halk ile siyasi parti-siyasetçiler bağımsız kavramlar değil. ikisi de aynı bok.

halka bok diyenleri de gördük iyi mi. o zaman diyen de bok.

soruya cevap: evet.

çok saygılılardı. madımak katliamından sonra dönemin başbakanı çiller "çok şükür otel dışındaki vatandaşlarımıza birşey olmadı" gibisinden birşeyler söylemişti.

jssarchive.gantep.edu.tr

şuradaki makalede böyle bir şey geçiyor, ilgimi çekti. saçma da geldi, o yüzden sorayım dedim.

Ne kadar saygılı oldukları tartışılır. Ama hepsi kitle partileri oldukları için saygılı görünmek zorundaydılar.

anap ve dyp icin konusabilirim. evet liderlerinin tavri bu kadar sert ya da otekilestirici degildi. he dort dortluk adamlar miydi? hayir ama "sen capulcusun, sen turbanlisin, dinci, gavur, ateist falan deyu otekilesirme soz konusu degildi.

evet. zaten bu oluşumların halk nazarında efsane olmasının sebebi buydu.. dyp ne zaman bitti Demirel'in 28 şubat sürecindeki sözleri yüzünden...

hahahahaha

no.

i3.kym-cdn.com

arkadaşlar peki dyp'nin ideolojisi için- dp'nin devamı olan muhafazakarlık diyebilir miyiz?

anap ın ideolojisi de?

politikalarının içerinde "din"i kullanıp, kendilerine oy vermemnn sevap olduğu inancını yayan hiç kimse saygıdan-eşit mesafeden bahsetmesin lütfen.

merkez sağ partiler ötekileştirme yapmazlardı. her ilden ilçeden oy alabilirlerdi.

i3.kym-cdn.com

ANAP’ta muhafazakarlık ayrı bir hizip olarak varolmuştur. DYP’de de
muhafazakar eğilimli kişiler yer almaktaydı. Fakat bu kişiler DYP’de ayrı bir klik olarak, özel bir
talep içerisinde değillerdi. Değişik eğilimler sentez haline getirilmişti

bu cümleyi anlayan var mı arkadaşlar?

var.
hizip = klik = fraksiyon = grup

makalede basliktaki gorus geciyorsa belki de baska kaynaklara yelken acmalisin.

Salt kırmızı olan vardı, o baya güzel.

tipi olması önemli değil ki. maksat forma olsun. eğer fanatik bir taraftarsa sevecektir. ki linkteki forma çirkin de değilmiş.

not: galatasaraylıyım

bu formayı mağazalarda bulmak zor. ben değişim yapacağım yapamıyorum öyle diyeyim. çok satıyor ve çok güzel forma. internetten siparişte hemen gelir.

bu formaya tipsiz mi dedin?

BJKlı br erkek olarak bence çok güzel.

tamam vurmayın. çogzel forma.

pekiiii bir de şöyle sorayım. sevgiliniz forma hediye alsa mutlu olur muydunuz? formanız yok diye düşünün.

Bana sevgilim ben askerdeyken doğumgünümde göndermişti. Kendi gelse o kadar mutlu olmazdım.

sevgiliye format atmak diye okudum ya la :)
valla bence çok güzel
not: GS'liyim.

Çok güzel forma. Ben de aldım bir tane bunun aynısından.

Mutlu olurdum.

Forma iğrenç bence ama hoşuna gider madem Beşiktaşlı, al sen.

çok kötü görünüyor :/ ben beğenmedim.

tadımlık tek tük

tostun içine koyacaksam bile önce kızartır sonra koyarım. çiğ karın ağrısı yapıyor.

Çocukken yerdim, sonraki birkaç gün muhtemelen kurt yüzünden kıvranır dururdum hatta uyuyamazdım bazen. Bir süre yemez, devamında akıllanmaz yine yerdim, şimdi pişmişini bile yemek istemiyorum.

çook canım çektiyse pişmesini beklemeden atarım ağzıma.
ama artık sucuk yemeyi bıraktım. zararlı :)

göz hakkıdır o. dilimdedikten sonra 2-3 tane ufak dilimi ağzıma atmadan asla bırakmam.

senelerce ekmek arası yaptım domates ve beyaz peynirle gece acıkınca. çiğ daha çok hoşuma gidiyodu.

kurutulmuş çiğ sucuk yerim ayda yılda bir o da. yaş yenmez.

yerim. hatta çiği pişmişinden veya kurutulmuşundan daha çok severim ve daha zevkle yerim.

sucuk yemiyorum. hiç.

güvenilir bir marka ve hijyenikse neden olmasın.
hala güvenmiyorsanız sucuğa bir hafta filan derin dondurucuda, -18 derecede bırakın, sonra gönül rahatlığı ile yiyebilirsiniz.

hep çiğ yerim pişmiş sucugu hiç sevmem.

Sucuk yemedigim icin cig de yemiyorum ama eskiden sucuk yedigim zamanlarda sandvicin icine cig sucuk koyup yerdim mesela.

kaliteli ve güvenilir bir sucuk markası var, hep ondan alıyoruz, haliyle yiyorum ama çiğ çok çok nadir, genelde güzelce tavada yapıp yerim

Birde sucuk zararlı diyen bi gitsin yahu.

2 3 tane falan anca yerim. Bazen usenirim pisirmeye bi dilim ekmegin arasina bi dilim sucuk koyar bukerim falan.

Pismeyince pek tadi olmuyor sanki hem.

hiç yemedim hayatımda

yerim.

bi tek tom cruise. yanlış anlaşılma olmasın ha öyle hoşuma gittiğinden falan değil hayranlık diyelim başarılı biri, oyunculukta kendine has bir tarzı var falan.

Kadınım, evet kadınlarda en azından benim çevremdekilerde böyle bir şey var, ama cinsel bir istek söz konusu olarak değil, sadece güzelse hoşuma gider. Yorumları çok merak ediyorum bu arada patlamış mısırımı aldım izliyorum. Bu arada ben yazarken cigerdelen arkadaş aynı yorumu yazmış çok iyi cidden

var böyle bişey. ben bir erkek olarak yakışıklı adama hakkın veririm. bunu açıkça ifade ederimde herhangi bir ortamda.

Hayır, bilakis kıskanıp gıcık olma var.

Seksüel kısmını bi tarafa bırakırsak da başrolde çok yakışıklı/güzel oyuncular olunca bende adeta bi yabancılaştırma efekti etkisi yapıyor (efekt etkisi biraz şey oldu ama başka nasıl ifade ederim bilemedim).

yok valla, hatta erkek şarkıcı bile dinlemem.

"keşke vücudum böyle olsa" diyorum. adamın yüzü bir şey ifade etmiyor benim için. kendi çapımda vücudumu şekle sokmak ve güçlendirmek için uğraşıyorum zaten.

Ben erkek arkadaşlarımla öpüşmeyip kafa tokuştuyorum ki bozmayalım, sen gelmiş ne diyorsun asdfgsfa

Öyle bir şey yok.

Çünkü bir şey izlerken oyuncunun yakışıklı olduğunun farkına varmıyorsun. Gördüğün şey ortada, ama beyin ona yakışıklı sıfatını yüklemiyor, aktörün tipinin neye tekabül ettiği tanımlanmıyor.

Korkmayın hacı bu kadar, kimse ibne demez.

Estetik birini gördüğüm zaman izlemek keyif verir. Ancak bu sadece tipiyle sınırlı değil. Duruşu, jest ve mimikleri, konuşması bir bütün halinde olmalı. Örneğin Muhteşem Yüzyılı Mehmet Günsur'un parladığı bölümlerden sonra sırf o adam için izlemeye başlamıştım. Öldü ve takibi bıraktım.

adam yakışıklıysa bakıyorum. alış veriş sitesinde bi manken var adama giydiği şeyler inanılmaz yakışıyor. onun yüzünden bi ton kıyafet aldım.

mickey rourke'ın gençlik yıllarını beğenirim mesela.

hayır, hiçbir erkeği yakışıklı bulmuyorum..

bir tek christian bale var. ama zevk alma gibi değil de saygı gibi daha çok.

Evet, John Mayer'ı gitar çalarken izlerken içim gidiyor ama yüzde yüz heteroseksüel bir erkeğim.

Şu güzel kadınları izlemekten hoşlanan kadınlar nerede tam olarak bir görmek istiyorum. İzlerken sürekli bok atanlarına bir ben rastladım herhalde.

Hoslaniyorum tabi. Bildigin heteroyum ama yakisikli adamlara hayranlik duyuyorum, sempati duyuyorum, izlemekten hoslaniyorum filmdeki yakisikli adami. Ya da bir filmde bizim @animal gibi vucut gordugum zaman da hosuma gidiyor, "ne estetik vucut be!" diyorum, hosuma gidiyor.

Bu adama hastayim mesela, yakisiklilikta son nokta bu adam: www.google.com.tr

Kivanc'a hastayim mesela turklerden. Bir kadin cikip "kivanc yakiskli felan diil yaa, babyface iste bee" dedimiydi yumrugu suratina indiresim geliyor:)
James hetfield'i da seviyorum, sesi bir tarafa yakiskli, karizmatik adam. Hosuma gidiyor mesela o da.

@hiko'ya katilmiyorum, ben baya farkediyorum.

çağatay ulusoy baya yakışıklı lan. keyif alıyor musunuz diye sormuşsun, hayır almıyorum tabi. ama yakışıklı şimdi piç, hakkını vermek lazım. vücut, duruş falan 10 numara. kıskanmıyorum değil hani.

Bakarım, beğenirim de yani. Estetik sonuçta. Obje gibi düşünülebilir biraz.

Ya niye beğenmeyelim?Hayır beğenmiyorum diyen de "ben ibne miyim lan?" diye kendine sormaktan korkuyordur.

Bayağı heteroyum ama şu adamı görünce 2 kez bakıyorum ;

bit.ly

Oh öpsem yalasam diye gelmiyor içimden. Ama diyorum ki ulan ne güzel göz & kaş var adamda, vücut çalışmış süper fiziği var benimde imkanım olsa keşke, bu boy bende de olsa diyorum.

erkek yakışıklı ise yakışıklı olduğu kabul edilir. homofobik ya da ergen değiliz hepimiz sonuçta. fakat bunun dışında kalanlar için sorduğun soruya cevabım hayır.

hayir. ne kiskanmak, ne hayranlik, ne sempati, ne izlerken ekstra keyif almak, ne gicik olmak, hic bir etkisi olmuyor bir erkegin "gorselliginin". aynen hiko seijuro'nun dedigi gibi, oyle bir tanimlama yapmiyor beynim, oyle bir yorum getiremiyor, dolayisiyla duygusal herhangi bir etki de yaratmiyor.

edit: bu arada bunun hemen hemen tum heteroseksuel erkekler icin ortak bir durum oldugunu dusunuyordum acikcasi. mehmet gunsur icin muhtesem yuzyil izleyen adamlar oldugunu ogrenmek beni biraz sasirtti.

Homofobik değilimdir. Ama erkekler midemi bulandırıyor. Her tür yakışıklı, sevimli görünüşün, tavrın altındaki duyguları bildiğimden yaptıkları/göründükleri herşey ya aptalca ya da sahte geliyor.

Ama kadınlar öyle mi? Kedi canını onların.

gayet "adam taş gibiymiş" dediğim adamlar var. bunun kadın/erkek muhabbeti olamaz.

kıskanma azcık olur, bakıp "bu erkekse biz neyiz amk ya" diye iç çektiğim oluyor arada. onun dışında vücut falan yapmışsa ona kesin dikkat ederim, bu da sporun yan etkileri.

izleyip örnek alıyorum.

çok düşündüm bu konuyu, yakışıklı diye seyrettğim takip ettiğim erkekler var mı diye. Yok. Genellikle başka bir erkeği seyretme nedenim, hal ve hareketleri bilgisi, konuşması vs vs oluyor.

yaw millet adı ibneye çıkacak diye amma tırsıyor. estetik böyle bir şey değil ki mk. yakışıklı olan adam izlenir. ama mesela bende yakışıklı olmak bir kriter değil izlemem için. mesela murat boz türkiye'deki en yakışıklı adamlardan biri bence ama gerizekalının teki ne şarkıları güzel, ne programları güzel, hiçbir şey yok adamda. o yüzden izlemem. izlediklerimi de bu herifle sevişmek istiyorum gözüyle izlemiyorum :D zaten soruyu heteroseksüel olarak cevaplıyorum.

Edit: air ile benzer şeyler yazmışız sonradan gördüm. millet ibne demesinler diye kafa tokuşturuyor lan olaya gel :D Bu arada egoistlik var o ayrı bir şey, mesela kenan imirzalıoğlu, kıvanç tatlıtuğ gibi isimleri yakışıklı bulmuyorum.

1-2 tanesine saygı duyarım ama genel olarak kıl olurum ben.

güzel her şeye bakarım keyif de alırım, bu seni bir kategoriye sokmamalı bence.

gençler, hepimiz ortalama türk erkeğiyiz. sağlık için spor yapan sayımız gerçekten az. geri kalanlardan da vücut yapanların büyük çoğunluğu "kız tavlamak/düşürmek/kaldırmak" amaçlı olarak yapıyor. buna zaman harcamayan ve harcayamayanlar ya da harcasa da muvaffak olamayanlar olarak tabii six-packli, adonisli birini görünce keşke ben de böyle kaslı olsaydım demek farklı bir şey. "oyhş x ne kadar yakışıklı. televizyona çıkınca ekrana kitleniyorum. izlemeye doyamıyorum, ağzımın suları akıyor" moduna giriyor (ya da bunu ultra üstü kapalı şekilde belirtiyorsanız) ve heteroseksüel olduğunuzu düşünüyorsanız size bir haberim var, değilsiniz.

gerçi güzel/seksi/hoş vs. bulduğum birkaç kadın oyuncu var ama milla jovovich hariç hiçbirinin filmlerini veya dizilerini izlemeye kasmıyorum. öyle olsa tricia helfer'in oynadığı garip dizileri vs. de izlerdim :)

ayrıca millet ne der deyip de kafa tokuşturuyorsanız, yakışıklı/kaslı şu bu vücut görünce şekilden şekile giriyorsanız homofobiksiniz arkadaşım.

valla bende var galba o dediğinden. mesela hugh laurie'siz house olmazdı benim için. jason statham'ı da izlemeyi seviyorum. brad pitt de var sonracıma. daha uzar gider bu. sokakta yürürken yakışıklı birini görürsem vay eleman da sağlammış da diyebiliyorum. homofobik olmadığım için beğendiğim birinin gelip beni düzeceği korkusuna sahip değilim.

coni depp severim. tipi iyi yani. onun dışında filmleri hep aktörlerine göre seçerim ama tiple alakasız. edward norton'un tüm filmlerini izlerim gibi şeyler. ama coninin istisnası var nedense. o dandik filmlerini bile seyrediyorum adam için

terbiyesize bak, birde "ultra üstü kapalı bir şekilde" belirtiyormuşuz. yazık lan nasıl bir zihin yapısı varsa.. size bir haberim var diyor birde..

@nawar
hacı evet en erkeğimiz sensin ve biz de ara ara gidip vurduruyoruz. valla helal olsun nasılda çıkardın bizi pes doğrusu! senin gibi beyinlere bu ülkenin çok ihtiyacı var, harcanıyorsun.

valla hangi erkek yakışıklı hangisi çirkin farkında değilim. ama brad pitt gibi karizmatik ve kendimi yerine koyacağım erkekleri seyretmekten keyif oluyorum, yani ben de bu durumda böyle yapardım ya da yapmalıyım diye düşündüğüm kişileri seyrediyorum.

sırf yakışıklı yada güzel kadın var diye izleyemiyorum ama gideri var bir filmde olunca izlerim.

Heteroseksüel erkek yoktur, biseksüelliğini inkar eden kişi vardır.

guzel kadinlari "cok guzel" diyerek takdir ediyor ve izliyorum. seyir zevki. kadinlarin sanirim daha cok aksesuari, susu pusu ve sairesi de var dikkat celbedecek, dolayisiyla izlerken hemcinslerin hosuna gidiyor.
erkeklerde de gordum "cok yakisikli adam" diyerek seyredenleri. son derece heteroseksuel erkeklerdi.

desperate housewives izlerken de durum böyleydi, ilk zamanlarındaki vampire dairies'i de. ara ara da böyle oluyor. oradaki erkekler 'güzellik skalasında' kadınlardan daha iyi olabiliyor.

kısacası yakışıklı erkekleri izlemekten ben keyif alıyorum, yalan yok. buna ibnelik diyecek adam varsa da desin, ne diyeyim. heteroseksüelim. ama böyle de bir şey var.

desperate housewives'taki mike'ı, the originals'taki klaus'u da beğenmeyeceksem vay bana...

frank zane denen badici abiyi anatomi atlası niyetine izlerim arada.

Ben de ara sira bu adami izliyorum zevkine: Galeride guzel bir tabloya bakmakla ayni sey gibi.
sincanperformans.com
lifetv.vn

Denetim Masası. Sistem ve Güvenlik. Güç seçenekleri

denetim masası -> güç ayarları -> bütün kapanma uyku vs modlarını "hiçbir zaman" olarak ayarlayın. leptapsa pili bitme ihtimaline karşı adaptörden çıkarmayın.

windows update açıksa ayarlarını kurcalayın, update yüklemek için makinayı restart etmesin.

Undeepfreeze programı ile tamamen kaldırmayı denedin mi??

insomnia diye bi program var

ilk 2 öneriyi uyguladım, çıktım. kapanmış yine lanet olası :(

gemide

fasulye

arkadaşım şeytan

Zampara Seyfettin
+1 Fasulye

ya merak ettiklerini sor işte, onun merak edebileceği şeyleri o sormadan sen cevapla. güncel olaylardan konu aç, ortak nokt abulmaya çalış; spor, sanat, tv vs..

yalnız want2die b.k gibi muhabbetin varmış* :D :D

* kızmıyosundur umarım :)

insanlar ne yapıyor, hayatları nasıl umursamadığım için yüzeysel soruyup geçiyorum. ondan sonrada konuşacak birşey kalmıyor.

işte burçlar bunun için var

jimjim "Merak ettiklerini sor" demiş ya, ben konuşamadığım insanın bir şeyini merak edemiyorum, "Uzasak da gitsek" diyorum. Birini merak etmem için onunla konuşabilmem gerekiyor. Bir kere bir kadın televizyon dizilerinden girdi, ben hiç televizyon izlemeyince kadının en önemli sohbet kaynağı kurudu kaldı. "Bilmemkim çok yakışıklı" dedi, ben ilk defa duymuştum "O kim ki" dedim, kötü oldu. Zevklerimiz o kadar farklı imiş ki, 3-5 konu girişimimiz ters tepti. "Feng-shui, fal" dedi, "Geyik onlar" dedim. Ben bir şeyler söyledim, kadın "Sıkıcı onlar" dedi. En son en saçma bir yerde bir ortak nokta bulup konuşmaya başladık bir süre sonra ama resmen birbirimize sarılacaktık "Yaşasın, konuşacak bir şey bulduk" diye. (Edit: Hatırladım, ortak muhabbetimiz Gangnam Style'dı, o zaman yeni çıkmıştı)

Böyle gerildiğim yerlerde daha fazla samimi olmaya çalışmanın zorlamaya girdiğini ve o anki tansiyonu daha fazla gerip daha da uzaklaşmaya neden olduğunu düşünüyorum. Belki o an zorlamasak başka bir zamanda daha düzgün konuşabiliriz.

Konuya direkt ortasından gir. Mesela o anda aklında ne varsa, ben tam tersi çok iyi tanıdığım insanlarla çok bir şey konuşmuyorum, ciddi konular anlamında yani, gır gır şamata. Yeni insanlarla muhabbet etmek daha güzel geliyor.

ben insanların yaşam tarzına ve düşüncelerine meraklı oldugum için soru soruyorum böyle durumlarda. çeşit çeşit insanlar oluyor ve bambaşka fikirleri, kişilikleri oluyor. bunları deşmek için sorular sorup onları konusturuyorum.

Aynı sorundan muzdariptim. kendi imkanlarımla kurtuldum. nasıl mı? karşındakini yabancı biri olarak görme, sanki yıllardır tanıyorsun gibi konuş. bu seni daha samimi yapar böylece sohbet akar.

Yaş itibarı ile (belirli bir amaca yonelik olmadikca) artık yeni insanlarla tanışmak istemiyorum pek de öyle bir mecburiyette kalsaydim muhabbeti ilerletmek için cümle aralarına birkac (beni eglendiren) siyasi/sosyal/film/muzik/kitap/felsefe/bilim geyiği serpistirip tepkisini ölçerdim.

duyuru

Bos sayfa

Boş sayfa. Boşa kassın istemiyorum açılış yavaşlıyor.

"Kaldığım yerden devam et."

haber sitesi olarak sorsaymışım daha iyiymiş. milliyet hurriyetten sıkıldım da ondan actım bu duyuruyu?

haber sitesi soruyorsan radikal

gugıl
haber sitesi demişsiniz, gazeteler.org var mesela.

chromeun klasik açılış sayfası

9gag

google

google

hiç kapatmadığım için en sonda ne açık kaldıysa o.

boş sayfa.
açılış sayfam hiç olmadı

boş sayfa

radikal.com

haber.sol.org.tr

radikal

soL portal +1

Konunun dışında olacak ama interaktif bölümü başarılı özellikle.

pitchfork, the next web

başlığı değişmişsin millet gerizekalı konumuna düşmüş burda :D

milliyet.

kötü niyetin yokmuş, sen git hasret gider ben size katılırım demişsin zaten, ama ikinizi görmek daha iyi gelebilirdi sanırım kendisine, öyle olur, benim de hatun buraya gelince annem "niye uğramadı ki bana?" der, öyle iyi hissediyorlar sanırım.

Bu annelikten ziyade biraz kadınsal vaka olmuş. hani kadınlar birbirlerine karşı hep fesat düşünür ya, onun gibi.

"bugün sabahtan gönderdim adamı, git biraz gezin, yemeğe çıkın gönlünü yap annenin"

sizin bu üsluba bayılıyorum :D

soruya cevap olarak, kadın seviyordur belki sizi fazlaca, kötü düşünmeyin.

öyle dedim çünkü ben gönderdim gerçekten @ tescillimarka. ben söylemesem kendi kırk yıl kalsa düşünüp de yapmaz bunu. söylendi de zaten mır mır, gidip kalıyorum işte arada ne gerek var, evde yatıp yuvarlanmak istiyorum ben diye.

bence anne değil de, siz alınmışsınız. erkek arkadaşınız da, pek çok hemcinsi gibi ''buldumcuk'' olmuş.

ben bozuldum zaten, yukarıda da yazdım, açık açık söylüyorum da. belki kendine has sıkıntıları vardır, ne bileyim evladıyla konuşmak istediği şeyler vardır, belki biraz baş başa kalmak ister her dakika yanlarında olmayayım, biraz ana-oğul vakit geçirsinler istedim. gün boyu sıkılırım diye mi gelmedi demiş.

erkek arkadaşıma zaten hepten deli oldum. öyle de dediyse söyleme bana ya. niye söylüyorsun? hayır ne geçti eline ben bunu bilince? akşam gidince konuşurum annemizle, ben kendim de açıklarım ayrıca o mesele değil de, ne bileyim hoş değil ya. rahatsız oldum.

evlensek mi muhabbetleri falan yapıp duruyor erkek arkadaşım, annemiz çaktırmadan kaynana havasına mı girdi ki :)

evlenin <3

dün, adamın maaş kartını aldım/bana verdi diyen abla değil misiniz siz:)

bence sizin içinizde de buram buram annelik var. üslup bile o kadar aşikar ediyor ki.

genelde kadınlar özelde anneler her şeye müdahil olmaya meraklılardır. o da öyle bir anneymiş işte. işim vardı, çişim vardı, siz anne-oğul vakit geçirin birlikte diye düşündüm diyip geçiceksiniz.

oyun platformu.

valve'nin cebimize soktuğu vakum makinesi.

nası ucuza alıoz orjinal oyunu yav? Oyunu çıkaran şirketler ne diyor buna?İllegal bi iş mi?

illegal olurmu ya :)))
valve diye bir oyun şirketi bir uygulama yapmış. bir sürü oyun ordan oynanıyor. arkadaşların hangi oyunu oynuyor görüyorsun, chatleşiyorsuni screenshot paylasıyorsun, oyuna davet edip beraber oynuyorsun, oyun hediye ediyorsun, item alıp satıyorsun, indirime girince oyunları alıyorsun, falan filan.

bir diğer tanımı da oyun kütüphanesi olabilir. oradan aldığın oyunlar hep orada duruyor, istediğin zaman indirebilirsin istediğin bilgisayara. istediğin bilgisayardan oynayabiliyorsun yani. işte ne bileyim save dosyalarını falan da saklayabiliyor senin için. sanal bir oyun kütüphanesi yani.

Migros zeytinyaginda nasil idirim yapiyorsa Steam de Assassin's Creed'de yapiyor iste. Sonucta adamlar dagitimci.

iyidir. sen nasılsın? :)

oyun şirketlerinin işine gelir. zaten internetten ücretli content almayı alışkanlık etmiş bi millet değiliz. daha düşük fiyatlara son kullanıcıya ulaşmak işlerini görür.

enpara card'la 50 tl'ye kadar yaptığın alışverişin %50'sini geri alırsın.

aklıma gelen ilk şey son kullanma tarihi yaklaşan ürünlerde büyük indirim yapıyorlar, stok eritmek için.

Bim'de Derya Ton 2x160lık pakette 5.50 lira gibi bişey. 3x160 için 8 lira aslında kar edilebilecek bir fiyat. Dardanel normalde fazla pahalı. Bu üründe fiyat düşürmüş olabilirler.

bim'deki derya ton nasıl peki internetten alıp kargoyla uğraşmaya değer mi yoksa bim'dekini al yua aynı mı ? kalite ve lezzet olarak.

bim ton balığınıda bunu da dardanel üretiyor fakat kalite farklı var tonton bim gibi parca parcadır ama gercek dardanel 1.sınıf tek parça oluyor ama lezzeti çok farklı değil.

hiç gerek yok 8/3 e geliyor bim 5.25/2 ye.

mevzu bahis içindeki protein gramajı ise ikisi de kesinlikle aynıdır. spor salonunda ne yiğitler gördüm elinde derya ton balığı ve boğum boğum kaslarıyla.

bimdekini al aga. alaman cikolatasina katiliyorum. bomba vucut gelistirme icin.

migros ton balığı var, bütün dilim aynı dardanel markası altında satılan gibi. bu kaptan memo da bütün dilimmiş sitesinde yazana göre. pek farklı değildir yani.

migros'da bir ara 5.95'di şimdi de 6.25 mesela 2x160gr. sürekli de bu civarda fiyatı 6.50 olduğunu görmedim daha... yine dardanel üretimi. hem de light olan aynı fiyata.
fiyat/performans oranı en iyi olan denediklerim arasında light migros.

1 yıldır kullanıyorum, yaklaşık 300 tl lik aldım fiyatı 1 seneyi aşkın aynı gayetrw güzel, makarna salata pizza ben beğeniyorum yap sipariş 2 tane geldiğine değain, denersin.

şok markette vira ton balığı 2li 160 gr 5.25. bence dardanel ve superfresh'e 10 basar.

onun 80 gram olanından aldım. dardanel ton gibi büyük parça değil, küçük küçük parçalar var. kargosu bir hafta sürüyor. fatura teslimattan sonra gönderilir yazıyor ama iki haftadan fazla oldu faturası gelmedi.

kaptan memo, bimin sattığı derya ton balığından çok çok daha güzel. derya ton balıgı kokuyor, bazı yerleri sert ve kuru, yenmiyor bile. stokla gitsin.

Mahkemeden baska legal yol yok. Ver mahkemeye sürünsün.

Sigortan var mıydı? Paranı bankaya yatırmıyor muydu?

Merhaba avukatim, isterseniz yardimci olabilirim. Sgk'ya sikayet edebilirsiniz alo 170'i arayip ama paranizi almak icin yaptirimsal bir karar veremezler. Tek yol dava acmaniz. Dava masraflari gozunuzde buyumesin. 300-400 tl ancak tutar. 1 yil icinde biter, temyiz ederse 1 yil daha uzayabilir. Bu surecte faiz isliyor tabi ki.

sigortam vardı, elden verdiklerine eldem aldım diye imza atıyordum, bir kısmı da bankaya (şirketin açtığı hesaba) yatıyordu, bordrodan kontrol etmiştim maaş tam görünüyordu

Benim istediğim daha çok hiç bir şirketle iş yapamasın, kimse iş ilanlarına cevap vermesin, adı çıksın 10/11'e, sevgilisinden ayrılsın hatta hiç bir hatun bir daha yanaşmasın, anasına babasına rezil olsun falan istiyorum

Merhaba ben karagümrüklüyüm, isterseniz yardımcı olabilirim. Bizim ülkü ocağına şikayet edebilirsiniz. Tek yol adamı kıstırıp bi yerde dövmemiz. Masrafları gözünüzde büyütmeyin, 15 yıllık saha deneyimiyle her türlü çek, senet, maaş tahsili yapmışlığımız var. 1 yıl hastanede yatar koma uzarsa 1 yıl daha müşahade altında tutulur. Bu süreçte faiz işliyor tabi ki.

@alman çikolatası : lolllllll:)

@alaman şiddet istersem çok daha güzel şeyler bulabilirim emin olabilirsin, benim aklımda daha çok bir site açayım ifşa edeyim, proje götürdüğü firmalara ifşa edeyim falan filan var, döversin iyileşir sonra yoluna devam eder, önemli olan başkalarına zarar vermesini de engellemek.

aklıma geldi internet meme'si de olabilir iki resmini bulup misalen, böyle şeyler olsun hem eğleneyim hemde intikam alayım

haklıyken haksız duruma düşmeye niyetlisin sanki.

bölge çalışma müdürlüklerine gidip şikayet edin, onlar sizin adınıza şahane takip ediyor. birkaç tane bu tarz haksızlığa uğrayan arkadaşım geriye dönük fazla mesailerini bile almışlardı tazminatlarına falan ek olarak.

kökeni liberal ekonomi. devletçi politika karşıtlığı vatan hainliği olarak görüldü hep.

"libos"la "liberal" farkli kavramlar olarak yerlesti '80'lerde... libos, liberal'in dejenere olmus hali biraz; yetmez ama evet'ci gibi bi sey:))

libos'lar kanun kuralla kendini sinirlamadan cukkayi arttirmaya bakar, hayali ihracat yapar falan filan. liberal dedigin (abd'de kullanilan anlaminda degil ama, avrupa'da kullanilan sekliyle) anayasal cercevede kisisel ozgurlukler ve hesap verebilirlik cercevesinde iktisadi hayata fazla karismayan hukumeti savunur.

turkiye'de devletci ekonomiye karsi cikmakla her tur kanun kuraldan munezzeh serbest girisim arasindaki farka isaret ediyor biraz.

liboş lafının son yıllardaki üniversite kantini hakareti haline gelmesindeki sebebi de ben anlatayım. bir zamanlar akplilerle tarafçılar aynı ortak çıkarda buluşmuşlardı, o sıra bir çok akepeli ben neyim ne değilim demeden liberal lafını yapıştırdı facebooktaki siyasi görüş boşluğuna. bu bağlamda bakarsak ben omurgasızlık diyorum. gerçek liberalleri tenzih ediyorum tabii. türkiyede hiç bir kavram aslında olduğu manada kullanılmıyor.

dünyayı yönettikleri için.

Bence sorun liberal değerleri politikalarına alet eden siyasetçilerden kaynaklanıyor. Muhalefet de kendine aksi gelen bu tutumu liberalizmi dezenformasyona uğratarak çözmeye çalışıyor. Böylelikle liboş diye bir kavram ortaya çıkıyor. Olan yine bizim liberalizme oluyor.

Kendi politik düşüncelerimden sıyrılıp olabildiğince objektif cevap vermeye çalışacağım, sıkınarak da olsa. İşin içine sosyal haklar, vb. girecek yoksa.

Liboş hakaretinin ortaya çıkma sebebi 80'lere dayanıyor. Hareket, para odaklı ve Türkiye'de Turgut Özal ile vücut bulmuş bir hareket. O dönemde enflasyon sürekli artarken, bir gazeteci Turgut Özal'a "Memur bu kadar para ile nasıl geçinilecek" diye soruyor ve Turgut Özal buna "Benim memurum işini biliyor" diyerek bir anlamda rüşvet alımına onay veriyor, buna göz yumulması gerektiği bir cumhurbaşkanının ağzından çıkıyor. O zamanlardan beri "liberallik" özgürlükçü'den ziyade "köşeyi dönmek için her yolu kullanan", "paranın her şeyden güçlü olduğuna inanarak, ona ulaşmaya çalıştığı için zamanın ruhu olan her türlü özgürlüğü savunan" anlamında kullanılıyor. Bu durumda, ülkemize liberalizm genel olarak "Para varsa, iyidir" şeklinde yetişiyor. Örneğin, kendini liberal olarak tanımladığım bir kişi bana "Zengin değilsin, çünkü parayı benim kadar sevmiyorsun. O kadar sevsen, kanunlar çerçevesindeki her şeyi yaparsın" demişti. Liboş kavramının çıkışı da, -oş ekinin dilimizde kelimelere efeminelik anlamı kattığını da düşünülerek, para veya para getiren konum için kişinin dansöz gibi neredeyse karakter olarak kadınsı kıvraklıkta eğilip bükülmesi anlamında oluşmuş bir kavram.

"Sevilmez" kısmında aynısını söyleyemeyeceğim. Zira, AKP din kadar, hatta dinden fazla liberalizmi kullandı. Sadece adına "liberal" demediler.

ben liberalleri insandan saymıyorum.
mesela şu ziyanlıklara bakalım:
www.youtube.com
bu süperzekaları iş cinayetleri için eylem yaparken göremezsiniz. ama yüksek gelirlilere yarayacak bir vergi indirimini gidip ölmüş adam üzerinden falan savunurlar. has liberal işte bunlar.

kavgacı olmadıkları için.

mükemmel bi yatırım olur gerçek olamayacak kadar iyi yani

o kadar parayı bankaya yatırsan neredeyse ayda net 8 bin lira kazandırır. alacağın gayrimenkul neresidir geleceği nasıldır bilemem ama en kötü aldığın fiyata satabilirsen fena olmayabilir

müthiş.

Çok iyi

800 bin lira faize koysanız 6000 civarı faiz getiriyor galiba.

ancak gayrimenkul işi göründüğü kadar kolay değildir. bir sürü sıkıntı çıkar, çevresinde yaşayanlar,belediye-idare vb.leri ile ilgili.

100 ay sonra paranı katlamaya başlıyorsun. eğer ticaret ya da borsa ile ilgilenmiyorsan uzun dönemde yapılabilecek en karlı yatırım gibi gözüküyor ama son zamanlarda 'emlak balonu patlayacak' haberleri çok fazla dillenmeye başladı. yani 8 binlik kira düşebilir bu sürede.

proje detayı da önemli.
daire olduğunu varsayalım. sen daireyi alıyorsun ve bu dairenin ücreti bulunduğu lokasyona göre zaman içinde katlanarak artıyor.
örnekleyecek olursa;
mesela bundan 10 sene önce ataköyde bi daire sallıyorum 300-500 bin bandında seyrediyorsa bugün 600-900 bin bandında seyrediyor.

Labirent kısa, peynir büyük. Bence dikkat et

kirayı şimdilik bir kenara koy
orasını sen satmaya kalksan ne kadara satabilirsin, bir düşün? Ekperstiz yaptırabilirsiniz mesela
Eğer ciddi bir fark varsa bir kere daha düşünmekte fayda var. Kiracının iflas etme, kirayı ödememe vs vs gibi riskleri de göz önünde bulundurmak lazım.
Bu konularda sıkıntı yoksa gayet iyi bir yatırım olur

"net" kelimesinden kastın gayrımenkul sermaye iradı gelir vergisinin indirilmiş hali mi? o zaman mükemmel ötesi diyebiliriz. zira bu hesapla getiri aylık net %1 olur ve tadından yenmez çünkü fiyat/kira dengesi kira lehine aşırı bozuk, bu durumda bir süre sonra ya fiyat artar ya da kira düşer ve dengeye gelir, sürgit devam etmesi mümkün görünmüyor. sabit getirili likit bir yatırımda (faiz, tahvil, bono vb) bu oranı yakalamak şu an için mümkün değil. ne mevduat faizi ne bono net %1 vermez, en iyi %0,6-0,7 gibi bişey olur. mevduatta stopajın %15, bonoda %10 olduğunu hatırlatırım. GMSİ gelir vergisinde kademelidir, ama 8.000 gibi bir rakam 2. ayda seni en üst dilime koyar, istisna düşüldükten sonra götürü usulde yaklaşık % 30 civarında vergi ödersin. onun için net aylık net %1 mucize bir rakam jo baba...

telefonda birçok kişiyi ardarda silince soruyor google, bunları gerçekten silmemi istiyor musun diye.

google'dan silince telefondan da siliyor olmalı, ya da belki aynı uyarıyı yapıyordur.

çift yönlü update ediyor bence. emin değilim ama. çoklu silme olduğunda da uyarıyor.

telefondan silince googledan silinecek. googledan silince telefondan silinecek. eşitleme diyince ne anlıyorsun?

sımdı sync dıye bır sey yok.
telefonda sen bır kontagı 1 den fazla yerde yaratabılırsın.
1 sım
2 telefon hafızası
3 google hesabı
eger sen kontagı 3. secenek uzerınde yaratırsan bu aslında google sunucularında yaratılmıs olur. gıder bılgısayardanda sılsen telefonda da sılsen aslında ıslemı google sunucusu uzerınde yapıyorsun. dolayısıyla yaptıgın her degısıklık (sılme-ekleme-cıkarma) her yerde etkin olur.

yani ben nasıl olsa google'a yedekledim diye rahat olmayayım mı? telefonumun rehberi kazayla uçup gitse veya kazayla çok gerekli birinin numarasını siliversem google'daki de gidecek öyle mi? e ben ne anladım peki o zaman orada senkronize bir rehber bulundurmaktan?

senkronizasyonu kapalı mı tutmalıyım ki başıma böyle bir iş geldiğinde google'ın haberi olmadan bilgisayardan girip sildiğim numarayı görmeliyim?

sürekli güncel bir rehber yedeğini başka türlü tutmamın yolu nedir?

@kibritsuyu
şöyle yapabilirsin. kişilerini .vcf olarak yedekle. sonra bu dosyayı dropbox'a at. böylece telefonun ve gmail hesabın yok olsa bile kişilerini bulursun.

kazara nasil sileceksin? telefonun bozulsa acilmasa format atsan rehberin google'da durur. sen rehbere girip tum kullanicilari secip sil dersen bu pek kazara olmaz ve google'dan da silinir. ama google amcamiz rehberinin yedeklerini kendisinde sakladigi icin silinen islemleri geri alabiliyorsun. 10dk, 1 saat, 1gun, 1 hafta veya kendi belirleyecegin bir zamana kadar geriye giderek o anki rehberini aynen geri getirebiliyor. kisacasi "in google we trust". google' da hicbir verin kaybolmaz. rahat ol.

yeterli

edevlet.gov.tr - 120tl civarı harç var. bankaya dekont yatırıp edevlet sitesinden kayıt yapabilirsin.

hayır

2. el pasaport kayıtlı telefonu siz aldıktan sonra pasaport sahibi gidip iptal ettirebilir kaydı. siz de dımdızlak kalırsınız. nette araştırın çok örneği var böyle.

Doktorluk her yerde prestijli. rusyada maaşlar genel olarak düşük. olay bu.

rusya'da tahminimce sovyet zamanlarından beri bu egitime ulasabilmis insan sayısı cok fazla, bu sebepten doktor havuzu buyuk ve fazla kazanamıyorlar. yine de özel hastanelerde calisan sansli bir kisim iyi kazanıyor diye biliyorum.

ama dunyanin bir cok yerinde prestijli diyebiliriz. abd'de de en cok kazanan mesleklerden biri doktorluk.

İyi güzel de 586 dolar nediy ya? hemen girdim oran orantı yapıyım dedim de. Adam o maaşla 2+1 evin ev kirasını anca veriyor. oran orantı yok ki. nasıl öyle maaş alabilirler. liste biraz saçma geldi. 199 dolar diyor ukraynaya. ben şimdi ukraynaya gitsem sadece burslarımla doktor gibi yaşayabilecek miyim? hayır. bir yanlışlık olmalı. yeme / barınma masraflarıyla orantılı olsa anlarım.

Dogu avrupa ulkelerinde (romanya ukrayna vs) daha da dusuk, ama evet diger maaslar da daha dusuk genelde. Birkac yuz dolara calisanlar var. Yalniz oralarda standardize edilmis, modern bir tibbi egitim ve uygulama yok saniyorum. Yani gordugum birkac seyden oyle bi izlenim edinmistim en azindan, modern bati tibbindan baya farkli oldugu yonunde.

gibicibicis

hocam peki barınma masraflarıyla niye uyuşmuyor. yani cidden hiç orantı yok. ukraynada 1 doktor maaşının hepsiyle 2-3 gün kalabiliyor bir otelde anca. ev kirası desen 2 haftasını anca karşılıyor. bu listede bir sorun yok mu?

votka ucuz, hayat renkli, insanlar komplekssiz. o para yetiyor. moldova, belarus gibi yerler daha manyak diye duydum.
yarımlık votka 120 ruble, litrelik 250 en fazla. bu düzen bozulmaz kolay kolay.
standart ev 150 dolar buralarda. buralar tatil yöresi hatta. orta halli, ayvalık ayarında yerler.

Valla hocam barinma masrafi ne kadardir onu bilmiyorum, belki her seyin ucuz oldugu gibi 50 dolara falan bir apartman dairesinde kaliyor olabilirler orasini bilemicem :) zaten yazida da anlatiyor, imkani olan o bolgedeki hekimler fransa almanya vs ne bulduysa kaciyorlarmis. E hakli adamlar tabi.

bizim "maaş"lar da pek farklı değil
o duyduğunuz 8-10binleri kazanan doktor sayısı fazla değil
sabit maaşımız var, onun yanında döner ve performans alıyoruz. döner de çoğunlukla sabit. performanstan yapılıyor tüm para

sonra niye psikiatri hastasına 5 dk bakıp ilaç yazıyolar, yüzüme bile bakmıyolar. adam istediği gibi baksa açlık sınırında maaş alacak

@namus ninjası

hocam belarus için konuşuyorum minsk için genellikle 500 dolar civarı.

eski sovyetler civarındaki hemen her yerde çalışmış bi dolu insan var bizim şantiyede. işçi adamlar bunlar. onların yaşam beklentisine göre konuştuklarında ucuzlukta moldova imiş. belarus için de çok duydum. doktoların hali oralarda daha iyi demek halkın geneline göre. bizimkiler karton sigara, bira ve kafelerde rus hanımlara ısmarladıkları şeylerin fiyatı üzerinden bakıyorlar hayata :))

hiç bir kategoride tıklanmıyor.

anasayfada tıklanıyor ama kategori seçersek tıklanmıyor evet.

bende o sorun yok. düzeldi mi acaba?

butona tıklandığında açılan linkte gonul'den sonra / eksik.

www.eksiduyuru.com

www.eksiduyuru.com

yaşım 29, kendime baktığımı söyleyemem, kaş-bıyık uzundur, bi 10 kilo kadar fazlam var, istersen arkadaş olabiliriz.

not: kadınım.

devilred'in yazdığında bi sarcasm sezmedim ben. düzgün bi ilişkinin ilk adımı bu. bi de bi kız biznen niye ilgilensin abi? en fazla, aklından 'hmm, hoş çocukmuş' diye geçirir. o düşünce de, saniyenin kesrinde gelir geçer. o kadar. senin ruhun bile duymaz.

biz ilgilenecez abicim. onnar ilgilenmeyecek. üst baş pasaklı olmıycak, eller güzel olacak mesela. nasırlıysa bile temiz olacak. tırnaklar bakımlı olacak. tutup da parlatıcı sür demiyorum, temiz ve kısa olacak tırnaklar. kulaklar temiz olacak. burundan kıllar pıskırmıycak. ayaklar kokmiycak, ayakkabı cillop olcak. şantiye ayakkabısınnan kız tavlamaya gitmiycen.

mapusanelerde demir parmaklıklara sarıldım...

valla moralim bozuk zaten. hassas davrandım heralde yine. sildim zaten o yüzden. özür dilerim.

seninkinde sarcasm var sanki? :)

cevabımı editledim, karambole gitmesin.

sarcasm yok abicim. gerçeklerin tespiti var.

zaten morelmanım bozuk dersen, bu iş olmaz zaten. o ruh hâlini 100 metreden okur qız. postüründen annar seninle arkadaş olmaması gerektiğini.

morelman bozukluğu bi tarafa, qız senin postüründen, sesinden, duruşundan, bakışından 'alırım, satarım, yaparım, üstesinden gelirim, ben bunu başarırım, ben bu işin anasını bile ..kerim, üstüne de iki pantolon dikerim'i okuycak ve 'etkilenecek' you know what I mean? ve o iş, 'herhangi' bir iş olacak! içinden 'hmmm, hoş çocukmuş' diye geçirmiyosa bile, 'oha! bu ne özgüven? eridim resmen lan!' diycek kendine.

ya bu sistem baltalıyor bizi hep. tüm lise hayatı öss'yi düşünmekle geçince, gerçi tembelin teki olduğumu da eklemek isterim, çünkü sadece düşünmekle geçti. daha sonra küçük yerde yaşamanın etkisi. parasızlık da eklenince, yeterli bi karışım oluyor zaten. üniversiteyi de boktan bi şehirde okuyunca orada da 4-5 yıl geçti. ve işin kötü yanı yıllar geçtikçe insanın güveni de daha çok törpüleniyor. badaklığı da sayabiliriz ayrıca :)

ilgilendiğin kız olmamış ki belli edesin. ilgilendiğin olursa belli edersin de bu yaşa kadar neden kimse ile ilgilenmedin o da ilginç. şu boyda, şu yaşta olsun, eğitimi şöyle olsun, ailesi şuralı olsun şeklinde kıstasların yoktur umarım.

bak hep bardağın boş tarafını görüyon. dolu tarafa hiç bakmıyon. bi kere sana paradigm shift lazım. bu paradimayı, bu gözlüğü atacan. iyimser, pozitif gözlük takacan.

qız, hoş vakit geçirmek, esprilere gülmek istiyo. naapsın senin gibi negatif, karamsar adamı? yüz ifadene ve omuzlarının çöküklüğüne, kambur duruşuna kadar yansır bu dediklerin. qız da içinden 'kim la bu ezik?' bile demez. seni görmez bile. transparansındır onun gözünde.

Amerika'da Meksikalı kaçak işçiler var mesela. Boyları 1.55-1.60 civarlarında geziniyo. Tip desen, bi tuhaf, Allah'ın gücüne gitmesin de, çarpıcı örnek verebilmek için yazıyom, sen mühendisken ve muhtemelen ekmeğini eline almışken böyle karamsar olursan, hiç bi eğitimi olmadan, kaçak göçek, aynı evde 15 kişi üst üste yaşarak, tek kelime İngilizce bilmeden hayatta kalmaya, hayatta kalabilirlerse de, ülkelerine 3-5 dolar para göndermeye çalışanlar naapsın? Ben bunnarı görüyom ve gene de şanslı buluyom. Bi de o sınırı geçemeyenner var. Bi de Meksika'daki şartlardan çok daha ağır ve zor şartlarda, hayatta kalmaya çalışan milyarlarca insan var. Senin şu satırları okuyabiliyor ve yazabiliyor olman dahi, en üstteki şanslı azınlık dilimine ait olduğunun delili. En üst %5'te bile olabilirsin.

Mind set'i, kafayı, paradigmayı değiştirecen önce.
Saç sakal gezme, niye geziyon?
Berbere verecek paran mı yok? Saç, insanın görünüşünü çok feci değiştiriyo. Maalle arası beberinde eşşek tıraşı olma. Bi saç, bi de ayakkabı. Bunnara verdiğin paraya acımayacan. Niye? 'Tepeden' 'tırnağa' bakıyo insannar. İki uca bakıyo. Bi en tepeye, bi de en aşşaaya, ayaklara. From top to bottom diyo mesela. Bunu saniyenin kesrinde, bilinçsizce yapıyo. İlk algı bu. O ilk algıda elendiysen, gerisi gelmiyo zaten.

(bkz: gömlek ütülemek/@compadrito) bu yazımda da bir ipucu var, sabrın olur da okursan.

haa, bi de gömleğe verdiğin paraya acımayacan ve zevkli giyinecen abicim. renk kombinasyonlarına kafa yoracan. ünlü ressamların resimlerini mi gezersin gugıl görsellerden, color combinations diye mi aratırsın bilmem. kemerin ve ayakkabın aynı renk olacak. bu renkler, üstündeki diğer renklerle birlikte, gözlere ve gönüllere hitap edecek.

kadınlar, renk kombinasyonlarına çok dikkat ediyolar. senin hayatta siklemediğin bi kombinasyon detayı, onnar için önemli oluyo. ben güzel bi renk kombinasyonu yakaladıysam, o kadın gözü de, arabanın içinden bile yakalıyo benim üstümdekini, o arabada ben kaldırımdayken.

Amerika'daki kadınlar, Türkiye'deki kadınlara göre kendilerini baskılamadıkları, bastırmadıkları için, ben daha rahat gözlemleyebiliyorum neden hoşlandıklarını. Hani Türkiye'deki 'güldü! verecek!' durumunun yarattığı bastırma, baskılama burada geçerli olmadığı için, bi şeyi beğendiklerinde, sözel veya sözsüz olarak mutlaka belli ediyolar beğendiklerini. Bu gözlem imkânımdan faydalanarak diyorum ki, gömlek çok önemli abicim! Tahmin ettiğinin ötesinde bi anlamı var. Futbol sadece futbol değildir gibi bi durum var gömlekte. Kemerde de var o durum. Kemerin de güzel olacak abicim.

Toparlayacak olursak, saçın, gömleğin, kemerin, ayakkabın can yakıcı olacak. Geriye de bi pantolon kaldı zaten.

Ellerin, parmakların, tırnakların, kulakların, burnun TEMİZ ve bakımlı olacak. Metroseksüel bakımı kastetmiyorum. Temel, sıcak su-sabun/tırnak makası-cımbız kardeşliğini kastediyorum. Eh, bi zaamet suratın da tıraşlı olsun be bilâder. Hani Kenan İmirzalıoğlu diiliz ki kirli sakal lüksümüz olsun. Onun da yeri ve bağlamı ayrı aslında. Sert bi görünüşün, kapı gibi 'boy'un, geniş omuzların, kaslı önkolların vardır, oduncu gömlek ve süper bi kot giyersin, maço bi bot, mühendissin filan, o bağlamda, kirli sakal 1-2 günlük iyi olabilir.

Bakışların ürkek tavşan gibi ya da küçük Emrah gibi olmayacak. Kendine acımayacan, kendini acındırmayacan.
Sadece bakışların bile, ''iki de pantolon dikerim!!!'' diycek.
Duruşun, yürüyüşün, konuşman, sesin, oturman, kalkman hep bu mesajı verecek.
Tabii bu mesaj da kolpa olmayacak, kofti olmayacak, içi boş olmayacak. Götüne güveniyo olacan. İlle de paradan puldan bahsetmiyom.
Götüne güveniyo olman daha farklı bişey. 'Ben yaparım!' mesajı benim dediğim. Halbuki şu anda senden, buram buram 'Ben yapamam' mesajı yayılıyo etrafa...

Dur şimdi işe gidiyorum. Akşam yazıcam. Silme duyuruyu.

ailene söyle birisini bulsunlar sana evlen.

hocam gay olma ihtimalin var mı acaba?

abi bu "ailene söyle bulsun" cular adamı direk badak pozisyonuna sokup bırakıyorsunuz. öyle olsa der heralde ailesine burda da işi olmaz.

dostum belli ki şimdiye kadar hayatında bir kız olmamasının eksikliğini hissediyorsun ve bu tecrübesizliğin sonucu da artık karşı cinsle flörtöz durumlara giremiyorsun.
öncelikle yaşı kafana takma onu geç. kendine çeki düzen ver biraz bak. sonraki aşama korkularını yenmeye çalış. git tanımadığın bir ortamda bir daha karşına çıkması muhtemel olmayan bir kızla uzun yol otobüs yolculuklarında yanındakiyle konuştuğun şeylerden farklı muhabbetlere girmeye çalış. olmadı çıkma teklifi bile yap. ama bunu yaparken kaybedeceğin hiç bir şey olmadığını aklından çıkarma. bu şekilde birkaç tecrübe edinmeye çalış ve kızların tepkilerini ölç. üç olur beş olur illa ki olumlu bir dönüş alacaksın. sen öncelikle kalıbını yırt. güzel veya çirkin demeden yaklaş. birisnden hoşlanmak zorunda değilsin bunu unutma.aşık olma aşık et. amaç bu korku durumunu yenmek, tecrübe kazanmak. gerisi kendiliğinden gelir hiç merak etme ;)

kızlara ilgi duymuyor olabilir misin?

mühendislikle ne alakası var abi? olay sosyalleşmemekte. ben de mühendisim, ben de o şekilde kendimi kandırıp öyle takılıyordum ama uyandım sonra. şimdi bir işletmeciden daha az sevişmiyorum. sosyalleş, sosyalleş, sosyalleş başka yolu yok. eğlenceli yerlere, ortamlara gidip takılıp çevre edin, gerekirse kurslara git falan çevreni genişlet, sonra bu çevrelerde olayı çözmüş erkeklerle takıl, yardım iste zaten bir kaç ay sonra "oha lan 3 haftadır mastürbasyon yapmıyorum" diyeceksin.

illa gayliğe bağlamak zorunda mısınız? gay olsam niye kafaya takayım bunları.

gay olmadığımı ispatlamak için illa seks mi yapmış olmam gerek?

ihtimal yahu, hemen niye savunmaya geçiyorsun ki? 28 yaşında daha ilk defa bu yaz bir kızla öpüşmüşsün, doğal olarak aklıma kızlara ilgi duymuyor olabileceğin ihtimali geldi. kızma lütfen.

ben erkeklere anaokulunda ilgi duymaya başladım, ilk ciddi (ciddi olmayanı da var anlayacağın) öpüşmem orta okulda oldu. o yüzden tuhaf geliyor bana 28 yaşında ilk kez birini öpmüş olmak.

belki etrafında pek kız olmamıştır, ya da olmuştur ama muhafazakar bir çevrede/şehirde büyümüşsündür. bundan ötürü kızlara nasıl yaklaşacağını bilmiyor olabilir misin?

beğendiğin biriyle bir bahaneyle tanışırsın, "merhaba bağyan tanışabilir miyiz?" şeklinde olmaz tabi. sohbet edersin doğru zamanı bulduğunda.

"kız sıkılmazsa eğer" kısmında özgüvensizlik seziyorum. kızlarla ne konuşulacağını bilmiyorsun belki de, ama kızlarla kız muhabbeti dışında her şeyi konuşabilirsin. arkadaş kalmak istediğin kızlarla kız muhabbeti yapabilirsin.

"olay erkek-kadın ilişkisinden çok iki normal insan ilişkisine döner" diye devam etmişsin. herhalde flört etmeyi beceremiyorsun. flört nasıl edebilirsin? iltifat ederek olabilir, gözlerinin içine bakıp gülümseyerek olabilir, karşındakinin saçını nazikçe yüzünden uzaklaştırarak olabilir, onun yanında küfürlü ve kaba konuşmamaya özen göstererek olabilir, otururken ya da beraber yürürken elini onun eline hafifçe dokundurarak olabilir...

biraz romantik filmler izlemek faydalı olabilir senin için. bu tavsiyeyi lütfen hafife alma. izlediğimiz filmler sayesinde henüz tecrübe etmediğimiz pek çok durumda nasıl davranabileceğimizi öğreniyoruz.

kendine bakmanı kendine güven kazanman için öneririm. özgüven olunca zaten gerisi gelir. 10 kilo fazlanı da spor yaparak gayet rahat verirsin.

edit: imla

ha bir de piç olmana hiç gerek yok. lütfen efendiliğini bozma. compadrito'nun tavsiyelerine de kulak ver.

Bunun muhendis olmakla alakasi yok. Kisilik meselesi. Ben isletmeciyim mesela daha şimdi 4 kiz 4 erkek bir grupla mekandan geldik arada kizlara sıkıcı gelen bir kisiligim var bunu cok iyi ben bile anliyabiliyorum. Biraz pic olcaksin cenen laf yapcak baska turlu olmaz bu isler abi mumkum değil yoksa. Yok ben yapamam diyorsanda evlencen baska turlu nasil yapacan yoksa. Bir 28 yıl daha boyle gecer.

compadrito güzel açıklamış.

şu gay olabilr misin yorumlrına koptum. sığır mısınız lan :))

@compadrito:

abi dediklerinin çoğuna katılıyorum amma... bütün genellemeler yanlış olduğu gibi seninki de yanlış galiba :( abi kadınlar sakaldan hoşlanıyor. sevgilim benden kirli sakal bırakmamı istiyor ama bende malzeme yok bırakamıyorum :( top sakalda mutabık kaldık. mesela öperken sakallarımın batmasına bayıldığını söyledi. birçok arkadaşım da kız arkadaşlarından aynı feed back'i aldığını söylüyor.

özet: sakal candır.

sensible, ben kendimi iyi ifade edememişim abicim. benim iyi olmaz dediğim, harbi sakal, ya da kirli sakal değil. benim iyi olmaz dediğim, 'saç sakal genelde uzundur'. bu cümle benim gözümün önüne, saç tıraşı olma vaktini 5 hafta kadar geçirmiş ve bi haftalık da sakalı olan birini getiriyor. buna itiraz ediyorum ben. yoksa, bu duyuruda, saçlı sakallı erkek sevdiğini söyleyen kızlar da var.

estağfurullah compadrito ağabey. ama şimdi daha açık olmuş :)

Önce façayı düzelt. Hayatı sallamıyorum kafasından kurtul.

kocasına laf söylemiş işte. devletin malını (parasını) afiyetle yediğini ifade etmiş.

Azerbaycan domuzu?

reza zarrab azeri asıllı bir iranlı olduğundan olabilir mi?

reza zarrab iran azerisi yahu. olmasa bu kadar iyi türkçe konuşabilirmi? iranın yarısının azeri türkü oldugunu bilmiyormusunuz yoksa

20lik disin durumuna bagli basit cekim filan olursa sorun olmaz ama uyusukluk 5-6 saat surecek tam konusamayacaksiniz bence risk almaya degmez.

konuşamazsın ki, hem ağzın kan kokar, ığğ. önce mülakat, sonra diş randevusu olacak şekilde ayarla.

Benim 3 tanesi aynı anda çekilmişti, 1 hafta insan içine çıkamamıştım, yüzüm dikdörtgen olmuştu, yok öyle bir şişlik, o ağrı kelimelerle anlatılmaz, ardından gelen morartı bu çekeceklerin karşısında hiç problem olmuyor. Tek dişmiş seninki yine de şişlik kesin olur, ağrı hemen olmaz uyuşukluk geçmeye başlayınca hissedersin. Ağzın o haldeyken konuşamazsın, hiç riske atma bence de.

mümkünatı yok uyuşukluk sebebiyle keto gibi konuşacaksın.

ağzının yeri değişiyo sakınaaa

kimisi kolay geliyor kimisi gömülü oluyor cerrahi müdahale yapıyorlar. şu an ağrın yoksa mülakattan sonraya ötele.

c1.neweggimages.com

saglik yönünden her ekrana en az 3 kati uzakliktan bakmak gerekir. seyir zevkini soruyorsan en uzak 1 metre derim.

27 inc ile aramda 40 cm falan var sanırım.
full cozunurlukte o uzaklıklarda yazı bile okunmaz gibi geliyor bana.

Senin meslekte öyle adam çok var, james bond çantalarından yanına yaklaşılmıyor uuuu :)

bu tür tiplerden uzak duruyorum genelde. arada denk geliyor. "he" deyip geçiyorum.

Yok. Olamaz da. Kötü insanlardan uzak dururum. Böyle bir hadsizlik yapana da haddini bildiririm.

Var bi kaç tane. Midemi bulandırıyorlar.

yanlış yetiştirilme sonucunda, ilgi ve kabul görme açlığıyla sürünen tipik bir türk insanı.
bilinçaltında aslında kendisinin söylediklerinin tam tersi bir insan olduğu gerçekliğini kabullenmemesi yatar. kendini bu şekilde ikna ve tatmin etmeye çalışıyor işte.

acınası.

eski iş yerimde bi abimiz vardı 50li yaşlarında. tatlı dilli sempatik bi abiydi ama ben bu işte bir numarayım. açılın orta doğu ve balkanların bir numaralı grafikeri geliyor. hey yavrum hey şu tasarımlardaki asalete bak. ben bu işte şah değilim şahbazım şahbaz. falan diye konuşurdu. biz de gazlardık bunu boyuna. takılırdık.
ciddiye alma yani kısaca. haklısın de geç.a

tuhaftır hiç rastlamadım böylesine bugüne dek. eğer ciddi anlamda sinirimi bozarsa neden kendini övüp duruyorsun ki derim. yoksa bir şey bahane edip uzaklaşırdım, bir insanın başkasını aşağılayarak kendisini övmesine tahammül edebileceğimi düşünmüyorum.

böyle bir tip ile 2. kez muhattap olmam. etrafımda yok.

Var.

Düşük özgüvene delalet. Hemen uzaklaş o insandan. Bir süre sonra doğal seçilim yoluyla yalnızlaşıyorlar zaten. Can sıkıntısından başka bir şey vermez.

öyle insanlarla muhatap olmam. mecbursam da konuşmam veya dalgaya alırım.

olmaz olur mu, dolu. sirf bu adamlar yuzunden kendime iyice ceki duzen vermeye basladim. ulan acaba ben de boyle konusuyor muyumdur farkinda olmadan diye epey sorguladim kendimi.

bir de bu modelin espri anlayisi karsisindakini asagilamaya dayali olani var. Surekli "sakayla karisik" sen ne anlarsin adamlari. valla yuzune soyleyemiyorsun da adamin, onun adina utaniyorsun. yapicak cok birsey yok, samimiyeti azaltmaya calisiyorsun zamanla.

bir de insanlar ilk tanistiklarinda nispeten biraz daha cekingen oluyor. o cekingenlik atildikca su ustune cikiyor bu ozellikler. en tehlikelisi o. donusu yok, arkadasligi kessen bir garip oluyor. bir sekilde samimiyeti azaltman lazim ama onu da dogal sekilde yapamiyorsun.

Var öyle embesiller. Laflarım ağır olduğu için pek birşey demezler bana.

Bence hicbir sey. Cok uzun yillardir olan bir sey bence bu. Adamin biri bi soz yaziyor kendine cok anlamli geliyor ama aslinda hicbi anlama geldigi yok

seni bekliyorum gibi bişi bence.

eğer sen beni beklemezsen ben de beklemem de anlamı çıkarılır belki çok zorlarsan.

ben de şu anlamı çıkardım: Sen buradasın ya, yalnızlığım seninle artık, sana verdim. ama sen gidersen, o yalnızlık geri bana gelecek. emaetimi geri alıcam gibi..

bi de "yanında" şarkısında geçen, "yalnızlığım mutludur yanında" falan diyor. bence bunun yanına hatun gelince, yalnızlığını hatuna devrediyor falan fistan..

senden önce yalnızdım. sen geldin yalnızlıgımı aldın artık yalnız değilim diyor. ama emanet diyor, çünkü o da gidebilir. giderse yalnızlığı geri gelecek.

proletarier +1

illa bi anlam çıkarcaksak da senin çıkardığın anlam zor çıkar bence. öncesinde "habersiz çekip gidersem" diyo yani fd burda kalan değil giden.

zaten kızına yazmış galiba. "babanın varı yoğu yalnızlığıydı" gibi bişi olabilir bi kere bi röportajını okumuştum da bu yalnızlık duygusu içine fena işlemiş hissine kapılmıştım. ayrıca bahsedilen yalnızlık bi başkası gelince geçen yalnızlık değil bence.

ben bunu bir kaba koyup bastırarak yerleştirdikten sonra, üzerine az bişey sıcak su koyup fırçayka köpürtüp yüze uyguluyorum, muhteşem hissediyorum.

berberlerden öğrendim.

bak onun için en iyi yöntem şu: traş kabına (1 tl'cilerde satılır) bütün tıraş sabununu yatır. zaten biraz yumuşak bir sabun olduğundan baş parmaklarınla bastırarak kabın içine iyice yapıştır. kolayca kabın şeklini alacağını göreceksin. iyice bastırıp o sabunu kaba yaydıktan sonra, diğer bir tıraş kabında kaynamış suyun içinde tuttuğun tıraş fırçasını sabuna sürt baya bir. zaten köpürecektir çok geçmeden. sonra ıslattığın sakallarına da fırçayla sabunu yedir. bu...

yine hiç olmazsa 3-4 dakika sabunu yedir sakallarına ki iyice yumuşasın. kesimi daha bir kolay olsun.

hadi hayırlı tıraşlar...

sözlükteki fikir iyi değil. en iyisi berberlerin yaptığı gibi bir kaba bastırmak. vincentin resmindeki gibi.

alternatif olarak şöyle de yapabilirsin
www.youtube.com

bi berbere git sakal tıraşı ol görerek öğren. traş fırçasıyla kullanılır. sabunu hiç ıslatmazsın, fırçanı sıcak suda ıslatır ve sabunun üstünde dündürerek köpürtürsün. fırçaya yeterince sabun aldığında fırçayı yüzünde köpürtmeyi de bilmen lazım.

ha şunu da ekleyeyim yeni nesil traş köpükleri hem daha pratik kullanılıyor (temizliği yok), hem daha çabuk köpürüyor, hem elle tatbik edilebiliyor, hem daha çabuk yumuşatıyor sakalı, hem daha cilt dostu, kurutmuyor sabun gibi. yani traş sabunu artık nostaljik bir ayrıntı, keyfiyle uzun uzun traş olucam dersen eğlenebilirsin. traş keyfinden bahsediyorsak, (maliyetleri bir yana) berberde traş olmak en keyiflisidir. masaj da yapar böyle yumuşak yumuşak ooooh çay kahve muhabbet :)

abi köpüktür, jeldir ben onların sabundan daha iyi olduğu fikrine katılmıyorum. hiçbiri sabun gibi köpürtmüyor ve yumuşatmıyor. yalnızca evet, sabun daha çok kurutuyordur ama bunun balsamı var, splash'i var, tıraş sonrası kremi var.

en etkili sonuç için en iyisi tıraş sabunudur diyorum. öyle olmasa berberler de köpük ya da jel kullanırdı. bunlar maliyetli olduğu için kullanmıyor da değiller üstelik köpüğü, jeli. eski usül hala en iyisi.

arko fiyat/performans olarak dünya çapında kabul görmüş bir sabun. bu fiyata daha iyisi yok. amerikada 6 dolar civarında satılır. nemlendirici özelliği biraz zayıftır. kokusu tartışılır, ben pek sevemedim bir türlü.

kullanımına gelirsek, arkadaşların önerdiği üzere bir kaba basarak (parmaklar biraz ağırabilir) kullanmak bir yöntem. fırça ile sabundan yükleyip yüzde veya ayrı bir tasta (bunu da öneririm) köpürtmek ayrı bir yöntem. elinizdeki çatallanmamış domuz fırça ise, yüzde köpürtmek biraz batıcı olabilir. iyi bir porsuk veya çatallanmış domuz fırçanız var ise yüzde köpürtme iyi bir seçenek.

yeni nesil köpük ve jeller pratik olabilir ama o kadar. sabundan daha iyi sonuç verdiğini iyi bir ustura yahut yaprak jilet ile tıraş olmamış, ya da iyi bir tıraş sabunu denememiş kişilerden duymak mümkündür. çünkü kartuşlu makineler her halükarda bir standardı tuttururlar, doğru teknikle hazırlanmış iyi bir sabunun köpüğü ile kartuşlu makine kullanarak ya da köpük ile ustura kullanmayı deneyin, farkı göreceksiniz.

iyi marka sabunlar için benim tercihim ise geo f. trumper, pennhaligons, qed, mama bear.
yine iyi sonuç veren kremler musgo real, antiqua de barberia, prorasso (özellikle yazım mükemmel).

iyi bir deneyim için iyi ekipmanlar gerekir. fırçanızı doğru seçmeyi unutmayın.

Korkma korkma, müzik okulu olan bi arkadaşımın 40 yaşında bile öğrencileri var, yaşın hiçbir şey için engel değil. ;)

hic korkma, gayet normal. cok istersen ben sana birkac hafta ders veririm, biraz ozguven kazaninca gidersin guzel bir kursa :)

basla ama bence mutlaka. guzel sey muzik aleti calmak. hele de bu kadar yetenekliysen gercekten hayatinda seni rahatlaticak, herseyden uzaklastiracak bir sey olur.

Müzik okulu olan bir arkadaşımın konu ile ilgili yorumu şöyleydi.
"O çalgıda üstat olmak gibi bir hedefin yoksa, yapabileceğin en güzel şeylerden biri hemen başlamak"

@afush'un paylastigi yorum dogru soyluyor.
Bir de piyanoyu niye salak salak dinliyorsun ki? Normal dinle.

32 yaşında klarnete başladım, gayet iyi gidiyor

25 yaşından sonra geç olur mu diyor, ahah bebe yaa

başla tabiki. ne saçma soru

“Bir ağaç dikmek için en uygun zaman 20 yıl öncedir. En uygun ikinci zaman ise şu andır.”

wifi şifresini yanlış giriyorsun. modem arayüzünden şifreni görebilirsin.

Fakat bilgisayarim ayni wifi sifresini kabul ediyor ve ben internete baglanabiliyorum

Ne yazık ki her yolu denememe rağmen olmadı. Bu arada sorun telefonumda değil. Çünkü eve gelen arkadaşlarım da kullanamıyor intetneti

modeme reset at. arkadaki deliğe basılı tut. sıfırdan kur. benzer bir sorunu böyle çözdüm ben.

şu wpa/psa psa2 gibi (adı da tam gelmed aklıma) olaylarından olmasın bu sebep? modem ayarında hangisi seçiliyse, diğerini seçerek dener misin bir de?

modeme hard reset atın ilk ayarladına gelsin. aynı sorun bende de vardı böyle çözüldü

@duyulmasi gerektigi kada +1

modem arayüzüne girip wifi şifresini "wep şifrelemesi" seç ve ona uygun şifre koy.

Çok teşekkürler. sorun çözüldü. teşekkürler

Cik degil, hep super bence.

Eski filmleri daha iyi tabiki. Burada senaryo ve yönetmen faktörü var bence. Yoksa Kemal Sunal'da ciddi bir değişim yok. 80'lerin sonlarına doğru yaptığı filmlerde gittikçe kalite düşüyor(istisnalar hariç).

70's der çekilirim.

70 olanlar. Natuk Baytan ekolünü daha az seviyorum. İstisnalar var tabii.
(bkz: kemal sunal filmlerinde natuk baytan ekolü)

hepsini seviyorum. sevmediklerim hanzo ve salak milyoner, 70lerde çekilmiş. en sevdiğim filmler meraklı köfteci, hababam sınıfı, kibar feyzo, çöpçüler kralı, iyi aile çocugu, şark bülbülü... de 70lerde çekilmiş.

Denk değilse de anlaşacak düzeyde birbirine yakın olmaları önemlidir.
Karşılıklı anlayışa sahip olmaları yeterli aslında, kalan her şey çözülür.

Türkiye'de çok önemli.

bu bize değil de ailelerimize bağlı oluyor. ailen ve karşı tarafın ailesinin gençler anlaşsın da şeklinde düşünmesi gerekiyor.

İki gence bağlı. Birisi bile ailesini evliliğinden soyutlayamıyorsa inanılmaz derecede önemli. Ama iki genç de ailelerini evliliklerine dahil etmeyip kendi hayatlarına bakıyorsa öyle ciddi bir sorun çıkmıyor. Bu da Türk insanı için zor bir şey. Çünkü evlenenler genellikle ailelerinin evinden çıkıp yeni bir hayat kuruyor. Ailelerine düşkünlükleri kolay kolay bitmiyor. Ve belki de en önemlisi kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeden evleniyorlar. Bu sebeple ailelerine mutlaka bir konuda muhtaç oluyorlar. Bu muhtaçlık da ailelerin ister istemez evliliğin içine girmesine sebep oluyor. Gerisi de malum.

Ama evlenen kişilerin mahsettiğin denkliği de oldukça önemli bence.

türkiye'de çok önemli. yurt dışında (özellikle kuzey avrupa) kimse siklemiyor.

turkiye'de denk olsa bile bir suru problem. cunku soylendigi gibi turkiye'de aileler, avrupa'da kisiler evleniyor.

kızın ailesi erkeğin ailesinden kat kat zenginse problem olur.

çok önemli. yazdıklarının hepsi önemli, hatta fazlası bile önemli.

Samimi erkek arkadaslarimin hepsinin kiz arkadaslari hep iyi egitimli, iyi ailelerde yetismis, duzgun kizlardi ama evlenmek icin sectikleri kiz aile yapisi en benzer olandi. Boyle bisey var.

Yani mantigi on planda tutanlar aileler denkse mutluluk olur dusuncesinde. Cogunlukla da haklilar gibi.

hacım sosyo-kültürel kısım maddiyattan bence daha önemli.
düşün ki bir baba kendi evinde aile bireylerine tiyatrodan falan bahsederken,
diğeri mınagoyyim bu strada hep aynı filmi veriyo la diyorsa durum fena.
maddiyatta önemli. bence bu tarz denksizlik sıkıntılarında genelde erkek maymun olarak evrimin belini kırıp terse çeviriyor. olan adama oluyor.
türk toplumu ailesiyle yaşıyor hacı bu net.
evimiz ayrı ekmeğimiz ayrı muhabbeti yapmayın la.

aileler çok yapışık yaşamasa belki sıkıntı olmaz. bir tarafın elinden kitap düşmüyorsa, opera, bale, tiyatro bu gibi kültürel aktiviteler hayatlarında yemek yemek, su içmek kadar önemliyse, diğer taraf ta cahil, aptalca fikirlerle karşılarına geliyorlarsa olmuyor. açıkcası anne olsam çocuğumun kendi seviyemde birisiyle evlenmesini isterim eğer evlenecekse. ama aşığım diyorsa da kabullenirim ama karşı tarafın ailesiyle de çok biraraya gelmek istemem.

evlenecek kişilerin duruşuna bağlı. eğer iki çiftte ben anne babamsız yapamam onların sözünden çıkamam derse önemli yoksa teferruat. eşim alevi elazığlı mesela babam ise hafız ama oldukça uyumlu. neden uyumlu çünkü yok evlenemezsin o kızla diye bir şey diyebilme şansı yok. kayınbabam ile babam tamamen ayrı dünyaların insanı işin sırrı ikisini aynı ortama çok koymayacaksın. müstakbel eşine kendin hakkında huysuz, üstüne gitmeyin parlar, asosyal gibi cümleler kurdurtcaksın ki seninle uğraşmasınlar. mesela ben bu yaz evleneceğiz dedim eşimin ailesi yok dedi ama evlendik. çiftin duruşu ve ailelerin düşünebilme yetisi önemli. sen gelmişsin 27-28 yaşına anne baban evlenemezsin o adamla/kızla dediğine durup düşünüyorsan hiç girme zaten o işe.

türkiye'de önemli, önemli bile denemez olması gerek durum olarak görülüyor. iki genç değil, iki aile anlaştıktan sonra gerisi teferruat.

Saçma soru sorduğunu düşündüğün şahsın kim olduğunu hatırlıyor musun?

Demeye çalıştığım, saçmalasan da, kim o kadar önemseyecek ki bunu? Kimse kimseyi o kadar kafasına takmıyor. Rahat ol, merak ettiğini sor gitsin.

ben boyle durumlarda baskalari adina utanmak sendromu yasiyorum, ne bileyim adamin yaptigi belki guzel bir sey ama ben sacma sorular sorup kendimi rezil etmisim gibi hissederdim. hayatimin cogu alaninda boyle yasadigim icin mukemmelliyetcilik de denilebilir buna ki cok tehlikeli oldugunu soyluyorlar. o yuzden biraz rahat olmak gerekiyor sanirim.

@fraise aynen öyle bende de aynısı oluyor o yüzden yeteneksizsiniz gibi programları da kesinlikle izleyemiyorum, hiç kayıp değil gerçi o da ama işte bu başkası adına utanmayı çok derinden hissediyorum sanki.

işte öyle düşünmiceksin. bana sorarsan herkes saçmalıyor. herkes aptalca cahilce konusuyor.

ne demişler; önemli olan ne söylediğin değil, nasıl söylediğin. dünyanın en aptalca şeyini bile söylesen kendinden emin söylersen karşı taraf "ya aslında düşünürsek saçma değil sanki" diye düşünmeye başlıyoe :)

sinir olurum öyle tiplere.
soruyu duyunca biz oturduğumuz yerden şimdi şener şen buna ana avrat sövse yeridir deriz ama soruyu soran kendince çok yerinde bir soru sormuş edasındadır.
dövülesi tiplerdir. medeni cesaret değil bu cahil cesaretidir.

özgüven sahibi olan insanla olmayan arasındaki fark. genelde özgüven sahibi olmayan insanlar o insanlara karşı pasif şiddet içeren tavırlar takınıyor. (rahatsız edici bakışlar, arkasından atıp tutmak vb.)

her ortadoğulu insanda olduğu gibi aziz türk milletinde de özgüven sahibi birey yetiştirememe sorunu çok yaygın. bu ortadoğu insanının diğer bir özelliği olan linç kültürü ile birleşince özgüveni olanı da kendine benzetip aşağı çekmek isteyen bir halk doğuyor.

el siki ile gerdeğe girmenin de temelinde yatan bir toplumun içine işlemiş özgüvensizliktir efem.
rte neden iktidar?
cevap yazan bazı arkadaşlar neden durduk yerde buradan soyut kişilere kin kusuyorlar?
neden maçı kazanan takımın destekçisi ertesi gün "nasıl koyduk" diye sesini duyurmaya çalışarak ortalıkta geziniyor?

eğitim şart ama türkçe matematik değil, özgüven ve özsaygı sahibi birey yetiştirme eğitimi.

Yok niye kıskanalım. Bana göre ünlü olmanın da kıskanılacak bir tarafı yok. Olay pek düşündüğünüz gibi değil yani. Yalnız bi çocuk vardı 15 yaşlarında falan yakın dönemde önemli görevlerde bulunmuş bir siyasetçinin oğluydu. Bu çocuk iş adamıydı güya. 15 yaşında tekrar ediyorum. İş adamlarıyla toplantılara falan katılıyor bi takım işler yürütüyordu. Komple babasından gelen güçle. Hatta bazı devlet adamlarının buluşmalarında falan davetli oluyordu. O garibime gitti bi tek. Babası başka biri olsa 1 kilometreden fazla yaklaşamayacağı yerlerde oluyor iş bağlıyordu güya.

20lerin sonuna gelmiş bir baltaya sap olamamış birisi olarak kıskanıyorum.

hayır.

30 yaşında doçent olan bi hocamız vardı, çok çalışıyordu gerçi başarısı çalışmasındandı ama yine de kıskanıyordum. Ben 32 yaşında doktorayı ancak bitiriyorum :(

başarı olarak illa kariyer falan değil de güzel sosyal çevresi olan insanlarsa evet kıskanıyorum. asla sahip olamadığım hayata sahipler çünkü.

bir ara fena kıskanıyordum. peder beyden yıllarca harçlık bile almamış birisi olarak. sonra dedim ki, o noktaya gelmek için doğuştan şanslı olmak gerek. peki bu zincirin ilk halkası olan parayı kazanan "ata" bunu nasıl kırdı? tabiki çok çalışıp stratejik kararlar alarak. işte ben son halka olamasam da, ilk halka olmak ve neslimin devamına faydalı olmaya karar verdim.

(bkz: money is power)

kimseyi kıskanmıyorum. hele dünyaca ünlüleri hiç kıskanmıyorum.

Benimle aynı yaşta bir yöneticim olduğunu öğrendiğimde ne yalan söyleyeyim kıskanmıştım. Öte yandan benden birkaç yaş büyük olup benim durumumdan kötü olanlara bakıp kendimi avutuyorum.

Kendi yaşımdaki dünyaca ünlü futbolcuları düşündükçe iyice boşa yaşadığımı düşünüyorum :(

Kiskanabiliyorum, daha dogrusu ozeniyorum, ama cok gecici oluyor. Cunku "basari"yi hicbi zaman tek yonlu veya mutluluga giden tek yol olarak gormuyorum. Basari kendi basina hayatin milyonlarca bilesenlerinden biri, "kariyer basarisi" da basarinin milyonlarca cesidinden biri. O kadar buyutulcek bi sey degil aslinda yani. Ama guzel yine de.

Delicesine kıskandığım bir kişi var ki (bkz: alp şimşek)

kıskanıyorum tabi, linkedin denen bir nane çıktı bir de a.q. Adamın, kadının adını yazıyorsun tüm kariyeri önünde. Millet de kariyerler varmış

evet onlar da download yerine geçiyor. internette yaptığınız her şey download yerine geçiyor. sopcast dahil.

"dizi/film internetten izlemiyorum ama haftasonları özellikle sopcast'tan bpl maçlarına bakıyorum. download yerine mi geçiyor bu?"

bundan daha doğal ne olabilir ki?

internetten aldığın her şey download oluyor. gördüğün resimler falan da dahil yani, her şey.

internette yaptigin her istek download'ina girer. mesela eksisozluk'u acman da bir download ama cektigin veri miktari o kadar kucuk ki goz ardi edilir bizler tarafindan, mesela surekli instagramda takilmak eksisozlukte takilmaya gore daha fazla kota yer cunku surekli resim cekersin, ama yine de bunlar gb;lari zor doldurur. bu sitelerde gezinmeye gore dizi/film/mac izlemek/indirmek buyuk veri indirmesi demek o yuzden onlari da kotaya ekliyorsun

bu duyuru ne kadar naif öyle ya :)

internetten gelen her şey ama her şey download yerine geçer. ekşiduyuru bile :)

şimdiki mantık ne kadar para yatırırsan o kadar geriye döner mantığı.
bağ-kur'un sağlık hizmeti açısından sgk'dan bir farkı yok bildiğim kadarıyla. işveren olarak geçtiğin için bağkur zorunlu oluyor. eğer kendini başka bir yerde sigortalı gösterebilirsen bağ-kur ödemeyebilirsin.

bagkur eski adı, yeni adı ile 4B oldu. maaşlı çalışan değilsen, esnaf vs ise 4B'li olmak zorundasın. maaşlı çalışan isen 4A'lı olmak zorundasın. eskiden epey fark vardı ama artık pek kalmadı diye biliyorum.

emekli olma şartları (prim ödeme süreleri) farklı. ama en önemli fark emekli maaşı bağkur'da daha düşüktür.

şimdi kendimi başka yerde sgklı gibi gösterebilirim ancak iş yeri üstüme olunca o sorun olmaz mı?

@rhan : öncelikle teşekkür ederim. o zaman bu emeklilik maaşı kısmında sıkıntı olmayacak demektir eğer primi fazla yatırtırsam. bir sgklı kadar olma ihtimali var yani.

not: bu arada işveren ben değilim esasen. çalıştığım yerin sahibi bir başka şahıs ancak maliye ve diğer tüm kayıtlar mecburen benim üstüme.

Bağkurlu olarak 5000 lira üzerinden ödeme yapabilirsin.
Yanında çalışan sigortalı biri senin adına işi devam ettirebiliyorsa sorun olmaz.

firefox kullaniyorsaniz eklentisi var. addons.mozilla.org

calibre ile birlikte gelen okuyucu da cok hafif.

calibre

google booksa yükleyerek okuyabilirsin. böylece dışardayken kaldıgın yerden akıllı telefondan devam edebilirsin

adobe digital editions

Cool Reader 3.0.56-42
Ancak çift tıklamayla açmayabilir. Dosyayı "dosya" menüsü aracılığıyla açmak gerekiyor.

haklısın. böyle mal tipler yüzünden bu halde zaten takım. omo möllö tokom öçön böylö konoşomozsonoz :((8 niye konuşamıyormuşsak. milli takımı gaziler, mareşaller oynatıyor sanki amk. adamlar milyon dolar alsın, kulübü dahi olmayan yarı profesyonel seviyesindeki topçuları yenemesin, bu takımı desteklemeyince suçlu biz olalım. sie.

Haklısın, 8-10 yeselerdi keşke bile diyebilirsin. Türk futbolunu yabancı sınırı gibi komik bir kuralla bu hale getirenler utanmıyorsa sen niye utanasın.

kesinlikle değil dün ben zaten bizim topçuların artist artis letonların üzerlerine yürümelerine çok fena ayar oldum..

"onlar mücadele ediyor, ben 5 km koşuyorum geberiyoruma" getirdi lafı bir ara. tam o an da aslında muhabbeti bitirmem gerekiyordu da, ben de konuşuyorum işte bok varmış gibi.
la adamlar sanki senin gibi besleniyor, senin gibi antreman yapıyorlar sanki.
işte böyle kişilerle çalışmak durumundayız.
skym

Haklısın da, kendini savunma biçimin bile saçma. Vatansever olmak zorunda da değilsin ki. Sanki milli hassasiyet taşımamak suçmuş gibi.

Bu şekilde düşünüyorsan normal. Ama yenilsin şikeci tüpçü o. çocukları gibi bi tavrın varsa yanlış

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu

hassasiyetleri olan biriyim. beni bu şekilde sınaması garip oldu. o cümleyi kurdurtan o oldu maalesf..

@fuzzy olmak istemistim
kesinlikle o şekilde olmadı. tartışma futbol maçından hassasiyetlere döndü. geren ve canımı sıkan bu oldu..

hayır suç değil. milliyetçi birisiyim ve milli takım puan alamadığı için seviniyorum. herşey toz pembe değil bunu görsünler istiyorum.

ayrıca alt tarafı top oyunu amk. sanki ülkenin savaşta yenilmesini istemişiz. milli takıma bu kadar anlam yüklemek saçma.

@dafuq
aynen oyle. ayrıca boyle kişilerle pek muhabbete de girmeye yok. bu da anlasıldı..

masa telefonunu bile söktüm hehe

(bkz: mesai dışında iletişim araçlarını kullanmama hakkı)

bize de gelmesi dileğiyle.

vermeyin numarayı, çalmasın telefon.

ben iş telefonum dışında tek alternatifin kişisel cep telefonum olduğunu, onu da vermeyi tercih etmediğimi söylüyorum doğrudan.

ben hiç vermiyodum numaramı ama saolsun şirket içinde farklı departmanlar benim numaramı verıyolardı müşteriye. iş ile alakalı arayan numaraları firma ayırt etmeksizin engelliyodum. daha sonra şirket hattı verdiler mecbur bakmak zorunda kaldım :)

@sopiro +1 veya ikinci bir hat, pazarları kapatı tutulacak şekilde.

çok rahatsız ediyorsa, başka bir numara ve dandik bir telefon edinip o numarayı verebilirsiniz, bu telefonu da istemediğiniz zamanlarda açmazsınız mesela.

ya da daha az rahatsız ediyorsa, telefonunuz çaldığında önemsemeyebilirsiniz, arayan numaraya bakıp sessize alıp geçmek gibi.

sonuç olarak sinir bozucu olduğu kesin. aynı durumu yaşıyorum sizden daha az olsa da, elimden geldiğince numaramı vermemeye çalışıyorum ama gidiyor bazen bir şekilde. ikinci bir telefonla falan da uğraşamadığımdan, çözümüm açmamak olmak durumunda kalıyor.

mesai dışında iletişim araçlarını kullanmama hakkına erişim dileğine özlemle katılıyor, özel numarayı inatla vermemeyi ve "cep telefonum kendi kişisel numaram olduğu için paylaşmıyorum" demenin de bir hak ve seçenek olarak kalabileceğini belirterek uzaklaşıyorum, en kötü arkanızdan laf ederler de onu da takmaya değmiyor genelde çoğu durumda.. (son cümleyi toplayamadım, düşük oldu, affola.)

başlarda vermiyordum. sonra iş arkadaşlarım ben ofiste olmayınca verdikleri için ip koptu. bu durumda gidip yeni bir hat aldım. eski hattım iş telefonu gibi olacak yeni hattım ise özel olacaktı. iş yerinde sadece oda arkadaşıma özel hattın numarasını verdim. ama yine işe yaramadı, herkes öğrendi numarayı. bu sefer ofistekiler iş hattım kapalı olunca özelden aramaya başladı. ya da ben iş hattını evde unuttum, özel hattan aradım falan. yine olmadı yani. şimdi iki hattım var ve ikisi birden çalıyor. bence durumu kabullen ve direnme.

asla

kişisel numaramı asla vermem. acil durumlar için falan vardır sadece. şirket hattı vermiyorlarken kişisel no vermem ve şirket hattım olmadığı için böyle yaptığımı söylerim.
şirket hattı verdiklerinde ise sadece kendi seçtiğim kişilere numaramı veririm. kartımda cep telefonu yazmaz şirket hattı olmasına rağmen.
ben onay vermeden birine şirket hattı dahil iletişim no mu verirlerse de önce uyarı anlamadıysa işten çıkartma dahil o veren kişiye her türlü baskıyı uygularım.

aynı durumu bankada çalışırken yaşadım.
masa telefonumu veriyordum ancak neredeyse tüm gün dışarıdaydım. sekreter falan da yok. diğer arkadaşlar da kendi yoğunluklarından masa telefonunu çekip açamıyorlar. saat 4 gibi şubeye gelir, cevapsız arama kaydını bilgisayardan açar, teker teker geri dönerdim. cep telefonumu isteyenlere telefonun şahsi olduğunu, iş için paylaşmadığımı söylerdim ama "sanki her gün seni arıcaz. işimiz düşünce arıcaz alt tarafı" gibi abuk cevaplar alıyordum.

sonrasında eski bir cep telefonu ve faturasız cep telefonu hattı alarak sorunu çözmeye çalıştım. o numara tahminimden de hızlı bir şekilde herkese yayıldı ve bu sefer telefon, telefon bankacılığı gibi çalışmaya başlamıştı. millet sürekli beni arayıp hesap bakiyesi gibi kişisel bilgilerine kadar bilgi talep ediyordu.
bir iki müşteriye özellikle belirttim; bu tarz bilgilerin güvenlik kontrollerinden sonra paylaşılabileceğini, müşteri hizmetleri hattını aramaları gerektiğini. "ben dolandırıcı mıyım?"a getirerek kapadılar suratıma!!!

en sonunda sesli mesaj ayarladım cep telefonuna "lütfen mesai saatleri içinde 02241234567 numaralı telefonu arayın diye. o telefonu da kapattım.

kısacası işinin niteliğine göre tercihini yapabilirsin. müşteriyi doyurmak mümkün değildir. bu yüzden sınırlarını iyi belirlemelisin. yoksa iş hayatını bırakıp şahsi hayatını sömürmeye başlarlar!!!
gerçekten böyle bir ihtiyaç varsa iş yerin iş telefonu tahsis etsin. mesai saatleri harici o telefonu kapatırsın olur biter...

ben veriyom valla. hatta email imzamda bile yazıyor sanırım. öyle çok arayan olmuyor ama.

İşimin gereği olarak samimiyeti kurduğumuz ya da ofis dışındayken de haberleşmemiz gereken insanlar oluyor, bu sebeple numaramı veriyorum. Ama akşam 18:30'dan sonra ve hafta sonları arasalar bile kesinlikle açmıyorum. Adam Cuma akşamı 8'de arıyor, ben ona Pazartesi günü dönüyorum; üzgünüm. Böyle böyle öğrendiler zaten açmadığımı ve artık öyle vakitlerde aramıyolar haha :D

biraz mobil çalıştığım için ve devlet babanın işleri yürüsün diye vermek zorundayım. çift hat taşı, akşam hattı kapat olayı geçerli değil çünkü akşam ulaşılması gereken durum olabiliyor.

Kullanıyorum. İşteki herkes zaten her zaman arayabiliyor. Öğrencilerimin hepsine vermiyorum ama birlikte çalıştığım öğrencilerde var telefonum. Geceyarısı "Biz bunu yapamadık" diye arayanı olur, eski mezunların gece 3'te Amerika'dan "Şunun e-kitap olanı sizde var mıydı" diye arayanı olur. Sadece uyku arasında duymadıklarımı açmıyorum. Zaten bölümdeki herkesin durumu az çok aynı. Evimde öğrenci kaldığı bile olur.

@arandur, cevap-nick uyumu :p

kişisel numaramı vermem,hem ofisde dahilim var hemde şirket hattım var ,işim gereği günde hatırı sayılır bir telefon görüşmesi yapıp, bir okadar da mail cevaplıyorum, tabii ki buna hafta sonu ve akşamlar da dahil

Trakyaliyim. Suruclu arkadasimla konustum aynen senin dedigin gibi ne istiyosunuz dedim. Turkiye sinira koridor kurarak kuzey iraktaki kuvvetlerin kobani'nin kusatilmamis tarafindan dolasmasina izin vermesini istiyoruz dedi.

Su an o sehrin 3 tarafi kusatma altindaymis tek gecis sansi turkiye sinirlarini arkasina alan bolumden girmekmis. Onlar da sinira koridor kurularak bana gore terorist olan kisilerin ulkemizden elini kolunu sallayarak gecmesini istiyolar. Yani tr den askeri destek istemiyolarmis gurur yapiyolar.

irak ve suriyeyi karistirmis olabilirim simdi emin degilim mobilden editleyemiyorum.

Ben destek verenlerden değilim ama...

Asıl istek "koridor" denen şey. O koridordan Pyd'ye destek gönderecekler. Ne bileyim, savaşmak isteyenler gidecek vs.

Devlet de bunu istemiyor çünkü oraya açılan koridor Pyd ve Pkk'yı güçlendirecek. İnsani yardım zaten yapılıyor. Bombalamayı da müttefikler hallediyor. ABD orayı eninde sonunda bitirecek. IŞID hava saldırısından sonra zaten geri çekilmeye başlamış bugün. Hal böyleyken o koridoru açmak Pkk'yı güçlendirmek demek.

Bizim dingiller(şu an yönetimdeki), "biz asker göndereceksek Işid'le beraber Esad'la da dövüşek mi?" diye sordular abilerine ama onlar onaylamadı. Yani herkes şerefsiz. Herkes çıkar peşinde.

koridor açılsa ve ışid bunları yine sikse, bu sefer yine eylem yapar bu kürtler.

kürtlerin tam olarak istediği türkiyenin suriyedeki kürtleri kurtarması.

Ben 30-35 diyorum. O yaşı bekliyorum kendim için.

Ama düzgün bir ev ve iş, doğacak çocuk için ortalama üstü bir yaşama standardı sağlandığımı düşündüğüm an evliliği öne alabilirim.

27-35

35 üstü

üniversitesi sonrası veya bitirdikten sonra 1-2 sene sonrası. ondan sonra bütün ideal kızlar başka lavuklarla evlenmiş olur yoksa.

@fransızkalanadam :DD

fransızkalanadam + 1

25-30

ben 30 civarında benden 4-5 yaş küçük biriyle evlenmeyi planlıyorum. 29'umda da evlenebilirim, 32'mde de. önemli olan hayatımı geçireceğim kadını bulabilmek.

neden benden küçük? zorlanmadan, yaş engeli ortaya çıkmadan birkaç tane çocuk doğurabilmesi için.

erkekler için en geç 27 bence bunda sonra evlilik dikiş tutmaz.

almanya ikinci dünya savasindan da önce zaten süper bir güctü. gerek know-how olsun gerekse her isi gerektigi gibi yapabilmeleri bilgi deneyim vs mevcuttu. en basit örnegi Otto. Nikolaus Otto bugün dünyada üretilen bütün sivi yakit kullanan motorlarin temel prensibini kullanan 4 zamanli calisma prensibini buldu. yani benzinli motoru icat etti ve gelistirdi. sene 1832. dikkatini cekerim 1932 degil..

bu örnegi su sebepten verdim.

almanya uzaktan sömürlestirebilecegin veya yönlendirebilecegin bir ülke degil. ayni japonya gibi. bunu iraga ne bileyim, türkiye'ye politikacilarini ve ekonomi politikalarini yönlendirerek(petrol kaynaklarini abd sirketleri kontrolüne vermek ) yapabilirsin.

ama bu tip ülkeler zaten akan suyun yolunu buldugu gibi 30-40 sene icinde yok edilmeden önceki hallerine dönerler.

ingiltere veya fransa almanyayi ne o zaman ne de simdi "kontrol altinda" tutabilecek seviye ülkeler degil. o yüzden onlari saymiyorum bile.

geriye bi tek abd kaliyor. onlarda zaten almanyanin nato üyesi olmasiyla
amaclarina ulastilar. abd ve almanya birbirlerinin en büyük ticaret ortaklari.

bugün dünyaya baktiginda esaret altinda tutabilecegin ülkeler yukarda yazdigim gibi %99 u orta doguda bulunan ülkeler. güney amerikada bile insanlar sosyalist partilere yöneliyorlar. cünkü serbest piyasa, abd politikalari ile yönlendirilen bir ekonominin kendilerine fayda getirmiyeceginin farkindalar.

is bu sebepten su an dünyanin en huzursuz, pastanin hala tam olarak paylasilamadigi yeri ortadogu.

abd'nin bile senato üyeleri ve silah sirketleri & cia isbirliginde yönetildigini düsünürsek. dünyada özgür diyebilecegin ülke yok gibi birsey.

özgürlükten kastin kendi kendini secme ve yönetme ise. almanya 1945'ten beri teorik olarak özgür bir ülke.

cevap çok basit

1. almanyayı sömüremezsin. sen almanya ile kenyayı bir mi tutuyorsun?

2. batı almanyanın güçlenmesi sovyetler birliği ve komünizme karşı psikolojik üstünlük için şarttı. bak sizin komünist almanyanız aç ama bizim almanyamız zengin demek istendi.

Almanyanın japonyanın her tarafı Amerikan üsleri ile dolu. Geçen yıllarda japon başbakanı bu üsleri kapatcam dedi kapatamadı istifa etmek zorunda kaldı. Ne japonlar ne almanlar dünyada söz sahibi değil o kadar büyük ekonomi ve teknolojiye sahip olmasına rağmen. Amerikanın arka bahçesi durumundalar. Abd nin istemediği askeri teknolojiyi üretemezler. Abd savaşı kazanıp tamam her şey eskisi gibi olsun demedi. Daha atom bombası için bile özür dilemediler.

üretim gücü. o düzeyde üretim gücü olan bir ülkeyi sömürmek mümkün değil. örneğin savaşın bittiği yıllarda amerikan otomotiv devlerinden biri olan chrysler şu anda daimler chrysler adıyla alman malı.

@tururo +1
mekanik konusunda uzmanlar

sömürgecilik politikalari 20. yüzyıl ile birlikte degisti. dogrudan sömürgecilik yerine nüfuz sömürgeciligi diyebilecegimiz bir yöntem izledi anglo-amerikan kanat. yani cok gerekmedikce askeri ve idari yönetimi yerel güclere birakip ekonomik ve kültürel emperyalizm üzerinden sömürgeler yarattilar.

kaldi ki almanya kontrol altinda tutulacak degil ancak dost edinebilecegin bir güc. afrika ile hindistan ile karsilastirmak yanlis olur.

@atmaca.ged +1

sömürgecilik cok sekil degistirdi. Kültürel ve ekonomik olarak sömürdükleri ülkelerde millilestirme hareketi baslamadiktan sonra cok fazla müdahale etmiyorlar. Eger millilestirme hareketi baslarsa önce uluslararasi organizasyonlardan disliyor, daha sonra ambargo ile zorluyor, en sonunda da askeri müdahale ve ihtilal ile diledikleri hükümeti atiyorlar. Eger bi problemleri olmazsa sömürüyü borsa ve büyük sirketlerdeki güclü ortakliklarla ve yaptirimlarla devam ettiriyorlar. Alman sirketleri de ortaklik bakimindan amerikan ve ingiliz sirketleri ile ic ice gecmis durumda. Askeri olarak da almanya ayni sekilde, ülkenin her yeri amerikan üssü dolu. Almanyanin askeri olarak amerika ve ingilizlerden farkli bir politika izlemesi imkansiz, sadece görüs bildirebilir.

inanmakta haklısın.
sevgili olamayacağımı düşündüğüm aynı zamanda iyi vakit geçirdiğim/anlaştığım arkadaşlarımı bu kategoriye sokuyorum.aleni şekilde sevdiğini vs söylemediği müddetçe o kendi bakış açısıyla ben kendi tavrımla devam ediyoruz. gerçi söylese bile durumu anlatıp yoluma devam ediyorum. küs kalmak şart değil, birinin düğününe gittim geçen yaz.

www.youtube.com

E yani. Friendzone bence de reddedilenler kulübü gibi bişey. Ha evvelden kankasindir, sonra yokluktan filan yazdiginda şansin 0'dir, bunu friendzone diye yorumlayabilirsin. Ama bi de kanka ayagi diye bişey de var. Kiz seni begense kanka, friendzone filan bakmaz kacirmaz zaten seni.

Hiç yaşamadım.
Friend olmak istediklerimle başka şeyler oldu hatta :/

Friendzone, kızların tipini beğenmediği erkekleri kendinden uzaklaştırma yoludur. Tamamen erkeğe bağlı olan bir şeydir. Yakışıklı bir erkeğin friendzone'a düşme ihtimali yoktur.

ya da şu olabilir; mesela kızla erkek arkadaş olarak partiye giderler. erkek abuk subuk dans hareketleri yapıp kızı güldürür. kız erkeğin yanında mutludur onunla zaman geçirmek ister ama partide köşede duran asık suratlı berkecan'la beraber olur. Yani kızların aradığı sevgili ve arkadaş karakterleri farklıdır.

tamamiyle tiple alakalı. kızların, tipini beğenmedikleri erkekleri attığı grup gibi bir şey işte. yani sıradan bir erkek hoşlandığı kıza istediği kadar komiklik şakalar yapsın, eğlendirsin gezdirsin, işin sonunda friendzone'a düşecek, ve oyunun kazananı yakışıklı olan ve hiç bir şey yapmasa da kızı kapan taylan, Berkecan, boğaçsu olacak. hayat o tiplere güzel.

ben hep oradayım, biraz benden ötürü