şu ara otomatik portakal'ı okuyorum, iyi geldi soru.
ben ergenken bu konuda belki tam "ergen işi" ama şöyle düşünüyordum: işin temelinde tamamen kendimizi iyi ve yüce hissetme ihtiyacımız yatıyor. böyle bir düşüncem ve inancım var. iyiliği, doğruluğu reddeden veya bu kavramların göreceli olduğunu düşünen insanlar dahi kendi yollarınca "yüce" ve "doğru" olanı arıyorlar. isme ihtiyaç yok, insana iyi hissettiren, iyidir. bu kimisi için bir sokak çocuğuna ayakkabı almak, kimisi için adam öldürmektir. herkesin bir çeşit varoluş tamamlayıcı erdem peşinde olduğuna inanıyorum, öyle ya da böyle.
bu yüzden, eskiden olduğu kadar keskin olmamak kaydıyla, hala iyiliğin tek sebebinin ego olduğunu ve egonun belli bir noktaya kadar gerekli olduğunu düşünüyorum. belki çok tırt bir bakış açısı benimkisi ama o "kutsal değer" sayılan anne sevgisi bile karşılıksız değil düşününce. anneye ve çevrene verdiklerine bağlı genel olarak. insan aynadır. iyiliği ve kötülüğü, karşısındakinden gelen ve ona geri yansıttığıyla ölçülür eğer ölçülüyorsa. örneğin acı çeken bir hayvanı daha fazla acı çekmemesi için vuran birisi, birine göre "iyi"yken diğerine göre "cani" olabilir. bu, kişilerin iyi veya cani olduğu değil; aynadan "iyi" ve "cani" ışığını yansıttıkları nlamına gelir bence. bunu da tanımlamış olduğumuz iyiliği veya caniliği yapan değil, bunu yorumlayan yaratır. özünde, tepki ve karşılıklı alışveriş olmadığı sürece yaptığımız her şey anlamsızdır.
eyyorlamam bu şekilde.
0