Şekilci.

mantıksız +2

mantıklı

normal insandir.

Markacıdır, marka delisidir (kendinden çok elalem ne der diye düşünür)

Benim bu kişi, bende böyle düşünüyorum yalnız 2012 model tercihimdir :)

www.sahibinden.com

parça ve bakım masraflarından habersiz, ilk arabasını alacak olan acemidir.

d) haybeci

f) zengindir.

temiz ise audi alırım net. punto değil de polo, fiesta deseydin onları tercih ederdim ama fiat araba değil.

1- Zararlı değil.
2- Evet, radyatör suyu.
3- Antifreeze içerdiği için donmaz.
4- Donarsa motor soğutulamaz ve yanar. Çalıştırılamaz diye bir şey yok.

Kısaca, aracınızın periyodik bakımları yaptırılmışsa dert etmeniz gereken bir şey yok.

radyatör suyu donarsa, genleşme yüzünden motor bloğunuzu çatlatabilir. arabanız eskiyse, bi benzinlikte antifriz bomesine baktırın, eksikse tamamlasınlar.
not: bome-konsantrasyon. 50 50 olur genelde.

Radyatör suyunda eksilme var mı? Şu anda kullanılmakta olan antifrizin tipi nedir ve servisi tarafından ne zaman değiştirildi? Bu soruların cevabını verirsen ben de sana ilave yapıp yapmaman gerektiğini söyleyebilirim.

İşlem yetkili servis tarafından yapıldıysa kitapçığında tavsiye edilen antifriz tipini ve tavsiye edilen değiştirme periyodunu da söyleyebilirsin.

Bafti'nin dediği çatlama için motorun çalışmasına gerek yok, çalışmadan da olabilir zaten durduğu yerde :)

Bence İstanbul'da sorun çıkaracak bir soğuk yok. Radyatör suyunda antifreeze vardır. Olmaması için geçmişte suyun bir sebepten dolayı boşalmış olması ve eşek kafalı birinin antifreeze olmadan yalnızca suyla doldurmuş olması gerekli.

Trafik cezası yeni işlenen bir suçtan dolayı geldiyse durumu açıklarım, satmadan önce işlenmiş bir şeyse zaten ödemek zorunda değil misin?

Arabayı 5 sene önce sattım. Ceza şimdi geldi bi anlam veremedim. Normalde alım satım yapılırken bakılıyor tüm borçlarına . Zaten borç varsa satış yapılamıyor.

eskiye ait bazı cezalar sisteme yazıldıkça gönderiyorlar. sizin durumunuzda olan çokhişi duydum.

bende bu dertten muzdaribim.ne diye böyle en kenarda yapıldığına bende anlam veremiyorum.

Ucuza getirmek için öyle yapıyorlar. Muslukla duvar arasına uzatma borusu taktırarak çözebilirsiniz

@amator filozof sadece ev lavabolarında böyle değil. Mekanlarda, avmlerde de böyle.

elinizi nasıl lavaboya değdiriyorsunuz bende bunu anlamıyorum. bahsettiğin sorunu hiç yaşamadım.

kısa musluk kullanıyorlar, su az geliyor ve lavabonun kenarına ulaşıyor anca. Ya musluk direk aşağıya deliğin üstüne su verecek. Ya da eğimli olacak ucu ve su yine deliğin oraya gidecek.

Kısa musluk, ip gibi su oldu mu işkence oluyor

@bonjurkles aynen öyle. böyle yapmalarının tek sebebi maliyet olabilir, başka mantıklı bir açıklaması yok.

tezgahtan monteli bataryaları lavaboya çok yakın kenara monte edemezsiniz, çünkü deliğini açarken mermeri zayıflatmamak o kenardan patlatmamak için belli bir genişlikte olması lazım.

hem de bataryayı tezgah altından monte edebilmek için lavabodan yeteri kadar uzaklıkta olmalı.

maliyet içinde kısa ve hatta sabit batarya kullanınca dediğiniz sorun çıkıyor.

halbuki benim yaptığım gibi evye yani mutfak bataryalarına benzeyen uzun boyunlu ve hareketli bataryalardan koysalar hem su tam lavabonun ortasına denk gelir hem de istediğin tarafa çevirerek yön verirsin.

Soruna cevap veriyorum: plansızlık! Adam lavabo ve bataryayı alırken düşünmüyor. Büyük ihtimalle ya en ucuzlarını ya da ikisini de bağımsız olarak hoşuna gideni alıyor. belki de farklı kişiler alıyor. Sonuç: hüsran.

Rezidansta bile gördüm bunu. Kocaman lavabo, küçücük musluk. Saçma sapan durum.

hangi marka bilmiyorum ama altında sadece wireless kartına ulaşabileceğin bir kapak olabilir. öyleyse eğer aç bak. belki yerinden oynadı ya da kablosu çıktı. 2dk'da yaparsın. sorun buysa bilgisayarcının ne kadar insani olduğuna göre değişir isteyeceği ücret.

bilgisayarın alt kapağını aç, orada wireless kartı olacak. onun kablolarından biri çıkmış olabilir.

www.irisvista.com

daha önce hiç laptop açmadım. altında bir kaç tane kapak var. hangisini açacağımı nasıl bileceğim?
şimdi bi deneyim dedim, evde tornavida da yok. açamayacağım heralde.
bu arada markası modeli capste var.

youtubeye, "bilgisayarın modeli" disassembly yaz. nasıl sökülüp takıldığı çıkar.

bıcak ucuyla bile açabilirsin vidaları.

bilgisayar marka modeli yazmıyor. casper mı asus mu toshiba mı?

gittim ufak bir tornavida seti aldım 6 liraya, açtım en alttaki kapağı. aynen de cetoxim'in verdiği gibi bir görüntü geldi. sağda iki tane ram, ssolda da o modül. üzerinde atheros yazıyordu. aradığım şey o tamam.
lehimleri ve kabloları çok sağlamdı. elimle hafif itekleyerek kontrol ettim. kopma, çıkma söz konusu değil.
bu arada internetten rastgele bir bilgisayarcıyı aradım, sizin mahallede oturuyorum dedim ve anlattım olayı. böyleyken böyle dedim. adam bana şunu dedi "o modül kablolu olmaz, tümleşiktir o yani bilgisayarı evde açarak bi yere varamazsın. parça değişimi olacaksa 200 liradan aşağı olmaz ama lehim çatlağı falan varsa 50 liraya yaparız, getir bakalım". kaça kadar açıksınız falan diye sorup kapattım.
15-20 dakikadır sorun görünmüyor, heralde kendi kendine düzeldi.
şimdi gidip 10 metre falan ethernet kablosu kestireceğim. zor durumda bırakmasın beni tekrar bozulursa. kabloyla bağlanırım.

Aklında bulunsun. Pahalı tamiratlara girmeden internetten USB wireless adaptörlerine filan bak.

Hesaplı olarak harici adaptör bulabilirsin belki.

Google'a yazdım ilk bu çıktı
www.n11.com

bir bak belki daha hesaplısını bile bulabilirsin.

Bol miktarda su tuketiyorum. Bi iki saat sadece yasiyorum o depresif hali.

hayır olmuyor

Yok valla olmuyor.

oluyor. ama aşamıyorum :/ bi sonraki gün normal hayata dönünce geçiyor anca..

akşam dönen muhabbetle alakalı olabilir. dün dünyaları içtik ama çok keyifliyim bugün.

sohbetle ilgili olduğunu sanmıyorum ya çünkü genelde hep eğlenceli oluyor yine de bi çöküntü oluyor, endorfin depolarının boşalmasıyla ilgili bi olay var ama ne bileyim olmayanlara neden olmuyor :)

Tam tersi oluyor nerdeyse. Genel ruh haliyle de alakalı sanki.

Evet oluyor :( viskİ vodka ise su sarap bira ise kola

dehidrasyon o, su içerek aşıyoruz.

Ağır bunalım ve anksiyete oluyor.
Sürekli kötü şeyler geliyor aklıma. O yüzden alkolden soğudum ama yine de eşeklik edip içiyorum arada.

Bir gün daha geçsin diye bekleyip duruyorum.

bu fiyat düzeyinde temiz ve düşük kilometreli 2012-2013 model citroen c5 dizel otomatik (1.6 motor) alabilirsin.

kayınpederim almak üzere, ben genel olarak fransız arabalarına güvenmediğimi söyledim ama kendisi kararlı görünüyor. bu vesileyle duyuru ahalisine de sormuş olayım: citroen c5 iyi bir tercih midir?

golf 7 dizel otomotik şahane araba. hiç kaçırma. tutkuyla istediğin bir araba yoksa bu fiyata en iyi alternatif golf

Golf gerçekten güzel. C5 korkunç derecede kötü bir araç, aman diyeyim sakın bulaşmayın. Zaten bi test sürüşü yapsa vazgeçecektir. Hele o sabit göbekli direksiyonu aq zaten gitmiyor da alet kağnı gibi ağır, her denk geldiğinde küfrediyorum.

Golf demişsin zaten, çok güzel ve iyi bir araç. Pişman olmazsın, ileride satmak istersen de hemen sorunsuz satarsın.

Golf alma imkanın varsa, ve başka bir arabaya aşık değilsen düşünmeye değmez.

Belli kilometrede değişir. Arabanın kullanım klavuzunda yazar kaç km olduğu.

Arabasına göre değişmek ile birlikte; 5 yıl ya da X km mesafede.

X km mesafe 60, 70 ya da 90 bin km olabilir. Toyota marka aracınız varsa km mesafesi çok daha uzun da olabilir (Japonlar triger'in housing'ini çok iyi yapıyorlar).

Eğer 5 yıl dolduysa, mesafesi ne olursa olsun değiştirmen gerekir.

haci adam yalan soylemiyorsa motoru eline alman an meselesi. cunku o koparsa piston ve valve ler yarra yer.

araç şu an kaç kilometrede ?

trigger kayışı daha önce değiştirildi mi ?

araç kaç model ?

tigger koptuktan sonra motoru çalıştırmaya çalışmak, iyice dağılmasına neden olur, toplanması yüksek maliyet oluşturur, 2-3 bin liradan başlar.

üç otuz para için o risk alınmaz, değiştir hemen. ucuz ama riskli bir parçadır kendisi.

aracının model marka ve km sini söylersen daha net yardım alırsın.

trigger kayışı ucuz da
işçiliği pahalı diye biliyorum ben
özellikle reno'larda.
bir fiyat alsaydın.

Tüm dünyada bir soru bu "triger kayışı ne zaman değişmeli?" sorusu.

Olay şu, kayış koparsa masrafı ve zahmeti çok fazla. Sonu kötü olduğundan da ustaların bir kısmı kullanabiliyor bunu ve senin dediğin gibi gereksiz yere değiştirmek isteyebiliyorlar. Bir de çıkıp "ben tavsiye edilenin iki katı kullandım bir şey olmadı" diyenler var. Yalan söylüyorlar demiyorum da, riske atmaya değer mi sen karar ver. Aracı nasıl kullandığınla, çalışma ortamıyla filan çok alakası var. Sonuçta tavsiye edilen kullanımdan önce de kopan kayışlar var.

Bence fabrika verisi olarak ne tavsiye ediliyor ona bak, vakti geldiyse değiştir.

primer'ı izledim. iddia ediyorum mindfuckta lider.

soru çok güzel.

ne cevap versem bilemedim. after hours olabilir.

The idiots olabilir Trier'in.

David Lynch'in Eraserhead'i tabii ki. Ama kafa açmada Luis Bunuel filmlerinin üstüne pek film olduğu söylenemez.

dogtooth olabilir

conspirators of pleasure - jan svankmajer
emperor tomato ketchup - shuji terayama
gummo - harmony korine

www.imdb.com

being john malkovich

Elepmant man haric tum david lynch filmleri.

Mauvais sang

Otobus

Pvc

Bay e

Exam

Dreams

Ölüm savascisi

Cradle of fear

Dracula istanbulda

(bkz: bay e) garip mi desem trajikomik mi desem...

pi

Srpski Film.

tree of life. Hiç bir şey anlamadım çok garip geldi.

David lynch - Eraserhead

ve

Alejandro Jodorowsky - Dance of reality


eğer kategori ayırmayacaksanız
Bir kaç absürd japon pornosu var liderliğe oynayan.

Almodovarın çoğu filmi

seyrederken "benim burada ne işim var" dediğim bir festival filmi vardı:
a hole in my heart. www.imdb.com

film de sayılmıyor sanırım mockumentary diyorlarmış, philosophy of a knife.

srpski film bunun yanında çocuk filmi gibi kalır. 4 saat falan sürüyor. ben normalde doktor, ameliyat, hastane vs. fobisi kesinlikle olmayan biriydim. çok rahat girer çıkardım, korkmazdım. bunu izledikten sonra dişim çekilirken ağlayacaktım neredeyse.

el vardı tarlada filan dehşet saçıyordu asdfdasd

www.imdb.com

sipairşi iptal et
7 gün iadde hakkın var sorgusuz sualsiz.
hatata paran varsa 2.ciyi sipairiş et.
öteksinin iptal olmasını bekleme

internetten aldığın ürünü 14 gün mazeretsiz iade hakkın var. müşteri hizmetlerine, gelen kargoyu teslim almazsam iade prosedürü direkt başlar mı diye arayıp bi sor bence.

sorgusuz sualsiz iade +1

musteri hizmetlerine ulasabilirsem sorucam

kargoyu teslim alma, geri gönder. sonra da paranı al işte.

simdi musteri hizmetlerini aradım iptal islemini baslattım ama urun teknosa deposuna geri dondugunde para iadesi yapılacaktır ve tarafınıza konuyla ilgili geri donus saglanıcaktır dedi. simdi urunun ucuz olanını siparis etsem isler iyice karısır mi? yada kesin paranız iade edilmistir bilgisini beklemeli miyim?

karışmaz niye karışsın. o ayrı sipariş o ayrı sipariş. paranın iade edilmemesi gibi bir durum olmaz.

geri göndermeyle uğraşmadan önce müşteri hizmetlerini ara, "fiyatı düştü, indirim yapmazsanız iade edip tekrar alacağım, siz bilirsiniz" de. Yani durum nasılsa söyle daha doğrusu. Onlar da eşek değilse en azından hediye çeki yollar.
Bir harekette bulunmazlarsa süre dolmadan iade et. Bu arada kutusunu da açmadan bekleyin mümkünse.

eğer kredi kartı limiti ile ilgili sorun yoksa direkt aldığını iade et, yenisini sipariş ver. Yalnız şunu unutma, eğer taksitle aldıysan kredi kartına da taskitle iade edilir.

Bu arada başlığı teknosa'dan alınan uranyumun fiyatının düşmesi diye okuyunca anladım ki bu cuma günlerinin sonuna yaklaştıkça zihin bayram yerine dönüyor.

1- dişleri sağlamsa değiştirmene gerek yok. tarihini değil lastiğin kendisini kontrol ediyorlar.
2- zorunluluk sadece ticari araçlarda var. hususi araçlarda zorunlu değil
"Ülkemizde tescil edilmiş olsun veya olmasın şehirlerarası karayollarında seyreden; kamyon, çekici, tanker, otobüs, minibüs, kamyonet ve ‘A türü yetki belgeleri’ne kayıtlı otomobillerde her yılın 1 Aralık ile takip eden yılın 1 Nisan tarihleri arasında kalan dört aylık dönemde kış lastiği kullanılması zorunludur. "

3- kış lastiği sınıfına giriyor mu bilmiyorum.

4- linkteki paket yeterli, zaten muayene alanında da buna yakın fiyata satılıyor. bir tanıdıktan da alabilirsin.

ek olarak; vizeye ilk gittiğinde "ağır kusur" olarak belirtilen bir şey çıkarsa sana 1 aylık süre ve bir belge veriyorlar. 1 ay süre içerisinde ilgili kusuru düzeltip 'ücretsiz olarak' tekrar vizeye girebiliyorsun. bu süreçte trafik çevirmesine denk gelirsen elindeki belgeyle ceza falan da yemiyorsun. o yüzden lastiklere gereksiz yere sakın masraf yapma.

dikkat etmen gereken diğer hususlar da; yanmayan farın olmasın, silecek suyun muhakkak olsun, sileceklerin çalışsın, arabada herhangi bir yağ kaçağı falan olmasın (düşük bir ihtimal ama dikkat et).

Kiti muayene için taşımayın, olsun bir zahmet yanınızda sürekli.
Lastiklerin ömrü de dolduysa kendinizi düşünün bir tekrar. Siz kullanıyorsunuz arabayı.

Sanki kurallar hep kontrol varmış gibi davranmayın, bir sebebi var hepsinin. Ben anlamıyorum sırf kontrolden geçmek geçici bir şeyler yapmayı.

lastiklerin tarihi nedir? bir lastiğin 5 sene raf, 5 sene de kullanım ömrü var. sizin lastiğinizin üretim tarihi nedir ki?

kış lastiği yalnızca ticari araçlar için zorunlu. sizin için bir zorunluluk yok.

hayır eskiden korsanlar da öyle yapılıyomuş. tam da bu konuyla ilgili güzel bir video var bak izle bence: www.youtube.com

bu dediğine de değiniyorlar birkaç örnek de gösteriyorlar.

ben sevdigim oyunlari degistirecegim zaman kapaginin renkli fotokopisini cektirir, kitapcigini saklardim hehe. orijinal degillerdi benim bildigim kadariyla da. orijinaller buyuk karton kutularda oluyorlardi. bir de 2000 civari bandrol uygulamasi getirmislerdi. fiyatlarda artis olmustu gereksiz yere onu hatirliyorum.

dedigim olay eksisozluk'te varmis:
eksisozluk.com

orijinal değildi, aldığımız yerde çoğaltılan korsanlardı.
epey bir almışlığım var da oradan biliyorum:)

evet original degildi ama o sekilde basarlardi.

Nerede o eski korsancılar değil mi?

CD'nin üstü baskılı olur, içinden kitapçık çıkardı oyun dair. Ama onlar da korsandı tabii. Orijinal olanlar büyük kutuda satılıyordu bugün olduğu gibi.

Zamanla kitapçıklar gitti tek sayfa kapak geldi, sonra plastik kutular gitti, cd'lerin içine konduğu poşetler geldi. Sonra da internet ele geçirdi galiba hatırlamıyorum :)

Eskiden korsanlar da malzemeden çalmıyordu kalite vardı. Nerde o eski korsanlar

orijinal/kopya nalayışına göre. o cd'ler, oyunun dağıtıcısının türkiye dağıtım haklarını belirli bir sayı için devrettiği oyunlardı.

sen türkiye dağıtımcısı olarak gidip misal Ea'nın 4 adet oyunundan 50şerbin kopya dağıtmak için ea'ya fiziksel kopyalar yerine sadece lisans parasını ödüyordun, sonra mümkün olduğunca ucuza basarak dağıtıyordun. yasal olarak orijinal oyun dağıtıyordun yani.

korsan oyun dağıtıcıları da tam olarak aynı şeyi, lisans ödemeden yaptığı için hangisi orijinal hangisi değil anlaşılmıyordu. hoş korsan ve orijinal oyunların büyük çoğunluğu aynı 3 4 firma tarafından üretiliyordu. bir de lokal korsancılar vardı, renkli fotokopi ile basan canlar elbette.

spor ürünleri satan bir mağazadan, özellikle extrem sporlar için ürün satan bir mağazadan şardonlanmış (umarım doğu hatırlıyorumdur) bir içlik alabilirsiniz.

mark's&spencer' da var onlardan, üstleri de var. güzel onlar.

Tayt tarzı içlikler rahatsız mı olur acep. bir de delikanlıyı bozar diyolar. ne diyorsunuz. karagümrükten selamlar.

erkek arkadaşım kullanıyor ve çok memnun. tchibo'dan almıştı. bi bakın belki vardır yine ya da gelir muhakkak.

Asker malzemeleri satan yerlerde termal içlikler oluyor, tavsiye ederim. Ankara ayazında bile korudu beni.

Uzun yıllar sivasta çalıştım, külotlu çorap denedim , bence yün içlik al en güzeli o, bolarırsa azıcık sıcak suyla yıkayıp çektirirsin tayt gibi olur, daha teknik bişey olsun dersen outdoor satan yerlerde termal altlıklar var.

@want2die

moruk yakıyo onlar ya terletiyo bende de var ondan. afedersin daşaklarım sırılsıklam oluyo.

kakao +1
ben de geçen yıl tchibo'dan aldım termal içlik. oldukça sıcak tutuyor memnunum.

decathlon da da var öyle şeyler arkadaş. iyidir, sağlamdırlar termal içlikler.

marka marka gezmeye gerek yok hacı, iç giyim satan dükkanlara git on numaraları var

yün iç donlar var. onlardan al. naylon olanlarından alma pantolon kayıyor sen de oturduğun yerde kayıyorsun. iç donu çorabın içine mutlaka sok. bacaklarına soğuk girmez...

3 yildir lafuma kullaniyorum memnunum. daha iyisi lazim diyosan marmot ya da mammut bakabilirsin. yunden falan uzak dur. olay icligi bacagini sarip vucudunun bi parcasi gibi olmasi.

Kayak iclikleri var, pamuk yok icinde, tamamen sentetik. Avantaji teri vucutta tutmayip ilettigi icin trrden dolayi usumeyi engelliyor.

En ic katmanin pamuklu olmasi, terinin direkt derinin uzerinde buharlasmasi, bu da isi kaybi demek.

uniqlo

Decathlon'dan wed'ze diye bi markadan aldım 15.99 TL :)

Türkiyede bozuk döviz verildiğini hiç sanmıyorum. Avrupadaysan belki atm bozuk para veriyordur ama onu da hiç görmedim yine. €159 yapıyorsa 150 küçük bir ihtimal 155 çekebilirsin diyip çekiliyorum.

daha dün ziraatten denedim döviz hesabını görmüyor bile, bırak parayı vermeyi. yurtdısında kullanabiliyorsun oradaki parayı aktif olarak yalnızca. ama internetten havale islemlerinde falan değerlendirebilirsin döviz hesabını tabii.

bankamatik çok büyük ihtimalle döviz vermez. belki turistik yerler yapıyordur. döviz çekeyim derken tl çekersin dikkat et.

İş Bankası atm'lerinde exchange falan yazıyordu sanki ama? Yarın sabah deneyeceğim o zaman.

dövizi bozdurabiliyorsun sadece: www.isbank.com.tr

kullandığınız kartın bağlı olduğu hesaba bağlı olmaksızın gbp eur usd olarak çekebilirsin isteğe bağlı olarak döiz simgesi olan bankamaitklerden en düşük para birimi 50 dir.daha düşüğü hiç olmaz hele bozuk hiçbirinde olmaz.yani sadece 50 nin katlarıdır.kalan küsüratı da lira olarak çekersin

Bazı bankamatiklerden çekebiliyorsun. Bir çok bankanın bu hizmeti var.

Ancak TL'de de olduğu gibi makinenin içindeki banknot tipi ve miktarı konusunda garanti veremem. Nasıl zaman geliyor TL çekmeye kalktığında "şu anda yalnızca 100TL ve katları çekebilirsiniz" gibi mesajlarla karşılaşabiliyorsak, aynı şekilde "şu anda 50Euro ve katları çekebilirsiniz" gibi bir mesajla karşılaşabilirsin. Yani o zaman da 150 veya 200 Euro çekmek zorunda kalırsın.

otoparkı beleştir
dükkanları daha çeşitlidir
yemek katı daha güzeldir
daha bir bebek dostudur (merdiveni azdır, kapıları geniştir pusetle kastırmaz)
vs..

en önemlisi içerisinin tasarımı.
Bazı AVM'ler ferah ve içeride oryantasyonu kolay. Ne nerede ve neredeyim hemen bulabiliyorken bazıları çok karışık. Zorlu AVM mesela. Fazlaca basık, daraltıyor.

Arabam olsaydı otoparkında kolay yer bulmak ve ulaşımı sayabilirdim.

Bazen de seçerken daha sakin ve tenha AVM'leri seçiyorum. Galleria mesela.

AVM'ye gidiyorsam bir şey alacağım ve çıkacağım demektir. Alıştığım bir mağazanın o AVM'de olmasına göre gidiyorum. Örneğin, yakınımda koskocaman bir AVM'de genelde giyindiğim mağaza yok (ama çok daha büyük), ona gitmiyorum da küçük olana gidiyorum. O mağaza en yakınımdakine varsa, en yakınımdakinde girip çıkıp alıyorum.

Mesela vestiyeri var diye tercih ettigim zamanlar oldu
(bkz. Cepa)
Icinde bulunan kitapciyi (bkz. Arkadas kitapevi) daha cok sevdigim icin tercih ettigim oluyor
(Bkz. Kentpark)

Ikisi yanyana ve esyalarimi cepaya biraktiktan sonra kentpark a geciyorum

herhangi bir avm'ye tişört almak için giderim. bir de çok sıkışmışsam tuvaletine girerim.

Avm'lerden nefret eden bir insanlar olarak, eğer almak istediğim bir şeyi hemen edinmek istiyor ve çevremde bir dükkan bulamıyorsam bunu alabilmek için alternatif olarak öncelikle bana en yakında bulunanını tercih ediyorum. Yoksa hiç birine gitmem.

tercih ettiğim birkaç avm var. ilk neden sık kullandığım mağazaların bir arada oluşu. ikinci neden supermarket de olması. üçüncü neden (eğer diğer ikisi sağlanıyorsa) yakın oluşu.

edit: özellikli bir şey alacaksam (mesela anadolu yakasında decathlon yok), nereye gittiğimin çok da bi önemi kalmıyor. gerçi mall of istanbul'u hem avm olarak beğenmedim hem de decathlon'ununu beğenmedim.

tchibo kıyafet getirdiği zaman deneyerek almak için gidiyorum. işim düşmezse gitmem.

Eczaneleri garanti açık oluyor

mecbur kalırsam tuvalet için.

Oncelikle yakin olmasi. Hangisi yakinsa ona giderim. Butun avmler ayni zaten.
sonra sirasiyla sinema
alisveris yaptigim magazanin orda bulunmasi, diger subelere gore daha çok cesit getirmesi vs

Bir de aceleye gelmişse bi yere gitmek icin hazırlanmaya cok kullanisli. Atmden parani cek. Magazadan alisverisini yap. Ustunu degis. Yemeğini ye. Wc ye git makyajini yap. Kolaylik.

Alışveriş yapacağım marka sadece o AVM'de vardır o yüzden ona giderim.
Koltuğunu beğendiğim (rahat, geniş ya da sevgili koltuğu vb.) sinema salonu vardır o yüzden oraya giderim.
İçerisi tıklım tıklım değildir, o yüzden bu AVMye giderim
Otopark sorunu yoktur o yüzden o AVMye giderim.
Yeri trafik olmayan bir yerdedir o yüzden bu AVMye giderim
Buz pisti, bowling gibi oyunlar vardır o yüzden bu AVMye giderim.
Sevdiğim kitapevi buradadır o yüzden bu AVMye giderim.

tüm şartlar eşitse o zaman en rahat trafiğe takılmadan yakın olan AVMye giderim.

Mağaza çeşitliliği çok olsun, tıklım tıklım olmasın, havadar olsun, sinema olsun hatta izmir'e imax açsınlar, terası olsun, yakın olsun. Kriterlerim bunlar.

- temizdir. (tuvaleti, yerler gıcır gıcırdır. ayanız çamur olmaz. toz olmaz. sıvı sabun haznesine çoğalsın diye su doldurmuş esnaf lokantısı gördüm.)
- kışın sıcak, yazın serindir.
- profesyonellik vardır. ürün iadesinde, değişimde vs. haklarınız vardır.
- dükkancıyla muhatap olmazsınız.
- pahalıysa herkese pahalı, ucuzsa herkese ucuzdur.
- otoparkı vardır ya da ulaşımı kolaydır.

not: küçük esnafı hiç sevmem.

mimari olarak güzel olması
mağaza ve yemek çeşitlerinin bana uygunluğu

bir çok mağazanın olması,
fiyatlarından,
ferah ve sakin avm ler benimde tercihim.
birde hacı şimdi ayakkabı alırsam adidas, kot levi ya da lee, iç çamaşırı alırsam m%s gibi markalara sarmışız gayrı, normal tükkanda bulamam ki bunları.
mecbur avm ye gidiyorum.

beylikdüzü'ndeyken tuvaletini çok sevdiğim için marmara park'a gidiyodum. çiş dışında ürün çeşitliliği için gidebilirim. işte yemek yiyeceksem mesela 300 tane firmanın şubesi var. market alışverişi yapacaksam devasa bir real ya da carrefour vs. var. takım elbise alacaksam 8438439 firma var dip dibe. ürün çeşitliliği için giderim. başka neden gideyim. ne işim var.

genel olarak kıyafet alışverişim dışında gitmeyi pek sevmem. avm karşılaştırılmasına gelince de; düzgün markaların olduğu avmleri tercih ederim. istediği kadar fevkalade bir avm olsun, düzgün markalar yoksa pek işime yaramaz. arada bir de yemek yemeye giderim eğer sadece fastfood restoranlardan oluşmuyorsa

ilk defa askerlik şubesine gideceksiniz zaten hastaneye sevk edecekler sizi. kıstasları sağlayıp sağlamadığınıza göre doktorlar askerliğe elverişli, askerliğe elverişli ama komando olamaz, askerliğe elverişsiz diye raporlar veriyorlar.

Artık hastaneye değil aile doktoruna gidip muayene oluyorsun.
O da genellikle "bir şeyin var mı?" diye sorup imzalıyor, hatta bazen sormuyor.

Ben miyoptan dolayı muaf oldum, aile doktoruna ben söyledim o sormadı.
Sonra bir kitapçıkları oluyor, oradan açıp senin duruma göre "bilmem ne maddesine uygundur, göz bölümüne sevki önerilir" gibi bir şey yazıyor.
O yazıyı gören şubedeki görevli de uygun askeri hastaneden randevu alıp seni oraya yolluyor.

Yoksa aile doktorunda direkt askere.

Sevk ve muayeneden sonra bir kaç adım var. Hastanede muayene ve kurula çıkma gibi.

Toplam 24 dereceyle normal şartlarda muaf olman gerekiyor. Benim toplam 18 numaraydı. Biraz az ölçüyorlar diye bir laf var ama öyle yarı yarıya da eksik ölçmüyorlar. Miyop veya hipermetropu alıyorlar, astigmatın da yarısını alıp iki gözü topluyorlar. Toplam değer 14'ün üzerinde olması gerekli.
Bir kural da bir göz belli bir değerin üzerindeyse toplama veya ikinci göze bakmıyorlar bile. Sanırım bu da 11 derece gibi bir şeydi. Belki sen bu kuraldan bile muaf olabilirsin.

Diyorsan ben askere gitmek istiyorum illa, o zaman aile hekimine bir şey söylemezsin olur biter.

Fiziksel olarak almak istediğinizi yazmışsınız biliyorum da, itunes üzerinden yaklaşık 15TL gibi bir fiyata extended versiyonunu alabilirsiniz.
Başka ilgilenenler de vardır diye yazayım dedim.

Siz herhalde hediye olarak vereceksiniz ki cd olarak istiyorsunuz.

www.ebay.com

ben de buradan sipariş vereceğim. arşiv için güzel bir parça olacaktır.

@burfak yok fiziksel isteme nedenim yüksek çözünürlükte monitörlerden dinleyebilmek için ve tabi arşiv için. biraz eski kafalıyım bu konuda hala dinlemedim albümü o ilk etkiyi o şekilde duymak istediğim için.

arşiv için kesinlikle katılıyorum ama yüksek kalitede dinlemek için itunes'u ben de öneririm.

@the coolest dude yüksek çözünürlüklü monitör derken, bu albümün dts 5.1 versiyonu mu mı bahsediyorsun? hani normal cd ise zaten stereo olacaktır. yüksek çözünürlüklü dediğin için ayrıca bunu sormayı uygun gördüm.

o söylediğim dts 5.1 (blu-ray audio) versiyonu da amazon.com'da var. ama o da en düşük 25 dolar civarında. tabi bir de shipping olayı var 15 dolar gibi...

ama normal stereo cd dersen, ebay en iyi çözüm. itunes falan hala çok mp3 gibi ne bileyim. direkt cd'yi almak varken...

@mermize yüksek kalitede stereodan dinlemeyi düşünüyordum. şöyle açıklayayım, 2 monitör 3 de hoparlörden oluşan bir ses sistemim var müzik setine bağlı ondan dinleyeceğim. Dnr'da da bluray versiyonunu gördüm ama müzik setinde çalışacağını sanmıyorum. Stereo cd de bu sistemde aynı kalitede katkı sağlayacağını düşünüyorum. Teşekkürler yardımlarınız için sanırım Dnr'dan online sipariş edeceğim.

Amazon.co.uk
bir haftada elinizde olur

İçinde bilgisayar olduğunu nasıl kanıtladınız?

Sıfırını vermek zorunda değil bence. Sonuç olarak içinde sıfır ürün yoktu. Zararınızı karşılamakla yükümlü bence. Aksi takdirde zararınızın karşılanmasının ötesinde fayda sağlamış oluyorsunuz.

Benzerlik olsun diye yazayım, bir senelik araba çalındığında kasko yenisini mi veriyor?

üstüne git derim. Havayolu firmaları kaybolan eşyalarda sıfırını baz alarak ödeme yapıyor ve zararını karşılama yoluna gidiyor. Yakınlarda varsa tüketici masasına git durumu anlat. illaki bu olayla ilgili bi tecrübeleri vardır. ne olur ne biter onu öğren bir de kargo fişlerinin arkasındaki yazıları oku orada kayıp vs bilgilendirme illaki vardır. hep imzalıyoruz ya arkada yazıyorsa 2.el tutarında zarar giderilir diye ozaman yapacak bişey olamz diye düşünüyorum. Çünkü uyandı artık firmalar da avukatlardan oluşturdukları sözleşme hukuk departmanları ile bu sorunlara min maliyetle çözüm bulmak için sana bana ufacık yazılarla imza attırıyorlar. hiçbirimiz okumuyoruz imzalıyoruz her seferinde. başımıza bişey gelince de ne yaparız diye düşünüyoruz..
içses: hoş gerçi 20 puntoyla yazsa göndermiyorum ozaman ben gider bırakırım mı dicez hayır o da ayrı bi konu.
geçmiş olsun ne diyim

burfak + 1
ödediklerine şükret <3

yanlış yönlendirmeyin bence. Arabayla laptop bir değil. Araç kaskosunda yaşa göre kasko yapılır yaş en önemli faktördür. Kargo şirketi malın içeriği olarak sadece laptop yazar.
yarıms aat önce alınmış da olabilir 13 yıllık kütük gibi de olabilir laptop, kargo firması yaşını bilemez
ancayapacağısenden laptopa ait garanti belgesi fiş fatura vs talep eder marka modeli öğrenip fiyatını saptayabilmek için.

İçinde bilgisayar olduğunu faturayla kanıtladım.İçinde gönderdiğiniz bilgisayarın faturasını verin dediler onu verdim.E ikinci el nasıl fiyat belirlenecek.Kim belirleyecek.Bunun ortalaması neye göre olacak.500 de olabili 8oo de olabilir.Niye 500 olmasın ya da niye ikisinin ortası olsun?Yani niye mağdur edileyim ki?

fiyat ne laptopun bi de ne zaman alındı?

1250 tl.2013 yılında alındı.

Olaya şöyle baksak ;

Sen laptopu teslim almamışsın ellerinde teslim aldıklarına dair imza yok sen kargo firması ile muhatap olmak yerine teknik servise atıyorum 30 iş günü geçti tamir edemediniz bana yeni laptop verin desen?

istersen tam fatura bedeli için uğraş ama tükedici masasıyla görüş boşa atar yapmadan önce.
illaki verirlerse alırım diyorsan da 500 ve aşağısı verirlerse çingenelik yap ama üstünde sesini çıkartma derim.

Arkadaş çok ilginçsin.
Öncelikle mağdur olmamışsın daha, fiyat bile biçmeden cazgırlık çıkartıyorsun.

Ben hala sana insiyatif kullandıklarını düşünüyorum. Sen İrsaliyeli Fatura kesip kargoya iliştirmediysen sana 100 tl bile ödeseler birşey söyleyemezsin. Evde dürüp götürdüğün fatura kanıt olmaz.

Firma senin ikinci el laptop'ın için sıfır bedeli ödemez. Öderse sebepsiz zenginleşme olur. Sigorta da aynı mantıkla kaskolu araca sıfır bedeli ödemez. Bazı durumlarda aracın ilk sigortalı senesi için yeni değeri üzerinden ödeme yapılır notu düşülürdü eskiden ama artık hep rayiç değer neyse o.

Ya kardeşim.Bu adamlar bana istanbuldan kargo gönderiyorlar.Tarafıma ulaşmıyor.İçindeki belgelerimi kaybederek beni manevi olarak zarara uğratıyorlar.3 aydır bilgisayarla yapmam gereken işleri yapamıyorum ve yeni bilgisayar alamıyorum maddi zarara uğratıyorlar.Sonra kendi kafalarından bir ücretle tazmin edecekler.Biz napalım siz ne takdir ederseniz odur diyip bekleyelim mi?Ödeme yapmayabilirdiniz de kaybolmuşssa bu işin doğasında var deyip susalım mı?

ben olsam teknik servisi bunaltirdim
onlar gönderememis sonucta, kargo firmasiyla da onlar ugrasmali. sen mesela birine bir sey gönderdin kargoyla. gönderdigin sey kayboldu. belki karsi tarafin gönderdiginden haberi bile yok. karsi taraf mi arar -kargoyu ben alamadim- diye, yoksa -size teslim ettigim paketi naaptiniz- diye sen mi ararsin?

Sözleşmeden manevi kayıplardan sorumlu değiliz gibi bir şey yazıyordur mutlaka. Yani "işimi yapamıyorum, kaybım var" diyerek tazminat alamazsın. Bu biraz da kargo ile göndermenin riski.

Servisten geldiğini bilgisayarın şimdi okuyorum. O zaman servisin uğraşması gerekiyor. Onlar sana gönderememiş çünkü.

Kargolar benim bildiğim göndericinin üzerine kaydedilir ve sigortalanır. Yani onların mal henüz.

Yetkili servis Kargo şirketine fatura keserek tarafıma yeni bir laptop gönderdi.Mücadele zaferi getirdi.Teşekkürler.

70 dereceden başlayıp 105-110 derecede dikmiş olmalısın.

Ek: Ciddiyim.

bardağın altının masayla yaptığı açının kosünüsünün, vücut kitle indeksinle yaşının farkının yarısına eşit olması gerekiyor.

ben buna ampirik bi formül bulmaya and içtim aga. tombul şişede farklı olacak dar ağızda farklı. ısı düzeltmesi de koyacam.

İçtiğimiz birayı bardak, şişe fark etmez 0-90 arasında bir derece ile ağzımıza dayayıp içerken küt diye masaya koymayın, yavaş yavaş açısını düzeltin, küt diye masaya 90 derecelik bir açı ile koyarsan bira köpürür ve bu hareketi 2-3 defa tekrarlarsan içtiğiniz bira lezzetsizleşir.

88 derece

aga şarap gibi ilginç hallere sokmayın vatandaşın rahat rahat içtiği birayı da. en nihayetinde avam tabakasının içkisidir bira, standarttan öte esneklik ön plana çıkar. ha biradan biraya bardak-şişe, sıcaklık, doldurma şekli gibi farklar yok mu elbet var, ama bu şekilde ampır ampır konuşup milleti kasmayın, ampirik kasacakmış peh!

sonuna geldiğimde gazı bitiyor. daha çok istifade etmek istiyorum :(

Kutu bira değil şişe al, daha efektif içersin.

gaz anlamında Türkiye'de görmedim ama Almanya'da bazı bira markaları şişelerini tıpalı piyasaya sürüyorlar baya da kullanışlı oluyor portatif olarak kullanabileceğin kişisel tıpalar da mevcut www.funice.de

böyle bir hediye al kendine.

EK: daha süper bir hediye buldum de.aliexpress.com

büllüklüsü daha kullanışlı gibi :))

grolsch al. içmedikçe tıpasını takarsın. gazı kaçmaz

hem köpüğünden, hem de sıvı kısmından gelecek şekilde büyük bir yudum almalısın.

Belki buradan birinin incelemiş ve beğenmiş oduğu br kaynak vardır diye sormak istemiştim aslında.

Bir de bilinen yerli bir kaynak varsa iklim/oprak yapısından dolayı daha yardımcı olabilir.

(edit: önceki cevap silinmiş)

Gunes ruzgar ve toprak yapisi cok onemli trakyanin nersinde topraginiz?

Lüleburgaz'da. Yakınlarda bağ evleri var şarapçılık yapan, bizim olduğumuz yerde neden olmasın diye denemek istiyorum.

Ticari bir beklentim yok, yani satma amaçlı yapmayacağım. Hobi bahçesi gibi düşünebilirsiniz.

breeding wine grapes filetype:pdf

gugıla aynen kopi peyst

çıkan sonuçlara en az 20 sayfa süreyle tek tek bakın, mutlaka işinize yarayacak bişey bulursunuz.

(sildiğim cevap buydu)

sildiğim cevapta bulunmayan da şu:

şaraplık üzüm filetype:pdf

bunu da gugıla kopi peyst.

arazinizin bağlı bulunduğu yerin tarim müdürlüğüne de gidin mutaka. toprak analizi, hangi türün verimli olacağı, hastalık ve zararlı mücadelesi gibi konularda yardım alır bilgilenirsiniz.

Burgazda olabilir bak :) guneybati-batiya dogru hafif egimli bir arazi ise tadindan yenmez daha iyi gunes alir. Sarap konusunda bir iki tanidigim var pomaklardan kendileri yapiyor onlara bir danisirim

agaclar.net forumları sonsuz bilgi kaynağı

bilen yapar, bilmeyen yaptırır gibi düşünün.

kendini kalite müdürü olarak düşün. nasıl kumpas ölçümü yapıldığını bilmiyor olabilirsin ama çetele tutmak için kumpas ölçüsüne ihtiyaç duyulduğunu bilirsin ve kumpas tutabilen adamı yönetirsin.

yapamayan yönetir değil mi onun doğrusu? yapamadığı için yaptırıyor

Yöneticiler operasyonel ayrıntıları bilmeyebilirler, bilmek zorunda da değildirler ama buna da "hiç bilmemek" demek doğru değil. himmet dayi çok güzel açıklamış durumu.

Bunun çeşitli versiyonları var. Biri biyik'in dediği gibi "Yapamayan yönetir". Bir diğeri de oradan hareketle "Yapamayan öğretir".

dunning-kruger etkisi
eksisozluk.com

Yapamayan ogretir cakmasi gibi geldi.

Those who cant do, teach.

onun aslı yapamayan öğretir. o haliyle çok mantıklı bir söz oluyor.

hocanın dediğini yap yaptıgını yapma.

bi kisi de cikip demiyor ki bilmeyen adami kim müdür yapiyor diye. cok genellenen bi laf. bence dogruluk payi yok.

Cahil cesareti ile...

Islerin aksamamasi icin isi bilen yurutur, bilmeyen (sirf o bosluk dolsun diye) yonetir

Yöneticilik ayrı bir şey. Tabii ki işe 2km ötede olmayacaksın, biraz ilgin olacak da, hiyerarşide altında olan adamların bildiği her şeyi bileceksin diye bir şey zaten imkansız.

Ama yönetebilir, strateji geliştirebilir ve iş bitirici olabilirsin her şeyi bilmeden de. Bilen adam zaten işi yapıyor, diğer vasıflara sahip biri de yönetiyor.

Ortada işlenen bir suç var, buna tepki vermek yalnızca öğretmenin değil herkesin sorumluluğunda bence.

Komisyon alıp almaması ayrı bir konu. Böyle bir şey olduğunu biliyorsanız bunu gerekli yerlere şikayet edebilirsiniz (okul yönetimine mesela).

Hocanın ayıbı ama böyle bir hak herkeste var yasal olarak suç olduğu için. Bence gidin konuşun. Herkesin içinde hiç hoş değil - rencide edici.

ben de lisede benzer şekilde bir kitabın fotokopisini ciltletince aynı uyuzluğu yapmıştı. muhtemelen dediğin gibi toptan alınan kitaptan pay alacaktı onun derdi. yoksa kimsenin korsanla falan uğraşacağını sanmıyorum.

hiç çözemezseniz 2. el de bulunabilir.

öğrencinin yaptığı doğrudur/yanlıştır ama bir öğretmenin böyle davranması hayvanlık. derdi bu ise bir kenara çekip insan gibi uyarırdı.

Ya ben hocanin bunu yapis sekline gicik oldum. Herkesin icinde cocugu rencide ederek bunu soylemesi kesinlikle kendisinin iyi niyetli olmadigini gosteriyor. Ben kitabi geri verip orjinalini alicam ama okuldan almiyacam tabiki. Ayrica gidip o ogretmenle de konusacagim. Tesekkurler cevaplar icin.

Ogrenci adamin lisede olsun universitede olsun orijinal kitap almaya parasi olmayabilir. Ve ogrenci maddi yonden her zaman desteklenir. Cocuk kitabi iyi kotu bulmus okuyacak iste. Hocanin hem soyleyis tarzi hem de olaya bakis acisi hos degil. Kardesin okula kitap goturmesin o zaman niye kitabin yok derse de alacak param yok desin. Ben ogrenci olsam orijinalini almazdim ama ogrenci olan kardesim olsa bu olaydan sonra orijinalini alirdim.

bizim lisede de almanca kitapları pahalıydı. birinci sınıftan itibaren ben hep orijinal ikinci el aldım. arkadaşlarımın da çoğu korsan alıyordu. hiçbir hoca bir şey dememişti, ki hocalarımız almandı yani.

hocanın yaptığı çok yanlış. lisede bana bir hoca böyle dese herhalde baya üzülürdüm, dersleri dinleyemezdim. gidin hocayla da konuşun müdürle de. böyle düşüncesizlik olmaz ya.

uzun süre johnson&johnson'ın acuvue oasys ürününü çok memnun kalarak kullandım. fiyatı bence uygundu sunduğu konfor için.
www.acuvue.com.tr

acuvue oasys +1

acuvue oasys +1 de benden. Soruya cevap olmasa da lensmarket lens almak için iyi bir yerdir ayrıca.

son bir kaç yılda kontakt lensler de değişim gösterdi. Yeni hammaddeler kullanmaya başladılar ve bununla birlikte büküm yarıçapları bile değişti.

Lensi sipariş etmeden önce bir göz doktoruna gitmenizi tavsiye ederim. Lensleri takip eden biriyse daha önceden rahat ettiğiniz lense göre yine rahat edebileceğiniz bir lens önerebilir, farklı markaların deneme lenslerinden de verebilir.

Birkaç aydır, aylık Air Optix kullanıyorum. Doktor özellikle reçeteye onun markasını yazmıştı. Çok memnunum. Ama göze iyi uyum sağlamalıymış, aksi halde işkenceymiş. Diğer markaları deneyimlemedim.

johnson&johnson acuvue oasys +1

hic baska lens kullanmadim, karsilastirma yapamam. bununla basladim, cok memnunum hic degistirmeyi dusunmedim.

basılıyor. diğer sayfalara da bakıver. kaçak sayılmazsın zaten.

Yok basmamislar, baktim diger sayfalara. Cok zorladim ama yok:)

biyometrik pasaport kullanıyoruz ve elektronik olarak giriş çıkışlar işleniyor. damgalar biraz da sembolik kalıyor. tabi resmi işlemlerde geçerliliği var o ayrı.
İtalya'dan çıkarken damga vurmamışlar, ısrar etmeme rağmen gerek yok demişlerdi! şu anda pasaportuma göre İtalya'dayım :D

Benim derdim hatira olarak saklamak aslinda damgalari. Neyseki basmislar arka sayfalardan birine.

turistik vize ile girip çıkarken basılıyor normalde. Oturma izniniz varsa damga basılmıyor.

Türkiye'ye giriş çıkışta her türlü damga basılıyor, özellikle istemediğiniz durumlar hariç.

sor hocam

buradan sor işte.

Annene söylet.

'baba, ben evleniyorum, önümüzdeki yıl' böyle söyle.
işini, maaşını beğenmezse, ya da herhangi olumsuz bir tepkisi olsa vaz mı geçeceksin? herkes kirada oturuyor, siz de kira ödeyin. birlikte çalışır, çabalar herşeyinizi yaparsınız. ilk etapta eşyalarınız çok iyi olmaz belki ama zamanla daha iyi olur.

çok çekiniyorsanız birisi üzerinden gitmeniz lazım, mesela önce anneniz babanızla bir konuşsun. aileden aileye değişir tabii ama mesela babaannenizle aranız süperse, ve babanız da en çok babaannenizi dinlerse, onu da devreye sokabilirsiniz.
babanız evlilik niyetinizi öğrendikten sonra konuşmak daha kolay olabilir, bir pazar günü, kahvaltı sonrası kahveler içilirken söyleyin kurtulun, dert etmeyin bu kadar, mutluluğunuzu isteyecektir.

ne bileyim, böyle ciddi bir durum varsa şimdiye kadar annene-babana ufaktan şeyetmeliydin diye düşünüyorum. anladığım kadarıyla hiç haberleri yok?

annemle babamın arası yok onun için annem söyleyemez. halam var ablam gibidir ama o da 1 yıldır hep geyiğine evlen derdi. şimdi evlencem dedim biraz surat yaptı daha erken değil mi ne acele ediyosun ben karışmam dedi. ee amcama söylesem konuşur ama bu kez de halam ben destek olmadım diye beni geçip amcasına gitti diye söylenir diye çekiniyorum.

bu evlilik her türlü olacak tabii ama ailemle sıkıntı yaşamadan olsun istiyorum

yahu daha çocukla baban tanışmamış ki ?
bi tanıştır belki iyi anlaşırlar. erkekler daha çabuk kaynaşır.
hem öyle biz şu zmaan evlenicez gibi oldu bitti yapma, önce tanıştır, sonra istemeye gelsinler ondan sonra tarih düşünürsünüz

@joe dalton ee nasıl tanıştırcam yahu? ne dicem baba bak bu benim sevgilim mi dicem? kalpten gider yahu adam

Direk söyle, babandan da yardım alma. Eşinle birlikte çalışıp kazandığınız ölçüde yaşamaya alış ve çabala. Yoksa eşini de ezdirirsin ileride.

yaw kendin diyosun yaş olmuş 28 diye. baban hala evlenemediğine üzülüyordur asıl. çok büyütüyorsun.

28 yaşındaysan kalpten gitmez bence. bekliyordur zaten.

çok zorlanıyorsanız, erkek tarafından bir aile büyüğü veya erkek arkadaşınız uygun bir dille söylesin. normali budur aslında. geleneksel olarak öyle yapılır yani. erkek olsaydınız, siz ailenize açardınız.

annene söyletme. annen çıtlatsın. tam olayı senden duysun adam..

biz eylülde evlenmek istiyoruz dersen o işin olacağı varsa da olmaz zaten, baban der ki kızım siz kararınızı vermişsiniz planınızı yapmışsınız bana niye söylüyorsun ki ne yaparsan yap. dolayısıyla yapman gereken şey baba benim bi arkadaşım var, seninle tanıştırmak istiyorum demek. kelimeler seni kasıyorsa sevgilim erkek arkadaşım demene de gerek yok arkadaşımla tanıştırmak istiyorum dediğinde baban zaten anlayacak. tanıştıktan sonra aradan bir süre geçince ailesi tanışmaya gelmek istiyor falan dersin ondan sonra süreç kendi kendine işliyor zaten, aileler tanışınca istemeye geleceklerini baban zaten bilir, isteme olduktan sonra da artık düğün tarihi planları falan yapmaya başladığınızı açıklarsın babana. yani "ben evlenme teklifi aldım baba" şeklinde modern bir açıklama yapmana lüzum yok o zaten anlayacak

allahaşkına "acele etme" ne demek, 18 değilsin, 20 değilsin.

merak etme baban da şok geçirmez, hayatın normal akışı bu.

Erken bir yaş değil, şaşırmaz merak etme.

Kulağa klişe de gelse, "baba, bir erkek arkadaşım var ve biz ciddi düşünüyoruz" de. Sen evleneceğin kişiden eminsen, ve bunu da baban hissettikten sonra maaşmış, gelirmiş bunlar sonraki meseleler.

Ama daha sen emin değilsen kesin olarak o kişiyle evlenmek istedğinden, ve bunlar "gelirimiz az olur", "ev alamayız" gibi şeylerle dışa vurursan başka.

Önemli olan karşındaki kişiyi sevmen. Sevmediğin ve yanında mutlu hissetmediğin biri olsa, ama ev alacak durumu olsa daha mı iyi?

Eylül 2015 dediğin o kadar da uzak değil. Şimdiden ailelerle tanıştırma, sonra aileleri birbirleriyle tanıştırma, söz nişan filan derken epey hızlı geçiyor vakit. Doğrudan cümleye 2015 eylül diye girmene gerek yok. O zaten soracaktır diye düşünüyorum "konuştunuz mu tarih? var mı aklınızda bir plan?" diye.

Senin de dediğin gibi, "yaş olmuş 28". daha kararını ve isteğini kendin söylemeyip de birilerine söyletirsen, evliliğe kadar olan süreçte karşına çıkacak bir çok konuyu da mı hep birilerine söyleteceksin?

Bence her baba çocuğunun mutluluğunu düşünür ve elindeki imkanları kullanır. "Madem paranız yok ne evliliği" diyeceğini sanmıyorum durumu çok kötü olmadıkça. Çocuğu için harcamayacaksa ne anladım ben o paradan? Açıkça da sorman gerekir "ne kadar destek olabilirsiniz?" diye. Belki diyecekler ki "bir sene daha bekle, şöyle imkanlar sunabiliriz (daha güzel bir düğün vs.)". sonra karar sizin.

Düğün sonuçta daha çok aileler için yapılan bir şey. Çift için çekirdek olay nikah. Gerisi ailelerin hevesi ve mutluluğu oluyor.

Baban neden evleniyorsundan ziyade yavaştan "neden evlenmiyorsuna" doğru geçiş yapacaktır zaten bir iki sene içerisinde diye düşünüyorum :)

Babasından deli gibi korkan en yakın iki arkadaşım bir cesaret söylediler. Hatta bir tanesi bir seneye yakın stres yaptı önce.

Babaları hayırlı olsun kızım getir tanışalım dedi. Biz de şaşırdık ama babalar sanılanın aksine daha makul. Yaşın da geldiyse bekliyorlar zaten.

Eylül 2015 düşünüyoruz deme ama. Bi tanış, beğenirsen ciddi düşünmek istiyoruz falan de. Tarih babanın onayından sonra belli olsun güya.

olay nasıl söylerim ise:
öncelikle anne baba arasında diyalog olmadığını söyledin. buna göre yapman gereken babanın uygun zamanını kollamak
neşeli keyifli olduğu bir zamanı yakalaman lazım, mümkünse yemek sonrası, adam aç olmasın da delirmesin :) takımının yenildiği akşamda olmaz.
babana açıkça birisi var de, merak etme baban hayatında birisinin olduğunun elbet farkındadır, ama sen gene de söyle bu şekilde. ciddi düşündüğünüzü söyle, muhtemelen bu aşamada baban eleman necidir ne iş yapar, nerelidir falan diye soracaktır, cevaplarını ver uygun şekilde; sonra tanıştırmak istediğini söyle. baban hayır demeyecektir elbet.

sonra sadece sevdiğinle babnı tanıştır, sevdiğini tembihle de ağırbaşlı davransın tabi. sonrası zaten söz, nişan düğün vb olacak.

davetiyeyi gorunce anlar zaten :)

saka tabi, isin asli su ki, kuracaginiz cumleleri onceden kafanizda tasarlayin, oyle bir anlatin ki onu da isin icine katip heyecanlandirin. bunu nasil yapacaginiz size kalmis cunku babanizi en iyi siz taniyorsunuz.

Ben bir bayram yemeğinde söylemiştim, gerçi sevgilim de yanımdaydı o sırada. Önümüz bayram, sen de ayarla böyle bir şey. Yanıtları tam okumadım o yüzden bilmiyorum tanışıyorlar mı, eğer tanışmıyorlarsa en kısa zamanda tanıştır. Diğer türlüsü ayıp olur bence.

babanla baş başa kaldığınız bir an diyorsun baba sana bir şey söylemem gerek, böyle böyle hayatımda biri var, çok iyi anlaşıyoruz. evlenme teklifi etti, ben de olumlu bakıyorum.

o sırada sorular gelecek, ne iş yapıyor, kimdir, nedir, nerelidir diye. sakin sakin cevaplıyorsun.

karşı çıktığı bir nokta olsa da olmasa da, önce tanışmalarını sağlıyorsun.

sonrası nasıl gelir bilmem. ailenize göre değişir. 28 yaşında olduğuna göre baban da böyle bir şey bekliyordur artık senden.

ben 26 yaşındayım, babam benden bekliyor ama daha çok bekleyecek gibi mesela sdgfnk :D:D

birde fazla gerilme derim. genelde kadınlar nasıl tanıştıracağım diye geriliyor, ama erkekler hemen kaynaşıyor. 10. dakikada falan memleketi kurtarıp, futboldan bahsetmeye başlamıştık mesela ben kayınpederle.

Ben evlilik teklifi aldıktan 1 ay sonra filan söylemiştim. İstemeye gelecekleri için, uygun musunuz o gün şeklinde sormuştum. Neden daha önce söylemedin diye sordu, üzüldü. Benim annem de yoktu haber verebileceğim, babam nasıl tepki verecek bilemediğimden söyleyememiştim ama babam öyle deyince üzüldüm. Bence çok fazla düşünmeden bir an önce söyleyin.

Kocaman olmuşsun neyden korkuyorsun, turşunu mu kuracaklar ? Ben şimdi söylesem evlenmeye karar verdim diye evde bayram olur, muhtemelen tüm sülale gözyaşlarına boğulur. Kaldı ki benim babam da çok düşkündür bana, kimseleri beğenmez. Annene anlat önce, o da babana söyler. Gelir sevgilin tanışırlar. Daha 1 yıl varmış düğüne, o zamana kadar da yavaş yavaş halledersiniz alış veriş işlerini. Hayırlı olsun, çok mutlu olun.

söze gülerek "babacığım" diye başla

bacım sen babanla aynı yerde çalışmıyor musun? evlilik teklifi aldığına göre yüzük takıyor olmalısın. takmıyorsan da tak, görür, sonra gün sonunda konuşursun evlilik teklifi aldım vs diye.

tek taşım siyah renk ondan anlamış olamaz teklif aldığımı :/

Bu arada, ben kendimi tam anlatamamışım. Babama babam nasıl tepki verecek bilemediğimden söyleyememiştim ama bunun nedeni babamın muhafazakar olması filan değildi. Tam tersi gayet açık fikirlidir. Zaten ben erkek arkadaşımla yaşıyordum, normalde de tek yaşıyorum. Babamla ilişki mevzularında çok fazla konuşmadığım için nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Sürekli erkek arkadaşımı (yani şimdiki nişanlımı) eleştirip duruyordu, onun için bilememiştim nasıl söyleyeceğimi. Evlenme teklif ettiğini öğrendikten, nişanda ailesiyle tanıştıktan sonra bir tek kötü laf etmedi hakkında. Biraz kıskançlık, biraz da koruma güdüsüyle davranıyormuş herhalde. :)

yok hukumet konaginda agirlayip madalya takarlar.

Hız sınırı yok.

şansölye ilan ediyorlar.

hız sınırı kısıtlanmayan yerlerde yok ama benim gördüğüm çoğu yerde kısıtlanıyor. öyle 300'e çıkayım, basayım gideyim yok. şehre yakın yerlerde 100'e falan düşüyor.

hiz siniri olan yerler var, tabelayla belirtiliyor. bi de 130 km/h tavsiye edilen hiz siniri. daha hizli gidip kaza yaptiginda asiri hizdan dolayi suclu duruma düsme ihtimalin de var.

bu tabelayi gördügün yerde basabilirsin upload.wikimedia.org sadece almanyaya özel bi tabela. ama trafigi tehlikeye sokarsan, sinyal vermezsen, yakin takip edersen ceza yersin acimazlar.

paris - frankfurt arası sürdüm. milan - münih arası sürdüm. bu arada da kara orman civaırı yolculuk falan yapıyorum. hiç hız sınırı olmayan yere ben rastlayamadım. yoksa dahi basılacak kadar ne yol gördüm ne sakinlik... hep kalabalık, hep 2 şerit...

valla ben türkiye'de daha kolay basıyorum. biraz efsane bence bu hız sınırı yok olayı.

burada da yollar www.autobahnatlas-online.de ve hiz limitleri www.autobahnatlas-online.de

Hız sınırı olmayan yerlerde basarsan bir şey olmaz yabancısın diye. Ama trafiği tehlikeye atacak hareketler yaparsan affetmezler. Alman da olsan öperler. Kırmızı halkalı yuvarlak tabelalar hız sınırı işte. Orada 120 yazıyorsa sınır 120. "Otobanda hız sınırı yokmuş yauwueue" diye gaza gelme.

Haritaya gore nerdeyse tum yollarda hiz siniri yok

paris - frankfurt arası 180 basmıştık ama hız sınırı var mıydı yok muydu hiç dikkat etmedim, ceza da gelmedi sonradan. ama yolları kaymak gibi abi, @siradisi00 sen emin misin paris-frankfurt arasında gittiğinden. tabi biz gece sürdük, onun etkisi de olur ama öyle 2 şerit falan değildi yani bildiğin otoban işte.

tesla motors

abi onun da TR'de ofisi yok heralde.
Bana İstanbul'da çalışabileceğim yer lazım aslında.

Valla biri bir işi ahlaklı yapsa, başka bir çıkar, ahlaksız yapar (işçiyi sömürme, çevre yasalarını esnetme vs.) hizmeti/ürünü daha ucuza imal eder, ahlaklı firma da çekilmek zorunda kalır rekabet edemediğinden.

İstisna nasıl olur bilemedim. Yeni sektörlere bakman gerekli.

Almayın? Kimse kimseyi zorlamıyor zaten. Bende mac var, iphone çıktığından beri kullanıyorum, 5s'imi değiştirmeyeceğim mesela.

Ben almam. Daha ucuza, daha performanslı ve işimi gören telefon varsa ben bu parayı bu telefona vermem. Telefonu ne için aldığın önemli. Ben kullandığım uygulamalar, ihtiyacım olan özellikleri hangisi yapıyorsa onu alıyorum. Ama bir aksesuar, statü belirtisi olarak alacaksan hayırlı olsun. Yarı fiyatına alınan telefondan daha fazlasını vaad etmiyor Apple.

başka politikaları bir yana, başka ülkelerde eski modelin fiyatı düşer ve yeni model eski modele benzer fiyatlarla girerken, burada eski modelin fiyatının aynı kalması ve yeni model için üzerine fiyat konması bile yeter.

Android telefonla kıyaslanmasını anlayamıyorum, işletim sistemini, ekranı, büyüklüğü vs kıyaslayın ama ram, hız kıyaslamak nedir? Birisi sistem kaynağını çok harcıyor yüksek işlemci istiyor, diğeri harcamıyor yine de ikisi aynı akıcılıkta çalışıyor.

Fiyat aşırı pahalı, gerçekten pahalı bu nesnel bir şey ancak ben telefona bu parayı vermem, vereni de kendimce salak bulurum ama bu da haklı olduğum anlamına gelmez çünkü öznel değerlendirmem.

İhtiyaçlarınız, beğeniniz, bütçeniz, mantığınız neyi istiyorsa onu yapın ama bu telefonları ram, ghz açısından kıyaslamayın.

adamların işletim sistemi su gibi hacı, kimse kağıt üzerinden konuşmasın.
yıllardır iphone kullanıyorum, telefon algımı değiştirdim artık.

kontratlı aldığım için telefonu, her kontrat bittiğinde yeni modeli geliyor. ben 4 ve 5'i böyle aldım. kontrat bittiğinde 6 olacak o telefon. şu anda benim 4 oğlumda. ben altıyı alınca ona da 5'i vereceğim. böylece en az 4 sene bir telefonu kullanmış oluyoruz.
ben ayfoncuyum. eşim samsungçu. herkes istediğini alabiliyor. biri diğerinden iyi diye bir şey yok.

Artık note alırım belki diyordum sırf daha ince ve daha büyük diyerek şimdi 6 plus konusunda karar kıldım.
4 sene önce iphone 4 aldım, bu kadar sağlam telefon görmedim, benden bir kaç yüz lira daha ucuz telefon alanlar 3. telefonu aldılar. Cep telefonunda bankacılık uygulamaları kullanan biri olarak iosu tercih ediyorum.

hala specleri üzerinden telefon karşılaştıran adam var ulan
bırak mobil işlemcileri, baya workstation işlemcisi xeon da taksan, android stabil değil, bunu inkar eden 1 tane androidci yoktur herhalde, 1 ay kullanırsın, sonra donar, bi daha yükleme gerektirir şu bu

iphone'da ne zaman kapatıp açtım onu bilmiyorum öyle söyliym.
adamlar kendi hardware'ine, kendi software'ini yazıyor, bunu stabilite olarak geçmen imkansız
zaten bu yüzden apple dünyanın en büyük şirketi oldu
hadi ben salağım, arkadaşın da salak, ulan bütün dünya mı salak?
neden herkes gidip iphone alıyor?

Android le ios kıyaslamaları kafanızı karıştırmasın. Hep söylenen elmayla armut kıyaslaması gibi çünkü. Neden macbook ile asus laptop kıyaslanmıyor alınırken çünkü ikisi bambaşka dünyalar. Macbookda 2gb ram ile yapacağın işe laptop da 16 gb ram gerekiyor . Telefonlarda da ram kıyaslaması falan yapmayın, çözünürlük ve kamera kıyaslaması yapabilirsiniz. Ama onu da 8mp ile 20 mp kıyaslayıp oooo 20 mp ne güzel de demeyin. Profesyonel kqmeralarla 3 mp de çekilen fotoğrafların bile bu 20 mp lik kameralardan ne kadar üstün olduğunu görebilirsin.

Neyse diyeceğim iphone ya da macbookları özel yapan donanımlarındaki serilik ve uygulamalardır. Apple store gibi bir kaynak ile androidin meşhur oyun ve uygulamalar dışında dandirik ,görsellik ve işlevsellikten uzak çöp uygulamarı karşılaştırılamaz bile. Ha bu parayı ben verir miyim vermem,ama ipad mini aldım ve son çıkan android tabletleri denedikçe donanım olarak rakamlarda düşük de olsa ford focus ile mercedes cls arasındaki fark gibi bir fark var.

birincisi bu telefonu donanımsal olarak bir android telefonla kıyaslamak çok doğru değil. sebebi de üzerinde olan işletim sistemlerinin donanıma olan etkisi.

3 ay öncesi arazi işlerimde kullanmak için bi tablet almak istedim. hali hazırda android telefon kullandığımdan ve android'den beklediğim verimi alamadığımdan dolayı başlangıçta aklımda ipad vardı. ancak gerek 3gb ram kapasitesi olsun, gerekse de kaleminden dolayı olsun samsung'un yeni çıkan note 10.1 2014 edition'una yani yine android'e yöneldim ve gittim samsung note'yi aldım. hani insan 3 gb ram deyince şöyle rüzgar gibi bi alet bekliyor, en azından telefona oranla daha iyi bi performans bekliyor ya, tam bi hayal kırıklığı. benim 1 gb ram'li telefonumda olan kasılmalar bu alette de var. 3 gb ram'in yarısını zaten telefon kendisi kullanıyor. hadi güncelleştirme falan düzelir belki diyorsun ancak; tam bir yıl olmuş sen cihazı çıkaralı ve bu senin en üst cihazın ama ne hikmetse ne güncelleme var ne başka bişey geldi bu cihaza.

kısacası; android tam bi hayal kırıklığı. donanımsal olarak gerçekten güzel telefonlar var ama bu os ile bu telefonlar da maalesef cazibesini ve avantajını kaybediyor. aldığınız en üst segmentteki telefon bile 2 yılın sonunda şişiyor ve kullanması işkence halini alıyor. işte tam da bu sebepten dolayı iphone alınır. 4s kullanan adam bile hala sıkıntısız bi şekilde telefonunu kullanmaya devam ediyorsa abicim bu telefon alınır.

fiyat konusunda ise; bi telefona verilecek 2500 lira gerçekten de çok fazla. bu ister iphone olsun, ister samsung olsun gerçekten de çok fazla. ancak; piyasa şartları söz konusu olunca maalesef sadece yakınmaktan başka bişey yapamıyoruz.

işin özeti; bu telefon alınır. daha doğrusu, ios hatırına bu cihaz alınır.

herkesin de soyledigi gibi donanima degil yazilima, daha dogrusu "deneyim"e para veriyorsunuz.

benim bir cirpida sayacaklarim:

iOS, cok daha stabil. gereksiz ayarlar yok. calisiyor, kolay kolay bozulmuyor, donmuyor. kolay kolay sismiyor.

appstore'da app bulmak cok daha kolay. arama kismina "programadi" yazip aramaktan bahsetmiyorum. iyi programlari surekli olarak on plana cikarip indirmeni sagliyor.

appstore'daki programlar da zorlu bir onay surecinden geciyorlar. bunun sonucu olarak bir iki munferit ornek haricinde appstore'daki programlar da kolay kolay cokmuyor, adam gibi calisiyorlar ve en onemlisi kotu niyetli icerik barindirmiyorlar.

bana gore ios'un en onemli ozelligi ise konulan ozelliklerin oylesine konmamis olmasi. samsung'da falan bir dolu gereksiz ozellik var, bazilari sadece reklamlarda boyle ozellikler var diyebilmek icin konulmus ve gercek hayatta cok buyuk oranda kimsenin kullanmadigi ozellikler. iphone'da ise eger bir ozellik tanitiliyorsa gercekten ise yaradigi ve adam gibi calistigi icin konulmus oluyor. telefonun ozelliklerini daha buyuk bir yuzde ile kullaniyorsun.

bunun yaninda ios'un guncellemeleri geldiginde butun telefonlara ayni anda geliyor, patir kutur yukluyorsun ve gidiyorsun. android'de ise her telefona ayri ayri surum bekliyorsun, daha gecen sene aldigin telefonun yazilimi guncellenmeyebiliyor.

kimse sevmese bile (ben dahil) itunes'un muadili yok android'de. android'in nasil yedeklenecegi konusu hala karanlik, kies falan adam gibi calismiyor. s5 note 4 falan alanlar adres defterlerini outlook ile nasil senkronize edeceklerini bilmiyor. iphone'da boyle degil, takiyorsun, sync diyorsun, yedekliyor, senkronize ediyor, oyle yapiyor, boyle yapiyor.

bu arada, kimsenin isi dusmesin tabii ama apple magazalarinda (istanbul'da zorlu'da var, simdi akasya'ya aciliyor) musteri hizmetleri dersi veriliyor. telefonun ekrani mi kirildi? ekran degistirmek yerine ekran parasina yenisini veriyorlar. bugun git yarin gel, oyle olsun, boyle olsun yok. isin guzeli bunu yapmak icin fatura, garanti belgesi vs istemiyorlar. buradan aldigin iphone'la new york'taki appla magazasina girince catir catir is yapiyorsun.

bunlarin hepsini birlestirince yeterince ozelligi olan ve adam gibi calisan bir telefonla cok ozelligi olan ama bunlarin cogu adam gibi calismayan, bir sure sonra problem cikarmaya baslayan telefonu karsilastiriyoruz. hyundai i30'da ya da kia ceed'de her turlu aksesuar var ama ben almam mesela, gider biraz daha fazla para verir, daha az ozelligi olmasina ragmen golf alirim, hatta a180 alirim.

bir de, bazilari icin onemli olmasa da, samsung'un (ve digerlerinin) telefonlari ile apple telefonlari yan yana koydugunuzda birinin sanat eseri, digerlerinin elektronik cihaz oldugunu gorebiliyorsunuz. estetik onemli mi? butun gun boyunca elimde tasidigim bir cihaz icin onemli. 10 liraya pazardan tisort almak yerine 30 liraya lcwaikiki'den ya da 60 liraya levis'tan ya da 300 lira lacoste'dan almaniz gibi dusunun. pahali, belki ayni malzeme ama kesinlikle ayni degil.

kaldi ki benim anlamadigim, cok pahali diyenler gitsinler note 4 alsinlar, s5 alsinlar, 2010'da aldigim iphone 4 hala gumbur gumbur calisirken, ayni sene cikan s1'i hala calisan var mi? ayni soru s2 icin de gecerli? iphone'u uzun sure kullanacagin icin toplamda daha az para odersin.

Apple ürünlerini gözünüz kapalı alın kullanın. He pahalıdır o zaman almayın ve çamur atmayıda bırakın.

dünya görüşüne dair 3 cümle kuramayacak ya da kurmaya bile yeltenmeyecek adamların apple ceo'su gibi car car car konuşmasından dolayı bu nefret var apple'a. bir şeye dair bu kadar KESKİN bir savunma yapılırsa, o itici olur.

yıllardır bilinen bir şey var. apple ürünü alırken yazılıma verirsiniz parayı, donanıma değil. göz boyaması için sanki dış donanımı alüminyumdan yapmak çok pahalıymışçasına onu yaparlar. kaz gelecek yerden tavuk esirgemezler. doğru bir pazarlama politikası, şu zamana kadar getirilerini de yaşadılar hep.

lâkin ileri seviye kullanıcıya asla apple kullandırtamazsın. android'in esnekliğinden vazgeçmez. ios ve android karşılaştırmasını ios'u çok güzel şekillendirilmiş bir cama benzetiyorsak ve android'i ise çamur sanatına benzeterek yapabiliriz. yapabilenin elinde android de baya muhteşem şekiller alır.

tartışmaları takip ediyorum, ortalama bir son kullanıcı olarak diyebileceğim tek şey, android'in ve samsung'un neden bu kadar aşağılandığını anlamıyorum.
3 sene evvel s2 almıştım, o telefon şu an ailemden başka birinde, yoğun kullanıldığı halde hala hiçbir tekleme kasma olmadan mükemmel çalışıyor.
bende 1 yıldır s4 var, bir kere kasılma, kitlenme problemi olmadı. yağ gibi kayıyor telefon, ne telefon rehberi yavaşlaması ne de kamera problemi oldu. yoğunlukla ofis uygulamaları kullanıyorum o yüzden oyun konusunu bilemiyorum.
ama şıklığı, hızı, stabilitesi ve hatta aptal facebook'u kaldırdığımdan beri pil ömrü açısından s4'te hiçbir problem yaşamadım. o yüzden iphone tip olarak, uygulama kalitesi olarak üstün olsa da o kadar para vermeye değer gelmiyor bana en azından şu an. 6 serisi de bu fikrimi değiştirecek gibi değil.

paran varsa ve ihtiyacın varsa alınır. bu iki şarttan birini sağlamıyorsa almazsın. benim param var ama hala galaxy s2 kullanıyorum mesela ne para vereceğim telefona

Benim anlamadığım "şu özellik bu sene android'de vardı, iphone'da yeni" muhabbeti.

mesela özelliği koymak değil, aktif olarak kullanmak. O konuda da apple lokomotif olarak gitmeye devam ediyor.

NFC yıllardır var android telefonlarda, onu yapabilirsiniz bunu yapabilirsiniz dendi, kaç kişi ne yaptı? O zamanlar da "teorik olarak kredi kartı gibi kullanılabilir" dendi, ama uygulamaya geçmedi. Apple şimdi başlatacak bunu. O zaman da iki sene önce böyle bir özelliği olması bir şey ifade etmiyor.

Trend belirleyen apple olunca adamların özelliği iki sene sonra koyması apple kullanıcılarına bir dezavantaj olmuyor.

Bir de bu karşılaştırmalar sonucu zorla kimse kimseye bir şey aldırmıyor. Herkes kendi karar versin verilen paraya deyip değmediğini. Değdiğini düşünenler alıyor işte.

evet

www.fiba.com

eyvallah, cevap için teşekkürler. ama saçma bir sistemmiş. ABD ile en sonunda karşılaşmak gerekmez miydi?

basketbol şampiyonalarının sistemi zaten daima saçma olmuştur. rakipten kaçmak için maç kaybedenler falan.

niye abd ile en sonda karşılaşalım? gruptan iki takım çıkmıyor, dört takım çıkıyor, hepsi de birbiriyle finalde karşılaşma ihtimali bulunumaz doğal olarak.

Kesinlikle haklısın. Bu saçma sistemin acilen değiştirilmesi lazım. Abuk sabuk eşleşmeler. Bari çeyrek finalden sonra rastgele eşleşmeler filan koysalardı. Bu durumda en fazla yarı finali göreceğimiz belli.

İspanya-ABD finali olması için FIBA'nın ufak bir latifesi.

bencede saçma.

aylar önce kura çekimini izlemiştim.kuralar çekmeden ispanya ve abd grupları belliydi.öyle bir sitem yapmışlarki sanki iki turnuva oynanıyor.A-B grupları kendi aralarında bir turnava C-D kedni arasında turnuva yapıyor ve her turnavadan bir takım finale kalıyor.amaç ispanya ve abd finalde karşılaşması.

futbol 2002 dünya kupasında grup 1. brazilya grup 2. türkiye olmuştu.dikkat ederseniz yarı finalde tekrar karşılaşmıştık.

son derece mantıklı. görüldüğü gibi futbolda da aynısı var.

Hacı futbolda bizim 2002'de brezilya ile karşılaşmamız yalnızca bu turnuvaya özel olarak uygulanan saçma sistemden kaynaklanıyor. Diğer bütün dünya kupalarındaki sistem olsa, ancak finalde karşılaşabiliyor olacaktık. 2002'deki turnuvada sistem değiştirilmiş, hatalı olduğu anlaşılınca sonraki dünya kupalarında tekrar eski sisteme dönüş yapılmıştı. Yani futbolda da var demek biraz yanlış.

Basketboldaki karşılaşma sebebi farklı.

iki filmi de severim ama godfather daha iyi.

Godfather seri olarak değil de 1. Film olarak daha iyi bence. Yine de goodfellas da mutlaka izlenmeli derim.

Goodfellas.

Edit: Sırf mafya filmi olarak Godfather daha iyi tabii, bence film olarak Goodefellas daha iyi.

goodfellas nedir ya cıvık filmin tekiydi, ray liotta falan. Ray liotta nedir abi mafya filminde, başrol oynuyor adam bi de

Mafya olarak tabii ki godfather. Ozellikle 2. Film. Diger kiyaslamalarda da godfather hatta.

Goodfellas nedir ya? Arada dağlar kadar fark var.

Godfather

mafya filmi olarak godfather daha iyi ama goodfellas'ı daha çok severim.

ikisini de izle

ama tercihim baba 1-2

godfather > goodfellas > godfather 2> godfather 3.

Tartışmasız godfather.

ben goodfellas diyorum.

goodfellas bence. Atmosfer anlatım filan çok iyi.

bence de goodfellas. sadece mutfak ve funny how sahnesi bile yeter benim için.

manita diye seslenilir mi ya sevgiliye. millete manitam diye tanıtıyosa da sıkıntılı dediğiniz gibi.

Değil. Abartmışsın. Bu kadar düşünme kelimelerin üzerine.

Bence öyle. Ben sevmem bana öyle denmesini.

benim çok sevdiğim bir radyocu var o da manita diyor eşine komik geliyor bana. fakat o kadın :)

ulan şu duyuruyu görünce nasıl rahatlama geldi var ya anlatamam. abi yıllardır söylüyorum ben bunu, öcüymüşüm gibi bakıyorlar. manita iğrenç bir şey ya. mastürbasyon sonrası peçetesine bile denmez manita diye. o bile bu kelimeden daha oturaklısını, düzgününü hak ediyordur.

hani görgülü kültürlü adamlar falan yapıyor bunu bir de ha, barzo yapsa zaten bana ne der geçerim ama sevgilisinden manita diye bahseden aklı başında insanlar görünce ağlayasım geliyor.

manita ve felan kelimelerini duyduğum anda buharlaşıp yok olmak istiyorum. sonra kendime kızıyorum olm sen ne şerefsiz ne hasta bi şeysin her şeye sinirleniyosun diye ama sinirlenilmeyecek gibi değil abi. MANİTA ne lan manitu gibi? sevgiliye, eşe MANİTA denir mi?

Şık değil

Minibüs şoförü değilseniz gereksiz bir kullanım.

1-1 sohbette kendisine demek hoş, başkalarının yanında veya arkasından hoş değil.

erkeğim.

sevmem manita kelimesini.

bence erkek birisinin pofudukayi nickini almasından daha tuhaf değil.

kızma hocam da komik duruyor yani :)

Diyenin yukledigi anlama gore degisir tabii ama bence de avam bir tabir. Bana deseler manitam diye kizarim.

www.nisanyansozluk.com

Denmez.

Soruya cevap evet.

Amma kasıntısınız, ne kabası ne eğlenmesi. Rahat olun biraz. Gayet ciddi bir ilişki içerisinde söylenebilir. Ciddi olmadığınız kişiye manita da demezsiniz.

Denir

herkes kraliyet ailedine mensup, bi ben avam

biri bana mesajla avam dediydi, nikini unuttum, boylelikle kanitliym da diyen de rahatlasin. Bi de pacoz dedi, cok uzulduk

Bence sevgiliyi sikmek de çok kaba. İnsan insanı siker mi hem.

Arkadaşlar siz uçmuşsunuz rahat olun az.

tam bir ayılık göstergesi bana göre. bir de başkasına tanıtırken "bak işte bu da benim manita" demek ayılığın bi üst leveli artık.

değil.

değil, manite eski bir kelimedir ve gayet sevgili anlamına gelir. kadın ve erkek için de kullanılabilir.

Manita benim sevdiğim bir kelime. Sevgili manita ile kötü bir şey kastedilmediğini bildikten sonra sıkıntı yok.

Pek net bilgilerim olmamakla birlikte zaten o discovery dalislari icin bi sey istenmiyor daha fazlasi icinse discovery dalisi yapmanin pek bir anlami yok. Ayrica dalista uluslararasi kurallar gecerlidir hangisine gidersen ayni seyler gecerli olacaktir.

turkiyede fedarasyonun tanıdığı bir tek cmas dı (en son ne oldu bilemiyorum)
turkide olduğunu farzedersek ilk yıldız cmas al (2 yıldız olmadan dunya çapında dalışa gitme parana yazık) , 2 ci yıldızı SSI alırsın, denklikle beraber

Adam gibi hiçbir dalış merkezi saydığın federasyonlardan birinde aldığın bröveyi geri çevirmez takma kafana.

Türkiye'deki bir çok dalış eğitmeni de zaten birden çok sistemin eğitmenidir. Resmi olarak TSSF CMAS'ı şart koşuyor Türkiye'de dalış yapabilmen için Türk vatandaşı olarak (yabancıysan diğer brövelere izin var ama, çok mantıklı), ama dalış merkezleri dalma demez, hatta %80 bröveni başka sistemlerden almanı tavsiye edeceklerdir.

Aslında ne değişiyor dersen cevabım pek bir şey değişmiyor olur. Eğitmenler bir yıldız, yani temel eğitim için genelde sistemlerin zaten benzer olan eğitimlerini harmanlayarak bir eğitim programı oluştururlar, sana da bırakabilirler seçimi (Federeasyonların üyelik masrafları da değişkendlik gösterebilir).

Benim tavsiyem brövenin üzerinde yazanı takma, iyi bir dalış okulu ve iyi bir eğitmen seç. Gerisi hikaye.

Şimdi soruna özet cevap vereyim. Bu üç kurum da dünyada tanınan kurumlar, fark etmez.

Atlet çok çirkin gözüküyor. Çok arabik bir alışkanlık. Biraz şekle dikat etmek gerekir, en iyisi hiçbir şey giymemek. Ben giymiyorum ve hiçbir esikliğini de yaşamıyorum

atlet giymek konusu var, biraz daha "cool" duruyor giymemek. Hiç amerikan filminde ana karakterin gömleğini, tshirt'ünü çıkartınca içinden kolsuz atlet çıktığını gördün mü? öyle işte.

Bir de atlet giyince gömleğin altından izinin gözükmesi kötü duruyor. Ama bunun için başka atlet tipleri var. kollu, veya yarım kollu gibi.

gömlek veya t-shırt içinden gozuken atlet gercekten cok itici bi goruntu.

kardesim atlet giymeyince de insan usuyor.

kisin hadi kollu beyaz fanila cok siritmiyor gomlekde ama, yazin atlet giymeyince terliyorsun ve ruzgar falan rahatsiz ediyor.

kisin bunu giynce goruntusu cok kotu olmuyor bence www.erdemcamasir.com.tr
ne giyelim.

@corneillus
bahsettiğim arabik yaklaşım bu işte. aman terim sırtımda soğumasın, aman ayaklarım hava alsın, aman bacaklarım çok yorulmasın tavırları yüzünden sokakta terlikle dolaşan, avm'nin ortasında yere oturan adamlar bu araplar. Çünkü biraz fazla yürüseler ya da terleri üstlerinde soğusa gebereceklerini düşünüyorlar.

İnsan biraz da estetiğe önem vermeli, dengeyi iyi kurmalı.

estetik kaygıların yoksa giy bize ne amk.
estetik kaygıları olmasına rağmen atlet giyen adam da bi aynaya baksın bi zahmet.

beyaz gömlek altına illa bir şey giymesi gerekmiyor nasıl bi koşullanmadır buy a.

kışın exlibris'in gönderdiğinin v yakalı olanından giyerim, yazın hiç bişey giymem.

böyle bir şey de varmış: img205.imageshack.us

ımhh en gıcık olduğum şey arkadaş. nedir şu atletin çektiği.

ya tamam hiçbirimiz hollywood aktörü değiliz. ama dünyanın en şekil karakteri olan harvey specter (gabriel macht) (suits dizisinden) milyarlık takımın altına beyaz tişört/fanila arası bir şey giyiyor, ne bileyim true detective'e bakıyorum rust cohle (matthew mcconaughey) zaten mütemadiyen atletle geziyor. bu iki adam da karakterlerinin gerektirdiği rol gereği giymiyorlar atleti. harvey specter'a bakıyorum, adam şehrin en büyük hukuk firmasının ortağı. her takım elbisesi binlerce dolar değerinde (ki dizinin adı suits zaten). adam altına yine de tişört vs giyiyor. öte yandan true detective'deki adam dünyanın en cool, en manyak karakterlerinden birisi. napıyor? atlet giyiyor. cinayetini yine çözüyor, ama atlet giyiyor. lousiana sıcağında hemi de.

gözünüzü seveyim, atleti fanilayı filan tutup da yok arapmış yok holywood starları giymiyormuş diye aşağılamayın. tutup da beyaz gömleğin içine dikişleri bağıran atlet görüntüsü hoş durmayabilir, eyvallah. ama daha az gözüken, dikişsiz atletler filan giyilebilir.

yukarıda bahsettiğim gibi, hiçbirimiz hollywood yıldızı değiliz. adamlar sette terleyince anında yeni takım getirirler; ama siz terlerseniz ismail türüt gibi dolaşırsınız.

valla ben yazın atleti teri emsin diyerek giyiyorum. yemişim iticiliğini.

Atleti birakali cok oldu h&m den ve decathlondan beyaz yarim kollu alıyorum gömlek te belli olmuyo koltuk alti teri sikintiydi bende o yuzden biraktim atlet giymeyi direk gömlek giyincede terleme üşüme sıkıntı oluyordu simdi çok rahatım.

millete hoş gözükücem diye şöyle saçma birşey yapma sakın.

havaların soğuduğu bugunler de istemsizce de olsa giyiliyor artık. itici mi? evet. ama yapacak da bi sey yok sanki..

eleştirileri salla da şunlara dikkat et sen
1. giyeceğin atlet vücuduna otursun, ama aşırı da sıkmasın, yani hafif sıksın vücudunu,
2. omuzu kapatan türleri ilk tercihin olsun (kısa kollu tercihi bana garip geliyor gömleğin altında, giyene lafım olmaz ama)
3. beyaz gömleğin altına beyaz harici atlet giyme, siyah-gri atletlerini siyah gibi koyu renk gömleklerin altına giy
NOT: atlet tercihin klasik giyiimde (takım elbise gibi) öncelikli tercihin olsun, sözgelimi kışlık spor gömleklerin altına giymeye gerek yok.

Askılı atlet kesinlikle giymem ve giymeyin de cidden çok çirkin duruyor. Beyaz gömlek seçerken kumaşı biraz kalın olsun, öyle aydınger kağıdı gibi şeffaf incecik kumaş almayın. Ben kışın bisiklet yaka, Kolsuz tshirt giyiyorum içine. Hem sıcak tutuyor, hem de kalın kumaş altından belli olmuyor. Olur da çıkarma durumu olursa (sürekli sevişirim :PPP ) gayet de güzel duruyor.

Şunun bisiklet yakalı olanı.

www.ogiyo.com

yaz aylarında çok sıcak havalarda atlet giymeden gömlek giyiyordum.
iş arkadaşlarımdan biri bana gelip "göğüs kılların ve meme ucun görünüyor, pek hoş değil" şeklinde eleştiride bulunmuştu. ne diyeceğimi şaşırdım.

ne istersen onu giy, kalıplaşmış düşünceleri geride bırak.

ben mesela giymemeyi tercih ediyorum. öte yandan atletsiz gömlek giyince gömleğin eteği sürekli dışarı fırlıyor. atlet gömleğin duruşunu, şeklini hizaya sokuyor.

uzun kollo atlet giymeyi de denedim ancak kalın geliyor ve fenalık basıyor. herhalde bisiklet yaka olmasından dolayı. V yaka da giyilmez!

sen giy evladım, üşütme bu soğuk kış günlerinde... zaten gömlek değil, ceket ve kravat dikkat çeker. onlara odaklan...

atlet giymezdim zaten de, fanila giymeyi bırakalı 13 sene oldu.

nası gereksiz, nası lüzumsuz bi alışkanlık bu fanila, atlet filan yav!

paran cebinde kalıyo, bir.
daha az giyecek tükettiğin için daha az üretimden dolayı, dünya kaynaklarını (pamuk, toprak) harcamamış oluyosun iki, çevreci.
o pamuğu yetiştirecez diye ne biçim tarım ilacı kullanılıyodur, ondan da kurtarıyosun çevreyi, 2A, çevreci.
o üretimden dolayı enerji harcanmasını önlüyosun, üç, çevreci.
senin için o fanilaları, atletleri mağazaya taşımıyolar. nakliyenin getirdiği egzost gazını azaltıyosun, dört, çevreci.
o fanilaları, atletleri yıkamak için sıcak su, elektrik yani enerji tüketmiyosun, beş, hem çevreci, hem paran cebinde kalıyo.
yeraltı sularını deterjanla daha az kirletiyosun, altı, çevreci.
daha az su tüketmiş oluyosun, su petrolden daha değerli bişey, yedi, hem çevreci, hem paran cebinde kalıyo.
fanila terini emiyo, o ter üstünde kuruyo sonra. o kuruma sırasında soğuk fanila seni daha çok üşütüyo, sekiz, daha az hasta olup, daha az ilaç tüketiyosun. işinden gücünden geri kalmadığın için, ekonomiye ve kendine daha az zarar veriyosun.

dünyada sektörünün en iyi 3 markasından birinin iş görüşmesine kot pantolon t-shirt yaklaşık 2-3 haftalık sakal ve küpeyle gittim. alındım. kasmayın bu kadar.

yalınayak gitme

laci daha iyi.

laciverti giy.

hocam lacivert gömlek ve o pantolon baya iyi olmuş yalnız.

cevap: hem de nasıl gidilir.

laciverti daha çok beğendim. yarın için de başarılar.

kesinlikle lacivert
hatta gömleği nereden aldığınızı da yazsanız pek bi hoş olur

lacivert.

ben çizgili olanı daha başarılı buldum açıkçası.

ben de lacivertte istekliydim, tesekkurler fikir belirttiginiz icin.

@en luzumlusunan feyizli bi abiniz gomlek hm den cok da uygun 35 tl gibi bisey.

@leadzeppelin @kasux cok tesekkurler

şu deve tüyü pantolon modası keşke bitse.... cidden berbat. önce çorap giy. birinci fotodaki gömleği giy ve siyah-lacivert bir pantolon al

kemer de çok kötü ya birader.

Çizgili şahane.

laciyle pantol kombin zaten ben de işyerinde giyiyorum böyle ama düzgün güzelce ütüle. bi de gömlek pamuklu değil de polyester olsaymış daha güzel olurmuş ama böyle de iyi, düzgün ütülü olduktan sonra sıkıntı yok.

ayakkabıyla kemeri de kombinlersen bi de saat uydurabilirsen on numara beş yıldız olursun. başarılar :)

Laci

o pantolonla olmaz o iş.

lacivertli olan.

not: pantelon gayet güzel bence.

Bence ikisi de staj görüşmesine gidiyormuş gibi olmuş.

Pantolon nispeten iyi, ben olsam güzel beyaz bir gömlek giyerdim, veya çok az desenli bir beyaz gömlek.

Çok daha temiz durur.

www.duden.de

Google translate? Gayet kullanışlı bunun için. Uygulaması da çok iyi iphone'da.

@bugunku yeterli gelmedi google translate

Ne konuda? Her kelimenin çoğulu çıkıyor sorunsuzca.

de.wiktionary.org
app'i var mı bilmiyorum.

şöyle iyice gezdir emsin iyice youtu.be

şaka bi yana videoda gösteriyor sanırım o elf yazan yer youtu.be

evet o kapak.

ancak: yağı azar azar koyun. her koymada yağ seviyesini kontrol çubuğu ile kontrol edin, çubuğu silin tekrar takın. maksimum a geldiğinde aracı çalıştırın, 10 sn falan sonra durdurup yağ seviyesini yeniden kontrol edin. min - max seviyeleri arasında olmalı.

eklerken araç düz bir zeminde olsun yoksa çubuktan çıkan iz yanıltır.

Bir de fazla olması da kötüdür, aklınızda bulunsun. Fazla olsun eksik olmasın diyerek boca etmeyin.

Sorun olmuyor

valla vizörden bakamıyorsun rahatça onu söyleyeyim. hafif uzaktan bakarsan da görüntüyü anlayamıyorsun. tavsiyem çekim yapacağın zamanlarda lens kullanman. kendi gözüne tabi. :)

vizörün yanında netlik ayarı var. onu gözünüze göre ayarlasanız? (dioptrik düzeltme ayarı)

brkylmz +1

gözlükle vizörden bakmak sorun değil ama baktığınız tarafın gözlük camı biraz daha fazla çiziliyor

Bazı makinelerin vizöründe -+2 dereceye kadar bozukluğu ortadan kaldıran ayarlamalı vizörler var. Tam da senin istediğin gibi gözlüksüz net görmeni sağlıyor vizörden.

Ama 600D'de var mı bilmiyorum. Belki bir üst sınıfa bakman gerekebilir.

Bir de ben denemedim ne kadar işe yarıyor diye.

Onun dışında güneş gözlüğüyle fotoğraf çektiğim de oldu, vizorün lastiği yerinde oldukta sonra çok sıkıntı olmuyor.

500d'de dahi var vizördeki o ayar. ayarlar geçersin.

Vizörün yanında minik bir çark göreceksiniz, oradan diyoptri ayarını yapar devam edersin.

sag taraftaki kontrol tablosunda dropdown menuden count degil de sum i secmen gerek

Maalesefki zamanında bende çok aramıştım, bulamamıştım. Basit bi ayarı yok bi kaç makro var bu işi yapan onlar belki işini görür.

Olay aslında şu, excel raw datada tüm celleri dolu olarak ve numara olarak görürse toplar, boş celler varsa count eder. Şu linkte, bi kod var ben denemedim sen dene istersen:
www.mrexcel.com

voucher +1 çok net.
Makroya filan gerek yok.

sizin daireniz su sizdiriyosa apartmanin neden ortak giderinden karsilansin yok oyle bi dunya.
sizinti sizdeyse siz karsilarsinizi 2 kere 2 4.
ayrica 2 kat asagiya sizdirabilir alt katinizin altyapisi saglamsa oradan sizacak yer bulamayip bi alt kata gidebilir.
daha once basima geldi evet.
once sizintinin nerde oldugu bulunmali sizdeyse siz yaptirmalisiniz arizayi.

Komşunuzun dediği mümkün tabi ama onun demesi ile olacak birşey değil. Bir tesisatçı çağırırsınız gelir inceler doğrusu neyse anlaşılır.

Öncelikle sızıntının yerini bulun, ve sebebini tabii ki.

Bir de kiracıysanız ve sabit tesisat yüzünden sızıyorsa bence ev sahibinin sorumluluğunda. Musluğu siz açık bırakırsınız su sızar o ayrı tabii.

Ortak giderden zarar karşılama konusuna gelince şöyle düşünün. Komşularınız eskiyen tesisatını zamanında değiştirdiyse böyle olaylar olmasın diye, neden bir de sizin sızıntınızın cezasını karşılasın?

Bulunduğunuz ilin su ve kanalizasyon işleri müdürlüğünü arayarak yardım isteyin. Cüzi bir ücret karşılığı sorun tespit edilsin. Tamir edilecek nokta belirlendikten sonra tamir masrafından kimin sorumlu olduğunu belirlenerek gerekli ödeme yapılsın. Adam kafasına göre tamirat yapmışsa bu onun sorumluluğudur. Yapmadıysa da tespit edilmesi yükümlülüğü doğar.
Sükunetinizi koruyun. İşlemlerinizi resmi kanallarla yürütün.
Ha bir de komşunuzun gözlerinde x-ray özelliği olup olmadığını, süper kahraman olma ihtimalini düşünün.

rentts, noise'in iki alt komşusu :D


arkadaşların dediği gibi çağır, bakıp sorunun nerede olduğunun tespiti yapılsın. bu komşunuzun demesiyle olacak şey değil sonra aşağı mahalleden biri gelir sizin evden sızan su bizim tavandan da akıyor der. giderin apartman ortak giderinden karşılanması için apartmanın ortak kullandığı yerde ağrızanın olması lazım. eğer sıkıntı sizin tesisattaysa ve kiracıysanız (birde sıkıntı sizin bir müdehaleniz ile oluşmamışsa) gideri ev sahibiniz karşılamalı.

Tesisat arızası senin dairenin sınırları içindeyse arızayı giderirsin. Şebekeden senin dairene kadar olan kısımdaysa karışmazsın. Ortak alandır, apartman parasından yapılır. Komşunun kayıplarını karşılaman gibi bir durum yok. Bi' de; sen sızdığını nasıl anladığını sordun mu? Ne dedi?

Tesisatçı onun bulup getirdiği biri olmasın. objektif olduğundan emin olman lazım.