Fikir vermesi açısından şuralara bi göz atabilirsin burdan gelecek yanıtlara ek olarak

www.numbeo.com

www.expatistan.com

rahat yaşanır.

Rahat yaşanır. Amsterdam'ın tam göbeğinde oturmak niyetinde değilseniz toplu taşımayla yarım saat bir saat mesafede çok daha makul fiyatlı daireler bulunabiliyor. Dışarıda yemek epey pahalı, ama evde fırına atıp pişirilecek hazır yemekler bol bol var marketlerde.

amsterdam ucuzdu bence. 5 euro civari bi fiyata 12 li sushi alip bi ogunu oyle gecirmistim. asiri taze ve lezzetliydi. yemek isi marketlerdeki hazir yiyecekler ile gayet ucuza cozulebilir ki restoranlar bence cok pahali degil .10-13 euro civarina hayvan gibi rib yenilebiliyor.

www.ah.nl
Amsterdam'da her köşede var bu marketlerden. Hazır sandviç ve salata bulunabilir 2-3 euroya. Bir de atıştırmalık olarak patates kızartması deneyebilirsiniz sokaktaki büfelerden. Hem ucuz hem de porsiyonları devasa boyutta.

Biz de geçen sene taşındık, kedilerden ikisi mutfak dolaplarının altına saklanıp durdular. Önce lazerle çıkardık, sonra kapadık o saklandığı yerleri. Bazı dolapları açık bıraktık ki gitsinler oraya saklansınlar,güvende hissetsinler kendilerini. Önceden sürekli üzerine yattığı bir şeyler varsa onları da kuytu bir yerlere koyabilirsiniz belki.

önceki evden gelen eşyalardan: oturmayı, sürünmeyi sevdiği minder, koltuk vs gibi tanıdığı kokuları olan seyler var mı? kendini güvende hissedeceği bir yerde durmak istiyor, eşyalar yerleşince alışır.

kediler altıncı hisleri çok kuvvetli hayvanlardır. büyük ihtimalle evdeki kötü niyetli varlıkları hissetmiştir. yapılacak bir şey yok. kedinizi ele geçirmemeleri için mahallenizin kilisesinin peder'ine danışmayı düşünebilirsiniz.

Zamanla alışır merak etmeyin. Bu süreyi kısaltmak için siz rahat olun (siz gergin olursanız sizin gerginliğinizden daha da gerilir.) Sevdiği oyuncaklarla oyun oynatın, sevin, biraz daha fazla ilgi gösterin kendisine yani.

Kedi evde yalnız kalıyorsa hani o içinde ödül maması olan toplar var. Şunun gibi: www.juenpetmarket.com Böyle bir şey alın, evden çıkmadan önce onu bırakın. Kedileri epey eğlendiriyor, oyalıyor bunlar.

benzer bi duyuruda bi arkadaş cevaplamıştı ama kendim deneyip görmedim, yine de denemekte fayda var :)

kediler kendilerini rahat hissettikleri zaman kendini yalamaya başlarmış. o arkadaş da kedinin patilerine yaş mama mı ne sürdüm mecburen yaladı, yaladıkça da gevşedi rahatladı eve alıştı demişti.

Bazı emlakçıların ev buldukları kiracıdan da bu şekilde para aldığını duymuştum, normalde ev sahibinden almaları gerekiyor bu ücreti. Bu siteyi hiç duymadım daha önce, ama kontratı imzaladıktan sonra ödemenizde bir sıkıntı yok bence. Zaten kontratı yapmadan istiyorlarsa parayı, pek güvenilir bir durum değil.

Kontrat derken elimde onlarin imzaladigi ve benim orada kalacagimi gosteren bi pdf belgesi var. Bu jadar

Bilemedim güvenilebilir mi. Facebook'ta expats of amsterdam grubunda sorarsanız daha iyi cevap alırsınız muhtelemen. Belki siteyi kullanmış olan vardır.

ben de siteyi hic duymadim. witcher'in yazdigi gibi kontrati yapmadan parayi odeme. Sadece pdf ne kadar guvenilir bilmiyorum. Sitede de sadece email adresi var. Bir de para odeme metodu onemli. Western Union ile falan isterlerse uckagit demektir.

Bırakıcam derken withdraw edeceksin ya da derse girmeyip yoklamadan bırakacaksın sanmışlardır. Add drop haftasında istediğin gibi ekleyip bırakabilirsin, bir problem olmaz.

Hocam 2 bile zor.. cok emek istiyor hayvan. 3 eger cidden bakacaksan zor bence. Ama sevgim coktur dersen bakabilirsin.

2nin üzerine çıkmamanızı tavsiye ederim ben de.

Maddi açıdan değil de, mesela seyahat etmek zorunda kalıyorsun kabine 2 kedi alıyorlar vs. 3 kediyi birden veterinere götürmek de biraz zahmetli.
Ama 3 kedi çok olur diye sokakta bakmaya çalıştığım yavru kedi ortadan kaybolup, 2 gün sonra ıslak ve hasta olarak karşıma çıkınca başlarım zorluğuna deyip aldım eve getirdim. Pişman olduğum tek şey hayvanı daha önce eve almamış olmak. Durduk yere hasta oldu bir hafta antibiyotik yedi yavrucak. 2 yaşında şimdi, yukarıda bahsettiklerim haricinde bir zorluğu olmadı.

3 kedi sahibi bir insan olarak hayır diyorum. tabii temizliğe biraz daha fazla dikkat etmek gerekiyor.

bir de bunlar kendi aralarında boğuşup tepişiyorlar, enerjilerini harcıyorlar yavru kedi size o kadar sardırmıyor. en güzeli bu.

tek kedi olunca kedi size sardırıyor.

evet mi hayır mı diyorsun tam anlamadım :D

hayır zor değil.

ofof bilemedim.
sahiplenirsem sokaktan engelli bir tane sahipleneceğim ama bir düşüneyim.

www.barnievet.com.tr

aşı, kimlik karnesi ve yurtdışı yolculukta bir refakatçi isteniyor. ayrıca kedi uçakta hiçbir şekilde serbest dolaşamıyor, sağlam bir carrier içinde tutulması isteniyor. bazı ülkelerde, kedide bulaşıcı bir hastalık olup olmadığının kesinleşmesi için uçuştan önce bir karantina işlemi uygulanabiliyor. genellikle kediye uçuş sırasında bir sedatif veriliyor, kedi ne yaşadığını hiç bilmiyor. ayrıca emin değilim ama yine bazı uçaklarda kedi kabine alınmıyor, kargo bölümünde gidiyor.

@life is a disease dediklerine ilave, havayolu ile gidiyorsanız, pet için ekstra ücret + hayvanın kilosunu da excess olarak alıyorlar. uçak tipi ve havayolu prosedürüne göre de kabin içi veya kargo departmanında seyahat ediyor.

Whoosie +1
Eğer kedi karantinada kalmasın istiyorsanız:
Ensesine çip takılacak. Karnesine çip numarası yapıştırılacak.
4 ay önceden kuduz aşısı yapılacak (çip takılmış olması lazım yanlış hatırlamıyorsam), aşıdan 1 ay sonra kuduz titrasyon testine gönderilecek. Bu testin sonucundan 3 ay sonra kabul ediliyor karantinasız AB ülkelerinde.
Bir de parazit tedavilerinin yapılmış olması gerekiyor 15 gün önce.
Şu 48 saat önce alınması gereken belge için çok süründürüyorlar, kedinin de sizinle gelmesi gerekiyor. Elinizde korkmuş sıkılmış kediyle binadan binaya koşup imza, damga bilmem ne almanız gerekiyor o yüzden yanınızda birini daha götürmenizi tavsiye ederim.
Hayvan için uçakta rezervasyon yaptırmanız gerekiyor, rezervasyonun sonucunu size çok çok geç verebiliyorlar. Bu yüzden bilet değiştirmek zorunda kalmıştım son günde. Ona da dikkat etmekte fayda var.

shi aila, siz yurtdisinda ikamet ettiginiz icin, oraya geri donerken yaninizda kedi goturecekseniz, verilen linkdeki A ve B belgelerine ihtiyaciniz yok. Ayrica -link dahil- kimsenin Pet Pasaportu gerekliliginden bahsetmemesine sasirdim. Bu kedinizle ilgili bilgilerin yanisira, asi bilgilerini de icinde bulunduruyor(yani asi kartini gereksiz kiliyor, oraya isleniyor asilar direkt olarak).

Bu gerekmeyen belgeler konusunda, Turkiye'de check-in yapan calisanlarin kafasi karisti, birisi bunlarin gerekli oldugunu, digeri ise olmadigini soyluyordu, pet-pass'i ve diger belgelerini(kuduz titrasyon test sonucu ve cipli oldugunu gosteren belge) alip, ucaga binmeden once bekledigimiz salondayken bana teslim ettiler ve sorunsuz girebildim. Avusturya'ya giriste ise ne kedime ne de belgelerine bakildi... Ama bunun sebebi, Turkiye'den bilgilendirilmis olmalari miydi, bu mumkun mudur bilmiyorum.

En dikkat etmeniz gereken sey, tatilinizin bu islemlerin tamamini yapabilmeye yetecek kadar uzun olup olmadigi, zira asilar ve kan testi arasinda zaman gecmis olmasi gerekiyor.

Pegasus kabin icinde 8 kiloya kadar olan kedilere izin veriyor, diger havayollarinda 5-6 kilo limit(hepsi kutuyla beraber). Ucret ise kilo x5-6 euro olarak hesaplaniyor. Eger kediniz, bu limitlerden agir kaciyorsa o zaman kargo bolumunde gidecektir, bu durumda gorevlilere birkac defa bu durumu hatirlatin ki pilot o bolumu, hayvaniniz icin ayarlasin(isi-oksijen). Maalesef rezil haberler cikiyor bununla ilgili ara sira, dikkat etmeli. Ben veterinerden Relaxan isimli bir hap almistim onu veriyorum yolculuga cikmadan bir gun once 1 defa, ve yolculuk gunu tekrardan. Benimki tam bir beyefendi o yuzden sorun cikmadan yutturabiliyorum(kizlar eqlemesin, ayni zamanda kisir). Ha evet, kedinin kisirlastirilmis olmasi gerekiyor ayni zamanda.

Ek olarak surada bahsettigim tarihlere bir bakin: www.eksiduyuru.com

Bir ara guneydogu kokenliler ulkemde baski ve iskence goruyorum vs diyerek siyasi multeci olarak siginip bir sure sonra da vatandaslik aliyorlardi.

Kacak da gidebilirsiniz tabi ama yasam kaliteniz yerlerde surunur cunku duzgun bir iste calisamazsiniz, bulasikcilik vs yaparsiniz karninizi bile zor doyuracak maaslarla.

bunu benim bir arkadaşımın abisi yaptı. kaçak olarak bi gemiye bindi ve kanadaya gitti. 4 yıl kadar kaçak yaşayıp bi tane kanadalı ablayla evlendi izin alabilmek için. sonra boşandılar adamda türkiyede şu an ama toplam 9 sene orada bilfiil yaşadı.

benim iki tane arkadaşım var bunu yapan. birisi amerika birisi norveç'te yaşıyor. ikisi de sikerim ya ben ülkemi özledim deyip duruyorlar. zor tutuyorum kendilerini. mal mısınız siktirin gidin diyorum inanmıyorlar. ne garip yaratık bu insanoğlu.

dunyada bu kadar adaletsiz, fakir ulke, zulum yasayan insanlar var. kim sker turkleri. diyecegim o ki 80 darbesinde ortam cok karisikti yada 60larda avrupa kalkiniyordu o yuzden isciye, gocmene olumlu bakiyorlardi. ama bugun okul, is haricinde yuzbinlerce dolarin yoksa ben muhendisim vatandas olucam dersen muhtemelen babayi alirsin. zira dunyanin yarisindan fazlasi norvec, isvicre, kanada'ya kapak atmanin hayalini kuruyordur.

heh işte ne yapmak lazım. "selam danimarka ben geldim. beni vatandaşınız yapmak ister misiniz?" demek olmaz heralde. ancak belki yeni zelandaya bu şekil gitsen sana gel otur yeğenim diyordur. bu sinerjiyi yaratmak istiyorum ben.

ab için:
iş bul. 5 sene kesintisiz kal. vatandaşlığa başvur.
evlen. 3 sene kal. vatandaşlığa başvur.
master yap. iş bul kal. vatandaşlığa başvur.

ha kolay mı dersen hiç değil ama sonuçta var bu seçenekler.

(bu arada ufak bir düzeltme: yeni zelanda.)

çabuk doldu duyuru yetişemedim. biraz daha bilgi vereyim. kaçak olarak yaşamak istemiyorum. çok kolay bile olsa kaçak yaşamak, legal olsun istiyorum.

mühendislik yapmak istemiyorum amacım orada mühendislik yapmak değil. he öyle bir iş bulsam da hayır demem heralde. ne biliyim bar açayım kafe açayım orada. ya da orada birşeyin kursuna gideyim(mesela pilotluk) onu yapayım.

danimarka dersen avrupa dersen tabii ki zor. şirketin sizi oraya göndermesi değil ama çalışmak zorundasınız. işsiz adamı ne yapsınlar beslesinler mi? canada, avustralya gibi ülkeler kendi vatandaşlarına bile mezun olduktan sonra işsizlik maaşı veriyor. 2,3 ay sonra iş buluyorlar. diyorlar ki burda çalış. yok derse adamın maaşını kesiyorlar. biz iş bulduk kendi çalışmadı diyorlar. (bu bahsettiğim kendi vatandaşlarına) dolayısıyla istemezler boş beleş adamı. bu dediklerim gelişmiş ülkeler için geçerli.

kaçak olarak gitseniz gene zor çalışamayacaksınız. ya tuvalet temizlersiniz, ya bulaşık yıkarsınız falan. isterseniz böyle gidebilirsiniz. tabi concact nasıl bulunur bilmiyorum ama nette mutlaka vardır. sizi gemiyle avrupa'ya geçırecek.

amma bu kadar da zor olmayan ülkeler var; dediğin gibi uruguay, bazı latin amerika ülkeleri, kamboçya falan filan zaten görmüşsündür. bunlar çok kolay gibi duruyor gerçekten. pasaportunu çıkar. direkt git. kimse seni durdurmaz. oraya gidince de istediğini yapabileceğin kadar serbestlikler oluyor bildiğim kadarıyla.

not: kolay diyorum, pasaport çıkart git diyorum, buradakilerin çoğu gidemicek gene :) yani bu sorular sürekli sorulur. ne kadar kolay olsa bile giden pek olmaz :)

orda bişeyin kursuna gitmek doğru olmayabilir. zira herkes bizim gibi ülkesine mülteci doldurup onları dilenmeye mahkum edecek kadar harika bir dış politikaya sahip değil. gideceğin herhangi bir ülke düşünüyor ki bu adam bana geliyor yaşamak için. çok güzel. ama bana ne verecek?
senin uzmanlığını eline alıp orada selamınaleyküm ağalar ben şucuyum demen lazım başvuruda. yani sen gidiyosun okey ama onlarında işine gelmesi lazım bunun.

bu arada diyorum şunu yapayım bunu yapayım diye de param yok buları yapmaya. uçak biletini rahat alırım anca. refahı yüksek olsundan kastım biraz da bu. bankaya gidip ben buraya bunu açıp iş yapmayı planlıyorum buradan geçen insan sayısı şu ben tahmini bu kadar iş yaparım ama benim bunu yapmak için bu kadar paraya ihtiycım var diyince. allah versin siktir git ya da sen türksün çükümüzü ye tarzı cevaplar vermesin incelesin mantıksızsa siktiri çeksin.

eğer iş planlıyorsan banka hesabını masaya vurdum mu güm diye ses gelmeli, gelmiyorsa fakirsin seni istemezler. abi bi bak önce, sor bi neden demene bakmazlar, para var mı para? merak ettikleri bu.
kaç tane türk kafesi var biliyor musun? kafeden geçilmiyor.

kurs planlıyorsan sana soracakları soru: neden bizim ülkemizde? türkiye'de yok mu bunun eğitimi?

nasıl yapmışlar bilmiyorum açıkcası ama kuzey ülkeleri Türkiyeli dolu ağzına kadar - darbe döneminde gelenlerden yahut Kürtler'den bahsetmiyorum bunu söylerken, Danimarka ağzına kadar konyalı dolu örneğin - büyük şehirlerde her tarafta küçük Konyalar mevcut. Finlandiya niteliksiz AKP yahut Fethullah taraftarı Türkiyeli kaynıyor - ki hali ile siyasi göçmen statüsünden gelmemişlerdir. ha, daha da gelmeyin bence artık Kuzey Avrupa'ya gerçi, ne bileyim, Kanada'ya gidin, Yeni Zelanda'ya gidin, ABD'ye gitmeyi düşünün, vesaire.

Paran yoksa unut derim. Cidden elinde hicbir sey yokken seni neden vatandasi yapsin o ulke? Su sartlar altinda vize bile alamazsin bence

30 yaşını geçmemişseniz Avrupa gönüllü hizmeti ya da Work&Travel yapıp yurtdışı yaşamı deneyimleyebilirsiniz. İngiltere'de iş kurabilecek iş planınız varsa Ankara anlaşması olabilir. Kredi çekip Almanya'da tanıdık bulup dükkan vs ortak olabilirsiniz.

abi hep söylüyorum, türkiye gibi bir fırsatlar ülkesinde bile dikiş tutturamıyorsanız avrupa'da amerika'da sizi kim ne yapsın? anca dönerci olursun, dönerci kontenjanı da yıllar önceden doldu zaten. üniversite mezunu mühendisim diyorsun, ulan toplumun %80'inden daha eğitimlisin, bunu paraya çevirecek bir yol bulup rahatına bakacaksın zaten senin işin bu.

türkiye'de yüksek lisans yapmış adam ülkenin en eğitimli %1'ine giriyor. almanya'da yüksek lisans derecesine eşdeğer bir şeyin yoksai sadece bsc ile yürüyorsan adam yerine koymuyorlar büyük firmalar. buradan çıkartman gereken çok büyük dersler var.

tekrar tekrar söylüyorum bırası bir fırsatlar ülkesi. bunu kullanın.

amacım vurgun yapıp zengin olmak değil yurt dışında. amacım insan yerine konarak mutlu yaşamak ve çevremde mutlu insanların olması.

avrupa şart değil arkadaşlar açıkçası uruguay falan daha çekici geliyor. hiç gitmedim daha önce ama abi yarrak gibi orası gitme diyen varsa fikrim değişir.

@jjwa bar açıp, kafe açmak istiyorsan olur tabi. ama önce o parayı göstermen lazım. bakın param var ve bu parayla bar açıcam dersen o zaman alırlar. kursuna gidersen de olur. pilotluğa git mesela. ama türkiye'de bile pilotluk kursları bildiğim kadarıyla 30 bin falan. orada gidebilecek misin?

bankaya gidip bu kredinin başvurusuna vurabilirsin sanıyorum. telefon edip sorabilirsin mesela. hemen şimdi?! Türk vatandaşıyım ve bunu yapmak istiyorum de. Ama kredi verirler mi bilmem. Türkiye'de bile o kadar kolay verilmiyor ki? Yani bir bar açacak kadar. İşlek bir yerde olacak, nezih bir yerde olacak, dekorasyondur, yiyecek içecek yatırımıdır. ohoo en azından 100-150 bini gözden çıkarman gerekir. Bunu kredi çekeceksin? ekstradan kefil olayları vb.

uruguay kötü değil, deneyebilirsin en azından :) belki bizi de bilgilendirirsin.

UK 2010 yilinda ulkeye kalifiye eleman almayi birakti. Cok cok buyuk bilimsel bir calisma yurutmuyorsaniz, ya da sanatci olup, sanatinizi orda icra etmiyorsaniz. Oraya yerlesmeniz imkansiza yakin.

Avustralya'ya botla giderseniz (kacak olarak) size vatandaslik, kalacak yer ustune de 5000 AUD para veriyorlar her ay.

Onun disinda US'de $1.000.000.00 gibi bir parayi ekonomilerine kazandirirsaniz, size vatandaslik verebiliyorlar. Cocugunuz orda dogarsa, 18 yasina geldiginde size vatandaslik talep edebiliyor.

Avrupa'da Avusturya MBA ve phD'yi (hepsi birarada) yaptiginizda size vatandaslik veriyor. Bunun icin Almanca lazim

Takipteyim

Sikerler ya diyip çekip gitmek aklımdan çıkmıyor açıkçası

Böyle bi olayı arkadaşım yapmış zamanında kanada vatandaşı şuanda orada mutlu gelmiyor geri falan
nasıl yaptığını pek anlatmıyor biraz sıkıntılı durumlar varmış hatırlamak istemiyor bende sormuyorum

Master için burs falan bulsam direkt giderim yani

Az ERASMUS kovalamadım da yapmadılar!

Oha avustralya iyimiş 50 günde giderim herhalde ahah

şimdi kendi adıma cevaplayım o zaman ben direk sikerler diyip kendi başıma gitmek istiyordum. ha diyorsanız parasız olmaz. o zaman ailemden yardım almam daha ince eleyip sık dokuyarak düşünmem gerekecek.

Adeta beni tarif etmişsin. Tam olarak dediğin şekilde Hollanda'ya yerleştim geçen sene, daha vatandaşı olamadım tabii, 5 sene burada legal olarak kalman, daha sonra başvurup onaylanman gerekiyor.
Mühendislik yapmak istemiyorum demişsin, ama buraya mühendis olarak gelmen başka türlü gelmenden çok daha kolay. Bazı mühendislik alanlarında eleman açığı var, ve bu alanlarda Türkiye'den, Yunanistan'dan vs eleman almaya olumlu bakıyor şirketler. Yalnız cebinde hiç para olmadan gelirsen bırak bankadan kredi almayı, oturacak ev bile bulamazsın. Neden parayı alıp ülkesine kaçabilecek birine kredi versinler ki hiç bir teminatları olmadan? Parasız mümkünatı yok, turist vizesi bile vermiyorlar ki hesabında para gösteremeyene. 80 yaşındaki anneanneme vize vermek için benden maaş bordrosu istediler.

ne kadar para lazım diyorsun mesela gelmek için witcher? mühendis olarak gelme şansım varsa onu da yapabilirim yapmam demiyorum. baktım keyif almıyorum bir süre para biriktiririm istediğimi yapmak için yine yaparım. baktım keyifli geçiyor öyle devam ederim.

Hassiktir hauahauahah. Avustralyaya kacak girince avustralya vatandaslik mi veriyomus. Avustralya hakkinda duydugum en fantastik soylenti bu herhalde. Avustralya televizyonlarinda kacak gelmeye calismayin geminizi batiririz duye reklam donuyo aq. Reklamveren de hukumet dogal olarak.

Cok vasif istemeyen vizelere bakacaksin. Avustralya ve yeni zelandanin work and holiday vizeleri var 1 yillik. Hemen hemen ayni olanaklara ve sartlars sahipler. 15 bin tl haricindepek bir sey de istemiyorlar

Bi de 5000 dolar para. Oha aq. Sallanir ds bu kadar sallanmaz. Biz niye yasal olarak geldik enayi gibi o zaman. Dur ben bi cikayim botla tekrar gireyim.

Baldur bu benim uydurdugum bir sey degil. Bir ozzie arkadasin soyledigi, aksama link alip buraya koyarim. Orda pakilerle takila takila onlarin karaktersizligini almissin.

Karaktersizlik ne alaka cahil? Ozzie degil aussie. Pakilerle takildigimi nereden biliyorsun? pakilerin karaktersiz oldugunu nereden biliyorsun.

youtu.be
Bak bakalim botla gelenleri neler bekliyomus.

@düşünüyorum öyleyse vurun 'a ben de mesaj attım ama cevap vermedi. Bana da çok saçma geldi. Kaçak gelenlere vatandaşlık ve her ay 5000 dolar? :s yani yıllık asgari ücretler 30-35 bin civarı diye hatırlıyorum. bu da ortalama 3 bin lira yapar. Asgariden çok veriyorlar yani her ay :D şaşılacak iş. bedavaya yaşıyorsun çalışmadan etmeden :D kalacak yer de var. ohoo

Of Brit Slangden de anlamiyorsun, biz cahil oluyoruz. Bu kafayla yasamaya devam et sen orda. Vatandasligi alsan da asla bir avustralyali olamayacaksin. Kalibreni belli ettin zira. Pakileri benden iyi taniyamazsin, ingilizim, burda dolu var.

@jjwa kişiye göre değişebilir ama biz 2 kişi (ve 3 kedi) geldiğimiz için ev tutma, kedilerin masrafları falan derken bir 50bin lira harcadık sanırım. Buna burada 3 ay kadar iş aradığım bir dönem cepten yememiz de dahil. Muhtemelen tek başıma gelmiş olsam yakaşık 20 bin lira civarında olurdu harcamalarım. Mühendisler için çalışma şartları Türkiye gibi değil bu arada, haftada 40 saat çalışma, hafta sonu ya da akşam kimse iş yükemez, aramaz etmez. Daha rahat yani.

Bos beles saldirmayi birak da link ver. Kisisel olarak saldirma. Avustralyali olmak istedigimi nereden cikardin anlamiyorum ki. Nasil gerzek bi tartisma kulturun var senin. Bir de ingilizim diyom hahaha. Git once aussie nasil yazilir onu ogren. Pabucunub ingilizi. Burda da o kadar pakistanli yok. British slang yapmismis. Gerizekali seni. Linki ver linki. Kira yok ayda 5000 dolar oyle mi.

anca hakaret edersin boyle, kisisel saldirma deyip, gerizekali demek de muazzammis. tipik bir turksun =DDD sore loser seni. anadilimi de bir turk ogretecek bana ahdgahjsf git boyacilik yap sen orda anca, asdhfagshc

Ben sana bir sey demiyorum artik. Her sey ortada. Takdir duyuru halkinin.

Sen necisin peki ingilterede. Bak avustralyanin guzel yani ne biliyor musun. Boyaci olan adam doktor veya avukat gibi bir adam tarafindan kucumsenmiyo. Cunku meslek meslektir. Onlardan asagi kalir bir sekilde de para kazanmiyoe degil. Yani insanlari yaptiklari ise gore yargilamiyorlar. Ay su boyaci ay bu insaatci diye. Sen ingiliz olsan bile ucuncu kalite bi insan oldugun icin boyaciligi dalga gecilecek bir sey olarak gorup asgagssgga yaziyorsun. Bu turklukle veya ingilizlikle ilgili degil ergenlikle ilgili. Baba parasi yemeyi birakip hayatin gerceklerine alisinca ogrenirsin.

Baba parasi mi? Babam bir turk, hayatimi mahveden adam. Dis hekimliginde okuyorum. Baba parasi degil granny parasi yiyorum. sour much?

Ee bi boyacidan ustun mu olacaksin mesela dis hekimi olunca.

Yeni mezun muhendissen ve okulun avustralya tarafindan taninan okulsa 18 aylik vize alirsin. Hem de full time calisma izni ile. Cok iyi bir firsat bu mesela gemileri yaktiysan.

Kosta Rika'ya yerleş bak hem dünyanın en mutlu ülkesi, hem de yasadışı yaşamak çok kolay
edit: kaçak istemiyorumu görmemişim :) yasal nasıl geliniyor bilmiyorum ama bakın benim şu kadar gelirim var diye belli bir miktarın üstünde para gösterebiliyorsan oturma izni çok kolay verilebiliyor kosta rika için.

İHS ve Natro benim tavsiyelerim olsun.

Güzel hosting'de 6 site barındırılabilen bir paket var, kendi sitelerimde kullanıyorum. Şimdiye kadar bir sorun olmadı.

guzelhosting +1

Natro kullanıyorum, şimdiye kadar bir şikayetim olmadı. Bir şey sorunca da aynı gün geri dönüyorlar.

Güzelhostingdeki o paketi kullanıyorum, şu an bi wordpress sitem bi de php portfolyo sitem var. Bir sorun yok hani çok trafik olmayacaksa cpu izni vs sorun olmayacaksa alınabilir bence.

6 aylık 22 liraya aldım ben.

netinternet fiyatlarına bi bak istersen kendi sunucuları var tr lokasyon

sitenin ziyaretçisi fazla olacaksa , bir link ekleme karşılığı ücretsiz hosting paketi verebilirim.

Bi zamanlar dinlerdim.

Ben "The Human Equation" albümünü çok sevdim, çok dinledim zamanında. Şimdi de denk geldikçe, kafam estikçe dinlerim. Gerek konsept olmasından ötürü, gerek de konuk sanatçılardan ötürü (Bil bakalım favori konuk sanatçım kim ehehe) eski gözdelerimdendir.

Hatta hemen bir parçasını açayım. :)

çok severim 18 şubatta anneke ile vereceği konseri sabırsızlıkla bekliyorum.

Eskiden dinlerdim de soylemesen boyle bir grubun var oldugunu dahi unuttugumun farkina vardim. Human equation guzeldi.

3 4 sarkısını bilirim comatose güzeldi

tüm şarkıları var. çok da dinliyorum diyemem ama severim.

Hastasıyım. Neredeyse her gün dinliyorum.

Human equation çok dinledim zamanında.

Lindt.

şüphesiz çok daha güzellerini yemişimdir ama milka mjoy bademlinin çok farklı anıları var bende. onun kadar zevk veren başka çikolata yemedim o yüzden.

tadelle

Lindt'in karamelli & deniz tuzlu çikolatası.
www.chocolate.lindt.com

Atıştırmalıklardan: Ferrero Rocher ve Raffaello +1

Artisan du Chocolat - Deniz tuzlu karamelli

Neuhaus pralinleri.

Çikolata manyağı arkadaşa sordum, o da Sagra burgu çikolatası diyor. (o çocukken varmış)

Tadelle 2000

kinder bueno.

çarşıda satılan olarak after eight. özel yapılan olarak ise j'adore'daki çikolatalı pastanın içindeki çikolatalar. hoş, oradaki bütün çikolata çeşitleri süper ya.

beyler buono premium'u tatmayan çikolata yedim demesin. galeri12.uludagsozluk.com

sözlükçü arkadaşlar da müptelası olmuş bak eksisozluk.com

Bolçi. bitter olanı.

Bruksel chocopolis'in el yapımı çikolatalarıydı, bu sene tekrar gittim çok bozmuşlar. Eski tadı yok. Jadore'un çikolataları da güzeldi sahiden.

milka beyaz

Ovomaltine tablet cikolata hali ve raffaello.

tadelle king size

milka 3 tat

lila pause ama ballı olan. üretimine yıllar önce son verildi. ya da tr'de yok bilmiyorum.

Yemedim o cikolatayi.

en güzeli mi bilmem de "şölen octavia" çok fenaydı :(
bayramda almış bizimkiler, bir iki derken koca paketi bitirmiş halde buldum kendimi.
o yüzden "şölen ne yea" demiyoruz ve yiyip mutluluktan ağlamaya başlıyoruz.

Knussnacker

ülker sütlü çikolata + leonidas (ayrımsız hepsi)

guylian,bana göre godiva dan çok daha iyi.

1. rafaelo ve milkanın üzüm kapı çikolatası..

schogetten
milka lila puase

Bu biraz zevk meselesi tabi, benim en sevdigim toblerone.

Guylian - Deniz kabuğu şeklinde olanlar
www.lovemarks.com

vakko çikolatası

Green Dream diye bir markanın yaban mersinli çikolatası: organikanne.files.wordpress.com

ferrero duplo

www.mtnero.com

ritter sport marzipan

lindt'in acılı ve narlı olanı, bir de çocukken yediğim ve bir daha internette bile bulamadığım milka'nın yoğurtlu limonlu alman çikolatası.

bence cicek iyidir. size bos gelir ama o hastaya acayip manasi var.

İkinci dediğin bana doğru gelmedi, sanki allah korusun ölecek de, onun adına bir şey yapıyormuşsun gibi olmaz mı? Çiçek iyidir, ama almışken güzel bir şey al. Çok ziyaretçisi olmayacaksa belki sıkılmasın diye güzel kitaplar olabilir (ameliyat sonrası durumu ne olacak bilmeden söylüyorum). Umarım sağlığına kavuşur.

bütçe kısıtlaması yoksa şu çok güzel geçen gün görüp beğenmiştim ama pahalı :(

www.ciceksepeti.com

onun yerine kitap alsan daha mantıklı bence de.

Canlı çiçeğe izin vermeyebilirler ama yapay çiçekte sorun olmaz bu arada. Çiçek + kitap güzel olur gibime geldi. Kitap okumayı seviyorsa tabii.

o narkozdan sonra burnundan koku alabileceğini dahi sanmıyorum.

küçük bir sepet yaptırabilirsin. minik havlular, sabunlar, okunacak kitap ve dergiler. evne gönderebilirsin içine de küçük bir orkide olabilir

bu mevsimin en güzel çiçeğini, orkideyi öneriyorum.

Ülkeden ülkeye değişiyor olabilir ama burada (Hollanda) belediyeden istiyorsunuz o davet belgesini. Benim yanımda kalacak, gerekirse masraflarını ben karşılayacağım vs diye bir form doldurup imzalatıyorlar. Sonra damgalayıp veriyorlar size o belgeyi.

davet mektubu olmasa da olur diye düşünüyorum ben bi konaklama rezervasyonu gösterilebiliyorsa eğer.
yani B kişisi kendi başına da tatil amacı ile vize alıp gidebilir sonuçta A orada olsa da olmasa da.

Kediler cennetine gitti+ yeni kedi kombosu sorununuzu çözecektir.

kedinin uyutulması vs kardeşin psikolojisi. ikincisi kazanır çok net. sonrasında yeni kedi olabilir ama her ölenin arkasından yenisi gelir gibi bir kafa yaratır mı kardeşte bilemiyorum. hayat işte böyle kardeşim diye birlikte gömülebilinir kedi, yenisini almak yerine.

insanların ortalama 70-80 yıl yaşarken, kedilerin ise ortalama 10-15 yıl yaşadıklarını, onların biyolojik yapılarının böyle olduğunu anlatın.

doğanın kanunu deyin. çok üzülüyoruz ama hayatın gerçeği bu, alışmamız lazım diyin.

diğer duygusuz, kedilerle alakası olmayan arkadaşların söylediklerini kaale almayın.

mea maxima culpa +1
Ayrica eger insanlardan cok yasayacak olsalardi, sahipleri olunce sokakta kalirlardi. Su anda son zamanlarini sevildigi ve mutlu oldugu evde gecirecek diyebilirsiniz.

Kardeşinin üzüntüsünü yaşamasına izin vermek, ona sarılıp onu anladığını, yanında olduğunu söylemek bence yapabileceğin en güzel şey olur.

Kedi gençse söylenecek fazla bir şey yok. Hayat adil değil...

Yaşlılıktan hasta ise o zaman durumu açıklamak için: mea maxima culpa +1

Olenle olunmez, bunu anlatmaya calisin, realite. Yeni kedi +1
mea maxima'nin onerisi ile duygusuz, kedi ile alakasi olmayan birinin onerisi arasinda bir fark goremedim zaten.
Benim onerim, kedi olmeden once yeni kediyi alin mutlaka. Mumkunse ayni renk, ama ayni huyda hayvan bulmak zor maalesef.
Kedi severim.

@delifaruk oha diyorum.

fabrika yapımı, seri üretim oyuncak mı bu?

ne kadar duygusuzsunuz siz? kedi sevmek internetten kedi videolarına bakıp ehu ehue ne gomik diyerek paylaşmak değildir. siz çok yanlış yerlerdesiniz.

sen ölünce çocukların tip olarak aynı bir baba mı getirsinler eve? o da baba, bu da baba, bak saç rengi aynı, burnu da benziyor.

nasıl bir mantık bu?

yemin ediyorum anlamıyorum nasıl bir zihniyetiniz var, nasıl bu kadar duygusuzsunuz, ne garip zihniyetler bunlar :(

hem de kedi ölmeden başka kedi alarak yeni kediye de evde ölen bir arkadaş duygusu yaşatacaksınız. nasıl bir gaddarlık bu? bunlar oyuncak değil. bunlar duyguları, düşünceleri olan canlılar.

ayrıca arkadaşın kardeşi de geri zekalı değil. böyle garip şeyler yapıp kızı da psikopat mı yapacaksınız.

ergen diyorum kızıyorsunuz ama böyle garip garip fikirleri olanlar sussun lütfen. her şeye biliyormuş gibi atlamasınlar.

@mea
Bana da senin fikrin garip geldi. Ne yapacagiz simdi? Bana sorarsan sen garip fikirlerini sunma, iyi olmuyor. Hangimiz dogru nasil ortaya koyacagiz simdi?
Bu arada kedi videosu paylasmiyorum:)
Simdi ben ergen diyecegim sana. Bana ergen demene ben kizmadim, sasirdim sadece. Burada bunu ilk duydugum kisi sensin.
Arkadasin kardesini psikopatliga surukleyecek hicbirsey goremiyorum ben ortada. Sen ne dusunursen dusun her halukarda olecek olan kediye fazla baglanmamak hic de kotu bir fikir degil. Iyi/kotu fikri ayirt etme kabiliyetin oldugunu nereden bilelim? En azindan bu konuda.
Yeni kedi, hic kedi olmamasindan iyidir, bu bence hatali bir mantik degil. "Kedi" ile "baba" ve bunun gibi seyler ayni seyler degil, cok nadir istisnalar disinda. Bir dusunsene insan icin bile "olenle olunmez" diyor insanlar, benden once bu zihniyete saldirilmasi lazim ozaman, yanlis miyim?
Hem "oha" deme, olmaz ki "oha" dersen.

Ayrica senin bu konuda onerine bakarak duygusuz olmadigin sonucuna varilamiyor.

Kedinin duygulari dusunceleri var, peki. Peki kedi duygulari ve dusunceleri (bunlari okuyamiyoruz pek) kendisi oldukten sonra yenisi gelmesi hakkinda ne yonde acaba? Olumlu mu olumsuz mu dusunuyor bu konuda? Yoksa hicbir fikri yok mu? Ya da hic tahmin etmeyecegimiz birsey mi dusunuyor?

Bana sorarsan konussaydi ne kadar umursandigini zerre kadar umursamadigini soylerdi kedi. Olup gittikten sonra hakkinda ne dusunulecigi konusunda da ayni. Yalnizca kendisine iyi bakilmasini istedigini soylerdi, bunu yapmak zorundasin zaten. Hayvan kendileri ile duygusal bag kurmamiza ihtiyac duymuyorlar, hayatta kalmaya ve aci cekmemeye ihtiyaclari var. Ihtiyaclari olani elimizden geldigince verelim, bunun disinda haklarinda gereksiz seyler dusunmeyelim. Ergence seyler:)

Ha bir de biliyormus gibi atlamak?? "Kediye uzulen kardese ne yapalim?" sorusunun cevabini biliyormus gibi atlamak ile biliyor olmak arasindaki keskin ayrimi yakalayamiyorum birturlu.

offf. bir araba laf yazmışsın.

bir şey anlaşılmıyor. bir anlam bütünlüğü yok. bilgi yok, tecrübe yok, empati yok. hiç bir şey yok.

boş konuşmalar ya. laf yetiştireyim. lafın altında kaldığım sanılmasın mantığı ile doldurmuşsun.

duygusuzsunuz. her şeyin çok uzağındasınız. inşallah zamanla öğrenirsiniz bunları.

Deep Impact olabilir mi?
en.wikipedia.org(spacecraft)

steam online shop diye görünüyordu yanlış hatırlamıyorsam.

STEAMGAMES.COM olarak gozukuyor benim faturada.

Enpara'da "WWW.STEAMPOWERED.COM Luxembourg TR" olarak görünüyor, bazılarında da "STEAMPOWERED.COM SEATTLE TR" olarak görünmüş. hatta birinde de STEAMGAMES.COM olarak.

www.numbeo.com

Evet, ucuz aslında. Ama turistlere her şeyin fiyatını 5-10 katıyla söylüyorlar,iyi pazarlık yapmazsanız pahalı gelir.

Turistik yerler ucuz değil, Türkiye ile aynı denebilir. Nereye gideceğine göre değişir.

AVM'lerde kıyafet almaktan bahsediyorsan, aynı markalar Türkiye'dekinden daha pahalı.

Bence ucuza yapabileceğin aktivite restoranlarda yemek olur, ama onun için de o turistik olmayan ancak güzel restoranlara ulaşabilmen/gidebilmen lazım. Markete girip limon almaktan bahsediyorsan mesela ucuz (çok güzel misket limonları var, gitmişken al) ama senin kafandaki para harcama anlayışı ile bu örtüşmeyebilir.

Ben buna inanmıyorum o annelerin babaların aman bişey olur mu korkusuyla ortaya attıkları saçma bir düşünce. Halk arasında bir efsane yani. geçenlerde bir yerde okumuştum ama direk link bulamadım bulunca eklerim. Yapılan bilimsel çalışmaya göre hayvanlarla büyüyen bebekler daha sağlıklı oluyormuş hatta. Başka bir yerde bulduğum link ise şu. (git: www.floryahayvanhastanesi.com)

kötü, leş insanlar çünkü. hayvan onlar için oyuncak.

son yapılan araştırmalar kedi&köpekle büyümenin astım riskini azalttığını kanıtladı. yani o tüyleri yutar nefesine kaçar vs tamamen efsane.

hayır zararlı değil. Aksine gebelik döneminde evde kedi-köpek gibi hayvanlarla gebeliğini geçiren kadınların doğacak çocuklarının bağışıklık sistemi daha kuvvetli oluyor.
Geçen gün bir link görmüştüm ama şu an bulamadım, bulursam eklerim; doğduktan sonraki 3 ay içerisinde kedi-köpekle aynı evi paylaşan bebeklerde alerjik rahatsızlıklar ve alerjik astım görülme ihtimali %75 oranında azalıyor.
ilk bir yıl boyunca kedi ve köpekle birlikte uyuyan-oynayan-devamlı temas içinde olan çocuklarla böyle bir ortamdan soyutlanmış çocuklar kıyaslandığında, kedi köpekle etkileşimde olmayan çocukların hastalıklara karşı duyarlılığı kedi köpekle ilk yılını birlikte geçiren çocuklara nazaran 3 kat daha yüksek.

İnsanlar cahil. Nereden duydularsa kedi köpek tüyü kist yapar diye, iyi bi ezberlemişler onu, parazit aşılarını yaptırdıktan sonra neden kist yapsın?
Çocuk yapanlar artık yeni oyuncak aldıkları için eskisini elden çıkarıyorlar gibi geliyor bana. Hayvanı canlı varlık olarak görmüyorlar bizim kültürümüzde. Sokağa attıkları hayvan, görmedikleri bir yerde ölünce sanki sebep olan kendileri değilmiş gibi huzur içinde yaşıyorlar. "3 kedi çok değil mi ya, azaltsanız" diyen oldu bana mesela. Ne yapayım, eldeki iki tanesini bozup yastık mı yapayım? "Taşınırken kedileri de götürecek misiniz" diye tanıdığım herkes sordu, herkes. Şaşırıyorlar "tabii ki götüreceğim" deyince bir de. Akıl erdiremiyorum düşünce sistemlerine.

(bkz: toxoplasma gondii)

Hayvan kıllarının üzerinde bulunan virüslerin ya da bakterilerin kist, tümor oluşumu yaptığı bilimsel bir gerçek. Asıl cahillik virüslerin de kediler ve insanlar gibi türlerini devam ettirmek için çoğalma içgüdülerine sahip olmadığını düşünmek

www.dailymail.co.uk

Evrimsel olarak önceki çağlarda kedi-köpek-at ile insan türü arasındaki ilişki bu kadar yakın olmadığı için bu tip vakaların olması gayet normal. Tabi bu olayın bir boyutu.

Diğer taraftan kedi köpek ile büyüyen çocukların duygusal zekalarının daha yüksek olduğu tesbit edilmiş.

Doktarlar bu şekilde yönlendiriyor anne adaylarını. En azından etrafımdaki bir çok insanda durum böyle.

Cahillik, bilgisizlik.
Ben hiç hayvan yüzünden hastalanan çocuk görmedim ama ailesi tarafından kötü bakıldığı için hastalanan çocuk çok gördüm.

cahillik, üşengeçlik artı kötülük

hiçbir zararı yok. tam tersi, hayvanın çocuğun psikolojik gelişimine de bağışıklık sistemine de faydası var.

want2die +1000


burada bu ''cahilin teki, ahmaklar'' tarzı yorumlar yapan da evde kedisiyle takılan parkelerinin üzerleri kıl tüy kaplı olan insanlar. hatta yeni doğan bebek görmüş olabileceğinizi bile düşünmüyorum. umarım burada hayvanseverim(kalpkalpkalp) diye takılan arkadaşlar günün birinde acillerde bebeleriyle koşturmazlar, az mantık.


edit yapmama gerek olmasın editi: beslemediğim evcil hayvan kalmadı. hatta kediyi falan da petshopdan değil sokaktan alıp beslemiştik. çakma hayvansever değilim, seviyorum gerçekten. ama bebek bu. uyurken bile her dakika nefes alıyor mu sinek konmuş mu üzerine diye kontrol edilen savunmamış bir varlığın yanına evcil hayvan sokulmasını doğru bulmuyorum ben. ha 3 yaşını geçer bebe o zaman çok güzel olur bak. çocuğun paylaşım duygusu da artar ayrıca.

bebek olan evde hayvan beslenmesine sıcak bakmayan arkadaşlar, o hayvanı zamanında almışsın diyelim birine vermeyi doğru mu buluyorsunuz peki? ne olacak o hayvana, seni benimsemiş, evdeki bireyleri benimsemiş, evi benimsemiş, oyuncak da değil bu nasıl vereceksin? hayvan beslediğim bir dönem tatil yüzü görmedim kedimi bıraktığım kişi iyi bakamazsa diye. hayvanı alıyorsan ölene kadar bakacaksın. onun için hep derler, hayvan almadan önce düşünün diye. gerçekten evin bir bireyi oluyor artık, bütün planlarını ona göre ayarlıyorsun. bir de hiç mi sevmedin veriyosun bunu? bir kere alışır insan. koltuğa, kanepeye bile alışıyor insan. o zaman baştan almayacaksın, aldıysan da çocuğunla oturacak.

kuzenimin yigenine olmadi, halamgillerin bebegi vardi kopege sarilip uyurdu gibi yaklasimlarla bir cocugun gelecegini ilgilendiren bir konuda karar alinmaz. tuylerin kist yapiyor olusu 20 vakadan 1'inde bile görülse agir risktir.

çok fazla duygu sömürüsü yapılmış.

senin çocuğun yok anlayamazsın, hiç çocuğun kucağında acil serviste bekledin mi sen, yok efendim milyonda bir polen gelip çocuğumu hasta etmesin diye titriyorum filan.

yani siz milyonda bir ihtimalleri düşünerek çocuğunuzun üzerine titriyorsunuz ama evcil hayvan sahibi bebekli insanlar o kadar duygusuz ve sorumsuz ki çocuklarını umursamadan hayvanların arasına salmışlar. bebekler hayvanlarla bir arada bulunabilir dediğimiz için de duygusuz oluyoruz.

@want2die. niye bütün tartışmalar böyle en aşırı örneklerle olmayacak yerlere taşınıyor anlamıyorum.

kimse sizin çocuklarınızın kötülüğünü istemiyor, çocuk düşmanı da değiliz. şurada fikir alışverişi, tartışma yapılıyor.

siz haklı olarak dikkatli davranıyorsunuz ancak bazı insanlar da çocuklarını evcil hayvanlarla büyütüyor. çocuklara da bir şey olmuyor. bu da bir gerçek. kabul edin.

kedinizin, köpeğinizin sağlığını ihmal etmezseniz, aşılarını kontrollerini düzenli yaptırırsanız ve hamilelikte de bebek olduktan sonra da gerekli önlemleri alırsanız (hayvandan insana bulaşabilecek enfeksiyonları hayvana kan testi, dışkı testi yaptırarak vb. kontrol ettirmek gibi); bu durumda çocuğa hayvandan ne kötülük gelebilir ki?

ancak çocuğun evdeki hayvana ciddi bir alerjik reaksiyonu olur, hayvanı göndermekten başka çaren yoktur, o zaman anlarım.

çocukluğumda hayvanlardan "uzak tutularak" büyüdüm fakat zatürre de geçirdim, alerjik kronik bronşit de oldum. mesela ben bu hastalıkları gayet ağır bir şekilde yaşarken evde kedi, köpek olsaydı kesin günah keçisi o olacaktı. ciğerlerini zayıflattı, nefesini bozdu filan diyeceklerdi. pek çok kişi çocuğunun her türlü sağlık problemini hayvana bağlıyor çünkü kendisinin çocuğuna kötü baktığını kabul etmek istemiyor. bu kadar basit. kaldı ki bu hastalıkları geçirmeme rağmen kedi de köpek de beni hiç olumsuz etkilemiyor. tüyleri filan hiçbir sorun yaratmıyor. bir demet papatyayla, bir demet gülle 1 günü bile rahat geçiremiyorum ama 3 senedir evde baktığımız kedilerimiz var ve (evde kokulu, polenli çiçek olmadığı sürece) en ufak bir nefes darlığı sorunum yok.

"evde hayvan varsa çocuk mutlaka hasta olur, hayvan gitmeli" düşüncesini haklı bulmuyorum. iyi bakılmayan her çocuk hastalanır. hayvanınıza da çocuğunuza da iyi baktığınız sürece çocuğunuzun hasta olma riski diğerlerininki kadar...

Sadece buz koyup iç.

Ya da sıcak / soğuk kahveye karıştır

Cakabo +1

Buzu kırın hassas olarak adlandırılan bardağa koyun için

filtre kahve. tercihen sıcak ya da soğuk.

cakabo +1
kırık buz ile daha güzel oluyor bence

Soğuk süt ve kırılmış buz ekleyebilirsiniz. kahve yada sıcak çikolatanın içinde de iyi gider.

Bitter çikolatayla sek.

sadede gider. ağır içki değil sonuçta. ama daha çok tad alayım dersen filter kahve ve sütle karışımı vardı. oranı hatırlamıyorum google'la bulursun illa ki.

kahve küpleri.
blogs.mydevstaging.com

filtre kahveye ekliyorum şahsen. übermensch.

Sade türk kahvesinin yanına, su niyetine. Ben çok severim en azından.

berserk izle moruk sonlarına doğru beynin kulaklarından akıyor:))

geass izle geass. code geass.

elfen lied
deadman wonderland
mirai nikki

bağımsız önerim:
nodame cantabile

Gantz'i okudum, animesi cok tiras. Code geass'i izledim. Elfen lied'i de izledim. code Geass ile Elfen Lied'e gecer not veririm ama super degiller bence. Cita da oyle yuksek yani.

(bkz: hunter x hunter)
şiddetle tavsiye edilir.

Ghost in the shell
hem filmi hem de tv serisi var.

izlemişsindir büyük ihtimalle ama yazmamışsın: (bkz: death note)

olm o değilde death note harbi güzeldi ya özledim... tekrar başlayayım bugün, iyi hatırlattınız.

monkey +1 kesinlikle diyerek Berserk'ü ben de öneriyorum. Animesi 25 bölümdür mangayı tanıtım tadındadır ama o karanlık atmosferi, kurguyu, karakterleri iliğine kadar hissedeceksin.

Onun dışında Neon Genesis Evangelion öneririm. Attack on Titan'ı sevdiysen, NEO'yu da seversin tam bir lezzetli çipepet hatta aniyyaa'dır kendileri.

tengen toppa gurren lagann. (Tek bir isim bu) tavsiye ederim. Shounen tadında değil, FMA seven bunu da sevdi.

gurren lagann buz gibi shounen abi, nesi shounen degil allasen. tam da kacinmak istedigim tipteki anime. death note izledim tabi. Ghost in the Shell'in de tum filmleri ve seriyi izledim, hatta dizi ile film apayri oldugundan tamamen karman corman oldu kafamda.

Kesinlikle. 3 ayda bir doğurmaktan kurtulsun hayvancağız, bünyesine zarar zaten bu kadar doğurması.

sokaktaki hayvanlara yapacağınız en büyük iyilik onları kısırlaştırmak. imkanı olan tüm hayvanseverlerin bu konuya eğilmesi gerekiyor aslında. bize bir seferberlik lazım bu konuda.

Kedi için rezervasyon yapılması gerekiyor bir süre önceden. THY'de de öyle bir sınırlama var bu arada, benim 3 kedimden sadece 2'sini kabine aldılar, biri kargo bölümünde gitmek zorunda kaldı. Hatta iki kedinin birisi uçağın ön tarafında diğeri arka tarafında gitmek zorunda diye tutturdukları için kardeşimle ayrı yerlerde oturmak zorunda kaldık.

Evet 6 saat onceden yapmak gerekiyormus. Sabah 8 de arayip biraz didinerek halledebildik. Bizimle ucacak bu kez:)kargoda da ucabilirdi de yakin zamanli haberlerden biraz korktuk. Bi ilac verdiler ucak oncesi icin sanirim onu kullanmayacagiz umarim kotu bi sey olmaz :/

Acibadem, 1500

Zeynep kamil civarı daha uygun olur fiyat açısından, yürüyerek bile gidebilirsiniz Capitol civarına. 10-15 dk'dan fazla sürmez. Oralar sessiz sakin muhitler ama evler eskidir genelde.

altunizade

altunizade'ye ek olarak koşuyolu güzel olabilir.

İcadiye

göztepe soyak.

"hayvanları kafese koymak hoşuma gitmiyor açıkçası" demişsin ama hayvan beslemenin her türlüsü hayvan için esaret oluyor.

bundan bağımsız olarak deneyimlerime dayabarak balık diyebilirim, akvaryum koyacak uygun bir alan varsa. kolay beslenebilen türlerden başlarsan sıkıntı yaşatmaz.

kesinlikle tavsiye etmiyorum. muhabbet kuşu iyidir. ben bir çift muhabbet kuşu için 350 TL'ye bildiğin papağan kafesi aldım. tel aralıkları fazla açık olduğu için sineklik ile tamamını kapladım. kesinlikle daha mutlular.

ama kedi, köpek kesinlikle ama kesinlikle tavsiye etmiyorum. nedenlerini sıralamaya başlasam bir düzine sayfa yazabilirim.

kediyi bilmem ama köpeğin gezdirme ve beslenme ihtiyacı dışında eğitim ihtiyacı da var. özellikle yavru almayı düşünüyorsan özellikle ilk aylarda hatta 1 yaşına kadar falan saatlerini ayırman gerekir. Ben haftanın 3-4 günü gece hayatındayım, eve geç gelirim diyorsan tavsiye etmem.

yetişkin haldeyken de eğitim ve disiplin ihtiyacı devam ediyor tabi. ayrıca evde onunla zaman geçirmen, oynaman, tüylerini taraman vs vs. mama ve veteriner masrafları var. tabi bir de kendi kişiliğine uygun köpek seçmek var. tipine değil de kişiliğine bakmak daha mantıklı. sen sürekli çıkarıp koşturamayacaksan sporcu ruhlu bir köpeği mutlu edemezsin, o da enerjisini atamadığı için evi dağıtır falan filan.

yalnız yaşıyorsan ve gün boyu işteysen köpek alma bence. muhabbet kuşu bile tek başına bırakmaya gelmiyor hemen bunalıma giriyor ki köpekler onlardan kat be kat hassas hayvanlar bu konuda. bizim muhabbet kuşunu evde bırakıp gezmeye gittiğimizde bile eve döndüğümüzde bir süre trip yiyoruz kendisinden. kuş alacaksan çift olarak al bari ki sen yokken canı sıkılmasın.

kedi köpek tavsiye etmiyorum +1
kuş ya da balık olabilir. ben olsam balık alırdım.

kedi ya da köpek tavsiye etmeyenlerin neden etmediğini rica edebilir miyim? altından kalkamayacağı bir sorumluluğun altına giren tiplerden değilim. bi düzine sayfa değil de bir kaç makul sebep yetecektir bana.

Eğer çalışma saatlerin uzunsa 2 kardeş kedi alabilirsin, sen yokken sıkılmazlar böylece. Ama şunları göz önünde bulundurmak lazım:
Aşı fiyatları: 30-60 tl arası değişiyor. İç-dış parazit ilaçlarını da eklemek lazım.
Kısırlaştırma: 200 tl- 1000 tl arası, nerede yaptırdığına bağlı biraz.
Tabak çanak: kırılıyor, yapılacak bir şey yok.
Bir de mama ve tuvalet kumu masrafları var. Ben mamayı 10kg'lık alıyorum, aylarca idare ediyor 3 kedi için. Ucuza geliyor.
Para dışında şunlar lazım:
Olur da birkaç günlüğüne evden uzaklaşırsan, kedilere bakabilecek arkadaş.
Rastgele saatlerde miyavlayan, halıya kusan, salona sıçan, eşyaları çizen ve kıran kediye gösterilecek anne sabrı.
İnsan gibi ev sahibi ve komşular.
Anlayışlı ve hayvansever sevgili-eş-anne baba.
Hayvanı kafese kapatmak konusuna ise katılmıyorum, kedi bir ev hayvanı. Sokaktaki hayat kalitesiyle evdeki kıyaslanamaz bile.

hem kedi hem de köpekle yaşayan biri olarak iyi eğitimli bir köpekle yaşamın kedi ile yaşamaktan daha kolay oluduğunu düşünüyorum. kediler her yere giriyor, çıkıyor, eşyaları devirebiliyor. köpeğin en zor yanı sürekli sizinle olmak istemesi. siz eve gelmediğinizde ilgilenecek biri dahi olsa mutsuz oluyorlar. havlama, miyavlama, tüy, koku vb. şeyleri dert edecekseniz ikisini de hayatınıza sokmayın. yaşadığınız yerde hayvansever insanlar azınlıktaysa problem yaşamaya hazır olun. birlikte yaşayacağınız ilk hayvan olacağı için yavru bir can düşünmeyin. min. 6 aya kadar çiş-kaka temizleme derdiniz olabilir. eşyalarınız zarar görebilir. bunları önemsemiyorsanız köpekler gerçekten arkadaş oluyorlar.

muhabbet kuşları psikolojisi çok hassas hayvanlar. yalnız kalmaya, ilgisizliğe gelemiyorlar. depresyona girip kendi tüylerini yolanından, yemeyi bırakıp intihar edenine kadar bir sürü acıklı hikaye biliyorum. ayrıca uçmazlarsa göğüslerinde yağlanma oluyor ve ömürleri kısalıyor. yemini tazelemeyi unutursanız ve 1 gün yem yiyemezlerse açlıktan ölüyorlar. oldukça büyük bir kafes alamayacaksanız, uçması için ara sıra evin içinde serbest bırakamayacaksanız ve ilgilenemeyecekseniz (vitamini, ek besinleri, adı üstünde muhabbeti vs bir çok ihtiyacı oluyor) almayın.

Babam harita mühendisliği son sınıf terk. 1 gün bile işsiz kalmadan emekli oldu. 7 yıl önceki maaşı 1.500 lira falandı yani sen düşün ;)

ha şimdi her bokun mühendisliği var. Durum nedir bilmem.


ekleme: Okul yıldız idi. Gerçi onun zamanın şartlarıyla şimdiki şartlar bir değil ama olsun.

bölüm ve sehir gözetmeden genelledigin icin cevap hayir tabii ki.

okul çok farkediyor. iyi okul mezunları iyi kazanıyor ama yatlar katlar edinecek kadar da değil, rahat yaşayacak kadar işte

hayir hepsi cok kazanmiyor.

maasi genelde iyi olanlar yaziyor :) issiz olan issizim yaziyor issiz muhendisim yazmiyor. :)

hayir muhendis var muhendis var. dandik okuldan iyi kazanan iyi muhendis cikabildigi gibi odtu'den mezun olup hic bir sey bilmeyen issiz olan muhendis de var.

Yok abi gayet çok çok az kazanan adamlar tanıyorum. Çok kazanıyor denecek bir şey yok ortada. Hatta hak ettiklerinden çok daha az kazanıyor.

Doktorlar mesela çok kazanıyor, ya da kabin memurları evet çok kazanıyor. Ama mühendisler ortalama kazanıyor denebilir.

Diğerleri için bilemeyeceğim ama bilgisayar/yazılım için cevap evet sayılır.

Çevremdeki herkes (ben dahil) ya mezun olur olmaz fena sayılmayacak ücretlerle(3-4k İstanbulda) işe başladı, ya da yurt dışında burslu yüksek lisans yapıyor.

Okul inan hiç farketmiyor. Zaten ne öğreniyorsak ya coursera'dan, ya mit'den, ya da youtube'da ki tutorial'lardan öğreniyoruz.

Edit: Bu arada herşey kendini nasıl pazarladığın ile ilgili.

Muhendis var, muhendis var.
Ilk is icin okul cok onemli. Tecrube kazandiktan sonra calistiginiz projeler ve birikiminiz daha cok onem kazaniyor muhtemelen.
Ayrica muhendislik diplomasini her alan da iyi okuldan da mezun olsa "muhendis" olamayabiliyor.

Şöyle anlatayım canım. THY'de mühendis arkadaşım var. İşe ilk girdiğinde maaş ile ilgili mail'i ben de okudum. 3400 TL Brüt x 16 Maaş (yılda 4 ikramiye. Her yıl sendika zammı ve 2 yılda 1 kez de kıdem zammı alıyor. :)

odtüden mezun olup 1 senedir full time bir işe girememiş arkadaşlarım da var, direkt bir yerlere kapağı atmış arkadaşlar da.

ama öyle dehşet maaşları yok adamların, giriş için 2-3 bin tl civarı alıyorlar..

babam petrol mühendsisiydi, belirli bir süreden sonra baya deli paralar alıyorlardı özel sektörde. 3-5-10 değil. ama riskli ve sorumluluğu fazla olan işler, deli gibi stresli.

Bu memlekette issiz kalmayan meslek gruplari arasindadir muhendislik. Turkiye'de genel anlamda maaslar itin gotunde oldugu icin 3bin tlye falan hooammina demeniz normal. Roket'in de dedigi gibi fazla degil ortalama.

Ama ozellikle son donemlerde artirilan kontenjanlar ve bos mezun muhendisler ister istemez piyasayi dusurdu.

bilgisayar mühendisiyim, 3 aydır işsizim.

baya daha bir süre de işsiz kalacak gibiyim.

işsiz kalmadan önce de 1800 tl alıyordum.

çoğu çok kazanmaz. sorarsan herkes bok gibi kazanıyor ama yalan.

ilk iş için iyi bir okul ya da dayı lazım. ilk iş iyiyse sonrası gelir. ama çok azı iyi para kazanır. öyle iyi örneklere bakmamak lazım. herkes iyi yerde çalışamıyor maalesef.

kaliteli bölüm, kaliteli okul, kaliteli mühendis kazanır. kendini bilir kariyerini düzgün planlarsa cok güzel kazanır hem de.

İş bulmak çok kolay diyemem ama diğer mesleklere göre kolay sayılır. Mühendis olup maaşından memnun olan da görmedim, zor geçinen de görmedim. İşine kendini adayan, gecesi gündüzüne karışan mühendisler oldukça iyi kazanıyorlar ama her yiğidin harcı değildir bu, hakikaten pek çok şeyi feda etmeniz gerekir, istediğiniz yerde değil de ancak mecbur kalanların bildiği yerlerde yaşamanız gerekir. Bu şekilde çalışmış mühendisler için belli bir yaştan sonrası nispeten kolaydır, danışmanlık yapabilirsin, imzan kıymetli olur..vs

bölümüne göre değişir. mesela inşaat mühendisi, bilgisayar mühendisi ya da makine mühendisi olursan pek işsiz kalmaz tatmin edici maaşlar da alabilrsin ama bölüm jeoloji filansa ya banka memurluğu ya da işsizlik seni bekliyor demektir. ha iş bulamayan bölümlerden mezun olup iyi maaş teklifleri alabilmen de ancak staj zamanını çok iyi değerlendirip gireceğin firmada tanıdıklarının olması ve biraz da şansla mümkün.

işsiz mühendisim, yani işsiz mühendis var :)

Mühendislerin sadece %21.44'ü iyi(ortalamanın üstünde) kazanıyor. %52.28'i kolay iş bulabiliyor. Geri kalanlardan %36.17'si ya işsiz ya da asgari ücretle başka işler yapıyorlar. %11.55'lik kısımda kalanların durumu hakkında çeşitli söylentiler var.

okul başarı dil vs. farkediyor. sonuçta lys birincisi de 100bininciside mühendislik okuyabiliyor.


aralık çok geniş anlayacağın. 1200 tlye çalışan da duydum 5-6bin ile başlayan da.

Yazılım için konuşacak olursak, okulda iki kodu bir araya getiremeyen, ödevlerini başkasına yaptıran arkadaşlarım 3000+ maaşla çalışıyor. Türkiyenin sayılı okulları arasında falan da değil hani. Referansın olursa iyi bir yere girip sonra mecburen öğreniyorsun galiba. Ama çalışma şartları iyi mi? Değil. Paso fazla mesai.

gerçekten mühendislik yapıyorsa evet nispeten iyi kazanıyorlar denebilir.
mühendislik hizmetinin bir bedeli vardır. firmalar da bunu bilirler.

rahat iş bulunmuyor, hayır. özellikle başlangıç aşamasında her hangi bir fark yok iş arama/bulma anlamında, hatta başlangıç aşaması için ara meslekler (teknikerlik) çok daha avantajlı.
ancak 2+ yıl deneyimden sonra nispeten kolaylaşıyor iş bulma mevzuları (diğer mesleklerle kıyaslandığında)
dolayısıyla başlarken maaşa muuşa değil, firmaya ve işe bakmak lazım. (tabii çalışacak adamın şartları maaşı bir kaç sene önemsememeyi kaldırabilecekse)
sonrasında ise yani iş tutuş ve insan yönetimi konusunda tecrübelendikten sonra ise "gerçek" maaşlara geçilebiliyor.

oncelikle spoiler ibaresini cok begendim, kullanirim ben de telif hakki sana ait olmak sartiyla tabi ki.

ejderha parcalari degildi yav onlar, 2 tane inek gibi biseydi.

stannis orduyu guclendirmek icin geldi galiba kuzey'e. gercek kuzeylileri kendi ordusuna katacak.

khalesi'yi ben de hic begenmiyorum, tam bir umraniye kezbani, saclar sari kaslar siyah.

3. ejderha başıboş dolanıyor ortalıkta ve en thelikelisi olduğundan laf geçirmek ve yakalamak daha zor.

stannis güneyde güçlü tyreller ve lannisterlarla savaşmaktansa bölünmüş kuzeyde boltonlarla ve greyjoylarla savaşması daha uygun daha dişe diş rakipler. ayrıca kızıl kadın kuzeye gitmeyi ateşte gördü geçen sezonda hatırlarsan.
bir de kral dediğin diyarın koruyucusu olur diyerekten ayrıca hala starklara bağlı beylikleri kendisine katabilir düşüncesinde

khaleesi kitapta daha çaresiz bir halde.

maester aemon'ın bütün krallara (kral olduğunu iddia edenlere) gönderdiği mektubu davos okuyor ve stannis'e veriyor. melisandre'de ateşe bakıp "tamam gidelim orada iyi şeyler olacak ben yanılmışım" diyor.

3. ejderha dolaşıyor ortalıkta. zaten en baştan beri diğerlerinden daha hızlı büyüyordu.

daenerys kitapta çok daha kötü durumda yukarıda da belirtildiği gibi. drogo ile evlendiğinde 13 yaşındaydı zaten. şu an 15 yaşında falan sanırım en fazla. biraz da semelik var tabii, şehri yönetmesi zor.

stannis güneyde yapabileceği hiçbir hamle olmadığına kanaat getirerek kuzeye geldi. sonuçta lannisterların tek düşmanı artık stannis. renly, robb, vs herkes yenildi. karasu yenilgisinden sonra stannis'in tek başına lannisterları yenme şansı yoktu. stannis'in ordusu 2-3 bin kişi olmalı. lannister + tyrell + king's landing 20-30 bin vardır. bu kadarlık bir kuvvet anca ejderha adası ve fırtına burnu'nu tutmaya yeterdi.

duvar tahtta bağlıdır ancak diğer tahtta bağlı bölgelerin aksine taraf tutmaz. örnek olarak tyreller kralların çarpışması dediğimiz isyanlarda lannisterların tarafına geçti. gece nöbetçileri ise tüm krallara eşit davranır, diyarın işlerine karışmaz, tek düşmanı duvarın kuzeyidir. stannis de gelse tommen de gelse muameleleri değişmez. sen isyancısın diye stannis'e burun çevirip saldırmaya kalkmazlar.

stannis'in ne düşündüğünü bilemeyiz. sadece şunu biliyoruz ki kuzey hala karışık. lannisterların adamı boltonlar kuzeyin koruyucu ilan edildi ama huzur sağlamış değiller. ramsey'in en son moat cailin'i alması filan hep bu yöndeki çabaları. boltonların ordusu ise 5 bin civarında olmalı.

kuzey stratejik bir nokta çünkü güneyden öyle kolay kolay yardım getiremezsin. bolton kuzey westeros'un kalanından daha büyüktür demişti. yardım gelse bile arazi koşulları ile beraber winter is coming mottosu nedeniyle güneyli askerler zorlanacaktır. zamanında catelyn'in renly'nin askerleri için "bunlar yaz şövalyeleri, kış gelince hepsi haşat olacak" demişti. yani yardım gelse bile sayılar arasında uçurum yoksa disiplinli bir kuzey ordusunu alt edemezler. tüm bu nedenler stannis'in kuzeyde tekrar güçlenmesi için uygun ortamı oluşturuyor.

bu tip tartışmaları özlemişim. varsa yoksa millet spoiler soruyor:)

______________________the winter is coming____________________

Hayvanları bağlayabilmek için önlerine yem koydular, drogon değil o et parçaları yani.

Stannis bir adamlık örneği sergileyerek, kral olmanın hak kadar sorumluluk da olduğunun bilincine vardı ve ülkenin asıl meselesine döndürdü dikkatini. Çünkü duvar düşerse herkesi yabaniler/zombiler falan öperken güneyde kimin hüküm sürdüğünün bir önemi kalmayacak.

Daenerys'e iyi bir kraliçe demelerinin iki sebebi var: 1)Ejderhalar 2)Memeler. Bir tek Mirri'yi yakıp ejderha yumurtalarını canlandırdığında bi badass'liğini gördük ondan sonrası bildiğin ergen kız hareketleri. Westeros'a gitmek istiyorum ama buradaki halkımı da bırakmak istemiyorum, köleliği kaldırıcam ama eski kölelere nereden iş bulacağımı bilmiyorum, ejderhalarımı eğitmekle uğraşamıycam ama çoluk çocuğu da yemesinler...

ejderha teorisini hangi beyin özürlü ortaya attı çok merak ediyorum.

stannis, gece nöbetinden tüm lordlara ve krallara gönderilen yardım talebine istinaden duvara geldi. duvarı yabanıllardan korumak ve burada alacağı galibiyet sayesinde kuzeyi arkasına alabilmek için.

çünkü bolton ramsey psikopat yani neden aramayacaksın düşmanlarına acı çektirmekten derisini yüzerek öldürmekten zevk alan bir adam.

onlar starkların emrinde reed ailesinin mensupları. çok ilginç insanlardır. bataklıkta yaşarlar. dış dünyayla çok ilişkileri yoktur ancak stark ailesine bağlıdırlar ve hayvanların içlerine girebiliyorlar. tıpkı bran gibi. bran'a gücünü öğretmek için yollandıklarını düşünüyorum sonra kışyarı yakılınca ona yoldaş oldular.

ramsey bolton manyak, sorunlu bir insan. eziyet etmesinin altında herhangi bir neden yok. tutsağı theon değil de başkası olsaydı da aynı muameleyi yapar.

jojen reed ve meera reed. bunlar starkların bannermanları. doğal olarak starklara hizmet ederler. babaları ile ned stark eski dost. tüm bu nedenlerden dolayı bran'a yardım ediyorlar. zaten jojen reed(geleceği görebiliyor) olacakları görmüş, o yüzden winterfell'e gelmiş.

1)Adam aksiyon olsun diye ormana kız salıp avlıyor, sebebe ihtiyacı mı var? Manyak işte. Sırf Theon'a özel bir şey değil, sahipsiz buldu köpeğe çevirdi gezdiriyor işte.

2)O çocuklar Meera Reed ve Jojen Reed, Ned Stark'ın kankası Howland Reed'in çocukları. Howland çocuklarını Robb Stark'a bağlılıklarını ilan etsinler diye Winterfell'e göndermişti, Theon şerefsizi mekanı ele geçirmeye kalkınca Bran'in kaçmasına yardımcı oldular oradan yanına katıldılar işte. Jojen bir greenseer (Warg'lığın üst mertebesi gibi. Kehanetler, rüyalar görüyor) o yüzden Bran'e yardımcı olabilecek az sayıda insandan biri.

efendim simdi zamaninda roose bolton'un asiri derece sadik bir kolesi varmis. herkes ona reek dermis cunku bu herif bir hastalik yuzunden les gibi igrenc kokarmis.insanlari birak hayvanlar bile rahatsiz olurmus kokusundan o yuzden domuzlarla birlikte yatip kalkarmis. ramsey bolton'un anasi birgun roose bolton'a gelip ona yardim edecek birini yollamasini istemis. roose da asagilamak icin reek'i yollamis. ramsey babasiz buyudugu icin reek ona hem baba figuru hem arkadasi hem de iti kopegi olmus. birlikte zevk icin koyluleri olduruyorlarmis ve kadinlara tecavuz ediyorlarmis. daha sonralari ramsey bolton babasinin yanina yerlestiginde reek'i de getirmis. fakat ilerleyen bir zamanda ramsey bolton kendi canini kurtarmak icin reek'i feda etmis. bu sebeple reek'i kaybettigi icin kendine ikinci bir reek yaratmak istiyor. yoksa theon greyjoy'la kisisel olarak bir alip veremedigi yok.

breaking bad bırakılır mı aga ya ? Sonradan açılıyor, lütfen devam et. :(

Polisiye dizileri sevdiğinden yola çıkarak Castle veya Monk olabilir. Daha hafif ve komik olsun dersen Castle, daha dram ağırlıklı olsun ve Sherlock gibi bir dedektif içersin dersen Monk. Fantastik olarak Arrow'un da gideri var.
edit: Kısa ve fantastik serilerden Dollhouse olabilir, Firefly olabilir.

true detective - zaten yaz tailini tamamlamaz bir hafta en fazla.
brooklyn nine-nine - şakalı komikli mal dizi, yaza gider damak zevkinize de uyar.
archer - şakalı komikli mal dizi ama bunun pek de sizin damak zevkinize uymayacağını öngörüyorum.
yazmamışsınız ama it's always sunny in philadelphia var fakat seinfeld tarzı dizilerin sarmadığı insanın bunu da sarmayacağını düşünüyorum yine de denersiniz.

hizli birseyler istiyorsan sons of anarchy, ilginc bir konu dersen person of interest

house of cards
oz
sopranos
two broke girl
scandal

ortaya karışık gibi oldu.

weeds
cok sarmisti beni 3 4 sezon. bitti ama:(

witcher'ın dedikleri, Castle ve Monk, üstüne de Community.

The killing

sopranos. 90'ların sonunda başlasa da, bu günkü dizileri tokatlayacak bir tarzı var. sempatik diyebileceğimiz bir mafya patronu. biraz psikoloji. bonus, italyanlar. kilo aldırabilir. 6. sezon. Ama delikanlı gibi, tanesi 24 bölümden 6 sezon. bir miktar şiddet içerir.
www.youtube.com
masters of sex. 1950'ler missourisinde sex üzerine araştırmalar yapan bir doktor. gerçek olaylardan yola çıkılmış. ismi ve ilk bir kaç bölümü müstehcen görünse de daha derin bir yapısı var. 1 sezonu var. ikincisi temmuzda başlayacak.
www.youtube.com
house of cards. bu gibi bir strateji dizisi. siyasetin kapalı kapıları, manipülasyon. 2 sezonu var. sezonlar blok halinde şubatta yükleniyor. internet üzerinden yayınlanan bir dizi.
www.youtube.com
işleyişi ağır demezsen mad men. bu dizi konusunda tarafsız olmam imkansız, çünkü çok seviyorum. bence tüm zamanların en iyisi. 60'larda Madison Ave.'da reklamcılık yapan insanları ve hayatlarını konu alıyor. roman gibi bir havası var. 7. sezonun ortasında.
www.youtube.com

haa, bi de boardwalk empire.
www.youtube.com

community bırakılır mı ya?

futurama, two broke girls, masters of sex, black books, the it crowd, newsradio

anlaşılan izleyeceğim dizi kalmamış önerdiğiniz dizilerin hepsini ya izlemişim ama yukarı yazmayı unutmuşum, yada sarmadığı için bırakmışım yine adını yazmayı unutmuşum. neyse yinede teşekkür ederim.

beni de tickleyin de bakarım buraya :(

lan hep dandik diziler izlemişsin ya:(

the wire önercem ama sana çok ağır gelebilir.

İğne ile erteleyebiliyor ama bu iğne de yumurtalıkta kist oluşması riskini arttırıyormuş. Sonuç olarak zaten kısırlaştırılacaksa bir kere kullanılmasında bir sakınca yok demişti veterinerimiz bize zamanında.
Onun haricinde bu durum geçici tabii ki bir hafta on gün sürer o bağırmalı çağırmalı kızgınlık, sakinleşir sonra.

dişi mi erkek mi yazmamışsınız ama dişi kedim için veteriner bana tarlusal diye bir ilaç önermişti, progesteron içeriyor, kızgınlık döneminde her gün hapın yarısını ezip mamasıyla verirseniz geçici bir çözüm olacaktır diye düşünüyorum. ancak bu tarz ilaçların uzun süreli kullanımı ilerde çeşitli hastalıklara yol açabilir, ilk fırsatta kısırlaştırmayı ihmal etmeyin derim ben.

Witcher ve saklisecilmemiş yorumlarınız için çok teşekkür ederiz. Evet k.arkadaşımınki dişiydi. İğne vurdurmayı düşünüyoruz yorumlarınız doğrultusunda

iğne yaptırmayın. üç gün daha sabredin, geçer sonra aylarca sakin kalacak zaten o arada kısırlaştırırsınız.

Aylarca sakin kalan bir kediniz varsa cidden çok sanşlısınız @mutevazi. Benim kızım ayda bir kızgınlığa giriyordu, 1 hafta sürüyordu. en son iki haftayı geçince çiftleştirmek için ilan verdim internete, çiftleştirmeden kısırlaştırmak istemediğim için.

bence siz çok şanssızmışsınız @ixi
normalde kediler ayda bir kızgınlığa girmezler...

Benim kızım ateşli çıktı, ne yapabilirim? Zaten eve gelen erkek kedinin iliğini kemiğini kuruttu. :D @mutevazi

Selam iğne yaptırdık ve şuan çok sakin

Şu an başında koni varsa (yarayı yalamasın diye) o yüzden korkuyor olabilir. Kendi haline bırakın bence eğer evde kendini yaralayacağı bir ortam yoksa. 2 aylık kedi çok ekstrem hareketlere girişmez zaten, isterseniz zorlukla sığacağı ufak ve karanlık bir yere koyun, oralarda güvende hissediyorlar kendilerini. Bizimkiler tv sehpasının içinde yattı hep ameliyat sonrası. Anestezi türüne göre değişiyor kendine gelme süresi, gaz ile bayıltıldıysa bir saate kendine gelir, iğne ile tamamen kendine gelmesi 6-7 saati bulabiliyor.

Konisi yok, kuyruğu kesildi. Kuyruğunu yalamak için ş an ulaşması mümkün değil. Göbeğinin üzerinde sürünüyor. Evde sakatlanacağı bir yer yok. 5 saat kadar önce ameliyat oldu. Bırakıyorum o halde, sanırım çabalaya çabalaya ya yorulup uyuyacak ya da anestezi etkisini açacak :/ umarım

Muhtemelen uyur birazdan bir köşeye çekilip. Anestezi almış o ayağa zor kalkan halleri çok üzücü oluyor biliyorum ama endişe etmeyin, asıl zorlukları atlatmış, biraz dinlendikten sonra kendine gelir.

(DALGA GEÇMİYORUM )


yün bir kazak falan varsa eski kullanmadığın dişi bir kediye sür sonra onu topaç hale getir ver kedine. takılsın onla. ayrıca kedileri çiftleştirmemek lazım sayıları çok hızla artıyor ve ölüyorlar.

the knight of the apocalypsy +1

ayrıca illa çiftleştirecekseniz çok istemeyerek bir tavsiyede bulunmak istiyorum. kısırlaştırılmış ama hala istekli görünen bir hanım kedi bulup onunla seviştirin mümkünse. (aşağıda yazdıklarımı okuyunca bunu da tavsiye etmediğimi göreceksiniz)

ama naçizane tavsiyem, ne olur yeni yavrular olmasına sebep olmayın. bu arada kediler arası cinsel münasebet pek romantik olmuyor, ağız burun dalıyorlar birbirlerine çoğu zaman haberiniz olsun. ben kedime kıyamazdım açıkçası. şom ağızlılık yapmak istemem ama olay sırasında dişi kedi sizin kedinin gözüne soksa tırnaklarını mesela, suçluluk duymaz mısınız?

teşekkürler cevaplar için gerçekten.

daha önce de bahsettiğim üzere pek fazla tecrübem yok konuyla ilgili, dişi kedisini çiftleştirmeyi düşünen sahibin yavrular konusunda elbet planı olacaktır diye düşünüyordum. kaldı ki ben de sahiplendirirdim bana kalan kısmını, ama belli olmaz elbet. kısırlaştırmak biraz haksızlık etmek gibi geliyordu açıkçası. ancak bu bilgiler doğrultusunda en mantıklısı o olacak sanırım.

Arkadaşlar da güzel anlatmış, kedilerin ilişkisi pek zevk almaya dayalı değil, erkek kedi dişiyi zorla tutuyor kaçmasın diye. Dişinin canı yandığı için kaçmaya çalışıyor. Kızışma dönemindeyken ekstra saldırgan oluyor bir de bunlar. (3 dişi kedimiz var, çok dayaklar yedik) Yani kedinize baskın gelip tırmığı basabilirler de. Kısırlaştırdıktan sonra östrojen/testosteron salgıları azaldığı için kızışmadığı dönemlerde oldukları gibi oluyorlar aynı, zaten bunlar normal zamanda seks isteyen hayvanlar değiller, hormonlar coşunca akıllarına geliyor sadece.
Bir de cins olmayan yavrulara yuva bulmak o kadar zor ki, dünya güzeli bile olsalar... Alan kişilerin birkaç ay sonra hayvan büyüyünce geri getirmeyeceği de garanti değil. O kadar çok görüyorum ki facebook'ta; evlendim, taşındım, hamile kaldım, kaynanam evde kedi istemiyor, oğlum ders çalışmıyor diye kediyi geri verenleri (ya da daha kolaya kaçıp sokağa bırakanları). Gerçek bunlar, abartmıyorum.

doğacak yavruları sahiplendirecek yer bulmak mesele değil. bir özenmeyle sahiplenilip sokağa bırakılan, sokakta sakatlanan ölen bir sürü yavru var. üremelerine izin vermeyin onların iyiliği için. -biraz soykırım cümlesi gibi oldu ama vermek istediğim mesajı diğer arkadaşlar vermişler, öyle algılansın lütfen-

kedi süper tatlı yalnız :)) kerata

Birincisi, evde hayvan beslenmesi ile ilgili şikayetler zabıtayı/ belediyeyi ilgilendirmez. Kaymakamlığa başvurması gerekiyor. Diyelim ki başvurdu. O zaman görevli gelip, şikayetin geçerli olup olmadığına bakıyor(muş). Söyledikleri gibi koku falan yoksa- ki muhtemelen yoktur- hiçbir şey yapamazlar. Tapudaki apartman yönetmeliğinde "hayvan beslenemez" yazmıyorsa prosedür böyle diye biliyorum. Sonradan yapılan değişiklikler geçerli değil.

Ses ve tüy? Kızgınlık dönemindeler mi?
Tüyünü nasıl görüp rahatsız oluyorlar? Benim 4 kedim var ne ses var ne tüy? Yani tüy tabii oluyor da benim kıyafetlerimde.

Kimse gelip evinizdeki hayvanı alamaz.

evdeki kediye köpeğe kim karışabilir? çevreye rahatsızlık vermiyorsam, istersem de fil de beslerim. ama çevreye rahatsızlık veriyorsa bunun önlemini almak da size düşüyor. hayvanları evden attırmak gibi bir yaptırımla karşı karşıya kalacağınızı sanmıyorum. çok çok uyarırlar, siz de daha dikkatli olucam derseniz sıkıntı olmaz.

öncelikle evine alma zorunluluğun yok, ses şikayeti varsa şikayet edenin yatak odasında desibel ölçümü yapılır. ama ne olursa olsun hayvanını elinden alma hakları yok. gerçekten ses varsa sana para cezası kesilebilir belki. ama kedinin gürültü sınırlarını aşacak bir ses yapacağını sanmıyorum.

Ya evdeki hayvanlar biri 7 yaşında biri 3.5 yaşında kısır erkek kediler. Hareketli dönemleri de geri de kaldı genel olarak yatıyolar evde zaten arada bi koşturuyolarki yani max 5dk. Bnm dairede 3küçük çocuklu aile yaşasa ne yapacaklardı acaba o velet sesleriyle, kedinin çımartabileceği ses belli sonuçta :) evlerine de nasıl tüy geldiğini anlamış değilim çamaşırı bile balkona asmıyorum.

hayvanların aşıları tam olsun karnen olsun. ve belediyeden çip taktır. hiç bir allahın kulu alamaz onları.. mahkemelik olunur en fazla

Aşıları varsa sorun olmaz

gürültü yapan köpeği şikayet edeni duydukta evden çıkmayan kediyi şikayet edeni ilk defa duyuyorum. istediği yere şikayet etsin. öyle kolay değil insanların evlerinde beraber yaşadıkları hayvanları bi şikayetle alıp götürmek. hiçbir şey yapamaz.

kediler üreme mevsimlerinde epey ses çıkarıyorlar. köpek kadar olmasa da tam olarak masum değiller.

kedinizin tüyü eğer aşağı birşey silktiyseniz gitmiş olabilir. adamlar rahatsız olmuşsa şikayet etmek haklarıdır bence. herkes hayvan sevmek zorunda değil.

evde kedi mi beslenir lan. yeni çıktı bu da hıı

Gayet de güzel besleniyor ayrıca kedilerin kısır olduğunu da belirttim yukarda kızgınlık dönemi gibi bir şey söz konusu değil. Gecekonduda yaşamıyorum ayrıca aşağı bir şey silkelemek nedir?

bak tik vermemiş bi de :))

yastığı bile camdan aşağı sallasan tüyler adamların balkonuna düşebilir. silkelemek derken halı kilim sofra örtüsü demiyorum.

neyse birşey demiyorum her şey ortada

Ne ortada arkadaşım troll müsün gerçek misin çözemedim?
Balkonlara neler neler düşüyor üç tane tüy düşebilir kırk yılda bir, saç teli de düşebilir, kimsiniz ki adamın evinde yaşayan kedisine köpeğine ağzınızı açıp laf edebiliyorsunuz?
Açtırıyorsunuz kutuyu illa...

kedi için--bir şey yapamazlar
köpek için-- yönetmelikte bir madde yoksa bir şey yapamazlar

kapına gelen olursa (apartmandan) asla "kusura bakmayın" falan diye alttan alma, üste çık, pasif kalırsan tepene çıkarlar. kimse evcil hayvanını senden alamaz. seni evden atmaları da öyle kolay değil.

Size kıl olmuşlar kedilerin tüyünü bahane ediyorlar, benden söylemesi. Aynısını bizim yan dairedeki -sıfatını anmak istemediğim- de yapıyordu. Yok evimiz kokuyormuş (hiç evimize girmedi, üstelik kedilerin otomatik tuvaleti var, kokmuyor) yok ses oluyormuş (kediler kısırlaştırıldı, ses çıkaran tipler de değiller)öyle iki sene yırtındı durdu lüzumsuz.

Emlakçıya falan söylemiş, o gerzek de arayıp evde kedi istemiyoruz minvalinde bir şeyler söyledi "çok da tın, çok da fifi" dedik. Neyse sonuç olarak hiç bir şey olmadı, aşılatıp çipletmekte fayda var tabii, onları da halledin de o bahaneyle size ceza kestiremesinler. Kudursunlar kendi kendilerine.
Alttan almayın bence de, tepenize çıkarlar. Verin ağızlarının payını sussunlar, en iyisi o.

Öncelikle müşteri hizm. danışın THY'nin. Yanınızda, tanıdığınız güvendiğiniz birini götürmek ise yolculardan yardım beklemekten daha mantıklı olur. Sorumluluk almaktan çekinip yardım etmeyebilirler. Havayolu şirketi kedilerin karnesini görmek ister belki, orada da yanında götüren kişinin adının yazılması gerekebilir. THY ile konuştuktan sonra ne yapacağınıza karar vermeniz daha anlamlı olur bence.

Oncelikle bankodaki eleman cok onemli. Eger yardimci olmak isterse olur.

Bi de bankoda durup gelenlere rica edin. Ben olsam alirdim misal. (Denk gelirsek diye not: kedilere dokunamiyorum :)

3,5 kio olanı yanı alırsın diğerleri bagaja. (4 kiloya kadar)
eger ucakta baska evcil hayvan var ise onu da almıyorlar. o da bagajda olacak.
yani senden once aynı ucakta hayvanını ucuracak var ıse senın hayvan altta gıdecek.

@cahit tomruk, 6 kilo tek hayvan için sınır (THY'de 8kg), ayrıca iki kişiyiz, her halükarda 2 tanesini yanımızda götüreceğiz zaten. 3.yü de yanımıza almak için ne yapmamız gerekir onu soruyorum. Kabin içinde hayvan sınırı da THY için 3, KLM için yazmıyor ama 1 değildir sanıyorum.

iki kardesse ayni kafes icinde tasiyabilirsin

gitmekte olan birinin yardım etme ihtimali üzerine konuşacağım kedilerin önceden bildirilmesi ve rezervasyon yapılması gerekiyor thy' e o anda yanınızda hayvan getirip uçuşa dahil edemezsiniz. ayrı bir ücret talep ediyorlar mı bilmiyorum ama kedileri yurt dışına çıkartmak için sertifikalatmalısınız (hayvan sağlık sertifikası). yurt dışına hayvan çıkartmak sandığınız kadar kolay bir işlem değildir. bir sürü prosedürü var. kabin memuru arkadaşıma sorduğumda yanında kedileri getirip birini başkasına veremez büyük problem çıkar o kişi üzerine önceden o hayvan rezerve edilmeli dedi. ki yurt dışına hayvan götürme konusunda çok seçicilermiş. sadece aşı, iç dış parazit karnenin tam olması yeterli değilmiş. hayvanlarını her birinin tekrar teker yurt dışı çıkış belgeleri olmalıymış. giriş yapacakları ülkenin prosedürüne uygun belgelerin tam olması da gerekmekte aksi halde ülkeye giriş yapamazlar. o anda sorun yaşayıp kedilerinizin perişan olamaması için thy' yı arayıp görüşün ve gerekli tüm belgelerin listesini öğrenin. şu yazıya bir göz atabilirsiniz: www.turkishairlines.com

ve ayrıca şu yazıya göz atmanı tavsiye ederim aranan şartlar: www.barnievet.com.tr

belki bilginiz vardır ama hayvanların perişan olamaması sizin de üzülmemeniz için bu bilgileri paylaşmayı gerekli gördüm.

@insomnia666 bütün belgeleri çoktan hazırlandı zaten, veterinerimiz de tecrübeli bu konuda. Kediler için rezervasyonu da yaptıracağız, benim sorduğum soru "3'ünü de kabin içine almak için ne yapabiliriz"di.

Başkasına veremeyeceğimiz konusunda haklısınız, bana da mantıksız geldi. 3.kişi götüreceğiz işte en kötü ihtimalle. Bagaj tesliminde sıkıntı yapmayacaklarına emin olamadım.

2 her zaman birden iyidir. hele kardeşlerse alışma problemi de olmaz gül gibi geçinip giderler.

bu da kaynak olsun diye benim sitem :) umarım işe yarar:

www.kedilerleyasam.com

Direkt 2 kedi ile başlamanızı tavsiye ederim, ben sonradan aldım ikinci kediyi ve alıştırmak çok zor oldu. İki kardeşi alabilirseniz en ideali olur. Yavrular günün çoğunu uyuyarak geçirir zaten, eğer anne sütünden kesilecek kadar büyüklerse sıkıntı olmaz, kendi aralarında takılırlar. Ama siz evde olduğunuz vakitler onlarla bol bol ilgilenin, küçükken ilgiye çok ihtiyaçları oluyor.

öncelikle lütfen daha sonra herhangi bir sebepten kedicikleri sokağa atmayacağınızdan emin olunuz.
2 kedi birbirleri için daha iyi olacaktır ama ikisinin birden tüm sağlık ve beslenme ihtiyaçlarını karşılayabileceğinizden emin olunuz.
kediler herhangi bir sağlık sorunları olmadığı sürece evde yalnız kalabilirler, sıkıntı olmaz.

Sevgilinizle ayrılma ihtimalinizi ve kedilerin en az 10 15 yıl yaşadığı gerçeğini göz önünde bulundurarak karar verin lütfen.

peki veteriner bilen yok mu? bilvet diye bir veteriner buldum ben ama iyi midir var mıdır bilen?

keşke bizdeki yavruları alaydınız, istediğiniz sayıda mevcut =)

şaka bir yana, sahiplenme davranışınız gayet güzel.. gene de, mutlusismankedi2015'nin söylediği gibi, kedileri sokağa atmadan, yaşamları boyunca onlara bakacağınızı da düşünün.. birkaç yıl sonra "çok mama yiyor, veteriner bakımları çok masraflı, koltuğu parçalıyor" diye sokağa bırakacaksanız hiç girişmeyin bu işe şimdiden..

bence de, baştan 2 kedi, sonradan kedi getirmekten daha iyi.. sonradan getirirseniz, evdeki kıskanabiliyor, kavga dövüş çıkabiliyor, birbirlerini sevmeyebiliyorlar.. özellikle şu anda kardeş olan yavruları alırsanız, daha mantıklı olabilir.. birbirleriyle oynarlar hem..

yok yahu, aynı saatler arası biz de kimse yok evde, bi' geliyoruz eve, uykudan yeni kalkılmış.. yavrular günün birkaç saati dışında hep uyur zaten.. yavru kedi alırken de, 40 günlükten büyük olanları sahiplenmeye gayret edin.. anne sütten kesmediyse ya da dişleri henüz çıkmadıysa o yavrulara evde bakmayın, bırakın anne baksın biraz daha..

edit: gaziemir ya da sarnıç'ta veteriner bilmiyorum ama üçyol'a geliriz derseniz, tanıdık ve çok da para istemeyen bir veteriner var bildiğim, orayı tarif edebilirim size..

Gaziemirdeysen parkta üç yavru kedi var anneleri terk etmiş onları alabilirsin. Baştan iki kedi al bence niyetin varsa, hatta üç al. Park devlet hastanesinin hemen altında.

Bu da resimleri editleyemedim db.tt

iki kedi çok iyi olur. daha sonra alırsanız yaş farkından dolayı anlaşmaları uzun sürebiliyor.

ben kedim altı yaşındayken bir yavru aldım, ortalık fena karıştı. :)

kedi sahiplenmediyseniz henüz, gönüllü olarak zor durumda kedileri sahiplendiren bir arkadaşım var, ona yönlendirebilirim.

Diyetetikten devam et sen diyerek ukalalik yapmis gibi olacagim ama hukukcu arkadaslarim ve diyetisyen arkadaslarim arasinda su an grand kanyon var

Hayatını yaşayacak sensin. Sen karar ver.

Baba baskısıyla mühendislik okuyan arkadaşlarımın hiç biri mühendis olmadı. Aralarında tiyatrocu, tasarımcı, pazarlamacı vs olan çok var ama. Sevmeyeceğiniz işin bölümünü okumayın bence, sevmeden yaptığınız işte başarılı olmanız çok daha zor. Hukuk da öyle şahane bir bölüm değil bence, eski nesil kafayı takmış tıp-mühendislik-hukuk üçlemesine.

oncelikle hic bir bolum digerinden daha kotu degildir. boyle bir kiyaslama yapilmaz. bu tipik olarak elma ile armutu kiyaslamak gibi olur. yani mor ile yesili. yani bir is sadece parasi icin genel olarak yapilamaz. zorla yapilinca da bir manasi olmaz. eline bolum listesi alip katalogtan elbise secer gibi de bolum secilemez. bu sebepten kendi doganiza en uygun olan bolumu secmeniz bugunde yarinda yarariniza olacaktır. bunu secimi yaparken de bunun tum sorumlugunun kendinize ait oldugunu unutmayin. netice de sectiginiz bolum sizi 5 yil boyunca issiz biraktiginda kalkip bunun isyanini sadece kendinize yapacaksiniz.

bonus:
beslenme bolumunun is olanaklari oyle azimsanacak bir durum degilken. hukuk mezunu herkese de is, altin tepside sunulmuyor.

kendi istediğini yap. o mesleği senelerce sen yapacaksın onlar değil. çok ısrarcılarsa da bi kaç ay sürer tantanası, dert etme. sevmediği bölümleri bırakıp sınava tekrar hazırlanan, hem de bir kaç sene kaybeden çok insan gördüm.

eğer gerçekten istekliysen, diyetetik i ne kadar istediğini anlat onlara, ve kendini bu mesleği icra ederken nasıl hayal ettiğinden bahset. ama bunun için de tam anlamıyla düşün. kararını verdikten sonra da arkana bakma.

Kimin ne söylediğini umursama, okuyacak sensin sırf ailen ısrar etti diye istemediğin bir bölüme girip mutsuz olma.

üniversiteden yeni mezun biri olarak şunu diyorum: kesinlikle bölüm adına ya da mesleğe takılma.Şöyle diyeyim, bilgisayar mühendisliği diye tutturup sonradan pişman olan arkadaşlarım oldu.olum bu ne lan, tüm gün oturup çatır çatır kod yazmam gerekiyor bu ne abi? diyenler oldu.Ya da tıp isteyip 3. sınıfta bırakanlar oldu. ders içeriklerine pes edenler oldu.
diyetisyenlik mi? hangi dersleri göreceksin? derslerin içeriği ne olacak? istediğin üniversite ne? o üniversitenin akademik kadrosunda kimler var ve kaç yıldır oradalar, nasıl insanlar? kesinlikle orada okuyan birini bir şekilde bul ve bölümü iyi araştır.
her şey para demek değil ancak para da çok önemli.hukuğu da iyi araştır. Hiç bir ağabey kardeşinin kötülüğünü istemez. hiç bir baba evladının kötülüğünü istemez ancak sınav sonrası bölüm anlaşmazlığı çok sık rastlanan bir aile sorunudur.
sırf yaşadığın şehirde okumak için bile o bölümü istiyor olabilirsin farkında olmadan.
iki seçeneğin de "çünkü"lerini, artılarını, eksilerini karşılıklı bir kağıda sakin kafayla güzelce yaz.gerekirse bir parka, kafeye bi yere git.
bazı bölümler demirbaştır, makine mühendisliği, elektr.elektro. müh, tıp vb.
hukuk da bunlardan biridir.
özetle, sen ne istiyosun onu düşün.istiyo musun, istediğini mi zannediyosun, istediğin işi yapmak mı istiyosun, istediğin hayat standartlarında mı yaşamak istiyosun.
kafanı daha fazla karıştırmadan son vereyim.
sen bu konuları sittiret.sınava odaklan.Bunları sınavdan sonra düşünürsün.
hakkında hayırlısı olsun. kolay gelsin.

eğer hukukun sana göre olmadığını düşünüyorsan ASLA seçme.aynı yoldan geçmiş ve 3 yıl önce aynı baskıyı yaşamış bir insan olarak söylüyorum. psikoloji, pdr okumak istiyordum ben de babamla çok kavga ettim hukuk sevdası yüzünden.ben hukuk okuyamam, biliyorum. hukuk insanı değilim, avukat vs. olamam.
şu var.ben hukuk istemediğime ve hukuk alanında çalışabilecek bir insan olmadığıma emindim.hala eminim, bir sıkıntım yok.ve seçtiğim bölümü gerçekten istiyordum, gerçekten bana uyacağını düşünüyordum. o yüzden hiç geri adım atmadım dediğim gibi gerektiğinde kavgalar ettik, bana "pdr okuyacağına işletme oku" bile dedi.son gün son yarım saatte sisteme girip tercihlerimi değiştirdim.ilk tercihime girdim ve şu an pdr okuyorum.halimden memnunum.
eğer sen de hukuk insanı olmadığına eminsen,düşündüğün bölümde kararlıysan gerçekten istiyorsan geri adım atma. Burada babamı kırarsam diye bir seçenek yok.Bu senin hayatın çünkü, yaşayacak o işi yapacak olan sensin. Baban kırılırsa hata ondadır hayatına o kadar müdahale etmeye kimsenin hakkı yok. Sen ayrı, tek başına bir bireysin kendi hayatın var kendi seçimlerini yapmalısın.Pişman olursan da olursun en azından kendi kararın olmuş olur. Onların istediğini yapıp pişman olman daha kötü bence ki ilişkinize de daha kötü yansır bu.
Sınava bu kadar az süre kalmışken bu şekilde motivasyonunu bozmalarını da yanlış buldum.
Baban senin hep baban. Yani ne okursan oku destekleyecek ve seni sevecek. Bir süre sonra farklı bölüm okuduğun fikrine alışacak, hatta benimki "böylesi daha iyi oldu ya" bile demiş, sonradan annemden öğrendim. Sen nerede mutlu olacağını düşünüyorsan, yolunu ona göre kendin seç.

Başarılar dilerim.

gitmek istemediğin bir bölümde asla başkasının zoruyla okuma. lisede birlikte okuduğumuz bir arkadaşım babasının zoruyla tekirdağ'da tıp okumuş. ben sürecini tam bilmiyordum başka bir arkadaşım anlattı devamını. bu arkadaş 2 yıl da uzatarak 8 yılda okulu bitirmiş. sonra tıp diplomasını babasının önüne atıp ankara'da bilgisayar programlamayla alakalı bir iş yapmaya başlamış. ağzım açık kaldı duyunca. benim asabımı bozmayın bunun gibi yaparım de ! :D

şehir? uygun fiyatlı özel vet. vardır mutlaka.

bir buçuk ay biraz küçük, süt emmesi lazım hâlâ. ya da biberonla falan işte.

aşı da en önemlisi karma 1, kuduz, lösemi, karma 2 diye gider bunlar...

istanbul fatihteyim. peki belediye veterinerleri, fatih hayvan polikliniği mesela?

ankara olsaydı benim veteriner cins olmayan kedilere asgari fiyattan yapıyor ama istanbul'u hiç bilemiyorum maalesef :/

bir de kediyi bu kadar küçükken sakın yıkamayın derim. ılık ıslak bir bezle silip sonra saç kurutma makinesiyle çok da sıcak olmadan kurutulabilir.

Tuvaleti koku yapıyor, o koku da tüylerine siniyor olabilir. Bence yıkamayın, daha çok küçükmüş zaten. Düzgün beslenip iç-dış parazit tedavilerini de olunca geçecektir o koku diye tahmin ediyorum. Aşılanmak için sanırım erken ama parazit tedavisine hemen başlayabilirsiniz.

Gerekli-gereksiz aşı kavramı köpeklerde nasıl bilmiyorum, ama bizim veteriner "mantar için aşı yapmak gereksiz, şu aşıya da gerek yok" şeklinde söylüyor zaten. Ama geri kalan tüm aşılarını yaptırıyorum ben. Üşenmedim baktım şimdi aşı karnesine, şunlar var: Rhinotracheitis-Calici-Panleukopenia aşısı. (Karma diye geçen bu sanırım. gençlik hastalığı, ve kedi herpes'ine karşın. bu önemli bir aşı, gençlik hastalığı çok can alıyor ve ileri yaşta da ortaya çıkabiliyor), Kedi Leukemia aşısı (bu adından anlaşılıyor, lösemi aşısı. Sokağa çıkan veya diğer kedilerle iletişimi olanlar için tavsiye ediliyor.) bir de kuduz aşısı, yaptırmak gerekli olduğu gibi sanırım zorunlu da.

gereksiz aşı olayı köpektekiyle aynı. ilk aşılarını yaptırırsınız, passion'ın söyledikleri oluyo onlar, gerisi çok gerekli değil açıkçası. dış paraziti bir kez yaaprsınız, dışarı çıkmayacak nasıl olsa, bir daha ona da gerek yok. iç parazit tekrarlarını yapıyorum ama ben. o ds zaten tableti 5 10 lira bir şey.

onun dışında, yıkamayın. koku çok rahatsız ediyorsa bir odaya kapatın kendisini temizleyene kadar, ama yıkamayın.

belediye daha uygun ama daha az güvenilir olacaktır veteriner konusunda da, muayene ücreti almayan veteriner bulabilriseniz çok pahalı olmaz. sokaktan kurtardığınızı söylerseniz de indirim yapacaktır zaten. ama fatihte nerde bulunur bilemiyorum tabi. ankarada olsanız ben de passion'ın bahsettiği veterineri tavsiye ederdim de, kısmet. :/

ama veterinere mutlaka gidin, mutlaka kontrol ettirin bebeği.

hayırlı olsun yeni evladınız!

teşekkür ederim herkese :)

(bkz: Apocalyptica)

(bkz: a silver mt. zion)

haggard, therion, nightwish. en bilindiklerden bunlar.

The Sins Of Thy Beloved, Therion, Dark Lunacy, Estatic Fear, Theatre Of Tragedy, Almôra, Draconian, Tristania, Midnattsol, Ataraxia, Anabantha, Moonspell, Theatres Des Vampires, Mandragora Scream, Moonsorrow ve After Forever..

Yukarıdakilere ek olarak, favorilerimden (bkz: ayreon )

epica.

dark lunacy'ye kesinlikle bakmanı şidddetle tavsiye ediyorum.

Türkiyenin nüfusu 80 milyon olabilir ama genel olarak sosyal çevrenizde kaç kişi var? Sizin kaç kişi varsa onların da o kadar kişi var çevresinde bir fark yok.

senin de dediğin gibi, azınlık olduklarından bağları daha kuvvetli, yaşıt veya yakın yaştaki çocuklar birlikte büyüyor, arada birkaç tanesinin aşık olması da en doğalı.
ama genellemek olmamış.

zaten çevreleri de azınlıklardan oluştuğu için anormal değil durum

bir de insanlar çoğunlukla aynı değer yargılarına sahip olduğu kişileri tercih eder

Sırf kendi istekleriyle alakadar bir durum değil, aileler etkili oluyor daha çok. İnsanlar çocuklarının evleneceği insanın kişiliğine değil ırkına/mezhebine bakıyor. Ailenin karşı çıktığı biriyle evlenmek de zor, haliyle kendi çevrelerinden birine yöneliyorlar içgüdüsel olarak.

daha önce yaşadıkları korkunç şeyler diğer ırklara sempati beslemeyi engelliyor. yani bir ermeninin türke, yahudinin de alman'a her zaman antipatisi vardır.
bu antipati çoğunlukla sevgi oluşmasını engelliyor...
bizim sünni ve alevi kesimde de var bu....

nasıl: çevrelerinden dolayı
neden: asimile olmamak için

öncelikle süper, ellerine sağlık.

daha önceki duyurunu görmedim yazıldıysa bunlar tekrara düşecek şimdiden kusura bakma:

- sokak kedileri ile ilgili olabilir: onları beslemek (nelerle, nasıl, su nasıl verilmeli, havalar ısınıyor kaç günde bir değiştirilmeli sağa sola bozuk şey bırakmamak için vs.), onları korumak, yavru kedileri korumak, gözleri bazen iltihaplı oluyor neler yapılabilir gibi uzar gider.

- arada veterinerlerle ortak yazılar koyabilirsin. tanıdığın biri varsa ya da rica edersin: en çok sıkıntı olan, sorulan konularda senle röportaj yaparlar ya da bilgi yazısı yayınlarsın onların ağzından.

- konuk kediler ve sahipleri alabilirsin. fotoğraflarıyla birlikte kediyi sahibini ilişkilerini tanıtırsın. her sahip her kedi bir öykü olur. bu da ilgiyi arttırır. hem yer almak isterler, hem de yer alan tanıdıklarına gösterir.

- oyuncak, ürün önerileri olabilir. yaratıcı ürünler varsa tanıtabilirsin.

aklıma bunlar geldi şimdilik :)

ben blog işinden neyin anlamam, kedileri de amatör olarak severim, dolayısıyla blog konusunda hiçbir önerim olamayacak fakat tasarım şu haliyle hiç fena değil. karman çorman değil ki benim dikkat ettiğim belki de tek şey bu bloglarda. güzel.

ekşi'de başlık açsan narsist olmaz, hayır. emek edip uğraşmışsın, kişisel reklam amaçlı saçmasapan bir blog değil bu. açmaman hata hatta. her entry'nin altına linkini verirsen seri eksilerim ama.

muhteşem olmuş bence de.

facebook ve twitter hesapları açıp, bunu da blogger'a bağlarsan çok daha güzel bir döngü olur. onun dışında insanlar yeni yazı isterler, uzman olduğunuz konularda, hele ki cevabını da arıyorlarsa, tavsiye isterler. bilgisayarınıza yazı depolayın, haftada bir, 4 günde bir, size kalmış artık :) bu yazıları periyota bağlayın. bağlayın ki herşeyi yazdıktan sonra "ee noldu lan şimdi, konu bitti" olmasın.

güzel bir blog ismi olmuş, bunu biraz profesyonel yardımla normal domain'e ve hosta taşırsanız daha da güzel olur. bir de google adsense reklamı veya petshop reklamı vs. alırsanız hem ek gelir kazanmış, hem de sitenin masraflarını çıkartmış olursunuz.

yakın zamanda bir blog açmayı düşünüyorum, sizden de yazı isteyebilirim blogunuz hakkında. karşılıklı tanıtılmış oluruz :)

öncelikle hepinize teşekkür ediyorum. :)

@kirazıseviyorum

veterinerimle konuşup ondan da yazı almayı düşünüyorum. konuk kediler ve sahipleri çok güzel bir fikir. ürün tanıtımı da mantıklı :)

@sevgikusunkanadinda

blog vps üzerinde çalıştığı için normal site aslında :) kedilerleyasam.org, kedilerleyasam.net vb. hep buraya yönlenmmiş durumda :) hosting'e de vps olduğu için biraz fazla para veriyorum ve yönlendirme sistemi var en yakın server neredeyse oradan bağlanıyor sistem (bkz: cloudflare). facebook hesabı var ama twitter vs.pek bir şey paylaşamam sanırım. blog değişimi de güzel bir fikir :)

türkiye'de veterinerlerde sunulan pansiyon hizmetinin kalitesi hakkında yazabilirsin. bence önemli bir konu.

kısırlaştırmanın yararları ile zararları (erkek kedilerde böbrek sorunlarına yol açabiliyor, bunun dışında bir zararı varsa bilmiyorum) karşılaştırılabilir.

iyi niyetle yapılan yanlışlar gibi bir konu açılabilir.inek sütünün aslında kedilere bir yararı olmaması ve alerji yapabildiği üzerinde durulabilir.

hamilelik sürecinde ve doğum sonrasında kedilerin bebeğe de anneye de bir zararı olmadığı hakkında da yazabilirsin. bence bu da merak edilen bir konu.

aklıma gelen başka bir şey olursa tekrar yazarım.

hayırlı olsun blog. :)

bence tasarım için biraz uğraşırsan daha ayırt edici olur,biraz daha ortalamak ya da sollamak gibi.

içeriğe gelince bayıldım,gerçekten bayıldım o minnak minnak fotoğraflar ve detay içerikli yazıların süper.. takip edicem devamını da bekliyorum :)

teşekkür ediyorum iyi dilekleriniz için.
@m e l t e m bu konulara da eğileceğim, teşekkürler :)
@blmnrvstasarımı geniş monitörlere göre ayarladım sanırım ondan dolayı bir ortalama sorunu meydana geliyor. düzeltmeye çalışayım.

Site (ve yazılar) güzel olmuş elinize sağlık.
Bir tasarım tercihidir tabii ama bence menünün sağda olması biraz daha kullanıcıya kolaylık sağlıyor, yazılara daha fazla ilgi çekiyor. Bir de makalelerin tamamını okurken tam sayfa eninde olması okunmayı zorlaştırıyor gibi.
Attım fav'a, yeni yazıları bekliyorum.

teşekkür ederim, yazıları menülerle birlikte gösterilecek şekilde ayarladım. menünün yönüne karar vermeye çalışayım :)

Ellerine sağlık Keçiören li kardeşim. Çok güzel

ben de kaybettim ama benim kedim bi arabanın altında da kalmış olabilir. günlerdir bekledim gelmesini ama yok, gelmedi. ya da başka kedilerle çekti gitti. son zamanlarda çok takılıyordu çünkü başka kedilerle..

biçok kedimi ayrıca sokakta beslediğimiz kedilerimi kaybettim hatta kendim gömdüm. Onların yaşarken de bir melek olduğunu düşünüyorum.

Bizim gibi bir bilinç düzeyine sahip olmadıkları için daha mutlular bence. Geldi ve geçti, hepimiz gibi. Böyle birisi olduğun için tanımasam da senin adına sevindim.

geçiyor hocam... ancak iz bırakıyor. Kendi adıma hala ara ara içim sızlar..hayvan sevmeyen kolay kolay anlayamaz. Kaybınız için üzgünüm ve acınızı paylaşıyorum..geçecek, biraz sabır.

tanımadıklarıma bile üzülüyorum, tanıdıklarımı düşünemiyorum. benim olanın gidişini hayal bile edemiyorum. sabır dilerim.

yapcak bişi yok allah sabır versin
ama sen ona elinden gelen en iyi hayatı sundun, iyi olsun diye herşeyi yaptın, o şanslılardandı.
öyle düşün...

çok üzüldüm Allah sabır versin. zaman her şeyin ilacı.

Hayat bu maaelesef öleceğinizi nasıl bilerek yaşıyorsanız bu da bunun bi parçası, insanlar ailesini sevdikleri insanları kaybediyor kaybedicez biz kaybedene kadar, insan bunu düşününce ğek ağır gelmiyor çünkü sistemin kendisi zaten çok ağır.

bizim de kızımız kanserden ölmüştü. evin bir ferdiydi, çok seneler oldu ama acısı hala taze. kardeşim ölmüş gibi geliyor, birlikte büyümüştük 13 sene. ilkokuldaydım bize geldiğinde, üniversitedeyken kaybettim. zor.
ama gene de yaşanmışlıklar ve anılar güzel.

kuşum kaçtı. gülmeyin çok üzülmüştüm.

başın sağolsun, en azından hayatta olduğu müddetçe sokaklardan daha iyi bir hayat sundun.

eksisozluk.com

Başınız sağolsun. @kirazıseviyorum'un yazdıklarını okuyunca adeta kendim yazmışım gibi geldi. Bir gün öleceklerini düşününce bile ağlıyorum, o gün gelince nasıl dayanacağım hiç bilmiyorum. Bir yandan da onlara sokakta yaşayabileceklerinden çok daha güzel ve uzun bir ömür verebildiğimi düşünerek avutuyorum kendimi. Birazdan bir tanesi ağladığımı farkedip suratımı patileyecek, dünyada ölüm yokmuş gibi yaşamaya devam edeceğiz yine.

lokantayeni.com
www.whitemillcafe.com

Pizza dersen La Fontana di Trevi'yi tavsiye edebilirim, biraz küçük ama hoş bir mekan. Çikolataları da muhteşem. Sevgiliyle gitmek için güzel bir yer.

Ben öğretmek isterdim fakat programım çok yoğun. Wildenberg Kültür Merkezi ile irtibata geçmeni tavsiye ederim. Belki önerebilecekleri birileri vardır.

İletişime geçtim, cevabınız için çok teşekkürler.

TEOL'de özel ders olarak veriyorlar.

Ekranda görülen reklamlar Google Adsense gibi bir hesaptan geliyor. Bu hesabın özelliği ilgili sitenin/uygulamanın ilgili bölümündeki reklamının görüntülenme, tıklanma gibi verilerini derleyerek bir kazanç belirliyor. ne kadar çok görüntülenme o kadar çok kazanç.

direkt reklam banner'ı ile koyarak başlıyor. zira belirli indirme sayısına ulaştıktan sonra reklam koyarsa tekrar atması gerekiyor app store'a ya da play store'a vs. benim bildiğim direkt reklamlı koyuyor. zaten dikkat edersen ufak tefek çoğu ücretsiz uygulamada reklam banner'ları vardır.
Reklamların da atıyorum 1000 görüntüleme başına verdiği belirli bir miktar para var, tıklama başına verdiği belirli bir miktar para var. indirme sayısı da yüz milyon'u falan bulduğu için flappy bird'ün. günlük kazancının ortalama 50.000 dolar olduğunu düşünüyorlar.

İkisi de mümkün. Google playstore'da hali hazırda bulunan bir uygulamayı güncellemek en fazla 1-2 saat sürüyor çünkü, tekrar yüklemek gerekmesi gibi bir durum yok. Ama kullanıcıların reklamı görmek için yeni versiyonu indirmiş olması gerekiyor bu durumda, onun yerine reklamı önceden uygulamaya gömmek daha pratik olabilir.

gelinlikçilere git, orada krem vs elbiseden daha ucuzunu bulursun
oleg cassini'nin dönem dönem güzel indirimleri oluyor

100 kişi desen önerim olurdu bostancı'da

:))

benim kuzen misin yavrum sen?

annem yemez haci, gelinlikse gelinliktir değilse değildir.
kokteyl olayından pek şey yapmazlar.


sana telefonda da dedim kuzenciğim, tavrını koy.
ben sadece nikah yapacağım, edebinizle gelin biz evet dedikten sonra alkışlayın öpüşelim, kapıda da şekerinizi yer gidersiniz de diye.

bir türk annesinin gelinliği farketmemesini beklemek çok naif. 1200 metreden ayırt ederler.
en ucuzu direkt nikah dairesine gidip, yoldan geçen 2 kişiyi şahit diye yazıp yıldırım nikahı yapmak. çatlasa 100 tl'ye patlar. sonra bakarsınız çaresine. karı kocanın arasına kimse giremez.

yıldırım nıkahi yok artik diye biliyorum

nefret ediyorum şu evlilik olayında aileleri mutlu etme saçmalığından.

hocam yazdıklarına bakılırsa evlenedğin kadın da seninle aynı kafadan. o halde yemişim ailesini deyip en masrafsız nasıl evleniyorsanız gidin öyle evlenin. isterlerse küssünler bir daha hiç konuşmayın görüşmeyin. onlar için değil kendiniz için evleneceksiniz.

ya da yukarda arkadaşın dediği gibi ben bunu bunu yapacağım işine geliyorsa, gelmiyorsa siktirin gidin dersin.

@Cecilia bana evlilik tavsiyesi verecek yaşta kuzenim olmadığı için kuzen değiliz muhtemelen :( ama annem yemez, haklısın. O oleg cassini neyse ona bir bakayım ben.

@mahone işte bana kalsa öyle yaparım ama zaten yurtdışına taşınma planlarım varken ailemi kırmayayım istiyorum. İyi insanlar aslında ama çoğu konuda uyuşamıyoruz. Düğün belasından kurtulayım diye kokteyl olayına he demiş bulundum.

Birkaç ay sonrasına zor yer bulursunuz mekan için diyorlar, gelinlik bir ayda bulunmaz diyorlar anlamadım ne biçim işler bunlar. Şubat tatiline yetişse süper olur aslında.

@la_noix 100 kişi de olabilir aslında tavsiyelere açığız. Ben kafadan söyledim sayıyı hiç bir fikrim yok kaç kişinin geleceğine dair.

Kedi Siyam mı? benimki öyleydi ve ses harbiden feciydi. 11 aylıkken kısırlaştırdık kendisini. Eğer senesini doldurduysa ara dönemi beklemeyin.

passiflora bitkisel olduğu için verebilirsiniz.
ama ölçüsünü veterinere sorun.
iki çay kaşığından fazla olmaması lazım yanlış hatırlamıyorsam.

zaten haftalarca, aylarca süren bir şey değil.
birkaç gün boyunca günde 1-2 kere (veteriner ne kadar derse) verirseniz o da rahat atlatır, siz de rahat edersiniz.


edit:

yalnız passiflorayı suya katamazsınız.
belli bir doz vermeniz lazım.
o zaman da suyun tamamını içmezi lazım.
zaten onun kokusunu alınca suyu da içmez.
alın bir çay kaşığını, tutun, yutturun.

yani "aman suyuna koyalım, içtikçe onu da alır" diye bir şey yok, onu anlatmak istedim.

Hayır, veterinere sormadan kediye pasiflora filan vermeyin. Bir etkisi yok onun insana (bkz: plasebo), hayvan için üretilen bir şurup da değil sonuçta. Sevişmek isteyen ergene pasiflora verince yatışacağını sanmak gibi bir şey bu. Hayvan doğası gereği çiftleşmek istiyor, çiftleşemeyince de strese giriyor garibim.

Bu bağırışlar devam eder yatıştırıcı iğne kullanılmadıkça ama o da kısırlaştırma için uygun olmayacağından yapacak bir şey yok.

Bol bol ilgi gösterin, bol bol sevin. Bağırdığında okşayın kafasını sırtını, hafifçe poposuna vurun, o hoşuna gider. Bizimkileri kısırlaştırana kadar bizim yöntem buydu.

passifloranın etkisi vardır ve veterinerler çok zor durumda kalındığında tavsiye ederler.

üstelik yapılacak her sakinleştiriciden daha sağlıklıdır, çünkü bitkiseldir.

Benim tıp fakültesinde okuyan şimdi hekim olan kuzenim Pasiflora'nın alkolden farksız olduğunu, bitkisel olmadığını söylemişti. Ben vermemenizden yanayım. Sizin kediniz, sizin sorumluluğunuz.

passiflora incarnata, yani bizim passiflora olarak bildiğimiz, hatta tam türkçesi çarkıfelek olan bitki.

yani bu şurup o bitkinin şurup haline getirilmişidir.
bitkinin farmakolojik olarak kullanılan kısmı alkaloid taşır.
ama bu yaygın olarak bütün bitkilerde bulunur zaten.
yani passiflora'nın içindeki "alkol", bitkinin kendisinde bulunur.

bu durumda nasıl bitkisel olmadığını anlamadım.
bunun dışında üstünde de bitkisel yazar, hatta doktorların passiflora vermesinin tek amacı bitkisel olmasıdır.

büyük olmayan sorunlar karşısında ya da anlık huzursuzluklarda boşuna kimyasal yüklemek istemeyen doktorların hepsi passiflorayı bitkisel olduğu için tavsiye eder.
passifloranın bütün olayı bitkisel olması.

yani sakinleştirici iğne yaptırıp hayvanı bayıltmak yerine, 1 çay kaşığı passiflora verirseniz 1 ya da bilemediniz 2-3 kere, zaten o yeter de artar bile.
sakin sakin dolaşır.

ama dediğim gibi veterinere sorun.
kilosuna, yaşına göre dozunu söyler.