"
Harem meselesine gelince, evet, padişahların çok sayıda kadınlarının olması onları şehvet düşkünü olarak damgalamaya yetmez ama doğrusu padişahların dünyevi zevklerden elini eteğini çekmiş sofular olmadığını biliyoruz.
İlk dönemlerde padişahların İslam şeriatına uygun olarak dörtten fazla kadınla ‘nikâh’ yapmadıkları ama sonraları bu eşlerin bazılarının siyasi ittifaklar için saraya gönderilmiş kadınlar olması yüzünden, padişahların ‘gönüllerinin sultanını’ cariyeleri arasında aramanın dine uygun yollarını bulmakta gecikmediklerini kaynaklar yazıyor. Öte yandan harem denilen oluşum, bir yandan padişahın ‘yatak odası’ iken bir yandan da devlet işlerinin görüldüğü, iktidarı elinde tutan çeşidi zümrelerin kadınlar arası güç dengelerini kullanarak siyasetlerini yürüttükleri bir mekanizmaydı. Yani gerçek ne milliyetçi-İslamcı yaklaşımlar içinde olanların iddia ettiği gibi sofuca ne de Osmanlı’yı eleştirmeyi onu yerden yere vurma sanan kesimlerin iddia ettiği gibi süfliceydi. Gerçek bu ikisinin arasında bir yerdeydi.
"
www.radikal.com.tr