hafızasızlaşıtırma ve geçmişsizleştirme, dolayısıyla eksik bir tarih bilinci.
geçmişi kontrol eden geleceği de kontrol eder, falan.
kemalist devrim fransız jakoben-burjuva devriminin bir kopyasıydı, onlar da benzer şeyler yaptılar; tarihi yok saymak gibi. ama olmuyo işte bi yere kadar.

"bir koca milletin bir anda okuma yazma bilmez olmasına".

devrimden önce entellektüel tarıtşmaların merkezi bizmişiz gibi oldu ama o zaman zaten kimse bir bok okuyamıyordu. harf inkılabı bir bütünün parçası. siz sadece bu adımı alırsanız anlamsız gelebilir. Atatürk o zamanlar yeni bir millet yaratma çalışması içindeydi. jakoben-burjuva devrimi ile çok alakalı değil bu. Güneş dil teorisi, türk tarih kurumunun kurulması falan hepsi yeni bir millet yaratma çabalarının bir parçasıydı. Farsça-arapça tarafından tecavüze uğramış bir türkçeyi arap harflerine benzer harflerle yazmak takdir edersiniz ki ne milli bir bilinç ne de bir kültür sağlar. Farsça ya da arapçayı küçümsediğimden değil ama türkçe'nin bozulmasından dolayı böyle diyorum.

sonuçta dili arındırma çalışmaları içinde harflerin de değiştirilmesi gerekiyordu. Arap harfleri benzer harflerle bu sefer de türkçe yazmak da mantıklı değil. Bu yüzden batı ile daha uyumlu olmak düşüncesine de sahip çıkarak latin harflerine geçildi. Bunun tabana yayılması falan gibi bir imkan yok zira okuyan insan çok az zaten. Dolayısıyla bir an önce yapılması lazımdı yapıldı. Takvimde ve ölçü birimlerindeki değişiklikler, eğitim kurumlarındaki değişiklikler ile batılılaşma adımları pekiştirildi. Harf devrimi tek başına düşünülemez bence.

şöyle bi sağlama da yapılabilir:
şu günkü kelimelerden arapça farsça menşeili kelimeleri çıkar geriye ne kalıyo, bakalım, bakılabilir.

aynı zamanda şu soruyu da sormak gerek, madem o kadar türkleşecektik, misal neden göktürk alfabesi değil de latin alfabesi, üstelik o dönemde de sömürgeciliğin dili olan ingilizce-franszıcanın alfabesinden yola çıkarak, örneğin "k" harfini içermeyen italyan alfabesi ya da almanca değil de hem kültürel hem ekonomik sömürgeciliğin babalarının harflerini almışız? herhalde tesadüf değildir. "lise 1" kitaplarındaa bile yazar denilenler de belli, meşrulaştırma ikna temelli şeyler, fonetiğe daha uygunmuş uluslararası kolaylık falan. e şimdi yeni soru: çin ya da iran rusya nası oldu da bu uluslararası kolaylıktan faydalanmadan mevcut konumuna geldi? ya da yine o lise 1 tarih kitaplarında yazdığına göre ilk "türk" adını kullanan göktürklerin alfabesi nası olur da türkçenin seslerine latin alfabesinden daha uygun olamaz? falan.

kimsenin bişy okuyamadığı ya da okuma yazma oranları vs de zaten o dönemde bu olayın faillerince oluşturulmuş (bugün partilere yakın kurumların yaptırdığı seçim anketlerinin ilgili partinin leyhine çıkması gibi) verilerden yola çıkılarak söylenegelen şeyler. doğruluğunu yanlışlığını asla kesin olarak bilemeyiz; ki "batılılaşma" mevzuu da yeni değil, 3. selim hatta 18. yya dek gidiyor.

@godsparticle: işte batılılaşma hafızasızlaşma ve geçmişsizleşme demek değil mi? kültürel emperyalizm deyelim kavramsal olarak başlıklaştırırsak. ya da g. orwell'in newspeak'i gibi.

güzel bir hareketti ama üzerinden kaç yıl geçmesine rağmen tam olarak işe yaramadığını görebiliyoruz. mesela bu değişimle beraber milletin okuma yazmayı unuttuğunu sananlar halen aramızda dolaşıyor. şu anda bile okuma yazma oranında türkiye dünya ortalamasının altındayken o zamanki toplumun yüzde kaçının okuma yazma bildiğini size bırakıyorum.

bizzat ismet inönü

“Harf İnkılabı’nın en büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. Türk milletini bir kültür âleminden bir başkasına nakletmiştir.”

derken hala bizim ulusalcılar okuma yazma oranı falan diye saçmalıyor.

harf inkılabının amacı "kültürümüzü" değiştirmekti, başarılı da oldu işte.

@dafaiss harf inkılabından önce osmanlı arap götü yalayan adamlara dönüşüyordu. hafıza dediğin buysa bilemem. türk mürk değil bayağı bayağı araplaşmışlardı. hem dilde, hem edebiyatta. müdahale edilen şey türk kültürünü yıkıp alman kültürü falan getirmek değil. her bok türkçeye çevrilip öyle anlatıldı insanlara. geometri terimlerinin türkçeleştirilmesi falan hep bu amaçla yapıldı. çarpma işlemi yerine darp demek kültürel hafıza değil kültürel yozlaşmadır.

şimdi benzeri bir inkılap olsa da bir ton yabancı terimi kullanmaktan vazgeçsek keşke. şu anda em pi üç pileyır vb. bir ton terim dilimize yerleşti ve hiç yadırgamıyoruz. seyv etmek, forvırdlamak, röfle, meç, bir ton kelime var. bunlar bizim kültürel hafızamız değil. osmanlıdaki farsça ve arapçadan araklanan kelimeler de kültürel geçmişimiz değil yozlaşmışlıktı.


rusların çinlilerin japonların kendi alfabeleri binlerce yıldır kullanılıyordur (abarttım elbette ki değiştiler). ruslar rusçayıjapon alfabesiyle, çince kelimeleri kullanarak konuşmadılar hiç. ya da koreliler almanca kelimelerle çince kelimeleri birleştirip kiril alfabesiyle bir dil konuşmadılar. onların kendi dilleri ve alfabeleri vardı.

bizim de yozlaşmamış bir dilimiz ve alfabemiz olsaydı aynı alfabeyi kullanırdık. ama yüzyıllardır türk alfabesi diye bir şey kullanılmamış zaten. dolayısıyla neyi kullanacaktı başka atatürk? en kolayı batıyla entegrasyonu sağlayabilecek bir alfabe yaratmaktı. karakterleri latin alfabesinden aldı. ama gidip de fonetik açıdan ihtiyacımız olmayan w, q gibi harfleri almadı. ş, ç, ğ gibi harfleri ekledi. yani yüzde yüz batıdan hazır alalım gibi bir olay da yok. bir devrimden söz ediyoruz. öyle saçma sapan duygusal düşüncelerle gerçekleştirilecek şeyler değildir devrimler. o yüzden dünya tarihinde başarısız devrim girişimi başarılılardan daha azdır.

oooo ismet inönü sözü gelmiş bile, bunların bir de sözde kaynak gösterdiği bir alıntı var, eğer gider kitabı araştırırsanız ( çok zor değil google books'ta taranmış durumduysa bir kaç kelimesini yazın) bu yazıların olmadığını göreceksiniz.

eksisozluk.com

şu da var ki bu konu açıldığında neo-osmanlı - kemalist kavgasına dönüşüyo olay. daha doğrusu öyleymiş gibi hale getirip işi ezbere argümanlarla sonuca bağlamak: harf inkılabı süperdi oo alkış her şeyi mükemmeldi. ya da tü kaka berbat ıyy harf inkılabı. yani net biyerlerle varmak güç ama imkansız da değil.

osmanlının kültürel ekonomik siyasal miyasal durumu zaten ortada, daha kanuni'den itibaren başlamış çatırdamalar ve son zamanları da kırılıp parçalanma denebilir. yani o kısmın argüman olarak getirilmesi de tipik bi (bkz: straw man) örneği. "ne sen bizim totemimiz olan (bkz. totem ve tabu) harf inkılabını nası sorguya açarsın" gibi gibi. ya da ölümü gösterip sıtmaya razı etmek, ama sıtmayı da övüp yücelterek sanki bir hastalıktan çok sıtma olunduğuna sevinilmesi gerekiyormuş gibi.

harf inkılabı dediğimiz şeyin, sadece bizdeki değil başka her nerde olmuş ve olageliyorsa, distopik boyutunu g. orwell'den:
eksisozluk.com

fonetiğe uygunluğa gelince, göktürk alfabesi meselesi tek örnek değil. birincisi mevcut alfabenin türkçenin fonetiğine en uygun olduğunu söylemek şu anki farklı lehçelere ya da yöresel ağızlara ağır bir hakaret, kültürlere ve dillere bir saygısızlık, dayatmacı ve tektipçi bir anlayışın ürünü olduğu da kesin. yoksa biri neden çeşitliliği renkliliği aşağılasın ki.

yöresel ağızları bir kenara bıraktığımızı varsayarsak bile sırf farklı lehçeler vb. için iki saniyelik bir çabayla şuna ulaşabiliyorsam:
tr.wikipedia.org
mevcut alfabenin fonetiğe "en uygun"luğu kendi totemini yüceltme davranışından fazlası değil. (buradaki totem: kemalist harf inkılabı)
işe bir de bilhassa a ve i, ı, u üzerindeki inceltme işaretlerinin kullanılması ya da kullanılmaması, türkçe yazıldığı gibi mi okunur yoksa öyle değil mi, w,x,q harflerinin fonetik karşılıkları "gerçekten de" yok mudur türkçede, inceltme işaretli a u i falan ayrı birer harf midir ya da nedir argümanını ve sorularını içeren istişare başlığını da ekleyince olayın
"lise 1 tarih kitapları zaten tarihçiler onayladı (dikkat yeni ve koşulsuz sorgusuz biat isteyen yeni totem: tarihçi) arapların götü " şeklinde ele alınamyacak denli çetrefilli bir hal aldığı dışarıdan bakıldığında rahatlıkla görülebiliyor olmalı.

adamın bana verdiği kaynağın kendisi "devrimin arap harflerini "düşman" olarak gördüğü doğrudur. devrim latin harflerini alarak arap-islam zihniyet dünyasından ayrılmayı seçmiştir." diyor, adam hala bana harf inkılabının amacının okuma yazmayı kolaylaştırmak olduğunu savunuyor.

@divit: zaten "iyi miydi kötü müydü" şeklinde ele almakta sorun var. ben o konuda "banane" diyom ve sonuçlarına bakıyom.
bi de hangi tarihçiye sorcaz, iyidi diyen de var kötüydü diyen de. e kem küm kısmen iyi kısmen kötü diyen de. o yüzden ünvanların arkasına sığınmak da bi yere vardırmıyo ki.
(bkz: normatif analiz vs pozitivist analiz)

şimdi o zamanlar günlük konuşma dili türkçe, yazım dili arapça değil miydi? ben mi yanlış biliyorum. arapça yazıp türkçe konuşan millete arapça konuşmayı öğretmektense türkçe yazmayı öğretmek daha mantıklı değil mi? üstelik latin alfabesini kullanan milletlerin daha gelişmiş olduğu algısı da vardı.

ayrıca o zamanki amaç yeni bi devlet yaratıp osmanlıdan tamamen sıyrılabilmekti. türk tarih kurumu türk dil kurumu falan hep bu amaçla açılmadı mı.

ben mi çok yanılıyorum.

alfabe değişikliği bir tek cumhuriyet kadrolarının düşündüğü bir şey değildir. çok daha öncesinden ii. abdülhamit, albdülmecit alfabe değişikliğini düşünmüşlerdi. türkçe konuşan azeriler bizden önce değiştirdiler alfabelerini. çünkü eski alfabemiz pratik açıdan türkçeye uygun değil. öğrenmesi de zor. alfabe değişikliğinin kıymetini en iyi osmanlıca okuyup yazmayı öğrenene kişiler bilir. hayatında budin sözcüğünü duymamış birisi budin sözcüğünün yazılışını görse bile bunu doğru telaffuz edemiyordu. bir adamın soyadı evzan mı, avzan mı, ozan mı, uzan mı ayırt edemiyorsunuz. bir sözcüğü okuyabilmeniz için o sözcüğü daha önceden görmüş olmanız gerekiyordu. mesela ben zurtlaplamak diye bir sözcük uydursam bunu eski alfabede okuyamıyorsunuz.

eski alfabemizde hızlı ve doğru okumak o kadar büyük bir meseleydi ki son dönemlerde ermeni harfli türkçe yayınlarda büyük bir artış yaşanmıştı. münevverler ermeni harflerini öğreniyorlardı. sebebi de ermeni alfabesiyle eski alfabemize nazaran çok daha kolay okunmasıydı. bir tek kemalist kadroların aklına gelmiş bir şey değil yani, tanzimattan beri bir mesele alfabe ve bunun için türlü yöntemler deniyorlar. en sonunda cumhuriyetle birlikte alfabe değiştiriliyor. bir de arkadaşlar bir zahmet türkiye'de okuma yazmayı sökme süresiyle arap alfabesi kullanan ülkelerdeki okuma yazma süresini karşılaştırsınlar. aradaki fark oldukça büyük.

"çok daha öncesinden ii. abdülhamit, albdülmecit alfabe değişikliğini düşünmüşlerdi."

yalanlar yalanlar...

@tescillimarka tarihe ideoloji çerçevesinden bakmamayı öğrenin. burada yazan herkes de çoluk çocuk değil. biraz tarih kitabı falan okuyun. size kalsa işinize gelmeyen her şeyi söyleyenler kemalist, cehapeli, ulusalcı vb. zaten değil mi? hadi kitap mitap okumazsınız, en azından "abdülhamit latin harfleri" diye gugıllayın bakalım karşınıza neler çıkıyor!

"çünkü eski alfabemiz pratik açıdan türkçeye uygun değil. öğrenmesi de zor. "

diyen adamla harf inkılabı tartışıyoruz, bi de bize tarihe hangi açıdan bakmamız gerektiğine dair ders veriyor.

ünlemli cümle bitirmeler, kendinden başka kimseyi bir şey okumuyor sanmalar. yaş 40+ysa kemalist teyze, altıysa chp gençlik kolları. he hepimiz cahiliz bi siz okuyorsunuz.

30 yıl tahtta kalan adam kılını kıpırdatmamış latin harflerine geçmek için, tahttan indikten sonra hatıra yazacak latin harflerine geçseydim keşke diyecek. ne güzel referans alıyorsunuz işinize gelince o tükaka osmanlıyı.

@tescillimarka siz hayalinizdeki bir kişiyle kavga ediyorsunuz. benim tükaka osmanlı dediğimi nereden çıkardınız? kafanızda genellemeler yapıp ondan sonra karşınızdaki kişiyi o genellemelere uyduruyorsunuz. eski alfabemiz türkçenin yapısına uygun değil demek için de illa cehape kadın/gençlik kollarında falan olmak gerekiyormuş... yukarıda neden öyle olduğuna dair örnek de verdim, daha da verebilirim. bunu da en iyi osmanlı alfabesinden okuma yapanlar bilir. çok merak ediyorsanız tanzimattan bugüne değin alfabe tartışmaları nelermiş, ne boyuttaymış, ne denemeler yapılmış, neden yapılmış, enveri yazı neden teklif edilmiş, azeriler neden latin alfabesine geçmiş, müslüman talebeler neden ermeni alfabesiyle yazılmış türkçe ders notlarından çalışmaya başlamış vb. alır okursunuz.

ya şu arap alfabesine neden hayransınız şunu bir açıklayabilir misini hayran olan arkadaşlardan merak ediyorum. bu arap alfabesine olan aşk nereden geliyor?

i.imgur.com

boş zamanın varsa başla.

bence güzel dizi. başlayabilirsin.

başla cınım

sırf başroldeki abla için bile izlenir

ben ekşimarketten bir kere alışveriş yaptım sorun olmadı. alıcı yorumlarına bakarak yaparsan bu tür şeylerle uğraşmana gerek kalmaz sanırım.

kapıda ödeme gibi bir yolla daha güvenli hale de getirebilirsin alışverişi mümkünse.

buralardan gitmek için boşuna debelenmiyor insanlar. 200-300 yıl önce bu tip şeyleri aşmış/aşmaya başlamış toplumlar var.

aga senin olayın ne, bunu da bir açıklasan? duyuruda sürekli böyle anlamsız, provokatif saçmasapan şeyler yazarak neyi amaçlıyorsun? ekşi duyuru olarak iktidar olmak gibi bir amacımız mı varmış? "siz" derken kimi kastediyorsun, sen kimsin?

git gençlik kollarına mı giriyorsun ne halt ediyorsun orada sıvazlasın abilerin sırtını.

@der meister, ustam, adam gayet mantıklı bir soru sormuş. bu ne celal?
bence, insanların siyasi düşünceleri kalıplaşmış, herkes kendi tarafını aklayacak bahaneler buluyor. değiştirmek zor.

@the master sen çok yanlış gelmişsin kardeş.

@gadanallah; amaç ne bu soruları sormaktaki? sosyal medyayı daha efektif kullanıp oyların yörüngesinde gerçekten bir değişim yapmak mı? yoksa "çabalarınız boşa gidiyor, pes edin artık." şeklinde umut kırmak mı?

sen önce buna bir cevap ver. sonra biz senin cevaba layık olup olmadığına karar veririz.

@g7mor, abi bu adam sürekli olarak duyuruda bu tip şeyler yazıyor. tek derdi "NE YAPARSANIZ YAPIN AKP KAZANACAK OOH OH MEDYA BİZİM ELİMİZDE" minvalinde laflar ederek milletin sinirini zıplatmak.

herhangi bir siyasi görüş mü savunuyor? hayır. ideolojik bir tartışmaya girmek mi istiyor? hayır. adamın bunu yapmasının tek sebebi var, o da gayet açık. buna sinirleniyorum ben.

inandığı, savunduğu şey umrumda değil. bir fikri varsa açsın duyurusunu söylesin, ona kimsenin sözü yok. ama bu elemanın yaptığı çok ayrı.

Adam bildiğin doğru şeyler yazmış. Sadece karşıt görüşten diye dediği kabul edilmiyor. Akp ya da cemaatin çıkaracağı başka bir parti alır götürür yine.

Takdir ettim seni gadanallah, görüşünü savunanların cahil kesim ve koyunlar olduğunu itiraf etmişsin.

www.eksiduyuru.com

öncelikle şunu belirtmek isterim, yazdıklarının bir bütünlüğü yok gadanallah kardeşim. sormak istediğin şeyi soramamışsın bence.

yazılı ve görsel medyayı kullanmak ve sosyal medya kullanmak arasında ne fark var? ben sana söyleyeyim, sadece bütçe farkı. sen ise sosyal medya kullanmayı küçümsüyorsun. dolayısıyla yeterli parası olmayanı küçümsüyorsun belki farkında da olmadan. bu ülkenin solcularının, sosyalistlerinin arkasında yüklü sermayeler olmaması onların suçu değil.

bunları kullanılarak anlatılanlara gelince;

birincisi, eleştirmen gereken dini kullananlar olmasın? senin sorduğun şekliyle açıkçası cevaplamaya değer gelmez birçok kişi tarafından. çünkü bu soru soldan geldiğinde anlam bulur. yaptığını akp'nin sosyal medya takımı da çok yapıyor. solu soldan eleştirmeye çalışan sağcılar, bence dert anlatmaya çalışmak yersiz.

ikincisi, ekşi ve twitter'dan koca koca entryler yazanların sadece bunlarla yetindiğini düşünme sığlığı neden? bir insan hem sokak sokak gezip, hem de twit atabilir. bunu hiç düşünmedin mi?

üçüncüsü, biz gerçeklere inanıyoruz, doğruya güveniyoruz. pardon ama, siz?

bu adam böyle bombaları bırakıp gidiyor. geri cevap verme huyu yok. kaale alıp cevap vermeyin, lütfen.

verdiğin örnekleri incelemedim, bakmadım ama bahsettiğin şeyi anladım. bu dezenformasyoncu goygoycu kafa biyere varamaz evet de sosyal medyada sürekli goygoy yapanlar başka bişy yap(a)madığı için bunu yapıyor, bir nevi kitlesel olarak bi öfke "kontrolsüzlüğü" ya da öfke yöneltilememesinin bi sonucu bu.

ha "muhalif gözüken" medya organları da bunu çok çok iyi kullanıyo. her şey bi şov aslında ve show must go on. danışıklı dövüş.

mesela bi şu başlığa bakalım:
(bkz: tecavüzcüyü anlamak lazım)

içinde şöyle bir cümle geçiyor yazının "...Zor bir sorudur bu. Lâkin, cevap vermek için epey bir gayret sarfetmek gerektiği için değil. Sorduğunuz anda, SANKİ TECAVÜZCÜYÜ HAKLI ÇIKARTMAYA, SANKİ ONA MÜSAMAHA GÖSTERMEK İÇİN BİR YOL BULMAYA ÇALILIYORMUŞSUNUZ İNTİBAININ OLUŞMASINA sebep olabileceği için zor bir sorudur..."

şimdi bu yazıyı yazan abinin niyetini falan bilemiycim de niyet okumaya gerek yok, yazıyı irdelemedim, göz gezdirdim ama sonunda da adornoya falan atıfta bulunumuş, nazizme yaklaşımlar vs.

ama adam diyo ki "meselenin köküne inelim kökünü kazıyalım"

peki bu goygoycularda bu analizi idrak edebilcek bi basiret var mı, varsa bile vurun abalıya hesabı goygoy yapmak daha kolay değil mi? uyduruk istatistiklerle, bununla ilgili araştırmalar var sonuçları var gibi genellemelerle ego mastürbasyonları yapmak daha kolay di mi?

şimdi bu senin sözünü ettiğin tayfa için aynı islamın şartları gibi "muhalif olmanın şartları" var, mesela esad'ı ölümüne sormadan etmeden desteklemek onlardan biri. yani soru bile soramıyosun, sorduğun anda aforoz.

bu yaklaşımın benzeri solun genelinde de var, eski tüfek solculardan yakalarsan konuştur anlatır. kaba bir fanatizm, önder bellenenler ve başucu kitaplarının, sloganların oluşturduğu sistematiği karşı çıkan ya da sorguya açan, masaya yatıranlara revizyonist, oportünist gibi ithamlar ve kestirip atmalar.

ha noldu, mesela sol üzerinden gidelim yine, bolşevik-kemalist kırması akıllarıyla düşmanca ve kabaca reddettikleri anarşizm kitaplar vb. çevrilmeye başladığı andan itibaren yaklaşık 10- 15 yılda kendine adam bulmaya başladı. bi işe yaradı mı, görüldüğü kadarıyla hayır. ama o kaba reddi yapan tayfa göt oldu yani asıl mesele de o göt oluş.

sonuçta hepsi kültür endüstrisinin bi parçası oluyo, çünkü bi ontoloji oluşturulmamış, oluşturulmuyo ya da üşeniyoruz falan.

yani çünkü biz elimizdeki malzemeden habersiz aşçılar gibiyiz.
bu ülkede cuma cemaatini arkasına alan iktidar olur, darbe şakşakçısı değilsen. düşmanımın düşmanı dostumdur hesabı darbeleri alkışlayanlar da dahil buna elbette.

ne diyoduk cuma cemaati ve malzemesinden habersiz aşçılar.

elinde kırmızı mercimek varsa tarhana çorbası yapamazsın.
bahsettiğin güruh bunu ya anlamadı ya da anlamak istemiyo.
bence anlamıyolar, çünkü bu bi öfke patlaması ve herkesi delirtmiş durumda.
sağ kalanlar ise onlara göre deli. (bkz: herkesin içtiği su)

efendim sosyal medya kullanıcı profili ile geleneksel medya kullanıcı profili arasında eğitim farkı olduğu belirtilen araştırmalar var. televizyon izleyicisi profilinin cahil olduğu radyo tv'ye giriş dersinde veriliyordu yanlış hatırlamıyorsam.

o yüzden sosyal medya ile geleneksel medya çok çok ayrı araçlar.

Afedersiniz, kimsenin sinirini ziplatmak istemiyorum. Ama yani, din ile iyi bir sekilde korkutulursa, %80 i istenilen yone suruklenebilecek bir topluluga karsi ne yapmayi dusunuyorsunuz gercekten merak ediyorum.

Nihat Hatipoglu'nu istanbul belediye baskani adayi yaptigimizi dusunun, degil sarigul, ataturk bile karsisinda rakip olarak duramaz kadinlarin verecegi oylar sayesinde.

Her kanalda dini konusmalar yapan hocalar var, hepsi akp yi destekliyor konusmalarinda.

türkiye gittikçe muhafazakarlaşıyor:
www.kha.com.tr

"
Ankete katılanların yüzde 39,2’si (2011’de yüzde 33,2; 2012’de yüzde 37,3) “Kendinizi siyasi açıdan nasıl tanımlarsınız?” sorusuna ‘Muhafazakar’ olarak yanıt verirken
"

Erdogan'in hirsiz olduguna inansa bile, insanlar "basi secdeye degiyor" gibi abudik bir mantikla hala Erdogan'a oy veriyor.

”He is walking on Allah’s path. If I don’t vote for him, then Allah will hold me responsible.”
www.vocativ.com


okullar, imamhatiplere donusturulup, basbakanimiza oy verecek kitleler daha da arttiriliyor.


Demografi bu yonde degisirken, siz bu sikayetci oldugunuz partiden kurtulmak icin ne yapiyorsunuz? neler yapabiliyorsunuz? ya da buna ragmen hala nasil " orantisiz zeka, erdogan gidecek, oh yeaaaa!" diyebiliyorsunuz? Benim bilmedigim bir sey var da, ona guvendiginizden mi bu kadar iyimsersiniz, onu merak ediyorum.

Guvenceniz nedir?

@gadanallah,

tarih biliyoruz, ona güveniyoruz?

demokrat partinin akp'den daha mı az destekçisi olduğunu sanıyorsunuz?

bu toplumun her zaman böyle olduğunu mu sanıyorsunuz?

halk gericiliğe mahkum edildiği gibi, aydınlanmacılık ile ileri de taşınabilir. çok değil, otuz kırk yıl önce her sabah komünizm gelecek korkusuyla uyanan amcalarına sorabilirsin türkiye halkı ne kadar gericiymiş o zamanlar. demografi sadece sağa doğru değişmez.

ha bildiğiniz bir şey mi var sorusuna, kendi özelimde cevap verebilirim ben. güvendiğim şey bu olmasa da, bildiğim bir şey var. akp'yi iktidara taşıyanlar, erdoğan'ın adının üzerine bir çizik attı. halkın iradesi yok sayılamaz elbet, ama bu oyunun içine girdiyseniz kuralları biliyor olmanız gerek. korkacak, titreyecek ve yıkılacaklar.

@john lee hooker, demokrat parti nasil iktidardan gitti? Yine, Askeri darbe mi olacak diyorsun, ya da amerika erdogan'i gozden cikardi da onu iktidardan mi alacak diyorsun? Komplo teorilerine kalmissiniz anlasilan. Yanit icin tesekkurler.

kemal kılıçdaroğlu kürsüden hadisleri falan boşuna mı okuyor?

"tarih biliyoruz, ona güveniyoruz?

demokrat partinin akp'den daha mı az destekçisi olduğunu sanıyorsunuz? "

mala bak mala. demokrat partiyi halk gönderdi sanki. tarih biliyormuş.

batı erdoğan'ı kuvvetle muhtemel gözden çıkardı diyorum, evet. ayrıca nato üyesi hiçbir ordu, batıdan izinsiz darbe yapamaz. darbe bir müdahale yöntemidir ve bugünki koşullarda gereksizdir. ekonomik gerçekler ortadayken.

1-kılıçdaroğlu'nun abd gezisi.
2-gülen ile görüşmesi.
3-17 aralık operasyonu.
4-akp'nin tutuşması.

bence pek komplo teorisi değil. akp gidici.
akp gider ama insanlarımızın kalın kafalığı baki kalır.

Kimsenin bir şey yapmasına gerek yok. Zaten seçimler hakkaniyetle yapılmıyor bu ülkede. İstenilen kişiler bir şekilde o kotuklara oturtuluyor. O ağzınızdan düşürmediğiniz sandık var ya yalan o sandık. Zamanında Siirt'te sandık patlatanlar daha iyi bilir bu işleri.

@tescillimarka, haddini bil, kelimelerine dikkat et. terbiyesiz adam. okuduğunu biraz düşün bir de. halkın gericileşmesinden bahsediyoruz. demokrat parti dönemi yukardan inen -şimdiki gibi- gerici baskıdan sonra, yetmişlerde halkın geldiği noktadan bahsediyoruz.

Ekonomi balonu patladığında ben görürüm şu an akp hayranı cicişleri

200-300 yıl önceden bu yana bu sorunları öyle hakikaten aşmış toplumlar yok, ancak evet kıyasla, bizden hızlı koşan, aslana yem olmayacak toplumlar var.

bu bahsettiğin sadece türkiye 'nin sorunu değil, her kişinin 1 (yazıyla bir) oy hakkı bulunan her toplumun sorunu, zira evet atla eşek bir değil, işin fenası atla eşeği ayırt edecek, insanın oy değerini ölçecek tarafsız mekanizma kurman pek mümkün değil.

senin bahsettiğin manipulasyonu stv yapıyor, sen de yapabilirsin, ya da senin desteklediğin güç odakları da yapabilir. bu yüzden ne bileyim bir kılıçdaroğlu falan "ateizm de makul bir görüş bence" tarzı saçmalamıyor canlı yayında, herkes allah diyor, çünkü ülkenin oy tabanı allah diyor.

kendi adıma konuşayım, iktidara geleceğimi sanmıyorum, duyurunda kimi hedef almışsın onu da anlamadım açıkçası, halkım lan ben, orta direk, piyon, ne dersen de, ne iktidarı arkadaşım? ha diyorsan ki senin çıkarına daha uygun partinin (= akp olmayan, benim yaşam tarzım açısından) geleceğini nerden biliyorsun, ben de sana derim ki; gelemeyeceğini sen nerden biliyorsun? madem ikimiz de halkın manipulasyona karşı zavallılık derecesinde açık olduğunu biliyoruz, bunu bir tek akp yapabilir diye bir kaide yok.

ps: yerel seçimde akp yine pek kan kaybetmez, genel seçimi de alma ihtimalini çok yüksek görüyorum, o ayrı. bu tabii ki ürünün kalitesinden çok, rakiplerin kalitesizliği.

Kral mezarlarinin yakinina kadar cikmaya gerek yok bence. Uzaktan izlemek daha iyi olabilir.

Ali Kaya restorant in tokat kebabi ve manzarasi oldukca iyiydi. Tavsiye ederim.

www.google.com!3m1!4b1!4m2!3m1!1s0x40876fab58055b1f:0xabf4b6a766b35a6a

Kral Kaya mezarlarına çıkın mutlaka. Amasya kalesine çıkabilirsiniz. Nehir kenarında Külliye var orayı görebilirsiniz. Sonra Amasya müzesiydi sanırım orayı gezebilirsiniz. Bir ailenin mumyaları vardı. Ferhatın su kanalını görebilirsin. Kral kayalara doğru gidilen taraf içeri şehir diye geçer. Orada Amasya mutfağı diye bir lokanta var. Yöresel yemekleri orada yiyebilirsin. Manda yoğurdu güzeldir.

tokatta tokat kebabı yiyin kesinlikle.

Ballıca Mağarası'nı görün Tokat'ta mutlaka.

diyarbakır da suriçi'ne git, sabah gidersen hanlara gir güzel kahvaltı et, öğleden sonra ise ciğer kebap ye. oradan 15 dk yürüyüp bakırcılar çaşrısında dibek kahvesi iç.

diyarbakır-sülüklü han (sıcak şarap)

Geçen bi Mardin sorusu vardı. Cevaplardan biri, Midyat'a git mutlaka diyodu.

batman: bise yok zaman kaybetmeyin ama batmana giderken mutlaka hasankeyf
Mardin: deyrulzafaran manastiri ve zinciriye medresesi
Elazig: ya harput ya hicbiryer
Malatya: ehh iste
Diyarbakir: zaten yazilmis

malatyada kaburga dolması ye. onu sevmiyorsan adana ye. mükemmeldi. tavacı bilmem ne ustaydı unuttum şimdi.

24 yaşında olup sadece akp'yi hatırlaman hakiketen ilginçmiş.
zira ben mesut yılmaz,erbakan,ve ecevit yönetimini hatırlarım.
tam bir fiyaskoydu,komikti.
ecevit çok pasif bir adamdı,ama iyi ve onurluydu.
kemal derviş diye bir adam getirmişti ekonomiyi düzeltsin diye,o ara ülke ekonomisi ciddi çöküşteydi.
mesut tam bir dolandırıcıydı.
üsluba gelirsek,üslubun hiç bu kadar düşütüğünü hatırlamıyorum.
yani akp den önce güllük gülistanlık bir ülke yoktu ama sanırım daha özgürdük.
televizyonlar,gazeteler daha özgürdü ve daha tarafsız.
benim hatırladıklarım bunlar.

konuyla alakasız olacak bir miktar ama eklemeden geçemeyeceğim:

tansu çiller başbakan iken boşbayan adı altında skeci yapılıyordu yasemin yalçın tarafından ve kimse de karşı durmuyordu buna. bugün ise karikatürler cezalandırılıyor. eskiden de çok olay vardı ülkede, ama bu kadar edepsizce değildi en azından.

80 darbesinden itibaren bildiklerim çok. üslup alçalıp yükselebilir, ama bu sadece görüntüyü etkiler; üslubun rafine olması hikayenin esasını değiştirmez, daha özgür veya değil hissetmek sadece bir yanılsamadan ibarettir. konu uzun, duyuru kısa netekim. aynı "ars longa vita brevis" (sanat uzun hayat kısa) gibin. integral çözdüğünüzden de emin olmayın o kadar (mecaz bunlar hep).

sen askerlik yaptın nı hocam? biraz askerlik yapmamış gibi gonuşuyon... kadınsan yapmıycan zaati (maalesef yani). erkeksen, askere gittiğinde, Türkiye ortalamasının ne olduğunu görürsün. Bi de, büyük şehirden burnunu hiç çıkarmamış gibi bi hâlin var...

Durum genelde böyleydi,ya medya,ya asker,ya da cemaat tabanlı baskılar cirit atarlardı
www.youtube.com

mevcut hükümet basit konuşuyor denmesi aslında yaa bu reklamlar neden bu kadar basit demekle aynı. türkiye ortalaması bunu gerektiriyor. çok komplike konuşan kişiler istiyorsan eski bir anaplı'nın konuşmalarını dinleyebilirsin. bir yığın safsata konuşup hiçbir şey anlatmama ona aittir. ancak bunu bilmeden yapar.

hiç sevmediğim ve ülkenin başındaki en büyük dertlerden biri olarak gördüğüm baba lakaplı ise bunu tam aksine bilinçli bir şekilde yapar. laf cambazıdır. masondur.

1950'den beri ülkedeki siyaset arenasına çıkmış kişilerin %90'ı başka çevreler tarafından belirleniyor ya, neyse.

@comptrol

Tam olarak bunu istiyorum işte. Adamlar sessiz sessiz anlatıyor. Bu ses tonu ile konuşsunlar. o konuşsun, öteki dinlesin sonra o konuşsun.

Sakin sakin, konudan kopmadan. Nasıl huzur buldum anlatamam.

bakın ne kadar güzel güzel, sakince ve kibarca konuşuyor

www.youtube.com

sonu malum.

bakın erbakan ne kadar sevecen

www.youtube.com

sonu malum.

ecevit ne kadar muhlis kibar bir adamdı di mi?

sonu malum.

dediğin gibi olmak işe yaramıyor yani bizim ülkede. bunu keşfetmiş birileri de işte.

@sinsasaj
hangi yazı?

iphone'da last seen'i kapat şeysi var ondandır. çevrimiçi olduğunda 'çevrimiçi' diye yazar ama.

iphone kullanıcıları kapatabiliyor son görülmeyi. çevrimiçi olduğunda çevrimiçi yazıyor ama.

Engellemiş de olabilir.

muhtemelen engellemiştir seni.

gelmez.

hocam kusura bakma, bu duyuruyu görmüşken yenisini açmak yerine bir tane de ben sıkıştırayım istiyorum müsaadenle: whatsapp'te konuşma geçmişime ulaşmamın bir yolu var mı? silinmiş ve kaydedilmemiş konuşmalara?

sadece telefondakilere ulaşsam da olur. önceki konuşmalara ilerlediğim zaman, bir noktadan sonra çat diye whatsapp'ten atıyor. yüklemeye çalışıyor, beceremiyor sanki. yani 6-7 gün öncesinin sohbetini göremiyorum.

@der meister sohbeti e-postalayabilirsin
nasilyapalim.com

@der meister whatsapp konuşmasını mail ile kendine yollamayı dene, uygulama cozutmasından dolayı ulaşamıyorsan bu şekilde telefonda o kişiyle kayıtlı olan tum konusmalara ulaşırsın.

teşekkürler. lakin, iki farklı mail adresimle de denememe rağmen, hiçbir şey gelmedi. anlaşamayacağız bu whatsapp'le galiba.

bu sapıtma durumu ara sıra olan bir şey değil yalnız, sürekli böyle. belli bir süre öncesinin konuşmalarını göremiyorum, yüklemeyip ana menüye atıyor. mail'e fotoğraf eklemeyi deneyince de aynı şeyi yaptı.

edit: mail şimdi geldi ama son 15 günü içeriyor. daha öncesini, bende öyle bir ayar olmamasına rağmen silmiş sanırım otomatik olarak. ah whatsapp ah.

1- Aradıysam ve bir 15-20 dakikası falan varsa içerim. Yoksa ama canım isterse de içerim. Nasıl karşılanır sorusunu anlamadım tam, normal karşılanır herhalde.
2- Mekana bağlı, ciks yerlerde pek yapmamak lazım ama pidecide sorun olmaz bence.

1- erkek olarak her zaman kızdan önce giderim buluşma mekanına. güzelce bi yer seçer hem de rahatlarım. eğer daha varsa gelmesine içerim bir şeyler ne sıkıntı olacak.

2- kafama göre yapıyorum bunu da, ayıp olur diye düşünmedim hiç.

@ whoosie dielim hatunsun eleman seni kave mave içmeye çaarıo bi bakıon eleman cay kave vs sipariş vermiş içio bile ibiş. Nasl karsılarsn

merhaba. birini beklerken bir şey içerim hatta illa ki bira içerim. ama yiyecek bir şey söylemem. geldiğinde ortak karar verilir. benim siparişim önce gelirse yemem karşımdakinin de yemeğinin gelmesini beklerim.

hesap isterken nereye elle imza atıyoruz? artık pin kodu var ya, hadi pin kod'u almadın bankadan, imza ile işlem yapıyorsun diyelim ben karşımdaki lavaboya gittiğinde yada ben lavaboya gittiğimde öderim hesabı karşımdaki anlamaz. masaya hesap getirtip ben ödeyeyim, sen şu kadarını ver geyiklerinden kurtulursun(yarın 14 şubat kız ile ilk kez dışarı çıkacağını varsayarak yorumladım).

Yani hiç dikkat bile etmem, öyle söyleyeyim.

@libertine havaya imza, çağırma amaçlı

İmza atıyorz derken atıyormusuz gibi yapıoruz ya hesap gelsn die ayp bi hareket mi diorm

heee. ya çalışan arkadaş masanızın etrafına yaklaştığında hesabı alabilir miyiz diye sor bence yada bakar mısınız diye seslen, madem bu kadar detaycısın havaya imza atma belki o itici gelebilir.

Bekletiyorsa icerim. Hele caysa zaten ben 10 dakikada bitirip yenisini soyluyorum.

1) geliş saatine göre değişir
2) her yerde imzamı atarım pideci ciks mekan farketmez.

ben de almadım, gerek yok zaten.

Frank Sinatra ne demiş?

The best revenge is massive success!

Başarıya yoğunnaşın hocam, geçmişi geçmişte bırakın...

aldım. bi kız arkadaşım, beni bırakıp eski sevgilisine dönmüştü pat diye. aradan 1 yıl geçti tekrar birlikte oldum, ben de onu bıraktım pat diye.

Almadım, felsefeme ters.

Ya ben hep alıcam diye düşünürüm ama olay tazeyken zor olduğu için ve intikam soğuk yendiği için doğru zamanı beklerim. O zaman gelene kadar da ya aklımdan çıkar ya da "of bununla mı uğraşacağım" derim, zaten o insan da onca zamandır yoktur hayatımda.

İntikam almayı düşündüğümden değil ama hayatın bir lütfu diyeceğim, ne yaşadıysam, aynısını yaşattığım insanlar oldu elimde olmadan, planlamadan.

almadım, almam. kazık yemişsem bir daha o kişinin yüzüne bakmam.

hiç kurgu yapmadım. intikam sayılır mı bilmiyorum ama hayatımın en yakın kazınığı yediğim bir adam vardı. ama öyle böyle bir göt oluş yaşamadım. adam iş arkadaşım ve benim için 100 üzerinden 95 öneme sahip bütün hayatımı ve kariyerimi etkileyebilecek bir olay için sadece ve sadece 15 saniye zaman ayırmadı. 15 saniye amk. ayırmadı adam. kız arkadaşıyla arası açıktı kızın peşinden gitti bana zaman ayırmadı.

aradan 2 yıl geçti hiç lafını etmedim. içime attım. heriften de bir daha bir şey istemedim ki zaten çok çekingenimdir yardım istemede. annemden babamdan bile çok zor bir şey isterim. 2 yıl sonra bana işi düştü hem de aynı konu için ahahah. bu sefer aynı şey kendi başına geldi. benden 15 saniyeme muhtaç oldu. dedim ki çok yorgunum ben eve gidiyorum. 15 saniye lan hepi topu dedi. yok dedim. yalvarttım falan filan ki zaten yapacaktım istediği şeyi. amacım ne kadar küçüleceğini görmek. o bana yaptığı kazığı unutmuştu. neyse dedim sen bana yapar mıydın aynısını. yapardım dedi. sonra hatırlattım yapmadığını. bir aydınlanma yaşadı. 100 defa özür diledi. yok dedim gönderdim başımdan ama istediği şeyi de yaptım yine vicdanım el vermedi. sonradan farketti. gelip teşekkür etmedi bile lavuk. hala aynı tavırlarda.

birlikte biraz vakit geçirebilmek için elli takla attığım kız aynı gün benle birlikte başka bir elemana daha randevu vermiş

sinirim geçtikten sonra yarım günü birlikte geçirdik. günün sonunda tekrar görüşelim diye yalvardı, işim var dedim, salladım. sonraki aramalarına ve mesajlarına da da hiç dönmedim, 6 ay uğraştı, şimdi ne yapar ne yer ne içer bilmiyorum

yaktırdım fakat kanama falan olmamıştı.

dün geceden beri bende de oluyor gece uzun süre kapalıydı hatta daha şimdi yine hata verdi ben de tam soracaktım.

aynı sorunu ben yaşıyorum , az önce siteye giremedim.

çoook yavaş.

ddos saldirisi var, engellemeye calisiyorum elimden geldigince.

büyük ihtimalle şununla ilgili: www.eksiduyuru.com

nasıl bi insanın eksiduyuruyla alıp veremediği olur da ddos düzenler ki. amk çocukları

hata veriyordu, ama şuan sorun yok.

Rusya/Sibirya - Zor olur tahminimce. Kurulu düzeni bozmaya değecek şartlar oluşmalı, aksi durumda bozma düzenini. Bence.
Maaş olarak şu an aldığının 3-4 misli değilse riske etme.
(Şu an aldığın ne, o da önemli tabi)

Hayat aynı şeyleri yapmak için çok kısa , git abicim git ya git hayatına değişiklik olur , yaşadığını hissedersin

sözlükte "pendikli oto ciragi kucuk ibo" nickli arkadaşın entryleri var sibirya ile ilgili.
isterseniz siz mail adresinizi fln verin,ben de ona msj atiym,iletişime geçin vs.
oralarda yaşamış birinden fikir almak daha doğru olur.

şahsi fikrim:sizi buraya bağlayan bir sey yoksa sırf görmüş olmak için bile
gidilir.Ayrıca burada iş anlamında ne uzar ne kısalırsınız.
Farklı deneyimler iyidir.

sibiryanın kuzeyinde 45 gün staj yapmıştım. kışın yaşam inanılmaz zor. ama hayatın boyunca hiçbir yerde göremeyeceğin şeyleri görme fırsatı yakalayabilirsin. hangi sektörde olduğunu da söylersen daha rahat yorum yapabiliriz.

bir projedeki şantiye şefim sibirya ve sakhalin'de çalışmış birisiydi. zaten klasik soğukla ilgili hayal edemeyeceğin hikayeler anlatıyor. bir de o doğrudan işçilerle iletişimde olduğu için onların ne kaypak, güvenilmez, paragöz kişiler olduğunu anlatırdı hep. fakat sonuç olarak fırsatı olan herkesin gidip denemesini tavsiye ederdi. fırsat çıksa ben de bir düşünürüm tabi ama şu askerlik sıkıntısı yüzünden giderdim herhalde.

apayrı bir macera, apayri bir tecrübe. burada her zaman iş bulabilirsin.

bu tür fırsatlar kolay kolay gelmez, geldiğinde de senin durumun hep uygun olmaz. o nedenle kovala derim.

kabul et la, hayatının macerası ölücen gidicen sibirya mı görüceksin sanki pehh düşündüğün hata

git abi git

sibirya iyidir,karda bol bol sarap sucuk yaparsın.gıt bence.

hangi şehir? sibirya çok güzel bir coğrafya. ofiste çalışacaksanız daha da rahat olur sizin için şantiyeye veya bol hareket gerektiren bir işe kıyasla. soğuğa ve iklime alışmak zaman alacaktır ama çok ekstrem koşullar yok. çocukken internetten yakutsk kameralarına falan bakardım ben, inanılmaz çekici gelirdi. krasnoyarsk ve omsk hala gidip görmeyi çok istediğim şehirler. bu yüzden, tamamen subjektif ve kişisel bir tavsiye olmakla birlikte, ben arkanıza bile bakmayın diyorum.

3000 değil de 4000 USD civarı çok makul gibi geldi bana

en kötü; süresinin şantiye olduğunu düşünerek en az 2 yıl olduğunu düşünüyorum.
24 ay 3 bin usd'den = 72 bin dolar yapar.
4 ayda bir tr'ye gelsen her geldiğinde ortalama 1500 $ yesen 6.000 USD.
yakıtın, yerin yemek masrafın yok. ayda ortalama 500 USD'de orada giderin olsa 12.000 USD. 18 harcadın (ki fazla fazla yazdığımı düşünüyorum) eline iki yılda 54.000 USD kalıyor. + diğer yorumlarda belirtildiği gibi unutulmaz bir hayat tecrübesi vs vs.
ailenle yaşamıyorsan ve istanbul'da kalırsan 3000 tl maaşla 2 yılda değil o para 10 bin lira biriktiremezsin.

yarın öğleden sonraya kadar karar vermem gerekiyor . yazdıklarınıza göre kesinlikle gitmem en uygun seçenek gibi.

turhost gayet güvenilir kontrol panelinden wordpress kolayca kurulabiliyor.

guzelhosting

turhost, natro ve webhostingpad.com arasında kaldım
hangisini alayım

turhost 3ü arasından.

Harem öyle dizilerdeki gibi bir yer değil. Harem aile demek, yani padişahın ailesi. Buradaki kızların hepsi padişahla halvet için beklemiyordu. Bir kısmı Enderun'dakilerle, İmparatorluğun elitleriyle falan evlendiriliyor. Ayrıca padişah da pek çok kere kafasına göre halvet olamıyor, padişah analarının çok etkisi var bu konuda. Hem derler ki Kanuni Sultan Süleyman VIII. Henry'e nazaran çok daha mazbut bir yaşam yaşamıştır. Yalnızca bir seks odası değil yani.

yıllardır söylüyorlar. lisede hatta üniversiteler de bile bunu iddia eden hocalar var.

hatta şey vardı karı kız kovalarken sabuna basıp hamamda düşerek ölen vardı.
arkadaş samanyoluna muhalefet olucam diye girmeyin şu hallere.

eksisozluk.com

Hmm soyle bir sey var, sarayin haremlik-selamlik diye ayrilan bolumleri, diplomatik misafirleri agirlamak icin selamlik, padisahin ve ailesinin yasadigi yerler de haremlik olarak geciyor. Bunun haricinde padisahin kariyi-kizi-oglani bir yere doldurup saapmasi gayet gercek bir olaydir.

edit: haremlik-selamlik'i karisik yazmisim, duzeltildi.

harem yan gelip yatma yeri değildi kesinlikle. müthiş bir hiyerarşi ve düzen hakimdi ortama.
buraya kabul edilen kızlar ileri seviyede edebiyat ve gramer eğitimi alırlar, musiki dersi almayanı yoktur her biri en az bir saz çalmayı bilir ya da şarkı söyler, her türlü el işini en iyi şekilde yaparlar, islami bilgiler elbette sıkı şekilde öğretilir vs. buna benzer pekçok eğitimden geçer bu kızlar -ki sadece padişahın odalığı değildirler
zaman zaman padişah tarafından tercih edilmeyenleri valide sultan tarafından saray dışından eşrafın önde gelenleri veya paşalarla evlendirilirler. halk arasında "saraylı" tabir edilen kadınlar bunlardır işte. saray terbiyesi ve görgüsünü saray duvarları dışına taşımanın bir yoludur bu kadınlar.
o kadar ki mesela, hürrem sultan o zamana kadar haremde tırnaklarını uzatan ilk kadınmış. bu da onun sarayda hiçbir iş yapmadığının göstergesiymiş. düşün ne yoğun şartlarda elleriyle çalışıyor bu kadınlar ki tırnaklarını bile uzatamıyorlar.
o yüzden dizilerde ya da oryantalist bakış açılı yabancı yapımlarda gösterilen harem hayatı gerçeği tam olarak yansıtamazlar. sürekli eğitimin, disipilinin hüküm sürdüğü bir kadın topluluğundansa, padişahın dilediğince sevişebileceği kadınlar konsepti daha çok ilgi çekiyor maalesef.

osmanli sevicilerine kalsa bilimin temelleri haremde atilmistir.

egitimli orospular vardi diyebiliriz.

@fortisvita tam tersi olacak o dediğin haremlik-selamlık olayı.

ne kerhane, ne de ilim irfan yuvası, ikisinden de var. Olay şu, harem de genel olarak padişahın tasarrufundaki bütün kadınlar yaşıyor, bunlar arasında annesi de var, karısı da cariyesi de. bunların kendi içinde bir düzeni var. Padişahların hepsi seks bağımlısı değil ama isteyenler karıları dışındaki cariyelerle de birlikte olabiliyorlar. Bu islama da aykırı değil. Stv ye kalsa padişahı tek eşli yapacaklar. Ki adam padişah olduğu için istediği her şeyi yapma gücü de var, zevk ü sefaya dalabilir yani isterse.

tüm seks odaları kültür yuvasıdır.

Padişahlar tek eşli değildi. Cok sayida cariye ile birlikte olabilirdi. Fakat bu demek değil ki harem padişahın cinsel zevkinin tatmini için kurulan bir yerdi. Oncelikle harem padisah ailesinin yaşadığı aşırı disiplinli, kendi içinde yüksek eğitim veren bir kurumdu. Pek çok cariye burada yetistirilir muzik dil bilgisi edebiyat dini konular vb eğitimi alip sonra pasalara yuksek görevli kisilere eş olarak verilirdi. Saray eğitimi alan bu hatunlar gittikleri yerlerde bir nevi saraydaki kültürü ve eğitimi yayarlardi. Ki harem günümüzde en az bilinen konudur zira ne osm ne sarayin dagitildigi 1920lerde haremin içinden tek bir kişi bile harem hakkinda konusmamistir.

Hal bu iken bazi avrupali ve yerli romancılarin yazdığı haremde seks fantezileri haremi sanki padisahin seks bahcesi Olarak zannettiriyor. Bizim yerel osmanliysa tükakacılarda hemen atlayip cahilane bilgilerini etrafa saçıyorlar

harem tam anlamıyla eğitim merkeziydi..

yeteneklerine göre kızlar el işi, müzik, söyleyebiliyorsa şarkı ve pek çok konuda eğitim alıyorlardı.. gösterilen çoğu şey yanlış..

haremde kadınlar ince tüllerle memelerini açıkta bırakan kıyafetlerle gezerlerdi.. çünkü amaç padişahın ilgisini çekip onunla gece geçirip bu seviyeye yükselmek.. yani nerdeyse çıplaklar.. ama bu onların hiçbir eğitim almadıkları anlamına gelmez..

zaten bütün günü nasıl geçirecekler, düzenli desler alırlar..

in pyjamas, ortanyalistlerin günahını alma boşuna, baksana öz be öz bizim milletten olan gerizekalılar neler söylüyor. yabancılar bizden çok daha iyi araştırıyor bu konuları.

"

Harem meselesine gelince, evet, padişahların çok sayıda kadınlarının olması onları şehvet düşkünü olarak damgalamaya yetmez ama doğrusu padişahların dünyevi zevklerden elini eteğini çekmiş sofular olmadığını biliyoruz.

İlk dönemlerde padişahların İslam şeriatına uygun olarak dörtten fazla kadınla ‘nikâh’ yapmadıkları ama sonraları bu eşlerin bazılarının siyasi ittifaklar için saraya gönderilmiş kadınlar olması yüzünden, padişahların ‘gönüllerinin sultanını’ cariyeleri arasında aramanın dine uygun yollarını bulmakta gecikmediklerini kaynaklar yazıyor. Öte yandan harem denilen oluşum, bir yandan padişahın ‘yatak odası’ iken bir yandan da devlet işlerinin görüldüğü, iktidarı elinde tutan çeşidi zümrelerin kadınlar arası güç dengelerini kullanarak siyasetlerini yürüttükleri bir mekanizmaydı. Yani gerçek ne milliyetçi-İslamcı yaklaşımlar içinde olanların iddia ettiği gibi sofuca ne de Osmanlı’yı eleştirmeyi onu yerden yere vurma sanan kesimlerin iddia ettiği gibi süfliceydi. Gerçek bu ikisinin arasında bir yerdeydi.


"


www.radikal.com.tr

tescillimarka haklısın. işte self-oriantalism denen şey de bu zaten. adamlar zamanında kendilerine yapıştırılan yaftaya o kadar sıkı tutunmuşlar ve öyle bir kimlik bellemişler ki onu, doğruları söyleyince bu sefer de osmanlı sevici oluyorsun. kendinden olmayan tu kaka anladım da, hiç olmazsa ne olduğuklarına kendileri karar vermiş olsalardı bari.

ilber ortaylı: harem kesinlikle bir et pazarı değildi.

şimdi dağılın :)

www.youtube.com

Bu ülkede cemal kafadar ilber ortayli halil inalcik ismail hamdi danismentli gibi ordinaryüs prof seviyesinde ki adamlarin dedikleriyle siz Türkiyeli kendi tarihinden bihaber oryantalistlerin dedikleri tamamen ters. E o zaman 20li yaşlarındaki adamlarin dedikleri yerine harvard Üniversitesinde prof olan halil inalcikin dediğine inanirim. Gidip biraz sizde bir şeyler okuyun belki işinize yarar

tarikatlarla ilgili bir şeydir büyük ihtimalle.

ödev, ibadet, dinî vecibe anlamına da gelir. bir de gençliğinden bahsediyor olması da pek muhtemel.

mutsuz oluyorlardır bence ama eve alışsa kafeste olmasa biraz daha özgürolurlar.

sonuçta göç etmedikleri takdirde pek de mesafe kat etmezler kilometrelerce.

Evin icine de salmiyor ama bir yere girer kucucuk zaten bulamayiz diye

sanane mk adamın kuşu. senin gibi arkadaşlar bana bi denk gelmiyor ki.

Bunu anlatsanız anlamıyo mu? "Seni kafese koysalar ne hissedersin" falan deseniz?

Yasadigim yerdeki kafese kapatilmis savunmasiz bir hayvan, ya da herhangi bir yerdeki ozgurlugu alinmus bir hayvan ulasabildigim surece benim sorumlulugum elbet.

@:) yok hic bir sekilde anlamiyor onlar bizim beslemiz icin var beyni yok zaten onun kafasinda

dışardaki hayata uyum sağlayamaz bence. doğduğundan beri kafeste, ne bilsin beslenmeyi korunmayı, ölebilir. ben olsam riske girmezdim.

Hayır hint bülbülü Türkiye ikliminde asla yaşayamaz. Kaldı ki, kafes kuşları uzun süreler boyunca kafese hapsedildikleri için uçma yeteneklerini de kaybediyorlar. Dışarıda soğuktan donmadan önce mutlaka bir kediye yem olurlar.

hayvan doğduğundan beri hazır yemini yemiş, yağmur yağış görmemiş, yem olabileceği bir hayvanla karşılaşmamış vsvs. salarsan ölür.
salmak yerine daha geniş bir kafes ile en azından yaşama alanları genişletilebilir.

2- evet. o arama sonuçlarını etkileyen onlarca faktör var ve o faktörlerde ne kadar uzmanlaşırsan bu işte de o kadar uzmanlaşıyorsun işte. o verdiğin backlink örneğinde bile alınacak site, alınma tarzı, sıklığı, kelimesi vs birsürü faktör var.

türkiyedekiler tırt ama yabancı ebookları falan inceleyebilirsin bu konuda. ben yıllar önce yapıyordum piyasa değişmiştir artık.

1- Hayir degil, organik sonuclarda 20bininci olup Google'da aratilinca parayi basip sayfanin en tepesinde cikabilirsiniz. Ya da super SEO yapip aratilinca organik sonuclarda 1. olursunuz, ama hala ustunuzde 3 adet sitenin reklami olur.

Yani organik sonuclarla reklam sonuclarinin bir ilgisi yok.

1- Kelimenizde ne kadar üste çıkarsanız başarıdır evet. Adwords ile verilen reklamlar seo'dan bağımsız olarak ilk 3 sırada çıkarlar, arka planları sarı olur bu sitelerin. bu şekilde üstte çıkmak için adwords hizmeti satın alman gerekir. o ilk 3 sitenin altındakiler seo ile oralara gelmiş sitelerdir.
Eğer adwords hizmeti aldıysan ve reklamalarda altlarda çıkıyorsan tıklama başına olan parayoı attırman gerekir. örneğin tık başına 0,3TL ayarladıysan 0,5TL yaparsan üstte çıkabilirsin. Bu senden üstte çıkan sitelerin tık başına verdikleri miktara bağlıdır. Paran ne kadar çok ve tık başına giderin fazla olursa o kadar üstte çıkarsın. Bütün bunların seo ile alakası şöyle; kelime bazına göre ücretlendirme yaparsın. Hiç aramanyan bir kelimeye gidipte tık başına 1tl verirsen bir anlamı olmaz.

2. seo'da bir zamanlar en önemli şey özgün içerik ve backlinkti. Şimdi işler nasıl pek bilmiyorum. Herkes hacklink kullanarak PR4-5-6-7-8 sitelere link ekleyip üste çıkıyordu. Seo'nun çakallığı hacklinkin varsa bunu en iyi şekilde kullanmak.

n11 gibi siteler pek çok yerden link alıyor, bütün hitleri organik, siteye giren adam saatlerce sitede kalabiliyor, sürekli güncel oluyor. Bütün bunların sıralamaya etkisi çok fazla.

Kısa zamanda google'da üst sıralara çıkmak hacklink olmadan pek mümkün olmuyordu. Sanırsam hala da öyledir.

1- Reklamlarda üst sırada çıkmanızın Seo ile doprudan ilgisi yok, Adwords ayarlamalarının iyi yapılmış olması ile ilgisi var. Reklamlarda üst sırada çıkmanın birkaç etkeni var, en başta anahtar kelimelere göre belirlenen bütçe geliyor ama en çok parayı bastıran en üst sırada çıkar diye de net bir durum yok, çünkü Google kalite puanına da önem veriyor reklam sıralamasını yaparken. Bu da anahtar kelimelerin site ile ilgili olmasını gerektiriyor, SEO ile doğrudan olmayan ilişkisi de bu noktada devreye giriyor. Web sitesinin SEO'ya uygun olarak tasarlanmasının Adwords reklamlarına da faydası okuyor kısaca.

2- Herkesin bilmediği sır durumu olmasa da tecrübe ve bilgi ile optimizasyonu arttırabilir uzmanlar. Blacklinkler organik aramalarda üst sıralarda çıkmak için gerekli ama artık eskisi gibi 3-5 arama motoruna, dizine kaydederim siteyi, üst sıraya çıkarım mantığı geçerli değil, yönetim için gerçekten uzman biri lazım.

3- n11'in sadece reklamlarla üst sıralara yükseldiğini sanmıyorum, SEO açısından da gerekli çalışmaları yapıyordur, son zamanlarda sosyal medya çalışmaları da SEO çalışmalarına katkıda bulunuyor mesela, incelemedim ama sosyal medyayı da kullanıyorlardır büyük ihtimal.

(bkz: blue mountain state) geyik olma konusunda birebir. kafa dinlendirmek için süper.

it's always sunny in philadelphia diyorum başka da bir şey demiyorum.

sanırım aradığın şey the carrie diaries.

new girls

bored to death.

girls ve sex and the city de bu dediğin tanıma uyuyor.

üniversitesine göre değişir ama yapan arkadaşlarım var cok abartılı calısmadan

3.98 yapanı tanıyorum. çok zor değil diyordu artist :)

niye 4.0 yapamamış o zaman

grup projeleri yapılan bir dersten kendi imkanı haricinde ders aa gelmemiş, çift anadal yaptığından onu da alttan almamış.

peki yapabilmek için ingilizcemizin çok mu iyi olması lazım?

okula göre değişir. benim ilk dönemim felaketti şahsen.

ingilizcenizin çok iyi olması lazım. özellikle yazılı, yorumlu sınavlarda ve sunum yapılan derslerde.

üzerinde yazıyor? baya baya üstüne yazmışlar daha ne yapsınlar ki yani? yasal olarak gerekli olan içerik uyarısını yapmış adamlar. üzerine domuz resmi yapıştırıp domuz şeklinde düzenlenmiş raflarda satacak hali yok?

hizliresim.com

Burada net bir şekilde görülüyor ve yoktur diyor?

o resim biraz oynanmış bence net bile değil.

domuz yağı ve domuzdan elde edilmiş ka--?

derken bi sonraki fotoğraf geldi, sizin çektiğinizde bi satırı yazmayı unutmuşlar.

-katkı maddesi yoktur. tüketim tarihi vs vs

domuz yağı ve domuzdan elde edilmiş katkı maddesi yoktur yazıyor üzerinde kutuların.

olsa idi dahi domuz yağı, adam yazmış. işlem falan uygulatamazdın açık açık yazdığı şeye.

hemen hemen her pringles aldığımda okurum ben o içindikleri nekadar garip bir şey yiyoruz diye merak ettiğim için ama hiç görmemiştim hatta evde de şu an olan boş bir kutu vardı ona baktım böyle bir şey yazmıyor. o üründe bir gariplik var hiç görmedim çünkü şimdiye kadar domuz yazdığını.

bu arada paketlemede bir yazım yanlışı olabilir çünkü normalde paketlerde aynı yazı 'maddesi yoktur' diye sonlanıyor. diğer pringles paketlerinde durum buyken yeni ambalaj dizaynı yaptık içine domuz atıp öyle satalım demelerinden çok paket yazı tasarımında hata olası.

domuz yağı olduğunu nereden anladın? "domuz yağı ve domuzdan elde edilmiş ..." den devamı gözükmüyor ki. ben de evdeki pringles'ı okudum, "yoktur" yazıyor devamında.

bektaşi'ye sormuşlar neden namaz kılmazsın diye, "kuran'da öyle yazıyor" demiş. baba yapma etme kuran'da öyle şey yazar mı? yazardı yazmazdı, getirin demiş kitabı. getirmişler açmışlar, göstermiş. hakikaten de "namaz kılmayınız" yazıyor. ama "abdest almadan namaz kılmayınız" yazıyor.

baskı hatası olmuş işte. tüm paketlerin üstünde yazıyor yoktur diye.

o değilde üzerinde bulunan monosodyum glutamadı yerdeki yaprağa,kağıda sürsen o bile lezzetli olur, onu bile yersin.
tabi kanser olmayı göze alırsan

eksisozluk.com

peki sorun ne? hala domuz yağı olduğunu mu düşünyorsun?

bütün bu hikayelerin temelinde bu firmalara rakip cemaat büskevitçilerinin kendi mallarını satmak için çıkarttıkları yalan haberler var.

sizin gibi tipler de bunlara takılıyor.

ha ayrıca 75 milyon aptal pringles yiyor içinde domuz yağı var yazdığını okumadan, bir tek sen akıllısın bravo sayın trol.

domuz yağı olduğunu düşünmeye devam et ve yeme pringles bence. leş gibi bir şey yahu, yazık midene.

bütün argümanınız din-ateizm.

ya önce bir insan olun da sonra dinden bahsedin hepiniz.

bize ne dindarsanız, bize ne ateistseniz arkadaşım. o sizin vicdanınızla ilgili bir şey.

tekke mi burası. habire dinden bahsediyorsunuz.

cruseo, ağzını topla lan dengesiz. adam insan gibi bir şey sormuş.

Macro Center'da ithal bir ürünün içerisinde domuz yağı var mı diye sormuştum çalışana. Görevli bana domuz yağı olsa zaten onu raflarda tutamazdık, ithal ürün bile olsa devlet izin vermiyor raflarda onları tutmamıza hatta domuz mamülleri bölümüne koymamızı istiyor dedi.

Yakında içinde alkol olan çikolataları da çikolata raflarında tutmayacağız, alkol ürünleri tarafında tutmak zorunda kalacağız demişti.


Şaşırdım Pringles'ı raflara koymalarına o yüzden.

yeşil olanlarda var sanırım.2 ay önce denk gelmişti yeşil olanların birinin arkasında "domuz ve katkı maddeleri bu kapağın altındadır"yazıyordu.

www.helalplatform.com

tabii ki erkek.

ben yine kadın olmayı seçerdim. ama bu ülkede sırf kadın olduğun için bile öldürülebilirsin.

zenginsen erkek olmak tabii ki. ama zengin ve erkek olsam hiç kızlı şeylerle, sevgiliyle falan uğraşmazdım.

Bi saniye bile düşünmeden erkek :D

erkek tabii ki

vay anasını cogu kişi erkek demiş bende tam tersi ya. kız olsam aynı ailemle aynı okulda falan daha iyi olurdu. hayat size güzel haspalar :P

hayat bize mi güzel, kadınlar rahat mı ediyor? şaka yapıyor olmalısınız.

"1 milyon doların olacağına fındık kadar amın olsun" demişler.
tabiki kız olmak iyi.

tabii ki kız / kadın / hatun.
pozitif ayrımcılığın meyvelerini yemek için , kuku'ya tapan erkek egemen toplumu yönetmek için.

erkek tabii.

ataerkil bir ülkede kız olmanın avantajlarından bahsetmek kadar abes bir şey yoktur.

Kız: Ortalama bir kız isen bile az biraz bakımlı olduğun takdirde 7'den 70'e evli-bekar herkesler bir kibarlaşıyor, yardım etmeye kastırıyor. Senin ilgi alanlarına yöneliyorlar, konuşmaya başlayınca dört kulak dikkat kesilmeye başlıyorlar. (Otobüste 20'lik kıza yer veren kaç tane 70'lik adam gördüm ben bile unuttum). İş yerinde de, spor salonunda da, metrobüste de bu böyle. Yine, fiziksel olarak kusurlu sayılabilecek statüde(çok şişman, çok çirkin-elbette toplumun maalesef kabul ettiği normlara göre, yoksa Allah vergisi özelliklere laf söylemek ne haddime) değilsen az biraz bakımlı ve az biraz kültürlü-eğitimli bir kızsan geniş bir fizik ve sosyal statü aralığında eş seçim imkanın oluyor.

Türkiye'de erkek-kız ilişkilerine bakarsak:

bakımlı ortalama kız: en az filinta gibi, yakışıklı bir erkek ister.
bakımlı ve güzel kız: en az filinta gibi, yakışıklı, paralı veya sadece çoook paralı erkek ister.
bakımlı, güzel, zengin kız: en az filinta gibi, yakışıklı, çook paralı, statülü erkek ister.

ve genelde bulurlar da.

Gerçi dünya geneline de baktığımızda erkek tarafı mutlaka kızın en az bir gömlek üstüdür(fizik, statü, yetenek vs.).

Tüm bunlar da kadınların suçu değil bu arada. Ben de bu kadar bir tarafı kaldırılan bir tür olsam bu avantajımı köküne kadar kullanırdım. Aklıyla, emeğiyle bir yere gelen kadın erkek herkese saygım sonsuz.

erkek tabi. cok cok varlikli aile olursa da erkek, isin basina ben gececeksem erkek olmak yine isime yarar.

erkek tabii ki.

Hala erkek ustunlugunun devam ettigi bi ulkede yasiyoruz. Kadina yapilan siddetler vs. bi dunya sey.

biz kadınlar kadın olmamız ya da görselliğimizle bir yerlere gelmiyoruz arkadaşlar.

trixi + 1

evlenmezse / sigortalı işte çalışmazsa ölene kadar sağlık sigortasından faydalanma , babasının emekli maaşını cebe atmaca.


toplumsal olarak beklentilerin kadınlar için daha az stresli oluşu /// bir kadına ev al , ev kur , çocuk okut denmiyor , bunlar erkeklerden bekleniyor .

rutin polis kontrollerinde bile polislerle muhattap olanlar erkekler kadınların üstleri başları aranmıyor.gbt ye pek girmiyorlar

askerlik en az 6 maksimum 12 ay bir erkeğin hayatından çalınıyor ama kadın için böyle bir sorun yine yok.

sosyal deney olarak yapılmasını öneririm - > istanbul veya ankara yada izmir'den yada herhangi bir anadolu şehrinden ortalama bir kadın taksiye binsin x noktasından y noktasına gitsin ve cüzdanı olmadığını söylesin.. aynısını erkek yapsın bir karşılaştıralım sonra tepkileri.

son yazılan yorumların hepsi +1000

türkiye'de kadın olmak kadar avantajlı bir şey yok bencede.

Allah aşkına orta-üst düzey bir insandan bahsedilmiş zaten, ne emekli maaşı, ne askerlik derdi. Evet gbt için polisler kadınları pek durdurmuyor doğru. Ama azıcık sivrilip de polise işiniz düşecek olursa, her türlü taciz, tecavüz, çıplak sorgular vs'yi yapmakta kendilerine hak görüyorlar.

Zengin-fakir farketmeksizin çok küçük yaşlardan itibaren her türlü tacize uğrayanlar yine kadınlar. Öldürülenler kadınlar.

Erkek evet para kazanıyor da kadın para kazanıp bir de üstüne gelip evde yemek, çamaşır, bulaşık, çocuk vs uğraşıyor. Bunlar zengin kadınlar bile olsa en azından bilmesi, kontrol etmesi kendilerinden bekleniyor.

Çocuk doğurma, büyütme kısımlarına girmiyorum bile.

Erkekler 7/24 victorias secret mankenlerinden filan bahsetseler hiçbir sorun yokken; bi kadın "uu biscolata" dedi mi kezban, ucube, utanmaz, kaşar. (Bence her ikisi de leş de, şu an bahsettiğim nokta buradaki eşitsizlik)

Ayrımcılık olarak bakmak yerine, bu kadınlar ne tehditlerle karşı karşıya kalıyor da devletler bunu biraz olsun eşitleyebilmek adına bir şeyler yapmaya çalışıyor diye düşünmek gerekli.

Hiçbir hak ve hukuk durduk yere ortaya çıkmaz.

Kaldı ki bu ülkede hak hukuk filan diye bir şey de yok zaten her iki cins adına da. O sebeple verilen sözde "ayrıcalık"lara odaklanmak yerine, bunları ortaya çıkaran sorunları nasıl ortadan kaldırabiliriz, nasıl daha eşitlikçi, her iki cins için de daha özgür ve daha güvenli bir dünya yaratabiliriz diye düşşünmek lazım.

evet kadın olmak daha avantajlı katılıyorum. 2. sınıf insan muamelesi gören hatta insan muamelesi görmeyen biz kadınlar, 13-14 yaşımızda takma dişi ağzından fırlayan dedelere satılırız. sevmediğimiz insanlara parasıyla veriliriz. yine bu yaşlarda daha kendimiz çocukken çocuğumuz olur. dayak yeriz, hakaret işitiriz, üstümüze kumalar gelir. sapıkların fantezilerine malzeme oluruz. sokak ortasında kocamız bizi koyun gibi keser polis sadece izler. koruma istersin devlet korumaz.erkek istediğini yapar kadın yapamaz. erkekle kadın birlikte olur. kadın öldürülür, erkek hayatına devam eder. gerçekten çok rahatız.

türkiye'de erkek olmak daha avantajlı.

bu ülkede kadın avantajlı demek için kör olmak lazım. her dert onların sırtında, rahat rahat istediklerini yapamıyor birçoğu bizler kadar. daha say say bitmez.

bir kez daha doğsam yine erkek olmak isterim elbette.

varlıklı bir aileden geliyorsa kesinlikle erkek. fakir bir aileden gelecekse kesinlikle kadın.

kırsalda erkek
şehirde kesinlikle kız.

çalışmama gibi bir imkanın var lan. evlenene kadar baba, evlendikten sonra koca bakıyor.bak askerlikten bahsetmedim bile!

(çalışan hanımkızlarımızı tenzih ederim, bu ihtimalin sadece varlığı bile bir avantaj)

Paran varsa fark etmez, ama yoksa tabiki kadın.

5,5 ay askerligi ne abarttiniz lan, cinsiyet onemli degil belirli bi refah seviyesine ulasmak tum mesele. ben yasadigim cevre ve sartlar geregi bin kere gelsem hepsinde yine erkek olmayi isterdim.

Zenginsem erkek, fakirsem kiz olmak isterdim.

pandispanya +1500

taciz diyorsunuz tamam da erkek taciz yapınca ortalık (haklı biçimde) ayağa kalkıyor. ama istemediğin kız bişeye bakma bahanesine bile sırtına koluna heryerine dokunuyor, yılışıyor bir de beğenmiyorsan her önüne geleni beğenmek zorundaymışsın gibi ibne diyorlar. kız çirkinse midenin kalktığıyla kalıyorsun. ayy çüküşüm diye ortalığı ayağa kaldıramazsın.

soruda varlıklı diyor. varlıklı kız mercedes'in arka kapısından iner eve girer. alüminyum folyo gibi ceket giyen türkücülerle takılmazsa tacize de uğramaz.

seviyenin düşük olduğu (töre vb) yerlerde erkek olmak iyidir. seviye yükseldikçe kız olmak iyidir. büyükşehirlerde yaşıyorsan çok çirkin değilsen kız olmak çok kolay. çirkinsen de çirkin erkek olmaktan yine kolay.

babasının parasını yiyip de ben erkeğim kız daha zor diyen hemcinslerime ise hiç bir şey demiyorum. seçim verilse cinsiyeti bırak doğmak istemezdim. çocuğunun cinsiyetini seçebilsen türkiyede yaşayacaksa erkek seçeni siksinler o kadar diyorum.

erkek olmak iyi tabi.

zeka, güç, testosteron... oo süper.

herkese tavsiye ederim erkek olmayı.

Arkadaş çok komiksiniz ya :D

Çocukken, bak çocukken diyorum. Maksimum 6-12 yaşlarım arasında bile uğradığım tacizin haddi hesabı yok. Ve bunu bu ülkede hangi kadına sorsan muhakkak geçmişinde bu izler vardır. Bunlar için kimse ayağa filan kalkmadı. Çocuksun zaten anlayamıyorsun ki, söyleyemiyorsun bile kimseye.

Neymiş, beğenmedği kızlar omzuna dokunuyomuş filan erkeklerin :D

Evet, elbette kadın erkek farketmeksizin istemediğin bir insanın sana dokunması her zaman kötüdür. Ama beğenmediği kızın omzuna dokunmasını bu kadar önemseyen adamlar, gerçek anlamda leş olayların vehametini nasıl farkedemiyorlar ben anlayamadım. Sosyolojik açıdan çok enteresan bir duyuru oldu bu başlık.

yav burdaki feministlere sorarsan tabi erkek diyecek. doğuda olacaksam erkek olarak kalayım ama batıda kesinlikle kız

her türlü, ülkenin neresinde olursan ol erkek olmak çok daha avantajlıdır. kaldı ki kadın olmanın avantajı olarak genelde eş bulma, evlilik kolaylığı gösterilmiş. bu ülkede günlük hayatlarında yaşadıkları zorlukları uzaktan görüp, nasıl oluyor da sadece eş bulma üzerinden bu kanıya varılıyor anlamak güç.

sağlıklı olayım da..

yaşadığın şehre, ailene, maddi durumuna göre değişir.
ben kadın olarak yaşamayı seven biriyim ve yine kadın olmak isterdim.
ama ikisinin de zorlukları değişken olabiliyor.

bir erkek olarak cevaplıyorum; "türkiye'de" dediğin anda, yine erkek, yine erkek, hep erkek olmayı seçerim. Tabii ki yaşadığın yere bağlı olarak, en azından üç kuruşluk özgürlüğün var, manyaklığın eşiğine gelmiş bir millette, en azından sokağa çıktığımda biraz olsun güvenlik hissim var, cinsiyetimden dolayı saldırıya uğramıyorum, biraz da yapılıysan, kolay lokma olmuyorsun. Türkiye tamamen "gücü gücü yetene" ülkesi. Yine erkek olmanın avantajı, -ayakta işeme dışında, eheh- kariyer ve hayal kovalama potansiyelin var, kadın mühendis hala yadırganıyor, herkeste kadın öğretmen, sekreter vs. beklentisi var, erkeksen sevdiğin işi yapma şansın hala çok düşükse de, yine de var. Hala Anadolu kafasını atamamışız, aileden torpillisin, kurallar sana hiç tam işlemiyor, ilişkilerinde hep haklı sen olabiliyorsun, yahu daha ne. Üstelik toplumun senden tek beklentisi para kazanman, onun dışında vasatı tutturan görünüm de kabul, mesleğini icra et, bir toz almayı becereme, sorun yok.

Kadın olmanın avantajlı olduğu yerler yok demiyorum, pozitif ayrımcılık illa ki var, sosyal adaletsizliğin tavana vurduğu bir ülkede, güzel/bakımlı kadının sınıf atlama şansı var, erkek için imkansıza yakın bu. Erkekleri, yani popülasyonun yarısını manipule edebileceğin vajina, sevimlilik yapma gibi gizli silahların var. Ancak bunlar sadece çevrendekiler insan rolü yapmak zorundaysa geçerli güçler, çevrende çok sayıda Berkcan, Pelinsu isimleri varsa kadın olmak iyi olabilir ancak. Onun dışında, her türlü kötü muameleye, eziyete, tecavüze daimi gönülsüz adaysın kadın olarak.

En güzeli Türkiye 'de hiç yaşamamak.

üj - bej

mayıs ortaları gibi.

seni en tatmin edecek cevap: direk ertesi gün kapanır.

eğer sözlük kapanacaksa seçimden ± 2 hafta aralığında kapanacaktır. şahsen kapanacağını düşünmüyorum fakat çok fazla içerik sildirtmeye zorlayabilirler bence.

gitmemiş olması mümkün değil. gitmemiş olsaydı geri alma imkanın da olmazdı. istekler mail ile haber veriliyorsa mail kesin gitmiştir. çok düşük bir ihtimal mail notification'ı kapatmışsa o zaman gitmemiştir mail haberi de olmaz.

Maıllerını kontrol ettıgını sanmıyorum o yuzden o pek sorun degıl. Merak ettıgım facebookta ona arkadas ıstegı gonderdıgıme daır bıldırım gıtmıs mıdır?

bildirim gitmiş olsa bile geri aldığın için bildirim de geri alınıyor facebook'a girdiğinde anlamaz yani arkadaşlık isteği gelip gelmediğini. işte sadece mail'den anlayabilir.

arkadaşlık isteğini geri aldıktan sonra unfollow etmeyi de unutma.

Bildirim gitmiştir. Sen geri alana kadar geçen birkaç saniye/dakikada görmediyse, bildirim kaybolmuştur. (O esnada bilgisayar başındaysa görmüştür)

Şu da var ki telefonunda bildirimleri açıksa, sen daveti geri çeksen bile telefondaki bildirim duruyordur. Engellesen bile faydası yok o durumda.

Protect degilse twittera giris yapmadan da tweetlerin gorundugu icin pek bir sey degismez

kendi hesabında loginse seni göremez. arkadaşın da dediği gibi çıkış yapıp görebilir.

kendi hesabında loginse de seni görebilir. bloklayınca sadece seni takip etmesini ve sana mention atmasını engelliyorsun.

hic bi zaman temizlenmedi abi. temizlense ne yazar. o adamlarin kurdugu sirketler ya da naziler sayesinde guclenen sirketler almanya'yi saka kaldiran sirketler zaten. biraz arastirirsaniz gorursunuz buyuk alman sirketlerinin otomotivden bankaciliga beyazesyaya giyime kadar hepsi ya nazilerin kurdugu sirketler, ya batmak uzere olup nazilerle calistigi icin guclenen buyuyen sirketler.

ulke olarak ozru bilmiyorum da bu sirketlerin bir kismi hala ozur dilemis degiller. tazminat odemis olmayan sirketler var..
siemens vw hugo boss thyssen krupp vs bunlari bir arastirin.. daha cooook var. olum kamplarini kimler kurmus o insanlarin yakildigi firinlari kim uretmis bakin. bunlar hitler olunce bir anda yok olmadilar, devam ettiler ve bugunku almanya yi almanya yapan sirketler oldular.

deutsche bank in hikayesini hatirliyorum da.. auschwitz in insaasi icin nazilere kredi veren banka bu arada, ve bunu 1999 da acikliyor. 15 sene once sadece. cok ayrintilar var aklimda ama savastan sonraki kismini anlatayim boluyorlar bankayi 10 ayri bankaya. bunlar sonra 3 bankaya birlesiyor gene. sonra gene deutsche bank oluyo 50li yillarin sonunda. saka gibi resmen.

neyse.. almanlarin hayvan gibi borcu vardi zaten. borcun yarisini sildiler ingilizler amerikalilar diger yarisini da odeme plani tarzi bir sey yaptilar heralde oyle hatirliyorum. ee sonra urettiler ihracat yaptilar parayi kirdilar..

uzun zaman oldu okuyali boyle hatirliyorum yanlisim olabilir

abd dünya kadar yardım yaptı almanyaya ikinci dünya savaşı sonrasında baya akıllıca değerlendirdi onu almanlar da. babamasoliim'e ekliyim onu da.

Konrad (Hermann Josef) Adenauer'dir. Başkaları da var ama savaş sonrarı en önemli işleri bu adam rayına sokmuştur.
Not: Ihtiyar bir evsahibimiz vardı, söyle demişti: biz tam on yıl günde 3 patatese çalıştık. Anladın!

Amerika sırf insanlık namına dünyanın bir ucuna (amerikaya göre bir ucu) asker indirip savaşa katılır mı sence? Nazilerin sonunu sadece amerika değil rusya getirmiştir. Leningrad direnişinde ruslar normandiya çılartmasından mislice kayıp vermiş ve resmen nazilerin rusyayı işgali durdurmuştur. Bundan sonrası tam bir köşe kapmaca. Amerika ve rusya nazilerin boşalttığı cepheleri resmen kapışmıştır öyleki rusya leningrad'dan berline kadar olan yerlerin tamamını topraklarına katmış hatta amerika ile o kadar burun buruna gelmişlerki avrupanın ortasına o utanç duvarını çekmişlerdir.

Amerika'nın bu işten çıkarı neydi peki? Doğal kaynaklar açısından öyle çok ahım şahım bir yer olmayan yıkılmış almanya'yı kurtarmanın karşılığı muazzam bir teknoloji ve ar-ge alt yapısının ve dolayısı ile beyin göçünün amerika'ya yönlenmesidir. Şöyle düşün ülken yıkılmış herkes senin ırkından nefret ediyor, bir yandanda daha büyül bir baskı komünist rejim geliyor. Alternatifin ise özgürlükçü amerika. Sen olsan hangi tarafı seçerdin? İşte böyle böyle bütün bilimadamlarını toparladılar. Bu beyin göçünün en bük meyvesinide 69 yılında ay'a ayakbasarak aldılar. Almanya'nın başarısını. Arkasındaki güç amerika'dır. Hatta şöyle bir bilgi daha vereyim amerika'nın avrupadaki en büyük askeri üssü almanya'dadır ve hala devam edip etmediğinden emin değilim ama savaş sonrası alman ordusunun kapasitesinin ne olacağına da amerika karar vermeye başlamıştır. Yani almanya öyle kafasına göre asker istihdam edip tank üretemez.

naziler cephe mephe boşaltmadı, ruslar ve amerikalılar savaşa savaşa her adımda kan dökere berline kadar geldiler.

ABD almanya sonrası tüm nazi dönemi patentleri üstüne aldı, teknolojik gelişmeleri bilim adamlarını vb amerikaya taşıdı. Rusya ise fabrika parçasına dek soydular.

peki hitler sonrası nazi olmayan ilk başbakan kimdi ? ve seçim kaç yılında yapılmıştı ?

bence olaya yanlış bir bakış açısı ya da algı var. nazi döneminde, nazi partisi o kadar büyümüştü ki ülkenin önde gelenleri hep nazi üyesiydi. yani nazi üyeliği standart bir şey gibiydi.

ülke savaştaydı sonuçta. burada hem kendi çıkarları için hem ülke çıkarları için ülkenin önde gelen pek çok kuruluşu naziliydi.

ama nazi deyince akla hemen savaş veya holokost gelse de, her nazi üyesini insanlık suçuyla suçlamak abes olur. örneğin valkyrie operasyonunda hitlere darbe yapıp onu öldürmeye çalışan subaylar da nazi üyesiydi, hatta bazıları üst kademeydi. ya da nazi deyince bugunkü anlamla antisemitist, faşist, hitler sevdalısı insanlar gelse de kanaatimce o gün nazi üyesi insanlar konjektürden ötürü nazi üyesi oluyorlardı. anti semitist, aşırı milliyetçi veya hitler hayranı oldukları için değil. tabi bunlar arasına holokosttan ya da savaştan bizzat sorumlu olanları katmıyorum. demek istedim nokta, nazi üyesi değilseniz kazanamıyordunuz o dönem.

özür konusunu tam net bilmiyorum. bazı iddialar toplama kamplarının içeriğinin sadece üst düzey kişilerce bilindiğini söylüyor. ha pek tabi bu doğru olmayabilir.

mesele deutsche bank aushwitz için kredi vermiş. ama benim bildiğim kadarıyla o zamanlar çok popüler olan her ülkede var olan çalışma kampı mantığıyla kurulmuş kamplardı bunlar. bu kampların daha sonra veya en baştan itibaren ölüm kampı olarak planlanması yani insanların sistematik olarak yok edildikleri bir yere dönüştürülmesi veya salt bu amaçla yapılmasında mesela kredi veren bankanın bilgisi ya da ne bileyim orası için gerekçler üreten bir fabrikanın bilgisi var mıdır bilmiyorum. herhalde hiç bir zaman da bilinmeyecek bu.

olayın savaş sonrası boyutunda şöyle bir pislik var, mesela nazi üyelerinin pek çoğu beyin göçü yaptı amerikaya. bunlar arasında gerçekten masum pek çok insan var. yani onlar sadece nazi üyesiydi, ama yaptıkları bilimsel çalışmalar veya başka tür çalışmalar (örn. mimari) nazi'nin güçlenmesiyle veya insanlık suçu işlenmesiyle alakalı değildi.

fakat örneğin mengele gibilerinin varlığı gün yüzüne çıkarılmadı. belki mengele'nin ölümüyle ilgili bilgiler çıktı sonradan ortaya, ama mengele gibi bizzat insanlık suçu işlemiş ya da işlenmesine bilinçli olarak katkıda bulunmuş pek çok kişi yargılanmadan, ceza almadan amerikanın kanatları altına alındı. işte bu iğrenç bir şey.

@antonin artaud son paragrafla ilgili: deutsche bank hadi tamam.. bilememis olabilir. siemens insan yakmak icin degil belki ekmek pisirecekler diye uretti firinlari. peki ya calisma kamplari icin tonlarca zehirli gaz ureten sirket icin ne dusunuyorsunuz? bunu ureten sirket insanlarin calistigi bir kampa biz neden on binlerce litre zehirli gaz satiyoruz diye dusunmemis midir hic?

edit: son paragraf degil sondan 3. olmus

bu konuyu kesinlikle daha doğru bilgi vererek yanıtlayanlar olacaktır, pek tabi o gazın üretilme amacını biliyorlarsa ve üretmeme fırsatları varsa, buna rağmen üretiyorlarsa, pek tabi o insanlar da insanlık suçunun bir parçası.

benim bahsetmek istediğim nokta ziyadesiyle şuydu ki, savaş dönemi herkes kağıt üzerinde naziliydi. ülkenin ileri gelenleri. birincisi, hitler despotluğu doruk yıllarına ulaşmamışken yani daha muhalefet varken, neredeyse bütün muhalifler ya öldürüldü ya da toplama kamplarına gönderildi.

hal böyle olunca bir korku imparatorluğu başladı, gestapo ve ss'in öncülünde. muhalefet bitti.

ikincisi ise ülkede kazanmak için nazi ile iş yapmanız gerekiyordu. mesele filmiyle de çok meşhur olan oskar shindler de bir nazi üyesiydi, hatta fabrikası, cephe için üretimler yapıyordu. oskar shindler için bazıları kahraman bazıları ise iş işten geçtikten sonra yahudileri kurtardı der. gerçekliğini bilemeyiz. ama mesela oskar shindler diyelim ki, filmde olduğu gibi, toplama kampları gerçeğini gördü ve aklına bir plan geldi. naziler için üretim yapacak ama bu sayede 2 bin kişinin hayatını kurtaracak. iki ucu boklu değnek gibi bir durum. adam nazilere yardım ediyor, çünkü eli mahkum gibi bir şey bir yandan, ama öte yandan da 2 bin küsür kişinin hayatta kalmasını sağlıyor.

ya da operasyon valkyrie'deki gibi. hitler'e karşı suikast planları vardı. tabi tarihin o boyutunu da bilmiyoruz. mesele valkyrie operasyonu başarılı olsaydı, yönetim hitler'i mi devirecekti sadece yoksa faşist, insanlık suçu işleyen bir rejimi mi? belki valkyrie'yi yapanlar sadece hitler karşıtıydı, yani hitler ölseydi bile toplama kampları faaliyetlerine devam edecekti.

almanya israile milyarlarca dolar tazminat ödedi soykırım nedeniyle. hala daha ödüyor olabilir.

Olayi o gunun kosullarinda degerlendirman gerekir. Bugun itibari ile bildiginiz gercekler o gunlerde insanlara fazlasi ile carpitilarak, saklanarak ya da abartilarak ulasiyordu. Zaten nazi almanyasinin bu kadar genis kitlelerce benimsenmesinin nedeni de bu propagandaydi. Yani "ulan hepiniz oradaydiniz be" demek dogru olur ama biraz haksizlik olur. Bence bu konulara merakliysan ve okumadiysan goebbels hakkinda bisiler oku mutlaka. Hayati falan degil ama yaptiklari uzerine akademik bisiler.

@naughtyfishermanekşi Goebbels kim ? tr.wikipedia.org bu mu ?

göbbels bu evet. ayrıca bildiğim kadarıyla alman hükumeti israil'e her yıl bütçesinden belli bir oran ayırmak zorunda ve yine bildiğim kadarıyla bunun sona erdiği bir tarih yok.

Evet aynen o goebbels! Alman halkinin anti-semitist nazi ideolojisinin pesinden suruklenmesine yonelik propagandalarin hepsi bu adamin işidir. Sonuçlari her ne kadar çok trajik olsada hukumetlerin halki istedigi gibi manipule edebilmesi adina bugune kadar gelmiş geçmiş en başarili iletisimcidir. En one cikan soylemi;
"bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız insanlar ona o kadar fazla inanırlar. hıristiyanlığın bu kadar etkili olmasının sebebi 2000 yıldır aynı şeyi söylüyor olması."dir.

Hatta recep tayyip erdogan'nin bazi gercekleri israrla carpitarak soylemesini de bu adamin taktiklerini kullaniyor olmasina yoranlar hic de azimsanmayacak kadar coktur.
Orn; camii de icki ictile & basortulu kadinin uzerine işediler.

Onu bunu bilmem de gerçekten ilginç bir hikaye okumak istersen google'a " brezilya ikiz nazi" yaz. Okuduklarından şok olacaksın. ;)

bu arada yahudi ve israil kismini yazmis herkes. abi tamam da insan ölmüs sen onun ogluna torununa ya da onlarin kurdugu devlete para versen nolur. para nedir ki? ben seni oldureyim sonra torununa milyon milyar dolarlar vereyim ne yazar.. adalet yerini bulmadi yani. bulamaz da hic bir sekilde isterse almanyayi bolsunlar 4e birini yahudilere birini zencilerin torunlarina birini homoseksuellere birini cingenelere versinler yine adalet olmaz.. yok iste yahudiler israili kurmus cok guclenmis bilmem ne. sanki olen yahudilar guclendi aq.

bu arada zencileri homoseksuelleri cingeneleri dusunen kimse yok tabi onu da esgecmeyelim.

berlin'de yahudi aniti -ki ironik bir sekilde olum kamplari icin zehirli gazi ureten sirket bu aniti yapacakti, olay oldu bu sirketin o sirket oldugu ortaya cikinca, yapmasinlar vs muhabbeti olmustu heralde sonra neyse hadi yapalim da bedava yapalim dediler, yahudiler de inanilmaz bir olgunluk gostererek yapmalarina izin verdi- var. o anitta ve yahudi muzesinde almanlarin yaptiklari saygisizliklari gordukten sonra hic bir saygim kalmadi almanlara. sevgim zaten yoktu.. dedelerinin torunlari olduklarini dusunuyorum. midemi bulandiriyorlar artik yuzde biri disinda. o yuzde biri de denk gelirse tabi. sozlukte almanci cok var kendini alman olarak goren almanlarin tasagini yiyen ben onlari anlayamiyorum zaten su basit seyleri nasil goremiyorlar. adamlar o kadar yaptiklari insanlik disi seylerin ustune bir de o sirketlerin isimlerini bile degistirmemisler. heralde yikip yakicak halleri yok fabrikalari ama insan ismini degistirir lan? nazilerin isimlerini yasatiyorlar o sirketlerde calisabilmek icin gotlerini yirtiyorlar o sirketler sayesinde ekmek yiyorlar. bundan daha mide bulandirici bir sey yok benim gozumde

hassas oldugum bir konu uzun yazdim kusura bakmayin

ozet gec pic diyenler icin: almanlarin mina koyum.

@freekara aslinda haklisin ama.. bizzar gorunce yaptiklari saygisizliklari.. igrenclikleri.. bu konuda cok hassasim. dogru yahudiler bile bu kadar ustunde durmuyor o anitin yapilmasi konusunda dedigim gibi.

atiyorum biz yapmis olsak, atiyorum ermeni soykirimi kanitlansa tamam kesin yapilmis.. turkiye'de anitlar yapilsa.. oraya geziye giden turk cocuklarinin o anitin ustune cikip oyun oynadigini gorsem tasak gectiklerini gorsem aynen barbar turkler derim.

lan sevgili benim/senin oda benim/senin kime ne deli olmayın sevgilisi olan herkes tek başına mı yaşıycak

ben oluyorum şahsen.oda benim diye bişey yok aga,oda onun olsa da kızla gürültüsü patırtısı ile beni rahatsız etmeye kimsenin hakkı yok.ha gelir sevişir gider ona tabi bişey diyemem.

ben sevişmeyi dinleyen taraf olarak değil de sevişen taraf olanlara soruyorum yalnız bu soruyu, sonuçta pek tanımadığı etmediği adam yani evdeki, insan rahatsız olmaz mı ya ?

Bir erkek olarak, eğer ev arkadaşım yıllardır tanıdığım bir insan değilse kızı getirmekten rahatsızlık duyarım evet. Diğer adam da getirse rahat edemem, evde tanımadığın bir kadın. Bu konularda en iyisi yalnız yaşamak.

once +1. o yüzden eve çıkamadım ben de 2 yıldır burdan falan birini bulup.

valla sevindim ben gibi aynı dertten muzdarip başkaları da varmış.

ünide 2 yıl aynı odada yakın arkadaşımla kaldım. her ikimizin de kız arkadaşı geldiğinde diğerimiz salonda ikamet ediyordu. hiçte sorun olmadı. biraz anlayış lazım aga.

ben karma yurtta kaliyorum, 6 kisiyiz yurtta. banyo, wc, mutfak ortak. kiz arkadasimla birbirimize gidip geliyoruz haftada birkac kez, ev arkadaslarimi taniyor. bazen beraber yiyip iciyoruz. diger oturanlarin da cogunun sevgilisi var, sikinti olmadi simdiye kadar.

diger sorunun cevabi yazdigin gibi. ilana cevap yazip odaya bakiyorsun, cok talip varsa hepsini bi günde cagirdiklari da oluyor. orda anlatiyorsun iste kimsin, nesin, ne yaparsin vesaire. sonra karar veriyor evde oturanlar.

ögrencisin sanirim, bence gayet rahat davran ev bakmaya gittiginde. ilani veren oturan degil de ev sahibiyse zaten ögrenci olarak isin zor baya, oluruna birak en güzeli.

biraz anlayis lazim +1

kiz arkadasin gelmesi problem olmadi simdiye kadar. ne benimkinin ne ev arkadasiminkinin

@ben de ev bakmaya gitmiycem ben, ev arkadaşı arıyorum da nasıl bulunur düzgün insan, nerden anlaşılır hiç bilmiyorum bu konuları, birini evine almak zor bir karar ya.

şöyle izah edeyim, sevgilim yok. ev arkadaşım da yok. ama tam klozetin sağında kalan duvar, orada apartmanın girişi var. ve ben çatııııır çatır s.çyorum. oysa yarım metre yanımdan en az dakikada bir kişi giriyor apartmana.

ne onlar rahatsız ne ben. çünkü arada duvar var. ha evde cıbıl manitayı kovalama fantazisi zor olur. o ayrı.

bunları önceden konuşacaksın.kardeş benim sevgilim gelir rahatsız olur musun diyeceksin.adam kabul etmezse başka birini arayacaksın.

şu an kız arkadaşımla yaşıyorum ama önceden öyle bir durum vardı.
şöyle özetleyeyim, sikimde bile olmuyordu. ev arkadaşlarım da eve biriyle geldiğinde sorun olmuyordu. yani aslında, bunun sorun olacağı filan aklıma bile gelmiyordu. hatta güzel sohbet-muhabbetler dönüyordu. bir arkadaşımla kız arkadaşı terli terli sevişmenin üzerine odama geldilerdi. (kafalar da biraz güzeldi.) şeker gibi tipleri vardı ikisinin de. ha böyle yazıyorum, dağınık biri gibi gözükebilirim ama tam aksine çok da düzenliyim. kaldığım evler de hep öyle oluyordu. bu noktada ev arkadaşının kim olduğu çok önemli pek tabii... ayrıca biraz deneyimle birlikte, açılma ve alışma da önemli sanırım. ilk cinsel deneyimimin olduğu dönemlerde seks hakkında konuşmaktan çekinirdim; ancak şu anki arkadaş grubumun hepsinde cinsel yaşamla ilgili sohbetler hep var.

ikincisi ise, yazışıyorsun. (nereden yazıştığına bağlı olarak kişinin profilini filan inceliyorsun. şahsen, serdar ortaç paylaşmışsa, profilinde milyon tane vatan millet fotoğrafı varsa mesajlaşmayı kesiyorsun filan mesela. bunlar ön yargı gibi duruyor ama uzun vadede hayat kurtarıcı ön yargılar. kötü deneyimlerle sabit.) sonra doğrudan eve gidiyorsun. kiralayacağın odayı görüyorsun. evi gördüğün esnada hem sohbet muhabbet ilerliyor, hem evdeki düzeni, yaşayışı anlıyorsun aslında. ona göre yerleşiyorsun. gayet basit bir yöntem.
bu kadar uzun ne yazmışım amk.

iki taraf da rahatsiz oluyor.

2 kiz ayni evde kaliyorlar: dinleyen taraf muzdarip genelde. sikayetci olma tavir alma veya napiyorsunuz siz lan diye uyarmaca vs oluyor. dinleten kisim ise bu baskilardan sikayetci. bir de apartman vs ufak yerse sikinti yaratirlar.

2 erkek kaliyor ise: kiz arkadasini getirene satasiliyor. muhabbet vesaire degisiyor olgun adam gibi biri degilse. kiz arkadasini tartan vs dahi cikabiliyor. genelde b.ku cikartiliyor.

1 erkek bir kiz ayni yerde kaliyorsa: bu durumda zaten direkt sevgili kismi olay cikardigindan misafir kalmaca olmuyor.

yasadiklarim ve gözlemlediklerim bu sekilde. tamamen olgun akli basinda muhabbeti düzgün seviyeli insanlarsa güveniyorsaniz taniyorsaniz hicbiri gerceklesmez. ama genelde insanlar cacik cikiyor. hiyar cikiyor.

1) siz veya sevgiliniz rahatsız olmuyor mu?

şu anki durumu düşünecek olursak, ben kendi odamda sevişirken rahatsız olurdum evet. istediğin kadar kapat sağı solu, ses gidebilir. gitmese de rahat edemem. sevişemeyik. ev arkadaşlarımın sevişmesinden rahatsız olmam bağırmadıkları sürece, "hmm yan odada seks yapılıyor, hmmm" diyecek değilim, yapsınlar istediklerini bana ne.

2) ev arkadaşı bulma işleri nasıl yürüyor?

herkesin tarzı farklıdır bence ama genel olarak ilan verme, mail veya telefon yoluyla görüşme, sonra da buluşma şeklinde oluyordur herhalde. ben şimdiki ev arkadaşımı duyurudan buldum, şöyle oldu,

* burda ilan verdim
* adam kendisiyle, genel yaşantılarıyla, diğer arkadaşla ilgili özet geçti bilgileri verdi (mail yoluyla)
* kafama yattı, istanbul'da direkt eve gittim, oturup 1-2 saat muhabbet ettik evi odayı falan gördüm
* "tamam o zaman 15'inde geliyom" deyip çıktım
* 15'inde bavullarla geldim zile bastım anahtar attılar yukardan, girdik tanıştık konuştuk.

ev değiştirecek olursam benim ilk tercihim yine duyuru olacak. iyi kötü yazıp eden, huyunu suyunu bildiğim, hiç değilse böbreğimi çalmayacağını bildiğim insanlarla eve çıkma ihtimalim doğal olarak daha yüksek... o yüzden dandik dunduk ne idüğü belirsiz sitelere ilan vermeden önce duyuruya yazıyorum.

yıllardır manyak gibi internette takıldığım, sosyal hayatımı da internette tanıştığım insanlarla sağladığım için artık çoğunlukla milletin yazısından bile anlıyorum çoğu şeyi. bu tip "kardeşlik" ortamları ev arkadaşı aramak için güzel. ben mesela ev arkadaşı ararsam buradaki herhangi bir duyurucu karşısına çıkacak tipin ne olduğunu az çok bilir. hatta açıp duyurularıma bakarsa çook fazla bilir.

amma uzun yazdım allah belamı versin ya gece gece

edit: çok uzun değilmiş ya kafam yavaşladığı için bana öyle gelmiş

(eve çıkacaksan fiberi olan bi' yerde mümkünse az ev arkadaşlı bi yerde çık hacıt, dota oynuycaz)

benim bi ev arkadaşı odaya iki kızı aynı anda atmıştı. vay amk bile dememiştim lan. ne kadar fesatlık var millette. zaten çok iyi çocuktu, gel beraber ava çıkalım derdi. fukara babasıydı. kullanılmış kaputlarını etrafa bırakırdı. bi olumsuz tarafı oydu ibnenin.

benzer şeyleri ben de yaşadım hocam, aynen dediğin gibi. 6-7 sene öncesiydi işte, lise bitmişti ve artık bende üniversiteli olabilecektim. okulumu şehir dışında okumak istiyordum; antalya’da. şans yüzüme güldü ve akdeniz üniversitesi’ni kazandım. hiç vakit kaybetmeden istanbul’dan antalya’ya geldim.

ancak bir sorun vardı; hiç düşünmeden antalya’ya gelmiştim fakat benim kalacak yerim yoktu. yapacak birşey yok, otobüsten indim artık. bari sahile inip iki bira içeyim dedim.

kendime sakin bir yer bulup güzel deniz manzarası karşısında biramı yudumlarken, 15 – 20 metre ilerde güzel bir kızın tek başına oturduğunu gördüm. yanına oturup hiç birşey söylemeden diğer birayı ona uzattım, o da hiç birşey söylmeden aldı. bir – iki dakika sessizce oturduk ve ben “tanışalım mı” dedim. “olur” dedi; “ben dilara“. ben de “devran, memnun oldum” diye ekledim. “ben de” dedi.

havadan sudan sohbet ettik birkaç saat boyunca. hava kararmaya başladıkça kalacak yerimin olmadığı aklıma geliyordu ve tedirgin oluyordum. sohbet muhabbet derken başıma gelenleri de anlattım. “bir planın var mı peki” dedi. “hayır, sahilde yatarım büyük ihtimal” dedim. “ayy, durum vahim” dedi ince bir sesle. ben de duygusal bir ses tonuyla “keşke, güvenebileceğim insanlar olsaydı” dedim. bir – iki saniye sustu, yavaşça “bana güvenebilirsin mesela” dedi. “güvensem ne olur ki? bu, kalacak yer bulana kadar sahilde yatacağım gerçeğini değiştirmez” dedim. bir sessizlik oldu, biralar yarıya gelene kadar hiç konuşmadık.

havanın rengi iyice kızıla dönmüştü, çok romantik bir ortam vardı. yaklaşık 100 metre ileride bir barda canlı müzik vardı ve bende hafifçe mırıldanarak çalan parçaya eşlik ediyordum. “biliyor musun, benim erkek arkadaşım yok” dedi. ben sormadan böyle birşey söylemesi hoşuma gitmişti, “benim de kız arkadaşım yok” dedim ve “ne kadar çok ortak yönümüz var değil mi” dedim. tebessüm ederek kıkırdadı ve “evet, haklısın” dedi.

biraz daha sohbet edip birbirimizi tanımaya devam ettik, sanırım muhabbet koyulaştıkça bana daha çok ısındı ve güvenmeye başladı, “istersen bir süre bende kalabilirsin” dedi. ben de nedense gurur yapıp, “hayır canım olurmu öyle şey” dedim. “bal gibi olur” dedi. gülümsedim. gülümsedi.

biraların sonu geldiğinde hava çoktan kararmıştı, saatime baktım; 21:43. “istersen kalkalım saat geç oldu sizinkiler sorun yapmasın” dedim. kafasını sağa sola sallayıp, “yok hayır, ailem istanbul’da. ben buraya üniversite dolayısıyla geldim” dedi. nedense içimde bir sevinç oluştu; “neden daha önce söylemedin ki” dedim. “sormadın ki” deyip hafifçe güldü ve ekledi; “hadi kalkalım“.

evi yakınmış, yürüyerek gittik ve bu süre içinde biraz daha sohbet ettik. ev arkadaşının olup olmadığını sordum. “tek kalıyorum” dedi. “ne güzel” dedim. “istersen bir süre değil de, sürekli bende kalabilirsin” dedi. “evet çok iyi olur ama masraflara ortak oluruz” dedim ve güldüm. “evet, tabi ama ben yemek yapmasını bilmem, sen anlar mısın” dedi. “sadece makarna ve hazır çorba” dedim. “olsun seninle ne olsa yerim” dedi. şaşırmıştım, ne diyeceğimi bilemedim, durup birkaç saniye bakıştık. gözlerinin içi gülüyordu, bakışları kalbimin derinliklerini ısıtıyordu. ne yapacağımı bilemedim, istemdışı dudaklarım dudaklarına gitti…

birkaç saniye sonra dudaklarımız ayrıldığında hala ağzımda yarrak tadı vardı. “noluyor lan” dedim. meğer kaşla göz arası ağzıma vermiş travesti pezevenk. “napıyosun lan sen” dedim; “bu yarrak nerden geldi“. sırıttı; “ne bekliyodun ki? neden yalnız olduğumu sanıyorsun? bu kadar güzel bir kızı sahilde yalnız bırakırlar mı” dedi. hiç birşey demedim, nedense ona kızamamıştım. “ev arkadaşı olma teklifin hala geçerli mi” dedim. böyle dedim, çünkü başka seçeneğim yoktu. tüm üniversite boyunca sahilde yatamazdım. “evet, tabi hala aynı evde kalmak istiyorsan” dedi ve beraber eve girdik. eşyalarımı falan yerleştirirken çok yoruldum, zaten saat geç olmuştu. “ben yatıyorum izninle” dedim. “iyi geceler yarın görüşürüz” dedi.

sessizce yatağıma uzandım, ona neden kızamadığımı anlamaya çalışıyordum. güzel gülüşü gözümün önünden gitmiyordu, bir yandanda bi travestinin nasıl bu kadar güzel olabileceğine şaşırıyordum.

saat ilerliyordu fakat uykum gelmiyordu. onu düşünmeye devam ediyordum, içimdeki hisse anlam veremiyordum. aman tanrım! galiba ona aşık olmuştum. “hayır olamaz” dedim neredeyse bağırarak. “birşey mi oldu” diye seslendi diğer odadan. “yok hayır, sana iyi geceler” dedim.

bu düşünceyi kafamdan atmaya çalışarak kendimi müziğin yatıştırıcı etkisine bıraktım. gözkapaklarım ağırlaşıyordu, içime huzur doluyor ve duyularım kayboluyordu. ve sonunda uyuyup kaldım.

sabah uyandığımda gece yattığımdan çok daha üşüdüğümü fark ettim. üzerimde battaniye yoktu, yüzüstü yatmıştım ve boynum tutulmuştu. doğrulayım derken, bir serinlik hisettim. kıçımda bir ıslaklık vardı. elimi attığımda”lanet olsun” dedim. orospu çocuğu beni sikmiş!

derken, elinde keyif sigarasıyla kapıdan içeri girdi; “ne oldu gülüm? ava giderken avlanmak nasıl bir duygu” dedi. gözlerim doldu. 19 sene koruduğum kolladığım götümü, anasını siktiğimin bir travestisi sikmişti. ne yapacağımı bilemedim. sırt çantamdaki 14'lü tabancayı alıp götüme sokup patlatarak intihar ettim.

gurur duyarım. istediği gibi sevişebilirler.
sabah kahvaltıyı hazırlasınlar ama... en fazla çay koyarım!

sevişmekten ne korkuyoruz valla, her anlamda cinsel konularda tabularımızı yıkamıyoruz! yenge ulan o! eskiden ataerkil evlerimizde geniş aile yaşarmışız ya, o rahatlık ne zaman gitti amk!

@ hulki bey
amk sonuna kadar okudum lan ben bunu
araya troyu sokmasaydın ne guzel senaryoydu be

@hulki sadece "ben dilara"ya kadarını ve bi de son paragrafını okudum. güzel hikaye birader. sonu çok vurucu.

insanlar o kadar sikko ki kimin ne olduğu, ne yapacağı hiç belli olmuyor.

bu biraz benim yaşadıklarımla alakalı olabilir fakat gayet sağlam zeminlere oturttuğum bi doğru bu, sokakta saatin kaç olduğunu soran adam bile bir şey koparmanın peşinde, insan ırkı kesinlikle güvenilemez bir yapıda.

kaldı ki ben böyle bir ortamda sevgilimin uyuduğu odanın bitişiğinde bir 'tehdit unsuru'nun uyumasına izin vereceğim.

istisnalar yok mu var, tertemiz insanlar da var, lakin tek gecelik ilişki peşinde koşmuş/koşan, bakışlarında garip bir çakallık sezebileceğim(ki ben bunu çok rahat algılayabilirim), laflarının altında küçücük bile olsa, şaka yollu bile olsa bir ima sezdiğim insanı evimde bulundurmam, gece 3de donuyla kapının önüne koyarım.

hepsini geçtim internetten, daha önce hiç tanımadığım ve ölçemediğim bir insanı kaldırıp evime yerleştireceğim.

ben bunu tek başıma yaşasam bile yapmam, hep bi gözüm açık uyumama sebep olacak bi hareket bu.

öte yandan tanıdığın güvendiğin insan olsa bile yine hiç belli olmaz, geri dönüşü olmayan şeylere sebep olabilir.

tabii bunların hepsi benim abartılı, çarpık doğrularım sonucu ortaya çıkan şeyler, bi adam çıkar burda 'biz gayet yaşıyoruz bi sorun da yok' der bi cevap veremem yani.

yapabilen insanlar neye güveniyor, nasıl içleri rahat ediyor hayatım boyunca da anlayamayacağım, türkiye lan burası?

merak ettim şimdi. diyelim ki ev arkadaşınız lgbt. bilmiyordunuz. belki o da bilmiyordu. belki de öyleydi. ev arkadaşı kabul edermiydiniz?
diyelim ki kabul ettiniz.
odasında partneriyle hunharca şevişmesi sizi rahatsız eder miydi? hardcore ya da gangbang ve benzeri faaliyetlerine izin verir miydiniz? ya da siz sevişseniz hetero ev arkadaşınız ne derdi?
merak ettim!!!

@cliquot etmezdi.

komşulara ya da kapıcıya falan sor direk bence

Bulursan bana da haber ver. :-)
Ben de Altaycesme'yim.

vadeliye koy dursun paranı.

bence şu aralar döviz kesinlikle alınmamalı.alacaksan da çok uzun vadeli düşünmelisin,yani paran en az 1-2 yıl doviz olarak kalabilmeli.

hayır

@patricia neden peki?

Ben de istemezdim. Hayata gözünü yeni açan bir ruhu, yeni bir bedenle yaşamak daha cazip geliyor. Üstelik şu yaşımda yaşıtlarıma katlanamazken 50 yaşında olup 13-15 göstererek çoluğa çocuğa maruz kalmak istemezdim.

farketmezdi bana. ikisi de temelde aynı, başkalarına muhtaç şekillerde yaşanıyor hep.

kesinlikle evet.

"Farklı" olmayı kimse istemez böyle bir hayat düzeni içerisinde. Ama sistem komple o şekilde olsun; hepimiz yaşlı doğup bebek ölelim isterdim, evet.

bir laf var büyükler yapabilse, küçükler bilebilse diye o yüzden isterdim.

ben istemezdim. mevcut düzende yaşlılık eğer iyi bir hayat geçirilmişse -ki bu da çoğunlukla kişinin kendi elinde- "ooh sülalem raad" kafasında, emeklilik maaşıyla çiçek sulayarak neyin geçirilebiliyor. yani herkes için bu kadar toz pembe olmayabilir ama müthiş bir hayat deneyimi, muhtemelen çevrede sizi sevip sayan çoluk çocuk torun torba, eğer sağlıklı yaşamaya gayret ediyorsanız da öyle çok sorun çıkarmayan bir vücut oluyor yaşlılıkta.

e çocukluğun da kendine has güzellikleri var. ben hayatımın sonuna yaklaşırken 9 yaşında olmak istemezdim.

evet.
tüm gençlik okul ve kariyer peşinde geçiyor.
yaşlanınca emekli oluyorsun, ya da paranı biriktirmiş evini almış vs.
tabii türkiyede emekli olayı zor da genel konusuyorum.
işte tam unumu eleyip eleğimi asmışken genc ve enerjik olmak sahane olurdu,
gez toz kaygısızca. oh.

bankayla konuşup "gelip bankayı da dağıtsam vermeyin o parayı. ama yatırabileyim ben." diyebiliyorsun. ben öyle yapmıştım bir ara.

bu bin lirayı kaç kişi biriktirecek?

Biriktirirsiniz yahu.. O kenara koyduğunuz parayı yokmuş gibi hayal edin ki en ufak bir sıkışıklıkta ona koşmayın. Parayı 3-4 ay vadeli bir hesaba yatırırsanız çekmeniz de zorlaşır. Hesabı kapatmaktı vs. derken uğraşmazsınız hem. Ben para biriktirmem gerektiğinde elime geçen paradan bir kısmını kenara alıp o para yokmuş gibi davranıp, kalan para ile idare etme yoluna gidiyorum.

Finansbank'ta biriktiren fon hesabım var, her ay kredi kartından belirlediğim tutarı çekip hesaba aktarıyor, parayı b tipi fon alarak değerlendiriyor, belirlediğin vadeden önce çekersen faizi alamıyorsun, vade bitiminde hesabında para birikmiş ve değerlenmiş oluyor, tavsiye ederim.

@oinone pe, 2 kisi.

5000 lira kredi cek bankaya yatir. sonra taksit taksit onu ode. yani borclanirsan mecbur odersin. tabi bu sana 1500-2000 liraya mal olur.

biglord, o cok mantikli olmamis sanki :) ben daha pratik bir seyler istiyorum.

(bkz: sağlam irade)

Kredi kartini cuzdaninda arkalara sakla ve naktin kadar harca,birikmesini istedigin miktara dokunma.hedefini hayal et.

diyelim maaşınız 5000tl -ikinizin- bunu 3500 500 1000 olarak düşünün. yani siz aslında iki kişi 3500 kazanıyorsunuz olarak düşünün. 500tlyi evde bir kenara saklayın, zor günler için saklandığını bilin. 1000tlyi hiç almamış gibi bankada bırakın. yani aslında siz 4000tl kazanıyormuşsunuz gibi.

gibi gibi...

ağustosta gidip kredi cekersiniz, sonra ödersiniz

gereksiz harcamiyorum, bu kadar.

biriniz, diğerinin biriktirdiği parayı sadece kendi bileceği bir yere saklasın. paraların seri numaralarını da yazsın diğer kişi. o paralara dokunmayın, harcayıp yerine koyma faslı da olmaz bu şekilde. plana sadık kalmanız halinde, elinizde o para birikecek. parayı harcayamazsınız bu şekilde. çünkü o para sizin değil. parayı eksilten hesap verir yani. güveneceğiniz bir 3. kişiye de verebilirsiniz. size hayır diyebilecek biri olmalı.

parayi elinde tutamamandan daha mantikli bir yontem bence. borclanarak para biriktirmek cok da kötü bir fikir degil.

insanlar cayir cayir kredi cekiyor. bi sen mi akillisin?

abicim ihtiyaç olunca harcayacan yani napacan başka. işte ihtiyaçları azalt..

parayı böyle iyice kağıda falan sarıp kutuya koy üstünü bantla falan. açarken düşünmeye fırsatın olur.

Biriktiren fonda kredi kartından ödeme şart değil, hesaptan ödeme de yapılabiliyor, ara ödeme de mümkün, bence en mantıklı çözüm o, Para biriktireceğim diye kredi çekip para harcamak çok anlamsız.

koy bi kitabın arasına unut gitsin. öyle öyle ne paralar biriktirdim.

gün yap bir kaç arkadasını topla. gün dediysem sadece para alışverişi. herkes ihtiyacı olan ayı belirtir. geri kalanlarda kura. çok güzel oluyor valla.tabi kendin ve arkadaşın gibi en azından 2 kişi daha bulman gerekir yüksek meblağda para biriktirmek isteyen.

her zaman kullandigim bankam disinda farkli bir bankada hesap aciyorum ve duzenli olarak o hesaba para transfer ediyorum. en azindan acil durumlar disinda kullanmamis oluyorum.

procrastination diyor gavurlar bu işe. bilinen çok efektif bir metodu yok. zaten insanlar bu metodları uygulayacak kadar iradeli olsaydı baştan böyle bir rahatsızlığa yakalanmazlardı.

klişe birkaç öneri:
-etrafınızdan sizin dikkatinizi çeken şeyleri uzaklaştırın (cep telefonu bilgisayar gibi)
-zaman çizelgesi yapın ve buna uyun (hahahaha)
-kendinize ödül koyun (işi bitirdikten sonra kendime çikolata alacağım)

ama hiçbiri işe yaramıyor. sadece şuna odaklayın kendinizi; bende bu işe yarıyor: yapacağınız işin önemini kavramaya çalışın. "ben bunu yaparsam uzun vadede bana çok yararlı olacak, ileride hayalini kurduğum mesleğe ya da pozisyona kavuşacağım; bu da hayalini kurduğum bahçeyi almamı sağlayacak. dolayısıyla eğer bu işi yapmazsam bahçeyi alamayacağım" gibi.

kolay gelsin :) çağımızın en sinsi rahatsızlığıdır bu, hafife alma.

Valla hiç pişman olmadım. Hep son saniyede ekstra eforla işleri halledip, sonra dönüp geriye bakıp "aa nasılsa oluyomuş amk iyi ki oyalanmışım" dedim.

Pek iyi bir örnek olmadı, üzgünüm :/


NOT: Okul bitip düzenli bir işe girince törpüleniyor.

piuuu. çok oluyor hem de. mına koyim neler kaçırdım ben bu yüzden.

pomodorotechnique.com

çok oluyor. hatta şimdi de oldu :/

ne tarz dizi sevdigine bagli. bu biraz dram, biraz komedi biraz macera biraz romantik. bol bol kufur, az biraz escinsellik, her bolumde sevisme sahnesi.
bence vakit kaybetmezsin bi basla.

mesela hala amerikan rüyasına inananlar izlesin,depresif,pesimist,kolay pes edenler izlesin,komedi isteyenler izlesin,gerçek dram isteyenler de.ya kısaca gerçek hayat işte.ayrıca hemen otur izle.ne şanslısın ki önünde 4 sezon daha var.ben bitmesin diye izleyemiyorum art arda.aylarca saklıyorum.

dizisever bir insansan evet çok şey kaybetmişsin.

başla hemen :)

ilk bölümleri arkadaşlarımın gazıyla izledim ama ben pek sevmemiştim.

gerçek hayat gibi de gelmiyor bana, çok abartı.

bu diziye gerçek hayat diyenler nerede yaşıyor lan acaba? shameless amerikan rüyasının abartılı, depresif ve distopik bir sunumu. amerikada bile o hayatın tam olarak karşılığı yok. çok şey kaybettin mi? hayır. özellikle cinsellik ve küfür dolu dizileri seviyorsan izleyebilirsin. bi devamlılığı da yok aslında. frank bi bok yer, bebeleri temizlemeye çalışır, kriminal olaylar falan. abartıldığı kadar övülecek bir dizi değil.

shameless'i izlemediğin için değil de william h. macy'i izlemediğin için çok şey kaybetmişsin.

ama yerinde olsam shameless'i değil, it's always sunny in philadelphia'yı izlerdim.

bunlar ekonominin kolay dersleri. muhendislik okudum, bunlari biz bile aldik. bizim iktisatci arkadaslar hep ekonometriden nefret ederlerdi. en kotusu o sanirsam. alabiliyorsan onu al.

Mikro al bence

iyi de makro, mikro zaten temel dersler. yatirim danismanligi icin alabilecegin en faydali dersler finans dersleri. businessa hic girmiyorum. ders iceriginizi bilmiyorum ama yine alakasiz duruyor. sadece bu uc ders varsa, makro al. en cok onunla iliskisi var. ama donem sonunda kufur etme.

@crucio ekonometri diye bir ders goremedim valla.

@amuzende daha yuksek dersleri almam icin bunlari vermek lazim once. neden kufredeyim?

neden mikro neden makro tavsiyeleri geldi sebep de yazarsaniz cok guzel olur

tesekkurler

mikro tabi ki. ekonominin temellerini öğreniyorsun. işletme öğrencisiym

makroekonomi al.

mikro tabii ki

ertelemeyi o yaptıysa arama bence.

Ara. Karşı taraf dört gözle aramanı bekliyor olabilir.

erkek tarafı isen bi yokla derim ben. kız tarafı isen, sanki erkek hoşlansaydı arardı bir kere gibi geliyor.

ara

3. bu.

benim 2. bi hesabım var ama daha hiç kullanmadım onu. sözlük hesabımı bilen bazı arkadaşlarım var, onlar duyuruyu da keşfeder bakarsa buralara diye soramayacağım bir şey olursa diye yedekte tutuyorum onu.

Bi tane daha hesabım var ama hiç kullanmıyorum. Toplamda 2 3 kere girmişimdir.

Bu hesap haricinde 4-5 tane var ama bir tanesini aktif olarak kullanıyorum, ötekiler hazır alım varken dursun diye aldıklarım, belki lazım olur..

benim yok, gerek oldugunu da dusunmuyorum. istedigime cevap veriyorum. her zaman da burada degilim, zaman zaman kontrol ediyorum sorulari/duyurulari. bazen soylenmesi gerekeni onceden soylemis oluyorlar, onlara da tekrar cevap vermiyorum.

bir cogunun var, herkesin yok

dört vardı, sözlük yazarı olarak kullandığım hesap duyurudan uçuruldu, kaldı üçh. hepsini aynı üslupla kullanıyorum halbuse neden öyle oldu anlamadım. mod bi online oldu bi baktım 10 tane mesajım ardışık silindi. sözlükteki hasımlarım ispiyona boğdu helhalde. neyse bu ayrı mesele. çok bi korelasyon yok ayni. hatta sözlük hesabımla daha acımasızca yardırdım hep. daha polemikçi oldum. don lastiği gibi uzattım meseleleri.

benim 2. hesabım yok. 6 senedir duyuruyu kullanıyorum ve gözleminin de tam tersini düşünüyorum aslında.

benim de 2. hesabım yok. ama birkaç hesabı olan arkadaşlarım var. genelde soramadıkları sorular için kullanıyorlar.

13-14 hesabım var. eksisozluk acc leri 300 liraya kadar alıcı buluyor.

bir hesabım daha var ama trollük veya özel soru için değil. hatta sorduğum sorulardan ben olduğumu anlayanlar bile olmuştu. yedek hesap, ne bileyim sözlükten atılırım ya da çıkarım bi' şey olur, kenarda dursun diye.

sözlük hesabımı dava sürecinde olduğum için kullanamıyorum, malum deşifre edildi yerden yere vuruldu vs.

ama olur da sağ çıkarsam o süreçten bu hesabı kullanmaya devam ederim herhalde.

tek hesap.

sadece 1 hesabım var hiç gerek duymadım, ancak geçen gün ağır bir hastalık geçiren genç yakınımla ilgili bir şeyler sormak istedim, ama burayı okursa belli mi olur anlar onun hastalığı ile ilgilendiğimi filan diye soramadım.

işte bir tek o zaman ikinci hesap olsa sağlıkla ilgili sorumu sorardım dedim kendi kendime :(

tek hesap

sadece günün birinde ekşi hesabını uçurursam diye şu son kullanıcı alımlarına denk gelince aynı nick ile internet kullanıcısı hesabı aldım.

benim de yedek hesaplarım vardı. nedeni sanırım bılınır olmaktan hoslanmıyor olmam. ama hıcbırını aynı anda kullanmadım. sonra da kapattım. su an tek hesabım var.

annem dolandırıldı.. 500 küsür lira kadar.. dava açtı falan ama 4-5 yıldır hala sonuçlanamadı..

bi avize aldım, avize bildiğin 3 liraya üretilmiş fakat 45 liraya satılıyor.

tahmin et bakalım avizenin üretildiği yer neresi, türkiye.

hepsiburadaya buradan teşekkürlerimi iletiyorum, yatak odamda şuan anormal derecede çirkin görünen ve hiç bir işlevi olmayan bir avize var, kafamın 3 katı boyutta, nası mutluyum varya kelimelerle anlatamam..

internetten tanıştığım can ciğer dediğim bi arkadaşım vardı, 120 lira dolandırdı. ondan başka da olmadı.

Büyük sitelerin genelde fraud departmanları oluyor.Dolandırıcılık riskini en aza indiriyor bu departman.

annem dolandırıldı benim de 150-200 tl gibi bi şeydi.

Eğer dolandırıcılık sayılıyorsa hizlial.com'dan bilgisayar aldım ve parayı taksitle ödedim. Bir kaç gün sonra o ürünün stokta olmadığı bilgisini ve paramında aydan aya kredi kartıma iade edileceğini söylediler. Hakikaten ödedilerde ama paramı bir güzel kullanmış oldular.

Ürün fiyatına göre çok iyiydi ve bu tarz siteler zaman zaman bu taktiklere başvuruyormuş diye duydum.

evet

garanti paramatikte havale yaparken bozuk para kalmadığı için para üstüm çıkmadı şube de kapalı olduğundan 6-7 lira gibi bişey gitti öyle. hepsiburada'dan netbook aldım 1 ay göndermediler stokta değil dediler satışı yok dediler iptal edicem deyince kargoda dediler o netbook bana gelene kadar kur farkıyla 50-60 lira zarar ettim. babam bal reklamlarına inanıp 110 liraya 3 kavanoz glukoz şurubu almıştı. öyle.

idefix tarafından dolandırıldım ben 4 aydır ne ürün var ne para.

Orjinal denilen ayakkabı merdivenaltı üretimi çıktı

Ilk internetten alışverişlerimdi, napim

yüzlerce kez alışveriş yaptım. ama yaşadığım tek tatsızlık hong kong'dan aldığım kulaklığın sahte çıkması. şikayet edince de paramı geri aldım zaten.

benim dispute yapmakta gecikmem ve tracking code a ne gerek var yahu dememden ötürü buyincoins 5 usd'lik siparişimi göndermedi ve paranın üstüne yattı.(göndermiş de olabilir gerçi bizim ülke içindeki ptt de kaybolmuş olabilir tracking code olmayınca bulamıyorsun)
bunun dışında netten mal alır satarım ama basit kurallara uyduğum için allaha şükür hiç dolandırılmadım.

sayiyerden bahcekoy tarafina giden araclara binin.

42m 42t otobüslerine binip son durakta inebilirsin.

Tam neresine bahceköy kapısıysa 4 levo metro hacı Osman iniş. 42 hm'ye biniş bahçeköyde iniş.

@optum kib bye bilmiyorum ki öylesine gezmeye gidicem hangisine gideyim ?

shameless

doctor who fringe galactica pokitopu

Six Feet Under

House of Cards

the wire
Rome
Mad Men
OZ

supernatural

american horror story

shameless demeye gelmiştim denmiş.

+1 diyorum o yüzden.

sonuna kadar six feet under +1
ayrıca shameless da +1

24

six feet under. izlemezsen ölümü gör, izle de ölüm'ü gör