Giriş
(17)

Hanımlar ne sıklıkta mini etek giyiyorsunuz?

i m cool with that
Miniden kastım öyle aşşşırı mini değil. Şöyle mesela: https://i.hizliresim.com/8NGV37.jpg Yani diz üstü normal eteği kastetmişim aslında. Mevsim fark eder mi? Her ortamda (okulda, işte, sosyal ortamlarda vb.) giyer misiniz?
Miniden kastım öyle aşşşırı mini değil. Şöyle mesela: i.hizliresim.com
Yani diz üstü normal eteği kastetmişim aslında.

Mevsim fark eder mi? Her ortamda (okulda, işte, sosyal ortamlarda vb.) giyer misiniz?
0
i m cool with that
(03.01.18)
Haftanın çoğu günü etek ya da elbise giyerim.
Yaz ya da kış fark etmez. Her ortamda giyerim evet.
0
mutekebbir
(03.01.18)
özel günlerde sadece
çünkü sporcuyum saçma oluyor antrenman çantasıyla falan :D
0
powerpufgirl
(03.01.18)
Her yerde giyebiliyorum. Kisin daha cok giyiyorum cunku altina termal/angora corap giyiyorum ve pantolondan, kottan daha sicak tutuyor. Kotla ve pantolonla usuyorum. Kumas pantolonlara gore rahatsiz ediciligi az ve utusu zor degil, kotlara gore de iste daha profesyonel. "Su siklikta giyiyorum" diyemiyorum, cunku sik etek giyiyorum ve asiri mini disinda her sey ayni geliyor. Boyum kisaca, diz alti etekler Adile Nasit gibi duruyor, cok diz alti giymemeye calisiyorum zaten.

Yazin her gun etek giyiyorum, diger turlu pisiyorum, Onun da boyu degisiyor. Hangisi temizse.
0
aychovsky
(03.01.18)
ne tayt ne eteği kendime yakıştıramıyorum. göbekli ama ince bacaklıyım çünkü. başka vücuttan kopyala yapıştır gibi duruyor giydiğimde. şöyle bi şey: sketchtoy.com
0
pide
(03.01.18)
Yazın sadece mini etek, şort, elbise giyiyorum. Ortam fark etmiyor her ortama uygun var elimde.

Kışın alışamadım bir türlü. Üşüyorum sürekli.
0
jazzabel
(03.01.18)
Hiç giymiyorum.
0
poncikkurabiye
(03.01.18)
Çeşitli boylarda kot mini etek giyiyorum. Hemen her türlü mevsimi ve ortamı kurtarıyor modeline, çoraba ve ayakkabıya göre.
0
Phoebe
(03.01.18)
Haftada bir iki kez giyiyorum. Yazın daha çok, her ortamda giyerim.
0
pastörizesüt
(03.01.18)
Haftanin en az 3 günü giyiyorum sanirim. Mevsim fark etmiyor hatta kışın daha cok seviyorum çizmeyle falan
0
aquarium
(03.01.18)
çok özel günlerde giyebilir oldum, atıyorum arabayla yada taksiyle git gel yapıcaksam ve şık bi yerse gidiyorsam. yoksa normal bi cafe ye yada bara giderken kış hiç yazsa çok nadir giyiyorum malesef (istanbul'da böyle)
0
Meninasplash
(03.01.18)
Ayda birkaç kez giyiyorumdur herhalde. Her ortamda giyebilirim uygun olacak bir eteği ama kışın giymeyi daha çok seviyorum daha güzel kombinler yapılabildiği için. Yazın da etek değil ama tek parça elbiseyi hemen üstüne geçirip evden çıkmak çok rahat oluyor. Geçen yaz markete bile elbiseyle gittim çoğu zaman.
0
ms brownstone
(03.01.18)
Haftada 1 2 gün giyiyorum mutlaka iş yerinde. Normal zamanda pek giymem ama. Yazın daha çok aynı boyda elbiseler tercih ediyorum
0
mutlusismankedi2015
(03.01.18)
ben yazın giyiyorum nerdeyse hergün. Kışlık eteğim yok suan farkettim.
0
kismisolungac
(03.01.18)
Eteği yazın sıkça giyiyorum her yerde. Kışınsa özellikle işe giderken etek veya elbise giyebiliyorum sıkça ama iş dışında pek tercih etmiyorum.
0
duyond
(03.01.18)
resmen duyurudaki kadinlari ayikladi bir soruyla.
Giymiyorum. Hic giymedim
0
oldumubeabi
(03.01.18)
Kış aylarında hafta içi ortalama 3 kez giyiyorum. Pantolona nazaran yüksek bel etek tercihim.

Yaz aylarında daha az. Daha cok tatilde, akşam gezmelerinde vs. İşte giymem.
0
cabiday
(03.01.18)
Ben hiç giymiyorum da. Gelen cevaplar çok ilginç, ben hep etek yazın daha çok giyilir sanırdım.
0
shenergy
(03.01.18)
(10)

Kedi ifşası

fatih terim akti
İlk ifşa olayım. Nasıl oluyor bu işler tam bilemedim. Benim kız bu işte.
İlk ifşa olayım. Nasıl oluyor bu işler tam bilemedim. Benim kız bu işte.
0
fatih terim akti
(03.01.18)
valla uyuyamamaktaydım, bu foto sayesinde youtube'da kedi izlemek anca geldi aklıma. çok çok güzel bir kediniz var. o hafif asık, mağrur ifadeyi yesinler, kulakları ısırsınlar, bıyıkları parlatsınlar ne diyeyim, çok tatlı bir kızmış bu.
0
godoşu beklerken
(03.01.18)
Oyyy, yerim, saldırırım! Onu böyle karıştırıp mıncıklayınca ne de hızlı salon kadınlığından mahalle karılığına geçiyordur kimbilir. Adı ne?
0
aychovsky
(03.01.18)
@sycu bende aynı düşüncedeyim.

@godoşu beklerken çok teşekkürler.

@aychovsky aynen tarif ettiğiniz gibi. Bianka ismi.
0
🌸fatih terim akti
(03.01.18)
bu nası poz lan

tanınması gerektiği halde tanınmadığından sineye çekemeyen dükkan müdavimi gibi

patronu tanıyor gibi duruyor
0
regardless of what they say
(03.01.18)
Pamuk şeker gibi.
0
nick konusunda kararsizim
(03.01.18)
huyu nasil?

cok opulesi. allah bagislasin.
0
e haliyle
(03.01.18)
çok asil duruyo, maşallah <3
0
elorelia
(03.01.18)
@regardless of what they say : ahahaha. harika yorum.

@nick konusunda kararsizim, @elorelia, @kaptan maydanoz çok teşekkürler :)

@e haliyle : bayağı bir uysal, utangaçtır kendileri, olmayacak yerlerde uyumaya bayılır. normalde fotoğraf çektirmeyi sevmez ama geldi kendi oturdu benim fotoğrafımı çek der gibi.
0
🌸fatih terim akti
(03.01.18)
sizin kız çok güzelmiş ya, tablo gibi kedi maşallah.
0
evde liyakat kalmamis
(03.01.18)
çok asil bir duruşu var.
0
for day to break
(03.01.18)
(4)

Hangi aşıları olduğumu nasıl bilebilirim?

valarmurgulis
Küçükken hangi aşıları olduğumu hangileri olmadığımı nasıl bilebilirim. 23 yaşındayım o yıllarda bilgisayara kaydediliyor diye düşünüyorum. Bir yolu var mı bunun?
Küçükken hangi aşıları olduğumu hangileri olmadığımı nasıl bilebilirim. 23 yaşındayım o yıllarda bilgisayara kaydediliyor diye düşünüyorum. Bir yolu var mı bunun?
0
valarmurgulis
(03.01.18)
rez. ben de merak ediyorum hocam. bir sonuç bulabilirsen benimle de paylaş lütfen.
0
umutlarivarolankisi
(03.01.18)
Doğum yerini bilmiyorum ama büyük şehirlerde 1984 veya 1987’den itibaren aşı karnesi ıygulaması varmış. 1990’dan sonra tüm Türkiye’ye yayılmış. Ailede aşı karnesinin kopyası olması gerekiyor. Ben 1983 doğumluyum, aşı karnem yok ve 6 sene önce İspanya’ya giderken aşılarımı kanıtlamam gerekti. Kanıtlayabilmek için de bazı aşıları yeniden oldum ve belge aldım “Bu aşılar olunmuştur” diyen. Onunla da sağlık raporu aldım. Geçen sene de yine yurtsışındaki iş için aşı kanıtı gerekti. Bulunamayınca oradaki geçerli bir kurumda testler yapıldı. Kabakulak bağışıklığım yeterli çıkmadı ve hepatit bağışıklığım hiç çıkmadı, o aşıları orada tamamladılar. İki durumda da kanıtlayacak bir yer bulamadım.
0
aychovsky
(03.01.18)
Aile hekiminize danışacaksınız, o kayıtlara ulaşabiliyor
0
damba
(03.01.18)
emin olmamakla beraber aile hekimliklerinde veya toplum sağlığı merkezlerinde yapılan kan ve idrar testleri ile bir kısmı anlaşılıyor diye biliyorum.
0
iwillsee
(03.01.18)
(19)

Otobüste bir şeyler okurken mideniz bulanıyor mu?

m e b
Ya da ters koltukta otururken mideniz bulanıyor mu? İstanbul trafiğinde o kadar vakit geçiyor, kitap okuyarak, telefondan bir şeyler okuyarak değerlendirmek istiyorum ama gelin görün ki midem bulanıyor. Ya da yer yok diye ters koltuğa oturuyorum, midem bulanıyor. İlla hiçbir şey yapmadan put gibi ca
Ya da ters koltukta otururken mideniz bulanıyor mu? İstanbul trafiğinde o kadar vakit geçiyor, kitap okuyarak, telefondan bir şeyler okuyarak değerlendirmek istiyorum ama gelin görün ki midem bulanıyor. Ya da yer yok diye ters koltuğa oturuyorum, midem bulanıyor. İlla hiçbir şey yapmadan put gibi camdan bakarak oturacağım.

Farkındayım, soru saçma sapan duruyor da size de oluyor mu, merak ettim.
0
m e b
(02.01.18)
oluyor dusunmemeye calissam da bunu hic aklimda yokken bulaniyor, indigim bile oldu hava almak icin
0
tiredpanda
(02.01.18)
Ters oturmak etkilemiyor pek ama uzun sure bi sey okuyamiyorum. Ara verip disari bakma ihtiyaci duyuyorum. Ama ilginc bir sekilde bu durum degisiyor. Bazen otobuste kitap yarıladigim olurken bazen mesaj bile yazamiyorum.
0
aquarium
(02.01.18)
şimdi düşününce bile midem bulandı.

bu konuda ne yaptıysam olmadı. çözümü en son sesli kitap dinlemede buldum
0
yemrem
(02.01.18)
çoğu insan yaşar bu durumu. sebebi ise beynimizin midemize gönderdiği sinyal. dışarıya bakarsanız düzelir, özellikle ufuk çizgisine bakarsanız düzelir. yapacak bir şey yok uzun süre maruz kalırsanız alışabilirsiniz bu duruma. denizciler bir süre sonra alışır.
0
jangbogo
(02.01.18)
K E S İ N L İ K L E!

Tıpatıp aynısı bana da oluyor, bir şeye odaklanınca mideme bulantı giriyor. Ne kitap okuyabiliyorum ne oyun oynayabiliyorum. Neyseki müzik dinlememe izin veriyor saygıdeğer beynimiz! Onda bile beden uyardığı oluyor ama neyse. Yüzde 90 cama bakarak geçiyor, camdan dışarı bakınca nasıl mide bulanmıyor da okuyunca bulanıyor ona çok şaşırıyorum halbuki tam tersi olması lazım. Vücut oturuyor ama yollar caddeler sürekli hareket ediyor, beyin error vermesi lazım oturduğum yerden nasıl gidiyorum diye. Ama o ne yapıyor, kalkıyor bunu doğal karşılıyor, gözüm camda olmayınca midemi bulandırıyor.
0
siyah giyen adam
(02.01.18)
sanırım %10'un falan midesi bulanmıyor. bir tanesi benim.
0
EasyTiger
(02.01.18)
sebebi şu, otobüs hareket ettikçe iç kulak sarsıntı sinyali gönderir beyne, kitaba odaklanmış gözler ise ''bize öyle bir bilgi gelmedi'' der. bu uyumsuzluktan ötürü mide bulanır.
0
jangbogo
(02.01.18)
@siyah giyen adam: Ben de aynısını düşünüyorum. Halbuki sabit bir şeye bakınca bulanmaması daha doğal sanki.

@EasyTiger: %10'luk çok az olmuş. Zira milletin çoğu telefona gözünü dikmiş ya oyun oynuyor, ya sürekli mesajlaşıyor ya da bir şeyler okuyor.
0
🌸m e b
(02.01.18)
ilk başlarda devamlı bulanırdı.Servisde gidip geldiğim süreyi kitap okuyarak değerlendirmek istedim ve uzun süre bulantıyla uğraştım.Bulandığında uzağa baktım ve geçti,devam ettim.Uzun süre sonra geçti,şimdi çok uzun süreli şehirler arası seyahatlerde en ufak bir sıkıntı yaşamıyorum
0
izmirlimuh
(02.01.18)
jangbogo + 1 : istanbul.baskenthastaneleri.com

aynen aquarium'ın dediği gibi oluyor bana. değişiyor. hız, sarsıntı, eskiden olmasa da ters koltuk artık azdırıcı faktörler benim için. yılankavi yollar, izmir'den istanbul'a otobüsle gidiyorsam, korkulu rüyam oldu.(bkz: menderes) sularını bilemeyeceğim de yolları kıvrımlı hakikaten, iyi isim koymuşlar.

ayakta okuyup midemin bulanmadığı zamanlar da vardı, belki ben hassaslaştım. ivmenin zamana göre türevine türkçede ne deniyor bilmiyorum, jerk olduğu zaman fena oluyor. itki mi desem, ne desem. emedur'du, metpamid'di...
0
godoşu beklerken
(02.01.18)
evet oluyor. ters koltukta nadir.
0
ya ben lan neyse
(02.01.18)
bir şeyler okumayı bırak spotify'da şarkı seçene kadar kusma durumuna geliyorum ben.
0
king lizard
(02.01.18)
hayır ..okuyabiliyorum ..sehir içi sehir dısı yolda farketmez okuyorum.hatta ters yönde otururken bile..ama tren dersen yapamıyorum ..sanırım camdan (yandan akan görüntü ne kadar yakın olursa o kadar olumsuz etkili oluyor)
0
bhdrydn
(02.01.18)
@meb kitap okuyup midesi bulanan adam, msj yazabiliyor çoğunlukla. bunun açıklamasını bilmiyorum. konsantrasyonla ilgili olabilir mi acaba ?

ben ancak deniz otobüsü çok sallanınca okuyamıyorum. ki zaten kitabı sabit tutmak mümkün değil. mesela abimin de bulanmaz. o zaman genetik de olabilir.

edit : trende yahut seyir esnasında ters de okuyabiliyorum.
0
EasyTiger
(02.01.18)
Okumayı geçtim, instagram'dan fotoğraflara bile bakamıyorum. Sadece müzik dinleyerek camdan bakıyorum, onda da playlisti önceden hazırlıyorum. Şarkı değiştirmek için telefona biraz uzun süre baktığımda da bulanıyor çünkü.

Eskiden bu kadar değildi, şehirler arası yolculuklarda kitap okumuşluğum da vardır. Sonradan ne olduysa böyle saçma sapan bir şey oldu.
0
cezzar dede
(02.01.18)
Olmaz mı, hatta konu ile ilgili şöyle bile derim:
“İnsanların güvenini kaybedeceğime, para kaybetmeyi tercih ederim” Robert Bosh
“Otobüste ters gideceğime, hem insanların güvenini hem de parayı kaybetmeyi tercih ederim” aycho
Yolda uzun süre mesajlaşamam mesela.

Gavurlar motion sickness diyorlar buna. İç kulakta otolit denen denge taşları ile gözden gelen sinyallerin çelişmesinden oluyor. Sen kitap okuorsun diyelim; sabit bir yere gittiğin için beynine “Hmm, şu an sabitiz biz” mesajı geliyor gözden ama otolit taşları da otobüste hareket ettiğini algılıyor ve o da beyne “Biz hareket halindeyiz” msajı gönderiyor. Beyin de bu iki mesaj arasında kalıp “Gözlerime mi inanayım, kulaklarıma mı” diyerek şamşırıyor ve mideyi bulandırarak “Bu işletim sistemi geçersiz bir işlem yürüttü” mesajı veriyor.

Neden bazı insanlarda olup, bazılarında olmadığının hala net cevabı yok ama geçen sene genlere ve hatta ırklara bağlı olduğu ortaya çıkmıştı. Örneğin, Çinliler arabadan daha az ama trenden daha çok etkileniyorlarmış.
0
aychovsky
(02.01.18)
Hayır.
0
i m cool with that
(02.01.18)
Bunu görünce aklıma geldi. Küçükken otobüslerde o kadar çok midem bulanır kusardım ki otobüse binmeye korkar olmuştum. Denemediğimiz yöntem kalmamıştı. Mazot bile kokladığım oldu ya da ağızda çalkaladığım tam hatırlamıyorum. Bi keresinde öyle kusmuşum ki adam beni arabadan atıp dışarda annemle birlikte hortumları yıkadı. Ama şimdi otobüste hayatta midem bulanmaz. Ters oturmayı geçtim amuda bile.kalksam bulanmayacak seviyeye çıktım.Nasıl başardım bunu derseniz ben de bilmiyorum. Galiba kusabileceğim her şeyi 10 15 yaşına kadar kustum :))
0
valarmurgulis
(02.01.18)
hayır.
0
wilhelmwasmuss
(02.01.18)
(1)

Şarkılarda düzenlemeyi yapanlar

condom kurşunu
Tam olarak napıyorlar. Biri müzikle geliyor öteki sözle geliyor bu düzenlemeci abiler mesela ozan çolakoğlu napıyor bu ikisine?
Tam olarak napıyorlar. Biri müzikle geliyor öteki sözle geliyor bu düzenlemeci abiler mesela ozan çolakoğlu napıyor bu ikisine?
0
condom kurşunu
(01.01.18)
Duzenleme olayin en buyugu bence. Ornegin, beste sarkinin nasil soylenecegidir ve orkestrasyonu yoktur. Duzenleme kismi ise orkestrasyondur. Cok cok basite indirgersek ayni muzik ve ayni sozu rock haline getiren de, arabesk haline getiren de duzenleme. Muzik ve sozden onemli olanin, sarkiyi rezil ya da vezir edenin orkestrasyon oldugunu dusunuyorum. Hangi enstruman ne zaman girecek, ne zaman cikacak, hangileri olacak, hangileri olmayacak; bunlarin heosi duzenlemeye bakiyor. Muzik dedigimiz bestesi. Hani, sarkilarda artik mesrebine gore "Ne guzel alttaki baslar", "Buradaki elektronik gitar ne guzel olmus" ya da "Bastaki ney sesine hastayim" falan dedigimiz her sey duzenleme.
0
aychovsky
(02.01.18)
(8)

En sevdiginiz Aerosmith parcalari

neumann
hangileri?
hangileri?
0
neumann
(31.12.17)
living on the edge diyerek başlıyorum
0
halihazir
(31.12.17)
nedense pink... tee kaç yaşındayken klibini izleyip bayılmıştım o klibe. şarkı hala playlistimde durur arada (sıklıkla) dinlerim.
0
Tears of Devil
(31.12.17)
Cryin’, Hole in my Soul
0
aychovsky
(31.12.17)
sweet emotion
0
rick drayen
(03.01.18)
aerosmith'in hitlerini biliyorum sadece. bunlardan dream on ve jaded en sevdiklerim.

pink ve hole in my soul+1 ayrıca.
0
godoşu beklerken
(03.01.18)
Birkaç tane birden yazmak zorundayım çünkü hepsini çok beğeniyorum:

Love in an elevator (özellikle klibiyle izlemek lazım)

Take me to the other side

Sweet emotion

Rag doll

Walk this way

Train kept a rolling (spesifik bir konser kaydı var, hangisi bilmiyorum ama özellikle o kayıttaki halini seviyorum)

Dream on

En sevdiklerim bunlar.
0
skooma
(03.01.18)
Dream on. Hic surprizli degilim :(
0
lamira
(03.01.18)
aerosmith sevmemekle birlikte (bedava konser verseler gitmeye üşenirim), dream on güzel şarkı.
0
rahip janick
(03.01.18)
(3)

ispanyolca bir cümle

çaykovski
my friend who is never exhausted to give love.mi amigo que nunca está agotado para dar amor.'''sevgisi hiç bitmeyen arkadaşım''' demek istedim ama sonra ''sevgi vermekten hiç yorulmayan arkadaşım'' olarak çevirmeye karar verdim.ispanyolca çeviri doğru mu? değilse bu iki cümleyi nasıl çevirebiliriz?
my friend who is never exhausted to give love.

mi amigo que nunca está agotado para dar amor.

'''sevgisi hiç bitmeyen arkadaşım''' demek istedim ama sonra ''sevgi vermekten hiç yorulmayan arkadaşım'' olarak çevirmeye karar verdim.

ispanyolca çeviri doğru mu? değilse bu iki cümleyi nasıl çevirebiliriz?
0
çaykovski
(31.12.17)
está yerine es daha uygun. Bir de agostado biraz “öyle bir bitkin düşmek ki, dermanı kalmamak” derecesinde yorgunluk için daha uygun.
Ben olsam “mi amigo que nunca es cansado de ofrecerme su amistad” derdim. Bir de amor daha çok aşıklar için uygun, seni romantik seviyormuş gibi bir hava olabilir. Yine, anne sevgisi gibi şeyler de girer ama arkadaşlık için biraz zor olabilir.

Aradaki farkı şöyle özetleyim. “Seni seviyorum” için iki çeviri var. Biri “Te quiero”, diğeri “Te amo”. İspanya’da ikisi de sevgili için kullanılıyor. Bir de anne babaya te amo denilebiliyor. Bazı yerlerde anne babaya bile amor kullanılmıyor, çok ensestçe oluyor. Orta Amerika’dakiler de diyor ki, biz “Te quiero”yu arkadaşa “Te quiero como un hermonao” diye sölersek kardeş gibi sevdiğimiz ortaya çıkar. Oysaki querer’in çok cinsel bir anlamı var. Dolayısıyla, coğrafyasına çok bağlı. Şatin Amerika’da İspanya’nın tam terai kullanım var. Bir yerde masum olan şey, diğer tarafta “Asılıyor galiba” olabiliyor. Özetle, bunları, özellikle amor kelimesini tek başına kullanmamaya gayret ediyorum genellikle, çünkü anlam yanlış yere çekilenilir arkadaşken. Çekilsim diyorsan, o ayrı. Genellikle, unun İngilizcedeki like karşılığı olan simpatía çok kullanılan bir şey, özellikle arkadaşça sevgi in. Ben olsam “mi amigo que nunca es cansada de ofrecerme todo su simpatía” derim. Bu “sevgisini vermekten yorulmayan” olur. “Mi amigo que nunca me deja sin su simpatía” da “beni hiç sevgisiz bırakmayan” olur. “Mi amigo que nunca se queda sin simpatía” aslında “sevgisi bitmeyen” ama çevirisi biraz garabet. Bu çeviri pek kullanılanilecek bir şey değil.
0
aychovsky
(31.12.17)
Benim bildiğim "Estar cansado/a" olarak kullanılır her zaman. Ben olsam "mi amigo cuyo amor nunca se acaba", mi amigo nunca está cansado de darme/ofrecerme su amor/amistad derdim.

Edit: Araştırdım, bir native ile konuştum. Ser ile kullanılmıyor.
0
geçerkenugradım
(31.12.17)
Normalde “Spor yaptım, yoruldum” gbi durumlarda estar kullabılır ama burada bir kişilik özelliği olarak hiç yorulmamaktan bahsediyoruz. O yüzden es ile kullanılıyor. Örneğin, “Tükendim, depresyondayım ve hayt beni çok yordu” anlamında da estar değil, ser ile kullanılıyor. Aynı şekilde, o anlık bir mutluluğu belirtmek için “estar contento” ama genel olarkak mutlu bir insandan bahsediyorsak “ser contento” olması gibi.
0
aychovsky
(31.12.17)
(9)

1 hafta New York

senolll
Merhaba,Bu sorunun ucu yok biliyorum ama 1 hafta New York gezisi için ne kadar para gerekir aşağı yukarı? Öğrenci işi, ucuz konaklama arada marketten yeme içme, biraz müzesi falan olur.Hep çok pahalı diye duydum da Danimarka, İsveç şehirleri ne bileyim Londra'dan falan daha da mı pahalı? Teşekkürler
Merhaba,

Bu sorunun ucu yok biliyorum ama 1 hafta New York gezisi için ne kadar para gerekir aşağı yukarı? Öğrenci işi, ucuz konaklama arada marketten yeme içme, biraz müzesi falan olur.

Hep çok pahalı diye duydum da Danimarka, İsveç şehirleri ne bileyim Londra'dan falan daha da mı pahalı?

Teşekkürler
0
senolll
(30.12.17)
Mobildeyim, ek olarak 1 hafta yeterli bir süre midir? O kadar yol gitmişken 10 gün ya da ne biliyim daha mı fazla gerekir?
0
🌸senolll
(30.12.17)
1 hafta ny için çok rahat yeter. ny pahalı bir şehir, özellikle konaklama çok uçuk. ha nj tarafında kalırsanız gel git yaparsanız konaklamayı düşürürsünüz. manhattan tarafında öyle ucuza konaklama bulamazsınız, brooklyn uzak taraflarında habvaalanına yakın yerlerde daha uygun olur ama malum dolar kuru ile tl çevirince ucuz değil =)

yeme içme de ucuz değil restoranlarda fln, yani iki kişi klasik amerikan kahvaltısı yapsan 40 dolar veriyorsun.

tabi bunlar hep nereye gittiğine göre değişir, manhattan için konuşuyorum ben. metro bileti bile tek yön 2,7 dolar gibi bir şeydi. pass kart bakılabilir tabi.

ama mutlaka git gör, kesinlikle görülmeli bir yer
0
oscar
(30.12.17)
Saydığın şehirler kadar pahalı değil bence.
0
chavezding
(30.12.17)
Danimarka, Londra daha pahalı, uygun fiyatlı hosteller vardır, bu mevsimde soğuk olur ayrıca onu da göz önünde bulundurmak lazım, yeme içme de aynı şekilde fast food olur ancak
0
Uncle Sam
(30.12.17)
Bu saydığın şehirlerden hem pahalı hem değil.
Avrupa'daki hostel kavramı tam olarak yok New York'ta. Kopenhag'a gidip bir odada 8 kişi kalıp geceliğine ucuz paralar ödeyebileceğin hosteller yok. İnternette bulacakların da, atıyorum, Queens,vb gibi turistik alanlara uzak ve tehlikeli olabilecek yerler olur. Yanisi, yatma kalkma kısmı pahalı ama yeme-içme kısmını ucuza getirebilirsiniz bir şekilde. Lokantada yemezsiniz de, sokaktaki halal hot-dog'u yersiniz. Birkaç yerde 10 küsur dolara doyabileceğiniz yerler de var ama hafif uzak olur. Yine pahalı ama Londra kadar değil ama İtalya, İspanya gibi de ucuzluk beklemeyin.

Gelişiniz ne zaman? New York kışı İstanbul'dan çok daha zorlu da. Şu an -10'larda, hissedilen -20'lerde; millet dışarı çıkamıyor.
0
aychovsky
(30.12.17)
@aychovsky; şu an değil biraz daha yaza doğru düşündüm zaten Mayıs sonu gibi. Uzak olmayan yerlerde ne kadara yenir orta halli bir restoranda?
0
🌸senolll
(30.12.17)
Restoran dediğinizde bir 30-40'ı gözden çıkarmak gerekiyor ama düzgün yiyecek satan deli'ler ve salatalı yemek satan fast food restoranlarında 15-20 dolar civarında çıkabilirsiniz. Her zaman kendinizi McDonalds'a atma seçeneğiniz de var.

Nokta atışı restoran bilenler vardır. 'Şurada yedim, 10 dolara çıktım' diyenler çıkabilir. Türk konsolosluğuna yakın bir yerde güzel bir kahvaltıcı vardı, 8 dolara yemiştim mesela. Öyle önerileri bulmaya çalışabilirsiniz.
0
aychovsky
(30.12.17)
ben yanima kuruyemis vs goturmustum, cevizli sucuk.

new york times'da bim'den aldigim cevizli sucugu yemenin tadi, paha bicilemezdi <3

cunku kuruyemis hem doyuruyor, hem de de ucuz turkiye'de, tasima konusunda da cok sikinti cekmezsin, otelden cikmadan at cantana bi iki tane.

sabah kalvaltilik malzemeleri alirsin otelde atistirirsin, aciktin miydi kuruyemis vs. yani bi ogunu dilsarda adam gibi yersin de mesela surekli para vermezsin yemege.

chipotle var, mexican fast food, yaklasik 8-10 dolar arasinda, ben onu cok seviyordum, onu ye, sikilmazsin, bizim damak tadimiza da uygun hem.

ben new jersey'de turk evi'nde kaldim, 60 dolar, git gel yaptim her gun new york'a, o da tabii yol masrafi 12 dolara vs geliyor, bunu bilmek lazim. turk evi'nde ev guzeldi gayet, tek kisilik odada kaldim, hem de new jersey'i gordum, bir suru turkler vardi.
araba kiralamak new york icin sacma olabilir, onu bi arastirin, arabaniz varsa new jersey'de kalirsiniz.

turk evi yenilenecekti en son, belki daha ucuz olmustu fiyatlar, bakarsiniz bi.
0
damba
(30.12.17)
ama tabii sunu da unutmamak lazim, bir suru dunya mutfagindan mekan var, onlari denesen ne guzel olur :)
ben brooklyn'de cin mutfagi vs buluyordum, ya da iran yemekleri. inanilmaz pahali degil, 15 dolara doyuyorsun. ama nyc'de yemege kalkarsan bi iskender 40 dolara da gordum, topuklayip kaciyordum.

metro bileti alirsin bi hafta sinirsiz kesin, sonra istedigin her yere gidersin, yurumek de guzel oluyor dediginiz tarihlerde, asla yorulmazsiniz guzel bi ayakkabiniz olursa, cunku o mekanlar hep aaaa su filmde gormustum mekanlari :)

ya keske ben de gelsem, yaninizda yer var mi ?:D
0
damba
(30.12.17)
(8)

Akademinin guruları ve expat abilerim ablalarım

kendi kendine yasayan yavrucak
Size ülke ve okul danışmaya geldim. Yanlarına da aylık gelir miktarını yazdım.Fransa-Paris-Ecole Polytechnique (1000 euro)Almanya- Heidelberg Uni (1400 euro)Singapur- National uni of Singapore (yaklaşık 2300 euro)Doktora için hangisi makul gözüküyor size? Maddi açıdan bakarsam Singapur en makulu. Ay
Size ülke ve okul danışmaya geldim. Yanlarına da aylık gelir miktarını yazdım.

Fransa-Paris-Ecole Polytechnique (1000 euro)
Almanya- Heidelberg Uni (1400 euro)
Singapur- National uni of Singapore (yaklaşık 2300 euro)

Doktora için hangisi makul gözüküyor size? Maddi açıdan bakarsam Singapur en makulu. Ayrıca oradaki kabul eden hoca için de sıralaması diğerlerine nazaran iyi olduğu için ileri de kadrolu iş bulma olasılığı çok çok daha yüksekmiş.
Bu arada alanım fizik.

Sosyal yaşamı çok sevdiğimi ve ingilizce dışında yabancı dilim olmadığını da ekleyeyim.

Siz olsanız hangisine giderdiniz?
0
kendi kendine yasayan yavrucak
(30.12.17)
Singapura gidersen ingilizce yeterli olacaktir, ayrica kara kasin kara gozunden dolayi da irkciliga maruz kalmazsin. Diger seceneklerde malesef irkcilikla karsilacaksin.
0
gormemisin oglu
(30.12.17)
acetaminophen + 1
Paralarını karşılaştırma çok fazla, çünkü doktora öğrencisi ya da araştırma görevlisine verilen para çoğu yerde hemen hemen aynı alım gücüne denk geliyor. Singapur çok pahalı bir yer, oranın 2300'ü Fransa'nın 1000'i ile aynı olabilir.

Söylediklerinin yanında ben olsam dünya üniversite sıralamalarına bakardım. Mezun olunca senin adına konuşacak olan renkli sosyal yaşamın değil, üniversitenin ve hocanın adı. Sosyal yaşamı seven insan her yerde bulur.

Genel sıralamada - QS sıralamasına göre baktığımızda
15. Singapur- National uni of Singapore
59. Paris - Ecole Polytechnique
68 (ya da hiç yok) Almanya- Heidelberg Uni

Times Sıralamasına bakarsak
22. Singapur- National uni of Singapore
45 (ya da hiç yok) Almanya- Heidelberg Uni
115. Paris - Ecole Polytechnique

QS'te Fizik sıralamasına bakarsak
25. Singapur- National uni of Singapore
28. Paris - Ecole Polytechnique
35. Almanya- Heidelberg Uni

Times'ta Fizik sıralamasına bakarsak
16. Singapur- National uni of Singapore
32. Almanya- Heidelberg Uni
36. Paris - Ecole Polytechnique

Alan bazında sıralamalar yakın olsa da, genel sıralamada kazanan net Singapur. Başka nedenler de sayayım:
- Singapur'daki üniversite dünyada isim yapmış bir üniversite. Zaten hoca da iyiymiş.
- Fransa'da İngilizce bilen oranı az. Fransızca öğrenmeden yaşayamazsınız günlük hayatı çok. Bir arkadaşım Ecole Central Paris de doktorasını yaptı. Normalden 6 ay önce başladı dil kursuna gitmek için. Fransızca öğrenmek istiyorsanız güzel bir fırsat ama 'Yok şimdi, uğraşamam' diyorsanız da Fransa çok anlamlı değil. Tunceli'li arkadaşım ırkçılık yaşamadığını söylüyor pek, ben de bir iki ilk gidişte karşılaşmıştım ama Almanya için yorum yapamam. Singapur'dakiler İngilizce biliyor. En azından okuldakiler iyi biliyor. Benim birlikte proje yaptığım Fransızlarda, üniversitede bile İngilizce bilen laboratuvarda üç kişiydi.
- İleride Amerika'da çalışmak istediniz diyelim. Amerikan üniversiteleri Avrupa'daki üniversiteleri beğenip saygı duymuyor. Avrupa'daki üniversitelerden birinden gelirseniz Afrika'nın Hotantot kabilesinden yeni çıkmış gibi muamele görürsünüz ama Uzak Doğu'nun eğitimine ve disiplinine her daim güven var. Özetle Avrupa'dan alacağınız doktora ile dünyanın her yerinde çok rahat olamayabilirsiniz ama Singapur'la çok daha fazla yerde güvenilir olur.
0
aychovsky
(30.12.17)
@acetominophen Tabii ki her tarafın iyisi kötüsü var; her iki taraf birlikte çok güzel yayınlar çıkartıyor. Benim danışmanım İngiltere'de bir üniversitedeki bir hoca ile çalışıyor. Demek istediğim noktalar şunlar:

Avrupa'dan yeni mezun bir doktora öğrencisinin Amerika'da kendini kanıtlaması daha zor. Daha birkaç hafta önce yaşadığımız durum şu: Ecole Normal Superieure'li (sıralaması ilk 50'de olması lazım) ve bol yayınlı biri yerine sıralamada 450-500 civarı olan bir Amerikan üniversitesinden mezun olmuş, az çok aynı sayıda yayını olan birini 'Bu şimdi 'Cuma akşamı briç oynayacağım, bana ders vermeyin' diye tutturur. Özel hayatımdı, hobilerimdi falan diye çalışmaz. Onun yerine, çalışacağına emin olduğumuz Amerika'dan tasdiği olan birini alalım. Haftasonu şunu yap desek yapsın. Keşke Hintli ya da Çinli olsaydı' diye diğerini aldılar. Bunu yapan üniversite de, ilk 100'de. Fransıza da okulunun yüzü suyu hürmetine şans verildi. Atıyorum, Heidelberg olsa, onu pek sallamazlardı sanıyorum. Sonrada hocamla konuştuğumda 'Politics, ne yaparsın' gibi bir şeyler söyledi. Bir de bunlar cici cici yayınları olan insanlar.

İşbirliğine gelince sorun yok da, yeni mezuna tenure track vermeye gelince sorunmuş hakkaten. Çok çok yakın bir arkadaşım da Supelec'ten mezun. Maryland'de NIST'te iş buldu; 'Üniversiteler iş vermiyor, ne yapayım' diyor. (Dediğim kişi bir doktora + post-doc yaptı. 3 sene yurt içi tecrübeden sonra, ikinci doktora yaptı komşu bir alanda Supelec'te. Artık tenure-track olmasa bile kadro arıyor)

Tabii, ben iki örnekten yola çıktım. O yüzden çok da genellenebilir mi bilmiyorum. Daha da eskiden çok yeniyim ama ilk yılda bunları gördüm. Avrupa deyince bir 'Onlar tatil yapıyor', 'Onlar salak zaten' havası oluyor sürekli. Burun kıvırıyorlar. Birlikte çalıştığı insanlar artık kendini kanıtlamış olanlar.
0
aychovsky
(30.12.17)
singapur ev kiralarını kontrol etmeni öneririm...
0
binder dandet
(30.12.17)
Hepiniz emek verip güzelce yazmışsınız. Çok çok sağolun.

Singapur'da bir proje için 4 ay bulundum. Kampüs dışı yaşam pahalı olsa da kampüs içi yaşam epey uygun ve çeşitli. Yurt fiyatları filan hakeza öyle. Alım gücü kıyası yaptığımda singapur açık ara farkla önde. Almanya ideal geliyor ama paris için 1000 bence az. Neyse bunu bir kenara koyalım.

Aychovsky'nin dediği avrupadan olan doktoranın açıkça belirteyim "küçümsenmesi" olayını ben singapurda gördüm açıkçası. Bizim grupta Leiden'dan gelen birkaç postdoc vardı ve kendi hocam "keşke amerikaya filan gitselermiş. Avrupada doktorayı nasıl aldıkları belli değil." gibi bir cümle kurma gafletinde bile bulundu. Tabii cambridge, oxford gibi okullar için durum farklı ama genel olarak böyle bir durum var. Katılıyorum yani sana.

Çalışkan olduğum dönemlerde var olmadığım/olamadığım zamanlarda.

Akademik getiri en fazla singapurda olacak gibi ama hem maddi hem manevi rahatı durumunda bana en makulu almanya geliyor şu anda. Asıl yaşadığım ikilem "doktora sırası rahatlık vs. doktora sonrası iş imkanı" şeklinde sanırım.

Tekrardan çok sağolun. Anladığım kadarıyla buradan Singapur birinci çıkmış :)
0
🌸kendi kendine yasayan yavrucak
(30.12.17)
@mavijojoba

Aynen iş imkanı dışında bakınca ben de avrupa istiyorum aslında:) singapur hem küçük oluşuyla hem de ortak kültür oluşturamayışıyla bana çok sentetik geldi ve 4 ayda çok bunaldım açıkçası. Akademik durumuna elbette laf edemem ama mesele 5 yıllık bir yaşam planı olunca bunları da düşünüyorum.

Heidelberg'i neden elediniz? Ben onu da çok beğeniyorum. Göremediğim bir taraf mı var acaba?
0
🌸kendi kendine yasayan yavrucak
(30.12.17)
yüksek müsaadenizle kaynak yapacağım, ben de heidelberg'e niye çöp muamelesi yapıldığını merak ettim. dil & edebiyat öğrencisi olarak şahsen heidelberg'de doktora yapabilsem mutluluktan aklımı kaybederdim muhtemelen. singapur ve paris'e kıyasla mı kötü? alan farklılığı dolayısıyla (yani fizikte) tercih edilebilirliği mi düşük? ben heidelberg lafını duyduğumda saygı duruşuna geçiyorum yahu, ben mi yanlış bilmişim bu üniversiteyi? lütfen "senlik bi şey yok aga sen devam et, fizik için konuşuyoruz biz" deyin.
0
der meister
(30.12.17)
@der meister

Fizikte de gayet iyi. Arkadaş almanlara karşı olan önyargısından mütevellit elediğini açıklamış.

Mileva Maric'in çok uzun dönem olmasa da okulu :) daha ne olsun :)
0
🌸kendi kendine yasayan yavrucak
(30.12.17)
(14)

Takip ettiğiniz kaliteli Türkçe Youtube kanalları?

cool pich
Tavsiyeleri alalım?
Tavsiyeleri alalım?
0
cool pich
(29.12.17)
Allianz Motto Müzik

www.youtube.com
0
dissendium
(29.12.17)
asla durma

www.youtube.com
0
goodz
(29.12.17)
-Allianz Motto Müzik
-BaBaLa
-İstanbul Film Akademi. Olmaz Öyle Saçma Şey serisi çok hoşuma gidiyor.
-140 journos
-Kamusal Mizah
0
desdenova34
(29.12.17)
grundıg-ruhun doysun
0
kafanguzelolmus
(29.12.17)
hızlı ve çılgın.

lavuk tam bir bisikletli trafik canavarı ama eğlenceli ve çok samimi geliyor bana.
0
japon askeri
(29.12.17)
sylow
(29.12.17)
Kalt
0
brkylmz
(29.12.17)
geekyapar
0
birdposing
(29.12.17)
140journos, Dünyadan sesler , cep hikayeleri, mistik yol.
0
cabiday
(29.12.17)
Barış Özcan tabiki.
0
lana del rey
(29.12.17)
Japonic
0
intern in the house
(29.12.17)
teknoseyir
0
utungan
(29.12.17)
140 Journos ile Stolk’u takip ediyorum.
0
aychovsky
(30.12.17)
Nebuch
0
bos gezenin bos ustasi
(30.12.17)
(16)

Ailesiyle yaşayıp çalışanlar, ailenize para veriyor musunuz?

mutlusismankedi2015
Ya da ev için ne şekilde harcama yapıyorsunuz?
Ya da ev için ne şekilde harcama yapıyorsunuz?
0
mutlusismankedi2015
(29.12.17)
Maaş aldığımda bi miktar veriyorum anneme. Pazar, market parası olarak ay içinde 3-4 defa veriyorum. Akşam eve gelirken bişey lazımsa alıyorum.
0
Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir
(29.12.17)
ufak tefek şeyler dışında hayır. ihtiyaç yok. 6 aydır filan telefon ve interneti ödüyorum düzenli olarak.

ailemin geliri var. yaptığım harcamın maaşıma oranı da 1/10 ya var ya yok.
0
elorelia
(29.12.17)
Editleyemiyorum duyuruyu ama; yazarken maaşınızla oranlarsanız ve ailenizin geliri olup olmadığını da yazarsanız çok sevinirim. Kendi durumumla karşılaştırıyorum da...
0
🌸mutlusismankedi2015
(29.12.17)
Maddi olarak zor bir süreçten geçiyoruz, çoğu noktada destek oluyorum . öyle olmasa da en azından faturaları ben öderdim.
0
cabiday
(29.12.17)
Evlenmeden önce full eve giderdi.evlendim yine aynı :)
0
brnbrs
(29.12.17)
Şu an çalışmıyorum çalışırken de vermiyordum üstüne babam para vermeye devam ediyordu.

Ya bizim ailede çocuktan para istemek, çocuğa bir şeyler ödetmek çok ayıp bir şey. Doğumdan ölüme kadar aile mutlaka destek olur. Özellikle çocuk kadınsa daha fazla verilir ki kocası fazla kazanıyorsa yanında bükük durmasın, ihtiyacı yoksa da kenara atsın biriktirsin. Anneannem de hala 5 çocuğuna para verir. İstemezler zorla mont ceplerine çekmecelere para sıkıştırır.
0
jazzabel
(29.12.17)
direkt olarak olmasa da endirekt olarak, evet. kardeşim askerde ona para gönderiyorum, internet ve telefonu ödüyorum, eve alışveriş yapıyorum vs.

ama dediğim gibi, direkt olarak para alıp verme olayını sevmiyorum.
0
keçeli-kalem
(29.12.17)
Ailemin geliri var. Allah'a şükür iyi bir muhitte oturuyoruz güzel mesleklerimiz var. Bu durumda dahi aileme destek oluyorum. Kardeşlerime para veriyorum anneme de babama da. Hatta babamın adına çekip ödediğim krediler var. Aylık taksit yatırıyorum falan falan
0
etfalmorgu
(29.12.17)
öyle küçük birkaç gider haricinde vermiyorum. Ama öyle ayrı gayrı bir bütçe söz konusu da değil. Kim sıkışık ise diğerleri onu destekliyor.
0
keep out
(29.12.17)
Şirketin verdiği yemek kartının neredeyse tümünü evin mutfak alışverişine ayırıyordum, öğle yemeğimi evden getirip götürüyordum. Ayrıca özellikle veriyor muydum hatırlamıyorum ancak ne zaman ihtiyacı olsa verirdim. Bir de galiba 1-2 ufak aidatı ben ödüyordum. Geçinmek zor zanaat...
0
burka
(30.12.17)
bekarken harçlığım kadarını alıp gerisini anneme veriyordum. babam emekliydi, annem ev hanımıydı, okuyan 3 kardeşim vardı. evlendikten sonra da duruma göre desteklerim oldu.
0
hayat aklini konusacak bir filozof uret
(30.12.17)
birlikte yaşarken de verirdim, şimdi de veriyorum. Her ay maaşımı aldığım gün maaşımın 1/8'ini annemin hesabına aktarıyorum. Ayrıca herhangi bir ihtiyacı varsa giysi, ayakkabı falan onları da ben alırım. Ziyaretine gittiğimde de genelde üstümdeki nakitin bir kısmını ona bırakırım. Market alışverişini birlikte yaptıysak onu da ben veririm. Ben gitmiyorsam veya evde yoksam da bir şey lazım olursa onu da getir'den falan sipariş edip adresine yollatır ben öderim.

Ama arada sırada onda kaldıysam ve üstümde nakit yoksa taksi parası falan alırım (sonra geri öderim).
0
sopiro
(30.12.17)
0
arada kuruyemş yeşillikler alıyorum. Onlar da dahja çok bbana. Yemiyor kimse.
Meyve belki yiyorlar arada.

MEyve de 1/10 filandır. o da multinetle alıytorum daha çok
0
Cursed Chico
(30.12.17)
Ailem emekli ama beni okuturken ve aynı dönemlerde abim de işsizken çok borçlanmışlardı. Bir on yıl birlikte zor belimizi doğrulttuk. Eskiden abimle yaşıyordum. Anna-babamız da kışın üç ay bizim eve geliyorlardı İzmir’den. Evde faturaları abim ve ben ödüyorduk. Onlara da bazen biraz pazar parası bırakıyorduk ama onlar da bir miktar pazar parası ödüyordu. Bunun dışında, ek bir harcama varsa da ödüyorduk ara ara.
0
aychovsky
(30.12.17)
evlenene kadar ailemle yaşadım.Maaşımdan harcayacağım kadarını alır kalanını aileye verirdim
0
turkuaz
(30.12.17)
Babam emekli. Çıkarıp kimseye düzenli olarak para vermiyorum ama özellikle kışın doğal gaz faturaları abarttığı için bunların ödenmesi için para veriyorum. Alışveriş yapıyorum gerektikçe; sonuçta bu evde ben de yaşıyorum ve oturup beni beslemelerini beklemem. Bir de evde tamir edilmesi gereken bir şey olduğunda veya yeni eşya gerektiğinde bunları ben ödüyorum. En son apartmanın giriş kapısı değiştirildi, bunun parasını ödedim mesela.

Kendi durumunuzla karşılaştıracaksanız şunu da belirteyim: 18 yaşından beri ailemden tek kuruş almamışımdır; üniversiteyi aldığım burslarla okudum. Anne ve babamda bu nedenle aman çocuğumuz bize baksın beklentisi pek yoktur.
0
wish i could find a way to disappear
(30.12.17)
(25)

estağfurullah diyen bir kişi hakkında düşünceler

Bruce
konuşma esnasında estağfurullah kelimesini kullanan birinin muhafazakar ya da islamcı ya da akp'li kesimden olduğunu düşünür müsünüz? sadece bu kelime üzerinden soruyorum, kelimenin kafanızda yarattığı imajı merak ediyorum; ya da böyle bir imajı yok mu diyorsunuz?biliyorum birini söylediği tek bir k
konuşma esnasında estağfurullah kelimesini kullanan birinin muhafazakar ya da islamcı ya da akp'li kesimden olduğunu düşünür müsünüz? sadece bu kelime üzerinden soruyorum, kelimenin kafanızda yarattığı imajı merak ediyorum; ya da böyle bir imajı yok mu diyorsunuz?

biliyorum birini söylediği tek bir kelimeye göre etiketlemek doğru bir hareket değil, benim söylemek istediğim de tam olarak o değil zaten. mesela "bu kelimeyi kullanan biri kesinlikle ateist değildir" gibi düşüncelere vardırır mı kullanımı, onu merak ediyorum.
0
Bruce
(29.12.17)
Düşünmem. bence böyle bir imajı yok.

Bana göre, dinsiz kişiler de kullanabilir böyle kelimeleri. Toplumda çok yer edinmiş ve alçakgönüllülük ifadesi olarak yaklaşıyorum ben bu kelimeye.
0
mete kudur
(29.12.17)
Yani aslında kullanıldığı şekle göre tabii muhafazakar anlamı olabilir ama bazı kalıp hallerini ben de azılı ateist olarak kullanıyorum, zira tam uyuyor. Atıyorum yaşça büyük biriyle muhabbet ederken "biz de yaşlıyız tabii artık" fala gibi bir şey dediğinde oraya tam oturan kalıp bu :)
0
whoosie
(29.12.17)
Bana fonetik olarak çok sevimsiz geliyor ve evet muhafazakâr bir tınısı var. Ama Türkçe karşılığı yok sözcüğün, nadiren ben de kullanıyorum. Çok kullanan biri için muhafazakâr önyargısı oluşturabilir bende, özellikle yaşı çok büyük değilse.
0
kobuzchu kiz
(29.12.17)
Hayır, o kelimelerden biri değil bence.
0
nopnog
(29.12.17)
Hayır. Dini inanç, siyasi görüşten bağımsız herkesin kullandığı bir kelime bu. Daha doğrusu, "Bu kelimeyi kullanmaktan kaçınayımda beni dinci filan sanmasınlar." kategorisinde bir kelime değil. Mesela, hamdolsun böyle bir kelime bence, birisine nasılsın diye sorup hamdolsun iyiyim diye cevap alıyorsam, o kişinin muhafazakar dinci tayfadan olduğuna kanaat getiririm.
0
battal gemalmaz
(29.12.17)
Küçüklükten ve çevreden gelen alışkanlıklar bunlar.
Çok sık olmasa da kullanırım.
Bazen bir şey olur ağzımdan "inşallah" çıkar mesela bunu söyledikten sonra ben bile garipsiyorum.
Bunun gibi birkaç şey daha var kullandığım kendimden yola çıkarak kullananlarla ilgili de böyle düşünceler belirmiyor kafamda.
0
mutekebbir
(29.12.17)
Düşünmem. Ben de kullanıyorum çünkü. Muhafazakar değilim..
0
elorelia
(29.12.17)
"inşallah, maşallah, allah allah(şaşırma)" gibi kelimelerden farklı olduğunu düşünüyorum estağfurullahın, diğerleri cümlede anlam tamamlamak için, eşlikçi şeklinde kullanılıyor ve bu yüzden insanların kulağına takılmadan geçmesi normal. ancak estağfurullah daha direkt bir anlam içeriyor ve söylendiği gibi türkçe karşılığı yok. ayrıca kobuzchu kiz'ın belirttiği gibi fonetik açıdan "çok arapça". bu yüzden dikakt çekiyor ve üzerine düşünülüyor olabilir mi diye merak ettim.

ben çok kullanmak durumunda kalıyorum, yerine göre estapitipiti diyorum ama her duruma da uymuyor bu. bu yönde bir geri bildirim almadım, çok umursadığımdan da değil ancak genel bir mutabakat var mı diye sormak istedim; hepinize teşekkür ederim.
0
🌸Bruce
(29.12.17)
ateistim. ben kullanıyorum bu kelimeyi. içinde yaşadığınız kültüre ait kelimeler ister istemez dilinizde yer ediyor. dindarlıkla bir alakası yok haliyle.
0
synesthesia
(29.12.17)
yahu her şeyi etiketletme, fişleme huyu edindik toplum olarak buna çok üzülüyorum aslında.

ben de kullanıyorum ama bu benim (atmosferik) agnostik deist olduğum gerçeğini değiştirmez
0
rapon
(29.12.17)
bi ateist olarak ben de kullanıyorum. durduk yere çoşkür, rabbim, pismil, inş vs de kullanırım. inceden inceye ironi ve sarcasm niyetiyle yapıyorum bunu. karşımdaki insanın tek bir hareketine göre onu yargılamaktan kaçmaya çalışıyorum bazı özel durumlar dışında. misal, bir hayvana zarar verirse benim için insan değildir.
0
washe
(29.12.17)
Yok, bu kelimeyi kullanan kişi ateist/dinci/yobaz değildir (veya tam da öyledir) gibi kesin yargılara varamayız çünkü ülkemizde insanlar kelimeleri bilinçli kullanmıyorlar. Pek çok ateist valla inşallah gibi şeyler söyler mesela. Yani estağfurullah kelimesi bence bu anlamda bir mihenk oluşturmaz.
0
yaren
(29.12.17)
ateistim, cok sık kullaniyorum.
0
eriksatie
(29.12.17)
"maşallah, inşallah, vallahi, estağfurullah, Allah korusun..vs." kullanan ama her fırsatta inançları kötüleyen ateist bir hocam var. bu ve benzeri kelimeler kültürümüzün bir parçası olmuş. belirli kelime kalıplarını kullanan bir çevrede yaşıyorsan bir süre sonra sen de o kelimeleri kullanmaya başlıyorsun.

öte yandan selamün aleyküm kullanmayıp merhaba diyen, hayırlı günler yerine iyi günler diyen vs. muhafazakar tanıdıklarım var.

kısaca kişileri saçma sapan ölçütlerle belirli kalıplara sıkıştırmamak lazım.
0
yemrem
(29.12.17)
Vardırmaz. Ben ateistim gerektiğinde estağfurullah kelimesini kullanıyorum.
Kaynağı islam evet, ancak zamanla günlük kullanımımıza giren tevazu içeren nezaket ifadesi oldu estağfurullah kelimesi.
0
hayat aklini konusacak bir filozof uret
(29.12.17)
İnançsızım, ben kullanıyorum. Muhafazakarlıktan ziyade nezaket belirten bir sözcük olduğunu düşünüyorum. İstanbul ağzıyla konuşan insanlarda eskiden yaygınmış.
0
yirmisantim
(29.12.17)
bahsettiğin sıfatların tam tersi bir insan olarak ben söylüyorum, hakkımda böyle şeyler düşünen biri olursa da umrumda olmaz.
0
Apocalypse
(29.12.17)
düşünmem. özellikle yaşça büyük insanlarla konuşurken duruma daha uygun bir kelime bulamadığım oluyor. İki lafından biri estağfurullahsa bilemem tabi.
0
aquarium
(29.12.17)
Müslümanım dindarım ve kullanıyorum. Allahsız olup kullananlara da selamun aleykum Allahsız deyip kaçıyorum.
Not: Evet aşırı troll bir günümdeyim kusura bakmayın. xD
0
turkoglu
(29.12.17)
müslüman islamcı akpli falan değilim, arada kullanırım estafirullah diye. online ortamdaysam hatta estaf diye kısalttığım da olur.
0
yuto
(29.12.17)
daha neler, ya hu...
0
e haliyle
(29.12.17)
fazla alternatifi olmadığı için ateist olmama rağmen kullanırım.
0
legalize marijuana
(29.12.17)
ağır din karşıtıyım, ben de kullanıyorum estağfurlahı.

estağfurlah ne demek.
0
noluyo yaa
(29.12.17)
Kendimden yola çıkarsak, neredeyse sık sık kulanndığım bir kelime. Ne muhafazakarım, ne de AKP'liyim :)
0
simderun
(29.12.17)
Yok, ben de kullanıyorum, ateist sülalem de arada kullanır. 'Umarım' demek yoğunlukta olsa da, arada 'İnşallah' da derler. O inşallah'tan farklı görmüyorum.
0
aychovsky
(30.12.17)
(14)

Kendinizi sevdirmek için

i m cool with that
bir şeyler yapıyor musunuz?Biliyorum şimdi “Nope, beni seven böyle sevsin B-) B-)” falan diyeceksiniz ama birbirimize karşı iki dakika dürüst olalım şurada.
bir şeyler yapıyor musunuz?

Biliyorum şimdi “Nope, beni seven böyle sevsin B-) B-)” falan diyeceksiniz ama birbirimize karşı iki dakika dürüst olalım şurada.
0
i m cool with that
(27.12.17)
İş yerinde "ya bi siktir git Allah aşkına" diyeceğim konulara gülüp geçiyorum. Sevmeleri için değil de fazla sivrilmemek için.
0
Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir
(27.12.17)
Gerçekten ama gerçekten hayır. Birkaç konu haricinde olduğum, hissettiğim gibi görünmeye çalışıyorum hep. Zaten sırf bu yüzden "Ne değişik bir manyaksın sen?" gibi serzenişler duyuyorum genelde.
0
m e b
(27.12.17)
Arkadaşlarımın çocukları ortada vızır vızır dolanırken, ağlarken ya da muhabbetin ortasına dalarken rahatsız olmuyormuşum gibi yapıyorum. Gerçi sevdirmek demeyelim de, arkadaşlığı korumak için yapıyorum.
0
aychovsky
(27.12.17)
Yapıyorum. Orhan gencebay'dan beni böyle sev şarkısını gönderiyorum
0
Delay Fuze
(27.12.17)
Nefret edilmemek icin ugrasiyorum daha ziyade.
0
proletarier aller lander vereinigt euch
(27.12.17)
anlaşılabilmek için bazen ekstra sakin kalıp çaba gösteriyorum, açıklama yapıyorum veya zamana bırakıyorum. bu süreçte o ilişki oluşursa zaten oluşuyor.
kuru kuru sevginin bir anlamı bence yok. derinliği olan bir yakınlığın ardından sevgi olabilir.

kendini sevdirmeye çalışmak çok "needy" (türkçesini bulamadım). bu durum her zaman için de ters teper işe yaramak yerine zarar verir.
0
orpheus
(27.12.17)
"sevdiğim insanlara" iş yerinde abur cubur ve küçük boyutta hediyeler veriyorum kızlara (kendi yaptığım genelde) ve iltifat ediyorum gayet içten şekilde. erkeklere saçma şakalar yapıp gaz veriyorum. seviyorlar.
0
hasmetizm 2046
(27.12.17)
Çoğunluğa uymayan düşünce yapım var. Kendi düşüncelerimi pek söylemem bu yüzden.
0
jazzabel
(27.12.17)
Inanılmaz manipüle edebiliyorum insanlari. Ne zaman kizacaklari bir sey soyleyerek beni sevecekerini, ne zaman sessiz kalirsam seveceklerini, ne zaman sevkat gosterirsem sevebileceklerini biliyorum. Hangi insanin hangi tepkiye ne gosterecegini de.
Kopekler icin de gecerli mi? Kendimi sevdirmek icin kafamı köpegın boynuna surtuyorum, patisini sallıyor kafama, ısırmaya calisiyor, seviyor (*-*)
0
velvetmorning
(27.12.17)
iş hayatı ile sosyal hayatı ayırıyorum ben bu konuda. iş yerinde sevsinler diye değil de, yakın ve samimi görsünler diye uğraşıyorum. çalışanlarla iç içe olmam ve onların sorunlarını dinlemem gerektiğini düşünüyorum, bu yüzden normalde olduğumdan daha "sevimli" olmaya çalışıyorum. bir de birim müdürümün suyuna gidiyorum, gıcık kaparsa sıkıntıya düşerim çünkü; hasta bi tip.

sosyal hayatta ise insanların beni sevmesinden çok hoşlandığım söylenemez, bu yüzden görüyorum ve arttırıyorum; "nope, beni seven de sevmesin"
sevdirmemek için bişeyler yaptığım doğrudur ama. bazen 5 yaşındaki sinir bozucu yaramaz veletler gibi oluyorum bu uğurda, ne kötü...
0
Bruce
(27.12.17)
düşündüm, hayır.
0
shotgunwoman
(28.12.17)
Doğal davranıyorum seviyolar. Bi tek çok yakınken yapmayacağım gereksiz iyilikleri yeni tanışırken yapıyorum.
0
shenergy
(03.03.18)
yapmiyorum. cabuk seviliyor ve bundan hoslanmiyorum. hayatim insanlari atlatmaya calisarak geciyor.
0
e haliyle
(03.03.18)
iyi bir insan olmak en başta gelir.
0
acetaminophen
(10.03.18)
(3)

Derse girmeyen hoca soruları hazırlayabilir mi, itiraz hakkı var mıdır?

haykorsamdunyaya
Bir arkadaşım soruyor, ama bizim okulda böyle bir durum yaşanmadığı için bilemedim ben. Yönetmeliklerde var mı böyle bir şey, itiraz edebilirler mi?"Bizim anatomi derslerimize gelen hocamız fakülteyle ilişiğini kesmek üzere ve bu yüzden de cuma günü olacak olan komite finali için ondan soru istenmem
Bir arkadaşım soruyor, ama bizim okulda böyle bir durum yaşanmadığı için bilemedim ben. Yönetmeliklerde var mı böyle bir şey, itiraz edebilirler mi?

"Bizim anatomi derslerimize gelen hocamız fakülteyle ilişiğini kesmek üzere ve bu yüzden de cuma günü olacak olan komite finali için ondan soru istenmemis. Komite başkanı anatomi sorularını diğer anatomi hocasının hazırlayacağını söylüyor ama diğer hoca bizim ne işlediğimize vakıf değil çünkü bizim hocadan ders slaytlarini falan dahi istememiş. Böyle bir durum olabilir mi? Komite de kardiyovasküler ve solunum sistemi komitesi yani oldukça kapsamlı. Gerçekten derse gelmeyen hoca final sorularını hazırlayabilir mi? İtiraz etme hakkımız var mı bu duruma?"
0
haykorsamdunyaya
(27.12.17)
sizin durumda özel bir hal var, hoca üniversiteden ayriliyor. mecburen diger hocalar sinava girer, degerlendirmeyi imzayi onlar atar. sinava girecek hoca icin de angarya bir durum, onun da cok isteyerek bu işi üstlendigini sanmiyorum.
0
eriksatie
(27.12.17)
@üğpoıuy, merkezi sınavlarda sizin de söylediğiniz gibi yazılı sınav tek bir kurum tarafından hazırlandığı takdirde derse girenin yapmadığı sınavın geçerli olması gibi bir durum söz konusu olmuyor. Ancak üniversite yüksek ihtimalle ilk söylediğinize dayanarak da itirazı geçerli saymayabilir.

@eriksatie, belli ki angarya bir durum hoca konuları dahi öğrenmeye tenezzül etmemiş, öğrenciler mağdur olmamak adına bir hakları var mı onu merak ediyor biraz.
0
🌸haykorsamdunyaya
(27.12.17)
Gerekli görevlendirmeler yazı ile yapıldıysa, Bölüm Kurulu kararı ya da bölüm başkanının onayından geçtiyse yapılabilir. Bu durumda itiraz hakkı olmaz. Yazışmalar yapılmadıysa itiraz edebilirsiniz ama o durumda da geriye dönük yazışma hazırlayabiliyorlar.
0
aychovsky
(27.12.17)
(26)

Biri size "Efendim" dediğinde

rahip janick
Bu sizi rahatsız ediyor mu? Yanlış anlaşılmasın, "buyrun" anlamında değil, "Evet efendim." ya da "bilmem ne bilmem ne efendim." gibi. Biraz önce firmaya bir kurye geldi, her cümlesinin sonunda "efendim" diyordu ve çok rahatsız etti. Kimse kimsenin efendisi değil ki :/Cafelerde, restoranlarda ya da h
Bu sizi rahatsız ediyor mu?

Yanlış anlaşılmasın, "buyrun" anlamında değil, "Evet efendim." ya da "bilmem ne bilmem ne efendim." gibi.

Biraz önce firmaya bir kurye geldi, her cümlesinin sonunda "efendim" diyordu ve çok rahatsız etti.

Kimse kimsenin efendisi değil ki :/

Cafelerde, restoranlarda ya da herhangi bir yerde, size böyle hitap edilmesi rahatsız ediyor mu? Bu durumdan keyif alan var mıdır?
0
rahip janick
(27.12.17)
müşteri memnuniyetini yüksek tutmak adına bazı firmalar tarafından zorunlu tutulan bir uygulama bu bildiğim kadarıyla, kendi adıma gerçekten çok rahatsız olup üzülüyorum.
0
evde liyakat kalmamis
(27.12.17)
Yan masamda oturan amca (office asistanımız) öyle konuşuyor. "Tabi efendim hemen hazırlıyorum, anladım efendim" şeklinde her diyalogta bir kez geçer minimum. Rahatsız oluyorum ama alıştım, aramızda samimiyet olsa da o böyle mutlu, yani adamın tarzı bu.
0
Aman Sen de
(27.12.17)
Bana efendim denilecek bir işte çalışmıyorum ama bilhassa cafelerde restoranlarda beni çok rahatsız ediyor. Kibarca görevliye bana böyle hitap etmeseniz, diye de söyleyemiyorum. Bu rahatsızlığımı ne şekilde dile getirebilirim? Onerisi olan paylaşsa makbule geçer.
0
Amaranta ursula
(27.12.17)
Etmiyor.
0
doxanikee
(27.12.17)
@amaranta ursula, bu durumdan ben de muzdaribim. sanki bu konuyla ilgili uyarıda bulunulursa karşıdaki kişi kendisini kötü / ezik hisseder gibi geliyor.
0
🌸rahip janick
(27.12.17)
Rahatsız oluyorum.
0
Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir
(27.12.17)
Çok rahatsız ediyor. Bir de bir utanıyorum. Çok söylerse de karşımdaki "lütfen böyle demeyin" diyorum.
0
anumegha
(27.12.17)
Bir çok manaya gelir bu. Genel olarak insanlar arasında buyrun demektir. Her kelimeyi olduğu birinci manası ile anlarsan, başardığın bir işten dolayı sana - kral adamsın, dendiğinde altında taht ve başında tac hissetmeye başlarsın.
0
1adam
(27.12.17)
aşırı rahatsız oluyorum, kibar bi şekilde uyarmak da olmuyor haliyle karşı taraf kötü hisseder.
cümlenin sonuna ben de efendim eklicem bakalım nolacak.
0
nocturness
(27.12.17)
Evet, rahatsızlık verici. İnsan üzülüyor duyunca. Sırf "para veren", iyi giyimli, iyi statüde diye başka bir insanın diğerine o şekilde hitap etmesi ya da etmek zorunda bırakılması, bu dünyaya ve düzenine olan nefretimi daha da körüklüyor.
0
m e b
(27.12.17)
@1adam yanlış anladığını düşünüyorum. Çünkü benim bahsettiğim şeklindeki kullanımı daha çok eğilip bükülerek (mecaz) kullanıyorlar. O gereksiz saygıyı hissedebiliyorum.
0
🌸rahip janick
(27.12.17)
@r.j
Kişiden kişiye değişen bir şey olduğundan fazlası artık niyet okumaya girer. Zahire göre hüküm verilir bu gibi konularda. Bu arada dil alışkanlığından dolayı da olabilir.
0
1adam
(27.12.17)
yukarıda bir arkadaşın da dediği gibi bazı işletmeler bunu zorunlu kılıyor, eğer öyleyse bende aynı nezaketle yüksek perdeden devam ediyorum. Teşekkürler beyfendi gibi. Bu gibi nüansların iletişimi sekteye uğrattığını düşünüyorum. Ancak senin ifade ettiğin biçimde, hiç mecburiyeti yokken gereksiz aman efendimleri duyduğumda rahatsız değil, irrite oluyorum. Demek ki öyle hissetmek istiyor diye bozmuyorum.
Bu arada Çok tatlısın rahipcim, ne güzel düşünüyorsun ince ince :)
0
denef
(27.12.17)
Bilakis hoşuma gidiyor.
0
yirmisantim
(27.12.17)
Birinin bana araba kapısı açması ve ceket tutması daha çok rahatsız ediyor. Yahut görevlileri 'onlara iyi davranmak' artı puan getirmediği için takmayanlar veya aşağılayanlar daha çok rahatsız ediyor.

Efendim diyene siz diye hitap ederek durum dengelenebilir.
0
EasyTiger
(27.12.17)
çok rahatsız oluyorum. özellikle kafelerde vs evet. muhtemelen hepsinden küçüğüm, sırf müdürleri "saygılı ol" diye baskı yaptıkları için diyorlar, hoşlanmıyorum :/ ezilip büzülüyorum.
0
nice tnetennba
(27.12.17)
Bir kere Lydia'ya girdim iPhone'un kulaklığı bozulmuştu. Bir tane teyze vardı ve üzerinde üniformaya benzer bir şey vardı. Merhaba deyince merhaba efendim dedi bir de aha dedim çalışan herhalde. Sonradan anladım ki çalışan değilmiş, üzerindeki de lacivert bir takımmış. Sonra gittim dedim kusura bakmayın sizi çalışan zannettim.

Yani kimi insanlar kibarlıktan da diyor bence pek sıkıntılı bir kelime değil daha önce senin gibi düşünmüşlüğüm olmuşsa da.
0
i was made for you
(27.12.17)
Köleliğe karşıyım, asla..

youtu.be
0
MaNOfTheYear
(27.12.17)
Efendi efendii kendine gel dediklerinde rahatsız oluyorum.
0
eksimeksi
(27.12.17)
beni rahatsız ediyor.
0
ya ben lan neyse
(27.12.17)
Rahatsız etmez. Özellikle hoşuma gitmez ama rahatsız olmam.

Kuryenin efendim demesi normal; o çalışan, sen müşteri olduğundan müşteri efendi oluyor hizmet sektöründe.
0
aychovsky
(27.12.17)
Ben arada sırada derim. Sadece telefonu açarken diyenler rahatsız eder.
Örneğin yanınızda biri telefonu açar

- Efendim
- Tahminen karşı taraf (mehrba ben şu)
- Efendim
- şununla görüşecektim
- efendim

3 kere efendim diyenler var

Alo, buyrun konu nedir demek yok

Onun dışında bazen öğrencilerime de derim. (Üniv. bazen yük lisans doktora)
Tamam efendim, anladım sadede gelin anlamında.
0
ucurulmusayasofya
(27.12.17)
Evet bizim bir güvenlikci abi hep öyle ben ona abi dedigim hale efendim der her cumlesinden sonra. Sinir olurum, bence yalakalik başlangıcı.
0
kismisolungac
(27.12.17)
ben de rahatsız oluyorum. karşılık olarak o kişiye de efendim denirse bir nebze iç rahatlaması oluşuyor, "teşekkür ederim efendim" gibi; bu da önerim olsun.
0
Bruce
(27.12.17)
Evet oluyorum.

Ama bunu diyen insan grubu yaşıtımsa, hocam/kanki vs diye gereksiz samimiyet kurup egale ediyorum.

Eğer büyükse de abim/ablam dan yürüyorum. Böyle yapınca gereksiz saygı göstermek zorunda hissetmiyorlar.
0
materyalist imam
(27.12.17)
evet rahatsız oluyorum. (yani nasıl bilimadamı yerine biliminsanı demeye daha kendim bile adamakıllı -insanakıllı!!XD- alışmamışsam, toplumda bunun yeri olmasından rahatsız oluyorum. üstüne bir de "efendim" diyen dediğiniz duyguyu veriyorsa ayrıyeten rahatsız oluyorum.)

ama işte ruhu ezikler bundan hazzettikleri için bu tür acımasız işlerde çalışan insanlara "rica ederim, ne efendimi" diyemiyorsun da bu sefer normalde belki takınmayacağın bir yakınlık duygusuyla "sağol kardeş" falan diyorsun. arayı tutturamadığım da oluyor; bazıları da "babamın oğlu musun" duygusunu yaratacak karşılıklar veriyorlar :))) bu dünya bir garip yani. mesafe koymaya özellikle kalkıştığım da oldu, insanına göre değişiyor. ama "efendim" beni hep rahatsız etmiştir hakikaten. biraz karmaşık oldu: "efendim" demezse "götüm" demek zorunda hisseden ve ruhu eziklere tencere kapak olacak bir çalışan insan tipi yok değil. yani tercih hakkım yoksa bir tek bu insan tipi böyle hitap ettiğinde rahat olabilirim.
0
godoşu beklerken
(27.12.17)
(35)

Emniyet kemerinizi mutlaka bağlıyor musunuz?

taktikmaktikyokbambambam
Sb.
Sb.
0
taktikmaktikyokbambambam
(27.12.17)
evet mutlaka
0
theseachange
(27.12.17)
Evet aksi takdirde otuyor
0
all girls dream
(27.12.17)
Özel araçlarda evet toplu taşımada zaten yok.
0
Ufuk
(27.12.17)
takside, otobüste, bildiğim her taşıtta mutlaka bulur bağlarım. 100 metre yol bile gitsem.
0
strawberry first
(27.12.17)
ilk yaptığım emniyet kemeri bağlama
ikincisi kapıları kitleme
0
antik depresan
(27.12.17)
Bağlamıyorum. Mesleki alışkanlık.
0
bos gezenin bos ustasi
(27.12.17)
evet
0
acckr
(27.12.17)
Kesinlikle, 2011'de teyzem'in eşi kemeri bağlı olmaması sebebiyle hayatını kaybetti diyebilirim, ondan önce de takmaya özen gösterirdik fakat ondan sonra tüm aile takar, arkada önde oturmak farketmeden.
0
atom karincanin torunu
(27.12.17)
%100
0
her giriste sifresini unutan adam
(27.12.17)
Onde oturuyorsam dolmus haric (onda da kisa mesafeyse, taksim-bostanci dolmusunda takarim mesela) taksi, ozel araba vb takarim kemer
0
kuehles blondes
(27.12.17)
Aliskanlik haline geldikten sonra farketmiyorsun bile, arabaya bindigimde yaptigim ilk is kemeri takmak okuyor.
0
nickfury
(27.12.17)
Evet kesinlikle takarim yanimdakine taktiririm
0
basond
(27.12.17)
Ön koltukta kesinlikle. Arka koltukta nerdeyse hiç.

Arka koltuktayken dalga geçmek (ehehehe ne gaddar da modereniz ehehe diye) için emniyet kemeri takan ve bu sayede hayatı kurtulan bir arkadaşım var.
0
cleric
(27.12.17)
Kesinlikle takarım, yandakine de arkadakine de taktırırım. Ben taksam da arkadakinin takmaması ile yine benim canıma kast ediliyor.
0
John Bloor
(27.12.17)
arabaya bindiğimde arabayı çalıştırmadan yaptığım ilk şey budur. araç kullanırken kemer takmıyorsam garip bir şekilde kendimi boşlukta ilerliyormuş gibi, güvensiz hissediyorum.
0
altinci nesil caylak
(27.12.17)
arka koltukta da otursam takıyorum.

toplu taşımada var ise de takıyorum. havaş vb.
0
spirit crusher
(27.12.17)
Mutlaka.
0
yirmisantim
(27.12.17)
evet. önde isem kesinlikle. arkada da bazen.

yalnız kemer takmayan sürücünün yanına oturup kemer takınca böyle kendini aşağılanmış gibi triplere girenlere sinir oluyorum.
0
elorelia
(27.12.17)
Emniyet kemeri bulabildiğim her türlü araçta kullanıyorum. Otobüs, taksi, özel araç farketmez. Üniversitedeyken trafik şube gelip takla atan araç simulasyonu yapmıştı. Emniyet kemerinin 5 km hızla atılan taklada bile nasıl etkisi olduğunu o gün görüp daha çok dikkat etmeye başlamıştım.
0
gunslingerroland
(27.12.17)
tabii ki. öğlen yemeğe giderken bile (100 mt var yok) muhakkak takarım. arkamda kimse olmasa da sinyal veririm. tüm trafik kurallarına uyarım.
0
naksidil
(27.12.17)
Ben her zaman bağlamıyorum, mesela işten çıktığımda araca binince bağlıyorum, evin yakınında markete uğrayıp arabaya tekrar binince bağlamıyorum, yani çok kısa 1km'ye kadar mesafede bağlamıyorum diyeyim.
0
Tutkun
(27.12.17)
bağlamadan arabayı çalıştırmıyorum
0
MiraTaurus
(27.12.17)
evet.

bağlamayanların, arkadan geçirenlerin ya da toka takanların mantığını anlamıyorum. o kemer bağlanacak arkadaş!
0
co2s2
(27.12.17)
Evet.
0
sutlu nescafe
(27.12.17)
Evet. Bu benim için arabanın kapısını kapatmak kadar olağan bir şey. Nasıl araba seyir halindeyken kapısını açık tutmuyorsam, kemeri de takıyorum.
0
windowsguvenlikduvari
(27.12.17)
Evet. Geçirdiğimiz bir kazadan sonra arkada otururken de takmaya başladım. O kazada da önde oturuyordum, kemer olmasa uçmuştum zaten. Şehirlerarası otobüslerde de takıyorum.
0
peggy
(27.12.17)
önde %100 arkada %50 bağlıyorum.
0
burya
(27.12.17)
evet
0
vedderbaug
(27.12.17)
Evet her zaman.
Arkada otururken her zaman değil ama onu da alışkanlık haline getirmeye çalışıyorum.
0
mutekebbir
(27.12.17)
kedimin sepetini taşırken ona bile takıyorum
0
argent dawn
(27.12.17)
ilk araba kullanmaya başladığımdan bu yana emniyet kemerini takmadan asla yola çıkmam. ki o dönemlerde yaygında değildi, obsesifmişim gibi davranıyordu millet. yine de milim geri gitmedim bu konuda. yanımdakilere de taktırırım. takmak istemeyen benim kullandığım arabaya binmesin noktasında takığım bu konuda. kimsenin sağ kurtulduğuma inamamadığı bir kazada, sağ kalmamı sadece emniyet kemerine borçluyum. arkada, toplu ulaşımda vesaire de takıyorum.
0
Phoebe
(27.12.17)
1 km üstü her yolculukta arka koltukta da olsam takarım
0
Rudy Baylor
(27.12.17)
hiç takmam
hatta ses çıkarıyor diye sahte emniyet kemeri aldım.
sevmiyorum ama takmak gerek tabii ki.
yanımdaki takınca da uyuz olurum
0
alt4y
(27.12.17)
Ön koltukta her zaman. Taksi vs bindiğim aracın emniyet kemeri arızalıysa inerim.
Arka koltukta şehir içinde bağlamadığım zamanlar oluyor, uzun yolculuklarda mutlaka bağlıyorum.
0
hayat aklini konusacak bir filozof uret
(27.12.17)
Her zaman mutlaka takıyorum; ön-arka fark etmiyor.
0
aychovsky
(27.12.17)
(32)

Sigarayı ilk ne sebeple içtiniz? Pişman mısınız? Bıraktınız mı?

taktikmaktikyokbambambam
Sb
Sb
0
taktikmaktikyokbambambam
(27.12.17)
özentilik. değilim çünkü güzel bir şey sağlığa zararlı olmasa ve maddi yük olmasa bırakmazdım ama bıraktım.
0
proletarier aller lander vereinigt euch
(27.12.17)
Cevap için teşekkürler. Nesinin güzel olduğundan bahsetmeniz mümkün mü acaba? Ben hiç içmedim ve bu merete neden bulaşılıp neden devam edilir anlamak istiyorum.
0
🌸taktikmaktikyokbambambam
(27.12.17)
Tepki. Yarı bilinçli yarı bilinç dışı bir tepkiydi. Bir de tutunacak bir şey arayışıydı. 9.5 yıl içtim, çok pişman oldum. 3 yılı geçti bağımlılıktan tamamen kurtuldum.
0
yaren
(27.12.17)
Meraktan içtim. Başlamadım, o yüzden bırakmak gibi bir derdim olmadı. Senede üç beş tane içerim ortam olursa.
0
i was made for you
(27.12.17)
26 yaşında başladım. aslında sigara da değil önce nargile sonra puro. nargile meraktan, puro y.. pardon, o da bir nebze merak olabilir. canım istedi yaktım bir tane hoşuma gitti. keyif veriyor ve ağzımda bıraktığı tadı, dumanının kokusu hoşuma gidiyor. pişman değilim. devam ediyorum.
0
air
(27.12.17)
Arkadaslarim iciyordu onlardan gorup basladim. Pismanim. Dusen hayat kaliteme mi yanayim verdigim tonla paraya mi?
0
voyager 1
(27.12.17)
@air cevap için çok teşekkürler

@voyager hiçbirine yanmayıp bırakmayı deneyebilirsiniz hocam. En önemli eşiği geçmişsiniz bile. Çok da severek içmiyorsunuz.
0
🌸taktikmaktikyokbambambam
(27.12.17)
aşıktım. marlboro kutusunun içinden samsun vermişti arkadaşım. bandrollü sigara içmiyorum artık. paket tütün (drum) arada da açık tütün içiyorum. pişman değilim.
0
mind mischief
(27.12.17)
merak. arkadaşlara ''versene bir tane'' diye diye başlamıştım. 10 sene olmuş, pişman değilim, severek içiyorum :)
0
eazy
(27.12.17)
@mimd @eazy içerken havalı olduğunuzu düşünüyor musunuz? Eğer cevap evet ise hâlâ içiyor olmanızda bunun bir etkisi var mı sizce?
0
🌸taktikmaktikyokbambambam
(27.12.17)
Çok ergence gelecek belki ama üniversitede bir arkadaşım sigaraya başlamıştı. Ben o zamana dek sigara bağımlılığını anlayamaz ve içenlere hor bakardım kendilerine durduk yere zaaf yarattıklarından dolayı. Hem dumanını yel, parasını el almıyor mu? Ha, neyse, o sürekli bana "Bir tane iç, ne olacak?" diyip durdu, günde bir dal içtim, hiç paket almadım. Bağımlı olmadığımı iddia ederdim üç yıl önce. Sigara yokken delirmezdim yani. Şimdi de kardeşim evde, ben de işsizim mezun olduğumdan beri. Kardeşim içtikçe ben de içiyorum, arkadaşlarla buluştukça paket alıyorum. Sigara yokken de hala delirmiyorum ama abarttım içmeyi. Yine de bağımlı değilim herhalde.


Şimdi o arkadaşla küsüm, her yönden irtibatı kestim ama onun sunduğu, benim de kabul ettiğim bu alışkanlık (?) kaldı. Büyük konuşmamak lazım, evet.
0
m e b
(27.12.17)
@meb haklısınız hocam kazara ben de başlarsam hayvanlar gibi içerim sanırım, çünkü aşırılık benim içimde olan bir şey. Kokusundan tiksinen, tek bir fırt bile denememiş birinin sigara içen hâli de orta hâlli olamaz.
0
🌸taktikmaktikyokbambambam
(27.12.17)
Ortaokul öğrencisi falandım havalı olmak için özentilikten denedim bu ne lan bok gibi dedim bir daha da içmedim.
0
Ufuk
(27.12.17)
Meraktan içtim. Lisede hiç içmemiştim ama üniversiteye girince yurttaki ilk günümde kantinden sigara alıp denedim. Sonra sıkıntılıydı o zamanlar aileden ayrılmak falan, sıkıntılı olunca içilir diye yee etmiş beynimde üzüldükçe içtim. Ama bağımlı olmamıştım taa ki 3. sınıfa kadar. 3.sınıfta yurtta oda arkadaşlarım fosue fosur içiyordu bwn de alıştım onlarla içerken. Evet pişmanım çünkü birşeye kontrolsüzce bağımlı olmak, kokmak, sigara yüzünden bir sürü sağlık sorunu yaşamak iğrenç birşey.çok denedim ama bırakacak motivasyona sahip olamadım. Issız bir adaya düşsem o zaman bırakırım heralde yokluktan.
0
curukturpkokusu
(27.12.17)
@taktikmaktikyokbambambam hayır, içerken havalı olduğumu düşünmüyorum :)
0
eazy
(27.12.17)
@ufuk hocam çok sevindim.

@turp hocam yeni yıl yaklaşıyor. Yeni bir yıl yeni bir sayfa olabilir. Kalan şu dört günde tiksinene kadar içip 1 ocak itibarıyla da bırakmayı düşünebilirsiniz belki. Yeni yılla birlikte geçen her gün size motivasyon kaynağı da olur hem. Zinciri kırma yazıp aratın lütfen.
0
🌸taktikmaktikyokbambambam
(27.12.17)
Lisedeyiz, arkadaşlarla sigara içmeye özenmiştik. İçmeye çalışıyoruz ama beceremiyoruz,o sırada yaşlı bir amca gelip "oğlum siz gerizekalı mısınız, sigara içmeyi bile beceremiyorsunuz" gibi bir şey demişti.

İlk ve son sigara içişim :)
0
hayirsiz
(27.12.17)
@taktikmaktik hocam, bu ufak kıvılcımlar bende birşeyler yaratıyor ama o motivasyon kalıcı olmuyor. Yine de neden olmasın bir kez daha denenebilir.
0
curukturpkokusu
(27.12.17)
Öve öve bitiremedikleri orgazm sigarasını denemek için içtim. İlk ve son oldu. İçtim dediğim de bi nefes. Ölüyordum.
0
Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir
(27.12.17)
14 yasinda basladim. Yatili okuduğum icin zor olmadi baslamasi. Evde icildigini gordugum ve algiladigim 6-7 yaslarindan beri icmek istiyordum. Dünyanın en pişman içicisi olabilirim. Farkli zamanlarda 2 sene 4 ay ve bikac kez 1 ay biraktim. Su anda yine içiyorum. Son 4 senedir falan sürekli birakma egilimindeyim. Mevcut durumda bosluk hissi ve motivasyon eksikliği kalıcı kurutuluşa engel maalesef.
0
japon askeri
(27.12.17)
Silivrikapı çocuğuyum, minnakken başladım içmeye. Araya spor girince bıraktım. Sonra can sıkıntısından 2 defa daha başladım, biri spor kariyerimi bitirdi. 2 sene önce tekrar bıraktım. Mutlu veya mutsuz değilim, değişen bir şey yok. Daha içmem ama.
0
Tears of Devil
(27.12.17)
Çok ama çok sıkıldığım ve bozulduğum bir zamandı. Gittim kafeteryadan cigarillo'lardan aldım. Kokuya karşı hassasım, arkadaşlarım içerken bir tek o (cafe creme olanlardan) kokmazdı. Üst üste 4 tane içmişimdir herhalde o hırsla.
Devamında midem bulandı, kustum. Sonrası da gelmedi zaten.
0
SiyamkedisiZorro
(27.12.17)
lisede denemiştim. sırf meraktan. bi bok anlamadığım için içmedim. üniversitede vs hiç içmedim sanırım belki bir iki tanedir. son iki senedir alkol yanında tüketiyorum sadece. iyi oluyor.
0
elorelia
(27.12.17)
askerde içtim can sıkıntısından. pişmanım. tövbe ettim, canım çok nadir de olsa çekiyor ama kafam rahat
0
silah taciri
(27.12.17)
uzun olacak ama anlatıcam. serin hikaye.

23 yaşındaydım. tam gezi olaylarının olduğu dönem. canım sıkkındı, bir sürü kötü şey olmuştu. sigaraya başlamaya karar verdim. filmlerde kötü bir dönem geçirenlere hep "yak bi' sigara" derler çünkü.

yaz okulundan 2 ders almıştım. arkadaşlarımdan da kimse yoktu. okul bahçesinde tek başıma otururken yaktım bir tane. biri görecek, aa sen sigara mı içiyorsun diyecek diye ödüm koptu :D akşam eve gittim, tek yaşıyordum. bira aldım onunla içtim. ağladım içtim, üzüldüm içtim, kafam attı içtim. sigara bana hep o çirkin günleri hatırlatıyor. aylarca kimselere söylemedim ama sigaraya başladığımı, en yakın arkadaşlarıma bile. ki o dönem zaten kimselerle sık görüşmüyordum. hayatımın bunalım devriydi :)

ilk 2 sene boyunca piyasadaki en ağır sigaralardan birini içtim, hem de büyük bir keyifle. sonra da en light sigaralardan birine geçtim birden. dedim ki ben ne içiyormuşum 2 senedir, ciğerim solmuş. 1.5 sene de o light olanı içtim.

valla sonra bana birden ilginç bir şey oldu. bıraktım. daha doğrusu sigara beni bıraktı. neden böyle oldu tam bilmiyorum. 3 yıllık içiciliğimde hiç bırakmayı denememiştim, aklımdan bırakmak geçmiyordu bile. her gün net 1 paketimi içerdim yani. ama bir gün geldi, sabah içtiğim sigara midemi bulandırdı, yemekten sonra içtiğim sigara ağzımın tadını bozdu, evde içtiğim sigara bana bile leş gibi kokmaya başladı. tiksindim. 8-9 aydır içmiyorum. canım çok çekerse içeceğim dedim kendi kendime, gerçekten de bu 8-9 ayda belki 3-4 tane içmişimdir alkolle ama hepsi o yani.

böyle istemeden de olsa bırakmamın olası sebeplerinden biri yogaya başlamış olmam bence. yogaya ilk başladığımda kursa gitmeden içiyordum, çıkınca içiyordum. başta güzel bile geliyordu o hareketler sonrasında sigara içmek. ama yogayla hiç de bağdaşmayan bir şey yani düşününce. o yüzden vücudum zamanla onu istemedi, tepki gösterdi diye düşünüyorum. diğer bir sebep de, artık hayatımın gerçekten düzenli olması, huzurlu ve mutlu olmam. çünkü sigarayı kötü günlerimi atlatmada yardımcı bir araç olarak görüyordum, başlama sebebim bile buydu. şimdi ise mutluyum, dertsizim. sigaraya ihtiyacım yok.

sonuç olarak pişman değilim. 3-4 sene sigara içmemin ciğerlerim açısından büyük kayıp olduğunu düşünmüyorum. ama saçma bir şekilde de olsa bıraktığım için çok mutluyum. sigara eskiden hava atma aracı olabiliyorken günümüzde "yazık ya, iradesiz demek" gözüyle bakıyorlar, içenlere acıyorlar. artık o konumda olmadığım için mutluyum.
0
istanbul kanatlarimin altinda
(27.12.17)
40 yil icmedim, ihtiyac da duymadim etrafimdaki herkes iciyordu. sıkıntılı zamanlarımda basldim. 1 yildir günde 1 paket iciyorum. pisman degilim.
0
eriksatie
(27.12.17)
ilk ne sebeple içtim... ilk kez coğrafya hocamız evde deneysel takılıp anne babamızdan sigara isteyip içmemizi ve tadını beğenmeyeceğimi iddia etti ama senelerdir evde ailem içtiği için pasif içiciyim ve etkilenmedim. üstünden çok zaman geçmeden de zaten alkolle birlikte sigara tüketimi başladı. sigarayı senelerdir kullanıyorum çünkü seviyorum. pişman mıyım ? bazen. çok tıkıyor nefesimi gerçekten. neden mi seviyorum ? her ruh halime uyum sağlıyor. mutluyken içince keyif veriyor, mutsuzken içince eşlik ediyor.
bırakamadım. 1 aylık içmeme serüvenim oldu, en uzunu bu ve sene 2010 veya 2011di. o günden beri maksimum verebildiğim ara uyku sürelerim oldu.
bırakmayı da düşünüyor muyum ? bazen ama çok nadiren. yani seviyorum, belki elektronik sigaraya başlayıp biraz azaltabilirim ama tamamen bırakacağımı pek düşünmüyorum. spora olan bağlılığımla alakalı bu durum da değişebilir belki ama bilemedim.
0
vedderbaug
(27.12.17)
Lisede tüm arkadaşlarım içiyordu, onlarla denedim. 2-3 paket almışımdır ama tamamen mantık insanı olduğumdan devam etmek için sebep bulamadım.

Üniversitede de bölümün %98'i sigara içiyordu. Öyle olunca aralarda sigara içme bahanesiyle sohbet muhabbet oluyordu kendi aralarında. Fazla sosyal bir insan olmadığım için kaynaşma amaçlı başlasam mı diye düşündüm ama bunu da saçma buldum.

Şu anda da cahil işi geliyor bana sigara (özellikle avrupada bulunduktan sonra), kendini geçtim başka insanlara saygısızlık. Bazen trene binmek için beklerken daha inerken sigara yakanlar oluyor, ya da binmeden büyük nefes alıp yanımda verenler; pisliğe bakar gibi bakıyorum bu insanlara, tam bir saygısızlık.
0
kayranin kedisi
(27.12.17)
5. sınıftaydım, bir arkadaş vardı anne-babası olmayan, yaşlı halasıyla yaşıyordu. hiç arkadaşı yoktu, aksi bir çocuktu, üzülüyordum haline ama arkadaşlarım onunla takılmak istemiyor diye sadece okul dışında yanına gidiyordum, bizim mahallede oturuyordu. evine gitmeye başlamıştım, sigara içtiğini görünce tuhaf gelmişti o yaşta nasıl içiyor diye. muhtemelen aynı sebepten havalı da geldi, tam hatırlamıyorum. o zamanlar içmiştim 1-2 hafta, sonra şahin taşındı mahalleden, ben de içmedim. bir daha sigara istemedi canım hiç, zaten 1-2 sene sonra ne kadar boş bir şey olduğunu anlamıştım, o yüzden lisede-üniversitede içmedim.

sonra; stresli bir işim vardı, ilk iş tecrübem. normal sigara hala tatsız tuzsuz geliyordu, o ara djarum'la tanıştım, onun tadını beğenince başladım. 1,5 sene civarı kullandım, sonra işi bırakınca sigarayı da bıraktım. o zamandan beri düzenli içmiyorum, ortamına göre. bilerek paket almıyordum ki başlamayayım diye, şu aralar boşluktayım baya, ara ara alıyorum paket, yalnız başıma biyerlere gidip oturdukça içiyorum kahve ya da birayla. paket bitince ara veriyorum ki yeniden başlamayayım diye.
0
Bruce
(27.12.17)
ilk puroyla başlayıp 4 yıl kadar sigara içtim. maddiyat ve sağlık sebeplerinden bıraktım. ana etken özgürlüğümü kısıtlıyor oluşuydu. otobüste uçakta sınavda vs belli süre üstünde duramıyorsun. ilk hevesle küçük yaşta içmiştim. kimse kusura bakmasın sigaranın özentiden başka başlama sebebi yok.
0
vassal
(27.12.17)
ben de özentilikle başladım. 18 yıl içtikten sonra 10 aylığına bıraktım, sonra yine başladım ve 5 yıl daha içtim. 2 hafta önce yeniden bıraktım.

Başladığıma pişmanım.
0
pano
(27.12.17)
13-14 yaşındayken en yakın arkadaşım ailesinden gizli balkonda içiyordu. Sonra birkaç arkadaşımız daha geldi, onlar da fosur fosur içmeye başladılar. Evde kimse yoktu. Bana da yarım sigara verdiler. İçmeyi denedim. 'Eee, bu böyle mi, olayı ne. Zevkli de gelmedi' dedim, bir daha içmedim.
0
aychovsky
(27.12.17)
(4)

Misafirden nefret etmek

ovungec zeus
Ben eve gelen misafirden kim olursa olsun nefret ediyorum. Tüm duzenim bozuluyor, garip bir stres oluyorum. En önemlisi evimde istediğim gibi sereserpe yatamiyorum. Keşke hiç misafir gelmese. Sizin misafir konusunda fikriniz nedir?
Ben eve gelen misafirden kim olursa olsun nefret ediyorum. Tüm duzenim bozuluyor, garip bir stres oluyorum. En önemlisi evimde istediğim gibi sereserpe yatamiyorum. Keşke hiç misafir gelmese. Sizin misafir konusunda fikriniz nedir?
0
ovungec zeus
(24.12.17)
Kendi evinde misafir agirlamak zorunda degilsin.

Nefret ediyorsan, misafir alma olsun bitsin
0
kuehles blondes
(24.12.17)
eleman selam hacu ben geldim diye kapıyı mı çalıyor?
0
dedim dedim de kime dedim
(24.12.17)
Ben de pek sevmiyorum misafir olayını. Yakın arkadaşlarım bile olsa 3-4 günden sonra sıkılmaya başlıyorum. Başkasının evinde misafir olmayı da sevmem zaten.
0
ms brownstone
(24.12.17)
Çocukluğumdan beri “Misafir gelse ya” diye sevinirim ama ciddi bir misafir gelince uğraşması zor olabiliyor, evi beğenmeyebiliyor, yemeğe kusur bulabiliyor. Onun dışında, “Beni böyle sev seveceksen”, “Halıya pisleme huyun olmadığı sürece kendi evin gibi davran”ı misafirlik felsefesi olarak kabul eden misafirleri ağırlamayı çok severim.

Annem hiç sevmez örneğin, hr gelen misafirin evin işleyişini bozduğunu düşünür. O yüzden, onunla yaşarken kimseyi çağırmazdım. O yğzden dışarıda buluşurdum ya da dışarıda ağırlardım insanları.
0
aychovsky
(24.12.17)
(47)

flörtleşirken imla hatasına takılmak

pushing up the daisies
merhabalar, sorum şu, yeni tanıştığım numarasını aldığım bir beyefendi ile mesajlaşırken sürekli imla hatası yapıyor, soru eklerini bitişik yazıyor ve sesli harfleri kullanmıyorsa bi soğuma geliyor. aslında onun dışında sorun yok diyelim, anlaşıyoruz gibi eğleniyoruz birlikte ama imla hatası yapınca
merhabalar, sorum şu, yeni tanıştığım numarasını aldığım bir beyefendi ile mesajlaşırken sürekli imla hatası yapıyor, soru eklerini bitişik yazıyor ve sesli harfleri kullanmıyorsa bi soğuma geliyor. aslında onun dışında sorun yok diyelim, anlaşıyoruz gibi eğleniyoruz birlikte ama imla hatası yapınca böyle ufak tefek değil de göze sokarcasına bundan olmaz diyebiliyorum. abartılı mı tepki, siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? misal en son mesajlaştığım kişi istisnasız ‘herkez, gelimmi, evdemisin, istemessen ‘ gibi şeyler yazıyordu. tamam edebiyat öğretmeni gibi yazsın demiyorum da yani :/
0
pushing up the daisies
(24.12.17)
Bende de var aynı durum. Yazım yanlışı görmemle o insandan soğumam bir oluyor.
0
ms brownstone
(24.12.17)
Mi yi birleşik yazmasına soğumam da istemessen iticiymiş
0
hayati cozemeyen adam
(24.12.17)
Çok itici ya. Ben de direkt soğuyorum böyle durumlarda. Bence abartılı değil. Bir de bu tarz tipler genelde pek kültürlü ve iyi eğitimli çıkmıyor gözlemlerime göre.
0
kulagina kupe olsun
(24.12.17)
Bendede oluyor.
0
doxanikee
(24.12.17)
sen de imşa hatası yapmışsın
Bence de önemli hak verdim
Ayrıl
0
benaslindayohum
(24.12.17)
arada beyin kısa devre yapıyor fazla facebook takılmaktan.

zamanla geçebilir, geçmezse türkçe öğretmeninize danışınız.
0
binder dandet
(24.12.17)
-de veya -ki olaylarında sorun yapmıyorum fakat sabrım "herkez" yazana dek.

"ya noldu foton gitti" oluyor ondan sonra.
0
fatih terim akti
(24.12.17)
'gibisinden' saçmalığını kullanmayan herkesle sonsuza kadar iletişim kurabilirim.
0
eksimeksi
(24.12.17)
Bendede var o. yazim yalnisi yapan birisinden direk soguyorum
0
qazwsx
(24.12.17)
yadaha yasım yalnısı yapıyosa o is nasıl olacakki?
0
binder dandet
(24.12.17)
aynen öyle. vatsapta arkadaslarla konusurken türkçenin ırzına geçsem de yeni tanıştığım flortlestiğim birinde direkt soğuma sebebi benim için gayet de haklı bir sebep bence. bir insan görmedim ki böyle yazım hataları yaptığı halde hayata bakış açımız aynı olsun, yok uzun vadede hepsinin başka bir sürü falsosunu görüyorum o yüzden bu olay benim için önemli.
0
proletarier aller lander vereinigt euch
(24.12.17)
Bunları kabul edebilmem için cook öncesinden kör kütük aşık olmam lazım. Flört aşamasında farkedersem uzaklaşırım.
0
elorelia
(24.12.17)
abartı değil, olması gereken bu bence. tamam anlık mesajlaşma sebebiyle selamı slm, kendine iyi bak cümlesini kib diye kısaltıyoruz ve buna alışıyoruz da, imla kurallarını bilmemek farklı bir mevzu.

bunca yıl kendi diline en basit düzeyde dahi hakim olmayı başaramamış bir şahıstan başka konularda da beklentim olmaz. var ise de anında imha eder önüme bakarım.
0
treamorg
(24.12.17)
lisans mezunu kişi sürekli basit imla hataları yapıyorsa türkçeden habersiz kalitesiz bir bireydir. hadi entelektüel kişiliğe sahip değildir olsun da çok da abartma olmasın. 16 yıllık eğitim ve öğretim boyunca en azından ders kitaplarıyla uğraşırken doğru yazımları hiç mi görmedin diye sormak lazım. kimseden mesaj yazarken en ince detaya kadar dikkat etmesi zaten beklenmez de "istemessen, herkez, bian, bide" vs. nedir?
0
sporty
(24.12.17)
yalnız olmadığımı görmek sevindirdi. hem de karşı cinsten. açıkçası ben de bu tarz insanlardan çok çabuk soğuyorum. nedeni de sanırım bu imla hatalarının birçok şeyi anlatıyor olması. mesela bana göre böyle yazı yazan birisi kitap okumuyordur hiçbir şekilde. bırak kitabı internette 300 kelimeden fazla gördüğü yazıya uzun diyordur. böyle bir insanla açıkçası uzun süreli bir ilişki kurabileceğimi düşünmüyorum ben. (arkadaş olmak da dahil)
0
mr sherlock
(24.12.17)
yazım yanlışı varsa okumuyor, yazmıyordur; bunlar yoksa kısaca karşınızdaki üniversite bitirmesinden bağımsız cahil biridir, küçük bir püf nokta büyük resmin habercisidir. Siz de cahilseniz sorun yok ama değilseniz sıkıntı olası.
0
gezegen olan pluton
(24.12.17)
"Herkez" yazıyorsa bana öyle bir soğuma geliyor ki :) Diğer durumlar belki tolere edilebilir.
0
simderun
(24.12.17)
Bunlar kalitesizlik belirtisi olduğu için soğumanız normal. Haksız değilsiniz.
0
taktikmaktikyokbambambam
(24.12.17)
Katılıyorum. Daha önce “hoşlanmadığınız kelimeler neler” gibi bir soru sorulmuştu; onları kullanan kişileri de itici buluyorum ben. Bir de, hadi öğrenemediniz, eğitim alamadınız da internet kullanan bir insanın bu tarz hatalar yapma bahanesi olamazmış gibi geliyor bana günümüzde. Ortalık “herkes böyle yazılır”, “de eki ayrı yazılır” gibi şeylerle dolu.
Ama sıralama yapmam gerekirse, benim en sinir olduğum şeylerden biri noktalama işaretlerinden önce bir boşluk bırakılması sanırım. Geçenlerde biri uzunca bir cevap yazmıştı ama hep “kedi ,köpek ,tavşan” gibi kullanmış, okuyamadım açıkçası.
0
sopiro
(24.12.17)
çok takılma bence.ha başında bu tür şeylere takıldığını
söylersen mutlaka dikkat edecektir.
0
red hot chili
(24.12.17)
asiri kiyici oldugum meseleler bunlar. imkanlara ragmen daha dikkatli konusmaya ve yazmaya gayret etmeme tavri, sefil bir tavir.
0
e haliyle
(24.12.17)
Ben işe başvuracağım firmanın ilanında bile böyle hatalara dikkat ederdim. Kendim imla tanrısı olmamakla birlikte asgari de olsa dikkat ediyorum. Elin sürçmesi başka, alışkanlık başka. Uyarın. Size nasıl göründüğünü bilirse; sizi de önemsiyorsa daha dikkatli olacaktır. Mükemmelliyetçi de olmayın.

Bazen insanlar şirin veya samimi olmak için de yapıyorlar. O da karşıdaki kişinin yüz yüzeykenki tavırlarını biliyorsanız ona göre değerlendirilmeli. Yılışık birinin internette çok düzgün konuşmasını beklemezsiniz.

Özetle imla, tutarlı, ciddi, detayları atlamayan bir karakterin önemli bir göstergesidir. Hatasız da kul olmaz.
0
idexo
(24.12.17)
ben de takılıyorum, ve yaptığı hatalar bana göre belirleyici duruyor.

Farklı dünyalar durumu olabilir. Takılmadığın durum da olabilir di bu arada, o zaman ortada sevgi olurdu.
0
nucleon
(24.12.17)
Çok itici geliyor bana da. Dikkat etmek lazım. Hele bir de karşında özendiğin, değer verdiğin bir insan varsa daha fazla dikkat etmek lazım.
0
Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir
(24.12.17)
biraz kibir.
0
Apocalypse
(24.12.17)
Bence çok normal bu; çünkü bu tür yanlışları yapmakta ısrar edenler bildiğin cahil insanlar. Yazıyla, okumayla işi olmayan kimseler.

Sadece futbol ve kendi yaptığı işler hakkında konuştuğum arkadaşım bunu yapınca hiç garipsemiyorum mesela; çünkü zaten onunla paylaşacaklarım o kadarla sınırlı. Daha ötesi zaten olamaz.

Öte yandan muhabbetim sınırlı 3 5 alanla kısılı kalmamış arkadaşlarım bunu hiç yapmıyor; çünkü bu benim gözümde başka anlamlara da gelen bir işaret. Yani de, da, ki yazma değil mesele. Karşımdakinin vizyonunu, birikmişini falan tartıyor gibi hissediyorum. Zaten kurduğun fıkra kadar bir cümle, gündelik 300 farklı kelimeden fazlasını kullanmıyorsun, bari onu düzgün yaz değil mi? Meh.

Ezcümle; yok anacım yok. Sevgililik, arkadaşlık konularında kralı gelse "Akşam sana gelimmi ;)" yazsa "cnm tşk teyzem sünnet olacakmış gitmem lzm, bb" der gönderirim gibi geliyor.
0
g man
(24.12.17)
aslında abartılı bir tepki ama aynısını ben de yapıyorum.
0
keçeli-kalem
(24.12.17)
bu yüzden Türkçe öğretmeniyle evlendim.
0
legalize marijuana
(24.12.17)
kesinlikle abartılı değil aynı durumu ben de yaşıyorum. bu karşınızdaki kişiyle aynı hassasiyetlere sahip olmadığınızın en iyi göstergelerinden biri bence.
0
rhoda
(24.12.17)
Böyle takıntılar da var iste. :) . eğer hoşuna gitmiyorsa bunu ona soylemelisin bence bize değil. Güzel takıntılar bunlar :)
0
opitseri
(24.12.17)
Bunu ilkokul mezunu ya da eğitimi bir şekilde yarım kalmış biri yapsa, asla yadırgamam ve yargılamam ama üniversite mezunu biri bunu yapınca 'Bu kişi eğitimsiz; kendini geliştirmeye, öğrenmeye önem vermiyor' izlenimi oluşturuyor. Bu da benim için hayattaki önemli yanlardan biri. Hani, bir iki kelimeyi, kalıbı yanlış yazıyordur, öyle öğrenmiştir ve denk gelmemiştir; olur öyle şeyler. TDK bile günü geliyor, hoppidi hoppidi kural değiştiriyor. Bu tarz hatalar çoksa olay sadece yazım yanlışı, dilbilgisi hatası değil, bakış açısı uyumsuzluğu, farklı dünyaların insanı olma gibi görürüm.
0
aychovsky
(24.12.17)
Soğurum.
0
Amaranta ursula
(24.12.17)
Valla kisiye gore degisiyor boyle seyler. Kiz beni imla hatasindan dolayi uyarsa nikahi bassam mi lan diye dusunmeye baslarim sahsen.
0
stavro
(24.12.17)
kime ne anlatabilirsin ki?
0
regardless of what they say
(24.12.17)
verilen cevaplarda da hata var, ironik :)

ben eğer yerine "eyer" yazilmasinda bitmistim...
0
orion
(24.12.17)
tabii ki uzak dur, o ne oyle
0
fragile lady
(24.12.17)
Çok itici oluyor ya öyle insanlar
0
en_birinci
(24.12.17)
bu kadar çok insanın bu konuya eğilmesine sevindim, ben bu soruyu soracak olsam aklımdan kesin "şimdi gramer polisi misin ezik başka bişeye takıl" diyenler gelir diye geçirirdim; şaşırdım cevaplara.

bence abartılı değil buna takılmak ancak bir insanın umrunda olmamasını anlayabilirim. eskiden çok daha katıydım, imla bilmeyen insanı kendi sosyal hayatımda ciddiye bile alamıyordum ama zaman geçtikçe sayıca çok olduklarını gördüm ve "sorun bende galiba" diye düşündüm. bu kadar insan bilemiyorsa temel bir sorun olmalı.

ancak bunu değiştirecek olanlar da bizleriz, daha fazla kişi ilişkide seçim kriteri olarak belirlesin ki insanlar ciddiye almaya başlasın!
0
Bruce
(24.12.17)
her zaman mı böyle? bazen ben mesela yolda yürürken tek elimle yazıyorsam mesajı en yakın harflere basarak yazıp geçiyorum. off şimdi kim gidip öte taraftaki a ya basacak ya da boşluk tuşuna falan diyorum. aceleden oluyor öyle hatalar. mail, mektup yazdır ona bak bakalım dil bilgisi sağlam mı o zaman belli olur :)
0
kedi kovalayan astronot
(24.12.17)
"aslında onun dışında bir sorun yok diyelim"

Bundan daha büyük nasıl bir sorun olabilir?

En az 15 yıl eğitimini aldığı ana dilini düzgün yazamayan birinin bir şeyleri doğru yapmasını nasıl beklersin? Ya da bu adamla neyi konuşup tartışabilirsin?

Hayır efendim, edebiyat öğretmeni gibi yazacak. Yazmıyorsa, kendini geliştirmekten aciz, vasıfsızın tekidir. Üzgünüm.

Neden 4 yıldır yalnız olduğumu açıklamış oldum sanırım.
0
yirmisantim
(25.12.17)
Ben de acayip takılıyorum, kesinlikle haklısın. Edebiyat öğretmeni olmakla alakası yok, karşındakine olan saygınla alakası var. Sorarsın aceleden öyle yazdım derler bi de. Ben oturup insan gibi mesaj yazıyorum aq sen de otur uğraş.
0
roket adam
(25.12.17)
Valla bende de direkt gözümden düşüyor.
0
lcha
(25.12.17)
gerçekden böle yapıorsa bilemiorum altan yaaaani.

mesela, bazı yazımları sanki karşında anlatıyormuş gibi yazmak ister ona bi şey diyemem, sonracıııma, geliiiciiiiim, tamm tarzı kişinin zaten günlük yaşamda ifade ettiği gibi yazması sıkıntı değil o kadar tdk yalamış yutmuş, mükemmel derece türkçe konuştuğum söylenemez ama bu kadar basit şeyleri ne bileyim bazen takıyorum yazmak içimden gelmiyor bazen de aman salla bu yaşa kadar öğrenememiş ben kazıkla çaksam nafile oluyor yukarıdaki ilk cümle örneğini yakın arkadaşım çok sık yapar kal geliyor amaaa :(


neyse ben ne istediğimin farkında değilim sanırım.
0
antik depresan
(25.12.17)
Klavye kazaları, özellikle telefonlarda, kesinlikle sorun değil. Benim de bol bol yaptığım şeyler.

Bir şey/birşey gibi masum olaylar da çok dert değil.

De/da, ki, yanlız, yalnış gibi kullanım hataları bende kırmızı bayrak kaldırır. Karşımdaki insanın beklentilerime uyuşmayacağına dair önemli bir göstergedir.
0
cleric
(25.12.17)
Haklısın, kim olsa soğurdu. Peki bu beyefendiyle konuşurken, anlaşırken, eğlenirken,vs hiç dikkatini çekmedi mi, sadece yazarken mi imla hataları yapıyor?
0
iwasbornonamountainside
(25.12.17)
bunu yapan bana direk varoş geliyor yav açık konuşmak gerekirse. olay mahallinden uzaklaşıyorum.
0
bruceandwayne
(25.12.17)
bende de var bu. deli gibi aşık olsam da imla hatası görünce bir tiksinme geliyor.
0
cezzar dede
(25.12.17)
(8)

kronik farenjit olanlar?

MandMs
4-5 gündür konuşurken boğazıma kendi nefesim takılıyordu. kelimeler arasında anlık, "ehe, ehö, öhh" tarzı takılmalar oluyordu. Sağlık ocağına gittim ve farenjit dedi doktor. dikkat et, kronikleşebilir dedi.1. kronik hale nasıl gelir, gelmemesi için neler yapılır?2. şurup ve gargaranın yanında nurofe
4-5 gündür konuşurken boğazıma kendi nefesim takılıyordu. kelimeler arasında anlık, "ehe, ehö, öhh" tarzı takılmalar oluyordu. Sağlık ocağına gittim ve farenjit dedi doktor. dikkat et, kronikleşebilir dedi.
1. kronik hale nasıl gelir, gelmemesi için neler yapılır?
2. şurup ve gargaranın yanında nurofen de verdi doktor. Nurofen i içmem şart mı acaba?
0
MandMs
(22.12.17)
Nacizane tavsiyem, sakın ilaç kullanmayı yarıda bırakma (artık iyiyim diye düşünüp, en büyük hata bu oluyor genelde), nurofen'i de iç ve sık sık duş al = )
0
anarsik kurbaga
(22.12.17)
doktor değilim ama kronikleşmesi demek farenjiti sürekli olman. yakın sürelerde... yani iyileşemezsen kısa bir süre sonra tekrar farenjit olabilirsin o yüzden ilaçlarını tam almalısın.
0
qobel
(22.12.17)
Hergün gargara yaparak boğazını temiz tutmaya çalış. Onun dışında klasik şeyler, bol sıvı tüket, havalar soğuduğunda boğazını soğuktan koru, vs.
0
kaptan memo
(22.12.17)
nurofen, aferin gibi antibiyotik olmayan ilaçlar grip ve üst solunum yolları enfeksiyonu için yazılıyor ama tedavi edici özelliği yok, ağrı kesici ve ateş düşürücü etkileri var. www.ilacrehberi.com

sarımsak yutabilirsiniz, bol bol ılık su, poşet çay olmayan gerçek bitki çayları (adaçayı, ıhlamur) için.. karbonatlı su ile gargara yapın, asitli içecekler içmeyin..uyuduğunuz odada kalorifer peteği varsa havayı kurutmaması için petek üstüne su dolu kap koyun ( özel kancalı petek için su kapları da satılıyor) tüm bunlara kış ayları boyunca dikkat edin,

benim kronik farenjitim var, sebebi burnumdaki deviasyon. burundan rahat nefes alamayınca özellikle gece ağızdan nefes almak ciddi rahatsızlıklara yol açıyor. bunu kontrol edin veya kbb doktoruna sorun derim.
0
siedorf
(22.12.17)
Sebebini tespit etmek gerekiyor. Bende alerji var mesela. Sonbaharda antihistaminik icmeye basliyorum hasta olmamak icin. Kbb'ye danismak en iyisi.
0
rusyalı kozmonot
(22.12.17)
Şurada yazmıştım
eksisozluk.com
Kopyalayıp yapıştırayım

kronik farenjiti olan insan zencefili elinden eksik etmemeli. yaş zencefili acı acı çiğneyince çok süper rahatlatır. toz zencefil süte veya bala veya hem süte hem bala karıştırılarak içilir/yenir. (en iyisi balla toz zencefili karıştırıp macun kıvamına gelince yemek) kök zencefil boş zamanda pastil gibi emilir. doğadan'ın zencefil limonlu çayı artık nefret getirene kadar içilir. farenjit 101 = zencefil. zencefil farenjitlinin kara gün dostudur.

boğazın testere, zımpara gibi olmasına aldırmadan bol sıvı alınmalı. zencefilin dışında adaçayı da antiseptik bir etkiye sahiptir. aynı zamanda hatmi ve papatya da farenjite iyi gelen şeylerdendir. adaçayı çok değerli bir şey ama çok da abanmamak gerek, östrojen pompası çünkü.

çayların hepsini bir arada karıştırmayın ve çayları kaynatmayın. ayrı ayrı üzerine sıcak su dökerek demleyin, bekletin. ılıyınca için. zevk almak için değil, ilaç niyetine için.

bunları gargara yaparak içiyoruz, çünkü oradaki mikrop, pislik, artık ne varsa onları gargara yolu ile söküp mide asidinde öldürmeyi planlıyoruz.

çok sıcak ve çok soğuk şeyler, asitli-gazlı şeyler yasak. kendinizi çok narin, ortamı değiştiğinde bozulacak bir saksı bitkisi olarak görün. her şey ılık. çorba da, çay da, karpuz da ılık. oda sıcaklığından çok sapma göstermemeli ama sıcak içecekler içinizi de ısıtmalı. katı ve boğaz tahrişi yapabilecek yemeklerden (örneğin, patates kızartması) kaçınmak gerek, her şey olabildiğince sıvı ve besleyici olmalı. mercimek çorbasını elde yapın ve onu için.

ağız sürekli temiz olmalı, diş fırçalamak çok önemli. hasta olun olmayın, her gece yatmadan önce karbonatla gargara yapın. gün içinde aklınıza geldikçe ister için, ister gargara yapıp tükürün.

vitamin için meyve değil ama soğan, sarmısak yeyin ama soğanı abartmayın hastayken. acıdan kaçının, acı boğazınızı tahriş eder. yaygın kanı acının orayı pişireceğidir, kazın ayağı öyle değil. acı yok rocky, acı yok.

terlemeyin, üşümeyin. unutmayın ki saksı bitkisisiniz. klimanın pis havasından uzak durun. pencere açın bol bol, hava temiz olsun ama cereyanda da kalmayın. uyuyun bol bol ama uyurken ağzınız açık kalmasın. ağzınızdan nefes almayın. olmadı breathe right alarak burnunuzu açık tutun. uyurken "ağzı açık mı uyuyor" diye kontrol etsin birileri. eğer ağzınız açık uyuyorsanız uyku kliniğine. belki de septum deviasyonu var ve birçok şey ondan kaynaklanıyor. bir doktor türkiye'nin yaklaşık %60'ında septum deviasyonu olduğunu ama insanların farkında olmadığını söylemişti.

ayrıca, reflü varsa yüksek yastık kullanarak uyuyun. mide asidi siz uyurken boğazınıza gelip oraları tahriş etmesin.

alerji kaynaklıysa, ilaçlarınızı aksatmayın; onlar feci de uyku yapar. yatmadan önce alın onları. sonra da upuzun ve depderin uyuyun. alerji geçmeden farenjit yok olmaz, çünkü farenjiti alerji tetikliyor zaten. neye alerjiniz olduğunu bilin. örneğin, bir arkadaşımın yatak çarşafındaki mite'lara alerjisi varmış, bambu çarşaf almak zorunda kalmıştı. hatta bir ara da seksi saten çarşafları iki günde bir yıkayarak onlarla yatmak zorunda kalmıştı da, rahat edememişti "yatakta kayıyorum ben" diye. meğer pamuk çarşafa alerjisi varmış. bir alerji testi yaptırın, neye karşı ise alerjiniz onu bulun. farenjiti yapan o, ondan kurtulmadıkça farenjit de gitmez.

en hızlı rahatlatma yaş zencefilin ağız göz yana yana hatır hutur çiğnenmesi ile olur. hatta günlük hayatta da zencefil eksik olmasın, biri klima mı çalıştırdı, emmeye başlayın kök zencefili pastil gibi.

ekleme: bu illetten kurtulan biri olarak, kendimi kurtaran yolları söyleyeyim.
öncelikle herhalde 8-10 kere kulak-burun-boğaz polikliniğine gitmiştim. allerjiler, septum deviasyonları, reflüler, vb. kontrol edildi hep. ilk olarak istanbul'un havasına verildi suç. aslında haklıydılar da, uzun süre başka şehirlerde yaşadığımda hiç hasta olmuyordum. ancak, istanbul'da yaşamak zorunda olduğuma göre bir şekilde başa çıkmam gerekti.

ilk olarak, spor yapmak çok iyi geldi. bağışıklığı ne kadar arttırdığını anlatamam. düzenli spora başlayın mutlaka. daha önce hasta eden hareketlerin hasta etmediğini göreceksiniz.

ikinci olarak, dedim ya, saksı çiçeğisiniz. terlemeyecek veya üşümeyeceksiniz ama ikisinden birini tercih etmeniz gerekiyorsa, üşüyün. ne olursa olsun, terlemeyin. bu ne demek? ben toplu taşıma kullanan bir insanım. dolayısıyla kışın her dolmuş, otobüs, vb.den indiğimde sıcak yerden inip gideceğim yere kadar soğuk bir ortamda yürümek zorundayım. hastalığı en çok etkileyen kısmın burası olduğunu buldum. toplu taşımada paltolu paltolu sıcak sıcak oturup dışarı çıkmak çarpıyordu. artık toplu taşımaya biner binmez paltoyu çıkarıyorum. hafif serin oluyor ama içeri-dışarı sıcaklığını dengeliyor. araçlarda terlemeyin, terli terli araçlardan dışarı çıkmayın. ayakta duracaksam bile bir elimde paltomu ve çantamı beraber tutuyorum artık. palto yere düşmüşmüş, elimde kolumda taşıyamıyormuşum; bunlar farenjitten önemli değil. oturuyorsam palto mutlaka kucağımda ve iner inmez giyiyorum. içeride donmadığınız sürece serinlik olsun, sıcağa alıştırmayın bünyeyi araçların içinde. bunun da etkisi çok yüksek.
0
aychovsky
(22.12.17)
aychovski'nin yazısının linkini verecektim zaten kendisi vermiş.
beni sıcak duş almak ve zencefilli ballı macunlar satılıyor organik ürün mağazalarında onlar çok rahatlatıyor.
0
anily
(23.12.17)
Herkese teşekkürler, şuan zencefil çiğniyorum (:
böyle bi tat yok yalnız /:
0
🌸MandMs
(23.12.17)
(4)

şuan ohalde miyiz?

caletti
sb.
sb.
0
caletti
(21.12.17)
evet.
0
doxanikee
(21.12.17)
Evet ve bundan sonra aksi belirtilmedikçe ohal kabul ediyoruz.
0
aychovsky
(21.12.17)
Şu zamana kadar duyuruda gördüğüm en kolay soru.
0
Fusha
(21.12.17)
hayır, ohal; hayatımızın normali haline geldi bile
0
selam
(21.12.17)
(4)

Hayatınızda verdiğiniz en zor karar neydi?

rahip janick
SB. Ve en önemlisi? ikisi aynı şey olmak zorunda değil. Hayatınızı değiştiren karar da olabilir.
SB.

Ve en önemlisi? ikisi aynı şey olmak zorunda değil.

Hayatınızı değiştiren karar da olabilir.
0
rahip janick
(21.12.17)
Ikisi ayni.

Universiteden mezun olurken (eski) kiz arkadasim Ankara'da kalmasina ragmen yuksek lisans icin ODTU'yu degil Bogazici'ni tercih etmek.
0
crown
(21.12.17)
-istifa etmek.

-evi terk etmek (sevdiğim kadının evine yerleşmek)

-sevdiğim kadını terk etmek.

-istanbul'u terk etmek.
0
allegrezi
(22.12.17)
Hayatımın 9 yılını ve zorla edindiğim birçok şeyi kısmen çöpe atarak bazı zor şartlar altında yurtdışında baştan başlamak mı, hazır rahatım yerindeyken ve iyi de kazanmaya başlamışken Türkiye'de kalmak mı. Çöpe attım, şimdilik pişman değilim.
0
aychovsky
(22.12.17)
28 yaşında hiç bilmediğim ve görmediğim bi şehre yerleşip tek başıma hayata sıfırdan başlamak. karar verirken belki çok zor değildi ama yerleşme kısmı epey sancılı geçti. pişman mıyım? asla.
0
dedim ben sana
(22.12.17)
(5)

Bu, karşılık beklemek midir sizce?

m e b
Ali/Ayşe diye bir arkadaş var. Bu şahıs, yakın arkadaşlarının doğum günlerini ezbere biliyor (Facebook hatırlatması sayesinde değil), imkanı el verirse hediye ile el vermezse de arayarak ya da en azından mesaj atarak kutlama yapıyor. Bu arada bu arkadaşlar doğum günü olayını saçma buluyorlar, yine d
Ali/Ayşe diye bir arkadaş var. Bu şahıs, yakın arkadaşlarının doğum günlerini ezbere biliyor (Facebook hatırlatması sayesinde değil), imkanı el verirse hediye ile el vermezse de arayarak ya da en azından mesaj atarak kutlama yapıyor. Bu arada bu arkadaşlar doğum günü olayını saçma buluyorlar, yine de bu şahıs bir şekilde kutluyor. Her neyse, bu şahsın doğum günü ama bu arkadaşları ne bir mesaj atıyor, ne bir arama yapıyor. Bu şahsınsa tek isteği sevdiklerinden en azından böyle bir günde güzel şey duymak, sevdiklerinin onun yanında olduğunu bir kez daha bu gün vasıtasıyla hissetmek. Şimdi bu şahıs karşılık mı beklemiş oluyor? Bu vatandaş haklı mı, haksız mı?
0
m e b
(20.12.17)
ya abi bırakın şu doğumgünü işlerini, sen yapıyosun diye herkes aynısını yapmak zorunda değil. kendini üzme bu tip işler için. içinden geliyosa kutla, karşılık bekleme.
0
eksimeksi
(20.12.17)
Karşılık bekleme gibi değil bu; Ali/Ayşe için önemliyse ve ben de ona değer veriyorsam, sevineceğini biliyorsam kutlarım, ki doğum günü bana da saçma geliyor. (Bir kere doğum günümü unuttum. Sabah kalkınca Facebook'ta 20-30 küsur ileti gördüm. İletileri açana kadar 'Eyvah, İstanbul komple patladı, millet kendini güvende olarak işaretliyor herhalde' diye yüreğime indi). Hassas olan kişinin hassaslığı esastır bana kalırsa ama arada bir unutulursa da yaygara olmasına gerek yok.

Bir arkadaşım var; doğum gününü kutlu doğum haftası gibi kutlar. Ben de onunla birlikte kutlu doğum haftası gibi kutlarım ama benim doğum günümü kutlamayız örneğin; çünkü ben bile kutlamıyorum ama benim de hassas olduğum, onun hassas olmadığı başka konular var; o konularda da o dikkat ediyor. Ben de taaa bir hafta öncesinden alarm kurmaya başlıyorum doğum gününü unutmayayım diye.
0
aychovsky
(20.12.17)
karşılık mı bekliyor? Evet

haklı mı? Karşılık bekleyerek bir iş yapıyorsan kendini de garantiye alman şart. Öte yandan haklı veya haksız diye bir durum yok ortada. İçten gelmeyen bir doğum günü kutlamasını kabul edecek kadar muhtaç mı bu kişi?

Doğum günü kutlamayan arkadaşının doğum gününü kutlayarak karşı tarafı 'borçlandırmak' gereksiz bir hesap kitap işi. Kutlarsan kutlarsın da yani, büyütecek de bir durum değildir.

Millet Japonya'da oyun konsoluyla evleniyorken doğum günü kutlamak da biraz boş değil mi? Adetten yapılan bir şey oldu çıktı, eğlenceye bahane olsun. Bayram tebriği de adet, gelenek sürsün...
0
idexo
(20.12.17)
Kendisinin onem verdigi bir seyi yakinlarindan beklemesi cok buyuk bir sey degil. Ben normalde kendi dogum gunumu bile kutlamam ama bu konuda hassas olan ve kutlanmadiginda darilacak arkadaslariminkini mutlaka kutlarim. 30 saniyemi aliyor bi mesaj yazmak. Bence bu kisinin arkadaslari kaba saba insanlar.
0
rusyalı kozmonot
(21.12.17)
Haklı

Arkadaşlar arasında kim neye önem veriyorsa diğerleri de önem verir genelde. Saçma bulan saçma bulur ama olay doğum gününden çok değer verdiğini göstermek. Bir telefon açmak zor değil. Evin büyüklerini bayram zamanı aramak istemeyen gelenek görenek fff :(( diyen ergenler gibi diğerleri. Ben de bayram seyran sevmem ama annem babam seviyor diye mutlu ediyorum napayım iki cümle için insanları kırmamak lazım.

Ben kendi arkadaş grubumu anlatayım. Biz de birbirimizin doğum gunlerini unutuyoruz. Bir hafta öncesinden doğum günü olan kişi haftaya benimlesiniz kutlama yapıcaz x yerde diye hatırlatır. Bizde en güzel yöntem bu.
0
jazzabel
(21.12.17)
(2)

hangisi doğru ve neden?

semaforo de medianoche
üni 1 veya 2 bi ingilizce dersinde yazı okumuştuk. hastalanınca burun akması, ateş çıkması, boğaz şişmesi, öksürük, hapşuruk vs. gibi semptomların vücudun savunma mekanizması olduğunu söyleyip, grip/nezle olunca hemen ilaç almak bu semptomları engellediğinden sağlıksızdır diyodu (ilacın olayı bu sep
üni 1 veya 2 bi ingilizce dersinde yazı okumuştuk. hastalanınca burun akması, ateş çıkması, boğaz şişmesi, öksürük, hapşuruk vs. gibi semptomların vücudun savunma mekanizması olduğunu söyleyip, grip/nezle olunca hemen ilaç almak bu semptomları engellediğinden sağlıksızdır diyodu (ilacın olayı bu sepmtomları engellemeye çalışmak olduğundan) şimdi düşününce çok mantıklı yani. gerçekten de mikropları öldürmek için ateş çıkartıyoruz, atmak için sümkürüyoruz vs. ben de bu yazıdan sonra ufak bi belirti görünce ilaç almayı kestim vücudumun savaşını vermesine izin veriyorum ama boşuna mı acaba diye düşünmeye başladım şu sıralar çünkü eskiden sıkıntı hissettiğim anda ilaç alınca hiçbir rahatsızlık yaşamıyodum işte hiçbir rahatsızlık yaşamamanın ne gibi bi zararı olabilir? bu açıdan bakınca da ilk teori çok saçma. hangisi doğru ve neden doğru ya tıp bilgisiyle cevaplayabilicek bir doktor ve tıp öğrencisi veya onlardan işin doğrusunu öğrenmiş biri var mıdır?
0
semaforo de medianoche
(20.12.17)
İlaçların bir kısmının üstünde zaten 'semptomatik tedavi' yazar; anlamı da 'hastalığın kendisini tedavi etmiyoruz da, burun akmasıdır, ateş çıkmasıdır; böyle şeyleri tedavi ediyoruz'a denk geliyor.

Tanıdığım birçok doktor ateş düşürücü kullanmıyor. Ateş çıkınca yorgan yorgan altına gömülüp, yorgan içine termofor atıp terliyorlar. Hatta, o dönemden kalanlar kesin hatırlar; compadrito zamanında buralarda bunun en ateşli savunucusuydu.

Durum şu; izin alamıyorsun, çalışman lazım, hayatın devam etmesi lazım; haliyle semptomatik tedavi de lazım olabiliyor. O zaman mecburen atıyorsun ağzına da, hakkaten hastalığı hasta geçirmek mantıklı gibi.

Sömürülmediği ve hababam alınmadığı sürece antibiyotik öyle bir şey değil mesela. Antibiyotik direkt hastalığa neden olan bakteriyi hedefliyor. O semptomatik tedavi değil.
0
aychovsky
(20.12.17)
babam doktor ve o da tam olarak böyle söyler. ama diğer yandan bağışıklığın da iyi olması lazım yani “hiç ilaç içmeyeyim ama sadece patatesle besleneyim az uyuyayım” dersen gene olmaz.

biz çocukkken de pek ilaç içmezmişiz zaten. ben de çok uzun süredir hiç ilaç içmedim. antibiyotik, ağrı kesici, vitamin vs. kullanmam. ve yıllardır grip olmadım, ateşim hiç çıkmadı. hafif nezle geçiririm, senede bir burnum akar en fazla o.
0
istanbul kanatlarimin altinda
(20.12.17)
(27)

Tanrıyla konuşma şansınız olsaydı ne soylerdiniz?

rahip janick
Tanrının telesekreterine ne mesaj birakirdiniz? Ya da öldünüz ve tanrı karşınızda. Ne derdiniz ona?sorunun kaynağı için: https://www.youtube.com/watch?v=G79MWVsuI-sedit: hangi tanrı? fark etmez, yerin ve göğün yaratıcısı, her şeye hakim olan, bilen gören, her şeye gücü yeten vs.vs. bir tanrı var ve
Tanrının telesekreterine ne mesaj birakirdiniz? Ya da öldünüz ve tanrı karşınızda. Ne derdiniz ona?

sorunun kaynağı için: www.youtube.com

edit: hangi tanrı? fark etmez, yerin ve göğün yaratıcısı, her şeye hakim olan, bilen gören, her şeye gücü yeten vs.vs. bir tanrı var ve onunla iletişime geçme şansına sahipsin.
0
rahip janick
(20.12.17)
Çocuklara, yaşlılara, güçsüzlere ve hayvanlara yapılan eziyeti biz insanlar görüp üzülüyoruz.
Kendi neden seyrediyor.?
Caydırıcı bir yaptırımı olabilir mesela ?
0
kirmizipilotkalem
(20.12.17)
Büyük olasılıkla 'Aha, tamam, delirdim. Lape'ye gideyim ben bir' derdim ama desen ki 'Bak bu gerçekten Tanrı. Herkes şahit', vb., o zaman standart 'Niye herkes farklı şartlarda yaşıyor? Niye biri 5 yaşında, biri 105 yaşında ölüyor? Olayın ne? Psikopat mısın?' diye sorardım.
0
aychovsky
(20.12.17)
Hangi tanrı
0
FeykIM
(20.12.17)
Lütfen beni affet. İçimden söylediklerimin hiçbiri kötü niyetli değildi.
0
simderun
(20.12.17)
Reenkarnasyon var mı?

İyi olurdu.
0
cikmaz sokaktan cikagelen cocuk
(20.12.17)
beraber yeni bi evren kurmaya varmisin derdim.
0
purple rain
(20.12.17)
neden bizi sınamak istediğini sorardım. bunun cevabı çok insani duygular içeriyor bence. zaten tanrı da yok da bilemiyoz işte. en iyisi agnostisizm.
0
freetakilir
(20.12.17)
küfrederim, sevmiyorum.
0
doxanikee
(20.12.17)
Kâinatı yarattığı varsayımını kabul ettiğimiz bir varlıkla ne konuşacağız olm otur birader ne olacak bu işler mi diyeceğiz. Gönderdiği hangi haberci gerçekmiş onu söylerse neyi ıskaladığımızı biliriz. Bir de reva gördüğü bombok hayattın üstüne bir de bağlılık mı bekliyormuş?
0
FeykIM
(20.12.17)
"neden trollük ?"

sorum bu olurdu.
0
AlsterWasser
(20.12.17)
anahtarimi nereye koydun amk
0
tiarwain
(20.12.17)
Sana güvenmiyorum derdim
0
kablelvuku
(20.12.17)
Şunu sorardım:
NİYE?
0
Amaranta ursula
(20.12.17)
benim öyle bi oğlum yok
0
eksimeksi
(20.12.17)
"Bunca kötülüğe neden izin veriyorsun?"
0
rusyalı kozmonot
(21.12.17)
herşey tamam eyvallah da, ufak kardeşimi ufak yaşta babasız büyümesine nasıl müsaade ettin?
0
antik depresan
(21.12.17)
Amaranta Ursula +1,
0
haykorsamdunyaya
(21.12.17)
hangi sandalye?
0
Apocalypse
(21.12.17)
Buyrun kendi kafanızla düşünün. Benim sözüm teşekkür olurdu, daha çok seyrederdim incelerdim onu.

youtu.be
0
yaren
(21.12.17)
aaa harbiden varmışsınız ya! herkese anlatıcam. anlatabilir miyim?
0
istanbul kanatlarimin altinda
(21.12.17)
her gece konuşuyorum zaten. iyi geliyor.
0
for day to break
(21.12.17)
Yanına al.
0
allegrezi
(21.12.17)
beni sen yarattıysan ayıp etmedin mi sence de?
0
evde liyakat kalmamis
(21.12.17)
Seni ölmeden niye göremiyoruz hacı diye sorardım.
0
battal gemalmaz
(21.12.17)
Müdür ne yaptın? Keyifler nasıl?
0
arockm
(21.12.17)
Kimseye hastalık vermesin, ozellikle cocuklara. sevdiklerimizden ayırmasın:/
0
Crymeariver
(21.12.17)
"Ne yapmalı ne etmeli bilemiyorum Tanrım sanırım ben sana güvenmiyorum" diye çok sevdiğim bir şarkıyı söylerdim.
0
soylu
(21.12.17)
(11)

mutlulugun sirri nedir sizce ?

purple rain
yoksa bunu ben bilmem, sadece kariyla sen mi bilirsin ? nedir gercekten sizin icin mutluluk.
yoksa bunu ben bilmem, sadece kariyla sen mi bilirsin ?

nedir gercekten sizin icin mutluluk.
0
purple rain
(20.12.17)
Benim icin sevmek ve sevilmek, aile, arkadaslar ve sevgili. Bunlarin kombinasyonu.
0
yuzır
(20.12.17)
Beklentileri düşük tutmak, hayata pozitif yönden bakabilmek.
0
simderun
(20.12.17)
serotoninin beyinde inhibe edilmesinin önlenmesi şaka şaka
ilk önce sağlığın olacak sonra paran olacak sonra sevdiğin işin olacak sonra hayatta ilişkilerin olacak akraba,arkadaş,dost,sevgili. ardından güzel bir şehirde yaşayacaksın bir anlamı olacak hayatın. bir tutkun olacak. bir amacın olacak.
Maslow'un gereksinimler hiyerarşisinde de bir şeyler bulabilirsiniz.
Peki her şey teori gibi mi değil. anlık mutluluklarımı çikolata,yeşil çay,kahve,kuruyemiş,spor,cs go karşılıyor olsa da uzun vadede mutlu kalamıyorum.
0
kararsızataletfilozofu
(20.12.17)
Boşvermek, düşünmemek.
0
i m cool with that
(20.12.17)
beklentiyi düşük tutup çok şükretmek :)
0
sorunvar
(20.12.17)
Küçük şeyler gerçekten. Kediler, köpekler, çiçekler, insanlar, iyisiyle kötüsüyle olaylar, yastık-yorgan-uyku, mandalina, kötü durumda yalnız kalmamak, Kemal Sunal filmi ve tabii ki herifle ben.
0
aychovsky
(20.12.17)
Budizm bakış açısıyla nirvana'ya ulaşmak.

Geçici duygular için verilen sürekli uğraş mutlu olmamıza engel oluyor. Haz duyarken bile o anı doyasıya yaşamak yerine bir süre sonra yok olacağını düşünmek veya hazzın kalıcı olması için çabalamak memnuniyetsizliğimizi artırıyor. Hazza çok önem verdiğimiz için acılarımızın dozajı da artarak dramatik hâle geliyor. Her şeyin geçici olduğunu özümsediğimizde acılardan kurtulabiliriz. Böylece duygu düzeyimizi dalgalanmayan bir seyirde tutup mutluluğa daha yakın olabiliriz.
0
cikmaz sokaktan cikagelen cocuk
(20.12.17)
İnsanın parası varsa çalışmak zorunda kalmaz. Böylece zamanı satın alır. Bu kalan zamanda da kendini mutlu edebilecek şeyleri yapar. Yani para mutluluğu satın alır.
0
qazwsx
(20.12.17)
Sağlık > para > eş > iş > arkadaşlar
0
nickini degistiren yazar
(20.12.17)
bir sen bir ben bir de baby
0
eksimeksi
(20.12.17)
Soruya muhalefet gibi anlaşılmasın lütfen. Mutluluk aslında o kadar da önemli değil bana göre. İç huzuru bulabilmek daha ciddi bir mesele diye düşünüyorum. Mutluluk kolay erişilebilir. Eski bir dostun araması, sokakta bir kedinin başını okşamak, bir çocukla şakalaşmak, bir yaşlıya yolda yardım etmek... Bunların hepsi mutlu eder, daha da örneklendirilebilir. Kısa bir süre sonra da etkisi geçer.

İç huzur daha kalıcı ve stabil, bunu bulabilmek çok önemli ve değerli. Mutluluk bi nevi uyuşturucu gibi. Olamayınca ufaktan bi çöküş, bi sinme hali. İç huzur ise bir bardak su. Yaşamak için elzem.
0
allegrezi
(20.12.17)
(1)

Literatür taraması sorusu

voyager 1
Merhaba, Öncelikle bahsedeceğim konuyu tabii ki danışmanımla da konuşacağım ama onunla daha derli toplu bir konuşma yapmak adına önce sizin fikirlerinizi almak istedim. Biraz karışık olabilir, elimden geldiğince basit anlatmaya çalışacağım.Elimizde kurumsal finans alanına ait bir konuda geniş bir li
Merhaba,

Öncelikle bahsedeceğim konuyu tabii ki danışmanımla da konuşacağım ama onunla daha derli toplu bir konuşma yapmak adına önce sizin fikirlerinizi almak istedim. Biraz karışık olabilir, elimden geldiğince basit anlatmaya çalışacağım.

Elimizde kurumsal finans alanına ait bir konuda geniş bir literatür var. Bu literatüre A diyelim ve A’nın içinde m ve n olmak üzere iki farklı akım olsun. Biz m akımında ve X sektörü özelinde bir çalışma yapmak istiyoruz. Literatüre baktığımızda görüyoruz ki X sektörü üzerine n akımında çalışmalar var fakat m alanında yok. Dolayısıyla bu çalışma X sektöründe m alanını değerlendiren ilk çalışma olacak. Böyle bir çalışmanın literatür taraması nasıl yapılandırılır?

Taa en başa gidip genel A literatürünü mü anlatmak lazım önce sektörü karıştırmadan? Sonra bu literatür içinde X sektöründe yapılan şeyleri anlatıp özele doğru mu gitmeli? Kafam çok karışık.

Corporate finance alanına hakim olan biri varsa özelde daha ayrıntılı anlatabilirim.

Teşekkürler.
0
voyager 1
(20.12.17)
Birkaç şekilde yapılabilir. Bir tanesi de yukarıdaki gibi. Şöyle bir iskelet verebilirim:
- A diye bir alan var, bu alanda da m ve n şeklinde iki alan var.
- m alanı şu şu şu şu sektörlerde uygulanmış. Aaaa, şansa bakınız ki X sektörü yok!
- Yalnız, A'nın içinde bir de n var ve bu da şu şu şu sektörlere uygulanmış ve X sektörü de bunlardan biri.
- m ve n'nin birlikte uygulandığı sektörlerde böyle böyle sonuçlar var. n akımı X sektöründe uygulanmış, birlikte uygulandığı alanlara bakarak m akımı da iyi sonuçlar vaat edebilir. Biz de bunu araştırıyoruz bu çalışmamızda.
- Bu arada işe sektör açısından bakarsak, onların yanında v, y, z yöntemleri de uygulanmış. Bunlar m'i kullanmamıza engel değil. (Belki de engel, bir incelemek gerek).
0
aychovsky
(20.12.17)
(12)

Iyilik mi, yoksa enayilik mi?

titiraprap
bir arkadaşın komşusu hastaneye kaldırıldı.arkadaş yeni taşındığı için fazla tanımıyor ama da sabah 9 gibi ziyarete gitti yazık yaşlı diye.acil durumu yokmuş ama başında biri beklese iyi olur demiş doktor.adama parayla bakan kadın biraz işim var hemen dönerim demiş gitmiş.arkadaş sabahtan beri hasta
bir arkadaşın komşusu hastaneye kaldırıldı.
arkadaş yeni taşındığı için fazla tanımıyor ama da sabah 9 gibi ziyarete gitti yazık yaşlı diye.
acil durumu yokmuş ama başında biri beklese iyi olur demiş doktor.
adama parayla bakan kadın biraz işim var hemen dönerim demiş gitmiş.
arkadaş sabahtan beri hastanın başında bekliyor.
bu arada adamın akrabaları falan gelip gitmiş. onlar da durmamış.
bizimki hala bekliyor.
tamam ben iyi bir insan değilim de,
bu kadarı da saflığa girmiyor mu?

bu arada arkadaş bir önceki duyurumdaki arkadaş.
0
titiraprap
(20.12.17)
ikisinin ortası. ama önceki duyurunu da dikkate alınca arkadaşın biraz pişmiş tavuk gibi duruyor.
0
elorelia
(20.12.17)
Yardıma muhtaç birisine yardım etmek saflık değil. Beklemekten rahatsız ediyorsa zaten kendisi oradan kurtulmanın bir yolunu bulurdu diye düşünüyorum. Hiçbir karşılık beklemeden iyilik yapanları enayi olarak görmeyelim bence.
0
mr sherlock
(20.12.17)
Önceki soruda enayi olarak görmüştüm ama bunda öyle görmüyorum.
Yapacak işi yoksa ve kendisi rahatsız olmuyorsa beklesin bir günden ne çıkacak.
Ama ben olsam parayla tutulan kadının parasını her kim veriyorsa ona söylerdim bu durumu.
0
mutekebbir
(20.12.17)
Günümüzde zaten her durumda iyilik=enayilik gözüyle bakılıyor kimse çıkarı olmadan kimseye bir şey yapmıyor Arkadaşının çok önemli yapması gereken bir durum yoksa iyilik yapmış enayi?
0
bartholomew87
(20.12.17)
adamın bakacak kimsesi olmasa anlarım da,
bu durumda bana çok saçma geliyor
0
🌸titiraprap
(20.12.17)
Enayi değil olması gerektiği gibi davranıyor.
Sizin yaptığınız kötü niyetlilik.
0
kirmizipilotkalem
(20.12.17)
Enayilik degil tam olarak. Iyilik ama mantıklı bir iyilik de degil. @tolkien in dedigi gibi, olmasi gereken iyilikten biraz fazlasi bu.
0
aquarium
(20.12.17)
akrabaya kadar her şey iyilikti ama bakıcı kaçtı gitti hani yalnız bırakamam diye düşünürsün de akraba geldikten sonra orada beklemeye devam etmek sanki saflık oluyor.
0
cilekli krep
(20.12.17)
mr sherlock + 1
Bence arkadaşın enayi değil; akrabalar dallama, bakıcı kadın hırsız ya da başka bir sebep var. Akrabaların 'Bu kadar ilgilenmişsiniz, teşekkürler. Sizi de tutmayalım daha fazla' gibi bir şeyler söyleyip kalkması gerekirdi. Arkadaşın 'Aha, alın, bu da hasta akrabanız' diyemez ya. Akrabalar bir şey söylemeden gittiyse arkadaşınız hastayı başıboş bırakacak değil, ya adama bir şey olursa. Kimse durmuyorsa, herkes giriyorsa; haliyle birinin başında durması gerekecek ama akrabalar önerdiyse, o akrabaları 'Yok yok, ben bakarım' diye gönderdiyse ayrı konu. Yoksa, düpedüz insanlık görevi bu, hani iyiliği geçtim, görev.
0
aychovsky
(20.12.17)
Arkadaşın yaşlı hastanın başında duruyor. Bakıcının ve akrabaların çekip gitmesi yaptığı şeyden bağımsız.
0
cikmaz sokaktan cikagelen cocuk
(20.12.17)
arkadaşın enayi değil adamın akrabaları orospu çocuğu. hastanede akraban yatacak başında komşusu duracak çok saçma
0
habula
(20.12.17)
enayilik
0
eksimeksi
(20.12.17)
(25)

Cevap verirken duyuruyu kimin açtığı önemli mi sizin için?

Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir
Hiç sevmediğim tipler var, bakıyorum o açtıysa cevap vermiyorum, öyle de gıcığım.Siz de yapıyor musunuz böyle gıcıklıklar?
Hiç sevmediğim tipler var, bakıyorum o açtıysa cevap vermiyorum, öyle de gıcığım.
Siz de yapıyor musunuz böyle gıcıklıklar?
0
Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir
(18.12.17)
Beslemedigim bir iki troll var o kadar.
0
AlsterWasser
(18.12.17)
Sığır bir tip var bir tek ona cevap vermiyorum, habire İngilizce soruları soruyor bir de.
0
i was made for you
(18.12.17)
çoğunlukla kim açmış bakmam.
hoşuma giden ya da gitmeyen şeyler olunca bakıyorum, bakmıyorum değil, ama 1 gün bile kalmıyor aklımda, unutuyorum... işte bunlar hep omega3 eksikliği, yoksa b12'miydi?.. bak bunu da unutmuşum.
0
late viper
(18.12.17)
ahhaah :D hiç bakmam bodoslama yazarım :)
0
part time pollyanna
(18.12.17)
Kim açtı başlığı , kimler yorum yaptı vs hiç bakmayan bir tek ben mi varım? Yorumum / cevabım varsa yazıyorum hiç bakmadan
0
kullanıcı adını aktif edemeyen insan
(18.12.17)
Kısaca önemsiz. Maksat yardımcı olabilmek.
0
simderun
(18.12.17)
önemli tabii, düşmanlarım var.
0
fragile lady
(18.12.17)
Problemli birkaç tip var onlara cevap vermiyorum genelde.
0
all girls dream
(18.12.17)
Birkaç kişi var benim de sorusunu bile okumadığım.
0
gsgsgsgsgsgsgsgs
(18.12.17)
der meister görünce gözüm istemsizce bir engelle butonu arıyor mesela. bu kadar gereksiz sorular soran, soracağı şeyi bu kadar uzatan başka bir kullanıcı yoktur herhalde.
0
catch the arrow
(18.12.17)
late viper + 1
Hayır, hiç bakmıyorum. Bazen yazdıktan sonra bakıyorum ya da artık tarzını tanıdığım biri varsa “Aaa şu mu” diye bakıyorum, o kadarcık. Baksam da unutuyorum zaten.
Troll sorusu bile olsa cevap veririm ya da cevapları okurum. Günü geliyor, en saçma şeyden bile aklıma bir fikir getrebiliyor. Bir de her şey insanlar için; hiçbir şey olmayacak kadar saçma gelmiyor bana.
0
aychovsky
(18.12.17)
troller ve birkaç zıpçıktının yazdıkları hariç soru ilgimi çekiyorsa cevap veririm.
0
burya
(18.12.17)
Değil. Biliyorsam ya da fikrim sorulduysa cevaplarım.
0
m e b
(18.12.17)
Genelde kullanılan takma adın niteliği duyurunun da başlığının kalitesi anlamına geliyor benim için. İstisna olarak duyuru sahibi samimi cümleler içeren bir duyuru açtı ise cevap veriyorum.
Bir çok kez başkaları tarafından troll olarak etiketlenmeme rağmen kimseye troll olarak bakmam. Yaşanan gerilimleri de fazla uzatmam.
0
1adam
(18.12.17)
oldukça önemli. troll'lere ve troll gibi görünmeyen ama troll olduğunu düşündüklerime cevap vermemeye çalışıyorum. bazı tipler var yarı zamanlı troll, kafalarına estikçe trollük yapıyorlar salak saçma. onların ciddi sorularına yine çoğu zaman cevap vermiyorum. hele ki direkt, elle tutulur cevabı olan bir soruysa, ben doğru cevabı biliyorsam ve doğru cevap başkalarından gelmediyse "ohh bak cevap vermedim işi görülmedi zuhaha" diye kendimce o kişiye ceza vermiş oluyorum.

EMEK HARCIYORUM BEN O CEVABA SEN ÖNCE BENİM CEVABIMI HAK ET PAÇOZ!
0
Bruce
(18.12.17)
Benim için değil; ama cevap vermeden önce nick'inin üzerine tıklayıp önceki duyurularına bakıyorum. Sürekli gönül işi soranlara, troll'leyenlere ya da ağırlıklı olarak gayrıciddi duyurular açanlara yanıt vermiyorum.

10 yıldır Sözlük'te ve Duyuru'dayım kimseyle düşmanlığım yok, bir iki tane kişiyle muhabbet edip tanış olmuşluğum var o kadar. Onun haricinde zaten kimsenin nick'ini aklımda tutamıyorum.
0
g man
(18.12.17)
Yok yav mesaj yoluyla anlaşamamış bile olsam o mu açtı diye aramam konuyu bilmem daha önemli :)
0
vasilias
(18.12.17)
uyuz olduğum birkaç kişi var, onların duyurusu olduğunu gördüğümde yazmıyorum ama dikkatimden kaçıp yanıtladığım da oluyor.
0
pinkpeony
(18.12.17)
hepinizi cok sevdigim icin hic bakmiyorum
0
imnotsureabout
(18.12.17)
Pek değil. Zira buradan öyle çok sohbet ettiğim veya tanıştığım birileri yok. Troll gibi gelen 1-2 kişi ve cevaplarıma tik vermemiş kişilerin duyurularına bir daha cevap vermeden önce temkinli yaklaştığım doğrudur ama.
0
skooma
(18.12.17)
Kimin kim olduğunu unutuyorum ben
0
jazzabel
(18.12.17)
genelde açanın ismine bakmıyorum.
0
dilemma of subscribtionability
(21.12.17)
burada buna kimsenin dikkat ettiğine inanmıyorum.
0
bruceandwayne
(21.12.17)
hayır yapmıyorum.
0
kablelvuku
(21.12.17)
sanaldaki nicklere takacak kadar geri zekalı değilim.
0
for day to break
(21.12.17)
(3)

Psikoterapist ve uyum

monogram
Merhaba sevgili Carl Gustav Jung'lar,Geçtiğimiz yıl başlayıp bu yıl yaza dek süren bir psikoterapi geçmişim var. Ancak zaman geçtikçe kendimi rahat hissetmediğimi farkettim ve devam etmedim. O kişiyle de bir anda terapiye başlamıştım, araştırıp bulmadım açıkçası.Psikoterapiste karar verirken "deneme
Merhaba sevgili Carl Gustav Jung'lar,

Geçtiğimiz yıl başlayıp bu yıl yaza dek süren bir psikoterapi geçmişim var. Ancak zaman geçtikçe kendimi rahat hissetmediğimi farkettim ve devam etmedim. O kişiyle de bir anda terapiye başlamıştım, araştırıp bulmadım açıkçası.

Psikoterapiste karar verirken "deneme seansı" gibi bir şey var mı? Bu konuları konuşuyor musunuz? Ya da 1-2 seans gittiniz ve o kişiyle uyuşmadınız diyelim, nasıl belirtiyorsunuz? Ne yapıyorsunuz?

Teşekkürler.
0
monogram
(18.12.17)
kesinlikle olmalı. kesinlikle uyum diye bişey var. uyumlu olmadığınızla yaşadığınız deneyimi, terapi ve psikoloji hesabına yazmak büyük kayıp olur. rahat olduğunuzda "terapi" başlıyor. diğerleri arama. ve o bulana kadar şart. (tabii kendinize objektif bakmak da şart)
0
neynep
(18.12.17)
Birtakım sıkıntılardan sonra nasıl başa çıkacağımı şaşırarak psikoloğa gitmeye karar verdim. “Nasıl olacak bu iş” demek için bir rehberlikçiye danıştım. Bana bir liste çıkardı ve dedi ki “Senin için en uygun psikoloğu bulma yolu deneme-yanılma ile olur. Aynı şekilde sen de psikolog için uygun olabilirsin, olmayanilirsin. Deneye yanıla bulacaksın. Bazılarında ilki oluyor, bazılarında onuncu oluyor. Bu biraz sevgili gibi. Yanlış olduğunda içini bir şey kemirir, “Bir gariplik var” der ve rahat edemezsin. Doğru olduğunda da hissedersin. Bu uyum meselesi” demişti. Ben üçüncüsü ile mutlu oldum, üçüncüye kadar bir “Olmadı böyle sanki” hissi vardı. Üçüncüde ise “ Ben böyle bir ufuk açma, kendini kendine ankatma görmedim arkadaş. Hiç bu odadan çıkmasam, hep kendimi bu kadına anlatsam. Terapi dünyadaki en zevkli şey galiba” hissi. Deneme seansı var mı bilmiyorum da, onu da anlamak birkaç seans sürüyor. Bu kişinin suçu ya da terapistin kötülüğü değil; sen birisiyle uyaraın, başkası onunla uyamaz, ki hatta benim uyamadığın terapistlerden biri en çok tavsiye edilenlerden ve en pahalılardan biriydi.
0
aychovsky
(18.12.17)
aychovsky'ye çok katıldım. benim deneyimlerim de benzer. tek deneme seansı ile de anlaşılamayabilir, bunun bir süreç olduğunu bilerek başlamak lazım, ki bana kimse bunu söylememişti. ama bahsedilen örnek desteğiyle daha emin oldum.
0
neynep
(19.12.17)
(36)

ev arkadaşımın kapıyı kitlemesi garip mi?

nigeo
selamlar,birkaç aylığına moldovalı bir ev arkadaşımız var. biz 2 sap türk'ün evindeki boş bir odada kalıyor. kız evden çıkarken odasının kapısını kitliyor her zaman.beni ilgilendirmez. ister kitlesin ister ardına kadar açık bıraksın nabarsa yapsın... ama biraz garip değil mi?genel olarak da merhaba
selamlar,

birkaç aylığına moldovalı bir ev arkadaşımız var. biz 2 sap türk'ün evindeki boş bir odada kalıyor. kız evden çıkarken odasının kapısını kitliyor her zaman.

beni ilgilendirmez. ister kitlesin ister ardına kadar açık bıraksın nabarsa yapsın... ama biraz garip değil mi?

genel olarak da merhaba merhaba naber iyidirden ibaret muhabbetimiz. bir tatsızlık tartışma vs yaşamadık hiç.

normal mi bu?
0
nigeo
(18.12.17)
Dogru olani yapiyor. Ev arkadasim oldugunda ben de zaman zaman kilitlerdim. Onceden arkadas miydiniz? Degilse neden size guvensin?
0
Traveller
(18.12.17)
@traveller

önceden arkadaş değildik. ama tanıdığımızın kız arkadaşı olarak bizim boş odada kalıyor. yani komple de alakasız değiliz.
güvenilecek bir şey yok ki?
girip çekmecelerini mi kurcalayacağız? bilgisayarını alıp satacak mıyız? yani en kötü ihtimalle ne yapabiliriz ki? cidden soruyorum bunu.
0
🌸nigeo
(18.12.17)
ankara gölbaşında öğrenci evindeyim.istanbula dönmem gerekti bir iş için.oda kapısının anahtarı kayıp kime sorduysam bulamadık.odamın kapısını inşaat çivileriyle 5 yerinden çiviledim.evin içinden benim odama ulaşman imkansız kapıyı kırman lazım şu an.

mesele onun kapıyı neden kitlediği değil.

mesele senin bu konuyu bu kadar kafaya takıp gelip burda duyuru açman

ayıktın?
0
regardless of what they say
(18.12.17)
İnanılmaz normal.
0
dissendium
(18.12.17)
Daha önce yaşadığı tatsız bir olay obsesyona sebep olmuştur belki. Geçmişini bilmediğiniz insanları yargılamayın bence.
0
amortisman
(18.12.17)
@regardless

neden kapıyı çiviledin arkadaş? yani ne yapacaklar ki en fazla kapın açık olsa?
0
🌸nigeo
(18.12.17)
külotlarını alıp koklamayacağınızı nereden bilsin kız binbir türlü insan var dünyada. kişisel algılamayın.
0
proletarier aller lander vereinigt euch
(18.12.17)
normal evinde ananı babanı sokmazsın odana elin kızı niye soksun seni? anladığım kadarıyla çok da yakın değilsiniz ben olsam ben de aynısını yapardım.
0
sane ego
(18.12.17)
Normal
0
Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir
(18.12.17)
arkadaşlar odasına zaten neden gireyim ben tanımadığım birinin yahu? default olarak herkesin manyak olduğunu mu varsayıyorsunuz dış dünyada?

zaten kendisi evde yokken odasına girebileceğimizi düşünüyorsa bizle yaşamasın hiç.

deprem olmadıkça yangın yanmadıkça su basmadıkça ben zaten neden odasına gireyim birinin o kişi evde yokken?
0
🌸nigeo
(18.12.17)
@nigeo herkes senin iyi bir insan olduğunu nerden bilsin?

biz müneccim miyiz, bize malum mu oluyor?

sen belki dışardan iyi geçinen ancak içten içe kötü bir insansın.ben senin içini nerden bileyim?

kapıyı kitleme sebebim tam olarak bu.

orası benim odam benden başka kimse merak dahi etse GİREMESİN diye çiviledim ve bunu yaptığım için kendimle gurur duyuyorum :D
0
regardless of what they say
(18.12.17)
zamanla geçebilir, üzerinize alınmayın
0
part time pollyanna
(18.12.17)
Normal değil.

Beş yerden kapı çivileyen kişinin de burada fikir vermesi normal değil gerçi.
0
6 yasimdan beri metal dinliyorum
(18.12.17)
çok normal. geçmişten tanışıklık yoksa erkek olduğum halde ben de kilitlerim.
0
gölgede aynı
(18.12.17)
Aşırı normal.
0
kulagina kupe olsun
(18.12.17)
her şey ALGI.

benim odamın kapımı çivilememi garipseyen arkadaş benim koşullarımda hiç hazzetmediği 2 insanla aynı evde yaşama zorunluluğunu hiç tatmış mı sormak lazım
0
regardless of what they say
(18.12.17)
@regardless

algı malgı iyi güzel de kapı çivilemek tabii ki garip. onu da tartışmayalım bizahmet.
0
🌸nigeo
(18.12.17)
@nigeo aynı koşullarda siz olsaydınız size de normal gelirdi.

kapı çivilemenin size şu an garip gelmesinin tek sebebi var o da:"hayatınızda şu ana kadar hiç böyle gerek duymamışsınız"
0
regardless of what they say
(18.12.17)
Ev arkadaşın manyaksa normal. Sen aşırı cins bi tipsen normal.

Normal şartlarda hastalık bence.
Kim kapısını kitleyip gideceği biriyle ev arkadaşı olur ki?
0
lion de la Turquie
(18.12.17)
Asiri normal. Odasina girmeyecek olabilirsiniz ama diyelim eve hirsiz girdi, en azindan bir engel daha olur hirsiza, Onu gectim, kizin korumak istedigi esyalari olabilir. Ya da bir sekilde kapinin acik olup odasinin gorulmesini istemiyordur. Bir de kiz hakkaten seni ne tanisin, ne bilsin. Kac yillik tanidigin insanlar arasindan manyak cikiyor. Sen niye gireisn ama baskasi girer. Benim ilk ev arkadasim odaya gelip parfumumu kirmisti mesela. Oyle sartlarda da pat diye evden cikamiyorsun ama ev arkadasindan surekli killaniyorsun. Onceden kanka iseniz anlasilir da, aranizdaki iliski ev arkadasligi. Bu kisisel bir sey degil ve kiminle eve ciksa ayni seyi yapacak.

Ev arkadasimla kanka olmasak da lafliyoruz aralarda ama ikimiz de kapiyi kitliyorduk. Daha once kaldigim uc evde de kapiyi kitliyorduk hepimiz. Acik birakan hic olmuyordu. Simdi yeni tasindim, iki kisi daha var ben haric. Herkes kitliyor yine. Girecegimizden degil ama o beni tanimiyor, ya girer ve bir seyini calarsam. Eski bir ev arkadasim yatarken kapiyi kitlerdi mesela. Uyurken saldirirsak diye. Nereden bilsin bizi. Ingilizcede "better safe than sorry" derler, sonradan pisman olmaktansa simdiden onlemini aliyor.
0
aychovsky
(18.12.17)
Normal tabii ki.
0
sen git ben geliyorum
(18.12.17)
benim ev arkadaşım da geceleri yatarken kitlerdi, yaz geldi sıcak bastı patladı tabii:)

ama kızı anlıyorum, ben hiç pimpirikli olmamama rağmen özel alan ve eşyaya inanan ve buna çok saygılı biriyim. herkes öyle değil. ev arkadaşım evde yokken dediğin gibi yangın vs olmadıkça kapısını asla açmam. benimki de açılsın istemem. en basitinden çok dağınık biriyim, rastgele kapıyı açan birinin ortalıktaki donlarımı çoraplarımı görmesini istemem. ama herkes öyle değil. ev arkadaşım evde değilken, benim arkadaşlarım evde bir şey ararken (örneğin terlik) çat diye girebiliyorlardı kızın odasına. napıyosun girmesene dediğimde, "belki burdadır ya yedik mi odasını" diyorlardı. ben böyle bir sebeple odama girilsin istemem mesela. bunları gördükçe çok dağınık bıraktığım günler bazen ben de kilitlerdim odamı.

bi de kültürel farklar var. moldovayı bilmiyorum ama avrupada genelde bizdeki ev arkadaşlığından ziyade oda kiralama mantığı olduğu için, eve taşınana kadar yan odanda kim kaldığını bilmezsin bile. komşu gibi düşünür kapını kilitler çıkarsın. çok normal.
0
akil kupuru
(18.12.17)
benim beraber kaldığım arkadaşlarım oda kapılarını hiç kilitlemediler, ben de hiç kilitlemedim ama yapsalar da garipsemezdim.
hem belki kız odasında siz görseniz "oha bu ne!" diyeceğiniz bir şeyler gizliyordur, olamaz mı :D
0
istanbul kanatlarimin altinda
(18.12.17)
Garip değil, gayet normal. Özellikle yabancı erkekler ile kalan bir kızı düşünürsek..
0
peggy
(18.12.17)
Çok normal, değil ev arkadaşlığı aile içinde bile yetişkin insanlar odalarını kilitleyebilirler.

Buna uygun atasözümüz bile var;

"kapını kilitli tut komşunu hırsız tutma"
0
John Bloor
(18.12.17)
her seyi gec disardan hirsizlara karsi bir onlem olamaz mi? cok mu zor bunu dusunmek?
0
baldur2
(18.12.17)
Çok normal. asıl senin "güvenilecek bir şey yok ki?
girip çekmecelerini mi kurcalayacağız? bilgisayarını alıp satacak mıyız? yani en kötü ihtimalle ne yapabiliriz ki?" şeklinde çok garip bir şeymiş gibi davranman garip.
0
aquarium
(18.12.17)
son derece normal.
0
prodeq
(18.12.17)
başkalarıyla yaşasaydım oda kapıma çelik kapı taktırmayı hayal ederdim, bir anahtarcıya gitmeye bakar çünkü o oda kapısı :/

bence de çok normal.
0
pinkpeony
(18.12.17)
Daha önce çok Avrupalı ev arkadaşım oldu. Kapısını kilitleyene rastlamadım. Ama şunu gördüm, hemen hepsinin daha önceden gelen ev arkadaşlığı kuralları gibi şeyleri var ve onlara uyuyorlar. Yani ne bileyim, bir tanesi yaptığı alış veriş malzemelerini dolaba koyarken kendine ayrı bir bölüm oluşturuyor ve ayrı ayrı koyuyordu. Bunu daha önceki ev arkadaşlığı serüvenlerinde görmüş, öğrenmiş ve yazılı olmayan kuralmış gibi davranıyordu. Bu ve bunun gibi şeyleri oluyor ve bence dert edilecek şeyler değiller.

Gördükleri ve başına gelen durumlardan belli sistem oluşturuyorlar kendilerine ve o şekilde davranıyorlar. Bu durum da ona benzer bir şeydir. Çok sorun yapılacak bir şey değil bence.
0
pokepoke
(18.12.17)
'birkaç aylığına moldovalı bir ev arkadaşımız var. biz 2 sap türk'ün evindeki boş bir odada kalıyor. '

bu cümle ve bu ülkede bir evde kalıyor olması zaten başlı başına kapı kilitlemek için bir sebep. Kaldı ki kendi odası istediğini yapar. Belki bir şeyini alakasız bir yerde kaybedecek ama odasından kaybolduğuna inanacak, bunu takıntı haline getirmektense kitler ve kafası rahat olur.

Gayet normal yani.
0
amelie poulain
(18.12.17)
degil. olmasi gereken. türkiye'deki aliskanlik bu sekilde degil.
0
eriksatie
(18.12.17)
Normal
0
i m cool with that
(18.12.17)
Normal
0
mutlusismankedi2015
(18.12.17)
Normal değil. Ben olsam kovarım evden.

Samimi olmadığım kimseyle de aynı eve çıkmam.
0
Delay Fuze
(18.12.17)
garip değil aşırı normal bence.
anahtar kelimeler: 2 sap türk ve moldovalı kız
0
burya
(18.12.17)
(10)

Motivasyonlarınız neler?

boyalı kuş
Herhangi bir hayalim yok. Bu nedenle de motivasyonum, hedefim yok. Her güne başlamak gittikçe zorlaşıyor. Sizler nelerden motive oluyorsunuz?
Herhangi bir hayalim yok. Bu nedenle de motivasyonum, hedefim yok. Her güne başlamak gittikçe zorlaşıyor. Sizler nelerden motive oluyorsunuz?
0
boyalı kuş
(17.12.17)
No pain no gain
0
Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir
(17.12.17)
Kitap dolu bir evde yaşama hayali ile.
0
simderun
(17.12.17)
okuduğum bölümü çok seviyorum. maç izlemeyi de. nerede kim şampiyon olacak, 10-12 sene sonra dünya kupası hangi ülkede düzenlenecek vs. böyle şeyleri düşünmek bile mutlu ediyor.

23 yıllık nispeten kısa ömrümde öğrendiğim bir şey varsa o da mutluluğun cidden büyük oranda içten geldiği. tabii insan daima şartlarını iyileştirmek, ilerlemek için çaba sarf etmeli ama şu veya bu sebep mutlu olmak için tek başına yeterli olmuyor. sadece kendi değerine güvenmen ve etrafına küçük dış mutluluklar serpmen lazım bence.

kendi değerinden kastım kalkıp da filozof olmak değil bu arada. diyorum ya benim adıma maç izlemek veya bu bölümde okumak bile bir çeşit değerdir. bana özel, benim sevdiğim, benim kontrolümde olan şeyler. maç izlemek ya da bu bölümü okumak için birinin onayına, sevgisine, ilgisine falan ihtiyacım yok. gavurların deyişiyle, "that's my thing". ben yapıyorum, ben seviyorum.

"neyi seviyorum? sevdiğim bir şey yok ki?" diye düşünüyorsan da denemeye devam et. bana hep kızarlar antin kuntin her şeye merak saldığım için. öyle olmasaydı ben de mutlu olmayacaktım. denedikçe, gördükçe buluyorsun seveceğin şeyleri. kimse durduk yere, öylece, yataktan kalktı diye mutlu olmaz bence.
0
der meister
(17.12.17)
maruz kalmak istemediklerimden kaçınmak. yani olmasını istediğim çok büyük hayaller kuramıyorum ben de, ama nasıl hissetmek istediğimi biliyorum ve bunu bana hangi koşulların sağlayacağını az çok tahmin ediyorum. hayalden ziyade hedef oluyor bunlar. o noktaya geldikten sonra da "ee şimdi?" demem mümkün, ama o vakit de bambaşka bir insan olacağım. bunu o zaman düşünürüm :d

yani şimdini, neden kötü hissettiğini, ne istediğini, bunu bulmak çok zorsa ne istemediğini eleyerek karar verip hedefler koyabilirsin. küçük hedeflerle adım adım ilerlersin, her yeni gün için bir sebebin olur.
0
haykorsamdunyaya
(17.12.17)
Bebelerimin bana muhtaç olması eşimin beni sevmesi
0
lion de la Turquie
(17.12.17)
Fi

(Şaka şaka)

Daha fazlasını elde etme isteği
0
MaNOfTheYear
(17.12.17)
Kısa vadede bahar ve yaz mevsimi.orta vadede oğlum.uzun vadede ahiret motive ediyor beni.
0
delicevat
(17.12.17)
1- annemi mutlu etmek
2- etrafımdaki canlıları doyurmak
3- yaptıklarımda biraz daha iyi olabilme isteği
0
rakicandir
(17.12.17)
ben hayalim amacım yok diyeni ianlamıyorum hiç mi hayalin yok?
hiç mi hobin yok? hobilerini yapmak için alman gereken malzemeler, alacağın kurslari şehrinde, yakın şehirlerde veya yabancı ülkelerde gezilecek merak edilen yerler yok?

sana önerim maddi durumuna göre kendine 1-2 ay sonrasına, yaza ve önümüzdeki yıl sonuna yaklaşırken yılbaşına doğru gezmelik şehirler bul.
şehirleri, konaklayacağın yerleri orada yapılacak aktiviteleri araştır.
Param yok diyorsan kendine ufak da olsa bir iş bul, okuyorsan part-time işler bulabilirsin.
Çalışıyorsan işyerinden izinlerini hesapla kaç gün nereye gidebilirsin, 2018 tatillerini çıkart birbirine bağlayarak en uzun nerede ne yapabilirsin

böyle planlar yapmaya başladıkça sabah uyanmak için motivasyonun da olur, gördükçe hayattan aldığın zevk de artar.

en kötü kendine kitap hedefi koy, farklı farklı kitaplar oku
0
part time pollyanna
(18.12.17)
Yapmam gerekenler veya yapmak istedigim, "Sirasi gelince yaparim" dedigim seyler var ama bir amacim, "Uzun vadede su olayim" diye bir hedefim yok. Dolayisiyla, "Yonum su, rotam soyle" diye bir hayatim yok ama sorumluluklarim var.

Acikcasi bunu rotali, yonlu yasamaktan daha guzel buluyorum. "Sunu yapacagim" diye hedef koyup yasamak anlamsiz geliyor bana. Ulasip ulasmayacagin belli olmayan bir hedefe tum cabani verince hayati kaciriyormus gibi geliyor.

"Hayat bir yolculuk ve gidecegin yer zaten ayni" temasini daha cok seviyorum. Hayatinda gidecegin, ulasacagin yer iyi de olsa kotu de olsa sen ayni sensin. Sen ayni kaldikca iyideki algin da, kotudeki algin da cok farkli olmayacak. Bu yuzden, yoldan ve yolculuktan zevk alinmadigi surece hedefin pek bir anlami kalmiyor.

Is gelip üğpoıuy'un dedigi yere dayaniyor. Sabah "Bakalim bugun ne olacak" diye merak ederek kalkiyorum, hayatimi elimde cekirdegimle dizi gibi izliyorum. Oyle olay olmuyor cok fazla, daha cok slow tv kivaminda. Norvec'teki 7 saatlik tren yolculugunu ilgiyle izleyen gibi insanlar gibi hayati izliyorum. Bazen kotu oluyor, bazen iyi oluyor ama oluyor. Her gun kesfettigin bir sey oluyor mesela, sacma bile olsa, onlar cok keyif veriyor.

terelelli temcik'in "kendinin sıradan biri olduğunu fark etmek" basliginda bir entry'si var mesela, soyle diyor:
"çekoslavakya'da iş aramaktan, otostopla küba'ya gitmekten, evde taze fasulye yerine çin yemeği yapmaya çalışmaktan, beslemek için satılık iguana aramaktan, uzakdoğulu ya da zenci sevgili arayışından, senden başkasının okumadığı dergilere abonelik ücreti ödemekten vazgeçildiği andır.
evet, hayat kısa ama beyhude yere yormamak lazım bünyeyi; farklılık uğruna kafayı bite sokmamak lazım.
belki de naif değişikliklerle arada sıradanlığı kırmak daha caziptir.
ne adamlar gördüm bir sene çinde yaşamış mesela; tek tespiti; -abi yemekleri çok kötü- oluyor. ne hayatı vasat görünen insanlar var; öyle bir keyif alıyor ki oturma odasını boyamaktan, insan onu tom sawyer sanıyor."

benim gozumde de iste butun mesele bu.
0
aychovsky
(18.12.17)
(12)

etik sorusu, hangisini tedavi etmeli?

haykorsamdunyaya
Soruyu aynen aktarıyorum. Sizin düşüncelerinizi merak ediyorum.Örnek olarak bir Norveçli ile Etiyopyalının kalp yetersizliği tedavisi aynı maliyete sahip. hangisini tedavi etmeli? Norveçlinin kollektif kazanca katkısı 12.000 dolar, Etiyopyalınınki 75 cent.paranın süzgeç olmasına yönelik sitem içeren
Soruyu aynen aktarıyorum. Sizin düşüncelerinizi merak ediyorum.

Örnek olarak bir Norveçli ile Etiyopyalının kalp yetersizliği tedavisi aynı maliyete sahip. hangisini tedavi etmeli? Norveçlinin kollektif kazanca katkısı 12.000 dolar, Etiyopyalınınki 75 cent.

paranın süzgeç olmasına yönelik sitem içeren yorumlardan ziyade (soru böyleydi yapabileceğim bir şey yok) halihazırda ele alınan geçerli bakış açıları nelerdir onu merak ediyorum. henüz herhangi bir etik dersi görmedim, ilgimi çekti konu.

distopik filmler ve diziler de var bu konuya dair, genetik olarak yetersiz, güçsüz, hastalık potansiyelinde görülen bireyin üreme şansını engelleyici genetik faktör uygulama mesela. neler düşünüyorsunuz?

"ben kimim de bir başkasının hayatı hakkında onun yerine karar vereyim" düşüncesiyle komple üreme olayını iptal edince fazla fikir yürütemedim ben.
0
haykorsamdunyaya
(17.12.17)
soru doktorun muayenehanesi şeklinde değildi pek ama, ilaç firmasının yatırım yaparken gözeteceği bir soru gibiydi.

yine de mantıklı yanıt teşekkürler.
0
🌸haykorsamdunyaya
(17.12.17)
aslında bu sorunun kesin ve net bir cevabı yok tabii ki. tamamen "mantıksal" açıdan bakarsak norveçliyi tedavi etmek gerekir. çünkü dünyaya her anlamda "katkısı" daha fazla. ya da çocuklarını ve torunlarına iyi eğitim aldırması ve "işe yarar" bireyler yetiştirmesi muhtemel. ama insan dediğimiz varlık sadece mantıktan oluşmuyo ve sadece mantıkla hareket etmiyor. bizi diğer canlılardan farklı kılan da bu. duygularımız, hislerimiz ve en önemlisi vicdanımız var. tamamen mantıkla değil de vicdanen bakarsak olaya, herhangi bir tercih yapmak anlamsızdır. kimi insanlar realistlerdir, çoğu zaman mantıklarıyla hareket ederler. bu kişilerin norveçliyi seçmeleri gayet normaldir. kimi insanlarsa beyninden çok kalbinin seslerini dinlerler. tercih yapmak istememeleri ya da etiyopyalıya "acıyıp" seçmeleri de diğer grup gibi olağandır. dünyada iki çeşit insan da olduğu için aslında şunu yapmak daha iyidir diye bir şey söz konusu olamaz. yani olaylara saf mantıkla ya da saf duyguyla yaklaşmayız.
0
tabirimekruh
(17.12.17)
Hastalık hangisinde daha önce başlamış ona bakardım. Biri 5 yıl, diğeri 1 yıl boyunca bu rahatsızlıkla yaşadıysa 5 yıldır bu hastalığa sahip olanın tedavi edilmesini tavsiye ederdim. Yaşları da önemli. Biri 30 yaşındaysa, diğeri 10 yaşındaysa 10 yaşında olanın tedavi önceliği olabilirdi. Kazanca katkı konusu tıbbi müdahale açısından referans alınacak bir kriter değil. Gerçek hayatta dediğiniz olaylar sıkça oluyor. Karaciğer nakli sırası bekleyen yüzlerce hasta var ve listede zengin insanlar da olmasına rağmen kesinlikle listede ön sıralara alınmıyorlar. Sizin verilmesi zor bir karar dediğiniz durumlarda her gün birileri karar veriyor. Ben buradaki kazanca katkı olayını ten rengi kadar sıradan buluyorum. Birisinin değerini parayla ölçmek ve yaşama önceliği sunmak maneviyata saygısızlık bir kere.
0
dissendium
(17.12.17)
örnekler bireysel belirlediğim örnekler değil, ve ne yazık ki diğer kriterler belirtilmeden sadece bu verilerle sorulmuş soru. bu kararı verilmesi zor bulduğum için değil sizlerin yorumlarını merak ettiğim için sordum.

sizin yaş kıyası yaparak daha gerçekçi sonuç elde edebileceğiniz seçimin kollektif kazanca katkı üzerinden yapıp kararın verilmesi, ya da verilmemesi ya da eleştirilmesi üzerinden sorulmuş soru. bir de az önceki cevabımda da söylediğim gibi, daha toplu bir yatırım bazında düşünülüyor. doktor-hasta ilişkisinden ziyade.
0
🌸haykorsamdunyaya
(17.12.17)
Farklı ve subjektif açılar var tabi.

etiyopyalı hayatı boyunca zaten zorluk çektiği için tedaviye daha fazla değer atfedecektir. kazanca etkilerini oranlayabilmek için onlara verilen girdi fırsatlarını ve çıktıdan ne tükettiklerini de bilmek lazım.

ha etiyopyalı ne lan bu çektiğim bırakın öleyim de diyebilir
0
passion rules the game
(17.12.17)
İlaç firması bu işin içindeyse ne yapacağı belli. Norveçliyi tedavi eder Etiyopyalıyı da zaten gsmh ları düşük bir işe yaramaz diye kobay olarak kullanır. Tanınmış ilaç firmalarının Afrika da pek hayırlı işlere imza attıkları söylenemez.
Onlara sattıkları ilaçlar kullanıldığı sürece kendini iyi hisseden ama bir türlü tam olarak sağlığına kavuşamayan insan gerekli. Bir şekilde bu pazar çarkı böyle dönmeli.
0
1adam
(18.12.17)
Uygulamadaki bakış açısı Norveçli'yi tedavi etme yönünde. Sağlık alanında değilim ama ilgimi çeken konuları okurken bile bu durumu görebiliyorum.
Mesela, ilaç, medikal cihaz, yeni tedavi şekli vb. onay isteğinde tedavi maliyetinin yanısıra daha kısa sürede tedavi olacağı için ekonomik yapıya katkısı gibi donelerle birlikte sunuluyor.
Kesinlikle etik, insancıl değil ancak akılcı. Doğanın düzeni gibi.

edi:
Bence maliyeti ikiye bölüp ikisi de payına düşen tedaviyi alsın.
Evet, belki hakça olmaz ama en azından kardeşçe olur.
büdü:
Aslında düşündüm de; madem bu kürede biri 12000 dolar katkı yapacak donanıma erişebilirken diğeri 75 centlik katkı yapapilecek donanıma erişebiliyor ve dahası o koşullarda yaşıyor hakçası Etiyopyalıdan yana kardeşçesi yarı yarıya olması lazım.
0
hayat aklini konusacak bir filozof uret
(18.12.17)
İlk gelen, ilk çıkar. @J r r tolkien hayranı +1

Onu geçersek,sağlık durumu (hastalığın evresi, süresi vb.) ve yaşa bakardım sırasıyla. Hayır, onlar da yok sadece belirtilen farklar var (ceteris paribus) dersek Norveçliyi seçerim.

Norveçlinin dünyaya, başta kendisi ve kendi ailesi olmak üzere insanlara faydasının daha çok olacağı görülüyor. @tabirimekruh 'un yazdıklarının "mantık" temalı kısmında yazdıkları gibi. Norveçlinin eğitimli çocukları da hem çevrelerine faydalı olacak hem de kendileri de eğitimli çocuklar yetiştirerek bunun böyle zincirleme devam etmesini sağlayacaklar. Yani bir kişi ile insanlığı, olumlu yönde büyük ölçüde etkilemiş olacaksın.

Etiyopyalı kardeşimizi seçtiğinde ise topluma karşılaştırmalı olarak çok daha az faydası olan birini kurtarmış, oradan yine yetersiz eğitimli çocuklar ve topluma belki zarar belki de yetersiz fayda sunmasını sağlayacak karar almış oluyorsun vicdanını rahatlatmak için.

Yani uzun vadede bakınca Norveçli doğru tercih. Bunun en büyük gözlemlenebileceği yer Türkiye aslında. Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasında eğitimli birçok kişi öldü. Bazı liseler mezun vermedi. Evet okuyan insan ile okumayan insan ayrımı yapmadan ülke müdafaasına koşmak güzel ama o okumuş kesimin yeri dolmayınca ülke ilerleyemiyor ve oradan ürüyen nesiller de eğitimsiz oluyor ağırlıkla. Mesela bu, daha güzel soru bence.
0
nawar
(18.12.17)
Ilk gelen ilk cikar + 1, her sey ayniysa etiyopyali

Norvecli cok daha fazlasini hayata kazandiracak ama hayati kazandiracak olan seylere bakacaksak once firsat esitliginden soz etmemiz lazim. Adam sans eseri dandik bir ulkede doguyor ve zaten yarisa 10-0 geriden basliyorken, biri ileride basladigi icin ileride oldugundan daha katki saglayabiliyor. ayni gecekondu mahallesinde oturan cocuklarin fen lisesini kazanma ihtimali gibi. benim acimdan bir toplum ancak en zayifi kadar gucludur, bir iyilestirme yapilacaksa da en kotuden baslanir. Tam tersine, 'trickle-down economics" deniyor ve esitsizligi daha da arttirdigi bircok kere kanitlanmis bir teori. Daha az avantajlinin her sekilde (hatta bazen esit seviyede olmasalar bile) gelistirilmesi gerektigine inaniyorum.

Bu biraz da "Ulkemizden Nobel alan mi ciksin, ortalama egitim seviyesi mi artsin" gibi bir sey. Ben toplumsal gelisim icin esitsizligin azaltilmasi yonunden bakiyorum. Ortalama egitim seviyesinin artmasinin zaten uzun vadede bir Nobel getirebilecegini dusunuyorum.
0
aychovsky
(18.12.17)
Ne zor soru bu arkadaş, akşam düşün düşün içinden çıkamadım.
Yaşam hakkı, kıt kaynak ve etik...
Sabah zihniyle düşününce akşam yanlış yerlere baktığımı farkettim. Ben doğaya, evrime, tarihe, ekonomiye, insan davranışlarına, seçimlere ve sonuçlarına baktım, halbuki cevap kendimdeymiş.

Bana göre sağlık alanında etik, anne gibi düşünmek, davranmak olmalı.
İki evladın var, biri 12000 dolar kazanıyor diğeri 75 cent, ancak birini tedavi etmeye gücün var, hangisini seçersin?
Daha ileri boyutta fark olsun, biri yine 12000 dolar kazansın diğeri kumarbaz ve bağımlı vs. olsun, evdekileri satsın savsın, kavga çıkarıp kırsın döksün, hayatı zehir etsin. Tekini yaşatma şansın var hangisini seçersin? Ben anne olarak asla evladımın yaşam hakkını elinden alacak seçim yapamam. Gider kaynak ararım, yaratırım.

Sağlık alanında etik olan herkese yetecek kaynak yaratmak. Birinden birini seçme sorusu bile etiğe aykırı. Doğru soru doğru cevapları getirir. Soru şu olmalı: Herkese yetecek kaynak yaratmak için ne yapabiliriz?
0
hayat aklini konusacak bir filozof uret
(18.12.17)
Cevaplayan herkese çok teşekkürler, farklı açılardan bakmak ufuk açıcı oluyor.
0
🌸haykorsamdunyaya
(18.12.17)
soru toplu yatırım için soruluyormuş arkadaşlar.

güncel bi konudan örnekleyeyim. hem örnek hem de kulaklara kar suyu kaçırmak gibi olsun.

şimdilerde sağlık alanında beynin nöral yapısı, bağlantıları, bağlı olarak zihnin yapımız vs. çözümlenmeye çalışılıyor.

ekonomide de yaratıcı eleman yetiştirme konusu gündemde. gelecek o yöne gidiyor çünkü.

öte yandan nöronal aktivitenin bozulması kaynaklı oluşan hastalıklar anomalilikler var. mesela perkinsona neden olan yeri(durumu) buldular, artık tedavi edilebiliyor. bunun anoreksiyası var, demansı var, depresyonu, şizofrenisi vs psikolojinin alanına giren biçok durum, öğrenme, konuşma bozuklukları vs vs say say bitmez durumun belirlenmesi için çalışma yapılması lazım.

beyinde 100 milyar nöron var bunların bağlantı haritasını çıkarmak demek 2 üzeri 100 milyarlık data demek. bunun çevresel, bütünsel (evren diyelim) zamansal vs. etkileşimleri var... şimdilik boyumuzun çok çok üstünde bi iş.

önceliği seçerken;
ekonomi ayakta kalmak zorunda, çarklar dönmeye devam etmeli yaşamın sürdürülebilmesi için bu şart.
yani ekonomiye göre gelecek için yaratıcı bağlantılara öncelik tanınmalı, aynı zamanda bu gün için iş gücünü sekteye vurmayacak rahatsızlıklar ele alınmalı.

tıp etiğinin temeli ise insanın sağlıklı yaşamı üzerine kurulu. tıpta en birincil öncelik, en üstün yasa bu. yaratıcılık kenarda bekleyebilir öncelikli olarak sağlıklı bireyler için çalışılmalı.

seçim?
reelde parayı veren düdüğü çalacak, ekonomi ne isterse o olacak (bence)
olması gereken ise; öncelikli olarak sağlıklı toplum için yatırım yapmak.
0
hayat aklini konusacak bir filozof uret
(18.12.17)
(33)

Evrimli ifşa! (22 kilo şerefine)

apartman teyze
İlk fotoğraf Haziran sonu gibi. 92-93 kilo. Yanındaki bu hafta, 73 kilo. https://i.hizliresim.com/mJmkb4.jpgDiyete Haziran başında 95 kilo ile başlamış idim. 22 kilo adda gitti. Gerçekten eski halimi tanıyamıyor ve o insan olduğuma inanamıyorum. 24 yıl o halde yaşadığım için ara ara kendime kızıyoru
İlk fotoğraf Haziran sonu gibi. 92-93 kilo. Yanındaki bu hafta, 73 kilo.

i.hizliresim.com

Diyete Haziran başında 95 kilo ile başlamış idim. 22 kilo adda gitti. Gerçekten eski halimi tanıyamıyor ve o insan olduğuma inanamıyorum. 24 yıl o halde yaşadığım için ara ara kendime kızıyorum :) geriye 10 kilo kaldı verilecek. Başka bir ifşada da gül yüzümü siz sevenlere ifşarırım, şimdilik beyle olsun asdgjkş

Hayat şimdiden ve epeydir çok güzel, hep daha güzel olacak, hebinizi öberim ponçikler :* <3
0
apartman teyze
(17.12.17)
vuhuuuuu helal
0
fragile lady
(17.12.17)
Tebrik etmeye geldim
0
kablelvuku
(17.12.17)
Çok hoş olmuşsunuz tebrikler.
0
cabiday
(17.12.17)
aferin.
validenin ellerinden öperim. onu ifşa etmeyeydin.
0
benaslindayohum
(17.12.17)
Tebriklerr.(alkış)
0
six packsiz
(17.12.17)
Vay be azmin ifşası bence
0
ismira007
(17.12.17)
Aynen devam, tebrikler! :)
0
md11
(17.12.17)
harikasın, başarılarının devamını diliyor sonraki ifşayı da -10 halinle yaparsın diyorum.
0
hemsta
(17.12.17)
maşallah tü tü tü
0
burya
(17.12.17)
inanamıyorum. inanılmaz güzel olmuşsunuz. tebrik ederim :)
0
straight from the heart
(17.12.17)
Geç oldu yatıyordum ama bravo demeden geçemedim. Zira, yaşayan bilir türünden bir şey bu.

Tekrar tebrikler.
0
skooma
(17.12.17)
Adına sevindim, kutlarım :)
0
vonkhar
(17.12.17)
tebriks.
0
eksimeksi
(17.12.17)
başörtüyü de çıkarmışsın?
0
[GODDARD]
(17.12.17)
Bravooo harika olmuş
0
lion de la Turquie
(17.12.17)
kocaman tebrikler...
0
dilemma of subscribtionability
(17.12.17)
Ne kadar tatlışsın ya maşallah sana. Tebrik ediyorum.
0
ofelia
(17.12.17)
gerçekten iki farklı kişi.
tebrik ederim.
0
dahinnotha
(17.12.17)
Bayıldım! Tebrik ederim :)
0
anneboleyn
(17.12.17)
zayıflayınca gelen özgüvenle saçlar kızıla boyanmasaydı iyiydi.
0
proletarier aller lander vereinigt euch
(17.12.17)
Sizi yerim <3 sağ olun var olun :))

@benaslındayohum
Ya önce bi kestim de çok saçma oldu. Sonra dedim anam gadın anam neden olmasın aşsljdj berhudar ol :)

@goddard
Ne başörtüsü ayol? Başörtülü olan annem, beni de öyle sandıysan orada saçım siyah olduğu için olabilir? Sonradan kızıla boyadım :) not; ben trollendiğim zaman hiç anlamıyorum espri yaptıysan sori aşslskkdjd

@prolatarier
Beni de böyle kabul edicez artık :(
0
🌸apartman teyze
(17.12.17)
azim dolu bir ifşa
0
sanquis
(17.12.17)
Tebrikler :)
0
cezzar dede
(17.12.17)
hanım hanımcık derler ya öyle birisin :) anneye de maşallah, Allah eksik etmesin.
0
runagain
(17.12.17)
Tebrik ediyorum.

Tembellik etmeyen, yolda olan insanı çok severim. Senin adına da çok sevindim. Emek verip karşılığını görmek kadar büyük motivasyon da yoktur herhalde.
0
idexo
(17.12.17)
çok güzel olmuşsun. allah isteyen herkese aynı şansı, aynı gücü bahşetsin. normal bir insan olmak, hayatın her alanında çok kıymetli.
0
patty duke
(17.12.17)
ooo çok iyi.aynen devam.
0
red hot chili
(17.12.17)
daha iyi olmalısın. daha iyi. devam.
0
MaNOfTheYear
(17.12.17)
Tebrikler, ben de bu ara kilo ile uğraşıyorum çok güzel motivasyon oldu.
0
cleric
(18.12.17)
ya sana kocaman bi maşallah be <3
0
evde liyakat kalmamis
(18.12.17)
tebrikler
0
laranja
(18.12.17)
Anammm!

Tebrikler ve çok helal! Çok sarılasım geldi; ben zayıflamışım kadar sevindim.
0
aychovsky
(18.12.17)
Oooaaaa kuğu gibin olmuşun. congratulations
0
dedim dedim de kime dedim
(18.12.17)
(6)

Akademisyenler icin

durgunfoton
Yilbasinin bi onemi var mi. Iki tane makale yazmistik, duzeltme istediler. 3 aydan beri ne oldu diye sormayan hoca, 1 haftadir hergun duzeltmeleri yap diye mail atiyo.
Yilbasinin bi onemi var mi. Iki tane makale yazmistik, duzeltme istediler. 3 aydan beri ne oldu diye sormayan hoca, 1 haftadir hergun duzeltmeleri yap diye mail atiyo.
0
durgunfoton
(16.12.17)
Sene içerisinde belirli bir sayıda yayın çıkartılması gerekiyor diye biliyorum, kendisi zora girdiyse sizi darlamaya başlamış olabilir.
0
tel tokasini duzelten samuray
(16.12.17)
teşvik puanını toplayıp para alacak işte seneye. 2017 bitmeden yayınlanmalı ki 2018 de bir miktar para alabilsin ekstradan.
0
mezarkabul
(17.12.17)
Var.

2017 de alacağı puanlar artsın diye baskı yapıyordur.

lakin 2 hafta kalmış şurda düzeltme yapılacak da onaydan geçecek de basılacak... zor bence.
0
emcekare olmadi einstein olsun bari
(17.12.17)
Düzeltmeyi yapıp gönderseniz de 2017'de yayınlanamaz artık, onun için çok geç. Dergiler bir haftaya Noel dönemine girecek, tatil olacak. Düzetlmeyi şimdi gönderseniz bile, hakemlerden en az iki hafta değerlendirme süresi isterler. Haliyle, sene sonuna hayatta yetişmez. Dolayısıyla, teşvik için olduğunu düşünmüyorum.

Büyük olasılıkla sene sonu gelince bir anda yapılacak tüm işleri birden hatırlayıp 'Hayta yapmadı' diye herkesi dürtüyordur. Seni sonu geldi, işler bitmedi diye tutuşmuştur.
0
aychovsky
(17.12.17)
0
kayranin kedisi
(17.12.17)
akademik teşvik +1. 2017 sonuna kadar belirli bir puanı toplaması lazım ki gelsin teşvikler dı dıs dıs dı dıs
0
duyond
(17.12.17)
(9)

Bu adam çok iyi dediğiniz türk gitaristler..

sonhakan
...
...
0
sonhakan
(16.12.17)
ben başlayayım;

rahmetli yavuz çetin

rahmetli asım can gündüz

batu mutlugil

cem köksal

nurkan renda
0
AlsterWasser
(16.12.17)
Can Şengün. Tarkan'ın orkestra şefi.
0
dissendium
(16.12.17)
can güney.

ilk dönem ayna albümlerindeki sololarına doyum olmaz.
0
tabudeviren
(16.12.17)
Ahmet Kanneci.
0
kodadiirem
(16.12.17)
Bilal Karaman
0
Tears of Devil
(16.12.17)
akın eldes
0
ladyinblack
(16.12.17)
Tartışmasız ilk sırada; Yavuz Çetin. Sonra diğerlerini sayabiliriz.

Erkan Oğur
Akıl Eldes
Batu Mutlugil
0
sorumatik
(17.12.17)
Gür Akad
0
aychovsky
(17.12.17)
Cenk erdogan
0
aydin meyrin
(17.12.17)
(3)

Adada yaşamanın avantajları ve dezavantajları

mojiziku
İstanbulda maltepede oturuyorum. 3 hafta önce heybeliadada yaşamak fikri geçti aklımdan, bu hafta yine aklımda. Ev kiralari aynı. İşim için şimdi 20 dakika yol gidiyorum; gittiğim yer de maltepede. Yolda olduğum süre uzayacak muhtemelen ama çok da önemli değil diye düşünüyorum. İş saatlerim esneyebi
İstanbulda maltepede oturuyorum. 3 hafta önce heybeliadada yaşamak fikri geçti aklımdan, bu hafta yine aklımda. Ev kiralari aynı. İşim için şimdi 20 dakika yol gidiyorum; gittiğim yer de maltepede. Yolda olduğum süre uzayacak muhtemelen ama çok da önemli değil diye düşünüyorum. İş saatlerim esneyebilir, 9 yerine 10da gidip hec çıkabilirim falan, iş bakımından herhangi problem yok.
Başka peki ne gibi eksileri ve artıları olabilir?
0
mojiziku
(15.12.17)
hava şartları nedeniyle işe gidemeyebilirsin veya evine dönemeyebilirsin. tıbbi durumlar sıkıntılı olabilir. aklına esti mi falanca yere gidemezsin vs vs.
0
sutlu nescafe
(15.12.17)
Adada yaşayan 5 kişi biliyorum hepsinin de maltepe-kartal civarı bir evi daha var. Kışın adaya neredeyse hiç geçmiyorlar. Seferlerde sorun yaşıyorlar.
0
jazzabel
(15.12.17)
Az önce telefona el çarpması ve telefonun soğuktan donması birleşimi sonucu boş bakınız vermişim. Cevabım şu olqcaktı.
www.diken.com.tr
Deprem olduğunda Adalar en sıkıntılı bölgelerden biri olacak. Yardım ulaşamayacak, İstanbul’un gölgesinde kalacak, çıksan çıkamazsın.
0
aychovsky
(15.12.17)
(5)

Servis problemi

graupel
Merhaba is yerindeki servis beni evimden 600m uzaktan alıyor üstelik erzurumda yaşıyorum ve soğukta servise yürümek cok zor oluyor. Müdürüm halletmedi sorunu. Benim yapabileceğim bir sey var mi. Bu arada kamu kurumu çalıştığım kurum
Merhaba is yerindeki servis beni evimden 600m uzaktan alıyor üstelik erzurumda yaşıyorum ve soğukta servise yürümek cok zor oluyor. Müdürüm halletmedi sorunu. Benim yapabileceğim bir sey var mi. Bu arada kamu kurumu çalıştığım kurum
0
graupel
(15.12.17)
Benzer bir sorun yaşadık. Kurumun servisle ilgilenen bir birimi olur. Kurum yöneticisine ve o birimin bilgisine bir dilekçe yazmak gerekiyor. Bir de dilekçeye ek olarak şimdiki güzergah ve senin istediğin güzergah, alternatif güzergahlar şeklinde haritayı çıkarıp eklemiştik biz. Dilekçe olunca en azından yazılı cevap vermek zorundalar. Bu arada, servistekiler için sorun yoksa, onların imzaları da eklenebilir dilekçeye.
0
aychovsky
(15.12.17)
Daha sıcak günler bunlar :) havalar soğumadan yetkili kişilerle sözlü görüşün, başarısız olursa yazılı görüşün. 600 metre sabah yürümek hayattan soğutur
0
intihar etsem de kendime gelsem
(15.12.17)
600 m yurumek 5dk yurumek degil mi? Hadi buzlanmayla 10 dk olsun.

Millet evinden en yakin duraga yeri geliyor 10-15 dk yuruyor, otobusu bekliyor, ediyor.

Cok soguk da olsa altiustu 5 dk yurunecek, servisle ilgili sozlesmede filan "kapinin onunden alir" demiyorsa el insaf diyorum :)

Ps. Cok soguk memlekette yasiyorum ben de.
0
kuehles blondes
(15.12.17)
yani 500-600 metre bir servis için, otobüs durağı için normal mesafeler. en yakın metro istasyonu 600 metre evime ve ben evime metro yakın olduğu için övünüyorum. Erzurum'u siz bilirsiniz tabi ama isteğiniz üzgünüm ancak gereksiz görülebilir.
Bunun dışında servisler ile ilgilenen birime yazılı bir şekilde talebinizi iletmeniz mantıklıdır.
Bizde çalışmaya başlayan bir stajyerin evi ile servisin bıraktığı nokta arası tekin bir yer değildi. 2 ay mücadele ettik evine bırakılması için, çünkü diğer servis yolcularının eve varış süreleri uzuyordu. Karışık işler...
0
cliquot
(15.12.17)
Teşekkür ederim öneriler için. Evime çok yakın bir durak varken beni bu kadar yürütmeleri sacma geliyor. Burada yaşamayan arkadaşların -30 derecede buzda yürümeyi anlamalarini beklemiyorum ;)
0
🌸graupel
(15.12.17)
(9)

doktora sorulari

ben de
selamlar.dün doktora icin hocayla görüsmem vardi. üni sonrasi 4 yil özel sektördeydim, üniversiteye biraz uzak kaldigim icin akademisyen arkadaslarin fikrini rica edecegim.iki alan arasinda kaldim. kisaca özetliyorum. iksinin de üst disiplini depremle alakali, yani ikisi de ilgilendigim alanlar.1) b
selamlar.

dün doktora icin hocayla görüsmem vardi. üni sonrasi 4 yil özel sektördeydim, üniversiteye biraz uzak kaldigim icin akademisyen arkadaslarin fikrini rica edecegim.

iki alan arasinda kaldim. kisaca özetliyorum. iksinin de üst disiplini depremle alakali, yani ikisi de ilgilendigim alanlar.

1) bol teori ve programlama iceren bi konu. is tecrübemle cok örtüsmeyen bi konu. hocanin demesine göre asagi yukari bitecegi süre belli.

2) burda bol bol lab ve deney var. yine hocanin demesine göre bazi zorluklari oldugu icin doktora süresi uzayabilirmis. alan olarak yüksek lisansta ve calistigim sirkette asina oldugum bi bölüm. baya da ilgimi cekiyor.

cok genel yazdim biliyorum ama 1-2 cümle de olsa fikir belirtebilirseniz cok makbule gecer. lab agirlikli bi programin dezavantajlari var midir? yoksa daha ziyade tercih sebebi midir vs.?


cok tesekkürler.
0
ben de
(14.12.17)
Merhaba,

Hangi universite oldugunu bilmedigim gibi genel bir yorum yapacagim. Agustos sonunda doktorasini bitirmek icin tum gucuyle cirpinan biriyim :) Benim bolumum icin lab haricinde bir calisma yapmak mumkun degil. Eger oncesinde lab deneyiminiz varsa keyif alirsiniz, yoksa da birkac ay sonra alismaya baslarsiniz. Tum sorumluluk sizde olacaksa yaratici dusunme ve plan yapma yeteneginiz gelisecek, bu da harika bir "skill" akademide. Ben iki secenek arasindan ikinciyi secerdim zira ilginizi cekmeyen, calismaktan keyif almayacaginiz bir alanda doktora yapmak cekilmez.

Simdiden bol basarilar ve kolayliklar diliyorum ^^
0
lamira
(14.12.17)
ben de özel sektörde çalışıp aynı zamanda doktora yapan biri olarak önceden aşina olduğun aynı zamanda iş tecrüben de olan bir alanda doktora yapmanın daha faydalı olacağını düşünüyorum.

Hocanın diğer programda doktoranın aşağı yukarı biteceği süre belli demesine bakma. ben dört senede bitiren birini duymadım. İki programı da aynı sürede bitirebilrsin.
0
road_tanker
(14.12.17)
ben 2yi seçerdim akademik kariyerde de olmadı sonrasında iş hayatına atıldığınızda da size faydası olur, yolunuz açık olur. ama birinci daha çok akademik kariyere odaklı gibi duruyor. ileriki zamanlarda yapacağınız meslek seçeneğinin artması daha kolaylaştırır hayatınızı.
0
karamaleksey
(14.12.17)
Fikrimi söylüyorum efendim: Günümüzde iyi programlama yapanlar, teori bilenler boş kalmıyor, iyi maaşlar da alıyorlar.Öte yandan teorik çalışma herkese göre değil,3-4 yıl fazla kalkmadan o masada oturacaksınız.

Deneyli olan daha az boğucu olur. CV'de katacağı şeyler biraz daha az olur muhtemelen.

Projeyi seçerken, hangisini daha çok yapmak istediğiniz önemli. teori öğrenilir.
0
hophophoba
(14.12.17)
Bu biraz size ve ne istediğinize, gelecek planlarınıza bağlı.

Öncelikle, 'Şu zaman bitermiş, bu zaman bitecekmiş'i düşünmeyin. Aradaki zaman en fazla 1, bilemediniz 1.5 yıl; ileride baktığınızda o zaman aklınıza bile gelmeyecek. Size uygun olanı seçtikten sonra ve mezun olduktan sonra planlarınız yönünde kullandıktan sonra, ne kadar olduğu önemli değil.

Mezun olduktan sonra ne yapacaksınız? Şu anda çalıştığınız alanda devam mı edeceksiniz; akademik mi düşünüyorsunuz, ne çalışmak istiyorsunuz? Hangi konunun önü daha açık ve sizin istediğinizle daha çok örtüşüyor? Hangi danışman daha az manyak, hangisiyle daha uyumlu olursunuz? Uluslararası alanda hangisi size avantaj sağlar?

Prıgramlama ve deneyin avantajları da tamamen bunlara bağlı. Henüz pek bilgim yok ama ben ilkini seçerdim gibi duruyor. Çünkü programlamayı seviyorum, bilgisayarlı, programlamalı şeylerin daha çok geleceğinin olduğunu düşünüyorum. Teorik çalışmayı da daha çok seviyorum. Yeni bir alan olmasına rağmen zevk alabilirim diye düşünürdüm. İkincisinin ilginizi kesin çektiğini biliyorsunuz ama ilkinin ilginizi çekip çekmediğini henüz bilmiyorsunuz gibi; o konuda risk var. Deney yapmayı sevseydim, ikinciyi seçebilirdim. İlk bakacağım şey bu ikisinin geleceği ve uluslararası alanda ne kadar gerekli olduğu olurdu.

İkinci alana şimdilik daha yatkın gibisiniz, belki ileride deney yapacak iş alanları boş olacaktır. O zaman da onu tercih etmek mantıklı olabilir.

Bir de konular gece-gündüz gibi farklı mı? Birini yaparsanız, diğerinden hiç mi faydalanmıyorsunuz? İkisinin birleşme olanağı hiç mi yok?
0
aychovsky
(14.12.17)
arkadaslar tek tek cok tesekkür ederim, bi dünya insan da mesajla ulasti sagolsun.

@aychovsky

uzun sürmesi hic dert degil zaten, eldeki bilgileri yazayim diye dedim. ikisinin de danisman hocasi ayni.

cok genel hatlariyla özetlemeye calisirsam ikisi de deprem etkisi altindaki yapilarin göcmesiyle alakali.

gece-gündüz gibi farkli olup olmadigina cevap veremedim. nereden bakildigiyla alakali. cok bunaltmis olmayacaksam kisaca özetlemeye calisayim: ilki a maddesinden yapilmis yapinin göcme olasiligi. ikincisi de b maddesinden yapilmis maddenin göcme davranisi. farkli malzeme, farkli davranis oldugu icin arka plandaki teori baya farkli tabii ki. ama ikisi de depremle alakali.

mezun olduktan sonra akademide kalip haftanin 1-2 günü su an calistigim ofiste veya baska bi firmada calismayi düsünüyorum.

danismanlarin ikisi de ayni.

uluslararasi alanda ikisi de benzer popülerlikte. yine de o mevzuyu biraz daha arastirmam lazim sanirim. kenara not aldim.

yine af dileyerek biraz daha basinizi sisireyim. ilkinde sanirim programlamadan biraz tirsiyorum :) su an calistigim firma doktora yapmak istedigim okulun arka bahcesi gibi. zaten onlarla da sik sik ortak calisiyoruz. bi de iste bol bol makale vs. takip etmem gerekiyor. yalniz programlamayi bu yastan sonra ögrenir miyim onu bilemiyorum. programcilar sanki o is icin dogmus insanlar gibi geliyor disaridan bakinca :) teori falan bayiliyorum ama iste programlama :/

biraz karman corman oldu sanirim, affola.
0
🌸ben de
(14.12.17)
Yaş kaç ki? Doktora başında olduğunuza göre pek büyük de olmaması gerek. Yani, 45'inden sonra programlama öğrenen de var da, 30 altı falansanız asıl öğreneceğiniz dönem bu dönem zaten. En mükemmel zaman öğrenmek için. Doktoranın amacı o zaten, öğrenmeniz.

Programlamaya itmek için söylemiyorum, tabii ki istediğinizi seçin de; korkmanıza gerek yok. 'Yok, hiç sevmem, hiç bana göre değil, midem bulanır, içim kalkar' diyorsanız seçmeyin tabii de, seçmemenizin nedeni korku olmasın.

Ya, biraz zor olur herhalde de, b maddesinin göçme davranışı ve olasılığı ile a maddesinin göçme davranışı ve olasılığını karşılaştıramaz mısınız? Yani, şöyle. İki kişilik bir ekip olarak ikisini de yapsanız? Bir kısmı birinizin, bir kısmı diğerinizin tezi olsa; iki projeden de hiçbiriniz eksik kalmasanız, en azından temel bilgileri iki kişi de öğrense, uzmanlık kısmında kimin neyi yapacağına karar verilse?
0
aychovsky
(14.12.17)
yas 31. midem falan bulanmaz tabii, sadece biraz korku ama haklisin sanirim.

karsilastirma mevzusu olabilir tabii de herhalde danismanin onayi falan gerekir. yoksa yapilir niye yapilmasin.

aychovsky basini fazla sisirmek istemiyorum ama önümüzdeki hafta tekrar mülakata cagrilirsam bi kez daha fikrini ögrenmek isterim, senin icin de uygunsa tabii. :)
0
🌸ben de
(14.12.17)
2
0
kayranin kedisi
(15.12.17)
(12)

Bitcoin alan kadın tanıyor musunuz ?

mete kudur
Aslında soru yanlış oldu, etrafınızda bitcoin alanlardan kaç tanesi erkek kaç tanesi kadın.Bu daha bi' veri oluşturabilecek soru şekli oldu
Aslında soru yanlış oldu, etrafınızda bitcoin alanlardan kaç tanesi erkek kaç tanesi kadın.

Bu daha bi' veri oluşturabilecek soru şekli oldu
0
mete kudur
(13.12.17)
kendimi tanıyorum. başka da kadın görmedim ama vardır muhakkak.
0
sta
(13.12.17)
sta +1

edit. bldiğim kadarıyla 5 tanıdığımın daha bitcoini var. onlar erkek.
0
istanbul kanatlarimin altinda
(13.12.17)
Benim arkadaşlarımdan dört kişi bitcoin yatırımı yapıyor. (3 erkek, 1 kadın)
0
osmanyueksel
(13.12.17)
evet, tanıyorum.
0
babilbaligi
(13.12.17)
2011 senesinde yuksek lisansa basladigimda o zamanlar 35-40 yas arasi bir kadin afla gelip yeniden baslamisti benim bolumumde. Elinde o zamanlar tablet, cizelgeler, makaleler... Bir seyler arastiriyordu. Birkac kez muhabbet ettikten sonra sormustum ne oldugunu. Blockchain ve cryptocurrency anlatmaya baslamisti da benim o zaman beynim agir bilgi altinda ezilmisti. Kendisi endustri muhendisiydi, iktisatta da yan dal yapmisti. Data mining calisiyordu, internet of things meraklisiydi. Supersonik biri gibiydi gozumde. O vakit 100 btc almisti, hatta bana da onerdi. Yatirim amacli degildi ama onun aldigi. Illegal faaliyetler icin kullaniyordu, kazaniyordu da. Ilk tanidigim kadin odur bu alanda. Sonrasinda da ben dahil en az 20 kisi sayabilirim yakin cevremden. Ben de yatirim amacli almamistim, hatta kullanip kolye bile almistim kendime :) Simdi kullanmaya kiyamiyorum, o ayri :)

Aa ben kadin/erkek orani yazmamisim. Yakin cevremdeki btc sahibi olanlarin kadin/erkek orani = 0.33. Yaklasik 20 kadin ve yaklasik 60 erkek.
0
lamira
(13.12.17)
1 kişi var, gerisi (3-5) erkek. o da bitcoin bile değil direk alttan girdi (waves)
0
gibicibicis
(13.12.17)
1 tanesi kadın, annesiyle sürekli haberleşme halindeler. Erkek için de sayı veremeyeceğim, nereye gitsem bu muhabbet, bıktım.
0
fallopian
(13.12.17)
bi kadın bi erkek tanıyorum.
0
theseachange
(13.12.17)
ben varım :)
0
sedat peker in yegeni
(13.12.17)
Ben dahil erkek, 8-9 kişi
0
mirty
(13.12.17)
bitcoin derken?
0
[GODDARD]
(13.12.17)
Bir kadın tanıyorum, hiç erkek tanımıyorum ama emin de değilim. Çevremde bu konuyu konuşan insan yok pek. Belki de aldılar ama ortamda konuşmuyorlar. Ben de sormuyorum.
0
aychovsky
(14.12.17)
(9)

adanadaki cono ablalar niye kamusal alanda sıçıyor ?

sorunvar
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/359000/adanada-otobuse-sican-cono-ablabunlar nasıl bir protest olarak olaya yaklaşiyor ?
alkislarlayasiyorum.com

bunlar nasıl bir protest olarak olaya yaklaşiyor ?
0
sorunvar
(13.12.17)
Çok enteresan bir olay ya.

Acaba hayvanlardaki gibi alan sahiplenme çabası mı var?
0
new day new life
(13.12.17)
Daha önce de duymuştum, az önce Sözlük'ten yine okudum. Birileri bir cono kadını kaçırmış, tecavüz etmek istemişler. İyice bir boğuşmadan sonra kadın bakmış yoruluyor ve karşıdakiler pes etmiyor; eline sıçıp kendi üstüne başına sürmüş, 'Şimdi tecavüz edin yiyorsa' diye. Oda arkadaşım Adana'lıydı, ne kadar doğrudur dediği bilmem ama kamusal alan gibi kavramların conolar için pek bir anlamı olmadığını ve birçoğunun çadırda kaldığını, zaten tuvalet için açık alanı kullandıklarını söylemişti. Doğruluğunu veya nasıl bir orana genellenebildiğini bilmiyorum.
0
aychovsky
(13.12.17)
kamusal alan yoktur, conosal alan vardir.
0
ateistanbul
(13.12.17)
cleric
(13.12.17)
Hayvan olduklari icin.
0
baldur2
(13.12.17)
Malum egitimsiz hayvanlar da sokagin ortasina sicarlar. sicarlar
0
baldur2
(13.12.17)
benim aklıma takılan detay şu: bunlar nasıl istedikleri anda sıçabiliyor? mesela benim sıçasım yoksa spontane bir şekilde sıçmam imkansıza yakın? bence evrimsel bi mevzu.. kendi bölgelerini, hakimiyet kurmak istedikleri alanları işaretlemek için kullanıyor olabilirler??
0
silah taciri
(13.12.17)
Zarar vermek, sinir etmek, karşısındakine kendini kötü hissettirmek, saygısızlığını, tınlamamamazlığını göstermek, pisliğini tartıştığı kişilere temizletip kendince öc almak için.
0
i m cool with that
(13.12.17)
Bunlar Maraş’tan Adana’ya sürülen Adana’dan Mersin’e sonra tekrar Adana’ya gelen 300-400 kişilik bir aşiret. Gasp hırsızlık vs herbiri var. Adam pislik çıktı rıza babadaki pislik bunlar işte. Bazı bazı grup ve örgütlere karşı istihbarat sağlıyorlar diye polis dokanmıyor bunlara diyorlar.
0
insomnia
(13.12.17)
(17)

Çok mu takıntılıyım, fikir verin lütfen

hrvl
Merhaba duyuru ahalisi. 1,5 yıllık bir ilişkim var. Ciddi düşünüyoruz, önümüzdeki yaz evlilik var planlarımızda bir aksilik olmazsa. Ben dişi tarafım. Onun ciddi bir mücadelesi sonucu çıkmaya başladık. Başta ben bir deneyeyim diye başlamıştım, ama zamanla bana olan ilgisi, sevgisi, davranışları “işt
Merhaba duyuru ahalisi. 1,5 yıllık bir ilişkim var. Ciddi düşünüyoruz, önümüzdeki yaz evlilik var planlarımızda bir aksilik olmazsa. Ben dişi tarafım. Onun ciddi bir mücadelesi sonucu çıkmaya başladık. Başta ben bir deneyeyim diye başlamıştım, ama zamanla bana olan ilgisi, sevgisi, davranışları “işte bu insan doğru insan” dedirtti. Çok seviyorum, o kabul etmiyor ama belki şu an ben ondan daha çok seviyorum. Onun bana olan sevgisinden de şüphem yok, ama ilgi her geçen gün azalıyor.
İlişkimiz başladığında aynı yerde çalışıyorduk. Her gün birlikteydik. Bir süre sonra o iş değiştirdi. Şimdi haftada bir gün 1-2 saat görüşebiliyoruz. Yan yana olduğumuzda hiçbir sıkıntı yok. İlgisi hep bende. Sarılsın, öpsün, saçımı okşasın, uğraşsın vs. Hep böyle. Ben kendimi ayarlayabildiğim müddetçe (benim aile meselelerimden dolayı haftada bir görüşüyoruz, ben ayarlayamıyorum) buluşma teklifimi reddetmedi. Bir saat görüşecek bile olsak 30 km yoldan kalkıp geldi hep. Ama benim de türlü fedakarlıklarla onunla görüştüğümü biliyor, ne onun hakkını yerim buluşma konusunda ne kendi hakkımı yediririm. İkimiz de çabalıyoruz.
Ona kalsa çoktan evlenmiştik. Baştan beri niyeti ciddi. Ailesiyle çok önceden tanıştık. Onlar da çok sevdiler beni. Bir an önce gelip isteyelim diyorlar. Erkek arkadaşım ev aldı bizim için. Arada düğün salonu bakıyoruz. Sürekli gelecek için planlar yapıyoruz, hayaller kuruyoruz.

Amaaa. Gel gelelim ki yan yana değilken bu adama bir haller oluyor. Aramıyor, sormuyor, yazmıyor. Öyle ki koca bir gün birbirimizden haber almadığımız oluyor. Haftasonlarını hep dışarda arkadaşlarıyla geçiriyor. Arkadaşlarıylayken birinin ona yazmasından/aramasından rahatsız oluyor, bu nedenle ben de yazmıyorum. Çünkü okey oynarken bana müsait değilim canım yazdığında çıldırıyorum. Yazıp sinirimi bozmamak için yazmıyorum. Ve ona bu durum normal geliyor. Sevgiliilerin sürekli konuşması gibi bir zorunluluk olmadığını, işimiz düştüğünde birbirimize yazabileceğimizi söylüyor. Benim hissettiğim şey ise, sadece yalnız kaldığında aklına geldiğim, arkadaşlarıylayken umrunda olmadığım. Bu durum beni gelecek için endişelendiriyor. İlişkinin başlarında sabahlara kadar benimle konuşmak isteyen adam 1.5 senede bu hale geldiyse, evlilikten, benimle sürekli yan yana olmaktan ne zaman sıkılacağını düşünüyorum sürekli. Kafamda bu soru işaretleri ile kendi kendimi yiyorum. Çok seviyorum, yanındayken çok mutluyum, çok eğleniyorum onunla. Ama evlilik çok farklı bir şey. Bir ömür belki 50 yıl yan yana olacaksın. Açıkçası güvenemiyorum. Yanlış mı düşünüyorum? Şu an böyle davranıyor diye, evlenince de aynı şekilde devam edecek diyemez miyiz? Bir akıl rica ediyorum. He akıl alıp ne yapacağım? Onu da bilmiyorum. Sadece dışardan bir gözden yorum almak istedim sanırım. Biraz uzun oldu, affola.
0
hrvl
(11.12.17)
Adamda hiç bir sıkıntı yok.

Gereksiz kuruntu yapıyorsun
0
KaraSakall
(11.12.17)
Soylemek istedigim sey, icinin rahat etmemesi konusunda haklisin. Vicik vicik ergen gibi surekli yazismak da hic sevdigim bir sey degil. Oyle olmasin tabii ama sadece isi dustugunde, yaninda kimse kalmadiginda seni hatirliyorsa dur orada. Hic iyi bir sey degil. Onceden surekli konusmak istiyormus, simdi ise bu durumdaysa ya seninle ya da baska ailevi ya da isten dolayi bir problemi olabilir. Ruhsal sıkıntısı vardir belki. Normal gelmedi. Yine de boyle bir adami kolay kolay birakma dusuncen olmasin derim.
0
thomaswantsmore
(11.12.17)
bunu aynı şekilde onunla konuşman lazım. başka çözümü yok.
0
sta
(11.12.17)
Evlendiği yıl içinde kahveden beri gelmeyen kül tablası aromalı çekilmez bir herif olacak. Şimdiden alıştırıyor seni. Evlenin, bir şey olmaz ayrılırsınız.
0
yirmisantim
(11.12.17)
Sevgilin biraz bana benziyor. Sevgilimle biraraya geldigimizde iyi vakit geciririz ilgili ve sevgiliyimdir. Ama birlikte olmadigimizda surekli arama ya da yazisma içinde olmam. Gerektikce ve istedikce. Bence bi sorun değil bazi insanlar boyledir.
0
i m sick tired
(12.12.17)
bu meselelerde doğru ya da yanlış yoktur; sen ilgi gösteren bir sevgili istiyorsun, o ise ilgi göstermekten hoşlanmıyor ve mesafe istiyor. burada herhangi biriniz haklı ya da haksız değilsiniz; sadece birbiriniz için uygun değilsiniz. ya bu adamın, beklentilerini karşılamayacağını kabul edip ilişkini devam ettirirsin ya da ben bu şekilde bir ilişki sürdüremem deyip önüne bakarsın.

haftada 1-2 saat görüştüğün insanla evlilik düşünmek ne ayrıca allah aşkına çocuk oyuncağı mı bu?
0
fragile lady
(12.12.17)
Takıntılı değilsin, anca aşık olmuşsun. O birden başlamış ve hevesi yavaş yavaş normale dönüyor. Cicim aylarını geçiriyor yavaş yavaş. Sen daha yeni gaza gelmişsin, doyamamışsın, onun eskiden olduğu tava yeni gelmişsin ama bir zaman sonra sen de cicim aylarını kapatacaksın kafanda. Sadece daha hevesini alamamışsın. Bunları sevgilin/nişanlınla konuşman gerek. Nasıl hissettiğini bilsin. Bazıları karşısındakini öyle kabul eder, bazıları ağlaya ağlaya veya kavga çıkara çıkara arkadaşlarından uzaklaştırır ve tüm ilgiyi toplar, bazıları dayanamaz gider, bazıları duruma alışır zamanla. Bazen de o istediğin ilgi dalga dalga gider gelir. Sen bir şey yapmazsan arkadaşları ile böyle devam edecek tabii ki ama bir şey yapman da gerekmiyor. Yaptığı kötü bir şey değil; sadece sende tadı damağında kalmış. Yoksa, arkadaşı olması ve o zamanlar rahatsız edilmek istememesi normal.

Ancak, şu halde senin yapacağın şey sakin kafayla alınmış bir karar olmaz. Şu anda 'İstiyorum da istiyorum' havasındasın, o da 'Aşk maşk derken, benim arkadaşlarım, hobilerim vardı. Onları unuttuk. Vaay, nasıl da özlemişim' havasında. Dolayısıyla kızgınlıkla, hayal kırıklığı ile, takıntılarla karar vermek çok sağlıklı olmaz.

'1.5 yılda böyle olan adam, ileride ne olur, kimbilir' diyorsun ya; herkesin dönüp dolaşacağı yer orası ama cicim ayları sonrası herkesin davranışı farklı oluyor. Evlendiğinizde bir cicim ayı dalgası daha yaşarsınız, sonra yine durulmalar olur. Cicim ayında herkes tatlıdır, herkes gözünün içine bakar. Evlenme diyemem, belki de öyle mutlu olacaksın, şu an sıkıntıdasın ama evlenmeden önce iyi tanı.
0
aychovsky
(12.12.17)
Evlilik farklı bir şey demişsin ya, evlilik hiç bir halt değil önce bunda anlaşalım. Hemcinsin olarak net bir şelilde diyebilirim ki evlilik adamın kadının tapusu, toplum gözünde çocuk yapabilme sigortan, başkada bir halt değil. Aynı evi paylaşmak, ev arkadaşı gibi, herkesin bireysel bir hayatı olduğunu unutmadan, gün gelir, ev içerisinde stresli olursunuz 2 gün konuşmazsınız, altında illa ki bir şey aramaya gerek yok. Evlendik diye illa ki bir yürek, bir beyün olmadık. Herkes kendi içind ebağımsız bir birey, bunu unutmasak ne tatlı olur. Vıcır vıcır bir aşkta daha çok soğunur bunu da bil isterim, insan sevgili diye özel yaşamını da kısıtlamayacak ya. Herkesin bireysel hayatı var bu hayatta senin onun için yerin farklı, endişen var ise bunda zaten evlencem ben diye dönüp durma.

Yani abartıyorsun fikirlerine katılıyorum. Yapma, güzel gideni bok edip sonra evde kaldım deme. Bulmuşsun gönlüne göre birini, rahat dur kurcuklama, git gelinlik falan seç.

Not: evliyim.
0
kedimbitmis
(12.12.17)
Öncelikle şunu belireyim, kesinlikle vıcık vıcık bir ilişki peşinde değilim. Zaten bana yazdığında “nasılsın iyi misin napıyosundan” sonra ben derim hep, “arkadaşlarınlasın müsait değilsindir sonra görüşürüz” diye. Sadece istediğim hatırlanmak, merak edilmek. Gün içinde belki 10 dk bana ayırsın istiyorum. Ya da ben sevgilime yazarken birşeyler bahane etmeden, rahat rahat yazayım istiyorum.

Cuma gecesi iyi geceler denip uyuduktan sonra cumartesiyi pazara bağlayan gece 1’de “napıyosun aşkım uyudun mu?” mesajı gelmesi enteresan geliyor ne bileyim. Ölsek kalsak birbirimizden haberimiz yok.

Ben demiyorum ki sadece ben olayım benimle konuşsun,
0
🌸hrvl
(12.12.17)
Ruh hastasisin. Hatta hastaliginin adini da vereyim arastirip git doktora: borderline kisilik bozuklugu.
Bunu hakaret olarak falan soylemiyorum; anlattiklarina gore hasta olma ihtimalin yuksek oldugu icin soyluyorum.
Evlenip de cocugun hayatini cope atma. Iyice bir arastir, doktora git; eger hasta degilsen evlilik planlarini surdur yoksa kedilerinle yasamak hem senin icin hem de toplum icin daha iyi olacaktir.
0
gormemisin oglu
(12.12.17)
arkadaşlarıyla okey oynarken sana ne yazabilir ki. işte böyle böyle adamları kendinizden soğutuyorsunuz
0
bezginbekir
(12.12.17)
bütün sorun sende. adam o kadar uğraşmış ilişkiniz için ama karşılığında hala düşündüğün "ben mesaj atmazsam o da atmıyo üfff" ise sende sorun var demek ki. ev almış düğün salonu bakıyomuşsunuz ailesiyle tanışmışsın ne zaman gelip isteyelim diyolarmış seni sevmişler... yani durum buyken takıldığın telefon üzerinden iletişimin sıklığından ilişkinize dair çıkarımlar yapıyosan sorun tamamıyla sende.
0
dafaisss
(12.12.17)
"Haftasonlarını hep dışarda arkadaşlarıyla geçiriyor."

böyle ilişki mi olur?

bu kadar.

---

@yirmisantim: süper - tebrikler.

abartıyorsun diyen arkadaşlar: diyecek bir şey bulamıyorum.
0
zunkatsar
(12.12.17)
1,5 sene önceki ilgisinin olmaması normal. bu çift taraflı bir durum, herkes için böyledir. sende bazı şeyler geç başlamış. ona nazaran geç sönecek. sürekli yazışmak iletişim halinde olmak gibi bir beklenti fazla masal. ama 1 hafta hiç görüşmeyip sadece buluşacağınız zaman görüşüyorsanız sıkıntı var. arkadaşları ya da işi ya da farklı koşuşturma. boşlukta merak edip hal hatır sormuyor paylaşımda bulunmuyorsa problem var. ama yok gün içinde iletişim kuruyor bunu yetersiz buluyorsan bir anormallik yok. sen abartıyorsun.

öte yandan buluşma zorluklarınız ilişkiyi ya da onu yıpratıyor olabilir. dillendirmez ama biriktiriyor olabilir.
0
format c
(12.12.17)
Ben kendimi anlatamıyorum sanırım. Aynı ilgiyi bekleyemem, beklemiyorum. O sabahlara kadar mesajlaşmalar, sürekli aramalar sormalar yok, olmamalı da, bir süreden sonra ergence geliyor zaten. Ama birbirini seven iki insanın, bir gün boyunca birbirinden haber alamadığında merak etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Ablam evli mesela, biz her gün telefonla konuşuruz, nasıl, iyi mi diye. Bana özgü bir alışkanlık mı bu? Kimse sevgilisini işi düşmeden aramıyor mu?
0
🌸hrvl
(12.12.17)
Bence durum bir tuhaf, o kadar az görüşüyorsunuz sonuçta. Her dakika mesajlaşmak aramak gerekmiyor tabii, hatta o da garip ama bu yazdıkların da garip. Bunu onunla açıkca konuşmalısın.
"Arkadaşlarıylayken birinin ona yazmasından/aramasından rahatsız oluyor". Bilemedim.
0
zuppa
(22.01.18)
arkadaşlarımlayken aranmak istemiyorum falan, bunlar aldatma ayakları ya neyse.
en iyi ihtimalle adam senden bıkmış, yanyana gelince cinsel çekim nedeniyle ilgi gösteriyor.
0
herhaltibiliyoring
(22.01.18)
(37)

Hangi sözlere çok sinir oluyorsunuz?

ya ben lan neyse
çok ama. öyle hafiften uyuz olmak değil.sıkıntı yokyardımcı olalımtersim pistirsen kimsin yaao da bombaymışbenimkiler
çok ama. öyle hafiften uyuz olmak değil.

sıkıntı yok
yardımcı olalım
tersim pistir
sen kimsin yaa
o da bombaymış

benimkiler
0
ya ben lan neyse
(11.12.17)
bu neyin kafası
kafan güzelmiş
kafa nereye biz oraya

kafaları rahat bırakalım istiyorum.
0
denef
(11.12.17)
Aynen
Çok x’sek demek ki
Öyle bir dünya yok
0
sopiro
(11.12.17)
Selamün Aleyküm

Allahın işi işte..

"...ya la?"

adamın dibi

adamsın.

adam ol

sen benim kim olduğumu biliyor musun?

sal gitsin

yürümek (dm'den yürümek, ordan yürümek burdan yürümek)

yükseldim ( örn: "ben şu kadına çok yükseldim" )
0
AlsterWasser
(11.12.17)
kardeşim
dostum
kardaş
gardaş
birader
0
proletarier aller lander vereinigt euch
(11.12.17)
aynen
0
kablelvuku
(11.12.17)
genelde ekşi sözlük'te denk geldiğimde sinir olduğum bazı laflar var:

bilen bilir (biz bilmiyoruz, bizi ilgilendirmez o zaman)
son zamanlarda aldığım en iyi haber (bana ne)
tarihe not düşülsün (oha, mevzu da mesela yanlış ofsayt kararı falan)
0
bellbane
(11.12.17)
kısaltmalı yahut direkt olan tüm anneli babalı vs cinsellikli küfürler.
Daha karpuz kesecektik.
Sen kimsin!
Off çok güzelim akıllıyım yakışıklıyım şuyum muyum yaaa!
Çok yaşa.
Çomar, makarna, kömür gibi kelimeler içeren aşağılayıcı iğrenç tüm sözler.
0
mslny
(11.12.17)
Modum düştü/yükseldi.
0
ms brownstone
(11.12.17)
okey...
0
theseachange
(11.12.17)
aynen


ama o kadar çok duyuyorum ki arada ben de kullanıyor buluyorum kendimi
0
nucleon
(11.12.17)
Bir sıfat olarak "Delikanlı" (Çok delikanlı çocuktur, delikanlı sözler etti)
Bir övme sözcüğü olarak "Adam" (Adam gibi, adamdır, adamın dibi)
Bir hitap olarak "Kardeşim" (Kardeşim bakar mısın?)
Bir karşılık, tepki olarak "Aynen"
Bir açılış ifadesi olarak "Öncelikle" (Öncelikle teşekkür ederim, öncelikle şunu söylemek istiyorum)

Kifayetsiz zibidilerin haşmetmeab bizi kullanması. (Biz böyleyiz kardeş, bize neler ettiler de bana mısın demedik)

Kentsoylu kimselerin ağızlarında eğreti duran taşra sözcüklerini kullanarak kendilerini belalı, zorba, gözünü budaktan sakınmayan gibi göstermesinden de tiksiniyorum. Böyle söyleyince anlaşılmamış olabilir; ama hayatında tezek koklamamış beyaz yakalının birden cevvalleşip taşra argosuyla konuştuğunu düşünün. Genelde futbol konuşurken ya da trafikte seyahat halindeyken bu şekilde davranıyorlar.
0
g man
(11.12.17)
Terbiyemi bozamicam.
Senin seviyene inemem.
Senin icin hanimligimi/beyligimi bozamam.
Vb.

Bi git ya ahaha. Bunu oyle tipler soyluyor ki deli oluyorum.
0
thomaswantsmore
(11.12.17)
Aga
0
for day to break
(11.12.17)
"boş yapma" +1
senin o kabadayı ayaklarına pembe patik giydiririm diye seviyesine inesim geliyor söyleyenin.

bi de "o derece" antipatik.
0
Bruce
(11.12.17)
Kardeşim

Kardeşim

Kardeşim

Kardeşim

Kardeşim
0
Tyler89
(11.12.17)
- haddini bil
- had bilmek
- had bildirmek
0
amortisman
(11.12.17)
Bronz Madalya: "Aynen aynen"

Gümüş Madalya: "Adamsın"

Altın Madalya: "Şaka yapıyosun"


Dayım vefat etti diyorum, "şaka yapıyosun" diyor. Düşünmeden konuşmak ne kadar kötü, değil mi?
0
yirmisantim
(11.12.17)
Yukarıdakilerin bir çoğuna sinir oluyorum ama 1 numaram şu sanırım:

ÇOK X ANNECİM
0
Lim5
(12.12.17)
maksimum derecede değil ama aklıma ilk gelen şuydu:

"çok ponçiğim."
0
sanat guresi
(12.12.17)
kardeşim.
0
goodz
(12.12.17)
Hani,yani,aynen ayol..
0
vasilias
(12.12.17)
aynen kanki aynen
0
regardless of what they say
(12.12.17)
Aynen
Mod (canlı varlık için kullanıldığında)
Adam, adamsın, adamın dibi...
Hani
Türkçe sohbete sıkıştırılmış herhangi bir İngilizce sözcük
X kafasında olmak
Bayan
Kardeşim
Sözlükte ve burda p yerine b kullanılan sözcükler (örn: şimdi basacağım cevapla butonu)
0
grgn
(12.12.17)
FELAN. gözüm seğiriyor sinirden. filan ya da falan tamam ama felan ne? "falan filan feşmekan"ı duyduğumda ise zaten kendimi kaybedip bayılıyorum direkt.
0
der meister
(12.12.17)
cevapların çoğu +1

patlıyor, patlatırsın
..candır.

ok'dir, ok'dur, okeydir.

var daha bir kaç şey.
0
dahinnotha
(12.12.17)
- napıyosun?

sinir olmam nasıl cevap vericeğimi bilememekle ilgili. soranın, bilhassa da yüzyüzeyken buluşulduğundaki selamlaşma esnasındaysa bu katil olma sebebi. ben de işte az evvel yanağından öptüm/elini sıktım, şimdi de seninle konuşuyorum. diyelim telefondaysa banyodaydım da az evvel mastürbasyon yaptım cenabet gezmeyeyim dedim; gibi gıcık cevaplarla tanıdıklarımı bezdirdim. artık sormuyolar.

beni çok sinir eden bu soru/sözle ilgili, neyi amaçladığını bir türlü anlamamak, ikincisi de "nasılsın" sorusunun ikamesi olarak soruluyosa aslında iki sorunun kastının birbiriyle zerre kadar alakası olmaması. üçüncüsü de zaten beni tanıyan biri işimi gücümü rutinimi de biliyor demektir. e o zaman ne anlamı var. özel bir gelişme var mı kastediyosa soran kişi "kayda değer bir gelişme var mı" gibi bir soru sorabilir mesela daha anlaşılır olur.

yeni biriyle tanışıldığında daha da çıldırtıcı çünkü kendi klişelerim olan gıcık cevaplarımı verdiğimde terslemek gibi bir amacım olmadığını ifade edebilmek de ayrı bir işkenceye dönüşüyor.

bu kadar uzun uzun yazmamdan ne kadar dolduğum anlaşılmıştır, bu napıyosun sorusuna olan sinirim yüzünden diğer her şeye karşı da müsamahakar olabiliyorum öyle bir işe yarıyo ^^
0
dafaisss
(12.12.17)
Çok x’sek demek ki + 1
Nasıl x'iz belli değil (diil, vb.)
x stayla (Azalarak bitti gerçi)
Bir de 'İki satırlık adamları musallat ettik' tarzı çevreyi küçümseyici, kendini bir şey sanıcı ifadeler.

Söz değil ama c harfinin j, ş harfinin s gibi son 10-15 yılda türeyen garip Türkçeyi konuşanları yeniden 1. sınıfa yazdırasım geliyor. Harflerin doğru okunuşlarını öğrensinler. Maalesef, 25 yaş altındaki tiyatrocular bile böyle konuşuyor.

Bunun dışında, yukarıdakilerin çoğunu sevdiğimi fark ettim. Özellikle aynen'i seviyorum ben. Birine tastamam katıldığında söylenecek en güzel şey bence. +1 ile aynı şey.
0
aychovsky
(12.12.17)
Süper
İnanılmaz
Okey
Bullet journal setup
Bayan

Bunların hepsinin küpünü alalım lütfen. Bi de bizim müdürün konuş(ama)ma tarzını ekleyelim.
0
yaren
(12.12.17)
Gerçekten de yukarıda verilen cevapların neredeyse tamamına +1

Ama bilhassa bazılarını yeniden yazmak, biraz da eklemek istiyorum. Çoğunlukla sanal ortamlarda kullanılan ifadelere karşı ayrı bir gıcık oluyorum:
-... ya la?
Sadece bu ifadeyi yaygınlaştırdığı için bile nefret ediyorum Behzat Ç'den.

-Doğrudan Türkçe karşılığı olmasına rağmen ısrarla İngilizcesi kullanılan kelimeler, ifadeler. Özellikle de okay, yes ve lokasyon.

-"Bir tık daha x olabilirdi."
-Kardeşim.
-Birader (hatta bilader), sana diyorum!
-"Bana x ile gelmeyin, kalbinizi kırarım.", "At fav'a bekle", "X zamanında nasıl soktuysa acısı geçmemiş anlaşılan", "x'leri kudurttuğuna göre doğru hamle".
Özellikle Ekşi'de gördüğüm an eksiye abanıyorum.

-Hocam
-Harflere karışık basılarak yapılan gülme efekti
-Adamın hası/dibi
-Peder
-Türk filmlerinden alıntılanmış herhangi bir söz. Özellikle de "Şakir'e çay yok", "Saksıya fesleğen gibi oturturum anlamı da çıkar", "Peki, Zeki Müren de bizi görecek mi?" replikleri.
-Israrla yanlış telaffuz edilen kelimelerin bozuk halleri. Netekim, bilimum, espiri, miğde, morel gibi.

-Anam avradım olsun.
Bu kadar iğrenç bir yemin, söz verme veya tehdit etme cümlesi daha bilmiyorum sanırım.

-Bir isteğin var mı?

Yeryüzünün en boş sorusu. Halbuki iki taraf da biliyor ki bu söz öylesine deniyor.

Bunlar bir çırpıda aklıma gelenler. Daha çok var da telefondan yazarken zorlanıyorum.
0
m e b
(12.12.17)
@meb yazınca nasıl unuttum dedim, kesinlikle sesli veya yazılı " ...ya la" bitemedi arkadaş! Küfürleri dem,ştim ama bir de dediği gibi "anam avradım olsun" yemini. Bunu diyen insandan tiksinirim ve ciddi midem bulanır.
0
mslny
(12.12.17)
analı babalı küfürlü konuşanları direkt silerim hayatımdan.

direkt yerine direk diyenlere gıcığım!

muhatap yazamayanlara...

bir de şöyle bir kullanım çıktı: "..!" önce ünlem gelir, sonra iki nokta. ünlemle vurgulanmış üç noktadır o!

"aynen"e alıştık.

"la" bir dönem çok baymıştı, bitti gibi.

"olm" diye bir şey var, bazen de "oğlum"

"asdasdffsss" diye bir gülme efekti?

"kadim" kelimesinden tiksindirdiler!

"eyyyyy" diye başlayan höykürmelerden gına geldi!

"anladım" ne demek? bir şey söylüyorsun, önemli bir şey. söyleyecek iki kelime kapasitesi yok. "anladım" diyor sadece. aferin, bu da bir şey.

yine de çok katı değilim küfürler haricinde. ve tabii ki malum şahsın iğrenç hitabeti dışında! değiştiremeyeceğim şeyleri olduğu gibi kabullenmeye çalışıyorum hatta hoşuma bile gidiyor olabilir.
0
runagain
(12.12.17)
ejderya
0
eindaclub
(12.12.17)
Candır.
Amk, aq vb. ifadeler.
Aynen'e ne çok sinir olan varmış. Ben sık kullanırım. :)
0
auroraaurora
(12.12.17)
yaşıyorsun bu hayatı/seviyorsun bu hayatı.

bir de konuşurken sürekli "yani" kelimesi kullanıldığı zaman çok fazla dikkatim dağılıyor. karşımdakinin kelime dağarcığının yetersiz olduğunu görüp içeriği çok dikkate alamıyorum.
0
kayranin kedisi
(12.12.17)
poncik
milli birlik ve bütünlük
kardo
efso
0
gintare
(12.12.17)
aynen
0
nothing in my way
(12.12.17)
dostlar cevaplarınıza çok teşekkür ederim. hepsini dikkatle okudum.

ben "peki"yi unuttum eklemeyi. ahmet hakan ın bir bok bilmediğini belli ettiği ve programındaki iki lafından biri.

"peki"
0
🌸ya ben lan neyse
(13.12.17)
(10)

Hapşuu!

namandigurai
Diyelim hapşırdınız, aynı ortamda olduğunuz ama tanımadığınız biri size çok yaşa dedi. Nasıl cevap verirsiniz?
Diyelim hapşırdınız, aynı ortamda olduğunuz ama tanımadığınız biri size çok yaşa dedi. Nasıl cevap verirsiniz?
0
namandigurai
(08.12.17)
teşekkür ederim
0
sta
(08.12.17)
Siz de görün. :)
0
le jeune turc
(08.12.17)
Hep beraber!
0
grobet
(08.12.17)
teşekkürler.
0
balik kraker
(08.12.17)
Teşekkürler.
0
mutekebbir
(08.12.17)
Tesekkur ederim yahit hep beraber derim
0
dilemma of subscribtionability
(08.12.17)
başlık çok güzel olmuş yalnız. okuyunca çok yaşa dedim istemsizce. çevreden duyan birisinin de demesi normal. tebessüm edin.
0
fakirpislik06
(08.12.17)
ben de bunu merak ediyorum ya, bazen hocalar falan diyor, herkese söylediğim gibi refleks olarak "hep beraber" diyorum sonra "çok mu samimi oldu şimdi bu" diye kendi kendime düşünüyorum birkaç saniye falan.
0
haykorsamdunyaya
(08.12.17)
Hepsini birden söylüyorum ben; 'Teşekkür ederim, siz de görün' diyorum.
0
aychovsky
(08.12.17)
seni hiç ilgilendirmez derim :)
0
since1907
(09.12.17)
(3)

boğaz kuruluğu yaşıyorum, kaloriferlerden mi acaba?

for day to break
yudum yudum su içersem bir nebze iyi ama suyu bırakır ve yutkunursam özellikle uyurken çok can yakıcı oluyor. çaresi var mıdır, doktora gitmek istemiyorum.
yudum yudum su içersem bir nebze iyi ama suyu bırakır ve yutkunursam özellikle uyurken çok can yakıcı oluyor. çaresi var mıdır, doktora gitmek istemiyorum.
0
for day to break
(08.12.17)
sanırım ondan oluyor peteğin arasına plastik kaplar var su doldur yararı oluyor baya
0
high hopes of the sozluk
(08.12.17)
Büyük olasılıkla ondandır. Kalorifer sulukları çok işe yarıyor.
content.bitenekadar.net
Ben şu an merkezi ısıtmalı bir yerdeyim ve petek yok. Odada bir kavanoz suyu açık bulunduruyorum. Bir de arada lavanta yağı, nane yağı veya okaliptus yağı eklersen suya, uyurken daha rahat nefes almayı da sağlıyor.
0
aychovsky
(08.12.17)
Larenjit, burun tikanikligi ve bogaz reflusu de bunu yapar.uzarsa bir kbb uzmanina gorunun.
0
terastaki havlu
(08.12.17)
(10)

Caiz midir

tavish11
Araştırma olarak benimle aynı konuları çalışan birisi var. Kendisini şahsen tanımıyorum bir arkadaşım gösterdi o şekilde haberdar oldum.Bu kişi sosyal medya hesaplarında sürekli kendini üstün görüp çeşitli kişileri hakir görüyor. Eleştiriyor. Bir kaç kez sosyal medya üzerinden de tartıştım. Haklı ol
Araştırma olarak benimle aynı konuları çalışan birisi var. Kendisini şahsen tanımıyorum bir arkadaşım gösterdi o şekilde haberdar oldum.

Bu kişi sosyal medya hesaplarında sürekli kendini üstün görüp çeşitli kişileri hakir görüyor. Eleştiriyor. Bir kaç kez sosyal medya üzerinden de tartıştım. Haklı olduğum halde hala kendi doğrusunda ısrar ediyor.

İnternette ben de hoşuma gitmeyen şeyleri eleştiriyorum ama hakaret etmiyorum. Bunda sürekli bir aşağılama var. Çomaristan, ezik, ekmek kafa vs şeklinde. Bu belli bir kuruma veya kişiye yönelik olarak gerçekleşiyor.

Şimdi ben bunun yazdıklarını caps alıp ilgili kişiye yorumsuz bir şekilde mail atsam ispiyoncu mu olurum!?

Kendisi rahat ki kafasına estiği şekilde yazıyor. 2000 küsür de takib edeni var. Karşısındakinin de cevap hakkı olmalı öyle değil mi
0
tavish11
(08.12.17)
Bence şikâyet et veya gereken kişileri haberdar et. Yeni moda bu oldu herkes her konuda uzman, her şeyi biliyor. Biraz haddini bildirmek güzel olur.
0
demirKamil
(08.12.17)
Sebebi şu. Kendisini sevmiyorum. Ama iftira falan atmam. Sadece ne yazdıysa olduğu gibi göstermeye ön ayak olabilirim. Yoksa normal şartlarda ilgili kişi nereden bulsun da görsün. Zira kendi üniversitendekilere bile sallıyor.
0
🌸tavish11
(08.12.17)
Haklısın. İlgili kişileri haberdar et. Önemli olan zararı gidermektir. Bana ne, neme lazım? demek bir gün buna benzer bir durumun sana denk gelmesine razı olmak demektir.
0
1adam
(08.12.17)
yapacağın bu hareket en az onunki kadar "çirkin" olur. başkasının yaptığı hareketlere "çirkin" diyip aynı "çirkinliği" yaparsan üstüne bir de ikiyüzlü olursun. "umrumda değil, yapacağım çünkü yapabiliyorum" dersen hiçbir farkın kalmaz. çünkü bunu yapma sebebin "adalet yerini bulsun" ya da karşıdakinin söz hakkı kaybolmasın değil, az çok anlayabiliyoruz bunu.
0
Bruce
(08.12.17)
"ekmek kafa" tabiri hiç hoşuma gitmedi, o yüzden bence ispiyonlayabilirsiniz. rasyonel düşünemeyen bir beyin belli ki. birtakım ruhsal problemler mevcut. hakaret ve öfke çoğunlukla özgüven eksikliği durumunda ortaya çıkar.
0
fleur du mal
(08.12.17)
Caizdir. Bu bir şeyler yazmak değil hakaret. Bu duyuruyu silin ve yapın. Kişilerin yüzüne söyleyemeyeceği şeyleri klavye arkasına saklanıp söylemek hiç hoş değil.

Ama siz de yüzyüze gelecek olsanız yaptığınızı gizlemeyecek kadar mert olun.
0
kendi kendine yasayan yavrucak
(08.12.17)
tam bir ispiyoncuymuşsun , caiz değildir.
0
kennym
(08.12.17)
bazı arkadaşlar fazla mafya dizisi-filmi izlemişler. soruyu sorana rat muamelesi yapmışlar. akademik çevredeki bir insanın herkese açık hesabından hakarete varan ifadeleri paylaşması suçtur. kendisine hakaret edilen kişiye haber vermekte herhangi bir problem yoktur.

caiz midir sorusuna fetva formatında cevap verdim :)
0
dinozoffuneldiveni
(08.12.17)
E yazdığını zaten internette ve herkese açık yazmıyor mu? Zaten herkes görüyordur. 2000 takipçisi varmış, her şeyi ortada değil mİ? Neyi ispiyonlayacaksınız?

Bir de “Ben onu sevmiyorum” diye bir bahaneyle birinin kuyusunu kazma onun edbilceği hakaretlerden çok daha çirkef, çok daha aşağı bir davranış. Bunu kendinize yakıştrmayı düşünmenizi açıkçası daha çok ayıpladım.

İnsanın bulunduğu kurumu gömmesinde bir şey yok. Açıkçadı, “ekmek teknem” diyerek her şeyi görmezden gelmekten daha takdir edilesi, daha yükseltilmeye layık bir davranış olarak görüyorum. Muhalifliğin ayarını, tartışma adabını bilemiyorum. Eleştrinin ayarını bilmiyor, işkembe-i kübradan sallıyorsa, zaten o kadar takipçi ile kendi kuyusunu kazıyordur. Birinin işte bulunma amacı yetkinliği, liyakatidir. Eğer işini iyi yapıyorsa, sizin onu ispiyonlamanızın “Şu Fetö’cüymüş” diye kuru-yaşı ayıramayanlatın arasında atmaktan farkı yok. İşini iyi yapmıyor da sallıyorsa, zaten sizin bir şey yapmanıza gerek yok. Hepimiz kndi hareketlerimizden sorumluyuz, başkasının “taraf olması”, bu konudaki hukuki bir sorun oluşturmayan günahı-sevabı sizi ilgilendirmez.
0
aychovsky
(08.12.17)
bu gibi bir durumun caiz olup olmadığı değil etik olup olmadığı tartışılır.
saygılarımla :)
0
regardless of what they say
(11.12.17)
(12)

Nasıl olumlu insan olunur?

uyusam iyi olur
Çok olumsuz bir insanım. Her şeyde bardağın boş tarafını görüyorum ve bu bende isteksizlik yaratıyor. Buna nasıl bir çözüm bulabilirim?
Çok olumsuz bir insanım. Her şeyde bardağın boş tarafını görüyorum ve bu bende isteksizlik yaratıyor. Buna nasıl bir çözüm bulabilirim?
0
uyusam iyi olur
(08.12.17)
yoga yap
0
istanbul kanatlarimin altinda
(08.12.17)
güneydoğu asya felsefeleri veya mevlevilik ile ilgilenebilirsin

meditasyon +1
0
cedex
(08.12.17)
dünyanın 3 günlük olduğunu düşün
0
kediyiyenpiskopatfareyimben
(08.12.17)
goethe'nin bir sözünü okudum bugün. şöyle demiş üstat:

"yalnız bilmek yetmez, uygulamak da gerek. yalnız istemek yetmez, yapmak da gerek."

1. olumsuz olduğunu biliyorsun, bardağın boş tarafını görmek sende isteksizlik yaratıyor. hayat tecrübelerinden çıkardığın ilkelerin ve her insan evladı gibi senin de değerlerin olduğunu varsayıyorum. bildiğin şeyleri uygulaman gerekiyor. bunun için bir motivasyona ihtiyaç duymaman gerekiyor, uygulama konusunda kendini disipline edersen kendini özgür kılarsın.

2. bu duruma bir çözüm arıyorsun, çözüm üretmek istiyorsun. bunun için herhangi bir şeyler yapman gerek ve yaptığın şeyin sonucu ne olursa olsun bir şeyler yapmaya devam etmek gerek. bu tip şeyler böyle çözülmez diyenler olacaktır belki ancak aramakla bulunmuyor olsa da en çok bulanlar arayanlar olmuştur hep.

bardağın boş tarafını görmek sana herhangi bir menfaat sağlamayacak. eğer faydacılık prensibi değil de çilecilik prensibiyle hayata bakıyorsan geçmişler olsun, ya böyle devam edeceksin ya da sufi olacaksın.
0
vedatchilipeppers
(08.12.17)
Niyet edip o niyet doğrultusunda adım atıcan. Bünyen neye müsaitse o kadar veya o hızda adım atıcan, belki bir tek adım atıp alıştıkça bir adım daha bir adım daha atarak gelişicen, belki de bir anda koşar adım yürüyenler gibi hemencecik alışıvercen, uyum sağlıcan. Önemli olan niyet edip o niyet doğrultusunda uygulamaya geçmek ve istikrarlı olmak. Her insanda olayda mekanda durumda vs güzellikleri görmeye çalışırsan işin çok kolaylaşır.
0
yaren
(08.12.17)
geçici çözümler yerine hayat görüşünü değiştirme yoluna gitmek daha mantıklı bence. sevgili yaparsın, ayrıldıktan sonra gene aynı şeyler. bir şey elde edeceğim diye kafana takarsın, elde edersin, gene aynı şeyler olur. öncelikle gerçekçi ve materyalist bir bakış açısı lazım ki durumları iyi değerlendirip kararlarını iyi alasın. hayat görüşün henüz oluşmamış, çiğ bir durumdaysa da okumaktan başka bir çaresi yok bunun. bana kalırsa felsefeyle ilgilenmek tek yol. mümkünse de yıkıcı olmayan felsefelerle ilgilenmek. dine dönmek, doğu felsefeleri biraz at gözlüğü takmak gibi geliyor bana. hem gerçekçi olup hem de olumlu düşünmek mümkün olmalı.
0
fleur du mal
(08.12.17)
Bence mutlu degilsin. Mutlu olan insan olumlu olur.Cok seven de bir insan degilsindir. Sevmekle basla.
0
i m sick tired
(08.12.17)
Kahkahalarla güldüm, ye sev şükret. böylemiydi, sev ye dua et miydi ? Nasıldı, ilk Sev miydi, neydi bi yardımcı olun :)) İnsanların da sonunu bu getirecek işte, ''eyyamcılık''

İnsanoğlu tuhaf, içinde bulunduğu ''mood''un ondaki hormonsal etkileriyle ''empati''k yaklaşımlar gösteriyor. Canım benim, birtane o birtane. Dileyene tez konusu : Sevmeye çalışmak


Bardağın dolu mu boşmu olması önemli değil, aslolan şey bardakta seni doyuracak kadar su olup olmadığı. eğer doymuyorsan bu senin olumsuz bir insan olmandan dolayı değil, yanlış zamanda yanlış yerde yanlış işlerle uğraşıyor olmandan kaynaklanıyor.

Hayat senin tek başına gücünün yetebileceği bir serüven değil, başka etkenlere, insanlara, metalara yani esas olarak şansa ihtiyacın var ve eğer şanssızsan, ne kadar çabalarsan çabala emellerine ulaşamazsın, bunda neye ne kadar olumlu ya da olumsuz baktığının hiçbir önemi yok.

yoga, kişisel gelişim, kendini tanıma süreçleri filan hep bi' mastürbasyondur. tek başına sana çok iyi hissettirir, cepheye çıktığında ise zaten halihazırda karakterin olan kaderinle yüzleşirsin. Şans bu hayattaki herşeydir.

O yüzden, olumlu insan olmanın tek yolu var; kaybedeceğin, üzüleceğin durumların içinde olmamak, onları istememek ve yapmamak.

Eğer kafan doğru çalışıyorsa; her neyin boş tarafını görüyorsan onun zaten o tarafı boştur, seninle alakalı bir durum değil.
Boşsa boştur, sen fikrini bin kere de değiştirsen 100bin kere olumlu olmaya çalışsan bazen boşsa boştur.

Yani yer çekimi yok diye defaatle düşünsen de; cepheye çıktığında zıplarsan çakılırsın, çünkü yerçekimi var. Seninle alakalı bir durum değil, senin gücünün yetebileceği bir etken değil.

Çık o yerden, durma o karmaşada eğer boş taraflarını gördüğün birşey varsa. Çalışmak başarmak için gerek sebeptir fakat yeter sebep asla değildir. Şans bu hayattaki tek gereklilik ve gerçektir.

İster Allah'ın kaderine inan, ister dünyanın karmasına isterse kendi küçük zırvalıklarına. Hiçbirinin hiçbir önemi yok.

ekleme şunu da şuraya yazayım ki fazla ntv izlemekten aklı karışmış avamın da gönlünü almış olayım(siz seversiniz böyle şeyleri): dreams don't work unless you do
0
mete kudur
(08.12.17)
psikolojik destek al
0
dirsegini yalayabilen cocuk
(08.12.17)
@mete kudur
Döktürmüşsünüz valla :)
Aynen sizin gibi düşünüyorum. O bardak boşsa boştur yarım olması dolu olduğunu göstermiyor. Kendimi kandıramıyorum.
Yanlış zamanda yanlış yerdeyim bunun da çok iyi farkındayım.
Şansımı artırmaya çalışıyorum yapılabilir bişey mi bilmiyorum, sadece bişeyler için çabalamaya çalışıyorum.
0
🌸uyusam iyi olur
(08.12.17)
rusyalı kozmonot
(08.12.17)
Her sey evrensel dogru degil. Bizim algilarimiz hic hic degil. Bir insanin olumlu olmasi kendini kandirmasi demek degil, olumsuz olmasi da gercekleri tum ciplakligi ile gormesi degil. Dolayisiyla, "Kendimi kandiramiyorum" degil, "Kendimi bu yonde kandiramiyorum" deseniz daha dogru olur.

Olumluluk-olumsuzluk ne degildir'den baslayayim.
- Sorunlar karsisinda uzulmek ve caresizlige kapilmak olumsuz olmak demek degildir, ayni sekilde var olan veya rahatsiz eden bir sorunu yoksaymak ve Pollyanna'cilik oynamak da olumluluk demek degildir.
- Neseli olmak olumluluk olmadigi gibi, nesesiz olmak da olumsuzluk demek degildir.
- Bir sey sizi rahatsiz ediyorsa bir problem var demektir. Bu problem, baskasini rahatsiz etmiyorsa, o olumlu olmuyor veya siz olumlu olmuyorsunuz. Sadece oncelikleriniz farkli oluyor. Belki baska bir problem de sizi rahatsiz etmiyor ama onu rahatsiz ediyordur.

Bardagi ele alirsak, ki kendisinin cok sacma bir ornek oldugunu dusunuyorum, yarisi dolu ve yarisi bostur. Olumsuzluk bu bardaga tamamen bos muamelesi yapip kisisel dunyayi karartmaksa, olumluluk da bardaga tamamen dolu muamelesi yapip bos kismi yok saymaktir. Dolayisiyla olumsuzluk da olumluluk kadar gerekli, ikisinin de fazlasi zarar ama mesele su ki, bardak hakkindaki gercegi bilmiyoruz ya da algilayamiyoruz. Insan olarak buna beynimiz basmiyor. O bardaktan iyisiyle kotusuyle ne algiliyorsak hayatimiz o oluyor sonucta. Koskoca atasozu var "Akillari pazara cikarmislar, herkes kendi aklini begenip almis" diye. Haliyle, siz olumsuz oldugu iddia edilen aklinizi begenip onunla gurur duyuyorsunuz, ben ne idugu belirsiz aklimi sevip kolluyorum, baskasi da oyle. Biri bizi ancak konusal ve ikna edip fikrimizi degistirebilir ama aklimizla ovunuyoruz

Dolayisiyla, sizin olumsuz olarak gordugu ve "Kendimi kandiramiyorum" dediginiz sey aslinda bir fizik kanunu gibi bir gercek degil.

Olumsuz olmak, cozebilecegin bir problemi kendini sabote ederek karmasiklastirmak, cozmeye engel olmak ya da cozum surecini kendine zehretmek ve caba gostermek icin odaklanmayi dusurmek demek. Ayni sekilde olumlu olmak da "Inaniyorum, yer cekimine ragmen ucacagim" demek degil, problemin varliginda ya da kabulunden sonra kendini motive ederek cozum surecini daha kolay gecirmek, cabalamak icin guc bulmak demek. Aciyi, uzuntuyu olumluluk maskesi altinda inkar etmek veya hali altina gommek, olani anksiyete ile birlestirip gozunda buyutmek ile ayni sey. Ornegin, birini aradiniz ve acmadi. Duruma cok bagli tabii ama ortalama bir durum varsayalim. "Isi vardir" diye dusunurseniz olumlu bir dusunce olur, "Benimle gorusmek istemiyor" ya da "Kesin basina bir is geldi" diye dusunuyorsaniz, bunlar olumsuz olur. Ki, konu ile ilgili hicbir verimiz yok. Dolayisiyla hicbiri dogru olmayabilir, hepsi dogru olabilir. Yarisi dolu-yarisi bos bardak da bu. Bardagi bilmiyoruz, sadece bir varsayim yaparak yola devam etmeye calisiyoruz. O varsayimi da dogru kabul edemeyiz, cunku dogru falan degil.

Soyle bir ornek vereyim, zamaninda KOBI'lerde isbirlikleri ile ilgili bir tez yazmistim. Orada gorduk ki, eger buyuk bir sorun varsa, bunun altindan kimse kalkamiyor. Bir sorun yoksa, isbirligi zaten sorunsuz isliyor. Ancak, kucuk sorunlarin varliginda azicik bir olumlu itekleme isbirligini fonksiyonel hale getirirken, az kassalar uyumlu olabilecek bir isbirliginde azicik bir negatif itekleme bir cuval inciri berbat edebiliyor. Olumluluk-olumsuzluk da bu kucuk sorunlarin veya iyiliklerin varliginda ise yariyor. Yoksa, "Hayatimda deger verdigim tek kisi aniden oldu" durumunda herkes yere cakilir, hayatinda hicbir engelle karsilasmamis herkes hayatinda buyuk bir gocuk olmadan devam eder. Olumluluk-olumsuzluk bunlarin ilaci ya da sihirli degnegi degildir.

Nasil daha olumlu olabilirsiniz'e gelince, ilk once olumlu olmak zorunda degilsiniz. Toplumsal, evrimsel, vb acilardan bakarsaniz olumsuzlar sayesinde toplumlar bazi olasi felaketlerden pacayi siyirmistir. Ayni sekilde, olumlular sayesinde de firsatlari degerlendirip oteye gecmistir. Dolayisiyla, biri olmadan digeri fonksiyonunu surduremez ve hepsine ihtiyacimiz var.

Diyorsaniz ki "Kisisel olarak keskin sirkeyim, kendi kupume zarar veriyorum bu olumsuzlukla ve degistirmek istiyorum", o zaman, ilk olarak kabullenmeniz ve aklinizla gurur duymayi birakmaniz gerekiyor. Dusuncelerinizi sahiplenmeyin; onun yerine degisim cabanizi ve adim atma niyetinizi sahiplenin ve onunla gurur duyun. Sonra da aktif olarak kafanizdaki dusunceleri takip edin ve kategorize edin olumlu-olumsuz diye ve olumsuz olanlari yakalayin. Ustunde uzun uzun dusunun "Ben buna neden olumsuz dedim", "Bunun gercekten olma olasiligi nedir", "Bunun alternatifleri nelerdir", "O alternatiflerin olasiliklari nelerdir", "Ben bu olasiliklari kafamdan mi uydurdum, dayanagim, verim var mi" diye kendinizi suzgecten gecirin. "Ben demistim boyle olacak diye" gibi laflari kafanizda ezin. Dolayisiyla, kafanizdan gecen olumsuz dusuncenin ne kadarini gozunuzde buyuttugunuzu belirlemeye calisin, Insanlardan fikir alin ve kendi fikrinizle karsilastirin. Onlarin neden boyle dusunduklerini irdeleyin. Gercekten bir dusunceye on kusur saat ayirin yani. Sonra onun alternatifi iyi bir sey var mi, ona bakin. Olumsuz dusunceyi inkar etmeyin. "Bu olabilir ama bu da olabilir" diye kafanizda alternatiflerini yaratin. Hepsinin dogru olabilecegini kabullenmeye calisin. Boylece kafanizdaki tek dogruya saplanmayin.

Tabii paraniz varsa, terapiye gidin.
0
aychovsky
(08.12.17)
(7)

En ... birtanesi

mete kudur
örnek veriyorum; en iyilerinden birtanesi - en güzellerinden bir tanesibu yalamalık, bu yalapşalaplık, iki yüzlülük karektersizlik neden ?nazik ve kibar insan olmak bunu mu gerektirir ?
örnek veriyorum; en iyilerinden birtanesi - en güzellerinden bir tanesi

bu yalamalık, bu yalapşalaplık, iki yüzlülük karektersizlik neden ?

nazik ve kibar insan olmak bunu mu gerektirir ?
0
mete kudur
(08.12.17)
Belki gerçekten öyle hissediyordur? Ya da en ... olduğunu kanıtlayan bir ölçüsü vardır da, hakkaten en'dir.
0
aychovsky
(08.12.17)
en'inde problem yok, problem birtanesinde; mesela şu alanda şarkıcılarımızın en iyisi dese gerçekten onun fikir olabilir, öyle hissediyor herneyse işte.

Ama o ne diyor; şu alanda şarkıcılarımızın en iyilerinden birtanesi ? problem tam olarak burada, bir karakter koyamıyor ortaya. Sana göre kaçıncı mesela, ''şu alandaki şarkıcılarımızın en iyi 5. bilemedin 6.'' dese hak vereceğim. ya da hadi yüzüne karşı öveceksin illa yalakalık yapacaksın, benim için en iyisi sensin de; ama demez. Çünkü neden yarın aynı lafı birbaşkasına da kullanacak, diyecek ki, en iyilerinden bir tanesi.


dahası da var; mesela adamın yüzüne karşı çoook sayın xxx kişisi; tanıtmaya bile gerek yok şu şu şu işleri yapmış(wf?) xxx dünyasının ennn sevilen yyy'lerinin birtanesi ? o ennn kelimesini öyle bir vurguluyorki, mesela ennn sevilen kişisi diyecekmiş gibi geliyor insana başta ama, hemen o birtanesini ekleyiveriyor arkasına.

Mesela ben sevmediğim bir adama şunu desem yalan da olmuyor; sen de benim en sevdiğim kişilerden birtanesisin. listeleyince en sevdiklerimi, bu adamın değeri -1000 de olsa listede yer alıyorsa bunu söyleyebilirim.

Ya da en başarılı şarkıcılardan bir tanesi; desem ve listelesem bildiğim şarkıcılar bitince ajdarı da ekleyebilirim listeye.
0
🌸mete kudur
(08.12.17)
Sen sevmediğin adama 'En sevdiklerimden biri' dersen, bu bayağı bayağı yalan oluyor. Bir liste varsa, listedekilerin hepsi en iyilerinden biri olmaz ki. En iyi ihtimalle ilk yarıdaki birine 'Sevdiklerimden biri', ikinci yarıdaki birine 'sevmediklerimden biri' denebilir. 'En sevdiklerimden biri' de ilk yarının üst sıralarındaki insanlar olur.

Diyelim, elimizde pop şarkıcıları kategorisi olsun ve liste sıralamalarına göre karar verelim, Tarkan birinci olsun. O 'en iyisi' oluyor. Bir de Mustafa Sandal olsun, o haliyle 'en iyisi' değil, çünkü en iyisi bir tane ama baktığında listelerde ortalamanın çok çok üstünde ve Tarkan'a da öyle uzak olmayan bir yerlerde duruyorsa, o 'en iyilerden biri' oluyor. Bir de elimizde Ajdar olsun, listenin iyice sonlarında. En iyiler dediğin öyle kalabalık bir güruh değil. Pop şarkıcıları dendiğinde listede kim üstteyse, onların kaymak tabaka olanı. Ajdar 'en kötülerden biri' falan olabilir. Burada da şöyle bir sorun var. En iyi, en başarılı, en şöyle, en böylenin kriteri bir tane değil. Birçok kriter olabilir. Bu kriterlerin bazılarında Tarkan, bazılarında Mustafa Sandal iyiyse, hangisinin birinci olduğuna karar verilemez; dolayısıyla ikisi birden en iyilerden biri olur. Atıyorum, Tarkan liste sıralamasında öndedir, Musfata Sandal da daha fazla satış yapmıştır. Ajdar da iyiyi belirten kriterlerden birinde iyiyse, o zaman iyilerden biri olabilir ancak. Ajdar da konser biletleri en çabuk tükenen şarkıcı gibi bir başarıya sahipse, o zaman en iyilerden biri olur. Yani 'en iyileri' varsa, 'en kötüleri' de vardır.

Şöyle istisnalar olabilir. Atıyorum, sen sadece bir arkadaşını (Mehmet olsun) seviyorsundur. Başka arkadaşlarını sevmiyorsundur.. O zaman, ikinci gelen birine 'En sevdiklerimden biri' demek yalan olur yine. Çünkü en sevdiklerin yanında en sevmediklerin de var, ve bu kişi en sevmediklerinde daha üst sırada.
0
aychovsky
(08.12.17)
Yalanın teknik anlam karşılığı gereği* yalan olmaz. Aslolan ikiyüzlülük en .... birtanesi. Amellerde niyetler önemlidir, buraya videolar atıp günahlarımı katlamak istemem ama, bahsini ettiğim şey, gerçek hayatta çok fazla karşılığı olan bir durum. Seninkisi ise değil.

Diyinki tarkan liste sıralamasında 1. olsun bu onu liste sıralamasında 1.yapar ve evet o sıralamanın yarışındaki en iyi şarkıcı yapar. Diyelim ki mustafa sandal da en fazla albüm satan kişi olsun, bu da onu o sıralamada ki en iyisi yapar.

''Enn iyi ... birtanesi'', günümüzün ''kanka'', ''canım'', ''hayatım'' gibi tabirlerinden birisidir, yalandır. Bazen okullarda ismini anımsamadığı birisine kanka der insanlar, ya da bir mağazada tezgahtara canım bakarmışsın ?

korkak adamın işidir, 2. bir düşüncesi olan adamın. türkiyenin en önemli müzisyenlerinden birtanesi demek, pohpohlama maksadından başka birşey içermez, kelimeler kendi anlamını kaybeder burada, ''evet sayın seyirciler şimdi de bu abiyi biraz yalıyacağız'' deseler daha samimi ve daha gerçek olur.

Onun dışında kavramlar zıtlıklarıyla tanımlanır, yani elimdeki bir kümeden herhangi bir özelliğe göre sıralama yaparsam kümenin bütün elemanlarını o listeye pektabi dahil edebilirim. Ajdar gibi. En başarısızlarından bir tanesi demek en başarılalarından da bir tanesi demek aynı zamanda. 20 kişilik bir yarışta, 13.kişi en başarılı 13. kişidir. ya da 17 bi' önemi yok.
0
🌸mete kudur
(08.12.17)
20 kisilik yarista 13. kisi en basarililardan biri olamaz ki, bildigimiz yalan olur.

En basarili 13. kisi ise, en basarisizlardan da 8. kisidir, Dolayisiyla, yarisin basarisizlarindan biridir. Yarisin en basarisizlarindan biri olup olmadigi ise tartisilabilir. Ben 2-3 kisiye en derim, sen 5-6 kisiye en dersin. Dolayisiyla 13. kisi basarililardan biri olmadigi gibi, en basarili biri hic olmaz. Iki kumeye uyelik gibi dusunelim, basarililar kumesi var ve ona bir uyelik derecesi var; basarisizlar kumesi var, ona da bir uyelik derecesi var. Bir kisi basarisiza daha cok uye ise basarili diye kabul edilmesi bile supheliyken, bir de o basarililarin en'i nasil olacak. Basarisiz olmasi, hic basarili olmamasi demek degil elbette ama "Basarililar" olarak addetmek icin yeterli degil..

Su istisna haric. Bu 20 kisi evrensel kume degildir. Bir milyon profesyonel sporcu icinden secilmis 20 kisidir. O zaman zaten yarista kacinci olduguna bakilmadan en basarililardan biri olur zaten, cunku hepsi secmece ve evrensel kume bir milyon kisi. Ama kalan 999.980 kisinin hepsi icin "En basarililardan biri" ya da "Basarililardan biri" diyemeyiz.

Ayni sekilde album satisi icin de, basari kriteri ne? Bilmiyoruz. Net bir siralama yok, bunlarin birbirine bir ustunlugu de yok. Iki kisi de birbirine yakin. Onlar en basarililar, onlardan biri de en basarililardan biri. Onlara her kriterde uzak olan biri basarili olmak zorunda degil. En ise basarililarin suzgecten gecirilmisi, dolayisiyla en hic degil.
0
aychovsky
(08.12.17)
Sıkıldım, üst üste de oyunda yenildim hiç keyfim yok.(takım oyunlarından nefret ediyorum, neyse;)

fikirsel tartışmalarda benim için aslolan şey ikna/iflas üzerine kurulu. Bu konu ise; tutturmadan öteye gidemiyor. meydanın ortasında top çevirmekten bi' farkı yok; ''sen birşeye en dersin ben birşeye en derim'' ''bildiğimiz(?) yalan olur ''gibi sözlük anlamları yerine bildiğin(!) anlamlarda kelime kullandığın müddetçe; heybendeki kelimelerle benim anlatını anlamam zorlaşıyor ve iki taraflı da gelişmeye kapalı bir diyalog haline geliyor.

ben ikna edilmeye çok müsaitim, ancak sen tuttuğun kumaşın ucunu sebepsizce bırakmak istemeyen bir çocuk gibi davranıyorsun.

Sana göre doğru olanın ne olduğunu, neyi iddia edip neyin karşısında durduğunu bile esasında tam olarak idrak edemiyorum gibi hissettim şimdi, bilmiyorum benim aklıevvelliğimden de kaynaklanıyor olabilir.

Yani, henüz ne dediğini tam anlayabilmiş bile değilken ''demogoji'' üzerine ilerleyen bir sohbete yeterli iç enerjim yok.

Anlatmaya çalıştığım şey kabaca şuydu; ben bu tür davranışları makyaj kadar yalan ve esasında söylenen şey ile, yapılmak istenilen şeyin aynı olmadığını(yani bu kelimeleri kullanarak ''en birtanesini''n durumunu halka ya da diğer dinleyenlerine anlatma gayesi gütmediğini) düşünüyor ve bunu iddia olarak dile getiriyorum. Aslında yapmak istediği şey, durum anlatımı değil yüceltme, yarandırma diyorum. en kelimesini de enerji dağıtma gayreti yüzünden basit bir abartı yapmak için kullanıyor.

güzel, çok güzel, en güzel. *

en güzellerinden birtanesi ? -ki bunu yaparken bütün sözcükleri aynı hızda söylemez, en kelimesine vurgu yapıp orada biraz dolaştıktan sonra bir tanesini hızlıca geçiştiriverirler.


Sanırım sen de buna; hayır bu bir pohpohlama gayesiyle ya da karşısındakini yüceltmek için kişisine göre davranış biçimi, ikiyüzlülük v.s değil. Gayet içten, samimi ve gerçek hislerle yapılan bir değerlendirmedir diyorsun.

bunun savını; en kelimesinin de ölçülebilirliğinden dolayı kullandığına kurup; şu şekilde örneklendiriyorsun.
Benzer işlerin 2 farklı alanında birbirinden üstün 2 kişi için; 2sine de ''en iyilerinden birtanesi'' kalıbının kullanımını doğrudur.

En azından ben bu kadarını anlayabiliyorum. Ve bunların hepsinin de cevaplarını halihazırda vermiş olduğum için, tıkanıyorum.

Anlayamadığım kısımlara da zaten yaklaşım geliştiremiyorum. Gole gidemiyoruz.
0
🌸mete kudur
(09.12.17)
Şimdi tarkan var, Ajdar var, Mustafa Sandal var, .... :p

Valla, o değil de, ben de aynı şeyi hissediyorum. “E iki saat yukarıda ne anlattım. Aynı şeyi farklı kelimelerle nasıl anlatayım” demiştim bol bol. Hatta, bu konu üstüne mesajlaştığım birine “Ben şunu anladım, sen de mi bunu anladın. Peki, benim anlattığımdan me anladın” diye istişareye yattık. Bu arada, ikna etmeye çalışmıyorum ama ister mallığımdan olsun, ister kelimelerden, anlaşamadık. Daha iknaya gelmemiştim, “Demek istediğim bu. Anlatamadım mı acaba” sürecindeydim.

Sunucu elbet düşünmediği, hissetmediği şeyi söyleyebilir. Demek istediğimi özetleyeyim:
- İlla yalan olmak zorunda değil.
- Hissedilerek de söylenebilir.
- Herkes en ... biri olamaz. (Ki yukarıdaki teknik tanımlama ve ıvır zıvırlar bunun üzerindeydi)
- En ... biri öyle düşünülerek veya belli kriterlere göre söylenen bir şeyse yalan da olmaz.
0
aychovsky
(09.12.17)
(9)

Yanlis zamanda dogdugunuzu dusunuyor musunuz ?

müptezel dostoyevski
evet sakinlerhic 8. 9. yuzyillarda vikinglerin icinde dogup bir savasci olsaydimisa zamaninda yasayip o donemi kesfetseydimkapitalizmin bizi ele gecirmedigi bir donemde dogup gecim derdi olmayan bir gezgin olsaydimya da gelecekte teknoloji daha ilerledigi zamanlarda dogsaydim diye ic geciriyor musun
evet sakinler

hic 8. 9. yuzyillarda vikinglerin icinde dogup bir savasci olsaydim
isa zamaninda yasayip o donemi kesfetseydim
kapitalizmin bizi ele gecirmedigi bir donemde dogup gecim derdi olmayan bir gezgin olsaydim
ya da gelecekte teknoloji daha ilerledigi zamanlarda dogsaydim diye ic geciriyor musunuz ?

gitmek istediginiz zamanda orta halli olacaginizi dusunerek cevap ekleyelim, cok zengin her cagda keyifli yasamis diyebiliriz zaten

Hangi cagda hangi ulkede nasil yasamak istediginizi belirtin lutfen
0
müptezel dostoyevski
(08.12.17)
Geçmişle ilgili öyle bir 'Ah, yanlış zamanda doğmuşum' derdim yok hiç. Hatta iyi ki antibiyotikten, penisilinden önce doğmamışım diye yatıp kalkıp teşekkür de edebilirim. Hiç romantik değilim o konuda. Kıyafet olarak ortalığa şöyle bir şeyler giyip fili fili dolaşmak isterim ama o dönemde sobasız, elektriksiz, ilaçsız, bilmemnesiz yaşamayı da tercih etmem. Orta halliliği geçtim; Karun kadar zengin olsam kombi öncesi döneme gitmek istemem. Kalkar şunu mahallede giyer, mahallenin delisi ilan edilirim; daha iyi.
www.willowandthatch.com

Geleceği ise şimdiden bilemiyorum. Getirisi götürüsü ne olur düşünemiyorum. Hani, tüm hastalıklara çare bulunur ama bir daha kokulu domates yenemez falan (gerçi şimdi de kokulu domates yok), bunların hesabını yapacak kadar bilgim de yok. Yine de insan ömrünün ortalama 300-500 yıl olduğu bir gelecek varsa, yanarım yanarım onu kaçırdığıma yanarım.
0
aychovsky
(08.12.17)
hayır. yaşadığım çağdan memnunum kişisel hayat olarak. dünya zaten .oktan bir yer, her zaman öyleydi.

ama yiğit özgür gibi "ben olsaydım"larım var tarihi dönemlerle ilgili.

mesela, yavuz-şah ismail mücadelesi sırasında kesinlikle şahın yanında olurdum. alevi de değilim ama o şah deyince bir tuhaf oluyorum, coşuyorum.

istiklal savaşı döneminde çok sıkı bir kemalist olurdum. şu an kendimi çok sıkı bir atatürkçü diye görmeme rağmen, milli mücadele sonrası muhalif olurdum sanırım.

bir muhaliflik var evet.
0
runagain
(08.12.17)
güzel betimlemelerden : youtu.be
0
altinci nesil caylak
(08.12.17)
1950’lerde New York’ta yaşamaktan çok memnun olurdum.
0
sen git ben geliyorum
(08.12.17)
evet keşke 1989 değil 2989'da doğsaydım diyorum çoğu zaman
0
peki madem
(08.12.17)
özellikle şöyle bi 400 yıldır insanlık sürekli ileri gittiği için hangi tarihte doğmuşsak o tarihten memnun kalırdık çünkü aychovsky'nin bahsettiği gibi teknolojinin faydaları sayesinde hayatımız hep daha öncekine göre "en gelişmiş" kalacaktı. 1884'de doğmuş birinin akıllı telefonu bilme imkanı olmadığı için o anki teknolojiyi, hayat standardını "en yüksek" kabul etmesi çok doğal, haliyle bu açıdan, yani pragmatik bakınca ben de halimden memnunum.

öyle "ben bu çağın adamı değilim" diye de düşünmüyorum, ne o kadar ileri görüşlü ve "gelişmiş" bir haldeyim, ne de kendimi buraya ait hissetmeyecek kadar uyumsuz. ha, belki türkiye değil de başka ülkede doğsaymışım diyebilirim.

tamamen fantazya kuracaksak lorenzo floransasında yaşamak isterdim kesinlikle. bi master'ın kalfası olurdum seve seve, öğrenirdim sanatı zanaati, zaten o şehir insana ilham da oluyor; belki de günümüz insanları siz benim sergimi dolaşırdınız...
0
Bruce
(08.12.17)
Düşünüyorum. 60'lı ve 70'li yıllarda genç olmayı isterdim. Müziği, sineması, kıyafetleri vs ile yaşanmış en güzel zamanlar bence bu yıllar.
0
ms brownstone
(08.12.17)
Yok, düşünmüyorum. Başka bir coğrafyada/kültürde doğsaydım keşke gibi yakınmalarım oluyor ama onun dışında teknolojiyle ve nimetleriyle başka bir dönemde yaşamak için çok içli dışlıyım sanırım. İnsan ömrü uzarsa, o zaman yaşamak güzel olurdu tabii. (aychovsky'nin cevabından paraphrase yapmışım gibi oldu gerçi.)
0
sopiro
(08.12.17)
Aycho +1
Hiç "eski zamanlar ne güzelmiş" romantizmi yapamıyorum. Antibiyotik, tetanoz aşısı, internet falan şahane şeyler. Orta halli olsak da 80 yaşımıza kadar yaşayabiliyoruz. Eski çağlarda kesin 30'umda ölürdüm ben ya da daha da eski dönemlerde doğal seleksiyonla yine ölürdüm.

Ha geleceği merak ediyorum, teknoloji daha nerelere gidecek, neler yapacaklar, başka bir gezegene insan gidecek mi (bunu belki görebiliriz, keşke görsek ölmeden) başka bir yıldıza ulaşacak mıyız, insanlar gelecekte dünya dışı canlılarla karşılaşacak mı... Bunları merak ediyorum ben.

Fakat bilimin bu kadar ivmelendiği bir çağda yaşadığım için aşırı mutluyum. Commodore 64'ten şu kullandığımız telefonlara kadar her aşamasını tanıdım bilgisayarın, internetin doğmasına değil ama büyümesine şahit oldum, daha ne olsun.
0
kobuzchu kiz
(08.12.17)
(6)

kimliğimi kopyalamışlar - aklıma mukayyet olmam gerek

late viper
bir takım şerefsizler kimliğimi kopyalamış. kasım ayında; bir bankada adıma hesap açmışlar, iki farklı bankadan da adıma kredi istenmiş(açtıkları hesabı kapattırdım, kredi verilmiş mi bilmiyorum). bilmediğim başka şeyler de yapmış olabilirler. savcılığa suç duyurusu yaptım, savcı "başka bir şey vars
bir takım şerefsizler kimliğimi kopyalamış. kasım ayında; bir bankada adıma hesap açmışlar, iki farklı bankadan da adıma kredi istenmiş(açtıkları hesabı kapattırdım, kredi verilmiş mi bilmiyorum). bilmediğim başka şeyler de yapmış olabilirler. savcılığa suç duyurusu yaptım, savcı "başka bir şey varsa açılan soruşturmada çıkar" dedi. başka yapmam gereken bir şey var mı? içim rahat etmiyor, gözüme uyku girmiyor... sinirlerim bozuldu, ruhum epridi.
0
late viper
(07.12.17)
Büyük geçmiş olsun, e devletten adına açılan bir hat var mı, vergi borcun var mı bi baktır. Kredi mevzuna findeks.com’dan bakarsın.

Bu arada nasıl farketttin acaba? Tekrar geçmiş olsun...
0
drystedb efficacious
(07.12.17)
hesap açtıkları bankadan bana kart gelince olay ortaya çıktı.
0
🌸late viper
(07.12.17)
Su, elektrik üyeliği de sorgulat. Çok pis bi durum ama neyse ki zamanında farketmişsin. Müsterih ol kontrol sende.
0
drystedb efficacious
(07.12.17)
Merak etme. Bu durum o kadar sık karşılaşılan bir durum ki, artık bu işlemler konusunda hızlandılar. En az üç arkadaşımın başına geldi. Sadece bir mşktar uğraşmak gerekiyor, sonra her şey yine yoluna giriyor. Sadece bu ara “Sanki işim gücüm yok da, bir de bununla uğraşıyorum” dersin; o kadar. Çok geçmiş olsun.
0
aychovsky
(07.12.17)
@aychovsky
teşekkürler...
işim gücüm yok, biraz da bu yüzden kafama takıyorum;)
0
🌸late viper
(07.12.17)
İş-güç lafın gelişi. :) Öyle demezsin de, “Sanki kendi derdim bana yetmiyordu” dersin; “Zaten benim başıma gelmese şaşardım” dersin. Artık meşrebine göre :) Gerçekten başına geleceğin en fazlası bu, bir de biraz kağıt ve “Oraya buraya git” işi. Tabii ki tatsız bir durum da, birkaç haftaya falan yoluna girer hepsi.
0
aychovsky
(07.12.17)
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler basond, compumaster, fraise, kibritsuyu, rakicandir
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.