soğuk, sıcak ve gürültüye dair daha yalıtımsız bir camın/çerçeven olur.

çift cam ise iyidir, tek kötü yanı kışın soğuktan, yazın sıcaktan deforme olduğundan senede bir hadi iki senede bir bi zımpara vernik atılması gerekebilir.

ki ben severim bence bir eksi değil.

Çift cam ise ısı yalıtımı için sıkıntı olmaz, ama eskisi gibi tek cam ise ısı yalıtımı sakat.

fotoyu gör(e)meden yazıyorum; çift cam olsa bile çerçeveler bitikse kışın donarsın. kombiyi yüksek ayarda kullanırsın, bu da yüksek fatura olarak yansır. gürültüsü patırtısı da cabası olur.

Tüm pencerelerin düzgün kapandığından, kapatıp elini gezdirdiğinde açıklık olmadığından emin ol.
Çerçevelerin duvarla birleşim yerleri yeni boyalı değilse açıklık olmadığından ve küf oluşumu olmadığından emin ol.
Açma kapama mekanizmalarının sağlam olduğundan emin ol çünkü yenisini bulamazsın.
Bu şartları sağlıyorsa ve evin fiyatı makul ve diğer bakımlardan iyiyse
Tutulabilir.
Isı kaçağı olacaktır ama sünger çekerek epey azaltılabilir.

benim pencerelerim de ahşap doğrama, ankara'dayım ama çift cam olduğu için ısınmayla ilgili sorun yaşamıyorum.
üstelik sünger de yok camlarda, ben de çekme ihtiyacı hissetmedim.

önemli olan çürüme olmaması, zaten cilası falan varsa ve aşırı eski değilse olmaz.
çürüme dışında cilasında bozulma ya da cilada çatlak görüntü gibi şeyler olabiliyor, onlar ısı geçişini etkileyen şeyler değil.
elinizle iyice kontrol edin havanın ne kadar geçtiğini.
bunlarda sorun yoksa tutabilirsiniz evi.

Bir iki gün önce haberlerde gördüm, videolu haber vardı hasatın yapıldığı.

Başlar başlamaz fiyat düştü, hasatın etkisidir diye düşünüyorum. Dünyada da düşüyor evet ama dünyadaki düşüşe ofis bu kadar hızlı tepki vermezdi diye düşünüyorum. Konyalı bi çiftçi aydınlatır belki?

Susturucuyu söküyorlar daha fazla ses çıkarsın diye. Bahsettiğiniz gibi beğenmiyorsan camını kapat tipleriyle pek karşılaşmadım. 40 yıllık motorcular bile tepkili aleti modifiye edip sesi arttıranlardan. Polis denk gelirse ceza yazar ama pek fazla da uğraşmıyorlar anladığım kadarıyla. Yani şikayet vb olursa ya da polisin o gün görevini yapası tuttuysa belki ceza yer o kadar. Sonra aynen devam.

Bu arada çok kibarsınız, motosiklet sevenleri vb tenzih etmeye lüzum yok. Motorlu herhangi bir araç sonuçta. Yere yatık beyaz şahin apaçisi neyse egsozu patlatıp gezen apaçi de aynı.

Cogu aslinda yasal sinirda sadece gaza fazla abandiklari icin o ses cikiyor.
Ayni yuksek desibeli arabayla ben de cikarabiliyorum 5bin devirde kullanarak, zaman zaman motorda da gazi fulleyip yapiyorum az yakiyor cunku.

Tabi benimkiler e5 ustu yok tecrubesi, mahalle arasi yapmak adilik.

Belki %5'in falan egzozu deliktir ya da modifiye etmistir.
Pek ugrasan kalmadi bu islerle.
Modasi gecti.

verilmiyor, alanlar ses yapsın diye modifiye ediyor ve yüksek devirde kullanıyor. e güzel ülkemizde pek kontrol de olmayınca aklına esen istediği gibi davranıyor.

egzos yaptırıyorlar yada yapılmış egzosları takıyorlar, kimi motorlar özellikle harley davidson'lar fabrika çıkışlı gürültülü özel bir şey yapmalarına gerek yok.

motorcuyum bende uyuz oluyorum. birde aralardan geçicem diye sürekli korna bik bik.

hukuki olarak limitler var ve yasalar gereği yurt içinde satılan araçlar bu düzenlemelere uymak zorundalar, uyuyorlarda ancak daha sonra sahipleri tarafından parça değiştirme gibi işlemler yapılıyor.

çok nadir zamanlarda polis denetleme yapıyor ellerinde yeterince sayıda desibel ölçer aletleri yok sanırım

İzin verilmiyor +1

Belli bir yasal ses limiti var DB olarak, 80-90 arası bişeydi. Onun üstü yasak, polis sık sık uygulama yapar ve alet olmadığı için kulağına güvenerek ceza keser. Bu durumda ses limitini aşmayan ama farkındalık için performans eksoz kullanan bilinçli motorcu da yanar.

Aynı apaçilik GTI, Tofaş, Golf vb tayfasında da var. Dükkanda oturuyorum, caddeden kafa ütüleyerek geçen eksozların çoğu arabacı tayfaya ait. Ama bu tabi bölge ile alakalı, kafa ütüleyen eksozların çoğu motorlardadır.

2 senedir bildirmemiş gibi yapmayın, şimdi yeni bir yöntemle bildirin ve kaydolun. İnşallah aradaki 2 senelik boşluğu sormazlar.

Ben de öyle düşünüyorum da sistemde ceza çıkar heralde. Senin burda kaydın kuydun yok hayırdır derler gibi geliyor

Boşluk var. 2019 kasımında evi boşalttım. Yeni kiracı ikametini oraya aldırdı. Ben de ailemin yanına geldim ama ikametimi ailemin yanına aldırmadım. Yani yanlış adres beyanı yok fakat 2 senedir adres kaydım yok

Sistemde ceza çıkmaz bence. Memur dikkatliyse o fark eder. Sen de böyle dersin: Allah allah nasıl olur? Vardı benim kaydım ya. Allah allah, işte orda. Ailemle yaşıyordum. Bir hata mı oldu acaba? Vardı benim. Kim sildi beni.

memurlar genelde idare ediyor ceza yemeyeceğiniz şekilde kaydediyorlar

Balata ve disk biterse (disk bitmez ama değişime ihtiyacı olabilir) araç uyarı vermez. Fren yaptığında ses çıkmaya başlar ama fren balatasının bittiğini sen de az çok anlarsın. Onun için lastik sökmeye gerek yok.

www.ototasarruf.com
2.bp.blogspot.com

Eğer böyle 2-3 mm kaldıysa en azından balataları değiştirmekte, diskleri de bir tornalatmakta fayda var. Yok 4-5 mm falan varsa balatalarda, şimdilik devam.

lastigi sökmeden balata bitmemiş diyene inanmayın, aynısı bende oldu, arabdan ses geliyordu balatalardan değil falan dediler, oysaki balata bitmiş.

disklerde durum ilkinde zımpara yaptırdım ben. zımpara ile idare edilebilir seviyedeyse zımpara ama değilse disk değişmesi normal.
127. bindeki arabanın diski çoktan değişmiş bu ikincisi olabilir.

@libera ben aracı 90 binde almıştım, ondan sonra değişmedi de öncesinden emin değilim. dediğiniz gibi değişmiş olabilir.

öncelikle bu durum lastiği sökmeden anlaşılacak bir şey değil. Bir fikir verebilir ama anlaşılmaz. 127 binde disk büyük ihtimalle değişmiştir. Kaldı ki disk öyle hemen de değişmeyebilir, duruma göre torna yapılır bir müddet daha kullanılabilir.

@giovanne iki usta da şöyle bir bakıp biri bitmiş, biri bitmemiş dedi. hatta ilki listeye de rapor etti, bitmiş diye. desenize birisi masraf çıksın diye, birisi de yoğunluktan uğraşmamak için baştan savdı. başka birine daha göstereyim en iyisi.

Balata, disk özetle fren için servise ya da normal tamirciye gidilmez. Frenciye sormakta iyi etmişsiniz ama ona da güvenmemişsiniz.

Jant kol aralıkları geniş bir model ise, lastik sökmeden de pek ala balata ve disk gözlemlenebilir. Eski bir sürücü olarak görüş varsa ben kendim disk ve balata hakkında kesin karara varıyorum.

Bence frenciye güvenmelisiniz, adam para kazandıracak işi niye başından savsın?

Disk kolay kolay degismez, pahali oldugu icin tornaya sokulur kurtarmazsa degisime gidilir.

Zaten usta gerek yok diyorsa cok kotu degildir.

şöyle bi tecrübem oldu paylaşmak isterim. Gaza bastıkça tuhaf bir ses gelmeye başladı araçtan kar yağdığı zaman. Acaba yokuşta falan mı zorladık derken yakında bir yere götürdük, çocuk motor kulağının değişmesi lazım siz de bakın falan dedi. Bakıyorum ama anlamıyorum tabi :) fiyat verdi falan, tabi kimseye güvenimiz kalmamış ya alternatif fiyat soralım derken, telefonda sorduğum diğer usta gelin bakalım dedi. Götürdüm hiçbir şey yok kulakta, merak etme bir şey olmaz buna dedi. Tekrar tekrar sormama rağmen. Aradan 2 hafta geçti, yolda giderken tak bir şey oldu. Gaza bastıkça anası ağlıyor aracın. İndim bir de ne göreyim. Motor yere düşmüş, bir şey olmaz buna dediği kulak kırılmış. Çekici mekici götürdük, motoru tutan 3 takoz yerine 2 adet takoz varmış meğer bizim araçta, birini de kaynak yaptırıp takmış cimri sahibi. Kıssadan hisse şunu demek istiyorum; gönül hep 'merak etme hiçbir şey yok bunda' diyenden yana, amma velakin her zaman haklı değiller.

dur kalk trafikte pek faydalı olmuyor
cam açıp nadiren esen esintiler daha keyifli oluyor diyebilirim.

araba gurusu değilim. tüm arabalar için konuşamam ama benim aracım için hareket halinde iken klimanın önünde durulmuyor. klima motoru kayışa bağlı, haliyle hareket halinde devir halinde iken asıl performansı gösteriyor. araç performansı düşüyor tabi 2000 model.

Dışarısı 30 içerisi 40-50 derece iken performans almak baya zor, iç sıcaklık oldukça düştükten sonra araç içi devirdaimi açıp ızgaradan gelen soğuk havayı elle hissetmek lazım, o an soğukluk hissediliyorsa demek ki soğutuyor ama yetmiyor olabilir.

Bir ihtimal daha var;

sıcaklık-soğukluk arasındaki geçişi ayarlayan kelebek kanatlar doğru konumda olmayabilir. Yani siz low ya da 14-15 dereceye getirirsiniz ama kelebek kanadını kontrol eden motorda bir sıkıntı olabilir, kanatların arasına bir şey sıkışmış olabilir.

Bu dediğim 2020 model araba için çok çok zor bir ihtimal, ama ihtimal.

Aynı arabadan bir yerde denk getirip rica edip deneyin, aklınızda birşey kalmasın.

filtresini kontrol edebilirsin
belki yaprak vs. kapamıştır

2 senede gaz bitmez fabrika çıkışında sorun yoksa

dış radyatörü uzaktan basınçlı su ile temizletin, sıcak soğuk ayarı yapan klapeler bozulmuş olabilir, dışarıdan hava alıyordur.

Evet, anlaşamadık diye arayınca gelip kendi fotolarını çekip tutanağını düzenliyor.

anlaşamazsa derken, anlaşılmayacak bir durum yok ki iki taraf da kendi yorumunu yazıyor zaten. bırak karşı taraf istediği gibi yazsın. yaralı, ehliyetsiz ya da sarhoş sürücü olmadığı sürece polis gelmez.

Anlaşmamıza gerek yok, herkes kendi görüşünü yazar rapora. Fotoğraflar çekilir, tahkim komisyonuydu sanırım adı, onlar veriyor kararı.

Yaralı, sarhoş vs yoksa gelmiyorlar +1

O tarz köşelerde menteşe takılacak yer olmuyor genelde.. Sizinkinde var mı? Bilgi veren olabilir ama bana göre kiracıysanız hiç uğraşmayıp sürgülü ya da tekerleki raf ile idare edebilirsiniz.

Orası sağdaki kapak ile köşeden bitişik oluyor, yani öyle yapılabilir.

Şöyle: images.app.goo.gl

Şu menteşeden 3 tane alıyorsunuz . iki kapağı bunlarla birleştiriyorsunuz .
Sonrasında tam köşede bir dikme indirip normal kapak menteşelerini oraya monte ediyorsunuz.

www.hirdavatim.com.tr

kapağın ağırlığına göre ortadan yeni aldığınız menteşelerin oradan bombe yapabilir, mıknatıs veya çıt çıt plastik kilit ile sabit tutmanız lazım .

@kibritsuyu sağdaki kapak ile birleştirmiş, ben soldaki kapak ile birleştirmeni öneriyorum.

o menteşelerle olmaz, çünkü o menteşelerle olması için, menteşeleri kapağın dışına vidalamanız gerekir, dolap kapalıyken dışında menteşe görüntüsü hoş değil.

katlanır dolap kapağı menteşesi diye arayacaksınız. sol taraf sabit veya sağ taraf sabit olabilir, mutfağınızın şekline ve tercihinize göre karar verebilirsiniz.

encrypted-tbn0.gstatic.com

Demek istediğim bu şekilde. Ray mekanizması yerine, sabit durmadı için çı çıt plastik tavsiye ettim

Kapak yok, peki gövde malzemesiyle mi kapatılmış? Sunta MDF gibi, yani kapak takmadan önce bu gövde parçasını sökmek gerekecek mi?

Yeri net görmek lazım, detaylı foto çekin atın ben yardımcı olurum. Tek başına bağımsız bir kapak da olabilir, köşe menteşe ile de 2 kapak birleşebilir.

Ama gövde buna müsait mi bakmak lazım.

İstanbul'da membran kapak fiyatları m2'si 450-500 TL

Diyot ölçüm kısmına çevirin, aynı yerde ses dalgaları gibi bir icon da olmalı.

Uçları birbirine değidirince ötme sesi gelir, böylece elemanın devreyi tamamlayıp tamamlamadığını anlarsın.

Sviçin uclarına değidirip açma kapama yapınca pozisyonlarını anlarsınız.

@john bloor uçlara değdirdim ekranda sadece 1 yazıyor. Rakamlar çıkmadı. Ses de çıkmadı. (Propları değdirince ses çıkmıştı ama)

switch'i (on off) (ne taraf on bilmiyorsanız 2 türlü deneyin) açıp karşılıklı pinlere (yan yana değil karşılıklı burası çokomelli) probları değdirin ses çıkmıyorsa bozuktur. rakam çıkmayacak (diyot ölçüm kısmında)

Multimetrenizin fotoğrafını atabilir misiniz ? Daha rahat yardımcı olabiliriz.

Mavi araç olsam frene basar yavaşlarım, kırmızı önüme geçsin. arkasından küfrederim.

Kırmızı araç olsam frene basar mavinin arkasına geçerim, kendime küfrederim.

Yeşil araç olsam frene basar iyice sağa yanaşırım.

Ben yavaşlamam da hızlanmam da. Beni geçmek isteyen hızlanıp geçsin. Yavaşlarsam yol vermiş olurum. Bu durumda yol vermeyi sağlıklı bulmadım.

mavi araç olarak düz yolda olsa normal hızda devam ederim ama viraj varsa risk varsa sollamada genelde yavaşlıyorum.sonuçta karşıdan ani bir araba çıkarsa refleksle sollayan benim üzerime aracı kırabilir.karşıdan gelen benim üzerime kırabilir.riski ne aza indirmek bana mantıklı geliyor.

mavi araç yol vermek zorunda değil, kaza olsa kabahati yok ama insani olarak yavaşlayıp kırmızının bir an önce önüne geçmesine müsade etmeli. haa aynı anda kırmızı da yavaşlayıp arkasına geçeyim diye düşünürse ayvayı yer o ayrı. dediğiniz gibi o anki hızlarına, karşıdan gelen aracın mesafesine vs bakmak lazım sağlıklı cevap vermek için

Görselden mesafeleri, hızları, birbirlerini görme durumlarını bilemiyoruz ama siz sanırım kırmızı arabanın bariz şekilde ileriyi görmeden hatalı sollama yaptığı durumu soruyorsunuz. Görsele göre kırmızı zaten mavinin önüne geçmiş, muhtemelen maviye göre epeyce hızlanmış ve sollamayı tamamlamaya yakın olduğu için mavi fren yapmalı, ama trafik kuralı olduğu için değil, delinin biri yüzünden ölmemek için. Hızlanma seçeneği çok daha tehlikeli, böyle riskli durumlarda amaç kırmızıya haddini bildirmek değil kazadan kaçınmak olmalı. Ama kırmızı hata yaptığını fark edip sollamadan vazgeçmek için fren yaparsa, mavi o durumda fren yapmayı bırakmalı tabi. Hızlanabilir de ama araçlar genel olarak yavaşladıkları kadar çabuk hızlanamazlar, yani hızlanmak acil durumda başkasını hemen geçip geride bırakmak için iyi bir yöntem değil.

kırmızı virajı gördü ve kaza yapmamak için maviyi biçecek. hele karşıdan geleni de görürse tam biçecek. ben mavi olsam, kaza yapmamak için kırmızının hızına bakarım zaten beni geçmek üzere. hızı da benden yüksek ise, ya gazdan ayağımı çekerim ya da hafif fren yaparım. birkaç saniye sonra kırmızı benim şeridime girince en iyisini yaptım der, kendimi överim.

biri 19 volt biri 20 volt, çıkışları net ölçmek lazım. belki de birbirine yakındır voltajlar. Amperler yakın, sıkıntı olmaz.

Ama foto net değil, adaptör ucunun içi mi + dışı mı + emin olmak lazım. Daha net foto olsa belli olur, ya da kendiniz dikkat edin buna.

Volt kesin ayni olacak
Amper ayni veya fazla olmak durumunda. fazla amper zarar vermez, adaptorun "kaldirma kapasitesini" gosterir sadece.
bir de +/- kutuplari ic mi dis mi onlara dikkat etmek sart.

Prizden kastınız şarj cihazı di mi?

Hızlı şarj demek yüksek amper demek, yüksek amper demek pil ömrünü kısaltmak demek. Sürekli hızlı şarj etmek sağlıklı olmayacaktır.

Isportacilarda gorduklerin yuzde 99 hizli sarj etmez. Anker, baseus gibi bilinen markalardan alman gerek.

apple da hızlı şarj cihazı satıyor. (20w 30w olanlar) Sadece kutunun içinden yavaş olan çıkıyordu, artık onu da vermiyor zaten.

Avm garaji geldiginde bin tl faturayi onune koyar.
Arkadasin sokagina birak, yedek anahtari da onda dursun.

50 senedir kipirdamayan sokagin bi anda kentsel donusume girdigi oluyor.

AVM'ler gece kalan arabaları güvenlik nedeniyle çektirdikleri oluyordu sanki? Kapalı bir özel parka, ya da varsa belediye parkına bırakın aylık abonelik ücreti ile.

Kaskosu var mı?

Tanidik birinin sitesinde kapali garaja koymak en iysi.

Yakınsa Angora evlerine bırak, site içi problem olmaz

Ücretli otoparka aylık abone olarak bırakılabilir.

Mükemmel olur ama su soğuk olsun.
Şöyle yapıyorum ben, converse bağlıklarını bir kaba koyup soğuk suyu doldurup içine bolca çamaşır suyu ekleyip karıştırıyorum.
Yarım gün beklese yeter, sonra makineye atıyorum beyazlılarla.

Açılır bembeyaz olur

Çamaşır suyunun oranı fazla olursa malzemeyi yıpratır, azar azar deneyerek koyun klorakı.

İlaç atıp tüm bitkileri öldüreceksiniz, sonra yeterli süre geçtikten sonra yeni çiçekler ekeceksiniz.

Ektiğiniz çiçek/bitkilerin haricinde açıkta kalan toprağı siyah örtü ile örteceksiniz.

Bu sayede hem toprakta nem kaybı olmayacak, hem de böceklerin ve rüzgarın taşıdığı tozlanmalar ile yeni yabani bitki büyümeyecek.

Fiziki olarak da yabanileri yolup, örtü işini yapabilirsiniz, ama bir süre yine topraktaki tohumlardan çıkmak isteyenler olabilir.

tek tek çiçek yerine mezarı komple kaplayacak bir tür dikin. acem halısı veya iran halısı türlerinden 3-5 sap dikseniz, bir seneye komple mezarı kaplar, hem görsel olarak çok güzel oluyor, hem sulamadır, çapadır, bakım istemiyor, hem de başka ot çıkmasına izin vermiyor.
m.facebook.com

halanne+1
Ben de dün gittim anneciğime. 2 ay önce bakım yaptırmıştık. Otaları filan hep temizlemiştik, aynı gösterdiğiniz gibi olmuş. Yine yolduk ettik ama kabristandaki diğer yerlere baktığımda örtücü bitki ekmiş olanların üzerinde yabani bitki bitmediğini gördüm. Kısmetse sonbahara biz de öyle yapacağız.

bazı markalarda araç ellerinde olmayınca aynı aracın ikinci eli veya sıfırı oto galerilerde sıfırından yüksek bellere satılıyor.

Mercedese bi süredir araç gelmiyor

Mercedes (ya da diğer birçok marka) yetkili satıcısına gidiyorsun. Ben bu arabadan almak istiyorum diyorsun. Adamlar diyor ki araç 4-5 ay sonra teslim edilecek. Ama parayı şimdi vereceksin. 4-5 sonra fiyat artarsa farkını da ödersin.

Oto galericiye gidiyorsun. 1.8'i ver 1 saatlik noter işleminden sonra araba senindir diyor.

Şimdi 1,4 milyonluk aracın 5 ay sonraki fiyatı 1.8'den az mı olur çok mu? İpucu vereyim; ülkedeki reel enflasyon (ENAG'a göre) %160.76 5 ayda bunu %67 olarak düşünsen 2.34 milyon lira eder düz hesap.

Şimdi de ben sorayım; nereden alırsın?

Ülkedeki hukuksuzluk vs öyle bir durumda ki sıfır araç satanlar galericilere pasliyor araçları onlar da işte üstüne kar koyup satiyor.

Biri Twitter'da yazmisti bir bayi başka bayiye diger bayi de o bayiye araba satip sonra ikinci el diye satiyorlar.

Araç krizi var da bu kadar da değil.

Liste fiyatina araba satan marka hic olmadi aslinda.
Eskiden pahali satar gidince dusururlerdi simdi ucuz yazip pahali satiyorlar.

1.8 verirsen resmi bayiden de alabilirsin.
Resmi bayi diye bir sey yok zaten, hepsi galerici.
Niye bu bayilere takmis insanlar anlamiyorum, oradan alinca 1 kurusluk bile avantaji yok.
Anahtarlik bile vermez bayiler.

Daha önce uzun yazdım ama şimdi kısa geçeyim;

O internette resmi sitede gördüğümüz fiyat, en son gelip de satılan arabaların fiyatları.

Yani en son 6 ay önce yeni araç gelip sattılarsa, araç nasılsa bitti diye fiyat öylece kalıyor, silmiyorlar, güncellemiyorlar da araç yok çünkü

Yarın araç gelse atıyorum 2 Milyon yazsalar, "ya hu dün 1.4 M yazıyordu olur mu öyle şey" diyemeyiz kısaca :)

yok ya binmem hayatta.

Başta söyleyeyim emanet araba almam, ihtiyacım olursa arabam yoksa kiralarım, onun dışında tabii ki binmem öyle bir araya.

Ben sigortalı, kaskolu araba ile kaza yaptım kendi düğünümde, araç sahibi burnumdan getirdi (7/7 karşı taraf kusurluydu arkadan çarptı), düğünde takılan takıların bir kısmını bozdurup tamirini yaptırmıştık o zaman.

Sen düşün ki bir de sigortasız, kaskosuz arabayı emanet olarak kullanırsan neler olur :) Aman diyeyim.

Ayrıca @Kaleci Saçlı Forvet + 1, Emanet arabaya binilmez.

93 model eski bir araba, yazmayı unutmuşum. Bizim araba sorun değil asıl karşı tarafı düşünerek sormuştum.

mecburi ise bir şey denmez ama keyfi ise emanet arabaya binmemek makbuldur. hele sigortasız kaskosuz sıkıntı.

Bu devirde bırakın kaskoyu, trafik sigortasını, sınırsız İMM olmadan kendi arabanıza bile binilmez.

Hadi diyelim sizin emanet araba ucuz eski bir araba, araba sahibi arkadaşınız da "canın sağolsun lan, at uçurumdan aşağı senden değerli mi?" diyecek kadar size değer veriyor.

Ama trafikte milyonluk binlerce araba geziyor, suçun sizde olduğu bir kazada bunlardan birine yapıştırdığınızı düşünün. Yüzlerce bin liralık hasar çıktığını düşünün, büyük borç altına girersiniz.

Sıfır araba aldım. Cebimde kasko yaptıracak ya da bulaşık makinesi alacak kadar para kaldı. Birini bu ay halledecektim, diğeri için bir ay sonra para gelecekti.

Bulaşık makinesini aldım ve ertesi günü takla attım. Araba perte yakın hale geldi.

Emanet arabayı zaten almam da kasko yaptırmadan direksiyona oturmam.

Emanet malın canı g.tünde olur diye boşuna denmiyor

Emanet araba kesinlikle almam, sigortasız kaskosuz kendi aracıma bile binmem. istanbul'da 2 tane benle hiç alakası olmayan kazam var, hiç gerek yok.

Saçma değil, mantıklı bence.

Fişi çekeceksen buzdolabının kapılarını açık bırak. Aksi taktirde koku yapar.

İçi boş olduğu sürece sıkıntı olmaz mirketin dediği gibi kapılar açık kalsın bir de gitmeden bir gün önce çekin ki donmus buz varsa erisin gitmeden evvel silersiniz

Saçma değil. Kapılar açık kalacak şekilde bırakın +1

mantikli tabi, bosaltin, elektrigi kesin, kapaklari acik birakin +n.

kapı genelde kendiliğinden kapanıyor önüne bir sandalye koyun mutlaka

doğalgaz vanasını kapı dışından kapatmayın çok dikkat çekiyor. hırsızlara davetiye çıkarmayın. onun haricinde sıkıntı yok. ayrıca elektrik faturası okumaya gelen görevli şarteli mutlaka açar. abonelik aktifse şartel açık olmalıdır diye s.kimsonik bir kuralları var. muhtemelen evdeki standby cihazlardan da para kazanmaya çalışıyorlar.

Sigortaları evin içinden, doğalgaz vanalarını da hem ocak hem kombi yanındaki vanalardan kapatın.

Su vanasını dışardan kapatabilirsiniz, zaten ne kadar kapatsanız da o namussuzlar tam kapanmıyor kaçırıyor illa ki.

Buzdolap kapakları kapanmasın diye önüne bir şişe vs bişey koyun mutlaka +1

Çok mantıklı..elektrik çok pahalı

Tüfek veya silah sıkmayı nasıl öğrenecekler?
"A harfinin ortasındaki boşluğu vur bakalım hehehe" ile öğrenecekler.

Hazır hedef tahtası, poligona gitmek yerine belindeki silahla ateş ediyor

Birincisi o tabelalar bir şekilde güvenliği sağlıyor, hız sınırı, daralan şerit vs bu açıdan çok yüksek cezası olmalı bence yapanı süründürecek kadar, artık her yer kamera kırsal bölge dışında tespit edilir, ikincisi kamu malı

Eskiden karayolları levhalarına zarar vermek büyük suç diye bilirdik.
Demek ki artık kimsenin umrunda değil.

90'lardan beri biliyorum, hadi yalan olmasın 90 sonlarından beri. Ama mutlaka çok daha eski bir tarihi vardır.

Benim bildiğim hareket halindeki araçtan atıyorlar magandalar genelde, bu yüzden yol kenarında tabela arkasında sigara filan içmemek lazım rüzgardan korunmak maksadıyla.

Hatta çok yol kenarında da durmamalı, bunlar hayvana da insana da atarlar mazallah.

Ben kesinlikle arabayla giderim. Uçak ve otobüs biletleri arşa çıkmış. Tatil yerinde taksiyle falan uğraşınca benim tadım kaçıyor. Genel olarak arabasız tatil de kötü zaten.

İstanbul - Marmaris ise git gel en az 3500 tl yakıt. Kişi sayısı ile uçak fiyatını karşılaştırırım ben olsam.

Otobüsle hiç karşılaştırmam bile, onca yol çekilmez otobüsle, arabayla bile çekilmiyor.

Marmariste gideceğiniz yerler, eğer güzel denize girmek istiyorsanız hep yarım saat 45 dk lık koylar. Arabasız çok zorlar.

Izmir net 3k yakti birde 1k kadar otoban ucreti, simdi gitsem direk ucakla giderim

arabasız tatile çıkılmaz .

arabayla gitmek için 3-4 günden fazla zamanınız olmalı. yoksa yolun yorgunluğuyla bir şey anlamazsınız. 3-4 gün ve altında tatil yapacaksanız, imkanınız varsa uçak ve kiralık araç. orada araba mutlaka olmalı.

Marmaris - Denizli arası fazla tutmaz. Mutlaka arabayla gidin.

otobüsle kesinlikle çekilmez. uçakla da bence dert oluyor o bölge. ben de kesinlikle arabayla gidin derim.

onun yerine xbox kolu alip steam hesabindan istedigi oyunlari (ozellikle indirim donemlerinde) alip bilgisyardan oyanasa belki daha cok memnun olur.

bir bakmanizi oneririm.

edit: 1500 liraya lisansli olarak epey oyun alabilir.
xbox kolu dedigin de sifir orijinal 1600 liralara alabilirsiniz. mumkun mertebe amazon gibi bilindik firmalarin kendisinden almakta fayda var.

ayrica steam'in faydasi oyunlari daha sonra bilgisayar degistirdikce kaybetmez, tekrar tekrar istedigi gibi indirip oynayabilir.

ps3 anlamayan kimse icin ugrastirici ve/veya masrafli olabilir. ve ps3 artik eski jenerasyon bir konsol oldu. ps3 sahibi olarak yaziyorum.

bence yeter. ayrıca severek oynayıp oynamayacağı da belli değil. belki bir heveslik ve 3 gün oynayıp yüzüne bakmayacak bir daha.

yalnız ilanlardaki kolların orijinal olduğunu sanmıyorum. onu almadan önce teyit edin bence.

Ben 18 yaşına gelmemiş bir çocuğa oyun konsolu/oyun amaçlı bilgisayar tavsiye etmem.

11 yaşımdan beri bilgisayarım var (87 doğumluyum). Babam ilk defa alsın diye 1 sene adamın başının etini yemiştim. En sonunda aldı. Sonra ne mi oldu? Başından kalkmadım. Her akşam kavga dövüş.

11-18 yaş arası yoğun bir şekilde oynadım. Bağımlı olmuştum resmen. Sonuç?

- Sosyal bir insan olamadım, arkadaş çevrem sınırlı ve "oyuncu" insanlardan oluştu.

- Bütün boş vaktimi faydasız oyunlarla öldürdüm.

- Derslerimden geri kaldım. Daha iyi bir okulda okuyabilirdim (lise, üniversite)

Oyun oynamanın faydası olsaydı ben tecrübe ederdim zaten.
Bence siz kitap okumayı sevdirin çocuğunuza ileride size çok dua eder.

Yine de karar sizin...

Hocam ps3 için çok pahalı. Ps4 halen geçerliliği olan bir konsol ve yeni plus abonelik sistemiyle yıllık 400 liraya inanılmaz bir kütüphaneye erişimi oluyor. En az 6 7 yıl idare eder oyun bağımlısı değilse.

Sahibinden.com'da çok daha uygun fiyatlara var aynı konsol. Konsolun neyini yenileyecekler? İkinci el dememek içindir o.

CFW yüklü 2. el bir PS3 alın, içinde bir sürü oyun da yüklü olur. Harici bir disk alır internetten oyun indirir içine doldurur oynarsınız.

sakın hacım, aşırı bir fiyat. 3500 civarına 2. el ps4 alıp senelik de 400 tl'ye plus aboneliği aldın mı mis gibi olur. ps4 kullanımı çok kolay, oynaması çok zevkli bir cihazdır.

alma zehirleme çocuğu daha 9 yaşında.

zenith +1.
aynı hayatı ben de yaşadım. belki de aynı kişiyizdir o kadar benzer bir hikaye. olabildiğince geç alın ve başka şeylere yönlendirmeye çalışın bence de.

tellalzade sokak var. antikacılar olurdu orada eskiden. sıfır bir settense, burada enteresan bir şeyler bulabilirsiniz bence.

Ya da bir vapurla Eminönü'ne geçilip Tahtakale'de hem gezilir hem alınır.

kadikoy carsi icerisinde bir tane vardi boyle tavla, okey, iskambil vb kahvehane oyunlari satan bir yer.

tam carsinin icinde borsam tas firinin karsisinda diye hatirliyorum.

çarşı balık pazarında eski tip oyuncaklar satan bi yer var.orada var tavla seti.
kadıköy sahile inen yol tarafından balık pazarına girince 5 veya 6. dükkan.

yanılmıyorsam şöyle.

hastalık deinlen şeye bakteriler veya virüsler neden oluyor. yani sırf üşünün rüzgarda kaldın diye rüzgar hasta etmiyor. vücutta zaten halihazırda bulunan, ama vücut direnci nedeniyle, bağışıklık vs nedeniyle yol bulup hasta edemeyen mikroplar, vücut azıcık üşüyüp direncini zayıflatınca kendilerine yol bulup hasta ediyor.

rüzgar esti diye hasta olmuyorsun. o rüzgar eğer senin vücut direncinin zayıflatıyorsa vücuttaki mikrop da kendine yol bulup hasta ediyor. sonuç olarak rüzgarda kalmasan hasta olmayacakken, rüzgar yüzünden vücut direnci zayıfladığı için hasta olabilirsin.

dediklerim yanlış olabilir ama benzer bir durum var, bilenler daha bilimsel açıklayabilir.

Bilimsel bir açıklaması yok deneylerle ispat edilmiş doğrulu kanıtlanmış bir şey değil, hatta bu çıkarımın bir tek Türkiye'de görüldüğünü söylemek bile mümkün. En büyük bilimsel dayanağı "aynısı kaynımda da var" olabilir.

hayat tesadüflerle güzel çünkü. bazen de kötü senin durumun gibi. geçmiş olsun.

Bu durumla dalga geçen bir doktora, yine doktor olan biri çok güzel bilimsel açıklama yapıp ayar vermişti. Hatta bir ders adından bahsedip "bu dersi iyi dinleseydin böyle yazmazdın" gibi söylemlerle bitirmişti tiviti.

Keşke bulsam şimdi o ekran görüntüsünü, ama @kibritsuyu'nun dediği gibi aşağı yukarı olay.

Rüzgarın kendisi hasta etmese de sebep oluyor, tamam hasta eden bakteri/virüs ama sebebi rüzgar/cereyan işte.

geçmiş olsun. cereyan hayatımı kararttı diyebilirim :) beni hasta eden cereyan değildi ama sert başlayıp ilerlemesinde çok rolü oldu, 2017'den beri uğraştığım akciğer / kas sorunlarım var, o yüzden at gibi bir bünyeniz yoksa hafife almayın derim.

nasıl oluyor, soğuğa maruziyet yumuşak doku ve kaslarda inflamasyon (iltihaplanma) oluşturup bağışıklık sistemi tepkisini artırıyor, bu sizi hormonal kokteyle maruz bırakıyor, b.s. aşırı tepki verirse nereden çıkacağını kestiremeyeceğiniz şeyler olabiliyor. benim okuduklarımdan ve başıma gelenlerden kendi eyyorlamam bunlar. aşağıdaki gibi araştırmalar var ama henüz bilinmeyen de çok şey var.

www.ncbi.nlm.nih.gov

doktorların direttiği falan da yok aslında, o sadece direten doktorun düşüncesi.

26 nisan günü babamın hiçbir şeyi yoktu, sapasağlam şekilde özel şoförle bodrum'a tatile gönderdim. aynı gece yoğun nefes darlığı ile ambulans çağırmış, hastaneye kaldırmışlar. teşhis: pnömoni. sağ ciğerin yarısını tutmuş. yatarak tedaviye başlandı. doktor dedi ki "arabayla gelirken klima mı açtılar acaba, camı açtılar rüzgar da mı kaldı?". doktor sordu bunu. bir gün önce sapasağlam iken bir anda zatürre olmasının sebebini araştırırken arabanın klimasını, penceresini sordu. göğüs hastalıkları uzmanı.

tam tedavi oldu iyileşiyor derken, bir gece yine nefes darlığı, daha hastanedeyiz taburcu olmamışız. film çekildi, sol ciğer de gitmiş. daha 2 gün önce taburcu olacaksınız hafta sonu geçsin derlerken pazar günü öteki ciğerde tekrarlıyor. doktor da duruma şaşırıyor, gelip diyor ki "gece pencere açık mı uyudu acaba?" aynı göğüs hastalıkları doktoru bunu diyen.

neyse tedavi uzuyor, bodrum'da olmayacağını anlayıp ankara'ya nakil oluyoruz. geldiğimiz hastanede karşılayan göğüs hastalıkları doktoru anamnezi alırken ilk sorduğu yine "acaba giderken arabada klima mı çarptı". bunu soranlar komşu teyze değil, göğüs hastalıkları uzmanı doktorlar.

yani doktorların bunu inkar ettiği falan yok.

soğuk su içince boğazın şişmesi de yalan değil. abi bu tamamen senin vücudunun sıcağa soğuğa verdiği tepki. nasıl ki sıcak bir şeye dokununca elin yanıyor, soğukta da yanıyor.

rizeli adamın önüne kaynar çay koyarsın, kafaya diker. ben aynı çaya dilimi değince dilim kabarıyor. şimdi "sıcak ağzı yakmaz" diyebilir misin? ben yaz kış buzlu su içerim. soğuk değil buzlu su. bir halt olmaz. bu yüzden hiç hasta olmadım. ama kayınpeder biraz soğuk su içsin, boğazu şişiyor, sesi kısılıyor. onun vücudu soğuğa karşı hassas demek ki, tepki veriyor. bana da bir şey olmuyor. bunu genelleyip "soğuk hasta eder" veya "soğuk bi halt etmez" diyemezsin. o tamamen senin vücudunun direnci ile alakalı.

yazın terliyken yenilen soğuk rüzgar garanti ağır hasta ediyor
bir de hava değişimine denk geliyor sanırım
o da direnç düşürücü

motor yağını internetten almam. gerçekten çok fazla sahte çıkıyor. eğer gönül rahatlığıyla yağ alacaksan yağcılardan alacaksın ya da akaryakıt istasyonlarından.

diğer sarf malzemeleri onlineyedekparca.com'dan alabilirsin. ben hep burdan alıyorum genelde. bunlar müşteri odaklı orjinal ürün satan bir site.

Yanlış filtre gönderilmesine karşı ben her zaman sanayiden bakım yaptığım yere yakın bir parçacıdan alırım parçaları. Yanlış bir filtre vs verdiyse hemen gider değiştirirsin.

Yağı da normalde çok pahalı olan ekstrem bir ürün almam ki sahtesine denk gelmeyelim, PO iyidir benim için.

Bende yakin zamanda yag degisimi yaptim. Shellden aldim yağı. İnternette satilanlara pek guvenemedim acikcasi. İstanbulda ise caglayn derede bulubailirsin

Ben bakımı yapan ustaya güveniyorum. Zaten her seferinde özellikle gösteriyor.

Motul kendi sitesinden satıyor. Mobil n11'de online distribitörü aracılığıyla satıyor.

İnternette sahte varsa parçacıda da sahte olabilir.

Filtreler de filtremarketim.com dan alınabilir, man satıyor orijinal.

isin sadece tutuldugu yere dogru ilerliyor bu yuzden yere tutmazlar diye dusunuyorlar. Risk almayip her yere yaptirmak lazim.
Daha once boyle bir olay haber olmustu.
www.memurlar.net

Hastanelerde olabilir onlarin rontgen odalari biraz daha sekilli

• Taban;
Kat beton kalınlığı 15 cm ise: Zırhlama
yeterli. Düşük ise hasta masasının atına
kenarlarından 30’ar cm taşacak şekilde 1 mm
kurşun levha

• Tavan;
Kat beton kalınlığı 15 cm ise zırhlama
yeterli. Düşük ise yavana 1.0 mm kurşun levha

Bir üniversitenin konuyla ilgili pdf'sinden aldım yukarıdaki bilgiyi.

Demek ki 15 cm beton yeterli oluyormuş, bu yüzden tavan ve tabana kullanılmıyor kurşun sanırım.

direkt ışının tutulduğu yön ise bu cihaz yatay eksende çalışıyor. hasta ayakta durup bir şey ısırıyor, cihaz da hastanın kafasının etrafında 180 derece dönüyor. yani ışın hiçbir zaman yere ve tavana doğrulmuyor.

Kompresör ve kompresöre uygun boya tabancalarının memesi çok incedir, 1,4 - 1,8 mm gibi. Duvar boyasını bu kadar incelikte atmak zor olur, belki de hiç atmaz tıkanır.

Duvar boyamak için satılan makinelerden hiç kullanmadım, ama kompresör ve boya tabancası gerçekten çok toz yapıyor. Havalandırma sistemi olmayan mekanlarda yapılması çok zor. Evde hiç olmaz.

Eğer o bahsettiğiniz tabanca da böyle toz yapıyorsa evlerden ırak, eşyalı evde büyük bela alırsınız başınıza.

Gerçekci inceleme videoları yok mu youtube'da acaba? Ürünün reklamını yapan değil de gerçekten her yönüyle inceleyen.

onlari da inceledim de onlar da öyle söyledi ve gösterdi :(

is basa düstü sanirim...

Eşyalı evde riske atma, ruloyla boyamak çok zor değil.

Ben prof. seviyedeki wagner ile denedim. Eski çalıştığım sektörlerden bilgim de vardır, elim yatkındır. Buna rağmen duvarları tabanca ile boyamak herkesin yapabileceği bir iş değil. Ben yarıda bırakıp ruloya döndüm.

Çok tozutuyor az bile kalır, açıkta kalan her cm2'ye boya yapışır, gözlüksüz, bonesiz hatta tulumsuz boya atamazsın. Maske kullanmadan atamazsın. Tavana boyayı kaçırmamak için bant çekmen lazım, kestirme için pay bıraksan bile makinayla attığın ve fırçayla attığın yerde aynı rengi ve dokuyu yakalayamazsın. Camları da bantlaman lazım, bütün tozuyan boya yapışır oraya, sonra jiletle kazımak zorunda kalırsın.

Uygun meme bulursan boya tüketimini oldukça azaltır ve homojen boya atabilirsin ama tecrübesiz birisinin yapacağı iş değil.

bunu bir ara ben de epey araştırdım ama bu işi boya tabancası ile düzgün yapmanın çok zor olacağı sonucuna vardım yorumlardan hareketle. özellikle homojen bir şekilde dağıtmak çok zor oluyormuş + boya haznesi çok çabuk boşalıyormuş. dolayısıyla bence de uğraşma derim.

evet ben de an itibari ile vazgecmis bulunuyorum. koluma kuvvet diyip boyayacagim artik. tesekkür ederim.

evet tc yazınca otomatik olarak vergi dairesi de çıkıyor. (geçen gün kestiğim faturadan dolayı biliyorum) daha öncekilerin fatura kestiği entegrasyon farklıdır. bir sorun olacağını sanmıyorum.

Sistem vergi dairesini otomatik çekiyor +1

En azından E-arşiv sisteminde böyle, daha önce aldıklarınız E-Fatura firması ise sistem farklı olabilir, E-faturada aracı firmaların programları kullanılıyor.

Yani sizin için sıkıntı yok, vergi sisteminde resmi olarak daireniz o yazan daire, bir iş yeri vs açarsanız işyeri adresine göre yeni bir vergi daireniz olursa değişir.

Şerit değişiminde öncelik tanımlanmış bir durum yok, mantıken olamaz da zaten. Örneğin sağ şeritte giden birinin önündeki kişi aniden yavaşladıysa ve orta şerite geçmesi gerektiyse, ve atıyorum soldan sağa geçişte öncelik olduğu farazi bir kural olduğunu düşünürsek ortaya sorun çıkıyor.

Şerit değişimi kuralları zaten böyle sorunların oluşmasını önlemek için var. Şerit değiştirirken sinyalinizi verip geçeceğiniz şeridi ve çevrenizi aynalarla kontrol edip öyle geçmelisiniz. Sadece diğer şeritte değil, arkanızdan gelen araç da hızlanıp sizle aynı şeride geçiyor olabilir.

Sorun olmadığını anladığınızda bir anda değil yavaşça şerit değiştirmelisiniz.

Bütün bunları yaparken araçlar birbirlerine göre hızlanıp yavaşlayarak pozisyonlarını ayarlıyor zaten.

Vallahi mükemmel soru. 25 yıldır araba/motosiklet sürerim, böyle bir soruyla da, bunun cevabı olacak kuralla da karşılaşmadım.

Yani aynı anda hem en sol, hem en sağdaki sinyal verip orta şeride geçmek istiyorsa, sıra/hak kimindir?

Kuralı kanunu bilmem, ama mantığım şunu diyor;

En sol şerit sollama şeridi olduğundan, soldaki araç orta şerittekini geçip sollamasını bitirdiğinde orta şeride geçmesi gerektiğinden, soldaki aracın önceliği en sağdakine göre daha üstündür herhalde.

Net bilgi şu: soldaki şeritler sollama şeritleridir, sollama bitince en sağa şeride geçmek, önde yavaş araç gelene kadar da orada kalmak gerekiyor.

bu bilgiden yola çıkarak sonuca ulaşmak kolay. bizim ülkemizde sol şerit bmw sağ şerit tır şeridi olarak bilindiği için böyle çorba durumlar oluşuyor. 2 araç aynı şeride girmek istiyor; en soldaki araç daha hızlı ki en sola geçmiş, onun ortaya geçişi beklenip sonra sollamaya çıkılmalı.

ben bu şekilde bir geçiş önceliği olduğunu daha önce hiç duymadım. ama soruyu ilk okuduğumda benim de aklıma mantık olarak, sol şerit geçiş şeridi olduğu için, orada bulunan aracın geçişini tamamlayıp şeridi boşaltması gerektiği için öncelikli olduğunu düşünebiliriz.

ama bu da kurtarmaz. eğer arabalar santimi santimine aynı hizada değillerse, daha önce olan aracın üstünlüğü olduğunu düşünürüm. çünkü daha arkada olan araç, orta şeride geçmek isteyenin sinyalini doğrudan görüş açısı içinde görebilir. daha öndeki araç, iki yan şeritte arkadan gelen aracın sinyalini aynadan da göremez, ayna orayı göstermez. illa kafasını çevirip bakması lazım.

ama bire bir yan yana gidiyorlarsa sol şerittekinin orta şeride geçmesi cevabı mantıklı.

Aklıma konuyla alakalı bir kazayı getirdi, bu kazada haklı kim, haksız kim mesela ?

www.youtube.com

Ortalama 1 saatte bir, bazı saatlerde yarım saatte bir;

iett.istanbul

Ücret 46 lira, sınırlı kullanımda 5 kontör düşüyor;

lk.tc

Ağva merkez son durak, merkeze gelene kadar bir kaç köy girişinde durak vardır mutlaka, ama merkez sonrası uzak köylere dolmuş ya da minibüs vardır.

1. Hayır aynı marka olmak zorunda değil.
2. Hayır sata kablosu anakart ile birlikte verilir, elinde yoksa bilgisayarcılardan ya da internetten alabilirsin. Güç kablosu zaten psu üzerinde vardır.
3. Hayır verilerine hiç bir şey olmaz. Sadece biostan boot sıralamasında ana harddiskin birincil olduğunu seç ki ikinci diskle açmaya çalışmasın.

4. Eğer elindeki 1 TB HDD ise, yeni diskini SSD al. Sistemi SSD diske kur, 1 TB olan da yedek/arşiv/saklama vs için kalsın.

"yuvasına otomatik giren son parça"

bu dediğin kilit dili mi?

İç oda kapı kilidi mi? Çelik kapı kilidi mi?

Yüksek ihtimal ile dili geri çeken mandal/parça aşınmış ya da kırılmış, veya yerinden düşmüştür.

İç oda kapı kilidiyse kilidi değiştir hiç düşünme, çok pahalı değil. Ama çelik kapı kilidiyse kilidi açıp bi bakmak lazım, belki düşmüşse düşen parçayı yerine takabiliriz.

Dış kapı bu çelik kapı, anahtarı çevirince dilin dışarı çıkması gerekiyor ama çıkmıyor anahtar bi çeyrek tur boş dönüyor sadece. Teşekkür ederim.

Normal 3 tur kilitlemeyi yapıyor, sadece dili çekmiyor di mi? Doğru anlayalım, eğer doğruysa dil mekanizmasında bir arıza var.

Kilitler pahalı olduğu için ben olsam hemen değiştirmem, bi açıp bakmak lazım belki kurtarırız.

Aynen normal kilitlemeyi yapıyor kilidi de açıyor ama son aşamadaki dili yuvasından çıkarmıyor oraya gelince anahtar boşa dönüyor. Yani evin iç kısmındaki kapı kolunu aşağı bastırınca dışarı çıkan dil dış taraftan anahtarla açılmıyor.

Anladım, dediğim gibi dili geri çeken küçük bir parça vardır, ya o kırıldı ya da yerinden çıktı.

Ya da o parçayı geri yerine iten yay düşmüştür, bi açıp bakmak lazım değiştirmeden önce. Çelik kapı kilitleri pahalı, tamir olabilirse yazık değişme.

Konu anahtar göbeği (barel) filan değil, direkt kilit ile ilgili.

çamaşır suyu.

Hocam silikona işlemiş.

Denerim ama sanki silikonu söküp yeniden uygulamak gerekiyor.

Silikon küflenmiş maket bıçağı ile kazıyıp tekrar silikon çekmelisin.

Bazı yapı marketlerde silikon sökme bıçakları var onla daha kolay sökebilirsin

Oradaki kenar profillerini komple söküp, temizledikten sonra,tekrar uygulamak lazım. Bu işlem için 1 gün tam kuruma için beklemeniz gerekecek.


2. Çözüm ise ; profilin bitimi ile fayans arasında 5mm kalacak şekilde maske bandı çekip yağlı boya ile boyamak olabilir. Ama o da kısa süreli bir çözüm olur. Boya, zamanla atacaktır.

Bunlar çıkmaz gibi görünüyor ama çamaşır suyu, bilek gücü ve biraz sabırla çıkıyor.

Yeniden oluşmaması için de çamaşır suyu spreyi hazırlayıp 2 günde bir lavabo, klozet ve duşakabin içlerini fısfıslayıp beş dk bekledikten sonra durulayın.

Ama köşeler zorlayabilir. En iyisi değiştirmek.

Tüm çözümler geçici olacak çünkü çok sık tekrarlayan bir problem. Silikonu çıkarıp, bölgeyi tamamen temizledikten sonra yeniden silikon uygulayabileceğiniz gibi tüm siyah alana pamuk yerleştirip pamuğun üzerine çamaşır suyu dökerek bir gün beklettikten sonra uğraştırmadan da temizleyebilirsiniz.

Plastik köşebentleri komple sökün atın, duvarda çok fazla çap yoksa tekrar köşebent kullanmayın.

1 cm kadar boşluklara altını kağıt vb ile doldurup üzerini silikon çekmelisiniz. Boşluklar 1 cm'den fazla ise o zaman tekrar köşebent kullanmalısınız.

En önemli konu, yeni işçilikte "küf yapmayan silikon" kullanın mutlaka.

Bu parçayı bilmiyorum ama bu parça ile röle kontrol edilir ve onunla aç kapa yapilirt.
Arayacağınız şey röle
Kibrit kutusunun yarısı kadar bir parça

www.robotistan.com

İncelemedim ama sanırım bu

Resimde bulunan modül kendisine gönderilen bilgiyi seri olarak çıktı verir. Yani devamlı 1 olarak kalmaz. Ancak bir röle modülünü kontrol için kullanılabilir. Modül diyorum çünkü tek başına röleyi kontrol edemezsiniz o alıcıyla. Alıcıdan gelen veriyi dekode edip röleye 1 veya 0 bilgisi vereceksiniz. Su kaynayınca otomatik kapanması için bir sensör de kullanmanız gerekecek

Öyle olmaz o iş.

Öncelikle Alıcı verici modülü RF sinyalini alıp vermek için kullanılan bir modül zaten doğrudan o modüle o aç kapat işlemi yaptıramazsın. Devreyi açma kapama işini Röle yapar, öncelikle röleyi sürmek için bir devreye ihtiyacın var bu RF modüllerini kullanabilmek için, onu da araya bir arduino koyup yapabilirsin de buna da gerek yok zaten kendinden kumandalı Röle modülleri var.

Al sana bir örnek :
www.elektrobo.com.tr

Hiç bir şeyle uğraşmana gerek yok hazır kumandalı röle sadece RF değil Infrared kullanıyor.

Ha yok ben illa RF olsun istiyorum dersen al bak bu var :
www.robotistan.com

Kumanda ile bir röleyi röle ile de bir "kontaktör"ü kontrol etmek en sağlıklısı olur.

Verilen linklerdeki devreli röleler su ısıtıcıda cayır cayır yanar, kısa sürede kontaklar erir ve devre bozulur.

Yüksek watt çeken elektrikli aletlerde "kontaktör" kullanılmalı, bu kontaktörü de bu tür bir küçük röle ile sürebilirsiniz.

Yani pratikte sizin düşünce pek mantıklı değil, estetik olmaz kurulan sistem. Baya da maliyetli olacaktır.

Verilen linklerdeki ürün tipi ile 180-200 wattlık bir ışıklandırmayı kontrol etmeye çalıştım, bir süre sonra devre üstünde yanan kompenantlar oldu.

Su ısıtıcı gücünü siz hayal edin.

John Bloor +1

Kontaktör yerine optokuplör ile triac da kullanılabilir ama kontaktör gibi tak kullan olmaz. Bir de kaynadığını nasıl algılayacaksınız?

yukarıda genel hatları ile röle modülü ve röle kullanılarak nasıl kontrol edileceği anlatılmış. ancak bunları yapsanız bile güvenli olmaz. zira kettle anahtarları, kaynama sonrasında kapanacak mekanizmaya sahiptir. siz bu anahtarı iptal edip uzaktan aç/kapa yaptığınızda, kaynama sonrasında anahtar otomatik kapanmaz. eğer unutursanız (ki çok normal ısıtıcıyı kapatmayı unutmak) hem gereksiz çok fazla enerji çeker, hem de su buharlaşıp biterse en iyi ihtimal ısıtıcı eleman bozulur (yangın bile çıkabilir). o yüzden hiç bu işe girişmeyin bence.

düşündüğüm kadar basit bir iş değilmiş fakat öğrenmiş ve fikir sahibi olmuş oldum. teşekkürler cevaplar için.

Size penciye değil camciya ihtiyacınız var. Cam da çok tutmaz.

Ah keşke cam çok tutmasa, 1-2 yıldır camın fiyat artışına ne dolar ne euro ne akaryakıt ne de altın yetişebildi.

2 ay kadar önce çift cam metrekaresi 350-400 tl arasındaydı, şimdi ne kadar tekrar sormak lazım.

Yeni cam yaptırıp getirip yerine takacaksınız, ya da bilen biri takacak. Aşırı basit bir işlem bilen için.

Surp Pirgiç vakıf hastanesiydi sanırım adı, çok meşhur bir cildiyeci var ama randevusu aylar sonra olabilir. Adını hemen bulursunuz bu kelimelerle google'da.

Birazdan herkes ermeni hastanesindeki sarkisi önerecek.surp pırgiç hastanesi

Memorial bahçelievler gökhan okan

Yeditepe Hastanesi Özlem Akın. Surp Pırgiç'tekilerin geçiremediği egzamama tek çözümü bu kadın halletti.

Şikayetinizi söylerseniz ona uygun bir isim önermeye çalışırım.

İşin uzmanı değilim. Ancak ilk olarak uydudan gelen sinyalin kalitesi ve çekim gücünün uygun olduğunu varsayıyorum.

www.samsung.com

şu siteden televizyonunun modeline uygun ayarları bulup otomatik kurulum yapınca kanalları listelemesi lazım. Bir ihtimal TV'nin hafızasındaki uydu seçenekleri güncel olmayabilir. Böyle bir durumda (yukarıdaki linktek anlatılanı yaptıktan sonra hala yayın gelmiyor ise) güncel Türksat ayarlarını bulup ona göre yeni uydu eklemen gerekebilir. Bazı kanallarda frekans listesinde yer almayan frekanslara sahip olabilir. Bu durumda "güncel uydu frekansları" diye aratırsan onlar da çıkar.

Tüm bunlara rağmen hiç olmazsa en temizi bir uyducu çağırıp 100-150 lira ateşleyeceksin. O zaten elinde bi cihazla gelip frekansını vs. ayarlıyor direkt.

link çok yardımcı oldu. buradaki şekilde yapınca türksat'taki bütün kanalları ekledi. ama tabii korktuğum da oldu, bütün kanallar karman çorman. tabii buna televizyonun yapacağı bir şey yok, tarama yaparken hangi sırada denk geldiyse o sırada kaydetmiş.

kanal listesini usb'ye atıp bilgisayardan düzenleyebileceğim bir program buldum. bakalım biraz uğraştıracak belki ama sıraya sokmaya çalışacağım.

Ayarlara gir, ilk kurulum gibi bir şeyler olması lazım, hani yv eve yeni geldi ilk defa kuruyoruz gibi.

Oralarda kurcala, uydu kurulumu vs bişeyler var, smart tv ise işler daha da kolay. Ama yok smart değil de dahili uydu alıcılı normal tv ise uydu ayarlarından diseq - 22 khz vs bazı ayarları açıp kapatıp sinyal gücüne bakıp antenden gelen sinyali görmen lazım.

Merkezi sistemden sinyal geldiği için bazen işler zorlaşabiliyor.

Ama emin ol kurcaladıkca çözersin, yeter ki kabloda sinyal olsun.

Edit: Sayfayı açık bırakıp cevabı sonra girmenin sonuçları, ben yazana kadar halletmişsim bile.

Kanal sıralamasını yine ayarlardan kanal taşıyarak, en çok izlediğin kanalları ilk sıralara taşırsın, gerisi karışık dursun zarar yok.

120 yazıyor üzerinde. 220 ye bağlamayın

dönüştürücü uçlar var. Onunla çözersiniz diye düşünüyorum.

çalışmaması ihtimali çok çok yüksek.

Yakar ya da patlatırsınız, 120 volt yazıyor +1

Voltaj düşürücü lazım size, onlar da iyi para, hiç ucuz aletler değiller.

Bir ödeme ücreti vardı ve sanki sinema bileti gibi bir koçandan koparıp ödeme alıyorlardı?

Edit: Muayene için de;

static.nadirkitap.com

Hasta ziyareti için de para kesmişler bi ara ;

icdn.ensonhaber.com

Bu bir gelenektir abi gereksiz evham yapıyorsun. Ha çok rahatsız olursan bi yere bağışla birilerinin karnını doyur kedilere mama al geç.

bu tür şeyler bir sonraki jenerasyona ödenir yani 15 yıl sonra başka askere gidene de sen vereceksin.

İhtiyacın olduğu için verilmiyor ayrıca sen talep etmedin adetten bu, ye gitsin düşünme.

Askerde gofret falan alacaksin, memlekete gelip gideceksin hep para lazim.

Bana vermemisti kimse, 1 ay sonra parasiz kalmistim o zaman anladim ne ise yaradigini.

Senden ziyade anne babanın hatrınadır bu. Yakın akrabanı arkadaşını çok seversin. Çocuğu askere okula vs giderken harçlık verirsin

Düğünde takılan takılar gibi düşün.
Sen de onların çocuklarına vereceksin askere giderken.
Böylece sürüp gidecek.
İşin maddi yanı değil önemli olan, sevildiğini, değer verildiğini hissetmek.

İhtiyacın yoksa eğer, askerdeyken ihtiyacı olan çok adam tanıyacaksın, onlara bir şey ısmarlarsın.

Adettendir askere harçlık vermek +1

Adetten yapılan bir şey, fazla düşünüyorsunuz +1

İnsanın para alma huyu olup olmamasıyla alakası yok ki bunun. İnsanlar verilmesi gerektiğini düşündüğü için veriyor o kadar. Bunu geri ödemeye kalkmak saygısızca görülebilir tavsiye etmem. Misafirliğe yemeğe gidip yapılan yemeğe burun kıvırmak gibi bir şey olur, ya da düğünde size takı takılacakken kabul etmeyip geri çevirmek gibi. Yapsanız yapılır, ama gereksiz bir atraksiyon.

Askerde gariban çok, gelen üç kuruş maaşı köyüne ailesine gönderen onlarca kişi tanıdım orda onlara abilik yapar bi şeyler ısmarlarsın.

Yanlış düşünüyorsun, kesin nedenini bilmiyorum ama o dediğin değil bence. Vergiden kaynaklı bi şeyler olabilir.

adamlar açıklamalarında ikinci çeyrek ve mali yıl için somut bir etkisi olmayacak diyorlar. benim anladığım tl üzerinden satılmasının adamlara hiçbir etkisi yok. kısa süre içinde de döneceklerini sanmıyorum. abd ve ab resesyon diye bağırıyor, özellikle it tarafındaki şirketlerin çok küçüleceği konuşuluyor. getir işçi çıkararak başladı, ebay gg'u kapatıyor. özellikle eticaret tarafında bir şeyler oluyor ama noluyor bilemiyorum.

Sözlükte birisi, eBay'in vergi ödememek için kapattığını iddia etmişti. ABD vergi yasalarını bilmiyorum ama ödeyecekleri vergi, satacakları parayı geçiyorsa, adam kapatır geçer.

Yabancı yatırımcı, karına bakar. Duygusal düşünmez.



.

tamamıyla basiretsizlik olan durum.

sadece alan adını dahi satar gelir elde ederdin. içeriği hiç saymıyorum. tl ile alakalı olsun olmasın 10k usd bile bıraksa gelir gelir'dir. insanlar fani, şirketler bakidir.

çok az bir yatırımla tutunabilirdi, kesinlikle yanlış hamle. yatırımlar 1-5 yıllık değil 10-25 yıllık düşünülürse kesinlikle yanlış.

not: analist'im.
edit: çok değil, basiretli bir karar verici olsa 3 yıla toplardı.
edit 2: alıcı bulunamıyor denilmiş, marketing basiretsizliğidir.

E-ticaret sirketlerinin cogu (hatta hepsi) senelerdir satip kurtulmak derdinde.

Alacak enayi bulamiyor kimse.
Fiyat dusursen de bulamiyorsun.

Ki bu sirket zaten satilmis, alan adam bir daha kime satacak zaten elinde patlamis.
Sadece aylik lisans bedelleri 100binlerce dolari asiyordur 3 gun satis gelmese topu dikiyor bu tip sirketler.

insanlar cabuk unutuyor ama en az 20 tane bu tip sirket kapatildi, koskoca limango vardi alman ortakli o bile gitti.

Su anda satarsa alacagi paranin bir manasi yok.

Sirf isim hakki ve alan adini saklasa, yarin oburgun ulkede isler duzeldiginde tekrar ortaya cikabilir.

Sirket satmak filan dertli isler, satarken bile emek harciyosun. 1-2 milyona satmaya calisacakken verecekleri emegi daha iyi degerlendirebilecek pozisyonlari vardir.

Ebay'in gelecegini dusunmuyorum, hatirladigim kadariyla pazar payi gittikce azaliyor, anca antika urunlerde filan tutunabiliyor. Birkac seneye topu diker.

Neden satılmadı da kapatıldı?

Satılacak kadar bir değeri olsaydı zaten satmaz da kapatmazlardı da herhalde. Alacak olan niye alsın mesela? Pazarı kaybetmişler, hem satıcı hem alıcı kullanmıyor bile artık siteyi.

Ben bir şey alırken asla site bazlı düşünmem, hanisinde ucuzsa ondan alırım. Kaç yıldır GG'de diğer sitelere göre ucuz bir şey yok.

Bakıyorum satıcı ismi aynı, ürün aynı, ama diğer sitelerde daha ucuzken GG'de mutlaka bi çıtır daha pahalı.

Demek ki komisyon ürünleri diğer sitelere göre daha yüksek ki aynı satıcı farklı fiyat yazıyordu.

Yani uzun bir süredir kendi ayaklarına sıktılar rekabeti sürdüremeyerek, halbuki en eski ve en bilinen siteydi, marka bilinirliği de güvenirliği de diğerlerine göre her zaman yüksekti.

Rakiplerine yenilmiş, pazar payı daralmış, cirosu azalmış hiç bir "dükkan" kolay kolay satılmaz, alıcı çıkmaz.

türkiye'de e ticaret çok doymuş bir pazar. hepsiburada'nın nasdaq performansını gören hiç bir yabancı firma artık kolay kolay buraya ağır yatırım yapmaz. gg zaten uzun zamandır yerinde sayıyordu, bence satmakla uğraşmaması gayet makul.

bu arada belki de şirket içi açığa çıkmaması gereken olaylar da vardır (Vergi meseleleri, şirket içi fraud, yolsuzluk, siber saldırı, veri sızıntısı vs), adamlar da kapatalım gidelim dükkanı daha kolay demiştir. bu ihtimali de gözardı etmemek lazım.

Ömer Kurt

edho'da da oynuyor bu arada

Kutsal damacana itmen ve Kolpaçino 3'te de oynuyordu, Kolpaçino filmindeki rolün adını hatırlamadım ama.

Galerici olan şişman, kafayı bulan karakter. Kuyumcu olan Emrullah abi, namı diğer "Aile Şerefi Oktay"

Bu karakter emlakcıydı sanırım.

bu durum ya rot balanstan, ya da arabanın hız yapınca önü arkayı dağıtan ucuz bir model olmasından kaynaklanıyor genellikle. eskiden olmuyorsa bir rot balans yaptır derim.

lastiklerin balansini kontrol ettir duzgun bir yerde.
eger duzelmiyorsa alt takima baktirmak lazim.
eger yine de duzelmiyorsa, o zaman arac kazali olabilir.

rot balans +1

rot balans ayarına baktır, eğer ondan değilse tekerin içine taş kaçmıştır. lifti olan bir yıkamacıda tekerlerin içini yıkat.

rot balans sanki tek bir işlemmiş gibi kullanılıyor oysa ki rot ile balans ayrı işlemler. sizin şikayetiniz için ise balans daha uygun.

geçmişte benzer bir şikayetle balansa baktırmıştım hiçbişey çıkmamıştı. sorun ön fren disklerinde çıkmıştı. aşınmadan dolayı balans yapıyorlarmış. diskler değişti (balatalar ile birlikte) ve sorun ortadan kalktı.

Ben de okurken yazacaklarımı hazırlamıştım ki @sttc açıklamış sağolsun.

Ağız alışmış rot balans diye ama bu iş için balans lazım, ayrıca rota para vermeyin gerek yoksa.

Balans her bir tekerin kendi içinde titremesini engellemek için yapılır. Rot ise ön iki tekerin birbirlerine olan açısı ve direksiyonla olan ayarı içindir.

Araba sağa sola gezmiyorsa, rota gerek olmaz genelde.

Balanstan değilse, rüzgardan dolayı bir davlumbaz, tampon parçası vs aşırı sallanıp titretiyor olabilir.

Ama %90 balans ile çözülür.

Hafta içi şile, riva, kilyos ve civarlarında rahat edersiniz. Hafta sonu gidecekseniz kalabalık olur ve bekar erkek sayısı müthiş artar.

kimse hobi olsun diye parmaklik taktirmaz. demek ki ihtiyac varmis. siz yapmamissiniz o insiyatif alip yaptirmis.

bahce kati ya da birinci kat herhalde ev. e guvenligi icin yapmis. sorun nedir ki? kirli pasli eski bi sey taktirmadiysa dairene iyilik etmis oldu.
giderken de goturmez tabii ki napsin o demirleri :)

yani ben bir sorun goremedim. kiradan dusmeye calisirsa kabul etmezdim ama. sonucta demirsiz gorup kiralamisti.

iyi de habersiz kendi kafasına göre yaptırmış.. apartmandan izin toplamak gerekmiyor mu? ben kira ödemicem diyerek canımı sıkabilir mi? biz parmaklık istemiyoruz dairede, sökülmeleri daireye zarar verir mi? bunlar canımı sıkıyor. bide en çok canımı sıkan babam evi kiraya verme dedi, ben elime para geçsin diye verdim, babamdan yiyeceğim azar çok canımı sıkıyor

depozito almamanız sizin hatanız. bu hatanın bedeli de daireye/Duvara zarar gelirse karşılanmayacak olması. depozito zaten bunun için var. siz baştan istemeyerek bunun gibi olasılıkları göze almışsınız.

taktırdıktan sonra ne yapmak gerekebilir ki? devam edeceksiniz. bu soruyu önce soracaktınız. sizden böyle bir talebi oldu mu? ev sahibi olarak sizin yaptırmanız gerekirdi veya istemiyorsanız hayır yaptıramazsın demeliydiniz. yaptırması halinde de yine yukarıdaki depozito meselesine geliyoruz, oradan düşecektiniz.

kiradan taksit taksit düşmesini önerebilirsiniz ama neden kabul etsin.

ek olarak ev kiralayacak yaştaysanız babadan azar yiyecek yaşta olmamanız gerekir. veya bunu düşünmemeniz gerekir. böyle böyle birey olunuyor.

geçmiş olsun.

rewlack +1
parmaklığı söküp götüreceğini sanmıyorum, yaptırırken de sormadığına göre muhtemelen kiradan da düşmeyecek.

sonraki kiracı beğenmezse söktürür, siz bu masrafa dahil olmazsınız.

aslında arayıp sorsa daha iyiymiş ama sonuç olarak ev sahibi olmak bu tip riskleri barındırıyor.
insanlar orada yaşıyor sonuçta, kendini öyle ya da böyle güvende hissetmiyorsa demir de yaptıracak, sineklik de yaptıracak, başka talepleri de olacak.

babanızdan azar işitecekseniz de o sizin sorununuz, kiracı bunu düşünmekle yükümlü değil ki.

giriş kat olsa neyse de 5. kata demir parmaklık mı takılır yahu. bu konuda konuşmuş muydunuz öncesinde hiç?

çıkarken ister söksün götürsün ister bıraksın keyfi bilir siz kiradan düşmesini falan kabul etmeyin kesinlikle.

ciddi bir konu, habersiz bu boyutta bir tadilat/değişiklik yaptırmak sözleşme fesih sebebi olur. kontratınıza bakın.

Depozito almamakta çok fazla bir kaybınız olmaz. Adam böyle bir uğraşa giriştiyse o evde uzun süre oturmak niyetinde ve aldığınız depozito bu enflasyonist ortamda 3 sene sonra zaten çerez parası olacaktır.

@nuisance nin de dediği gibi yaptığı işlem sözleşme fesih nedenidir. Alın karşınıza, sözleşmeyi yenileyelim. Çıkarken söktüreceğinizi ve eve vereceği hasarı tanzim edeceğinize dair bir madde koyalım aksi taktirde sözleşme fesih yoluna gidiyorum deyin. Kabul edecektir. Bir üzret de talep edemez.

Muhtemelen küçük çocuğu var ve camdan düşer diye korkuyor. Ya da ev en üst kattaysa eğer, 2000 li yılların başını yaşamış bir paronaya sahiplisi. 2000 li yılların başında Avrupa Topluluğu uyum yasaları uygulamasıyla hırsızlığın cezası komik değerlere düşmüş, Türkiyede hırsız sayısında bir patlama yaşanmıştı. O dönemde en üst katlara girmek en kolayı olduğu için en üst katlarda parmaklık görmek alışıldık bir hal almaya başlamıştı.

Evde zihinsel engelli bir birey varsa onun güvenliği için yapmıştır, yoksa akıl işi değil 5. kata yaptırmak.

Bence hiç ses etmeyin, kalsın öyle. Kiradan düşmeye kalkarsa büyük ayıp, itiraz edersiniz. Ama bunun için canınızı sıkmayın, kiralık ev bu duvar da kemirilir, kapı da ısırılır, klozet taşı da kırılır.

Sonradan düzgün söküldüğünde büyük sıkıntı olmaz, kırarak değil de keserek sökülür zaten.

deli olabilir bence yoksa 5. kata parmaklık nedir ya resmi var mı atar mısın merak ettim.

Alt kattaki taktirdiysa bize tirmanir diye oyle oyle 6,7 gidiyor. Bizde de aynisi olmustu.

Eve zarari olmaz ama dis cepheye tamir boyasi gerekir.
Baban gecerken gorurse patlarsin yoksa sana bir zarari yok, hic gormesen haberin olmazdi.

Yalniz haber vermeden onu yapan iceriye duvar bile ormustur :)

5. kata demir parmaklık yapılana kadar o apartmanın yöneticisi yokmuymuş? böyle bir şey yapılmasını kat malikleri zaten kabul etmez dış cephe yönetmeliği sözleşmesi var .sizin evinizden ziyade dış cepheye zarar vermiş durumda ve yalıtıma zarar verdiyse ki vermiştir apartman rücu eder size sağlam bir ödeme çıkabilir.

evde küçük çocuk veya hasta birisi var mı?

insanlar kendisini pencereden atmaya kalkışmasın diye de yapılıyor bu parmaklıklar. illa giriş katta olmuyor her zaman. eğer evde küçük çocuk varsa ve sürekli camdan sarkmaya çalışıyorsa veya zihinsel olarak handikaplı birisi varsa böyle önlem almış olabilirler. bu oldukça yaygın bir önlem. çoğu zaman uzmanlar da önerebiliyor böyle durumlarda.

elbette ev sahibine bilgi verip yapılsa çok daha makbul ve doğru olurdu. karşı çıkmanızdan endişe duyup kendi cebinden ödeyerek yaptırma yoluna gitmiş de olabilirler.

Bazilarinda var, 2 sene once cikan seat leon'da stepne icinde kocaman hoparlor vardi. Excellence paketteydi.

Biraz tercih meselesi, araba ziplasin istiyorsan koyman lazim, o kadar parayi veren adam haliyle bagaja 1 tane koyalim da farkimiz olsun diyor.

Normal muzik dinleyeceksen gerek yok tabi. Kucuk hoparlorler de yeterince bass veriyor.

divit+1

yıllar önce kullandığım alfa romeo mito aracımın bose ses sistemi vardı. stepne içinde de kocaman bir subwoofer.

O bagajdaki hayvan gibi alet subwoofer +1

Duyduğumuz seslerden çok, hisettiğimiz titreşimler için varlar. İyi dizayn edilmiş sistemlerde bu woofer'lar sayesinde içindeki organların titrediğini, dalağının oynadığını hissedersin :)

Ergenliğimizde az hayvanlık yapmadık bu konuda.

Şu bir gerçek ki kaliteli bir müzik için, hem seviye hem tını olarak; 4 kapıda 4 tane kaliteli 13-17 cm arası hoparlör yeterlidir. Bundan sonrası abartmaya, önce sizi sonra etrafı rahatsız etmeye başlar.

Sonradan bagaja koyulan woofer'ların bir çoğu da düzgün dizayn edilmemiş oluyor maalesef.

Bakıyorum hoparlörün specslerine, portlu kabinde olması gereken hacim 50 litre mesela. Ama bagajda yer kaplamasın diye koydukları kabin 30 litre.

Eğer bagajda yer kaplamasın istiyorsanız kabinlerinizi portsuz, kapalı kabin yapın. Daha az hacim ister, daha sert ve daha tok bas vurur.

Ha yok portlu istiyor, bu port sesini seviyorsanız istenilen hacim ne ise onu karşılayın, yerden kazanmak için kabini küçültmeyin.

90 ların ortalarından 2000 lerin başına kadar kıro bir modaydı neyse ki bitti.fabrikasyon subwofer koyan oto markası bir elin parmağını da geçmez artık.
kaliteli ses yüksek ses demek dğildir.

cunku harman kardon milyon dolar harcayip dizayn yapiyor, neyi nereye gizleyebiliriz diye kafa patlatiyor.

fabrikasyon sub olayi devam ediyor, hatta bazi araclarda cift sub var. on koltuklarin altina koyuyorlar, ya da stepnenin icine gizliyorlar.

Son nefesini vermiş.

Makinenin içindeki bir kablo yerinden çıkmış olabilir. eski makineler genelde kolay tamir ediliyor, tamir ettirebilirsiniz.

Kablo da sarmıyor diyince, soket yerinden çıkmış olabilir +1

Ya da kıvrım yerlerinden, köşe dönüşlerin birinde kablo kopmuş olabilir.

Güvenilir birine baktırmak lazım, kablosunda hata varsa bile "abi bunun motor yanmış" demeyecek birini bulmak lazım.

Yakıt deposundaki pislik/kurum falan biriktiyse ve yakıt filtresi eskidiyse belki o yüzden yapmıştır. Ancak Ford'larda kronik bir sorunu söylüyorum, biraz üzebilir: Krank mili sensörü bozulmuş olabilir. Sorun devam ederse yolda bile bırakabilir. Yerinde olsam acilen bir servise gösteririm. Eski fiestam ile 2 kez yolda kalmışlığım var bu saçma sensör yüzünden.

Bende de turboda olmuştu.

Kısa bir süre düşük vites yüksek devir, neredeyse kesiciye girecek kadar kullanın, bir iki dakika kadar.

Bu hareket yakıt ve atık sisteminde, varsa turboda vs kiri tortuyu atar temizler. Dizel araçları arada yüksek devirli kullanmak lazım.

Ama sizin anlatım sanki ateşleme kesmiş gibi de duruyor. Tekrar ederse baktırmak lazım, ama sık sık tekrar etmezse çalışan arabayı kurcalatmam ben olsam.

el freni takılı kalmış. vitesin altındaki el frenini indirsen de lastikleri salmamış fren diskleri. aracı çok ufak ufak bir ileri bir geri yaparsan bir yerden sonra bırakacaktır diskler. ama çok ileri değil, en fazla çeyrek lastik turu kadar hareketlerle yapacaksın.

El freni takılı kalmış +1

Yalnız çok zorlamayın arabayı. Hafif ileri geri ile bırakmazsa tekeri söküp fren balatalarını falan balata spreyi ile temizleyip hafif zımparalamak gerekir.

Elinizden gelmezse bir usta çağırın.

elektrikli el freniyse yol yardımı çağırın, kaliperleri bir şekilde teşhis cihazı ile açarlar. açamazlarsa zaten arka kaliperler değişir.

El freni taş gibi olmuş dediğinize göre manuel tip el freni, fren telini ve yollarını takip etmek lazım, bir dönüş veya ek yerinde vs takılı kalmış olabilir.

Eğer sorun fren merkezlerinde olsa, merkezler balatayı sıkmış olsa el frenindeki sertliği hissetmezsiniz.

El frenini aşırı yukarı çekmemek lazım aslında.

Araç yokuşta mı kalmıştı? Freni çektikten sonra aracın yükü fren merkezlerine bindiyse ve fren de aşırı yukarı çekilmişse bundan da olabilir.

Zorlamadan bi usta, ya da anlayan birini çapırın bi baksın. Zorla yürütmeye çalışıp da diskleri ve balataları aşırı ısıtıp deforme etmeyin.

Bugün başlasam diye bir şey yok sanırım, belirli dönemlerde kurslar açılıyor ve belirli dönemlerde sınavlar oluyor. Bu takvimi de MEB düzenliyor, atıyorum 3 ay sonraki sınav için son kurs kayıt tarihi bugün olabilir mesela, bunu kaçırırsanız bir sonraki döneme sarkar işiniz.

O yüzden geç kalmadan hemen bugün bir kursu arayıp kayıt dönemi için zamanı sormak lazım.

Kadıköy'de Gelişim Sürücü Kursu vardı, uzun bir dönem "en çok motosiklet ehliyeti veren kurs" olarak reklam yapıp nam salmıştı.

bankaya direktif yazdırdım.
buradaki hesabımı nakit olarak, sadece bu şubeden, sadece pasaport ile çekebilirim notu düşürdüm. telefonum, kimliğim çalınsa bile sıkıntı yok.
yurt dışına çıkacağımda 1-2 K yı serbest bıraktırıyorum.

Bahsettiğiniz o ip kısıtı vs, size daha sonrasında sıkıntı çıkarmaktan başka bir işe yaramaz. Dolandırılmak ya da banka hesağlarına erişmek böyle birşey değil, pc başında birileri oturup kod yazar gibi bilgilerinize erişemez. Filmlerdeki gibi.

Başkasıyla paylaşmamanız gereken bilgilerinizi (şifre) birisiyle paylaşmadığınız sürece banka bilgilerinize kimse erişemez.

Diyeceksinki ben zaten şifremi kimseye vermem. Olayın püf noktası da bu zaten. Çoğu insan hala, tarayıcı dan internet bankacılığnna girmek için önce Google ı açıyor. Oraya atıyorum teb, işcep enpara vs yazıyor. Çıkan en beğendiği (!) limki açıyor. Bu link, kişiyi belki de sahte sayfaya yönlendiriyor olabilir. Sen bunu böyle yapmıyor olabilirsin. Ama inan hergün yüzlerce kişi bu şekilde int bank şifresini bir başkasına kendi ellleriyle veriyor.

İnstgram, twitter Facebook, onlarca yüzlerce sahte banka sayfası ile dolu. Bankalar kapattırmaya yetişemiyor. Adam facebukta sayfa açmış, enpara logosu var, ilk kayıt olan 100 kişiye araba çekilişi diye. Buna inanıp şifresini giriyor insanlar.

Telefonla arayıp bankacıymış gibi konuşup, telefonlarına sms le link gönderilip de dolandırılıyor insanlar. İnsanları arayıp "x bankadan arıyorum güvenlik biriminden, hesabınızdaki paralar başka yere gönderiliyor, çok acil şifrenizi söyleyin hesabınzı güvenlik altına alacağız" diyorlar. Her gün onlarca insan bu şekilde kendi ağızlarıyla bankacılık şifresini söylüyor. Polisisz savcıyız diyip de parasını ke di elleriyle ona buma verenlere zaten bişe demiyorum, haberlerde siz de görüyprsunuzdur.

İşim artık bir de, telefonlara bulaşan zararlınyazılım dırumu var. Bulaştığında yapacak pek birşey olmuyor. Teşefonu kitleyip arka planda her şeyi tek başona yapabiliyor. Buna da çare, bilinmedik, gördüğümüz her bağlantoya linke tıklamamak ve telefona saçma sapan uygulamalar indirmemek.

Eklediğiniz bağlantıyı da okumuştum. Bilginize. O olayda farlkı, orada yazmayan durumlar da var.

internet bankaciligini kapattirirsan dolandirilma sansin da biter.

ayrica cok fazla limit secenegi sunuyorlar.
Eft/havale limitini 2bin liraya cekersen krali gelse asamaz. Duzelttirmek icin subeye gitmen gerekiyor cogu bankada.
ya da mobilden kamera acip yuzunu kimligini gostereceksin tonla is.

Cok paran varsa danismalik da alabilirsin bu konuda.

telefondan bankaya girmiyorum.
eft/havale limiti günlük 1 tl.

Bir bankamda tanımlı hesaplar harici hesaplara eft ve havale kapalı (iş bankası). Yani kendim de istesem bu banka ile tanımlı olmayan bir hesaba eft/havale yapamıyorum, yapmak istersem canlı müşteri hizmetlerine görüntülü bağlanmak ya da şubeye gitmek gerekiyor sanırım, hiç denemedim.

Diğer bankamda eft/havale limitlerim günlük 5.000 TL, yüksek rakam lazım olduğunda üşenmeyip görüntülü arayı kimlik doğrulaması yapıp limiti arttırıyorum.

İşlem yaptıktan tekrar 5.000 tl düşürüyorum limiti. Garanti bankası bu da.