olay, dengesizlik.

@mornie ben de öyle düşünüyorum. kır düğünü zaten çok pahalı. normal düğün ise... neyse konuşmayayım o konuda.

@soylu haklısın tabi ki sinir vs durumlar da var ama her sinirlendiğimizde karşı tarafı kıracaksak aynı şeyi biz onlara yaptığımız da onlar da üzülmemeli.

bu tarz restlerin şirket-çalışan restleşmesinden farkı yok.

@air teşekkürler haklısın

@dude bu tartışma ayrılmadan 2 ay önceki mevzuydu. bu olaydan sonra gönlünü almaya çalıştım şakalarla falan ama pek oralı olmadı. 2-3 gün konuşmadık. sonra siniri geçince açıldı.

zaten ayrıldık dostum. o duyuruyu açtığım vakitlerde.

altı üstü düğünse yapılmasa da olur demek. hmm sevgiline de mi böyle dedin?

sen düğün yapma kardeş. kız da bıraksın gitsin. onun önemsediği bişeyi bu kadar aşağılıyosan, ego savaşı haline getiriyosan evlenmeye hazır değilsin zaten.

@seksen9 bir adet düğün önemseyen insanla zaten ne yapabilirim ki?

yok öyle demedim zaten. ego savaşlarım yoktur öyle konularda. asıl çocuksuluk o olur zaten.

istese borç altına girip kır düğünü yapabilirdik. pahalı diye yapmak istemeyip salon düğününe neden razı olayım. sonra yaparız olur biter.
bazı kadın tanıdıklarım nikah yapıyor, tamam...

hayali düğünden ibaret olan birisiyle sen mutlu olacaksan buyur ol.

ama "kır düğünü yapamadık, o zaman salon düğünü yapalım" lara gelemiyorum ben.

"paris e gidemedik kiev e gidelim..." - "hayır bekleyelim seneye paris e gidelim"

arkadaşım düğünü isteyen o sen değilsin. pahalı diye kır düğününden vazgeçiyosa, seni zorlamıyosa, maddi durumunuza anlayış gösteriyosa bi zahmet sen de ona anlayış göster. hevesini almak istemiş kursağında bırakmışın.

vakti zamanında istememesini de koz olarak kullanamazsın. sanki tek başına evlenecek. seninle düğün yapmak istiyor bu kadın, 'seninle'. o heyecanı tatmak istiyor. yoksa gider kır düğünü yapacak adam bulurdu. seninle salon düğününe razı olmazdı.

sonra yaparız gibi bişey de söyleme. illa konu maddiyatsa 10. yıldönümünüzde falan bi süpriz ayarlarsın mini bir kır düğünü yaparsın. çocuklarınıza da minik gelinlikler takımlar giydirirsin. verebileceğin en güzel hediyeyi verirsin. tabi bu kafayla 10. yıldönümümüzü görebilirseniz.

olmaz diyerek resti çeken sensin ayrıca. kız çözüm bulmaya çalışmış sen inat etmişin. sevildiğini görmek için de bir adım bekliyor senden. o adımı atmazsan evlenseniz bile huzursuz bir evlilik olur.

ekleme: soylu +1 sevdiğin insan yanındaysa kiev, sevmediğin insanla gittiğin paristen güzeldir. bazı şeyler vaktinde güzel.

valla eşim illa düğün olmayacak diye tuttursaydı ben de ayrılırdım ondan. bazı olmazsa olmazlarım vardı, onun da vardı. orta yolu bulduk. ilişkiler de böyle yürüyor, kestirip atsaydı/m şu anda evli mutlu çocuklu olmazdık

düğün istemek normal, "düğün yoksa ben de yokum" raddesine getirmek çocuksuluk zaten. bu durumda çocuksu olan sen oluyosun. kim bilir neler dedin de bu cümleyi kurdurttun.

@seksen9 dostum ben olmaz dememiştim ki... eskiden konuştuğumuz sözleri anımsadım, çünkü eskiden düğün olmasın diye konuşmuştuk. ayrıca o bana öyle çemkirince ben sesimi bile çıkarmadım. gönlünü almaya çalıştım, sonra da sustum. başka tartışmalar da var aramızda. mesela; eksiduyu.ru
hatta onlar olmasaydı ben istediği her şeye razıydım.

ayrıca @soylu bu paris-kiev örneğinde kiev i savaş mağduru diye örnek vermiştim. şam falan mı deseydim ki :))

abi ben sanırım ikna olmuyorum . kusura bakmayın. bekleyip paris yapardım yine.

ve ilişkilerde restleşmelerden, tarafların birbirine çemkirmesinden ziyade oturup düzgünce konuşma yanlısıyım. bana güzelce deseydi ki " tatlım tamam başta öyle konuştuk ama şimdi evliliğe daha da yakınız ve gel sen beni dinle, biz yine de bi düğün yapalım. bak merak da etme öyle keko düğünleri olmayacak, inan bana. çok istiyorum, heveslendim." deseydi ben istemeyecek miydim?

bu kızın yüzüne baktığım zaman gözlerim dolardı, onu mutlu edememe ihtimalim beni yeyip bitirirdi.

aşırı seviyorum belki doğrudur. bu yüzden hak etmediğim karşı tepki alınca da geri atıyorum kendimi. çünkü benim hakkım yüzüme çemkirilmesi değil.

hiçbir şey demedim @la noix


tek dediğim "hani düğün yapmayacaktık, böyle konuşmuştuk" gibisinden bir şeylerdi.

ayrıca sen de şu anda kadınsı bir kibirdesin. "kim bilir ne dedin"ler falan. e buyur madem
eksiduyu.ru

cevaplarınıza akşama bakabileceğim. teşekkürler yanıtlar için.

diğer duyurun uzun geldi okuyasım yok. şu anki durumu değerlendiriyorum ben.

senin derdin çocuk gibi ikna edilmek resmen. ikna edilmek de değil, kandırılmak. kimse seni ikna etmek sorunda değil. o sana bir adım attıysa sen de ona atmalısın. yoksa ikiniz de kaybedersiniz,

azcık olgunlaşın ya hu. ilişkinin aynı şeyleri istemek olmadığını, orta yolu bulmak olduğunu anlayın. o keko diye aşağıladığın düğünlerde evlenen insanlar çoluk çocuk şama giderken sen anca bekle hayali paris olan kadını.

sevgine laf eden yok zaten. sadece biraz öküzsün. o da istediğini yapamadığı için biraz hırçın. ama sen yanında olduğun sürece keko düğün bile mutlu edecek.
burda sorduysan azcık bizi dinle de git orta yolu bul. kırdığın için de özür dile.

@seksen9 bana istediğini söyle istersen söv ama o sana adım atmış sen atmadın deme.

şahsen düğün dernek olaylarından hiç hoşlanmam, ilerde evlenirsem kendi düğünümü de mütevazı, yakın çevremizin gelip eğleneceği keyifli bir akşam olarak organize etmeye çalışırım ama bu kadar inatçı olmak da anlamsız diye düşünüyorum. ne dedin de "düğün yoksa ben de yokum" dedirttin yahu? kız belli ki gelinlik/evlilik heveslisi, bunu hayal etmiş birisi. eşi olacak adam, en büyük hayalini gerçekleştirmeyecekse "yokum" diyebilir pekala. evet ergence ve saçma, yapıcılıktan uzak belki ama aynı şekilde, evlenirken düğün istemiyorum diye diretmek de aynı derecede anlamsız bence.

ben sevgilim/nişanlım böyle dese ve düğün istemiyor olsam, "hay amk tamam ulan" deyip düğüne tamam derdim. hayır bir de düğün istemiş yani, evlenirken düğün istemekten daha doğal ne olabilir ki? sevdiğim kadın için düğünü bile kabul etmeyeceksem ben de evlenmeyeyim bi' zahmet, ne gereği var.

bunları düşünüyor ve soruyorsan ayrılmanız isabet olmuş bence abi. bu meseleleri bile birbirinize karşı koz olarak kullanıp birbirinizi deli edecekseniz evlenmeyin, ikinizin hayatı da zehir olmasın. "KADIN KADINDIR, ÇİÇEK BABANDIR" diyen feminikler kusura bakmasın ama kadınlar çiçektir <3

ben bi defa düğün yaptım. boq gibiydi. boşanma duruşmamdan daha çok ayrıntı hatırlıyorum hatta. evlenme. aklın varsa evlenme. düğün füruat. aklın varsa evlenme. düğüe gelene kadar nikah var. asıl o nikah bokuna hiç bulaşma.
selam ve dua ile.

eyvallah @der meister @cesario @kargn

der mister ortada çekişme yok. bana o lafı dedi ve konuşmadı. bana "sevdiğin kadının istediği bir şeyi kabul edeceksen hiç evlenme" ayağına yatmayın. yemiyoruz artık. biz sevdiğimiz kadın için neler yaptık. düğün parasıyla puluyla, maneviyatıyla onun yanında cücük kadar kalır.
cesario eyvallah ben de öyle düşünüyorum

kargn sağ ol tavsiyeler için.

Senin söylediğin şuna benziyor. BMW alanlar hava atmak için alıyor.

bmw ve paris benzetmesi mi yaptın? anlamadım.

eğer öyle yaptıysan hava atmak için değil, sabredip daha konforlusunu kullanmak için söyledim onları.

tam olarak ne dediğini bilmiyordur ne dediğini bilmeyen biri de can sıkmaya değmez
zaten cahil olmasa öyle bir şey demez.
bir kaç ay sonra eğer oturur söylemlerinin üzerine düşünürse yaptığının yanlış olduğunu anlayacaktır.

@cp seni seviyorum . bu arada ayrıldık biz. başka mevzulardan dolayı.

@acemi seninle başım dertte kanzim :D

evet düşündüm, çünkü sevmediğini söyledi. hatta düğünlerde hiç ayağa falan bile kalkmazdı. ama iş başa düşünce hatunlar dünyayı satıyor.

bence yanlış bir örnek.

seks insani bir şeydir ve doğamızda vardır.

ama düğün öyle değil. düğüne seks gözüyle bakan birisi için diyeceğim pek bir şey yok.

ayrıca seks, sadece erkeğin haz aldığı bir şey değil. böyle düşünmek saçmalık.

benim kuzenim kadın ve 27 yaşında falan evlendi. kadın düğün istemedi, nikah yaptılar.

seks de yapıyorlar :)) sen rahat ol.

biraz bayağı bir düşünce olabilir fakat düğün senin eşine yatırım yapman demektir. yatırım yapmazsan o da kendince kendini ağırdan satmadığını düşünecek. düğün yapmıyorsa yıldönümünü de önemsemez, sevgililer gününü de... vs diye düşünebilir.
ikinci seçenek ise "kadınlar sevdiği adamdan ziyade giyeceği elbiseyi düğünde herkese göstermeyi seviyor" önermesi.
üçüncüsü, ikisinin de bir arada olması.
düğün her kızın hayali, ona bunu çok görme. tabii onun da bunu böyle ifade etmesi çok ofsayt olmuş. ama kendini değersiz hissettiği için bunu yapmış olabilir. seni mi yoksa elalemi mi daha çok önemsediğini ufaktan sınamaya çalış derim.

protein tozu. 5 defa aldım 5 ölçek kullanmadım.

(bkz: #50592890)

Spor salonu üyeliği. 3 aylık aldım, 3 kere gitmedim. :(

Choices'dan bluz aldım. İğrenç bir kumaşı varmış.

spor salonuna da +1

yves rocher narlı maske. keşke onun yerine peeling alsaydım, hiçbi şeye yaramıyor bu :(

diz koruma seysi

Samsung Note 3

ya geçenlerde damat tan takım elbise alıyordum, birtane tezgahtar çocuk vardı, ağzıda çok iyi laf yapıyor bana 1500 tl lik ürün sattı.Bunların içinde de bi ayakkabı vardı,istemeye istemeye aldım kalktım daha sonra geri iade ettim.1 ay oldu hala incelemede yaz geçti hem ayakkabısız kaldım hemde ayakkabı yarıya düşmüş ona moralim bozuldu.

200 tl'ye mont aldım kışlık. 1 kere bile giymedim kumaşı değişik, koku yapıyor bir de dolapta tüm kıyafetlere bulaşıyor. etiketi bile üstünde koparmadım. nasıl elden çıkarsam diye düşünmüyor değilim.

LG televizyon, 2000 liraya aldık. Aldığım gün geri vermek istedim ama malum peder bey ve valide hanım yok biz idare ederiz dedi. Çünkü kanal liste ayarlaması tam bir eziyet ve normal durumda kanal değişirken çok geç değişiyor.

Lumina 620

Aldığım gün sorunluydu. Ses karşıya güzel gitmiyordu. 4 kere servise gitti geldi bir sik değişmedi. Tüketici hakem heyeti karar verene dek ülkeden ayrıldım. Annem kullanıyor şimdi. Kulaklıksız konuşamıyor.

80 tlye calblock diye bir şey itelediler bulaşık makinesi için. kireç çözüyor tuza gerek yok falan dediler. fosmuş.

1 lt ruskiy standard votka ve 1 lt jack daniels.

Bunlar yerine üç nemiroff alırdım kafama edeyim.

gitar.

1) North face'den aldığım kışlık trekking ayakkabısı.
Şehrin ıslak zemininde bir kayıyor ki sorma.
Kuruh avada şahane tabii.
2) Sedona marka tam parmak bisiklet eldiveni.
İki çift aldım, ikisi de bir ayda parçalandı.

Hepsiburada.com'dan mouse aldim dun. Gunu birlik tanimlanmis hediye ceki olunca fiyatina bakmadim. Urun elime gecince begenmedim ustune bir de hb'nin urun fiyatini sisirmis oldugunu ogrenmemle iade etmem bir oldu. Mouse modeli logitech m325 nano.

Soğan doğrayıcısı. İçine yarım soğan anca sığıyor onu da bütün koyamıyorsunuz, önce biraz kesmeniz lazım. Kesmek kutuya koymak doğramak derken yarım saat geçiyor.

Elektronik sigara