www.youtube.com

@tecsillimarka çok teşekkürler
ihtiyacım olan bilgiyi buldum ama ilerde ihtiyaç duyacaklar için çok basit bi şekilde anlatmış
www.youtube.com

21 oyna.

Canli pokere oturma. Daha once masa tecruben de yokmus, 15 dakikada silkelerler.

rulet

rulette oyna. en yüksek kazanma oranı onda.
kırmızı siyah oyna en klasiği.
3bin tlyi de unut. keyifli bir gün gibi düşün

BJ

Black jack +1

gözünü para hırsı bürümüş ise rulete gir, 3 bini 3 saatte bitir. ama o parayı zamana yaymak istersen rulet, poker vs masa oyunlarında az bir kısmını yedikten sonra kollu makinalara gir. 50 tl'lik jeton ile bir saatini geçirebilirsin.

rulet. net

rulet.

evet pokere oturma aninda yerler seni. rulet mantikli ve eglenceli. eger craps yani barbut-zar varsa onu oyna. hem eglenclei hem de edge kucuk de olsa senin yaninda. arastir bul bet sistemlerini.

sözünü tut. ya da kalıbının adamı ol, aga o menü değiştiyse ben yapamam o işi götüm yemiyo de.

yardımcı ol bence. bir şekilde karşılığını bulursun.

soz tutmakmis, mertlikmis, vefaymis, cartmis curtmus... boyle romantik kavramlar icin, istemediginiz, hem de hic istemediginiz bir seyi yapmayin.

acliktan olecek hale gelseniz bile, icinizden kalkip mutfaga girmek, kendiniz icin dahi bir seyler hazirlamak gelmediyse, bu cok onemli bir kriter.

bu durumda, o mutfaga girmek iskence olur. degil eski patron, ana baba hatiri icin bile yapilmaz.

biraz bencil olmayi ogrenin.

yalan uydurmaniza da gerek yok. acik acik deyin ki, ya ben 3 aydir mutfaga giremiyorum. sogudum bu isten. bir sure daha dinlenmek istiyorum, baska seyler yapmak istiyorum. o zaman oyle demistim, onu da inkar etmiyorum ama simdi mutfaga girmek bana zul gelecek. cok zorlanirim, cok mutsuz olurum. ozur dilerim, yapamayacagim...

yalana gerek yok! hissettikleriniz bu. mutfak su anda size uymuyo. o zaman eski patron, baska asci bulacak... bu kadar basit.

bence geri arayıp ne istediğini bir sorun, duruma göre "hemen bişey diyemem ben sana dönerim" falan dersiniz. bir talebe zart diye cevap vermeniz gerekmiyor, aradan kaç ay geçmiş, belki işiniz var gücünüz var.

size bir iki günlüğüne, noel gecesi vb gibi kalabalık bir günde ihtiyaç duyuyorsa belki sözünüzü tutup içinizi rahatlatabilirsiniz. ama daha uzun süreli bir destek bekliyorsa açıkça konuşup yapmak istemediğinizi söyleyebilirsiniz. sonuçta küfrede küfrede yapacağınız işten hayır gelmeyeceğini herkes bilir.

belki bambaşka bişey söyleyecek, boşuna kuruntu yapıyorsunuz :)

compadrito +1

zorla güzellik olmaz. olsa da o işten hayır gelmez. açık açık anlat durumunu, insansa anlar. anlar bence.

bana yemek yap. olur mu?

aradim soyledim panpalar. istemiyom, sevkim yok, kafamda bitirdim diye. dostane bir sekilde konustuk. sorun yok!

@ermanen, bu saatten sonra bir tek raki sofrasi kurarim raziysan :) 2 hafta once hastaydim ki kendime yemekle, corbayla bakmayi cok severim, cok cabuk iyilestiri beni mutfak ama bu sefer hic bir sey yapmadim, gittim mikrodalga corba aldim vallahi. artik gece disarda kari-kiza asciyim bile demiyorum. seneye bu zamanlar bir ani olarak kalicak iste, bi zamanlar yaptik dicez.

Patron milletinin hepsi öyle. Bende tee lise-üni arası calistigim mekana ne zaman gitsem, haftasonu gelebilir misin, gurup gelecek vs diyo. Lan ne zaman gitsem ayni şey. İlk bi kaç sefer gittim baktım alıştı, simdi ankaraya gittiğimi duysun pat ariyo. E paraya ihtiyacım yok, ne diye o stresi çekim? Gitmiyorum artik, sende gitme isim var de. Harbiden cçekilecek is değil, ki 1ay cok bence. Bide dediğin menü degisiyo sıkıntı oluyo.

Ama şöyle bi şeyde var, söz vermen kötü olmus. O yüzden istemiyorum deme, bence yalan söyle çünkü yarin birgün isin düşer. Sonuçta bildiğin ettiğin mekan. Ne sis yansin ne kebap;)

iyilik yapmanın verdiği iç rahatlığı,yorgun ya da isteksiz olmanın verdiği sıkıntıya baskın gelir bende her zaman. tabi iyilik yapmaya değer görüyorsanız. o kriter size ait.

sözünü tut.

iş hayatında şöyle bir jargon var, bir işi yapmak istemiyorsanız ve aynı zamanda müşteriyi kaybetmek istemiyorsanız müşterinin istediği iş için yüksek fiyat çekersiniz. Anlaşamama sebebi tamamen profesyonel olur ve müşteriniz gücenmez. Bu durum için de uygulanabilir diye düşüyorum.

sözünü tut. vefa diye bişey var. demek ki zamaninda sevmissin ki meslek edinmissin. ocagin,tencerenin,kepcenin de mi hatri yok. ben olsam giderdim. nasil olsa gecici. gecici oldugunu bildigin tüm zorluklar kolaydir.

ihtiyar bende 95'liyim ama şuan 1.5 aylık sakal var. görsen 30 yaşında canlı bomba sanarsın.

ben 94lü herhangi birini görsem vallamı derim zaten, gayet normal

29 yaşındayım, saçlarımı kısa kestirdiğimde ve traş olduğumda 20'lik bebe gibi oluyorum. Çok tatlıyım lan.

bana 18'den sonra 25 falansın diyorlardı. şu an 36 yaşındayım, en fazla 30 falansın diyorlar.

90 sonrası jenerasyon iri kıyım zaten. Az yiyin biraz.

oha leyyn 94-95 ne be?
92'li kardeşimin altını temizliyodum leyyn ben
öhem evet bana da iş arkadaşım 94lüyüm dese herif (kaba değil bu laf, büyüklük göstergesi) saç-sakal, boy-pos o biçim olsa ben de yook yee şaka mı? derim.
83'lüyüm, beni de üniversiteli sanıyorlar.

bana da tam tersi. 30 yaşındayım. gören 24 sanıyor. olur öyle

94lu kardesim var
Esmer hizbullahci sakalli kemik siyah gozluklu
Iri kiyim denen cinsten

Abi derim hep, agiz aliskanligi

Konu komsu, arkadaslarim uzak akrabalar fala hep abim saniyor :))

Bence iyi bir durum :)

kötü yönleri de yok değil ama çalıştığın yerde vs daha çabuk saygı görmene neden olacak bir durum. tadını çıkar.
86'lı olduğum halde bana hala barlarda kapıda kimlik soruyorlar. bütün arkadaşlarım patır patır içeri girerken içeri sıvışmaya çalışan insan muamelesi görüyorum. ya da bir restorantta yemeğimin yanına alkollü bir şey istediğimde yanımdakilere dönüp veli-meli soruyorlar. çalıştığım yerlerde çok samimi olmadığım birileriyle akşam yemeğe filan gideceğimizde alkollü bir şey isteyemiyorum.
demem o ki biraz bakım-spor-sağlıklı yaşamla uzun yıllar aynı yaşta görünmen mümkün. 30'unda 40 göstermeyeceksindir bu şekilde; moralini hiiiiç bozma.

erkek için iyi birşey bence. daha çok ciddiye alınırsın.

22..

16 yaşındayken 23 müsün diye sormuşlardı bana da.. ağız burun dalasım geliyor.. büyük gösteriyorum ya da öyleymiş.. neyse gene sinirlendim..

annemin abisi sananlar var beni diyerek son noktayı koymak istiyorum.

bana hic denk gelmiyor bu kizlar. oyle bir sey yok. hatta tam tersi. turk kizi saftirik ve malak. her boka inaniyorlar. iki gun pompa yapinca ciddi ciddi evlenecegime inaniyor bircogu.

Su an erasmustayim ve su yere goge sigdiramadiginiz, toz konduramadiginiz, aminda pirlanta saklandigina inandiginiz "yabanci" kizlarla her gun muhatap oluyorum. Siz bizim kizlarimizi opup alniniza koyun ok? Hatta ayaklarinin altini yalayin. Demek ki siz bu karilarin triplerini, orospuluklarini, sahteliklerini cekmek zorunda kalsaniz intihar edeceksiniz. Turk kizlari prensestir. Turk erkekleri de prenstir yalniz bu ciktigi yumurtanin kabugunu begenmeyen gormemis ozentiler haric.

ben de bir süre abdde yaşadım, birçok ırktan insan tanıdım. farklı değil, kadın her yerde kadın. güzeli de çirkini de var.
bahsettiğin şeyler toplumun ortalama eğitim seviyesi ve genleri ile de ilgili, dolayısıyla erkek kadın farketmiyor.

Türk kızları güzeldir dostum. Hem içleri güzel de görünüşleri güzeldir. İnternetteki gibi değil diğer ülkenin kızları

peki siz türk erkeklerindeki,türk kızlarına devamlı b.k atmanızdaki derin neden nedir?
boyumuz kısaymış.arkadaş,boy insanların elinde olan birşey değil.kariyer konusuna gelirsek,kariyerimizle de sizleri donumuzda sallarız.ha ayrıca şu da var;bize çirkin diyosunuz da tipinize bakmadan.ne cüretle rus falan düşünüyosunuz o tipinizle onu da anlamış değilim.anlayan çok rica ediyorum izah etsin.

benim tanıdığım yabancı kızlar üstteki arkadaşların tanımlara uymuyor ama bence de türk kızlarını bu hale getiren yine biz erkekler.

Şimdi lütfen burada genelleme yapmadan önce biraz duralım. Hoop! Bütün Türk kızları tripli, kıskanç filan değil. Çoğunluk öylelerine denk gelmişseniz bilemeyeceğim ama benim çevremdekiler hiç öyle değil. Ayrıca kariyer de zaman alan bir durum. Haksızlık etmeyelim.

olaya türk kızı açısından bakıyorum:

boyum kısa. çünkü annem ve babam da buçukluk -babam 1.56 annem 1.51- ailemdeki tüm insanlar kısa hatta -bir tek baba tarafı biraz uzun, onlarda da 1.80 olan tek kişi kuzenim. kardeşim 1.72 falan erkek çocuğu- ki rahmetli dedem annanemden kısaydı, onu da diyeyim. kısayız yani ne yapalım? ben yıllarca yüzdüm, basketbol oynadım, çok da sağlıklı beslendim, bu kadar uzadım. ki bu türk insanındaki boy uzunluğu takıntısı iyi bir şey değil, bu yüzden benim romatizmam aso +2 değerdeyken fark edildi, çünkü boy uzama ağrısı çektiğim zannedildi. yani uzun boy, uzun boy diye yırtınmayın, hayatımın sonuna kadar iğne olmam gerekebilir bu salak, allahın belası, gerizekalı boy takıntısı yüzünden. daha da sayarım da, neyse ggd olması (g.g. duyuru yani)

triplere gelince: evet, karşılaştığım kızlar var, güzel olanları-olmayanları var. mesela bugün gözetmenliğim vardı, o sınıfta üç kız falan güzeldi. buna karşın sadece bir çocuk yakışıklıydı, ki sınıfta 10 erkek 10a yakın da kız vardı. ama bunlar birer ölçüt mü? hayır, değil.

insanların ruh hallerini hem çevre hem aileden gelen yetişme tarzı hem de karakterleri belirliyorken, kalkıp da tripli-atarlı-giderli vs. vs. demek doğru değil.

kariyere gelince, erkeklerden çok daha kariyeri iyi olan, erkek arkadaşına iş bulup da onu silkeleyip kendine getiren, karısının ve annesinin parasını yiyip de yan gelip yatmaktan utanmayan çok erkek tanıyorum.

ben türkiye'deki çoğu erkekten ve de kadından, daha iyi eğitim aldım, ki sebebi de ailemdir. çünkü ailemdeki kadınların da erkeklerin de hepsi iyi okullar bitirdiler. kariyer olayı biraz aileden geliyor, biraz da kişinin kendinden yani. ha, ailem yönlendirmezdi de ben gene bilincimi kullanarak iyi bir okuldan mezun olur, iyi bi iş sahibi olurdum. burada da kişinin kendisi devreye giriyor işte.

dediğin gibi kızlar var, yadsımıyorum. ama dediğim gibi erkekler de çok. aile yapısında radikal değişiklikler olmadığı sürece de, uzu vadede bu böyle devam edecek. hatta belki de insanların genleriyle oynamak gerekir, kim bilir? sonuçta hala ilkel üreme duyguları ile yaşıyor, hayatımıza buna göre yön veriyoruz. kim insanlığı kurtarmak için cinselliğinden vazgeçer?

edit: güzellik de demişken, o kadar göreceli bir şey ki, senin anlayışın bana göre çirkini kapsıyor da olabilir. o yüzden bu konuya hiç girmiyorum.

arz talep.

çünkü bu ülkede aşırı abazan, hormonlarına hakim olamayan büyük bir erkek grubu var ve boşta gördükleri her kıza yazıyorlar. sırf yazmakla kalsalar iyi kız istemediğini belirtse bile bu hayvanoğlu hayvanlar asılmaya devam ederek kızları iyice kezban yapıyorlar. bu sebeple de kızların götü kalkıyor normal bir durum bu.

3 haftada bir 20 lira.

2-3 haftada bir,

40 lira

edit: 3'e vurdurmuyorum artık. 3 numara kestiğim zamanda kendim makinayla kesiyordum

saygılar

edit 2: para benim saç benim, en azından sik gibi bi kafayla dolaşmıyorum hahaha :D

olması gerekn 20 günde bir ama ben 30-40 günde bir oluyorum.
13 tl saç + 7 tl sakal = 20ye parlıyorum.

ayda bir, 25

3 ayı buluyor. bazı bazı 6 ayı geçiyor.

15 tl.

yaptığım tasarruf ile yat almayı düşünüyorum:p

6 ay, 15 lira.

15 gunde bir 30 tel sac bır de her hafta 5 lıra sakal aylık 50 tl

sektirmeden 3 haftada bir 15 lira

3 haftada 1 10 tl

ayda bir 20.

2-3 haftada bir 20 lira.

7 yıldır hiç gitmedim, paha biçilmez, biçilemez.

8-9 aydır olmadım. bundan sonra da uzunca bir süre olmayı düşünmüyorum. o yüzden eğer olursam acımam 200 liraya kadar veririm.

5 hafta/50 lira

Yaklaşık olarak 1,5 ayda 1 traş oluyorum diyebilirim. Ankara'da 12 TL, İstanbul'da 20 TL.

45 gün 13 tl

ayda 1-10 tl

traşa 40 lira veren enayilerde varmış ahahhah.

ben kendim keserim saçımı,makaslan.

öğrencilik zamanımda 2-3 ayda bir,şimdi ayda 1
10 Lira

ayda bir/ kendim kesiyorum.

yıllardır saçımı adam gibi kesecek adam bulamadım. en sonunda aldım makinayı elime, kendi kafama göre istediğim gibi kesiyorum. gören de bu ne lan demiyor. hatta kuaförümü soranlar bile var.

20 ila 100 tl arasında değişen rakamlarda bir çok berber / kuaför denedim. hiç birinden ilk kesiminden sonra memnun kalmadım. Saçlarda hızlı uzuyor. bir kestiğini ikinciye aynı keseni görmedim. hele bazıları kesiyor. çok güzel ilk duşu alıyorsun saçları bir daha eski haline getiremiyorsun. ifrit oluyordum... beceriksizliğe para ödemek çok irrite ediyor beni.

ez cümle, hele ki kısa kullanıyorsan, hiç uğraşma güzel bir makina ile çöz işi. hem gereksiz geyiklerden, hem gereksiz zaman harcamadan, hem de para verip memnuniyetsiz kalkmaktan kurtuluyorsun.

3 haftada bir 10 tl

en sık 2 ayda bir, en nadir senede 1

15 tl.

9 ayda bir 3 numara

40 lira verdiğimden 1-1.5 ayda birkıla 40 lira vermek koyuyor lan

40 lira ne lan? Böyle enayileri görünce insanın berber olası geliyor harbiden.

15 günde bir. tanıdık arkadaş oldugu üçün belirrli bi para yok, bazen iki tıraş üst üste hic vermem üçüncüde 20 lira atarım.

2 haftada bir. 10 kağıt.

2 haftada bir giden arkadaslar, verdiginiz parayi geçtim, ihiyaciniz var mi?
onu da gectim zamaniniz var mi? coh ilginc

ulan ben 40 lira veriyorum millete neden bu kadar koydu? arkadaşlar anlamıyorsunuz sanırım ama para benim saç benim, kan benim damar benim. istersem 400 lira veririm size noluyor?

ve evet ihtiyacım var. 2 haftayı geçince saç çirkinleşiyor o yüzden 2 haftada bir kestiriyorum. vay anasını sayın seyirciler ya kaynanadan beter çıktı bazı yazarlar :)

2 haftada yarım santim bile uzamaz. berber o duyarlılıkta kesebiliyor mu bari?

saçlarım çok hızlı uzuyor ve berber gayette güzel kesiyor :) ayrıca kestirdiğim saç çok basit olmasına rağmen kafa yapımdan dolayı 3. haftayı geçince boka sarıyor(yanlar kısa üst önler uzun). yanlar uzuyor hemen sonra bonusa dönüyor bu yüzden de 2-3 haftada bir aynı moda giriyorum

@cey

bu arkadaşın hayalinde yarattığı karakter ciddiye almayınız.

dizilerde bile bölüm bölüm farklı yönetmenler oluyor. film serilerinde de her film için farklı yönetmen seçilebiliyor. sonuçta amerikan sineması bir sektör. yöneticisi vs var. yönetmenin kendi filmi de değil. bu nedenle mağazada tezgahtar değiştirir gibi yönetmen değişimleri olabiliyor.

harry potter bile tek yönetmenle çekilmezken bu soru garip.

Son günlerde ben de düşünüyorum, araştırıyorum neden değişiyor yönetmenler falan diye. Mantıklı bir neden bulamadım henüz. Uyarlamalar neyse de kendi yazdıklarını ne diye başkası devam ettirir anlamıyorum.

@gantoyçu,
harry potter 8 film, bu 4; kıyaslamak doğru olmayabilir. ayrıca 4 filmin sadece ilkinde yönetmen gary ross, diğer üçü aynı. bence sorum garip değil.

şurdan garip amerikada bu işi yapımcılar belirler,bizdeki gibi bütün parsayı ben toplıyım,senaryo benden yönetmen de benim mantığı yok.normal şeyler şaşırmamak lazım.

3leme değil mi bu seri, 4 film mi çekeceklermiş?

birincisi dandik olduğu içindir belki. İkinciden aldığım zevkin yarısını almamıştım.

@hjarteblod
Gary Ross kendisi ayrılmak istedi diye yazılmıştı geçen sene. Zaman kısıtlaması baskı yaratıyormuş ve bu da ortaya koyacağı kaliteyi etkilermiş vs. Bunun gibi bir şeyler demişti.
İsabet olmuş ama sonuca bakarsak :)

@tescillimarka
mockingjay'i 2 parça halinde çekecekler.

Bi sen değilsin.

Kesinlikle yalnız değilsin, herkesin sıyrıklığı kendine olsa bile...

Yalnız değilsin merak etme..

burdayız burdayız

eyvallah dostlar:)

Check-in 'deki görevliye bagajınızın 3 KG geçtiğini ve farkı tölere etmesini rica ettiğinizi söyleyin. Yapamam derse ısrar edin. O ısrarcı olursa, bagajsız yolculardan tamamlayamaz mıyız? diye sorun. Süpervizör ile görüşmek isteyin. Gidin süpervizöre rica edin. Kendim hiç bagaj sınırını aşacak bir uçuş yapmadım ama bu yolla bagaj aşımına para ödemeyen çok insan gördüm. Daha da olmadı, check-in kuyruğunda beklerken bagajsız ve elinde sadece kabin çantası olan birisine 3 kilo fazla bagajınızın olduğunu ve bagaj hakından yararlanarak 3 KG için fazla para ödemeden kurtulmak için kendisine yardımcı olup olamayacağını sorabilirsiniz.

Ayarlatırsınız bir şekilde yani. Zorlayan ödetmiyor, ben bunu hep gördüm.

hocam ben 3kg parasını öderim hiçbir sıkıntı yok benim için.

ben sadece 2. bagajı aldığımızda sorun çıkıyor mu diye sormak istedim.
yani bu ağırlık sınırı sadece tek bagaj için geçerli ve 2. bagaj kesinlikle alınmıyorsa veya 2. bagaj için çok uçuk fiyatlar talep ediliyorsa o 2. bagajı almayayım yanıma.

fıttıracağım ya şu konu hakkında tek satır yazı olmaz mı ya.

2 tane bagaj alabiliyor muyuz?
alabiliyorsak buna normal ek kg üstünden mi tarife yazılıyor yoksa ek bagaj atıyorum 50 euro falan gibi bir ücretle mi alınıyor?

yemin ederim fıttıracağım. pegasusta da adetle ilgili hiçbir şey söylenmemiş.
ek bagaj satın alma diye bir bölüm var ama o da neye göre onu da çözebilmiş değilim. cinnet geçireceğim ya yemin ederim şşimdi gidip otobüse binecem öyle gidecem be yeter ama.

agirlik onemli 2 parca olmasi degil. yani sorunsuz binersiniz 3kg icin ucret bile talep etmeme ihtimalleri yuksek.

oh tamamdır teşekkürler aradığım tek cevap buydu.

internetten satın al ek bagajı, havaalanında daha pahalıya satıyorlar.

eksisozluk.com

iyi güzel demiş de kk sadece amerikan express var o da seçenekler arasında yok. Swiftin ne kadar süreceğini yazmamış. Yandex için konuşuyorum

ve dağlar yankılandı

yabana doğru

bence merak ettiğin bir yazar varsa tüm kitaplarını alıp git. Askerde ne kitap okudum ben arkadaş ya. Çok faydalı oluyor öyle

izlemediysen okumadıysan açlık oyunları serisi de çok güzeldir. ilgin varsa tarihi romanlara moskof cariye hürrem iyidir.

@dusunuyorum

ya ben de baya kitap okuyacam da, kıbrısa düştük işte sıkıntı o. orada kitap durumu nedir ne değildir bilmiyorum, türkçe kitap sıkıntısı çekerim gibi geliyor nedense. yoksa 2 tane kitapla giderim çarşı izinlerinde alırım diğer kitapları.

ne okusam ki ya.
şu senden önce ben diye bi kitap vardı, niyeyse umut ışığım kafasında bir kitapmış gibi geldi arka kapağını bile okumamama rağmen. onu mu alsam layn.

ya da güzel bi fantastik seriye mi başlasam netsem.

gün olur asra bedel

zaman çarkına başla.
BAŞLA

kibris'ta askerlik yapan arkadasim vardi. kitap okumayan adamdi. en son okudugu kitap cin ali'ydi. bilmem kac kitap bitirip dondu. hicbirine de para vermedi. askerde kutuphaneden secip secip okudu. carsidan kitap bulabiliyorsun bunu da unutma. kitap tavsiyesi olarak da distopyalara bak derim. hayirli tezkereler.

dosya masrafı cart curt faizi çıkarıyorlar ordan.

Bankalar tahsil ettikleri vergi, ssk primi gibi kalemleri, ilgili kurumun (mesela maliye bakanligi) hemen tahsilat gunu aktarmazlar. Anlasmaya gore ornegin 3 is gunu bu para bankada kalir. Sifir faizli kredide, ki bu nakit yonetimi kredisi olarak da bilinir, firmaya 1 gunluk faizsiz kredi acilir ve firmanin vergi, veya ssk prim veya her ne ise banka tarafindan sisteme 'odendi' olarak girilir. Firma, ilgili islem tutarini bankaya 1 veya 2 gun sonra oder. Dolayisiyla banka bu parayi 3 degil de 1 veya 2 gun kullanmis olur. Firma da odemesini 1 veya 2 gun sonra gerceklestirmis olur. Nakit yonetimi kredilerine, alternatif maliyeti oldugu icin bir maliyet gozu ile bakilir. Bankalarin genelde onemli musterileri ile iliskilerin devami amaciyla kullandirilir.

Ama yok bireysel krediler icin soruyorsaniz aslinda faize sifir denir ama dosya masrafi cart curt tahsil edilerek, kredinin aylik ve yillik maliyeti, faizli kredilerin maliyetine esitlenir.

@tescillimarka
@gogu delen adam bireysel kredi.emeklilere özelmiş.maaş aldığı banka.
dosya masrafsız.1000 lira kredi 1000 lira direk yatmış.83,3x12 şeklinde.

araba şirketinin sürüm yapması. faizi falan araba şirketi ödüyor bankaya ama tabii bu arabanın fiyatına yansıyor kısmen. yine de avantajlıdır tütekici için.

ben malumatfuruşluk edip olayı bambaşka şeyapmışım. :)

neyse, o da bir bilgidir. fazlasından zarar gelmez.

Geri odemesi tam 1000 tl ye esit ise oldukca uygun. Maas musterilerinde de belirttigim tarzda mantik var. Banka bildigim kadariyla maasi sgk dan, maas gununden 2 veya 3 gun once aliyor. Yani x kisisi ayin 15inde maas aliyorsa, banka bu tutari 13unde tahsil ediyor. Bir de maas musterilerinin hemen hemen hicbiri tum maasi bir gunde hesaptan cekmez, hesapta tortu kalir. Bankanin bu surecteki kazanimi da bu bloke gun ve hesaptaki tortular uzerine. Ben ilk etapta sorunuzu, firmalar icin sifir faizli krediyi soruyorsunuz zannedip ona gore cevapladim. Bir de bankalar musterilerini kredilendirmek ister ki bu da musteri ile uzun vadeli iliski demek.

arkadaşlar, şimdi aklıma geldi. bu kampanyalar "sıfır faizli ya da masrafsız" şeklinde oluyor. yani faiz ya da masrafın birinden mutlaka kazanıyor banka.

yüzde 2-3 arası.

Olur tabi, olmaz mı. Ben de onu bekliyorum zaten.:) Hele de hizipçilik bir başladı mı epeyce çatırdar. Yüzdesini bilemem artık ama 2 den 3 ten fazlar olur bence.

yüzde 1'e denk geldiği söyleniyor, zaten bundan dolayı rahatlar ya...

daha bu çatışma gün yüzüne çıkmadan belliydi, cemaatin oyu %2'dir türkiyede. ha kavga ettiler diye nereye gidecek cemaatin oyları o da var. sanki gidip chpye mi atacaklar? yarısı umursamadan yine akpye verir, yarısı da en kötü boş atar.

sanmıyorum çok büyük bir oy kaybı olacağını. tabi desteğini çekip birde kirli çamaşırlarını ortaya dökerse iş değişir, cemaat dışından da bir oy kaybı yaşanabilir akp için.

cemaati küçümsüyorsunuz bana göre. %1 mi?

bu adamlar öyle noktadalar ki artık istediklerini alaşağı edebilirler.

seçimler yaklaştıkça patlayan kasetleri göreceksiniz.

bu yazımı okuyanlar da bu yazdıklarımı hatırlasın o zaman...

%30-35

yıllar önce erbakanla tayyip arasında gene bir gerilim olmuştu o zaman akp'nin işi bitti kesin oyları %10-20 düşer dediler pek bi etkisi olmadı.Son dönemdeki siyasetine bakarsak bu olay anketlerinde dediği gibi %2-3 etkiler.Ha karşısında sıkı bir muhalif parti olsaydı o zaman daha çok etkilerdi

desteğini çekmez... kime oy verdirecek?
ne kadar dershaneler konusunda ters düşseler de cemaat istediği gibi at koşturmaya devam edebiliyor.

cemaat türkiye seçmeninin önemli bir kısmını oluşturuyor. yüzde 1-2?

hatırlamıyorsunuz sanırım ama 99'da ecevit 'bazı cemaatler iyidir' dedi ve mhp'yle de olsa iktidara geldi.

rte 2002'de cemaat oyları sayesinde geldi. günümüzde cemaatçileri kendine çekmiş olabilir ama yine de %2-3 demek çok mantıklı gelmiyor bana.

rte'nin kapatmaya çalıştığı dershanelere gidenler sadece cemaat için değil aynı zamanda akp için de çok önemli aslında. dershanelerin kapatılması sadece cemaat değil akp için de kayıp.

ülkede cemaatle yatıp cemaatle kalkan her yaştan çok ciddi bir kitle var. akp dershaneleri öne sürerek açık açık cemaatle artık işim yok diyor ve o kitlenin oyunu gözden çıkarıyor ve o kitle öyle azımsanacak bir yüzdeye sahip değil.

cemaat parti kurmadıkça, merkez sağda yeni bir siyasal oluşum çıkmadıkça AKP oyunu etkilemez.
cemmat gidip CHP'ye zaten atmaz F. Gülen cennette şefaatçiniz olacam dese CHPye oy verdiremez. MHP'de bahçeli oldukça cemaatle yıldızları barışmaz -sadece şu Oslo sürecinde kürtlerin biz doğuda cemaati istemiyoruz dedikleri biliniyor, mhp ile kardeşliklerini hatırlayacak tek argüman şu anda bu ama tutmaz bu da MHP oynamıyor o ata.
neyse efendim sonuç olarak parti yok parti!
ayrıca "oy deposu" olan yerlerde her daim RTE karizması Gülen karizmasının üstündedir.
Dersanedeki hocaları, yargıdaki, emniyetteki kadroları filan unutmuyorum ama o hakimin -emniyet müdürünün tek bir oyu var. anasının babasının bebesinin danasının yüzlerce...
bir cemaat okulu mezunu bildirdi.

cemaat nedeniyle %1 bile dusus olmaz.

barzani olayi nedeniyle ciddi oy kaybedecek bence akp.

Bence %2-3'ten fazladır ve ayrıca Gülen işaret etsin CHP'ye de oy atarlar. Bu işler nasıl yürüyor sanıyorsunuz? Hoca işaret ediyorsa vardır bir hikmeti derler...

Benim anlamadigim; madem cemaat oylari bu kadar az, %2-3,nasil varligini surdurebiliyor? Bir kere varolusuna ters, yani adi ustunde cemaat. Yok emniyeti bagladik falan diyorlar madem bu kadar azlar sebep nedir. Biat mi ediyorlar?

Cemaat'in CHP'ye asla oy atmayacağını düşünenler fena yanılıyor. BBP ve MHP gibi alternatiflere de yayabilirler oylarını.

sanırım oyun etkisinin %2-3 olmasını düşünülmesinin nedeni tabanın cemaatin liderlerinin kararlarına uyumunun muallak olması yanılıyor muyum? yani burada cemaatin toplamda yayıldığı topluluk bu cemaate mensup insan sayısı çok fazla olabilir. ama cemaat sonuçta başlı başına bir siyasi yapı olmanın ötesine geçerek büyümüş bir şey. dolayısıyla orada siyasi görüşleri farklı olan insanlar var. şimdi tabandaki adam da cemaate ters diye kendi siyasi görüşünü bırakmak zorunda değil. cemaatin lideri haydin aradaşlar şuna oy verelim dese bile siyasi olarak insanı yönlendirme gücü diğer konulardaki yönlendirme gücü gibi olmayacaktır. sanırım bu yüzden%2-3 gibi oran düşünülüyor. yoksa cemaatin az saydıa mensubu var diye değil. yanılıyor muyum?

@pinking of you
kesişim kümeleri büyük şöyle ki:
AKP olmadan önce cemaatte olan bi dolu insan vardı bunlar arasında DYPlisi ANAPlısı vardı vs vardı farklı bölgelerde farklı adaylar desteklenirdi. 99 da DSPye de kısmen oy verildi. merkez sağ bitti ama şimdi parti kalmadı ki :) MHP-cemaat de yan yana gelmiyorlar.
cemaat olmasaydı da AKPye verecek bi dolu insan var. AKP diğer dini topluluklardan da oy alıyor menzilciler de AKPye verdi, ismail ağa bile verdi. geçen seçimlerde aman AKPye vermeyin denmesine rağmen taban yine verdi bazı topluluklarda...hiç bir dini grupla angaje olmayıp oy veren zaten milyonlar var.
Ancak şu anda genel profile bakarsak hem cemaatle angaje hem AKPye oy veren bir profil var. Bu profil genel olarak anadolu...Bu insanlar sohbete gider, çocuğunu dersaneye gönderir, zekatını hayrını verir cemaatle iyi geçinir ama eti senin kemiği benim teslim halinde değildir (eti de kemiği de cemaate teslim halinde olan tabaka çok azdır ben buna eminim hem kendim cemaatin içinde yetiştim, hem tüm sülalemden çevremden biliyorum)işte bu insanlara cemaat ne yapacak ? CHPye mi verin diyecek? DSP zamanında Ecevit gibi bi faktör vardı unutulmasın - oy versin vermesin anadolu insanı saygı duyardı kendisine- şu anda o faktör yok.
dedim yine diyorum sağda parti kurulmadıkça bi düşüş olmaz.

@arnold MHP ve BBP için potansiyel var da çalışma yok
@godsparticle, evet ben de senin gibi düşünüyorum.

2-3 diyenler kusura bakmasınlarda at gözlüklerini çıkartsinlar bence. 2-3 olsa kim sikler cemaati? Nereden baksan %15 etkiler.

En az %7-8

bir arkadasimin arkadasi 5-6 yil once 200 milyar lira (6 sifir atilmadan onceydi heralde)kazanmisti. sonra is kuruyorlar elemanin biri de bunlari katakulliye getiriyor ve batiyorlar. piyasaya cok borclari vrdi en son. yani onlara yaramamisti ikramiye

2 yıl önce trilyon (kaç tane olduğunu bilmiyorum) kazandı arkadaşımın babası.

bizim bir işçi 2008'de on numaradan 150.000 lira kazanmıştı. köyünde ev yaptı kendine ama hala çalışmaya devam etti. şimdi ne yapar bilmem.

eski sevgilimin babası 10 yıl önce falan lotoda 6 bilmiş.

ben ta ilkokuldaydım, yan sınıfın öğretmeni sayısalda sayıları öğrencilerine söylettirerek altılı tutturmuş, hediye olarak erkeklerin hepsine adidas'ın pahalı orjinal futbol toplarından, kızlara da barbie almıştı.

kendine cip aldı ama.

işyerinde çalışan biri 1.300.000 kazandı sayısaldan. batırdı parayı bilmediği işlerde, 3 senede

fena değil, zaman öldürüyor. ergen öğeleri pek yok.
lakin kalite düşük, dizi neredeyse tamamen batman kopyası.
hayali, suçlularla dolu şehir+doğuda mistik dövüş sanatları öğrenmiş, gündüz ortamcı karı-kız takılan-gece suçlu avlayan zengin+takıntılı polis+zenginin idealist uzatmalı sevgilisi

çerez işte. her şey bitti izleyecek dizi arıyorsan gider, yoksa daha güzel bi 10 tane dizi sayarım en az.

kargoya versin, teslim alma iade et. direkt. kargo parasi girer

almama gibi bir şansım olsa keşke ama çok istediğim bir şey ve resmen başka hiçbir yerde yoktu fiyatı da çok ucuzdu.

eğer bugün kargoya vereceklerinden eminsen siparişi iptal et hemen. adamlar muhtemelen kargoya vermiştir ve sisteme girilmemiştir. bu şekilde adamlar birazcık yusuflarlar. gerisi senin insafına kalmış.

ben saydırmaya başlıyorum havuz elektroniğe o zaman.

valla bu adamlarla ilgili hiçbir şeyden emin değilim param bol olsa zaten gider dertsiz tasasız elden alırdım biraz daha fazla verip ama öğrenciyim işte.

çok sağol tescillimarka ben de şu süreç bitsin detaylıca yazıcam.

1 için yorum yapamadım ama 2 için sıkıntı olmaz bence, emek veriyorsun.

1) olağan şeyler tabii. hatta iyi satışçılar müşterileri ile transfer olurlar bir firmadan diğerine. ancak d firmasındaki müdürünüz amiriniz vs. ile iletişiminiz varsa, ilişkileriniz sıcaksa haber verebilirsiniz bence durumu, en azından sizden duysunlar. ama aksi durumda hiçbir sakıncası yok. zaten araları bozulmuş diyorsunuz. müşteri çalıyor değilsiniz yani.

2) bu biraz sıkıntılı. ve bence etik değil. oluşabilecek b firması kaynaklı en ufak bir sıkıntıda bile tadınız kaçabilir. ödemeler firmalar arası yapılmalı, kişiler arası değil. hele ki sizin ayarlamakta olduğunuz bir işte ve arkadaş vs. mevzusu da var. tabii yapan çoktur bu şekilde mutlaka ama bu benim görüşüm.
ekleme: örneğin B firması C firmasına ödeme yapabilir yani "koordinasyon hizmetleri" adı altında. böyle bir çözüm bulunabilir belki.

@tescillimarka

teşekkür ederim ben de senin gibi düşünüyorum. sonuçta bir emek vereceğim ama yine de başkaları tarafından bu böyle gözükmeyebilir.

@neyleyim
yorumun için teşekkürler.

d firması ile iletişimim var hatta eski patronumla da ara sıra görüşürüm fakat d firması patron şirketi olduğu için bu durumu müşterimizi çaldı diye düşünme olasılığı yüksek.

b firması kendi kapsamı ile ilgili bütün sorumlukları üzerine alacağı için üzerimde bu tarz bir sorumluluk olmayacaktır. sadece bilgi akışı ve koordinasyon benim üzerimden gerçekleşecektir. arkadaşımın çalıştığı şirkete de bir faydam olsun istiyorum. kendisine de güvendiğim için beni zor durumda bırakmaz diye düşünerek bu işi kendisine pasladım.

orusburus,
ben tabii kötü senaryoyu düşünerek yorum yapıyorum. her şey yolunda giderse zaten her hangi bir sorun yaşanmaz ama diğer boyutunu da düşünmek lazım.
"para" girdi mi işin içine dostluk diye bir şey kalmıyor maalesef.
yoksa elbette iyi niyetinden şüphem yok, hem firmam iş yapsın, hem arkadaşım iş yapsın, hem müşterinin işi görülsün istiyorsun.
ben senin yerinde olsam bu yardımı bedelsiz yapardım.
elden para almak gerçekten sıkıntılı diye düşünüyorum.

oo kızlı erkekli öpüşüyorlar...

sigara içtiğim için pek bi fark olmuyor, yanlız ben çocukken sigara içmiyordum tabiki, annem babam sigara içtiği için beni öperlerken falan çok tiksinirdim.

sigaradan ben de iğreniyorum ama hiç de öyle kültablası yalamış tadı filan vermiyor.

tütün kokan kıza ayrı bi hastayım

@uepuey

kaç kez kül tablası yaladınız hocam?

cevap : Ben de tiksinirim.

hastasıyım şahsen, eline yakışıyorsa eğer.

sigara içiyorum ancak düzenli diş temizliği sakız şeker kullanımım mevcut. herkes de öpüşüyor gayet benimle sigara kullanmasa bile. bence sen abartıyorsun

Çok üzülüyoruz biz de siz bize kadın gözüyle bakamıyorsunuz diye asdfghjkl

Gayet de öpüşüyor valla,içen de içmeyen de.

Bırak öpüşmeyi sigara içen kıza oral bile yaptırmam...

haklısın kesinlikle.

Ne kadar abartılı cevaplar var. Hiç sorun olmaz ben de içiyorum ama içmesem de sorun olmazdı.Çünkü sakızla,diş bakımıyla,parfümle halledilecek şeyler.Sigara içmeyenler de sözlükteki şekersiz çay içenlerin övgü beklemesi geyiğine döndü.Baya nimetten sayıyolar sigara içmemeyi :)

Ben de aynı düşüncedeydim ama başka güzellikleri unutturabiliyor. Gerçi benim örnek günde 1-2 tane falan içiyordu.

tutmaz,
Türkiye ve Romanya maçları üst biter bence.

tutmaz. çok riskli kupon
türkiye-belarus üst biter
fransa-ukrayna herşey olabilir

riskli kuponlar tutar. ihtimali var.

fransa - ukrayna handikap 1 hatta. başka şansı yok fransa'nın. ve dünya kupasına gitmek için ne gerekiyorsa yapacaklardır, ve hatta yapmışlardır (platini etkisi)

ilk maçta 2-0 yenilip dünya kupasına giden yok tarihte, hatırlatayım.

tutabilir.
romanya sıkıntılı gibi.

işine gelmeyen cevaplara tik koymamışsın da keşke tik koymamakla tutsaydı.

koşarak uzaklaş derim.

niye karışmıyorsun, arkadaşlarını aslan yerken mal mal bakan zebra mısın sen?

1-2 cümle ederim sakin olun falan derim. biraz durulunca tüyerim.
banane amk başka yerde kavga etsinler

dafuq +1

sonra onlar barışır iyi olur,sen kötü olursun.

eğer çok yüksek sesli kavga ediyorlarsa sakin olun derim ama karışmam kavgalarına

espri yaparak yumuşatmaya çalışırım. işe yarıyor bazen.

ehh yeter kafa siktiniz gidin evinizde yapın lan kavganızı derdim. demişliğim var hatta. tabi benim fevri çıkışlarıma alışkın olduklarından sorun etmediler.

bana bi numara küçüğü oluyor normalden.

1- atatürk'e laf etmek artık kolaylaştı. eskiden adamın şeyinden kan alırlardı afedersiniz.
2- tamamen kötülemenin sebebi, birincisi cehaletten, ikincisi de iktidar olan atatürkçülük düşüncesinin yobazlığına karşı bir tepki olarak. (türkiyedeki ateistlerin daha "aşırı" ateist olmaları gibi, çünkü burada çok yobazlık var ve doğal olarak tepki gelişiyor bu yobazlığa)
3- atatürk "din vardır ve lazımdır" demiştir. :))))))))))))))
şaka bir yana, atatürk dindar olmadığı gibi din ile pek ilgisi olan bir insan da değildi benim bildiğim kadarıyla. müslüman olmasaydım, doğrudan "atatürk müslüman değildi" derdim. ama müslümansa, bu durumda benim inancıma göre bu iftira olacağı için bunu demekten sakınırım.

1-) 10 kasım için koç holding ''olmasaydın olmazdık'' şeklinde bir reklam yayınlamıştı. bunun üzerine de sancaktar dergisi akit gazetesine ''olmasaydı da olurduk'' şeklinde ilan verdi. bu sıralar bu yüzden bu kadar gündemde. bu ilandan cesaret alan, gaza gelen sevmeyenler de internet ortamında saygısızca nefret söylemlerinde bulunmaya başladı.

kesinlikle anlarım, elbette eleştirilecek yanları vardır ki kendisi putlaştırılmak istememiştir sonuçta. ancak saygı duymamak ayrı bir şey.
eleştirebilirsin, sevmeyebilirsin ancak alenen insanları kutuplaştırarak, tahrik ederek böyle ilanlar vermek saygısızlığa girer diye düşünüyorum.

2-) saygı duymadan kin kusma gerekçeleri tamamen dini sebepler. dini olguları ve kitleyi arkalarına alarak atatürk ve kitlesini bu yönden vurmak istiyorlar anlayacağınız.

3-) atatürk-din konusuna gelince insanlar daha doğrusu kendisini sevmeyenler insanlar bunu bir ayrışma aracı olarak kullanıyorlar. günümüzde tamamen ''atatürk'ü seviyorsan dinsizsin'' gibi alenen bir düşünce ortamı oluşturuldu.

benim düşüncem ise atatürk'ü sevmek veya sevmemenin dine bağlanması manasız. tamamen kutuplaştırma derdinde olan aşırı muhafazakar kesim dini, atatürk'e karşı bir koz olarak kullanma gibi manasız bir girişim içindeler.

bir de 3. soruya mühim bir cevabı unutmuşum. atatürk, "islam terakkiye manidir" düşüncesinde bir insandı bence.

yanlış şeyleri şimdiye kadar insanlar asla ve asla dillendiremediği için, özgürlük olunca hepsi bir anda ortaya çıkmaya başladı. bir süre daha böyle devam eder, bi 20 yıl sonra normalleşiriz. "kim mükemmel değil ki.s" diye basitçe geçiştirilecek şeyler değil yalnız.

1) Ben bu konunun bu aralar fazla konuşulmasını reklamla bağdaştırmıyorum çünkü son birkaç yıldır var bu olay. Popüler oldu gibi bişey. Bir aralar nasıl millet ateist olduğunu söyleyip vs marjinal olduğunu sanıyorduysa (lafım marjinal olduğunu düşündüğü için ateist olduğunu söyleyenlere.) şimdi de Atatürk'ü sevmiyorum demek marjinallik gibi bişey.

2) Saygı subjektif bi kavram. Yani kimse kesinlikle Atatürk'e saygı duymak zorunda diye bişey yok. Yaptığı şeylerle senin saygını kazanmış olabilir ama bir başkasının nefretini kazanmış olabilir. Bu normal bir şey. Ama önemli olan, Atatürk'e değer veren, saygı duyan insanların görüp / duyabileceği yerlerde ağır, hakarete varan, dalga geçen vb. şeyler söylenmemeli. Bu da diğer insanlara saygıdan olması gereken bir şeydir. Diğer insanlara saygı duymayan biri de zaten kendi gibilerle bir arada olur sadece. (Sevmediğini belirtmeyi saymıyorum buna, Atatürk'ü sevmediğini söylemek saygısızlık olmaz.)

3) Ben kendisinin dini inancı olmadığını veya olsa bile öyle lafta sözde olduğunu düşünüyorum. Ama her siyasi, dinin gerekli olduğunu düşünür.

Kendimin Atatürk hakkındaki düşüncelerine gelecek olursam, ben seviyorum bireysel özelliklerini. Yani dinlediği müzikler, rakı ve sigara ile olan ilişkisi aramızda bir samimiyet kuruyor sanki. Beraber oturup içmek istediğim adamlardan biri. Giyim kuşamı, karizması, hitabet sanatı vs. ile de gayet saygı duyduğum bir insan.

Siyasi yönüne gelecek olursak tam olarak seviyorum veya tam olarak sevmiyorum diyemem. Dönem şartlarına göre çok yerinde ve akıllıca kararlar aldığı kadar, Dersim olayları ve radyolarda Türkçe müziğin yasaklanması gibi olaylara anlam veremiyorum. Bu nedenle katıksız savunduğum ve sevdiğim birisi değil Atatürk.

Ancak dediğim gibi, öyle bir dönemde elini taşın altına koyma cesaretini gösterip -belki de kapasitesi doğrultusunda- yapabileceği en uygun adımları atmış olmasıyla şahsi olarak son derece saygı duyduğum ve bu yönüyle de çok sevdiğim bir devlet adamıdır kendisi.

Ekleme: Atatürk'ün ciddi psikolojik bunalıma girdiğini düşünüyorum özellikle ömrünün son zamanlarında. Yaşadığı şeylerin ağırlığı, çevresinde güvenebileceği kimselerle arasının birer birer açılması ve en son her şeyi bırakıp gemisiyle gitme isteğini dillendirmesi bunu düşündürtüyor bana. Zaten, yaverlerinden birinin söylediğine göre koca sarayda tek başına sabaha kadar öylece oturup rakı içme olayı ciddi bunalımlar yaşadığının göstergesi. Ve bu adamın destek alacağı bir ailesi de yoktu. Kalabalıklar içinde yalnız dediğimiz adamlardandı Mustafa Kemal Atatürk.

atatürke karşı soğuk duygularım var :)
takdir edilesi şeyler yaptığını inkar etmiyorum ama soğukluğumun başlıca kaynağı milliyetçiliğidir. çok daha birleştirici olabilirdi.
ayrıca "olmasaydı da olurduk" reklamını iğrenç buluyorum, gerçekten. bu kadar saldırgan, saygısız ve pişkin olabildikleri için iğrenç buluyorum. ama "olmasaydın olmazdık" fikrini de saçma buluyorum. olmasaydı da olurduk ki. tamam farklı olurduk ama bi şekilde bu coğrafyada birileri olarak olunacaktı yani. bi duyuru vardı geçenlerde "atatürk olmasaydı ingiliz piçi olurdunuz" diyen bi öğretmenle ilgili. iyi de o zaman da ingiliz olduğunuz için gurur duyacaktınız? koloni değiliz diyeyse bu sevinç, koloninin dibiyiz.

1- Aslında tarihte çok basit bir kural var. Bu dünyada kötüleyen kötülenir. Atatürk de vakti zamanında kendinden önceki yönetimi bir manada kötüledi (ki o günün şartlarında ulus devlete sağlıklı bir geçiş için bu kötüleme gayet normaldi) Neticede bugüne baktığımızda halk içinde muhafazakar demokratlar, liberaller ve islami hassasiyet taşıyan kesim de şuanda bu zihniyeti kötülüyorlar. Bütün bu gruplar Atatürk'ten nefret ediyor anlamında söyleyemeyiz ama bu ülkede herkesin Atatürk'ü "olma" sebebi olarak görmediği aşikar..

2- Gerekçesi ise tabiki dünya görüşüdür. Doğuyu benimseyen, kendini batılı gibi görmek istemeyen halk kendisine tepeden inme dayatılan ilke ve inkılapları benimsemedi.

1- Yaşadığımız ülkede, Atatürk, bir siyasetçi, devlet adamı vb. olmaktan öte bir yere kondu. Çocukların ilk öğrendiği kelimeler arasına girdi, küçücük çocuklar onun adına yemin etti, adına "manevi şahsına hakaret" adında özel yasalar çıkarıldı, neredeyse her 100 kişiye 1 heykeli/büstü dikildi ve nihayetinde darbeler vesilesiyle "aldığın nefesi ona borçlusun" diye bir şey türetildi.

Bu durum, ilk defa kemalist bir gelenekten gelmeyen bir hükümet döneminde yavaşça ortadan kaldırılıyor. Ben iktidarı destekliyor falan değilim ama yaşadığımız sürecin sağlıklı olduğunu düşünüyorum.

2- Atatürkü sevmek, saygı duymak zorunda değiliz. Atatürk, ulvi falan değildir. Bir insandır. Kendi adıma Atatürk'e saygı duymuyorum, saygı duymak zorunda değilim, sevgi de beslemiyorum. Neden mi?

Öncelikle, Atatürk, bu Atatürk mitini yaratan kişinin kendisidir. 1919'da Samsun'a padişahın emriyle yola çıktığı halde, bunun aksini anlatmaktadır. Kurtuluş Savaşı neredeyse baştan aşağı bir efsanedir. Yola çıktığı önce İttihatçılar başta olmak üzere sonradan Kazım Karabekir vb. bütün arkadaşlarını kendine rakip olarak görmüş ve sürekli tasfiye etmiştir. Bu tasfiyelerde bazen "ihtimaldir ki bazı kelleler" uçmuştur.

Topal Osman başlığına bir bakın. Acımasız bir katliamcı olan bu adamı korumuş kollamış, kendisine "koruma" yapmıştır.

İdeolojik olarak ulus devlet inşasını ırka dayandırmıştır. Nüfusun hatırı sayılır bir kısmı olan müslüman olmayan veya müslüman olup türk olmayan nüfusa yönelik sürgün, baskı politikalarının mimarıdır.

Daha da basit ve önemli neden, Atatürk, diktatördür. Şaşırmayınız. Atatürk'ün yaşadığı dönemde çok kısa bir aralık dışında tek parti diktatörlüğü mevcuttur. Atatürk'ün genel başkanı olduğu parti dışında siyasi faaliyetler yasaklanmıştır. Adı Cumhuriyet olan ama gerçekte, tek bir kişi tarafından yönetilen bir ülkede, gerçekten cumhuriyetten, demokrasiden bahsetmek mümkün olabilir mi?

Tarihi resmi kaynaklardan değil de, bilimsel araştırmalardan önyargısız okur, tartışırsanız, bir anda kendinizi inanılmaz bir yalan denizinde yıllar boyu kalmış olarak bulursunuz.

3- Şahsi kanaatim Atatürk'ün politik strateji ve taktikler konusunda başarılı olduğudur. Atatürk'ün din ile ilişkisi de tam da bu eksendedir. Yeri gelip fetva çıkarttıran, islami söylemi kullanan, yeri geldiğinde de sekülerleşen bir yapısı vardır. Dönemin hemen bütün ulusçu siyasetçileri gibi, kişisel olarak seküler ama tanrısal inancı olan biri olduğunu düşünüyorum. Ama öyle namaz niyazla işi olduğunu sanmıyorum. Ateist olduğuna da inanmıyorum.

1- gündem değiştirme ve kendi pisliklerini örtme. gücenme lütfen, sen gibi anlamsızca sinirlenen insanları oyalıyorlar işte böyle.
2- 24-38 dönemini okuman yeterli, görebilirsin. Sen "elbette hataları olmuş" diye geçebilirsin ama o hatalar kanından canından insanların zulüm görmesine neden olduysa tepkin bu kadar basit olamıyor; gerçi buna da gerek yok biraz vicdan yeterli. ayrıca saygı gösterme zorunluluğu da çok saçma. zaten bu "son dönemlerde..."ki tepkinin sebebi de o, bastırılmışlık. Eskiden bu kadar rahat yazılıp çizilemiyordu, şimdi birden serbestleşince, ki bunda interneti kontrol mekanizmasının pek etkili olmaması da bir etken, "acısını çıkarmak" misali bokunu çıkaran da oluyor elbette.
3- hiçbir önemi yok benim için.

adam isyan etse arkasına kim destek çıkacak?
evindeki aç çoluk çocuğunu düşünüyor ve hali hazırda zor bulduğu o işi kaybetmek istemiyor.

çok kolay açıklanabilecek bir durum değil, tıpkı yağma kültürünün olmaması gibi. muhtemelen tarım toplumu olmamıza dayanıyor; ama aksi durumlar da kesinlikle vardır. o yüzden işin içine din de girer, tanzimat döneminden beri görülen halk desteksiz üstten inme reformlar da.

şükürcü bir toplumuz,bence sebeplerden biri bu.

bilgi eksikliği.

japonya'da senede kişi başına 22 kitap düşerken türkiyede senede 1 kitaba 12 kişi düşmesi.

kötü tecrübeler. isyan edenlerin geçmişte asılmış olması.

dur sus otur kültürüne(kültürsüzlüğüne) dayalı aile ve okul eğitimi.

kısaca cahillik.

aile bağlarından mütevellit etfaftan çekinme

aynı zamanda yardımlaşma/dayanışma

(30 yaşındaki adama hala ailesi bakıyor vs.)

Cahillikle falan alakası yok...
İsyan etmenin hiç bir şeyi düzeltmeyeceğini, tam aksine işlerini zorlaştıracağını bilir.

çünkü şu an bize kötü olarak gelen durumlardan onlarca kat daha kötüsünü yaşamış geçmişte insanlar. o kötü dönemler unutulunca mevcut durum yeterli gelmeyecek artık.

Peki sence isyan etmek derken ne yapmalı?

yağma kültürü olmaması, aile bağları, dayanışma ve destek, şükürcü toplum söyleyişlerinin hepsi doğru. tüm bunların ardında yatan sebeplerden biri ise, ülke içinde feodal yapının güneydoğu,ege, ve kısmen akdeniz bölgeleri dışında çok fazla olmaması, olan feodal yapının da özellikle avrupadaki gibi bir geçmişe sahip olmamasıdır. bir çoğumuzun gitmesek de görmesek de orda olduğunu bildiğimiz bir köy olması, bizim insanımızı bir şekilde şükretmeye veya herşeyi sıfırlandığında bile, en azından dönerim köyüme 2 metre toprağımın yarısına arpa eker yarısına buğday ekerim, 2 tavuk bir keçi tok tutar nasılsa diyebilecek bir durumu var.
ek: bu köye dönme ve kendi toprağının sahibi olma durumunun avantajları ve dezavantajları vardır. devlet ve halk arasında bunun artı ve eksi yönlü döngüsel bir işleyişi var.

insan haklarının baya baya sallanmadığı nadide ülkelerden birinde yaşıyoruz. işsiz olsan da iyi kötü avrupada orada burada bir şekilde yaşayabiliyorsun ama türkiyede bunu yapmak pek mümkün değil. bir de o işçi sınıfı zaten kendi haklarını aramaktan önce ailesini geçindirme derdinde anasını babasını varsa eşini çocuklarını. yani böyle şeylere takılacak lüksü pek yok. böyle bir değişim de zaten ha deyince gelmez.

allah rızkını verir diye bir düzine çocuk yapan milletiz.
rahat olanlar zaten pek dindar olmayanlar.
(bkz: 700 lira maaş alıp çok şükür diyebilen insan) lar da var.

günah yani isyan etmek.

o isyan, daha meslek sahibi olmadan, ergenlik cagi bitmeden oluyor efendim. memnun olunamayacak durumlarin ortasina, yillarca adim adim giren insan; bunu, kendi secmis demektir. isyan etmek falan ohoo... bahsi gecen insan,ancak "bu ne anunagoyem, boyle kader mi olur..." seviyesinde isyan edebilir. ayrica bu, turkiyeye has bir durum da degildir.

ne denirse densin dreamhost'tan çok memnunum.

guzelhosting

@bbk dreamhost azcık tuzlu

isimtescil, belki?

@wmfm allah korusun :)

kebirhost kullanıyorum ben sorun çıkmıyor. paran çoksa slmhosting de baya iyiydi 2-3 sene önce kullanmıştım ama biraz tuzlu.

8.95'e sınırsız (trafik de, alan da, barındırılan domain de.... sınırsız) shared hosting, ayrıca müthişe yakın bir müşteri ilişkileri. en az 5-6 yıldır kullanıyorum. En az 60-70 site var. arasında çok kurumsal yerler, bir kaç kere ciddi ddos saldırısı altında kalan çeşitli politik yayınlar vb. var.

250 MB Disk Alanı
5000 MB Trafik
10 Adet Pop3 E-posta Hesabı
1 Adet Mysql Veritabanı
3 Adet Alt Alan Adı
Php 5.3.x Mysql 5.x
Cpanel 11 Türkçe

bunları 9.95$'e satabiliyorlar mı gerçekten?

şunu da belirteyim, dreamhost'ta bir sitemiz hem sürekli saldırı yiyordu, hem de alexa rank'ta ilk 4000'de olan çok ciddi trafiği olan bir siteydi. Bu nedenle zaman zaman çok yavaşlamalar olmaya başlamıştı. Onu VPS'e taşıdık, o da şimdi sorunsuz.

justhost

en iyi hosting konusunda web hosting tavsiyeleri yer alıyor.

Hostel ya da hostes onerisi olur mu ?

aralarının nasıl olduğunu bizzat kazım karabekir'in ağzından okuyabilirsiniz. kitap Paşaların hesaplaşması. gayet de belgelerle ve doyurucu bir şekilde anlatılmış. bu ve daha başka pek çok şey için okumakta fayda var derim.

son dönemlerde değil çoook önce bozulmuş kazım karabekirle mustafa kemalin arası. inönü'yle olan muhabbetler bence şehir efsanesi. bozulamaz onların arası.

kazım karabekirle araları bozuluyor hatta sürekli polis geziyor Karabekirin çevresinde, 1-2 sefer eşyalarını filan sivil polise taşıtıyor hatta, zaten takip edeceksin bari bir işe yara diye. Bir başka seferinde de nereye gideceğini filan söylüyor, aman evladım beni kaybedersin sonra amirinden azar yersin filan diye.

İnönü ile araları ölüm döşeğindeyken bozuk.

Yalnız bu düşmanlıktan ileri gelmiyor, devlet politikaları sebebiyle.
İnönü Atatürke sert çıkıyor son seferinde devlet içki masasından yönetilmez diye, oradan sonra Celal Bayar devralıyor.

Zaten Atatürk ölür ölmez inönü paralara kendi resmini bastırmaya, heykelleri değişttirtmeye filan başlıyor. 1950lerdeki Atatürkü koruma kanunuda bu yüzden çıkartılıyor DP tarafından

Kazım Karabekir ve İsmet İnönü Harbiye'deyken en yakın arkadaşlar, kankalar, birbirlerine mektuplarını okusan görürsün, adeta can yoldaşı gibiler. Düşün ki bu İsmet İnönü bile Atatürk ve Karabekir çekişmesinde Atatürk'ün yanında saf tutuyor. Karabekir payitahtçıydı ve kimse kusura bakmasın bilgisine rağmen (müzik bilgisi gibi) gericiydi.

Peki, aralarini bu kadar bozucak ne vardi?

mustafa kemal siyaset oyununun en yetenekli oyuncularından.bu oyunu iyi oynamak içinde yalancı olmak , çıkarcı ve faydacı olmak gerekiyor. mustafa kemal yaptıgı devrimlerin hepsini bu dusturda yapıyor. açın 1919-20 arası kongre kayıtlarına bakın mstafa kemal baya baya dinci gerici takımı kendine çekmek için hilafet tehlikede din elden gidiyor dini ve halifeyi kurtarıcaz diyor. kazım karabekir zaten cumhuriyetci değil. hanedan ile araları sıkı bir aileden geliyor ve ''ekmek yediğim yere ihanet edemem '' gibisinden mertçe ama zayıflık yaratan bi dusturu var. yani mustafa kemal 20 de erzuruma geldiğinde ben cumhuriyeti kurucam kazım deseydi kazım paşa onu tutuklar istanbula postalardı. ama o naaaptı o an gerekli gücü arkasına cekmek için hacı hocaya yanaştı. haaa hacı hocaya ihtiyacı kalmadıgında onları 60 senelik bi torpor a bıraktı.
bu arada bence yaptıgı ipnelik mi evet ipnelik. yapılması gerekiyormuydu kesinlikle gerekiyordu zaten bunu emmeli gömmeli yapabilecek tek adam mustafa kemal oldugu için bugunlerde turkiye cumhuriyeti pasaportu taşıyoruz.
sezarın hakkı sezara
mustafa kemal diktatordur arkadaslar diktatorun kötüsü de olur iyiside.. castro da diktatordur hitlerde , mustafa kemal de.
diktator adam zaten iktidar için yeterince corrupt oldugundan onu paylaşmak istemez.

kim bilir, belki de sebebi budur. :)

www.facebook.com

kusura bakma ama çok lüzumsuz bir soru. 70 yıl sonra merak edilmesi gereken, dikkat edilmesi gereken çok başka şeyler var. "herşeyi bitirdim, bunlar eksik kaldı" diyorsan da inanmadım.
Atatürk ve diğer paşalar da, yapı itibariyle hırslı, kariyerist, büyük egoları olan adamlar. Anlaşamamaları normal. Belki o kişilikleri olmasaydı, yaptıkları şeyleri yapamazlardı. Senin yerinde olsam bu insanların nasıl zor koşullarda neler yaptığına odaklanır, o yönden ilham alırdım, yoksa birbirleriyle çekişmelerinden öğrenilecek bir şey yok. Bu hadiseler üzerinden "atatürk diktatördür, şudur budur" diyen insanlar cahildir, liselidir. büyük insanlar dediğimiz insanlar elbette insandırlar ve bir dolu hataları, zayıflıkları vardır, peygamber değillerdir. bu durum da onların büyüklüğünü azaltmaz.

he yaw he zaten adam halk oylamasına sunsaydı dil devrimi kılık kıyafet devrimi yada hilafeti kaldırmayı vs halk büyük çoğunlukla kabul ederdi adamın önerilerini mesela kadınlara oy verme hakkı olsun mu diye sorsaydı anadolunun köylüsüne mesela. yada bugunun tuncelisi dünün dersimin'de şunu yapsaydı ya arkidişler biz buranın adını tunceli olarak değiştirmek istioruz siz ne dersiniz hoş olmaz mığ ?
mustafa kemal diktatordur ama diktatorun de iyisi olur

yorumlarınız için teşekkürler. bu sorduğum konularda yeterince okuma yapamadım. bu yüzden farklı kişilerin yorumlarını alma gereği hissettim.

bunu sormadan önceki düşüncem ise bu kadar büyük işler başarmış insanların işler daha da büyüdüğünde ortaya çıkan tutumlarınının sebeblerini öğrenmekti. en azzından kafamda bir fikir oluştu.

@temasettin

samimi söylüyorum çok güldüm. bugün bi kaç işim ters gitmişti. bütün sinirim geçti. çok teşekkürler kardeşim :)

Çocuk şart hacı çocuk yapmıyorsanız neden evleniyorsunuz ki? Varoluş nedeniniz bu buna karşı gelmeyin. İnsan doğar büyür çiftleşir çoğalır ve ölür.

taraflardan biri istemiyorsa kesinlikle çocuk yapılmamalı.sen de isteyene kadar yapmayın.

kendinizce nedenleriniz vardır ama bence haksızlık ediyorsunuz. harbiden dedesi gibi olacak adam çocuğun biraz daha beklerseniz.

İlla bir gün çocuk sahibi olacaksan çok geciktirme, denemelere başlayın.

herkes istediği zaman çocuk yapılır. yaşınızda da bir şey yok, millet saçmalıyor. çocukları seven, onlarla iyi anlaşan bir erkekse, zaten "dedesi gibi" olmayacaktır yani 3-5 sene sonra da yapsanız.

bu sıralama böyledir, buna alışsın herkes: çevrenizdekiler önce "ne zaman evleniyorsunuz?" sorusunu 2308058 kere sormaktan hiç sıkılmaz, sonra evlendiğinizde "ee çocuk ne zaman?"lar başlar.. milletin canı sıkılıyor. tekdüze hayatlar yaşıyorlar ve herkes de aynı tekdüzelikte yaşasın istiyorlar. birileri çıkıntı bir hareket yaptığında "eyvah, yoksa onlar bizim yaşayamadığımız değişik hayatı mı yaşayacaklar? hemen psikolojik baskı yapayım o zaman!" diye düşünüyorlar gibi geliyor bana bazen. yani bunu bilinçli yapmasalar bile, bilinçaltında durum böyle bence.

Oha yalniz adam 55 yasinda degil, 31 yasinda. Ne dede gibi durmasi ya. Sacmalamayin

Bence esinle acikca konus. Neden istemedigini anlat madem yuzlerce nedenin var. Bence anlayis gosterir.

Cocuk ikinizin cocugu olacaksa da hamile kalacak olan sensin ve esin bunu hicbir zaman senin kadar iyi anlayamayacak. O yuzden sen ne zaman istiyosan o zaman cocuk yap. Su an istemiyosan da yapma, bu kadar basit.

bu tip konularda sorunu "*benden* çocuk istemiyor" diye algıladığını düşünüyorum karşı tarafın ve bunun farkında bile olmayabiliyorlar; yani ya siz kendinizi yanlış ifade ediyorsunuz ya da eşinizin bakış açısı aşırı sabit. sorunun bu olmadığından eminseniz, eşinizin sağa sola kulak vermesine engel olun, ki ben olsam böylesine önemli bir konuda hala saçma sapan laflar edebildikleri için arkadaşlarımı değiştirmeye kadar giderdim, eğer böyle konuşmakta ısrar ediyorlarsa.

siz ne istediğinizi biliyorsunuz ve hele de böyle bir konuda, bırakın içi geçmiş evli arkadaşlarınızı, eşinizin bile sizi buna zorlamaya hakkı yok. tartışın, gerekirse kavga edin, uzman desteği alın ama istemiyorsanız bu işe kalkışmayın. böyle yaptığınız için de sakın kendinizi suçlu hissetmeyin.

19 yaşında birinin tavsiyesine ne kadar güvenilir bilmiyorum ama ileride illa yapıcaksanız şimdi yapın bence.çocuk ile ebeveynler arasındaki yaş farkı çok fazla olmamalı bence.hem jenerasyon farkları hem de çocuğunuz daha gepe gençken ebeveynlerin ihtiyarlaşmaya başlaması.

hep böylelerdi.
Klasik gençlik çok bozdu geyiği gibi.

çünkü insanlar kendini mutlu etmek için değil toplumu mutlu etmek için yaşıyor artık. bu yüzden sevmediği şekilde davranıyor, sevmediği işte çalışıyor, sevmediği yerlere gidip sevmediği şeyleri giyiniyor. sırf başkaları seviyor yüceltiyor diye.

eğer ilgiliyseniz bu konuyla, freud ve einstein'ın id-ego-süper egodan da bahsettiği yazışmaları var www.idefix.com tavsiye ederim. insan idini bastırıp süper egoya yöneldikçe mutsuzlaşıyor.

sonuçta hayatın anlamını henüz bulan yok. mecburen yaşıyoruz, mecburen de yaşamak için çalışıyoruz. niye peki? çalışmak güzel bir şey değil. hiç çalışmasak, her şey son derece güzel bile olsa -ki bu çok düşük bir ihtimal ve öyle olanlar da zaten mutlu gibi- mutsuz olabiliriz etraftaki insanlara bakıp, dünyanın haline bakıp. niye mutlu olalım ki? belki aşık falan oluruz da onun için yaşar mutlu oluruz. o da zor işte...

yok zoru görmeyeni bol. basit seylerden tat almayi bile unuttular zamanla.

bir onceki nesil buyuk zorluk gormus ve bu nesli korumayi kafaya takmis. benim cevrem icin gecerli hemen oyle degil demeyelim. boyle olunca cocuklar evdeki veya cevredeki kosullari mucadeleyi gormeden isole bir sekilde yasamayi basarmis. derdi olunca psikologlara psikiyatrlara goturulmus hemen ilaclara baslanmis. hgemen stres denmis depresyon denmis.

biri de cikip hoop olm senin g.tun kalkmis dememis. bacak kadar boyunla kizdan red yedin diye hayatin bitti mi saniyorsun lan sen dememis. ya da hayvani bir okula gidiyorken bir usttekine gidemedim diye aglayana bi bagirmamis. altindaki arabasini eski model almis annemler off ya hayatim sucks diyene bir tane yapistirmamislar.

valla boyle profiller var. uzak durmakta fayda var. su an cevremde kimse boyle degil.

bunun en büyük nedeni genelde genclerde realistik olmayan beklentiler.

en tirt egitimi alanda microsofta girecegini, mezun olunca kapida sira ile bekleyen olacagini zannediyo, ilk 2-3 senede bunun gercek olmadigini anliyo iyi ihtimalle sonra bi bok olcagi yok birakiyo. ek olarak mali olarak durumuda iyi olmadigindan cevre iliskileri de bozuluyor, cikarci insanlar sirt dönüyo.

kisaca özetlersem, maalesef aileden gelen ve onlarca yaratilan beklentinin realistik olmamasindan, cogu insan ek olarak kendi ayaklari üstünde durmadigindan, karakter gelisimini tamamlayamiyor.

@serabetan realistik beklentisi olmuş, bunu yapmış
ya da hakketen microsofta girmeyi beklemiş ve bunu da yapmış insanlar da var :)
olayı getirip de kariyere endekslemek yanlış bence. MIT'de Karolinska'da çalışan zil takıp oynamalı senin mantığınla hiç de öyle değil.
bilkentliyim, neredeyse tüm çevrem öyle kimse mutluluktan ölmüyor...
benzer şekilde; ek olarak kendi ayaklari üstünde durmadigindan...bırak kendi ayaklarının üstünde durmayı herkes aile geçindiriyor. yine aynısı.

belki de sosyal paylaşım siteleri yüzünden böyledir. sonuçta herkes mutluyum pozları satıyor buralarda, bunu görenlerde kendini, kendi hayatını sorguluyor bir yandan da bu oyuna dahil oluyor. başkalarının kendisinden daha mutlu olduğunu düşündüğü içindir.

@niye ama

ben zaten sadece kariyer demiyorum, ama en büyük etken genelde ordaki beklentilerin karsilanmamasi. salliyorum bmw de calisan ama aslinda orda mutlu olmayan insanlar olabilir, keza mit icin de gecerli bu, illa sevdigi icin orda olmayabilir, en iyi tercihtir belki onun icin ama istedigi yer degildir belki, ki karolinska bunlarin yakininda dahi degildir zaten.

bunlar disinda dedigim bir baska durum var karakter gelisiminin eksik olmasi. hayatinda üniversite sonuna kadar bir kere camasir yikamamis adamlar en ufak bir gercekle yüzlesince bi bok saniyo onu. kedi götünü görmüs durumu iste.

bunun gibi cokca neden var. illa beklenti kariyer degil, mutlu olacagini sanip ta mutlu olamamakta var bunlar icinde.

iş bulmak zor, siyaset hiç güzel bi gelecek sunmuyor, zorunlu askerlik var, vs. o yaşta insanların mutlu olması o kadar zor ki..

kendi alanım olduğu için bir ABD bi avrupa örneği olarak MIT ve karolinska dedim, bizim için öyle :)
başka alanlarda ne biliyim Boeing ve Airbus gibi algılayın siz onu.

ben de diyorum ki kariyer beklentisi gayet de karşılanmış, hep ayakları üstünde durmuş, sorumluluk almış, başarmış insanlarda da durum çoğu kez aynı..ben musmutlu pek kimseyi göremiyorum.

bence gençlerin genel profili böyle değil sizin çevrenizdeki insanlar ya da gözlemlediğiniz insanlar böyle. bunun için tek bir neden söyleyemeyiz. herkesin kendine özgü sorunları olabilir onun dışında türkiye'de yaşam kalitesinin düşük olması, özgürlüklerin kısıtlanması(zorunlu askerlik) örnek olarak gösterilebilir. ayrıca herhangi bir dini inancı olmayan gençlerin de bu duruma düşmesi olası bence

abi değil demişsin ama doyumsuzluk cevap. yani farketmesen bile o. insanlar bir türlü o tam özgürlüğe kavuşamıyor. yetmiyor bir süre sonra. zengin olmak istiyor vs. zengin olsan bile yetmiyor...

bunda çevrenin, medyanın, internetin etkisi de var tabii.

(bkz: sosyal depresyon)

Temel bu. Bunun üzerine başka faktörler de var.

bu arada cevap vermemişim :)
belki "fazla bilmek"ten?
ne biliyim avrupadaki amerikadaki bir gencin bizden çok daha fazla maddi imkana, özgürlüğe, cinsel hayata vb. sahip olduğunu biliyoruz mesela.
Memleketimizdeki durumlarla alakalı olarak da aynısı, belki babalarımız bilmediklerinden "kıyas"lamadıklarından daha mutluydu?
sadece başka ülkelerdeki değil aynı ülkede de olabilir İbrahim tatlısesin oğlunun yanındaki kız başlığında küfrediyordu o yaştaki gençler misal.
bir de en müreffeh iskandinav ülkelerinde intihar oranları tavandır. biz ülke olarak onlar seviyesinde değilken, bireysel olarak onların seviyesine ulaşmış insanlarımız olabilir.
ne kadar eğitimli, bilinçli, duyarlıysa o kadar inciniyor olabilir insanlar. (boğaziçinden bir hoca ne kadar çok acı var diyerek intihar etmişti misal, sosyal bir sorun üzerinde çalışıyordu kadın)
"birey" oldukça, yalnızlaşıp mutsuzluğa/intihara meyil artıyor olabilir.

Gencecik insanlarin intihar dusunmesi denemesi neden tuhaf ki
Yaslandikca kabul edilebilir bir durum mu hayatina son vrme istegi

Kac yas intihar icin uygundur sizce?

Bekara avrat bosamasi kolay demisler ya, o hesap seninki.

4duvari sir yaratmis yaratan, seni de merakli.

mutluluğu yanlış yerde arıyorlar da ondan. insanın ömrünü planlaması da bir obsesyon bir patoloji, e herkesin ömrü az çok belli zaten. oku-çalış-tercihen evlen veya gençliğini geçir işte bir şekilde- evli ol olma çocuk yap- yaşarsan emeklilik- geber şeklinde. belirlilik insanı mutsuzlaştırır, sıkar,tüketir. belirsizlik özgürleştirir. gençlerin genel profili bu evet. spontanlığı kısa vadeli şeylerde yakalamaya çalışır insanlar ama "yemez" bunu vücut. belirlilik sıkıntıdır, boşluktur.

@cecilia, "gencecik" belirli bir yaş grubunu ifade etmek için kullanılmış bir ifade, intihar için uygun yaşı belirtmeye yönelik değil. yanlış anlaşılıyor olabilir.

@Zetahead, mutluluk süreklilik gösteren bir durum değil bence de. yanlış ifadeyi seçmiş olabilirim. saadet/memnuniyet ya da başka bir kavram yerini alabilirdi, bilemiyorum.

intihar konusunda istatiksel bir vurgu yapmaya çalışmadım, sadece o yaş grubuna ilişkin gözlemimi belirttim.

mag.newsweek.com

şu yazıda intihar ve sebepleri, profil ve sınıflardan bahsetmiş.

şuan gelişmiş ülkelerde orta yaşlı insanlarda en büyük ölüm sebebi de intiharmış.


şahsi görüşüm ise sebebin ailelerden kaynaklandığı. baskı altında eğitim için zorlanan çocuk bu çektiği zorluğun karşılığını almak için beklenti yaratıyor. yıllar sonra başarsın ya da başarmasın adaletsizliği ve işlerin onun için hiç kolaylaşmadığı hep mücadele etmesi gerektiğini anlıyor. sürekli çaba demotive ediyor.

insanlar kendilerine zaman ayıramıyorlar. arkadaşlarıyla oldukları zaman, tatiller veya haftasonları ise bu eksikliğin acısını çıkartmak için sınırları dışına çıkıp bu sefer de eğlenmek için zorluyorlar. hiçbir zaman hayatı akışına bırakamadıkları için omuzlardaki sürekli yük ile yaşıyorlar.

işte bu yüzden okulu iyi, işi iyi, sosyal hayatı olan insan için hedefe ulaşmış ve mutlu olması gerekir diyemeyiz. çünkü asıl bu insanlar için durum daha zor. bu noktaya ulaşmaları kolay olmadı ve bu noktada kalmaları için de hep çaba göstermeye devam etmek zorundalar.

asıl neden herkesin peşinden koştuğu soyut bir kavram olan mutluluğun kendisidir. bu bir kelime ve büyüdükçe bizim için anlamı sürekli toplum tarafından ve kendimizle diğerleni kıyaslama eyleminden dolayı değişiyor. mutluluk için bellli kriterler belirleyip daha sonra o amaçlarımıza ulaştığımızda aradığımız şeyin bu olmadığını görüp yeni tanımlar ve kriterler üretiyoruz. bu şekilde seyreden bir kısır döngü var. bir adada yaşamakta olan bir grup insan yada ilkel kabilelerde mutluluk diye bir kavram olacağını düşünmüyorum. günlük işleri ve ihtiyaçları karşılayıp sadece yaşamaya devam ederler. modern insan çok fazla şey görüp çok fazla şey yaşadığı ve etrafında sayısız yaşam şeklini gördükten sonra kıyaslama ve toplumun diğer tanımlarından kendisini soyutlayamıyor. bu nedenlerle sürekli bu kısırdöngünün içinde debelenip duruyor.

Geleceğe dair hayallerimizin paramparça yerlerde gezdiği ilk dönem olduğu için olabilir. Herkes rockstar, ceo, celebrity gibi yaşamak ister, ve kimi daha yoğun kimiyse daha soft bir şekilde bunun hayalini kurar. 20'li yaşların ilk yarısında işe güce başlayıp, hele bir de evlilik bağlayınca, senelerdir kafanda kurduğun dünya yerle bir olur. 30 yaşına gelince sanırım kabullenme evresi başlıyor ve daha keyifli olabilirsin. Tabi bunlar tahmin hep

fazla bilmekten +1

"kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kazık çakmak"tan.

Ben olsam ölmekmi öldürmekmi durumunda bende öldürürdüm.
Ama kundaktaki bebeği öldürmek konusunda yanlış olduğunu düşünüyorum.

şeyhülislamdan onay alındığı için islamiyete uygun görülüyor o dönemde. şeyhülislam da atanmış memur sonuçta.

yahu koskoca imparatorluğun olayını "benim amcaoğlu ahmeti öldürürdüm heralde ben de" gibi düşünmek çok saçma oluyor.

eğer o kardeş katli olmasa ilerde o öldürülmeyen veliahtlar bir şekilde söz isteyecek, yandaş bulacak ve savaşlara yol açacak. bu da binlerce insanın ölümüne ve devlette karışıklıklara sebep olacak. adam binlerce insan ölmesin diye kendi kardeşini öldürmeyi göze alıyor, biz adamları eleştiriyoruz hala nasıl yapabiliyor diye. kardeş katli ortadan kalkınca neler oldu gördük zaten önümüzde.

o kargaşa ortamını kardeş katli yasası ile değil de islami usullere uyan baska bir yolla yapamaz mıydı?

tarihte bir olayı değerlendirirken o zamanın şartlarına göre değerlendirin derler ama bence o zamana göre bile ekstrem bir durum. kaldı ki fatih'in her şartta islam'a uygun kararlar aldığı sonucuna nereden varıyoruz onu da anlamadım. alıntı:

"Fatih dizisi yayından kaldırılmış, tüh!

Halbuse, daha tarihsel bir gerçek olarak Fatih'in Şehzadesi Murad'ın, Mahmud paşa'nın zevcesini zorla saraya getirtip cinsel münasebet kurmasına tanık olacaktık. Ardından, durumdan haberdar olan Fatih'in bu yaşananlara ''Zevcesi Şehzademin altına yatma şerefine nail olmuş. Gurur duyması lazım'' sözlerine hayret edecektik. (Kaynak: İlber Ortaylı, Murat Bardakcı, Erhan Afyoncu)

Bir başka paşanın bu durumu içine sindiremeyerek Mahmud paşa'nın onurunu kendisine dert ederek isyan bayrağı açması ve Üsküdar'da topladığı ordusu ile Saray'a saldırmaya yeltenmesi... Fatih Sultan Mehmed'in ise ayaklanan paşanın üzerine Şehzadesi tarafından karısının ırzına geçilmesine rağmen padişaha olan sadakatini yitirmeyen Mahmud paşayı göndermesi. Mahmud paşanın da kendi onuru için ayaklanmış paşanın kellesini alıp Padişahın önüne getirmesini izleyecektik.

Fatih ölünce taht kavgasına girip cenazesinin gömülmeden çürüyüp kokuşmaya terk edilişini de izlerdik belki de.

Gel gör ki, birilerinin ''Dedelerimiz'' diye diye yere göğe sığdıramadıkları bu insanların aile içinde, muhafazakarlar tarafından katiyen kabul edilemeyecek ne tip durumlara girip çıktıklarına tanık olacaktık ki, yayından kaldırdılar.

Muhteşem Yüzyıl'a ''gerçekleri yansıtmıyor'' diye burun kıvıran muhafazakar kardeşlerimiz, tarihsel gerçekleri işitip izlemeye tahammül edebilir miydin?"

murat bardakcıyı referans gösteren adamla tarih konuşmayın diye de bi dipnot düşeyim.

dünyadan örnek vermek gerekirse aklıma ilk güller savaşı geliyor. ardından 30 yıl savaşları.

şimdi erhan afyoncunun sorularla osmanlı imparatorluğu kitabına baktım. fatih'ten önce de kardeş katli varmış. osman ve orhan gazi hariç tüm padişahlar kardeşlerini öldürtmüş. kanunlaştırmadaki tek dayanağaı da fetret devrinde oluşan sıkıntılı durum. bu kanunun osmanlı imparatorluğunun ömrünü uzattığı söylenebilir. devletlerin bir çoğu kardeş kavgası nedeniyle parçalanarak yok olmuştur.
devlet başkanının nasıl seçileceğinin karara bağanamaması, veliahtlık sisteminin oturtulamaması da kardeş katlini ister istemez mecburi hale getiriyor.

kanunname'de şöyle geçiyormuş: ve her kimesneye evladımdan saltanat müyesser ola, karındaşların niazm-ı alem içün katl etmek münasibdir. ekser ulema dahi tecviz etmiştir. anınla amil olalar.

islamın amacını düşünüyorum felsefesini düşünüyorum, hangi önem arz eden şey bir başkasının yaşama hakkına son vermeyi kabul buyurur. bunu sundan dolayı anlamıyorum. bahsettiğimiz olayı genelde ecdad ecdad ecdad diye dolanan adamların bunu işlerine göre değerlendirmesi, islama aykırı bulmaması...

kimseye sataşma yok ancak şu durum var islami hassasiyetim var diyeceksin sonra bu konuyu normal bir şey olarak göreceksin...
felsefesine çok aykırı geliyor.
yine diyorum başka bir sistem bulamamışlar mı?
illa yok etmek miymiş çözüm?
devlet adamlıklarını gösterip bir çözüm üretselermiş islami hukuka uygun?
belki de yanlış düşünüyorumdur.

bildiğim kadarıyla islamda birini sadece canı,malı,dini,namusu ve hatırlayamadığım beşinci bi etmeni korumak için öldürmek meşrudur.onun haricinde cinayettir.ben tam fikir sahibi değilim ama bilgisine güvendiğim bi hocam ne olursa olsun kardeş katli cinayettir,bi insanı öldürmeye sebep değildir demişti...

@demir
mesela şimdi adam diyor ki kardeş kardeşi öldürdü ama dini korumak içindi bu.
osmanlı ile müslüman nüfusu çoğaldı diyor. orda kardeşten tekinin gitmesi ile eflak boğdanda müslümanlığa geçen insanları mukayese ediyor. 2.yi daha kutsi görüyor. yani o öldürmeleri din için yaptı diyor.

www.sorularlaislamiyet.com

arınç çok tehlikeli bir adam.

iyi polis kötü polis olayları, arınç bence köprüyü geçirecek biletin derdinde yani henüz gerçek yüzünü görmedik eline güç geçmesini bekliyor.

Neferkitty +1
Şu anda hem iyi polisi oynuyor hem de Tayyip'i uzlaşılmaz ve zıvanadan çıkmış gösteriyor. O adam fena.

arınç daha ılımlı. katılıyorum.

freekara'ya katılıyorum. akp'deki en yüksek rütbelerdeki kişilere göre bakarsak en ılımlı abdullah güldür. Abdullah gül şuan halen başbakan olsaydı Türkiye'deki şu durumlar yaşanmazdı gibime geliyor. (rte cumhurbaskanı olmadığını varsayıyorum)

Bu arada bülent arınç da her ne kadar ılımlı gözüksede; sanki bir oyunun parçası gibi. sürekli başbakanla ters düşüyorlar. planlımı plansızmı onu bilemeyiz.

arınç mı ılımlı ? şuan nefret ettiğiniz tayyip ondan daha iyidir. tayyip erdoğan kurumlardaki cemaatçi kadroyu tasfiye edip daha demokratik kökenli insanlar atamaya çalışıyor en azından cemaata uzak isimleri.

tayyipten nefret ediyorum ama yukarıdaki bilgi kesin kaynaklardan. onlarda tayyibi pasifize etmeye çalışıyor şimdi. en basitinden başkanlık sistemi mevzularından sonra zamanın haberlerine bakmanız yeter. tayyibi köşke yollayıp işini bitirme gayretinde hepsi.

arınç ve abdullah gülü bilerek ılımlıymış gibi göstermeye çalışıyorlar.

2002de de tayyibin ılımlı, demokrat olduğuna falan inanıyordu millet. halimiz bu. abdullah gülün, bülent arınçın falan da demokrat olduğuna inananlar varsa hala ohoo.

bi 10 sene daha kaybedecez desenize.

hiçbiri ılımlı falan değil. ölümü gösterip sıtmaya razı olmayı kabul ediyorsan başka. Gül de arınç da erdoğan da temel konularda az çok aynı şeyleri söylüyorlar sadece erdoğanın üslubu daha sert ve saldırgan. Bunun sebebi de:
(bkz: iktidar zehirlenmesi)
Mesela arınçın şöyle bir beyanı var, sence daha mı ılımlı:
(bkz: alman polisine söyle tamamının kimliğini istiyorum)

eski fazilet partili birine ılımlı demek. komik kaçıyor bana göre.

arınç cemaatçi. gelsin başa da bi görün kişisel özgürlük nedir nasıl kısıtlanır. erdoğan gitsin diye her yol mübah diyen zihniyetin aklı başına bi gelsin.

Arınç'ın partiye katılmasının ve hala içinde olmasının AKP seçmeninin arasındaki en dindar ve en bağnaz kitleyi içinde tutmasını sağladığını düşünüyorum.

yani Erdoğan-Gül-Arınç içerisinde ılımlılıklar en uzak olan o.

AKP şeriat getirecek diye inanan ve oy veren insanları partide tutulabilmesini sağlayan kişi bence o.

hepsiyle denemiştin şimdiye bunları yazana kadar :)

sanki tonik en mantıklısı. kola falan olmaz ya. bana kalırsa üşenme, çık bi vişne suyu falan al :)

tonikle olur ben içioruöm sürekli, elma suyu olaymış iyimiş ben genelde tonik elma suyu ve vodka yapıorum

Cin tonik diyorum

mideye göre hepsi mümkün. tonicle azcik sert ama en güzeli o olur.

Şimdiye başlamışsındır da...
Düğünlerin vazgeçilmesi votka kolayı neden es geçtiniz ulan. Eskiden schweppes mi varmış?
--
Sek içmenin yeri ayrı tabi.

eğer paraya ihtiyacın yoksa altından zararla çıkmana gerek yok. uzun vadede hep kazandırır.

reis altından kar etmenin yolu bolca altın alıp bir yere saklayıp unutmak

kimseyi seni sevmesi için zorlayamazsın. bu yüzden yalnızca kendin ol. senin olmanı istedikleri hakkında seçici davrandıkları için seni terk edenler, seni asla sevmemişlerdir. kimse için değişme çünkü bunun sonu yok. hakiki ol. gerçek ol. kendin ol.

oops: bunun sonu yok demişim, halbusi "it never lasts", "bu sonsuza kadar böyle süremez." anlamına geliyor. gece yarısı dikkatsizliği.

"Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin" diyor.

şu karikatürdeki dayı özetlemiş anlatılanı. karikaturistan.wordpress.com

Kimseyi seni sevmesi için zorlayamazsın. Bu yüzden sadece kendin ol. Seni kendilerinin istediği gibi biri olman konusunda seçici oldukları için terk edenler, seni hiç sevmedi. Kimse için değişme çünkü bu hiçbir zaman kalıcı olmaz/bunun sonu yok. Gerçek ol, kendin ol.

"başkası olma kendin ol böyle çok daha güzelsin" diye özetlemiş tarkan üstadımız da.

www.youtube.com

Natürel ol abê. Onu diyor

Mobilden girdigim icin editleyemedim dogum gunu hediyesi

ps3

Şişme kadın +1

Ya da ona küçük sürprizler yap ve vibratör filan al. Hayatı boyunca unutamaz.

zippo aldın mı

altta female demon'un duyurusunda bahsettiği gibi 2-3 günlük tatil hediye edebilirsin sen de.

kuvertür çikolata al bi kilo callebaut. yesin sdfsfds.
sadececikolata.com

el bombası al üstüne de this is from matilda yaz

Uçurtma

www.buldumbuldum.com

Uçurtma için biraz geç kaldınız ama harika oluyor. Harmonica veya puzzle denediniz mi?

sigara kullanıyorsa:
www.gentlemenscorner.ro

tuzludur biraz yalnız, uyarayım da.

Maddi bir sey yerine manevi bir hediye vermeyi de deneyebilirsin.Arkadaslarini,ailesini toplayip mini videolar cekip birlestirmek gibi.Her biri kisi sayisina gore 30-60 saniyelik erkek arkadasin hakkinda konusmalar yapsa sen onlari birlestirsen biraz ugrastirir ama hos bir sey cikar ortaya bence.Aklima bu konsept geldi ama sen degistirebilirsin de.Yanina da son zamanlarda cok istedigi kitap/plak/konser bileti gibi bir sey ilistirsen tadindan yenmez hatta.

Yüzük alma zamanı gelmiş :)

2-3 güne gelmişti. para yatırıp alışveriş yaptım direk evet. %20 bonus için şart falan yokmuş arkadaşların söylediğine göre. kesin veriyorlar.

%20 bonus (100TL) bugün yattı bana, taahhüt ettikleri tarihti bu da. İnternetten banka kartını kullanabildiğiniz (BKM Express, 3d secure) her yerde geçerli olması lazım. Ben n11'den telefon almıştım.

3 gün sonra teslim ettiler. hemen kullanabiliyorsunuz. indirim için bazı şartlar var şurda nelere dikkat etmelisiniz kısmında. ben d&r'dan alışveriş yapmıştım geçen ay bu ay %20'sini iade ettiler.
www.finansbank.enpara.com

Gecen ay alışveriş yaptim ve bugun yatti param. 5 kasimda yatacak dediler ve 5 kasim aksami saat 7 gibi yatti.

direkt ayrılık bir de uzunca ama,


Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...

Konstantin Simonov - Bekle Beni

www.turkishclass.com

"ölüm Allah'ın emri ayrılık olmasaydı."

tabi ki 1 numarası: www.siir.gen.tr

ne hasta bekler sabahı,
ne taze ölüyü mezar.
ne de şeytan bir günahı,
seni bekledigim kadar.

bi kıtası daha var aramaya üşendim.

1000 yılın klişesi ama aklıma bu geldi
Beklenen

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
NFK

edit: yukarıda da yazmışlar, açık ve tam hali de bu olsun artık paylaşmayız aynı şeyi :)

Bütün pencerelerde bekleyen benim,
ve
o çalmayan bütün telefonlarda
aylardır konuşan da.

Kabul.
Bir kez yolda karşılaşalım
onunla da avunacağım.
Adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
sesini duysam, susacağım.
Yel esiyor ama
değirmen dönmüyor.
Kuraklık bu,
adın ekmeğe dönüşmüyor.

-turgut uyar


fahriye abla

hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!

eviniz kutu gibi bir küçücük evdi,
sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
güneşin batmasına yakın saatlerde
yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
bahçende akasyalar açardı baharla.
ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!

önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;
tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.
içini gıcıklardı bütün erkeklerin
altın bileziklerle dolu bileklerin.
açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.
ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye abla!

gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
en sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.
bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,
hâlâ dağları karlı Erzincan'da mısın?
bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
hâtırada kalan şey değişmez zamanla.
ne vefalı komşumdun sen, Fahriye abla!

-ahmet muhip dıranas



sessiz gemi

artık demir almak günü gelmişse zamandan,
meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

-yahya kemal beyatlı



yol

bir gün bile uzak olma gün uzun
gün uzun anlatamayacağım kadar
trenler bir yerlerde uyuduğunda
insanlar garlarda nasıl beklerse, öyle beklerim seni

bir saat bile gitme gidersen uykusuzluk
damla damla birikir o saatte
ve bir evi arayan bütün duman
yitik yüreğimi öldürmeye gelir belki de

kırılmasın kumun üstünde görüntün
göz kapakların bensiz uçmasın
bir dakika bile gitme sevdiğim

bir an
bile uzaklaşsan
dünyayı dolaşırım yalvarmak için sana
ya dön ya da bırak öleyim diye

-pablo neruda




gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım

ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım

akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım

-attila ilhan




sıkıldım. yeter mi?

eski sağlık ocakları aile hekimliğine dönüştürülürken devlet ile kira sözleşmesi imzalandı

ama sizin iş ilginç

emlakçı bir hizmet veriyor karşılığında da devletten para alıyor, burada sıkıntı yok. sgk bir yer kiralamak istiyor, aracı olarak da emlakçı kullanıyor olabilir. tek sıkıntı depozitoda, onu da kontrat yapmadan asıl yetkili ile görüşün. sonuçta siz kontrat yapmadan, elinize bir evrak geçmeden hareket etmeyeceksiniz ki ? aldığınız evraklara bakın, imzaları kontrol edin, ona göre karar verirsiniz.

başka kiracı bulmak çok mu zor oraya? değilse boşverin uğraşmayın hiç.

faturası olan şeyi ödeyebilir,
ama depozitonun faturası yok, o yüzden ödeyemez

depozitoyu kiranin üzerine ekleyin. 1000 tl ise 1100 tl isteyin olay bitsin.

yalnızlığın yan etkisi. işitsel halusinasyon böyle olmaz. birisi kulağına gerçekten bir şeyler fısıldar ve bu sana oldukça mantıklı gelir. gerçek dersin yani. sen gerçek demiyorsun.

ben de kendi kendime konuşurum gülerim çok. insansınız bir şey olmaz.

Ben de konusuyorum da yolda yururken degil. Ben bir de son zamanlarda pratik olsun diye yaptiginizin aynisini Ingilizce yapmaya basladim. Faydasi olur belki :)

taze: eksisozluk.com

ailelerin kişinin hayatına müdahalesi kısıtlı olmalıdır. Bu sınır yasal olarak 18 evet. herkes 18 yaşında olgunlaşmıyor evet. ama aile müdahalesi çok farklı bir durum sadece gerekli durumlarda kontrolü ele almak çok farklı bir durum.

''hata yapıyorsa müdahale edeyim'' argümanı baştan yanlış. insan dışarıdan hatasına yapılan müdahale ile o hatadan ders almaz. ilerde o hatayı tekrarlar çünkü bilinçli bir şekilde o hatadan dönmemiş ailesi sayesinde bir hata yapmaktan dönmüştür. ve benzeri bir hatayı ileride yapmayacağının bir garantisi olamaz. oysa o hatayı yapsa ve sonuçlarına katlansa hayatı boyunca o tür bir hata yapmaz.

hayatımda birçok hata yaptım. hatta ailem yüzünden de hayatımda çok yanlış kararlar aldım. ama hepsinden öğrendiklerim var. evet büyük hatalar yaptım hayatımı değiştirecek kadar hem de ama şu an pişman değilim. sonuçlarını gördüm ve tecrübeliyim.

türk aile yapısı çocuk eğitimi konusunda maalesef sınıfta kalıyor. bu nedenle ruh hastası ağırlıklı bir toplumuz zaten.

bir çocuk sorgu, muhakeme ve neden sonuç ilişkisine sahip olduktan sonra yavaş yavaş aile çocuk yönlendirmekten vazgeçmeli. hatta küçük yaşta bile '' bugün ne giymek istersin? bugün nereye gitmek istersin? şunu yapmak ister misin? '' gibi sorularla çocuğun kendi başına aileden bağımsız bir birey olduğuna vurgu yapılmalı ve çocuk o şekilde yetiştirilmelidir.

tüm bunların dışında kızlı erkekli kalma mevzusuna gelirsek. arkadaş kime ne? yasak olan her zaman zaten daha caziptir. bu tür söylemler çok sakıncalı ve komik ve gereksiz. neyse bu konuda çok doluyum.

sonuç olarak neden hastalıklı bir toplum olduğumuzun cevabı tüm bunlarda gizli. ne psikolojiden anlıyoruz, ne çocuk yetiştirmek konusunda bilgi sahibiyiz.

ilerde kızım olursa inşallah, evlenene kadar sorumluluğu bendedir. türk aile yapısı da bunu gerektirir.

babanın haberi olsun mu olmasın mı konusunda ise, bizim okulda misal öyle şeyler oluyor ki keşke diyorum ailelerinin haberi olsa da durdursalar. çünkü belli yani sonu iyiye gitmiyor. bu muhafazakar bir bakış açısına göre "iyi" değil bu arada. sağlık açısından, standart açısından, iş hayatı açısından vs söylüyorum bunu.

18 yasini doldurmus, artik resit olmus, kendi sorumlulugunu ustlenmis bireyler icin cok cok ender durumlar haric hic bir gecerliligi olmayan sacma sapan bir sav. sen kizina-ogluna, kendini korumayi, kendini uzmemeyi, sinirlarini filan ergenlikten baslayarak ogreteceksin, 18ine geldi bu, universitede okuyor catir catir sevisir simdi, dur ben bunu engelliyim, terbiye edeym diyemezsin.
özel hayat diye bir sey var, bu 5 yasindaki cocugun da var, 25 yasindaki kadinin da var. 5 yasindaki cocugun ozel hayatina karisma oraninla 18 yasindaki universite ogrencisi kizina karisma oranin elbette ki ayni degil. devletin sana haber vermesini istemek ne demek, bu nasil bir paronayaklik? sanki uyusturucu tacirligi yapiyor, yasadisi bir faaliyeti varmis gibi gostermek niye? kiz-erkek ayni evde kalinca cidden kotu bir seyler mi oluyor (ki kendim 3 erkek arkadasimla ayni evde kaldim 6 ay boyunca, 2 kere babam geldi ziyaretime filan, aklimizdan hic boyle seyler gecmedi yani, cok keyifliydi hatta), hadi bunlarin sevgili olduklarini varsayalim, ee? ayni evde kalinca noluyor yani, sonuc nedir, neyi ihlal ediyorlar da karisma yetkisini kendinde goruyorsun? edepsizlik ile kiz erkegin ayni evde kalmasi bir mi? her ogrenci evi ayni mi? ayni evde yasama mevzusu sadece evli ciftlere has bir sey mi, insan evlenince otomatik olarak edep sahibi mi oluyor, nedir?

bu durum babayi filan ilgilendirmez (cok cok ender durumlar disinda dedigim gibi), kizin-oglanin tamamen kendi sorumlulugundadir. o evlerde neler donuyor, hunharca sevisiyorlar, batili degiliz biz dogulu degerlerimize zarar veriliyor diye dusuneceginize bu ogrenciler nasil geciniyor, yurtlairn durumu nedir, ne yer ne icerler, dogalgaz-elekrik faturalarini odeyebiliyorlar mi, kredi-burs imkanlari ne derece gercekci diye dusunseniz, kizinizin cok daha hayrina bir is yapmis olursunuz.

yurtdisinda okuyorum, yari zamanli bir iste calisiyorum ama gecimimi babam sagliyor, maddi olarak ona bagimliyim yani. bugune kadar ondan majör bir sey saklamadim (ufak tefek seyler haric), basima bir sey gelse, biriyle dertlesmek istesem ilk onu ararim. beraber kabak koyuna tatile gitmisligimiz, karaormanlari filan gezmisligimiz var, oyle yakinizdir yani. fikirlerine cok deger veririm. bugune kadar da hic bir seyi yasaklamadi. (ergenlikteki sacma sapan seyleri saymiyorum)

ben sorunu şurada görüyorum, lütfen kişisel alma bir de ifade ediş biçimini:
- aynı yerde kalan kişiler illa ki sikmek siktirmek zorunda mı? yani hemcinsi olsa da bir süre sonra mesela erkekler birbirinin dibini mi dövüyor? bu nasıl hastalıklı bir bakış açısı?

ek olarak, bu "kızlı erkekli çok ayıp" genelleyici imasında o kadar büyük bir vebal var ki, bilhassa ahiret inancın varsa, aklın durur; altından kalkılmaz. kalkılamaz. sözlükteki başlıktaki ya da buradaki her şeyi okumadım ama şöyle bir göz gezdirince bile bu "kızlı erkekli kalıyüleer sevişyüüüler ahlaksızlııık" imasının işaret ettiği kaideyi bozacak o kadar çok istisna yazılmış, daha da vardır yani benim okuduklarım/aklıma gelenler dışında.

buradan çıkalım, reşitse kime ne? zaten "reşit" dediğimiz olay her şeyde kendi sorumluluğunu almanın yasal yaşı değil mi? o zaman işi komikleştirsinler ve reşit olma yaşını 21'e çeksinler mesela? nasıl? benim şahsi görüşüm "reşit" dediğimiz yaş 16'ya çekilmeli. nerden tutsan elinde kalıyor çünkü. ama farklı durumlar için farklı düzenlemeler olmalı, yani "x yaşında reşit" çok genelleyici bir şey, duruma göre örneğin bişey için 19 yaş, başka bişy için 16 yaş... ama genel yasalar karşısında reşit olma hali 16.

"ekonomik özgürlüğğünü ben sağlıyorum"a girersek, baba evinden ev hanımlığına geçen kadınlar köle yaşayıp köle mi ölecek? ekonomik özgürlüğünü ben sağlıyorum karışmaya hakkım var demek dünyadaki en en ahlaksızca tutum.

babanın dediği de yakınlığına/samimiyetine bağlı. "bilmek isterim" derken aklından geçenleri, kastettiklerini eğer o yaşa dek o "baba" yakınlığını hissettiremediyse asla bilemez, en azından evladından öğrenemez; hissettrdiyse de zaten bunun için ekstra bir çaba gerekmeyecektir muhtemelen.

kaynak olarak da, yani genel olarak şunlar olabilir:
laurence steinberg - ergenlik
john santrock - ergenlik
ayrıca gelişim psikologlarının teorilerini inceleyebilirsin, ergenlik-genç erişkinlik dönemini kapsayan.

abi bir de kabe de kızlı erkekli tavaf ediliyor, o da mı "muhafazakar yapımız"a ters? işte bu kafalar hacda bile kadınları taciz ediyor sonra.

sonra diyorsunuz ki komsuluk oldu, insanlar sitelerde oturuyor vs. amina koyim ben boyle komsunun. acik ve net.

ayrica kiz-erkek evde karisik kalirken anlamadigim bir nokta var. simdi bu karisik evlerde kalanlar sevgili ise bunlarin ogrenci olup olmamasinin bi onemi yok o zaman yani hic kimse evlenmeden beraber yasamasin demek bu.

eger obur turluyse yani kimse kimsenin sevgilisi degilse durum daha da fena, et beyinliler zannediyolar ki biz her gun 3 e 3 grup yapiyoruz, ev kerhane hatta. bu kadar sapiklik duzeyinde dusunce olamaz, olmamali, hastalikli bir dusunce bu. ev arkadasi lan o, kiz-erkek ne farki var.

olympiakos yazılır bence.

olympiakos geçen maçta o iğrenç yağmurlu sahada berabere kalmıştı. kendi evinde affetmeyecek gibi geldiği için ben de yazdım. arsenal beraberlik alabilir gibi hissediyorum ondan banko olmaz.

dortmund'un handikaplı galibiyet oranı da(2.60) aklımı ziyadesiyle çeliyo?.. :)

yok be abi dortmund'un düz 1'i bile riskli bence her ne kadar evinde olsa da arsenal de çok formda yani. h1 deneme bile.

büyük ihtimal bir şey yapamazlar ama işte ailelere telefon ederler; en kötüsü ev sahibini tehdit ederler. pislik yaparlar anlayacağın. göz korkuturlar.

@thracian: ben soruyu zaten "teknik" kategorisinde açtım. "yasal olarak" yapabilecekleri bir şey var mı?

hayır yok. tabana selam çakıyor yapabileceği bir şey yok.

yapabileceği hiç bir şey yok. zaten sonra konuşmasını düzeltip kız erkek bir arada kalıyor derken yurtları kastettiğini söylemiş MİŞ diyorum çünkü sesine tahammül edemediğimden dinleyemiyorum sadece okuyabiliyorum. okuduğuma da güvenemediğimden MİŞ işte.

Fuhus yapilan eve baskin yapildiginda ne yapiliyorsa ayni muamele yapilabilir. Kiz Turk oldugu icin sinir disi edemezler ama saglik kontrolune yollarlar bulasici bir hastalik tasiyor mu diye. Onun disinda sahte delil ile kiz erkek arasinda para transferi gerceklestirildigini ispat etmedikleri surece sadece sinir bozarlar.

@duydukduymadıkdemeyin: Anlamadım, kızlı erkekli kalanları komşular ihbar etsin derken evi kastettiği çok açık bence.

@Crown: Bir evde müşterek olarak kiracı olunamıyor mu? Fuhuş baskını yapıp konutta oturan birini alıp nasıl götürebilirler?

@nop, bunu da senden duydum. en iyisi ben hiç yorum yapmayayım, hukukçu olarak sadece anayasal dayanağı yok diyeyim ve susayım

tabii ki yok ama toplum baskısı oluşturmayı amaçlıyorlar zaten.

evde kalanlara bir yaptırım yok, adam karışık yurtları ayıracak.

@nop: Kontratta kizin adi yazmiyorsa fuhus baskini yapip goturebilir muayene icin.

@crown, o zaman bir erkegin evine misafirlige giden her kiza ayni muamele yapilabilir mi ?

evde kalanlara tabi ki yaptırım yapılamaz. öyle bir şeyden de bahsedilmiyor.
komşuların şikayetleri değerlendirilir. ki burada istihbari bazı durumlardan bahsettiler.(yani olay sadece kadın erkek evde kalması olayı değil)

ama olayı farklı yere çekmek isteyenler olacaktır her zamanki gibi...
yani şeriat geliyorcular biraz daha çoşar sonra baktılar değişen bir şey yok otururlar... aynı alkol yasağı gibi. alkol yasaklandı sanmıştılar ilk başta 3 ay geçti yeni yeni anladılar...

@ comptrol: evet, sikayete bagli olmakla birlikte "su adreste fuhus var" denirse ayni muamele yapilabilir.

Yillar once universite ogrencisi arkadaslarin evini polis basmisti, komsular sikayet etmis fuhus var diye, oradan biliyorum ben de konuyu.

@pause
@efrasiyab87

Dinleme ve algı ile ilgili sorunlarınız var sanırım:
www.youtube.com

@nop
algı sorunu siz de var sanırım.
buradan kız erkek aynı evde kalamaz sonucunu nasıl çıkardınız?

@pause, yahu rte nin daha birkac saat onceki aciklamalarini da mi duymadiniz? Adam bulent arinc dahil sizin gibi lafi dolandirmaya calisanlara da laf carpti. Hala gelmis yok oyle demedi diyorsunuz.

@crown e o kizlar ne tur kuameleden gecti peki? Sorgudan sonra ne oldu ?

polis istedigi evde uyusturucu bulur, yasadisi cd bulur, hizini alamazsa darbe plani bile bulabilir icabinda. yeter ki istesin. gicik almasi kafi.

bir kadın ve erkeğin aynı evde kalması, seks yapması fuhuş değil. komşu dedi diye de fuhuş olmaz. iki tarafın da öğrenci olduğu durumların çoğu da fuhuş içermiyordur zaten.

ha nadirattan da olsa gerçekten fuhuş varsa, taraflardan biri de öğrenciyse, komşulardan şikayet olduğunda sanırım işlem yapılabilir.

tabii işgüzar komşuların salaklıkları neticesinde kız erkek gelip gitmelerine veya aynı evde kalmalarına fuhuş gözüyle bakması kanunları ilgilendiren bir mesele değil, toplumun genel yapısı, büyük kentler o da kısmen bunun istisnası olabilir.


ne siyasi partilerle ne de dini yaklaşımlarla hiçbir ilgim yok. bu konu gündeme gelmeden önce (birkaç yıl geçmiştir) görüp duyduğum yeni üniversitelerin/fakültelerin açıldığı iki üç ilçede, hele de az çok ekonomisi varsa, ortalamanın üzerinde kazanan kimi heriflerin ekonomik sıkıntı çeken kız öğrencilerle para karşılığı birlikte olduğuydu. hatta bir tanesinde bu genel sorunun farkında olan akrabam, işyerinde öğrencileri, kız öğrencileri tercih ediyordu ki hiç olmazsa üç beş tanesi bu çarktan uzak kalsın diye. gittiğim bir-iki yerde de benzer vakalara rastladık, dinledik. çok üzücüydü, ama inanılması güç de diyemiyor insan. gündemdeki beyanat konusuyla ilişkilendirmyorum veya komşu ispiyonuna bakmıyorum. sadece taşrada neler olabildiğini oturduğumuz yerden bilmemiz zor, demek istiyorum.

son uyuz olduğum olayı da anlatayım: dört kız öğrenci kaldıkları sitede bir türlü rahat bırakılmıyorlar. istanbul'da burası. evlerine fazla gelen giden de yok. bahçede oturup sohbet etmeleri veya gece birde eve dönmeleri sorun oluyor. hatta güvenlik kapılarına gelmiş şikayet olduğu için. şikayetlik bir durum olmadığı gibi, olsa bile site güvenlik elemanıyla görülecek bir iş değil. sanırım dört genç kız kadınları rahatsız ediyor, hiçbir şey yapmasalar da. zira kocaları var, oğulları var, kızlarda bulacakları hiçbir kusur olmasa bile kocalarının, oğullarının aklı/gözü kayar diye düşünüyorlar. öyle ya bekar kızlar yerine evli bi çift otursa rahat edecekler. yukarıda bir cevapta yazıldığı gibi, aynı evde oturan iki kadından erkek arkadaşı gelen değil de, diğeri laf yiyor. neden? giyimi vb ile daha dikkat çekici. tehlike yani diğer kadınlar için. bekar erkekler de ailelerin erkek bireylerince tehlike görülür zaten. bu anlayış da pek ender değildir, çok az insan komşusuyla veya onun gelen gideniyle ilgilenmeyecek kadar aklı başında maalesef.

valla değişiyor. uçağın 1.5 saat-2 öncesinden bindiğimde yetiştiğim oldu. işini sağlama al 7 gibi bin derim.

Havataş'ın sitesinde 1.5 saat diyor ama sabah o yolda ne kadar trafik olur onu bilmiyorum. Asker olduğum için ne kadar erken çıkabilirim onu da kestiremiyorum.

Anahtar: Köprü trafiği.

Saat 7'de hareket edecekse köprü trafiğine yakalanmanız muhtemel. Havataş Taksim'den 6'da hareket ederse rahat yetişirsiniz.

Konu uçak olduğunda hep temkinli olmaktan yanayımdır. Yurt içi uçuş olsa bile 2 saat öncesinde hava limanına olacak şekilde program yapın.

1 saat 15 dakikada gidiyor normal bir trafikte. ,


kesin yetsırsın, tafik olsa bile.