Taşıma kutusu falan var mı? Salamla ton balığıyla falan kandırıp kutusuna sokup alıp çıksan nasıl olur mesela? Şu an aklıma geldi öyle, kedilerden çok anlamam.

Bi cevap veremeyecegim ancak bi iki aydır benim de aklima sık gelen bi konu bu. En kötü senaryoyu düşünüp ben ona ulaşamadım diyelim o bi delik bulup kendini kurtarabilir mi acaba kucuk ve kivrak ne de olsa diye kendimi avutuyorum. Umarim guzel oneriler gelir.

deprem anında kediyi kontrol etmeye çalışmamak daha iyi olur, tamam arada bir duygusal bağ var ama bizden daha çevik hayvanlar, bi yandan kediyi kucağında zaptetmeye çalışırken devrilen kitaplıktan kendinizi korumanız zor, ayrı ayrı kendinizi daha iyi korursunuz

a perfect lie gibi düşünüyorum. ufak, çevik, kıvrak hayvanlar hem deprem anında hem de ardında kendi başlarının çaresine bakarlar

önce siz kendinizi korumaya çalışın, bu biraz da uçaklarda oksijen maskelerini çocuklardan önce ebeveynlerin takmaları yönergesine benziyor, siz kendinizi güvene alırsanız kedinize de çocuğunuza da müdahale şansınız olur

Dogal secilim.
sen onu kurtarcam diye olcen. O kivrak oldugu icin enkazdan kacacak.

Zeki olan evrim sahnesinde varolmaya devam edecek(kedi yani).

ben de çok sık düşünüyorum bunu. olursa eğer böyle bişey onu direkt kaptığım gibi bağrıma sıkıştırıp koşarak aşağı inmeyi planlıyorum. korktuğunda kitleniyor bizimki allahtan. ama eğer mücadele edemeyeceğin bir kediyse kendi canını kurtarmaya bakmalısın. o bir şekilde bir yolunu bulur diye umuyorum :/

deprem aninda kendini koru, bosver kediyi. kedi senin icin endiseleniyor mu? tabii ki hayir. kediyi kurtarmaya calisirken canindan olma.

izleyin. afad'in deprem aninda neler yapmalisiniz videosu: youtu.be

o kendisini kurtarir, hatta o kurtarir sen kurtaramazsin. kedi dedigin hayvan son derece cevik, hareketli ve hassas kulaklari olan bir canli. deprem olup, Allah gostermesin bina yikilcak olsa ilk o anlar ve ufacik araliklardan vs siyrilir kacar gider. bina yikilsa bile ustune direk birsey dusmedigi surece yine molozlarin arasindan siyrilir cikar. sen kendini ve evdeki diger insanlari kurtarmaya calis, hayvanlar kendi basinin caresine bakar.

Hiç merak etme hayvanlar hayatta kalma konularında bizlere bin basarlar, ne yapıp eder kendini kurtarma yolunu bulur o kedi hatta sadıksa sana bile yardım etmeye çalışır kendince. Şu dünyada en dayanaksız kırılgan olan bizleriz diğer tüm canlılar biz olmasakta çok rahat bir şekilde hayatlarına devam edebilirler.

sen kendini biricik kedin için feda edebilirsin bence. sen kendini siper et o yaşasın

o kendini kurtarır da sen kurtaramazsın +1

o kendini kurtarır da sen kurtaramazsın +1

kediyi mediyi de boş ver, başka insanı bile kurtarma derdine düşmeyeceksin. önce kendini kurtar.
üzgünüm ama durum bu.

deprem anında hiçbir şey yapamazsın. deprem sonrasında bina yıkılmamışsa kediyi yakala ve bi yastık kılıfının içine kediyi koy, kediyi böyle taşı. eğer taşıma kutusu erişilebilir bi yerdeyse kutuya koy ve evden çık. bu tekniği daha önce duydum. şimdi araştırınca bu çıktı. umarım bu tekniği kullanmak zorunda kalmayız.

"How to get your cat safely in his carrier during an emergency:

Cats can be challenging to catch during an emergency because they instinctively hide from danger. Of course, the best-case scenario includes a well-trained cat trotting into his carrier. However, since most cats associate the appearance of the carrier with the vet, they hide. Instead of bringing the carriers out first, slip a cotton pillowcase over the cat. Once he’s in the pillowcase, slide him into a carrier and head for safety."

(git: www.catster.com)

Çok kötü.
İzmir'deyim, oturduğum apartman çok eski, mahalleden fay hattı geçiyor ve ben de tırsıyorum. Hiçbir önlemim yok.
Annem istanbul'da ve istanbul depreminden de onun için korkuyorum.

Sisle bir ilgisi yok.

Sisle ne alakası var yav.

Habire çıkan felaket senaryolarından biri işte, sözlükçüler de sosyal medya ahalisi de atlamıştır tabi her zamanki gibi.

Kötü tabi ama çok da kafama takmıyorum açıkçası, yarın bir trafik kazasında da ölebilirim mesela.

sisle mantıken bir alakası yok arkadaşlar zaten. :) ama 99 depremi için hani gökyüzü yıldız doluydu derler ya, o hesap.

adam uzman değil astrolog gibi bir şey, gezegenler dizilince deprem olacak diyor sadece. istanbul'da değil dünyanın herhangi bir yerinde olabilecek bir şey.

Hayir istanbulda bir deprem olacağını bilmiyoruz.

99 depreminde gokyuzunun yildiz dolu olmasi elektriklerin gitmesi yuzundendi yalniz:)

İstanbul’da önümüzdeki 12 yıl içinde 7 üzeri bir depremin olacağını kesinlikle biliyoruz. Geciktiği her sene şiddeti artıyor.

ihtimali diye birsey yok, olacak. ne kadar erken olursa o kadar iyi cunku bina yapi stogunun kalitesinin pek degisecegini zannetmiyorum, kentsel donusume giren binalari da langir lungur yapiyorlar, bir avantaji beton kalitesi daha iyi, perde duvar falan var ama bina statiklerinin hala cok saglikli oldugunu dusunmuyorum. cikmalar falan zaten dert. ben olsam istanbul'da cikmali binaya izin vermem...

eee olmadı seneye 21 şubatı bekleyelim o zaman.

Bundan 12 yil omce de ayni sey soyleniyordu.
Gercek su ki bunu soyleyebilecek bir teknoloji henuz yok. Meteoroloji gibi degil bu.

Bu soruları bende merak ediyorum

1- sözleşme süresi eğitim+10 yıl diye hatırlıyorum.

2- uçuş saatine ve gövde tipine göre değişiyor, 5-6 yıldan uzun sürer.

3- aylık ortalama 7k değil, 14-15k civarı alınıyor.

4- havacılık zaten stresli bir iş kolu, prosedurleri ağır ve hataya yer yok. Ek olarak bir de eğitimdeki zorluk nedeniyle stresi artıyor. sağlık testi en başta yapılıyor, geçemezsen zaten sözleşme de yapılmıyor.

1. Evet.
2. 5-6 yıl en az, çoğu zaman 7-8 yıl.
3. Eğitimde çift asgari ücret. Sonrası eğitim borcuna göre.
4. Bu anlatılmaz yaşanır bir şey. "Havacılık çok güvenli" diye yaygın bir bilgi var ama nasıl güvenli olduğunu yaşayan biliyor. Afrika'nın balta girmemiş bir çölünün üzerinde uçarken uçağın basınçlandırma sisteminde arıza çıktığı zaman kıçından akan terleri, yoğun bir havaalanına hayvan gibi bir thunderstorm çöktüğünde tüm uçaklar bir telsiz frekansında derdini anlatmaya çalışıp sağa sola kaçışırken bir gözünle kalan yakıtı keserek kaçacak delik aramayı o esnadaki hayvani türbülansta uçağa hakim olmaya çalışırken gırtlağının kurumasını falan benim anlatmamla anlayamazsın yani, onu yaşaman lazım. Doğayla mücadele ediyorsun abi. Benim 2 ayda bir falan sikiyim böyle mesleği dediğim, inip yeri öptüğüm oluyor. Anlattığın eğitim streslerini, sağlık testlerini falan saymadım bile.

2'nin cevabı direkt bir kurala bağlı olmamakla birlikte dar gövde fo, geniş gövde fo, dar gövde kaptan, geniş gövde kaptan sırasıyla oluyor kaptanlık genelde.

belirli bir sürede kaptanlığa terfi söz konusu değil, ihtiyaç doğrultusunda şekilleniyor ama 5-6 yıl minimum fo'luk süresi gibi düşünmek yanlış olmaz. genelde daha uzun sürüyor.

Eğitim ücreti 160bin euro'ya çıktı diye biliyorum.

100bin euro iken imza atmış birinin ağzından çıkan bilgi eline aylık 20bin tl'den az geçmediği yönündeydi.

Ek olarak, sözleşmede normalde maaşın belli bir yüzdesinden fazlasının kesilemeyeceğine dair madde vardı daha önce. Bunu kaldırmışlar diye duydum. Kısacası thy biraz sömürüye geçmeye başlamış gibi.

1) Değişmediyse kesintiler FO maaşı ile başlıyor. 10 yıldı en son.
2) FO olarak 5-6 yıl uçtuktan sonra kaptan olabilecek şartları (şu andaki şartları) sağlamış oluyorsun. Ama kaptanlık profesörlük falan gibi bir şey değil. Şirket bunun şartlarını min 15 yıl tecrübe diye günvellerse 15 yıl sonra kaptan olma şartlarını tamamlarsın. Ayrıca kaptan olma şartlarını tutturduğun anda kaptan olmuyorsun. Şirketin ihtiyacına bağlı olarak sıraya alınıyorsun. Ama ortalama 6-9 yıl gibi bir süre şimdilik mantıklı gibi.


4) Stresin kaynağı çok fazla. Burada yaz yaz bitmez, işin içinde olmayan birine anlatmanın da bir yolu yok. Doğuştan gözleri görmeyen birine gökkuşağını anlatmaya çalışmak gibi oluyor. Ama stres meselesi doğru.

Snl skeçleri falan var hafif benzer.

whose line is it anyway? superdir, dogaclama.

Evrimsel olarak mumkun degil, olmemek icin alfa erkek secimini birakmalari lazim. O da uzun vadede insan soyunu tehlikeye atabilir.

Kadin cinayeti haberlerine bakinca olduren herifin tipi sokakta gorsen yolunu degistirecegin kisilere benziyor.

Ayrica bu istatistikler anlamsiz verilerden olusuyor, cunku icinde erkek cinayetleri yok.

Onlari katip olduren dagilimi yaparsan ulkede kadin cinayeti orani onemsiz sayilabilecek bir sayi cikar.

Türkiye'de kadın, erkek cinayeti değil ciddi bir asayiş ve adalet sistemi problemi var. Çevremde "sapığı" olan bir sürü kadın gördüm, çoğunda saldırgan kişi yasal olarak başını belaya sokacak eşiği geçmezse (ki bu eşiği geçmek için kadını öldürmesi ya da öldüresiye dövmesi falan gerekiyor) aylarca rahatsız etse, tehdit etse de başına bir şey gelmiyor. Tabii bu cinsiyetten bağımsız bir durum aslında, zira bir erkek de suça maruz kaldığı zaman polis ve mahkeme yoluyla sonuç alması son derece zor günümüz türkiye'sinde. Kadınlar daha savunmasız göründüğü için kamuoyunda kadınlara yönelik suçlar daha çok tepki görüyor ve ayrıca fiziksel olarak daha zayıf oldukları ve ülkedeki cinsel açlıktan dolayı kadınların suçun hedefi olmaları daha olası. Fakat ben temel problemin "kadına şiddet" probleminden ziyade işlevsiz asayiş ve hukuk sistemi olduğunu düşünüyorum. Olayı kadın ve erkek kimliklerine indirgemek bizi asıl sorundan uzaklaştırıyor bence. Kendini savunamayacak birisine fiziksel şiddet uygulamanın cezası kaçınılmaz ve çok ağır, caydırıcı olması lazım. Böyle suçların şikayete bağlı olmaktan çıkarılması lazım. Suçlunun dayısı bilmemne holding'in sahibi diye yırtamaması lazım. Kravat takanın iyi hal indirimi alamaması lazım. Asıl sorunlar burda diye düşünüyorum.

Bunun birkaç cevabı var, ben ikisini yazayım. Öncelikle bile bile lades diyen kadınlar, arıza adam tutkusunundan vazgeçmeyen, sevgiden değil ruhsal sıkıntılarından kaynaklı paranoyak kıskançlıkları bana aşık ondan sanmaları, ben onu düzeltir adam ederim heveslileri. Böyle düşüncede olanlar evlilikten sonra hiçbir şeyin değişmediğini görünce ve adamın kıskançlıkları daha saykoya bağlayınca kaçmaya çalışıyor ama adam tabii ki bırakmıyor, çünkü kendi malı görüyor, başkasıyla olacak ihtimali de cinayete götürüyor.

İkinci şekil de cidden iyi numara yapan adamlar var, daha profesyonel ve bence daha tehlikeli olan ruh hastaları. Bu tipler kadının gözünü öyle boyuyor ki öyle mükemmel bir profil çiziyor ki kadın etkisine giriyor, inanılmaz manipüle ediyorlar ve kadın eğer şanslı ise evlenmeden gerçek yüzünü görürse kurtulmaya çalışıyor, inanın böylesinden kurtulmak yıllar alıyor çünkü asla zotuna gitmemelisin asla onun gibi olmamalısın yoksa tehdit şantaj iş daha uzuyor. Kurtulduğunu sanıyorken belki de pusudadır, hiç bilemezsin. Eğer kadın şanssız ise evlilikten sonra kurtulma şansı yok gibi zaten.

Odamda oturmuş müzik dinliyorum ve üşüyorum.
Niye üşüyorsun diye sorarsanız cam açık.
Cam niye açık derseniz içeri sıcaktı terledim o yüzden açtım derim.

Kapatiyim.

Evde pubg mobile oynuyorum. Bağımlılık yaptı namussuz. Maçlar başlamadan önce gaz müzik dinleyip, en kalabalık yerlere atlıyorum ve 4-5 kişi aldıktan sonra can veriyorum.

İş bitti, sosyal medyaya bakıyorum, matrax'ı dinliyorum.
Birazdan pubg'ye dalarım sonra yatış.

open.spotify.com koltuğa yayılmış bacaklarımı çelmiş ve kucağımda laptop ile bu şarkıyı dinliyorum.

Çatı katındaki yatağa uzandım, iki taraflı camları açtım serinlemek için, zaman öldürüyorum.

Bvb tottenham maçı bitti uyku moduna geçiyorum.

annemle film izliyoruz

uzandım ve pavyon dublesi rakı koydum yanında adana şalgamıyla

evdeyim, müzik dinleyerek yazmam gereken bir yazıyı yazıyorum. sevgili mevgili yok maalesef.

Ev bira falan.

Köpeğin kaka poşetini tekelin kapısının yanında unuttum, ona canım sikildi.

Öküz gibi yorulduğum ilk işimin ardından yine öküz gibi yorulduğum ikinci işimin gece kısmı bitti yatağa uzandım. 3 saat uyuduktan (uyuyabilirsem) sonra kalkıp işin sabah kısmını halledicem. Neden? Çünkü gerizekalıyım ben.

Servis bekliyorum

kadıkoy'de kanada dolari veren doviz burosu biliyorum, belki diger ilcelerin merkezlerinde de vardir.

Yapı kredi mobil şubeden alabiliyorsun. Nakit olarak çekmek için de herhsngi bir şubelerini ararsan 2 3 gün içinde getirirler.

CAD ve AUD bulunur da NZD alamazsın çünkü TR'de konvertibl bir para değil. Bankalar böyle paraları ellerinde tutmaz, geleni sallarlar dışarı. Anca turistler, esnaflar yatırınca o banknotları verirler.

(bkz: les quatre cents coups)

Sivas
A monster calls

orphan

Leon.

empire of the sun'daki christian bale olabilir.

E.t. cocuk cast cekimini izle.
Basrol cocugu secerken elemanin yaptigi rolu kimse yapamaz.

Hayat güzeldir

kimi sevsem çıkmazı isimli kısa filmde, baş rolde oynayan çocuğun performansı çok iyiydi. Gerçi çocuk sayılmayabilir teenager diyelim.

what's eating gilbert grape filmindeki leonardo dicaprio performansı çok övülür. ben izlemedim.

Canım Kardeşim. Sinemadan ve oyunculuktan anlamam ama valla oradaki ufak kardeşi oynayan abimizi çok iyi bulurum.

www.imdb.com

benim unutmadıklarım sıralı tam liste:

sezercik/yumurcak filmleri,
leon - natalie portman bu filmden sonra aldı yürüdü,
harry potter 1'deki velet oyuncular,
havuç emre'nin veletlik zamanları,
son zamanlarda da the end of the fucking world'deki veletler.

the fall.

lilja 4-ever, leon, the fall aklima gelenler

topluyorum ve @dedetorunmavikapak hesabındaki kıza gönderiyorum. yüz küsür tekerlekli sandalye aldılar. instagramdan bakın isterseniz. eskişehirde oturuyorlar size de yakın. geçenlerde de esra erola falan çıktılar.

toplamıyorum. bu kampanya ilk başladığından beri bana fake bi olay gibi geliyor ve bu anlamda birkaç yazı da okudum zamanında. Genel olarak tüm şişeyi geri dönüşüm kutusuna atıyorum kapakla beraber.

ben de toplayıp @dedetorunmavikapak hesabındaki kıza gönderiyorum.

Topluyorum da hiçbi yere göndermedim henüz 2 3 torba duruyor evde.

www.birgun.net
Toplamıyorum.

Su firmalarının ne kadar “şişeyi” geri dönüştürdüklerine kanıt olarak kullandıkları bir hile olarak duydum. Yani şişeyi at kapağı topla olur mu öyle şey di mi? Ben ikisini ayırmadan toplayıp belediye ambalaj atık a veriyorum

Belediye cam,plastik, kağıt kategorisinde olan şeylerin tümünü alıyor

biz şirkette topluyoruz ve doldukça üç beş çuval gönderdik,
tofd.org.tr ye gönderiyoruz, haber verdik, gelip aldılar.

buyuk migros'taki plastik copune atiyorum. sert plastikleri de biriktiriyorum.

hatırlayamadım :(

bunyemin ironisi mi desem kucuk bi hediyesi mi desem bilmiyorum ama, ne zaman stresli, kotu bi donemden geciyor olsam gulme krizlerim baslar. guldugum seyler oyle komik de olmaz genelde. ama enerjimi tuketene kadar oyle cok gulerim ki gorenler agliyorum zanneder. gecenlerde krizimi tetikleyen buydu mesela :( twitter.com

yilbasinda annem babam gelmişti ve abimlere gidip oyun oynamistik. kulaga yüksek sesle müzik calan bir kulaklık takip karşındaki de kelimeyi söyleyip dudak okumaya calisiyordu ve asiri yarıldık isin icine anne ve baba girince cok komik olmustu.

birkaç hafta önce, müdürümün yaptığı bir şeye öyle gülmüştüm.

Hatırlamıyorum. Ota boka gülerim canım isteyince ama şöyle düşman çatlatan, yanaklarımı ağrıtan şekilde gülmedim hiç son birkaç senedir.

1 saat önce

fıytfıyta gülmüştüm.

Çocukken.

2 saat önce. Arkadasimin erkek arkadaşindan ayrilma gerekcesine güldüm.

Kız gecenin bir saati yolda kaliyor arabasi bozulduğu icin. Sevgilisini ariyor gelip beni alabilir misin diye, çocuk da " Askim keratin bakima geldim hani 2 hafta önce Brezilya fönü çektirmiştim ya bugün de bakimini yaptirmam lazim yoksa tutmayacak sen bekle 1-2 saate gelirim." demiş.

Geçen ay bill burr'ü canlı izledim. Orda güldüm. Ciğerim patlayacak falan sandım hatta.

Annemle babam genel kültür yarışması yapıyoruz bu gruba bazen yengeler ve dayilar da ekleniyor. Yaş grubu 50 üstü olduğu için ben baya eğleniyorum ailemle. Bu yarışmayı da ara ara yapıyoruz en çok ona eğlendim son zamanlarda.

bir ay olmadı. ev arkadaşım, aynı zamanda en yakın arkadaşım. ikimiz de o kadar gevezeyiz, birbirimizle o kadar çok konuşuyoruz ki bazen sadece oturma odasında konuşarak 6-7 saat geçiriyoruz. akşam 9'da oturuyoruz, kağıt oynayalım şunu yapalım bunu yapalım derken bir bakıyoruz sabah 5'i bulmuşuz, fırına gidip simit falan alıyoruz o zaman da. bu tarz kafa dengi bir adamın olması güzel. "inside joke"lar sayesinde en saçma şeyde bile deli gibi gülebiliyoruz çoğunlukla.

bu arkadaşım inanılmaz şefik subaşı taklidi yapıyor mesela. "bunun yüzünden tam üç sefer intihara kalkıştım" dediği zaman temiz 10 dakika gülüyorum, şaşmaz. bu tarz şeyler. böyle olunca gülünüyor yani. yakın zamanda gülmekten nefessiz kaldığımı hatırlıyorum ama konu neydi, onu hatırlamıyorum hiç.

Geçen hafta bir devlet dairesinde memur komik bir şey söyledi, ortam uygun olmadığı için layığıyla gülemedim fakat sonra arkadaşlarıma anlatırken hakkını verdim :) Şimdi yazarsam komik olmayabilir.

Az önce aaaaaaahahaha

yılbaşında sanırım. kafası güzel olan arkadaş grubuna sonradan, absürt bir şekilde dahil olan ve daha önce tanımadığım bir komşunun karısıyla neden çocuk yapamadığı üzerine yaptığımız konuşmaya güldüm.
bunu kaydetmiş bizden biri, ertesi gün ayık kafayla izleyince baya gülmüştüm. gecenin 3'ünde "garı ariyü" diye aramızdan kalkıp giden cengiz abi görse o da gülerdi, sonra da muhtemelen ufak bir namus cinayetiyle beni ortadan kaldırırdı.

Yazmaya çalıştım ama sildim. Komik olmadı hiç. Ama bir dostumla bende şöyle bir sey oluyor, komiklik bir notkada başlıyor ve bu zincirleme seklinde devam ediyor, sahiden bir o bir ben karnım agrıyana kadar gülüyoruz. 2 gün önce falandı sanırım. Altıma yapacağım sandım, kapının yanına gidip yere çömeldim. Gercekten. artık salarsam da buraya salayım diye. Nesyseki yapmadım. (*-*)

Hiç beklemediğim bir anda şu videoyu görüp güldüm birkaç gün önce. Bir de vakit geceyarısını geçmişti, resmen ağzımı kapattım konu komşu duymasın diye. Komik de değil sanki o kadar ama güleceğim varmış: www.youtube.com

Sık gülen biriyim, kahkaha dahil. Ama karnımı gerçekten tuta tuta güldüğüm zaman 8 sene önce hamileyken 7 kocalı hürmüz'e gitmiştim. Ertesi hafta da doğdu zaten bebecik.

:)

Daha bu sabah düşündüm bunu. Hayır yapamıyorum. Telefon olmadan tuvalete bile gidemiyorum.

telefonsuz olmuyor ya

Yok. Boş durma hastalığı var bende. Duşta bile podcast falan dinliyorum.

yarım gün rahatlıkla yapabildiğim uygulama.

internet ve Akıllı telefon yokken tv izlerdim en kötü kitap okurdum veya hayal kurardım

İşe gidip gelirken serviste (yanımda muhabbet edebileceğim biri oturmuyorsa) bomboş oturuyorum.
Camdan dışarıyı izliyorum, o izlemek sayılmaz dimi?

ben de yapamıyorum. geçen hafta kişisel rekorumu kırarak günde 3 saat 41 dakika telefona bakmışım. bütün gün bilgisayar başında olduğum bir işim olduğu da düşünülecek olursa. durum giderek vahim bir hal benim için. daha önce bütün her şeyi kapatıp evde boşluğa baktığım anlar oluyor, yarım saat falan hiç bir şey dinlemeden izlemeden okumadan öylece bakıyordum. o anlara geri döneceğim.

çok zor, düşünmek de bi yere kadar

sen bunun üstünde çalış bakalım bir 2 3 sene, belki filozof olursun.

meditasyona evirebilirsin ama, onda da gayet bi şey yapmayıp çok dinginleştiklerini söylüyolar.

guru olmaz ama senden.

Saglam yemek yiyorum is cikisi bir yere gidip direkt. Girtlaga kadar doyacak et yiyince stres geciyor.

çıkışta iki bira içiyoruz.

2 bira ya da 2-3 kadeh şarap. dışarda ya da evde fark etmez.

Çıkışta iki bira +1
Hava güzelse sahilde yürüyüş

Kafa arkadaşlarla buluşup muhabbet, güzel bir yemek.

akşamına karışık kebap

içiyorum

eve gidip müzik açıyorum son ses, bir müddet bağıra çağıra şarkı söyledikten sonra koltukta kitap okuyorum, mum yakıyorum. çok iyi oluyo.

Viski/şarap koyup piyanoya oturuyorum.

sex

kedimle oynuyorum.

is arkadasina masaj yaptiriyorum

spor. ama salon iş yerinde. tam bir paradontaks.

stresli gün sonunda iyi bir şeyler olduysa güzel yemekle ödüllendiriyorum. kötü olduysa bilgisayar oyunu kuş gibi hafifletiyor.

Yürümek çok iyi geliyor. Ama hunharca yürümek. Bir çıkıp 10 km sonra kendine gelmek, o arada saydırmak, saydırmak. Bir süre sonra, "hayat ne güzel, martılar felan..." oluyor.

Spor yapıyorum

sadece ailede değil doktorlarda da var artık ciddi/korkulan bir hastalık yokmuş/olması imkansızmış gibi davranılırsa olmayacakmış gibi bir tutum. Bir çok defa başıma geldi. Gözlerinden alevler çıkarabilen birisi olduğum için her defasında doktor mecburen yaş kriterini ciddiye almadan gerekli testleri yapmak zorunda kaldı. Ama benim yerimde kontrolünü kaybeden veya ters konuşan birisi olsa eminim ki hastayı haksız çıkarırlardı. haklıyken haksız konuma düşmeden hakkını koruyabilmek zor zanaat.

Özellikle hormon olaylarında doktorlar çok tırsıyorlar ve mümkün olmadıkça tedaviye gitmiyorlar yaş gençse benim anladığım.

@Mommysbusy cinsel geçmişimi bilmeden 30 yaş altına hpv bakılmaz demek çok saçma geliyor. Virüs nihayetinde ve korunmayla bile bulaşabilecek bir şey. 20 yaşında HPV'li biriyle birlikte olduysam 20 yaşında kapabileceğim bir hastalık. Kişi talep ettiği halde sen 20 yaşındasın sana bakılmaz diyip 10 yıl bekletip hastalığın ilerlemesine neden olmayı göze almayı anlayamıyorum. Yani hadi ben okudum araştırdım HPV nedir nasıl bulaşır öğrendim, bana bu cevabı veren doktoru dinlemeyip başka doktora gitmeyi bilirim de bilmeyen, utanan "senin yaşın tutmuyor" lafına güvenip ihmal eden birileri olursa?

Aynen öyle ya. Sanki bu memlekette aile onayıyla 15lik kızları evlendirmiyolarmış da herkes 30unda ilk ilişkisini yaşıyormuş gibi.

Ya bu biraz senin kadın olmanla da alakalı. Annem de senelerce gözünden ve dizinden çekti ve bin tane doktor gezerek çare buldu ancak. Bir yazı okumuştum bunun üzerine araştırma yapmışlar. Kadınların doktora gittiğinde ciddiye alınma oranı düşük diye bir çıkarım yapılmış. Hem de batıda oluyor bu. Bu yüzden adını unuttuğum bir kadın hastalığının dünyada ortalama teşhis süresinin 8 yıl olduğu yazıyordu. Kaynak aklıma gelmedi. Şimdi yatcam ama sabaha bulursam eklerim eğer duyuruyu silmezsen. Bastır yaptır derim kulak asma doktora, gerekirse corla. Senin sağlığından önemli değil hiçbiri.

@Mommysbusy Ocak ayı başında yaptırdım, 2 gün filan önce hastanenin kendi sitesinden bulunabildiğini öğrenince ulaştım sonuca. Mesele o değil zaten. Çoğu kadının açıkça konuşmaktan çekineceği bir konu mesela bu. Belki şüpheli bir ilişki yaşadım veya ne bileyim genital bölgede değişiklikler hissettim. Neden hpv yaptırmak isteyebileceğimi sorgulamak yerine (ki bunu sormadım zaten ama) "sana hpv olmaz" demek bana çok yanlış geliyor ki resmen "sana smear almamışlardır başka bir şeydir o" dedi kadın, bi 3 saniye "e benim vajinama giren neydi spekulum değil miydi" diye bi sorguladım ağzım açık.
Yine Pcos teşhisi öncesi 3 aydır regl olmuyorum dediğimde regl olmamı sağlayacak 7-10 günlük ilaç verip sonra kan tahlili alıp hormonları normal görünce geri gönderen doktorlar. O zaman da algı "ilk reglden sonraki birkaç yıl düzensizlikler normal" şeklindeydi.

@windows95 bulabilirsen sevinirim, silme niyetim yok soruyu.

Of of of ne saçmalıklar yine. 26 yaşındasın ne smear’ı ne demek acaba. Bu denli saçma bir cümle duymasam da benim sağlığıma mal olacak şekilde bir “senin yaşında bu hastalığın olacağını hiç düşünemedik” cümlesini 3 ay yanlış tedavi uygulanıp, elimde ameliyatan başka bir çare kalmayınca duydum.
Bu ülkede gerçekten bilim ile uğraşan doktor bulmak bu kadar zor olmamalı...
Aynı yaş grubundayız, arzu ederseniz benim girtiğim doktoru da bir deneyin.

irene + 1

Bazı doktorlar kendini bilim adamı zannediyo. Ciddi bi doktor bulursan iyi edersin.

Türkiye'de bırak iyi doktor bulmayı, yalnızca hastayı ciddiye alacak ve gerekli testleri yapacak "normal" doktor bulmak bile çok zor. Büyük çoğunluğu son derece bilgisiz ve bununla orantılı olarak egolu ve umursamaz. Geçmiş olsun.

@futbolcu bütün doktorlara kefil olacak değilim her meslekte olduğu gibi iyisiyle yapan da var kötüsüyle yapan da. Ama bu tavrınız işini layıkıyla yapmaya çalışan doktorları yaralayıcı bir üslup. Sizin mesleğiniz hakkında böyle konuşsam hoşunuza gider miydi?

Soru sahibi; her hastalığın daha sık görüldüğü yaşlar var dolayısıyla bu yaşta bunu beklemeyiz durumu saçmalık değil, hpv taraması 30 yaşında başlıyor ve bu Türk doktorların aldığı bir karar değil.

Screening Methods for Average-Risk Asymptomatic Women

Age 21 to 29: Every 3 years with cytology (Pap testing), regardless of age of onset of sexual activity or other risk factors.
Age 30 to 65: Every 5 years with HPV co-test (Pap + HPV test) OR every 3 years with cytology.
When NOT to Screen

Younger Than Age 21: Screening is not recommended for women younger than age 21.
Older Than Age 65: No screening past age 65 if adequate prior screening can be assessed accurately (three consecutive negative cytology results or two consecutive negative HPV results within 10 years before screening cessation, with the most recent test occScreening with the HPV Test Alone

In 2014, the Food and Drug Administration (FDA) approved the Roche HPV test for primary cervical cancer screening in women aged 25 and older. Shortly thereafter, the Society for Gynecologic Oncology published interim guidance[PDF-271KB] indicating that primary high-risk HPV screening can be considered as an alternative to current U.S. cytology-based cervical cancer screening methods. This guidance also recommends at least a 3-year screening interval after a negative primary HPV screening test. At this time, the USPSTF has not updated its recommendations to include primary HPV as an option for screening.urring within 5 years) and not otherwise at high risk for cervical cancer.

25-30 arasına hpv baksak mı diye konuşuluyor ama kabul edilmiş değil. Smearde anormal bir şey çıkarsa bakılır.
Bunlar size cevabım. HPV neden yapılmıyo yaa demişsiniz ya.
Aile hekiminin size smear yapılmaz lafını da cahilliğine veriyorum evli olmayan her kadını bakire sanan zihniyet.

Bu yazilanlarin çoğunu okumadan sadece soruya yanıt olarak yazıyorum, aile hekimliklerinde sadece 30-65yaş arasındaki kadınlar ilk cinsel ilişki yaşına ya da medeni durumuna bakılmaksızın taranır. Bu yaş grubu dışında alınan smearler örnek alındığında gönderilen halk sağlığı laboratuvarı tarafından incelenmez. Halk sağlığı laboratuarları sağlık bakanlığına bağlıdır ve sağlık bakanlığının aldığı karar doğrultusunda bir yönerge izler. Onun haricinde herhangi bir özel klinikte rahim ağzı kanseri taraması yapılmasını talep edebilirsiniz. Yapılır da. Amerika’da da o ülkedeki HPV yaygınlığı dikkate alınarak taramaya başlama yaşı 21 olarak belirlenmiştir. Cinsel aktif kadınların yaş ortalaması 16dahi olsa 21 yaş öncesi tarama yapmak mantıklı bulunmamıştır çünkü virüs bir kere bulaştı diye kesin kansere sebep olmaz, erken yaşta çoğu zaman enfeksiyon kendini sınırlar ve virüs vücudu terk eder. Özetle tarama yaşı her ülke için farklıdır. Bu yaş aralığına yapılan çalışmalar neticesinde karar verilir. Kimin taranıp kimin taranmayacağına karar vermek bize düşmez. Burada milleti gaza getirip durmayın.

Selam, linki buldum

www.5harfliler.com

Bu arada @pastörize süt,bu kadar insan benzer deneyimler yaşamışken tanımadığın insanları sırf senle aynı bölümü okudu diye niye savunuyorsun? Hepimiz mi doktorlara düşmanlık besliyoruz, hepimiz mi kötü niyetliyiz? Yazının sonunda meslektaşının cahilliğinden bahsetmişsin ama yazıya başlarken ilk yaptığın şey direkt savunmak. Niye yapıyorsun ki bunu?

Niye “yaralanıyorsun”? Benim de bir sürü meslektaşım var gayet kötü işler yapan. Ben birinin eleştirildiğine şahit olduğumda savunmuyorum. Çoğu meslek grubu da savunmuyor aslına bakarsan. Ama bakıyoruz bizim doktorlar hep böyle. Eleştiriyle yıpranıveriyorlar hemen. Oysa insanlar sadece sağlıklarını peşinde. Bu yaptığın şey antipatiyi artırmaktan başka inan hiç ama hiç bir işe yaramıyor.

@windows iyisiyle de yapan var kötüsüyle de dedim zaten körü körüne savunmadım. Senin antipati duymaya meyilli olduğun çok açık, yapıcı yazımdan bile antipati kapmışsın ben sana ne diyebilirim ki.

Başka doktora gidin. Bence de doktorun tutumu yanlış ama diğer tarafta çok iyi doktorlar da var.
Ben smear testi her sene yaptırırım, yaşa bakan jinekoloğa rastlamadım hiç. 23-25 yaşlarında yaptırmaya başlamıştım, hatta o ara aşı da olmuştum.

Özellikle smear bakılması konusunda takıntılıyım. Bir arkadaşım rahim ağzı kanseri olup, rahmini aldırdı ancak geç kalınmıştı. Kanserin maalesef diğer organlara sıçraması sonucu vefat ettiğinde 28 yaşındaydı. O sürece birebir şahit olmak çok zordu.

Aktif cinsel hayatı olan tüm kadınlar en az 2 senede bir yaptırmalı, gerekirse doktora ısrar edin.

@pastörizesüt, bu genellemem doktorlarla değil Türk toplumuyla ilgili aslında. Türkiye'de işini iyi yapan insan çok çok az, sektörden bağımsız olarak. Doktorlar da istisna değil. Benim mesleğimle ilgili bunu söyleseniz de haklı olursunuz, ama ben üzerime alınmam. Ama evet, doktorlar demem bunun sanki doktorlara has bir şey olduğu manasını içeriyor, Türkiye'deki profesyoneller diye genişleteyim.

Bilgilendirmeler için teşekkürler.

@Corrigan prefers beer, milleti gaza getirme gibi bir niyetim yok. Sorunun tüm içeriğine bakarsanız genel tutumlardan bahsediyorum ve bunu sadece hpv/smear üzerinden yormadım. HPV/smear testleriyle ilgili bir soru da değil bu zaten, ben o konuyu hallettim, bu konuda bir tavsiye aramıyorum.

Benim sorguladığım doktorlardaki yaş tutumu. 30 yaşına kadar HPV testinin smear gibi testlerin sonucunda ihtiyaç görülürse yapılmasını anlayabiliyorum. Fakat bu taleple gelen hastanın "senin yaşın tutmuyor" "ne hpvsi ne smeari" denilerek, lafı ağzına tıkarcasına yollanmasını anlayamıyorum. Ben bu konuları doktora açıkça konuşabilen bir insan olarak sorun yaşamıyorum ama utandığı için jinekoloğa gitmek istemeyen insanlar varken doktorların hastalara karşı bu tutumla yaklaşmasını yanlış buluyorum. "Yaşın tutmuyor, bundan daha fazla bilgiye de ihtiyacın yok, yürü git" gibi bir yaklaşım, hastayı küçümseyici ve değersiz gösteren bir yaklaşım bu.

Yaşın genç o kemiği kıramazsın demeden önce kemik yapımı ya da merdivenden nasıl düştüğümü bir sorgula mesela. Belli ki acı çekiyorum, bi röntgene gönder? Olmadı kıl dönmesi olabilir, şu bu olabilir de başka yere yönlendir?

Bir hasta olarak bir şikayette bulunuyorsam, beni "yaşın uygun değil" diye geri göndermek yerine, "bahsettiğin şikayetlerin nedenleri bunlar da olabilir. Gel önce bu taramaları yapalım" de yani ondan sonra hasta gidip google'dan araştırmaya kalkınca suçlu oluyor.

ben de soruya ek yapayim hpv konusunda baya saglam bilgiler var cunku. benim durumum da tersine. ilk iliskime 30 yasinda girdim, 31 yasinda hpv tespit edildi:( ve ascus vardi, kolposkopi onerdiler ama kactim. korktum cunku bir de ilk iliski yasimin ileri olmasindan oturu hemen kanser oncusu olmayacagina inanmak istedim. bu dusunce ne kadar dogru? baska biseyden dolayi hpv kapip kanser gelistirmis olabilir mi vucudum?
rahim muayenesi normaldi

yine sallayan sallayana.

Türkiye'de bulunan doktor kalitesi avrupadan, amerikadan kat kat iyidir. Sunulan sağlık hizmeti; ücretsiz sağlanan testler, röntgenler, mr'lar ve benzerlerini hiçbirinde öyle kolay kolay bulamazsınız. elin adamı yurtdışından buraya gelip binbir teşekkür ile ayrılıyor. bunlar burayı beğenmiyor.

helal.

Yakin bir dostum uyku hapi alirdi.terapi de is gorebilir. Kontrolu birakmayan bir tipim. Kendi cozumum : Ucaga binmiyorum. Mecbur degilim.gerekirse Is degistirmeye kadar gotururum isi. Yilda bir viyanada konferans olur, uzaktan telekonferansla katildim. Durumum cok ciddi degil, istesem 20 saatte ucarim, ama hayat o kadar yordu ki artik hic can skintisi ve strese tahamulum kalmadi. Biraz ic dokme gibi oldu ya neyse :)

trafikte çok daha fazla tehlike ile karşılaşıyorsun. türbülans o kadar korkulacak bir şey değil, zaten uçaklar ona göre tasarlanıyor. şüpheye düştüğünde uçağın en güvenilir ulaşım araçlarından birini düşün yeter herhalde. ya da air crash investigation filan izleyebilirsin. sektördeki güvenlik önlemlerinin ne kadar ciddi olduğunu anlıyorsun. yani uçağın düşmesi için 6-7 tane hatanın üst üste yapılması lazım.

Alkol al.

malesef doymuyorum. :(

hepsini ilk gördüğümde doymam gibime geliyor. yiyip bitirince de doymamışım gibi geliyor, biraz bekleyince aslında doymuş olduğumu fark ediyorum.

doymam/doymadım diyip fazlasını yediğimde sonradan rahatsız ediyor.

105 kiloyum, kronik şişkoyum. yaş 40.

tıka basa olmasa da doyuyorum.

Porsiyonu 1,5 yaparsak doyarim. 1 porsiyon olunca insan daha yemeden ben bununla doymam hissine kapılıyor zaten..

doymuyorum
misal döner en az iki porsiyon
75 kiloyum

Doymuyorum :(

77 kiloyum

Her söylediğin örneğin 1,5 ya da 2 porsiyonu ile doyduğumu hisediyorum. Ama sonra da rahatsız ediyor.

Benim kocam doyuyor, ama çok dikkatli yiyen biri. Normal yiyen erkek 1,5'la doyar.

Ben doyuyorum.

doymam 1.5 tan aşşaya 3 çeyrekten aşşaya doymuom.

hatun bir kişi olarak hayvan gibi yiyebildiğim için cevap vermek istiyorum.
doyma olayı bende her zaman porsiyonla alakalı olmuyor, özellikle akşamları, daha çok ne yediğimle alaklaı oluyor.
örneğin sıcak etli bir yemek varsa nörmal bir insan evladı gidi doyabiliyorum ama öyle bir seçeneğim yoksa, pide, pizza vs hepsini birlikte yesem doymuyorum.

doyuyorum. tıka basa doymaya alışkın değilim, belki ondandır.

pide evet diğerleri hayır. porsiyonlar, gramajlar küçülürken fiyatlar artıyor sürekli.

porsiyonlar sürekli küçülüyo ama ben doyuyorum. 75 kiloyum.

önden su iç bolca, yavaş ye. doyacağız.
bakın burası önemli:
y a v a ş y e
:D

if yaptığım için son tokluk öğünümü nispeten yüklü alıyorum. bu öğünde bazen bir orta pizza yiyorum, gayet iyi doyuyorum 16 saat tutuyor beni.

diğerleri orta boy pizza kadar doyurucu değil ama orta boy pizzanın doyuruyor olması lazım, günlük 4bin kalori ihtiyacı olan bir body builder değilsen.

ben doyuyorum. 78 kiloyum. sadece çok aç olduğumda 1,5 iskender yiyebilirim.

sir gawain +1, az az ama çeşit yemek isterim. 2 porsiyon döner yerine, 1 porsiyon döner, az çorba bir kaç saat sonra dondurma vs. kalorisini düşünüp, burada fazladan yiyeceğim x yerine akşam y yerim derim.

1 tane pideyle nasıl doyuyorsunuz? Ben doymuyorum:/
50 kiloyum. Bay değilim.

Edit: Ama zaten sağlıklı olan tıka basa doymamak. O yüzden takviye almıyorum.

Tam doymuyorum da orada birakiyorum, ofis insaniyiz cunku. O porsiyondan fazlasini yakamiyoruz yag oluyor.

bizim kociş doyuyor

Mümkün değil. Hele o gün spora gitmişsem falan imkanı yok.

pizzaya gerek yok, diğer üçü ile doyarım. yalnız iskender ve döner peşpeşe pek iyi olmaz, 1 pide, peşine 1.5 iskender tercih ederim.

Doyarım. Pideyi bitiremem genelde

Benim günlük yediğim et miktarı 700 gram civarında, bunu komple tek seferde yediğim de oluyor, o nedenle benim için pek mümkün gözükmedi.

Klasik fast food tarzı yerlerin orta boy pizzası ile doyarım da döner, pide doyurmuyor.

bir porsiyon iskender dediğin ne o çocuk iskenderi gibi. bursa çocuğuyum her yerde en az 1.5 yerim.

bir porsiyon et döner -- 1 saat sonra falan tekrar acıkıyorum

bir adet karışık pide + bir tane de kuşbaşılı pide koy onun yanına oh mis

en büyük boy pizzalardan gelmezse doymuyor insan

67 kiloyum gşslkjanjkgsad kilo alamıyorum linç etmeyin

türk erkeklerinin neden agresif olduğunu bulduk
hepiniz aç geziyormuşsunuz!

keşke şu doyuyorum doymuyorum yazanlar bir de yaş yazsalardı.
ben kadın olarak 25 yaşında doymuyordum. 35 yaşında 1 iskenderi anca bütün gün bir şey yemediysem yiyorum ama porsiyonu normal olan yerlerde yemek yerim. erkek kardeşim var, doyuyor diye biliyorum...ofis canlısı kendisi de şu sıralar.

şişmanım ve saydıklarının hepsiyle doyuyorum normalde. sipariş verirken hepsini 1.5 veya büyük boy söylerim ama. doymam diye korkarım. o yüzden şişmanım zaten.

doyma anlayışına bağlı biraz. ben terleyip nefes alamayıncaya kadar yiyordum "doymak" için. öyle doymaksa evet, yetmiyor; büyük boy pizzanın yanında patates falan da olması gerekiyor. yok normal bildiğimiz doymaysa fitness boi değilsen, günlük kalori ihtiyacın 4-5 bin değilse şunların hepsinin yetmesi lazım aslında. en azından 2.5-3 saat yemek düşündürtmemesi lazım.

@niye ama
30E ofis calisani sporsuz. Acken ortaligi benzin dokup atese verecek hale geliyorum.

Doyman lazim diyonuz da ben doymuyorum abi valla. Spor falan da yok. Ac geziyorum ortalikta. Porsiyon et doneri ayiptir soylemesi tam doydum diyebilmem icin 1.5 falan degl direkt 2 porsiyon yemem gerekiyor. Pide gecen gun 1.5 da doyurmadi. Orta boy pizza bazen doyuruyor yalan yok, ama ciddi sekilde ac isem no way.

Sağ ön cep. Cüzdan kadın cüzdanı gibi uzun bi şey değilse sığar rahat rahat

Iyi de cuzdan kapkalin (cok para oldugundan degil, kimlikti kartlardi suydu buydu sisiyor) pantolonum iner agirligindan cebe koysam. Sigmaz zaten arka cebe de.
Siz cuzdana ne koyuyorsunuz ayiptir sormasi olye incecik oluyor cebe girecek kadar?

@bos gezen
yillar oldu gideli askere.

Benim pantolonlarımda cep oluyor, oraya koyuyorum...

Cüzdan dediğin pantolon cebine koyulur, ince ve uzunlamasına formlu olanlarından kullanınca sorun olmuyor. n11scdn.akamaized.net

Göt cebinde üstüne oturunca deforme oluyor, o yüzden yan cepte kullanıyorum.

Erkek cüzdanı cebe sığsın diye yapılıyor.
goo.gl
Şuna sığmayacak cüzdan yok. Kemerle giysen düşmez üstelik.

Ben arka cebe koymaya korkuyorum. Birisi çekip alacak diye.

içindeki bütün gereksiz kartları düzenli aralıklarla bi yere biriktirip minimal incelikle sağ arka cebe koyuyorum.

ben yıllardır sağ ön cepte cüzdan sol ön cepte telefon taşırım, arka cebe koymak otururken omurga sağlığı açısından iyi değil.

küçük bir cüzdan kullanıyorum. içinde az miktar nakit ve bir kaç kart harici bir şey yok. kalabalık bi yerdeysem ön cebimde, değilsem arka cebimde. elde cüzdan, telefon, sigara taşınmaz mal gibi.

cüzdan yerine kartlık taşıyorum. daha kucuk... paralar ve anahtarlar cepte.

@bos gezen
Ben anlatamadim abi galiba. Cuzdan ve cebi biliyorum nasil bir sey olduklarini.
Cep 12x12cm, cuzdan da 10x10cm diyelim, sorun yok gozukuyor ama kalinliktan girmiyor dostum. Asiri absurd duruyor zorla soksan da.


Bir de cuzdaniniz ince demek ki, arka cebe atiyorsunuz galiba ben cuzdani inceltmem gerek once:) Ama arka cebi anladim da yan cepte nasil duruyor yahu? Bacagin sag tarafinda boyle kare bir cikinti disari firlamiyor mu? Yan cep oval kisimda duruyor, disari firlar lan ordan, pantolonu yirtar yana nasil koyursunuz?
Ben spor cuzdan kullaniyorum, sikinti orada galiba.

hocam ya yanlis cuzdan kullaniyorsunuz ya da aliskin olmadiginiz icin garip geliyor size o cikinti.

bi sure sonra gotte yer yapiyor cuzdan. kendine yer aciyor orda.

Yazın genelde şu tarz bir şeyle çıkıyorum dışarı.

www.google.com

15 yıllık adidas cüzda kullaniyorum ben, içinde kimlik, kredi kartı, banka kartı, birkaç alışveriş kartı, ehliyet, pasolig derken baya bi kart, birkaç vesikalik foto, kağit paralar ve fermuarlı gözde bozukluklar var. Bi de bi iki kartvizit var ama ögrenci adam olduğum için çok yok.

Arka cebe çok rahat sığıyor bu haliyle. Bazen bozukluklar birikiyor ve baya kalın oluyor ama sıkıntısız sığıyor her şekilde, ama ben pantolonlarımı çok dar sevmem belki o yüzdendir.

Onun dışında eğer cüzdanda kartvizit çok varsa, telefonlarda bazi uygulamalar var, kartvizitleri taratıyorsun ve telefonda onları kaydediyor. Onları kullanabilirsin çok önemli olmayanlar için.

1 ehliyet, 1 kredi karti var.
Cok ince oldugundan her yere sigiyor.

Tek dert araba anahtari

Dubai mall'da five guys var hamburger çok iyi.

derdi nedir ne demek?

merhaba canım/tatlım gibi bir şey demiş ki bu ingilizcede türkçedeki gibi aşırı samimiyet gerektirmez. çomarlığa gerek var mı? istemiyorsan engelle geç.

Yurt dışında da var Böyle şeyler herkes birbiri ile darlingli konuşmuyor muhtemelen abimiz bayağı bir rahat tip

(Bkz: booty call)

kıstasınız sadece hello darlingse bi sonuca ulaşamayız

-meraba mülayim abi
-meraba canım. (bu herifi de hiç sevmem)

"bi maniniz yoksa size gelecektik" demek istiyor olabilir :)

gülücüğe odaklan

Şansını deniyor

kitap arasında kalmış silgi tozu +1

i love you, yani, i ben, you seviyorum, love sen manasında.

"ev boş gelsene" demek istemiş.

üfff genelde orta yaş üstü kullanıyor bunu. hiç sevmem. "canım"(yerine göre "yavrum") gibi bir şey. eğer romantik anlamda mı kullanmış diye soruyorsan hiç sanmıyorum ama konuşmanın devamı da önemli.

Canı sıkılmış yalniz

@tolkien hayrani abi formülde integral da vardı diye hatırlıyorum ben :/

Buluşmanın hemen ardından "çok güzel vakit geçirdim, teşekkür ederim" diye mesaj atmayan adamı kafadan elerdim ben. ne günü, ne süresi, ne formülü bu?
içinden geldiği gibi davran, hesapla kitapla olacak olsa okul olurdu gönül işi değil.

Bekleme. Ben istemezdim 3 gün yazmasa aklıma başka şeyler gelir.

3 güne elden bile kaçabilir :((

bir şey çıkmayacak sanırım, sağlık olsun.

1,5-2,5 gün

3 çok. Maksimum 2

3 days rule amerika için geçerli ama burda turmaz ya sen ertesi gün bir şeyler yaz en iyisi.

24 saat

@paslanmaz pencere

dediği gibi buluşmadan 1 saat sonra "çok güzel vakit geçirdim, teşekkür ederim" diye aynen bunu yazdım. oda aynı şekilde sohbet muhabbet. sonra kıza laf arasında "sen yemeyip yedirmişsin, neylen besledin onları. maşallah" dedim.

-
noldu foton gitti :O?
-

Yoo iyi yine. Düşme hattından çıktılar.

ya işte vizyon diye diye kandırdı milleti. adam 100 küsür yıllık kulübü küme düşme hattına soktu, belki de küme düşürecek. ama taraftar hala bizde kredisi sonsuz, vizyon mizyon diyerek kendini avutuyor. bu adamı körü körüne savunup, destekleyenleri hayretle izliyorum valla. ali koç iyi bir iş adamı, iyi bir insan olabilir ama kulüp başkanı olamaz. hatta küçük aziz yıldırım olmaya başladı bile.

Cunku sirket yonetmek, kulup yonetmekle taban tabana zit seyler. Her seyin bir dinamigi var ve ali koc bu dinamiklere oldukca yabanci.

levent bilgen ve baştan yargılı soruları

başarısız oluğu yargısına nasıl vardın ? başarı saydığın şey nedir ? bir takım için şampiyonlar ligini kazanmak başarıyken, başka bir takım için avrupa kupalarına katılmak olabilir, ali koç'un bununla ilgili bir beyanı var mıydı ?

kaldı ki bahsettiğin şey sportif başarı bu kadar kısa sürede gerçekleşmez

ali koç un yerinde olsam futbol takımı hevesim varsa gider yabancı bir ligden takım alıp uğraşırdım, en azından çabanın karşılığını alırsın, türkiye gibi spor ve siyasetin birbirine girdiği, sezon ortasında kuralların değiştiği, kişiye göre uygulandığı, ekonomik olarak bitmiş bir ülkede uefadan kısıtlama almış bir takımın yönetimi insanın ömrünü kısaltır

edit: beşiktaşlıyım

Bu dediğin şeylerin hepsi lafta da o yüzden. Yabancı sportif direktörle yabancı hoca getirmekle vizyon olmadığı gibi, her maçtan sonra resmi siteden 300 tane video yayınlayıp hakemlerden ağlamakla uzlaşmacılık olmuyor. Adam 100 oyuncu izliyoruz falan diye bol keseden atıyordu devre arası bi tane orta saha getiremediler. Üstüne ersun asla gelmeyecek dedi gitti “konuştuk ikna etti beni” diye tükürdüğünü yaladı, madem öyle sezon başında konuşsaydın ya amk belki o zaman ikna edecekti seni :)

@freebird5406_2 Ali Koç’un hedefleri konusunda dünya kadar beyanı var. Veyis Ateş’e Habertürk’te verdiği mülakatta bile şu anki durumuyla hem eylem hem söylem olarak çelişen bir dolu beyanı var.

Bir gün öyle bir gün böyle olmayacak, başkan olacaksan tutarlı olacaksın > (bkz: ersun yanal)

Başarıyı kendi için insanların loca ve kombineler için sıraya girdiğini görmek olarak yorumluyor. > Bilet satışları ve taraftarın ilgisi ortada.

Günü kurtarmaya çalışmayı, ölü futbolcu getirmeyi eleştirip, son saniyede yapıtığı bir sürü başarısız transfer ortada.

Fenerbahçe ölçeğinde takımların hedefi her zaman Şampiyonlar Ligi’nde majör başarılardır. Küme düşme hattında gezip, ihale ihale gezen mafyöz adamların üç otuz paraya kurduğu takımları zar zor yenip Türkiye Kupası kazanmaya çalışıyor.

Daha onlarca şey sayılabilir. Fener’e başarılı diyorsan da kendi başarı skalana göre kendi takımınla bir köşede takıl lütfen. Milyonlarca insan şu anki durumdan rahatsız.

takımın içine sıçılmış halde takımı aldı. aziz olsa daha beteri bile olurdu. acele transferler yaparak işini iyice zorlaştırdı. zaman lazım bu takımdan bir bk olmaz.

@levent bilgen

bu arada ben başarılı demiyorum, başarılı başarısız diyebilmek için 6 aylık bir sürenin çok kısa olduğunu diyorum

Bence basarili. Amaci kume dusurmekti cok az kaldi.

saçma bir özgüvenle başladı. bombok kadrosu var ama vizyon mizyon diyerek ilerleyebileceğini zannetti

futbolda en önemli şey futbolculardır. ne teknik heyettir ne de yönetim. futbolcu kaliten neyse aldıgın sonuç da o.

fenerin futbolcu kalitesi lig takımlarının çoğunun altında, sonuçta sıralamada çogunun altında.

@dafuq, fenerbahçe'nin kadrosu kalite olarak ligdeki hangi takımlardan altta? Yazar mısın bana? Ezberlenmiş saçma laflarla konuşuyorsunuz.

Soldado,
Valbuena,
Skrtel,
Benzia,
Slimani,
Ayew,
Isla,
Dirar,
Jailson,
Nefret ettiğim ama gol kralı Aatıf.

Milli takımda oynayan:

Mehmet Topal,
Hasan Ali,
Volkan Demirel,
Harun Tekin,
Şener,
Ferdi(hollanda alt milli takımında çatır çatır oynuyo)

Bu takımda ruh eksikliği var. Geçen sene de vardı, bu sene de var. Radikal kararlarla yürüyen, sert bi' yönetim olmadığı sürece böyle devam edecek.

AMA BU KADRO LİGDEKİ Başakşehir, Galatasaray ve Beşiktaş hariç hiçbir takımın kadrosundan kötü değil. EDIT: Trabzon'u da sayabiliriz.

Not: Alexspor

Ali Koç geldiğinde öyle bir enkazı öyle bir çöküntüyü devraldı ki geçen sezon o enkaz takım ilk 4 sıradaki takım içerisindeki en zayıf kadroya sahip olmasına rağmen şampiyonluğu kılı kılına 3 puanla kaçırdı ve ligin en fazla gol atan takımı oldu. Ali Koç böyle bir enkazı devraldı ve Comollı ile birlikte takımın kimyasını değiştirip ortaya böyle bir başarı koydu. O yüzden kime göre neye göre Ali Koç başarısız? Başarı nedir, felsefi olarak nasıl yorumlanır onları da tartışmak gerek değil mi? Mesela “Ersun Yanal dün de bugün de yarın da gündemimizde olmayacaktır” demesinden bir iki ay sonra Ersun Yanal’la anlaşmak zorunda kalması, kimse bizden şampiyonluk beklemesin derken en kötü ilk 3 hedefinin olduğu düşünülmesi fakat son kastettiğinin son 3 mücadelesi olduğu anlaşılması...

Sırf Koç ailesinden geliyor ve tipi yaşı Aziz Yıldırım’dan daha karizmatik diye bu adam hakkında kime göre neye göre başarısız demek cidden komik kaçıyor. Ne demek kime göre neye göre? Koskoca Fenerbahçe ilk yarıyı 17.sırada bitirmiş, önümüzdeki haftayı ise 18.sırada bitirme ihtimali bile var. Ne demek başarısız olduğu yargısına nasıl vardın? Cidden Ali Koç’un başarısızlığını tartışmak bile komik kaçıyor bu durumda.

Eğer Ali Koç enkazı devraldıysa Fikret Orman neyi devraldı Demirören’den? Tamam ekonomik olarak kötü bir durumda olan kulübü devralmış olabilir ama her sene ve daha geçen sene şampiyonluğa oynamış takımın 17.sıralarda dolaşmasını haklı ve normal, doğal gösteremez. Adam enkazı devralır ama ilk 6’nın içinde olur, büyük kulüpler için ancak budur idare edilebilir en kötü ihtimal. Sonuçta bu takm Alanyaspor değil ki 17.liğinin başarısızlığı başkandan da sorulmasın.

Bir de dediğim gibi şu enkaz muhabbeti de bana çok samimi gelmiyor, enkazı devralmakdediğin 8.sırada ligi bitirmiş Galatasaray’da başkanlık koltuğunu devralan Ünal Aysal’ın hareketidir, liderin 3 puan gerisinde 2.sırada bitirmiş takımın başkanlık koltuğunu devralmak enkazı devralmaktan ziyade bayrak yarışını devam ettirmek gibi gözüküyor. Ha eğer ekonomiden dem vurulacaksa da o 2.olmuş kadroyu koruyup sadece eksik bölgelere birkaç takviye yapmak geçen yaz takımın tamamını değiştirme çabasından hem daha ekonomik hem de daha başarılı olurdu. Sonuç olarak tıpkı Fifa’daki gibi belki yıldızı daha yüksek ama kimyası çok düşük bir takım kaçınılmaz olarak başarısızlığa mahkum kaldı. Ayrıca daha geçen ay “FFP filan artık umrumuzda değil Avrupadan men yemek pahasına har vurup harman savuracağız” gibi abartılı bir dil kullanmasa da üç aşağı beş yukarı bunları kasteden bir başkan için hala vizyonunu övüp başarısız olduğunu inkar etmek gerçekten de dış görünüş ve tipin insanlar üzerinde kendi hemcinslerinde dahil ne kadar etkili olduğunu kanıtlıyor.

köpek insanı ısırırsa değil, tersi olursa haber olur. burda da ali koç başarılı olursa haber değeri taşırdı, hayatında zengin bebesi olmaktan başka vasfı olmayan bir adam olarak başarısız, hatta rezil olunca değil.

bu adamın yakınında, yöresinde bulunmuş kişiler geçmişte nasıl aile şirketlerinin başında bulunduğu kısa sürelerde şirketleri batırma noktasına getirdiğini anlatmışlardı. ailesi de apar topar görevden alıp yurt dışına takılsın diye yollamışlar bebeyi. yıldırım demirören'in sarı laci versiyonu tam olarak. holdingi batırmasın diye kulübü yönetmeye yollanan ajan :)

Bi keko mahallesine gidip de siz'li, beyefendi'li, pardon'lu konuşsan ne olur?! olmaz, çünkü herifler ondan anlamıyor, üstüne bi de şamar oğlanı olduğunla kalırsın. heh işte koç'un yaptığı şey de tam olarak buydu bana kalırsa. hollandali hoca falan en basta. adamına göre muamele dedikleri şeyi yapması lazımdı.

.1- Fenerbahçe yıllardır AY’ın pislikleri sayesinde zaten olması gerekenden daha iyi yerdeydi. Ali Koç bu tür işlere bulaşmadı. Üstüne bir de VAR geldi. 3 büyüklerin hepsini olumsuz etkiledi çünkü hakemler kesinlikle kayırıyordu büyükleri.
2- AY kesinlikle sabote etti takımı. Ayrıca bence düşünülenden çok daha kötü bir ekonomik vaziyet söz konusu.
3- Sizin gibi taraftarlar yüzünden adam planlarını hayata geçiremedi ki zaten. Cocu bence uzun vadede başarılı olabilecek bir profildi. 4 ayda takımı alıp uçurmasını beklediniz. Sezon başına dönelim. Fenerbahçe’den alıp Beşiktaş’ta 11’e yazabileceğiniz 1 tane bile oyuncu yok bence. Belki zorlasanız 1 tane bulunur. Kadro kötü. Yönetim yeni, hoca yeni ama istediniz ki adamlar 3 günde Fener’i dünya kulübü yapsın.

Not: Beşiktaş

Ben de kalamıyordum, sildim heartstone u.

Csgoda oluyor, karşıyı engelliyorum, kendi takımımda laf eden olursa onu da engelliyorum sakin sakin oynuyorum.

Lolde olmuyor. Flamer çıkarsa engelliyorum.

Clash royalede çok oluyor. İfadeleri kapatıyorum ama bu oyunda asıl delirdiğim, şirketin algoritma konusunda yalan söylemesi. Puana göre eşleştirme diyorlar ama desteye göre eşleştirme yapılıyor ve bununla karşılaştıkça gidip destek sisteminden küfür ediyorum firmaya.

eğer deckleriniz bariz zayıf falan değilse aynı şansın/şanssızlığın herkese denk gelme ihtimali aynı diye düşününce sinirlenmek çok saçma. Multiplayer eşleştirmeleri de aynen: sizin takıma patates denk geldiği kadar karşıya da denk gelebilir.

Oyun degil de 3d cizim yaparken oluyordu bende. Elementler cogaldikca ortalik karisiyor calismak zorlasiyordu deli oluyordum.

Triodinize ve kan şekerinize bir baktırın gençler. Çabuk sinirlenme, tahammülsüzlüğün altına bunlar yatar genelde.

Oluyor öyle ya, geçen fifa'da arkadaş elime verirken çıldırıp şarap kadehini kırdım ben de.

Tayttan ne anlaniyorsa çoraptan da o anlanir.
Goz tacizidir evet.
Ben etkileyici bir bacak gordugum zaman goz ucuyla bi bakıyorum caktirmadan. Yeni nesil silahlar gibi lazerle hedefe kirleniyorsa sikinti.

"...çoraptan bile ne görecek?"

çorap ile hayal ettiği şeyi görüyor. sen orada sinemalarda üzerine yeşil kumaş giydirilen bir oyuncusun.

tabudeviren +1

O an neyi hayal ediyorsa onu görüyor.. Evet kötü hissetmekte haklısın bu tacizdir.

Evet bakislar da taciz sayilir. Senin gostermek istemeyecegin her yerine bakmasi senin hakkini taciz etmesidir.

Bacak değil konu. Sırtına da bakabilir gözlerine de. Rahatsız edecek boyutta olması yeterli..

Anlık bakış atmak olsa bir şey yok da rahatsız edecek şekilde uzun uzun sürekli bakmak taciz olarak değerlendirilebilir.

gayet de taciz sayılır tabii. böyle durumlarda hiç carlamadan bu insanlarla yüzleşmeyi, gözgöze gelmeyi, utanıp kafasını çevirmezse de "neye baktınız buyrun yardımcı olayım" demeyi tercih ediyorum. Henüz son aşamaya gelebilenlerin sayısı 1-2'den fazla değil ki onlar da o lafı duyunca "alla allaaaaaa" diyerek yürüyüp giden hacı dedelerden başkası değil.

Anlık olanlara bir şey denilmez ama rahatsız edecek seviyede olmuş. Öküzlük

Kesinlikle taciz göz de olsa bende bir erkek olarak görünüşte güzel şık bir giyimli bir kıza bakarim fakat kesinlikle rahatsız etmem etmemeliyimde hiç hoş değil

baktığını yakaladığın an, "ne bakıyorsun, önüne bak" demen gerekir. Cevap verirse olayı büyütmelisiniz, herkes o adama bakmalı ve rezil olmalı. Zaten çevrede insan evladı varsa, size destek çıkılır. Bu tarz adamlara fırsat vermeyin. Sessiz kalınan, tepki verilmeyen her durum onları daha sonra başka bir şey yapmaya cesaretlendiriyor.

Çaktırmadan kameraya çekeceksin sonra sosyal medyaya bırakacaksın linç edecekler. Artık eşinin mi çocuğunun mu neyin yüzüne bakabiliyorsa baksın.

taciz tabii ki, onu öyle bir ortamda rezil edeceksin ki bak bakalım bir daha sanatı sapık dürtülerine alet edebiliyor mu hayvan herif.

nah işareti yapacaksın bakınca onu görecek :)

@ebabil curnatasi +1

iyice paranoyaklaştınız.

taciz falan değil.

İnsan garip bir canlı. Mesela buna taciz değil der. Ama yanında sevgilisine baktı diye şöyle şeyler yapar:

www.posta.com.tr

www.haberturk.com

www.samsunhaber.com

www.yenialanya.com

Bakın bunlar google'a, "sevgilisine baktı diye bıçakladı" yazarak bulduğum haberler.

www.google.com

Kırmızı ışıkta öne geçti diye, yan baktı diye, selektör yaptı diye birbirine saldıran insanlar ( www.cnnturk.com ) konu kadına yapılan taciz olunca paranoyaklaştınız diyor. Bu da bir çeşit tacizdir. O yüzden verdim bu örneği.

Bu tacizdir. Taciz eden, tacize uğrayan tarafından uyarılmalıdır. Uyarıyı 3'üncü bir kişi yapmamalıdır. 3'üncü kişiler tacize uğrayana destek olmanın ötesine geçmemelidir. Başka bir travmaya sebebiyet verilmemelidir. Rahatsızlık dile getirilmelidir. Bu gibi durumlarda, yanlış anlama ihtimali düşünerek hareket edilmelidir.

sen rahatsız olmuşsun, ayrıca öyle bir bakmış ki biri de seni uyarmış, taciz işte. aslında kadının seni değil, adamı uyarması gerekiyordu ya neyse.. baktığı yerden el hareketi çekerdim ben olsam.

House

boardwalk empire, MrMafia

community

The Sopranos.

Diriliş Ertuğrul.

bildiğin amele vücudu bu :) alabildiğine göbekli kollar gelişkin. o da harç karmaktan oluyor zaten :)

Onu bilmiyorum ama yayınladığı videoların ve özellikle sabahın köründe depoya gittiği videoların çoğunu kendi çekmiyormuş.

@prasinos
www.instagram.com
göbek göremedim

göz önünde bulundurmadığın adamın ufak tefek olması (doldurması gerekli daha az alan), ayrıca "kaslı" değil "fit" demek daha uygun.

Bu fitness olayıyla ilgili en büyük yanılgılardan birisi her şeyi kusursuz yapmazsan sonuç alamayacağın yönünde. Düzenli spor yapar iyi beslenirsen ve bunu uzun zamana yayarsan öyle ya da böyle sonuç alıyorsun. Adam o vücudu 3 ayda yapmamıştır, belki 10 yıldır düzenli spor yapıyordur.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu

bende tam senin dediğin gibi düşünüyorum. zaten bu yüzden açtım konuyu. bu söylenenleri yanlışlar gibisinden. yalnız çok eskidir yapmıyor kaç senedir takip ediyorum yeni yeni peydah oldu bu spor dalgası buna

10 yıl değil ama 2 yılı falan var muhakkak

Oha nusret'e göbekli diyenler olmuş, adamın 8 packsi var 6'yı geçtim. dükkanda sattığı baklavadan çok karnında baklava var adamın :)

3-4 saat uyumuyordur. Ogle uykusu falan bir seyler yapiyordur. bos gunlerinnde fazla uyuyordur falan. Gece uykusu olarak 3-4 saatir o.

serdar aktolga ağır antreman- iyi beslenme olursa dinlenmenin çok fark yaratmayacağını söylemişti bir youtube videosunda hatta hocam ezber bozuyorsunuz falan demişlerdi onu dinleyenler. uyku kimsede alacağını bırakmaz bi yerde sızar yine bünye gerekli olan uykuyu alır. vücut geliştirmede uyku çok aşırı kritik bir mevzu değil. ağır (kası yıpratacak kadar) antreman ve beslenme kadar %80 ise uyku %20 falandır.

amele vücudu mu? göbekli mi? yapmayın yahu.

www.instagram.com

şurada göbek yok mu yani?
www.instagram.com

ben hiç bakmadım vücuduna profilini de ilk kez açtım zaten :)

@prasinos istersen bi göz doktoruna görün kardeş, geçmiş olsun.

Bence uzun vadelidir bu kaslar.

Fitnesstan filan anlamam da o packlerde kesin estetik mudahale var. Cevresine lipo yapip boole cok gorunur hale getiriyorlar.

Ben de aynı şeyi merak ediyordum, adam bu tempoyla iyi bile hayatta kalıyor. Böyle bir disiplin olamaz.

bu adam göbekli ise insan ırkının %99.9999'u obez, tamam adama gıcık olabilirsiniz de gerçeğe de bu kadar kapatmayın kendinizi.

cevaba gelecek olursak, kas yapmak her zaman her şeyi dört dörtlük yapmayı gerektirmez, az yemek bol spor bu işin %80'i, geriye kalan %20 uyku ve az stres.

Bu işin sonu ayrılığa gidiyor. Pek yapacak bir şey kalmamış. Çünkü insanları bir yere kadar bükebilirsiniz sonra kırılır.

Yapacak fazla bir şeyiniz kalmamış. Iliski dinamiginizi bilemiyorum ama net bir şekilde aranızdaki sorunları dile getirmenizde fayda var.

Kilo veremiyirum diye bir sey yoktur. Kilo vermemek vardir.
Vermeye calismiyor. Brn olsam ayrilirim. Kilo vermemekte direniyorsa o isin sonu kotu.
Sen kilodan dolayi ayrilmis olacagin icin azmedip kilo da verir senden sonra buyuk ihtimal. Az yemeyi öğrenir.
Cunku kilo almanin nedeni basit bir sekilde "cok yemek".
Kendini kandırmayi birakir belki senden sonra.

Sevgilin varken 25 kilo almak insanın kendine olduğu kadar birlikte olduğu insana karşı yapılmış bir saygısızlık bence. Eğer sağlığıyla ilgili bir şey olmuş da bu duruma düşmemişse -ki anlattığın kadarıyla yiye yiye olmuş- o zaman bu konuda alınganlık yapmaya da hakkı yok.

Zor da olsa kendisiyle konuşacaksın ve açıkça söyleyeceksin. Kilo vermesine yardımcı da olacağını, gerekirse beraber spor ve diyet yapabileceğinizi, ama kendisini bu vaziyete getirmesinin ikiniz açısından da zor olduğunu anlatacaksın ve anlayış göstermesini umacaksın. Göstermezse ve tribe, alınganlığa devam ederse yapacak bir şey yok.

Üzüldüm ya, çünkü burada mesele kilo veya spor yapmaktan çok daha derinde gibi duruyor. Ve bu tarz kişisel özellikler çok kolay değiştirilebilir şeyler değil ne yazık ki. Değişmez demiyorum, yani belki konuşursanız, hislerinizi bu şekilde anlatırsanız bir şeyler uyanır onda da belki. Ama bana kalırsa bir insan başka birisi için değil öncelikle kendisi için istemeli spor yapmayı, sağlıklı beslenmeyi, hedefler ve idealler koyup bunlara ulaşmayı arzulamayı.. Yani siz anlatsanız ve o da gayret edip daha farklı davranmaya çalışsa bile bu ne kadar sürdürülebilir olur ki? Bence de bu işin sonu ayrılık gibi...

hadi dersin ki, bi hastalık geçirdi ilaçları yüzünden kilo aldı ama dediğin gibiyse al karşına direk söyle. ilişkiden sonra kilo alan türk kızı çokca sık görülen bir olay. erkekler de ona keza. konuşarak çözülebilir belki çok düşük bir olasılık çünkü kafanda bitirmiş gibisin.

olabildiğince açık ve net ol. Al karşına konuş böyle böyle de. Eğer değişmez ise bu ilişkinin gitmeyeceğinden bahset.

konu kızın kilo alıp çekici olmaması. gerisi hikaye. kilo vermen lazım de. vermiyorsa da yapacak çok bir şey yok. aynı durumda sen olsan gözünün yaşına bakmaz. sonuçta 35 yıllık evli değilsiniz. sevgililik olayı böyle bir şey her iki tarafatan birinin her zaman kolaylıkla cayma hakkı var. kal sağlıcakla.

25 kilo nedir ya duygu sömürüsüne gelme gayet itici bi durum bu yaptığı. Kilo almak dışında anladığım kadarıyla hayata bakış açınız zevk aldığınız şeyler farklı. Bu şartlar altında nasıl hayatı beraber geçirmek istiyorsun ki?

Valla benim bu tarz bir arkadaşım var. Hareketsiz, kendine saygısı olmayan, uyuşuk, kendi karnını doyurmaktan bile aciz, başladığı her şeyi yarım bırakan biri.sporu falan geçtim bıraksan günlerce yemek yapmadan, abur cuburla kilo alır, dışarı çıkmadan, evini temizlemeden falan yatar uyur öyle bir insan. Kendisinden ciddi ciddi soğumuş durumdayım. Sevgilim olsa hiç tahammül edemem. Belli ki sorunları var. Kimsenin psikoloğu olmak zorunda değiliz. Bence ayrıl.

hocam kibarlığı bırakman gereken zamanı çoktan geçmişsin, yapman gereken gayet net bi şekilde kız arkadaşım tam tersi ile başlayan cümleleri suratına söyleyip bundan rahatsızlık duyduğunu söylemen. beni böyle sev falan diyecekse sen bilirsin ama bişey yapmamış olması bile sağlıklı bi evlilik olmayacağı anlamına geliyor.

aynı durumda sen olsan o sana nasıl davranacaktı acaba? önce konuş anlamıyorsa da yol ver gitsin.

bir ömür geçirecek olsan bunlara takılmazdın. güzelce ayrıl zaten kilo verse de sen şu andaki halini hatırlayıp ilk çatlakta yüzüne vuracaksın. ayrılık seni rahatlatır.

yine korkunc, yuzeysel, insanı ikinci plana koyan yorumlar yagmıs maasallah. neredesin blatta hiberna, gel lutfen:(

dostum psikolojik yemeye benziyor bu. kız hayatında bişeyden mutlu degil. iş/oldugu kişi/yasadıgı hayat vs bilemem. ama 25 kilo aldıysa yeme bozuklugu vardır ve sebebi derindedir. bende de var, geceleri gizli gizli midemin alamayacagı kadar yiyip bazen kusuyorum. hayatımın itirafını da buraya yaptım vesileyle.

belli ki sen bu kadını seviyorsun, gelecege dair planların var ve evet kadın erkek ilişkisinde cekiciligin devamı önemli olmakla birlikte tek unsur degildir. bence olabildigince acık kız arkadasınla konus, onun hep yanında olacagını ama bu durumun devamının seni de etkileceyegini, aynı bize yazdıgın gibi onunla bir gelecek dusundugunu soyle. motive et, yardım et, burdan cıkmasını saglamaya calıs. çift terapisti ve tekil terapi de faydalı olur.

herkes kilo meselesine takılmış aşırı derecede ya. ne kadar şekilcisiniz.

"Boş günlerinde çok geç saatlere kadar uyur, uyandığında tüm gün yataktan kalkmaz. İştahı da günden güne arttığı için tanıştığımızdan beri 25 kilo aldı."

sonradan değişen şeyler bu dediklerin değil mi? bu kız ciddi depresyonda gibi yani bu fark etmemiş olamazsın sanırım. terk et diyenleri dinleme ve lütfen yardımcı ol ona. gerekirse psikolojik yardım alması konusunda baskı yap. insan bile isteye bu hale gelmez.

Yeme sorunu psikolojik muhtemelen ama spor yapmama sizden once de aliskanligi degilse mutsuzlukla ilgili degildir bence. Dolayisiyla, yeme bakimindan ya sizinle ya baska bir konuda mutsuz. Kendine yardim etmek istemeyen birine zorla yardim edemezsiniz. Eger icinizde kalmayacaksa son bir kez bunlari acik acik konusun, cekici gelmeme kismindan ziyade neden kendisine kotu davrandigini, boyle hirpaladigini sorun, sonra yol yakinden geri donun.

kadin fena bir donguye girmis. 25 kilo cok fazla. ayrilacak olsaniz bile bence profesyonel yardim almali.

siz de asiri yargilayici bir hale gelmis gibisiniz, bu arada... "uyusukluk, sagliksiz beslenme, disiplinsizlik, daginiklik..." fazla degil mi, sizce?

@ananiyimi güzel noktalara değinmiş.

Aktiflik/tembellik konusunda; huylar değişmez. Ama sen mesela hafta sonlari kendine dağcılık gibi bir spor bulup enerjini oralarda atabilirsin. Her dakika beraber olacaksınız diye birşey yok.
Kilo konusunda; kizsa da hoşuna gitmeyen noktaları ona iletip bir çözüm bulmaya calissaniz daha iyi olabilir. Icine atarsan daha kötü olur.

pek çözülecek gibi durmuyor, aklıma dayımın yengem için söylediği "evlendik 40 kiloydu, şimdi 120" lafı geldi. Bu duruma düşmemek için olmuyorsa hiç uzatma. ben de sadece fit insanlardan hoşlanırım. O yüzden kendim de fit kalırım. Bu senin bir kriterin. Karakterinden taviz verme.

Dönemsel bir şey ise zaman ver. Genel karakter böyle ise diğer yorumlara kulak ver

bence ayrıl radiohead2 kardeşim.
seven insan acı gerçekleri de duymaya alışkın olmalı.
sen sürekli değişim ve gelişim halindeyse ve o değilse bırak gitsin.
aynı durum sen kadın o erkek olsaydı da aynı olurdu.

sevgilin depresif bir dönemden geçiyor. bununla başa çıkmaya hazır değilsen veya istemiyorsan kadının zamanını çalma sayın chad.

Bu tarzda depresyon belirtisi hareketlerin (seninle ve ilişkinizle ilgili) kız arkadaşının seni bir nedenle evlilik materyali olarak göremiyor olmasından da kaynaklanabileceğini düşünüyorum. Bir döngüye girmiş ve konfor alanından çıkmak istemiyordur. yani mutlu sonla bitmeyeceği için güzel görünmek zorunda olmadığını düşünüp kendini salmış olabilir. bu moddan çıkıp evlenmek isteyeceği bir adamla tanışma hevesi oluşturana kadar seninle zevk ve depresyon arasında gidip gelen bir zaman geçirme sürecinde olabilir.

Kilo alip bir obez olmaya neden boyle kiliflar bulmaya calisiyor ki herkes? Psikolojikti depresifti diye gerekceler kovalayip neden kendinizi kandirmak yerine neden kilo verme yoluna gitmiyorsunuz? Sebebi ne olursa olsun sismanlik hos bir sey degil, hele bir kadin icin hic hos degil bu bir gercek. KAdinin tum cekiciligini elinden alan bir sey. Cekici olup olmamak umrumda degil diyen cok kucuk azinlik konu disi, normal insanlardan bahsediyoruz. Normal bir kadin az-cok fiziksel gorunusunu ve basklari tarafindan begenilmeyi onemser. Gercekci olalim.
SIsmanliga kilif uydurulmaya calisilmasini anlayamiyorum. Sismansindir, ama kullandigin ilactan, ama bunalimdan, ama tembellikten bir sekilde kilo almissindir ve o disiplini gozun kesmiyordur, ben boyle mutluyum kime ne diyorsundur eyvallah kime ne, ama sismanliga kilif uydurmak, normallestirmeye calismak neden?
"Sismanlik gayet olagan, insanin elinde degil, hakli gerekceleri var, sismanlik elestrilmesin cunku ben sismanladim."

eksisozluk.com Bu entry tam senin durumunda olan bir abimiz tarafından yazılmış, okumanı tavsiye ederim.

Ben olsam yardım edeceğimi, ama bu haliyle bana çekici gelmediğini, kendine çeki düzen vermezse ayrılacağımı söylerim.

Millet artısı eksisi demiş, cinsel olarak çekici gelmeyen biriyle niye birlikte olsun ki bir insan? Arkadaş değil bu, sevgili. Cinsel çekim ve uyum en olmazsa olmaz olan şeyler.

şişmanlığa kılıf bulmuyoruz, kendine özensizliğin sebebini bulmaya çalışıyoruz.
"Boş günlerinde çok geç saatlere kadar uyur, uyandığında tüm gün yataktan kalkmaz.
Uyuşukluk, sağlıksız beslenme, disiplinsizlik, dağınıklık, bunu takip eden alınganlık"
bunların hepsi kadının sağlıksız bir modda olduğunun göstergesi.

@noluyo ya +1

Iliskiler bu kadar zorlamayla yürümemeli bence.
Onun, hayatini degistirmek istedigine dair kendi kendine karar vermesi gerekiyor. Sen bir etki yaratamazsin diye düsünüyorum.

bana gerizekalı deme hakkını kensinde görüp alakasız şekilde “hamileyken kölo olmoştım sonro görö vördöm” diyen kişi, bi oku bakalım kız hamile mi kalmış, ameliyat mı olmuş da kilo almış. Tüm gün yiyip tavuk gibi yatarak 25 kilo almak kendine de sevgiline de saygısızlıktır. Burada ameliyat, doğum, hastalık gibi bir halden söz edilmiyor. 3-5 kilo herkes alır verir, ondan da söz edilmiyor. Karşındaki insan kendini belli bir şekilde karşına çıkarıyor ve tanıtıyor. Üç sene sonra tamamen değişip aynı saygı ve sevgiyi beklemek bencilliktir. Karşındaki kişi hayatını seninle geçirmek istiyor diye kendini salıp tamamen başka birisine dönüşmek BENCİLLİKTİR. Bayılıyorsunuz her şeyi alaksız şekilde romantize edip kendinizi üst perdeye yerleştirmeye, erdem sinyalciliği yapmaya. Kocan kilo aldı ve onu terk etmedin diye bu seni hiçbirimizden iyi yapmıyor.

Benim annem kardeşimin doğumundan sonra aldığı kiloları verememiş ve öyle kalmış. Bakmış kilo da var, salmış kendini 10 kilo aldıysa doğumda şuan onun üstüne +40 falan düşün. Baya kilolu.

Bir gün babamla konuşurken babam dedi ki; artık bu kilolar yaşla beraber annenin sağlığını etkilemeye başladı. Ne yürüyüşe çıkabiliyor benle ne de gezilere falan gelebiliyor. Uzun mesafe yürüyemiyor bile. Elimden geleni yaptım kilo vermesi için ama yapmadı. Keşke zamanında vermezsen seni boşarım deseydim bu sağlıksız halini görmeseydim dedi.

Tecrübe. Ağır konuşman gerek. Vermeyecekse de kiloları, bu sizin gelecekti hayatınızı mutsuz edecek.

kilodan daha önemli bir sorununuz var bence. partnerinizin sizin düşüncelerinize önem vermeyip konuyu ajitasyona çevirmesi. bu bir davranış şekli ve biraz daha irdelerseniz muhtemelen bu davranış şeklini ilişkinizdeki başka alanlarda da sergilediğini fark edeceksiniz.

insan kırılsa bile yabancı birinden duymaktansa sevdiğinden duymalı bu tarz uyarıları yönlendirmeleri. yedi kat yabancı birinden duymak çok daha fazla etkiler insanı. hem iki kişi birbirine bu gibi konularda destekleyici olmalı. insan bazen iş yoğunluğundan, depresif ruh hallerinden pek fark edemiyor bir döngüye girdiğini. partnerimle birbirimizi böyle konularda hafifletmeyeceksek ilişki neden var ortada?

Keşke her erkek arkadaş senin gibi olsaydı.

(Sen onun erkek arkadaşısın, rolleri karıştırmamak lazım. insanlar comfort zone'dan kolay çıkamıyor)

bebek bezi diyorum. :)

Bence de. Ayıp da olmasın diye istersen "bu da yeğenimin harçlığı" falan diye çocuğu severken kıyafetinin cebine çorabına falan sıkıştırırsın hem de abinleri mahcup etmemiş olursun.

Para verirsen abinin gururu incinebilir. Yeğenine giysi al, bebek bezi al, mama al, süt al. Bence en doğrusu bu.

Zaten adettendir, bir çeyrek takılır.

eger dogumda altin takmadiysan durumuna gore ceyrek, yarim, tam, ata bir altin takiver. yok eger altin taktiysan daha once bebek bezi, mama olabilecek en uygun yardim olur. eger kac numara bez giyindigini yada ne yedigini tam bilmiyorsan, bebek kiyafetleri, bebek bezi vs satilan bir bebe magazasindan(e-bebek vs) hediye ceki alip verebilirsin. direk para degil ama para olarak kullanilabilecek birsey

geçmez.
dümdüz para vermek ayıptır, görgüsüzlüktür.
bebek bezi ya da ihtiyacı olan bir şeyler alın.
ayakkabı, kıyafet de olabilir ya da başka bir şey.

Altın falan alın bence, dümdüz para vermek pek hoş değil. Bir alternatif de e-bebek'ten falan hediye kartı almak; bez, kıyafet, her ne lazımsa alırlar.

Bez mama alacaksanız sorarak alın bari çocuk sevmeyebiliyor.

e-bebek'ten butcenize gore hediye ceki alin. mamadir-bezdir kendilerine gore alirlar.

Yastığa altın takmak en iyisi bence

Valla para vermek bence görgüsüzlük değildir. Güzel bir zarfa koyarsınız. Abinizede abicim oyuncak alacaktım ama bu konularda bilgim yok yararlı bir şey siz beğenip alırsınız dersin. İster oyuncak alır ister bez alır onlara kalmış.
Kendi abim ilk çocuğumda bayağı pahalı bir oyuncak almıştı. Ama benim hiç kullanmayacağım bir şeydi. Ayıp olur diye değiştiremedimde öle kalmıştı.

maddi durumunuza gore
altin +1
hediye karti+1 ya da

cebine harclik+1

yasi ne kadar kucuk olsa da her cocuk oyuncak sever. maddi hediyemize ek olarak oyuncakcidan 20 liraya plastik ordek ya da banyo oyuncaklari, kurbaga vb plastik hayvanlar veya bir araba vb alinabilir.
cocuktur anlamaz demeyin biliyor ve bazen cok sevip baglaniyorlar.

Para vermek kesinlikle en güzeli. Bu soruya anne baba olmamış birinin cevap vermesi hiç doğru değil. Kızım Maya 16 aylık. O kadar çok hediye geldi ki artık düşünmeden edemiyorum bu hediyelere verilen paralarla neler alınırdı neler. Çok yakın arkadaşlarım artık hediye yerine para veriyorlar. Ben de Maya için birikim yaptığım hesaba yatırıyorum. Artık HEDİYE ALMAYIN PARA VERİN ANNE BABALARA!!!

Bir de bebek bezi almayın. Ne zaman kaç numara kullanacağını bazen anne bile kestiremiyor. Yeğeniniz 6,5 aylık sürekli değiştiği dönem. Aldığınız ellerinde kalabilir. Veya fazla gelebilir. En iyisi hala para vermek.

e-bebek, joker gibi yerlerden hediye ceki, net. altin falan bile hikaye. altini ihtiyac durumunda insan bozmaya kiyamiyor bazen.

direkt para yerine maddi durumuna göre altın alsan daha mantıklı bence.

Bizim bebiş doğduğunda bir arkadaşımız bize şöyle bir hediye vermişti: bir çerçeve içinde çocuk odasına asılabilecek bir naif resim. Resme dikkatli bakınca gemilerden birinin katlanmış bir 100 dolar olduğunu fark ettik. Çocuk doğduğunda hediyeyi ne yapsın, anne- babaya destek olmak lazım diye düşünmüşler sağ olsunlar.

Direkt para vermek ayıp değil bence sonuçta abiniz, "gidip bilmeden işinize yaramaz bişey almayım dedim" der yavaşça abinize verirsiniz parayı

Bende de var aynı şey. Evden çıkıp işe giderken rahatlıyorum, dönerken bunalmaya başlıyorum. Psikolojik. Bende bazen çarpıntı bile yapıyor evde bulunuyor olmak. Panik atak başlangıcı demişti doktor. Sadece eve dönünce oluyorsa sizinki de psikolojik.

@desdenova, bi çözüm önerdi mi peki doktor, ne yapılabilir?

Belki de o evde alerjin olan bir şey olabilir.

Uğraşacak bir şeyler bulmak önemli. Kafayı meşgul tutmak, stresten uzak durmak gibi standart öneriler sundu. Bana en iyi gelen şey temiz hava ve nefes egzersizleri. Sakinleştiriyor. Belki de havasız kalıyorsunuzdur, bilemiyorum ortam şartlarını.

Ben yoğun daraldığım zamanlarda puzzle yapmaya başlamıştım. İlgiyi yaşadığınızı sandığınız problemden başka bir noktaya çekmek önemli. Yoksa kendinizi dinlemeye başlayıp çeşit çeşit sorun yaratıyorsunuz. Aman diyeyim. Hiçbir şeyiniz yok, gayet sağlamsınız. Havasız kalmayın, çok sıcak ya da çok soğuk ortamda durmayın uzun süre. Düzenli nefes alın. Beslenmenize dikkat edin.

Tabii bu şikayetleri başka yerlerde başka şartlarda yaşamaya devam ederseniz bir doktora görünmenin hiçbir zararı yok. Uzmanından duymak daha rahatlatıcı.

kıbrısta okudum.
kısrıstan koaeline geldiğimde 3 gün başım ağrırdı.
temiz havadan sonra pis havaya bünye alışamıyor sanırım.

Tamamen psikolojik bence, bilinçdışınızla ilgili muhtemelen

Japonca kesinlikle. Orijinal diliyle anime izlemek isterdim.

İsveççem kötü hala.
Sidekick almanca.

almanca ya da rusca. cok seviyorum cunku, hayatim almanya-rusya arasinda ya da bunlarla ilgili bir meslekte gecsin isterim. ruscayi zaten ogreniyorum ama cok zor oldugu icin galiba ruscayi cok iyi konusabilmeyi isterdim, almanca kisisel cabayla da iyi ogrenilebilir daha kisa zamanda.

Fransızca

Nietzsche’yi orijinal dilinden okuyabilmek için Almanca ağır basıyor. Fakat Japonca ya da Çinçe de parası güzel olduğu için çekici.

Rusca.

Edit: nedeni ingilizce bilmeyen rusca konusan kizlar.

Japonca, vurgular, tonlamalar..animeler sağolsun

Rusça. Dünyanın çok büyük bölümünde geçerli bir dil çünkü.

Almanca. Öğrenecek enerjim yok ve mesleğim için gerekli oluyor.

Kiram yok ama kira verseydim degil acimak her ay kira odemesi sonrasi dusa girip aglardim.

kira adamı ilerletmiyor amk. çok üzülüyorum ama mecbur. :(

İnanılmaz canımı sıkıyor. Ev sahibi olmak için elimden geleni yapıcam. Kira ödemeyenlerin bütçesi çok daha rahat.

ev almak için ödeyeceğim kredinin faizi, ödeyeceğim kiradan çok olacaksa acımıyorum. oturduğum evi alabilmek için çekeceğim kredinin ödeyebileceğim ölçüdeki taksitlerinin faizi, kira tutarımdan yüksek. yani sadece anaparayı kredi süresi boyunca bankaya koysam, o arada da kira versem, normal ekonomik şartlarda sürenin sonunda evi trink parayla alabiliyorsam kiraya acımıyorum. yoksa evet acıyorum.

param varken ev almayıp kirada oturacak olsam ben de oturur ağlardım elbet.

ben öğrenciyim, o yüzden acımıyorum - aldığım hizmet karşılığında ödediğim para olarak görüyorum. üç çocuğum olsaydı belki acırdım ama genel olarak umrumda değil açıkçası. evet ben isterim evim olsun, kira ödemek zorunda kalmayayım, gerekirse satabileyim veya çocuğuma bırakabileyim vs. ama en başta kendim için yaşıyorum. bi tane hayatım var zaten, ayda 2500 ödeyip ev sahibi olacaksam ben 1250 kira öderim, 750'sini kenara atarım, 500'ünü de kendim yerim. halim vaktim cidden yerindedir, ev almak çok zorlamayacaktır o zaman ev alırım. yoksa bana ne.

vergi ve kira kesinlikle. özellikle vergi öderken elim titriyor, küfür kıyamet. kira konusunda beş para etmez, dandik ev ve ofislere bu kadar para vermek bana koyuyor sadece.

Yok acimiyorum. Semte ve evin durumuna gore cok dusuk kira odemelerim ve gelirime gore de normal. Icinize sinmemistir ev, semt belki de?

ona üzülecek kadar fakir değilim. en fazla aylık net maaşın %15-18 ini verdim kiraya.

Türkiye’de kirada oturmuştum, kirayı verdikçe canımdan can gidiyordu.
Yurtdışında kendi evimi aldım şimdi de vergisini ödeyince canım cıkıyor sanki:))

Kira ödedim birkaç sene baktım olmuyor artık, kendi evimi aldım krediye veriyorum kiraya gidecek parayı kafam rahat en azından.

Acımıyorum napayım bu yaştan sonra anamlarda kalacak halim yok. E ev almak zaten imkansız. Verceksin mecbur başka bi çaren yok. Başka bi seçenek olsa acıyabilirdim.

acıyorum ama mecburum. kredi oranları düşmeden ev alacak kadar param yok.

Otur hesapla, kendi yolunu çiz. Ben bunun için kocaman bi excel dosyası yapmıştım.

Öyle saçma sapan, özgürlük düşmanı bi oyun işte

ya Messi ile dümdüz çalım atılmıyor. Anlamadım gitti. Sanki messi gerçekte her çalımı fantastik hareketlerle yapıyor. Akıyor gidiyor adam. Oyunda 5 farklı tuşa basmak istemiyorum ben çalım için.

Yok abi hızla asla çalım atılmıyor oyunda. messiye karşı servet çetin bile olsa düz sürat bi boka yaramıyor çok uyuz.

Hem bu yüzden hem de daha ucuz olduğu için pes2019 aldım bu yıl. Fifa kadar kaliteli olmasa da, bazı saçmalıkları olsa da pesten sırf şu basıp gitme olayı nedeniyle daha çok zevk alıyorum

Momentum yüzünden zaten çok soğudum

Skill moves dışında çok zor belki analog ile depar atınca olur

Valla çevremde herkes %10 yaptı, yasalar ne derse desin, kimsenin maaşı o kadar artmadığı için 1900de anlaşırsınız gibi geldi bana.

+150 lira bence makul bir zam. zor zamanlar. 2.000'den bir kapıyı açın ancak 1.900 çok makul.

2000 sizi de onları da üzmez diye düşünüyorum

Zor zamanlar +1. Kiracıyla aranız iyiyse, sorun yoksa, heyecan aramadan +150 lira bence de çok makul.

Adamın gelirinden bağımsız olarak 2000 de çok bence.

Sen o parayla geçinmiyorsan o kadar zama gerek yok, 1900 iyi bence de.

hep kiracılar yazmış, ben de evsahibi gözüyle yazıyım. ben kiracılarımıza maksimum zam yapıyorum her sene. özel sektörde olsa hadi neyse de memurmuş üstelik ek geliri varmış. duygusal değil mantıklı düşünün ve çıkarlarınızı koruyun. 450 lira 2019 şartlarında çok yüksek bir artış olmaz. maalesef paramızın değeri çok düşük.

ev sahibi güzünden yazıyorum, memnunsanız evinize hasar vermiyorsa makul birşey yapın, o kadar kötü durumda evi bırakıp gidenler var ki 200 lira çok alıcam diye daha fazla masrafa girmeyin. 2200 dersiniz açık yol bırakarak, o da birşeyler yapabilir misiniz diye rica edecektir zaten.

bence de çok zorlamaya gerek yok. biraz alacağınız miktardan feda ederseniz sorun olmaz herhalde. şu devirde memur kiracı büyük nimet bence. eve zarar da vermiyosa çok güzel. 1850-1900 en iyisi.

ev kiralamak normal ticaret mantığıyla yaklaşılabilir bir şey değil. eğer başka bir ihtiyaç olsa bir şekilde bütçesini idare etmesini, kısmasını beklemek gerçekçi olur ama ev oldukça hassas bir konu. sürekli olan bir ödeme durumu var, insanların eve ihtiyacı var.

sağduyulu davranmaya çalış, eğer kendin de bir noktada kiracı olduysan az çok biliyorsundur durumları. kamuyu bilmiyorum ama özel sektörde maaş artışları %26-27 seviyesinde kesinlikle değil.

Artiz mi artiz ne arar la burda.
Neyse, 2000 uzeri fantastik su sartlarda bana sorarsaniz. 1900-2000 arasi ne anlasirsaniz artik.

1900 +1

Memursa acimam, ozel sektorse %10 iyidir.

1900den aç, 1850ye anlaşın.

Ben günü gününe kirasını ödeyen, ev sahibine hiç sorun çıkarmamış bir kiracı olarak ev sahibim 1750'den kirayı 2000'in üstüne çıkarırsa anında evden çıkardım. 1900-1950 falan bence de.

kiracı giderse ne kaybedersin ona göre düşün bence. adamın işi,durumu vs ne önemi var? ödeyebilecek olana bindirmek normal mi?

kiracı 2000 kabul etmez de giderse sen zora gireceksen heyecan arama. yok sen zora düşmeyeceksen, duygusal olmaya ne gerek?

memnunsanız canını yakmayın

%10 dolaylari makul olur. 2000’den kapiyi acik 1950-1900 bandinda tutmak iki tarafi da tatmin eder diye dusunuyorum. Zam yapmamak gibi bir sey dusunmemelisiniz bence.

bende ev sahibiyim. 3 tane dairem var kirada kocaelinde.
eylül ayında bir kiracı boşalttı. enflasyon kadra zam yapınca 1100 tl ediyordu. kiralık yazısı yazdım ve internete koydum 1100 tl üzerinden. 60-70 kişi aradı ama hiçbiri 1100'e tutmadı. bende 1000 tl'ye düşürdüm mecbur ve hemen tutuldu.
aslolan kiracı çıkarsa sizin kaça kiraya verebileceğiniz ve kiraya vermeden önce kaç ay evin boş duracağıdır. kimse babanızın oğlu değil, duygusal davranmanın anlamı yok. ev işide bir ticarettir.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu +1.

memurları bilmiyorum belki %26-27 civarında zam almışlardır ama alsalar bile diğer şeylerden öyle bir geçiriyorlar ki sağolsunlar, bir anda 450 tl onlara bile çok bence. özel sektöre zaten hiç değinmiyorum.

sizin de hakkınız tabii anlıyorum, ona da bir şey diyemem ama bir özel sektör çalışanı olarak bu miktarı duyduğum anda daha pahalıya mal olacak bile olsa taşınırım maalesef.

kiramız 1750’ydi 1850 yaptı ev sahibi ricamız üzerine,makulu bu geliyor. evimizi çok sevdiğimiz halde 2222 dese evden çıkardık..

sen ne düşünüyosun gibisinden önce bi sorabilirsin. o da muhtemelen 1900-2000 gibi bişey söyleyecektir. 1900-2000 civarı uygun bence, sizce de uygunsa kabul edersiniz.

cok tesekkurler arkadaslar, kiracimdan cok memnunum, hic aksatmaz, onun icin 2200 pek dusunmedim, cikarsa 2200'e verebilecegimden emin degilim, muhtemelen arkasindan evi boyatmak filan da gerekir ve o aradaki donemle de ugrasamam. ayrica memura da sanirim %10 civari bir zam yapilmis zaten. sevgiler herkese.

bir de zaten arkadaş çıksa evden 1 ay boş kalsa sizin yapacağınız zam eriyip gidiyor.

5 ayda anca normale dönüyorsunuz.

Tesekkurler arkadaslar, 2000tl yapalim dedim ikiletmedi.

sevindim.

1- Pek kullanılan birşey değil diye biliyorum.
2- Motora zararından çok aşırı yakıt tüketimiyle alakalı diye biliyorum.
3- Pilot değilim.


edits 4- Baya yanlış biliyormuşum hep.

her inişte açılmıyo mu zaten?

Her inişte mutlaka açıyoruz. Ama ne kadar kullanacağımız değişiyor. Şöyle tamamen kafadan atarsam %60-70 falan idle güçte kullanırız. Pist ıslak falansa ya da hava sıcaklığından dolayı frenlerin soğuma süresini çok uzun hesapladıysak full kullanırız.

Bir de bazı meydanlarda, özellikle avrupa'da birçok yerde gürültü regülasyonlarından dolayı belli saatler arasında reverse kullanımı sınırlandırılmış oluyor. Safety için şart değilse 22-6 arası idle'dan fazla kullanmayın gibi şeyler yazar mesela.

Hepsinde kullanılır. Avrupa’da yasak olan idle üzeri reverse kullanmaktır. Fazlasını açarsan kule ya neden kullandığını sorar ya da biraz fazla kaçırdın bir dahaki sefere daha dikkatli ol diye kulağını çeker. Eğer pistteki frenleme hakkında şüphen varsa (birikmiş su, kar, buz gibi) full kullanırsın ki frenle değil aerodinamik olarak yavaşla.

Kullanmak elbette parçalara bir yüklenmeye neden olduğundan uzun süreli bakım maliyetlerine etki eder.

teknik açısından reverse thrustın iki kademesi vardır boeing b737 ve b777 ler için konuşursak ilk kademeyi çektiğinde reverse thrust için gerekli sleeve ler açılır(motor üzerinde kayan kaporta diyim) ve idle da (yani rölantide) çalışan motorun itkisi öne doğru verilir. (az frenleme sağlar)

ancak ikinci kademeyi açarsan eec (electronic engine control) gazı arttırır(gaz kolu hareket etmez) ve daha fazla itki öne iletilir yani daha çok frenleme yapılır. Ancak bu motorun ömründen yer(yani ömrünü kısaltır) ani gaz artışı ters yönde hava akışı VSV ve VBV lerin anormal çalışması elbette sistemi olumsuz etkileyecektir ancak uçağın sağ sağlim durması daha önemli tabi.

Tabi flight idle ground idle konusundan bahsetmeyeceğim tepki gücüne istinaden.

airbuslarda ise 320 lerde farklı 330 larda farklı uygulama var ama mantık aynı diyebilirim.

ha uçak reverse thrust kullanmadan duramaz mı gayet de durabilir bu piste pistin durumuna pilota bağlı ancak şirket prossedürleri kullan diyorsa kullanılır.

T/R(thrust reverser) sistemi arada arıza yapan bir sistemdir tek motor deaktive şekilde de uçak uçuşa verilir gayet de güvenlidir ancak iki motorda arıza ise uçak nogo duruma düşer yani uçakta en az bir motorun T/R sistemi mutlaka aktif olmak zorundadır havacılık el kitabında bu şekilde yazar ve uygulanır. pilot kullansa da kullanmasa da en az birisi aktif olmak zorundadır.

Bunların yanında quantas havayolunun yaptığı bir araştırma var motorun ömrü uzun olsun ben fren balatalarını değiştireyim şeklinde bir uygulaması olmuş ve hiç t/r kullanmamak daha ekonomik olduğuna kanaat getirmişler şirket prosedürlerine işlemişler ve o kadar ki pilotlar t/r kullanmaya kullanmaya sistemin varlığını bile unutmaya başlamışlar taaa ki uçaklardan birisi pistten çıkana kadar sonra pilotlara neden t/r kullanmadınız diye sorduklarında aklıma gelmedi cevabını vermiş pilot böylece boşver abi ekonomiyi, biz sağ sağlim durduralım uçağı diyerek o uygulamadan da vazgeçmişler.

özet: her inişte t/r kullanılır, motor ömründen yer, sık kullanma diye bir olay hali ile yok her uçuşta kullanılıyor.

sik kullanimin motorla alakali bir probleme kisa vadede sebep oldugunu zannetmiyorum. en azindan mevcut sirketimde gecirdigim 8 senelik calisma suremde TR kullanimi nedeni ile motorda bir ariza gormedim, duymadim.

TR kullanimi sirket politikasi ile de alakali.
eskiden fren maliyetleri yuksekti ancak gunumuzde iyice ucuzlamis durumda. TR kullanimi sirasinda harcanan yakit, motor uzerinde olasi asinma, FOD riski gibi durumlari dusununce fren kullanmak maliyet acisindan daha mantikli gorunuyor. autobreak, kisa pistler, surtunmenin az oldugu zemin kosullari (kar, buz, yagmur vs.) gibi durumlar da isin icine girince duruma gore hareket edilebiliyor.

işe gidip kazanılan parayla fatura/kira ödeme döngüsünden başka bir hayatın varlığına inandığım için yaşıyorum.

yoksa benim hayatım olmamış :) 5-10 yıl sonrasını gördüğüm için yaşıyorum.

hayattayız, yaşıyoruz, daha ne olsun. hayatın çok büyük manası da olabilir, hiç bir anlamı da olmayabilir. bu sebeple cevabını hiç bir zaman bulamayacağın soruları sormaktan vazgeçmelisin bence (ikinci olarak da cevabını bildiğin soruları sormaktan).

hayatın manası ölmemeye çalışmaktır diyip kenara çekilirim :)

42.

Kendimi öldürürsem annem üzülür diye vicdan yapıyorum.

An’ı yaşamaktır hayatın manası bence. Bunun dışında herhangi bir amacı yok, amacımız yok. Düşünsene dünyanın yaşı yanında senin yaşam süren kıyaslandığında 3-4 saniye falan varoluyorsun sadece. Evrimin ilerlemesine katkıda bulunmuş, 4 saniyelik ömrü olan bir canlısın sadece.

hakikat bilinemez
bilinse de anlaşılamaz
anlaşılsa bile aktarılamaz

öncelikle proteus'un dediği gibi 42.

ancak ben hayatımı ailem için yaşıyorum. kızım ve eşim.

hayatın manası her sene değişir. mana hep bulunur. bulunmadığında dine dönülür ölüm beklenir.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu: anneniz için yaşıyorsunuz, onu düşünerek çok iyi yapıyorsunuz. lakin kuralımız gereği cevabınız kabul edilmedi.

@everythingship: an'ı yaşayan çoğu insan, seks, para veya paranın satın alabileceği metalar için yaşıyor. argümanınızı geliştirene kadar cevabınız kabul edilmedi.

@superb: kendini çürüten bir önerme. hakikat denilen kavram da müphem. savınızı güçlendirene kadar cevabınız kabul edilmedi.

@teritori: selam olsun 42'yi bilenlere! lakin kızım ve eşim dediğiniz için cevabınız kabul edilmedi.

sualimizin tesiri devam etmektedir! varın buyrun gelin, bir dirhem demimizi için!

Çoğu zaman manasız geliyor ama bazen yaptığım ufak bir iyiliğin sonucunu görünce içim öyle bir mutluluk ve iyilik yapma isteğiyle doluyor ki zannediyorum hayatın amacı bir şeyler üretmek faydalı olmak. Ama çoğu zaman hırslarımızla yaşadığımız zorluklarla bu histen kopup hayatı yaşanmaz lanet bir şey olarak görüyoruz.