beni cidden yatıştırdığı oluyor. saçımı başımı yolup kendime zarar verme arzusuyla dolup taştığımda bir sigara içip dışarıdan bakanlar için daha sıradan görünmeye çabalıyorum sanırım. bir de bazı kişilere yakışıyor. ama kimse yakışıyor diye sigara içmesin tabi.

kokusundan falan nefret ediyorum, içtikten sonra hemen elimi yıkarım leş gibi kokuyor. buna rağmen içtiğim için kendime hayret ediyorum zaten.

yatıştırma +1
bazı durumlarda sakinleştirici etkisi oluyor. Bi de kendi ritüelleri var, her boşaldıktan sonra, yemek yeyip terasa çıkınca vs. sanki daha anlamlı kılıyor.

(bırakma acizliği yüzünde kılıflar kılıflar :d)

ben 7-8 senedir içiyorum ve gerçekten hiçbir boka yaramıyor. Yani en ufak bir faydası yok. Yatıştırmıyor, odaklanmama yardımcı olmuyor, tadına kokusuna bayılmıyorum. Yakın zamanda farkettim ki sıkıntıdan içiyorum. Vakit geçiyor işte. Aslında boş olan bir kısmını hayatımın bununla dolduruyorum bilinçsizce sanırım. Ya da öyle bişey işte.

Kahveden aldığım keyif 2 katına çıkıyor. Yemek sonrası sigara içmezsem yediğim yemeğin keyfi de kat kat azalırdı.
Tadını da seviyorum. Yatıştırıyor da, uzun süre sigara içmezsem başım korkunç ağrıyor.
Stresliyken çok içiyorum ama.

Övmüş gibi oldum, bok bir şey sigara tabii ki ama soruya cevap vermek istedim :)

5 yıldır kullanıyorum

yaa aynısını bende düşünüyorum. burada arkadaşların dediği gibi yatıştırıyor diyorlar ama denedim içemedim nasıl yatışayım :D içmeyi öğrenirsem yatıştırma hissini tadarsam ben de başlarım.

üstüne siner ya kokusu, işte ben o kokuyu seviyorum, kendi kazaklarıma halleniyorum.
insanlar başlamış bulunmuş bir kere, o yoksunluğu yaşamamak için devamını getiriyorlar, aslında olan bu. zaten kime sorsam kokusunu sevmiyor, tadını sevmiyor, başkasının sigarası daha güzel kokuyor hatta (bu bir gercek). tek derdimiz reseptörler aç açıkta kalmasın, ele güne bizi madara etmesinler.

yatıştırma +1

bir de sindirim sistemimi çalıştırıyor. bilimsel temeli var mı ben mi uyduruyorum bilmiyorum da sabah sigarası için böyle bir şey kesinlikle var benim bünyemde.

Sigara kullanmiyorum. Eskiden ara sira icince parmakta biraktigi kokuyu severdim. Ictikten sonra parmaklarimi koklardim :(

Sindirim sistemi ve yatıştırma +1
Bunlar fiziksel etkiler.

Bir de ben yürürken sigaranın bana eşlik etmesine bayılıyorum, zaman daha çabuk geçiyor sanki.

İlginç olan şu ki tadından hiç zevk almıyorum, bazı günler tiksiniyorum hatta. Ben de böyle bi manyagim, yok yere sigaraya alıştırdım kendimi böyle :)

zaman geçirme + alışkanlık diyebilirim. ofiste mola verince sigara içiyorum. ya da sigra içmek için mola veriyorum bilmiyorum. beynimden artık sigara içmelisin diye bi uyarı geliyor.

bir de belli sigara içme noktalarım var mesela. işten eve gelirken yolda sigara yaktığım belli bölgeler var mesela.

bir zike yaradığı yok.

- içen kişi leş gibi kokuyor, dişler sararabiliyor. karşı tarafta tiksinti yaratıyor.
- yemekten alınan tadı ve koku duyusunu köreltiyor.
- dışarıda oturacak mekan ararken sıkıntı yaratıyor. yer bulmak, bulunsa bile götün donması gibi sıkıntılar...
- genel anlamda sağlığa zararlı.

ama yemeğin üzerine çok güzel gidiyor şerefsiz.

@zgrydn :D başta yeşilaycı geldi dedim

benim şimdiye kadar duyduğum en değişik gerekçe ''tuvalette içmezsem, yapamıyorum''du.

Çoğunlukla alışkanlık aslında(özellikle kahvenin yanında), bir zaman geçirteci olarak sigara: zaman hızlı geçtiğinde yavaşlatmak, yavaş geçtiğinde hızlandırmak için.

Yatıştırma olayını pek hissetmiyorum baca gibi içtiğimden ama birkaç gün içmezsem gerginlik ve ardından içince gelen rahatlama bariz.
Sindirim sistemine katkıları var bi' de, ben dahil çoğu içici için günün ilk sigarası eşittir kaka.
Sigaraya ilk başladığımda nargilenin kokusuna bayılır sigaranın kokusunu sevmezdim, artık tütün kokusu da hoşuma gider oldu(l&m gibi ağır kokan sigaralar meclisten dışarı) tiryakilik aldı başını gitti.
Tütüne karanfil tarçın kahve çekirdeği vb. bir şeyler karıştırmayı, farklı aromalar denemeyi severim.(bir gün bunları denersem ölmezsem tabii)

Son olarak şunu söylemek gerekir ki, çoğu alışkanlık gibi sigaranın da altında bir mantık aramak pek mantıklı değil; yukarıda saydıklarım da yan etkiler, yoksa ''işte bunlar yüzünden tüttürüyorum'' gibi bi' şey değil.

Unutmadan bunu okuyan ve sigara kullanmayanlara: evet sigara sağlığa zararlıdır içmeyiniz piliyz.

hayir cünkü allah yoktur.
hayir cünkü allahin toplu halde ödülünü gördük de mi toplu halde gazabi olsun.
hayir cünkü neden uyarmak icin bazi yerlerde depremi bazi yerlerde kasirgayi, bazi yerlerde tsunamiyi seciyor ama bazi insanlari hic uyarmiyor.

Hayır değildir. Ama pozitif bilimle açıklanabilir. Allah'ın kitabı, bizim inandığımız dinin kitabı da "oku" diye başlar.

hayır. kaç 15 yy da mıyız :) tanrının gazabı vb geçmek lazım bunları. 99 depreminde donanmanın önünde 7.4 yetmedi mi diye pankart açan cahillerin düşüncesidir bu. hiç deprem olmayan yerler demek ki allahın en sevdiği yerler o zaman :)

hayır çünkü her işte bir hayır vardır

uzman, teolog, tarihçi falan değilim.

ama bildiğim kadarıyla İslamiyet'te depremle yok edilmiş topluluklar var. bunun yanında yine bildiğim ölçüde: zinanın, faizin, rüşvetin arttığı yerlere belalar musallat oluyor.

yine aynı şekilde: yaşlının, otlayan hayvanların, süt emen bebeklerin, ibadet eden gençlerin olması paratoner gibi belaları engelliyor.

bu belalar deprem olur, kuraklık olur, hastalık olur...

yani benim inancıma göre pek tabii olabilir.

edit: benim inancıma göre her olayın sebepler perdesi arkasından gerçekleşmesi o olaya hüküm veren, olayı yaratan biri olmadığı anlamına gelmiyor. o yüzden her olayın vardır bir sebebi.

Erzurumlu İbrahim Hakkı'dan: "Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler."

hayatimda duydugum en aptalca dusunce olabilir. fay hatti gecmeyen inaktif yerlere de bir gazap uygulasa ya allah. hepimiz gorurduk buyuklugunu boylece.

hayır, çünkü bir tanrının varlığına inanmıyorum.
hayır, çünkü insanları yaratıp dünyaya dolduracak, sonra da kötülükler için cehennemi vadedecek bir tanrı deprem, sel gibi boş işlerle uğraşmamalı. atacaksa direkt cehenneme atmalı. hatta o kadar canlı yaratıp cehennem gibi boş işlerle de uğraşmamalı. kısa yoldan herkesi mutlu mesut kılabilirdi.
hayır, çünkü depremlerin, sellerin ve her türlü doğa olayının fiziksel, jeolojik vs. sebepleri var.

Depremler Allah'ın ya da başka bir tanrının uyarı/gazabı değildir. Bu düşünce depremin nasıl oluştuğunun bilinmediği zamanlarda insanların bu olayları anlayamaması ama buna rağmen bir sebebe bağlama ihtiyacıyla oluşmuş görünüyor, ya da dini istismar edenlerin ellerindeki gücü artırmak için uydurdukları safsatalar. Ülkemizde deprem sonrası tarikat liderlerinin yaptığı açıklamalara bakınız...

Çünkü depremlerin nasıl ve neden oluştuğunu artık biliyoruz. Zamanını bilecek teknolojiyi, henüz geliştiremedik. En büyük problem bu.

Aynı depremler uzayda yeterince soğumuş/soğumakta olan hatta sıcak gökcisimlerinde de görülüyor. Örneğin Mars'ta depremlerin olduğunu gözlemlendi. Ve bir ihtimal Venüs'te de benzer depremler oluyor (bu kesin değil). Jüpiter'in birkaç uydusunda ve Satürn'ün uydusu Titanda sismik hareketler sonucu oluşabilecek yeryüzü şekilleri (dünyadakine benzer) görülüyor, ve bunlarda da muhtemelen depremler olmuş ve halen devam etmekte. Hatta Güneş'imizde bile 1996 yılında güneş patlamaları yüzünden deprem oluştuğunu gözlemledi NASA.

Elde bunlar varken, süper bir gücün insanları cezalandırmak ya da uyarmak için yeri salladığı/sallattığı ya da yeraltında bir tektonik bir kayayı azıcık sağa ittirdiği ve bu sayede yeryüzünde noktasal olarak tam da o anda ve belirli noktalarda hak edenlere sismik dalgalar gönderdiğini düşünmek biraz, ne bileyim, şey oluyor, şey...

Cehalete bakın. 15 yüzyılda Avrupa'da düşünce böyleydi ama daha sonra o topraklarda rönesans ve reform gerçekleşti. Fransız İhtilali oldu. Mantık ilerlerdi, gelişti. Batı medeniyeti dünyada en ileri toplu oldu.

Ve Türkiye'nin da dahil olduğu Orta Doğu medeniyeti... Bilimden uzaklaşınca çamurun içine girdi, bataklıkta can çekişiyor. İki zengin daha fazla silah satsın diye aklını kullanamayan kişiler aynı dinden olan insanları din için öldürmeye başlıyor. Eğitim olsaydı o topraklarda halk bu kadar saf olmazdı. Kim Kürt, Alevi, Arap, Sunni ilgilenmezdi ya da bu nedenle savaş çıkaracak kadar salak olmazdı. Türkiye de zamanında ilerledi ve bu bataklıktan bir miktar kurtuldu ama hala bu bataklıkta olan insanlar var. Bu insanlarda mantık işlemiyor çünkü ezberci eğitim sorgulamayı öğretememiş. Deprem öldürmez bina öldürür atasözü gibi bir şey olmuşken bile hala Orta Çağ Avrupa'sı karanlığının içindeler.

evet hatta gazap oldugu anlasilmasin diye mesela hep camiler yikildi, mesela cubbeli mahmut hoca da artan fuhus nedeniyle 99 depremi oldugunu iddia etmektedir fakat kocaeli'de kendi dergahi da yikilmistir. belki de o dergahta da fuhus yapiliyordu, ne de olsa cubbeli mahmut hoca sever moldovalilari.

evet allahın gazabıdır. zeus da sinirlenince yıldırım düşürüyor mesela. hiç mi duymadın?

kaç yy oldu hatırlamıyorum ama en son baktığımda doğa olaylarını mitler ile açıklamayı bırakmıştık ama bilemedim şimdi .s.s

depremler allah'ın uyarısı ya da gazabı değildir. sebepleri bellidir, açıklanabilir. günümüzün en yozlaşmış toplumlarının başına bu türden felaketler gelmemektedir.

dünyanın sayıca en çok müslüman barındıran ülkesi endonezya'da gerçekleşen deprem + tsunami sonucu yüzbinlerce insan ölmüştür.

müslümanlar doğal afetleri canlarının istediği gibi yorumlamaktadır, işlerine gelmeyenleri görmezden gelmektedir.

Hayır.

Neden basit Tanrı yok çünkü. (Tanrı değil Allah!!!1bir diyenler için de evet Allah yok.)

hayır. cevabı şu mükemmel videoda m.youtube.com

Eğer Allah inancın varsa, inandığın Allah, 100 bin milyar gezegeni bir nefeste yaratacak güçte. Sence seni uyarmak için yeri sallayacak kadar kaba mıdır? İyi-kötü ayırmadan, bebekleri dahi öldürecek bir olaya sebep olur mu?

İnanmıyorsan zaten cevap belli.

birde böyle düşün;

9gag.com

buzlukta oldugu surece son kullanma tarihinin onemi yok diye biliyorum

bişi olmaz

buzluktaysa(-18) pek sıkıntı olmaması lazım son kullanma tarihleri +4 derecedeki normal bölüm için.

buzlukta bişey olmaz.

bir şey olmaz. Rahat ol.

hiçbi şey olmaz. zaten aynı soru geçen de sorulmuştu ona da bi şey olmadı :D


bu arada Allah analı-babalı büyütsün inşallah.

bişey olmaz. en fazla zehirlenirsin çocukla zaten bi alakası yok.

yoğurt ye bugün sadece bol su iç ayrıca.

bozuksa zaten fazla öğütülmemiştir. bilmiyorum hamilelikte kusmanın bir sakıncası var mı ancak bi parmak atıp kustur kendini istersen. hani ne olur ne olmaz. büyük ihtimalle arkadaşların dediği gibidir ama 20 günden fazla olmuş, sen yine de bi önlemini al.

ancak kustuktan sonra sıvı ve mineral kaybın olacağı için onları geri almayı ihtimal etme. miğdeni bastıracak bir şeyler yiyip bol bol su ve mineralli su iç.

ulaşabilirsen birde doktoruna ulaş.

''en fazla zehirlenirsin, çocuğa bir şey olmaz'' önerisini dikkate alma. biliyorsundur elbette ancak yedikler çocukla paylaşılıyor.


düzeltme: fayfim doktormuş, o yüzden ''dikkate alma'' demem pek hoş olmamış :) ben duyuruyu okuyunca bir anda tanımadığım birinin çocuğu için evham yaptım sadece. evham doğru kelime olmayabilir ama endişelendim işte. bir doktorun böyle bir durumdan endişelenmiş bir 'ben'den daha rasyonel yaklaşabileceğini kabul ediyorum elbette. neyse işte durum bu.

@air in yazdıklarını dikkate alma kusmak nedir

bir şey olmaz rahat ol buzlukta bozulmaz.

fayfim +1 kendisi en sevdiğim doktordur buradn almanyadki dayımgile de selam gönderiyorum.




-_- (air -1) -_-

ağzına parmak at kus diyene aldırma. hamileler kusunca bebek ağızdan geliyor bilmiyor musun? hayır bebeğin ağzından gelmesine mi yanacan erken doğuma mı. o yüzden sakın kusma. ayrıca doktoruna da görünme. öyle dur durduğun yerde zehirlenirsen gelir burada kus diyenin ağzına kusarsın. yakşamlar.

+61 FAYFİM

"ancak kustuktan sonra sıvı ve mineral kaybın olacağı için onları geri almayı ihtimal etme."

yani diyor ki kustuklarını geri göm. ekmeksiz götür. kusmuk da olsa minerali bol nimet o. hadi geçmiş olsun.

burada bir hizipleşme görüyorum. bir takım hücreler devreye girdi ve sayın doktor fayfimi korumak için çalışmalara başladı. sakin yahu tek doğru benim ki git derhal parmak at demedim. bakın ne yazmışım;

''bilmiyorum hamilelikte kusmanın bir sakıncası var mı ancak..''

he bak burada bir eksiğim ''eğer ciddi bir zararı yoksa'' diye eklememem olmuş sanırım.

ayrıca sayın doktorumuzu savunan arkadaşlara değindim ancak eap'ın durumu ayrıca değinilmeyi hak ediyor. derdi ne acaba arkadaşın.. fayfim'in kendisi benim yazdığıma bu kadar bozulmadıi tepki göstermedi :D

Fark ettiğimde 3 saat olmuştu kusma seçeneğini direk eledim o yüzden.

Yoğurt yiyorum su içiyorum şimdilik.

Sakinleştim biraz, sağolun.

@air
parmak atmasın zaten. ayıp.

kabaca durum böyle olduğu için;


latince --> ingilizce, fransızca, almanca vs.. --> türkçe

edi: bu bir takım kelimelerin geçişi için böyle. etkilenme başlangıçta fransızcadan olmuş, sonra değişen güç dengeleri nedeniyle ingilizceye kaymıştır. bu da ek bilgi olarak kalsın burada.

chinese new year için doğru kullanımlardan biriymiş bu yazdığın.

www.chinahighlights.com

happy new year desen durumu kapar diye düşünüyorum ama sen şirinlik yapmak istiyorsun sanırım :D

yalnız neyce konuştuğu ya da lehçesi önemli. mandarin yoğunlukta olmak üzere tayvanca ve hakkar dili konuşanlarda var.

Geleneksel bi şey olduğu için kendi dilinde kutlamak istedim. :) O zaman doğru olması ümidiyle translatte çıkanı yolluyorum gitsin! Teşekkürler.

Nasil kanit yok? Koca kapi kanit iste. Tuketicinin korunmasi hakkinda kanuna gore 6 ay icinde ortaya cikan ayiplar teslim aninda var sayiliyor. Yani ispat yuku saticida. Dava acin kazanirsiniz.

kapı gibi kanıtınız var işte.

Öncelikle geçmiş olsun, bu tip durumlar sıklıkla yaşanmakta. Çoğu firma fabrika kriterine göre taşıma esnasında hasarlanabilen araçlarını onarmaktadır. Veyahut son kontrolde boyada olan bir fabrikasyon hata nedeniyle tekrar boyanmışta olabilir. Servisten expertiz raporu alıp tüketici hakem heyetine başvurun

Fabrika ile görüştük, kusurlu bir mal olsa fabrikadan çıkmaz diyorlar. Bayi de ürünü kusursuz verdiğini iddia ediyor. Ekspertiz raporu alınır, onda bir sıkıntı yok da bayi bu kez kapının kullanıcı tarafından boyandığını iddia ederse ne olacak? Tamam boyama işlemi kusursuz deniyor yetkili bayi tarafından da ne bileyim, bir sonuç alınamazsa firma da dava açmasın bize?

bayi, kapının kullanıcı tarafından boyandığını iddia ederse bunu ispat etmek zorunda.

merhaba,

arkadaşın bir şey yapamaz, ön kapısının boyalı olması o aracın kusurlu olduğu anlamına gelmez zaten ilgili distribütör o aracın boyasız olacağı garantisi de vermez. Araç müşteriye faturalanmadan önce fabrika veya distribütör o araçta düzeltmeler vs yapabilir ve bunu müşteriye deklare etmeyebilir nitekim bu şekilde bir sürü araç satılıyor ama bazı bayi veya distribütörler ileride müşteri memnuniyetsizliği yaratmaması amacıyla müşteri aracı almadan önce araç hakkında bilgi verebilir ama yasal olarak bunu yapmak zorunda da değildir. Kaldı ki yasal olarak bir aracın boyalı olması o malı ayıplı mal yapmaz. O bizim ülkemizdeki insanların ikinci el değerini düşürmek için kendi kafalarına uydurdukları bir şeydir.

genelde böyle durumları yetkili satıcılar belirtirler, ama sizin yetkili satıcı çakalmış. bu çakallığı yapan büyük ihtimalle mahkemede biz normal teslim ettik sonradan boyanmış der. bilmiyorum teknoloji o kadar ilerledi mi, eğer ilerlediyse o boyanın yapılış tarihi tespit edilir ve satıştan önce boyandığı ortaya çıkarsa siz haklısınız. ama teknoloji bu kadar ilerlemediyse kapıyı sizin boyatmadığınızı ispatlamanız çok zor.

edit:@signore hatan var, 3 aydır araba kullanıcıda, bayiden çıkmış. o 3 ayda yaşananları bayinin ispat etmesi gerekmez çünkü zaten edemezde, bayinin zimmetinden çıkmıştır o araç. o 3 ayda birşey yaşanmadıysa bunu ispat etmek kullanıcıya düşer.

son 2 yorumu tüketicinin korunması hakkında kanun'dan alıntı yaparak cevaplıyorum:

@kullanıcı_adı "MADDE 8 – (1) Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır."

sıfır olarak alınan bir arabanın boyasız olması objektif olarak taşıması gereken bir özelliktir. boyalı olması onu ayıplı yapar.

-----------

@victum "MADDE 10 – (1) Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise uygulanmaz."

sanırım bu madde gayet anlaşılır, açıklamaya pek gerek yok.

Sanırım bir iki firmanin böyle bir davası var. Ön kaputu değişmiş aracı sıfır diye satmışlar. Adam senelerdir mahkemede. Her sene 1-2 kez gazetelere konu oluyor ama sonuç yok. Başka da varmış linklere bakın

www.memurlar.net

www.haberler.com

@signore

peki ya ben sıfır araba alıp 6 ay içinde gidip çarptıysam ve boyattırıp sonra da satmak istiyorsam? kanuna göre bunu sanki fabrika çıkışı ayıbı gibi göstermemi engelleyen ne? böyle bi durumda ben ne ceza alırım? mahkemeyi kandırmaya çalışmak falan suç mudur?

direk mahkemeye ver %90 kazanırsın, hatta işi ciddiye almak için avukat da tutabilirsin sonuçta binlerce liralık durum ayrıca burada boyayı senin yapmadığını kanıtlamak zorunda değilsin, bayinin böyle bir iddiası varsa kendisi kanıtlamak zorunda.

Son olarak tüketici davalarında tüketici lehine eğilim gösterir, yani davalar %90 tüketici lehine biter.

@kaledekiyalnizlik dediğiniz sadece bu olayda değil her olayda olabilen bir şey. mahkeme gerekli araştırmayı incelemeyi yapar, taraflar sunar delillerini, ona göre karar verir. burada tüketici lehine olan şey şu: normal şartlarda bu kanun olmasaydı eğer, borçlar kanunu'na göre dava açacaktı tüketici. ve bu durumda borçlar kanunu'nda ispat yükü tüketicide. kapının kendisine teslim edilmeden boyandığını tüketici ispat etmek zorunda olurdu ve bu gerçekten zor. tkhk ile ispat yükü tersine çevriliyor, ayıp teslim anında var kabul ediliyor, aksini ispat satıcıya düşüyor. tüketici için harika bir madde.

tabii ki bunu kötüye kullanmak isteyenler oluyordur ama bu maddeye özgü değil kötüye kullanma olayı. diyelim kiracım var, bir aylık kiramı verdi ama yazılı hiçbir şey almadı benden. gittim dava açtım bu benim kiramı ödemedi diye. o ispatlamaya çalışacak ve mahkeme de takdir edecek sonuca.

programa gerek yok ki? screenshot alıp etrafını kes.

100

100.

100.

Vay be!! Gerçekten baya iyisin! Ayrıntıları gözünden hiç kaçırmıyorsun resmen!

Kimse söylememiş ama 100.

i.hizliresim.com

Edit: Herkese 100 vermiyor hatalı yapınca 39 aldım :D

i.hizliresim.com

rastgele işaretledim 100 aldım. sonra bir daha rastgele işaretledim 100 aldım. lan bu 100 haricinde alanlar nasıl aldı o notu!?

sallayarak 39 aldım :D

100 aldım. sonra hepsini yanlış cevapladım, 91 aldım.

sitedeki başka göz testlerinde de bilerek yanlış cevapladım hepsini, "pilot olursun, süper görüyorsun" dedi. millet paylaşsın diye hep yüksek veriyor.

işin kötüsü bu site benim arkadaşımın.

İlkinde ben de 100 aldım üstteki cevapları okuydum salladım bikaçını yine 100 oldu 71 oldu 91 oldu ama çoğunluk 100dü yine. Adamlar(!) yolu bulmuşlar.

futbol için futbol topu neyse, bilim için de matematik o dur. olmazsa olmazdır, ağababasıdır bilimin

pozitif bilim degil onu mu sormak

Yemek tarifi yemek midir?

tüm pozitif bilimlerin içinde en pozitifidir diyebiliriz.
matematik basit tanımlarla başlayan, bunlar üzerinde akıl yürütmekle daha girift bilgiler edinmemizi sağlayan ve dahası herhangi diğer bilim dallarından olduğu gibi spekülasyonlara bir an olsun yer vermeyen bir uğraşı alanıdır.

dikkat ettim, genelde senin açtığın her soruya bakıyorum, cevap düşünüyorum sonra ya. ben. lan neyse.. deyip kapatıyorum :D o nicki alıp hakkını mı vermek istedin yoksa denk mi geliyor böyle bilmiyorum.

bilimdir.

Matematik derken, hangi matematik? Eger matematik bilim degilse fizik de degil. Fizik de degilse bilim falan yok...a

bir methodtur, aractir, sanattir;ama matematik bize hicbir seyi aciklamaz, bilim demek yanlis bilim degildir demek de oyle.

Matematik bize o kadar çok şeyi açıklar ki, bilenin ağzı açık kalır matematik sadece 4 işlemden lbaret değil abiler, uhutmayın.

Bilim nedir?

İngilizce insan mıdır gibi bir soru. Matematik olmadıkça fiziği kimseye anlatamazsın. Herkes kendisi keşfetmek zorunda kalır. Konuşamadığın bir dünyada hiçkimseye "Bak bu masa, üzerine çay koyarız." diyemediğini hayal et. Adam da "Bak bu table, üzerine otururuz." diye düşünecek.

matematik bize hiçbir şey açıklamaz diyen arkadaş net bir şekilde yanılıyor.
matematik, en basitinden fiziğin içindeki birçok şeyin açıklanmasını sağlıyor. hareketin kanunlarını anlamak,basitleştirmek amacıyla calculus'ü formalize eden newton, relativite teorisini ortaya atarken differential geometry ve derin bir analysis kullanan einstein hemen aklıma gelen basit örnekler.

Ayrıca E=mc^2 nasıl bulunmuş araştır derim.

fizikte anlam vardir, matematikte yoktur. o sanattir sanat..matematik bir boku aciklamaz. sadece aractir arac..

çok şey yazdım da sildim, cahille uğraşmaktansa bilmek isteyene bir faydam dokunur diye yazıyorum.
bir fonksiyonun (varsa) türevinin sıfırdan küçük olması ne demektir?
O fonksiyonun azalan olduğunu gösterir.
Peki bu ne demektir? Fonksiyonun grafiğinde x ekseninde ilerledikçe y ekseninde bir azalış ile karşılaşacağız demektir.

Gördüğünüz gibi bir fonksiyonun türevinin negatif olmasının bir ANLAMI VARDIR. O fonksiyonun ya da fiziksel bir kavram olarak alırsak bir parçacığın zaman içinde konumunun değişimini gösterir. Bakın fiziksel bir ifade aslında matematiksel kavramların arkasında gizlenebiliyormuş. Demek ki matematikte yaptığın işlemin de fiziksel bir anlamı olabiliyormuş.

Demek ki neymiş ?
Celal Şengör hocamızdan geliyor
youtu.be

bir hakaret eden eleman vardı silmiş.

onun özelinde değil ama neden bu soruya kızıldığını anlamadım.

güzel bir soru bence. gauss matematik bilimlerin kraliçesidir derken, matematik bilim değildir dildir. diyen de var. açıkçası ben de çok uzman değilim bu konuda ama üzerinde düşünülecek bir şey ortaya atıldığında öfkelenilmesin yahu... düşünmek güzel şey.

Arjadaş eğer gauss denklemleri bilim degilse, Galileo görelilikleri, genel ve ozel gorelilik bilim degilse, topoloji bilim degilse, field theory bilim degilse biz bosuna okumusuz. Daha bin tabe ornek var. Bunlarin hepsi matematik.

Applied math. dlye bisey var. Dilin uygulamasi mi olur?

Fizikle matematik arasinda (liseden sonra) cizgiyi cekmek o kadar zor ki, eger matematik salt dilse, fizik de bir dil olabilir.

@ya lan ben neyse

şimdi burda bi tartışma olsun(bilimsel anlamda tartışma, kötü olan değil yani) fularlarımızı takalım felsefi açıdan bilimi irdeleyip, cümleler kurup sonuca ulaşamayalım ama güzel bi vakit geçirip seviyeyi yükseltelim istiyosun belki. ama burası valla doğru yer değil. ben de isterim burda birilerini anlayıp yapısal olarak parçalanayım ama olmuyor.

ha ama dümdüz cevap olarak: bilimdir. ama bilimin tipleri vardır. formal/natural/applied/social bunlar ilk aklıma gelenler. matematik de bunlardan formal bilimler kısmına girer.

Süslü lafları ezberleyip matematik sanattır,dildir diye ortalıkta dolanıyor insanlar. Dolanmasında bir problem yok ama bir de iddialara girmeleri garip oluyor. Ben bile bunca senedir matematik okumama rağmen haddimi bilerek kurarım cümlelerimi. İnsanlar bilmediği meselelerde iddia sahibi olabilir,olmalı da ama daha yetkin kimseler önlerine çıktığında sözlerine de dikkat etmeliler. Ben şimdi hukuk hakkında,genetik hakkında,mühendislik hakkında şurda beylik laflar etsem komik düşürürüm kendimi.
Sonuç: Matematik bilimdir canlarım.Bilim olmadığını iddia edecek olan varsa lütfen dildir,sanattırdan daha makul argümanlarla karşı çıksın.

@gni: hocam, valla duyuru kullanıcıları hep okumuş adamlar. tartışırlar yahu bence. zaten çok güzel cevaplar da gelmiş.

ben celal şengör ün "dildir." dediğini biliyorum. aradım da videoyu, bulamadım ama başka bir videoda söylerken buldum. sözlükte de paylaşılmış:

www.tubechop.com

özetle dildir diyor adam. gauss a karşı gelmiş :)

Ta kendisidir.

matematiğin kendi içinde sözdizimi vardır dili vardır demek doğrudur ama matematik bilim değil dildir demek doğru değil bence. atıyorum şunu düşünün; bi uzay projesinde roketin anlık olarak bi kaç sensörden alınan veriyi kompleks işlemlerden geçirip daha sonra da buna bağlı olarak hangi motora ne akdar güç verilceğini hesaplaması gerekiyor. ama bunu yeterince çok sıklıkta yapabilmek şuanki haliyle mümkün değil. işlem gücünü artırmaksa opsiyon değil çünkü enerji kısıtlı sonuçta. şimdi böyle bi durumda o hesapları optimize eden gerekirse bunun için yöntem geliştiren (newton'ın calculus'u geliştirmesi gibi) insanların yaptığı şey "bilim" değil mi?

@ya ben lan neyse:

celal hoca matematik'te varsayımların yapıldığını bilmiyor olmalı. herhangi bir matematik kitabında (üniversite ve ilerisi düzeyde) bir teoremin ilk cümlesi "let..." ya da "assume that..." kalıplarıyla yani varsayımla başlar ama burada diğer bilim dallarında olduğu gibi deneylere ya da spekülatif yaklaşımlara yer yoktur, çünkü matematikte herşey tutarlıdır ve katidir (celal hoca da aynısını söylüyor). Bir örnek vermek gerekecek olursa fizikte ya da biyolojide ortaya atılmış kimi fikirler zamanla sınanırken yontulur ve yanlışları giderilir. Matematik açısından böyle bir durumla karşılaşmayız. Eğer bilimi ille sınanabilir deney ve gözlemlere indirmek isterseniz matematiğin bilim olmadığını, doğayı anlamak için bir dil olduğunu tartışabiliriz fakat tartışamayacağımız tek konu yine matematiğin zaman içinde değiştirilebilir olduğudur.

ben bakıyorum arada. son derece dandik bir taneyle. geçen sol büyük merceği kayınca parçaladım. hatalı bir tasarım olduğunu düşündürten halleri var.
çok basitça söyleyeyim, mercek ne kadar büyükse, ışık toplaması o kadar artar. oküler merceğe ne kadar uzaksa, o kadar geniş bir alana bakmış olursun. prizmalar o oküler uzaklığını arttırmak için zaten. her yansıma, her kırılma görüntüyü kalitesizleştirir. mavi ışık kırmızıdan fazla kırılır, böyle aya baktığında bi tarafı mavi bi tarafı kırmızı görürsün...
gündüz vakti ışık bol iken aldığın görüntü ile gece ışık kıt iken aldığın görüntü çok farklı oluyor. ışık yoğunken iris iyice büzülüyor, ışık az iken sonuna kadar açılsa da titrek yıldızlar görüyorsun.
ışık kirliliği, alacakaranlık olmaması, havanın nemi, dolunayın parlaklığı falan hep olumsuzluklar. bunları aşamayacağın bir yerdeysen, büyükşehirde falansan, dürbüne çok büyük bütçe ayırma. bir de dürbüne de tripod gerekir, gökyüzünün en tepesi karanlık olur, ufka yakın yerleri gözlemlemek kolay ama kafayı dikince olmuyor. bir şezlong falan lazım.

vüeh, sorunun cevabını atlamışım, bahsettiklerin standart dürbünler, başlangıç seviyesi olacağı için, belirgin fark olmayacaktır. ileride belki paraya kıyarsın, şimit kassegraynlar alırsın, ekvatoryal kundaklısından hem de.. ya da abartır, kendi aynanı parlatır kendi newtonyenini dikersin.. ki en güzeli bu olur herhalde. velhasıl, şu an iki dürbün arasında belirgin fark yok gibi bence. önemli olan maliyetleri, uzun vadede mutlaka yetmeyecektir.

zoomlu önermem.
nikon candır, gerisi heyecandır.

ayrıca şöyle bir yazı yazmıştım zamanında
www.kelimelerbenim.com

nikon action extreme 10x50 çok zoom iyi bir şey değil. görüntü bozuluyor.

eksisozluk.com

entry'nin sonunda dürbünle ilgili bilgiler var. nasıl bir dürbünü neden alman gerektiğini çok iyi anlatıyor :)

ayrıca o başlıkta bu yazarın entrylerini de okuyabilirsin. teleskopla da ilgili çok ayrıntılı ve güzel bilgileri var.

Bunu ben bir yabancı filmde duyup aydinlanmistim.

Evet öyle birşey var

nucleon +1 fakat hangi filmdi o?

evet orijinali o

çevirisi saçma

peki türkçe söyleneni ne kadar mantıklı :D

haia muhabbeti devam mı ediyor bu rivayetin (!) böyle bir şey yok yahu !

hügoda küfreden çocuğa döndü vallahi

Kendisini sevdigimi soyleyemem ama cok iyi ogretmendi. Ogrenciyi zorlardi, odevini yapmamissa kizardi ki alttan alttan oyle utandirirdi ki yapmamaya cesaret edemezdik zaten. Dersi de iyi anlatirdi. Nasil anlatirdi hatirlamiyorum, ortaokuldaydim ta ama biliyorum ki guzel anlatirdi. Humanizmin bunyemize islemedigi yillarda hakkimizdan iyi geldi.

Sami hoca, hem de taa 6.sınıftan. Diğerlerini hatırlamıyorum bile. Sebebi ise koroda çalışmamız, müzikli günlerimiz. Öyle zannediyorum ki bu tür sosyal konular insanların akılda kalıcı olması konusunda asıl faaliyetlerden daha etkili oluyor.

en iyi turkce ogretmeni yok, onlarin en iyi yetenekleri var.

biri mesela, okuma parcalari hakkinda her yorumumuzu dinler, bizimle dusunur, teatiye herkesi dahil ederdi.

ikinci hatirladigim turkce ogretmeni degil, ama biri de bize duzenli olarak kisa metinler yazdirir, sonra onlari kucuk bir kitapcik yapip hepimize dagitirdi. sinif arkadaslarinin yazdiklarini okumak guzel seydi.

türkçeyi ilk babaannem öğretti bana. kaç yaşımda hatırlamıyorum ama ufaktım daha, böyle kelime kelime, azar azar. hani geldiği zaman benimle türkçe konuşuyordu.

sonra asıl ilk üniversiteye başlayacağım zaman bi hocam oldu. kafa bir adamdı, tek derdi ders anlatmak, ödev vermek filan değildi. kimi zaman dersin büyük bir kısmı başka şeyler anlatırdı. arkadaş gibiydik. iyi bir insandı.

hani bilmiyorum, şimdi düşündüm ama bir sistemi filan var mıydı hatırlamıyorum. belki de bu sayede beni yakaladı ve ilgimi korudu. bu sayede öğrenebildim. sonrasında da zaten ekşi sözlük vs sayesinde jargonu kaptım :D

erhan ekici diye bir ogretmen vardi universiteye hazirlanirken final dergisi dershanelerinde. ekside basligi bile var.

o kadar hakim ki konuya, insan ister istemez saygi duyuyor. o adamin sayesinde turkceye ilgi duymaya basladim.

dersi normal anlatip aralara ilginc bilgiler katardi. cok yapilan imla hatalari falan gibi. sonra durup dururken birini kaldirip bana tebesirin tanimini yap derdi. gezerken milletin defterine bakip o oyle yazilmaz derdi falan.

ortaokulda iki sene dersime girmiş gülfidan öğretmenim vardı. derslerin birkaç saatini kitap okumaya ayırırdı ve çok güzel bir kütüphane kurmuştu kendi imkanlarıyla. kitap okuttuğu gibi her ders bir konu hakkında kompozisyon yazmamızı isterdi. ne savaş ve barışlar, ne suç ve cezalar bitirdim onun sayesinde. hala da kitap okuma sevgimi ona borçluyumdur.

Hicbir turkce hocasini sevemedim. Cok okul degistirdim,cok hoca görmusumdur ama i ih. Belki iyi olanları vardir ama ben dersi sevmedigim için hepsi bana tirt geliyo olabilir.

Türkçe öğretmenlerimin içinde bir tanesi, üniversitedeyken aldığım, Türkiye'de dilbilimi konusunda sayılı isimlerden biri imiş. Kütüphanesi benimkini 100 kere katlar, bilgisi milyon kere katlar. Ama açıklarken öyle bir dikte ettirirdi ki, ağzımı açmaya çekinirdim. Korkunç değildi ama apartman yönetimini ele geçiren emekli albay havası vardı. Sözlükte ve birçok yerde bilgisine methiyeler düzülen bir adam, ki haklılar da ama bilmekle öğretebilmek arasında uçurum var bence. O derste çekinirdim, soru sormazdım, saygı duyamazdım. Bir sonraki dönem başka birinden ders aldım hemen 'Bildiği ona kalsın' diyerek. Adamın yüzünden söylediği konularla 10 yıl daha geç ilgilendim. O an söyledikleri ilginç konulardı ama anlatma şekli Nazi ciddiyetinde olunca 'Bitse de, bir daha söylediği şeyleri görmesem, kurtulsam' gözü ile baktığım için gitti. Birisi soru sorduğunda 'Merhaba dünkü b.k, şimdi sana anlatayım' der gibi bir havası vardı.

Ortaokuldaki öğretmenim belki onun bildiğinin 10'da birini biliyordur. Yani, ben 1 birim biliyorsam, o belki 10 birim biliyordur, o korktuğum adam ise belki 100000... biliyordur. Yine de dersini alacak olsam 10 birim bileni seçerdim. Çünkü adam rahattı; saygısız değildi ama çok da ciddi değildi sınıfta. Hani, 'dersini gereğinden fazla ciddiye alan resim öğretmeni' gibi başlıklar var ya, hepsi için geçerli bence bu durum; resim için de, matematik için de, başka dersler için de. 'Hayattaki en önemli şey bu değil' havasını arıyorum ben.

Her öğrencinin de durumu ayrıdır sanıyorum. Ben o ciddiyeti görünce gerilebilirim, başkası o ciddiyeti görmeyince 'İmam böyleyse, cemaat de benim' diyerek hepten şımarabilir. Gerçi sınıfta rahat davranmayıp dersini takip ettiğim hocalar çok oldu, benim bir dersi takip edememem zaten iyice ilgi alanımdan milyon kilometre ötede bir ders olması demek. O adamın da dersini zorlaya zorlaya takip ettim ama katılmadım, katılmak istemedim.

Bizim bi hoca vardı adı habipti soyismini hatırlamıyorum şimdi ta orta okuldan. Doğru cevap verenin elini sıkar tebrik ederdi. Kör bi adam üzerindeki kartona körüm yardım edin yazmış, sonra birisi onun yerine "bu adam diğer baharı da göremeyecek" yazmış. Para verenler çoğalmış diye bi hikaye anlatmıştı. Lisedeki bi türkçe hocamda tam bi kaşardı. Sınıfta yakışıklı bi eleman vardı, buna sürekli yavşardı derste, bu da karşılık verirdi.

İnsan gibi dil bilgisi anlatan ve edebi metinleri yapı bakımından incelemeyi doğru düzgün metodik şekilde öğreten bir öğretmenimiz olmuştu lisedeyken. Ayrıca Türk edebiyat tarihini de güzel vermişti hala hatırlıyorum. Edebiyat sizin anlayacağınız bir şey degil dürrükler kafasında olan öğretmenlerden tiksindiğim kadar o kadını sevmişimdir.

Şuan yazılan cevapları okuduktan sonra kendim ve benim gibi birçok insan için üzüldüm. Malesef benim hiçbir Türkçe öğretmenim iyi değildi mutlaka benim gibi olanlarda vardır, oysaki anadil dersimiz keşke düşünme ve ifade etme becerilerimizi geliştirebilecek daha etkili geçebilseymiş bu dersler. . Tek hatırımda kalan lisedeki türk edebiyatı dersimize gelen kadın hocamız, o da sınıfa günaydın cahili küheylanlar diyerek gelirdi. Keşke bizde görmüş olduğu cehaleti (!) gidermek için bir şeyler yapsaydı.

bende kitabın kendisi var. işine yararsa gönderebilirim.

teşekkürler ama kitap bende de var :/ bana sadece pdf olarak lazım.

Yazmış olma ihtimali mevcut. Kadınlar hassastır kendi telefon numarasını verme konusunda.

bi mesaj at, muhabbeti uzatmaya calis bakalim. o da muhabbete dahil olursa anlarsin yazip yazmadigini.

1. bluteooth varken neden telefon numarası versin ki? çok özel bir bilgi çünkü.
demek ki yazıyor.
2. "şimdi blueetooth'u aç da, fotoğrafları seç de, sonra karşı telefonun da bluetooth'unu aç, sonra görünürlüğü aç, üffff. en iyisi whatsapp'tan pratik şekilde atayım." diye anlık düşünmüş de olabilir. demek ki kız kolay yolu tercih etmiş, hepsi bu.

dilediğiniz olasılığı seçin.


ekleme: teknolojik imkan(sızlık)lar dahilinde gerçekleşmiş olay.

ben yazma sezemedim bu olayda

sanmıyorum.

@meb, iphone'u vardı bluetooth işi olmadı o yüzden. kuzen de aynısını demişti ama ben de niye uğraşsın, neticede it kopuk değilim telefonunu verse sapıklık yapacağımı düşünmemiştir dedim. o yüzden de mesaj atmayacağım zaten, ilgim de yok, sadece kuzenimin göt olması için desteğe ihtiyacım var heheh.

yazmamış.

kız nezaketen çektiği fotoğrafları senin akıllı telefonun ve whatsappın olduğu için atmış.

her boka yazıyor demeyin artık ya

Nope. Erkek ya da kiz, cok daha fazlasinin anlamsiz oldugu zamanlar gördüm. Sahsen, ben de ayni seyi yapardim.

Bu arada biri android biri ios ise bluetoothtan aktarmak imkansiza yakin. Is icin kullandigim numarayi da acimam verirken. Erkegim ama, nazik olmak veya görevli oldugu müsterisiyle ilgilenmekten baska bir sey degil bence.

"Bence"

kitap fuarına gittim jose dayıyı görmek için gittim ama konferansa geç kaldım imzayı bekliyorum. bir bayana sordum bir bilgisi var mı yok mu diye? bana vip odada dinlendiğini söyledi orayı sana göstereyim dedi yolda yürürken konferansında onu yakından gördüğünün ve resim ile videosunu çektiği söyledi. istersem bana yollayabileceğini söyledi kabul ettim. numarayı verdim sonra yanından ayrıldım. bana yolladı. inan bana asılıyor mu diye hiç düşünmedim.
kısacası; ben de diyorum ki ne alaka amuğagoyim!

geçmiş olsun.

hayır.

bence yazmamış. sağlık sektöründeyim. çeşitli sebeplerle bende hastalarıma telefon numaramı veriyorum.

Hastanın kalbini alayım da hastaneden çıkınca kontrole yine bana gelsin diye düşünmüş ama hasta yakını salça olabilir diyecek kadar ince düşünmemiş. Onu pişman etmeyin.

hayır.

baban tatlı bir insansa eğer onun hatrına oğluna güvenmiş işte.

yazdığına karar verirseniz dahi bi şey yazmayın. insanlar böyle böyle pişman oluyor numarasını birine vermerye.

kelime oyunu yapıcam. yazdıysa gene yazar!

yazmamış. ya ben de bir şey sandım.

yazmamış olm. nereden atacak bloetooth ile mi atacaktı fotoğrafları?

senin kuzene acilen bi baktırın. kar yağarken güneş falan çarpmış aklına bişi olmuş.

Yani sanmıyorum kuzeniniz özellikle bi göz süzmedir, ne bileyim bakış atmadır falan yakalamışsa peşine bu olay geldiyse belki dicem ama yani ortada foto var gönderecek mecbur bastırıp posta yoluyla atacak hali yok mecbur numaranız istenecek eskisi gibi çekinmiyor zaten numara vermeye. Bide bi kız bilgisayar mühendisi falan değilse bluetoothu aç atayım demez pek.

yazmaca yok. eğer daha sonra mesaj atarsa iş değişir ama sadece foto attıysa yazma denemez.

Gece gece iyi guldurdun, ne yazmasi Allahaskina, kiz fotolari atmis iste. Ama sen kizi begendiysen yuru iste whatsapp tan :)

babanın akıllı telefonu varsa yazmış.

Çok düşük ihtimal.

yazmamış. özel hastanelerde müşteri memnun olsun diye her türlü ilgileniyorlar.

yazma ihtimali yok. bence rahatsiz etme kizcagizi pisman edersin numarasii verdiginie

yazmamış. fotoğrafları bir şekilde göndermesi gerekiyordu, o an aklına whatsapp gelmiş doğal olarak.

arkadaş ülkemizdeki bu açlık nedir valla ya. selam verse yazmış, gülümser ise yazmış.

bence çok çok düşük ihtimal, aşırı kezban olması lazım. Normalde bu tür ortamlarda bu şekilde ilgilenmeleri oldukça normal. durumu suistimal etmeye hiç gerek yok.

yazma ihtimali bence düşük ama sıfır değil.

kuzen hikaye yazmış :)

beyaz tenliler (bkz: caucasian) esmer vatandaşlar (bkz: sand nigger)

bildiğim kadarıyla abd'de sarı deyince akla uzakdoğu kökenliler geliyor.

arab


tabi doğrusu White/Caucasian ama arap olarak görüyorlar sizi.

eskiden beyaz/siyah/hispanic/sarı diye ayırırlardı. şimdi beyazı da böldüler avrupalı/orta doğulu/hintli diye. türkler orta doğulu görülüyor biraz.

Ben ilk iki bölümü çok beğenmemiştim ama devam ettim yine de devam ettim ve bayıldım l m ye.

ilk iki yi atlayım o zaman.
:) gittikce güzelleşiyor herhalde.

durma, başla.

Ben de izlemedim, izlemeyi de planlamiyorum. Absurd komedi severim ama sanirim sevdigim sekilde absurd degik

ilk 30 bölüm süper :D sonrası da güzel de bazı kişiler çıktığı için yavan gelmişti bana, ama yine de süper :)

ilk bölüm sıkıcı ikinci bölümden itibaren güzelleşiyor ama ilkini atlarsan o kadar güzel gelmez.

izlayak bari tamam dostlar. bugün ilk 2 bölümü izleyerek başlayacağım.

ben. birkaç kere denedim, sevdim de baya ama bölümler ÇOK uzun. izliyordum izliyordum hala bir arpa boyu yol almamış oluyordum. bölümün sonunda geldiğimde başını çoktan unutmuş oluyordum falan. 20 dakikalık çıtır çerez komedi dizilerinde bile dikkat toplamakta zorlanan birisi olarak türk dizi formatı bana uygun değil sanırım.

izlemedim ve bir aksilik olmazsa da bir ömür izlemem. bir sherlock'a, game of thrones'a bir de bu diziye bakıyorum da. yok mümkün değil.

milyon dolarlık bütçeli yapımlarla leyla ile mecnunu kıyaslayan kafaya ulaşmak güzel olsa gerek.

atlama. ilk iki bölümü sıkılsan da izle. sonraki bölümlerde lazım olacak. ben bu sahneyi niye görmedim ya dersin. izle mutlaka.

Hic izlemedim.

Hiç izlemedim. Bir iki vtr'sini gördüm, oyuncu kadrosunu da seviyorum, belki günün birinde izlerim. Çok güzel şeyler duydum ama vtr'ler izlemek konusunda heveslendirmedi.

bende izlemedim. çok zorda kalmazsam da izlemeyi düşünmüyorum.

bence ilk iki bölümü atlamadan izleyin. ismail abi ilk bölümlerde çok iyi değil, erdal bakkal da. sonradan oyunculuklar vs tam oturuyor harika performanslar sergiliyorlar.

ingiliz panpaları ben de anlamıyorum. ingilizceminiz temeli hep amerikan ingilizcesi ve aksanıyla yerleştiği için sanırım.

çok olmasa da ben o sorunu genelde Amerikalılarla yaşıyorum. çok fazla kelime yutup, gereksiz bir hızda konuşuyorlar. İngilizlerle konuşmak her zaman daha kolay gelmiştir.

Senin yaşadığın problemin nedeni @floydian'ın dediği gibi olabilir. Eğitimin Amerikan İngilizcesi temelliyse İngilizler'in dili kullanış şekli ve kullandığı kelimeler farklı geliyor olabilir.

En güzeli İspanyollarla konuşmak :D kekolar bilmiyor İngilizce zaten, tarif ede ede anlattıkları için hiç sıkıntı olmuyor.

bu biraz rezil olma korkusu ile ilgili, araya girip üç beş zorlasan kendini, ilk zamanlarda çok bocalarsın ama o akma olayı bir süre sonra kendsiliğinden oluşur, yani kısaca kendini zorla ya da kendini zorlamak zorunda olacağın durumların içine gir mesela tabu falan oynayın kankaların ile.

hayır hayır üsttekiler anlamamış, ben seni anladım. Geçen yıl İngilterede master yaptım, bazı Gallerli tipler falan acayip konuşuyor o ayrı konu ama ben herkesi anlıyordum mesela. Senin dediğin şey "felsefik muhabbet edebilme, bir şeyler katma". Evet o zor. Normal muhabbet ediyorsun rahat, ama oturup sanat politika bilmemne konuşsan bir süre sonra tıkanıyorsun ya da "nasıl anlatıcam lan bunu, neyse dur başka konuya geçeyim" diyorsun. Çözümü ne bilmiyorum, kendini zorlamak olabilir belki...

ha normal bar muhabbetinde tıkanıyorum diyorsan o ayrı, onu biraz takılarak onların neyi nasıl konuştuğuna bakarak çözersin.

conjunctions çalış. bahsedeceğin konudaki anahtar kelimelere yüklen. konuya farklı bakış açısı getirecek bütünlükte cümleler kuramıyorsan dikkati çekmek istediğin yere yönelik sorular sor. kısa sorular sorarak varmak istediğin yere yönlendirmeyi deneyebilirsin. bir de hata yapmaktan çekinme. hatta kimi zaman kasıtlı hatalar yaparak dikkati farklı noktalara çekebilirsin fln fıstık. yani ben olsam böyle yapardım.

@rodriguez2 aynen tam senin dediğin olay

zaman olarak bir şey kestiremem ama ak konseyin başındaydı biliyorsunuz başlarda, yüzük hakkında araştırma yaptıkça, yüzüğü ele geçirme hırsı büyüdü, başta yüzüğü kendisi için istiyordu saruman, yüzüğü bulmak için casusları vb. yaratıkları bile vardı. ardından eline palantiri geçince sauron ile iletişime geçti sauronun etkisi altına girince de onun kulu ve kölesi oldu. ;)

tabi bir başka teori de sauronun etkisinde gibi gözüküp yüzüğü her zaman kendisi için istediğidir. kendi ordusu da vardı mis, yüzük de gelse demeyin keyfine.

bu konuda çeşitli wiki forum ve quora da yazılanlara baktım, süreç içinden gerçekleşmiş doğru hatta kendisinin eş gücüne ulaşabileceğinden dolayı gandalf'ı da kıskandığını yazanlar olmuş

yine de aklım almıyor, sıradan bir büyücü değil, belki de orta dünyaya gönderilmiş en bilge kişi, maiar. yüzüğün, sauron'un, gücün, kendi kibrinin ya da herhangi bir şeyin etkisi altına nasıl girebiliyor

ben yüzüğün etkisi altına girmekten çok taraf değiştirmek ya da güçlerini farklı kullanmayı seçmesi söz konusu olduğunu düşünüyorum.
şöyle de bir şey var koskoca morgoth yani melkor eru iluvatar'a karşı gelmiş, o yüzden saruman'ın ihaneti çok büyümüyor benim gözümde.

Yahu Gandalf ve Kaç bin yılın elf kraliçesi galadriel bile yüzüğün gücünden tırsıyor, saruman niye kapılmasın. adam hırslı ayrıca, ilk başta ben bu dünyayı adam ederim diye giriyor mevzuya sonra sonra sapıtıyor ufaktan. Palantirden sauronu görüncede tam manyağa bağlıyor

ya gece gece yine bir lotr maratonu yapasım geldi şimdi. maalesef ben de hatırlamıyorum kitaplarda bununla ilgili bir şey okuduğumu, ama sonuç olarak yüzük sauron'a bağlı ve her zaman o'na dönmek istediğinden, yüzüğü kendi için istiyor olsa bile bunun sonuçlarını tahmin etmiş olma ihtimali yüksek diye düşünüyorum.

saruman her zaman veliler içinde deli, deliler içinde veli idi.

değişen ganldaftır; bozken ak olmuştur, parti mitinglerinede boy göstermeye başlamıştır.

Maia'lar Silmarillion kitabında anlatılıyor. AK konseye liderlik edecek Maia'nın aslında Gandalf olması düşünülüyor, hatta Galadriel onun olmasını istiyor ama Gandalf bunu istemiyor. Yani Saruman en bilge, en yüce vs diye Ak Konseyin başında değil. Hatta Saruman da bu durumu biliyor o nedenle içten içe Gandalf'ı kıskanarak, onu her fırsatta aşağılamaya çalışıyor.

Saruman güç yüzüklerini araştırırken Tek Yüzükle ilgilenmeye ve en başından beri yüzüğü Sauron için değil kendi kullanabilmek için aramaya başlıyor. Sauron ile ortak gibi görünüyor olmasının yanında yüzüğü hala kendisi için aramakta, bu birlikteliği de aslında Sauron'un yüzük arayışında ne durumda olduğunu takip edebilmek için yapıyor. Yani palantirden Sauronu gördü de hemen oraya gitti gibi bir şey yok.

hırsından ve kazanma arzusundan dolayı.

beynine sağlık kardeşim.

kardeş adresini verirsen bir hafta içinde nobel ödülünü gönderelim.

Güzelmiş ben beğendim. En kısa zamanda cümle içinde kullanacağım.

demagojinin ne olduğunu bildiğinden şüpheliyim.

Başarılı

@der meister

Ödülü alacak ''demagog'' arkadaş belli oldu.

@air

''Der meister'' Sana ödül gönderecekmiş. :)

Fikirsel katkıyı şöyle yapsak; tanımladığın şeylerin tıpatıp aynısı (etik değerleri olmayan, mağdur, nefret dolu, demagoji yapan vb.) kullanarak üretilmiş bir kavram seti var: köle ahlakı, köle, tek tanrılı din rahibi vs. olarak. Nietzsche 'ahlakın soykütüğü üstüne' içinde.

sacma.

@e haliyle

Katkısız, katkın için saol kardeş.

@Brk37

bildiğim kadarıyla,

Fahişeliğin cinsiyeti olmaz ve sadece Fiziksel olarak ta yapılmaz.

@protector

nietzsche'nin felsefesinden etkilenen bir kimseyim,

tüm ahlaki değerlerin yıkıldığı, postmodern felsefenin babası nietzsche'nin başyapıtı olan ''ahlakın soykütüğü üstüne'' adlı kitabı önemli bir kaynak olarak kullanmak iyi fikir.
Kitabı henüz okumadım. Ancak hatırlattığın için teşekkür ederim.

İlk fırsatta okumayı düşünüyorum.

Where will the loading take place?

Yüklemenin bir mal yüklemesi olduğunu düşünerek yazdım.
Yerine göre farklı kelimeler gerekebilir, yazılım yükleme, para yükleme gibi işlemler için.

Shipment kullanılıyormus, o şekil nasıl olur

Where will the shipment take place? olur o zaman.

Ama shipment gönderim demek, yükleme değil.

Shipment sonrası. yani yüklenen malın taşınması, nakliyesi yani 'delivery' kısmı. türkçede sanırım karşılığı 'kargo'ydu.

edit: ancak bu yapılan nakliye uluslarası nakliye.

Mümkün değil yüzüstü uyuyamam, boğuluyor gibi oluyorum.

Sırt üstü ya da sağ kolumun üzerinde uyuyorum (kadın)

hep yüzüstü uyurdum, bel sakatlıklarından sonra bu alışkanlığımı zorla değiştirdim. artık %70 dizlerimi karnıma çekerek yan yatıyorum, %15 sırtüstü, %15 de karışık. erkek.

Sol 20dk
Sağ ( en uzun)
Yüzüstü sola bakarak
Sol
Sırtüstü
Son uyanıp sola yan yatarak 5-10 dk kendime gelmeye çalışırım
Sıra bu

hep sağ omuza yatarım. uykum çok hassastır o yüzden en ufak bir seste sola falan dönerim ama deliksiz uyuyorsam yerimden kıpırdamam. sırt üstü asla rahat edemem yüz üstü de ara sıra bazı bazı dişiyim bu arada
sırf üstümsü ama yine hafif yana doğru ve kollarımı yastığa kaldırarak uyumayı da severim ohh yeller eser dizüstü var bir de onu hiç denemedim :P

yüzüstü, sağa yatma, sola yatma şeklinde dönerek uyuyorum

sağ veya sol omzumun üstüne yatıyorum. gece gereksiz üzerine yattığım kolun uyuşması ile uyanıyorum. er kişiyim.

sağa dönük, cenin pozisyonu.

Yüz üstü, yayılabildiğim kadar yayılıp ısıyı dağıtıyorum.

sırt üstü sağ çapraz genelde en rahat ettiğim yön ama tabi zaman zaman değişiyor. değiştiğinde de nasıl olduğu belli değil.
böyle musluk ayarı yapar gibi hafif hafif yatakta yönümü çeviriyorum. doğru noktaya geldiğim yerde uyuyorum.

önceden yüzüstü yatıyordum ama reflü olduğumu öğrendiğimden beri sola dönük cenin şeklinde yatıyorum, iki yastıkla birlikte.

yüz üstü +1

aslında sağlıksızmış. ama başka türlü uyuyamıyorum:/

Cocukken hep yuzustu uyurdum, simdi sirt ustu gozlerimi kolumla kapatarak uyuyorum. yas 24

saatlerce aynı pozisyonda uyumak teknik olarak imkansız zaten senin seçtiğin bir şey değil. iç organlarına uyguladığın basıncın değişmesi ve dengelenmesi için vücudun otomatik olarak döner sağa sola. komadakileri bu yüzden sık sık dönderirler sağa sola, ciltte oluşacak morlukları da engellemek için vs. keyif değil ihtiyaçtır. dürtüdür, biyolojiktir.

Önce sağa sonra sola sonra tekrar sağa döner uyurum. Bazen uyuyamam iki saat o zaman keyfim kaçar. Hırsım kovalar.
Bazen kolumu yastığın altına sokar bir ayağımı yataktan sallandırırım bazen kımıldamadan asker gibi uyurum. Çoğu zaman sızar kalırım yatakta. Uyanınca tavana bakarım: ışıklar içinde uyumuşum.
Bazenleyin yastığın tersini çeviririm, sıcak olunca tekrar tersini çevririm. Ne demiş atalarımız ayağını sıcak tut başını serin uyu derin derin. O yüzden çorapla yatarım her gün. Ama soğuklarda çiftçorap yatarım. Ayaklarım ısınınca çorabı topuk kısmından çıkarırım ama uçları hala kapalı durur. Bazen yatağın üstüne yatarım içine girersem uykum kaçar, size de oluyo mu, oluyordur. En sevdiğim uyku şekli cenin. Am utanırım biri bakarsa cenin uyuyamam. Bunun için yalnız olmam lazım. Ayrıca misafirlikte de uyurum . Her türlü uyurum yaa. Bursalıyım.

13

o da olmaz. biliyorum o filmi severim de ama ben gerçek bir düellodan bahsediyorum.

Leonardonun bi filmi vardi sharon stonela oynadigi o olabilir mi

The Quick and the Dead
www.imdb.com

Duel

High noon olabilir belki

@regina phalange, acaba adı neydi. kim bilir belki de olabilir.

cyrano'yu izlemiştim de hatırlamıyorum düello filan. küçük bi sahneymiş demek herhalde.

Cold Harvest(1999)

Neden sms atıyorsun ki. Evernote falan kursan olmuyor mu telefonuna?

ajandaya kayıt düş. 40 yıl düşünsem bunun için sms aklıma gelmezdi

abi adamlar hatırlatma icat etmiş, ajanda bulmuş, notification çıkarmış bu iş için. sms ne abi :D

iftt işimi gördü arkadaşlar. orda date n time ve sms 'i kullanarak bi recipe hazırladım. her ayın 27'sinde istediğim sms gelecek.

o sms buraya gelecek!!1!11

Mad scientist hououin kyouma sen misin?

bankaya parasını yatırıp ödeme talimatı verebilirsin.

Ailesindeki büyükler direk Ahmet diyordur, küçükler de Ahmet amca, baba falan derler.

mecliste falan ahmet bey dediklerini sanmiyorum. direkt sayin basbakan diye hitap ediyorlardir. esi de is donusunde arayip "ahmet gelirken ekmekle yogurt al" diyor mudur? bence diyordur

hocam diyen de vardır bence milletvekilleri arasında.

efendim diyenler de vardır etrafında. korumalar mesela. parti başkanı olduğu için bazı ortamlarda da başkanım diyen var mıdır bilemedim.

bence kullanma sıklığına göre:

efendim
sayın başbakanım
sayın başkanım
başkanım
sayın hocam
hocam
ahmet amca
ahmet
baba

kalemdefter, yaveri sanırım, mışlı kip kullanmadığına göre koruması da olabilir.

@kalemdefter; tayyip ne diyor peki? ahmet diyordur bence. yoksa o da mı hocam diyor??

yakin cevresindekiler (mustesar, diger burokratlar ve korumalar) basbakanin yoklugunda basbakandan beyfendi diye bahsederler. ve ankarada iki beyfendi vardir ve bu bir devlet teamuludur. birincisi cumhurbaskanidir, ikincisi basbakan. onun disinda birebirde mesela basbakan mustesari kendisine ahmet bey diye hitap eder. bu o anlik samimiyete baglidir. eger etrafta baskalari varsa efendim, sayin basbakanim gibi sekilde hitap eder. fakat cok yakininda olmayanlar mutlaka sayin basbakanim diye hitap ederler.

sincap diyen densizleri de unutmayınasdfghjkl :D

Kürtler ''Serok Ahmet'' diyo, sempatik duruyo :DD

bence artık 'hey' diye sesleniyorlardır. dervişler de 'hu' diyordur bence asdfgh

Tencere kapak

''dinime küfreden müslüman olsa'' derdim neyse ki tinder kullanmıyorum

"siz de mi ilişkiden sıkıldınız? ;)"

"Evde çocuklar yemek bekliyor sen burada ne yapıyorsun amk" derdim.

Oo guzel kiz diyip gotururum:)

Gulerim. Ne kadar uyumluymusuz derdim. Ama tinder kullanmiyorum.

sevgilisi eşi olan fake hesap açmıyo mu genelde?

Annem anneni kerhanede gormus cok afedersin

soru eşleşmek değil neden tinder kullandığınız

benim 2000lerde şahit olduğum bir örneği var, tinder değil tabi. arkadaşlık sitesi.

2 çocuk olmasına rağmen çift boşandı, çocuklar annede. anne çocukları ile birlikte memur olan babanın lojmanında kalmaya devam etti. adam nerde bilmiyorum. bıraktığımda durum buydu.

kullanmıyorum ama bi sorarım wtf diye.

"Sevgili değil FB olalım" demek en mantıklısı.

eski sevgilimle eşleştim. ayrıldıktan 4-5 gün sonraydı :) tuhaf bir durumdu. sonrası daha tuhaf oldu tabi.

soruya ekleme yapayım o zaman :)

diyelim tinder'de sevgiliniz/ eşiniz ile karşılaştınız (yani eşleşmeden önce, henüz karşı tarafın haberi yok)

tepkiniz bu durumda ne olur?

kullanmiyorum. dusunemedim.

başıma gelecek bir hadise değil ancak gelirse de her iki ihtimalde de önce konuşurum sonra büyük ihtimalle ayrılırım. başkasının vasıtasıyla öğrenirsem eğer doğrudan ayrılırım.

eşleşme olması iki kişinin de beğenmesiyle olmuyo mu? ben mi yanlış biliyorum? 2sinin de birbirini görüp beğenmesi daha tuhaf dil mi?

ben kullanıyorsam onun kullanmasına neden tepki göstereyim? aynı şeyin rengi.

Sen onun rehberinde olabilirsin

efruz +1

2.soru sen niye onun telefonundasın?

@efruz,air

hic bir fikrim yok, gecen aylarda bir numara belli aralıklarla arayıp kim oldugumu soruyordu..

baslangıcta abisinin numarasnı neden benim actigimi sordu, diger aramalarında da baska isimler soyledi. ben biraz ustune gidince aramalar kesildi. anlamadigim bir dil konusuyordu cevresiyle, telefonu actigimda duymustum. cia programından numarayı arattigimda da garip bir kisaltma ile kaydedildigini gordum.

@efruz, air

yalnız soyle de bir durum var.. benim numaram facebook'ta tanimli degil.

Dostum telefonun DAEŞ'in eline geçmiş.
Şimdi sakin ol, banka hesabında ne kadar para varsa çek ve benden gelecek talimatları bekle.

eski sevgilin fake hesap açmış olabilir.

benim listemdeki pek cok eski numara suriyelilere geçmiş, normal yani.

eski sevgilin ışid'e katılmış da olabilir.

oynadığın karakter kurye. daha bunun gibi 6 kurye daha vardı eş zamanlı paket taşıyan. bunun paketi asıl paketti, neyse pakete sahip olmak isteyenler bunu tespit ediyorlar ve gelip onu yakalayıp kafasından vuruyorlar ve kaderine bırakıyorlar. goodspring'te gördüğün robot bunu buluyor ve goodspring'e getiriyor. orada başladığın yerde seninle konuşan doktor'da senin hayatını kurtarıyor. işte hikaye burada başlıyor. kim tarafından neden vuruldun.. tabi ek paketler ve yan hikayelerle kurgu dallanıp budaklanıyor.

ben gülüyorum genelde ben beğeniyorum debedekilerini

bırak beğenmeyi, tanımıyorum bile.

Bir şekilde sahip olduğu çevresi sayesinde şu an bu kadar popüler. Abartıldığını düşünüyorum. Ortalama bir yazar.

badiye eklediydim zamanında da o tür yazarları yok misugi, yok bilmem ney, artık beğenmiyorum çünkü belli bir metodları var hikaye yazıyorlar. bir yerden sonra basmakalıp hale geliyor. konular: fakirlik, aşk, iş, cahillik, toplumsal sınıflar, toplumsal adaletsizlik, tüketim, teknoloji. herkes gibi olan, herkesin düşünmüş olduğu şeyleri düşünen, okuyanda ay bence dee hissi yaratan şeyler ortak anılar bulucaksın. hepsini kar karıştır birkaç şaşırtıcı olay ekle iki şaka yap zaten oldu sana birkaç paragraf.

edit: aile çocukluk nostalji falan da var. baba falan olucak. böyle şefkatli ama sert. evde soba kestane falan olucak. bayram namazı, ölen dede. çok efsane şeyler. artık hepsi beyaz yakalı modern insan oldu mesela, hiç beyaz yakalı adam dedeyle bayram namazına gider mi :(

Hep aynı format ya. Nicki görünce es geçiyorum direkt.

i ve been mistreated formülü vermiş hakkaten.

cık, samimi bulmuyorum, inandırıcı gelmiyor anlattıkları.

denk geldiğimi hatırlıyorum ama badilere eklemedim. aklımda yer eden bir entry'si de yok. o kadar da beğenmemişim demek ki.

Hic sevmem paso entry calip debe kasan bir tip

ben beğeniyorum. her entrysini değil ama debeye giren entrylerin çoğuna gülüyorum

bugunku antremanda goz dolduran futbolcu +1

aynen nicki görünce es geçiyorum.

ben beğeniyorum, gülüyor hatta eşle dostla paylaşıyorum.

Okumuyorum.

ilk başlarda komik geliyordu ama kendini tekrar eden giriş-gelişme-birbirinin benzeri espriler sıktı artık. ve o kadar belli ki sallamasyon oldukları..

Farklı yazıyor, o kesin. Ama bence overrated.

meh.

malın önde gideni, balon.

eskiden severdim, okurdum. hala takip ediyorum, badi listemde ama çok fazla baydı. yani şu geçen kaza yorumlayan kamyoncu dayı gibi oldu. hoş dayı kendini çok hızlı bir şekilde bozdu, 3.videoyu görmez ama o ayrı mevzu, yine de ne demek istediğim anlaşılıyordur. artık kabak tadı verdi ve kendini çok tekrarlamaya başladı. tabi birde jun misugi'den çarpıp yazdığına dair de söylentiler vardı bir ara. jun yazmayı azaltınca da bozulmuş da olabilir.

okuyorum scroll scroll scroll sonra bi bakıyorum onca methiyeyi berber hüseyin abi için yazmış. abv versin diyorum bunca duygulanımı berber hüseyin için mi yaşadın ve bize hissettirdin deyip eksiyi basıyorum artık.

2-3 cümle okuyunca anlaşılıyor onun yazdığı. en aşağı inip ismi görünce sonraki entry'ye geçiş yapıyorum direkt.

hayır. gülmüyorum da, eğlenmiyorum da. debeden çıkartılması en büyük isteğim.

Jun misugi meselesini de bugün öğrendim ben de, life is drunk başlığında şukela moduna alayım bi dedim olayı öğrendim..

şu hep aynı tarz yazıyor diyenleri anlamıyorum. sonuçta bu yazıları bi kişi yazıyor. ne kadar farklı olabilir. her yazar kendi tarzını belirler. o zaman chuck palahniuk'ta "hep aynı yazıyor yaa" diyelim? troll'ün bile kendine ait tarzı varken hikaye yazan bi insanın neden çeşit çeşit tarzı olsun ki?

Okumadan direkt eksiliyorum. Biraz ekleme yapmasını oynamasını anlarım da bildiğin hikaye yazıyor adam. Bu uyduruk hikayelere gülenlerin nicklerini bilsem onları da eksilerim.

Debe'ye giren birkaç entry'yi görmüş ve "Ehehehee" ama ayrıntılı okumadım. Format konusunda da hononu gibi düşünüyorum, sözlük için kendini neden yenilesin ki? Kaldı ki Murakami'nin bir kitabını okurken 10. sayfada "Ben Murakami okuyorum" diyor insan, bu iyi veya kötü olduğu anlamına gelmez. Beğenilebilir, beğenilmeyebilir. Bu kadar nefreti anlayamadım.

Sevilmemesinin sebebi debe için yazıyor olması olabilir. Kendisi sanki yazmak için, paylaşmak için veya bilgi vermek için değil de sadece debeye girmek için yazıyor gibi bir izlenim oluştu bende bugün. Debeye girmenin formülünü bulmuş o formüle uyarak yazıyo gibi bi algı oluştu yazılanları okuyunca. Belki de budur sebebi..

Veya intihal-esinlenme den dolayı da sevilmiyor olabilir..

iki sorun için tek cevap; eğitim.

düşüş anında hızını arttırmanın ve azaltmanın çeşitli yolları var. o şekilde birbirlerini yakalayabiliyorlar.

1. kollarını açınca ya da yatay durunca yavaşlıyorsun, kollarını kapatıp dik durunca hızlanıyorsun. aşağıdaki yavaşlıyor işte biraz üstteki yetişebilecek şekilde.

2. yok arabadan kafa çıkarmak gibi işte, maximum hız var zaten aşırı hızlı gitmiyorlar.

en az 5

gerizekalı oldukları için öyle söylüyorlar, başka bir sebebi yok. akılları sıra çıkar ilişkisi temelli gösterip aşağı görmeye/ göstermeye çalışıyorlar.

edit: düşündümde fazla bile yazmışım. net gerizekalı oldukları için öyle söylüyorlar yoksa bir şey temelli filan gösterdikleri yok. zira herhangi bir şey gösterebileceklerini düşünmüyorum.

anlamıyorum ki ateist olan kız düşürür derler, sosyalistler kız düşürür derler, bir gıdım entelektüel birikimi olan, edebiyatla felsefeyle alakası olanın elinin altından geçmeyen yok derler. bir faydasını görmüşlüğüm yok.

@godoşu beklerken

toplumdaki tepkiden bahsediyorum daha çok. sevgili olduğum kızların hepsi de süper zeka değildi. aşırı gerizekalısı da vardı zekisi de. yani hepsinde ters tepti durum. bunun için ateist olsaydım zaten dönüp direkt müslüman olmuştum. yani kim çıkartıyor lan bu karı kaldırmak için ateist olmak kalıplarını? ne alakası var ben de onu soruyorum.

ben sana bir şey demedim ki, bahsettiğin olasılıkla ilgili yorum yaptım.

işte bence alakası yok ve gerzekler çıkarıyor o kalıpları :)

Abi günlük hayatta konuyu inancınıza nasıl getirmeyi başarabiliyorsunuz? Yani nelerden bahsederken konu sizin "ateist olmanıza" geliyor?

Ne bileyim, tekin olmayan bir sokağa girdiğinizde kız "La tahzen! İnnalahe meana!" diye bağırmaya mı başlıyor? Sonra da sen "kimle konuşuyorsun cici kıs ;)" filan mı diyorsun?

Gerçekten, çok ciddiyim, bir açıklasana konu senin ateist olmana nasıl geliyor?

Ben inanç denilen şeyin sadece din olmadığını herşeye karşı olduğunu düşünüyorum.

Sevgilimin ya da arkadaşımın inançsız olması beni uzaklaştırır.

ya dindarların, kendi yaşamak isteyip yaşayamadıkları hayatları ateistlerin, ne bileyim sosyalistlerin falan, kendilerine uzak gördükleri tiplerin yaşadıklarını sanmalarından kaynaklanıyor. sanıyor ki biz tüm gün sevişiyoruz falan, öyle bir hayal dünyası var, içten içe o da istiyor falan.

aytaç ars var.

olm kim diyorlan bunları. ben daha önce hiç böyle bir şey duymadım.

bu arada @sarhosken alinan hesap 20:50:03 de dediğine aynen katılıyorum. fakat ben sevgilim ya da yakın arkadaşım değil isem din mevzusunu es geçiyorum. dinsiz olduğumu hemen hemen hiç bir yerde belirtmiyorum. ne gerek var.

birde şu ''abi günlük hayatta konuyu inancınıza nasıl getirmeyi başarabiliyorsunuz?'' sorusuna cevap yazayım;

şimdi genel olarak inançlı insanlarda (din belirtmedim) inançlarını gösterme, belirtme, belli etme eğilimi var. hatta bu kimi zaman göze sokmaya kadar gidiyor. e belli bir süre sonra ister istemez yapan ve yapmayan ayrılmaya başlıyor. kaldı ki, özellikle müslümanlarda denk geldim bu duruma, kitaplardan bahsedip, felsefeye ilgini belli ettiğin zaman hemen soruyorlar ''atayiz misin yohsa keh keh''. hani bunu gayet normal bir şeymiş gibi, haklarıymış gibi soruyorlar. tabi buna hristiyanlarda da (özellikle katolik olduğunu düşündüğüm insanlarda da) gördüm ama tabi bir müslümanın yarattığı gergin ve saçma ortamı yaratmıyorlar.

neyse uzun lafın kısası, yukarıda da gördüğünüz gibi, bizim herhangi bir çaba harcamamıza gerek kalmadan gayet konu kolay bir şekilde inançlara geliyor.

@air
Dediğiniz konuyu anlayabiliyorum, haklısınız. Peki neden bu insanlarla konunun derinliğine girmeye çalışıyorsunuz? Müslümanı, Hristiyanı, Ateisti, inancından bağımsız olarak bunu yapan adamın karakteri bellidir. Yani felsefe konusu açıldığında "atayiz misin mehehe" diyen adamla neyi tartışıyorsunuz?

İkincisi, farkında olmadan siz de aynı şeyi yapıyorsunuz. Son cümlenizde "bizim bir şey yapmamıza gerek kalmıyor" diyorsunuz mesela. Neden "bizim" ifadesini kullanma gereği duydunuz? İşte anlaşılması gereken diğer nokta da bu. Aslında "inancınızı" paylaşmadan da muhabbete devam edebilirdiniz. Ama etmiyorsunuz. Aynı durum birkaç kez daha tekrarlanınca da insanlar "prim yapmaya çalışıyor" diye yorum yapıyorlar. Olay bundan ibaret.

1. konunun derinliğine girmeye çalışmıyorum?
birde ilk verdiğim örnekte herhangi bir zorlama da yok. hani hiçbir zaman arkadaşlarımı inançlarına ya da herhangi bir kimlik bilgilerine göre belirlemedim. dediğim gibi bir süre sonra yapan ve yapmayan ayrılıyor. hani örneğin korktuğunda istavroz çıkaran ya da bir şeylere başlarken besmele çeken birinin yanında bunların hiçbirini yapmayınca az çok muhabbeti açılmaya başlıyor.

2. burada hali hazırda bir taraflar ayrılığı ve dinsel belirlenme yaşandı. ben burada konuşurken belli bir taraftan görüş ve gözlem bildiriyorum. işte bu noktadan bakacak olursak benim 'bizim' demem konuyu netleştirmek haricinde herhangi bir anlam taşımıyor. gayet ortalama bir zekaya sahip bir birey, benim 'bizim' derken prim yapmak ya da benzeri herhangi bir çabada olduğumu düşüneceğini sanmıyorum.
Olaya bu yönden baktığınızda argümanınızın geçersiz olduğunu göreceksiniz.

Şöyle de bir şey var; tüm bunları söylemedim diyelim, tekrar baktığımızda da argüman geçersiz. Şöyle ki insanlar inançlarını gizlemekte olduğu kadar belirtmekte de özgürler. Ancak dikkat, belli etmek diyorum, göze sokmak ya da dayatmak değil. Neyse, işte bu yönden bakarsak dahi bir konuşma içerisinde bir kişinin inancını belirtmesi, onu dinleyen, duyan, tanık olan kişiye onu yargılama, suçlama hakkı vermez. Yani hiçbir şekilde ben inandıklarım ve bu inandıklarımı bir şekilde belirtmem nedeniyle 'prim' yapıyor eleştirisini almayı hak etmiyorum.

hush - deep purple

evet oymuş. teşekkürler :)

www.youtube.com

sid meier's pirates 7.5tl ile tam aradığın oyun

7days to die yerine rust deneyebilirsin, zombisizi.
chivalry de deneyebilirsin, counter strike gibi ama baltalı kılıçlı olanı.

edit: oynamadıysan papers please de vakit öldürmeliktir, güzeldir tavsiye ederim
this war of mine da 10tl, mutlaka al.

Portal ve Portal 2

hotline miami

tek geçerim.

jazzpunk var 14.40'a.
tavsiye ederim çok güzel oyun

banished diyorum ben de 7 tl

sleeping dogs

Dont starve

şirinlik yapmışlar, orjinal sherlock holmes'ün zamanında çekmişler. 'özel bölüm'

Alternatif olarak bir de boyle deneyelim demisler. Ozel bolum +1

Pardon adamlar bizi trollemis :d

Basima bir sey gelmeyecekse ben bolumun gunumuzle olan baglantisini anlamadim :D
Tam dikkatli izleyemedim ondan mi oldu acaba

günümüzle pek bağlantısı yok sanırım, sherlock bad trip halindeydi, o ara kafasından geçenleri gördük. mezarlığı kazma falan da rüya içinde rüya gibi bir şeydi.

nereden çıkardınız bunu şu 1.5 dakikalık videodan mı? yoksa daha uzun bir şey mi yayınlandı?

@freetakilir bolum dun yayinlandi

Özel bölüm + 1
Öyle araya seyirci heyecanlansın diye, sezonların akışından bağımsız bir bölüm yayınlamışlar. Marco Polo da aynı şeyi yapıp "Yeni sezon 2016 yazında" dedi.

ben şikayet ediyorum tanım, tanım devamı veya bakınız olmayan -afedersin- yarak kürek yazılmış entryleri, ama bir işe yaramıyor, silinmiyor.

Sayfanın en altında sayaç var. 1'den 5'e kadar. Benim için 3 ve altı kötü ama genelde insanlar ibre 2'yi gösterdiğinde sözlüğün bozduğunu söylüyorlar. Altında mavi ufak bir vanası var. Kanzuk ara ara onu açıp değerleri düzeltiyor bazen, sonra sözlük tekrar ısınıyor. Öbür türlü petekler çalışmıyor.

birincisi her kanalı takip etmiyorum, özellikle gündemle ve futbolla ilgili olanları, çünkü troller ve çöp entryler en çok bu başlıklarda

ikincisi takip ettiğim kanallardan badiler bulup ekliyorum, sonra badileri takip ediyorum, daha nezih oluyor

4944 tane engellenmiş var bende. 5000 sınırmış, arada bakıp leyla olanları çıkarıyorum listeden. Türkçe bilmeyeni, insan olmayanı, beyni olmayanı ya da kahvehane ağzıyla konuşanı engelliyorum. Bayağı temiz oldu benim için Ekşi. Ama yine de yeterli değil ne yazık ki.

telefon/tabletinde navigasyon uygulaması varsa hızını gösterir..

telefona gps ile çalışan program yükleyebilirsin.
yandex navigasyon vb işine yarar.

bazı navigasyon programları hızı gösteriyor

iki sokak lambası arası 50m sanırım.. onu zamana böl..

Yandex naviye baktım göremedim. yol ışıklarıyla doğru sonucu bulamam. İvme de önemli.

Oturduğun koltuğun camını indirip kafanı dışarı çıkar. Gittiğin yöne bakarken ağzın gözlerinden daha çok açılıyorsa 130km üzerinde seyrediyorsunuz demektir.
vimeo.com

ben otobüse, trene falan bindiğimde yandex navi'den bakıyorum hep. şu an bakamadığımdan tarif edemem ama yandex gösteriyor, kesin bilgi. olmadı diğer gps uygulamalarını da bir dene..

95'le gidiyor şu anda.

Kol saatınde tachymeter varsa ogrenebılırsın kullanımı internette var

Teşekkürler yandexte buldum.

Snapchatte de cikiyor

@giggs +1

cinseldir o konu

ben bu konuşmadan cinsellikle alakalı şeyler çıkacağını tahmin ediyorum.

bunun da tamamen ergenlikten ve milletin normalüstü ilgisi sebebiyle şımarıklığından kaynklandığını düşünüyorum. % 80 böyle hep tanıdığım bu tarz insanlar.

genelde annesiyle babasıyla sorunları var. anne baba ayeı olunca ya boş kalıyor ya da el bebek gül bebek büyüyor. farklı şeyler yapmak istiyor.

bence psikolojisi bozulur filan olayına girmeden direkt söyleyin yahu. böyle Anoreksiya olan da var lezbiyenim diyen de gayim diyen de. herkesin türlü türlü şeyi var ama ortak nokta anne baba sorunları. ona da böyle anlatın. şu amda yapacağı şeyler hayatının kalanını etkiler. hiç bi fikri yoksa en azından 18-20 yaşına kadar konuyla alakalı hiç bi şey yapmayıp dersine işine gücüne eğlenmesine filan baksın.

bana da cinsellikle ilgili gibi geldi. Ama belki biseksüellik değil de, internetten porno gibi birşeyler izliyordur ve bunun için suçluluk duyuyordur, sanki yaptığı sapıklık gibi. ( o yaşta öyle algılıyor olabilir)

@innerbliss, sanmıyorum ya şimdiki tv programlarının, kliplerin filan hepsi porno zaten.

Şımarık bir kız hiç değil. Şımarık insanlarla arkadaşlık kuramayan, devamlı sessiz sakin kitap okuyan, çok sade bir tip.

ateist olduğunu farketmiş olabilir mi?

@instant, mümkün. Ama ailesi pek inançlı sayılmaz zaten. Üzerinde bu sebeple bu kadar baskı hisseder mi bilemedim.

Sadece dikkat çekmek istiyor da olabilir, ateist olmuş olabilir. Takdir edersiniz ergenlikte "tüm dünya görüşü" biraz farklı oluyor. Eğer hemcinsine ilgi duyuyorsa bunları düşünmek için erken olduğunu en azından 2-3 sene bunları mümkün mertebe düşünmemesi gerektiğinden bahsedebilirsiniz.

belki de sadece kendini beğenmiyordur. ne bileyim arkadaşlarının memesi daha büyüktür onunkiler daha küçüktür ya da arkadaşlarına göre şekli farklı görünüyordur. bu sadece bi örnek yani burnunu da beğenmiyo olabilir. poposunu da. ya da hormonal olarak fazla tüy filan mı çıkmaya başladı arkadaşlarına göre. yani eğer dediğiniz gibi bi kızsa böyle aslında basit bi şey de çıkabilir.

kendimi keşfediyorum kendimle ilgili sevmediğim şeyler var dediyse bence olay fiziksel.

Bana da cinsel yönelim keşfi gibi geldi.

ergenpezeveng'in dediğine kısmen katılıyorum. Bazen bir grup ergen görüyorum, tavırları vs. ile eşcinselliği bir reklam aracı olarak kullanıyorlar. Şu ülkede illa uçlarda yaşanacak bu cinsellik konuları.

Neyse eğer öyle bir şey söylerse de son derece normal olduğunu ancak şimdilik bunun hakkında çok düşünmemesi ve kendini yormaması gerektiğini zamanla zaten kendini keşfedeceğini söyle bence.

bence de vucuduyla ilgili begenmediği bişey var.

birisi canını sıkacak birşeyler demiştir oda kendini kötü hissetmiştir kilo saç ayak vs herşey olabilir.
cinsellik de mümkün tabi

Vücuduyla ilgili beğenmediği şeyin neresi "tüm dünya görüşümüze ters" olabilir ki arkadaşlar? "Aaa olmaz, kusursuz bir burundan başka burun kabul edemeyiz bu ailemize yakışmaz" mi diyeceğiz? :))

muhafazakar bir aileyseniz, ateist olduğuna dair bişiler sölücek.

değilseniz, muhtemelen lezbiyen olduğunu söyleyecek.

Cok baska seyler cikabilir. Taciz hatta ilerisi. Bulundugu yas duygularinin manupule edilecegi bir donem. Bilemiyorum. Allah kolaylik versin.

Konunun biseksüellik olduğunu düşünüyorsan konu muhtemelen biseksüelliktir.

Biseksüelliği araştırıp, biseksüel olup da dışlanmamış/işinde ve hayatında başarılı olmuş olan insanlardan oluşan bir liste yapabilirsin mesela onunla paylaşmak için. (Ek: bisexual.org)

Biseksüel bir insanın da tek eşli olabildiğini, biseksüelliğin ahlaksızlık olmadığını, biseksüel olup da sadece karşı cinsle birlikte olma tercihini de kullanabileceğini söyleyebilirsin.

Eğer bir şeyler hissettiği bir hemcinsi varsa, ona açılamamaktan rahatsızlık duyuyor olabilir. Alay konusu olmaktan rahatsızlık duyuyor olabilir. Reddedilme korkusu üzerine bir de farklılığından dolayı dışlanma, "sapık" etiketi yeme korkusu duyuyor olabilir. Bu yönelimin bazı insanlar, belki de çoğu insan tarafından özellikle de bu yaşlarda yadırgandığını anlamasını sağlayabilirsin.

İleride hayatının kolaylaşacağını anlatabilirsin. Üniversite çağlarında insanların birbirine benzer olmanın saçmalığının farkına varacağını, farklılıkları sevgiyle kabul edecek olgunluğa erişebildiklerini kendi tecrübelerinden örneklerle anlatabilirsin.

Başka da bilmiyorum ne yapılabilir...

Sabırlı olsun. Kendisini olduğu gibi kabul edip sevsin.

kuzeninden ya da başka bir aile yakınından hoşlanıyor olabilir. dünya görüşü falan deyince bu aklıma geldi.

anladığım kadarıyla sana bir şeyler anlatmak istiyor, içini dökmek ve kafasında oturmasını sağlamak istiyor. yani senden bir şeyleri çözmeni, onun yerine bir şeyleri halletmeni istemiyor. o yüzden büyük olasılıkla karışır, yargı bildirirsen bu ters tepebilir.

özellikle, ne söylerse söylesin, bunun geç olduğunu, şimdilik derslerine yoğunlaşması gerektiğini filan hiç söyleme. paylaşabildiği bir sen varsın, seni de kaybetmesin çocuk. bu yüzden onu yargılamadan, geçiştirmeden ya da o sana 'ne düşünüyorsun' ya da 'senin tavrın nedir' gibi bir soru yöneltmeden ona kesin cümleler kurmadan dinlemen çok önemli. anlatmaya, paylaşmaya teşvik etmelisin.

buradan bakınca tamam 14 yaş küçük bir yaş elbette ancak bu konular için o kadar da küçük bir yaş değil. herkes için bu konuşmaların yaşı farklı olur. o düşünmeye ve sorgulamaya başladığına göre, senin tabirinle, 'yaşı' gelmiş demektir. yapıcı olman çok önemli.

konuşmanında genel hattı yanlış olan hiçbir şey olmadığı, hayatın bir keşif olduğunu ve yaşadığı sürece bu keşfin bitmeyeceği gibi cesaretlendiren bir yapısı olursa ayrıca hoş olur.

yani demem o ki düşüneceği şeylerin kaçışı yok. onu eleştirmeden, geçiştirmeden ya da onun yerine düşünmeden dinleyip, teşvik edici olursan bir takım şeylerin o çocuk için daha kolay olmasını sağlarsın. içine kapanır, kendisini izole eder ve duygularını, düşüncelerini bastırırsa bu daha sonra daha ciddi sorunlara yol açabilir.

ya linç edileceksin ya da görmezden gelineceksin, üzgünüm. çünkü gerek bu site üzerinde gerekse de internette bunlar çok yazılıp söylendi ama ben kabaca sorduğun sorulara cevap vereceğim..

kartallarla ilgili çok fazla teori var, kimse gerçek anlamıyla neden öyle olduğunu bilmiyor. Kartallar kendi iradeleri ve gururları olan varlıklar. Hani elflerin sırtına gelişigüzel niye binemiyorlarsa kartallara da binemiyorlar. Kabaca böyle tarif edebilirim.

Yine çok ayrıntıya girmeyeceğim ancak bir teoriye göre Gandalf kartalların kralıyla anlaşıyor ama yolunda gitmeyen şeyler ve Gandalf'ın zamansız ölümü nedeniyle kartal işi yatıyor. Sonra kardeşlik dağılıyor, herkes bir tarafa gidiyor zaten.

Bilbo zamanında güvenlerini kazanmıştı, bir hobbit yüzük taşıyıcılığı için ideal bir adaydı. Tabi Smeagol konusu var ama o ayrı. Neyse Frodo haricinde geriye kalan herkes yüzüğün etkisine kolay girebilecek kişilerdi.

gandalf güce karsi koyamayacagini düsünüyordu yanilmiyorsam. frodo gibi, saf biri ancak gücün cazibesine kapilmadan görevi tamamlayabilirdi. bunu masadaki konusmada ve gandalfin yüzüge uzanip aniden kendini durdurmasinda görebiliriz saniyorum.

yamuluyor da olabilirim.

@airin dedigi sey teorisi, gandalfin secret plani oldukca mantikli. ancak kitapta bir yerde sadece safligin ve iyiligin kartallarca tasindigina dair bir seyler hatirliyorum.

bu arada: www.reddit.com

aq tolkien bunu dusunememis, gerizekaliydi herhalde.

sen izlememişsin dostum. götünle izlemişsin. gandalf zaten bu yüzüğü biz taşıyamayız bizle çok güçlü hale gelebilir ve bizi kötü yola sevkedebilir diyordu. ayrıca sauronun gözüne yakalanma riski çok yüksek. onun üzerine kimin taşıması gerektiği konusu hasıl oldu. zaten gandalf en iyi adayın bir hobbit olabileceğini biliyordu ancak bu ağır görevi talep etmek istemedi.

Hobbitlerin diğer canlılara göre iradesi biraz daha yüksek ve yüzüğün cazibesine daha geç kapılıyorlar.
Kartallarla o kadar kolay gidemezlerdi hava gücü sauronda da var, Nazguller o kartalları yolda yakalarlardı.

Nefes alıyosa göz rengine bakmıyorum, o daha önemli sonuçta :D

yaz beni kanka.
öyle ille de olsun demem ama olursa da mükemmel olur.

mavi gözlü génch yaqıshıqLı qasLı erqeqler eqLésiNN xD
dfljgldfg

mavi ve tonlarının bende ayrı bir yerinin olduğunu inkar edemem, daha doğrusu mavinin açık tonları ancak bir takıntı değil elbette. en fazla karımı çocuğumu sokağa atarım sanırım.

@gündüz m
Nefes de alıyorsa efsane olur tabi :D
@indescribable
Güzeeeeeel, daha fazla olduğumuza eminim.Gelmişiz 2016ya korkmayın rgsler 1!!1!1
@air
Özellikle olmasa da yeri ayrıymış, o da olumlu.

beyaz ten+mavi göz.
eski sevgililerim adnan hocanın kedicikleri gibi aynı tornadan çıkmış gibi görünüyor. korkunç :)

Kafa lens mi? Neyin kafasi yani

benim bir arkadaşım da öyleydi ama sevgilisi kahverengi gözlü, şu an aklına bile gelmiyo göz rengi.

Kahverengi göz renkli değil mi?

artık lens diye bir şey var. alırsın sevdiceğine rengarenk lensler, her rengi takar.
karakterine bakmak lazım.Karakteri sonradan ilave edemezsin... o renkli gözüyle, anandan emdiğin sütü burnundan getirir...

Aha ayni ben! Isin kotusu ne biliyon mu fistik gibi hatunlari gozum gormuyor sirf renkli gozlu degil diye de ortalamanin altinda tipte kizlarla kesisirken buluyorum ksndimi sirf renkli gozlu diye. Tabii gozlere dalip gidiyorum kendime geldigimde hemen bu gayriihtiyari hareketimi sonlandiriyorum. Nolcak boyle hic bilmiyorum.

Not: bir de burun var burun da cok onemli goz kadar olmasa da.

Hansson sen misin? isveç'i mi özledin?

ben çocukken sarışın mavi gözlü hatun hastalığı vardı, bende karakter olarak biraz toplumun gittiğinin tersine giderim, dolayısı ile renkli gözden hiç hoşlanmıyorum, bakmıyormuş görmüyormuş gibi hissediyorum.

renkli göz değil ama bende de ayak fetişi var. eskiden "güzel ayak" çekici geliyordu, artık senin dediğin gibi, ayağı güzel olmayan kadına mahmut abi muamelesi yapar hale geldim. gerisi önemli değil. zaten o yüzden yıllardır FURIOUS MASTURBATOR olarak çalışıyorum, yakında emekli olcam inşallah.

insan bazı şeyleri daha fazla tercih eder, güzel bulur ama bu hastalık boyutuna gelmişse sıkıntı. sende de böyle olmuş gibi. nasıl çözücez ki bunu? kafayı yan mı yatıralım, combofix mi kuralım?

renkli olması gerekmez, güzel göz ve ayrıca güzel diş severim ama denk gelmeyince aramıyorum.

@kartallar yuksek ucar
Lens çok kolpa be, hiç albenisi yok benim için.Hatta takanı sevmem,takanı seveni de sevmem.
@floydian
Yeminle aynı olayı yaşıyorum.Arkadaşlarımın ölüp bittiği kızlara anlam veremiyorum hatta.Dediğin gibi kızı beğenmesem bile gözlere kilitleniyorum birisi bir gün çantayı indirecek, haklılar da :D
@der meister
Beyin yakmışsın ama ben mutluyum kanka :(
@manuel mandalina
Dişler +50 point katar ama diş mi göz mü dersen güler geçerim ...