hayır 10 senedir falan kullanmıyorum.
saçmasapan sitelere girmezsem neden kullanayım?

hayır.mac e geçtikten sonra bıraktım yoksa windows ta olmassa olmazlardandı.

hayır, 30 senedir kullanmıyorum. bilinçli kullanıcı olmak lazım.

kullanmıyorum. malware için bi program var, cccleaner falan var bi arıza çıkarsa onlarla ateş ediyorum. bilgisayardan anlamam, ben aslında ondan kullanmıyorum.

kılıçdaroğlu'nun adamlarına sesleniyorum, antivirüs kullanmıyorum diye beni heklemeye kalkmasınlar ha

Norton aldım bu yıl, 5 bilgisayara kadar desteklediği için evdeki herkesin bilgisayarına kurdum, artınca kendi bilgisayarıma da kurdum.

Önceden sadece eşimin bilgisayarı için alıyordum, benimkinde malwarebytes kuruluydu, bazen de hiç kurmuyordum.

Saçma sapan sitelere girmeye de bayılırım :D

10 senedir falan kullanmıyorum ben de.

6 yaşından beri bilgisayar kullanıyom. yaklaşık 25 yıldır hiç antivirus kullanmadım.

bir dönem windows 98 ve sonrasında windows xp ilk çıktığı dönem firewall kullanmak zorunda kalmıştım. ama service packler yamaları kapattıktan sonra ona da gerek kalmadı.

antivirus bilgisayarın anasını ağlatır. para verdiğim bir şeyi neden gereksiz yere yüzde 50 daha az performansla kullanayım?

flash belleğimi farklı bilgisayarlarda sık sık kullandığım için kullanıyorum. binbir çeşit spyware, trojan ve virüsten korundum sayesinde.

kullanma ihtiyacı duyduğum zaman malwarebytes kullanıyorum onun dışında 96 senesinden beri kullanmışlığım yok

iyi lan bırakıyorum bu mereti ben de eheh teşekkürler herkese

olayın saçma sapan sitelere girmekle filan alakası yok.

hiç kimse o bedava programlara güvenmesin derim.

bilgisayarınıza bir şeyler girdikten sonra kredi kartı ekstrenizde kumar sitelerinden gelen faturaları görünce, ödeme yaparken o programları yazanların yanaklarından öpersiniz sonra.

bizzat yaşanmıştır. based on a true story.

Kullanmıyorum. Yalnız "Girmiyorum öyle sitelere, bana bulaşmaz." kafasındakiler çok güvenmesin kendisine. Kimin olduğunu bilmiyorum ama bir söz var, "İki tür bilgisayar kullanıcısı vardır. Virüs bulaşan ve virüs bulaştığının farkında olmayan."

Şu anki bilgisayarım götünü zor kaldırıyor. İyi bir bilgisayar toplayacağım, onu halledince sistemi çok zorlamayan yüzeyden geçen bir antivirüs programı satın almayı düşünüyorum. İşlemci performansına ihtiyacım olan anlarda durdururum.

10 küsür senedir linux kullanıyorum, email, proxy sunucusu kurup yönettiğim zamanlarda sunucuya kuruyordum ama kendi makineme kurmadım hiç (test için hariç)

Geçen gün dizimag'den virüsü yedim. dos üzerinden temizlediğime inandım ama emin de olamadım, kendime güvenemedim. Kaspersky kurdum. Bir de Malwarebytes da kurulu.

şiki şiki baba.

ahahahaha bu çalmıyo muydu

www.youtube.com

avrupa birliği bakanlığı, yaptıkları hiç bişey yok, arada twit atıyorlar

normal bir ülkede olsam kültür ve turizm bakanlığı'nda çalışmak isterdim.

Millî Eğitim Bakanlığı'nda Bilişim Teknolojileri öğretmeni olmak isterdim. Hayalimdi, hem nasip olmadı, hem de bendeniz nasip olması için zamanında gereken çabayı göstermedim açıkçası...

1- M.İ.T > spesifik olarak ETİ'de (Elektronik ve Teknik İstihbarat Daire Başkanlığı)

2- Dışişleri Bakanlığı

Büdüt: çalışmak istemediğim kurumlar din ile ilgili olanlar..

şansımı deneyeceğim kurumlar,
1-sayıştay
2-spk
3-dış işleri
4-savunma sanayi müsteşarlığı
5-classified :)

Lan şu kültür bakanlığında çalışanlar kim hele :) Gelsin beri tekme tokat dalacam
Sikimsonik devlet anlayışı yüzünden kültürsüz kaldık.
Sinema Genel Müdürlüğü ile..Ah lan ah :)
DSİ Müdürünü sen Kültür bakanı yaparsan o adamla ne sinema konuşabilirsin ne kültür

Su devletin hicbir kurumunda çalışmak istemem. Hantal, kokuşmuş, yolsuz bir yapıda eli kolu bağlı etkisiz bir eleman olmak istemem.

SGK'da yenilikçi bir yapıyla çalışmak isterdim. işlerin tamamiyle elektronik olarak ve hızlı şekilde ilerlemesi için gerekli işlemleri sağlamak isterdim :)

Belediyede calismak isterdim
Gerci yine gecebilirim de off kim ugrascak :)

enerji bakanlığı.

enerjiye meraklıyım. istiklal caddesi yolunu dev plakalarla döşeyip plakaların altına küçük partiküller yerleştirerek insanların yürümeyle yarattığı enerjiyi elektriğe çevirme projem vardı bi ara. ama hukuk fakültesinde okuyorum. evet manyağım biraz.

dışişleri bakanlığı iyi olurdu. tembel ve disiplinsiz biri olmasaydım şansım da olurdu aslında.

Cumhurbaşkanlığı Twitter bölümü benim için uygun olabilirdi, çünkü güzel iş.

TPAO meslekten ötürü,
Dışişleri Bakanlığı ikinci daldan dolayı
MEB olabilir eğitimin ağzına sıçtılar çünkü

vee
tabiki dinayet işleri bana çok ters.

Duzgun bir ulke olsaydik istihbarat teskilati veya disisleri bakanligi.

at kestanesi yaprağı gibi şahsen benimki.

su ara iyi hissediyordum o da kacti gitti amk. benim yaprak gibi ama bir yere toplanamam uyuycam simdi. sabahin 3unde kalkarim sik gibi. istanbulda allahini seven beni evine alsin amk, ev seksisi olayim. bi tane kucuk oda ve internet verin olur da cikarsam sikin. yalniz kalmak istiyorum, yalniz olmak istiyorum, herhangi birini istemiyorum, yalniz basima yasayabilecek kadar para kazanmak en buyuk hayalim amk okumucam ben ya skerim

Sebnem ferahin bi sarkisindangecerdi "cennetide gordum cehennemi de" cehennem bitmiiiii gelmeyin tepede kalin attan inip essege binmein sakin tekrar cikisi yok her cikisin bi inisi olsada inisin sonuy yok

bence,

www.kralcaps.com

sorudaki düşünce +bir milyon

alkol olmasa bu kadar keyifli olmazdı hayat :(

_içki dostunuz değildir

şişe arkası.

alkol kullanmıyorum. keyifli olabilir ama tek keyif kaynağı olarak alkolü görme durumuna ulaşılmışsa alkoliklik tehlikesi olabilir aman dikkat

kesinlikle katılıyorum. hayat alkolsüz çok sıkıcı olurdu.

Ben de akşamları atıyorum valla. Ama Bukowski abiye de katılıyorum. Benimkisi pamuk olmak için değil, sıkıntıdan içme durumu çünkü.

her hafta sonu bir tek atıyorum. içmediğim de oluyor ama içtiğim zaman daha bi rahatlıyorum.

5-6 ay sonra bira göbeğini sıvazlarken de aynı şeyleri düşünebilecek misin acaba ;_;

Evet öyle ama. Çeşidin hep bira olması sıkıntı. Onu öeşitlendirelim. Bukowski'ye selam.

Beyaz Zambaklar Ülkesinde

aramaya inanmak

valla benim bildiğim, klasiklere bu yüzden klasik deniyor zaten, "hepsi aynı amk klasik yav" diye değil. ben bu listeye tatar çölü'nü ekleyebilirim sanırım, bildiğim kadarıyla klasik olarak anılan bir eser değil ama yaşayan her insana hitap edebilecek güzel bir mesajı, fikri var. martin eden de efsanevi bi romandır benim için ama "her insanın okuması gereken" diyemem açıkçası, onu okuyup "bu ne amk" diyecek ve romandan hiçbir şey anlamayacak insanlar da vardır. ondaki bireysellik eleştirisini herkes okumak zorunda değil ha ama dediğim gibi efsanevi bi roman bence. neyse. öyle işte. tatar çölü'nü oku. güzel o.

don kişot
ilahi komedya
decameron
savaş ve barış
karamazov kardeşler
suç ve ceza
faust
tom sawyer & huckleberry finn
moby dick
the scarlett letter
evgeny onegin
ölü canlar
palto & burun
çehov öyküleri
tristram shandy

+euripides, sofokles ve aiskhylos'un tragedyaları

edit:

değişimler (hesiod)
metamorphosis (ovid)
incil (tüm batı ve son zamanların türk sanatı incildeki mitler üzerine kurulu)

aslında ülke ülke "literary canon" diye aratırsan çok şey çıkar. çok çok fazla klasik var.

lesmiserables'in listesine ek olarak

Anna Karenina
Sefiller
Yabanci
Puslu Kitalar Atlasi
Canlar Kimin Icin Caliyor ve
Genc Werther'in Acilari'ni

oneririm.

(bkz: halil serkan öz'ün kitap listesi)

vadideki zambak

(bkz: yüz yıllık yalnızlık)

Elimi attığım yer kuruyor aQ iyice kısmetsiz bi insan olup çıktım

Q7 iş yapar mı yapmaz mı diye düşünüyorum.

bira

mc escher

manchester united'ın geçen sezon formasını alsam mı diyorum. %50 indirim var.

transfer.

bu gece ne yapsam diye düşünüyorum.

ne düşündüğümü. sahiden.

Azcik sarhosum. Ama mutlu hissediyom ya.

"Hickirigi nasil gecirsem" konulu derin bir ic tartismaya girdim.

yarin uyandigimda da boyle olacak mi? bu ara cok keyifliydim ama bugun sanirim berbat uykum yuzunden, su an hasta ve aptal hissediyorum. midem fena. yarin guzel bir gun olmali. o yuzden daha iyi olurum diye umuyorum. su an icin gundemimde bu var.

bunu dusunuyorum,

eksiduyu.ru

siz de dusunsenize

m.friendfeed-media.com

;_;

işime yarayacak MUHTEŞEM bir websitesi buldum onunla meşgulum :3

Edit: spesifik bir alanla ilgili heves yapmayın ilginizi çekmez, benim çekti biraz gaza gelmişim.

amacı ne acaba? sevgili olmak mı? sevişmek mi?

ulan zaten beni canlı canlı karşısında görünce her ikisinden de vazgeçecek.

şansımı,tipimi sssssss...parasının amk.!!!!!!

yol kenarında yavru bir kedi var. ona mama götürcem, onu düşünüyorum.

Lenslerimi çıkarsam, gözlüklerimi diğer odadan şimdi kim alacak diye düşünüyorum. Bi de ağırlık çalışmayı iki gündür ihmal ediyorum, ne zaman bu kadar tembel oldum sorusu aklımı meşgul ediyor.

ne düşündüğümü düşündüm. bulamadım.

bana avustralya bayrağı lazım veya kanada. ikisi de olursa daha iyi olur. nereden bulurum diye bakınıyordum.

ayrıyız şu an. bir insan hem bu kadar güzel gülüp hem de zaman zaman içimi nasıl daraltıyor ondan uzaklaşma hissi yaratıyor bunu nasıl başarıyor diye düşünüyorum.

neden mal olduğumu düşünüyorum

Gta 5 te diger finali secseydim nasil bitecekti diye dusunuyom

argoyu küfrü abartıyorum galiba lan .s

00.39 yarın sabahın köründe işe kim gidecek ya.

Güzel anılar biriktirmek kötürü anıları ufak ufak sildiğini keşfettim şuan. AydınlandıM resmen len

babam ve oğlum........

(bkz: russian institute )

bir zamanlar anadoluda

Last Tango in Paris

(bkz: skip intro)

a serbian film

we're the millers

Vay lan adamın fakbadisi var demekki.

Neşeli günler izleyin.

139.

138 yaptim.

131

67 :/

146.
azıcık kasınca geliştiren bi test zaten.

sibertenik, helal en yüksek 149muş şu an sanırsam. Aksini söyleyen fotoşoplu görsel atıyor.

23

ilk yaptığımda 120'lerdeydi ancak, kastım 144 falan derken oldu.
dur ben de aldım screenshot iyi söyledin, gerçi adamı geçemedik ama olsun:
(git: i.hizliresim.com )

güzel bir test. devamını bekleriz.

sibertenik, ben de 112 ile girdim. 139 derken 5. seferde 145'i gördüm :)

143

130

Bi cacık anlamamama rağmen 140 yaptım. Telefondan gerçekleştirdim bunu evet.

i.hizliresim.com

Güncel: 149

2. seferde 148 yaptım

imgur.com

tebrikler. kaptırdım birinciliği ama kasmayacağım, çünkü delirebilirim fazla uğraşırsam :)

ilkinde 90 falan (anlamadım mevzuyu ben) sonra 127 o civarlarda kaldım

i.imgur.com

henry gale, tebrikler.

26 : felç

sadece bikaç saat dayanabildim, update:
(git:i.hizliresim.com )

sibertenik, helal hocam sakin :D

sibertenik, hocam hiçbi şekilde 149 üstüne çıkmıyor sanırsam. 3 roundu da diğerlerine çok daha iyi yapmama rağmen yine 149 aldım.

109

ahahhaha :) tutamadım kendimi.
valla 150 neden olmasın dedim ben de ama olmadı. 149'da tıkandım. kesin bi iş var...

i.imgur.com
144 yaptım :3
edit: hemen bi sonrakinde i.imgur.com 147

57. beni gömmeyi unutmuşlar sanırım. halbuki düşen bardak yakalama konusunda ustayımdır, cidden korkunçtur reflekslerim...

Benim de 121. Ikincide ise 102 yaptim. Daha da ugrasasim gelmedi.

Tebrikler hepinize. Sadece top 5'i güncelleyeceğim bundan sonra.

fine diningse o et mutlaka marine ediliyordur

animal

buyrun?

17

Ben buna inanmadim. 4-5 soruda cok arada kaldim. Iki sik da cok dogru ve birbirinden bagimsiz geldi. Tekrar bakacagim onlari degistirince ne oluyor diye. Bu kadar alcakgonullu de degilim arkadas, bilmis bilmis dolasiyorum.

Your Total: 8

Authority: 0.00
Self-Sufficiency: 2.00
Superiority: 1.00
Exhibitionism: 2.00
Exploitativeness: 1.00
Vanity: 2.00
Entitlement: 0.00

Edit: Kokledim, 9 oldu. Exhibitionism 3'e cikti. Daha da degistirirsem, ben olmayacak.
Edit: Zaman gectikce daha da silik, hortlak gibi hissetmeye basladim kendimi. Tekrar tekrar yaptim ama 9'u gecemedim.

24 çıktı öhhs

15, ama bence bu daha cok ozguven testi gibi.

Your Total: 14

Between 12 and 15 is average.
Celebrities often score closer to 18.
Narcissists score over 20

Authority: 5.00
Self-Sufficiency: 3.00
Superiority: 0.00
Exhibitionism: 0.00
Exploitativeness: 2.00
Vanity: 0.00
Entitlement: 4.00

Your Total: 32

Narcissistic Trait
Authority: 7.00
Self-Sufficiency: 6.00
Superiority: 5.00
Exhibitionism: 4.00
Exploitativeness: 3.00
Vanity: 2.00
Entitlement: 5.00

25le arttırıyorum

i.imgur.com

;_;

Yahu ben kendimi çok mütevazi hissettim sizin skorları görünce. Tabi aychovsky'nin skoru varken benimki yine fazla ama! :D

Ben de tekrar yapayım bakayım, kaç çıkacak.

Endişelenme mdc, seni geçemedim. :) En kasıntı halimle cevapladım, 18 oldu.

Authority: 5.00
Self-Sufficiency: 4.00
Superiority: 3.00
Exhibitionism: 1.00
Exploitativeness: 2.00
Vanity: 2.00
Entitlement: 1.00

Benimki 20, erkek arkadaşımın ki 2 çıktı hala gülüyoruz. Kendime yaparken I am an extraordinary person şıkkını işaretledim sonra da öyleyim değil mi diye sordum boş yere sonuca bakma bence dedi :D

Your Total 2:

Narcissistic Trait
Authority: 0.00
Self-Sufficiency: 0.00
Superiority: 0.00
Exhibitionism: 0.00
Exploitativeness: 2.00
Vanity: 0.00
Entitlement: 0.00

Your Total 20:

Narcissistic Trait
Authority: 3.00
Self-Sufficiency: 3.00
Superiority: 4.00
Exhibitionism: 4.00
Exploitativeness: 1.00
Vanity: 1.00
Entitlement: 4.00

Şu exploitativeness niye 1 çıktı anlamadım ama kimseden bir şey beklemiyorum şıklarını işaretledim hep.

ekaterina: fantastik bir skor gelmiş! :D

@godosu beklerken: Biz de onun laflamasini yapiyorduk ozelde. Bazi sorulara 'both' ya da 'neither' gibi secenekler verilse ne guzel olur diyorduk. Bu kadar 0-1 olmayaydi keske. O soru benim de icime sinmeyen bir soru oldu.

godoşu beklerken: Diyelim ki kafana silah dayadılar, ikisinden birini seçmek zorundasın, hangisi olurdu? :D Ben bu şekilde düşünerek yanıtladım.

Ek: Özellikle de şu soruları öyle yanıtladım: 5, 12, 26, 29, 38, 39, 40

@godosu beklerken: Yonetim Bilimlerinin ilk maddesi der ki iki kisinin oldugu yerde yonetim baslar. Guc bazen birinin elindedir, bazen digerinin elindedir. Dengeli bir iliskide gucun surekli ve duzenli el degistirmesini gerektirir. Yetki ise farkli bir kavramdir. Her yetkili olan guclu olmayabilir ve guc yetkiyi bastirir. Ornegin, parayi guc kaynagi olarak kullanarak rusvet verenler yetki kullanimini engellemis olur. Bu yuzden de guc>yetki... diye baslayip devam ediyor. Burada da sanirim o kabul esas alinmis; yani denge oldugunda da zaman zaman yonetirsin, zaman zaman yonetilirsin. Ornegin, aksam yemeginde ne yenecegi karari ortak olsa bile bu iki gucun surekli el degistirmesinin sonucu ortaya cikmis bir karardir. Sen "Evde yiyelim", karsindaki "Disarida yiyelim" demis olabilir ama ortak karariniz "Bahcede yiyelim" ikinizin de esit guclu oldugunu, hem yonetildiginizi hem yonettiginizi gosterir. Bu alanin bilimleri "ne yonetilirim, ne yonetirim"i cok net reddediyor. Ustune kurulan her calisma "Bir kisi varsa yonetimden soz edilmez, ikinci kisi geldigi anda yonetim kavrami dogar ve devam eder, hic bitmez" diyor. Onlar da bu calismalari baz almis olabilirler.

Belki bunu derecelendirmek daha mantikli olabilirdi. Ornegin 7'lik olcekte ne kadar yonetilip ne kadar yonetmeyi sevdigi sorulabilirdi. Bu kabul ile tam ortayi isaretleyerek aslinda "Yonettigim kadar yonetilirim" dedigi anda "Ne karsimdakini yonetmeyi ne karsimdaki tarafindan yonetilmeyi seviyorum" demis olabilirdi.

Seninle ayni dusuncedeyim de, "Kisilerin bakis acisi bu olabilir" diye niye onlari savundum, onu da ben bilmiyorum. Otobusu de kacirdim, bir sonrakine bineyim bari. :)


@godoşu beklerken'in alttaki cevabına cevap (Ortalığı kirletmeyeyim dedim)
"dışarısı ve ev iki geçerli istek iken bahçe istenmeyen fakat uzlaşarak varılan bir üçüncü şık. iki karakterin de istediği olmuş değil" kısmını şöyle açıklayabilirim: Benim verdiğim örnekte zamanda bir atlama oldu. Yani biri "Evde yiyoruz" dedi, diğeri "Dışarıda yiyoruz" dedi. Diğer cümlede birden bahçede yediler. Şimdi burada şöyle bir durum var. Evet, bütünsel olarak baktığında bir yönetim olmayabilir ama bu zaman içindeki bileşkelerinin toplamı. Yani bu karar birdenbire verilmiyor. Tartışılıyor ve tartışılırken yönetim bir birinin bir diğerinin elinde oluyor. Zamanın sürekliliği içinde yönetim devam ediyor. Örneğin, biri "Hayır, evde", diğeri "Hayır, bahçede" dediği anda bir biri yönetimi eline alıyor, bir diğeri. Ama tersi olsaydı "Tamam, senin dediğin olsun, dışarıda" dese ilki, diğeri de "Yok, senin dediğin olsun, evde" derse, bu sefer de yönetimi birbirlerine devrederek hala bir yönetimden söz ediyoruz. Tabii bu yönetim güçlerinin bileşkeleri en sonda 0'a ulaşmış olabilir ama süreklilik içinde yönetim bir birinde bir diğerinde. Bu "iyi yönetici" olmadığı anlamına gelir ama yönetim kavramının olmadığı anlamına gelmez.

Bu durumda birisi "Yemeğe gitmiyorum" dese ve yemeğe gitmezse, yönetim onun elinde olmuş olur. Çünkü istekler de statik değil, zaman içinde değişiyor. Kişinin de isteği değişiyor. Bu yüzden, o anda ayağını sertçe basıp "Hayır" dediği anda güç onun eline geçmiş oluyor. Kararsızlık durumları da krizden ziyade süreç oluyor.

Demokrasi de benzer bir şekilde tanımlanıyor. Yani büyük resimde demokrasi elde edilebilir ama süreklilik içinde imkansızdır. Yönetimin yönleri ve büyüklüklerinin bileşkesi demokratik de olabilir, başka türlü de.

Anketteki like'ı ise şöyle yorumluyorum: Eğer elindeki gücü kullanman veya karşı tarafa teslim etmen için her türlü uygun şart hazırsa senin doğandan ne çıkar?

Ben optimizasyoncuyum, sayısalcıyım, matematikçiyim. 10 sene önce aldığım dersten hatırladıklarım bunlar :)

6 çıktım :(

28 çıktı. nereye gidiyoruz şimdi ? psikoloğa mı ?

16 çıktı.
Not: linki açmadım.
Not: kendim kendime narsizm puanı verdim, kendime torpil geçtim, sevdiğim insanlara torpil geçerim. Kendime de 16 üzerinden 16 puan verdim.

Your Total: 6

ozguvenime sicayim :(

Your Total: 10

(bkz: güzel ama ingiliççe)

şerefsiz çıktım, 22.

Authority: 5.00
Self-Sufficiency: 2.00
Superiority: 3.00
Exhibitionism: 1.00
Exploitativeness: 3.00
Vanity: 3.00
Entitlement: 5.00

***

self safişınsi 2 ama authority 5, superiority 3. ruh hastasısın demek oluyo sanırım bu sajhfjsakl. kendine yetemeyen lider mi olur?

@donut: ben tatava yapmasam, o yapmasa o donutlar sana kalmazdı bi daa düşün XD

Carpik ve ince bacakli zayif kadin demem lazimdi. Mobildeyim duzenleyemedim. :)

vucut güzelliği daha ağır basıyor

çok hafif tombik ve güzel kadın diyerek nokta koymak istiyorum.

ama çok hafif bi tombiktoluktan bahsediyom.

iki ayrı soru mu var ben anlamadım? başlıkta farklı şey sormuşsun soruda farklı?

bu durumda ikisi de eşit sayılır. karakteri daha iyi olanı seçerdim.

yüzünü güzel bulmadığım kadının poposuna bacağına falan bakmam bile ama "güzel tahta"yı da balık etliye tercih etmem herhalde. denge lazım.

der meister tam bir meme dostu olduğunu kanıtladı yine hahahah

Yuzu mu tombikto vucudu mu tombikto diye soru isareti koymak istiyorum ben de

Vucut guzelligi kesinlikle.

Galiba anlam karmasasi olmus. Simdi elimizde iki tane kadin var biri güzel vücutlu bir kadin ama yuzu siradan itici degil ama cekici de degil siradan iste. Diger kadinin ise vucudu 34 Beden bacaklari asiri ince etek falan giymesin hani o derece ama yuzu cok guzel. Hangisi?

tabii ki tombikto olan.

hiçbir erkek diğerini tercih etmez.

ben zayıfı seçer kilo aldırırdım. yüzünü değiştiremezsin ama vücudu değişir. ne malum tombik diye seçtiğin kadının yarın öbürsü gün diyetle kafayı bozup sıfır beden kasmayacağı? ;_;

Hahahah ya o zaman zayif olan olebilir de belki yarin

şatganvumın sevgi anlıktır. besleyip büyütmek nedir ya? tavuk mu seçiyon? çiftlik mi kuruyon?

anlık etkilendin oldu bitti. sonradan zayıflarsa o koymaz.

önemli olan ilk vurgun anı.

Bacaklarin birbirine degmemesi carpiklik gostergesi degil mi?

Zayıf güzel yüzlü kadın. Etine dolgun dediğin bildiğin şişko işte, memelerinin altı pişik pişik dolaşıyorlar şu an.

kadınlar hep kaba olmak zorunda mı?

@klmv olm kör müsün soruyu soran adam zaten sınıflandırmaya gitmiş. ayrıca ilişkide kilo almak zayıflamak çok mühim şeyler değil. ben sevgilisi için 20 kilo vereni de 10 kilo alanı da biliyorum. no big deal yani. abartma istersen. ben ilk görüşte etkileneceksem yüzden etkileniyorum gerisi değişir/değiştirilir. trajedi haline getime istersen.

abi o zaman misal sen kaslı erkek seviyorsun ve ben göbekliyim diyelim. bu durumda sen benim yüzümü sevdin diye sonra minimum 1,5 yıl çalışıp kas mı yaptırcan bana?

bence olmaz.

Mevzuya gel. Sevismeniz mi geldi bakim sizin?

geldi biraz aslında.

alberto moravia - agostino (ingilizcesi two adolescents olarak geçiyor. sadece Agostino değil de Luca'nın da öyküsü var)
bernard malamud - büyülü fıçı
demir özlü - bir beyoğlu düşü

klasik okuyacaksan:

mark twain - huckleberry finn
boccaccio - decameron

edit: şimdi bir baktım da moravia ve malamud kitaplarının türkçesi yok sanırım. ingilizce okurum diyorsan malamud'un kitabının tam ismi "the magic barrel" diğeri de "two adolescents".

kazancakis - zorba

@lesmiserables;
ingilizce kitapların çevirilerini satın almıyorum zaten, orjinal dilinde okuyorum

@nucleon

orjinalden okuyorum diyorsan listeye şunları da ekleyebilirsin:

aldous huxley - collected essays
jerzy kosinski - steps

şu an zorba'yı okuyorum, daha önce önerilmiş ben de önereyim. gündemin yunanistan'la çalkalandığı şu sıcak yaz günlerinde girit havası alırsın, çok tatlı olur çok güzel olur.

Genelde kompleks sahibi insanlarda oluyor bu tip olaylar.

Varım diyooor.

Bu normal bir durum bence, gördüğüm anda sebepsiz sevebildiğim insanlar var, demek ki sevmediğim insanlar da olabilir ki bu durum bende de çok yüksek oranla doğru çıkıyor. Hissiyat meselesi olabilir, enerjiyle alakalı olabilir bilemiyorum, ama önyargı yaftasıyla kimden hoşlanmasam sonradan hep haklı çıkmışımdır.

bende bir çeşit "tanımlama hastalığı" var ne yazık ki, her şeyi kategorize etme ihtiyacı duyuyorum; bu sebepten ötürü, hiç tanımadığım insanların bile çok büyük bölümünü ya severim ya sevmem. misal nicolas almagro diye bir tenisçi var, çok suratsız ve agresif bi' tip ama neden bilmem, hiç sebep yokken o adamı sempatik buluyorum. öte yandan çok daha sıcakkanlı, neşeli görünen bir oyuncuyu yine ortada belli bir sebep yokken itici bulabiliyorum. çevremdeki insanlar için de aynı durum söz konusu.

yine de son yıllarda biraz törpüledim bunu, "tanımıyorum, bilmiyorum" diyebilmek ve kategorizasyonla uğraşmamak cidden büyük rahatlık.

yıldızı barışmamak diye bir durum var ya, o olabilir. enerjilerin uyuşmaması gibi bir şey. bir insana ısınmamak gibi bir şey.

ilk izlenimle de ilgili tabi bu.

bence bazı insanlar kendilerini ilk izlenimde ele verecek kadar bariz hareketlerde bulunuyorlar, dolayısıyla da karşıdaki kişide olumlu veya olumsuz bir görüş oluşuyor. benim de var öyle sebepsiz sevmediğim ve sonradan yavşağın teki çıkan insanlar.

Sebepli sevmem
Sebepsiz severim

Sebebim varsa sevmemem sebebim sağlamsa tiksinirim, tiksindiğim anlaşılır

@angelus

kendimi yağlamak istemem ancak hani şu filmlerde 'ben insan sarrafıyımdır nihahıoho' diye takılan tipler olur ya bende biraz ondan var. bugüne kadar çok net söylüyorum hangi adam için bu işe yaramaz demişsem hepsinde haklı çıkmışımdır. yani bi şekilde etkileniyorum sanırım ki ilk bakışta itici buluyorum ya da işe yaramaz diyebiliyorum.

@douchebag
adında meymenet yok zaten sdfd

@der meister
abi ben de federeri sevmiyorum sırf o çemçük ağzından ötürü ama tipten kaynaklanıyor bu sdf

Var, olmaz olur mu? Artık adına ne denirse, yıldız barışmaması mı, kimya tutmaması mı, elektrik alamaması mı. Genelde de bir halt çıkıyor da, ona çok inanmıyorum. Herkeste arasak iyi haltlar veya kötü haltlar bulabiliriz. Sevemediğimiz insanlarda pek iyi haltlar bulsak bile içimizdeki sevgisizlikten onu göremeyebiliyoruz. Tam tersine kötü bir şey çıktığında ise, onu zaten arıyor oluyoruz ve düşüncemizi doğruluyor, o yüzden de ortaya çıkarıp "Ben biliyordum" demeye meylediyoruz.

Bununla ilgili bir çalışma diyordu ki bize,kendimize benzeyen insanlarla tanışmak dopamin salgılanmasını teşvik ediyormuş, empatiyi daha rahat kurabiliyormuşuz, bu yüzden de onları daha çok seviyormuşuz. Bize daha az benzeyenlerle karşılaştığımızda dopamin daha az akıyormuş ve onları sevmiyormuşuz. Bu da hem davranışsal düzeyde, hem de birtakım gen dizilimleri ile ilgili oluyormuş.

Aynı makalede şunu da diyordu: Atalarımızdan gelen önyargılarımız da olabiliyormuş. Örneğin, o özellikte biri ilkel bir atamıza zamanında zarar verdiyse o bilgi bize geliyormuş. Böylece de o zarar veren insanın genlerini taşıyan insanlardan çekinebiliyormuşuz, onları sebepsiz sevmeyebiliyormuşuz.

abi bariz ırkçısın

15-20 yılı daha var diyorlar. bozulma diye bir durum yok, pili bittiği zaman bizimle irtibat kuramayacak sadece. bir şeye çarpana kadar falan gitmeye devam edecek.

yeri gelmişken sorayım.

irana gitmek istiyorum ama pasaportta iran vizesinin gözükmesi abd ve avrupa ülkeleri nezdinde olumsuz bir durum.

ilişkiler gelişmeye başladıkça bu sorun olmaktan kalkar mı? gideyim mi?

@raskolnikov, öyle bir şey yok abi. şehir efsanesi o.

rakamı net hatırlamıyorum ama ciddi bir enflasyon sorunu vardı. dışa neredeyse tamamen kapatıldıkları için uluslararası ticaret çok kısıtlıydı. dışarı bir şey satamadıkları için, haliyle içerde üretemiyorlardı da. işsizlik mişsizlik alıp yürüyor öyle olunca tabii.

kutlanan şey bana kalırsa "kötü"nün geride bırakılmış olması değil, "iyi"nin kapısının aralanmış olması. çünkü bu kararla birlikte iran artık çok daha güçlü ve zengin bir ülke olabilecek. memlekete para akacak, iş olacak, fabrika olacak vesaire. sadece ekonomik de değil, her anlamda iran'ın kapıları dünyaya açılmış olacak. ülkelerle iyileşen ilişkiler, yükselen yaşam kalitesi falan filan. bir anlamda iran için yeni bir çağ başlıyor diyebiliriz, o yüzden seviniyor millet. olan yine bize oldu amk, "iran oluyoruz" derken adamlardan beter hale geldik ahah.

neredeyse hiç ithal ürün yoktu. (legal olarak)

irandaki zengin kesim bu durumdan aşırı derecede rahatsız elbette.

iranın zengin kesiminin bir kısmı islam egemenliğinden de rahatsız.

birçok iranlı irticadan önce neredeyse almanya ile yarışacak bir seviyede olduklarını fakat irtica sonrasında medeniyette ekonomide eğitimde ve her şeyde onlarca yıl geride kaldıklarını düşünüyor.

ambargonun kalkmasına yönelik kararların onları çok fazla sevindirmesi normal yani.

haftaya iranlı misafirlerim gelecek couchsurfing'den onlara sorarım, başka soracağın şeyler varsa onları da söyle onları da sorayım

7 ay olmuş şimdikini koyalı. sık değil sanırım benimki.

Yüklediğimden beri iki defa

2 senedir falan değiştirmedim

Senede 2 defa

Ilk akilli tel aldigimda bir foto koydum, hic degistirmedim. Sonra fotoyu kaldirdim, fotosuz kullaniyorum.

cok sık, iki gunde bir falan

9-10 ay oldu sanirim. degistirmem yakin zamanda. mandalina var, uzerinde huseyin yaziyo.

guzel br foto denk geldikce.
1-8 ay fln.

Ben 2 yildir degistirmiyordum, geçenlerde degistirdim.

öyle çok resim çekinmeyi seven biri olmadığım için tüm sosyal medya hesapları da dahil olmak üzere aylarca aynı resim olabiliyor.

Yukledigimle ayni. Beni bilen biliyor, numarami alip ekliyor, resmimden taniyorlar sanki. Bana benzer bir "vesikalik" var, profil adi altinda binbir tipe girip kim oldugu belli olmayanlardan da degil. Düz adamim.

bir ayda, iki ayda bir falan.

mevsim değiştikçe ya da ben değiştikçe

birkaç ayda bir diyebilirim.

Fotom gizli ne demek, rehberindekiler görüyor işte. Kimse görmesin istiyorsan zaten foto koymuyorsun.

Edit: Öyle bir seçenek olması komikmiş, bilmiyordum.

Çok sık, fekat kendimi koymayı pek sevmiyorum hatta hiç

Karikatür, fırat ve huni favorim

3 kere kullandım gayet sorunsuz bir şekilde işliyor. Referanslara bakarak sürücüyü değerlendirebilirsiniz. Ama kullandığım 3 seferde de şoför İngilizce bilmiyordu ve bu biraz sıkıcı geçmesine yol açmıştı yolculuğun.

hem Almanya'da hem İspanya'da sorunsuz kullandim.
turkiye için ise sorunlu cikma olasiligi yüksek goruyorum.

ya bla bla car türkiye içinde kullanılıyor zaten, sizin bahsettikleriniz başka firmalar. adam türkiye'deki organizasyon için sormuş soruyu. almanya'daki için zaten duyuru açmaz.

Caiz değil, başlama.

kıvırırsın yap gitsin.

patenin yaşı olmaz yahu, önceden yapmışlığın da varmış zaten sorun yaşamazsın bence pek.

yalnız ben buz pateninde ısrarla yanlış bastığım ve "o kadar para verdim ulan" deyip bauer patenlerimi (bauer, dikkatinizi çekerim) giymekte direttiğim için sağ ayağımı sanırım geri dönüşü olmayan şekilde zedeledim. kıkırdağı falan skip atmışım. böyle bilgisizlik, hıyarlık yapmayacaksan başla bence. bu arada benim patenler bauer'di.

birden beni tanıyan biri biraz çarpıtarak trol bişiler yazıyor heralde dedim. ben 9 yaşındayken paten kayarken düşmüştüm ve ön dişlerimi kırmıştım. koca yaz küçücük kız cadı gibi kırık dişle dolaşmıştım. üzücüydü. sonrasında tüm hayatım dişçilerde geçti. marmaranın bir dönemki pedodonti asistanlarını ben mezun ettim diyebilirim. lisede çoğu kere dişlerim çat diye çıktı mesela.cesaret edemiyorum artık. travma olmuş heralde. onun yerine kendimi bisiklete verdim o da kesmiyo tabi. cesaretin varsa kıvırırsın nolcak.

Evet arkadaslar kararımı verdim,

Kıbleye doğru hafif slalomlarla kayma kariyerime kaldığım yerden devam edecegim.

Bütün iman gücünüzle yanımda olduğunuz için teşekkür ederim.

Allah yar ve yardımcımız olsun.

caizn't.

Tam ''her şeyi çözdüğünü sanan cahil'' beyanı :)

''Hiçbir aşıyı yaptırmazdım'' demiş, işte tipik 3-5 literatürden kısıtlı bilgiye sahip olup da demeç veren insan modeli, bunlar da kendilerine bilinçli hasta deyip sonra da doktorlar bize tahammül edemiyor diyorlar.

Önce bi aşı tiplerini araştırın, canlı aşı, ölü aşı, toksoid aşı, rekombinant aşı nedir ne değildir.
bu kadın canlı aşıları yaptırmam dese hadi anlarım da HİÇBİR aşı deyince, kapattım, zaman kaybı :D

yaptırmayıp doğal seleksiyona katkı sağlayabilir bence problem yok.

''Şöyle yanıt vereyim, bir çocuk daha yapacak olsam hiçbir aşıyı yaptırmazdım. ''

hamileyken kızamığa yakalanıp sakat çocuk doğurduğunda da bakalım aynı şeyleri söyleyebilecek mi.

Edit:

1- referans gösterdiği kaynağın medikal anlamda hiçbir değeri bile yok,edebi olarak olabilir, kontrollü deney filan da değil.

sm.stanford.edu

hayatımda gördüğüm en saçma immunoloji kaynağı.

2- Bunun aşı ile ne alakası var anlamadım erişimi olan birisi hayrına yollasın çünkü giriş kısmının aşı ile alakasını çözemedim:

www.nature.com

3- Kaynak gösterdiği diğer makalede de aşı geçen tek bir cümle var o da daha iyi aşı gelişimine faydası olacağı yönünde :D

www.jleukbio.org

Neonatal humans and rodents are susceptible to infection with encapsulated bacteria as a result of an inability to make antibodies to capsular polysaccharides. This is partly a result of decreased production of proinflammatory cytokines by splenic macrophages (MΦ) from neonates.

----

The results from these studies are likely to have a significant impact on the development of better pneumococcal polysaccharide vaccines.

sonuç : bu kadın ne dediğini bilmiyor, Tuğçe Kazaz modeli.

bir kaç sene önce ulan modern tıp yüzünden en salak bile hayatta kalıyor doğal seleksiyon kalmadı yemin ediyorum diyordum ki şu aşı karşıtları çıktı ortaya. doğa bir yolunu buluyor arkadaş hehehe=)

İngiliz Dili ve Edebiyatı bitirip aşı konusunda sallayan mı, bunu haber yapan mı, yoksa bu tipleri ciddiye alan mı sorunlu bilemedim.

hepsi de olabilir bak, doğal seçilim önemli sonuçta.

mal beyanı. amerikada bunlardan sürüyle var. alayını göndericen afrikaya aşısızlıktan gebersinler.

(bkz: #22075104)
bunu yazmıştım zamanında. hala da aynı fikirdeyim.

çocuk felci aşı kampanyalarıyla Türkiye'de bitmişti, Suriyeliler sayesinde hortladı yeniden. İkinci çocuğunu aşılatmayıp çocuğu bu hastalık gibi bir şey yaşarsa ne hisseder onu merak ediyorum.

i.kinja-img.com

aşılarını yaptırmayanları doğal seleksiyon olarak görüyorum. ne yazık ki çocuklar/bebekler bu kararı kendileri verebilecek yaşta değiller. kendisi için konuşsa her şey süper ama, yaptırmayabilir tabii ki :)

3-5 google araştırması ile bile aşıların yan etkilerinin bu kadar medyatik olmadığı rahatça görülebilir. ama algıda seçicilik tabii ki...

hayır bi de gösterilen kaynaklar çok komik :D

bunun savunucuları için belli birkaç çalışma vardır genelde direkt o kaynak gösterilir.

işte bilmem kaç çocuk arasından otizm olduğunu savunan çalışma, ya da bunun en popüler örneklerinden birisi her hpv aşısı karşıtı sitede vardır, japonya'da rekombinant aşıda aktif virüs bileşeni bulunmuş tek bir çalışma, gibi belli demirbaş karşıt makaleler vardır.

Onlar mı diye baktım alakasız şeyler çıktı, bu kadından daha donanımlı aşı karşıtları var ABD'de :D

Buna inanan insanlar yüzünden geçen sene amerika disneyland de kızamık salgını başladı diye hatırlıyorum. sebep de çocuklarını aşılatmayan bir aile yüzünden.

@acemi beni gören zaten ilaç lobisi sanıyor paso, halbuki durum tamamen procrastination ile alakalı afsdadsaf.

i.kinja-img.com

sürü bağışıklığı olayı ve el kadar çocuğun suçsuz olması durumu olmasa gerçekten hiç umrumda olmaz bu mallar. ama malesef ebeveynin cahilliğini o çocuk ve senin benim çocuklarım çekiyor. şu anda bu ülkede çocuk felci görülmüyorsa, kızamık, kabakulak gibi hastalıklar çok nadir görülüyorsa bunun tek nedeni aşılamalar. ömer seyfettin'in kaşağısındaki çocuk, o zamanlar difteri aşısı icat edilmiş olsaydı ölmezdi.

kendi çocuğunun sağlığı bir yana, aşılanmayan çocuklar bu hastalıkları kapıp diğerlerine de bulaştırma riski taşıdıkları için normal aşılı çocuklara da risk oluşturuyorlar. aşı lobisi değil, cahillik var dünyada. yani nasıl bir insan dünyadaki bütün doktorların, bilim adamlarının savunduğu bir olguya internetten okuduğu kıçıkırık üç satır bilgiyle kafa tutmaya çalışır, aşı lobisi var :( der, anlamıyorum vallahi.

ayrıca dördüncü yaş aşısı diye bir şey yok. ne aşısı olmuş ki bu arkadaş 4 yaşında? yazının ilerisinde de homeopati denen soygunculuğu savunmuş. bazen ciddi ciddi sırf bu tipleri kazıklamak için homeopatist olasım geliyor. doldur çeşme suyunu, ver gitsin.

Yazida katildigim bircok nokta var. Son yillarda bilimsel olarak ne kadar gelismis olursak olalim vucut hakkinda genel itibariyle cok az sey bildigimiz ya da insan uzerinde daha butuncul ve ozel bir yaklasimin gerekliligi gibi. Daha da otesi, ilac sektorunun les bir sektor oldugunu, daha genel olarak saglik sektorunun de temelden yanlis dinamiklere sahip oldugunu dusunurum. Diger taraftan, ek olarak, yolsuz ve niteliksiz tc devletinin bana dayattigi asi dahil her seye supheyle yaklasirim, cunku bu dayatmalarin saglikli mekanizmalardan benim iyiligimi dusunerek ve kontrollu bir sekilde gecmek zorunda olmadigini (hatta cogu zaman oyle olmayacagini) iyi bilirim.

Ancak asilari tumden reddetmek bana da mantikli gelmiyor. Ortada bir polio, efendime soyleyeyim bir hepatit gibi gormemenin imkansiz oldugu gercekler var. Soyle ifade edeyim, ulkeden birazcik cikip doguda veya guneyde ne var bir gidip bakayim diye merak etmis olsan, karsilasabilecegin cok sayida hastalik ve bunlarin asilari hakkinda bilgi sahibi oluyorsun. Ve dunyanin bu sekilde kuculmesiyle hanfendinin ifade ettigi cozum olan cocukken bagisiklik kazanmak burada ise yaramiyor cunku senin cevrende gorulmeyen hastaliklarla baska yerlerde karsilasabilirsin. Kendine o kadar guveniyorsan asilarini yaptirmadan gez bakalim o fakir ulkeleri derdim ben. Zaten modern tibbin basarisi ortada. Tabelaya bakildiginda diger herhangi bir yaklasima karsi sayisiz tur bindirmis oldugu bariz.

Ozetle, bu kadar bilinmezin oldugu bir ortamda bize onerilen her asinin (ya da ilacin) %100 gerekli olduguna inanmak ne kadar yanlissa tum asilari hatta modern tibbi yekten reddetmek de bana yanlis geliyor.

tıpta herhangi bir maddenin yüzde 100 gerekliliği diye bir durum yoktur. Her ilaç için, her tedavi, her operasyon için kar zarar hesabı yapılır. o ilacın vereceği olası fayda zararından daha fazlaysa verilir. o yüzden çoğu karar klinik değerlendirme ile alınır, o yüzden hastalık yoktur, hasta vardır. tamamen aynı semptomları olan iki tansiyon hastasının birine tansiyon ilacı başlanır, birine başlanmaz. bir doktora gidersin tansiyon ilacı yazar, diğeri yazmaz. herkes kendine göre bir kar zarar hesabı yapar çünkü.

tıpta mutlak doğru bulmak zordur. bireysel bakıldığı zaman yanlış değerlendirmelere ulaşılabilir. oranlarla değerlendirme yapmak genelde daha doğru sonuç verir. 100 sigara içen hastanın 90 tanesi akciğer ca olurken 10 tanesi olmaz. bu olmayanlar gelip doktora ben 50 sene sigara içtim, akciğer turp gibi zaa der. bu sigaranın akciğer kanser yapmadığını kanıtlamaz. aynı şekilde 100 akciğer kanserinin 90 tanesinde sigara öyküsü varken 10 tanesi ömründe ağzına sigara koymamıştır, gelir hocam ben hayatımda bir tane sigara içmedim, neden ben yine de akciğer kanseri oldum der.

o yüzden doktor değerlendirmesi çok önemlidir. siz yılda en fazla 2-3 kere grip olursunuz ama doktor o hastalığı yılda 2000 defa görür, hangi hastada hangi ilacı verdiğin zaman en yüksek oranda fayda edeceğini de o doktor bilir. internetten vs yapılan çoğu araştırma, oradan okuduklarınız da yine bu nedenle çoğunlukla doğru sonuca ulaştırmaz.

neyse sıkıldım. öyle işte. :)

evet aşı çok zararlı. öyle zararlı ki geçtiğimiz ay ispanya'da çocuğunu aşılatmayan bir çift gerizekalı ebeveyn yüzünden ülkede 28 seneden sonra tekrar difteri vakası görüldü. işin kötüsü, tek suçu dangalak bir ana-babanın oğlu olmak olan küçük çocuk öldü. bi dönem arkadaşlarının evden çıkmasına bile izin verilmiyordu hastalık taşıyor olabilecekleri gerekçesiyle.

@fayfim, evet ben de onu diyorum.
sadece, o kar zarar hesabini tabii ki birey de yapiyor. ve mutlak dogrularin olmadigi bir alanda bireyin kararlarina da saygi duymak lazim.

ilaçlarla ilgili konularda bireyin kararına tabi ki saygı duyulur. hiçbir doktor hastanın kafasına ilaç dayayıp illa da bu ilacı içeceksin diyemez. doktor tavsiye eder, içmek veya içmemek, tedaviyi kabul etmek hastaya kalmıştır.

fakat aşı bu konuda biraz özel. sizin verdiğiniz karar sadece sizi değil, bütün toplumu etkiliyor. o yüzden bu aşılama reddi meseleleri mahkeme konusu dahi olabiliyor. ingiltere ve fransa gibi ülkelerde zorla aşılatma kararları çıkabiliyor.

Evet, bireylerin davranislari toplum sagligini etkileyebiliyor, catisma bu noktada. Isin detayina inebilecek yetkinlikte degilim ancak burada da kar zarar hesabi cok kesin gozukmuyor. Detay derken, hangi asilarin hangi kriterlere gore zorunlu olmasi gerektigi ve bunlarin ne kadar guvenilir olculdugu gibi konular.

Burada da tum asilari (butun toplumu etkiledigi yonunde) ayni kefeye koyamayiz. Ustelik esasen ilaclar da o kadar farkli sayilmaz. Asi ile ilac etik acidan ayni sey: medikal bir mudahale. Zaten bireylerin kullandigi ve kullanmadigi ilaclar (orn. antibiyotikler) da tum toplum sagligini acik sekilde etkiliyor. Buralardaki olasi bir zorlama ile asi konusundaki bir zorlamayi neden farkli degerlendirelim?

Diger bir catisma noktasi da, (belirli hata paylari dahilinde) toplum geneli icin iyi olan bir seyin (asinin) birey ozelinde iyi olmayabilecegi, hatta kotu olabilecegi. Ozeli incelemeden zorunlu tutulan asinin tartismaya acik bu noktasi da var. Proaktif bir mudahalede "hata paylari"nin sorumlulugu kimde olacak?

Baya bir açıklanmış da ben başka bir şeye dikkat edip geldim. Konuşan kişinin kim olduğuna bakmayın. Daha geçen gün de bir tane doçentin yazısını okudum, duyuruda da paylaştım hatta "Tavuklar kanser oluyor, yerseniz siz de kanser olursunuz." diyen. Doçent bu adam da.

İnsanın kromozom sayısını bilmeyen bir biyologla tanıştığımı söylersem bu haberdeki şahsa da neden güvenmemen gerektiğini anlarsın bence.

dünya sağlık örgütünce onaylanmış, çocuklara uygulanması önerilmiş bütün aşıları aynı kefeye koyabiliriz. bunların hepsi toplum sağlığını geliştirmekte çok önemli rol oynuyor. o yüzden bireysel bakmak diye bir şey söz konusu olamıyor. bir milyon çocuğu kurtarmak için uygulanan aşıdan yan etki gören 100 çocuk şansına küsmek durumunda. kar zarar ilişkisi. bu aşılardan hangisinin devletçe uygulanıp hangisinin uygulanmaması ise tamamen devlet bütçesi ile alakalı bir şey. toplum sağlığı söz konusu olduğu zaman devlet nasıl kapalı mekanlarda sigara içmeyi diğer vatandaşlara zarar verdiği için yasaklayabiliyorsa çocukların da aşılanmasını sağlayabilir. bence burada etik olarak bir sorun yok. ebeveynin çocuk üzerindeki hakları vs hukuk konuları. hukukçu değilim, o konuları mahkemelere bırakmak en doğrusu ama benim bireysel görüşüme göre bilim adamlarınca etkisi kanıtlanmış bu aşılardan hem çocuğu hem de toplumu mahrum bırakmak kabul edilemez. ebeveyn istese de istemese de çocukları aşılatmak gerekir.

antibiyotiklerle aşıların hiçbir alakası yok. antibiyotikler reçete ile satılan ilaçlardır, kimse kafasına göre gidip eczaneden kendi kafasına göre antibiyotik alamaz. ülkede bu kuralın ne kadar uygulandığı ayrı bir tartışma konusu. antibiyotik kullanmadığı zamansa toplum sağlığına negatif bir etkisi yok. sadece bireyin kendi sağlığını etkileyen bir karar. ama mesela verem gibi toplum içerisinde hızlı yayılan hastalıklarda antibiyotik kullanımı da zorunludur. hastalar her hafta gelirler, aile hekimlerinden imza karşılığı verem ilaçlarını alırlar. ben ilaçlarımı içmiyorum, benim sağlığım deme hakkı yoktur. devlet ulaşır, o ilaçları ona verir. aynı şekilde mesela bir ebola vakasında karantina uygulanır. banane kardeşim can benim canım bırakın ben gideceğim, bence ebola öldürmüyor bunlar hep amerikanın afrikayı karıştırmak için uydurduğu hastalıklar diye bir savunma yapılamaz.

aynı şeyin dediğim gibi bence aşıda da uygulanması gerekir. türkiye'de mahkemeler bunu uygun görmüyor. ama mesela fransa'da aile reddetse de zorla aşılama kararı alınıyor. almanya'da zorla aşılama uygulanmasa da kızamık aşısı olmayan çocukların derslere alınmama kararları çıkabiliyor. doktor olarak ben tavsiye ederim, reddederse tutanağımı tutarım. gerisi ülkenin hukuk sistemi ile hasta arasında :)

benim bahsettiğim öngörülen, doğal yan etkiler tabi. uygulama sırasındaki hatalar hata yapanı bağlar.

birisi de twitter'da bunun icin sunu yazmis:

"
aşı tartışması yoktur, proje çocuğu için organik beslenmeyi ve evde sabun yapmayı yeterli görmeyen canı sıkkın ebeveyn vardır.
"

ne alaka ki?

Sigara konusu bambaska. Orada, baskasina kanitli ve dogrudan bir zarar + rahatsizlik verme var. Buna karsilik bir mudahale, hele ki vucuda yok, ceza var.

Digerinde ise olasi bir riskten ve bu riske karsilik vucuduna dogrudan, zorunlu ve olasilikla yan etkili bir mudahaleden bahsediyoruz.

Su ayrimi yaparsak daha net gorulebilir. Birey aslinda asi olmadigi icin toplum sagligini tehdit etmiyor. Birey hasta oldugu takdirde toplum sagligini tehdit ediyor. Hastalik riskine karsi asi olup olmamaya da istedigi takdirde kendi karar verebilmeli. Nasil ebola oldugunda karantinaya aliniyorsa, asi olmadigi icin hastaliklara yakalanirsa yakalandigi zaman, yani ebola gibi bulasma riski acik sekilde kesinlestiginde zorunlu mudahale edilmeli diye dusunuyorum. Diger mudahaleleri mumkun oldugunca butceden, tesviklerle ve egitimle gerceklestirip zorunluluk yoluna basvurmamali.

kızamık gibi bulaşıcı hastalıklar da yakalandığı zaman derhal araştırılır, hasta çocukla temaslı olan herkes tek tek bulunur, tekrar aşı vurulur vs. ebolanın da aşısı olsaydı o da tıpkı kızamık gibi vurulurdu. bütün bulaşıcı hastalıklarda bu tedbirler zaten uygulanır. bulunduğu zaman müdahale edilsin, aşıya gerek yok yaklaşımı yine yanlış. zaten şuanda kızamığı, çocuk felcini, difteriyi ebola gibi öldürücü, çok ciddi bir hastalık olarak görmüyorsak bu aşılar sayesinde oldu.

neyse meseleyi yeterince anlattığımı düşünüyorum. selamlar.

proje çocuk yorumu çok güzel, hatta orijinal link varsa retweet etmek isterim. Gerçekten de bu neo-doğalcı akımın güzel tarafları var ama militan veganlar ve "daha nereden ne çıkartabilirim" doyumsuz deli ablaların abilerin elinde saatli bombaya dönüştü. Hele çocuk varsa ve bu çocuğu dört dörtlük, mükemmel, doğayla uyumlu, übermensch hatta 20 sene öncesinin popüler sıfatıyla indigo çocuk olarak yetiştirmek isteyen ebeveynler nereye saldıracaklarını şaşırdı.

aç karna olmamak lazım, aç karna alınan alkolun midede konsanstrasyonu daha fazla olacağından emilimi daha hızlı olur ve kandaki konsantrasyonu yavaş ve tok karna içilen alkole göre daha hızlı olur. (bu kısmı kesin bilgi) alkol emilimini engelleyecek ya da yavaşlatacak başka da bildiğim bir şey yok.

zeytinyağı kusturmaz daha çabuk sarhoş eder. alkol arası fırsat bulabilirsen limon ayran tuz karışımı iç, rakıysa açık çay da olur da öyle shot yarışına gireceksen götüne güven :)

öncesinde bi şeyler yiyebilirsin, neferkitty'nin dediği gibi aç karna yüklenmemek lazım. bi de şimdi baktım, mayanın içindeki ADH alkolün etkisini azaltıyomuş artık o her neyse. bir şişe bira için bi çay kaşığı maya kullan diyolar, içine döküyosun yani. tekilada ona göre ayarla dicem de iddiada yapamazsın herhalde onu. bence gödle vedalaş sen, tekila olduğuna göre bi de patır patır şat yapacaksınız muhtemelen, iyice zorlaşacak ayık kalmak

şekerli şeylerle içmiyceksin. şekerle daha çok emiliyo. aç olmayacaksın kittynin dediği gibi. ama gidip de bi tabak makarna yiyip tokum yea diyip içmeyeceksin çünkü makarna karbonhidrat. karbonhidratlar emilimini hızlandırıyo kısacası. protein yiyip üstüne şekersiz(kokteyl olmayan şeyler içersen) daha zor olursun

Zeytinyağı mide çeperini kapladığı için alkolün kana daha yavaş karışmasını sağlıyor. O nedenle daha geç sarhoş olabilirsin. Hatta uzun bir süre olmayabilirsin.

no şeker +1

eyvallah tesekkurler herkese tavsiyelerinizi uygulayacagim sagolun varolunn :))

lamb of god'ın en sevdiğim albümü ashes of the wake, komple tavsiye ederim. sonraki albümlerini sevmiyorum wrath dışında. slayer en çok dinlediğim gruptur muhtemelen, tek tek tavsiye çok zor o yüzden ama ilk anda aklıma gelenler the antichrist, angel of death, south of heaven, seasons in the abyss, skeletons of society, expendable youth, dead skin mask. bunlar ilk albümlerden, beğenilerine göre tavsiyelere devam edebilirim. anthrax 4 büyüklerden en az sevdiğim grup, en sevdiğim şarkıları be all, end all sanırım.

thrash işe yaramaz. all shall perish'in son albümünü dinle baştan sona, gerisi gelir zaten. ayrıca önerilere göre değil kendin araştırarak bul. youtubeda tüm grupların albümleri var. ben şu an dinlediklerimi hep kendim araştırarak, dinleyerek buldum. bir zamanlar slayer ve megadeth dinleme hatasına düştüm evet. exodus saçma sapandır bulaşma bile boşuna yer kaplar

türkiye'ye geldikleri zaman (seneyi hatırlamıyorum, rammstein'ın geldiği sene, sonisphere. 2011'di galiba) bana anthrax'ı sevdiren şarkı şu olmuştu,

www.youtube.com

slayer neydi? slayer sevgiydi, slayer bitter peace'di, slayer war ensemble, black serenade, flesh storm idi.

slayer - seasons in the abbys
anthrax - anti social
lamb of god - laid to rest

evet
bali kullandım
lazım olunca, koli felan yapıştırıyorum.

aseton kokladım memur bey.

Madde(tdk)= Uzayda yer kaplayan (hacim) kütlesi olan tanecikli yapılardır. Evet bu tanım zarfında kullanmayan yok sanırsam.

1-hayır.
2-bilmiyorum.
2-ben hep 50 liralık kullandığımdan sıklığını bilmiyorum.

hayır
hayır
hayır

sigara bile içmiyorum

ama puro içmişliğim var sayılır mı :)

Bali kullandım kardeş.

1. evet
2. ecstasy, ot, bally, çeşitli haplar
3. artık kullanmıyorum

madde gibi kullanıldım olur mu? şaka şaka.

1-evet
2-çakmak gazı
3-bıraktım.

1-evet
2-iki üç başlıca erişimi kolay olanlardan
2-bi buçuk iki senedir kullanmıyorum ama iki ayda bir arkadaşlarla topluca kafa dağıtmalık kullanıyorduk zamanında

1) od madde sayılıyorsa evet
2) od
3) kullanmıyorum, 1-2 kere denedim sadece

dumanlı mumanlı şeyleri hiç sevmiyorum ama lsd olsun, efendime söyleyeyim türlü türlü haplar olsun getiren olursa keyifle atarım :(

1-kullandım
2-ot diye tabir ettiğimiz esrar.
3-3-4 ayda bir denk gelirse kullanırım.

1-evet
2-arkadaşın zipposunu gizli gizli kokluyorum.
3-arada

hayır

1 - evet
2 - nargile
3 - 10 gunde 1

çay bağımlısıyım
*ciddi*

evet
şeker
3-4 ayda bir

1-hayir

kola kullanıyorum ben. günde 3 litre.

evet
ot
denk gelirde uzatılırsa.

belescilikle alakası yok lan, aradıgım bi sey degildi hepsi bu, beleşcilik hikayesi icin;

arkadaş işlettigi pastanenin kapısında dikilirken adamın biri 5 metre öteden dumanı çekiyor, tam bizimkinin önünde veriyor dışarı. ayar oluyor ibne. düşüyor adamın peşine, adam nereye bu oraya. bi müddet adam önde bizimki arkada dumanı koklaya koklaya gidiyorlar, adam en sonunda dönüp arkasını hayırdır birader ne takip ediyosun diyor, bizim manyagın cevabı;
''abi bi duman alayım mı be''

opera.

chrome

mozilla

Chrome

internet explorer

Firefox <3

chrome rulezzzzz

chrome ve opera

safari

macbookta trackpadden geri ve ileri yapmaya bayılıyorum, vazgecemiyorum

ev-safari
iş-chrome

chrome görünümlü firefox. hiç çökmüyor.

i.imgur.com

2 hafta önce çökmüş en son.

6.0 sürümünden beri firefox kullanıyorum. Çok şükür chrome kullanmadım. Son 4 yılda en fazla 5 kere çöktü. Onlar da 30 sekme açınca.

pale moon

ff'ın optimize hali. hem tasarruflu hem de istediğin şekilde özelleştirilebiliyor.
chrome çok bellek tüketiyor. memnun değilim.

eski opera'cıyım. eski sürümleri gibi olsa yine kullanırım. vivaldi de iyi, operacılar yapmış. denenebilir.

jerom (chrome)

mozilla firefox. vazgeçemediğim tek browser.

işte chrome, evde firefox.

Chrome

krom

comodo chromodo.

opera

bozuldu gitti. yat uyu sabah kahvaltı yaparsın

Sahurda Ezan Okunurken Yemek Yenir Mi?

Bilerek veya bilmeyerek ezan boyunca yemek yemeye devam eden birisinin orucu tehlikeye girer.

Yani bu kişi oruca niyetlenmemiş gibi olur Yani kalbi niyetlense bile, fiiliyatıyla orucunu açmış olur Yani yemeye veya içmeye devam etmekle niyetinin gerçekleşmesini engellemiş olur.

bozulmaz.
ağzındaki yemeği bitirebilirsin ama daha sonra yeme.

Saat 4.30 a kadar yolu var bir şey olmaz. (bkz: )www.suleymaniyetakvimi.com

merhaba. google a ağlıyordu yazsana.

sence kainatın yaratıcısı senin ezan okunurken lokma çiğnemene takılır mı cidden? bu kadar mühim misin?

benim bildiğim ezan okunduğu andan itibaren yiyemezsin. o an ağzında idiyse, tükürmen lazım. çıkaramayacağın noktadaysa yutacaksın, o sorun olmaz. ama ezanın ne zaman okunacağı belli. her an ezan okunabilecek durumdayken sen yemeye devam ediyorsun, o yanlış. orucu bozmasa da orucun sıhhatini bozar gibi. ulan ben güzel dini eğitim almıştım aslında, atayizlik yapacağıma nihat hatipoğluculuk oynasaymışım keşke.

hala ezandan 45 dakika sonraya kadar yiyebilirsin diyenler var. eminim bir grup böyle, bir başka grup da ezan saatine kadar yiyordur. ama sorsan kitap apaçık gönderilmiş. daha oruç saatini bilmiyor adamlar.

bildiğim kadarıyla ezan bitene kadar devam edebilirsin.

not: yatırım tavsiyesi değildir.

der meister hakli. ezan okunmaya basladigi anda birsey yutamazsin. agzindakini tukurmen lazim. yutarsan kaza gerekir.

diyanetteki memurların hesaplandığı saatte okunan ezana ne bakıyorsun ki; kitapta apaçık ufuk çizgisi zfiri karanlıkta belirene kadar ye yazıyor ezan okunurken çık dışarı bak her yer zifiri karanlık. o çizgi okunduktan 1 saat sonra çıkıyor neredeyse.

evet ezan saatlerini dikkate alma, doğru olan ufuk çizgisi aydınlanmaya başlamış mı. ışıksız bir sokakta eline siyah ve beyaz ip alıp birbirinden ayırt edebilecek kadar gün aydınlanmışsa yeme içmeyi kesmen gerekir. ülkemizde imsak erken okunduğu için saatlerin bir geçerliliği yok. ben çok gez ezandan sonra kalktım, baktım hava hala karanlık yemek yiyorum.

bilip bilmeden "tutma bırak zaten bozuldu" diyen arkadaşlar bunun vebalini nasıl alıyorlar anlamıyorum.

abi siz hangi coğrafyada yaşıyorsunuz ya? vaktin gelip gelmediğini anlamak için sabahın 5'inde iplikle sokağa mı çıkmamız lazım yani? şu an dünyanın herhangi bir yerinde güneşin doğuşunu görme ihtimaliniz ne kadar sizce? o imsaklar eğlencesine basılmıyor di mi?

Ezan okunduğu anda, daha bir şey yenmez, yutulmaz.

ezan sonuna kadar vaktin var diye biliyorum. ben öyle yapıyorum en azından. söylenenlerin bir kısmına da katılıyor, ezan başladı ya da bitti diye ağzındaki lokma bitmediyse, tanrının senin orucunu kabul etmeyeceğini sanmıyorum.

o kadar da değil. akıl var, izan var yahu.

@der meister, şu çağda eline iplik alıp sokağa çıkacak halin yok zaten. çıktığını farzedip iki rengi birbirinden ayırt edebilecek kadar yeterli aydınlığın olduğuna kanaat getirirsen vakit bitmiştir.

"kanaat getirirsen"

ezan okunurken devam edebilitiz diye birsey yok. muezzinin biri 30 saniyede okudu ezani oburu uzatip 15 dakikada okudu diger adamin sucu ne? ezan vakit girdiginde okunur. ezan basladigi anda vakit girmistir bisey yenilip yutulmaz. mantik tersi seklinde olsaydi o zaman aksam ezani okunup bitene kadar kkmse bisey yemezdi ezan bittikten sonra orucunuzu acardiniz.

iplik mevzusuna hic girmiyorum. sene olmus 2015 metropollerde yasayan insanlar devasa binalarin ve de sehir isiklarinin ortasinda imsagin kesip kesmedigini anliyorlar. senin bunu yapabilmen icin onunde ucsuz bucaksiz bi ufuk cizgisi olmasi lazim. bi gun kalkin dag basinda kamp yapinda gorun hava ne zaman aydinlanmaya basliyor.

edit: diyanetin haksız olduğunu farzedin. %1 ihtimalle diyanet haklı olsun. yarım saat fazla oruç tutmakla sen bişi kaybetmiyorsun ama diyanet haklıysa tüm oruçlar çöpe gidiyor sen kendi "aklını" kullandığın için. niyet önemli falan değil yani. kurallar var, çizzgiler var kafanıza göre tutup sonra önemli olan niyet diyemezsiniz.

Niyetle alakalı bu durum. Kimse kesin birşey söyleyemez yani. Allahla senin aranda bir durum. Oruç biraz tehlikeye giriyor ama hocalara göre.
Ben olsaydım bozulmadığını varsayıp tutardım. Mümkünse de ezan okunurken yemezdim sabahları.

EZANI ALLAHMI OKUYOR?

Küçükken ben de allah okuyor zannederdim. Bi gün camideki mikrofonu farkedince herşey değişti tabi.

açıktan girip içerden dönmek diye biliyorum ben.

yani şöyle: i.stack.imgur.com

Ben de sola dönerken açıktan, sağa dönerken içerden diye biliyorum.

ben scandinavian flick diyorum.

viraja yolun hangi tarafından girdiğine bağlı. hız kaybını minimize etmek için mümkün olan en geniş açıyla dönmen lazım. sağa döneceksen yolun solunda, sola döneceksen sağında olman lazım. yani ( şeklinde değil de / şeklinde dönmen gerek. diyelim ki ilerde sağa döneceksin ama sen yolun sağındasın. o zaman sol taraftan almak daha mantıklı çünkü sağdan alırsan çok fazla yavaşlarsın.

doğrusu en başta söylediğim şekilde tersten girmek. senin de söylediğin şekilde, daha az hız kaybetmek önemli. nereden nasıl dönüleceği zaten belli, önemli olan onu uygulayabilmek. king lizard'ın verdiği link çok açıklayıcı.

kanka logitech dfgt al, arkadan da hayatı tesbih yapmışımı aç paso yanla

patr + 1000
hayat tesbih gibidir, bazen sallar bazen çekersin. salla gitsin, yanla gitsin.

oyun var oyun var.

Nfs de ister iveriden ister disiridan fark etmez. Viraji gorunce basiyorsun el frenine gerisi geliyor.

ben daha cok dirt 3 oynuyorum. simulasyon gibi biraz daha. ayni sekilde ondada drift yapmanin anlatilmaz cazibesine katiliyorum cogy zaman. umursamiyorum ici disi.

bazen de prolar nasil oynuyor diye bakiyorum ki.
evet icerden aliyorlar. hatta minik driftleride iceriden alarak yapiyorlar.

bir kac kerede f1 oynamistim o gercekten cok ayri.

disardan iceri mi ne oyle kasinti bir durum soz konusu.

viraj çıkışında zaten yavaşlayacaksak viraja hızlı girmenin anlamı yok. o yüzden içeriden yaklaşıp arkamızdaki rakibin geçmesini engellemek gerek.

şikan varsa yine izlenen yol değişir. yani virajdan sonraki virajların durumu da etkiliyor.

Aslinda bir sonraki viraja bagli. surekli ayni yone giden virajlarda icerden almak, tersin de tersi soz konusu olaBilir. Genis aldiginizda bir sonraki viraja icerden girme firsati elde ettiginiz icin o da. Ki genellikle pist stili oldugu icin surekli ayni yonde virajlar olur.

Zaten isin icine gercekcilik girerse hayli hayli icerden almak olur. Tum motor sporlarinda dedigim gibi, icerden almaya calisilir. Ozellikle motogp izleyenler bilirler. Orada cok fazla dikkat cekiyor cunku bu husus.

Iceriden alirsan yavaslamak zorunda kalirsin. Ancak rakibi gecerken iceriden almalisin ki burada da hizini azaltmamanin sebebi rakibe carpmandir.

@inaniyorsun bari saygi duy +1 Tek başına düşünme, arkandaki yanındaki adamlara da bak. Tek başına girmenden daha karlı olabilir orada yaptığın bir hareket.

1 ve 2 numaraları beğendim.

@naturelist ama en çok hangisini?

fantezi kıyafetlerini bile amazondan alıyor vay be.

2 numara. Memelere baktim epey ama etkisinde kalmayarak fikir veriyorum. 3 ile 4 numara hic guzel degil.

4

not: adını öğrendiğim güzel oldu. sevgilim olunca ona alayım bi tane ben de. :D

oha lan, fantezi kıyafeti falan değil bu!

@betfair, bildiğim kadarıyla kendisi almanya'da yaşıyor. bremen manifaturacılar çarşısı'ndan mı alsın? :)

soruya kızlardan bağımsız cevab, bence en güzeli 4. ondan sonra 2 gelir. diğer ikisi bence direkt ocak dışı bırakılmalı. bunlar şansölyemiz angela hanımı çekemeyen, yunanistan'ı eurozone'da tutmak için canını dişine takan frankofon ve italyan hainlerin kültür bağımızı zayıflatmak için oynadığı ahlaksız oyunların ürünü hep. dirndl dediğin ikincisidir, dördüncüsüdür.

1 numara ama dirndl cok asiri kisa olmaz ki zaten, ya diz alti-diz hizasi ya da azcik ustu. (Avusturyada bilege kadar filan oluyor) onemli olan gomlegiyle sutyeni.
Lederhoseler de oluyo, baya mini oluyo hem de, kareli gomlek giyip dugmesini 1-2 actin mi oluyo zaten. Ehehe

2 de baya iyi gerci.

@kuehles blondes, bunları ben giyince zaten çok kısa olması imkansız :D mini diye geçeni giydiğimde tam midi boyunda oluyor bana göre. bir de bu kıyafet öncelikle bir kültür gecesinde, sonralıkla her türlü festivalde giyilecek. fantezi için fazla sıradan buralarda sdfdafdgds.

@der meister, hah işte beklediğim cevap. daha böyle geleneksel duran bir şey istiyorum ama karar veremedim.

bence 1. 1 demezsen 2 de olabilir, ama gözünü seveyim 4 olmasın.

Hmmh ben direkt oktoberfest olarak dusunmustum. Ya da kirtag filan. Benim de var da midi oluyor bende de :D

Hmmh o zaman 2 daha sik duruyor bence, 1 uc farkli renkmis, fazla renkli geldi. Ust kismi siyah olmasaymis kesin o derdim.
4 de ehh ama ben cok canli ve acik renkli dirndl sevmiyroum benimki lacivert elbise-kirmizi onluk seklinde.
Kisisel tercih :)

3 diyecektim, 4 degil, 4 begenmedim hic. Editleyemiyorum da.
Icinde koyu bi renk olsun yeter. 2 ya da 3.
Son kararim :D

o zaman anket sonuçları:

10 kişiye sorduk,

6 kişi 2'yi beğendi.
2 kişi 1 olsun dedi.
3 ve 4 numara 1 oyda kaldı.

yok mu arttıran?

bende 3. diyorum

2

2

üçüncüsünün pembesi, ya da dördüncü

edit: üçüncüsünde şu an kampanya var ve €1

Yok ucuncusu hala 39,99. 1 euro olan express kargo.

selam. esmersen 1, sarışınsan 4.

iron man

yalnız çok geniş tutmuşsun ya. biraz daralt istediğin türü ona göre bir şeyler diyelim.

Focus

gerilim ve fransızca seversen 13 tzameti'yi öneririm. kısa da sayılır, çerez niyetine izlenebilecek çok hoş bi film.

Citizenfour

izledmedim henüz, birazdan izleyeceğim ama çok ilgimi çekti. ayrıca 40'ın üzerinde ödül almış..

mimarlık

bence de mimarlık, zaten inşaat sektörü tavan yaptı ülkede heryere beton dikiyorlar.

neye göre, kime göre? hiçbir detay vermediğin için ben boğaziçi kimya diyorum. yani ben bu iki seçenek arasında olsaydım, kimyayı seçerdim. çünkü kimya süper. elementler, gazlar, reaksiyonlar falan. çok tatlı. kafam sayısala bassa kimyager falan olmayı çok isterdim şahsen. BOĞAZİÇİ KİMYA. heyt be. qıral.

hem mimarlık amelelik yea. sürekli cetvel taşı, çizim yap, proje yap falan. kim uğraşacak. kimyada da bissürü detay vardır tabii ama güzeldir be. kimya sonuçta. deney meney. kimya be.

Tabi ki mimarlik

ben boğaziçi kimya diyorum. Bir kere hangi bölüm olursa olsun boğaziçinin ingilizcesini, vizyonunu ve etiketini alıyorsun.. Kulüp ve sosyal imkanları yıldız tekniğe fark atar diye düşünüyorum. Evet, başka üniversite olsa temel bilim kesinlikle seçme derdim ama boğaziçi olunca işler değişiyor.

Genel kaygın işsiz kalmamaksa 2. sınıftan itibaren doğru yerlerde staj yaparak boğaziçiyle çok daha öne geçeceğini düşünüyorum. Boğaziçi kimyadan mezun çok sayıda arkadaşım var, kimi amerikaya doktoraya gitti (hoca referansları sayesinde) kimi de ilaç sektörüne geçti.

kendine hitap eden oyunu bulduğun an bağımlısı olursun o kadar diyim:) ben de konsolu takıp çalıştırana kadar üşeniyorum ama takınca saatlerce başında oturuyorum.

bunun neden "hastalık" olduğunu düşündün ki? oyun oynamak ilgi alanı veya hobi sayılır, sevmiyorsan sevmiyorsundur. keyif almazsın, zamanını boşa geçirdiğini düşünürsün vs... gayet normal bir şey bu. asıl hasta olanlar, kendine "gamer" diyen gerzek sürüsü. oyun oynamayı sevene, bol bol oyun oynayana lafım yok. profesyonel oyuncu olup para kazanana da saygım var, e-sporu falan seven insanım. bahsettiğim mal tipler 9gag'de çoktur. o kadar loser, o kadar leş tiplerdir ki oyun oynamak gibi yeri geldiğinde herkesin yaptığı eğlenceli bi olayı putlaştırırlar, kendilerini onun üzerinden tanımlarlar.

Bazi oyunlarin hikayesini cogu kitap ve filmde bulamazsin. Yasattigi atmosfer zaten bambaska. Oyunun kontrolu senin elinde oldugun icin o atmosfere girmen cok kolay oluyor.

Bu bazi dedigim oyunlara sans verirsen sevebilirsin. Bu diger online oyunlara ise katiliyorum. Insanin en buyuk acigini, hirsi kullanarak piyasa yaptilar kendilerini ve usteki arkadasin dedigi les kisim olustu. Ben o les kismi bu tiplere uyarliyorum. Ozellikle turkiye'deki online oyuncu kisminin buyuk bir kismi cop. Lol gibi populer oyunlarin "cop" kitlesi uzerinden parayi cukkalayan onlarca insan turedi.

Neyse, steam'de bagimsiz oyunlara bir bak. En son cikan her story var. onu bi incele. Dedigim gibi ben oyunlarin hep atmosferini ve hikayesine onem veririm ve bunlaei cogu filmde ve kitapta bulamiyorum :))

Yaş 30u geçti. bu konuda mutluyum. yalnız değilsin :)
Zamanı boşa harcama olarak görüyorum bende.
daha çok kitaba zaman ayırıyorum.

bilgisayar oyunu oynamayı sevmeyebilirsin bu içinden gelen bir şey, tıpkı oynamayı sevmek gibi ama; boşa giden zaman öldürücü gibi bakmak tam doğru değil.

şöyle bir minik örnekle anti-tez sunacağım,

total war'da kayserinin olduğu yer cesaria diye belirtiliyor haritada.
yani imparator Sezar'dan işte, o dikkatimi çekmişti oyun oynarken.

sonra şu kim milyoner olmak ister'de, kayseri şehri ismini hangi imparatordan alır gibisinden yanılmıyorsam 30.000 papellik bi soru çıkmıştı, herif bilememişti, ben de ah ulan hiç okumadın da total war da mı oynamadın cahıl herif demiştim.

Bana da futbol ve çeşitli spor musabakalarını izlemek aşırı vakit kaybı olarak geliyor demem o ki zevk almadığın bir şeyle ilgilenmek durumunda değilsin. Aynı mantık sonuçta ilgilenen çok insan var ikisiyle de. Bence bi hastalık değil.

Ben de oynamam. Çok saçma sapan geliyorlar. Evde ps vardı kuzenlerim hususi gelir oynarlardı. Bende tık yok. Yelefondaki oyunlar da keza öyle o candy crush a 5 dk katlanamadım. Boş zamanları değerlendirme diye bi şey var. Bu ciddi bi şey. Buradan insanın sosyal, ekonomik, kültürel birikimine göre boş zamanlarını nasıl değerlendirdiği çeşitleniyor der bordeau. Adamın adını yanlış yazmıs olabilirim. Çok ünlü bi sosyologtur. Bu da demek değil ki sadece orta ya da alt ya da üst sınıf bu oyunları oynar. Bilmem daha çok hangi sınıf oynar. Ama oynamayıp boş boş oturmakta bi sorun yok. Bunların bu kadar kanıksanması, oynanmamasının garipsenmesi yaygınlaşmaz umarım. Önemli değiller bence. Çok uzattım; yazasım geldi. :d

Doğru oyunları bulamamışsın lol,wow,dota twrzı oyunlar hiç ilgimi çekmemiştir ama mesela bir last of us sağlam bütçeli bir film gibidir.

Saint row third
Bi oyun vardı ya. Türkler çakmasını yaptı onun hatta. Siyah beyaz oyun bi çocuk kurtulmaya çalışıyor zıplaya zıplaya vak unuttum adını.
Lego serisinden birkaç oyun sevin beğenin

world of go
limbo
rayman
ets2

otobüste ets 2 oynamak inception gibi bi şey olur ya. internet bağlantısı da varsa (mobil veri bile yeterli olur) cep telefonundan soccer stars oyna derim. müthiş oyun, bikaç gündür sık sık oynuyorum. adında soccer geçtiğine bakma, futbolluk pek olayı yok aslında mini bi strateji oyunu denebilir.

walking dead gibi senaryo içeren adventure oynayabilirsin. hem sürekli tıklamamış olursun araya çünkü film sahneleri falan giriyor.

mekdanılsta ayın elemanı seçildim.

sigarayı bıraktım

paralel evren tarzı, hayatı baştan alsam oluşacak 1000 ihtimalden en iyi 10 tanesinden biriyimdir muhtemelen. emin olamadım ama bak şimdi düşününce. beni geçen bayağı ben de vardır aslında.

mülakatta bu cevabı vermem tabi, işe almaktan vazgeçip akıl hastanesine sevk ederler.

hangar 18'in sololarının yüzde 80'ini çalabiliyordum 20'li yaşlarımın başlarında.

bir de morrissey'e dokundum.

sordulardı bana da yüksek lisans demiştim, bilime/insanlığa katkı yaptım falan diye gazladım, benden başka kimse (tez danışmanım dahil) okumadı muhtemelen tezi ya neyse :)

Şu ara ki en büyük başarım bağımsız denetçi belgesi almaya hak kazanmış olmam. Anlık bişey ama mesaj bugün geldi mutlu etti soruyu görünce direkt bu aklıma geldi. :)

yedinci sınıfta, ilçe çapında doğalgaz konulu kompozisyon yarışmasında ikinci olmuştum. belediye başkanı falan tebrik etmişti, fotoğraf makinası almıştım ödül olarak. şimdinin fiyatıyla 100 lira falan ediyodu. bi de ilkokulda deneme sınavında okul üçüncüsü olmuştum, aslında çok da büyük başarı değilmiş ama o zaman herkes gaza gelmişti. tebrikler, hediyeler gırla.

bi de şu anki işimi başarı sayabilirim sanırım. patronla 16 yaşındayken görüşmüştüm, firma 18 yaşından küçük çalıştırmadığı için yatmıştı iş. adam iki sene beni bekledi, doğumgünümden 10-12 gün önce mail attı "seninle çalışmak istiyoruz" diye. "istenen adam" oldum, bi nevi wonderkid efendime söyleyeyim hot prospect.

bunları saymazsak tek başarım hayatta kalmak. bunları mülakatta söylemem tabii. mülakatta sorarlarsa cevabım yok :p

aman aman bir başarı görmüyorum ben hayatımda, 22 yaşında mezun olup işe başlamak, evlenmek, ev almak, araba almak bunlar hayatın akışında matah şeyler durumun imkanın varsa yaparsın elde edersin.

psikolojik sorunum hiç olmadı. kafamı koyduğum gibi uyudum her zaman. bir kere bile başım ağrımadı.

gerisi hikaye..

arabayı iyi kullanmak.

doğmuşum.

Annemin çizmeme yardım ettiği resimle okulda birinci olmuştum, 6. sınıftaydım.

Çevremdeki insanlara rağmen duruşumu bozmadım. Kendi doğrularımı savundum. En güzel eş ve çocuğa sahip oldum

Aşağıdaki sözleri gerçekten bir işe alım görüşmesi sırasında bana yöneltilen en büyük başarınız nedir sorusuna yanıt olarak vermiştim.

+ Bu soruyu yanıtlamam durumunda kendi hayatımı limitliyor ve şimdiye kadarki bileşenlerle ulaştığım nokta hakkında önyargılı bir bakışın altına kendi rızamla girmiş oluyorum.
Benim için diplomalar, ünvanlar ya da para kazanmanın başarı sayılmadığını ve başarımı ölçümleme yetkisini kimseye vermediğimi, yalnızca başvurduğum işle ilgili uygun niteliklere sahip olduğumun değerlendirmesini mümkün kılan sorulara yanıt vereceğimi belirtirim.

- Yani, en büyük başarım diye bir başarınız yok öyle mi?
+ Görüşme bitmiştir. Özgeçmişimi arşivinizde tutmamanızı rica edeceğim. İyi günler.

Kapıdan çıktım. Koridorda peşimden geldi. Topuklu ayakkabı yüzünden benden uzundu. Biz sizinle çalışmak isteriz dedi. Ben de ben istemem dedim.
Neden diye sordu. Çünkü dedim, çünkü bu sadece bir iş görüşmesi ve iş tanımıyla hiç ilgisi olmayan bir sorgulamaya giriyor bu şekilde sınırlarımı algılamaya çalışıyorsunuz, ben de bundan hoşlanmıyorum. Sizin yöntemleriniz, inançlarınız, hayatınız nasıldır bilmiyorum ama benim hayatımla kesişmiyor.

Çalışmadım onlarla. Bu bir başarı oldu benim için.

ben olsam ev, araba vb. maddi bir başarıdan ziyade kendini gerçekleştirmeye yönelik bir örnek verirdim. örneğin 20 yaşında interrail için çalışıp, para biriktirip, 1 ay avrupayı dolaşmak bana göre daha kıymetlidir.

bence normal, ben de çok sık yaparım buna benzer faaliyetleri.
mesela deminden beri kendi sorduğum soruları okuyordum duyuruda :)

normal değil ama doğal bence.
biraz takdir edilme isteğinden olabilir, olmayabilir de.

Bence normal. Özellikle yazdığım seyleri okumak çok hoşuma gidiyor. Hata olmadığını bildiğim ödevlerimi bile defalarca okuyorum.

[jaden smith mode on]

herkeste olması sorun olmadığı anlamına mı gelir? how can mirrors be real if our eyes aren't real?

[jaden smith mode off]

bence normal bir şey bu. bende yazı konusunda var. sözlükte yazdığım tüm entry'leri en az iki kez okumuşumdur. yazdığım diğer yazıları da aynı şekilde. yaklaşık 4 yıldır gazetede yazıyorum, orada da okumadığım azdır. temizlediğim bahçeye dönüp bakmazdım sanırım ama yazmak çok değer verdiğim ve sevdiğim bir şey olduğundan, bu konuda hassasım.

thenis "takdir edilme isteğinden olabilir" demiş ki haklı, buna karşı çıkmam; ama benim için durum aynı sonuca varsa da biraz daha farklı. kafandakileri kağıda döktüğün, onlara bir kimlik verdiğin zaman yeni bir şey ortaya çıkarmış oluyorsun. okumaya başlamadan önce kağıtta ne olduğunu biliyorsun çünkü onların hepsi senin zihninin süzgecinden geçti. ama yine de heyecanla, istekle okuyorsun çünkü senin zihninden geçenler sadece "kelime"ydi, ismi cismi olan ve "oluşmuş" bir şey değil.

bu kısmen "takdir edilme/takdir etme" isteği, doğru. kendi eserine, kendi yaptığın işe bakıyorsun. bir anlamda, "kafamda böyleydi, bakayım kağıtta nasıl olmuş" diyerek değerlendiriyorsun. belki "nasıl daha iyisini yapabilirim?" diye düşünüyorsun, vesaire...

bence o yüzden tamamen normal. bu tip eğilimler her konuda yok neticede. misal ben tuvaletimi yaptıktan sonra "ulan kol gibi beee" deyip 10 dakika izlemiyorum. sadece yazı konusunda yapıyorum bunu. yaptığı her işte bu kadar dikkatli olan kimse yoktur. herkesin sevdiği, ne yapabildiğini görmek istediği alanlar vardır. bunlarda kendini test etmek, neler yapabildiğini görmek için bakmak vs. son derece normal ve hatta güzel şeyler.

ben de yapıyorum güzel eşyler yaptıgımı görmek hoşuma gidiyor ehe.

onla uğraşana kadar komple motoru karbon mu folyo mu ne onla kapat. onu boyarsın. hem orjinaline dönmen yarım saatini alır, hem de ruhsat derdi olmaz. şimdi herkes öyle yapıyor.

gta'daki gibi polisten kaçarken arabayı boyayıp yıldız kaybetme diye sanırım, el altında aracın bilgileri kayıtlı olsun, bi' mevzu olursa bulunabilsin. bence öyledir.

garip bir seksiliği var. güzel de sayılır ben evet diyorum.

malesef

değil, ekranlarda bu kadar göz önünde olan kadınlar içinde en çirkini hatta belki tek çirkini olabilir.