kas gevşetici ve ağrıyan bölgelere masaj. fazla hareket ettirme ve o kasları çalıştırmamaya bak az bir süre.

isinma hareketleri yap. once kopucak sanicaksin, sonra isindiginda bir bakmissin agri falan kalmamis.

bengay ya da voltaren sürülür. orta miktarda. onun verdigi yanma ile eli güclü bir arkadas bulunur. kaslar siskin kaldiysa önce kedilerin gerinmesi gibi sadece parmak uclariyla hafifce dövülür. sonrasinda kas basindan sonuna dogru kas uzantisi boyunca bastirarak ve sikarak masaj yapacaksin. canin yandiginda durmayacaksin. o kasili durma ve siskin sert kisimlardan cogunlukla kurtulana kadar devam edeceksin. en sonda da arkadasin senin bu agriyan kaslarini (ice degil sikmayacak) disa dogru gerecek, esnetecek hareketler uygulayacak. bunlari bi 5 dk kadar yap. en son olarak da magnesium iceren bir seyler bir muz vs alip dinleneceksin. genel olarak bol dus al ve yat dinlen.

bir daha spor yaparken ne kadar acirsa acisin hareketler bitince esnemeyi unutma. bu tarz seyleri engelliyor. cok büyük ölcüde engelliyor.

Baskın,

Atıf Yılmaz'ın yönettiği 1977 yapımı Türk filmidir.

Baskın, Atıf Yılmaz'ın yönettiği 1977 yapımı Türk filmidir. Senaryosunu Türker İnanoğlu, Fuat Özlüer ve Erdoğan Tünaş'ın beraber yazdığı filmin başrollerinde Cüneyt Arkın ve Necla Nazır oynamaktadır. Filmin yapımcılığını ise Türker İnanoğlu üstlenmiştir. Poyraz Murat (Cüneyt Arkın) kumarhane işleten bir kabadayıdır. Hamile eşi Nilgün'e (Necla Nazır) bu işleri bırakmak için söz vermiştir. Komiser Şahin'in (Ekrem Bora) peşinde olmasına karşın Murat her seferinde delil yetersizliğinden serbest kalır. Bir gece polisin baskınında Murat Şahin'i yaralar. Yakalanır ve yargılanır. Ama suçu başkası üzerine alınca Murat yeniden serbest bırakılır. Şahin'in peşini bırakmadığı Murat her tuzaktan kurtulur. Evi gözaltına alınır. Saklandığı yerden Nilgün'e haber gönderir. Onu gizlice kaçıracak ve işini bırakıp huzurlu bir yaşam sürdürecektir. Murat'ın adamı Nilgün'ü alıp buluşma yerine gelirken takipteki Şahin'i atlatmaları gerekir. Nilgün'ün doğum sancısı tutar. Doğum için bir köye sığınırlar. Polis ise evin etrafını sarmıştır. Oğulları olmuş, ama Nilgün ölmüştür. Murat bebeği Şahin'e verir ve tutuklanır. Şahin ve eşi çocuğa öz evlatları gibi bakar, büyütürler. Sekiz yıl sonra hapisten çıkan Murat, Şahin'den çocuğunu ister. Şahin ve eşi çok sevdikleri çocuktan ayrılmak istemez. Oğlunun huzurlu bir ortamda büyüdüğünü gören Murat isteğinden vazgeçer. Şahin'in düşmanları çocuğu kaçırdığında Murat gidip adamları bulur. Şahin ise çocuğu bırakmaları için haydutlarla pazarlığa girer. Adamlar kaçmak için uçak isterler. Murat onlardan gizlice uçağa biner ve oğlunu kurtarır.

altına her bşii yazmışlar. fondaki müziği bulamazın bence.

arka fondaki müzigi bulmak imkansiza yakin muhtemelen film icin calinmis ancak benzer tarzda müzikleri bulmani kolay. bunun icin 70s cheesy pron music yazip aratabilir (ciddiyim :D) ya da benzer film/oyun müziklerine bakabilirsiniz. bu sarki bana 7 yil önce oynamis oldugum bir oyunun müzigini hatirlatti ki kendisi starsky and hutch olur. simdi dinledim de cok cok daha düzenleme var. slappingin dibine vurmus. ama bu kesit bana bunu hatirlatti.

www.youtube.com

playlistte genel olarak gezinip digerlerine de bakabilirsiniz. aynisini bulmaniza pek ihtimal vermiyorum.

kimlik fotokobini gönder sıçsınlar.

inceleme isteğiyle beraber kimlik kartının, hatta daha iyisi varsa pasaportunun imajını gönder.

isminiz ''hakkı hakkı'' şeklindeyse, hakkı hakki şeklinde denediniz mi

Adım Hakkı değil. Türkçe-İngilizce karakter değişimi yapabileceğim bir adım yok. Ben başka herhangi biri gibi bu hizmetlerden yararlanmak için kimlik bilgilerimi paylaşmak zorunda mıyım? Sizce de çok can sıkıcı değil mi?

sen de onu kabul etme kullanma onu :)

TC Kimlik Numaramı, anamın babamın adını sansürleyip kimlik fotoğrafımı göndersem işe yarar mı sizce?

Suya gireyim ama ıslanmayayım diyorsun. Adamlar senin hakkında her şeyi biliyor zaten, istediğini gizle, nasılsa öğrenirler.

Türkçe derdimi anlatıp mail atabileceğim bir bağlantısı var mı Google'ın? Yoğusa derdimi birisi uygun ve Google'ı uyarır, titreyip kendisine gelmesini salık verir bir dille İngilizce'ye çevirebilir mi lütfen?

@protothyas, adamlar biliyor da çaycısından ceosu hepsi mi biliyor? Google Office'te panoya mı asıyorlar dünya vatandaşlarının kişisel bilgilerini? Ben şu derdimle ilgilenecek şahsa bari alenen kimlik numaramı vermemeyeyim diyorum. Madem her şeyimi biliyorlar, neden bana adın yanlış diyorlar?

Tabiki tc kimlik numaran ve cilt no falan gizleyebilirsin ve bence üstüne Google kimlik doğrulama içindir diye bir not düş n'olur n'olmaz.

google dilini degistirip de alabiliyorsun. tr vermiyorsa de veriyor mesela.

ölmeme ihtimali yok temel olarak vücut ısısı diyebiliriz.

vajina, uterusta ortalama 3 gün.

nor=normal max=rekor

beden disinda nor 2-7 saat max 1-3 gün. (nemli ortam sicak ortam direkt sulu ortam vs)
vajinal kanal nor 2-3 gün max 7 gün (laboratuar ortami)

vucut sicakligi ölümcül. eksilerde dondurulup tekrar cözülebiliyor. ancak aktif sperm sayisi ilk sayiya göre 100de 30un altinda. tabi bekleme süresi de önemli.

bu demek degil ki sogukta sperm uzun yasar. su orani tuz orani ve ortam asiditesi vs mühim.

üstat bilenler daha iyi cevap verecektir ama 40 derece bildiğim kadarıyla gayet normal bir ısı.

25 civarı olmalı diyor arkadaş ısrarla. bilemedim :(

sicakligi iyi la, 72.72°C'ye kadar sorun yok. ark.intel.com

idle da 40 civarı. oyun kurup öyle deneyeyim bakalım diyorum.

25 olmalı diyen arkadaş büyük sallıyor. 40 dolayları gayet normaldir.

buz gibi olsun diyosan su ile calisan sogutuculardan al :)

lan arkadasina de calismayan alet oda sicakliginda degil calisan nasil olsun?

tamam vurmayın ahahaha
çok sağolun arkadaşlar, su serptiniz valla cpu'ma :P

25 nasıl olsun. oda sıcaklığın zaten 20-25 derecedir ve o ısıyı ölçen sensör direkt cpu'nun içindeki silikonun sıcaklığını ölçüyor.

cpu sıcaklığının 25 olabilmesi için dışarıdaki soğutma sisteminin 5-10 derecelere inmesi lazım.

25-40 derece arası gayet normal hatta 25 süper bi değer. zaten task managerdan bakarsan cpu kullanımının %3-5 lerde gezdiğini görürsün yoksa 25 olamaz.

laptobuna göre değişir adaptörüne bak kaç watt diye sonra

w*24

i7 ise 90wattan aşağı değildir

laptop max 80 watt a kadar çıkıyor.
Ortalama 50watt falan harcar saatlik
50*24 = 1200watt
1200*30 36000 watt

1kw= 16 kr.
36*16 = 576 kr yani aylık 5,70 TL gelir aşağı yukarı

Tabi laptop kullanımı sadece internet kullanımı olurken 30watt a kadar düşebiliyor.

vergileriyle birlikte 28 krs/kWh hesaplarsak 36*0,28=10,08 TL harcar.

tabii 24 saat 50 W calisma ihtimali yok, bunun yaklasik ücte birini alin: 3,36 TL harcar.

@croswell'in hesabı doğru sayılır da katılmadığım bir iki nokta var.

Laptop 80 watt'ın üstüne çıkabilir (benimki 2.nesil i5'li 96 gördüm) ve kw fiyatı (istanbulda) 16 kr değil. Vergiler dahil 35'e falan geliyor.

Ortalamayı ben biraz daha yüksek alıcam, 85w*24~ günlük 2kw diyorum, aylık 60kw*0,35=21TL. Tabi bu laptop'a göre çok değişir.

laptop adaptörü 170 w. ben bitmisim:)

iyi lan taş çatlasa 10 lira harcıyodur benim işlemci p8600 adaptörde 19,5 volt yazıyo watt yazmıyor iyiymiş 10 lira bişey değil :)

netten dx alibaba vs yolluyor. giden biri de rahatca getirir. sayi alet ve ne yapacaginiz sorularina göre degisen cevaplar gelecegi gibi trde mi almak istiyorsunuz getirtecek misiniz vs detaylarini da belirtmeliydiniz.

dx den ipad mini icin almistim 3 tane 10 tl. dx.com


ucretsiz kargoyla goneriyorlar. 10-12 gunde gelmisti siparisim
sen daha mi toplu alacaksin? 100-200 tane gibi??

ben daha toplu alabilirim fiyata göre. yurtdışından mı geliyo. extra bi masrafı var mı dx'te.

alibaba cok daha büyük saticilarla calisir ve cok daha toplu alimlara yöneliktir. 100 ve üstü gibi. miktar arttikca fiyati degisir ancak üretici veya saticiyla direkt temasa gecip gönderme kosullarini vs ögrenmek gerekir. site pek bir sey sunmaz iki tarafi birlestirmek haricinde.

dx ise daha ufak capli alimlari karsilar. onda da saticiyla temas kurmak da yarar vardir. duruma göre takip kodu vs isterseniz kargo bedeli azicik artabilir ama trye gelir gelmez genelde pttye verildiginden takip kodunda yarar vardir. elimize gecmeyen ürünler olmadi degil. genelde cok yardimseverler ama.

gümrük durumlarini cok bilmiyorum ama bu tarz seylerin takildigini duymadim hic.

duruma göre 12 20 gün arasi sürüyor. genelde uzakdogu tarafindan vs geliyor. ben hong kongdan fener almistim en son. mektup zarfinda geldi:)

iste bu yüzden paint ücretli bir uygulama olmali.

bu ne lan. bir kelime belirleyip googleda falan degil de bingde falan aratilmis alakasiz resimlerde suggestionlarda cikmis onlari da ekleyeyim kolaj calismasina wordartin dibine koyayim demis galiba. max 2 gün sabredilmis siradaki profil icin. 1 dkdan daha fazla bakmadim.

kim bu abi?

Kendisiyle birlikte olarak attığı posta kendi yorum yapıyor, kendi paylaşıyor, kendi beğeniyor ve kumlar üzerinden bir rüzgar esiyor, çalı parçası top gibi yuvarlanarak uzaklaşıyor. Bi insan nası bu kadar yalnız olur lan..

böylesini ilk defa görüyorum ya bildiğin spam insan.

resimlerin bir kaç tanesine baktım kafam oldu reşadiye...

abi çok güzel bir bilinçle karşı karşıyayız. hayran kaldım, anlamlandırmak istiyorum. ömrümün geri kalanını buna harcayabilirim galiba.

ben üzüldüm ya, baya baya delirmiş galiba.

çok uzun bir süredir takip ediyorum ve ben de bu kafaya özeniyorum.

tam emin değilim ama beynim yanmış olabilir.

şuan uygun değilim çok yardımcı olamayacağım ama google da "convert prnx to pdf" diye aratıp adımları izleyebilirsin.

excelimsi bir sey degil miydi o ya?

PRNX Dosya Uzantısı ile İlişkili Yazılım İndirmeleri:
• FileViewPro* (ücretsiz deneme sürümü indirme)
• Developer Express XML Output Document (Developer Express Inc.)

demis "www.solvusoft.com"

www.solvusoft.com adersine ben de ulaştım. indirdiğim programı denedim ama olmadı. prnx uzantısı için ücretli üye olman gerekiyor dedi. yani deneme sürümü prnx uzantısı için geçerli değil.

hydra.soft32.com

bunu indirip açmayı dener misin

alta minder serip butterfly kick ata ata pull up yapinca kirilmiyorsa bir daha endiselenmiyorsunuz.

çöker mi? nasıl çöküyo ya millet o kadar kullanıyo bişey olmuyo da...?

80.

ironda daha dusmedim bilmem de vida gibi kapiya sikistirilan bir taneyle kapi kasasi kirdim. kilom 80 idi o zamanlar. bir defasinda da koridora asilmis bir demiri kipping sirasinda duvardan söktüm. dübeliyle vidasiyla betonuyla indik asagi. kilo 82 falandi o zaman da herhalde.

yani sakin sakin yapinca sorun olmaz. kilo cok mühim degil. ironda seni tutan sey kapidan ziyade sistemin ic direnciyle kasaya yaptigi baski. dikey kuvvetten cok yatay baski var. direkt kasaya bindirmiyorsun kisacasi. ama hareketin hayvanlastikca (pull over mesela. yapabildigimden degil tabi) bu eksenler kayiyor o yüzden düsme ihtimalin artiyor. efendi efendi yaparken cok endiselenmeyin. ama gaza gelip de benim gibi ayaktan kendinizi taktirip mekik cekmeye falan kalkip kafa üstü cakilmayin.

genel anlamda komik hareketleri, konuşma şekli. gerçi ben çok sırıtığımdır, kahkaha atan bir tipim ama buna ayrı güldüm.

kurduğu cümleler ilginç. sonuçta kimse oraya kitap defterle gitmiyor, hafıza tek ellerinde olan. bunu yücelterek anlatması garip.

ben o zaman takip etmiştim 60lı bir puan almıştı atanamamıştı bu abi.
ben çok sevmiştim o zaman yüksek bir puan almasını istemiştim şahsen, böyle sisteme böyle kafa.

İnsanların sinirlerinin yay gibi gergin olduğu bir konu KPSS. Sanki dünyanın en alelade şeyiymiş gibi, insanların geleceğine yön veren bir sınav değilmiş gibi ve hatta bu sınav kendi endüstrisini oluşturmamış gibi çıkıp da "beyin bedava" gibi dünyanın en sığ yorumunu yapınca, mevcut manzara içerisinde çok iyi bir kara mizah örneği ya da dalga malzemesi haline geliyor bakış açısına göre.

Mesela bana göre kara mizah örneği ama dalga geçen insanları da anlıyorum.

konunun sinav olmasi da ortak duygulari tetiklemiyor degil. mesela cok fazla sacma sapan spor yorumu var, spor röportaji var, ama biri cikip bin gsli 10 bin fenerliyi döver falan derse internet fenomeni. neden? bizde spor futbol. bu da benzer. internet basindaki kesim genc, ögrenci. sinavla alakali hafif komik ne olsa yayilir.

adamın mal oldugu 100 metreden belli..

hard disk kafa değişimi diye bir şey YOK. garantisi dolmammış ve kafa vuran hard diski aldığın yee veriyorsun sana yenisini veriyorlar. o 300 $ çöpe gidebilir. ayrıca hard diski açtığın anda bir daha toparlayamama ihtimali de hiç az değil (bozuk bir hard diskte denendi ve hard disk bir daha toplanamadı). en ekonomik çözüm değerli kayıtları flash disklerde saklamak (şu aralar çokta pahalı değiller), işe girer girmez de maaş durumuna göre ssd ya da iyi marka bir hdd almak.

Ben verilerimin peşindeyim. Kafa değişimi diye bir şey VAR :)

Kafa değişimini ben de daha önce okumuştum ama bunun aşırı steril, tozsuz bir ortam gerekeceğini tahmin ediyorum ama emin değilim yine de.
Yine kafa değişimi için aynı model bir harddisk olması gerekiyor diy biliyorum ve ondan sökülecek kafayı kullanman gerekiyor diye biliyorum.

teoride mümkün, evde yapilmasina olasilik vermiyorum. bilakis, eli kolu topraklamadan dokundugun an bisileri kaybetmeye baslayacaksin.

mediamarkt'a bugün baktım 60 tl idi orjinal olanları.
yan sanayi ürünü almanı tavsiye etmem çünkü ben aldım 10-20 tl ucuz olsun diye bozuldu 2 aya :/

O resimdeki iphone için değil ipad için yalnız bunu belirteyim. İlla onu alıcam dersen buyur link: store.apple.com

Paketle birlikte gelenden alacaksan da: store.apple.com

@onexey
biliyorum ipad için olduğunu, bunlar daha cabuk ve daha iyi sarj ediyor iphone u.
sagolasın

daha iyi?

2a cok degil mi telefona isinma vs yapmasa dahi cook uzun vadede ömründen calar.

@wii
evet.
iphone unki ile sarj edince hemen bitiyor
ama ipadinkiyle sarj edersem cok daha fazla gidiyor sarj.

Yol gösteren şeyler yorar. Ben 10 kutu kibrit, 5 tüp uhu aldım. Gemi yapmaya çalışıyorum.

papercraft modelling. bu ise ilk baslayanlar genelde cp.c-ij.com den baslar. ben orda airbus 320a ile girmistim bu ise. zaten elde nesterle kese kese 1 ayda bitirirsiniz eliniz hizliysa birkac gün.

bitmis hali söyle idi:cp.c-ij.com

yer ve bütçe kısıtınız yoksa diorama süper olabilir. yakınlardan popüler bir örneği: (git: www.diecastr.com

muhtemelen soru acik olmadigi icin cevap verilmemis. ne demek istiyorsunuz? aradiginiz sey resimli bir texti metin olarak düzenleyip ocr tarzi bir is mi yapmasi? kendiliginden kolonlari algilayip onlari sayfa sayfa bölmesi mi? cunku dediginiz seyi zoom in zoom outla siz de gayet yapabilirsiniz.

Ben rastlamadım nook pdf uygulamasını kullanmıştım. diğerlerine göre daha fonksiyonel gelmişti. Yapmak istediğin, anladığım kadarıyla bir pdf i 3 inc te de rahatlıkla görüntüleyebilmek. Ama ekranı sağa sola çekiştirmeden. En kolay yolu pdf dosyası sadece metin ise, dosya menüsünden farklı kaydet deyip .txt formatına çevirin ve cool reader (güzel bir uygulama) gibi bir uygulamada rahatlıkla açabilirsiniz.
Not: PDF dosyalarını txt formatına çevirince bazen karakterler bozulabiliyor.

ocr ne bilmiyorum, istediğim şey kitabı okurken sağ-sol yapmadan sadece sayfayı aşağı kaydırarak okumak. yaptığım zooma göre metin aşağı kaysın istiyorum. opera mobile gibi internet tarayıcılarının yaptığı gibi. edit: @onione pe evet aynen oydu istediğim teşekkürler

erepligo tam senlik bir uygulama.

o bilgisayarda itunes yüklü ise ipod ayarlarindan otomatik eszamanlama gibi secenekler kaldirilir. baska dedigimiz bilgisayarda itools acilir degisiklikler yapilir. itools kurulumsuz ufak bir yazilim.

şu meşhur ginseng extrat muhabbetinde hiç bi fgarkı olmadı.

zaten supradynle arasında fark bitek şu ginseng muhabbeti. bence küllüm yalan.

Ben de fark görmedim. Etki gorenler plasebo etkisinden faydalaniyor sanirim. Hoş ben kahve ictikten sonra uyuyan adamim. .

birkaç sene önce kullanmıştım, ekstra bir durumu yok. denemelerim oldu. 1 seneye yakın süredir centrum'dayım.

Ben hastanelik oldum kafaniza gore almayin derim. Mide bulantisindan oluyordum. Icinde bulunan bi vitamin belki vucudunuzda fazlaca var bi de onu icip yukleme yapmis oluyorsunuz. Bi dra sorun oyle icin.

sabah karnınızı iyice doyurup içmediğin takdirde bütün multivitaminlerde inanılmaz bir mide bulantısı ve insanı yere çökerten bir şeyler oluyor cidden. tek geçerli yol güzel bi kahvaltının hemen ardından içmek benim için.

ben 2003'te liseye hazırlanırken kullanıp faydasını gördüğümü düşünmüştüm. o düşünceye dayanarak hala faydalı olduğuna inanıyorum.

takviye oldugu net ve kesin. ama enerjik hissetmeniz uykunuzu alip daha kaliteli yasamaniz falan tamamen placebo kanaatimce. bana etkisi olmadi özel bir sekilde. verimli falan da hissetmedim. gene yorgundum gene hastaydim.

Multivitaminlerle ilgili bunların yarardan çok zarar sağladığına dair bir sürü makale, araştırma vb. var. Mesela bir tanesi aşağıda.

Bir dönem kullandım, bir faydasını görmedim. En iyisi sağlıklı ve dengeli beslenmek.

www.theatlantic.com

ben de bi boka yaramadı.

@salihdt böyle çürütmeler öne sürerken bari edu'lu link verin de bilimsel olduğunu görüp okuyalım.

adnan hocanın linkini verip evrim teorisini çürütmek gibi oluyo güleceğim çıkıyo, bir şey varsa bul kaynak da öğrenelim

migreniniz varsa dehşet tetikliyor, bilginiz olsun.

Norvec Orman Kedisi kirmasi. Turkiye'deki cogu kedi bu sekilde.

www.google.ie

norvec kirmasi diyecektim de boyun cok kisa tüylü durdu. bilemedim.

tekir deyü bilinir fakat crown'un dediği gibi norveç orman kedisi kırmasıdır.

gerçi benim gözümde her kedi tekirdir, meymenetsiz suratlı 2-3 milyon para eden(?) kediler haricinde.

evet tuyleri cok uzun degildi de pamuk gibiydi. heralde kirmadir :)

tesekkurler

Norveç orman kedisi ne kardeşim. Yok öyle bişi. Bütün kediler melez, tekir.

Norveç'teki cins kedinin işi gücü yok da Türkiye'ye gelip üreyecek :)

norveç orman kedisi kırması değil de ankara kedisi yahut daha büyük olasılıkla ankara kedisi kırması.

türkiye ankara kedisine sokaklarında da sahiplik yapmakta bolca hekaza - ki zaten doğal türü türkiye'nin ankara kedisi. her uzun tüylü kedi norveç orman kedisi de değil yahu - norveç orman'ın ayırt edici yüz biçimi, kulaklarına doğru gidişinin yüz çizgisinin bellli bir geometirisi falan var.

ek olarak, tekir bir tür değildir. tekir, kedilerde bir gen ile belirlenen tüy rengi desenine verilen addır.

velhasıl hatta norveç orman kedisi ile ankara kedisinin farklarını yazayım rahatça görebileceğiniz:

- norveç orman kedisinin yüzü ikizkenar üçgen şeklindedir. yüzü biraz uzuncadır düz durduğunda bakarsanız. kafasının önü arkaya doğru kırılmadan, hafifce bir yuvarlak şeklinde arkaya doğru gider.

- ankara kedisinin yüzü kama şeklindedir. yüzü orta boyutta veya küçüktür. belirgin bir bıyık bölgesi şişkinlikleri yoktur. burunları ile yüzün geri kalanının arasındaki çizgi gözlerinin biraz üzerine denk gelir - bu şekilde yüz ikiye ayrılır denilebilinir.

- norveç orman kedilerinin patileri büyüktür. ankara kedilerinin küçüktür.

- norveç ormanın sert çenesi varken, ankara kedisinin yuvarlakça çenesi vardır.

- norveç ormanın gözleri büyüktür, oval şeklindedir, eğiktir. ankara kedisinin badem şeklindedir, yukaru doğru hafifce meyillidir.

- norveç ormanların kulakları üçgen yüzünü takip edecek biçimde, "v" şeklindedir. ankara kedilerinin yukarı doğruca ve yakıncadır.

- ankara kedisinin kemik yapısı zarif ama güçlüdür kendisine özgü biçimde, norveç orman kedisininki sağlamdır.

- norveç orman kedisinin vücutlarının önünde bir kürkleri vardır. patileri tüylüdür. alt kürkleri vardır. ankara kedilerinin alt kürkleri yoktur, kafalarının altına-vücutlarının önünde de kürkleri yoktur. norveç ormanların tüyleri daha uzundur.

- kuyruk biçimleri farklıdır, ankara kedisininki üste doğru incelir, aşağıda kalındır. norveç ormanlarınki ise hep gürdür.

1. print
2. doldur
3. tara
4. e-mail ile gönder

pdf versiyonu yeni ise üserine not düşebilmen mümkün. not olarak doldurabilirsin. ya da pdf'lere doldurulabilir alan tanımlanabiliyor, korumalı da olsa belki öyle ayarlamışlardır şansına.

ikisi de olmazsa, o zaman mecburen dafuq'un dediği.

@2 (y)

yok arkadaşlar baya bildiğin düz pdf yapmış adamlar tıklanmıyo bile boşluklara. ben onu alırda el yazısıyla doldurursam okuyamaz adamlar baştan kaybederim diye korkuyorum

Ekran caps al öyle doldur tekrar PDF e donustur

Caps al, printte metin baloncuklariyla doldur(biraz ugrascan ve dandik olma ihtimali var)

nitro pro pdf yüklenir trial süresi baslatilir.

edit tabine tiklanir ocr secilir. metindeki tüm yazilar secilebilir degistirilebilir hale getirilir.

ilgili yerler düzenlenir. editten kutucuk mutucuk eklenerek de yazi girilebilir.

belge kaydedilir imzalanip atilabilir. gönderirken siz de killigina koruma ekleyebilirsiniz.

korumali oldugu icin degil metin degil resim formatinda oldugu icindir düzenleyememeniz belki de. yok koruma varsa farkli kaydet denip korumasiz kaydedilir. sonra dediklerim uygulanir.

Yahu ara sor sadece. Belki özellikle el yazısı istiyorlar ve sana bundan bahsetmeyi unuttular bilemezsin. Bir telefon yahut bir mail yeterli

diskin darbe almış olabilir. Kullanıma bağlı eskiyince de çıkıyor bu ses. Ama darbe aldıysa verilerin tehlikede derim.

ritmik bir ses geliyor:

rotasyon aksinda sorun var. bir yerlere sürtüyor cok ömrü yok. cok yazma sifirlama vs gibi islemlerden kacinip bir an önce önemli dosyalardan baslayarak yedekleyin. (gün itibariyle 3 harddisk yakmis biri olarak ayni sekilde basladi güvenin bana)

ses ritmik degil arada daha ince tiklar bipler var diyorsaniz:

okuyucu kafada sorun var. darbe vs ile yamulup sürtüyor olabilir. hareket kabiliyeti azalmis bu yüzden belirli seyleri okumamaya baslayacak demektir.

deneyimlerim bu sekilde. daha baska ihtimalleri yazan olursa da sevinirim. ben sadece bu sekilde bozdum bunca sene.

willi dostum çok güzel açıklamış. Bir yerlere sürtüyor çok ömrü yok.

neyse ya benim bilgisayarım değil zaten okuldan almıştım :D gerçi şu anda o ses gelmiyor -ki darbe falan da almadı yani, okula giderken lap top çantası ile götürüyorum sonuçta, bir de sırtımda taşıyorum anadolunun bağrındaki bir tarlada sırtında bebesiyle çalışan kadın anam, çilekeş anam gibi, ama gene de belli olmaz çarpmıştır belki. ya da çok party hard bir gece geçirdi ben fark etmeden bilmiyorum? neyse ben bilgilerimi kaydeeyim, sağolun.

sebamed çok başarılı tavsiye ederim. renksiz ve parlak değil.

blistex kullanıyorum ve bence dikkat çekici bir parlaklığı yok. hatta parlamıyor diyebilirim.

önemli olan parlayıp parlamamasından ziyade(az sürersiniz parlamaz) sizin için doğru olanı bulmak. bazıları misal (nivea)ve uzun kullanımda neutrogena dudak soyulması yapıyor.

şimdi gittim sürdüm elimdekileri, parlaklık sırası şu şekilde:
neutrogena > blistex> vaseline(kahverengi kutulu olan)

ama vaseline ile blistex arasında az fark var. bu durumda blistex kullanınız, kullandırınız

Blistex in nanelisi, chapstick original, nivea'nin hydro care'i ve bir sürü renkli nemlendiricim var. Bana kalırsa hepsi aynı. Nivea daha hafif, Blistex biraz daha yoğun ve hiçbiri parlamıyor. Chapstick ikisinin arası doku olarak, tabaka varmış gibi hissetmiyorsunuz. Dediğim gibi parlaklık açısından hiç fark yok. Siz dudaklarinizi nasıl hissetmek istiyorsanız onu seçin.

nivea hydro, blistex nane (klasik olan iste tüpte krem gibi olan), nivea med birsey vardi. ilkini hayvani tipili karli havalarda kullandim. blistexi zor kosullarda. digerini de günlük kullandim- bu siralamayla notlandirdim kullandigim bir suru sey arasindan en iyileri bu.

erkegim, parlak degillerdi benim kullandiklarim.

@karambol blistex medplus belli belirsiz parlıyo. ona parlama bile denemez bence. nivea'ya girme bi halta yaramıyo. medplus hem rahatlatıyo hem de dudak onu emiyo, yani bakım yapıyo.

bana sorarsan yves rocher'ninkiler de iyi ama onlar parlamaktan ziyade biraz beyazlatıyo. medplus alabilirsin gönül rahatlığıyla. kimse dudağı parlıyo adamın demez. o kadar az bi parlaklığı var, o da zaten 5-10 dkya kalmıyo.

nivea'nın erkekler için olanını kullanıyorum. ne parlatıyor ne de yapış yapış yapıyor. çogzel.

bi de loreal'in var.

blistexin tüp olanı mucizevidir

Blistex, Burt's Bees ve Lypsyl kullanıyorum. Blistex'in Medplus'ını seviyorum, dudağına Vicks sürmüşsün gibi. Diğerleri de dudağa bal sürmüşsün gibi. Hiçbiri parlaklık vermiyor. Ancak pürüssüzleştirmeye ve yumuşatmaya çalışıyorlar.

gözüne gelirse korumaz tabii ki. bizzat test ettim ben bu gözlükleri istersen al bi eline bak anlarsın sen de. test ettimden kastım aldım elime oynadım inceledim işte baya.

@proletarier aller lander vereinigt euch

Biliyorum hocam. Gezi parkı sırasında gözüne plastik mermi isabet eden gencin Ayşe Arman ile olan röportajını okumuştum. Onun da gözünde deniz gözlüğü olmasına rağmen, plastik mermi isabet edince kırılmış ve göze gelmiş. Çok acı bir durum.

Polisin vaziyeti belli. Nasıl koruyacağız kendimizi.

çarpıp sekse iyi,o hızla gözlüğü deler geçer diye düşünüyorum. ama hiç yoktan iyidir her tarafı kapalıları.(deniz gözlükleriyle aynı malzemeden değil bunlar diye biliyorum, deniz gözlükleri daha dayanıklı gibime gelmiştir hep haziran zamanları.)

www.isguvenlikmarket.com

Bu nasıl?

o verdiğiniz ürünün koruyucu kısmı gözlükler kadar sert plastik değil diye biliyorum öyle hatırlıyorum veya en kötüsü değişebilir. benim ellediğim yumuşak sayılabilirdi aşırı sert değildi en azından. mesele kırılması aslında. her türlü mermiyi durdurur da -tabii mesafeye geliş açısına falan da bağlı- asıl sorun kırılıp parçaların göze girmesi. böyle şeyler yerine şeffak pet şişeleri kullanışlı olabilir ama nasıl yapılacak bilemedim mühendis kafalı arkadaşlar bulur belki bir çare.

motorsiklet kaskı diyorum. başka da bir şey değil. eş dostta varsa eski bir şeyler

ilk linktekilere baktım 45m/s şiddetinde darbelere karşı koruduğu yazılmış. emniyetin kullandığı plastik mermi silahı şu sanırım: en.wikipedia.org 85m/s hızında atış yapıyormuş.

motosiklet kaskı dışındakilere güvenme hocam, o parçalansa 1 tanesi bile çizse gözünü (girmesinden bahsetmiyorum bile) anan ağlar. ya tam korun ya da allah ne verdiyse gir.

hocam amaç göz-kafatası olmasın cidden. alnına gelse de pek bir şey değişmez. sen dinle beni kafanı tam saran bir şey al, açıkta bir yer kalmasın. olur olur aradaki küçücük bir yerden girer mermi sürtüne sürtüne, hayatın kayar. madem önlemini alıyorsun tam al, hiç değilse arkandan "önlemini alsaymış bir şey olmazmış, ders olsun bize" diyebilelim. öbür türlü "hayvanlarrrr kasklı adam kafadan öldü" olacak.

deniz gözlügü noktasal basinca korumaz. bu aamacla yapilmamistir. cam kiriklariyla tehlikeyi katlarsiniz. deniz gözlügü kirmadim ama kavgada gözlük camim kirildi darbedense kirilan camin kestigi yara izi durur hala ufaktan.

bu gözlükler ise genelde marangozsundur bir sey keserken tahta talasi ucup gözüne batmasin vs amaclidir. darbe icin degildir.

paintball maskeleri 400fpsye kadar koruyor imis. azicik arastirilabilir.

onun disinda askeri amaclarla uretilmis seyler ile motorsiklet kaski tarzi seyler darbe emici özelliktedir. baska da aklima gelmiyor benzer bir sey.

adı ne bilmiyorum ama plastikle cam arası değişik kolay kırılmayan camlar var ya, bu plastik mermilerin o camları deldiğini düşünürsek... korumaz. deler geçer.

o iş için tavsiyem tam motosiklet kaskı yahut da yüz koruması olan motosiklet kaskları. yahut askeri kask bulabilirsen yüz koruması olan, onlar da korurlar ama onlar ciddi anlamda pahalılar elbette.

biber gazı fişeğinden koruduğunu bizzat görmüşlüğüm var iş için kullanılan yüz korumalarının ama plastik mermiye karşı çok işe yaracağını sanmam. hiçbir şey takmamandan iyidir yüz korumalı bir iş maskesi takman ama bence, en azından yavaşlatır mermiyi.

ne kullanırsınız bi tavsiyem yok ama polisin kullandığı plastik mermi atan silah yukarıda linki verilen fn303 kadar güçlü değil. 85m/sn kadar yüksek bi hızda atmaz.

Sonuçta yüzümüze gözümüze taktıklarımızın amacı gazdan yanmamasını sağlamak. wiillii'ye katılıyorum, gözünüze gelen bir şey ile camlar parçalanıp gözünüze de batabilir. Onun mermiyi durdurmasından ne olacak.

Motorsiklet kaskı iyi, burnunuzun önüne talcid'li su ile ıslatılmış bezi koyarsanız biraz gazın etkisini kesiyor ama onun da ıslak kalmasını sağlamak gerekiyor. Bir de nefes almak ayrı bir mesele haline geliyor.

ssd al 30 saniyede acilsin.

virüs programından belki de. bir de başlangıçta açılan programlara bit göz at.

@utkucbkc: başlangıçtaki programları ayıkladım zaten. virüs programı da bilgisayar kurulduktan itibaren vardı.

ben neyin yanlış gitmiş olabileceğini bulmak istiyorum esasen; zira ilk başta böyle değildi, bi günde değişti.

1 günde virüs programın güncellenebilir mesela. her sürüm aynı performansı veremiyor. ama virüs programlarında, diğer programlar gibi versiyon değişimi oluyor mu bilmiyorum.

masaüstünde çok dosya varsa boşaltınız

soluto yüklenip bakilsin efenim.

momentten sallaniyor. tutana askolsun,

sallamadan yürüyen momentsiz vakalar mevcut.

genelde 1 elim cebimde diğerini sallarım.

i0.kym-cdn.com

ellerimi cebime sokarım. cebim yoksa sokağa çıkmam. özgüvensizim ben.

dikkat etmedim hiç sallayıp sallamadığıma. az da olsa sallanıyor olsa gerek.

Kisin cebimde oluyor yazin da neden yaptigimi bilmeden gobegimin onunde tirnaklarimla falan oynuyorum

keyfine yurumek icin yuruyorsam, sarki da soyluyorum.
saglik amacli yuruyorsam, kollarimi sabit tutarim ve gergin bir postur alirim.

gecen gun bi komsum giymisti yuruyus kiyafetleri. cok ozendim. hava da buz. buna ozendim ama, adam odaklanmis. negzel.

yardır panpa. şu ana kadar hiçbir sıkıntı çıkmadı, 8 9 aydır kullanıyorum.

online sifre almak icin kullaniyorum. publisher official ise endise etme. ama telefonumda root su bu her halti yükledim vs dersen bi dusunurdum ben de.

ben de note 3 kullanıyorum ama android te bankacılık uygulamalarını kullanmaya çekiniyorum.

telefonda root hack vb. işlemler yok ama yine de google play market e güvenemiyorum.

apple olsa hiç düşünmeden kullanırım ama.

damak zevki. ben de nutellali peynir yerim mesela. tatlilara limon sikarin. pilava ayran dökerim. igrenc diyen sevmeyen elbet olur. ama sürekli tatli yerseniz bayar arada tuzlu ceker canin sonra o da bayar tatli ceker. niye bu sirayi kisaltip bir tatli bir tuzlu yapmayalim lokmalarimizi? niye her rengi bir arada tatmayalim. ona bir tatli bir eksi süprizler yapip dilimizi sasirtmayalim. her defasinda alistigi tattan uzaklastigi icin o farkli tatlari daha yogun yasamayalim?

bence direkt zevk. elbet ihtiyac dönemi vardir ama sürekli yapan adam varsa onun ki de zevktir.

ben de öyle tatlı hiç çekmez canım, ekşi acı tuzlu yerim. annemse tatlı krizleri vardır o kadar tatlıcı. sürekli bu durum geçerli olduğu için zevk işi bu bence de. mineral, vitamin eksikliği de arada canımız çekince var olan bir şey gibi geliyor.

sebebini bilmiyorum ama bildiğim tek şey var ki ben düzenli olarak maden suyu içmeye başladıktan sonra abuk yemek yeme isteklerimi dizginleyebildim. bardağın içine ince ince elma, armut vs, evde ne meyve varsa dilimliyorum, bir de muhakkak limon atıyorum yuvarlak bir-iki dilim. mineral eksiğini de tamamlıyor vücudun. dene istersen.

bir de vakti zamanında dilin yapısı ve algıladığı tatlarla ilgili bir yazı okumuştum. orada ısrarla bahsedilen şey, ara tatlara sahip besinleri tüketmekten kaçındığımız ve bunun dildeki hücrelerin gelişmesini körelttiği yönündeydi. mayhoş ve ekşi tatlardan kaçınmamamız gerektiğinden, sadece tatlı, acı ve tuzlunun alt ve üst dozlarını deneyimlemememizden bahsediyordu tekrar tekrar. belki damak tadı meselesinden ziyade bedeninin ihtiyacı var ve bunu sana anlatabileceği tek şekilde anlatmaya çalışıyor.
hamile bir tanıdığımız, hayatımda armut sevmedim ve armut yemedim ama hamilelik boyunca devamlı armut çekti canım ve armudu ilk defa o zaman bu kadar severek yedim demişti. sonra doktoruna sorduğunda doktoru armudun bir kalsiyum deposu olduğunu söylemiş. düşün, daha önce belki sadece bir kere deneyip sevmediği ve yıllarca ağzına sürmediği bir şeyi, vücut tanımlamış, hafızasına kaydetmiş ve gerektiğinde istemiş. :)

seni bilmem ama benim canim donemsel olarak cok spesifik seyler ceker. bu spesifik seyleri cektiginde de yemeye calisirim, cunku belki vucudum istiyor diye dusunurum. ama bu obezce "canim bunu cekti, hemen yiyecegim" seklinde olmaz. her saniye canim bir sey cekmiyor. (ama ort. her gun bir seyi ceker canim sanirim.)
ben lahmacunu min. 1 limonla yerim. onun icin canim lahmacin cekiyorsa eksi bisey yemek istiyorum demektir, arada yerim.
ya da pasta, hastasiyim. dunyadaki en guzel sey. canim cok cekince yerim.
ya da aci mesela, omletime karabiber koyarim, sebzelerle karistirir, yerim.

sagliksiz boyutlara varmadikca, caninin cektigi seyi yemek lazim.
ve yemek yemekten keyif almayan bizden de degildir. canin sektiginde sapir sapir yicen.

o kadar cok ihtimal var ki. bir kere bilgisayarda baska seyler yapamiyor olabilir, yani demem o ki bilgisayarda cogu sistem engelli olup deepfreeze tarzi seyler kurulu olabilir. sadece ic bir sisteme bagli olabilir. sirket ici lan gibi. yüzlerce site engelli olabilir. milyon tane ihtimal var ve hepsine alternatif cözüm var. detay olmadan pek cevap verilemez bence.

bocek. her turlusu. karinca dahil.

yuzlestim sayilir, artik kacmak yerine birini cagirip oldurtuyorum.

hayvan ve yükseklik fobisi.

herhangi bir hayvanla yüzleşebilmiş değilim.
geçen gün Galata Kulesi'ne çıktım hâla korkuyormuşum yüksekten.

lunaparktaki oyuncaklar. hala yenemedim.

gencken yazlikta odamin icinde ciplak ayak akrebin ustune basmistim. sonra serumlar, igneler vs.. hala yazliga gidince odamda uyumadan once her yeri kontrol ediyorum. yastigin altina, yatak altina, pikenin icine bakiyorum durmadan. bir yerden cikacak diye korkuyorum.

karanliktan korkardim. dagda ormanda geceledim kayboldum, yolumu geri buldum. tam artik ustalastim dedim, gece siste yolumu kaybettim, kurtla ve yaban domuzuyla yüzyüze geldim. zamanla endise ve panik kayboluyor, karanlikla bütünlesip süzülürüm patikalarda. korkum yok artik. karanliktan da karanliktaki her sesin neye ait oldugunu bildigimden artik o belirsizlik o tekinsizlikten de korkmam artik.

bir görme engelliye çarpmak hayattaki en büyük korkum. sürekli de başıma gelir. sakınan göze çöp batar

her seyı bılen kadın.

Korku değil ama yosuna temas edemezdim ben.. Sonra bir gün enişte insanı (kendisini çok severim gerçekten) beni tuttuğu gibi yosun dolu bir göle daldırdı, işte orada yosunlarla dost olduk.

boğazımın kesilmesi, kör olmak veya bir uzvumun kopması, çalışmaz hale gelmesi. bacak, kol, pipi vs.

sürekli bu korkuyla gezmiyorum tabii ama aklıma gelince falan bütün neşem kaçıyor. ikincisiyle yüzleşebilmek için bazen göz bandı takıp geziyorum ama kolumu ya da boğazımı kesmeye niyetim yok. psikolojik destek de çok para. ona vereceğim parayla kola alıyom.

Siyah böcekler. Kara fatma,,kayısı böceği gergedan böceği her türlüsü. Gördüğüm anda kızarıp kaşınmaya başlıyodum. Yazları köydeyken akşam dışarı çıkamazdım neredeys.Meyve bahcelerinde çok böcek oluyo bide. Yüzleseyim demiştim bundan 5 yıl önce ölü bi böceği elime aldım herşey güzel korktum kaşındım ama aldım.Ters çevirince o ayaklarının oynamasını gördüm ve sonrasında akşamları dışarı çıkmasam da olur dedim :S Off kaşındım resmen şu an.

(bkz: reddedilme korkusu)
ilacı yüzsüzlük ve tecrübe.

Köpek balıklarından çok korkuyorum. Normal normal yüzerken aklıma geliyor sonra hemen kıyıya yüzüyorum. Bir de 8 rakamından hoşlanmıyorum hatta bunun adı varmış: oktofobi. Kulağa saçma geliyor. Küçükken sevmediğim bir kuzenimin uğurlu rakamının 8 olduğunu öğrendiğimden beri hoşlanmam kendisinden. Saate bakıp üst üste sekizli bir şeyler görürsem tedirgin olurum. İkisiyle de yüzleşemedim. Bir de kasığımdan bıçaklanmaktan çok korkuyorum. Ben bunlarla yüzleşmedim çünkü karşıma çıkmadı.
Eskiden yükseklikten ve karanlıktan korkardım onları yendim. Yükseklik korkumu lunaparktaki tüm çılgın oyuncaklara binerek yendim. Karanlık korkumu da küçükken apartmanda ışığı açmadan gezerek, odada karanlıkta oturarak yendim.

3 korkum vardı. Üçünü de yendim sanırım.

- Kanser olmaktan deli gibi korkuyordum. Şimdi düşününce "kimse kanser olmak istemez, kaderde varsa yapacak bişey yok, koy g.tüne" diyorum.

- Sevdiklerimin ölmesinden korkup senelerce bunun için ağlayarak heba etmiştim kendimi. Şimdi düşününce yine "başa gelen çekilecek" diyorum ve ağlama krizlerim filan bitti.

- Bi de böceklerden korkuyodum eheh. Ama öldürmeye de karşı olduğum için çığlık çığlığa başka odaya kaçıp günlerce rahat çıkamıyodum :D Şimdi bi peçeteye sarıp camdan dışarı atabilecek kıvama geldim çok şükür :D:D

Hepsi üstüne giderek ya da kabullenerek hallettiğim şeyler.

Şu anda yaşlanmaktan korkmaya başladım biraz :)

asus ve dell'i öneriyorum. bu iki markanın herhangi orta ayar bir dizüstü bilgisayarı işinizi rahatlıkla görür.

niyeyse aklima chromebook geldi.

kasa kalitesi ve bataryasina dikkat etmek suretiyle cogu dell fiyet performans isinize gelir. sonynin son cikardiklari da iyiydi ama pahaliydi. lenovonun u serisindeki ilk bilgisayarlarda isinizi görür ama touch olmasalardi daha iyiydiler.

Chromebook'lar ilgimi çekti. Hatta şu model tam bana göre gibi geldi: www.istanbulbilisim.com.tr

ne dersiniz? MS yazılımları kurulabilir mi Chrome OS'a ?

sizin segmentinize lenovo'nun fiyat performans oranlı bilgisayarları var. ssd pahalı geleceği için windows 8 tavsiye ediyorum seri açılması açısından, ona da startisback kurarsınız cillop gibi olur.

// bu arada bilgisayar seçimi ile ilgili direk öneri yapamam ama sorduğunuz aletlere yorum yapabilirim ya da nelere dikkat edilmesi gerektiğini söyleyebilirim. bütçe çok önemli bir faktör.

chromebook aslinda tam istediginiz sey ama Publisher isi bozuyor. Chrome OS'a herhangi bir windows uygulamasi yukleyemezsiniz. yukleyebileceginiz hersey chrome web store ile kisitli. MS Word icin google docs yeterli olur ama publisher ihtiyacinizi nasil giderirsiniz bilemiyorum. ben chromebook kullaniyorum, chromebook'a gectigimden beri normal bilgisayarimi kullanmadigim icin sattim,. yaklasik 8 aydir sadece chromebook ile butun islerimi hallediyorum

İsteyen yolunu bulur, istemeyen bahanesini gibi bi şey.

ya orasi acik degil ama benim ilk anladigim su:

(bir seyi yapmayi basarmayi) isteyen kisi, (yapmanin bir) yollarini bulur. Kim ki (basarmayi) istemiyordur, bahaneler bulur (/yaratir).

yol bence cözüm anlaminda bence. yola düsmek anlaminda degil.

kim birşey isterse sonuca ulaşır, kim istemiyorsa da anca bahaneler bulur.

benim ilk anladığım bu.

isteyen yolunu(çözüm anlamında), istemeyen bahanesini bulur

çogzel cümleymiş.

eleutheiros +1

var böyleleri. kullanma amacı gütmek çok küçük insan davranışı bence. ama hep derim, kıymetli olan onlar oluyor.

oha arkadaşlarını çağırıp hesabı yıkmaya çalışmak nedir ya. böyle bir niyetle gelmişlerse vay amk. ama senin yanlış anlama ihtimalin de göz önünde bulundurulmalı.

Her iki durumda da haklisin. Cunku direk suistimal etmisler. Ben de oderim ama keriz yerine kondugumu suistimal edildigimi anlarsam uzaklasirim.

Arada belli bi samimiyet olnadigi surece bi baskasina kendi hesabini odetmek, cinsiyet gozetmeksizin kaba bir davranis. Ha paran olmaz, yemek yemek zorundasindir, iki yudum cay icmek istersin; o zaman da siparisi vermeden durumunu yanindakine aciklaman lazim. Hani en olmadi "borcum olsun" dersin. Oteki turlusu ayip yani.

çünkü öyle öğretiyor aileleri. annesi diyor ki bak kızım kendini ucuza kapattırma sen kızsın tabii ödeyecek senin hesabını falan köklüyor kızına gazı sonra salıyorlar kız da ne karakterine, eğitimine, tipine bakmaksızın bir prenses edaları falan herkes onun hesabını ödemeli çünkü o bir kızzzz!!!

sonra evleniyor işte dayak yiyor, yemek pişiriyor çocuklara bakıyor falan.

Çünkü onlar prenses ve hesap ödemezler.

Çok param olsa sevdiğim arkadaşlarımın, sevgililerimin tüm hesaplarını ödeyeyim hiç umrumda değil, mutlu da olurum ama hareketlerinden bu beklenti içerisinde olduğunu anlarsam karşımdaki kişinin hesabının bir kuruşunu bile ödemem. Bu insanlar bunları yüzsüzlük olarak görmüyorlar, normalleri o. E bir de hesap ödetmemeyi marifet sayan erkekler olunca karşılaştıkları kafada yer ediyor iyice.

Bir de not: Öyle güruh halinde gezenlerden direkt kaç zaten.

ben genel olarak orada da rengimi belli ettim, herkes birbirine ısmarlayabilir, ama kimse ısmarlamıyor ödemiyor diye trip atma şansına sahip değil. ne ilk buluşma, ne ilişkinin hepsi, ne özel bir buluşma herkes kendi yediğini içtiğini kendi ödesin. içinden gelir bir taraf öderse olur neden olmasın. onun dışında tartışılacak bir şey bile yok.

kadınım.

iliskinin ilk zamanlarinda boyle seylere ben de karsiyim, yemegi biri odediyse tatliyi,ickileri vs karsi taraf odemeli en azindan. ha ileride bir sey olur,parasi olmaz o durumda bunun lafi edilmez. ayni sekilde birlikte yasama gibi durumlarda da banka hesaplari bile ortaklasa kullaniliyor bir muddet sonra.

ilk kız tahminimce oldukça güzel bir şey. rahat bir aile yapısında yetişip çevresinden hep ilgi gördüyse istemesine pek şaşırmadım. ya da cidden maddi sıkıntısı varsa canına tak etmiş ve yüzsüzlüğe vurmuştur.

ikinci kız ve grubu için farklı bir düşüncem var. kapalı olan kız ve kadınlar erkeklerle bir etkileşim içine geçtiklerinde tüm insiyatifi kendilerinde sanıyorlar. "dinime bağlı biri olmama rağmen buradayım, değerini bil." gibi bir mentaliteyle orada olması sanki erkeğe bir lütufmuş gibi davranabiliyor ve de bu tavırları mantıken ve vicdanen hiç sıkıntı yaşamadan sergiliyorlar. iddia ediyorum ki yüzüne vursan sen suçlu olursun. ama yaptğın şeyi oldukça takdir ettim, arkandan baya konuşulmuştur gene de.

bunun dışında yaş farkı olan ilişkilerde erkek daha büyükse eğer gene bir beklenti oluşabiliyor. "zaten kazanıyor, öder ki ya." diye. bu diğerlerine göre biraz daha mahcupça yaşanılan bir beklenti. diğer hanım kezbanımızın duyurusunun temellerinin bir yerlerinde de biraz bu mantık var.

haksizsin.

ödeme konusunda degil. orda sonuna kadar haklisin da. secme konusunda degilsin. arayip da bulamazsin yani.

ya paran varsa sıkıntı yok da olmayınca böyle şeyler can sıkabilir tabi. ben olsam direk param yoksa yok derdim kimseye artistlik yapmam aksine olabildiğince kendimi düzgün anlatmak isterim. bende de kızlar ödüyor benim hesapları ben de bundan bir halt anlamıyorum:D.

Ne hesapmis.


Isin asil merak uyandiran kismi, sen boyle tipitipleri cok mu aradin.
Uzuldum bea.

Su anlattigin durumlarda sen yi yapmisin hatta bir daha boyle 6 kisilik davetlerde bi lavaboya gideyim diye kalk git senin hesabini da odesinler.

öğrenciyim diyorsun. kendi kazanmadığın parayla başkasının ihtiyaçlarını karşılamıyorsan çok doğru yapıyorsun. bir laf eden olursa onlara da bunu söyle.

bende gecen bes turbanli bir erkek gormustum..dedim arkadas ne sansli adamlar varmis ameneko..hakkimizi yiyor diye...madem onlar senin hakkini yiyormus...


sen haklsin brat..bazi kadinlar somuruyor..

Kalabalık grup biraz düşünceli olsa önce kendi hesaplarını öderler sana ödetme fırsatını da bırakmazlardı. Hani kendini ödeme zorunda hissetme diye.

Düpedüz yüzsüzlük. Açıkçası bana inanması zor geldiği için acaba bir yanlış anlaşılma mı oldu diye düşündüm.

nope.

siyah ve biraz daha dar olmalı bence. belki biraz daha uzun.

giyilmez. bu ne la sabahlık giysen daha güzel olur.

net konuşuyorum. GİYİLMEZ.

çok kötü lan. iyi ki kadın değilim.

plaj elbisesi gibi bu.bikini üstüne giyip de git.

kendi nişanım değil.

www.zara.com
www.zara.com
www.zara.com
www.zara.com
www.zara.com

aslında giyilir ama o elbiseye 150 lira verilmez.

douchebag 1. ve 5.

ama kesinlikle senin dedigin degil. panco o ya.

giyilmez.

başka seçeneğim yok, alamıyorum da diyorsan giyilir çok uygunsuz değil. Saçın mutlaka topuz olmalı, top küpe takmalısın. elBse çok hoşmuş ama koyu renk olsaymış keşke. He yok alabilirim diyorsan alman daha iyi olur

nişan konseptine göre değişir. giyilebilir pek ala ama kombinini dikkatli yapmak gerek ki ne sırıtsın ne de basitleşsin.
kış vaktindeyse daha vücudu saran elbiseler tercih etmelisiniz. krem, gri, siyah, koyu lacivert renkleri uygun olabilir. dantelden kaçınmanızı tavsiye ederim.

ben olsam oradaki elbiselerden www.zara.com bunu ya da www.zara.com bunu tercih ederdim sizin için. gösterdiğiniz sarı elbise biraz hareketli olduğundan ilknde böyle bir tercih yapardım. daha uygun olurdu sanırım. oldukça da şık kombinlenebilecek bir elbise. ikincisini de ben kişisel olarak tercih ederdim diye tavsiye ediyorum.

ben bakiyorum etrafta gidebilecegim nereler var diye, yorumlara da bakiyorum siklikla.

Gerçekten herkesin hava atmak için kullandığını düşünüyorsanız silin gitsin. Şahsen ben yeni gittiğim bir yerde 4sq yorumlarına bakmadan sipariş vermiyorum neredeyse artık. Onun dışında yakınlarda kimse var mı diye görmeye yarıyor ama benim için pek önemli değil o. Bence siz gereksiz arkadaşlarınızı takibi bırakıp mekan bilgilerine odaklanın.

kimin nereye çekin yaptığına bakmıyorum ben de mesela. 1 sene sonra buraya en son geçen sene geldin demesi hoşuma gidiyor. başka şehre gittiğimde bilmem şu kadar mil uzaktasın demesi filan... bazen de hatıra oluyor. senle en son nereye gitmiştik diyorum. bakıyor ve görüyorum.

başkalarınınkine aldırmadan devam edin sizin için gerçekten önemli olan yerlerde çekin yapmaya. bi gün bakarsınız aynı yerde bi arkadaşınız olduğunu söyler, yanına gidersiniz filan...

Kendini her akşam x'house y' fakirhanede diye check in edenler var...

Ben gittiğim mekanlardaki güzel kızların profiline bakıyorum...
Genelde olmaz ama olurda biriyle kesisirsek bilgilerine filan bakıyorum gibi gibi...

Whoosie +1. Hİç de öyle bi işlevi yok demek sanki biraz kişi kendinden bilir işi misali, demek ki sen hava atmak için kullanıyorsun. Sırf dün gece gittiğim yeri 4sq'dan buldum, sonra yanıma cumartesi evde canı sıkılan bi arkadaşım yakında olduğumu görüp atladı geldi. En çok kullandığım uygulama olabilir.

Mekanın yorumlarına bakarken çekin de yapıyor musunuz? Dediğim gibi ben de başta mekanlar hakkında bilgi edinmek için olduğunu düşünüyordum da bıdıbıdıs home bıdıbıdıs şato çekinleri sıktı. Arkadaş çevrem mi şey aceba? :i
Bir de böyle güzel foursquare hesapları gibi bir şey var mı? Değişik yerlere giden falan?

bazı yerlerde check-in ikramı ya da indirimi olabiliyor.

Uygulamayı silmek yerine tuvalette bile check in yapan adamları sil.

kral lear +1.

baska bir avantaj öngöremiyorum. kullanmamayi tercih ediyorum. anlamsiz "bence"

yeni bir mekana gittiğim de mutlaka sipariş öncesi yorumlara bakarım. ve başkaları da faydalansın diye yorum bırakıyorum.
gideceğim mekanları da foursquare den buluyorum. misal ankarada onlarca mekan var. yorumlar çok etkili benim için. benim için facebook tan bilmem neden daha çok kullandığım bir sistem.

Chrck in yaptığın yerdeki insanları da görüp ekleyebiliyorsun.

hatun düşürenler varmiş :D

evet. daha yüksek ses için daha fazla enerji gerekir.

1-evet
2-dahili hoparlörler genlde kulakliklardan daha cok yer. kulakliklarin da kendi özelliklerine bakilir. kimi digerinden daha cok yer.
3-sürekli müzik calmiyor beklemedeyse arada telefon caliyorsa mesela titresim sesten cok yiyordu en son. smartphonelarda cok karsilastirma bilmiyorum ama. eskilerde öyle.

pdf icin e inkli olan hicbir seyi önermem simdilik. sony hayvan gibi bir reader üzerinde calisiyor o cikana kadar pdf icin önermem. ha bir yerden dx bulurum demiyorsaniz eger.

@wiillii, en önemli kriter e-inkti bak, onu söylemeyi unutmuşum.

kindle dx.

Kindle'ların pdf'te sıçızladığı bana göre büyük bir geyik. Boş laf... 3 sene Kindle 4 kullandım ve tüm kitaplarım pdf idi.

@nevarki, üstad takribi 2 sene önce bende de bir kindle vardı, modelini tam hatırlamıyorum şimdi. pdf konusunda felaketti, ekrana sığdırsan bi dert yan çevirsen bi başka dert. çözünürlük zaten yok denecek seviyede. yani kindle pdf'i gösteriyor göstermesine ama performans epic fail. dx'i bilemem ama.

kindle fire hdx'im var. oneririm. 7 inclik olanlarda piyasadaki en guclu islemci onda. ekran mukemmel.

dxin efsanesi ekran boyutuydu sadece. tepki süresi simdiki kindle 5ten falan kötü elbette. ama a4 ekran, metin tabanli degil komple resim tabanli magazinler falan ölümcül olabiliyor. ha gene de. dokunmatik e inkleri sevemedim o ayri bir konudur.

kalemi yanlis tutuyorsak nasirlasmis olabilir orasi.

çok da fark etmez aslında. cildiyeye dahiliye genel cerrahi hepsi olur.

cam vs batmış, daha sonra deri katmanları arasında kalıp kendine yer yapmış olabilir. yüzeye yakınsa toplu iğne ile çıkarmayı da deneyebilirsin.

kağıt kesiği olabilir mi? aynı can acıtan düz çizgi aynı yerde bende de vardı, bakıyordum ya bu niye geçmiyor diye ama çok üstünde durmamıştım. çok zaman sonra orayı devamlı bir şekilde kestiğimi anladım.

içeride yabancı cisim var. çıkarmak lazım.

cam kırığı kalmış olabilir. yıllar sonra farkedilebiliyor. ortopediye gidin.

itools kullanın.

ipin ucu bir nokr´tada kaciyor birden fazla bilgisayar kullaniyorsan. ayni bilgisayarda eszamanlarken dahi klasör konumlari kayinca kafayi yiyor. itools +1

9

1-0
2-0
3-hayır
4-hayır
5-hayır
6-hayır
7- hediye almadım
8- facebook yok
9-?
10-yok

edit: dostum 9u en başa yazaydın da kasmayaydık :(

cok az kisi kutluyor hic sallamam cünkü. ben de onlari kutlamiyorum. kutlanmadigimda da umrumda olmuyor

1.0
2.5(Aile hepsi)
3.Hayır
4.Hayır
6.Hayır
7.-
8.Hesabım yok
9.Evet
10.Doğumgünümü kimseye söylemem, kutlamaktan ve kutlanmasından hoşlanmam. Kutlamaya değer bir olay değil. Alelade bir gün benim için. İlla bir organizasyon lazımsa yas falan tutulabilir.

1. 0
2. 3 (ayle)
3. Hayir
4. Hayir
5. Bazen
6. Kendime alirim
7. Bilmem
8. Feysbukum yok.
9. ?
10. Dogum gunumuz ayni bi arkadasim "pasta yedin mi giz sen, gel yiyelim" dedi. Sanirim en candan kutlamalardan biriydi, belirtmek istedim.
Dogumgunu= cikolatali pasta, hayat basit bize.

1.3-4
2.1
3.1
4.hayır
5.hayır
6.1
7.saat
8.facebook yok
9.hiçbir şey olmasa da pek bir şey olmuyor
10. insanlarla bağ kopunca doğum günü falan kalmıyor bir aileyle ve sevgiliyle kalıyor o doğum günü olayı.

1- Bir elin parmaklarını geçmez.
2- En fazla 3.
3- Memleketteysem belki bir pasta.
4. Hayır, çok matah bir şey sanki ne diye kutlama yapayım.
5. Girmiyor, girmesin de.
6. 1-2 kişiden alıyorum. kendime hediye alıyorum, ama doğumgünümde değil.
7. Çok sevdiğim bir karakterin el yapımı modeli diyeyim.
8. Facebook'ta doğumgünüm yazmıyor, sırf böyle samimiyetsizlikleri önlemek için.
9. Diğer cevaplardan da görüldüğü gibi genelde olmuyor.
10. Ben bir şey yapmadım gidip annemi babamı kutlasınlar, meh.

ben hiç kimseninkini önemsemediğim için kimse de benimkini önemsemiyor
9-Evet

1. 4 arkadaş ve bir iki aile üyesi.
2. 4 aile ve sevgili
3. Ailece yemek yeriz.
4. yok.
5. evet.
6. Alıyorum. Genelde Ailem ve sevgilimden. Kendime KFC ısmarlarım hediye olarak.
7. Sevgilimin adıma yaptığı Monopoly benzeri oyun.
8. Kutluyorlar. Fakat hiç samimi bulmuyorum. Fakat zaten yıl içinde bir iki kere görüştüğüm insanlar genelde. O yüzden normal buluyorum. Kendim özel mesaj atarak kutlamayı veya ilk gördüğüm anda sarılmayı tercih ediyorum.

turkcell benimkini mutlaka kutluyor hic sektirmiyor

eksisozluk.com

1. ailem hariç 5-10 arası
2. 10 - 20 arası
3. Evet, 10 -20 kişilik grubun çoğu orada oluyor.
4. Bunu yaptığım da oluyor.
5. Uzun zamandır yok öyle olaylar.
6. Her sene en fazla 3-5 hediye.

8. O yok bende.

ailem hiç unutmaz. pasta olur, o gün şımarma günümdür, hediyeye boğuyorlar.

1- kuzenler arıyor.
2- pederbey kardeşim falan.
3- son 3 senedir hayır.
4- 3'le aynı.
5- evet.
6- evet. 3-4 hediye oluyor.
7- bilmem
8- kutluyorlar. beğenip geçiyorum genelde.

1. 1 ya da 2
2. 1 yada 2
3. hayır
4.hayır
5.hayır
6.sadece sevgilim alırdı.
7. saat
8. evet, topluca yazıyorum.
9. evet, hiç birşey olmuyor.

9 hiç bir şey olmuyor.

1-5
2-10
3-deneyen oluyor engel oluyorum. sevmem
4-hayir
5-hayir
6-hayir. borclu kalma durumu var sevmem. icinden gelip alan farkli ama dogumgünü diye alip dogumgününde hediye bekleyeni de sevmem.
7-bana kalsin.
8-facebooktakilere zero deger veriyorum. mesajinda gecmis anilara vs degimnmediyse sag kolonda gördügündendir.
9-oluyor gene bisiler.

dipnot:ilkögretimden bu yana dogumgünü kutlamadim. kücükken de birinin dogumgünü bahanesiyle pasta alirdik arada. bir de dogumgünüm diyip beels icki aldim. o kadar.

dogumgünü özel bir gün degil bence. hatirlamam kimseninkini özel degilse. ailem haric cevremde herkes dogumgününe hayvani önem veriyor. bense birilerini görüp icmek icin bahane olarak degerlendiriyorum.

1- aile haricinde 2-3 yakın arkadaşım arar
2- bulunduğum şehirde 1 yakın arkadaşım var, denk gelirse yüz yüze kutlar
3- hayır
4- hayır
5- hayır
6- ara sıra, 1-2 kişiden
7- eşim tardis oyuncağı aldı, süperdi :)
8- feysbuk samimiyetsizliğine ortak olmamak için günü yazmıyor, sadece yıl yazıyor
9- bazen

1. 3-5 kişi
2. 3-5 kişi
3. arkadaşlarla hayır, aileyle evet
4. hayır
5. evet
6. 2-3 kişiden
7. hepsi güzel işte çok manevi şeyler değil
8. hepsine tek tek yazıyorum, facebook'a yığılıyorlar yazan kişilere göre değişiyor
9. üstteki gibi şeyler oluyor.
10. yazın doğmak çok sıkıcı.

1- 8-10 diyeyim.
2- 5-6 diyeyim buna da.
3- hayır. öyle ailemle oluyor. erkek arkadaşımla yemek falan ama toplaşma yok.
4- hayır.
5- hiç sevmiyorum bunu. 1 defa oldu.
6- evet. kendime almıyorum.
7- bilmem ki yok öyle bariz bir şey galiba.
8- facebook kullanmıyorum ama facebook sevmeme sebeplerimden biri bu.
9- --
10-

1. 2
2. 10-15 (ofistekiler sağolsun)
3. Evet yine oscar ofistekilere gidiyor yardım organizatör ödülü ise ev arkadaşının
4. Hayır
5. Maalesef evet
6. 1 kişiden tanımıyorum 3 yıldır gizliden yollar hep (:
7. 7 katlı waffle pasta desem sayılır mı?
8. Sildim kurtuldum

Not: az önce biri abla otur diye yer verdi ne kutlaması tövbe diyelim ^^

1-4-5 yakın arkadaşım arar
2- Sevgili ve aile yüz yüze kutlar
3- Aile ile genelde toplanırız
4-Ben hiç davet etmem ya da parti düzenlemem
5-Bahanesiyle bir pasta yeriz, e yemişken de mum üfleme olur, ben de ya tutarsa diye bir dilek tutarım
6-Hediye çevremdekilerin moduna göre, sırf almış olmak için almazlar, benim istediğim bir şey varsa bahanesiyle alırlar, kendime hiç almadım sanırım, zaten doğum günüm yılbaşından hemen sonra, küçükken tek hediye alıyorum diye üzülürdüm:) Şimdi yılbaşında birinden ya da birine hediye almayalı yıllar oldu.
7-Bu sene sanırım, uçak bileti, eskilerde vardır çok sevindiklerim ama hatırlayamadım
8- Kutluyorlar, tek tek cevap yazıyorum, hayır samimi bulmuyorum ama yazanlara özel olarak değil, çok yakın arkadaşlarımın hiç biriyle facebook üzerinden bir iletişimim yok zaten
9- Hiç bi şey olmasa da sorun olmaz
10- Önem verdiğim bir gün değil ama bazen şımarmak da zevkli olabiliyor.

adam hayatında ilk defa gidiyor ve güvenlik tanıdık çıkıyor. mafya filmlerinde anlatılan fıkralar gibi asdşkfajsşa

bence de şükelalık bir durum yok da o yazar sık sık dbe vs. girdiği için beğeneni çok olmuş.

aga o adamın kaç tane badisi var biliyor musun ?

guvenlik tanidik olmasa kapsiindan bile giremem, bogazici'ne giris zordur demeye getirmis.

Entry, kendisinden önceki entrylere atıfta bulunuyor aslında.
"Şu puanla girdiğim okul", "Şu bölümünde öğretim görevlisi olacağım okul" şeklinde yazılara takılıyor.
Sadece kendisini okumak yeterli değil, öncekileri de okursanız anlarsınız durumu.

aklima bu geldi. ben güldüm. baska espri varsa altinda bilemem ama ben güldüm.

t24.com.tr

Bence guvenlik acigindan yararlanip giriyo ve guvenlik onu enselediginde bi sorun yasanmamis nedencunku tanidik nfjsjbxaccz

icindeki kimyasala bagli olarak degisse de yanda parafin eritin ve hepsini agzini batirip cikartip dikey kurumaya birakin. cikartma kisminda ise direkt elle remove.

icerik sakat degilse ayni sekilde pipetlerin agzi eritilip mühürlenebilir kullanim sirasinda kesilebilir. göz damlasi misali.

edit: sivi icerigi ve özelligi vermemistin. ne kadar saklanacak süre vermemistin. aklima gelen ilk bunlar.

silikon, mum ve wiillii +1

parafilm işe yarar, lakin bir kısmı parafilme yapışabilir sıvının. mikrolitreler üzerinden işlem yapacaksan olmaz yani. gerçi ne kullanırsan kullan yapışır. hacim önemli değilse iş görür ama. bir de parafilmleyip de pipetin ağız kısmı yukarı gelecek şekilde saklayabilirsin.

Parafilm kullanabilirsiniz sanki. Biliyorsunuzdur su beher,erin agzini falan kapatmak icin hafif cekince esneyen ve dokundurunca kendiliginden yapisan ince bantimsi sey.

ne olduğunu tam bilmiyorum ama sanırım esnek naylondan yapılma, eğer sadece tek seferlik kapatılmaya ihtiyaç varsa en sağlamı ya yumuşayacak kadar ısıtıp bir pense ile iyice sıkarak ağzını yapıştırmak ya da ucunu 1 cm falan geriye katlayıp bir şeyle bağlamak/sabitlemek(amerikan kelepçe olabilir). eğer çıkar tak bir şey istiyorsan bu kağıt sıkıştırmak için siyah çok güçlü kıskaçlar var küçük, onlarla ağzını sıkıştırabilirsin.
image5.sahibinden.com
t1.gstatic.com

ne yaptınız arkadaşlar, pastör piper malzemesi hassas bir şeydir. öyle eritmeye, kıstırmaya gelmez. en iyisi parafilm.

Parafilm +1

iyide arkadaşlar ben 1mm'lik boşluk için bu parafilm'i nasıl kullanayım? incecik kesip sarayım mı yani?

birde süre uzun..içerikte gıda boyası standartlarında..

ince şeritler halinde kesip kesip saracaksın.

e demişler ya işte, parafilmi deliğin üstüne koy, zaten kenarlarından pipete bastırdın mı yapışacak.

önce ters çevir, sonra parafilm ile ağzını kapa, bu kadar. da sıvılar ne olacak onu bir deseydin, her şeyi parafilm ile kapatamazsın. bir de biz mesela pipetleri böyle kullanmıyoruz, ihtiyaç halinde hemen kullanıp atıyoruz, o pipetler -içindeki sıvı içeriğine bağlı olarak- bir zaman sonra kullanılmaz hale geliyor çünkü -hcl olur, hf olur artık hangi asit varsa elimde, onu kullanırken bir zaman sonra sıkılan yeri patlıyor misal, ona göre dikkat et yani, sen ters çevirip koyacaksın diyelim bir yere ama, çok uzun süre kalırsa pipete zarar verebiliyor, ilk kullanımda elinde kalır kullanan kişinin valla, içindeki asit falansa misal, çok tehlikeli olur. bunları başka bir kapta tutsan, ne bileyim, tüplerde falan? hani hf falansa da plastik tüpte? dereceli tüpler oluyor, santrifüj için falan da kullanılırlar misal, onlarda saklasan daha iyi olmaz mı, sonra pasteurle alsınlar işte?

@pasp
ya bunu özel bir deney seti hazırlıyormuşum gibi düşün..yani 100 kişiye özel bir sunum yapıyorum..o yüzden bu deneyin veya işlemin 30dk gibi bir sürede bitmesi gerekiyor. 30'ar kişilik gruplar halinde yaptıracağım. işte o zmn dediğiniz gibi bir ortak kaptan hepiniz 1ml'lik alın desem (insanların hiç bir bilgisi el alışkanlığı yok tabi) en az 15-20dk belki bu işlemi bekleyeceğim bir de belki benimki az oldu döküldü vs derdi var.. o yüzden ben önceden hazırlayayım kafam rahat olsun diyorum..

hmm o zaman çok da problem olmaz ya. ama asitli bir şeylerse aynı gün içinde tüketilsin bence, sen de o gün atıyorum sabahtan hazırla. ya da bi gün önceden maksimum.

gıda boyası içeriği bir şey yapmaz pastör pipete, rahat ol. ama saklama koşullarına uygun bir yerde saklamalısın sıvıyı, yoksa bozulabilir. pastör pipet şeffaf bi şey çünkü, ışıkla bozulabilecek içerikteyse sıvı, ışığı çok net geçirir içeri.

Workshop gibi bir sey zannederim. Parafilm isini gorur de, onu cikarirken de dikkat etsinler, ters tutup falan. Yani pastor kullanmak cok basit bi olay, damlalik nihayetinde.
30 kisilik grup icin mesela 30 mlik siviyi, cok ucucu degilse koy behere at onlerine, alabilir bence ya insanlar. Cunku parafilm cikarmaydi falan, ayniya gelir sanki zaman olarak.

Korozif yahut isiga duyarli falan degilse siviniz, bir sikinti cikmaz oyle buyuk. Kolay gelsin dillerm:)

bilgisayar iphone daki fotografları harici olarka görür ordan kopyalarsın. pc kullandıgınızı varsayıyorum.

telefonu bağla kabloyla. telefonun kilit ekranını aç. bilgisayarım / iphone / img içinde resimler. kes yapıştır.

www.tamindir.com

iTools yardımcı olacaktır. Kullanımı kolay.

bilgisayarda itunes yüklü ise i tools acilir, itunes kapatilir, medie ya da photos kisminda check all denir sonra export denir sonra kopyalandi mi bakilir sonra hepsi secilirken delete all denir.

vexq+1

sırt çantasına sıkıntı çıkarmazlar da 1. sorudaki olay her zaman işlemez. 1-2 kg belki ama 10kg'ı gözardı etmezler..

Kiloyu net sıkıntı yapıyorlar. Önceden al bari daha indirimli oluyor.

simdi söyle oluyor. elde el bagaji yanda bavulla gidiyorsun. bavulu tartiyorlar pasa pasa üstünü ödüyorsun gayet fahis fiyatlar. kimi havayollari direkt reddediyor. bu cantayi almam diye orda da actirmiyorlar. cikip siradan o canim paketlediklerini aciyorsun. b.k oluyor kapatamiyorsun siraya tekrar giriyorsun vs vs...

onun yerine söyle yapiyorum. ceketleri kirismasin diye elde götüren asortik elemanlari taklit ediyorsun. üstüne en agir seylerini giyorsun. bot kalin kaban falan hep üstünde olacak. ucakta cikarirsin zaten. el bagaji ise gene limitinde olacak. isterse tartmak buyur abi diyip veriyorsun tartiyor 8 kilo afferim diyor. sonra checkinden cikip pasaport kontrolüne giriyorsun. o arada annenleri buluyorsun. onlarda duran posetleri bu sirt bagajina sokuyorsun. oluyor mu sana 15 kilo? yes. ama seni hep 8 biliyorlar. baska da tartilma olmaz zaten.

bu noktada da gidip dandiginden de olsa bir adet 40*30*50 gibi bir canta ediniyorsun. havayollarinin fix bir ölcüsü var bak ona. o cantadan bulup ona tikiyorsun. zaten sirt cantan alsa alsa 8 10 aliyor o minik dedigim ölcülerde bavulla 20 götürdüm ben.

bir de kizsan el bagaji haricinde gene hayvan gibi plaj cantalari var ya hasir. ondan alip ben kadinim buna dokunamazsiniz triplerinde geziyorsun. uzakdogulularda daha cok rastlanan bu son taktikle yastik falan dahi sokabiliyorsun.

bir arkadas ise söyle yapti. önüne gelen herkese sordu su ucus mu bakti bavulsuz gelen bir calisana para teklif etti bak abi bavul götürmüyorsun sadece el bagaji. benim bavulumu senden gecirebilir miyiz diye. adam 2 bavulla gitti son dakikada. nasil oldu ben de anlamadim. ben denesem güvenlige attirirlar beni. pehhh.

kaptan tanidiksa pilot kabininde +1 yer var. buzdolabi götüren duydum en son. oha.

bir de en son 1 metrelik oyuncak ayiyi kucaklayip ben ucakta sarilip yaticam bana ne diyip gecen kiz gördüm. kiz dediysem minimum 20.

yurt içi için konuşuyorum, sırt çantasını sırtına takıp da göstermeden check-in'den geçebilirsin (çaktırma yani), diğerini elinde görünce tartmak isterler 8'i geçerse almazlar, veya valizin birini kenara koyarsın sonra ikinci kontrolde geçirirsin. ama şu var ki o kabin üstü dolaplarında max. 54 kg taşır yazıyor. 3 kişi zaten 24 bir de sen iki çanta 32, artı yandakilerin diğer çantaları var bir de wiillii'yi dinleyip yandan küçük 20kglik valiz sokarsan olmaz.

1- 32 kglik bagaji 31e indirdim, 10kg ekstra bagaj aldim 55tl ye, iyi oldu.

2- kabin bagajim 8.5kg filan, bir de laptop cantasi ile girecegim.


sikinti kalmadi. cok tesekkur ederim, ozellikle wiillii'ye. ben de abd'den turkiye'ye hardcase icinde gitar getirmistim, yalvar yakar sokmustum hepsinde, abd icindeki seyahatlerde hosteslerin dolabinda turkiye'ye gelirken de kaptan'in dolabina koymustum. adam tanidik olsa buzdolabi da konur :)

ses iyi degildi diye hatirliyorum ben ama black edition degildi. hatta 3 bile olmayabilir.

Başka bi amaçla kullanmayacaksan Goporo'ya gerek yok derim, bahsettiğin tarz çekimler için DSLR makina ve mikrofon işini görür. Hero 3+'ın görüntü ve ses kalitesi hero3'e göre iyi ama yine de kaliteli bir görüntü için günışığı gerekiyor.

bir süre açma derler ama

ya eski telefonlarda kesin isleyen yöntemdi. telefon cortlayinca böyle asla acmaya calismayin kurumadan. bataryayi cikarin devreye zarar verir derlerdi. pirince yatir derlerdi. nemini emer derlerdi. derlerdi de derlerdi.

yeni telefonlarda ise biraz sans. ise yaradigini da gördüm anlamsiz oldugunu da.

bir de bilgisayara baglayinca okuyorsa temel parcalar saglamdir derler. ama derler. hep kulaktan dolma bir yanit oldu bu.

hala pirince atmadın mı ? yuh yanı. hemen buyuk bı kavanoza pirince bas. agzını da kapat.pilide çıkar

benim 5800'ım yarım saat 1 lt'lik suyun içinde kalmıştı. (oha o nasıl oldu ya? dersen: migros poşetlerini çok sağlam yapıyor, derim. migros poşetinin içine telefonu atmışım, suyun da ağzı açılmış bir şekilde, öyle yarım saat beklemiş, ki sudan çıkardığımda açıktı zaten 0_o) neyse, ben ilk bulduğum carte dor kutusuna pilini ve arka kapağını çıkarıp telefonu gömdüm, pili ve arka kapağı da ayrı ayrı gömdüm, üstüne altına pirinci doldurum, 1-1,5 sene önce oldu bu olay hala da çalışıyor -5800 da aşırı eski bir telefon sayılmaz ama kasası sağlamdı meretin- sonra da o pirinçli haliyle bir süre kalorifere yakın tutmuştum, ama çok yakın da tutma, devreleri neyim bozuluyor sanırım.

BATARYA AYRI ŞEKİLDE DURSUN TAKMA.

pirinç +1 torbanın ağzını kapatacaksın, 1 hafta falan duracak

önemle rica ediyorum, bunu öneren arkadas da not düsmüs uzak tutun diye, isitmayin diye cok. ama notumu düseyim baska biri de bakar belki bi gun bu duyuruya.

DOKUNMATIK TELEFON ekranlari genelde kapasitif kullaniyorlar iki ara katman arasinda silikonumsu bir malzeme var. eriyor konumlari kayiyor dokunmatik cortluyor. SAC KURUTMA MAKINESI VB ILE KURUTULMAZ. insaca oda sicakliginda sabredin azicik ortami kizdirabilirsniz. ancak direkt isitip kurutmayin.

media markt calisanlarindan birinin "suya dusen telefonu sac kurutma makinesiyle kuruttunuz mu" dedigini duydum. sonra da "telefon calisiyor ama ekranin dokunmatigi algilamiyor, cok enteresan" diye sasirdigini duydum. yapmayin etmeyin ya.

valla benim böyle çok doldu c bölümü gereksiz programlar ile, d bölümüne sadece oyunları kurtmuştum, c'yi formatladım rahatladı bilgisayar açılır açılmaz kendine geliyor artık.

ILivid i sil derim. Bir de her ne kadar gerekli olsa da bilgisayarin performansindan memnun degilsen avast i da silebilirsin

ilivid silindi. performanstan memnun değilim ama avastı silmek riskli olmaz mı?

www.shouldiremoveit.com

bunu kullanabilirsin. programi denemedim de sitesi gayet islevseldir. aratinca sana ne oldugunu vs diyecek. mesela power4 gear dandik bir seye benziyor sil diyecektim ama asusun yerlesik yazilimiymis. kalsin eger windowsun standart power secenkleri haricinde kullandigin var ise.

ilivid gitsin. youtubedan ne indireceksen chrome veya mozilla eklentileriyle hallolur. toolbari da gitsin.

bilgisayar yavas ise bir adet usb bellek al 8 gb. portable box diye arat ordaki programlardan ihtiyacin olani portable olarak kullan. bilgisayara usbyi takar direkt yüklüymüs gibi kullanirsin. neroyu en son ne zaman kullandin mesela? onu at oraya. cclaner atarsin usbye birde. bakarsin neler var diye.

lifeframe de asusun foto seysiymis. istersen salla.

avast yerine daha hafif ve mantikli bir alternatif ara. sürekli dosya indiren biri degilsen zor kaparsin zaten bir sey. ayrica en baba program olsa da kimi seyleri kapmana engel degil. bilincliysen komple kaldirirsin degilsen daha sistemi zorlamayan mesgul etmeyen alternatif ararsin.

hımm...

benimle arkadaş olabilir misiniz acaba?

sigara içmiyor olmama rağmen bir sürü çakmağım var. gittiğim mekanlarda masanın üzerinde ne bulursam toplayıp çantaya atıyorum :)

eskiden özenle sahibini arardım çakmakların, artık ipin ucunu ben de bıraktım. eve gelen çakmağını tanıtrsa alıp gidiyor, değilse bana kalıyor.

not:kleptoman değil dalgınım!

olmaz mı ya. bazen benim çantamdan da 5 çakmak çıkıyor.

evimdeki çakmak sayısını ne sen sor, ne ben söyleyeyim. en son 2007'de bi çakmak almıştım, başka yok :)

2senedir aynı zippo

zippo al kesin çözüm

Zippo +1

Göz açıp kapayana kadar birlikte 3 sene geçmiş zippoyla.

valla öyle tipler var ki, adam zippoyu cebine atmaya kalkışıyo.

tabii ağızlarına vuruyorum ben, bir tane tokai çaldırmışlığım yok henüz.

en gıcık olduğum şey, anında en yakın markete girer 10 tane çakmak alır tek tek kafasına fırlatır, rencide ederim.

sigara kullanmam ama düzenli olarak cakmak üzerime kalir. masadan erken kalkarlar cakmagi unuturlar. cakmak bitcek gibidir sen atarsin derler. baskasindan almislardir bende görmesin derler cakmak bana kalir. babamlarin yanina gidiyorum görmesinler derler cakmak bana kalir. sigaraya birakmaya karar verirler cakmak bana kalir. baskasindan almaya alistiklarindan kendi cakmaklarina karsi aidiyet hissetmiyorlar genelde. daha da komik olan bana arada zippo falan birakiyorlar bir daha görücem de geri vericem diye sürekli üzerimde tasiyorum sigara kullaniyorum saniyordu ailem.

iki senedir baskasinin cakmagini ellemem, unutma al derim arkalarini toplayip sahiplerine ulastirmam. bana ne lan!

cakmagina sahip cikican kardes. elegant bisey alacaksin. slim falan olur ya da zippo tarzi. bir kiza yakacaksan srek diye acip uzatican bir arkadasa yakacaksan verip geri alican cebe koyucan masada birakmayacaksin. baska yolu yok.

niye kiziyor ki?

temizlik yönünden takintili degilsiniz ama hassassiniz. ben de ayakkabilarla girmem girdirmem. hele birseylerin üzerine bastirmam. girilirse temizlerim sonrasinda.

bu noktaya kadar sorun yok ama hala anlamadigim nokta baban niye kiziyor?

Bazı erkekler çok fazla takmıyorlar o tarz şeyleri, güzelce söyleyin halı biraz batmıştı ben de temizlemeye verdim zaten hemen gelir filan deyin. Siz takıntılı değil de biraz titizsiniz sanırım, bence de eve ayakkabı le girilmez. Kimseyi sokmam eve ayakkabı ile ama benim babam söz dinler bir adam bir şey demez yani uyar bize. Takmayın siz de kafanıza basit bir olay.

bence abartıyorsunuz. bende üşendiğim zaman ayakkabıyla dalıyorum tabii minimum temas şartıyla.

usta iki dakika gezdi diye halıyı temizlemeye vermek fantastik olmuş.

Ben olsam babam ustaya öyle mi dedi, babama bir şey demeyip, odadan ışık hızıyla koşup hemen ustaya bir çift terlik verirdim. " Olurmu canım, buyrun size terlik vereyim usta, rahat rahat çalışın ehehe " diye olayı çözerdim.

Ayrıca şöyle deterjanlı bezle üstünden geçiverseydiniz hafifçe halının yeterdi bence ama yıkamaya verdiysen de söyle gitsin. Kızsın noolcak, bir şey olmaz, baba o.

"Ben size demedim mi terliğim ıslaktı ondan oldu izler diye?! Niye icat çıkarıyorsunuz durduk yere?" Söyleyeceği şey aşağı yukarı bu.

"Adam ayakkabilariyla girmis, hali mahvolmustu verdim temizlemeye."

Bitti gitti bu kadar.

evet çok takıntılısınız. maalesef türkiye'de bayağı yaygın bir manyaklık bu hijyen takıntısı.

doğrusunu yapmışsın. boşver kızsın. "he he baba, kusura bakma" de geç.

ben de ayakkabıyla girmeyi çok büyütmem açıkçası. tabii ki dışarısı çok temiz değil ama normal temizlik yapılınca silinir gider, ne var ki.

Umumi tuvaletlere de ayakkabıyla giriyoruz. Herkesin tükürdüğü -ne yazık ki- kaldırımlarda da o ayakkabılarla yürüyoruz. Takıntılısın diyen arkadaşların ya mideleri çok sağlam, ya da gerçekten gamsızlar.

halıyı zaten yıkamaya vericektim ki dersin

amma takmisin

haliyi ser bakalim deyince temizlemeye verdik usta basmisti falan dersin.

adama kendi evinde bi rahat verin

lan sevgili benim/senin oda benim/senin kime ne deli olmayın sevgilisi olan herkes tek başına mı yaşıycak

ben oluyorum şahsen.oda benim diye bişey yok aga,oda onun olsa da kızla gürültüsü patırtısı ile beni rahatsız etmeye kimsenin hakkı yok.ha gelir sevişir gider ona tabi bişey diyemem.

ben sevişmeyi dinleyen taraf olarak değil de sevişen taraf olanlara soruyorum yalnız bu soruyu, sonuçta pek tanımadığı etmediği adam yani evdeki, insan rahatsız olmaz mı ya ?

Bir erkek olarak, eğer ev arkadaşım yıllardır tanıdığım bir insan değilse kızı getirmekten rahatsızlık duyarım evet. Diğer adam da getirse rahat edemem, evde tanımadığın bir kadın. Bu konularda en iyisi yalnız yaşamak.

once +1. o yüzden eve çıkamadım ben de 2 yıldır burdan falan birini bulup.

valla sevindim ben gibi aynı dertten muzdarip başkaları da varmış.

ünide 2 yıl aynı odada yakın arkadaşımla kaldım. her ikimizin de kız arkadaşı geldiğinde diğerimiz salonda ikamet ediyordu. hiçte sorun olmadı. biraz anlayış lazım aga.

ben karma yurtta kaliyorum, 6 kisiyiz yurtta. banyo, wc, mutfak ortak. kiz arkadasimla birbirimize gidip geliyoruz haftada birkac kez, ev arkadaslarimi taniyor. bazen beraber yiyip iciyoruz. diger oturanlarin da cogunun sevgilisi var, sikinti olmadi simdiye kadar.

diger sorunun cevabi yazdigin gibi. ilana cevap yazip odaya bakiyorsun, cok talip varsa hepsini bi günde cagirdiklari da oluyor. orda anlatiyorsun iste kimsin, nesin, ne yaparsin vesaire. sonra karar veriyor evde oturanlar.

ögrencisin sanirim, bence gayet rahat davran ev bakmaya gittiginde. ilani veren oturan degil de ev sahibiyse zaten ögrenci olarak isin zor baya, oluruna birak en güzeli.

biraz anlayis lazim +1

kiz arkadasin gelmesi problem olmadi simdiye kadar. ne benimkinin ne ev arkadasiminkinin

@ben de ev bakmaya gitmiycem ben, ev arkadaşı arıyorum da nasıl bulunur düzgün insan, nerden anlaşılır hiç bilmiyorum bu konuları, birini evine almak zor bir karar ya.

şöyle izah edeyim, sevgilim yok. ev arkadaşım da yok. ama tam klozetin sağında kalan duvar, orada apartmanın girişi var. ve ben çatııııır çatır s.çyorum. oysa yarım metre yanımdan en az dakikada bir kişi giriyor apartmana.

ne onlar rahatsız ne ben. çünkü arada duvar var. ha evde cıbıl manitayı kovalama fantazisi zor olur. o ayrı.

bunları önceden konuşacaksın.kardeş benim sevgilim gelir rahatsız olur musun diyeceksin.adam kabul etmezse başka birini arayacaksın.

şu an kız arkadaşımla yaşıyorum ama önceden öyle bir durum vardı.
şöyle özetleyeyim, sikimde bile olmuyordu. ev arkadaşlarım da eve biriyle geldiğinde sorun olmuyordu. yani aslında, bunun sorun olacağı filan aklıma bile gelmiyordu. hatta güzel sohbet-muhabbetler dönüyordu. bir arkadaşımla kız arkadaşı terli terli sevişmenin üzerine odama geldilerdi. (kafalar da biraz güzeldi.) şeker gibi tipleri vardı ikisinin de. ha böyle yazıyorum, dağınık biri gibi gözükebilirim ama tam aksine çok da düzenliyim. kaldığım evler de hep öyle oluyordu. bu noktada ev arkadaşının kim olduğu çok önemli pek tabii... ayrıca biraz deneyimle birlikte, açılma ve alışma da önemli sanırım. ilk cinsel deneyimimin olduğu dönemlerde seks hakkında konuşmaktan çekinirdim; ancak şu anki arkadaş grubumun hepsinde cinsel yaşamla ilgili sohbetler hep var.

ikincisi ise, yazışıyorsun. (nereden yazıştığına bağlı olarak kişinin profilini filan inceliyorsun. şahsen, serdar ortaç paylaşmışsa, profilinde milyon tane vatan millet fotoğrafı varsa mesajlaşmayı kesiyorsun filan mesela. bunlar ön yargı gibi duruyor ama uzun vadede hayat kurtarıcı ön yargılar. kötü deneyimlerle sabit.) sonra doğrudan eve gidiyorsun. kiralayacağın odayı görüyorsun. evi gördüğün esnada hem sohbet muhabbet ilerliyor, hem evdeki düzeni, yaşayışı anlıyorsun aslında. ona göre yerleşiyorsun. gayet basit bir yöntem.
bu kadar uzun ne yazmışım amk.

iki taraf da rahatsiz oluyor.

2 kiz ayni evde kaliyorlar: dinleyen taraf muzdarip genelde. sikayetci olma tavir alma veya napiyorsunuz siz lan diye uyarmaca vs oluyor. dinleten kisim ise bu baskilardan sikayetci. bir de apartman vs ufak yerse sikinti yaratirlar.

2 erkek kaliyor ise: kiz arkadasini getirene satasiliyor. muhabbet vesaire degisiyor olgun adam gibi biri degilse. kiz arkadasini tartan vs dahi cikabiliyor. genelde b.ku cikartiliyor.

1 erkek bir kiz ayni yerde kaliyorsa: bu durumda zaten direkt sevgili kismi olay cikardigindan misafir kalmaca olmuyor.

yasadiklarim ve gözlemlediklerim bu sekilde. tamamen olgun akli basinda muhabbeti düzgün seviyeli insanlarsa güveniyorsaniz taniyorsaniz hicbiri gerceklesmez. ama genelde insanlar cacik cikiyor. hiyar cikiyor.

1) siz veya sevgiliniz rahatsız olmuyor mu?

şu anki durumu düşünecek olursak, ben kendi odamda sevişirken rahatsız olurdum evet. istediğin kadar kapat sağı solu, ses gidebilir. gitmese de rahat edemem. sevişemeyik. ev arkadaşlarımın sevişmesinden rahatsız olmam bağırmadıkları sürece, "hmm yan odada seks yapılıyor, hmmm" diyecek değilim, yapsınlar istediklerini bana ne.

2) ev arkadaşı bulma işleri nasıl yürüyor?

herkesin tarzı farklıdır bence ama genel olarak ilan verme, mail veya telefon yoluyla görüşme, sonra da buluşma şeklinde oluyordur herhalde. ben şimdiki ev arkadaşımı duyurudan buldum, şöyle oldu,

* burda ilan verdim
* adam kendisiyle, genel yaşantılarıyla, diğer arkadaşla ilgili özet geçti bilgileri verdi (mail yoluyla)
* kafama yattı, istanbul'da direkt eve gittim, oturup 1-2 saat muhabbet ettik evi odayı falan gördüm
* "tamam o zaman 15'inde geliyom" deyip çıktım
* 15'inde bavullarla geldim zile bastım anahtar attılar yukardan, girdik tanıştık konuştuk.

ev değiştirecek olursam benim ilk tercihim yine duyuru olacak. iyi kötü yazıp eden, huyunu suyunu bildiğim, hiç değilse böbreğimi çalmayacağını bildiğim insanlarla eve çıkma ihtimalim doğal olarak daha yüksek... o yüzden dandik dunduk ne idüğü belirsiz sitelere ilan vermeden önce duyuruya yazıyorum.

yıllardır manyak gibi internette takıldığım, sosyal hayatımı da internette tanıştığım insanlarla sağladığım için artık çoğunlukla milletin yazısından bile anlıyorum çoğu şeyi. bu tip "kardeşlik" ortamları ev arkadaşı aramak için güzel. ben mesela ev arkadaşı ararsam buradaki herhangi bir duyurucu karşısına çıkacak tipin ne olduğunu az çok bilir. hatta açıp duyurularıma bakarsa çook fazla bilir.

amma uzun yazdım allah belamı versin ya gece gece

edit: çok uzun değilmiş ya kafam yavaşladığı için bana öyle gelmiş

(eve çıkacaksan fiberi olan bi' yerde mümkünse az ev arkadaşlı bi yerde çık hacıt, dota oynuycaz)

benim bi ev arkadaşı odaya iki kızı aynı anda atmıştı. vay amk bile dememiştim lan. ne kadar fesatlık var millette. zaten çok iyi çocuktu, gel beraber ava çıkalım derdi. fukara babasıydı. kullanılmış kaputlarını etrafa bırakırdı. bi olumsuz tarafı oydu ibnenin.

benzer şeyleri ben de yaşadım hocam, aynen dediğin gibi. 6-7 sene öncesiydi işte, lise bitmişti ve artık bende üniversiteli olabilecektim. okulumu şehir dışında okumak istiyordum; antalya’da. şans yüzüme güldü ve akdeniz üniversitesi’ni kazandım. hiç vakit kaybetmeden istanbul’dan antalya’ya geldim.

ancak bir sorun vardı; hiç düşünmeden antalya’ya gelmiştim fakat benim kalacak yerim yoktu. yapacak birşey yok, otobüsten indim artık. bari sahile inip iki bira içeyim dedim.

kendime sakin bir yer bulup güzel deniz manzarası karşısında biramı yudumlarken, 15 – 20 metre ilerde güzel bir kızın tek başına oturduğunu gördüm. yanına oturup hiç birşey söylemeden diğer birayı ona uzattım, o da hiç birşey söylmeden aldı. bir – iki dakika sessizce oturduk ve ben “tanışalım mı” dedim. “olur” dedi; “ben dilara“. ben de “devran, memnun oldum” diye ekledim. “ben de” dedi.

havadan sudan sohbet ettik birkaç saat boyunca. hava kararmaya başladıkça kalacak yerimin olmadığı aklıma geliyordu ve tedirgin oluyordum. sohbet muhabbet derken başıma gelenleri de anlattım. “bir planın var mı peki” dedi. “hayır, sahilde yatarım büyük ihtimal” dedim. “ayy, durum vahim” dedi ince bir sesle. ben de duygusal bir ses tonuyla “keşke, güvenebileceğim insanlar olsaydı” dedim. bir – iki saniye sustu, yavaşça “bana güvenebilirsin mesela” dedi. “güvensem ne olur ki? bu, kalacak yer bulana kadar sahilde yatacağım gerçeğini değiştirmez” dedim. bir sessizlik oldu, biralar yarıya gelene kadar hiç konuşmadık.

havanın rengi iyice kızıla dönmüştü, çok romantik bir ortam vardı. yaklaşık 100 metre ileride bir barda canlı müzik vardı ve bende hafifçe mırıldanarak çalan parçaya eşlik ediyordum. “biliyor musun, benim erkek arkadaşım yok” dedi. ben sormadan böyle birşey söylemesi hoşuma gitmişti, “benim de kız arkadaşım yok” dedim ve “ne kadar çok ortak yönümüz var değil mi” dedim. tebessüm ederek kıkırdadı ve “evet, haklısın” dedi.

biraz daha sohbet edip birbirimizi tanımaya devam ettik, sanırım muhabbet koyulaştıkça bana daha çok ısındı ve güvenmeye başladı, “istersen bir süre bende kalabilirsin” dedi. ben de nedense gurur yapıp, “hayır canım olurmu öyle şey” dedim. “bal gibi olur” dedi. gülümsedim. gülümsedi.

biraların sonu geldiğinde hava çoktan kararmıştı, saatime baktım; 21:43. “istersen kalkalım saat geç oldu sizinkiler sorun yapmasın” dedim. kafasını sağa sola sallayıp, “yok hayır, ailem istanbul’da. ben buraya üniversite dolayısıyla geldim” dedi. nedense içimde bir sevinç oluştu; “neden daha önce söylemedin ki” dedim. “sormadın ki” deyip hafifçe güldü ve ekledi; “hadi kalkalım“.

evi yakınmış, yürüyerek gittik ve bu süre içinde biraz daha sohbet ettik. ev arkadaşının olup olmadığını sordum. “tek kalıyorum” dedi. “ne güzel” dedim. “istersen bir süre değil de, sürekli bende kalabilirsin” dedi. “evet çok iyi olur ama masraflara ortak oluruz” dedim ve güldüm. “evet, tabi ama ben yemek yapmasını bilmem, sen anlar mısın” dedi. “sadece makarna ve hazır çorba” dedim. “olsun seninle ne olsa yerim” dedi. şaşırmıştım, ne diyeceğimi bilemedim, durup birkaç saniye bakıştık. gözlerinin içi gülüyordu, bakışları kalbimin derinliklerini ısıtıyordu. ne yapacağımı bilemedim, istemdışı dudaklarım dudaklarına gitti…

birkaç saniye sonra dudaklarımız ayrıldığında hala ağzımda yarrak tadı vardı. “noluyor lan” dedim. meğer kaşla göz arası ağzıma vermiş travesti pezevenk. “napıyosun lan sen” dedim; “bu yarrak nerden geldi“. sırıttı; “ne bekliyodun ki? neden yalnız olduğumu sanıyorsun? bu kadar güzel bir kızı sahilde yalnız bırakırlar mı” dedi. hiç birşey demedim, nedense ona kızamamıştım. “ev arkadaşı olma teklifin hala geçerli mi” dedim. böyle dedim, çünkü başka seçeneğim yoktu. tüm üniversite boyunca sahilde yatamazdım. “evet, tabi hala aynı evde kalmak istiyorsan” dedi ve beraber eve girdik. eşyalarımı falan yerleştirirken çok yoruldum, zaten saat geç olmuştu. “ben yatıyorum izninle” dedim. “iyi geceler yarın görüşürüz” dedi.

sessizce yatağıma uzandım, ona neden kızamadığımı anlamaya çalışıyordum. güzel gülüşü gözümün önünden gitmiyordu, bir yandanda bi travestinin nasıl bu kadar güzel olabileceğine şaşırıyordum.

saat ilerliyordu fakat uykum gelmiyordu. onu düşünmeye devam ediyordum, içimdeki hisse anlam veremiyordum. aman tanrım! galiba ona aşık olmuştum. “hayır olamaz” dedim neredeyse bağırarak. “birşey mi oldu” diye seslendi diğer odadan. “yok hayır, sana iyi geceler” dedim.

bu düşünceyi kafamdan atmaya çalışarak kendimi müziğin yatıştırıcı etkisine bıraktım. gözkapaklarım ağırlaşıyordu, içime huzur doluyor ve duyularım kayboluyordu. ve sonunda uyuyup kaldım.

sabah uyandığımda gece yattığımdan çok daha üşüdüğümü fark ettim. üzerimde battaniye yoktu, yüzüstü yatmıştım ve boynum tutulmuştu. doğrulayım derken, bir serinlik hisettim. kıçımda bir ıslaklık vardı. elimi attığımda”lanet olsun” dedim. orospu çocuğu beni sikmiş!

derken, elinde keyif sigarasıyla kapıdan içeri girdi; “ne oldu gülüm? ava giderken avlanmak nasıl bir duygu” dedi. gözlerim doldu. 19 sene koruduğum kolladığım götümü, anasını siktiğimin bir travestisi sikmişti. ne yapacağımı bilemedim. sırt çantamdaki 14'lü tabancayı alıp götüme sokup patlatarak intihar ettim.

gurur duyarım. istediği gibi sevişebilirler.
sabah kahvaltıyı hazırlasınlar ama... en fazla çay koyarım!

sevişmekten ne korkuyoruz valla, her anlamda cinsel konularda tabularımızı yıkamıyoruz! yenge ulan o! eskiden ataerkil evlerimizde geniş aile yaşarmışız ya, o rahatlık ne zaman gitti amk!

@ hulki bey
amk sonuna kadar okudum lan ben bunu
araya troyu sokmasaydın ne guzel senaryoydu be

@hulki sadece "ben dilara"ya kadarını ve bi de son paragrafını okudum. güzel hikaye birader. sonu çok vurucu.

insanlar o kadar sikko ki kimin ne olduğu, ne yapacağı hiç belli olmuyor.

bu biraz benim yaşadıklarımla alakalı olabilir fakat gayet sağlam zeminlere oturttuğum bi doğru bu, sokakta saatin kaç olduğunu soran adam bile bir şey koparmanın peşinde, insan ırkı kesinlikle güvenilemez bir yapıda.

kaldı ki ben böyle bir ortamda sevgilimin uyuduğu odanın bitişiğinde bir 'tehdit unsuru'nun uyumasına izin vereceğim.

istisnalar yok mu var, tertemiz insanlar da var, lakin tek gecelik ilişki peşinde koşmuş/koşan, bakışlarında garip bir çakallık sezebileceğim(ki ben bunu çok rahat algılayabilirim), laflarının altında küçücük bile olsa, şaka yollu bile olsa bir ima sezdiğim insanı evimde bulundurmam, gece 3de donuyla kapının önüne koyarım.

hepsini geçtim internetten, daha önce hiç tanımadığım ve ölçemediğim bir insanı kaldırıp evime yerleştireceğim.

ben bunu tek başıma yaşasam bile yapmam, hep bi gözüm açık uyumama sebep olacak bi hareket bu.

öte yandan tanıdığın güvendiğin insan olsa bile yine hiç belli olmaz, geri dönüşü olmayan şeylere sebep olabilir.

tabii bunların hepsi benim abartılı, çarpık doğrularım sonucu ortaya çıkan şeyler, bi adam çıkar burda 'biz gayet yaşıyoruz bi sorun da yok' der bi cevap veremem yani.

yapabilen insanlar neye güveniyor, nasıl içleri rahat ediyor hayatım boyunca da anlayamayacağım, türkiye lan burası?

merak ettim şimdi. diyelim ki ev arkadaşınız lgbt. bilmiyordunuz. belki o da bilmiyordu. belki de öyleydi. ev arkadaşı kabul edermiydiniz?
diyelim ki kabul ettiniz.
odasında partneriyle hunharca şevişmesi sizi rahatsız eder miydi? hardcore ya da gangbang ve benzeri faaliyetlerine izin verir miydiniz? ya da siz sevişseniz hetero ev arkadaşınız ne derdi?
merak ettim!!!

@cliquot etmezdi.

sans tamamen. hollandayi tam bilmiyorum ama almanyaya neler neler goturenler gordum. bazen hic kontrol olmuyor problem olmuyor bazen hepsi cope gidiyor + ceza bile yazilabiliyor.
hollanda icin de ayni olacagini dusunuyorum. cig et zaten gitmesin yani o kadar saat.. bozulur. ucus cok surmuyor da sizin buzdolabindan cikartip havaalanina gitmeniz check in pasaport kontrol ucagin kalkmasi indikten sonra taksi yine pasaport kontrol derken 8 saat geciyor nerden baksaniz. goturmeyin efenim sucuk var avrupa'da. hatta ben turk sucugundan daha cok sevmistim

komple et mi yasak yoksa çiğ et mi?
sucuk poşetlenmiş kavurma gibi şeylerin en az bir güne kadar dayanabileceğini düşünüyorum.

yurtdışına ya da yurtdışından ülkemize hayvansal ürünler sokmak yasak.
hastalık vs konusu...
genelde sınırda yakalanıyor, cozur cozur yakılıyor.

salgin tarzi bi durum oldugunda dikkat ediyorlar özellikle. hatirliyorum deli dana popülaritesinin doruklarindayken baya siki tutuyorlardi kontrolleri.

siz havaalanina indikten sonra cok büyük bir ihtimalle kontrol olmaz. cogu zaman cikis kapisinda polis bile olmuyor. oldugu vakit de aradan secip kontrol ediyorlar. misal elinizde sigara veya icki sisesi falan varsa toplamda ne kadar aldiniz diye bakmak icin bavul actirabilirler. ama dedigim gibi düsük ihtimal.