İleride uygulanması "imkansız" diye şimdiden yapabileceklerimizi küçümseyemeyiz. İtalya'ya bir kaç hafta önce sorsanız tüm ülkenin karantinaya alınmasının imkansız olacağını söyleyebilirlerdi. Önlemlerin devamlılığı, süresi şu an alacağımız önlemlerin ciddiyet ve etkinliğine bağlı. Şimdi çuvallarsak uzun vadede her şey daha kötü olacak, ancak dikkatli davranarak önünü alabiliriz.

Hayır küçümsemiyorum önlemleri ama 3 hafta sonra hangi tehlike ortadan kalkacak ki okullar açılacak? Ne değişecek? Ya da şu an evden çıkmayan insanlar 1 ay bu şekilde yaşayabilecek mi?

en onemli sebebi saglik altyapisinin kapasitesi. ornegin nufusun 3%'u hastane bakimi sayesinde olecegi halde hayatta kalabilir. fakat sistem felc olursa 2% arti 3% nufus olebilir...

Mesele salgını yavaşlatmak, keşke herkes bunu anlasa artık. Salgının çok hızlı yayıldığı ülkelerde sağlık ile ilgili altyapı, personel vs. eksikliğinden çok sayıda insan ölüyor. Salgını yavaşlatabilirsek, ölüm oranı da düşecek. Kontrol altına alamazsak okullar 2-3 hafta sonra da açılmaz zaten, merak etmeyin.

Çin'de karantina bölgeleri yavaş yavaş açılıyor. artık yeni vaka yok diye biliyorum. Bizde de Nisan ikince hafta itibariyle bir sorun kalacağını sanmıyorum.

Bilemiyoruz ki. Yayilmanin hizini azaltmak tibbi ihtiyaclarin karsilanabilmesi icin cok onemli. 3 hafta, 4 hafta yayilma hizini en aza indirgemek cok onemli.

3 hafta sonra durum daha kotuye giderse Türkiye´de birkac hafta daha tatil edilir okullar. Tüm ülkeler ya tatillerini one aldilar, ya corona onlemleri nedeniyle daha da uzattilar. Okullarin acilmasi virusu mobilize ediyor buyuk oranda.

3 hafta ilk etap, 3 haftanin sonunda belki uzatirlar. Niye bu kadar takildiniz ki?

Ama genel olarak 6ay-1 yil boyunca surdurulebilir bir durum degil bu, orasi baska.

su grafik guzel anlatiyor olayi: ibb.co

ikisinde de toplam vaka sayisi (egrinin altinda kalan alan) benzer olsa da sosyal mesafe olmadan birinciye mahkumuz, cunku vaka sayisi ustel olarak buyuyor. italya'da oldugu gibi hastanelerin kapasitesi asildigi zaman olum orani cok yukseliyor. hatta corona virusle alakasiz olup hastanede olan hastalar da personel ve ekipman yetmezliginden hayatini kaybedebiliyor.

su yazi guzel anlatiyor:
t24.com.tr
bu da ingilizce orijinali:
medium.com

Soruyu unutmuşum. Sizin çevre ne alemde ?

ya dün otobüste yere şaşal düşürdü öndeki kadın. su şişesi salındı durdu tabii, baya bir turladı, kadın da şişesini arıyor. dedim ki şurada ama alacak mısınız? ayy evet dedi ve aldı.
diyeceklerim bu kadar.

@jimjim delirmek üzereyim....

@Cesario ee tabi ki ondan da korkuyorum. Bu fıldır fıldır gezen arkadaşın anneannesi var çok yaşlı ve umreden gelen arkadaşları %99 vardır hadi dedim senden onlara bulaşmasın da onlardan sana bulaşsın bundan korkmuyor musun ? Dedim. Tepki yok..

@üğpoıuy elini yıkayan hasta olmayacak gibi bir algı yaratıldı bu bile büyük bir problem. Gerçekten çok zor.

E haklı bence. Hiç dışarı çıkmadan nasıl yaşayacaksın? Mutlaka bir yere gitmen gerekecek.

@black mamba keyfen geziyor iş güç sebebiyle değiş tamamen keyfi ve kalabalık ortamlara giriyor. Girmek zorunda değil. Bu bir toplum sağlığı meselesi.

Siz naptiniz peki? Stok yapip eve mi kapandiniz tamamen?

Hafta ici ise giden bir suru insan olacak; herkes evden calismaya gecmedi.
Inanmazsiniz merdiven alti yerler de degil calistiklari sirketler.

Insanlarla mesafenizi koruduktan (cok kalabaliklara girmedikten sonra yani), temizliginize ve gidaniza da (bagisiklik kuvvetinize) dikkat ettikten sonra sorun yok bence de.

He bi hafta gelir is alevlenir iyice ve sokaga cikma yasagi falan gelir o zaman disari cikanlara yonelik su anki tavrinizi takinabilirsiniz tabii.

Ama su an anlamsiz buldum bu tavri.

@Flipsflops stok filan yapmadım. Eve de kapanmadım. Zorunlu olan işlerimi yapıyorum sadece ofiste tek çalışanım dolayısıyla orada kimsenin bana bulaştırma ihtimali yok. Toplu taşıma da kullanmıyorum ayrıca.

Şuan dışarı çıkanların anlamadığı şey şu ki bu virüs şuan ülkede var ve yayılıyor. Neden sokakta bir kahve içme uğruna toplu alanlara girilip bu risk alınıyor ? Neden herşeyde son ana kadar her şey en kötü olana kadar beklenip sonrasında ciddiye alınıyor önlemler. İyice alevlenmesi demek bir sürü insanın ölmesi ya da hasta olması demek. Bu olana kadar herkes keyfi gezmelerini en azından azaltsa ne olur ? Sadece kendilerini değil toplumu tehlikeye atıyorlar.

İki kişi arasında minimum mesafe şartını koruyabilecek şekilde şöyle bir yürüyüşe çıkmak, temel ihtiyaçları gidermek için dışarı çıkmakta elbette bir sorun yok ama kafeye oturayım, dur bir şurayı gezeyim diye sağa sola dolanmak biraz akıl eksikliğinin belirtisi.

Ayrıca virüsle alakalı onlarca araştırma ve makale okudum ilk çıktığı günden beri. Ben hali hazırda birçoğumuzun çok önceden virüsle tanıştığına ve şu an taşıyor olduğuna kanaat getirdim. Virüsten kaçınma gibi bir durumun olduğuna da inanmıyorum şu saatten sonra. Bu işin okulunu okumadım ama yapılan matematiksel modellemeler ve hesapların belli bir doğruluk taşıdığına inanıyorum. O yüzden virüs sizdeymiş gibi yaşayıp karşınızdakinde de varmış gibi uzak durun.

Cunku insanlar bencil. Genc nufus "ben hedef kitlesinde degilim" deyip daha ileriki yasta olan annesi babasi ninesi dedesi vsyi ya da bagisiklik sistemi zaten zayif olan insanlari dusunmuyor. Virusu kapip tasiyici olabilecegini idrak etmiyor galiba sorun burda.

Etrafimdakiler ne yapiyor bilmiyorum ben pek insan icine giren biri degilim ama biz ailecek cok mecbur kalmazsak ve market disinda disari cikmama karari aldik :D

@desdenova34 bunu anlatmak istemiştim... teşekkürler...

@superfluid evet bunu bile düşünüp idrak edecek muhakeme yeteneği yok. Kaldı ki bugün hong kongdaki bir hastanenin enfeksiyon uzmanı açıklama yapmış. Hastalıktan ölünmese de kalıcı hasar bırakıyormuş. Nefes darlığı başlıyormuş sonrasında. Spor bile yapamaz hale gelmiş atlatanlardan bazıları. Bunlar da hafife alınacak şeyler değil. Kaldı ki kimsenin mi yaşlı anası babası yok gerçekten anlamıyorum.

twitter.com

Mümkün olduğunca çıkmamaya çalışıyorum ama cuma avm’ye gitmem gerekiyordu. Girdik zaten bomboştu, tüm kasalarda hijyenik temizleyici sıvılardan vardı, hemen işimizi halledip çıktık.
Yalnız umreden gelenlerin karantinaya alındığı doğru değil malesef. Komşumuz öylece geldi yani karantinaya falan alınmadı dün gelen kafile. Kadın kendini boş eve tek başına karantinaya aldı, çocuklarıyla bile görüşmüyor ama herkesin böyle bi imkanı yok, herkes bu kadar bilinçli de değil...

Dün alisveris merkezine gidip alisveris yaptim. Buyrun sorulari alayim :ddd

dün bir programda izledim halka sorular soruluyor doğru bildiğimiz yanlışlar vs gibi halk %60 bilinçli geldi ve gayet iyi bir rakam.
Ancak bazı cevaplar gerçekten korkutucuydu.

Ooo linc var geldim. Üniversite mezunuyum elit semtte dukkanin var. Umurumda dahi degil. Göktaşı çarpmasını daha cok umursuyorum o kadar söyleyeyim. Hicbirsey olduguna dair inancim yok. Bir bok oldugu yok. Toplumsal histeri. Seneye bu zaman adini dahi hatırlamayacaksınız.

akşam gs bjk maçı var. kahveler full ne bilinci ya herkes şaka sanıyor.

@Esinsin bizimkiler de öyle Yavuz Dizdar, Canan Karatay falan dinleyip biz zaten genciz, temizliğimize dikkat ediyoruz, iyi besleniyoruz deyip takmıyorlar. Onlarla aynı fikirde değilim ama haklı olmalarını gönülden isterim.

toplum gençleri çok düşünüyordu sanki bu zamana kadar. gençlerin toplum sağlığını sallamamasi da gayet normal. hedef kitle çok da umurumda değil. spora da giderim bara içmeye de. hedef kitle selametle ölebilir np.

Selam ben de cahilim ve linç yemeye geldim.

Yurt dışındayım, mümkün olduğunca evden çıkmıyorum. Fakat eve kapanmak çözüm değil. Ne yapacaksın bir sene boyunca zorunlu ihtiyaçlar haricinde evde mi kalacaksın? Ne yaparsan yap bu virüs her yere yerleşecek artık. Şu an yapılanlar yayılmayı yavaşlatma amacıyla yapılıyor. Fakat çok uzun süre bu uygulama devam edemez. Enfekte kişi sayısını zamana yayıp sağlık sistemine bir anda yüklenmeyelim deniyor fakat bu aylar ve belki de yıl alacak bir süreç. Hatta belki daha fazla. Bir sene boyunca bu önlemler devam ettirilirse çok büyük bir ekonomik çöküş yaşanır.(ki zaten bu işin en büyük etkisi her şekilde ekonomik olacak) İki ay sonra kapıları açıp her şeyi normale döndürmeye çalışırsan da vaka sayısı yine patlayacak ve yine aynı döngüye girilecek. Bir ay boyuna Avrupa'dan uçuşlar durduruldu şimdi. Bir ay sonra her şey normale mi dönecek? Mecburen uzatılacak bu süre.
Yapılabilecek tek şey ekonomik çöküşü göze alıp her türlü aktiviteyi minimuma indirmek; eve kapanan halkın sadece zorunlu haller durumunda dışarıya çıkmasını sağlamak ve hastalığı tam da bu anlarda kapıp eve götürmesini bekleyerek yavaş yavaş tüm ülkenin hastalığı geçirmesini sağlamak. Kaldı ki hastalığı geçirmenin bağışıklık kazandırmadığı yönünde bilgiler gelmeye başladı.(birkaç örnekten böyle bir genelleme yapılır mu bilmiyorum tabi)

Dün ankara tunalı civarında arabayla geçtim tıklım tıklımdı özellikle seğmenler tarafına doğru insanlar biralarını vs kapmış parktalardı.Benim arkadaşlar da bugün buluşmaya çağırdı gitmedim ama yarın işe gidicem mesela.Dönüşte markete gitmem lazım.Sonrasında terzide kıyafetlerim var onları alacağım yani hayat bir şekilde devam etmek zorunda.Bireysel olarak temiz biriyimdir evim de temiz ancak bunun yeterli olduuğunu kesinlikle düşünmüyorum.Biraz kaderci olmak lazım sanki çünkü gün içinde ister istemez birçok insanla muhatap oluyorsun.Bilemezsin ki yurtdışından mı gelmiş, umreden mi gelmiş vs vs

Semtinize en yakın sosyete pazarında

Sosyete pazarı nedir? Sosyete pazarı olmayan pazarda yok mudur? Sıhhiye taraflarında bir cadde vardı. Kuruyemişciler vardı hep. Ama neresi tam bilmiyorum. Kaybolmuştum o gün. Arıcam ama bulamayabilirim orayı.

Eviniz nerede ona göre tarif edeyim.

türkiyenin herhangi bir ilinde kuruyemişçide bulursun. bu ne saçma soru? aradığın şey fıstık la?

GİMAT

kavrulmamis yer fistigiysa aradigin carrefour'da satiliyor tuzsuz olarak. dis kabugu soyulmus ic kabugu soyulmamis halde mevcut kuruyemis reyonunda. ayrica malatya pazarinda da bulursun sanirim.

Yenimahalle o zaman?
Yenimahalle(Batıkent) Sosyete Pazarları

Turgut Özal Mahallesi 2177. Sokak
Cuma ve Pazar günleri açık.
Çeşitli bölgelere ücretsiz servisi mevcut.
Fiyatları orta seviyede.
Park yeri ve ulaşım hafta içleri müsait.

Diğerleri de (git: www.alisveris.com).. Kapanan yeni açılan var mı ne kadar güncel bilemedim. Ama Batıkent tarafı fixtir yani :)

Öncelikle güzel soru sormuşsunuz konuya güzel girmişsiniz sonra küfür ile herşeyi bozmuşsunuz. Neden küfür etme ihtiyacı duyuyorsunuz küfürsüz ifade edemiyor musunuz?

Soruya dönecek olursak gelir dağılımı gelişmekte olan bütün ülkelerde olan bir sorun hatta ABD gibi gelişmiş ekonomilerde de bu sorun var bu sorunu aşabilmiş çok az ülke var dünyada.

Bu konu idrak edebilmeniz için nüfus, gelir seviyesi, eğitim seviyesi, sanayileşme gibi başlıklara bakabilirsiniz. Ayrıca her ülkeyi kendi alım gücüne göre kıyaslamak lazım Fransa'nın maaşı ile Türkiye'de ki alım gücü karşılaştırılmaz. Türkiye asgari maaş ile alım gücü en yüksek 10 avrupa ülkesinden biri. Fransa'da asgari ücret 1500 avro peki ev kiraları ne kadar mesela?

@acebi yurt dışı konusunda sürekli evler pahalı deniyır. Bir süredir almanyadaki evlere bakıyorum. 400.000 euroya 10 numara ev alıyorsun. Türkiye de 400.000 liraya ne alırsın? 1000 euro kirası olan evler mis gibi. Türkiye de 1000 liraya öyle ev yok.

"Türkiye asgari maaş ile alım gücü en yüksek 10 avrupa ülkesinden biri." Nasıl şartlanmışsam bunu "Fransa" diye okudum. Umarım yanlış yazmışsındır zira yok artık yani. Yurtdışı görmesek aldanacağız. Avrupa'da çalışanlar "oha pantolonun cebinden para çıktı lan!" parasıyla Türkiye'de ev alıyor ev!

Asgari ücretin satın alma gücüne göre bakıldığında Türkiye 25 Avrupa ülkesi içinde bu alanda 10. sırada.

Eurostat’ın açıkladığı 2019 yılı ikinci yarısına ait satın alma gücü standardına göre Türkiye’nin puanı 1033. Danimarka, İtalya, Kıbrıs, Avusturya, Finlandiya ve İsveç gibi bazı Avrupa ülkelerinde asgari ücret bulunmuyor.

Bu ülkeler dışında kalan 25 Avrupa ülkesinde asgari ücretin satın alma gücüne bakıldığında Türkiye 10. sırada. Zirvede 1636 puan ile Lüksemburg var. Bunu sırasıyla Almanya (1497), Hollanda (1459), Belçika (1435), Fransa (1379), İngiltere (1323), İrlanda (1301), İspanya (1135) ve Slovenya (1044) takip ediyor.




tr.euronews.com



www.hurriyet.com.tr

soru ve birçok cevap o kadar kompleks içeriyor ki...

Black mamba, Türkiye'de bırak 400 bin TL'yi 250 - 300 bin TL'ye bir çok şehrin en güzel yerlerinden hemde avrupadaki emsallerine göre m2 si çok geniş ve oda sayısı fazla evler alınabiliyor. Türkiye yalnızca İstanbul'un Kadıköy Moda'sından Caddebostan'ından ibaret değil.

Ekonomik krizlerde birçok girişim, çözüm olarak maaşları düşürmeyi düşünür; İşçilerin daha az parayla aynı malı üretmeleri beklenir. Ama beklenen olmaz çünkü maaşı azalan işçinin alım gücü azalır, yani bu üreticinin veya başka üreticinin malını satın alamaz. Üretici malını satamayınca büyüme için bankadan aldığı borcu ödeyemez, eline para gelemeyen banka da diğer müşterilerin faizini veremez. Böylece kriz içinden çıkılmaz hâle gelir.
Bunun çözümü aslında tam tersi olarak alım gücünü artırmaktır, böylece piyasa dönmeye devam eder. İşçiler düşük maaşlarla çalışmayı kabul ettiği sürece hem kendi sonlarını hem de piyasanın sonunu getirirler. Krizin zirve noktasında devletin bankaya yardımı gelir, böylece faiz-borç işleyişi devam eder.

@prole edit için +
yanlışta ısrarcı olmamak güzel.

acebi +1

@acebi ankara ve İzmirde 300 bine merkezi güzel bir ev bulsana. Almayadakiler gibi iyi değil hiçbiri. Ya da merkezi değil. Kadıköy gibi olmak zorunda da değil.

Ayrıca istatistikler hiçbir zaman asıl göstermesi gerekeni göstermez. Türkiye de asgari ücretli sayısı %40tan fazla. Fransa da %8.

400-500bin birimlik evlere yurtdisinda mortgage cikartabilmeniz icin senede burut 100bin birim civari yapmaniz lazim o da asgarinin cok cok ustunde bir rakam.

bunlar gereksiz kiyaslamalar ya, asgari ucretli dunyanin heryerinde surunur ay sonunu zor getirir. kalbur ustu ulkelerde yasayan asgari ucretlinin ucuncu dunya ulkelerinde yasayanlara gore avantaji parite, dolayisiyla adam zar zor $500 biriktirebilse bize gelip 1 hafta full pansiyon tatil yapabiliyor, bizimkiler bir yere gidemiyor. adam kendi ulkesindeki turistik bir yere kolay kolay gidemez. dolayisiyla avrupa'nin dusuk gelirli kesimi bize tatile geliyor, kuzey amerika'dakiler meksika'ya, kuba'ya kaciyor vs.

Black mamba, Ne Türkiye'de ve dünyanın başka yerinde asgari maaş alarak şehrin merkezi ve güzel yerinde oturulmaz. Refah içinde yaşanmaz. Asgari ücret zaten adı üstünde temel ihtiyaçlar baz alınarak asgari seviyede yaşam demektir. İstanbul'da da bırak 300 bini 80 100 bine hemde yeni bir çok ev var dar gelirli kesimin yaşadığı Esenyurt, Beylikdüzü, Sultanbeyli gibi bölgelerde.

İstatistikler hiç bir zaman asıl göstermesi gerekeni göstermez demişsin sonra altınada yüzde yazmışsın Sana tavsiyem biraz istatistik oku verdiğin örnekler hem saçma hem dayanaksız istatistik bilimdir somut veriler sunar. Ayrıca %40'ı nerden çıkarttın bilmiyorum ama Türkiye'de 25 milyon çalışan nüfusun yaklaşık %8'lik kısmı asgari ücretle çalışıyor Fransa'yı bilmiyorum.

@acebi, Türkiye'de 300-400 bin liraya o güzel yerlerden ev alıp, aynı şehirde o evin peşinatını ve taksidini ödeyecek birikimi/aylık kazancı nasıl sağlayacaksınız? Evden çalışan yazılımcılar ve birkaç meslek haricinde orta sınıfın yüzde kaçının böyle bir imkanı var?

Ben istersem Helsinki'de sadece 1 yıllık birikimimi peşinat olarak ödeyip şehrin en hipster ve merkezi yerlerinden birinde 300-400 bin euroya ev alabiliyorum. Kredinin aylık masrafı şu an ödediğim kiranın üçte ikisi.

Öyle bir pembe tablo çizmişsiniz ki bilmesem az daha kesin dönüş yapacaktım.

Mobil olduğum için link koyamıyorum ama boşver merkezi yer olmasın. İmmoscout24 te ev ilanlarına bak. Bir oradaki 400 lük evlere bak bir İstanbul daki 400 lük evlere bak. Berlin deki 400 lük evlere İstanbul da sahip olamazsın.

Ne yapılmıştı tam olarak? Benzer bir sorun muydu? Beklediği gibi oldu mu?

Ben operasyon geçirdim birkaç sene sonra eski haline döndü

Düşük müydü göz kapağı? İkisi de mi oldu ameliyat? Nasıl eşitledi doktor? Biri olacak bende sadece.

@shredd sendeki durum neydi?

Göz kapaklarımız kornea dediğimiz gözün saydam kısmını 1-2 mm örter. bu normaldir. bazı durumlarda üst göz kapağının bu düşüklüğü artar. buna pitoz denir. pitoz dediğimiz şey doğumsal ya da sonradan kazanılmış (edinsel) olarak gelişebilir. sonradan oluşma sebepleri ise travma, myojenik, nörojenik, mekanik veya aponörotik olarak sıralanabilir. oluşmuş pitoz ise hafif, orta ve ağır olarak sınıflandırılır. bu sınıflandırma üst göz kapağımızı kaldıran levator kasının fonksiyonuna bakılarak yapılır ve buna göre yapılacak ameliyata karar verilir. öncelikle göz doktoru ya da plastik cerrahi bölümüne muayene olmanızı öneririm. geçmiş olsun.

Göz kapağı düşüklüğü halsizlik de yapar. Beyine sürekli uyuma sinyali gittiğinden halsiz, düşük enerjili olunur. 1 saatlik bir operasyonla göz kapakları kesilerek fazla kısım alınır. Bir nevi estetik operasyon bu. Operasyon sonrası buzlu gözlük taracak, 1 hafta da güneş gözlüğü ile tozdan, dumandan uzak duracaksın. Sonra hayata devam edilecek, korkulacak hiç bir şey yok.

geçmiş olsun..

Çok hassas bir ameliyat değil mi? Birinde sorun yok. Biri çok az düşük. İnsanlar farketmez bile. Doktor o ufacık farkı nasıl ayarlıcak?

Bence şartları taşıyorsan direk atla, gözlerimi kaparım vazifemi yaparım mantısı ile hareket edersen sırtın yere gelmez

AKP'li değil isen kesinlikle giremezsin, zira mülakat var. Böyle kaymaklı, bomboş bir pozisyonu de kendilerinden olmayana yedirmezler.

Dene bence. Akp.li değilsen de dene, belli olmaz.

asgari ücretle çalışan mimar, mühendis, diş hekimi, öğretmen, avukat olmaktan iyidir.

not: yukarıdakilerden biri, işsiz.

@sivrisinek çalışma saatleri nasıl? 12 saat çalışıp izin yapıyorlar galiba. uzun süreli düşünmüyorum. 2-3 yıl okul süresince.

@sivrisinek'in dediği şartlarda çalışıp asgari ücret alacağım dersen o da bi seçenek tabi,

Kediyle saha fazla empati kuruyoruz, bize daha çok benziyor ve uzun zamandır birbirimizi yemeden birlikte yaşıyoruz.

insan olarak et yemeye karşı değilsen bunu anlamamanı çok anlamadım. kendin yemekle farkı yok bence.

@piremses şunu anlamadım. adam kediyi kesip danaya, tavuğa verse cani derler ama tam tersini yapınca merhametli oluyor. kendim yememizdeki fark şu. bize faydası olduğunu düşünüyoruz ve yiyoruz. ama sokaktaki kedi ve tavuğun bir farkı yok benim için.

baız hayvanalar biz insanlara daha sempatik gelir ve onlara diğer hayvanalrdan daha fazla empati, sevgi besler; onları daha fazla korur; onlara daha fazla ilgi gösteriririz.
bu hayvanlar listesinde, kediler 90'larda ki Jordan'lı Chiagho gidibir.birinciliği kimseye kaptırmazlar yani. çünkü çoook tatlışlar!
öhöm, ne diyorduk? buna istinaden, elbette ki kediyi kesip, tavuğa verse cani diyeceklerdi. kaldı ki, tavuklar, yıllardır beslenme kültürümüzün bir parçası.
son olarak google'da imajlar bölümünden "camel spider" diye aratmanı rica ediyorum ve soruyorum; bu hayvanı evinde görsen ne yaparsın? 2- bu hayvanın öldürülmesini canilik olarak değerlendirir misin?

@pangea korunma düşücesiyle o hayvanı öldürürdüm. ama bir kediyi öldürmem. ama yemeyeceğim takdirde bir kedi ve tavuk aynı benim için. vahşi doğada aslanın pitonu yemesiyle pitonun aslanı yemesi aynı benim için.

yüzde yüz haklısın.

vejetaryen değilim ve yıllarca evimde kedi, köpek, kuş, balık, kaplumbağa beslemiş olmama rağmen kendime gönül rahatlığıyla hayvansever diyemiyorum. pislik bir türcüyüm. ama en azından kendime karşı dürüstüm. et yiyen hayvansever kadar oksimoron bir şey yok. tamam, yine et yiyip hayvansever taklidi yapın ama durumun saçmalığını kabul edin. insanların yanlış olduğu iki yaşında çocuk zekasıyla bile kavranacak bu bariz gerçekliği ısrarla inkar etmesi beni deli ediyor. hele hele bunu "ama kediler köpekler bize çok benzeyen canlılar, o yüzden empati kuruyoruz" diyerek yapması daha da deli ediyor. kediye ne kadar benziyorsak ineğe de o kadar çok benziyoruz. inek de üzülüyor, seviniyor, kızıyor, küsüyor, oyun oynuyor, ağlıyor, korkuyor. belli ki hayatınızda hiç köye gitmemiş, bir koyunla bir inekle iletişim kurmamışsınız. gidin kurun o zaman, ne bileyim. ya da bu yalanla kendinizi avutmaya devam edin.

sir gawain'e katılıyorum.

Kültürel ve dini olguları ayırırsak köpek yemek ile dana yemenin bir farkı yok. hatta tilki kürkü giymenin de bir farkı yok. Tilkilerin acı çektirilerek öldürülmesinin dışında.

ben de katılıyorum. tüyleri yolunan zavallı kazları mont şeklinde giymek çok normal, tavuğu kesip kediye yedirmek çok normal, kuzu çevirme yapıp pişirmek çok normal. diğerleri de kedi gibi köpek gibi canlı değil mi, diğerleri de acı çekmiyor mu? kültürel tabular.

bu arada olayın saçmalığına ben de katılıyorum. ben de kedi köpek severim, hatta görsem inek de severim ama ete, tavuğa da bayılıyorum. bu bizim ikiyüzlü ve türcü canlılar olduğumuzun kesin bir kanıtı maalesef.

ama bence duyuru sahibi de farkında olmasa da bir türcü aslında, kendi türüne faydası olduğu için bir diğer türü yiyebileceğini düşünüyor. anlamsız olan bu. kediye faydalı olmadığını nereden bliyorsun ki? hatta onun yemesi daha bile normal belki gün içinde midesine giden tek şey o. Oysa bizim yememiz, doymamız için milyonlarca seçeneğimiz var.

o ilanda senior ünvanlı bir yazılımcı arıyorlar, oraya gelmek 10+ yıl alacaktır. hiç bilmediğiniz bir işle ilgili 2 yıl içerisinde işi öğrenip, gelir elde etmek biraz 'alis harikalar diyarında'

senior yazdığının farkındayım. henüz lisans öğrencisiyken(farklı alanlarda) yazılım sektörüne yönelen çok insan gördüm ama.

www.crossover.com

Bu siteyi kullanan Türkiyede çok diye biliyorum bunu da inceleyebilirsin.

Bence de sıfırdan remote iş yapacak duruma gelmek hele 2 yılda biraz iddialı. Başka bir alternatifim yok özellikle bu işi yapmak istiyorum diyorsan denemeye değer.

Nerden başlayayım demişsin. Udemy ve Amazondan hangi dil ile uğraşıyorsan o işin kitaplarına videolarına bak oku izle.

imkansiz degil ama cok da kolay da degil. Tavsiyem;

- ilk ingilizce konusunda iyi olmaniz.
- merakli oldugunuz alanda yazilim gelistirmeyi ogrenip, uretmeye baslamaniz.
- urettiklerinizi github gibi bir platformdan yayinlayip bu konuda uzman kisilerden gorus almaniz
- motivasyonunuz para ve calisma sartlari olmasin, bu sekilde saglanan motivasyon gelip gecici olur. asil motivasyon ogrenip birseyler uretmek olsun, daha uzun sure o isin arkasinda durabilirsiniz.
- bu isin cok kolay olmadigini bilin, farkli yonlerde kendinizi gelistirmeniz gerektigini bilin.
- bu isin uzun zaman harcayarak olabilecegini aklinizdan cikarmayin.
- son yillarda herkes bu alana yoneliyor, o nedenle sizinle beraber bircok kisinin de bu alana yoneldigini, rekabetin fazla olacagini dusunun. yani ilerde her yazilimci is bulamayacak, sadece en iyiler bu isten para kazanacak demektir bu. yani bircok kisi icin hayal kirikligi olacak. bircok umut tacirinin pesinde bircok kisi uzulecek demek.
- o nedenle sevdiginiz alanda bir urun cikarin, bir oyun olur, bir mobil uygulama olur. yaparken bu isi sevip sevemeyeceginizi bir tartin, ona gore karar verin.

tum bunlarin yainda remote calismak gercekten zor, hem calismasi zor, hem de o tarz isleri almak zor. genelde remote isler bir sekilde yazilim alaninda kendilerini kaitlamis, iyi is cikarmis kisilere verilir. hele bu ise nispeten yeni baslamis (5 yildan az)kisiler icin remote calismak odulden ziyade cezalandirma gibidir. cunku remote calisirken bircok problemle,gunlerce kendiniz bogusmaiz demektir. bircok durumda bu tarz problemler kucuk bir destekle yan yana calisirken cok kolay cozulebilir ama uzaktan iletisim problemlerini asmak cok zordur cogunlukla.

15 yildir bu iste calisiyorum, remote calismak en son istegim olur genelde. size nacizane tavsiyem, gorusum su; kendinize hedef koymaniz guzel, ama hedefinizi belli peryodlarda erisilebilir uzaklikta koyarsaniz cok daha iyi ilerlersiniz bence. ornegin ilk once ingilizcenizi ilerletmek olmali hedefiniz. daha sonra eminim yavas yavas onunuz acilacaktir.

www.sahibinden.com

çıkılır. dikimevi olur.

Sahibinden e baktım ama biraz kafam karıştı. Neresi merkezidir mesela? Eryamanda 800 e falan var ama uzak sanırım baya kızılaya falan. Pek bilmiyorum ankara yı. Faturalar falan aşağı yukarı ne kadar gelir? Doğalgaz korkutuyor biraz.

Yasamkent Relax’da 1000 tl’ye evker vardi bir arkadasim oruruyor genel olarak memnun ama uzak iste... Konutkentte de her sey dahil 1+1 ler var onlarin fiyati da 1300 civari... ama elektrik su isitma icinde evler... ama ulasim belki sikinti olur..
eryamandaki 1+1 ler daha uygun... nerde okudugunuz veya calsitiginiz onemli

Verdiğim linkten, sol üstte haritaya basın. Sonra başka bir ekranda da yandex.maps'ten metro duraklarına bakın ve sonra sahibinden haritasında o konuma gidin falan oynayın işte biraz.

Eryaman evet uzak ama metro var. Bahçelievler'e bakıyorum mesela orada 1 tane giriş kat kiralık kalmış. Eski bina bir de...

Cebeci’den ve Kurtuluş’tan bakın. Kızılay a 15 dakika yürüme mesafesindedir ve metro vardır. 700-800 e rahat bir şekilde ev bulursunuz. Aynı zamanda Ankara Üniversitesi nin kampüsü var oralarda, hareketlidir

bin liraya biraz zor. 1500 ü gözden çıkarırsan cebeci, kurtuluş bölgesi mümkün olabilir.
eryaman merkeze yaklaşık 1saatlik uzaklıkta. bence çekilmez.

Hangi metro yakini ama? Ankarada bile metro tek hat degil artik.

Şimdi ev Ankara'da ve eski, kötü bir semtte, merkezden uzakta ve 175 bin lira, bence ucuz değil normal.

Bana da ucuz geldi sebebini anlamadım. Mesela gölbaşında yeni evler 800 bin eski evler 400 binden yüksek ki Gölbaşı aman aman merkezi değil ve elit değil evlerde klasik Türkiye müteahhit Evleri aman aman lüks yok. Kıyas açısından yazdım

bu ayardaki evler istanbul'da da bu fiyat.

3+1 ve 175bine istanbulun neresinde var?

evler eski, muhit de çok gelişmemiş bir yer olunca, fiyatlar normal bence.

3+1i geçen sene 115'e sattık etimesgutta. 70 bine bile vardı satanlar zorda kalsan yaşarsın yani. kriz zamanı millet çok düşüğe sattı evleri. güneş görmüyor kotta falan ama zor durumda kalsan yaşanır yani.

@sutlu nescafe
tuzla, maltepe, esenyurt, silivri, sancaktepe, pendik

yine de çok ucuz değil mi? ankara'yı pek bilmiyorum da merkeze 2 saat değilse, polisin giremediği bir mahalle değilse yaşanır sanki. fiyat/performans olarak iyi gibi geldi.

şehrin içinde o kadar çok boş konut var ki fiyatlar bazı noktalarda taban durumda sebepleri:

1. yeni evler tasarım olarak daha ferah, tabi tesisat yeni yalıtım var. konut projesi olanlarda faizler bazen %0
2. bu evlerin bazıları çok yokuş noktalarda.
3. bazılari ise hem yalıtımsız hem de cephe olarak çok kötü. örneğin
4. bazıları rakım olarak çok yüksek.
5. bazıları toplu taşımaya uzak.
6. bir de yeni evlerde genelde kapali garaj ve asansör bu da tercih sebebi.
7. bu tarz ucuz evlerde bir diğer sorunda alınca satmak problem. yani alınca oturmanız lazım. ya da kiraya vereceksiniz ki o da zor. konutun arzının talepten fazla olması fiyatlar aşağında olmasına neden oluyor.

TC'nin karışmadığı şey mi var?

takip edenlerin suç duyurusu yapması önemli diye biliyorum.

bildiğim kadarıyla orada "topluma malolma" gibi bir durum var. Sen yüklesen bir şey olmaz ama milyonların gördüğü kişi yapsa olur.

Gizlilik olayları da öyle. Seni kameraya çekemem, suç olur ama ünlü biri görünce kameramı çıkarsam daha esnek.

tabi ki suç. o zaman instagramda illegal şeylerin satışı da yapılsın devlet karışmasın.

üstteki arkadaşa cevap. kimseyi kameraya çekmek suç değil. çekilen görüntünün çıkar amaçlı yayınlanması suç. ünlü ünsüz farketmez.

bu olayda adam uçaktan video atıyordu, wcde masturbasyon yaparken ve penisi görünüyordu. pornodan ne farkı var? ceza gelmesini çok normal buluyorum.

aslında kafa karıştırıcı olan şey şu. mesela bu adam şu an amerika'da. yarın yine penisinin fotoğrafını çekti instagrama yükledi. türkiye buna nasıl ceza verebilir? türkiye sınırları içinde gerçekleşmiyor, türkiye'ye ait bir uygulama değil. hiçbir alakası yok.

Hangi ülkeden bunu yaptığı fark etmiyor. Nihayetinde TR'de yerleşik biri, mahkeme üzerinden ceza almasının sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. Keza yurtdışında yerleşik biri olsaydı da ahlaksızlık sebebi ile erişiminin engellenmesi için TR Instagram'a talepte bulunurdu. Yurtdışında yaşayan biri zaten TR'de bir kazancı yok vs. devlet dava açmaz haliyle böyle birine.

devletin engel koymasını anlayabilirim. sonuçta ülke sınırları içinde bir düzen tutturmaya çalışıyor. ama benim ülkeyle alakası olmayan bir platformda nerede yaptığımın belli olmadığı bir olayda ceza vermeye çalışması ilginç geldi. sonuçta kerimcan uçaktaydı. ülke sınırları içinde bile değil belki. mesela ben amerika'da porno çeksem ceza mı verecek?

Abi tamam git porno çek o zaman ögrenirsin, tamam ceza verilmesin tamam ya

Adam porno sitesinde mi porno yapmakta instagramda mi farki anlayabiliyor musun

Türkiyede muzur neşriyat yasasının belirttiği hususlar veya gelenek görenek yasalarına göre yargılanabilir ve ceza alabilir bunda ne gariplik var anlamadım?

Burada ki konu hali hazırda halka açık bir şekilde teşhircilik yapmak; sen evinde kendinin çıplak halde videoya çekebilirsin, bunu arkadaşlarınla beraber oturup seyredebilirsin, ancak; halka açık şekilde izleyemezsin, yayamazsın, illaki yaymak istiyorsan muzur neşriyat yasasında belirtilen düzenlemelere uymak zorundasın, hatta uysan bile devlet bunu engelleyebilir, kerimcan durmaz dediğin kişiyi çoluk çocuk takip ediyor, seviyor, falan. dolayısı ile konu biraz çocuklara yönelik teşhirciliğe kayıyor.
@black mamba,
başka ülkelerde (nerede olduğundan bağımsız) eğer aynı eylem suç ise yine o ülkede yargılanır. Türkiye aynı suçtan dolayı tekrar yargılayabilir (kimi durumlar için böyle, hangi durum olduğunu hukukçular daha iyi bilir) ancak her suç için geçerli değildir, örn: hırsızlık pek çok yerde suç, Türkiyede hırsızlık yapan birini amerika yargılayamaz.

uçak konusu ise:, çekim uçakta yapılmış olabilir ancak paylaşım farklı bir zaman diliminde gerçekleştirilmiştir, veya uçakta suç işleyen birinin işlediği suça bağlı olarak, uçağın ait olduğu ülke (hangi şirketinse artık yani) veya kalktığı veya indiği yerin kanunları ile yargılanabilir, bununla ilgili mutlaka düzenlemeler vardır ve onlara uyulmak zorunludur.

Bu arada aynı eylemi aynı platform'da amerika'da yapması; hem amerika devlet'i, hemde platformun sahibi şirket tarafından, kullanıcı sözleşmesinin ihlali ile dava açılabilir. Türkiyede açılabilir mi onu hukukçular daha iyi bilir ama sanmıyorum, öyle olsa şahin k.'ya dava açarlardı.

Sitenin kendisi siliyor olmasi bir seyi degistirmez ki suc unsuru varsa.
Halka acik bir ortama yukluyorsun, tv den yayın yapmak gibi dusun. Mahkemeye ne sorusunun cevabi bu.

adamın adı zaten 50 cent veya 50 cents değil.

onu sormuyorum. lakabı işte.

Bilgi değil de akıl yürütüme: adam orda 1 adet 50 centlik madeni paraya atıf yapıyor. Fifty-cent coin diyince 50centlik tek bir madeni para, bozukluk para kastedilir mesela. 50cents diyince belki 50 tane 1 cent bir araya geldi ya da 5 tane 10 cent bir araya gelmiş olabilir. Ben tek tabancayım, değersiz, (ya da gösterişsiz, mütevazi, halk çocuğu nereye çekersen çek)50 centlik bir madeni parayım diyor

Lakabın çıkış noktası tam olarak bu herif:

www.urbandictionary.com

50 kuruş derken, 50 kuruşlar denmemesiyle aynı sebepten.

Adamın adı değil zaten, grubun adı 50 cent. Adamın adı Curtis olmalı, neden çoğul takısı olmadığını @speedy güzel açıklamış.

Adamın adı Fifty Soyadı Cent. Tamlama olmadığı için çoğul eki almamış. Adı fifty kendisi de 10 numara adamdır.

2900 cal ciddi bi sayı, kilo almak istiyorsan sorun yok da.. ortalama türk insanını günlük bu miktar şişmanlatır.
cevaba gelecek olursak, 3-4 avuç kuruyemiş işini görür. ceviz+yer fıstığı

63 kiloyum boyum 183. amacım kilo almak. fitness yapanlar bu oranlarda almıyorlar mı?

www.agirsaglam.com

yok tamam, size 2900 cal normal. yine de aynı siteden ölçülerinizi girip kilo alma cal bakın. dediğim gibi zaten furkanın da bi vlogunda gece cal açığını kuruyemişle kapattığını görmüştüm. yer fıstığı iyidir hunharca tüketin.

www.diyetkolik.com

1 avuçu 230 cal.

sadece okulun internetinde mi oluyor?

uzun süredir başka yerde deneyemedim maalesef. ama 1-2 ay önce evde olmuyordu sanırım. diğer öğrencilerde de olmuyor galiba.

ağ kartının driver'larını güncellemeyi deneyebilirsiniz.

aşağı yukarı hep böyleydi afişler.

daha güzel olması gerekmez mi? sonuçta bir sanat kurumu. maliye bakanlığında olsa bu afişler anlarım ama sanatla ilgili bir kurumun böyle paint terk takılması çok kötü bence. pahalı bir şey de değil. 3 kuruşa harika afişler yaptırabilirler.

tiyatrolar.com.tr şu mesela. kanayan gül de koyarlar bence.

şu da paint terk.

tiyatrolar.com.tr

Afişlere gelmeden Ankara'da Devlet Tiyatroları salonlarının içleri de eski ve tadilat istiyor. Opera da öyle. Yani en azından koltuklar, sahne, ışık, havalandırma falan baştan aşağıya değişmesi gerekir. Kadro da zaten az kazanıyor falan filan... Koca bir tiyatroya bir sezonda ödenen maaş belki de popüler dizide oynayan osuruktan aktörün 1 ayda kazandığı kadardır. Çok değişmesi gereken şey var ama ona ödenecek verecek hükümet olmaz. Hem para vereceğiz, hem de bizi eleştirecekler derler... Hoş eski bir Ankaralı olarak ben bu haliyle de seviyorum. Nostaljik oluyor...

Where would you touch on me? İlla bu kalıpla kullanacaksan böyle olabilir. Ama günlük dilde daha uygun bir ifade vardır mutlaka

where would you touch me tam olarak "nereme dokunurdun" oluyor, "bana nerede dokunurdun" değil. ingilizce'deki kalıp böyle, türkçe düşünmeyin.

bana nerede dokunurdun demek istersek nasıl deriz? biliyorum saçma bir cümle ama merak ettim.

ilk sorun zaten o anlama geliyor bence. yani "where would you touch me?"

ikinizin söylediği farklı :(

slow like honey +1

bana nerede dokunurdun demek istersek yine aynı cümleyle diyebiliriz (ama evet biraz saçma olur)

just for laughs

just for laughs değildi. güney amerika yapımı bir programdı diye hatırlıyorum.

aynen latin olabilirdi. bilmiyorum belki de o bölümdeki oyuncular öyleydi. ama yukarıdakine de bakayım bir.

kopma falan yoksa genelde direk yenisini gönderiyorlar.

gerçekten mi? 6 ay arayla 1 yılda 2 tane aldım. ikisini de göndereyim o zaman.

bu arada garanti belgesi imzalanıp tarih falan yazılmamış. sıkıntı olur mu bu durum?

Fatura fotokopisini ekleyin yanına, sıkıntı olmaz.

daha önce böyle bir şey göndermedim servise. kargoyla mı göndermek gerekiyor? kendim götürüp anlatmam mı gerekiyor? direkt bir merkez yok sanırım. internetten baktım yetkili servisler var ama nasıl göndersem bilemedim.

faturasıyla birlikte aldığınız yere götürün/gönderin yenisini gönderiyorlar. ben çamaşır makinasında yıkamıştım beats solo kulaklığı. haliyle bir süre sonra bozuldu, gönderdim yenisini yolladılar.. :P

sonra o da kendiliğinden bozuldu, onu da gönderdim bir kere daha gönderdiler yenisini..

sonra o da bozuldu ama garanti de bitmişti.. :P

amazondan aldım. o yüzden bilemedim nereye göndersem.

Garanti belgesinin içinde yetkili servisler yazar. Onlardan birine götürmen lazım.

garanti belgesi kılavuz şeklinde değil de kutunun üstüne yapıştırılmış bir belge. servisi internetten buldum da amazon değil di mi muhattabım?

amazon türkiye ise mail atabilirsin, nedir ne değildir öğrenebilirsin. eğer yurtdışından aldıysan servisine gönder gitsin..

bu durum yeni değil yaklaşık 3000 yıldır bu böyle insanlar ilgisi dışındaki şeyleri bilmiyor öğrenmiyor.

üzücü evet ama böyle.

genel kültür çok genel bir şey yalnız. genel kültürümün yüksek olduğunu düşünüyorum ama elon musk'ı bilmem ve takip etme dışında o tarz fen bilimlerine hiç ilgi duymuyorum. kara delikler melikler hiç heyecanlandırmıyor beni. birçok insan da böyle olabilir. genel kültür çok genel bir şey.

Kabul ediyorum şu an yaptığım bir genelleme. Lakin kendi gözlemim ve deneyimlerin sonucunda kişi bazında istisnalar olsa bile genel anlamda bazı kanılar edindim.

Türkiyede öğretmen meslek grubunun tamamen içi boşalmış durumda. Artık işin içinde olan sizlersiniz fakültelerden mi böyle oluyor yoksa oraya yönelen kişiler mi böyle yoksa sonradan mı böyle oluyorlar bilmiyorum ama bir çok öğretmen gördüm tanıdım hepsi de "bu da öğretmen olacak işte" diye üzüldüğüm tiplerdi.

Şahsen görece genç sayılabilecek ve kendi alanında bile bir birikime entelektüeliteye, yetkinliğe sahip bir öğretmenle henüz tanışmadım. Tabii ki istisnalar vardır ama ülkede eğitim durumu da belli..

Hayatında iddia gazetesinden başka yazılı metin okumamış bir tipin edebiyat öğretmeni olduğu, ingilizcesi gerçekten "olmayan" tiplerin ingilizce öğretmeni olarak atandığı (adam ingilizce bir cümleyi 15 dkda zor kuruyor ve daha ders anlatacak, engin bilgilerini paylaşacak)..daha topluluk karşısında konuşma özgüveni olmayan, eline iş verince layıkıyla yapacak bir öğretmen görmedim yeni nesilde ben.

atanayım. memur olayım. doğu görevimi yapayım. evleneyim. vs. vs.

ahan da bu işte.

istediğiniz kadar linç edebilirsiniz ama birilerinin gerçekleri söylemesi lazım.

Öğretmenlik çok ama çok önemli bir meslek. Belki de gerçekten kalkınmanın en kilit rollerinden birinde öğretmenler var..Almanyada, Finlandiyada öğretmenlerin seviyesi belli dolasıyla ülkelerin kalkınmışlığı da belli.. Bu neslin öğretmenlerinin yetiştireceği çocuklar anca kendi çabalarıyla kendi zekalarıyla bir yere gelecekler ve geliyorlar.

İşini layıkıyla yapan kendini geliştiren öğretmenlerim siz gerçekten azınlıksınız ne yazık ki..artık..

meslektaşlarınızı değerlendirme konusunda hatalı olabilirsiniz. Bir çok öğretmen aradaki mesafeyi korumak, disiplini sağlamak adına öğrencilerle iletişimini sınırlandırıyordur. Ergen bunlar sonuçta yüz verdik ayıya falan diye söz var. Atıyorum minimal düzeyde Fener -gs muhabbeti yaparsınız, 1-2 hafta sonra fırlamalardan biri nasıl koyduk hocam size diye gelir, arkadaşları kopar, sizi dalgaya alırlar vs

Bizi seni övmek zorunda bırakan karanlığa lanet olsun.

Faydası olur elbet.
Ufku geniş bir nesil yetişir.
Bana zamanında cern de ne olup bittiğini anlatan, fizik dersini gerçek hayat ile örnekleyerek ufkumun sınırlarını genişleten fizik öğretmenimi her zaman rahmetle anarım ben mesela.

fizik kimya biyoloji bilmeyen milyonlar, youtube trendlerdeki videoları izleyerek kendilerini geek sanıyor. youtube'u bilgi kaynağı kabul ettiğiniz an dünya düzdür dememeniz için hiçbir sebep yok ehe:)

cevap: branşınızla alakalı geek muhabbetler tabiki faydalı olur.

çok basit (bkz: koyunun olmadığı yerde keçi abdurrahman çelebi)

öğretmen dahil tüm memurlar karnını doyurma peşinde.
(bkz: maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi)

bizde de vardı bi matematikçi, diğer hocalardan farklı şeylere ilgi duyar, felsefe, bilim vs kasardı. en son yurtta öğrencilerle güreş yaparken hatırlıyorum, enseyeşaplak modundaydı.

kendinizi neden meslektaslarinizla kiyaslama ihtiyaci hissediyorsunuz?

buna gercekten gerek var mi? kiyas yapmadan yasayabilir misiniz? bunu denediniz mi?

Hacım 2 tür öğretmen var, birincisi hepimizin saygi duyduğu, karşısında eğildiği, didaktik bilgilerin yanı sıra hayat deniz feneri olan tipte hocalar.
Ikincisi hic kimsenin saygı duymadığı, ogretmenlik=memuriyet kafasinda olan, kendini zerre geliştirmemis, o sınıfa girerken tek derdi mesaisini doldurmuş olan tip.

Çok özel değilsin, 2'nin birisin sadece. Cok sevileceksin. Cok popüler olacaksın o ayrı. Sınıfta sana kanalize olmuş öğrencilere ne kadar kanalize olduğun farkını belirleyecek.

@westblack haklı. Kötünün 2-3 tık iyisisin.

Toll'un sonundaki "-s" zaten does görevi görüyor. Ayrıca "the bell tolls" orada deyim.

-s neden does görevi görüyor? ingilizcenin başlarındayım. daha sonra karşıma çıkacak bir şey mi?

for whom the bell tolls
An expression from a sermon by John Donne. Donne says that because we are all part of mankind, any person's death is a loss to all of us: “Any man's death diminishes me, because I am involved in mankind; and therefore never send to know for whom the bell tolls; it tolls for thee.” The line also suggests that we all will die: the bell will toll for each one of us.

Bu deyiş, dilbilgisi aranmaz "long time no see" mesela

Cevabı almak için taa 1961'e geri dönmek lazım. O bir Ernest Hemingway romanının adı ve Hemingway 61de intihar etti.

black mamba Özne 3. tekil ise "do" fiili "does" şeklini alır.

"does" ı kullanmadığımız durumlarda da fiil "s" takısı alır.

Örnek:

"it doesn't take an hour"

"he takes a shower"

gibi..

Böyle gramer ogrenmeye calisarak cok zorlanirsin ingilizcede.

@avoid yok onu biliyorum tabii ki ben soru cümlesi olarak düşündüm. türkçe'ye çanlar kimin için çalıyor diye çevrilmiş çünkü.

@nero teşekkürler bunu öğrenmek aydınlattı.

@stavro böyle grammer öğrenmiyorum ki. sadece bu kafamı karıştırdı ve sordum.

bu arada, çeviri doğru. tavuk çevirme olsa "çanların uğruna çaldığı kişi" olacaktı ki türkçede biraz kulak tırmalıyor

"How I met your mother" ornegi mantikli. bir de edebi eserler, sarki sozleri falan dogal olarak (bilincli bir sekilde) kelime oyunu gramer oyunu yapi oyunu mecaz cart curt icerebilir sekil olsun diye.

Mamba demek sen "two cans short of a six pack" kalıbını görseymişsin kafayı yermişsin :)

Ayrı yazılan ki ek değil bağlaçtır. Zaten "-" işareti eklerden önce konur.

İkinci soruyu boş bırakıyorum.

Ek: ikincisi de belgisiz zamir.

yanlış sormuşum pardon.

benim kalemin kırmızı seninki ne renk?

senin-ki buradaki-ki eki ilgi eki diye biliyorum. ancak yukarıda ondan neden bahsetmemiş?


bir başka sorum daha var.

başka ev

buradaki başka sözcüğü belgisiz sıfat mı işaret sıfatı mı?

-ki ilgi zamiridir. İlgi eki değil.

Zamirler isimlerin yerine kullanılırlar.

Benim kalemin kırmızı seninki beyaz.

İkinci defa kalem kelimesini kullanmak yerine ilgi zamiri kullanılıyor. Ek değil.

Evlerin çoğu isim tamlaması.

Tamlayan iyelik eki olan -in almış tamlanan ise iyelik eki -i

Çoğu kelimesi belgisiz zamirdir.

Başka ev cümlesindeki başka sözcüğü belgisiz sıfattır.

o zaman -ki ilgi zamiri, -ın, in, -un, -ün ilgi eki değil mi?

mesela kalça ya da pirzola gibi parçaları tencereye (tercihen düdüklüye) koyup, içine çarliston/kapya biber, domates, kekik, kimyon vb. (zevkinize göre, bol baharatla) ve biraz suyla pişirebilirsiniz.
yağa falan hiç gerek yok, tavuk kendi yağıyla pişiyor zaten.
çok da güzel oluyor.
aynı şeyi bütün piliçle de yapabilirsiniz.

domatesliden kastınız salçalıysa, düdüklüde ya da tencerede yine salçayı yağ ile kavurup aynı şekilde pişirebilirsiniz.

Az zeytinyağında soğan ve kapya biberi biraz da sarımsağı soteleyip borcama yerleştirdiğiniz tavuk butlarının üzerine döküp doğru fırına. İlk önce yağlı kağıtla üzerini örtün iyice piştikten sonra 15 dakika ızgaraya getirin. Nefis oluyor.

bir arkadaş haşlanıp didiklenmiş tavuğu körileyip kavurmuştu. tadını sevmiştim.

eklemeyi unutmuşum. aslında tavuk göğsü için soruyorum. spora başlıcam. bu yüzden sürekli yemek gerekecek. ızgara uğraştıcı oluyor ve uzun sürüyor. fırınlayabilirim belki.

Arasına kaşar loru koyup fırınlamanı öneririm.

Bizim okulda bazi hocalar soruyordu.

Yoklama kagidina imza vs atiyorsun. Senin yerine baskasi attiginda bariz farkediliyor. Cunku donem icinde de yoklama kagitlarina ogrenciler imza atiyor. Ote yandan sinava giren bir suru gozetmen asistan hoca vs var. Ogrencileri ismen bilmeseler bile sima olarak taniyorlar. Yabanci biri sinifta mutlaka tespit edilir.

bence mümkün ya. mesela hukukta zaten devam zorunluluğu yok. kalabalık sınıflar. ben bazı derslerde hocayı sınavda görüyorum sadece. imza da benzerse zor anlamaları bence. çok da üstüne düşmezler bile.

Bizde önce yoklama alınır sonra da kimlik kontrolü yapılıp ona gore sınav kağıdı paraflanırdı. Yetmezmiş gibi imza da atardık bazen. Sizinki güzelmiş ama evet sizinki suistimale açık.

tek tek gözetmen dolaşırdı.kimlikler masada olurdu gözetmen bakardı.sonra da imza atardık.

Drako +1

evet soruyorlar.kimliksiz asla sınava giremezsin.eğer unuttuysan da öğrenci işlerinden geçici kimlik kağıdı gibi bir şey çıkartman lazım.

200 kisilik sinifta hoca kimi taniyacak? ayrica kimse oturup donem ici yoklamalariyla imza kiyaslamasi yapmaz. Ben okudugum universitede kimlik gostedigimi hic hatirlamiyorum.

- pilavdan ziyade kuskusa benziyor. ince daneli bulgur, yahut benzeri malzeme olmali.

- tavugun gorunumunu diyorsaniz, ateste pismis izgara olmali. cizgiler, ya izgara telleri ile temastan, yahut dokme demir tavanin oluklarina temastan olacak.

uzmanlari bilgi verene kadar, benim anlayabildigim boyle.

ben de ızgara yapıyorum döküm tavada ama böyle olmuyor :( iz sorun değil de çok ince değil ama iyi pişmiş gibi bir de nasıl marine edilmiştir merak ediyorum.

tavugu bilemeyecegim ama yanindaki pilav degil kinoa.
ben tavugu genelde biraz zeytingyagi ve limon ile marine ediyorum bir sure ama gene de oyle sulu olmuyor.

dokme tavada kirmizi ette kullandiginizdan biraz daha dusuk bir ateste yapabilirsiniz. tavugu yagla ovup izgara yapiyorum ben. bir de donmus tavuklarda ben de bu derece duzgun pismisligi yakalayamiyorum belki ondan olabilir.

Aktif okuma günlük ingilizce 20-40 sayfa deniyor ingilizce forumlarda.

Siyaset Bilimi, Amerika, bir ders icin haftada 150-200 sayfa. Dönem ici 2-3 ders. Final projeleri ve kendi arastirma konularimiz buna dahil degil. Bu rakam sadece zorunlu okumalari kapsiyor. Seneye yeterlik sinavim var mesela, en az 6 ay boyunca bu rakam ikiye, üce katlanacak.

akademiye uzak biri olarak merak ediyorum haftada 200 sayfa az değil mi rutin için? ya da az olmasa da yoğun denemez bence. sonuçta ortalama günde 30 sayfa gibi bir şey. akademik metinler tabii ki farklıdır ama kitap kurdu diyebileceğimiz insanlar bile daha fazla okur.

@black mamba
Bir ders icin, haftalik zorunlu okuma ders listeleri ve dönem ici 2-3 ders diye belirtmisim yukarida. 200*2-3 ediyor yani. Bunun haricinde de kendi arastirmalarim ve final projeleri icin de okudugumu da eklemisim.

evet ikisi de doğru. günlük konuşmada ikincinin kullanılması daha muhtemel.

Burada bir sürü duyuru görüyorum, herkes afilli bir şeyler yazma peşinde. Çok garip geliyor. "From whom" falan komik ve doğal değil.

"Who said that?" demen yeter de artar bile.

fxinturevi +1

How do you know it? bile OK yani. Kimse öyle afili konuşmuyor hakkaten. Ama gramatik olarak soruyosan ikisi de doğru.

amacım afilli bir şeyler yazmak değil. gramer çalışıyorum. who ile kurulan cümleler kafamı karıştırdı. uzun uzun anlatmak yerine karışık gelen yerle ilgili örnek cümle sordum. ona göre oturdu kafamda. yoksa biliyorum whom çok kullanılmıyormuş.

Zengin olmak sart degil ama o cevreden olmaniz gerekiyor cunku referans ustunden uye olunabiliyor. Olayi uye olmak icin tek kriterin para olmamasi sebebiyle hanzoluk oraninin az olmasi, Turkiye'deki biraz daha farklidir belki ama genel konsept bu.

türkiye'de hiç de "yaratıcı sektörlerde" olmayan insanlar oluyor gibi. belli sektörlerden olmak gerekmiyor mu?

ya yaratıcı sektör tanımına takılma, herhangi bi şey yapıyorsan da oluyor. misafir olarak da girebiliyorsun.

Yaratıcı sektörde çalışan kişiler: hacı Sabancı, Şeyma subaşı :D
Türkiye üyeliği 1300 €, genel üyelik 1800€/yıl sanırım.Sosyetenin, zenginlerin bebeleriyle tanışır, kaynaşırsın. Biraz atılgansan iş yaparsın.

misafir olarak gitmiştim. çok kasıntı insanlar olması dışında bir olayı yok. birisi ünlü genel evi diye tanımlamıştı ama hshhs eventlerde hareketleniyor olabilir.

yav 100 gram yoğurdu falan niye sayıyorsun kardeşim? onlar hava civa. 150 gram tavuk demiş... :))

sen o tavukları yarımşar kilo yap. ve yağlı tarafından ye. kalça falan mesela.

Böyle çok çabuk sıkılırsın bence, her gün pirinç yeme mesela bulgur ye, gainer tozlardan kullan, pekmez fıstık ezmesi tahin de ekle ara öğünlere ya da shake yap, zeytinyağı aynı şekilde salatanın üzerine gezdirsen bile iyidir. ağırsağlam'ın kilo almayla ilgili videolarına da bi göz atın.

@alperz yemek yemeyi çok sevmiyorum. 200 gr tavuk bile zor geliyor :( süte falan da o yüzden abandım. diker bitiririm diye.

yarımşar kilo tavuk çok değil mi ya? amacım şişmek değil brad pitt'in fight club'daki hali yeter akslşdkas

Sindirim sistemin bir günde bu kadar laktozu tolare edebiliyorsa süpersin kardeşim. Bir de mil dediğin ml olmasın?

Kaloriden çok proteine odaklanmanı öneririm. Ağırlığının 1.5 katı kadar protein alsan yeter.(70kg isen 70x1.5=105gr protein) Yoksa yağ oranın da artar. Gainer toz kullan miden yorulmasın.

youtube'a gainer karışım yaz, fıstık ezmeli yulaflı bir sürü shake tarifi çıkıyor. 1000 cal falan gömersin... yahu bir de günde 1 lt süt nedir abi ahaha. fındık fıstık olayının da farkındasın, yükte hafif kaloride ağır. ordan devam et işte. yer fıstığı candır. dev bi kase bitir kabuklusundan. mis gibi. yoğurtu sayacak kadar cal hesabına gerek yok.

süt ürünlerini kaloriyi arttırmak için koydum. shake hazırlarım onda sıkıntı yok da yeterli mi bu liste shake ekleyip sütü çıkarınca?

Yerinde olsam daha çok bakliyata yer verir.süt ürünlerini çıkartırdım.vücudu asidik bir ortama sokuyorsun.kas ağrıların iyileşmez ve recovery olamazsın maalesef. tavuk-pilav badiciliği yetersiz bir beslenmedir.ben böyle büyüdüm kas yaptım diyenleri önemseme. alternatif sevdiğin şeyleri ye. meyve ye. asıl zararlı olan süt ürünlerini eklemişken hiç meyve eklememiş olman şekerin fruktoz olanı da kötüdür sözünü duyup benimsemiş olmandan kaynaklı diye düşünüyorum. ama kesin tavsiyem açık görüşlü akıllı birinden uzaktan eğitim al.badici tayfadan alma. onların da tek bildiği tavuk pilav. ayrıca protein eklemiş onları sentezleyecek yeşillikleri eklememişsin. karaciğerine yazık.bunun sonucu bol sivilceler ve sulu yağlı bir form.

akşam yemeğine gel: 1 kilo tavuk göğsü(tereyağlı ızgara yaptım), yarım kırmızı lahana, üç havuç, 100 gram mayonez.

olabiliyor. almayabilirler.

olur. uzun süre bekletirler. prize direk x ray yakınında bağlatmazlar zaten. şu silah alıp verme yeri var ya oraya alırlar seni muhtemelen laptopu prize bağlaman için. bu da uzun süre alır.

bazen kontrol etmeden geçmiştim ama bazen de açtırıyorlar. işin kötüsü prize takınca da 1-2 dk bekliyor açılması için. tamire götürüyorum desem olmaz mı?

madem bozuk bagaja koyun sıkıntı olmaz.

güvenliğin orada priz var. geçenlerde arkamdaki kişi şarjı yok dedi, ve prize taktılar.

Başlığa yamanacağım ama.. Benimki prize takılsa da açılmıyor, fan sesi kesin geliyor ama ekran çoğu zaman gelmiyor. Benimkini de mi almazlar? Fan sesi ve power düğmesinin ışığı ikna etmeye yetmez mi?

Bana hiç çalıştır demediler. Hep xray den geçti bitti. Sadece ayrı olarak koyun dediler

calistigim yerden sormussun, o laptop u actirirlar, yoksa almazlar, net

Hayatim boyunca hicbir zaman havaalaninda laptopu calistirmami istemediler. Nereden nereye gidiyosunuz arkadaslar?

Turkiye ise olabilir. Avustralya singapur gibi ulkelerde sorunsuz gectigim “leatherman” marka cok amacli pense icin turkiyedeki guvenlikteki kiz “suleyman abi bu cantada kelebek picak vaaaar” diye bagirmisti. Isim soyisim tc alip oyle izin verdiler gecmeme. Turkiye ise inanirim, onu hesaba katmadim. Bilgisayari actirmadilar gerci, ama turkiyede her sey olabilir.

bu vergiyi de oluşturan tutar, rahmi bey'in koç holding'deki hisselerinden kazandığı kâr payları.

Orada yazan isimlerin kişisel kazançlarından alınan vergi.

Yani Rahmi KOÇ'un Koç holding hariç başka yerlerden de gelirleri olabilir, diğerlerinin de tabi ki.

Bu vergi kazancın ortalama %20'si olsa kazancın tamamını hesapla.

sözcü'den değil de gelir idaresi'nin sitesinden bakarsanız ne kazancı olduğu yanlarında yazıyor.

www.gib.gov.tr

rahmi koç için menkul sermaye iradı. yani kâr payı geliri diyor.

mesela "KENDİNE AİT VEYA KİRALANAN GAYRİMENKULLERİN KİRAYA VERİLMESİ VEYA LEASİNGİ" yazanlar var. bunların tamamı kira geliri.hani mart'ta kira geliri beyannamesi soruyorsunuz ya, onlar işte.

o zaman 10 milyon vergi veren 50 milyon kazanmış oluyor değil mi?

acun 6 milyon vergi vermiş bu nasıl oluyor? sanırım asıl vergiyi kanalla kurumlar vergisi olarak veriyordur değil mi?

kazancın %20'si değil. gelir vergisi bu, dilimli tarife. hani ücretliler de üst dilime giriyor ya, bunlar da aynen öyle. rekortmenler herhalde en üst dilimden (%35) vergi ödüyorlardır.

acun'un faaliyeti sunuculuk yazıyor. tv kanalı kendi kazandığını ayrıca kurumlar vergisinde beyan ediyordur. bu muhtemelen kanaldan tamamen bağımsız olarak, kendi sunuculuk vs. faaliyeti için kendi şahıs veya serbest meslek işletmesinden kazandığı para.

www.gib.gov.tr

şuradan yıllara göre inceleyin, ilginç isimler var. mesela acun neredeyse her sene listeye girmiş. önceki yıllarda acun'dan başka sahne işi yapan bir de cem yılmaz girmiş. 2012'ye gittiğimizde bir de aysel gürsaçer'i (seda sayan) görüyoruz sanatçı olarak.

10 yıldır şu listeye girmiş sanatçı tayfasından 3 kişi var. acun ılıcalı, cem yılmaz, seda sayan.

bölüm başına yüzbinler kazanan diriliş ertuğrul'lar, koca stadyumları dolduran, bir sahneden yüzbinler alan meşhur meşhur şarkıcılar falan hiçbiri yok.

bitlocker sanırım.

VeraCrypt

VeraCrypten başka kullanmanız gereken bişey yok

dehşet uzun sürebilir

veracrpy'i denicem. o da mı uzun sürebilir? 1 tb. açması da uzun sürer mi? şifreledikten sonra dosya silip ekleyebiliyoruz değil mi?

kolay bir yolu yok mudur?

şifrelemesi biraz uzun sürer ancak açıp kullanmada bir sıkıntı olmaz muhtemelen pek hissetmezsin bile. şifrelerken hepsini bir anda şifreliyosun çünkü ama açıp kullanırken 1 tb verinin hepsini birden kullanmıyosun nihayetinde. 1tb o kadar da büyük değil çok da uzun sürmez şifrelemesi.

"şifreledikten sonra dosya silip ekleyebiliyoruz değil mi?"
istediğini yapabilirsin kullanım olarak bir fark yok, veriler şifreli olacak sadece

torrente graded books yaz 25 gb'lık bir arşv var. bütün yayınlar seviye seviye var. 6 seviye var. hangisi b1 ise ona bakabilirsin.

learnenglish.britishcouncil.org
learnenglishwithafrica.com

türkçe olarak düşünüyorsanız ondan olabilir.

Etkili Pratik İngilizce, Burak Öztürk youtube kanalına bskın @bagcivan in dediği konuyu anlatıyor. Dil öğrenmek tek yönlü bir eylem değil, gramer çalışmanız, yazmanız vs de lazım aynı zamanda.

Yeterince okumuyorsun.

kelimeleri değil phrase'leri ezberlemelisin.

örn: "impossible to find" phrase'i senin kurmaya çalıştığın cümlenin temeli.

bilirkişi değilim ama bence de pratik. konuşamıyorsan konuşma pratiği, yazamıyorsan yazma pratiği yapmalısın.

dilbilgisi sikintisi gibi..

Yeterince okumuyorsun bence de olumlu bir eleştiri.

Bunun haricinde cümleyi parça parça kurmaya çalış ilk başlarda. Şöyle ki;

"Bu videoda şunu gördüm ki Japonya'da üzerinde İngilizce açıklama olan etiket bulmak imkansız" cümlesini ele alalım ve parçalayalım. Mot-a-mot çevirmeyeceğim ama fikir verir diye düşünüyorum .

"impossible/difficult/hard to find" - bulmak zor.
in Japan - Japonya'da.
What I have understood from this video is ... - Bu videodan anladığım şu ki...
sign/label in English language. = İngilizce dilinde tabela/etiket/açıklama/duyuru vs.


Cümlenin 1'inci bölümü: "what I have understood from this video" (videodan anladığım) - is (şu ki)...
2'nci bölümü: in Japan, it is really hard to find (come across) a traffic sign/signboard/label in English language/announcement/explanation etc.

Türkçedeki öğelerine ayırma işini yapıp küçük cümlelerden başlarsanız, bence bir yerden sonra daha akıcı şekilde çevirebilirsiniz. Biraz zaman alır, kafaya takmayın. İşin sonunda dönüp baktığınızda o fark yaratmadığını düşündüğünüz şeyler, üst level için büyük bir sıçrama oluyor.

gramer eksigi +1, @fxinturevi zaten cok guzel aciklamis. cumleyi parcalara ayirabilmen, minik minik parcalari birlestirebilmen gerekiyor. sonucta kimse cumleyi tek seferde cikarmiyor agzindan, parca parca geliyor. muhtemelen gramer altyapin zayif oldugundan, 3-4 farkli kelime grubunu dogru sirayla bir araya getiremediginden oturu zorlaniyorsun. "cumle kurarken neyi bilmem gerekecek?" sorusunun cevabi icin bol bol okuyup olabildigince farkli cumle cesitleri gormeni, "bildigim seyleri dogru sirayla nasil kullanacagim?" sorusunun cevabi icin de gramer calismani tavsiye ederim. basbayagi kitap basina oturup cumlenin ogeleri nedir, hangisi nereye gelir, baglaclar nasil kullanilir vs. gibi konulara bakmak gerek.

anadilini nasil ogrendiysen o sekilde yabanci dil ogrenmeyi dene.
Dinleyerek.
Dizileri ingilizce dinle, makale, kitap vs oku.
Subject + verb + object ve turkce dusunme.

Milyarder Ferit Sahenk yatirimci oldu (Garanti Bankasi ve Dogus Oto'nun yonetim kurulu baskani), Nusret'i egitim icin Arjantin'e gonderdi, mekan ve tanitim icin butce verdi. Hala Nusr-et'in hisse sahibi.

Nusret günaydında çalışırken şahenk ile tanışıyor. sonra olanları yazmış zaten arkadaş.

nusret nakit olarak bir şey koymadı sanırım. o zaman sadece restoranı işletmek için birine fazla hisse vermemiş mi? çünkü amaç günaydın gibi bir yer açmaksa bilmiyorum nusret olmadan da birçok şey yapabilirdi ferit şahenk.

ayşe arman röportajını okudum. ferit şahenk restoran kurulduktan sonra %50'sini satın almış diye anladım ben. başta o yok sanırım.

Nusret Nusr-Et açılırken %30-35 hisseye sahip zaten, 51 hisse Şahenk’in kalanını da başka bi elemana aitti ama ismini unuttum.

haftalık 2k dolar amerikada ödediği paraymış. Benim bildiği yatırım almadan türkiyeden gidiyor dönünce açıyor dükkanı.

Garsonları asgari ücretten biraz fazla alıyor ve çalışma şartları çok iyi değil diye duydum (arkadaşın arkadaşı).

bahaho+1

Garsonlar tip ten kazanır

Cebindeki son parası ve kredi kartından çektiği 7 bin TL ile gittiği Arjantin'de kasapları ve restoranları gezen Nusret, sektör hakkında fikir edinmeyi başarmıştır.

Türkiye'ye döndüğünde aynı işyerinde çalışmaya devam eden Nusret, bu deneyimleri işine aktarmayı başarmıştır. 'Lokum', 'Ceviz', 'Kafes' gibi ğişmiş et türlerini ilk kez kendisinin yaptığını iddia eden dünyaca ünlü restoran sahibi, bu kez yeni deneyimler için Amerika'ya gitmeyi kafasına koymuştur. Zor şartlar altında aldığı üç aylık Amerika vizesinin ardından New York'un en bilindik dört restoranında para almadan çalışmış ve yaptığı mönü New York Times'da yayınlanmıştır.

Türkiye'ye yeniden döndüğünde bu kez işsiz olan Nusret, kendi iş yerini açmak için çabalarına başlamıştır. Kendisine eski bir arkadaşı olan Mithat Erdem'i melek yatırımcı olarak seçen genç girişimci, arkadaşıyla beraber ilk restoranın temelini atmıştır. Arkadaşından aldığı parayı 5-6 ay içerisinde geri ödeyen Nusret, borcunu ödedikten sonra yoluna bir süre tek devam etmiştir.

2009 yılına kadar tek olarak devam ettiği işletmesine, 2012 yılı itibariyle Doğuş Grubu ortak olmuştur. Eskiden 1800 TL maaşla çalıştığını, şu an ise 400 çalışan istihdam ettiğini belirten Nusret, yaptığı etleri yemek için yurtdışından özel jetleriyle müşterilerinin geldiğini ve bunun kendisi için büyük bir mutluk olduğunu ifade ediyor

www.aksam.com.tr

abi grameri sular seller gibi ezberlersin evde ama o iş öyle olmuyor. speaking yapmak lazım birileriyle. yurt dışına çıkmadan veya sürekli konuşacağın bir ortama girmeden olmaz. he gramer çalışacaksan els ingilizce kitabını tavsiye ederim. tüm detayları bulabilirsin.

English grammar in use - murphy appi indieiyorsunuz. Full paketini alin asirivfaydasi olur. Haftada bir de ingilizce film dizi izleyin. Bir de blog tutmak asiri faydali. Ibgilizce bir blog tutun sevdiginiz bir konuda.

Evet konusma cok onemli ama elde imkan yoksa pes etmeyin telefonun ses kaydi ozelligi var degil mi konusun ona gunun nasil grctigini falan anlatin kaydedin. Ya da konusma kulupleri var onlara gidin.

Her seyin caresi var yeter ki arastirin:)

xrated kusura bakma ama beklediğim olumsuz, karamsar cevap. o bahsettiğin durum kurslar için de geçerli, hatta hazırlık için bile geçerli. o mantıkla ingilizce öğrenmek için yurtdışına çıkmak gerek. arkadaş onu sormuyor ki.

Başka önerisi olan?

Anten +1

(sadece) evde olmaz.

kilit konu: birincisi; süreklilik. ikincisi; yogun calisma dönemleri(hayatini ingilizceyle kusatma olarak da adlandirabiliriz bu dönemleri: dönem dönem vites yükseltmek yani, kampa girer gibi) haftada 1 gün olabilir, ayin son 5 günü olabilir. "her 3. ay" da olabilir. ama sürekliligi unutmadan. ingilizcesiz gün olmamali.

bu kisim olayin tasvir, genel cerceve, "degistirilemez maddeler" kismiydi. tekniklere bir iki bisey onerebilirim ama uzar gider. teknikleri cogumuz biliyoruz. ilerlemen yukardaki tasvir etmeye calistigim sartlarla olacak. yine de önemle tavsiye edecegim teknikler;

konuscak biri yoksa bile, -oo bi dakka- ekliyorum(!) varsa bile; evde yüksek sesli okuma. bunu ben sürekli yapamadim. ama zaten ben bulmadim bunu, bisürü uzman öneriyor onlardan ögrendim. epey faydali. kendin ingilizce konusurken beyninin bunu duymaya, agiz kaslarinin bu kelimelere alismaya ihtiyaci var.

haftada mümkünse 2 kez ingilizce pratik, canli ya da skype. yabanciyla olmali kesinlikle. ingilizcesi iyi olsa harika olur da artik ne bulabiliyosan. ama bulmak zorundasin. facebookta istanbul icin tandem sayfalari var. senin sehrinde var mi bilmiyorum tabi. tandem; yani dil partneri. sen ona türkce, o sana ingilizce yardimcisi. bu gruplarda bildirimlerini ac. kim ne yazarsa bildirim gelsin. tetikte ol, ilk sen yaz bir yabanci post attiginda. aynen böyle cok buldum ben.

dizi film olayi cerezi bu isin. cerezi derken cok önemli tabiki, zaten haftada 3-4 saat izleyecegini varsayiyorum.

yolda belde podcast dinlemek. luke's english podcast, spotify'da. adam oldukca keyifli. benim ingilizcem de aaayni senin ingilizceni tasvir ettigin gibiyken baslamistim, basta zor geldi ama sonra alisiyorsun adamin sesine güzel oluyor. bir de ayrica zor seviye biseyler dinlemek lazim sanki, bence. orda da önerim : art of manliness podcastleri yine spotifyda. kime göre zor? bana zordu basa sara sara dinliyordum. bu basa sarma olayindan emin degilim, iyi mi kötü mü. cunku bezdiriyor. e ama anlaman da lazim. zorlayip anlayinca da bi hosuna gitmiyor degil. zincirlikuyu'dan besiktas'a kadar 45 dakkalik yolda, podcastte 15 dakka anca ilerleyebiliyordum :( ama anliyordum sonunda. varsa öyle kisa mesafe otobüs yolculuklarin, iyi giyinip podcast esliginde iki ileri bir geri yürümek de bir önerim olabilir.

teknikler uzar gider dedim öyle de oldu. ben de 2 senede bir "ingiliycemi gelistirmem lazim" temali burada sorular sorardim. her soruda da bir oncekine pismanlikla atifta bulunurdum. ingilizcem hala iyi degil itiraf edeyim, ama bi kipirdanma oldu. dil olayina baslarkenki ilk hocama (ki kendisi aslinda sadece bir degisim programi ogrencisiydi ve rustu) "seviyeler umrumda degil ben sadece kendimi ifade etmek istiyorum" gibi bi cevap vermistim. aslinda simdi bakinca, istedigimi emek verdigim olcude almisim. is gorusmesi yapabildim. bu bana yeterdi. en bastaki sürekliligi de 2 sene sonra burada yine "ACILLLL ÜZERIME INGILIZCE ATIN" temali bir soru sormak zorunda kalma diye belirttim. bire bir yabanci hocadan ders bulmani da tavsiye ederim. 100 liraya -zorlarsan- birini bulacagindan süphem yok. (memnun kalmadim ama cospeak diye bir internet girisimi var. yabanci hocalarla grup dersi yapiyorlar. ay bu hoca suraliymis amaaa diyeceksen hic girme. neredeyse bedava pratik imkani.) ama dedigim gibi hoca da bulursun. yalniz bulunca da "sunun dugunu var bu haftayi pas gecelim, bugun hastayim bu haftayi pas gecelim..." böyle yapma. her hafta 1 saat ayrilir bu ise birbirimizi kandirmayalim. annemin "e bi kere de iptal ediver" dedigini 1 sene icinde 10 kere falan duymusumdur. kendim de arada gevseklik yapmaya bi alissam nerden baksan 20 hafta dersleri iptal edecekmisim bir sene icinde. bazi haftalar oluyor zaten hic alakan olmamis ingilizceyle, orda iste o dersi bari yapacaksin iyice kopmamak icin.

süreklilik icin bir ekleme yapayim. bunu basaramayisimizin sebebi nedir bunu biraz incelemek lazim. ilk hata: bu is yani senin ingilizceni 'artik' gelistirmek zornuda oldugun gercegi ciddi bir proje ve sen bunu yine yalnizca kendine, kendi keyfine emanet edemezsin. ya bigun canin istemezse calismayi?? degil mi? o yuzden aslinda bu; yabanci hocadir, tandem partnerdir cok kritik roldeler bu projede. bu adamlar sayesinde bu proje senin kafandaki herhangi soyut bir plandan ibaret kalmayacak. canin istemediginde bile o adami araman gerektigini dusuneceksin. vesellam projenin dis destekcileri cok ama cok kritik süreklilik ve motivasyon icin.

epey uzattim faydali olmasi ümidiyle, kusuruma bakma.

nefes alıp verirken iner kalkar, onu demiyosun dimi?

bilemedim ki. vücudu normal ama kuyruğu hafif bir şekilde titriyor. kamerayı görünce kaçıyor yoksa video çekicektim.

Biz her şeyi eşit bölüşüyorduk. Yani 10 liranın hesabını yapmak şeklinde değil tabi, bir kere o bir şey ısmarladıysa bir dahakine ben ısmarlıyordum gibi. Bir de ortak paramız oluyordu, mesela ikimiz de 100'er lira koyuyorduk ortağa, birlikte yaptığımız yediğimiz vs şeyleri ortaktan harcıyorduk.

yarı yarıya ödüyoruz..örneğin yemeği ben ödemişsem kahve ve tatlıyı o öder.bu mevzu teamül gibi oldu aramızda.

dn:6 yıllık sevgiliyiz.

Yarı yarıya değildi bizde kimse kimin ne hesap ödediğinin hesabını hiç yapmadı. İki taraf da karşı tarafın maddi durumunu gözeterek hareket etti sadece.

Kuruşu kuruşuna hesaplamıyoruz tabi. Eşit gibi. Bi o öderse bi ben ödüyorum, yemeği ben ödersem içkileri o ödüyor.
O çalışmadığı dönem ben daha çok ödemeye çalışıyordum. Şimdi ben çalışmıyorum, o bana pek ödetmemeye çalışıyor.
Yani ben tek bi insana yüklenilmesine karşıyım, ama kılı kırk yararcasına kuruş hesabını da ucuz buluyorum.

uzun süredir sevgilim yok. olursa diye düşündüm hepsini benim ödemem gibi bir takıntım var. biraz maço, eski kafalı gelebilir ama neredeyse hep ben ödemek isterim erkek olarak. başkası yaparsa tabii ki yadırgamam ama bilmiyorum %50 olursa rahatsız olurum gibi. ondan sordum.

Alman hesabı yapmayı seviyorum ben. Öyle yapmadığımız çok çok nadir olur

sen bakma burada duyuru kızlarının "yarı yarıya ödüyoruz." "genelde ben ödüyorum." diye atar gider yaptıklarına kızların %90 i hesap geldiğinde sıvışmanın peşinde. kimisi tuvalate gider kimisi çantaya, cüzdana uzanıyorum diye ayak yapar.

benimkide yüzüme bakar ödesede gitsek diye.

iliskiden iliskiye degisiyor... sadece benim odedigim de oldu, bazen benim bazen onlarin odedigi de oldu; ama genelde turk kizi bu tip konularda "hesap" erkegin isi der ve odemez

ben sürekli ödemek zorunda hissediyorum ama uzun bir ilişki için sürdürebilir değil aslında. çünkü sürekli bir tarafın 2 kat para harcaması yakında iflas etmesine neden olur.

Sürekli karşı taraf ödemek istediği için bir o bir ben şeklinde gittik bir süre. Kim ödemişti hesabı yapmadığımız için uzun sürmedi. Çok ısrar eden ödüyor.

Alman usulü.

Buna sıcak bakmayan kadınlarla uzun birliktelik yaşamıyorum. Sürekli erkeğin ödediği bir ilişkide bir süre sonra erkek tarafının yaşam kalitesi yerlerde oluyor.

Hesap gelince hareketsiz kalan kadına direkt söylüyorum yarısı sende diye.

Roportajlarda "ya o kadar cok kazanmıyoz" deseler de inanma, o kadar cok kazanıyorlar.
Bir de su klise var: ya iyi para geliyor ama cok fazla vergi veriyoz, bir de ekip calistiriyoz cok giderimiz var, giderimiz cok. Sonuc olarak eline kalan net para gayet yuksek adamlarin.

aynen daha az söylüyorlar, yuvarlark konuşuyorlar. birkaç kişi kendi kanalında açıklamış. karşılaştırdım evet socialblade'deki alt sınır doğru. o bile iyi. mesela son ay 200 bin izlenme varsa 200 dolar civarı. belki yurtdışındaki kadar çok değil ama burada da kur yüksek o yüzden bu avantajı var buranın.

social blade alt sınırına yakın,

geçen ay 28-30.000 izlenme almışım kazancım 36 Lira (7,5 dolar civarı) Socialblade 6 gösteriyor. Ama mühim olan izlenme değil, mesela benim videolar 10 dakikalıksa 9.5dk ortalama izlense gelir artar, ama ortalamalar genelde 3.4-4dk

Kadın erkek farketmez pasif insan çekilmez. Herkes elini taşın altına koymalı.

roc n roll +1
bunun sahip çıkılmakla alakası yok. inisiyatif alamayan pasif insanlardan kimse hoşlanmaz.

rock n roll haklı. Pasif insan sevilmiyor genel olarak. Hesabı ödemesine müsade etmende bi sakınca yok ama teşekkür etmeyi bilmeli ve bi sonraki buluşmayı muhakkak sen ayarlamalısın, planı sen yapıp onu sen davet etmelisin.
Kadınlar tabi ki de sahiplenilmekten merak edilmekten, kendileri için kaygılanılmasından hoşlanırlar ama yapmacık ya da abartılı olmaktan kaçınmak lazım.
Buluşmadan sonra eve güvenli bir şekilde gittiğinden emin ol, hatta mümkünse eşlik et ama mesajına 1 saat cevap gelmedi diye dünyaları ayağa kaldırma.

@ megoloman Bunları yapamıyorum umarım alınmaz. Sonraki buluşmayı niye ben ayarlayayim

kadınlar tek bir tür değil ki. çeşit çeşit insan var. haliyle de farklı profilde kadınlar var. kimisi onu sever kimisi bunu. bence kasmayın kendiniz olun.

bir de bu sorumluluk alma olayı da değişir. yani sen sorumluluk alan erkek gibi davranmaya çalışırsın ama bir anda her şeye burnunu sokan biri durumuna düşersin. bakış açısına göre değişir sorumluluk olma ya da her şeye burnunu sokma durumu. erkeğim ama her şeye burnunu sokan, her konuda önde olmak isteyen insanlara uyuz olurum mesela.

hakiki eğitimlisi darlanmamayı normal bulur. burdan ilerleyelim. eğitimli ama deep down köylüsü ise gocam bağa zaap cıhmalı der, onları kendi gibileriyle bırakalım.

Bi hareket yapıyorum acaba ayıp mı oldu diyorum. Mesela ayrılırken tokalasip ayrıldık giderken ardindan bakmadim.

Pasif insan cekilmez cunku iliski iki kisilik bir sey, tek taraftan her seyi beklemek anlamsiz. Bunun disinda 'ayip mi oldu' diye hayat yasanmaz, siz terbiyesizlik etmediginiz, saygisiz davranmadiginiz surece (kadin erkek fark etmez) karsinizdakinin buna alinip alinmamasi onun sorunu, onunla ilgili bir sey, sizle degil. Siz kendiniz olun, oldgunuz kisiyi begenmeyen sizinle iliski yasamaz zaten.

Pasiften kastınız nedir orası da önemli. Garsonu kızın çağırmasına göz yummak mı

@sagesen kadınları çözdüğünü mü düşünüyorsun? öyle kadınlar var ki öyle elini taşını altına sokmaya kalkarsan kalkıp gider. %80 için bazı genellemeler olabilir ama %20'lik farklı bir kesim de var.

@sordum soruyu
birlikte bişeyler yapmak istediğini göstermek için. Ama plan yapasın yoksa zaten buluşasın da yoktur, sevmiyosundur, sal gitsin :)

Evet oyle tabii ki.

"Kadinlar tek bir tur degil" degil, kadinlar kadin dedigimiz bir tur, erkek degil de diğeri olan. Dolayisiyla onları ortak noktada bulusturan bazi ortak ozellikler var. Tipki erkeklerde oldugu gibi.

@megalomaniac birlikte plan yapmamanıb sevip sevmemekle bir ilgisi yok tanışma aşamasında olduğum biriyle ilgili nasıl plan yapayım

Sadece gece uyurken kafese koyun. Sürekli elinizde olsun öpün gagasını evin kafasını sevin. ensesini sevin. Asla rahat bırakmayın omuzunuzda kucağınızda dursun. Göğüsünü de sevin. Oyun oynatın zilli boncuk gibi bişey alın
Böyle 1 hafta rahat bırakmayın sonra en iyi arkadaşınız olur.
Yoksa yabani olur. =)
edit : uçtuğu zaman konduğu yerden alın korkutmadan tekrar sevin.

elimde tutuyordum yanıma aldım. youtube'tan kuş videosu açtım. o ötmeye başlayınca o da ötmeye başladı. sonra elimden uçtu. :( arkadaşını arıyor sanırım :( o sesle konuşuyor şimdi :(

Kuşa bi huzur ver,yavru daha bırak alışsın,başlangıç ayarlarıyla uğraşıp durma.bi yerde 2 saat duruyorsa bırak dursun.

kuş ilk alındığında kafesi göz hizasında bir yere asılır. bir hafta boyunca dokunulmaz. her gün yemini, suyunu değiştirirken alçak sesle konuşulur. bir hafta boyunca eve ve sahibine alışması lazım. daha sonra kafesin kapağı açılır. bu sefer hayvan kendiliğinden sahibine yanaşmaya başlar.

İlk gün yemez, içmez, reaksiyon vermezler. Ben de fazla darlanırsa insan düşmanı olabileceğini düşünüyorum. Tülü varsa çekin 1 hafta falan kendi halinde kalsın.

ya bu kuş hep duruyor ya :( kafesten çıkardım sabah 2 saat hiç yerinden kıpırdamadı koltuğun üzerinde durdu. ne ötüyor ne hareket ediyor. çok mutsuz sanırım. youtube'tan kuş sesi açınca ötüyor ama kandırmış hissediyorum :( benim değil zaten kuş. 1 hafta sonra sahibi alacak ama 1 hafta boyunca mutlu olsun istiyorum. sonrası için söylicem arkadaş alsınlar bir tane.

o zaman youtube'dan video açacağına ıslık öğret hayvana. benim kuş, ben eve geldiğim zaman ya da ilgi istediği zaman benim öğrettiğim ıslığı çalıyor ilgi istemek için.

hayvanı bayağı darlamışsınız ama anlıyorum :) biz de öyleydik. biraz zaman verin bir hafta içinde düzelir. youtube'dan video açmayın, onun yerine siz ıslık çalın. bir de bizimki yavruyken başının okşanmasından çok hoşlanırdı. avucumuzun içinde uyurdu. en büyük zaafları yemek, o şekilde de kendinize alıştırabilirsiniz.

kuşun kuyruğu titriyor gibi. neyi olabilir? ev sıcak baya. üşüdüğünü sanmıyorum.

bir de gerçekten hareket etmiyor. :(

Geçmediği din kalmadı aga ne diyon? Budizm dahil her dine geçti kadın. Tuğçe kazaz son 10 yıldır tuğçe kazaz değil. Bi garip akp troll’ü insan oldu. Muhtemelen her hareketinden de para alıyordur. Seçimlerde falan iyice saçmalamıştı.

yok akp'yi destekleyebilir de bu cümleler bildiğin akp ilçe teşkilatı başkanı konuşması gibi. "intahar" yazacak bir kadın değil bence.

niye değil abi ne vasfı var ki bu kadının, entelektüel birisi değildi hiç bir zaman zaten.

bilmiyorum intihar yazmak için entelektüel olmak gerekmez. bir de böyle imla hataları yaparak açılan çok hesap var. akp'li izlenimi vermek için yapıyorlar onlar gibi geldi.

bizzat kendi. çeşitli havuz kanallarında konuşmacı olarak da çıkıyor zaten.

Sözlükte bazı kişilerin hesaplarını troller yönetiyor yazıyordu. Tabi ki tamamen duygusal.

Hizlica bir goz attim, dikkatimi ceken yerler:

"2 aylığına bir proje için kıbrısa gittim, girne’de 2 ay geçirdim"

"Türkiye’den Malta‘ya taşındım."

Bu arkadas %99 online bahis siteleri icin yazilim projeleri gelistiriyor (Kuzey Kibris ve Malta'da bahis legal) :) Sektorde donen paralari yakin bir arkadasim benzer sekilde bir sure Girne'den yazilim isi yaptigi icin biliyorum, bu sekilde gelirler normal.

peki yaptığı şey tam olarak nedir? bir bahis şirketinde mi çalışıyordur yoksa siteleri vs mi yapıyor?

bahis işine girmeden kazanması zor mu bu parayı? istanbulda bu kazançlara sahip çok kişi yoktur sanırım. yani en azından bir 10 yıl gerekir herhalde yılda 200 bin kazanması için.

400bin dedigin 60-70k$ civari bir para. Amerikali bir sirket icin para degil, eger ozellesmis bir yazilimciysan (yani wordpress hammalligi falan yapan biri degil de belli bir alanda uzmanligin varsa) tek sirketten oyle bir is almaya bakar.

tayfun uzun yıllardır kendince eğitim videoları çeken birisi
yani bi yere maaşlı girip çalışmadı
yoksa herkes maaşlı çalışmayı bilir,
aylık 20-25k'yı maaşlı alman için yıllar gerekir doğru söylemişssin, yalnız kendi işinse o kadar yıl geçmesi diye bir kural yok
kendisi 1993 doğumlu, ayrıca çok çalışkandır
bahis işini de yapmış olabilir, yukarıda arkadaşın yazdığı mantıklı geldi

ki kazandıklarıyla da başka bi yerlere yatırım yapmayı akıl edecek birisi.
çok çalışan kazanır

@stanley öyle bir iş alan biri nasıl bir iş almıştır? ne yapıyordur? remote mu çalışıyorlar?

@tamam bir ara ofisi vardı sanırım 2018'de 250k sadece freelance işlerden kazandım demiş. ne yapıyordur iş olarak?

stanley5m doğru söylüyor. Tl olarak bakarsak 400 bin öyle uçuk bir rakam değil, ondan çok daha fazla kazanan yazılımcılar tanıyorum. Üstelik yurt dışında yaşıyor, devamlı seyahat ediyor,vs giderleri de fazla. Kendini iyi yetiştirmiştir, güçlü bir network kurmuştur, dürütstür, çalışkandır gayet doğal.

400 bin lira yıllık 60 bin dolar yapıyor, böldüğünde ayda 5 bin dolar yapar. Bulunduğu lokasyonlar da crown'un belirttiği gibi bahis - yasadışı kumar lokasyonları. Her halükarda bu paraları kazanan yazılımcılar tanıyorum.

upwork, fiverr gibi platformlar var oralardan çalışıyor olabilir
çevresi varsa, onlardan da iş yönlendirilir
themeforest var mesela, 500.000 satan tema var, oralara çalışıyor olabilir

kimse kimseye %100 yaptığı işi söylemez, anlatmaz

1 gün içinde sanal pos entegresi yaptığı için 20 bin lira alan tanıyorum iki yıl önceydi bu olay. pos ukrayna posu, 3dsiz falan. ne olduğunu az çok anlamışsınızdır.

mutlaka daha çok kazanan vardır, kur olarak bakınca da yüksek değil ama türkiye'de yaşayıp, bu kadar genç yaşta bu kadar kazanan çok nadirdir sanırım. yani iyi okullardan mezun birçok bilg. müh. var belki ilk 5 yılında yarısını kazanamayacak. bu arkadaşın farkı ne olmuştur?

ya da farklı sektörlerde ayda 400 bin kazanan insanlar da var ama ya şirketleri var ya da üst düzey yöneticiler ve 20 yıllık bir iş hayatları var. bahis işlerine girmeden bu kadar kazanmak mümkün mü? uzun vadede yazılım sektörüen yönelmek istiyorum. o yüzdenmerak ediyorum. arkadaş 1993 doğumlu. 2015'te 22 yaşında 200 binden fazla kazanmış. yani bu kadar kısa sürede kazanılıyorsa neden odtü'de bilg. müh. okuyan birçok öğrenci de okulla birlikte bu işi yapmıyor? bu açıdan istisnai bir durum diyebilir miyiz yaşını ve yaşadığı yeri baz alırsak?

arkadaşım ben yazdım yukarıda ama kaçırmışsın
bu arkadaş uzun yıllardır kafa yoran birisi
farkettiysen yukarıda yazanlardan hiçbirisi çok para ve kısa sürede kazanırsın yazmamış
meslek lisesi çıkışlı

kur farkı falan filanda demene gerek yok, aylık 6 bin civarı $ yapar, oda her yerde iyi paradır. yurt dışı dahil.

uzun yıllardır kafa yorsa da yine de çok kısa bir süre değil mi? 22 yaşında 200 bin kazanan çok yazılımcı var mı?

bu arada arkadaşa laf atıyor gibi olmak istemem. kendisi biraz takip ettiğim ve sempati duyduğum biri. sadece o alana yönelmeyi düşündüğüm için öğrenmek istiyorum.

benim sektorum degil ama yazilim olayi enteresan, yurtdisinda sektorde birkac tanidigim var, gordugum kadariyla sirket acip kontrat almaya calisiyorlar, 3 aylik 6 aylik kontratlar bunlar. aralarinda saglam para kazananlari var. bir tanesi gordugum kadariyla senede $300k civari indiriyor, ama ne yaptigini cozemedim, sorunca bir seyler geveleyip duruyor. pek parlak bir eleman da degil gibi..sektorde acik nerde var ona bak, pek kimsenin bilmedigi birseyi bilmek her zaman para getirir.

ben de tayfunu sever, takdir ederim. css öğrendiysem temellerini onun videolarını izleyerek attım. yukardaki arkadaşlar iyi ipucları yakalamış ama bahis siteleri olduğundan o paraları alabiliyor ondan ötürü diyebilme ihtimalimiz az. iyi bir yazılımcı için 5-6k $ normal para.

tayfunun çalıştığı şirket platingaming.com

Yazılım sektöründe çok uçuk bir para değil. Bizim şirkette ortalama maaş da bu civarda (aylık 6k $ ). TR'deki ölücü şirketler bu parayı vermezler tabi ama allahtan internet diye bir şey var, uzaktan çalışabiliyorsun.

Ne yapman lazım? Kendini yeterince geliştirebildiysen linked.in falan açıp sıradan başvur ilanlara. Birinden biri olur zaten.

ben şunu merak ediyorum. remote çalışmak kolaysa neden peki bankalarda çalışan birçok insan 5-10 bin maaşa çalışıyorlar? belki daha fazladır bilmiyorum ama 10-15 yıl deneyimi olmayan biri herhalde türkiye'de 40 bin kazanamaz yılda.

@black mamba, (bkz: comfort zone).

yazılımsal bir sorundur muhtemelen, yazılımı yeniden yükleyerek deneyebilirsin. ya da varsa firmware update onu yükleyebilirsin.

magic lantern vardı sildim düzelmedi. yeni yazılım yükleyim bir de.

Aynı önyargıyla izledim, beni şaşırttı. Absurd bi film gayet iyiydi bana göre

sözlüğün genel kullanıcı kitlesi ve kalitesizliğini anlaman lazım.

bunu da görüp anlamadıysan diyecek bişeyim yok.

Efsane değil ama kafa dağıtmalık bir film.

ilk film gayet şukela. guy ritchie tarafından yazılıp çekilse kült olurdu.

Şafak sezer malum. Ben de sevmem. Ama kolpaçino 1-2 belki tr tarihinin en iyi komedi filmleri olabilir.

Kolpaçinoya ben de ön yargılıydım, geçen 29 ekim tatilinde oturup 3 filmini arka arkaya izledim ve gayet eğlenceli filmlerdi, vakit geçirmek için ideal.

beklentisiz, eğlenmek için izlenir. diğer mafyalı komedilerin alayından komik o kesin.

filmi izlemedim ama sözlükte şöyle bir şey var. sözlüğün kabul ettiği bazı "değerler" var bunlar sürekli övülüyor. sanki sözlük yazarı olmanın kuralıymış gibi. birileri övüyor sonra diğerleri de bu sürüye takılıyor bence. mesela yeşilçam filmleri. herhangi bir başlığın altına gidin övün yarım saat sonra dolar başlık. nutella vs de böyle.

Kötü filmlerde oynamış birisi olduğu için x kişisinin başka bir filmi kötü mü olmak zorunda?
Bunun bir ton istisnası vardır.

Erkan can, pena videosunda buna değiniyor.

Veya ilk istisna olarak çukur dizisinde oynayan ercan kesal'ın bir zamanlar Anadolu'da performansı örnek verilebilir

Kolpaçino 1-2 ve Kutsal Damacana filmelerinin senaristlerine bakarsanız filmin arkasında Leman dergisinin karikatüristlerini görürsünüz; Suat Özkan Ahmet Yılmaz ve Kaan Ertem. Bu adamlar döneminin efsane Leman karakterlerini yaratan insanlar, filmler bu nedenle güzel Şafak Sezer’le ilgili değil. Misal Kolpaçino 3 leş bir film, neden? Senaryo Şafak Sezer’e ait.

@angelus +1

kolpaçino ilk iki film, kutsal damacana 1 oldukça iyi filmler.

tiyatro olsa tavrını haklı bulurum ama sinemada yönetmen, oyuncudan çok daha önemlidir. iyi oyuncu kötü oynayabildiği gibi kötü oyuncu da iyi oynayabilir. önyargı seninki.

cem yılmaz'ın son dönemde "ağbi göndermeleri yakalamıyorsunuz yauv" dedirten vasat filmleri yerine kolpaçino (ilk film) tarzı alıntılanma özelliğini sağlayan filmleri tecih ederim. tek eksisi türk komedi mizahındaki olmazsa olmaz "mafya"

Şöyle bir gerçek var ki sokakta büyümeyen, argoya hakim olmayan, gerçek hayatta mahallesinde bitirim abiler tanımamış ve bu ortamlara uzak kişilerin kolpaçino filmlerini gerçekten sevmesi çok zor.

Ulan ne zor bir cümle kurdum öyle!

1970-1990 arası doğan ve izole bir çocukluk geçirmeyen hemen hemen her erkek bu filmleri gülerek ve gerçekten beğenerek izler.

Yazılmış zaten, senaristlere bakarsanız zamanında her hafta yolunu gözlediğimiz karikatür dergilerinde efsane karakterler yaratmış insanlar.

Neredeyse her sahnesi ilmek ilmek işlenmiş, her replik üzerinde uzun uzun çalışılmış, hiç bir yapmacılık içermeyen ve ağıza oturan küfürler hiç sırıtmamış.

Bir filmden bu kadar efsane replikler çıktıysa ve 10 yıldır hala bu replikleri kullanıp gülebiliyorsak bunda bir başarı vardır.

Siz son zamanlarda farketmişsinizdir, ama bu film hakkında sevenleri 10 yıldır böyle konuşuyor zaten.

Düşünsenize filmle alakalı bir başlık açılıyor veya açılmış başlık hortlatılıyor, peşinden film replikleri ezbere yazılıyor yazarlar tarafından.

Bir çok replikte de dolu bknz var.

Bence de "Yeni Türk Sineması"nın en komik filmeridir ilk iki film.

Cem yılmazı çok seven biri olarak, Cem yılmazın komedi filmlerinden daha komikler bana göre. Yanlış anlaşılmasın Cem Yılmaz'ın komedi filmleri dedim, "Pek yakında, Her Şey Çok Güzel Olacak, Hokkabaz" gibi süper ötesi filmleri komedi sınıfına sokmuyorum ben.

"Sabri abi bizim bir arkadaş var, tencere imalatcısı, aynı yaşlardayız. Burdan uçağa atlıyor gidiyor Taylanda, garıya üzerine işetiyor, yıkanmadan geri geliyor"

Ben şimdi bu repliği neden ezbere yazabiliyorum mesela? Yazarken ya da okurken komik değil ama film içinde geçtiği yerde ve adamın ağzında çok güzel oluyor mesela.

Ezbere yazdıma ama doğru yazdım mı bilmiyorum bi kontrol edeyim :)

biri durum diğeri eylem bildiriyor.

1.si bir mevzuya uyanmak olarak mı kullanılıyor?

ama şöyle cümleler de gördüm.

"I awoke from a deep sleep."

I woke up from a deep sleep de diyemez miydik?

Awake: uyanmış olmak
Wake: uyanmak

şöyle diyebiliriz sanırım,
awake: uyanık
wake: uyanmak.

fiil formunda bir farkları yok ikisi de birbiri yerine kullanılabilir.
artırmak - arttırmak gibi.
anlam aynı, yaygınca kullanılıyorlar.

"I awoke from a deep sleep.

I woke up from a deep sleep"

Bu iki cümle arasındaki fark "ayaklanmak" ile "ayağa kalkmak" arasındaki fark gibi. ikisi de kullanabilir.

ikisinin de kullanılamayacağı bir örnek vereyim: "O sırada uyanıktım" cümlesini çevirirsek:

I was awake by then.

bunun yerine "wake up" kullanmak istersek cümleyi şöyle kullanmalıyız:

I had woken up by then.

Past perfect kullanmamızın sebebi geçmişten bahsederken o geçmişten de önce olup bitmiş uyanma eyleminden bahsettiğimiz için. Bu cümle "O sırada zaten uyanmıştım" anlamında da kullanılabilir.

Üniversite sınavları G.Kore ve Japonya'da da bizimkiyle benzer özellikteydi ve aşırı zordu. Ama elbette ki adildir bizimkine kıyasla.

çoğu ülkede var SAT sınavı diye kurcalarsanız detayları bulursunuz

Çoğu ülkede böyle aslında sanki. Hindistan, Brezilya, Çin vs. böyle hep.

bilmiyorum bu saçma soru bankaları falan başka ülkelerde var mı? yoktur diye sanıyorum. abd'de sat var ama biraz daha farklı. öyle öğrencilerin hepsi deli gibi test çözmüyor. daha insani boyutlarda.

abd'de var deli gibi kurs, koçluk falan satılıyor. daha iki ay olmadı bayağı güzel teşkilat kurmuşlar ünlüler falan var bir ton sahtekarlık dönmüş falan.
5-10 milyonluk butik ülke değilse böyle oluyor bu işler. almanya çözmüş gibi biraz orada böyle değil ama orada zaten mavi yaka oldum sırtımdan kırbaç inmeyecek beyaz yaka oldum ben işçi değilkim ki diye bir durum yok ondan herhalde.

Ben direk ne diyosun birader, ne demek acele et acele et demek der, geri evime çıkar buraya getir derdim

Adam başkasını sormuş sen milletin postasını almaya çalışmışsın. Öyle bir anlatmışsın ki bir şey anlamadım. Anladığım gibiyse haksızsın

@freedonia kardeşimin postası. zaten adam vermeyecek değildi. sorun başkasının postasını vermek değil yani.

Aynı şey çok başıma geldi. Aynı soruları ben de kendime defalarca sordum; insanlar neden böyle? Sonra coğrafyadan kaynaklı olduğu yanıtına vardım. Coğrafya kaderdir(bu lafı behzat ç. dizisinden çok daha evvel duymuştum), ve biz maalesef bir orta doğu ülkesinde yaşıyoruz. Medeniyet yok, nezaket yok, çoğunluk kavga potansiyeli taşıyor. Ondan sonra bu gibi olaylar başıma gelmesin diye ben de nezaketimi kıstım. Ve nezaketimi kısınca bu gibi şeyler olmamaya başladı cidden. Zira bazı insanlar nezaketi, hoşgörüyü haketmiyor. Ama ayırt edemiyorsun işte kim nezaketi hakediyor kim haketmiyor diye. O yüzden böyle canının sıkılmasını istemiyorsan kurunun yanında yaşı da yakacaksın. Allahın postacısı desek kibirli damgası yiyecez, ama hayır nihayetinde o da bir insan diyerek insan yerine koyup nezaket gösterincede böyle salak bir cümleyle canımızı sıkabiliyor. Valla bu gibi durumlar beni hümanistlikten baya uzaklaştırdı. Bazı insaları yakıp sabun yapacaksın.

Abi dal gitsin ya bu kadar kafa patlatmaya degmez;) gozun kesiyorsa tabim

Orman kanunu switchim doğuştan var böyle durumlar için neyse ki.
Anında mod değiştirip tinerinden bir yudum alıp falcatayi çeken apaciye geçiş yapabiliyorum. Bu tarz insanlarla gecinebilmenin bir olanağı yok çünkü. Ne yazik ki ülkemizde kibarlik ve nezaket zayıflık olarak algılanıyor.
Normal modum kibarlık ve zariflik uzerinedir ama böyle bir tiple iletişim kurmaya kalkınca donuveriyorum anında balat kerkenezine.

Daha evvelsi hafta şöyle bir şey geçti başımdan, harem'e gitmek için eminönü'den arabalı vapura bindim, bir bardak çay alayim dedim.
Büfeye gittim;
-merhaba kolay gelsin :).
-..
-merhaba kolay gelsin.
-.. (yüzüme bakıyor ifadesiz)
-çay ver ordan.

Bozuldu kızardı. E ne gerek var kardeşim buna hizmet sektöründesin enerjini yüksek tut biraz. Kac takla attin belkide belediyenin bufesinde çalışmak için az saygın olsun işine.

bende de ortası yok. yani ya mal gibi bir şey demiyorum. ya da ben de psikopata bağlıyorum. o an adama ya da adam gibi gibi konuş deyip tansiyonu yükseltcektim ya da öyle kalacaktım. birkaç kere kavgaya kadar götürdüm işi ama bu da abartı. yani sonuçta "acele et" diyen birine saldırmış olduğum için ben suçlu oluyordum. o yüzden aynı kabalıkla sözle karşılık vermem lazım.

dil eğitimine 4 yaşında başlıyorlar. doğru ve etkili eğitim veriliyor, laylaylom yok. aile de dil bildiği için destek oluyorlar ve pekiştirmiş oluyorlar.

şurada aynı dil grubuna ait olduklarından bahsetmiş bir de ingiizce kullanımı çok yaygın diyor. eğitim kısmından da bahsetmiş, erken yaşlarda başlanıyor diye.
www.fluentin3months.com
ingilizcesi kötü olan biri olarak her daim verdiğim bir örnek var. yabancı dil ve şoförlük. ikisini de bir şekilde kursta öğrenirsin hatta kurs birincisi olursun ama yetmez. ne kadar aktif olarak kullanırsın o kadar ustalaşırsın.

bu ülkenin genelinde olan bir durum mu? yoksa imkanı olan ufak bir azınlık mı? gerçi dil eğitimi de öyle olur. bizdeki gibi 4. sınıftan beri dil eğitimi alıp konuşamamak asıl garip olan.

Sen ben nasıl ki Türkçe dili eğitimi almadan sırf duymayla Türkçe konuşmaya başladıysak bunların ebeveyni de kendi aralarında İngilizce konuşuyorlardır muhtemelen sen de söylemişsin zaten aralarında İngilizce konuşuyorlar diye, duya duya öğreniyorlar.

türkiyede insnalar egitimin anlamini bilmiyorlar.

türkiyede egitim namina bir sikinti oldugunu düsünmüyorum yabanci dil olarak. sikinti istek ve azimde.

insanlar sunun farkinda degil, egitim alinca ögrenmeyeceksiniz, egitim öncesi ve sonrasi cok fazla emek sarfetmek gerekiyor. bunu yapmiyor kimse. sonra kimse dil ögrenemiyor. bundan dolayi. kimse emek sarfetmiyor.

calismadan dil ögrenilmez. sadece egitim alarak olmuyor bu is, kisisel olarak ilgi, alaka, azim ve zaman ayirmak lazim.

herkes kuru bitirdim ögreneyim diye düsünüyor. ama kimse calismiyor.