o milletin nedendir bilinmez bayıldığı gardırop götlüler bu elbiselerin içine giremez çünkü

"Sıfır beden" trendi tam bir şehir efsanesi. Erkeklerin tamamına yakını kıvrımlı seviyor, bu dünyada da böyle. Dolayısıyla mankenlerin artık "manken" olmaları dışında bir olayları kalmadı. Fakat manken, kıyafeti üstünde en iyi taşıyan ölçülere sahip olmak zorunda o yüzden zayıf ve kuru olmaları normal.

podyumdakiler erkek kadın farketmez hepsi aynı tip. çoğu da eşcinsel modacıların yarattığı trend. hatta bazen kadın mı erkek mi çözmen bile zor.

Yüzleri güzel ve çoğu kıyafeti taşıyabiliyorlar. Hele hele bacakları çok düzgün ve uzun olduğu için tayt-şort giydikleri zaman çok yakışıyor.

mesela:
hips.hearstapps.com

i.pinimg.com

O instagram'daki yüzü full makyajlı ama popsu büyük olanlar bunların giydiklerini giyince turşu bidonuna benziyorlar. O yüzden popoma baksınlar diye bikini ile poz verirler.

Sadece kadınlar değil, büyük firmaların erkek mankenleri bile 70-80 kilo arası uzun boylu, yüzü güzel tiplerden seçiliyor.

söylenenler dışında, podyuma çıkan mankenlerin "askı" olması gibi bir kavram da var modada.
yani bazı modacılar bunu tercih ediyor.
böylece mankenler kendi fizikleriyle herhangi bir şekilde giysiden daha fazla dikkat çekmemiş oluyorlar.

göğüsleri ya da popoları çok büyük ya da kıvrımlı olmadığında da daha standart bir beden tipi çıkıyor ortaya.

çünkü instagramdakiler photoshop. o kocaman popolarını açsalar selülit kaynar ama hepsini yok ederler, karınları kat kat olmuştur, sarkıyordur ama sen fotoğrafa baktığında görmezsin. yakışmıyor işte. böyle ipince olmalı demiyorum ama instagramdakiler gerçek değil.

Manken elbise tasiyan insandir, erkegin idealdeki kadin tanimiyla ayrilali 20 yil oluyor. Farkli kavramlar.

hocam polisten başka nasıl bi cevap yazılabilir ki ? bilemedim, ara söyle polise

Hayvanları Koruma Kanunu’nun 14’üncü maddesinin yasaklar bölümü

“Pitbull Terrier, Japanese Tosa gibi tehlike arz eden hayvanları üretmek; sahiplendirilmesini, ülkemize girişini, satışını ve reklamını yapmak; takas etmek, sergilemek ve hediye etmek yasaktır

1-savcılığa şikayet edebilirsin
2-orman bakanlığının bir hattı vardı sanırım oraya şikayet edebilirsin

kiyiya vuran dildolar+1
pitbull bebeklere en iyi bakan köpektir.

şu anda onların başında olan şey eskiden dobermanların, kangalların ve rottların başındaydı.
dönem dönem katil köpek tanımı değişiyor.
bütün köpeklerde söylediğin içgüdüler var.
belli ki hayvan saldırgan değil, bugüne kadar öyle bir şey olmamış.

adama söyleyin, tasmalı dolaştırsın.
onun dışında hayvan bugüne kadar kimseye bir şey yapmamışken neden saatli bomba olsun?
parka rastgele ateş etmekle falan da aynı değil bu durum tabii ki

hayvan neden durup dururken yuvasından sahibinden ayrılsın, adam neden durup dururken sevdiği hayvandan olsun?
saldırgan pitbulllar bile gözü dönüp delirmiyor, kendine göre bir tehdit görünce saldırıyor.
adam müptezel ya da değil, neticede belli ki hayvanı dövüştüren hıyarlardan değil.
hayvan normal ev köpeği herhalde.
hatta belki yaşlı falan bile olabilir.
önce biraz araştır, endişelerinin yersiz olduğunu göreceksin.
biraz sakin.
aktif olarak dövüştürülmediği sürece pitbull da herhangi bir köpektir.

aynı zekadan bir kadın yıllar önce halka açık bir partkta pitbull' u tasmasız gezdiyordu, 3-5 ay derken bir gün çocuğun birinin nerdeyse kolunu koparıyordu.
(yıl 99 konya)

şahsi düşüncem risk mutlaka vardır, mutlaka birine saldıracaktır, belki 3 ay sonra belki 3 yıl sonra.

oncelikle ben pitbull sevdim tassaklarini siktim hic bir sey olmadi sen ne zalim bir insansin demek bir cozum degil. sorun da bu zaten. senin tassaklarini siktigin kopek bir cocuk aniden kolunu sallayinca isirabiliyor. bir cok kopegim oldu. kimisi cocuklarla cok iyi anlasirken durup dururken yoldan gecirmedigi cocuklar da oldu.

kisisel anektotlar burda gecerli olmuyor. bu kadar insan icinde sorun etmeyenler oldugu kadar tedirgin olanlar da olacak. bunlar da bilincsiz olarak pitbull icin tehlike olusturabilirler.

ustelik israrlara ragmen gerekli onlemi almayan bir kopek sahibi var burda. sanmiyorum ki direk gidip bre muptezel tasma tak demediler. usulunce ilettiler arkadasa. bu durumda bu arkadasin kopegine ve beraber yasadigi insalara saygisi olmadigi sonucunu cikariyorum.

oncelikle kopek sahibinin basina gelecek seyleri bilmesi ona gore kopegini korumasini beklerim eger gercekten kopege deger veriyorsa. inatla bunu yapmasi ise farkli. burda kopek sahibine de sorabiliriz eger biri sikayet etse de kopegin uyutulsa vicdanini etkiler mi diye?

Hayvan saatli bomba olmayabilir. Bir ırka tümüyle kötü demek gerçekten korkunç şeyler. Ama pitbull bebeklere en iyi bakan köpektir demek açık olarak yalan konuşmak. Koruma güdüsü çok üst düzey bir cins bu. Bu bebeklerle çok iyi anlaşır demek değil. Onları çok iyi korur demek olabilir belki. Pitbull savunacağım diye yalan konuşmaya gerek yok.

Hayvan saldırgan değil diyen de, köpeklerin hatta çoğu hayvanın kriz anlarını yaşamamış belli ki. Aslında tehdit olmayan durumları, tehdit gibi algılayıp saldırması çok mümkün hayvanlar bunlar. Pitbull'daki sorun, acı eşiğinin çok yüksek olması, karakterinin çok inatçı ve vazgeçmeyen bir yapıda olması ve çok güçlü olması. Golden'ın bile çenesini kitlediğinde açmak çok zorken, Pitbull'da bu az önce belirttiğim sözler yüzünden imkansızlaşıyor.

Köpeği başka insanların içinde tasmasız dolaştıran, köpeklerin kriz anlarındaki hallerini görmeyen insanlardır. Bir şey olmaz tavrının o kriz anlarında hiçbir işe yaramadığını gördü bu gözler. Elinde tuttuğu canlı saldırdığında, nasıl ayıracağını bilmeyen, hayvanları döverek ayırmaya çalışan gözler gördü. Tasmasız köpek gezdirmek, insanların arasına tasmasız bırakmak, net olarak ahmaklıktır. Pitbull da ise tasmaya ek, ağızlık da bulunmalıdır.

Araştırın diyen, bu konuda araştırmamış olunca komik oluyor.

Kişiyi uyarın. Aksi halde şikayet etmek zorunda kalacağınızı kibar bir şekilde belirtin. Şikayet etmek istemediğinizi, orta yolu ılımlı bir şekilde bulmak istediğinizi belirtin. Onun da haklı olduğunu söyleyin hatta. İletişimin gücünü kullanın kısaca.

kötüsünüz ya vallahi kötüsünüz. pes.
"kalabalıktan bir çocuğa saldırmıştı" desin diye tavsiye geliyor. bravo. fikrimi savunacağım derken kendinizi kaybediyor, haklıyken haksız duruma düşüyorsunuz.

ha; pitbulu besleyen adam da kötü bu arada. hani biri şikayet etse polisin köpeğini elinden alıp barınağa koyacağını biliyor olmalı. bu neyin özgüveni. gösteriş olsun diye yapıyor muhtemelen. benim hayvanım olsa sırf böyle tatsızlık çıkmasın diye tasma takarım. yoksa anlatılanlara bakılırsa köpeğin kimseye bir zarar vereceğini düşünmüyorum. pitbulların böyle kötü şöhrete sahip olmalarının tek sebebi onları dövüş köpeği olarak yetiştirenler.

bu durum sadece pitbullarda değil her köpekte var. örneğin chihuahua diye bir köpek var hani sinirli, ona buna car car havlayan ama boyutu nedeniyle tehlikeli bulunmayan bir köpek. o köpeği de sakin yetiştirirseniz sakin oluyor. ama mal insanlar onun bu sinirli halini komik buldukları için öyle yetiştiriyorlar.

bence adama söyleyin, tasmayla dolaştırsın. tasma takmazsan şikayet edeceğiz köpeğini elinden alacaklar diyin.

ayrıca senin gibi düşünmeyenlere tik atmaman sığlık olmuş. herkes saygı çerçevesinde fikrini belirtiyor.

Köpegi tasmasiz gezdirmesi yasak, 5199 Hayvan Haklari Kanunu oyle diyor. 5 kiloluk kopek dahi olsa bu kanun boyle.

Pitbull zararsiz olabilir ama konu o degil. Hicbir kopek sizin bahsettiginiz sekildeki bir ortamda tasmasiz ve kontrolsuz dolastirilmamali.

Polisi arayip tam olarak hangi birime sikayet edebileceginizi sorun. Sanirim buyuk irk oldugu icin ayni zamanda agiz maskesi de tasmasi gerekiyor. O sart da saglanmadigi icin ekstra para cezasi kesilir. Ilk olarak boyle bir uyari gelsin. Devam ederse sitedekiler ile ortak hareket edip oyle sikayet edin.

Genelleyecek olursak, bu kopeklerin sahipleri sorumsuz, kopegi agresiflestirme egiliminde olan gerizekali tipler. O tiplerle olan deneyimlerden dolayi da soruyu soranin kopegi "tehlikeli" gormus olmasi normal. Buyuk cins kopegim var, kendi kopegimi de otobuse-trene agizlik ile bindiririm. Agizliksiz dolasan pitbull dolastiran biri gorursem aninda sikayet ederim. Bu tur kopekler besleniyorsa, kuralina gore beslenecek, bu kadar basit.

Öff pitbullu savunan insanlarda ciddi bir algılama problemi var. Genetik nedir bilmeyen cahillerin yazdıklarını geçersek eğer, şikayet et ve uyutsunlar. Vicdanım zarar görme ihtimali olan masum insanlar ve çocukardan yana.

Deli köpek seviciyim, köpek de aklım gidiyor, o kadar, ne olursa olsun toplum icin de o köpek tasmalı, sahibinin yanında olacak. tasmasız dolaştırmak istiyorsan çık dağa bayıra ormana sal yavruyu, atsın taklalarını. Ya da diyelim oralaeda da insan var sabah erkenden git, insan olmayan zamanlarda. Türü falan fark etmiyor. Cocuklar, insanların yanında köpek tasmalı olacak. Insanın bile koşullar altında nasıl davranacağıni evrensellestiremedik, hayvana koşulları bilmeden "yapmaz demek" dünyanın en saçma şeyi. Ha evde yetismistir, kendi cocuģuna, bebeğe tanıdıktır, sevemesi anlasması icin koşullamışsındır, ona bir şey demiyorum. Ama yabancı başka. Bir koku bile neler yaptırabilir. Birinin bir yerine zarar gelse, insan kopek sahibi olarak vicdan aģrısindan ölür. Kaldırılamaz yani, ihmale gelmez. Cevap, site yönetimi ve güvenlik görevlileriyle konuşmak.

1. pitbullar doğaları gereği saldırgan olmayabilir. ama pitbullar doğaları gereği ısırdığını kopartan güçlü çenelere sahip. istersen bununla ilgili ikiyüzelli tane kaynak bulabilirim. bulmama da gerek yok, biliyorsundur.

2. ayrıca sadece pitbull değil, sadece köpek de değil, insan dışındaki hiçbir memelinin insan gibi muhakeme yeteneği yoktur. bu hayvanların (insan dışındaki bütün memelileri kast ediyorum) içgüdüleri, akıllarından önce gelir. bazılarının öğrenme yeteneği daha fazladır. ama en öğretilebilir olanında bile "dur lan bunu yapmayım, yok bunu böyle yapayım" şeklinde muhakeme yoktur. içgüdüleri her zaman akıllarının önündedir. öğrenme denilen şey de aslında öğrenme değil, şartlı reflekstir. bu da biyolojik bir gerçektir. kaynak istiyorsan darwin'den, pavlov'dan falan girip başlayalım.

yahu hiçbir canlı doğası gereği saldırgan değildir aslında. memeliler dedik madem, memelilerden gidelim. aslan da doğası gereği saldırgan değildir, ayı da saldırgan değildir. durup dururken saldırmaz hayvan. ne dedik, içgüdü dedik. açlıktan seni yemek olarak görür, gelip yemek istediği için saldırır. kendi alanına tecavüz ettiğin için düşman olarak beller, alanını korumak için saldırır. her hayvan (ya da her memeli) içgüdüsel olarak, düşünmeden, muhakeme etmeden saldırması gerektiği bir durum fark edip ona saldırır.

hayatında hiç kedi görmemiş bir köpek bile ilk defa kedi gördüğünde onu kovalama isteği içine giriyor. hayatında hiç köpek görmemiş bir kedi bile köpek gördüğünde "bu ne lan" demiyor, kabarıp tıslıyor. gurbanolduğum yüce rabbim öyle yaratmış işte. doğuştan bunlar kodlu geliyor hayvanlarda. birlikte yaşayanlar da birlikte yaşamayı sonradan öğreniyorlar.

o yüzden saldırgan mıdır, doğası gereği bilmemne midir diye uzun uzun yazmaya gerek yok. saldırgandır veya değildir, ama kesin olan, gerçek olan iki şey var.

1. o bir köpektir ve köpek içgüdülerine sahiptir. o içgüdüyü bızıklayacak en ufak bir harekette "dur bi dakika ben buna kızmayacak şekilde yetiştirildim, buna kızmamam lazım" diye oturup düşünmez, içgüdüsü ağır basar ve saldırır. bunun ne olduğunu da anlamazsın.

2. çok güçlü bir çenesi vardır, kaptı mı kopartır.

sadece ve sadece kendi belirlediği alanın içine girdiği için koruma içgüdüsüyle saldırabilir.

o yüzden pitbulları "saldırgan değildir" diye savunmak yerine köpeklerin (ve insan dışındaki diğer memelilerin) birer insan olmadığını, insanlar gibi muhakeme yeteneklerinin, düşünme yetilerinin olmadığını, içgüdülerinin ağır bastığını kabul etmek gerekir. her an hangi içgüdüyle neye kızıp saldıracaklarını da bilmek pek mümkün olmadığından pitbull veya golden fark etmez, tasmayla dolaştırılmaları gerekir.

''Bu gerizekalı beyinsiz ... kıt beyinli uyuşturucu müptezeli bir serseri'' diye tanımladığınız kişi sizin hakkınızda hiçbir şey düşünmüyor.
Sizi tanıdığı kadarıyla da bu seviyede şeyler söylemeycektir. Siz ise ne kadar haklı olduğunuzu yeterince gösteremiyormuşçasına karşı taraf hakkında kendi içinizi çok net yansıtan şeyler yazmışsınız.
Sözkonusu şahısla ikili iletişime girmeye çalışmadığınız belli. Bütün memleketin komşusu ile konuşmamasının sebebi bu zaten 'yaftalamak'. Siz de buraya sığınıyorsunuz şikayetvar.com yerine. ''Belki köpek korkusu taşıyan başka cahil insanlara rastlarım, bana destek çıkarlar'' diye durumu güzelce süsleyip anlatıyorsunuz. Sonra eleştiriye açık bu gönderinize verilmiş en güzel yanıtlara saldırıyorsunuz. Tek istediğiniz onaylanmak. Yoksa tavsiye alsanız da harekete geçeceğiniz yok. Bu belli bir şey. Pasif davranıp olayın kendiliğinden sona ermesini ya da başkasının çözmesini bekleyeceksiniz. Alın size sizin tarzınızda çözüm.

pitbull gibi bir hayvanın zararsız, masum olduğunu iddia edecek kafalara sahip olanlara güzel bu dünya. aynen, diktatörler de esasında demokrat adamlar. kendilerine tehdit algılamadıklarında hiçbir zararları yok kimseye.

semt pazarlarında uygun fiyatlı beyin satışına geçilmesi lazım acil.

Tıpkı sözlükte olduğu gibi burada da yaygın bir pitbull-sever terörü hakim ve ısrarla kendi argümanlarının bizim öne sürdüklerimizden daha hakkaniyetli, iyimser ve de adil olduğunu düşünüyorlar şaka gibi. Belinde AK-47 ile gezen, uzun sakallı ve sarıklı abiler de kamuya açık alanlarda ellerini kollarını sallayarak dolaşsın mesela, sonuçta onun da makul(!) bir açıklaması olacaktır.

Her neyse, değil pitbull, normal, ortalama bir köpeğin bile park gibi, cadde gibi halka açık ortamlarda sahipsiz dolaşması hiçbir medeni batı ülkesinde kabul dahi göremeyecekken bizim über düşünceli anadolu çomarları bu konuya da bir çıkış yolu bulmuşlar: "herkes pitbulları sevecek aksi taktirde parçalanırmışız sahiplerinin de desteğiyle."

eğer pitbull aşılı, karneli,çipli ve kısır ise isterseniz allah'a şikayet edin yine de hiçbir şey yapamazsınız.

eğer değilse de belediye el koyar, hayvancağız sonsuza kadar barınağa kapatılır.

buna razıysanız şikayet edin.

ek: pitbull veya japanese tosa gibi yasaklı ırklar içgüdüsel olarak saldırgan değildir. herhangi bir hayvanı saldırgan yetiştirirseniz saldırgan olur. yeleli arslanı bile evccilleştirebilirsiniz. bilip bilmeden "pitbillir diğisi giriği sildirgindir." diye atıp tutmayın.

Tarım Orman Bakanlığı'ndan yerel hayvan koruma görevlisi veterinerlik öğrencisiyim. kesin bilgidir.

Bakin anlamadiginiz ya da anlamak istemediginiz bir nokta var:

Hayvanin insanlari isirip isirmamasi, isiracak gibi olmasi, isirma ihtimalinin yuzde kac oldugu, genetiginin isirmaya meyilli olup olmamasi, yetistirenin duzgun yetistirip yetistirmemesi, oyle ya da boyle o hayvan bir sekilde isirdiktan sonra neden sonuc iliskisini cozumlememis, sucun kopekte/sahibinde/isirilan adamda olmasi falan bunlarin hepsi baska konu.
O kopek hicbir zaman isirmayacak diyelim. Ben kopekten korkan bir vatandas olarak bu kopegin beni isirmayacana dair bir teminatla karsilasmis degilim. Kopegin isirmamasi sahibini kopek birini isirana dek sucsuz kilmaz. Kopegin genetigi asiri minnos olup asla isirmayacak olabilir, bunu sen biliyorsun ben degil.
Kopek sahibinin etraftaki insanlara bu korkuyu yasatmaya hakki yok. Ayrica bir sekilde isirirsa bunun geri donusu de yok.
"Bu hayvan saldirgan degil" argumani hicbir sekilde gecerli bir savunma degil. Bu sav %100 dogru bile olsa.

Hayvan seviyor, kopeklere bayiliyor, pitbull cinsi de ozellikle sevip sempati duyuyor olabilirsiniz. Ama kendinizi baska insanlarin yerine koymaniz olaya adil bakmaniz lazim. Pitbull seviyor olabilirsiniz, bu seviginizi diger insanlarin kisisel hak ve ozgurulukleriyle cakismayacak cercevede yasamalisiniz.

ozetle @kiyiya, @blatta, tamamen haksizsiniz bu konuda.

polise ve şikayet edebileceğiniz her yere şikayet edin.ama büyük ihtimalle sonuç çıkmaz.
ağızlıkla gezmesi gerek. internetteki pitbull saldırı videolarının çoğunda pitbullar zaten tasmalı ama bir önemi yok. bi defa çenesini kitledikten sonra sahibi de o köpeği durduramaz. size tavsiyem yanınıza sustalı gibi bir bıçak alın. herhangi bir saldırı durumunda boğazına saplayın. internetteki pitbull sevicileri hayvanat bahçesine gidip timsah sevseler onun da evcil hayvan olarak beslenmesini savunur. akıl sağlığı yerinde değil bunların.

Tatavaya gerek yok şikayet et geç.

Haberlerde vardı geçen sene bu pitbullardan biri çocuğun tekinin ayağını kapmış bırakmamış. Esnaf koşmuş su dökmüşler falan ama bırakmamış tabi. Sonra esnaflardan biri bıçağı kaptığı gibi 2-3 tane sallamış köpeğe öyle bıraktırmışlar. Haberde köpeği tedavi eden veterinerle konuşuyorlardı, kadın ''O esnafı şikayet edicem'' diyordu :DD Çocuğun ayağı, canı falan hiç önemli değil tabi.

Tatava yapmadan şikayet et, eğer can güvenliğin tehlikedeyse yine tatava yapmadan o esnafın yaptığını yapmak gerek.

Caddebostan estemed.

Karnının tok, suyunun taze, kumunun temiz olduğuna emin misin? Kendileri kaç kg ve günde kaç gram mama yiyor? Günde en az 2 kez suyunu değiştiriyor musun? Kumunu hemen temizliyor musun ve yeteri kadar kum koyuyor musun?


Normal zamanlarda, oyun oynarken onu hırçın sevmediğine emin misin?

Sevdiği en az 2 farklı oyuncağı olduğuna emin misin?

Ev, onun için uygun mu? Arada saklanıp ortadan kaybolmasını sağlayacak alanlar var mı? Kedi evi, karton kutu, koltuğun arkası vb. şeylerden söz ediyorum.

Fiziksel veya fizyolojik bir hastalığı, ağrısı, sızısı olmadığına emin misin?

Uyuyabileceği rahat bir alan var mı? Bazı insanlar kedilerinin koltukta yatmasına, oturmasına bile izin vermiyorlar. Kuru kuru yerlerde oturmak, yatmak zorunda kalıyor hayvanlar.

Şimdilik başka bir şey gelmedi aklıma.

kedi için bütün koşullar optimum. hatta fazla özgür olduğu için böyle davrandığını düşünüyorum. su icecekse bile o sırada koyulmuş suyu içer, odası var, oyuncakları var, evde hiçbir kapı kapanmiyor, her yere girip çıkabiliyor, bir sürü oyuncağı var, birlikte oyun oynuyoruz. kumunu her gün temizlerim. neredeyse her hafta ciğer ya da balık ve patates püresi yapiyorum.

Şuna bir bakın bakalım: www.instagram.com

İşe yarıyor diyorlar ama referans olduğum bir şey değil. Merakımdan takip ettiğim biri.

Bizim bi kedi vardi ayni boyle. Yan bahceye postalamistim. Uc kurusluk kediye bes kurusluk deger verirsen aradaki iki kurus icin seni satar kardes.

Kilo ve mama bilgisi vermemişsin. Belki verdiğin mamayı sevmiyordur. Sevmediği için de mecburiyetten hayatta kalacak kadar yiyordur; ama doymuyordur. Günde kaç gram yediğini takip et. Kilosuna göre yemesi gerekeni yiyip yemediğini gör.

Bir de veterinere sordun mu? Kedini az çok o da tanıyordur. En azından bizden daha iyi tanıdığı kesin. Belki veterineri bizden daha iyi yardımcı olabilir.

Kaç yaşında? Cinsi nedir?

sosyalleşme sorunu olma ihtimali yüksek.
alabilecek durumunuz varsa bir kedi daha alın.
bir kedi bakmak, iki kedi bakmaktan zordur.

bunun dışında, saldırdığı anda kaçmanız veya bir şekilde tepki vermeniz kendinizi "av" pozisyonuna düşürmenizi sağladığından, sizinle avlanma oyunu oynuyor olma ihtimali yüksek.
küçüklüğünde buna alıştıysa, alışkanlığı devam etmiş olabilir.
normalde yavru kedilerin hepsinde bu eğilim vardır, büyüdükçe düzelir.

kedi oyun amaçlı ya da ciddiyetle bir yerinize "saldırdığında" kaçmayın.
ya da elinizi ısırıyor diyelim, elinizi çekmeyin.
elinizi çekmeniz, onun için eğlence ya da kaçan av demektir, daha çok yakalamaya çalışır.
ama hareket etmezseniz, kendiliğinden içgüdüsel olarak bırakır.

yani saldırdığında kaçmanız, sizi onun için eğlenceli kılar.
sakin olun, canınız acısa da kımıldamadan ölü taklidi yapmaya çalışın ya da olduğunuz yerde durun.
o zaman eğlenceli olmazsınız.

tüm evcil hayvanlarla ve hatta çocuklarla yaşanan bu tip sorunlar tamamen psikolojik üstünlükle alakalıdır.
kediler doğaları gereği köpekler gibi itaatkar da olmadığı için bu durum tamamen kimin daha dominant olduğuyla alakalı.
evi kendisinin sanıyor ve siz de oyuncağı ya da avısınız, ama ev sizin.
bunu bir şekilde hissettirmeniz lazım.

Sal gitsin daha önce de söyledim. Tekrarlayayım. Kediyi kutsallaştıranlar salllarsa sallasın umrumda değil. Zira buna bir çözüm yok. Acı çekersin.

Bir anımı anlatayım. Bir arkadaş grubum sokakta kış günü zor durumda ölmek üzere olan bir yavru kedi aldılar. Tedavi ettirdik. Bakımlarını ve aşılarını yaptırdık. Pahalı mamalarla beslendi. Çok uyumlu ve uysal bir hayvandı. Hepimiz bağrımıza bastık. O derece sevdik. Sonra bir kaza sonucu öldü ve bir süre kendimize gelemedik. Sonra aynı ona benzeyen bir yavru kedi sahiplendi arkadaşlarım. Kedi tek başına tüm türden nefret ettirdi bizimkileri. Durduk yere saldırmalar, boynu hatta dudağı ısırmalar. Sonra bizimkiler giderek agresifleşti. Resmen döver oldular hayvanı. Dayak arsızı oldu. En son dedim bunu siz öldüreceksiniz en iyisi sahiplendirmek ve sahiplendirdik.

Başka çaren yok. Çok seviyorsan huyunu suyunu bildiğin başka bir hayvan sahiplenebilirsin. Hayatı kendi adına daha fazla zorlaştırmana gerek yok.

burda söylenilen her şeyi yaptım malesef. mesela ısırdığında hiç tepki vermeyince daha vahşi bir şekilde ısırmaya devam ediyor

salliyorum, eline bacagina bir sey sursen, kedinin sevmedigi ama zarar da vermeyecek bir sey? atiyorum sirke. saldirinca onun kokusunu/tadini alip biraksa?

bir de sadece size mi yapiyor bunu? hic baska bir evde baska insanlarla kaldi mi? deneysel olarak buna bakilabilir sanki, sorunu sizle mi, evle mi, tum insanogluyla mi?

deodoranttan korkuyor, tabii ki ona sıkmıyorum ortama sıkıyorum hatta genelde sıkıyormus gibi yapıyorum sadece ama bu anlık bir çözüm.

en çok bana yapıyor. eve gelen diğer insanlara pek temas etmez, ederse de kötü bir şekilde eder.

aptala tahammülü tüketmiş oluyoruz

Bunu yapanlar genelde 15 yasindaki ergenler ya da ruhu 15 yasinda ergen olanlardir. Karakteri olan insan konusmak istemedigi kisiye insan gibi konuşmak istemiyorum der.

her şey demek ki iyi gitmiyor, bence de tahammül hakkı tükenmiştir.

Fazla nazın usandırması ve alternatif tercihi.

ghosting deniyor. artık görüşmeyelimin kibar hali.

Daha iyi gidenini bulmuştur

ghosting çağın vebası çünkü. takmayın.

testesteron hayatı çok zorlaştırıyor biliyo musun? bazen bir takım ihtiyaçlar için aslında hiç selam verilmeyecek bi insana kendini prenses gibi hissettiriyoruz. hormonlar dengeyi bulduktan sonra "o kadar efora değmez aslında" deyip uzaklaşıyoruz.

Bartebly +1

karakter meselesi.
flört, aşk-meşk, seks konularında biraz insan olabilmek lazım.

simyaevi, ancak biter bitmez estee lauder serisine baslayacagim. kullanip memnun olmayan duymadim.

Kiehl's kullanıyordum gerçekten çok güzel ama biraz tuzlu gelmeye başladığı için (malum kur farki) son seferde l'oreal mucizevi yag serisinin kremini aldım, bu da başarılı. Bittikten sonra hangisi ile devam ederim, bilemiyorum.

Estee kullanıcısı geldi :) Bariz bi etkisini görmedim, daha etkilisi yok mu bunun??

Kaynak yapayim :) Kizlar, 34 yasindayim goz kremi hic kullanmadim. Kirisikliklarim az da olsa var. siz kirisiklik icin mi yoksa torba, mor halka vs icin mi kullaniyorsunuz bunlari? Bende bunlar yok. Sirf kirisiklik icin bir sey surecegim surersem.
Bana ne onerirsiniz baslayayim bari :)))

@somethinginthewayshemoves
hocam benim anladigim bu kirisikligin iki uc sebebi var, gunes, nemsizlik, kolojen eksikligi. surekli gunes koruma kremi surmek, bol bol cildi nemli tutmak (hem su icerek hem de bol bol krem surerek) hem de kolojen destegi almak onemli. baska fantastik seyler yapanlar da vardir ama bunlar basic sanirim.

eger cildiniz kuruysa kiehls'in avokadolu bir kremini cok tavsiye ediyorlar, benim goz altlarim o kadar kuru olmadigi icin bana agir gelir diye hic kullanmadim. ama daha once krem kullanmamissiniz madem bence onunla baslamak mantikli olabilir, gozunuz bir nem gorsun :)

@kassiopeia teşekkür ederim. Cildim kuru değil, 4-5 lt su içerim ezelden beri, güneş kremi de kullanırım bir de yüz için yves roche dan aldığım bir krem vad, onu sürüyorum düzenli ama işte öyle özellikle göz kremi hiç kullanmamıştım. Kiehls e bakayım hemen.
@kayıtsız şu sıkılamayan minik yağ bezeleri gibi mi?

nivea man

estee kullandım, bu sefer bir değişiklik olsun dedim, lancome'a geçtim.
şaşırtıcı şekilde memnunum.

hem normal göz serumu, hem de arada bir serinletici ve şişlik/morluk giderici acil durum kremini kullanıyorum.
tavsiye edebilirim.

Loccitane'ın immortale serisini deneyin derim.

ben de estee kullanıcısıyım yıllardır, memnunum.

lazer yapılacak bölgeyi jiletleyip gidiyorsunuz başka bir teferruat yok sanırım.

randevu aldığınız yeri arayıp detaylı şekilde sorun.
makineden makineye yapmak gereken değişebiliyor.
bir de, bazı yerler ilk seansta bölgenin durumunu epilasyon olmadan görmek isteyebiliyor.

Tüyler görünür şekilde olmalı, sıfırlamayın. Daha çok varsa jilet olur ama yarın falanda ve çok uzunsa makasla kısaltabilirsiniz.

yok gibi görünüyor.

edit:
henüz kaynamamış, yanlış mı anladım?
yani bu 36 saat sirkeli soğuk suda beklemiş hali, değil mi?
şu anda bir sorun görünmüyor, kaynatmaya geçebilirsiniz demek istemiştim.
kaynamış haliyse (ki sanmıyorum), daha olmamış.

ilikleri erimemis tam. duduklude kaynatirsan daha iyi olurdu.

Uzun süre kaynaması lazım değil mi, üzerine pisi çıkıyo hatta onları alıp alıp epey devam ediliyor kaynatılmaya benim gördüğüm.

Yok daha pişirilmedi. Ama kanlı görünüyorlar. İlikler siyah siyah. Öyle kanlı kanlı mı pişecek anlamadım ki. Yuvarlak yerleri açık pembe renkliydi, şimdi kırmızı kahverengi. Kan toplamış gibi sanki

36 saat sirkeli suda bekletmene gerek yoktu.Önce bir güzel yıkayıp ilk sirkeli su ile kaynatıp dökseydin zaten siyahlıklar falan bembeyaz olup çözülecekti.

Şimdi yapman gereken tencereye al önce bir kere kaynat. Suya 1-2 kaşık sirke de dök. Kaynamaya başladıktan 5 dakika sonra o suyu tamamen dök. Sonra tekrar su koy. Çok düşük ısıda 12 saat üzeri kaynat. Bu sırada yine 2-3 kaşık sirke koy sirke iliklerdeki kalojeni çözüyormuş. Altını kapatmadan 2-3 saat önce soğan, havuç, sarımsak falan da ekleyebilirsin, lezzetini arttırıyor.

Kuzu agir olabilir. Inek almak lazim bu is icin. Bir gece sadece suda beklese yeter. Sirkeye gerek yok. Icine defne yapragi, tane karabiber ve sogan katilabilir kaynatirken.

Kraldan çok kralcının dediğini yaptım. Farklı olarak sadece 9 saat kaynattım. İlikler aynen duruyor hiç erimemiş. Aynısını Aydın'da yapabilmiş bütün ilikleri eritmiştim. Soğuyan suyu da jelleşmişti. Bunun suyu da jelleşmedi. Belki etin alındığı yerle ilgilidir. Bu seferki eti İstanbul'dan almıştım.

Çok kasmayın bence bu kadar. Ben posta kutusuna bırakıp çıkmıştım. Bi halt yiyemez

kontrat tarihinden en geç 30 gün önce noterden ihtar çekerek çıkacağınızı bildirmeniz gerekiyordu.
anahtar için noter aracılığıyla işlem yapın.

sorun yaratabilir, yaratmış olanı var.

noterden anahtar teslim ücreti nedir? bilgisi olan var mı?

200-300 civarı olabilir, ama emin değilim.
2017 aralık'ta 200'dü diye hatırlıyorum.

sarı ya da kırmızı olmasın da

toprak renkleri olabilir

turuncu, mor

Metalik tonlar uygun olur.

morlar, mavinin bazı tonları, metalikler olur.

bazı pembe tonları da olur.
morumsu bir pembe ya da fuşya iyi kullanılırsa güzel olur.

Pudra rengi, toz pembe gibi açık pembe renkleri düşünebilirsin.

Kıyafeti üzerinde görmesekte bir şekilde gösterseydin yani

Gümüş rengi kullanabilirsiniz. Altın da olur. Tek bantlı bi sandalet mesela.

tabii ki krem rengi. ilk aklıma gelen

minibüs caddesinde, idealtepe'yi maltepe'ye doğru biraz geçince "dürüm sarayı" vardır.
beş yıldır bir kere yanlış ya da eksik sipariş gelmedi, hep aynı lezzet, hep aynı standart.
yemeksepeti'nde puanı 9.1 zaten.

çınaraltı dürüm var yine idealtepe'de, ama orada lahmacun falan yok.
bir de domatessiz istersin domatesli getirir, geç kalır vb.
misafire mahcup etme ihtimali olsa da, dürümleri efsanedir, o ayrı.

arnica bora su filtreli.
hayvanlardan dolayı su filtreli aldım özellikle.
çünkü su filtreli olanlarda makine dışarıya toz vermiyor.
bir de philips'in vardı, ama onu bulamadım.

arnica'dan beklediğimin çok üstünde performans görüyorum açıkçası.
haftada iki gün hunharca dip bucak ev temizliğinde kullanılıyor 2-3 yıldır.
evde beş kedi var.

ek olarak dyson v8 almayı da düşünüyorum, çünkü su haznesini doldurmak ve temizlemek her zaman kolay ve pratik olmuyor.
en azından evi şöyle bir süpürmek istediğimde kullanabilecek olmam bana cazip geliyor.
ama gündelikçinin yaptığı temizliği yine su filtreliyle yaptırırım.

dyson v8 - evet

Dyson big ball kullaniyorum 1.5 yildir. Essek sipasinin tuyleri her yere ok gibi saplandigindan dyson bile zor yetiyor.

ponza taşı kullanın düzenli olarak.
en azından haftada 1-2 kere duştayken, ayaklarınız biraz sıcak suda kaldıktan sonra ponza taşıyla topuğunuza ve ayak tabanınıza masaj yapın.
düzenli olarak iyi bir ayak kremi kullanın, her gece yatmadan sürün.
vazelin sürüp çorap giymek kışın çok iyi olur, ama yazın sıcaktan çıldırabilirsiniz.
arada bir ayağa iyi gelen, yorgunluğu da alan naneli yağlardan falan da kullanabilirsiniz.
ayak peelingleri de var, faydası olur, arada bir yapın.
bir de duştan çıktığınızda ayaklarınızı muhakkak özel olarak kurulayın.

topuk törpüsü kullanmanızı tavsiye etmem.
çünkü o an için ölü deriyi temizleyip yumuşatsa da, sürekli sert bir deri oluşmasını sağlar ve sürekli onu kullanmak zorunda kalırsınız.
bildiğimiz eski tip ponza taşı en iyisidir.

ben hiç yaşamadım, çatlak nedenini tam olarak bilemesem de, sertleşmesinin genel nedeni sert tabanlı ayakkabı/terlik kullanmak.
birkenstock falan gibi mesela.
onun dışında ayak derisinin yapısal olarak kuru olması da büyük etken.

N&D'nin tahılsız versiyonları var. Bulunuyor her yerde.

n&d kuzulu yaban mersinli tavsiye ederim.
yazın tavuk pek tavsiye etmem, ama tavuklu ve balıklı versiyonları da var.

Nd somonlu iyidir

acana'nın da tahılsızı var, orijene denk ama yüksek proteinli mamalar mantar veya egzama gibi sorunara yol açıyorlar, sürekli olarak kullanmamakta yarar var.

Izlemediyseniz sick note oneririm. Bir de fam var sitcom ben sevmistim ama 1 sezon. 2.sezon baslamadi daha.

The IT Crowd

Entourage

atypical

scrubs

modern family

bazı zamanlarda aşırı üzücü ve acıklı olsa da, shameless (abd) da çok eğlencelidir aslında.

edit: bulabilirsen Кухня çok güzel +1

The it crowd +1

Кухня 'nin üstüne tanımam.

black books
the office

brooklyn 99

brooklyn nine-nine yazmaya gelmiştim yazmışlar o halde şunu deneyin "the good place"

Shameless ve Californication

californication +1
misfits ilk bikaç sezon
community
how to make it in america

Kriter değil ama olmasa iyi olur.

Hayır, hiç önemli değil. İlla olacaksa da sadece yakınlarına özel en fazla 150-200 takipçili gizli bir hesap olsa daha iyi olur.

Kullanış tarzı önemli, ev içinde yaşanan, özel hayata dair çoğu şeyin sosyal medyada görülmesinden hoşlanmam mesela. Bir yemek yenecekse öncesinde 10 dakika boyunca fotoğraf çekmeye çalışmasını da istemem.
Flört aşamasında açıp da profiline bakmam ama birlikte vakit geçirdiğimiz zamanlarda sosyal medyayı kullanma sıklığı dikkatimi çeker.
Hiç olmaması da sorun olmaz.

önemli. sosyal medya hesabı yoksa da zaman içerisinde açmasını isterim. zira oradaki tavrı ilişkimi şekillendirmem konusunda önemli bir kıstas.

Kendisini tanıdıktan sonra olmaması bırak dezavantajı avantaj bile. Demek öyle boş işlerle ilgilenmiyor diyorum. İlişkiye bunlarla ilgilenen bir tane boş yeter :P o benim tabii ki.

ya, sosyal medya kanalları yokluğunda insanların birbirine ulaşması zorlaştı bence. özgüvensiz biri olmadıkça, birinin sosyal medyaya asılmaması nazarımda her zaman olumluydu.

Popüler olan tüm sosyal mecralarda hesabım vardır. Hem de ilk açıldığı zamanlardan beri. Ama mesela IG post sayım 43, Hikaye sayım 0 (sıfır). Genelde insanları takip etmeyi daha çok severim. Kendim paylaşım yapmayı sevmem. Paylaşımı abartanları da sevmem. Takip ettiğim bazı insanlar 5 post üst üste atıyorlar ya da 24 saat içinde 30 tane hikaye paylaşıyorlar. Bu arkadaşları sessize alıyorum ya da önemsiz biriyse direkt takipten çıkartıyorum. Hele bir de 15 dakikalık canlı yayın yapan varsa direkt engellerim :))

Benim için ideal kadın da benim gibi olmalıdır. Ama çok paylaşım yapan biriyse de yadırgamam ve rahatsız olmam. Yeter ki aptal aptal her boku çekip paylaşmasın. Çok takipçisi olursa da rahatsız olurum. 1000 takipçi neyse de 15 bin takipçili hesabı olursa cidden rahatsız olurum. Yani eğer kendisi Yılmaz Sisters gibi bir şeyle ünlenmişse onda problem yok. Ama bir sebebi yoksa kıllanırım.

hiç olmaması sorun olmayacağı gibi, iyi bile olur, çünkü benim de instagramım falan yok.
neden sorun olsun ki?

sormak aklıma gelmez açıkçası.
akış içindeyken anlaşılır bir şekilde.

gerçi sürekli kendi fotoğrafını çekip instagram'da paylaşan erkek profili pek hoşuma gitmiyor, o da var.

Hiç önemli değil keşke ben de öyle olsam. instagram matah bir şey değil. Sosyal medyadan uzak olması (özellikle instagram ) cazibe sebebidir.

olsa iyi olur bi bakarız yani ne yapmış ne etmiş. instagram olmasa sorun değil ama en az bir yerde kendi kimliğiyle profil resmiyle düşünceleriyle olması gerektiğine inanırım. bi ön bakış yapmak lazım.

Ağır tipsiz olduğumdan sosyal medya kullanmıyorum.

Burda böyle diyorsunuz instagram kullanmadığımızı söyleyince de başka gezegenden gelmişiz gibi bakıyorsunuz.

Olmasa güzel olur tabi ama önemli değil.

Merhaba

B enerji seviyesi genelde ısı pompası içermiyor tüketimleri iki kattan fazla. A + almalısınız. Ben arçelik kullanıyorum 3883 kt memnunum. Tüy konusunda evet faydalı üzerinde makineden çıkınca yapışık kalan hav ve üyleri alıyor. Zaten filtreyi temizleyince anlayacaksınız.

Beko D82 aldık geçen ay 2.600 TL'ye. Gayet memnunuz.
B alma, enerji tasarrufundan ziyade B tipi olanların teknolojisi farklı oluyor. Isı yoğuşmalı olanı tavsiye ediyorlar genellikle, onlar da genelde A ve üstü sınıfta.

Elektrolüx var. Kurutucuya koymadığım bir şey yok gibi. Çamaşırları program bittiğinde bekletmeden hemen alırsanız kırıştırmıyor. Hatta tişört tarzı şeyleri kot pantolon, havlu vb. ağır çamaşırlardan ayrı kurutursanız makineden çıktığı gibi giyebiliyorsunuz.

öncelikle beş kediliyim ve yalnız yaşıyorum.

1. www.hepsiburada.com

çamaşır makinem samsung, alırken çok kararsız kaldım yine samsung alıp almamak konusunda.
çok doğru bir karar vermişim.
hiç öyle evladiyelik bir şey almaya gerek yok, çünkü çok daha düşük bir fiyata, aşırı iyi bir performans sergiliyor.
tabii ki Siemens vb. gibi markalarla karşılaştırmanın anlamı yok.
ama diğer yandan da, kedili evlerde bu tip aletler biraz yıpratılarak kullanılıyor.

eylül ayında almıştım, resmen haldır huldur kullanıyorum.
haftada 3-4 gün günde 2 ila 5 kere falan çalışıyor, yani sık kullanıyorum.

servisinden de memnun kaldım.
tüy toplama olayı gerçekten çok iyi.
ayrıca 10 kiloluk olduğu için kedili evlerde sorun olan koltuk örtüsü, battaniye falan tarzı büyük parça şeyleri de kolayca kurutmak mümkün oluyor.
mesela üç tane büyük boy koltuk örtüsünü falan atıyorum, üstünde tüy müy kalmıyor.

2. o kadarcık kullanıma fark etmez.
ben sık kullanmama rağmen makineyi aldıktan sonra elektrik faturasında bariz bir yükselme fark etmedim.

Ben Siemens kullanıyorum. Kışın bir yazın 3 kedim oluyor evde. Valla 4-5 yıkamada filtreyi çıkarıp temizliyorum ve dehşete kapılıyorum. Onca tüyü yutacaktık resmen...

Biz de beko'nun bir modelini almıştık geçen sene; 2000 lira civarı bir şey ödedik sanırım. Her çamaşır yıkadıgimda icat edene en sevgi dolu dileklerimi yolluyorum resmen, ozellikle kedili eve şart.

Haftada 2 3 kere çalışıyor bizde; 2 kere çamaşır yıkıyorum bir kere de koltuk örtülerini vs tüyden arındırmak için kısa programda yıkayıp kurutuyorum. Ciddi anlamda tertemiz çıkarıyor çamaşırları. Evde tuy orani azaldi.

Hemen hemen tüm çamaşırları da atıyorum kurutmaya. Bazılarını hassas ayarda kurutuyorum, hafif nemli çıkıyor ama cidden hassas olanlar için böyle yapıyorum. Geri kalanları normal kurutuyorum, şimdiye kadar bir corabim çekti sadece. Çok bekletirseniz kirisiyorlar ama kurutma makinesi biter bitmez çamaşırları çıkarırsanız atlet, ev içinde giyiyecek tişörtler, çarşaflar ve kotlar ütülenmiş gibi oluyor.

Faturaya pek bir yansıması olduğunu da düşünmüyorum. Gayet memnunuz kısacası.

merhaba,

ben 8-9 ay önce Profilo'nun KM8351CTR modelini aldım. Evimde 1 tüy yumağı kedi 1 de aşırı tüy döken cocker köpeğim var. Koltuk örtülerini misafir gelmeden önce yıkamadan atıyorum 20 dk havalandırma modunda çalıştığında mağazadan çıkmış gibi tertemiz oluyor. Makineyi alma sebebim kedi-köpek tüyünden gına gelmesiydi benimde. Kurutuma olarak da her şeyi atmayın deseler de ben her şeyi hiç ayırmadan attım, henüz herhangi bir sorun yaşamadım. alırken hoover marka ürünler fiyat nedeniyle aşırı ilgimi çekmişti ancak yorumları okuyunca vazgeçmiştim, sonra bir arkadaşım hoover'ın b enerji tüketimli modelinden tüy toplama amaçlı aldı ve hiç memnun kalmadı. onun makinesine özel bir sorun mu yoksa markanın genel sorunu mu bilemiyorum.

nd kuzu etli yabanmersinli olanı tavsiye ederim.
tam tahılsız olsun mümkünse.
benim kısır kedilerim yiyor, kısırlaştırılmış mama meselesi tamamen kaloriyle alakalı.
havaların sıcak olduğu dönemlerde tavuklu yemesin zaten.

Nd somonlu için evi yakarlar. Ayrıca bir ufak tüyo nd firmasına bi yazın kedim yer mi emin olamıyorum, numune gönderir misiniz diye bence gönderirle. Bize gönderdiler en azından. Yiyeceklerinden emin olup aldık.

Nd den istedim numune bugün dönüş yaptılar. Gondereceklermis. Çok teşekkürler...

Tikler için size de teşekkürler.

110 mt2 evde 24000 salon , 9000 yatak odası vestel. Açıyoruz ikisinnide ev en geç bir saate kasap dolabı gibi oluyor. Servisinden de sezon dışı memnunuz.

ben arçelik tercih ettim. 2 tane 24 lük aldım. 1 2 gün önce. tercih sebebim yılların güveni. garantisini de 350 lira karşılığı 7 yıl yaptım bir tanesinin, 2si ile de ilgileceklerini söylediler. tavsiye ederim.

motor sesini kafana takmayacaksan isteğin markayı alabilirsin. klimalar soğutmada sıkıntı yaşatmaz.

@mikahakkinen:

klimalar soğutmada neden sıkıntı yaşatsın ki zaten?
sadece fiyat/performans ve servis vs. açısından kimin ne kullanıp ne kadar memnun olduğunu öğrenmek için açtım soruyu.

mesela ben daha önce bosch kullandım ve servisinden dolayı kimseye tavsiye etmeyi düşünmem.

Ne yazıkki klimalar soğutmada sıkıntı yaşıyorlar.

İstanbulun aşırı sıcak olduğu günlerden birinde 1 yaşındaki Arçelik klima çat diye durmuştu. Servisi çağırdım, çok sıcaklarda yapar böyle dedi gitti.

eski ayakkabilarimiz "findik ayakkabisi" olur. anlayan karadenizliler begendi bile......

bir ayakkabiyi en fazla uc sene giymisimdir. asiri kaliteli ayakkabi almadim bugune kadar, alsam daha cok giyerdim.

10 sene giydiğim bir Adidas Superstar'ım var. 10. senede dağda bayırda köpek gezdirirken iyice eskiyince ancak bıraktım giymeyi.

Yalnız bu soruyu görünce düşündüm de ben hiç ayakkabı atmıyormuşum resmen. Öyle boş yere duruyor bir sürü eskimiş ve hiç giymediğim ayakkabım ayakkabılıkta. Atayım bari en eskilerini de yer kaplamasınlar.

Atarım. Stokçuluğa tahammülüm yok.

ben atarim. karim eskitemez, atmaya da kiyamaz, saklar.
kislik botlar 3-4 sene dayaniyor. spor ayakkabiyi her sene yenilerim.

bütün ayakkabılarım bir müddet sonra çalındığı için eskitemiyorum. şu pabuçlar da eskidi artık giymiim dediğim olmadı.

Var yılda bir iki kez giydiğim birkaç topuklu ayakkabı.

Ben maalesef aynı ayakkabıyı uzun seneler giyemiyorum. Yamuk basıyorum dışa doğru ve tabanlık her ayakkabıya uygun olmuyor. O tabanlık kullanamadığım ayakkabılar özellikle, bir yılda pert oluyor.

Taş gibi denilen, el yapımı ve kaliteli botların bile iki yılda canını çıkartıyor ayaklarım.

10 çift ayakkabım var, hepsini kullanır giyerim.
Artık bi ayakkabıdan daha fazla hayır gelmeyeceğine kanaat getirirsem de çöpe atarım.
Max. 6 sene gidiyor zaten botlar falan.

Tek istisnası topuklu ayakkabı. Malum iş görüşmesi, düğün dernek olunca giyiliyor sadece. Bir tek o evde dolap bekleyebilir ama onun da çözümü "The siyah ayakkabı". Herşeyle uyduğu için evde hep bir çift topuklu siyah olur.

köye götürüyorum. bi süre bahçede giydikten sonra zaten kullanılmaz hale geliyor. sonra atıyorum.

şu anda hâlâ giydiğim ve durumu çok iyi olan, lastik kısımları da kırmızı olan kırmızı deri bir converse'im var.
sanırım 17-18 yaşında falan almıştım.
yaşım oldu 34.
bir şey olacak diye aklım başımdan gidiyor, gözüm gibi bakıyorum.
durumları gayet iyi.

ondan daha eski vanslar var, ama onun artık içi yırtıldı.
seviyorsam giyerim, yani sadece saklamış olmak için saklamam.
spor ayakkabıları ölünceye kadar giyiyorum genelde, kalitesine göre değişir.
topuklu ve stiletto gibi olanlar da kaliteliyse yine senelerce dayanıyor, ama onlar zaten her gün giyilip hor kullanılan şeyler değil.
o yüzden bir şey söylemek zor.

70 çift ayakkabım varken yuh dedim dur dedim spor ayakkabı değilse yırtılmıyo da
Şimdi satıyorum iyi durumda olanları
Hedef 10 çifte indirmek

10 senedir giydiğim botlarım var. onlar benim bebeklerim.

bir tam yıl giymediğim ayakkabıyı veririm. limitim 12 ay.

hemen atmiyorum. bir sure bakisiyoruz, sessiz bir vedalasma donemi oluyor. hazir hissedince memlekete goturuyorum. orda bahceye giderken giymelik ayakkabi olsun diye. veya yazliga gidiyor. daha duzgun gibiyse giysi toplama kutusuna veya copun kenarina birakiyorum. vedalasma kriterim delinmesi veya yirtilmasi idi ama delinmiyor da kolay kolay.

Kurtarabilecek pozisyondaysa lostra ya veririm

İstanbul’da sonbahar.

Sevdim seni bir kere.

Yollar

çoban yıldızı

Uçurtmalar

ne ekmek ne de su.
yağmur'u da severim ama.

ne ekmek ne de su

Ne ekmek ne de su
Kardelen

Gönülçelen

kupa kızı ve sinek valesi

Senden önce senden sonra

(bkz: O)

ne ekmek ne de su +1
buna bir de seneler sonra bugün eklendi.

Gemiler.

Nefes nefese

tek basina dans

Rapsodi İstanbul

ne ekmek ne de su
bugun benim dogum gunum hem sarhosum Sarki adini unuttum

Bugün, O.

Rüzgar gülü

dinlemeyeli yıllar olmuştur
renkli rüyalar oteli

zamparanın ölümü

(bkz: sevişirdik bazen )

sözler ahmet erhan'ın gerçi ama, söz/müzik kalitesi açısından teoman'ın zirvesi bu şarkıdır bence.

bazı yalanlar.

www.youtube.com

bütün tariflere ek olarak kıymayı yoğururken içine küçük küpler halinde kaşar ya da cheddar koymak da iyi oluyor.
ama koyulan peynirin tuzunu da unutmamak lazım.

nar ekşisi/pekmez

simdi eminim bir torba laf edecek vardir burger koftesi oyle olmaz diye ama;

ben mutfak robotuna yarim kilo kiyma, 1 kucuk sogan, tuz, karabiber ve pul biberi atip camur gibi yapiyorum, ates ediyor.
mutfak robotun yoksa aynisini sogani rendeleyip elde yogurarak yine yapabilirsin

kabaca şekil verip sadece tuzlayıp, içine de bazen yarım diş sarımsak atıp dökme demir tavaya atıyorum ben de. ama kıymayı kasaptan almıyorum, evde kendim satırla çekiyorum.

www.youtube.com



şu amcaya bir kulak vermek lazım.

Benim tarifim;
Sogan suyu
Tuz karabiber
Hardal
Pekmez

köfteye lezzetini kıymanın kendi verir. yağ oranı, hayvanın hangi bölgesinden olduğu vs.
burger haritasındaki tarifteki et kalın çekilmiş, dövülmemiş ve etin yağlı kesiminden olan haliyle veriliyor. etin kaliteli değilse, çok çekilmişse ve yağsızsa bahsedilen lezzeti yakalayamazsın. baharat, yumurta vs. eklersen de farklı bir tür köfte elde edersin.

senin lezzetli köfte diyince aklına ne geldiğiyle alakalı aslında. sinan'ın aklına sulu sulu, "et gibi" tat geliyor, o yüzden suyunu kaybetmemesi için yoğurma, ince çekme, içine baharat koyma diyor. senin için lezzetli köfte bol baharatlı kıtır kıtır bişeyse ona uygun tarif yaparsın, yukarıda verilmiş güzel örnekler.

Arayıp da belasını bulmayanı görmedim. :) Denk geliyor o işler bence.

Valla aramak bence çok saçma. Denk gelirsen şansını denersin olduysa oldu, olmadıysa yoluna devam edersin ama bunun için ekstra efor sarf etmek gereksiz bence. Zaten her şey olacağına varıyor.

aramak beklenti ve dolayısıyla hayal kırıklığı getirir.
tanıştığın, gördüğün herkese "bununla olur mu acaba?" diye yaklaşmak yorucu ve yıpratıcı bir şey.
ayrıca bu insanların çoğuyla da olmadığı, olmayacağı için insanı "artık kimseyi bulamayacağım" diye umutsuzluğa da iter.
hayata giren herkes aşk yaşamak için değil.
bazılarının da kısa süre kalması gerekiyor.

hayatın akışına biraz inanmak, güvenmek lazım.
beklemek demeyelim de, zamanı geldiğinde karşına çıkacağına inanarak sakinliği korumak diyelim.

M3mphisin dediğini demeye gelmiştim

Bence de aramakla bulunacak bir sey degil. Zaten beklemedigin zamanda olunca heyecanli oluyor, yoksa aktif bir sekilde ask aramak is aramak gibi bayik bir aktivite.

Bence nasıl arandığıyla alakalı.

Ama arasanız da aramasanız da önce niyetiniz olacak, bana değil ama buna inanın. Hatta belki de İslamdaki niyetten daha önemli buradaki niyet. Gusülde niyete gerek yok, aşkla ilgili herşey de var.

Sanıldığı gibi durduk yere başa gelen birşey değildir çünkü günümüzde hiçkimse o kadar mükemmel değildir.

aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardır.

"oturduğu yerden birşey başaran tek canlı tavuktur." Aramadan nasıl bulacaksın bro?

Aramaya devam et bence ama önce arkadaş olarak tanımaya çalış.

Ya aramaktan kastım sürekli bir şeyler yapıyorum gibi değil. Mesela Tinder'da takılmak, sürekli beğenmek falan. Gerçi sildim onu.
Mesela şimdi bu akşam bir bara gitsem mi diye düşünüyorum, gidecek arkadaşım yok ama diyorum belki biriyle tanışırım orada. Aramaktan kastım, biraz ortamlara girmek, etkinliklere katılmak ve yeni insanlarla tanışmak şeklinde. Yoksa evde dururken kimse kapıyı çalıp gelmeyecek ya da dışarıda bir şeyler yapıyorken bile gelip hiçbir kız tanışmyacak yani.

Fazla takılma bro. Bara git, spor salonuna git, dil kursuna git. kadın erkek farketmez tanış yeni insanlarla, sen insanlarla tanış onlar senle tanışmıyorsa.

bentonit hiç kullanmadım bilmiyorum ama silika çok kokusuz gerçekten. yeni yeni çam peletine geçtik o da başarılı ancak daha sık değişmesi gerekiyor.

kalın taneli bentonit kum kullanıyorum.
muhtemelen birçok kedi sahibinin yaptığı gibi kumu yanlış temizliyor ve kullanıyorsunuz.
her gün temizlemek değil mesele.

kumu temizlerken kedinin kakasını alıp, küreğin içindeyken etrafındaki kum dökülsün diye sallayarak temizliyorsanız ondan koku olur.
kum öyle temizlenmez.
varsın her gün temizlemeyin, 3 günde bir temizleyin, haftada bir temizleyin, ama kumun tamamını değiştirin.
çünkü kürekle topladığınız kakaların üzerinden düşen kum tanelerinde de çiş ya da kaka oluyor.
sadece iyi tutunamadığı için düşüyor.
ve siz kumu her gün temizlediğiniz için o pis taneler sürekli kumun içinde bir şekilde kalmaya devam ediyor.

kum kabının önüne/altına paspas gibi bir şey koyacaksınız, kumları kum kabından dışarı taşımayacak.
taşısa da o paspasta kalacak.
kum kabını koyduğunuz kum miktarına göre (kedinin bileklerini geçecek miktarda olmalı ki yaptığını kapatabilsin ve eşeleyebilsin) 2-3 günde bir ya da haftada bir tamamen değiştireceksiniz.
yeni kumu kaba koymadan önce en azından nemli kağıt havluyla temizleyeceksiniz, yeni kumu öyle koyacaksınız.
arada bir kum kabını olduğu gibi yıkamak da iyi olur.
siz kumu her gün temizleyerek, sürekli pis kumun devirdaim yapmasını sağlıyorsunuz.
o da korkunç koku yapar.

dediğim gibi, eğer illa her gün temizleyecekseniz, kakayı ya da çişi alırken delikli olmayan bir kürek kullanın, çevresindeki kumlarla birlikte atın.
ama arada bir yine de kumun tamamını değiştirin.
sonuçta sıçrar, temizlerken dökülür, illa ki kokan kum taneleri yine de bir şekilde kalır, zamanla koku yapar.

kum kabının dibine kirlenmemesi için sera naylonu yayıyorum, kenardan artanları kum kabının altına kıvırıyorum.
böylece kumu değiştirmek hem kolay oluyor, hem de kum kabı kirlenmiyor.
yine de kumu değiştirirken sabunlu bir kağıt havluyla silip, kurusuyla nemini alıyorum.
sera naylonunu tekrar yerleştirip, üstüne kumu koyuyorum.
kumlar haftada bir değişiyor, bentonit kum kullanıyorum.
evimde beş kedi var, iki tane en büyük boy kapalı kedi tuvaleti var.
evde kedi olduğunu bile kimse anlamıyor, mis gibi kokan bir evim var.

yani her gün temizlerken daha iyi yaptığınızı zannederken, daha kötü yapıyorsunuz.
bir de eğer yoksa kapalı ve koku filtreli bir kum kabı almanız da iyi olur.
ama dediğim sistemle açık kum kapları da kokmuyor.
kediler zaten yaptıkları çişi ya da kakayı kapatıyorlar ve üzerine basmıyorlar.

kum markasını değiştir bi demeye gelmiştim ki @blatta hiberna güzel yazmış.

ek olarak: kediniz kısır değilse özellikle erkeklerde idrar çok keskin kokuyor. iyi temizleyemeyince kum da kokmaya başlıyor.

@blatta hiberna çok faydalı bir cevap oldu teşekkür ederim. Ben de uzunca bir karşılık yazmıştım ama gönderememişim bu sefer kısa tutuyorum :/

Kapalı kedi kutusu ve paspas almak ilk önceliğim olacak. Kapaplı kutular için koku filtresi varmış. Catit Magic diye bir marka öneriliyor tavsiye eder misiniz ? Ve siz hangi kumu kullanıyorsunuz ?

rica ederim.

kapalı kutuların en adilerinde bile genelde koku filtresi oluyor, ama alırken sorun yine de.
catit magic kullanmadım, bilemiyorum.
kum kabının kendi filtresini kullanıyorum.
catit'e gerek olmaz bence, isterseniz önce kum kabını ve temizlik tarzını değiştirmeyi deneyin, sonra alın.
ama siz bilirsiniz.

kalın taneli bentonit kullanıyorum, temizmama'dan alıyorum.
ama bentonitlerde çok kalite farkı var mıdır bilemiyorum, yoktur muhtemelen.
kalın taneli kullanmamın nedeni, ince tanelinin çok toz gibi olması.
benimkilerden biri çok eşeliyor, bu sefer her yer kum oluyor.

bir de, kapalı kedi tuvaletinin kedinin girdiği yerdeki kapağını hemen takmayın.
önce tuvalete alışsın, giriş kapısı olmadan girip çıksın, kapıyı öyle takın.
zaten dediğim şekilde temizlik yaparsanız kapı olsa da olmasa da çok fark etmiyor koku meselesi.

edit: bu arada catit magic'in kum kabı da varmış, ben filtre olarak baktım bir an.
yani, benimki piyasadaki en büyük boy, plastik normal kapalı kedi tuvaleti.
herhangi bir alengiri yok.
bendeki nüfus fazlalığı ve iki tanesinin çok iri olması, büyük tuvalet alma ihtiyacı doğurdu.
siz de kendi ihtiyacınıza göre seçin.
normal bir plastik kapalı tuvalet de işinizi görecektir, bütçenize göre herhangi bir şey alabilirsiniz.

şunu söyleyebilirim tavsiye olarak; ferplast, imac falan gibi markaların plastikleri daha kaliteli oluyor.
dolayısıyla leke çıkartmak, temizlemek de daha kolay oluyor.

Ne dertler var diye düşündüm bi an. Tuvalete çöp atılmaz.

Asla çöpe atmam. Tuvaletin tıkandığını görmedim. Çöpe atmak saçma bence. Oldu olacak tuvaleti de çöpe yapalım madem.

Tuvalet kağıdı çok uzun alınıp tortop edilmediği sürece tuvalet tıkamaz, erir gider. Benim de başıma öyle bir şey gelmedi şimdiye kadar

tuvalet kağıdı kullanımı ile alakalı bu.

örnek olarak kimisi 20 santim kullanır atar bişey olmaz, kimisi 2 metre kullanır sıkışır ve tıkanır.

özellikle umumi tuvaletlerde daha önemli bu, 3 5 parça bişey yapmıyor olabilir ama miktar fazlalaştıkça sıkıntı çıkacağı kesin.

tuvalet kağıdı, kağıt havlu üreten bir fabrikada çalıştım geçmişte, her hafta istisnasız 3 4 defa tuvaletler tıkanırdı. gerçi onun da kolayını bulmuşlar kostik döküp açıyolardı, fabrikanın arıtma sistemi var diye ama yani tıkanıyor.

kağıt fabrikasının altını çizmemdeki sebep, sınırsız tuvalet kağıdı, kağıt havlu olmasıydı, yani nasıl desem neredeyse normal tuvalet kağıdı ve kağıt havluların 5 - 10 katı kalınlıkta olanlar üretiliyordu müşteriler için, stok fazlaları da tuvaletlere konuyordu tabi.

tuvalet kağıdının çöpe atılması kadar büyük bir pislik yok.
aşırı titiz, temizlik manyağı, elleri temizlik yapmaktan şişen biri değilim.
ama o tuvalet kağıdının kullanımı, çöp kutusuna atılması, kapağa ya da kutuya temas etmesi (çöp torbası olsa bile), onun orada beklemesi vb.
nereden baksan çok büyük hijyen problemi.

bizim ailede kullanılan tuvalet kağıdı her zaman tuvalete atılmıştır, kimsenin tuvaletinin tıkandığını duymadım.
kaldı ki artık tuvalet kağıtlarının çoğu eriyor.
bir kerede bir ruloyu tuvalete atmıyosanız neden tıkasın ki?

kendimi bildim bileli tuvalet kagidini tuvalete atar sifonu cekerim, bir kere bile tuvalet kagidindan tuvalet tikandigini gormedim. tuvalet kagidi ozellikle suda kolay cozunebilecek sekilde yapilir. o yuzden dandik tuvalet kagitlari islak gote degdiginde parcalanir gotune yapisir.

Eski tesisatlı bir evde zemin katta oturuyoruz ve üst katlardan tuvalet kağıdını çöpe değil klozete atanlar yüzünden neredeyse yılda bir kez klozetimiz tıkanıyor ve iğrenç bir durum oluyor. Tuvalet kağıdını kimse iki parça koparıp işini halletmiyor, koparan en az 4-5 parça koparıyor ve onu katlayarak kullanıyor. Sonuçta suda erimesi de zor oluyor.

Tuvalet kağıdının geleceği çöp kutusudur. Ayrıca klozet kapağı kapalı tutulmalıdır, bu alışkanlık da çoğu evde yok..

bi kadın olarak ben de hijyenik bulmuyorum eve gelen misafirin boklu tuvalet kağıdının çöp sepetinde olmasına, kağıdın hunharca deliler gibi sarıp sarıp sarıp öyle temizlenmiyorsanız erir gider yani kolum kadar zıçanlar tıkamadıysa yani. ama bazı eski tuvalet sistemleri tıkanabiliyor küçük borular vs nedenleriyle şimdiye kadar hiçbi evde başıma gelmedi.
ama çöp tenekesi de bulunduruyorum da çünkü tuvalet kağıdının orta kısmını atmaya, makyaj temizledim pamuk atmaya kulak pamukçuğunu atmak için

tuvalet kağıtlarını tuvalete atıyorum. tıkandığını çok hatırlarım ama hep başka şeylerden... mutfak rulosu falan tıkıyor.

tıkandı bi defa adam gelip 300 papele 3 dk'da açtı gitti.

gittikçe daha kolay erir bişey üretirler olur biter. azar azar kullanın atın bişey olmaz

cocuklarimizin gelecegi ... fdaghshagfas

tuvalete atilir, tikama falan cok zor ihtimal. uzeri pislik dolu bi kagit parcasinin banyodaki cop kovasinda yasamasi cok igrenc :/

Tuvalete çöp atmak garip geldiği için hep çöpe atarım.

bugüne kadar hep klozete attım, bir kere bile tıkandığına şahit olmadım.
boklu kağıtları çöpe atmak, bana hiç hijyenik gelmedi.

Tuvalete peçete atmam, peçeteyi kendimi bildim bileli çöp kutusuna atarım.

burda garip olan şey çöp kutusuna atılan kağıtların boklu olduğunun dile getirilişi. arkadaşlar kabasını kağıtla mı alıyorsunuz siz kıçınızı silerken? kağıt sadece ıslaklığı gidermek için kullanılan ve altınıza sıçmadıysanız üzerinde pislik olmaması gereken bir çöptür. yeri de çöp kovasıdır.

Kakalı kağıdınızı mümkünse çöpe atmayın iğrenç

"tuvalette ki" ve "sohPetine" misafir olmandan daha kötü bir durum değil inan.

affedersiniz de dışkılı kağıdı çöpe atanlar varsa yuh diyorum, tuvalet kağıdını tuvalete atar sifonu çekerim hiç tıkandığını görmedim, ancak 3 metre aynı anda atarsan rulonun göbeğini atarsan yada ıslak mendil gibi suda çözünemeyecek şeyler atarsan tabi tıkanır onları atma eşşek kardeşim derim.

Yav tuvalet kağıdının çöp kutusuna atılması niye sorun olmuş anlamadım. Kapaklı çöp kutuları var, kutunun içine poşeti geçiriyorsunuz, kağıdı da çöpe atıyosunuz. Boklu yüzeyi aşağıda oluyor ya da zaten kağıt katlanmış oluyor ve kapak açıldığında kimsenin bokunu görmüyorsunuz. Gayet temiz bir iş yani.

Ayrıca herkes yazmış ben tıkandığını görmdim diye ama tıkanıyor işte kaç yıldır yaşadığımız için biliyorum. Eski tesisatlı apartmanlarda falan tıkanması çok yüksek olasılık. Bu kadar insanın tuvalet kağıdını klozete atması biraz üzücü bence çöp kutusu varken.

Kızı bir sal ancak öyle belli olur.

Zaman +1

Cevap user uyumu olmus oldu bu arada.

sal gitsin dönerse senindir.

Salarsan kaybedebilirsin, muhtemelen 1. Siradaki aday değilsin, hoş vakit gecirilen birisin. Dengeyi tutturman lazım sadece

Yazma bakalım bi. 1. sıradaki aday falan diye düşünmüyorum, insanları bu sekilde yargılamak çok yanlış bence. Belki de çekingen bir tiptir ya da senin ilgiden emin olmak istiyordur. Kızlar yapar öyle. Kaç aydır birlikte olduğum sevgilim bile sen bana hiç yazmıyorsun hep ben yazıyorum diye sitem etmişti. Sürekli darlamamak için yazmıyordum oysa. O yazınca gayet mutlu oluyordum. Böyle bir durum da olabilir. Biraz zaman ver anlarsın.

Flört etme işini de ayrıca konuştuk, açıkça bana flört etmekten anlamam dedi.

Kızlara sorarsan hiçbir şeyden anlamazlar zaten. Sen hep ilk olursun falan çok şeetmemek lazım.

ilgisi olan kız hep olasa bile arada bir mesaj atar sorar filan,

eğer flört etmekten anlamıyorsa asıl mesaj atması lazım. zira flört etmeyi bilmeyen kız taktik maktik yok bam bam bam diye gider.

Salarsan kaybedersin ama salmazsan da yedektesin.

Kafam daha çok karışıyor işte bu durumda, o da bu işlerden anlamadığı için mesajı benden mi bekliyor diye düşünüyorum.

bazı kızlar bi zamana kadar hiç yazmaz hep senden beklerler bazıları hoşlanmasa bile cevap verir vs. burda yapılacak en doğry şey sen ne istiyor/hissediyorsan onu yapman olur

Sal+1

Sal dönerse senindir +1

salma dostum dinleme bunları ya ikinci buluşmaya kadar kovala belki bi şeyler olur

Aynısını geçen hafta ben yaşadım . Kızla konuştuk bir ay hatta iki kere buluştuk sonra birden soğudu şimdi de başkasıyla takılmaya başladı.
Bence biraz sal gelirse gelir gelmezse ziktir et devam et yoluna.

Zozjot haklı, bazı kadınlar kendileri hiç yazmaz. bence kovala

Yazacağım galiba, çok kararsız kaldım.

Dogru degil. Bir yerden sonra sikarsin.
Sal +1

Şimdilik mesaj atmama kararı aldım.

kızın yaşı, deneyimi vb. önemli burada.
ama flört etmekten anlamadığını söylediyse, biraz da çekingen bir kızsa salmaya gelmez.
salarsan bu sefer senin ilginin olmadığını düşünür.

senle iyi konuşuyorsa, sıcaksa, ilişkinizde sorun yoksa aynı şekilde devam et.
bir sonraki görüşmenizde bu konuyu biraz açabilirsin.
onun da sana yazabileceğini ya da yazmasını beklediğini ima edebilirsin.
olumsuz bir şey hissetmiyorsan gidişatı bozma.
salmak için bir hafta çok erken.
bir hafta olmuşken "hep ben yazıyorum" demek çok doğru değil.
zaten topu topu kaç kere konuştunuz ki bir haftada?
34 yaşındayım, ben de bir haftadır konuştuğum birine ancak 1-2 kere yazarsam yazarım, ilk zamanlarda karşıdan beklerim.
genel kadın davranışı böyle olabiliyor ilk süreçte.
erkeğin kovalaması beklenir.
bozma ve salma.
üstüne de gitme, aynen devam et.

Son durum güncellemesi, kız şuan çok mesafeli davranıyor artık. Bende yazmayı bıraktım, ara ara yazışıyoruz.

son güncellemene istinaden, muhtemelen ikinci sıradaydın ve kız senin tepkilerinden "ben zaten bunu cebe attım" diye düşündü. ardından da birinci sıradaki heriften ilgi gördü.

eğer bir süre sonra "yaa sen hiç yazmıyorsun artık :(" yaparsa birinciden yüz bulamamış demektir. düşük ihtimal ama böyle birşey olursa "ehehe olur mu hiç yoğundum" falan yapmayıp biraz sert çıkman gerekir.

Yedekte biri olduğunu zannetmiyorum çünkü arkadaş çevresini tanıyorum, belki de sürekli benim yazmamı bekliyor ama ben yazınca da eskisi gibi sohbet etmek istemiyor artık. Ya bir ilişki istemiyor yada bana karşı olan fikirleri değişti.

@kovboysuz at, abi seni inandırmak çok zor ama (kadın erkek farketmez) insanlar sadece yakın çevresiyle İli̇şki̇ yaşamıyor. Belki yazlıktan tanıştığı birisiyle mesajlaşıyor, belki evlerine gelip giden bir aile dostlarının oğluyla konuşuyor; nereden bilebilirsin? Sendeki bu “emin olma” hali en az havadan nem kapma hali kadar vahim.

Fazla düşünmeye gerek yok aslında. Sizden başka birisi daha var. It is what it is.

ÖSYM tercih sırasında ilk beşte değildin, kız ilk beşten bir taneyi tutturduğu için seni sallamıyor.

İlişki tavsiyelerinde asla bir kadına güvenme, genelde aşklı sevgili duygulu bir şeyler yazıyorlar ve yalan oluyor.

Çünkü realist dünya > kadınsal duygusal dünya

Sal +1 demeye geldim

Olum su iliski istemiyor efsanesini bi gecin artik yahu. Iliski istrmiyor diye bir dey yok. Iliski istemryen kiz yoktur. Senle iliski istemiyordur.

Bir de @blatta hiberna cok yanililiyor, o arkadasi dinleme.

1 hafta sonra gelen edit: Kızla artık görüşmüyoruz, kız sürekli benden bir şeyler yapmamı bekliyormuş. Ben karşı taraftan da bir ilgi beklediğim için ona yazmayı kestim. Ben yazmayı kesince o da yazmamaya başladı. Sonuç olarak iş bitti, burada akıl veren kişilere teşekkür ediyorum.

Uc yildir Friheten kullaniyoruz, buna cok benzer. Hatta hem koltugumuz hem yatagimiz.

Ikinci eline de bakin bulabilirseniz.

evde kedi olması nedeniyle kılıfında ufak tefek deformasyonlar var, onun dışında koltuğun genel kalitesine bağlı hiçbir sorun yok.
alalı bir yıl oluyor, renginde solma ya da başka bir problem yaşamadım.
çok memnunum.

Friheten kullanmış ama Kivik içinde ukte olarak kalmış biri olarak yazıyorum:

Friheten çok işlevsel, depolama alanı var, çift kişilik yatağa dönüşebiliyor, tüm koltukta ayak uzatarak yayılmak mümkün, muhteşem bir fiyat performans koltuğu, aynı zamanda küçük evlerin kurtarıcısı. 1+1 evimde kullandım ordan biliyourm. Ancak rahatlığı eh işte. Spotçulardaki koltuklar kadar kötü olmasa da öyle aman aman güzel değil, idare eder diyelim. Minderleri sert, yastıkları (yaslanma yerleri) yumuşak. Zamanla daha çok oturulan taraflarda göçükler oluşuyor. Yatak olarak kullanmak için alttan açılan tarafı daha az kullanıldığı için orası diğer yüzeye göre daha sert kalıyor, bu sebeple bir yanı sert bir yanı yumuşak (göçük) yatak çıkıyor ortaya. Ancak yine küçük evde yaşayacak olsam yine işlevselliğinden dolayı tercih ederim.

Kivik ise İNANILMAZ RAHAT. Friheten için saydığım özelliklerin belki hiçbiri yok ama rahatlık konusunda Friheten'le karşılaştırılması Kivik'e hakaret. Evinizde yer sıkıntısı yoksa, konfor arıyorsanız Kivik alın. Kılıfları da yıpranırsa yıpransın, en kötü değiştirirsiniz 3-5 sene sorna ne olacak? Olmadı örtü serersiniz. Rahatınızdan değerli mi sanki? Büyük evim olsun ilk işim en büyük Kivik'i almak olacak :D

@blatta hiberna, cok zahmet etmeden ulasilabilir bi bilgi ise koltugun menseini ogrenebilir miyim? ikea'ya gittigimizde satis danismani bazilarinin turkiye'de bazilarinin isvec'te yapildigini soylemisti. tahminimce yerli olanlardan hayir beklememek lazim. sizdeki nedir acaba?

@taurina, evet biz de denedigimizdeki rahatligina tav olduk yoksa ben ille de bazali koltuk istiyordum, yatak olabilmesi de istedigim ozelliklerden biriydi. ama o koltuga oturduktan sonra bu isteklerimi resmen cope attim. en azindan pufunun altinda sandik var diye kendimi egluyorum resmen :) rahatligina tav oldum ama 2 senede bir koltuk degistirecek kadar zengin de olmadigimdan kararsiz kaliyorum.

2017 Temmuz'dan beri kullanıyoruz biz de, minderlerin kayıp gitmesi dışında memnunuz. Kılıf ile ilgili bir sorun yok şimdilik, ama galiba kılıfların malzemeleri farklı farklı, ona dikkat edin isterseniz.

@gmzo, sizinkinin rengi hangisi acaba? bizim alacagimiz koyu mavi. bir de sizinkinin mensei isvec mi turkiye mi?

5 yıldır kullanıyoruz koyu mavisini almıştık ilk önce. Yazın baya yakıyor kumaşı. Gri kılıf aldık, hafif bol geldi. Kılıflar kayıyor, hayatımız koltukta geçtiği için süngerleri çöktü, 10 yıllık garanti kapsamına girmiyor süngerler. İskeleti sağlam çıktı ama onda bir problem yok.

Ben şahsen bir daha ikeadan uzun ömürlük eşya almam.

İkeadan mobilya alınmaz abi

1 yıl ikea’da çalıştım, bence ikea’daki en güzel kanepe kivik. Hem rahat hem geniş hem de dayanıklı.

Mobilyalarının her yıl bakımını yaptırdıktan sonra hiç sorun yaşamazsın. Bakım dediğim de vidalarını sıkıp güzelce bi temizlemek. Bu. Kılıfları zaten değişebilir. Yıkanabilir.

@in vino veritas geç gördüm, hillared beige bizimki, menşeine akşam gidince bakayım

acaba menşeini nereden görebiliyorum?
neresinde yazıyordur?
biraz geç oldu, kusura bakmayın.

bu arada benimkinde hiç kayma sorunu yok.
ama minderlerin kayması kılıfın dokusuyla da ilgili olabilir.
rengi lacivert.

kullanım açısından da, bazen her gün günde 2-3 saat uzanılıyor, bazen günlerce oturulmuyor.
çalışma odamda olduğu için evin asıl kanepesi gibi kullanılmıyor yani.

@blatta hiberna, hic onemli degil, mensei muhtemelen varsa koltuklarin kilifinda yaziyordur. cok tesekkur ederim.

Ikisini de yapiyoruz ama zaman zaman bir seyleri unutuyorlar sonra getiriyorlar. Ikisi de unutuyor.

Migros'tan yapıyorum her hafta, çok memnunum. Daha az zaman alıyor. İndirimleri, kampanyaları sakin gözle incelemek iyi oluyor. Fiyat karşılaştırması yapmak kolay.

Migrosta Carrefour'da güvenli ikisinde de sorun yaşamadım

yıllardır severek kullanırım, kendi tecrübelerimde Migros hep daha iyi çıktı.
avantajları bol bol zaman kazandırması

Bir avantajını görmedim ama Migros’tan memnun kaldık hep. Sadece sanal market sayfasının arama kısmı biraz saçma çalışıyor gibi geliyor bana. Markette dolaşarak almayı tercih ederim ama zaman kazandırması açısından kullanıyoruz yine de.

Yaptim. Avantaji yok pek.

ikisini de yıllardır çok severek kullanıyorum.
insana çok zaman kazandırıyor.

Migros bence de genel olarak biraz daha iyi, ama Carrefour da son dönemlerde çok iyi.
biraz da oturduğunuz bölgedeki marketin kalitesine bağlı.

migros sanalmarket kullanıyorum benimkileri unutmuyolar hiç, tek sıkıntı ne zaman geleceğinin tam belli olmaması 2 saat beklyorsun zaman kazancı pek olmuyor yani.

Zaman. Markette geçireceğin zamanı başka işlere harcıyorsun. En büyük avantaj.

bence munihe gidin ordan stuttgart ve ozellikle esslingene bakarsiniz. son olarak da strazburg yapilir.

Hiç gitmediysem: Viyana, Dresden ve Dresden yakınındaki köy marktları.

Alternatif: Frankfurt, Mainz ve Kronberg im Taunus.

Bak Kronberg'i bilip tanıyana ilk defa denk geldim. Hakikaten güzeldir oraları, bir de masalsı olması bakımından Rothenburg ob der Tauber. Bira mira olayları ile şehir hayatını istiyorsanız Münih.

söylenenlere katılmakla birlikte, farklı bir konsept olması açısından new york diyorum.

yaklaşık 2 senedir berlin'de yaşıyorum, hiç ilgi çekici gelmiyor bana Christmas marketler. genellikle fiyatlar aşırı şişirilmiş, glühwein'ı da abartılmış buluyorum.

@renkli hayalet, Berlin´de en kotu kutu saraplardan glühwein yapilmasindan ve tum marktlarin (belki Gendermarkt disinda) cirkin olmasindan olabilir. Kimse Berlin´i tavsiye etmemis zaten.

röntgen ve ultrason temiz dediğiniz için bağırsağı eliyorum...
acaba bir şeyden zehirlenmiş olabilir mi?
bir bitki ya da başka bir şey yemiş olabilir mi?

böbrekleri ne durumda?

ve kaç yaşında?

Nefes alışverişi nasıl? Gözlemleyebildiniz mi?karından mı alıyor, yoksa göğüsten mi, hızlı mı yavaş mı, hırıltı var mı?
Wbc değerlerndenden virütik bir durum diye tahmin ediyorum ama bunu hekim zaten söylemiştir.
Götürdüğünüz yer biraz teşekküllüdür umarım.

henüz 11 aylık kedim. kızgınlık dönemimde olduğu için pyometradan şüphelenildi fakat böyle birşey çıkmadı, nefes alışı gayat normal ama kafasını bile kaldıramıyor.
şimdi iki şey üzerinde duruluyor,
enfeksiyon ya da tüylerini bağırsaktan atamaması ya ni bağırsağı kıllarının tıkaması.
böbrek konusunda tahlillerde yanılma payı olabilir dendi.
çünkü dün gece 12 den bugün sabah dahil farklı veterinerde sürekli ağrı kesici, kas gevşetici, mide koruyucalara maruz kaldı.
tahlillerin bu yapılan ilaç tedavilerini etkilediğini ama eğer normal seviyelirin bu olması durumda durumun tehlikeli olduğunu söyledi hastahane ve küvez benzeri bir yere alıp serum bilumum şeyler bağlayıp bu geceyi orada geçirmesine karar verildi.
ama ne acı ki hala neyi olduğunu anlayamadılar bu benim gördüğüm canım lunam zamanla yarışıyor.

bağırsağı eliyorum deme nedenim bağırsakta tıkanıklık varsa ultrasonda falan görülürdü diye düşünmem.
gerçi görünmez tüy yüzünden tıkalıysa.
ama bu kadar veteriner bunu düşünemedi mi?

bana sorarsanız bağırsak tıkanıklığı.
tüyleri uzun mu?

böyle kamburu çıkmış gibi bir pozisyonda duruyor mu?
yatma ya da yürüme şekli nasıl?

ve İstanbul'da mısınız?

nasıl oldu durumu?

kan değerleri düne göre iyi bir kaçı hariç normale döndü.
karnında tüy yumağı olmasından ve çıkaramamasından kuşkulanıyorlar.

bana sorarsanız, sebebi tüy nedeniyle tıkanma.

Konuyla ilgili yazacak bilgiye sahip değilim, tüy yüzündense acaba böyle durumda nasıl müdahale ediyorlar? Ayrıca lütfen haberdar edin, iyileştiğini yazarsınız inşallah=(

eğer tüy yumağı var ise ve kedim bunu doğal yollardan çıkaramıyorsa kas gevşetici eşliğnde lahvan denenecek. ama olmazsa bağırsaktan çıkarılması için ameliyat.
ki kedilerde maalesef yaşama oranı düşük bir operasyon:(
ben hep iyi düşünmeye çalışıyorum ama olmuyor.

A evet, lavman inşallah işe yarar ve başka hiçbirşeye gerek kalmadan iyileşir. Ümitsiz olmayın lütfen, çaresi var sonuçta. Önce bi işlem olsun, biz iyi düşünelim sonra neler olacaksa olacak zaten.

arkadaşlar can dostumu bugün aldık hastaneden çok iyi şuan ve ben ne kadar mutluyum anlatamam...

Önemli olan mutluluk, sevgi ve saygı. Bunlar oluyorsa. Kişiler memnunsa ve diğer şeyler dediğiniz şey herhalde seks. Seks de varsa neden olmasın

valla koltuğa bağdaş kurup oturan terlik giymeyen misafir duyurunu görünce direkt olarak bu senaryoyu senin yazdığını düşündüm.

bence ayrı evlerde yaşayıp, sadece 25 dakka seks için buluşsalar daha mutlu olurlar sanki hehehe

Fazla robotik. Sirket mi orasi? Ev ev

Bu kadar sistematik yürümez, sanmıyorum. Ama imkansız da değil.

ayrı banyolara sahip olmanın her zaman ilişkinin ömrünü uzatacağını düşünürüm.
ama ayrı banyodan kastım çamaşır makinesine kadar değil.

bu durum biraz fazla yapay ve kopuk geldi bana.

sekste sorun yoksa bence en ideal, uzun ömürlü evlilik.

Çok fazla duygusuz bir ilişki. Çiftlerden biri hasta olsa ne olacak? Diğeri ben senin arkanı toplamam kendi başının çaresine bak mı diyecek? Ya da atıyorum birinin duş başlığı ya da makinesi bozuldu diğeri olmaz benimkinde yikanma/yikama mı diyecek? Allah bilir bunlar pijamalariyla bagdas kurup ayni battaniye altinda film dizi falan da seyretmiyorlardir.

Böyle bir evlilik olur ama ne derece evlilik olur bilemedim:/

bu işlerin hepsini yapan erkek tanıyorum yemek yükü de onda sıkıntı yok. çok normal.

Pek çok kadın için ideal koca

Aslında gayet güzel ya

denildiği gibi çok robotik geldi bana da. Fakat her ilişkinin dinamiği farklıdır,herkes memnunsa neden olmasın. bana uymazdı.

Hiçbir kadın istemez ama erkekler isteyebilir

bu evlilikte kimse birbirini sevmiyor belli ki. kimse kimsenin dağınıklığıyla uğraşmasın eyvallah da sevdiğim adamın kazağını koklayarak katlarım, bi kere de laf etmem.

hayalimdeki evlilik:(

evliliği çocuk oyuncağı mı sanıyorsunuz? nasıl bir hayat sürdürüyorsunuz?

olmaz. bahsettiğin şey evlilik değil ev arkadaşlığı.

çocuk olunca ne olacak? 3. banyo mu yaptıracaksınız çocuk için?

Çamaşırların iki ayrı makinada veya ayrı ayrı yıkanması hariç gayet normal olan evlilik. Robotik değil, şirket hiç değil. Dediğim gibi çamaşır yıkama olayı hariç çok çok mantıklı. evliliklerde gerginliği ve tahammülsüzlüğü arttıran en büyük meselelerden biri dağınıklık ve çiftlerden birinin bir diğerinin arkasını toplaması. Saçma sapan şeylerle büyüyen bir tartışmayı elemişler en azından. Ben beğendim.

allahım olabilir mi böyle bir şey lütfen olsun çünkü :'( abur cuburların da ayrı olmasını eklersek böyle bir evliliğe sıcak bakabilirim.

ona beraber yatıyorlar denmez. birbirlerine misafirliğe gidiyorlar, bazen yatıya kalıyorlar denir.

burdan bakınca ev arkadaşlığı gibi duruyor.

Benim camasiri yikamiyorsa niye evleneyim ki, ayrica yemek yapacaksam da evlenmem.


Lan benim ev arkadasim vardi erkek kendisi, onla eve ciksam bu karidan daha cok hizmet eder.

Seks olayini da escortla hallederiz temizlikci teyzeden daha ucuza gelir :)

Yahu sırayla yemek yapmanın nesi robotlaşmak? Bana garip gelen tek şey ayrı çamaşır makineleri kullanmak oldu, vardır onun da bir nedeni. Çünkü herkesin kişisel buzdolabı veya bulaşık makinesi yok anladığım kadarıyla. Kadın erkeğin para kazanma yükünü paylaşıyorsa erkek de evdeki yükü paylaşmalı bunun nesini beğenmediniz? Yok sevdiğim adamın kazağnı öper katlarım, yediği yemek tabağını yalarım falan.

vücut sıvısı değiştirmekten çekinmediğin, birlikte uyuduğun insanla aynı makinede çamaşır yıkamaktan çekinmek hastalık bence...
ha kimse kimsenin arkasını toplamasın, günümüz dünyasında zaten kimsenin öyle bir vakti yok ve eşşek kadar 2 insan kendi döküntüsünü toplayabilmeli -daha doğrusu zaten derli toplu bir düzen içinde yaşamayı başarabilmek lazım. yine bi gün sen pişir bir gün ben, son derece mantıklı bir yöntem. türk hiç görmedim ama Alman arkadaşlarımın çoğu şeyi böyle paylaşılmıştı. sadece yemek temizlik değil mesela 3 gün çocuğu biri alıyordu 3 gün biri.
ama dediğim gibi çamaşır makinesini ayırıyorsan..ohooo yani. elektrik faturasını da ayırırsın. senin misafirin benim misafirim de olur...çamaşıra gelinceye kadar.
bu paylaşım değil ayırım, bu "ayırma" olayı için makul bir neden olmadıkça bence evlilik gibi evlilik bu değil.

seksi de el birliğiyle yapıyorlar dimi, onun nasıl olduğunu belirtmemişsin. bir de kadın başak burcu mu?

Çamaşır makinesi ayırmaya varacak bir insanla aynı evde yaşamak istemezdim (ki kadınım, tümden pejmürde, pis değilim). Bence bu bir takıntı evlilikten önce halledilmesi gereken travmalar, takıntılar var...

İdeal evlilik. İki farklı banyo dışında bizde de aynı. Neresi robotik ve sistematik anlamadım?
Evli olmayanlar durumu abartmış resmen:)
Sabah aynı anda uyanıp işe gitme telaşı içinde lavabo tuvalet duş sırası beklerken anlarsınız iki ayrı banyonun lüksünü.

Evde böyle bir lüks varsa kullanılsın tabii ki rahat rahat, gerisi de ev işlerini bölüşülmesi zaten.

Götünü toplayamayan, yemek yapamayan erkelerin işine gelmeyecek bir durum sadece.

bir evliligin aslinda (evlilik degil iliskinin) nasil olmasi gerektigini evli kisiler yani o iliskiyi yasayan kisiler disinda kimse tanimlayamaz.
evlilik dediginiz sey iliskinizin devletce taninmasidir. dolayisiyla nasil bir iliski istiyorsaniz bunu karsilayacak biriyle birlikte olursaniz muhtesem bir hayatiniz olur. bu kadar basit.
ayrica peggy'e katiliyorum, kendi isini goremeyen bir embesilseniz camasir yikamak zorunda olmak, yemek yapmak zorunda olmak falan 'ayyy o ne oyle' olarak tanimalanabiliyor.

olmaz. eşinden aynı anda banyoyu kullanamayacak kadar iğrenen birisi eşinin yanında sadece iyi günde durur, en ufak bir sorunda kaçar gider. böyle robotik ve tamamen maddiyat üzerine kurulmuş evliliklerden iğreniyorum.

gazete kağıdı, ağrı kesici tarzı günlük ilaçlar, telefon tutucu.
aldıklarını yazsan daha güzel yardımcı olunur.

telefon tutacağı
usb kablo
çakmaklığa takmalık şarj girişi

mini bir ilk yardım kutusu. el kadar olandan. acil durum için yara bandı, pamuk vs oluyor içinde.
ıslak-kuru mendil. şak gerekiyor.
şarj kablosu. pek tavsiye etmem kullanmayı, illaki telefonu bozuyorlar bence.
arka koltuğa minik yumuşak bir yastık. hiç ummadığınız bir anda ya arabadaki birine ya da size gerekecek, emin olun.
çakmak. muhakkak gerekiyor. dursun kenarda.
istanbul trafiğine çıkacaksanız bol çerez-atıştırmalık. iki haftada bir dolduruyorum :)

Bir arkadaşım torpido gözünde çocuk kitapları, çikotalar vs bulunduruyordu. Cam silen çocuklara para yerine kitap, çikolata vermek iyi fikir.

Şehir dışı seyahatler yapıyorsanız bagajınızda küçük bir kilim hatta 2 tane katlanan sandalye bulundurmak iyi olur. Güzel bir manzara görünce mola vermek isteyebilirsiniz. Ayrıca bagajda 2 litrelik bir su şişesi bulundurmak da gerekir. Araba hararet yapar, başka bir şeye gerekir falan. Su iyidir, bulundurun.

Buz siyirmak icin supurge ve cam silecegi.
Yine kar kuremek icin aluminyum kurek(hafif).

Beyzbol sopası. Brandy, viski.

Cam silen çocuğa kitap verecekmiş. Romantizmin doruklarında Brandy icinizi ısıtır.

yangın tüpü, ilkyardım çantası, üçgen reflektör, kriko, bijon anahtarı olmazsa olmazlar. ilave olarak lastik tamir kiti(köpük), çekme halatı, akü takviye kablosu, el feneri, motoryağı, su, kar zinciri. abartıyorsun diyenler olabilir belki ama Antalya’da yaşanan sel felaketinden sonra iki tanede can yeleği alıp bagaja atmayı düşünmüyor değilim. hayırlı olsun bu arada, umarım hiç birine ihtiyacın olmaz, kazasız belasız sürüşler.

-güneş gözlüğü ve/veya kartal gözü gibi karanlıkta falan iyi görmeyi sağlayan bir gözlük.
-su.
-küçük de olsa bir kolonya.
-yangın tüpü.
-pürel tarzı bir dezenfektanımsı.
-ağrı kesici.
-çeşitli telefon aksesuarları.
-el feneri.
-hayvanlarla ilgiliyseniz bagajda 1-2 kilo kedi/köpek maması.
-tatlı ve tuzlu atıştırmalıklar. (gofret, sakız, kuruyemiş vb.)
-yedek deodorant, ıslak/kuru mendil, cımbız, törpü gibi ufak tefek her zaman kullanılabilecek olan aletlerin olduğu küçük bir çanta.
-bozuk para.

güzel günlerde sürün, kazasız belasız.

Hayırlı uğurlu olsun.

Torpido gözünde, ıslak mendil, el dezenfektanı, peçete, kolonya, yara bandı, bozuk para, birkaç kartvizit

Bagajda, kamp sandalyesi, beyzbol sopası, sabun, poşet, bez, camsil

Aracım yok ama azıcık tecrübemle:
- arabanın kullanma kılavuzu

Hiç olmadık anda bir şeyi nasıl yapacağınızı bilemezsiniz ve hemen de bulma veya birine sorma imkanınız yoktur açar bakarsınız.

telefon tutucu, yoksa bluetooth kiti, çakmaklıkta usb.

su, ufak atıştırmalıklar ve şeker.(şeker düşmesine karşı.)

biber gazı

araç kamerası

bagajda mutlaka yedek kıyafet, ayakkabı, kamp sandalyesi, kilim. içerde güneş gözlüğü, sarj aleti, parfüm, bozuk para, kalem, defter, çakmak, porselen tabak:)

Olmazsa olmaz değil çoğu ama benim bulundurduklarım:

- Antifriz
- 1.5 litrelik su
- Lastik tamir kiti (şu geçici köpüklerden)
- Buz kazıyan zımbırtı
- OBD2 cihazı (hata tespiti için)
- Telefon numarasının yazılı olduğu numaratör
- Çoklu ucu olan telefon usb sarj kablosu
- Telefon tutucu (mıknatıssız olan, navigasyon için lazım oluyor)
- Araç kaza tespit tutanak kiti (fotokopili tutanak ve gerekli şeylerin fotokopisi, kalem)

kaza tespit tutanağı ile lastik tamir köpüğü yeter. tuvalet kağıdıyla traş bıçağı da koy.

çok şey yazlmış hepsini okuyamadım ama
el feneri
ufak bir çok maksatlı çakı
şarj kablosu
ıslak mendil
kalem
kağıt bardak

ilk aklıma gelenler

dis hekimi degilim ama gorsem ben de cekilmis derdim. izlerden anladigim kadariyla sigara icimlioruz hocam. benimkiler de boyle cekildi, hatta sigara ve kola cok tukettigim icin cekilen yerler sarardi, lekeler artti falan. bi dis hekimine gorunmenizi tavsiye ederim her kosulda, zaten muayene ucreti almiyorlar genelde.

ben de diş hekimi değilim, ama ilk bakışta var gibi görünse de, sanırım köpek dişlerinin genel yapısı da biraz öyle.
olmayabilir de yani, emin olamadım.

@hjarteblod orada kelime yanlış yazılmış tam anlamadım ne dediğini ancak ben sigara içmiyorum, hayatımda da bir iki deneme dışında hiç içici olmadım. Şekerli asitli içecek tüketimim de oldukça az. Bahsettiğiniz lekeler dişlerin arasındakiler mi? Diş hekimine ben de gitmek istiyorum da şu an mümkün değil yurt dışındayım. Daha doğrusu Türkiye'de yaşamıyorum ve burada diş muayene/tedavi falan epey pahalıymış.

Çekilme yok ama diş etin ince yapılı, çekilmeye müsait. Dikkatli fırçala muhakkak.

Yapılacak bir şey yok şu an, gerekirse ufak bir operasyonla diş etin arttırılır rahat olun.

eksiduyu.ru

diş etlerinde çekilme var.
diş eti çekilmesinin tedavisi yok. var diyenlere inanmayın.
tedavi geçici. eski haline dönüyor. olanı korumaya bakın.

çıkarınca kalorifer peteğine koyarsınız birbirinden ayrılana kadar çevirirsiniz. sonra ayrılınca da tencereye atın. orada çözdürürüsünüz tamamen. sonra da pişirirsiniz.

Etin üzerine çelik tencere koyun! Ete temas etsin. Tencereye de su koyun. Çok kısa sürede çözülür

Doğrudan düdüklüye at. Suyunu oma göre ayarla.

düdüklüye koyacaksanız direkt donmuş halde koyabilirsiniz, bir şey olmaz.
suyunu mekaniker'in dediği gibi ona göre ayarlarsınız, pişer.
en fazla 5-10 dakika fark eder fark ederse.

çok elektrik harcar, dezavantaj olarak.

ben tamamen cam olduğu için fakir aldım.
memnunum.
kettle almaya gerek yok, kapağını alt kısmının üstüne kapatınca kettle da oluyor zaten.

edit:
daha önce Arçelik tiryaki hediye gelmişti.
altı ve üstü metaldi.
performans olarak gayet iyiydi ve birkaç yıl kullanıldı, ama ben cam istediğim için değiştirdim.

Danışmanlar izleyince o da izlemiş sayılır.
en kötü birinin yeğenini dizilerden sorumlu başkan danışmanı yaparlar.

oturup bastan sona izlemiyordur. ama dizi adini duymustur, belki fragmanini falan izlemis olabilir. fragmandan akiindan kalaniyla fikri olur dizi hakkinda zaten. dizi izleyebilecek zamani oldugunu sanmiyore

yolculuk sırasında falan izliyor olabilir.

obama'nın da house of cards'ı falan takip ettiğini okumuştum zamanında.
bölümlerin hepsini güncel olarak takip etmese de, belki ayda 1-2 bölüm falan izleyerek geriden gidiyordur.

Günde 2 saat uyuyup sürekli memleket meseleleriyle ilgileniyor sanıyorsun dimi? Yok öyle bişey. O da akşam karısıyla oturup aile babası gibi tv izliyor emin ol. Ses kayıtlarını hatırla ya bu haberde böyle böyle demiş bu nedir yau şimdi izliyorum falan diyordu. Adam tv izleyip söylenerek ülke yönetiyor. Siz ne sandınız.

tez yazan adam yemeğini yapmak zorunda, bulaşığını yıkayıp yerleştirmeli, ütüsüydü cartıydı curtuydu. hadi tez yazan parası çok adam bu diyelim ve evine haftada bir kadın gelsin günlük geliyorsa da yine de dizi izlemeye vakit bulamıyorsa orasını bilemem. c.başkanının çorabını bile birileri çıkarıyordur diye tahmin ediyorum.

Değer. Sağlam dizi.

değer yapıştır.

İzlediğime pişman olduğum tek dizi. Tabii izleyicinin yaşına bağlı.

izledim pişman değilim ama kimseye ille de izlemelisin demeyi geç izle diye tavsiye bile etmem çünkü suça özendirici şeyler ve suçlu insanlara sempati/sevgi beslemeye yönlendiriyor insanları.

diğer yandan aynı şey narcos'da da benzer bir şey var ama onu tavsiye ederim sonuna kadar. arada ince bir fark var

GoT'daki sürpriz ölümleri seviyorsan tam izlemelik dizi.

Olumsuz yorumlara takılma. harika dizi. bir süre sonra gönül bağı oluşuyor.

İzlediğim en harika dizilerden biri.

iyi ki izlemişim diyebilirim. bittiğine cok uzulmustum.

Değer. Son iki sezon gittikçe güzelleşti diye hatırlıyorum hatta.

5. sezondan sonrasını izlemedim. 3. sezondan sonra çok fazla dramaya ve arabeske bağladı (Kurt Sutter'ın Otto karakterinin başına gelenler vs.) Behzat Ç.'nin son sezonlarında da benzer sebeplerle fenalık gelmişti. "Ver acıyı, ver çileyi, daya arabeski" insanı değilseniz sonunu getiremeyebilirsiniz.

bence güzel diziydi.

değer +1

sırf harleyler için izlenir. bazı yerleri hızlı geçebilirsin izlerken. çok büyük beklentilerin olmasın. devamı da çekildi mayanlar sanırım. onu izlemedim.

Genellemeler yanlisa goturur. Bu kadin toplumsal baskilari asmis olabilir.

kadına göre değişiyor. ama statü ve paraya gelen kadınla bir yere kadar gidiyor bence.

önemli değil diyen vatan hainidir.

Var. Bunun uzerine calisma bile var bunu dogrulayan. Hatta bu milyoner kadinlar icin dahi gecerli. Milyonlarca dolar kazanan bir kadin da kazanci milyarlara ulasan erkekten yana kullaniyor tercihini. Bunun istisnasi olabilcegini ama geneli etkileymeyecegini, calismayi yalanlayamayacagini soylemeye gerek yoktur heralde. Diger degiskenler sabit iken durum bu kadin icin.

Bence Bunu kadinlar degil de erkekler sorun ediyo

Seviyorsam bunlar hiç problem değil. Hatta şu ana kadar statüsü benden yüksek olan, çok para kazanan hiçbir erkeğe aşık olmadım. Öyle denk geldi.

bunu erkekler sorun ettiği için sorun eder ve önem veririm.
adam senden fazla kazanmadığında komplekse giriyor, ilişkiyi baltalıyor.
o yüzden adam daha az kazanıyor olsa bile ilişkinin iyiliği için erkeğin "evi geçindiren kişi" ya da "ailenin reisi" gibi unvanlara sahip olması gerektiğini düşünüyorum.

orta-üst dereceli kamu görevlisiyle özel sektördeki beyaz yakalı erkek olabilir bence.
sonuçta ilerleyen yıllarda ilerlemek mümkün.

bunu sorun eden genelde erkekler oluyor, yetersizlik duygusuna kapılıyorlar hemen nedense. arada uçurum yoksa seven bir kadın bunu sorun etmez. benim için önemli değil şahsen.

ben şahsen ilk başta güven ve sadakat beklerim.

Bati'da 18, ulkemizde yas 29'u gecince boyle bir genelleme yapilamayacagini anlayacaksin. Dunyada 4.5 milyar kadin var.

Kadınların istediklerine de beklediklerine de erkek karar verir, eğer güç sahibi ise. İstisnai durumlar vardır elbet.

zengin koca, yakışıklı sevgili.

En önemlisi sadakat. Çok geniş çaplı bir soru.

Para, seni seviyorum yalani

sadakat, guven, koruyabilme gucu ve simdiki seni sevdigi halini ilerideki senelerde zit sekilde degistirmemeni beklerler

Güven.

saygı, sevgi, iş bölümü, yeni tatlara açık olması, gezme zevkinin ortak bir noktada buluşması, eksikleri örtmesi, hataları yüzüne vurmaması, birlikte gülebileceğin, geçimini namuslu yollardan sağlaması, yatak odası...

Erkek olmasini, erkek gibi davranmasini, maskulen ozellikler tasimasini, homoseksuel gibi bir sey olmamasini.

Vicdan, mizah, biraz da beyni doldurmus olacak. Biraz da höt höt ayi olursa sevinirim :D

But, baldır, mini popo. Ayrıca kıvrak zeka, asçılık ve bir takım erdemler.

Daha iyi cevab: Kişiliğinin Psikolojik yapılanmasına göre her kadının beklentisinda öne çıkan şey farklı olacaktır.