yiyorum. sebebini yazayım mı?

hayvan gibi yiyom.

her akşam sektirmeden yiyorum. :(

yıl olmuştur yemedim. çünkü vıcık vıcık yağlı olmasından zorla tiksindirdim kendimi. çünkü sivilce-yağlanma-kilo her şeyi yapıyor. yemediğim için eksikliğini hiç hissetmiyorum.

gerne.

Yemiyorum. Sagliksiz.

Arada bir birayla pringles belki.

yiyorum. yemezdim eskiden çok yağlı gelirdi, sonra bi kız girince hayatıma her şey değişti.

Yerim ama her gun degil. Ruh halime gore. Bira falan da varsa.

fırından olan var ya hani ondan yiyorum ayda bir falan
eskiden alkolle çok tüketirdim şimdi çok yemiyorum

yemiyorum uzun zamandır. hiç aklıma gelmiyo yani lan gidip cips alayım da yiyeyim diye. olsa yerim. ama yemiyorum.

yemiyorum

yemiyorum sivilce

Zaafim olan tek yiyecek bu herhalde ama kendimi dizginliyorum, ayda bir kere yiyorum sadece.

artık midemi rahatsız ediyor. yılda 1 olursa pringles.

yemiyorum. sağlıksız yiyecek/içecek kontenjanım ağzına kadar dolu.

Pek yemiyorum, ayda yilda bir denk gelirsem pringles yerim daha az sağlıksız diye düşünerek onun dışında i-ih.

Sevıyorum ama yemıyorum. Bakkaldan her cıktıgımda ufak caplı bı kararsızlık, bı bakısmalar falan sonra hem doymuyorum hem de bı ton kalorı deyıp egıp basımı one cıkıyorum.

yiyemiyorum midem bulanıyor. vıcık vıcık yağlı iğrenç bir şey.

Çok tuzlu geliyor, damağımı da tahriş ediyor. Yağı, kalorisi ayrı dert zaten. Yemiyorum. Paketlenmiş ürün yemiyorum esasen.
Leblebi, yağsız patlamış mısır neyin yerim çok atıştırmalık tuzlu bir şey canım isterse. Onları bile ayda yılda bir. Hem çin tuzu varmış, çok zararlıymış diyolaa.

Varsa yiyiyorum. Özellikle aramam, aşermem.

En son ne zaman yemistim diye dusundum sen sorunca, hatirlayamadim valla. 1 seneyi gecti herhalde. Eskiden birayla yerdim arada, mac izlerken filan. Ama misir cipsi sadece. Patates cipsi igrenc bir sey.

parmaklarımı yağlayıp kokuttuğu için yemiyorum sağlıksız olması da ekstra motivasyon oluyor

Deli gibi yiyorum hem de her gün :)) çok seviyorum, hatta bugün maç var kesin yine koca paketi bitiririm.

çok rahat koltukta kitap okunmaz :)

okurken uyuyakalmak istiyorum (:

ikea'daki fojang mıydı forlong muydu ona bakın.

poang var bende memnunum.

poang evet.

www.istikbal.com.tr
www.bellona.com.tr

poang modelini ikea'da deneyeceğim.

@prhn, bunlar da çok güzel.kullanıp da "çok rahat" diyecek birilerinin deneyimine talibim.


@microfiction, bellona'da brenda modelini önerdiler. ikea poang veya bunu düşünüyorum şimdilik.

teşekkürler.

çalışmak dışında bir yöntem bilmiyorum maalesef. oturup çalışınca giriliyormuş ama bir arkadaş söylediydi

Tabiki, ama ben şu şekilde şu kadar ygs/lys ye ağırlık ver, şu konulara biraz daha bak, test/konu anlatımı/örnek soru/deneme daha fazla yüklen tarzında cevaplar bekliyorum

konularınızı çok çok önceden bitirip eksiklerinize nokta atışı yaparsanız faydalı olur. konu bitince soru tarama kısmı başlar. denemesiydi soru bankasıydı vs.

Ben kpss'ye hazırlanırken üniversite sınavına da gireyim, soruları görmüş olurum dedim lys fen dışında bütün sınavlara girdim ve TS'de 2700 civarında idim.. Anladım ki olayın ygs lys ile alakası yok ösym'nin yaptığı her sınav birbirinin aynı.. O yüzden sana tavsiyem bir kere mutlaka ama mutlaka ösym'nin bugüne kadar yaptığı bütün sınavları çöz.. Sayıştay, iç denetçi, kaymakamlık.. Ne bulursan.. Ygs 408 falandı benim matematikten eksik konularım da vardı ama tr ve sos full'e yakındı fen bomboştu.. Tavsiyem senin de sos ve tr konularını (ts istediğine göre yapabilirsin) birkaç kere hatim etmen.. Matematik 22 netti bu arada benim.. En azından bu neti görmeye çalış.. Lys içinse tarihte işin içine biraz da genel kültür giriyor bence, her kitap olan sorular olduğunu sanmıyorum.. Yine de tavsiyem bir yandan normal lise kitaplarına çalış (o kadar setlere para verirken bunu hep atlıyoruz) bir de ben celal aydın'ın çks'lerine çalışmıştım kpss'de de ygs'de de lys'de de çok işime yaradı ama tek başına yine de yeterli değil belirteyim... Sorunu ne kadar yanıtladım bilmiyorum ama durum buydu bende.. Sorun olursa cevaplarım yine..

pahalı derken? daha ne kadar ucuz olmasını bekliyordunuz ki, sonuçta elektronik bir cihaz bu sadece tek amacı kitap okumak olduğu için ucuz mu olması gerekiyor.

ben paperwhite öneririm, kullandım e-ink teknolojisi gayet güzel gözü yorma gibi bir durum olmuyor.

bende kindle touch var memnunum. bunların içinden tabi ki paperwhite.
amerikadan gelecek bir tanıdığın ya da ordan alıp kargolayacak biri varsa kalem kağıt parası bu cihazlar. özellikle 4th gen olan.

Kindle Paperwhite 2 candır müdür. Diğerleri onun kadar şık ve rahat değil gibi geliyor bana. Alırsan muhakkak kılıfını da tavsiye ederim.

Ve fakat, ne bileyim, bi' ısınamadım bu işe ben. Kâğıt candır, canandır.

gayet de pahalı cihazlar. Elin gavuru 50 €'ya alıyor ilk linktekini.

herkes paperwhite diyecek bence. Biraz daha koyup onu al, ilkini almaktansa.

epub formatı ağırlıklı okuyacaksan nook öneririm. kindle direk o formatı okuyamıyor diye biliyorum.
nook'u kullandım memnunum. tutuş açısından da ergonomik. ama orjinal kılıfını bulmak zor.

epub > mobi dönüştürmesi kolay anladığım kadarıyla. paperwhite alacak gibiyim.

@zebra... evet tek amacı kitap okumak olduğu için ucuz olmalı.

kindle hocam

(bkz: kindle alacaklara tavsiyeler) burada yazdıklarıma bir göz atın isterseniz

bir şey sadece tek amaca yönelik diye fiyatından ödün vermek zorunda değil. Türkiyede pahalı deseniz anlarım fakat bunları gevur ellerinde de bedavaya dağıtmıyorlar, yani "mcdonalds'ı abd'de sadece fakir zenciler yiyormuş." gibi bir durum yok. o zaman concord.com'dan 100 liralık tablet alıp onda okuyun kitaplarınızı.

bu tarz duyurular için klasik oldu ama haysev sayfasına ilan vermeyi unutmayın

topalladığı ayağına basmaya başladı, hafiften güçlendi sanırım :)
ancak bu gelişme bizim evde kalacağı sürenin kısalmasının habercisi, şimdilik yaptığımız yer yerine saksılarda, toprağın üzerinde yatıyo. sahiplenseniz ya beybiler. hem bir can kurtulur, hem de binadaki şerefsizlerle dövüşmekten kurtulurum. yavşak sürüsü yukarıda bahsettiğim kediler içerideyken binayı ilaçlatmışlar pireleniyoruz diye.

yapılıyor. girişte danışmaya git birkaç bilgi isteyip (tc tel no gibi) verdikleri kağıtla alışveriş yapabiliyorsun. onun dışında ülkealan pasajında daha çok çeşit bulabilirsin, pazarlık da yapabilirsin.

ben internetten almıştım, bir yıl oldu hala kullanıyorum. marka falan da bakmadan aldım. sahibinden'den alın hocam, en ucuzuna bakın. kargo dahil 20-25tl gibi bir fiyata almıştım. neticede metal boru, marka çok farketmiyor diye düşünüyorum. yalnız alırken dikkat edin, bazı barlar kısa. kapı genişliğinizi ölçün, barın max uzunluğuna bakın ona göre alın

Kentpark'ta bulunan Decathlon'dan alabilirsin. İnternet üzerinden sipariş de alabiliyorlar ama anil'in dediği mesele için(kapıya uyumluluk) ölçüp gidip alman en iyisi gibi.

Ülkealan pasajı

bende şu kapının üstüne tutturulanlardan var, kapı boyu olmadığı için kullanamadım, gelir evden alırım dersen al götür, dışarıda dersen bir (1) roman karşılığı verebilirim. internetten 20 liraya almıştım.

buarada metroya günlük kartla girebiliyorsun.

www.aklindatut.com bendeki bu.

kız seni denemiş. 2. ve 3. kez dışarı çıktığınızda yine okkalı bir hesap kitlerse uzak durmaya çalışın. tepkisini ölçün.

Allah aşkına bırak bu kızı sevgili ferdinand.

Param yok demeye bile utanır bir kız kaldı ki pahalı yemekleri seçmek...

Kitchenette gayet kalbur üstü bir yer bana kalırsa. Ne bileyim daha fazla bile yazmak boş aslında, uzak dur bu kızdan.

Kız sana, ben böyle bir hayat istiyorum, demeye getirmiş. Dilinden para-paha gibi kelimeleri düşürmeyen insanlardan uzak durmak lazım bence.

biz kızarkadaşımla paramız yokken simit yiyoz, hayır birimizin bile olmasa yine simit yiyoz.

genel matematik şöyle: cepte ödenecek hesapx2 tutarında para varsa kral gibi rahatız diğer türlü zor.

ahhahah, bence verilecek cevabı vermişler. :D

Biraz daha az güzelini bul.

ve ayrıca bence ayrıl, artık suyu çıktı bu ilişkinin. Olsa bile olmayacakmış gibi duruyo ya.

Uzaklaş

İlk buluşmamız değil hocam @false pretension

@barbara herhalde barbara manken olan

Bütün güzel kızlar paracı mı demek istedin ?

Amelie haklı. Kendi konumunu beğenmiyor, kendince uste çıkmak istiyor. Sana da bu mesajı vermis. İnsan param yok deyip lüks yerlere girmez. Bana ayak uydurursan, paranı yersem takiliriz şekerim demiş kısaca.

Kiz seni deniyor. 1 jez daha yaparsa tekmeyi bas ama.

kaç

Arkana bile bakmadan kac o ne öyle be yazik sana.

"Ya benim telefonum yok, olsa iyi olurdu" diye/bile/n biriyle en fazla o günü sonlandırır, bir daha da görüşmezdim ben..

Dün bir bugün iki, kaç yıllık sevgilim bile hala parası olmadığı zaman bana söylemeye çekinir..

Zengin koca arıyor, net!

Kazıklanmalara doyamazsın sen bu kafayla.

önceki duyurunda şaka yapıyodur demiştim haklıymışsın. koşarak uzaklaş derim.

yardımcı oluyorum.

ayrıl.

bak şimdi

senle bu kızla güzel olduğu için çıkıyorsun di mi? yani zeki olduğu, iyi biri olduğu için değil güzel olduğu için. bunu da kendi duyurunda söylemişsin.

'Kızdan hoşlanma nedenim sevimli ve güzel olması. Mantıklı olan bu değil mi gudubet sevimsiz birini ne yapayım?
Benim ondan güzel diye hoşlanmam saçma onun para para diye sosyal medyada bangır bangır bapğırması normal yani. Öyle mi diyorsunuz ?'

valla sen kızdan güzel diye hoşlanıyorsan onun da paralı erkek aramasına içerlemeyeceksin. bak birbirinizi bulmuşsunuz, ikinizde maddiyatçı insanlarsınız. seninki güzellik, onunki para. kız için kendine güvenmiyor demişsin. bence bok gibi güveniyor ama erkekleri kafalamak için o ayağa yatıyor. 'giyecek birşeyim yok' derken bile sana bana kıyafet al mesajı vermiş.

bu durumda senin kız paragöz diye şikayet etmeye hakkın yok. kız en başından kendini belli etmiş. sende kıza onun yanında sadece güzel olduğu için olduğunu hissettirmişsin. o kız artık seni avcunun içinde görür ve saygı duymaz. ileride bir gün seni daha zengini için terk eder. sonra biraz daha olgulaşınca senden daha fakir ama senden çok daha güçlü ve iyi bir karakteri olan adamla birlikte olur.

haydi sana kolay gelsin.

@you are my lethe'ye sonuna kadar katılıyorum.

kadın veya erkek için fark etmez; ilişkilerinizi sadece maddi şeyler üzerine seçerseniz hayal kırıklığına uğradığınızda şaşırmayın boşuna.

Arkadaslar samimiyetsiz cevap vermeyin yahu akil danisiyorum sizin dusmaniniz degilim ki

@you are my lethe

Bir insandan hos oldugu icin/guzel oldugu icin/sevimli oldugu icin hoslanilir. Niye uzayda yasiyor gibi sasirdiniz ? Daha sonra muhabbetini seversin/ davranislarini/ bakislarini huylarini seversin degil mi ?

Boyle samimiyetsiz maddiyatcilikla suclama seylerine gerek yok bence. Guzel ve sevimli bulmak kotulenmesi gereken bir durum degil. Para yemek, zengin koca aramak kotu ama..

Duyuruda kizin guzel oldugunu soylemeseymisim keske.. Amma vurdunuz buradan. Sevgilim sari sacli mavi gozlu iskoc icine dusuyorlar gibi ayrinti da yok aslinda ? Bunlari da siz yazmissiniz..
Bana artislik yapacaginiza hayat dersi vereceginize soruma cevap verebilirdiniz ki bunu istemistim.

Yani hiç maddiyatla ilgili cümleler sarf etmeseydi daha önceki buluşmalarda ya da yazışmalarda bu kiçineyt olayı olabilirdi. Bak kızın standartı o olsa normalde de oralarda yese yine bişey demem. ama hayatında gitmediği yerlere sana kitleyerek ulaşmaya çalışıyorsa orada duracaksın. çok ayıp etmiş bi kere, ona helali hoş olmasın kanka o parayı sana gönderen ailene yazık.

duyurudaki kızlar bile, kızın sırf güzel diye sana bu şekilde davranmaya hakkı olduğunu söylüyor. düşün yani, ne kadar metalaştırmışlar kendilerini farkında değiller. yani buradaki kızlar da güzel olsalar böyle karaktersiz olmayı kendilerine yedirecekler demek ki.

param var diyorsan kullan sonra çöpe at, yoksa şimdiden siktir et olan parana da yazık olmasın.

ne iğrenç insanlar var aq ya.

duyurudaki kızlara göre, eğer bir kız güzelse parayı, zengin erkeği hakediyordur. okumamış, kültürsüz, kenar mahalle güzeli, konuşmasını bilmeyen olsa bile.

sözlükte böyle düşünen kızlar var oldukca insanın ibne olası geliyor. erkekler kadınlardan sevgiyi daha çok düşünüyor. kızların çoğu kendilerini seven, sevgisini verebilen erkek arakmaktayken bilinç altında hep para odaklı bir düşünceye sahip olduklarından sonsuza dek mutsuz oluyorlar.

parası için çıkan kızlara halk arasında metres deriz. becerin gitsin böyle kızları.

para odaklı kadınlara bir, you are my lethe'e iki.

ferdinand kusura bakma biraz sinirli yazmışım. ama yazdıklarımın arkasındayım. sen kıza zengin koca arıyor diye yükeniyorsun. tamam kız maddiyatçı. ama sende kızdan neden hoşlandığını söylerken zeki ve başarılı, iyi ve yardımsever, çılgın ve eğlenceli filan demiyorsun. güzel ve sevimli diyorsun. yani sende kızın karakterinden önce görünüşüne bakıyorsun ve bu da seni ondan farksız yapmıyor.

ben asla kız güzelse sana bu şekilde davranmayı hak ediyor ya da güzel kız zengin koca bulmalı demedim. cevabım okunursa anlaşılır. tek dediğim kızla aranda şöyle bir durum var (gibi gözüküyor?) senden kızdan güzelik kız da senden paralı hayat istiyor. yani iki tarafta işin maddiyat yönünde ve olaya yüzeysel yaklaşıyor. bu yüzden bu durumda sen melek kız da şeytan değil. ikinizde benzersiniz.

soruna cevap vermem gerekirse,

normalde bir twitter şakalaşmasının insanı bu kadar etkilemesi için iki sebep olmalı. ya erkek tarafı özgüvensiz ya da kız gerçekten erkeğe böyle düşünmesini sağlayacak başka olaylar da yaşatmış. senin durumunda ikinci seçeneği seçiyorum. başka olaylar olmuş ki sen bu durumu kafaya takmışsın.

kıza bir hafta param yok yalanı say. yani ne bileyim bir arkadaşının annesi hastaydı sen para verdin ya da bankada sorun çıktı paranı bir hafta çekemeyecksin kredi kartın da iptal vs gibi. belli, bir miktar param var ona uygun takılalım de daha mütevazı yerlere götür. (mütevazı dediysem de lahmacuncuya filan değil, daha sıradan uygun fiyatlı kafelere) ve davranışlarına bak.

aynı zamanda yakın bir arkadaşın hakkında örnek ver ve tepkisini ölç. misal hakanın sevgilisi tez yazıyor/ödev hazırlayacak/bilgisayarda çalışması gereken işi var var. hakan kıza laptop almış ama kız kabul etmemiş geri yollamış. ya da emirin (burada maddi durumu iyi olan biri olsun) babası batmış. çok da zenginlerdi şimdi sevgilisi ona destek olmaya çalışıyor. kız kendi ortamında çocuk rahatsız olmasın diye onunla reina'ya gitmiyor vs gibi.

bu durumlarda tepkisine bak ve ona göre bırak gitsin ya da kalsın.

yatakta tatmin ediyorsa değer yoksa rusların seansı da aynı para

öğrenci adama kitchenette'ye gidelim deyip en pahalı yemekleri ısmarlatan hatundan hayır gelmez delikanlı..

Hatun bildiğin bafiliyor seni.

Parası olmayan yada kısıtlı olan insan sipariş verirken bu kadar rahat davranmaz biraz karşısındakini düşünür.

Bildiğin Söğüşlüyor seni,

Telefon olayına gelince yakın tarihte doğum gunu falan var ise sana sellektör yapıyor şimdiden hediye düşünme zaten ben hediyemi seçtim diye.

aman diyim abi. bence koşarak uzaklaş. ayrıca aşık falan olmuş olabilirsin fakat asla telefon falan alma. alacağın telefon muhtemelen 2 milyar civarında olacak 24 ay taksit ödemeni istemem.


bu arada verdiğin linklere giderken zaman kavramını yitirdim isepşın gibi oldu.

25 yaşını geçtiyseniz ve erkekseniz o borcu ödemek zorunda kalıyorsunuz maalesef. öğrenci olup olmamanız bir şey ifade etmiyor.

@üşüdüm benim sıkıntı yarattığım durum şu. sigortayı başlattın ödeyeceksin. öğrenci falan dinlemeyiz derler mi diye merak ettim.

@blueprints and cigarette yarra yering o zaman diyorsun. ee ben 25imi geçeli bir kaç ay oldu. ondan öncesini sildiremez miyim?

o zaman öğrenci olduğuna dair belge alıp ki mantıken öğrenci belgen bunu da belgeliyor, gidip 25 ten öncesini sildirebilirsin.

edit:benim de 25'e az kaldı, yılda bir kere doktora gidiyorum, bu zorunlu sikizleme döngüsünden nasıl çıkılacağını bilen varsa ne süper olur.

yıllardır hastaneye gitmemiş adamım. sikerler öyle borcu ya. ulan ay sonunu kıt kanaat getiriyoruz. bir de borç çıkarıyor pezemenkler

sen bi sgk ya git zaten. 25 den sonra geçerli diye biliyorum ben. bu gelir testi yapıldığı dönemler bir arkadaşımızın ailesi G0 grubundaydı yani yeşil kart diyelim. ama o ailesiyle birlikte kalmadığı için ve özel bi üniversitede hem master yapıp hem de asistan olduğu için onu tek olarak ayrı hane gösterdiler. G1 grubunda çıktı gelir testinde ve şu an hala o borç işlemeye devam ediyor. birlikte sgk'ya gittik dilekçe falan yazdık ama olmadı onu G1 grubunda gösterdiler yine saçma bir şekilde. zaten bu gss tam bir saçmalık. adam hastaneye gitse de gitmese de, ilaç alsa da almasa da ödemek zorunda bırakılıyor bunu.sinirlendim neyse.

Tivibu dan memnun olmayan çok kişi var. Yayınlar donuyor ve geç geliyormuş. Yani ne izlemek istediğine bağlı ama Dsmart ve Digiturk arasından bence Digiturk derim. Ama dediğim gibi emin olmadan Tivibu alma.

altyapısı sağlam bir yerde oturmuyorsan tivibuya bulaşma, gerçi televizyon izlemiyorsan tivibunun tekrar izle seçenekleri çok kullanışlıdır. 12 yıl digiturk kullandıktan sonra dsmart+internete geçtim, memnunum açıkçası.

Bütçem en fazla 200TL

decathlon'da istediğiniz gibi modellerden bulabilirsiniz, pek çok çeşit var.

Atlaskamp, adrenalin, and outdoor. Bunların sitelerine bak.

Arkadaslar verdiginiz linktekilerin neredeyse tamamı o devasa turist çantası ya da bölmeli çanta.

çekmeli sırt çantaları çekerken iyi ama, sırta takmak için çok rahatsız edici. o kadar yükü omzuna alman için tasarlanmamış resmen.
bu da burada bulunsun.

sadece manikür pedikür olayı için yorumum şu olabilir: hijyen.

not: berbere kendi makasımı havlumu bırakmak için genç olduğumdan dolayı yapamıyorum manyakmışım gibi bakarlar diye ama acayip istiyorum bunu yapmayı.

edit: erkeğim, berberler biraz değişik.

teyzem hiçbir zaman kuafördeki makası felan kullanmadı kadın yıllardır iki haftada bi yanında setini taşıyo. bence söyle bişi olmaz.

Kadın değilim ama zaten herkes kendi setini götürmüyor mu oralara? Benim bildiğim bizim malzememizi kullanacaksın gibi bir durum yok yani.

Ek olarak seti ve solüsyonları alıp evde yapmak da mümkün sanırım. O kadar komplike bir iş olmamalı.

Sadece ağda salonu ne kadar karlı bilemiyorum, en azından ortalama üzerinde geliri olan bir muhit olsa belki. Bana öyle geliyor ki fakir fukara adam evinde yapar bu işi.

Şimdi yanlış hatırlamıyorsam manikür 30 tl idi burada ben bir kere gittim bir daha gitmedim tamam hijyende çok iyiler ama yeteri kadar iyi değiller ve bazı şubeleri cidden kötü gereksiz bir fiyat uygulamaları olabiliyor.

Manikür artık bildiğimiz manikür değil açıkcası sırf ay tırnak etlerim ay düzgün şekilli olsun ile bitmiyor kalıcı oje uygulamaları ve Türkiye de Thuya markasınındı sanırım jel tırnak ürünleri var yamuk yumuk turnakları mükemmel şekillendiriyor en az 1 ay da kalıcı oluyor tabi bunları yapacak insan bu markanın verdiği eğitimlere gidecek ve sertifika alacak.

Mesela bir kuaför açacaksınız ağda için en çok bilinen tanaçandan mal alacaksınız tanaçanın getirdiği markalardan depilissima en iyisidir aynı zaman da kuaför vb. bir yer açmadan da tanaçanı takip ederseniz dönemsel olarak ağda eğitimleri, ipek kirpik eğitimleri vs. veriyorlar onlara katılıp sertifika alabilirsiniz. Sertifikalar çok önemli bu işte kesinlikle.

Bir de klasikleşen o Türk kadının ay tırnak etim kesilmezse temiz olmuyor algısına çok sinir oluyorum o etler geri itilecek kesilirse Hepatit B kapma olasılığın %60 artıyor arkadaşım o ne ya!!!

Manikür için eğer çok hijyenik olsun diyorsanız artık tek kullanımlık işte itme çubuğu, törpüsü, tek kullanımlık havlusu olan ilk olarak sizin açtığınız paketler var onları kullanabilirsiniz eğer kalıcı bir takımınız yok ise ki kalıcı bir takımdan daha hijyenik geliyor bana bu paketler. Tam olarak nerde satıldığını bilmesem de çünkü bunları üreten kozmetik firmasını tanıyorum ordan almıştım zamanında pronail tarzı yerlerde de bu pakete ulaşabileceğinizi düşünüyorum.

Of ne yazdım yalnız daha bitmezde özetle bir yer açacaksanız hijyen ve yeni teknikkler bir arada olmalı bence :)

faturalı hat ile operatörlerden alınabiliyor.

banka kredisiyle veya karttan nakit cektirip boldurerek de alinabiliyor

odea bank vatan bilgisayar kampanyası vardı. vatana gidip bankadan kredi çekip alıyorsun, hem hesap kartı hem de kredi kartı gönderiyorlarmış sonrasında, bunların da 100 lira gibi işletim ücretleri var. bu döngüden kartları iptal ettirip hali hazırdaki kredi kartından otomatik ödeme talimatı vererek çıkılabiliyormuş.

sadece yıkayıp soymadan suyun içine at, ocağı yak. arada çatal batırıp yumuşamış mı diye kontrol et. yumuşadıktan sonra al, soy ve ye. bu kadar.

işin kendisi değil de, pişmiş olup olmadığını anlamak çok kompleks yahu. patatese çatal batırıp piştiğini anlayabilecek kadar zeki olsam duyuruda bu soruyu sorar mıydım sizce? tahminen kaç dakikada şeyolur peki, ona göre en azından bir fikrim olur, "hmmm, olmuş galiba" derim? değişir mi yoksa süresi, beni çatal ve minik dokunuşlarla baş başa mı bırakıyorsunuz?

patatesi haşladıktan sonra, tencereden çıkartıp buzlu, soğuk suyun içine koyarsanız kabukları çok kolay soyulacaktır.

@minik donut canavari, soğandan sonrasını okumadım :(

30-40 dakika mı? eyvah ya. ben yumurta gibi 10-12 dakika falan sanıyordum en fazla. tüh be. neyse, bakalım. kendime güveniyorum. sık sık elleyeceğim.

çatal bıçak kolay girip çıkıyosa pişmiştir. sen salla onu, sınıf atlatalım sana süt tereyağı varsa püre yaptıralım. kaşar opsiyonel.

çatal sokunca bazı şeyler anlaşılabiliyor, gerçekten inanılmaz. iyi ki varsınız. diğer öneriler için çok sağolun ama tercihimi gerizekalıların da rahatlıkla kullanabildiği konservelerden yana kullanıyorum. bugün de doyduk elhamdülillah.

Bana da jel sele falan dediler ama yok, o kemikler batiyor, loblar agriyor bende de. Valla minder koyasim var benim, goruntu vs takamicam artik.

nasıl bi Binici olduğunuza bağlı. şimdi muhtemelen Size sporcular için üretilmiş sele vermişlerdir. bu selelerde yavaş yavaş binerseniz bi de poponuz büyükse zor olur. spor amaçlı bisiklete binden adamın poposu zaten şekilli oluyor. bence ucuz ama geniş sele alın bi süre binin popo kısmı şekillenir sonra kaliteli seleye geçin.

Adsfafafz biz kemik batiyor diyoruz, sen bize popo buyuk ve sekilsiz diyorsun. Benim selem o ince selelerden degil, ona ragmen rahat edemiyorum.

Aynı dertten ben de muzdaribim. Spor salonundaki bisikletlerin seleleri çok rahat, koltuk gibi. Piyasada onlardan var mı acaba ya...

ben sirf bu yuzden hala bisiklet suremiyorum dogru duzgun. tasaklari kaybedecegime yururum daha iyi.

cozum recumbent trike ta, yok jel mis bok mus hic biri ise yaramiyor bisikletci arkadaslar o aciya alisacaksin diyor onla mi ugrasacagim arkadas.

bisikletle alakalı. aynı şey bende de var. ağrı yani

Benim de hep agritir basta ama bir sure sonra azaliyor aci bindikce.

pedli tayt.

bi de oturuş şekli de önemli bazı kişiler yanlış oturuyor seleye. bakıyorum sele öne doğru eğilmiş. öyle olmaz normalde. hele kukuya hiç bi etkisi olmaz selenin. ben erkek halime 150 160 km yol yapıyorum. benim toplar moplar sağlam :) ama kuyruk sokumu kemiğinde ağrı oluyor bi süre tayt gitmiyorum ve pahalı bi sele de değil yine sizinki gibi 70 80 liralık bi sele. yani oturma pozisyonunuz yanlış olabilir.

seleyi de şimdi gördüm bunda da rahat edemiyosanız allah tan korkun yav :))

bu işin şakası tabi. bence oturmada sıkıntı var. bu selede rahat etmemek mümkün değil yav :)

iki gündür kıçım ağrıyor sırf bu yüzden. ne tür bir sele alırsanız alın bu olacak. çaresi de pedli taytta.

şunu(www.decathlon.com.tr) kullanıyorum 8 aydan beri pedli tayta 4 saatin üstündeki kullanımlarda geçiyorum ama 4 saatin altındaki kullanımlar için uygun bir sele.

eğer paranız varsa, brooks sele.

kıçım böyle rahat sele görmedi.

1- yanlis ayar: yukseklik ve selenin yatay ayari yanlis yapilmis olabilir
2- alisma sureci: arkadas benden daha atletiktir. lakin uzunca bir zamandan sonra benimle bikac saat bisiklet surdu adamda bilumum organ iflas :)

arada 15-20 dakikalık uyku uyuyabilirsiniz herhalde.
Bu yöntemle olabilir.

@İnerbliss: Pis bi' huyum var uyuduğumda kendim uyanmazsam yanımda devlet başkanı sikilse uyanmam. Pek olası bi' ihtimal değil

www.kapicin.com

bununla birlikte kola iç işe yarıyor ama 3 gün için yeterli değil tabiki

bu mevzuyu sağlayan bazı ilaçlar var doktor reçetesiyle yazılan, dikkati toplamayı da sağlıyor. bu tür ilaçlara bağışıklığı olmayan bireyler üzerinde gayet etkili oluyormuş. ancak bünyenizle ilgili fayda-zarar konusunda birşey diyemem maalesef.

çok fazlı uyku denen bir mevzu var, kısa aralıklarla uyuyup enerji topluyorsunuz. belki onu araştırmak faydalı olabilir, buyurunuz: eksisozluk.com

@durbikonuscaz ilk defa gördüm bunu. 10 tane yapıştırsam götürür mü ki?

2.5 gün uzun bir süre. ben gece vardiyasında proses uzun olursa oturduğum koltukta gözlerime yenik düşüyorum, hele bir de yatak yanıbaşındaysa olmaz o iş.

onlayn oyun oyna, mola verebileceğin, mesela quest yap, farm işine gir, grind yap, bir dizinin 2 ssezonunu izle, başka bir diziye geç, yüzünü yıka aralıklarla, spor yap.

Modiodal

Öyle aşkın ızdırabını.. Öyle iş mi olur lan.. Neyse.. Arada kalkıp bi kaç tur egzersiz işe yarayabilir.

ben kola içerdim beni kola uyarıyor çünkü

kahve bahane
kolayla rahat iki gün dayanırım

ha bi de çikolata

@Sevgikusunkanadinda ayştayn da bu şekil uyuyormuş diye bi' duyumum var eskilerden kalma. Ama dediğim gibi ben kısa süreli uyku uyuyamıyorum. Şu reçeteli ilaçları araştıracağım ama.

modiodal ve kahveyi (ki ben filtre sek kahve öneririm) aynı anda olmamak şartı ile içebilirsiniz bence. arada 4-5 saat olsun. uyuyacağınızı sanmam.

48 saatten sonra uykun daha bir açılıyor zaten. Ama tavsiyem aralarda ufak ufak kestirmek üzere kendini ayarla zira plansız bir uykuya dalma sonucu bütün işini mahvedebilirsin. Ayrıca muhakeme ve karar yetilerin de zayıflayacaktır.

@Lim5: Duymuştum onu bak! onu da bi' araştırayım.

@dark
final haftalarında bir bardağa iki tane koymak kaydıyla 3 bardak içiyordum tabi ki yanında kola. işe yarıyor

Yazdım bunu da ^^

benim de oyle agirdir uykum ama bu tarz bir sey yapmistim arada aldigim 1 2 saatlik uyku bile o kadar iyi gelmisti ki, tek basiniza mi olacaksiniz hep is arkadasi olmayacak mi beni 1 saat sonra tokatla ustume soguk su dok deyin olsun bitsin. telefonda musteriyle konusurken uyuyakalmaktan ya da bir soruyu cevabin bildiginiz halde yorgunluktan soyleyememekten iyidir. bazi insanlar yapiyor uykusuz ama bazilarinin kafa gidiyor tamamen.

biyoloji hocam üniversite zamanında bir ilaç aldıklarını söylemişti. 2-3 gün kadar hep dinç tutuyormuş, hiç uyumuyormuşsun uykun gelmiyormuş. ama süre sonunda bi 5 gün ayağa kalkamıyormuşsun. ilaç nedir bilmiyorum, tıp öğrencilerinden alıyorlarmış ozamanlar. belki olabilir, bilemedim.

ben aşağıdaki metodla 48 saati rahat görmüştüm, ama 60 saat konusunda bir deneyimim yok.

filtre kahve - kola - portakal suyu - su.

bu dördünü arka arkaya daya kendine, kafein, şeker ve vitamin seni ayakta tutar. dozları isteğe göre ayarlarsın.

p.s. deneyimlerime göre kahve-kola ve kahve-portakal suyu ard arda olmalı ve ardından su içilmeli. portakal suyu-kola pek işe yaramıyor. bir de suyu sakın unutma, zira bünye susuz kalınca direk ağırlaşıyor.

kahve, vitamin desteği, saat başı kan dolaşımını arttıracak ama yormayacak hareketler.

Dostum ÖLME ihtimalin var şu şeylerin sonunda. Kralını yapsan 30 saatten sonra negatif etkilerini görmeye başlarsın. En temizi innerbliss'in dediği, emin ol ufak bi koltukta 20'şer dakikadan günde birkaç defa kısa power nap kassan iyi gelir sana. Aman diyeyim dikkatli ol.

Gotik ortaçağın ikinci yarısının (sonuna doğru) ortaya çıkan bir şey. Aslında amacı dindir biraz da, bu yüzden mimaride yükseklikle ilişkilendirilir. "Ne kadar yüksek bina, o kadar çok Tanrı'ya yakın" mantığı tamamen. Genelde şimdiki zaman kıstasları ile ürkütücü olabileceği söylenebilir. Sivri sivri, yüksek uçlu yapılardır genelde. "Dar tutalım da, yukarı çıkalım" hesabı var. Ortalıkta 3 kapı var (gerçi bu 3 kapı önceki akımlardan da geliyor). Baba, oğul, kutsal ruh kapıları. Onlar da sivri sivri kapılar.
Örneğin, şu fotoğrafta sivri sivri uçlar, zamanına göre yüksek bir yapılaşma ile kendini belli ediyor.
www.exploring-castles.com
www.artdiary.org
cdn.wild-about-travel.com

Gotik resimde korkutucu ve dini temalar yaygın. Işık ve gölge oyunları çok yok. Oran-orantı yok. Garip bir perspektif anlayışı var.
www.medieval-spell.com
www.wga.hu

Barok biraz daha geç dönem. Biraz daha şeker gibi. Artık "Ülkümüz yükselmek, ileri gitmektir" mottosu yok. Bir yataylaşma, rahatlama, genişleme başlıyor. Onun yerine süslemeler, gölgelemeler, kıvrımlar, hareketler, dalgalanmalar oldukça öne geçiyor. Böyle fırıl fırıl, vıcır vıcır her şey.
www.visitportoandnorth.travel
www.proprofs.com

Haliyle de bunun resme yansıması da ışık ve gölge oyunları, süslemeler, derinlikler şeklinde oluyor.
Örneğin İnci Küpeli Kız'ın yüzündeki gölge ve derinlik oyunları
www.yuobserver.org
Rembrandt'lar www.metmuseum.org
(Arkadan ışık verilmiş, sanki biri bir bölgeye spot tutuyor da, bilerek bir arka fon yaratmış gibi) Gotik, baroğa göre biraz daha sert ve matematiksel gibi; barok daha yumuşak, tatlı.

Birini kilise orgu, diğerini Pachelbel'in Re Major Kanonu gibi düşün.
Şu gotik www.youtube.com
Şu kulağa çok gotik geliyor ama aslında Bach tipik bir barok müzisyeni, bu eser hafif gotik kaçmış gibi.
www.youtube.com

Şu barok
www.youtube.com
www.youtube.com

Baroku da abartırsan, çok fazla şekerden için kıyılır ya, o da rokoko oluyor.
Şöyle ki her yer pastel pastel, dondurmacı dükkanı gibi ortalık
supercalifragilisticexpilidocious.files.wordpress.com
upload.wikimedia.org

Bir de bunların birbirine geçiş dönemleri var ki, ne oldukları belli değil.

Ekleme: Bu dönemlerden sonra süslemeler kabak tadı vermiş, "Bu ne görmemiş gibi takmış takıştırmışlar" demişler. "Doğallığımıza, özlerimize dönelim" demişler. Antik Yunan'a kadar dönmüşler. O da klasisizm olmuş.

Ek olarak: eksisozluk.com

Oha, ne güzel anlatmış la adam. Abi, silme duyuruyu, kalsın, nasiplenelim arada.

@aychovsky eline sağlık. olayı bitirmişsin. Kalsın bu duyuru.

aychovsky çok güzel anlatmış. ben de halk diliyle anlatayım. Gereksiz üyük binalar, köşeli sivri yapılar gotik. kartonpiyer işi gibi görünen fırfırlı şaşalı bina/oda süslemeleri de barok. Dolmabahçe sarayı'nda barok mimari aşağı barok mimarı yukarı diye anlatan bi rehbere dönüp 'barok dediğiniz şu fırfırlar mı yani' diye sormuş bi arkadaşım vardı. E-evet diyebilmişti adamcağız.

Teşekkür ederek eklemelerimle geldim.

Barokta yatay seyreden bir binada, birdenbire bir yükselti de oluyor. Dolmabahçe Sarayı'na bakarsanız, normalde tek kat gibi giderken, birden ortada bir kısım iki kat gibi. Bu da tipik bir barok özelliği. Bir zorunluluk değil ama çok tipik bir özellik. Böyle bir yapı görüldü mü, diğer koşulları da sağlıyorsa %90 baroktur o.
upload.wikimedia.org

Keza Versay Sarayı da
upload.wikimedia.org

Bu da Polonya'dan bir saray
europeantravelista.com

Bu da Portekiz'den
europeantravelista.com

İstanbul'da parça parça barok olan çok fazla yapı var ama tamamı barok olan Valide Sultan Cami, Dolmabahçe Sarayı ve Ortaköy Camii var (Gerçi Ortaköy'ü restore ediyorlar 3 yıldır, en son çarşaf vardı sadece çevresinde, son hali hala barok mu ki) Şu fotoğrafta, camiinin kıvrımları var, üç tane konveks yapı duvarlardaki. En çok oradan anlıyoruz barok olduğunu. (Yine, her eğimli bükümlü duvar, kıvrım kıvrım tarihi inşaat barok demek değildir)
www.sehrehaber.com

İstiklal'deki binalar da fırfırlı aslında ama onların çoğu Neoklasik. Her fırfır barok değil. Biraz daha ciddi oluyor onun fırfırları. Barok süsleri duygu taşması, arzu şelalesi iken; Neoklasik süslemeler daha usturuplu. O kadar kıvrım kıvrım değil. Örneğin, şurada süsler var ama süs var demek barok demek değil.
www.mekanist.net
Bunun neoklasik olduğunu nereden anlıyoruz peki? Aslında biraz karmaşık. İlki düz bina, süsler sade. İkincisi biraz daha ayrıntı istiyor. Antik Yunan'da binalarda şöyle üçgen alınlıklar vardır.
photovide.com
cdn2.list25.com
Roma mimarisinde ise o üçgen alınlık kubbemsi, yuvarlağımsı şekillere dönüşür.
3.bp.blogspot.com

Dolayısıyla İstiklal'deki o binadaki öndeki hem üçgen hem de daireye benzeyen o alınlık, klasisizmden etkilendiğini gösteriyor. Bir yandan süsler diyor ki "Ben barok ve sonrası dönemdenim", ama o süslerin ve balkonların sadeliği ve binanın düzlüğü diyor ki "Barok değilim, biraz daha ciddiyim" ve oradan klasisizme veya neoklasisizme bağlıyoruz. Ama bir neoklasik bina için de yeterince süssüz değil, dolayısıyla bir geçiş dönemi ürünü olabilir. Hafif barok esintili.

Abi saygılar...

hakkaten iyi anlatmış. favorilere eklendi. lütfen silmeyin duyuruyu.

kim okusa anlar artık.

abi saygılar.

aychovsky abimiz oldun hebimizin :)
eline sağlık, tertemiz anlatmışsın.
soru da güzel ayrıca.

Teşekkürler canlar. Gerçi ablayım ben, ama abi de olurum artık, ne yapayım.

Daha fazla bilgi için E.H. Gombrich’in Sanatın Öyküsü kitabını tavsiye ederim. Tuğla gibi ama tane tane, açıklayıcı.

abla, saygılar.

aychovsky örneklerle çok güzel anlatmış ama eklemek gerekir ki gotik ile barok arasındaki dönemde koca bir rönesans vardır.

rönesan eğer sanatta bi milat ise gotik öncesinde barok ise sonrasında kalıyor. ışık ve perspektifin barok dönemde olup gotik dönemde garip olmasının sebeplerinden biri de perspektifin rönesan ile birlikte oturması.
resim tam anlamıyla rönesans ile birlikte boyut kazanıyor.

eğer tv'ye de meraklıysa bu olabilir.

www.hepsiburada.com

arabası varsa araç içi kamera al. :(

android kol saatleri mi ne vardı? bence çıldırır onu alırsan.
not: fiyat ve ürün bilgim sıfıra yakınsak.

bir sekilde armada' nin onune cikip(asti' ye cok yakin, google maps' den bakabilirsin), onunden gecen 230 numarali belediye otobusune binersen kampusun icine kadar goturuyor seni. binmeden once bufeden ego karti almayi unutma. kartin yoksa otobusten birine rica et senin yerine bassin sen de parasini ver.

aştide sabah 6:30 gibi olacağım sanırım o saatte tek çıkıp yürümem sıkıntı olur mu? aştinin altından metroya geçip oradan herhangi bir yere gitme durumum olamaz mı acaba? bunu da not alıyorum yanımda akıllı telefon olmayacak şimdi mapsten bir bakayım da yer yön bilgim baya kıttır. en olmadı oralarda birilerine sorarım.

AŞTİ'nin bulunduğu yola çıkın, sağa doğru yürüyün. Karşıya geçmeyeceksiniz, AŞTİ'nin olduğu tarafta sağa doğru yürüyeceksiniz. Orası Konya yolu. 500 metre gibi bir mesafeden sonra yonca yaprağı kavşaktan ilk sağa dönün ve Eskişehir yoluna ''inin''. (Eskişehir yolu, Konya yolunun altında geçiyor). Bir 250 metre gibi de orada yürürseniz, Armada alışveriş merkezinin önüne gelirsiniz. Sonra da sterimar'ın dediklerini yapın.

yani şu binaya doğru yürüyecek ve onun önünden otobüse bineceksiniz:

www.avmgezgini.com

uzaktan görünür zaten bina.

tamam tek tek not aldım. yalnız böyle ilk kez sabahın köründe gideceğim için biraz evham da yaptım aştide biraz bekleyeyim 7 buçuk gibi dediğiniz gibi gideyim. çok teşekkür ederim.

O saatte yürümeye tırsarsanız AŞTİ'den metroyla Sıhhiye'ye gelin. Sıhhiye köprüsünün orada 230 Beytepe otobüsünün durağını sorun.

tamam bunu da yapabilirim valla sabahki durumlar göre en mantıklısı neyse onu yapayım ben. tekrar teşekkür ederim.

metroya binmek daha doğru olur sanırım o saatte.

ankaray-kurtuluş yapar itfaiyenin ordan 230'un ilk durağına ulaşabilirsin, ego cepte diye bi app'le otobüs saatlerine bakabilirsin oradaki durak numarasından. (sıhhiye de 2. durak)
ankaray-kızılay aktarmayla metroya geç, beytepede in.(köprü)okul yönü(beysukent)ne doğru otobüs durakları var, giden araba azalmıştır ama otobüs beklerken otostop şansını da dene.

edit: ego kartı al, yoksa kartını kullandığın kişiye lütfen 5-10-20 tl uzatma :d

diğer bi seçenek de, AŞTİ'nin önünde bi taksi durdurup, Armada'ya kadar götürmesini rica etmek olabilir. Mesafe çok çok kısa olduğu için, almak istemezler ama iyi birine denk gelirsiniz belki. O da bi çözüm.

Ama Ankaray'la AŞTİ - Kurtuluş ve oradan 230'un ilk durağına ulaşmak çok mantıklı göründü gözüme şindi.

fiyat aralığını ve bir arabadan ne istediğini(tasarruf, hız vs.) yazarsan daha rahat yardımcı oluruz.

Alınmaz.

alfa'lar eskiden tutmuyordu şimdi çok takip etmediğim için kesin bir şey diyemiyorum, keza mazda da aynı şekilde sağlam, kaliteli fakat aldığın zaman elinde kalıyor

şimdi hocalar, söyle açıklayayım durumu. arabayı alırsam en az 3-5 sene kullanmak amacım. ekonomik olsun tabii ki, neden olmasın? arabanın fiyatlarına baktım 2009 modelleri 28000 ile 30000 arasında. bence uygun ama, bilmiyorum piyasayı.

genç adamım haliyle açık yol bulunca hız yapmayı da severim. beni düşündüren noktalar, yedek parça, servis ve ilerde satmaya kalkarsam satabilir miyim. bu üç konuda takıldım.

alfa romeo genç adam için karizmatik bir araba, tasarımı güzel falan ama hem bozulmaya meyilliler eğer 2.el alıyorsan, en azından gördüklerim böyle, hemde gerçekten piyasası cok dar.

yedek parça olayını bilmiyorum.

esasında bulabiliyorsan bir tane araç sahibiyle konuş derim ben, bende de c4 var almadan önce bayaa bi konuşuldu piyasası yok, çok elektronik arıza yapıyor diye uygun fiyatlı bulunca aldım 3 senedir bende hiç bir sıkıntısını görmedim çok da memnunum, satmaya kalksam uğraştırır gibi ama düşünmüyorum zaten satmayı, alsan belki sen de düşünmeyeceksin, birkaç tane alfa sahibi bul derim ben.

şöyle bir şey var
cdn.arwrath.com

8 yıl Alfa Romeo 156 kullandım, geçen hafta sattım, Alfa'lar gayet sağlam araçlardır güzel kullanınca hiçbir ekstra masraf çıkarmazlar, hakkında yapılan olumsuz yorumların çoğu da hayatında hiç Alfa'ya binmemiş kişilerce yapılır. "O araba alınmazcılara" bence çok kulak asmayın. İkinci el değeri düşer doğrudur ama zaten ikinci el alacaksanız ve uygun bir fiyata da kapatırsanız bu sizin için sorun olmaz. Satma kısmına gelince her araç satılır. Sonuçta az satılan bir araç ama piyasada da az olduğu için mutlaka bir meraklısı bulunuyor. Ben bir gün içinde sattım üstelik ilan bile vermedim.

Yeşil çay. İçindeki kafein nedeniyle oldukça etkilidir.

karabiber

kahve

kahve + %70 üstü bitter çikolata. l-cartinin etkisi yapıyo.

ayrıca acı biber ve yeşil çay da hzılandırır.

kahve, yeşil çay?

sanırım kahveyi kavurmadan demleyenler de var bu iş için.

white mocha

elinde bardaklı salak tipler geliyor aklıma.

Yeşil

yuvarlak, koyu kahverengi, tahta masa

Uzerinde kadin simgesi.

yeşil denizkızı logosu

Olduğundan farklı görünmeye çalışan bir oda dolusu insan

ufak ama önemli bir toplantı yapraken üzerine kahve döken arkadaşım. hatırlar hatırlar mal ya derim.

www.chipcomputer.com

bazen beyaz karton bardak bazen de yeşil tekli koltuk

eski manitamla bulustugum ilk yer. ne manita kaldı.ne de gittimiz o starbucks şubesi.

gidenlerin gerizekalı, özenti, olduğundan farklı görünme çabasında vs. olduğunu iddia edip saçma sapan tartışmalar çıkarıp, boş boş laflar eden insanlar geliyor aklıma benim. o kadar çok tartışıldı ki ''giden maldır'', ''sana mı sorucaz'' gibisinden benim aklıma artık bu tartışan tipler geliyor.

not: hayatımda bir kez gitmiş değilim. zaten kavhe de sevmem.

benim bundan sonra "elinde bardaklı salak tipler" diyenler gelecek sanırım.
niye salak? niye elinde bardaklı? çatalla mı içecekti?

yeşil ve chai tea latte geliyor onun dışında.

Starbuck'lar geliyo aklıma sarı sarı.

logosu

ismimi sorduklarında keyfim yerindeyse ismail hakkı demircioğlu derim hep.

latte ve nuray

starbuck-kara thrace. kahve zerre aklıma gelmiyor :( getirmeye çalıştığımda da daima tepeleme insan dolu bir mekan.

Güzel bir çalışma ortamı, yapacağım işe odaklanabildiğim yer.

starbucks logolu şeffaf laylon büyük bardak.

sosyal fobi dolayısıyla korku.

pek çok mekanın önünden geçmişimdir ama starbucks kadar rahatsız etmedi hiçbiri. oturanların hepsi zengin tiplermiş ve beni dikizliyorlarmış, içeri girdiğim anda beni yuhlayacaklarmış gibi hissediyorum. başka hiçbir yerde olmuyor bu. hani kendimi yabancı hissettiğim, gerildiğim yerler elbette ki var ama starbucks'ta çok ağır yaşıyorum bunu. hayatımda bir kez bile gitmediğim ve "starbucks çok iyi yeaa"cı insanlar gördüğüm için herhalde.

aklıma kahveden önce, güneş gözlüğüyle beni süzüp cıkcıklayan bi' kadın geliyo mesela. halbuki kimse öyle bi şey yapmıyo yani, manyak mı onlar, ne işleri var benimle?

filtre kahve

sikintidan olen insanlar...

battlestar galactica'daki sturbuck karakteri.

salak saçma tipler.
not:seviyorum ve kahve alışverişimi oradan yapıyorum.

bakıp bi bok anlamadığım fiyat tabelası.

pbs.twimg.com

4-5 ay önce Bahariye'dekinde (bu antikamsı eşyalar satan bir tükanın karşısında olan), bir kız görmüştüm arkadaş...
Yani, nasıl anlatsam, böyle anlatılmaz bir şeydi, harikaydı yani.
O beni fark bile etmedi tabii.
Sık da gitmem zaten.
Birkaç yıl daha starbucks denince o kız aklıma gelir diye tahmin ediyorum.

starbuck

new2tats.files.wordpress.com

isim yazan bardaklar.. embesiliz ya biz.

Wifi

Apple urunleri, birazda tiyatral nezaket..

Genel anlamıyla kahve

tuvalet. amerikada uzun yola ciktigimizda, yol kenarindaki starbcukslarda durur hacetimizi giderirdik.

yeşil kız logosu

Koltuklar. Bi de ozellikle kisin, sicak olmasi :)

Tuvalet ve salaş bi mekân

imgim.com

frozsgy geliyor. ne vakit christmas gelse kendisi starbucksın christmas temalı bardaklarıyla eğlenir, foto çekip sosyal medyada paylaşır ve bundan büyük bir mutluluk duyar. tanısanız sevimli çocuk aslında hasbam.

çok şekerli kahve

basketbol sahasi oluyor. birinci erkek yurdu oluyor. wonderland oluyor.

Faturaya ek olarak alabilirsin, vodafone çok cüzi bir fark alıyor olmalı.

Bunun dışında belirtilen kredi yöntemlerini kullanmalısın.

taksitle hediye çeki alma olayını kaldırdılar mı?

telefoncuların(turkcell, vodafone falan oluyo ya) camlarında 12 taksitle telefon satışı yazıları görüyorum, bi bak istersen.

daha 1 ay once teknosa'dan hediye cekiyle telefon aldim 9 taksit. izmir.

hediye çeki olayı kalktı malesef. bankadan mesaj gelme olayı nedir?

Kanun tekrar degisti artik taksitle hediye ceki de alinmiyor.

vatan bilgisayarda mümkün.

geçenlerde 290 liralık nokia telefona 10tl ekleyerek 6 ya böldüler.
50 tl yi tek çekim yaptılar. geri kalanını taksitlendirdiler.

diyot, acaba o dediğin belli tutarın altındaki şeyler için mi? yarın bi sorayım

Hediye çeki olayı kalkmadı bazı yerlerde.

ben vodafone'dan alıyorum 2 seferdir telefonumu, zaten hattımı değiştirmek v.s gibi bir durumum yok şaka gibi ama memnunum operatörden, zaten piyasa fiyatında alıyorsun (en azından benim kullandığım tarifeyle) kredi kartı kullanmıyorsan bakabilirsin tek sıkıntı işte o operatöre baglısın.

hediye çeki nerelerde var hala peki?

Hemde nasil tirmanir.file yapacaksiniz mecburen.yukaridan asagi saglam tutturararak file yapin.bildiginiz kale agi bu is icin 10 numaradir.

dovun cocugu.

dövmeyin çocuğu. ama öyle bir şey yapın ki dövmekten beter hissetsin. mesela her tırmanmaya çalıştığında eşinize vuruyormuş gibi yapın. hem vicdan bölümünü de çalıştırmış olursunuz. ama arada da eşiniz sizi dövüyormuş gibi yapsın yoksa düşman beller birinizi.

geçen hafta sonu falakaya yatırdım işe yaramadı.

dün de tam tırmanırken eşime şamarı koydum, sonrakinde de eşim benim maşaklara tekmeyi kodu, epey kıvrandık yerde ama çocuk daha 22 aylık olduğu için dayaktan katakulliden pek anlamıyor henüz.

ben daha çok balkona bir şeyler yapmayı düşünüyorum.

dayısı gelsin de bi de onu dövelim. işe yarar mı acaba ne dersiniz?

balkon kapalı duracak, çocuk çıkmayacak. mecbur siz de pek çıkmayacaksınız balkona. oyun bahçesi gibi veya çit tarzı bir şeyle içeride durduğundan emin olduğunuz zaman çıkacaksınız.

cam balkon yaptırmayı ev sahibiyle konuşsanız belki ikna olur. çocuğun güvenliği için derseniz kabul edebilir. deneyin bence.

ağ germek ve hep beraber balkonda oturmadığınız anlarda balkon kapısını kilitli tutmak lazım.
bir de tırmanınca tepki vermeyin, yüksek sesle bi şey söylemeyin, o hareketin ilgi uyandırdığını anladıkça daha çok yapar. sessizce çocuğu alıp yere bırakın ve ilgisini başka bir şeyle dağıtın.

@cizgilipijama +1.
çocuğu dövmeyin tabi. bunun dışında @m murphy'nin dediği de çocukta ömürlük hasar bırakır, devamlı korku hisseder.

file yapmak çok mantıklı geldi. onun dışında çocuk tam tırmandığı sırada bağırıp çağırıp çocuğu uzaklaştırmayın, etkisi olmaz aksine merak uyandırır istek gelir. bunun yerine tam o sırada çocuğun ilgisini dağıtacak bir şey yapın. misal tam tırmanırken 'kızım/oğlum bak sana çikolata vereceğim' gibi.

cocuk kac yasinda? ayrica ag disinda fileli kapilar oluyor balkon kapisina eklenebilen, o tip bir kapi monte ederseniz hem cocuk cikamaz hem de sinek girmez.

ev sahibi tam alt katımızda oturuyor ve kendi evine bile yapmamış. balkon hakikaten çok büyük, çok pahalı tutar ve öyle her istediğimi yapacak bir ev sahibi değil, ankara'nın suyunun bittiği 2007 yazında su deposu yaptırayım dedim, kabul etmedi, cebimden yaptırdım mecburiyetten. yani cam balok işi yaş.

zaten birlikte oturmadığımız zamanlarda balkon kapalı, sorun birlikte otururken.iki cepheli balkon. biz bir tarafında otururken koşup köşeyi dönüp öteki tarafa geçtiğinde görüş alanından çıkıyor.

file fikri fena değilmiş ama dayanıklı olur mu ki? hem aşağı bir şeyler atmasını da engeller. ben de yerden demirlerin üstüne kadar muşamba, branda gibi bir şey düşünmüştüm o nasıl olur ki?

çocuğun fiziksel algısı 6 aydan itibaren başlar. acıya ve duygusal tepkimelere karşı inanılmaz hassas olan çocuk, 12 yaşına kadarki gelişim sürecinde bu tepkimelerin her türlüsünden etkilenir. vicdan bütünlüğü de bu sırada oluşur. dolayısıyla 22 aylık bir çocuk, kendi gelişimi sırasında büsbütün fiziksel her şeyden etkilenir. acı da; gerek fiziksel, gerekse ruhsal anlamda en iyi pekiştireçlerden biridir.(Çocuğu döv demiyorum) Sizin yaşadığınız ya da yaşadığınızı sandığı acıdan çocuk etkilenir ve bu acı sonrasında şefkati çocuğa sunduğunuz anda vicdan bütünlüğü oluşmaya başlar. Büyüyünce sözünüzü dinler, size zaman ayırır, unutmaz, sever vs vs.

işte bunlar hep balkonda yaşanan olaylar.

brandayı anam benim çocukluğum boyunca kullanmış, hiç atlayamadım balkondan. :)
file daha güzel olur ama, branda kötü görünüyor bence. yine de çocuğun o demirlere tırmanıp aşağı düşme ihtimali olur ama çok güvenli sayılmaz.
bence fileyle beraber görüş alanınızdan çıkmasını engellemek için iki cephe arasına parmaklık koyun.
urun.gittigidiyor.com konsept olarak şöyle bir şeyden bahsediyorm, tabi balkonda muhtemelen daha geniş bir şeye ihtiyacınız olacaktır.

Benim ev sokak tarafindan 2. Arka tarafta, manzaraya bakan cephede ise 7. Kat seviyesinde.
O cephede de fransiz balkon var.
2 cocugumu da (yazlari) gozumu kirpmadan buyuttum.
Cise giderken bile yanimda goturdum tuvalete.

Benim tutumum pek pratik degil farkindayim. Bu da boyle bir animdir diye anlattim.

Asil diyecegim;
Hemen yan tarafimdaki bekar komsum kedisi dusmesin diye beyaz, plastik gorunumlu bir ag germisti.
hem hava akisini engellemez, hem de akliniz yerinde durur, iki de bir cikmaz yerinden.

Kibritsuyu, twitterin varsa yaz istersen yan komsunun balkonunun fotosunu mensinlayayim istersen. Mobildeyim, caps olayina giremiyorum

Balkon kapisina asma kilit vurun, onune de 3'lu koltuk cekin, ne o ciksin ne de siz cikin. Ben oyle yapardim. Bu stressle yasayacagima icerde otururum daha iyi. Sonradan aglamaktan iyidir.

2 saniyelik dalgınlıktansa kapıyı sürekli kapalı tutun ya da bu metal tel/ağ?lardan oluyo, onlardan yaptırabilirsiniz balkonun içine yüksekçe. es geçmeyin lütfen, manyak gibi duruyo olabilirim ama başına bu şekilde bi kaza gelenleri tanıyorum.

sizin cocuk terrible two donemine girdigi icin sadece balko degil gerekirse sozlu uyarilari takip etmedigi donemler icin disarida da kullanabileceginiz bir cozum var;
bebeğine tasma takıp gezdiren ebeveyn

balkonun köşe yaptığı yere baby gate taktırın o halde. böylece çocuk öbür tarafa geçemez.

arkadaşlar herkese teşekkürler ama daha çok balkon demirlerine bir çözüm gerekli. zaten biz içerideyken balkon kapısı kapalı ve kilitli oluyor. kendi başına balkona çıkmasından değil, hep beraber balkonda otururken kafamızı çevirdiğimiz anda fırlayıp tırmanmasından korkuyoruz ve buna çözüm arıyoruz. evimizin en güzel yeri süper manzaralı balkonu. bütün yaz çocuğu da kendimizi de paranoyak manyak gibi eve hapsetmek istemem. kazayı önleyecek tedbirler alıp her şeyi yapmasını isterim. yoksa odaya kapat, hiçbir şeye izin verme, sıfır kaza riski ama zerre sosyalleşemeyen çocuk. bunu da istemem. belki salıncaktan düşer diye parka götürme, belki araba çarpar diye sokağa çıkarma, belki su yutar diye denize sokma, böyle hayat geçmez. gerekli tedbirleri alalım, çocuk da hayatının tadını çıkarsın.

kibritsuyu ne yaptın balkona bi çözüm bulabildin mi?

komşumuz şundan yaptı kendi, eğer bir şeyler yapmadıysan tavsiye ederim.
fileagimalati.com

şehir belirt.
ankarada her ayın ilk pazarı ayrancı pazarından alınır.

www.mserdark.com

pikapa ayırdığın kadar amfiye de ayır, ayrancı pazarı çok enteresan bi yer, değerli olabilecek ne varsa cidden pahalıya satılıyor, insanlar sabahın köründe gidip silip süpürüyorlar iyi plakları.

taş plakta doors yok. doors işe başladığında çoktan vinil plağa geçilmişti.

bugünlerde herkes beni düzeltiyor haydi hayırlısı.

"Profesyonel değiliz. Stüdyo çekimleri yapmayacağız."

Eger bu isten para kazanmiyorsan ya da cidden bir makinaya 5000 dolar vermek koymayacaksa full frame cok mantikli degil bence. Bir de cok agir olmayan demissin, FF gulle gibi olacak. En basitinden yeni bir model almak problemi cozecektir zira yeni makinalarin en avantajli oldugu nokta dynamic range ve iso zaten.

Ben sahsen DSLR'dan mirrorless a gectim cunku tasinabilirlik bir sorun haline gelmeye baslamisti. Elimdeki makina Sony NEX-6, D7000 ile ayni sensoru kullaniyor (sadece ayni boyut vs degil, bildigin ayni sensor). Yeni modeli ckti hatta A6000 o da guzel. Dynamic range optimizer ve auto hdr gibi guzel secenekleri var. Yalniz bu noktada soyle bir sey var: RAW cekiyor muyuz?

Cunku auto hdr dro filan guzel seyler lakin en guzel, en bir istedigin dynamic range elde etmek icin RAW edit sart. Dersen ki RAW cekmiyorum ama FF kullanicam, zaten yazik gunah makineye yahu.

Ha, bir de sony en son A7'yi surdu piyasaya, full frame mirrorless. Illa FF olsun ama agir olmasin diyorsan guzel alet ama araba fiyatina satiliyor.

şu an ne ekipmanın var? lensler? hangi marka? yani atıyorum 3-4 canon lens varsa nikona geçme. ama 5dm2 alabilirsin. ikinci el bile alıp biraz keyif yapabilirsinn. ama diğer arkadaşın önerileri mantıklı. bi de bütçen önemli. varsa paran al abi 5dmark3 yanına bi 70-200 f2,8 ayrıca 50 mm 1,4 ve bi de 24-70.. güzel güzel çek. ha bi de raw çekmiyorsan ff almayı da çok önemseme.

Bu arada elindeki lensler konusuna deginmedim cunku APS-C uyumlu olma ihtimalleri yuksek. Ha, FF lensler varsa ikisine de uyar sonucta ama APS-C lensler full frame ile uyumlu olmayacak.

bu işten para kazanmıyorsan full frame gereksiz kalacaktır. canon kullanıyorsan belki de magic lantern istediğin şeylere bir çözüm getirir? he dersen eşşek yüküyle param var harcamam lazım, o zaman 6d, 5d2-3 çakıver.
buarada magic lantern dual iso ile sensörün yarısını (atıyorum) 100 kalan yarısını 1600 iso ile çekebiliyo onu denemeyi çok isterdim, dediklerine göre 14 stop range'e sahipmiş. www.magiclantern.fm

ttnet'ten uyarı geldi artık paylaşamam deyin.

ben olsam aynen bunu söyler vermezdim.

bizim dairenin sahibinin oğlu üst katımıza taşındı. ben internet çektim eve. baktı ooo internet alırım bir dal kabloyu uzatsana dedi. hayır cezası büyükmüş dedim reddettim pezevengi. vermeyin internetinizi. internetin fakirlikle ne olayı var ki, ekmek değil su değil. siktiret kardeşim, yasakmış sistem üzerinden neti paylaştığımız görünüyormuş filan de kapat konuyu.

kimseye internet şifrenizi vermeyin kardeşim. ayrıca porno filan dahi izlese kullandığı bilgisayarın mac adresinden tespit edilir. senin başın yanmaz o yönden korkma. ama tavsiyem verme internetini ekmek değil su değil aq. internetsiz yaşasınlar.

ben olsam vermezdim. dediğin gibi saçma sapan sitelere girer, sonra sen uğraşırsın. bazen de ayıp olur diye düşünmemek lazım.

hayır verme. sen oldukça insani yaklaşmışsın her konuda.
@tütün kolonyası zaten yazmış.

Verme derim uyarı geldi diyin

Aynen ben de vermezdim. İnternet çok mübrem bi şey değil internetsiz yaşayabilirler. Zaten anlattıklarına bakılırsa gayet de yardımcısınız, veteriner ücretini herkes ödemez.

Ttnetten uyarı geldi paylaşmak büyük suçmuş veremem cümlesine benden +1

Bazen iyi niyetli olmak için uğraşıyoruz evet ama suistimal etmeler, sanki mecburmuşuz gibi davranmalar başladı mı ona bi dur demek lazım. Fiber işi bunun yolunu açmış, sizin dışınızda şifre değişmiş tekrar vermeyin. Mecbur değilsiniz en nihayetinde. Öyle gibi olmasına izin vermeyin derim.

Ver la ver. Nolacak yahu. Amma büyütmüşsünüz. Sınırsızsa ver işte. Sebeplensin garibanlar.

benim komşum birkaç günlüğüne kullanmak üzere rica edip istemişti, düşünmeden verdim direkt. hayatıma herhangi bir etkisi de olmadı. yalnız arada yine giriyorlar, ödemeyi mi unutuyorlar faturayı napıyorlarsa. ama çok da umrumda değil, bir gün benim internetim kesilirse, ben de kendilerinden şifreyi isterim, olur biter. ama tabii senin durum biraz daha farklı gibi. devamlı kullanım adına verir miydim şu an kararsızlığa düştüm.

bizim alt komsu istedi. ama ortak olalim dedi. 60tl oduyorum her ay 30tl getirdi verdi valla. oyle olsa ver derim de bu tip kimil zararlisi insanlara sinir oluyorum. maddi durumu yok evde kedi besler neti sigarayi baskasindan otlanir. eminim ikisi de gunde 1 er paket sigara iciyordur. ben olsam hayatta vermem. ha zamaninda para almadan yine bi komsuma vermistim belli bi sure.

bence de uyari geldi deyip vermeyin. hele ki bu saatten sonra takip ediliyoruz her yerde durduk yere basiniza bela almayin.

biz önce bahane bulup isteyen tipleride biliriz ama sana yem atıyor anlamıyorsun kardeşim alınteri, alınteri sen her ayın sonunu getirmek için savaşırken onlar senin verdiğin internetle elini ovuşturup belki kelime yapıyorlar arkadan neyse alıp sana verirde ücretini geri çevirisen büyüklüğün ortaya çıkar öyle fake atıp çalım atmak basit kabadayı yöntemleri sen ona verirsin oda başkasına verir zincir olur sonra birde ekonomisini düşünen insanlar zorunlu ihtiyactan dolayı paylaşmı isteyen veya verenler var onları severim dayanışmanın en basitinde anlaşanlar en zor olaylarda bile dayanışmayı kolaylaştıran tiplerdir. iyi varlar ama ben karşılaşamadım apartmanda

vermezdim heralde.

ben olsam veririm. interneti çok yavaşlatacak iş yapmıyorlarsa (torrent vb)

Vermeyin. TTNET loglaması yani kullanıcıların yaptığı işler girdiği siteler DSL hattı kimin üzerineyse onun profiline kaydediliyor. İnternetinizi kullandığınızda algoritmik reklamlardan da anlaşılır zaten. İlgiye isteğe arayışa göre reklam çıkar. Sonuçta hat sahibinin kimlik fotokopisi var TTNET te. Şuanlık büyütülecek pek bi şey yok ama yakındır. Parasından filan değil sırf bu yüzden vermeyin bence.
Güveniyorsanız o ayrı.
Ayrıca bu yazdıklarımdan dolayı beni tanıyan burada olan arkadaşlarım çok gülecektir. Çünkü Ben de komşularımın internetlerini kullanıyorum. İzinsiz habersiz. Ama ben öğrenciyim :D Biraz da alanımdan dolayı bilgiliyim. VPN kullanarak Bilinçli kullanıyorum. İnternetlerini yavaşlatmıyorum.

bu kadar yardım etmenize rağmen ortada hala daha bir "sorgulama1 varsa, karşı taraf sizi sömürüyordur net.

ben birinden internetini isteyeceğim, yararlanacağım, daha sonra o kişi şifresini değiştirecek ve gidip yeni şifre ne diye kapılarına gideceğim?

bence paylaşmadığınız için hiç vicdani olarak rahatsızlık hissetmeyin. neticede iyi niyetinizin sömürülmesine izin vermeyerek de aslında iyi bir şey yapmış oluyorsunuz, böyle düşünün.

Veremem demek neden bu kadar zor? Neden bahane uydurman gerekiyor?

Ben olsam vermezdim ve vermedim zaten 2 komşu sormuştu.

Bu ne korku yahu ? Internet ne zaman korkulacak birşey oldu bu kadar. Verin şifrenizi. Birşey olmaz. Durumu kötü diyorsunuz,akşamları dışarı çıkıp gezemeyen insanlar bırakın internet başında vakit geçirsin.ayrıca savcılıktan falan başınız belaya girmez. Ben Twitter'dan yıllardır saydıyorum "devlet büyükleri"ne,başıma birşey gelmedi. Insanlık ölmüş yahu.

En basitinden..

www.cumhuriyet.com.tr

Böyle bir olay olduğunda mesul kişi internet sahibidir.

EDİT: Haber linki ekledim.

verdim, şifreyi değiştiremedim (değişince ona da geliyorlar, nasıl buraya geldik anlamadım) onlar internete asıldıkça modemi resetliyorum vazgeçiyolar.

@tutun kolonyasi olaya noktayı koymuş zaten. ekmek değil su değil. bi arkadaş "parası neyse verelim" cümlesine bozulmuş ve yüzde yüz haklı. paran varsa git bağlat o zaman, amına koduğum godoşu ya. tamam sakinim :/

paylaşın. tekelci şerefsiz servis sağlayıcılarına kazıklanıp duruyoruz zaten.
bi garibana faydanız olsun. ama internette sorun oluşturacak davranışlarda bulunmamasını da tembihleyin.

uygulama yöneticisinden "hepsi" menüsüne girilip uygulama listesinden chat on üzerine tıklanarak durdurmaya zorla diyerek devre dışı bırakılabilir sadece. Tamamen kaldırılamayan uygulamalardandır kendisi.

(bkz: root)

root olmadan kaldıramazsınız malesef...

root olmadan bok püsür kalkmıyor samsungun. root olmak da cihaz garantisini bozuyor (özellikle cihazda knox varsa)

rootsuz telefon icin dumurzadenin dedigi zorla durdurma islemi yapilirsa sonradan yüklenen updateleri de uninstall eder. sonra da mal gibi her google play store bildiriminde "evlat bak chatonu update etmemissin suraya seni rahatsiz etsin diye bildirim birakiyorum" der. chatona gelen her updateden haberdar eder. söyleyeyim. root daha temiz cözüm ama... amasi var iste.

hiçbir şey yapmazlar.

bookingi çok dikkate alıyolar, akılları çıkıyo.
1-bu sebepten ötürü bi şey diyemezler, tanırlarsa iyi yorum için daha iyi davranabilirler
2-adamakıllı bi yerse düzeltmiş bile olabilirler.
3-ek olarak bookinge %15 komisyon veriyolar, gidip fiyat-fiyatın %14'ü civarına pazarlık bile yapabilirsin :)
1 günlük resepsiyonistlik deneyimime dayanmaktadır.

diyelim tanidilar arkandan kufur ederler sadece. totosa bak her geldiginde bi ton bok atiyor yine bize geliyor dengesiz diye.

birşey diyemezler, derlerse booking'e şikayet edersin.

Ha ama itin götüne soktuğun yere tekrar neden gidiyorsun diye sorgular tabi insan durup dururken

Booking.com'daki yorumu anonim olarak mı yoksa kendi adınla mı yaptığına bağlı olarak değişebilir, çirkef bir işletmeyse ve yorumu kendi adınla yaptıysan bir ihtimal seni hatırlayıp nasılsa yine düşük puan verecek bu totoş diye özellikle en pis odayı sana verebilirler. hatta gece duvardan duvara seks dönmüş odayı öylesine hazırlayıp bile verebilirler. başka oda istediğinde de seçtiğin kategorideki tek oda bu işinize geliyorsa derler ve kalakalırsın.

benden tavsiye, rezervasyon sırasında verdiğin kartı mail order /online alışverişe kapat ki sen gelmeden parayı çekmesinler ve otelde check in sırasında parayı ödemeden önce odayı bir gör :D

tecrübeli otel yöneticisi konuştu.

Vakti olan bi arkadaşınla anlaş, evi günlük/haftalık/aylık kiralayın

yumurta kapı durumu olmuş biraz.

depo yerine, bi evin bi odası kiralanabilir mi acaba? duyuruculardan biri işsizdir, paraya sıkışıktır. ama bi odası da âtıl vaziyette duruyodur. dersiniz ki, durum beyleyken beyle. depoya binnira kazıklanacaama, senin şu odada beşyüze dursun, eylüle kadar. sen de kazan ben de kazan.

3 günde böyle birini bulamazsanız, ölmüş eşşek fiyatına acilen satıp eylülde geri dönünce yenisini almanızın size parasal, emeksel ve zamansal maliyeti, binniradan yüksekse, depo kiraliycaksınız.
bu maliyet binniradan düşükse, satcaksınız.

1-esyaları depoya bırakıp evden ayrılırsanız,dönüşte(aynı kiraya ev buldugunuzu varsayıyorum) yeni ev depozito+emlakçı+depo-depozito=1200+1200+1000-800=2600 tl gibi bir para cıkmış olacak cebinizden.yeni evin elektrik doğalgaz açılması esya tasıma derken 3000tl'yi bulur.
2-su anki düzeninizi değiştirmezseniz 4800 tl cıkar cebinizden.
3-esyaları satmanızı hiç tavsiye etmem çünkü 1500tl'ye 2 koltuk bi masa alırsınız en fazla.

sahsi fikrim aradaki 1800 tl'lik fark için ben tüm düzenimi değiştirmezdim.
ki yeni kiracı 2 kira depozito ister ise başa başa masraf olur.
evi sahibinden bulursanız o zaman bilemiyorum ama ben hiç denk gelemediğimden ve emlakçılara bolca para ödemek zorunda kaldıgımdan bu sekilde hesap yaptım:)

yaz için ev günlük, aylık vs başka birine kiralanarak veya zor durumda birine cüzi bir fiyata bırakılarak düzen değişmeden, aynı eve minimum zararla geri dönebilirsiniz. eşyaları umursamıyorsanız karlı bile çıkılabilir.

öhöm bizim evin boş odasını ve deposunu kullanabilirsin.

borcu vardır provizyon alamaz yazar sigortanı sorgulattıgında, bu da demek oluyor ki borcu ödemelisin.

ücretli olarak bakılabiliyorsun diye biliyorum benimde borcum var ve ücretli olarak bakıldım.

af gelcek mi öyle bişiler duydum ben :)

@anonymice, nereden sorgulatabiliyoruz acaba? öğrenciyim, benim de borç çıktı, ama 2 yıldır borç varmış, daha önce muayene olmuştum. hala sağlıktan yararlanabiliyor muyum nasıl öğreneceğim bunu hocam?

belki biliyorsunuzdur, öğrenciyseniz borcunuzu öğrenci belgesiyle sildirebiliyorsunuz, sanırım 6 ayda bir sistemden düşüyor, tekrar öğrenci belgesiyle gidip düzelttiriyorsunuz, provizyona da sgk.gov.tr e-sgk (sanırım buydu) sekmesinden kimlik bilgilerinizden bakabilirsiniz.

teşekkürler hocam.

NewBalance

Nike Air Max kesinlikle.

bencede NİKE AİR MAX
www.nikeairmaxturkey.net

www.trendyol.com

erkek versiyonunu kullaniyorum. nike magazasindan 265 liraya almistim 6-7 ay once. cok memnunum ve bence trendyoldaki fiyat cok iyi.

asics gel diyorum.

nike'ı sevmem ama spor ayakkabıları rahat cidden.

adidas boost

shop.adidas.com.tr

Nike Air Max veya Nike Vomero veya Nike Free. :)

Üçü de rahat ama siz hangisinde rahat ederseniz onu alın derim.

koşu konusunda dünyanın 1 numarası nike.
indoor outdoor farketmez, adamlar resmen ayakkabılarında kullandıkları teknolojilerle hep 1 adım öndeler.
herşey bir yana inanılmaz rahat ayakkabılar yapıyorlar.
air ya da lunarlon modellerine bakabilirsiniz.
pegasus da kullandım vomero da onlar da iyiydi.

koşu deyince bu:
www.skechers.com

nike air max ne şaka mı yapıyorsunuz lan? airmax koşu ayakkabısı değil, altı o kadar sert ve kalın ayakkabı ile koşulur mu?

nike free run 5.0

çok uçmana gerek yok önce onu söyliyim. 300 liralık ayakkabı ile 120-150 liralığın arasında fark yok 100 metre olimpiyat koşusuna katılmayacaksın. 300 liran varsa 2 tane alabilirsin. nike run almıştım ben kuş kadar ayakkabılardı kesinlikle öneririm. yıllarca götürür seni ben halı sahada giyindiğim için 2 yıl kullanabilmiştim sadece.

topuk ve ayak ucu arasındaki seviye farkı en düşük olana yönel. bir de vibram'a bakmanı tavsiye ederim.

ben uzun zaman bunu kullandım çok da memnun kaldım.

www.lilakutu.com&bc=

içeriği: su,zeytin yaprağı suyu,mineral tuz,papatya ekstratı,portakal nergisi (ayni sefa) ektratı,limon otu ekstratı

(sağ tarafta "nasıl kullanılır" tabına tıklayınca hemen altta "içinde ne var" başlığında yazıyor.)

ayrıca diğer doğal marka ve ürünler için:

www.lilakutu.com

şu da ilgini çekebilir.
www.wesupportorganic.com

yves rocher de aliminum ve parabensiz roll'onlar megvcut 8-11 tl arası

ücret yok demişlerdi, gitmek nasip olmadı.

2 yere attım ben.

ben 3 attım

ben de 2 attım, kullandıktan sonra görevli sordu imza attın mı diye 2 kere attım deyince tamam dedi, hatta pekiştirdim emin misiniz bitti mi işim diye görevli de evet dedi.

2 tane. yan yana

3 tane atanlar ne olacak o zaman?

Büyükşehir olanlar belki de 3 imza atıyordur. o değil de milletçe paranoyak olduk lan

Kullandığın zarf sayısı kadar olması lazım mantık olarak.

emin misin 3 olduğuna. isminin yanında 2 boşluk var, yanyana atıyorsun. öyle yaptık biz.

ben ve arkadaşım istanbul da oy kullandık ikimiz de toplamda 4 tane seçim yaptık ama o iki ben 3 imza attık. iki zarf kullandım ve imza attığım kağıtta herkes için üç tane boşluk vardı herkes de 3 tane attı ama arkadaşımda böyle bir şey yokmuş.

Ankarada 2 yere attım.

büyükşehir, 2 zarf 3 pusula, bir mutharlık pusulası, 2 imza.

istanbul 2 attım. Özellikle sordum. İmza atılan sütunların birincisinde il belediye benzeri bir şey diğerinde de muhtarlık yazıyordu.

İstanbul Sultangazi'de iki tane attim.

Bursa buyuksehirdeyim. 3 pusula ve 2 zarf attim. 2 de imza.

Bugunku radikal gazetesinde turuncu, mavi ve mor olmak uzere 3 zarf olacagi yaziyor. Bilemedim.

3 tane yan yana istanbul

ben oy vermeden önce 2 imza attım?

3

2 tane attım ben.

tek imza attırdılar bana.

lokasyon istanbul/esenyurt.

kaç tane zarf, yani kaç tane sandık, o kadar imza. büyükşehirlerde 2 zarf, 2 sandık 2 imza. büyükşehir olmayanlarda 3 zarf, 3 sandık, 3 imza.

@kibritsuyu istanbuldayım 2 zarf 2 sandık 3 imza vardı?

Isin teorisini ogretirlerken, bir siyaset bilimci secimleri "demokrasi bayrami"diye tanimlar denilmisti.

Ne bayrami, mal olduk anasini satiym, milletcek paranoyaklastik.

2 zarf, 2 imza, buyuksehir.

## ben de memurlari inceledim. Ne yaziyorlar ne ciziyorlar , kac kisiler, pusula nerde, kac tane evet muhru var.
Okulun copune bakindim biraz supheli bisi var mi diye.
Insanlara bakindim, bos beles dolasan tipleri inceledim, partiden mi bunlar ne yapiyorlar diye.

ankara bahçelide iki attım

2 istanbul

3 tane attım. istanbul. 3 olması gerek bence. büyükşehir belediyesi, üsküdar belediyesi ve muhtarlık için diye tahmin ediyorum.

Bana da 3 tane attırdılar.

bende 3 attım

2. yıllardır hem büyükşehir hem küçükşehirde sandık görevlisi oldum, hiç 3 imza diye bir şey görmedim.

kocaeli'de 3 tane attım. bir zarfa 3 tane oy (il genel meclisi, ilçe başkanı, büyükşehir belediye başkanı) ile diğer zarfa muhtar şeyi salladık. çok emin değilim, dikkatli okumadım ama her imza sırasıyla bu parantez içinde saydığım şeylere denk geliyor olmalı. göz ucuyla baktığımda il genel meclisi yazdığını gördüm diye hatırlıyorum.

3 tane atıyoruz.bir tanesi muhtarlık,bir tanesi meclis bir tanesi de belediye başkanlığı için.... köydekiler sadece il genel meclisi bir de muhtar için...
büyükşehire bağlı belediyelerde 4 olması lazım...

bu durum tamamen sana bağlı. yalnız yaşamaktan mutluysan ve huzurluysan, maddi olarak da sorun yoksa bence yalnız yaşamaya devam et. ama yok sıkıldıysan artık, evde birisi olsun istiyorsan arkadaşınla eve çık. ilk zamanlarda zorlanırsın mutlaka. hayy aklıma edeyim keşke yalnız yaşasaydım vs dersin ama o duruma da alışılıyor. kilit nokta sen ve senin beklentilerin, durumun bence.

maddi olarak karşılayabiliyorsan rahatça kira ve fatura masraflarını, düşünme ev arkadaşını boşver. yalnız->ev arkadaşlı->yalnız yaşadımi yok ya, iyi arkadaş olsan bile bi süre sonra batmaya başlıyor.

bence en önemli nokta maddiyat. maddi açıdan bu şekilde memnunsan, "bir şekilde yürüyor işte" diyorsan devam et.

hem iş hemde ev aynı insanla yaşamak çok kasar be. bide bu kişi çok çok iyi anlaşacağın biri değilse.

Kişisel gozlemlerime dayanarak şunu söyleyeyim iyi anlaştığin, sevdigin bir insanla bile ayni eve ciksan belirli bir sure sonra o kisi antipatiklesmeye başlıyor (Sevgilin, annen vs degilse ki onlarla bile tartışıyorsun bazen). Bunu mutlaka gözönünde bulundurun derim, maddi acidan probleminiz yoksa hiç bulasmayin. Ha evde tek basima yaşamaktan sıkıldım diyorsaniz orasını bilemiyorum.

aynı işyerinde çalıştığın kişiyle eve çıkmak mantıklı değil gibi.

onun dışındaki tüm artı eksiler kişiye göre değişir.

fraise +1

Ya bu tam kisiye gore degisen bir sey. Simdiki ev arkadasimla birlikte kalmaktansa yalniz eve cikmak benim icin daha hos olurdu. Ama simdi yalniz eve cikmak veya bir onceki ev arkadasimla ayni eve cikmak secenegim olsa yalniz cikmayi tercih etmezdim.

bu soruna şöyle bir soruyla cevap vereyim,
arkadaşından ne kadar tiksinmek istiyorsun? çoksa eve çık, hem iş hem ev çılgınlar gibi darlar seni.

çok samimi olduğun arkadaşını iyi tanıdığından emin misin? ev ortamında iyi anlaşabileceğinizi düşünüyor musun? gerçekten iyi anlaşıp birbirinizle bir şey olduğunda paylaşabiliyor musunuz açık yüreklilikle? eğer böyleyse, benzer bir durumu yaşamış birisi olarak, kesinlikle birlikte çıkmanı tavsiye ederim.

üniversiteye başladığımda herkesten duyduğum şey, "lise arkadaşınla eve çıkma"ydı. birlikte çıktık ve belki de hayatımızın en boş ama en güzel senesini geçirdik.

istersen yine yalnız kalırsın. dediğim gibi, iyi anlaştığın biriyse, mevcut düzenini bozacak hiçbir şey olmuyor zaten, olmayacaktır. ama canın biriyle konuşmak istediğinde, bir şey yapmaya niyetlendiğinde yanına gidebileceğin birisi olur o varken.

ben sevgilimle gezmediğim, vakit geçirmediğim kadar ev arkadaşımla vakit geçiriyordum. spora gittik, ev alışverişlerini birlikte yaptık, sırf dolaşalım yürüyelim yemek yiyelim diye bir yerlere gittik, aldık akşam biralarımızı "maç izleyek lan" dedik vesaire...

kurallar, sınırlar belliyse ve taraflar anlayışlıysa iki kişilik ev o kadar şahane bir yer oluyor ki, çıkmak istemiyorsun.

en kötüsü ne olur? adam disiplinsizin tekidir, evle ilgili hiçbir şeyde uyum sağlayamazsınız, birlikte vakit geçirmek de haliyle bir yerden sonra istemeyeceğiniz bir şey haline gelir. birbirinizi yersiniz, hem huzurunuzu hem de arkadaşlığınızı kaybetmiş olursunuz.

ama 25 yaşındayım ve çok samimiyiz diyorsun. uzun yıllardır yakından tanıdığın, sevdiğin, güvendiğin biriyse hiç düşünme bile bence. iyi anlaşılan ev arkadaşı demek, hem en derin yalnızlığı hem de hayatın neşesini istediğin zaman istediğin şekilde yaşayabilmek demek.

bak ne kadar güzel anlattım şey ettim, özledim çünkü yani, cidden çok güzeldi.

hepinize çok teşekkürler görüşleriniz için. benim de kararım genel olarak tek kalmaktan yana; sadece arada gaza geliyordum işte ama gazla verilecek bir karar değilmiş onu anladım. bütün gün beraber olmak gerçekten yıpratıcı olacak gibi.

şimdi geriye arkadaşı kırmadan bu konuyu açmak kalıyor. bu konuda tavsiyeleriniz var mı?

1) kpss de çalıştığım için 4 falan okuyabiliyorum.
2) bir an önce eve gidip okumak isterim.
3) evet, özellikle sahaf gezmeye bayılıyorum.
4) güzel

1)Bu aralar okuyamıyorum
2)Evet
3)Ayaklarım ağrıyana kadar takılırım genelde.
4)Eğer varolan yüzlercesinden kendini ayıracak bir özellik yoksa saçma bir fikir.

1)dönem dönem değişiyor. ayda 5-6 tane okuduğum da oluyor birkaç ay boyunca elime kitap almadığımda.
2) evet heyecanlanırım.
3) sahaflarda çok vakit geçiririm, dost kitapevini de severim ama d&r vs sevemiyorum.
4) çok eğlenceli ve güzel bir fikir. ama kazanç açısından bir getirisi olacağını pek sanmıyorum.

1-ayda 2 bazen 3
2-evvet
3-evvet
4-lokasyon önemli, benim okuduğum kitaplar hep amazondan aldığım ebooklar. çoğu beleş.

1- çok
2- çok
3- saatlerce zaman geçirmem, gezmeyi severim, otorop okumayı severim ama saatlerce bakınmak sıkar beni.
4- kötü, eğer arkanızda güçlü bir oluşum yoksa. Batarsınız yoksa, durum ortada. E-kitap üzerine yoğunlaşmak önemli.

Bir de sorulmamış ama çok tartışmalı bir konuda yorum yapmak isterim. Gerçekten "çok" kitap okuyan bir insanım, yani kitap olgusu benim için ayrı bir şey. Burun kıvırıyordum e-kitap okuyuculara ama abimde kindle görünce inanamadım, sayfayı ekrana koymuşsun gibi bir görüntüsü vardı. Sağolsun kendisi geçen ay hediye etti bana. Çok rahatlatıyor kitap okuma olayını, özellikle yolda falan. Önemli olan okumaksa bunun basılı ya da dijital olup olmadığı hakkında ayrım yapmadan önce her türlü okuma yöntemini desteklemeli kitap sever insanlar diye düşünüyorum.

1. Çok okumuyorum, eve de bol iş getiriyorum. Yoğun çalıştığım aylar bir (veya 1.5 ayda bir), yaz ise ve işler hafiflemişse ama tatile gitmemişsem 2, o ay izinde, tatilde isem 3.
2. Kesinlikle, bir yandan da "Kimbilir ne zaman sıra gelecek buna" diye endişelenirim, paniklerim ve üzülürüm.
3. Zamanım varsa. Bazen de sırf alacağımı alıp çıkarım.
4. Güneyde bir sahil kasabasında bar açmak ile aynı. Hem ütopik, yapamayacağımı bildiğim ama hayal etmesi mutlu edebilen bir şey; hem de vergisiydi, muhtasarıydı, tedarikçisiydi, gelmeyen müşterisiydi, bilmemnesiydi ile tam bir başa bela.

1) 2-3
2) hem de nasıl
3) bıraksalar hiç çıkmam
4) kitap kafe tarzı bir fikrim yıllardır var. param olsa da açsam.

1) Ayda bir okumaya çalışıyorum.
2) Eh. Bir film gibi heyecanlı olmasından ziyade, bana yapacağı katkıya odaklanıyorum galiba.
3) Hayır. Gerek de yok bence. İnsan kitabı en güzel evinde, yalnızken, sessizken okur bence.
4) Güzel aslında. Para getirisi varsa o işi yapmak isterdim. Gelen gidenler güzel insanlar olur, ve okumaya bol bol vaktim olurdu.

Ayda 1 bitiremiyorum genelde. 2 ayda 1 diyelim. Okuma yapacak vakit buldugumda makale okuyorum, o sebepten.
kesinlikle heyecanlanirim mutlu olurum.
kitapcida vakit gecirmeyi severim
bence guzel fikir :)

1) 3-4 kitap okuyorum.
2) çocuk gibi sevinirim eğer yanımda biri yoksa hemen bir kafeye geçer okumaya başlarım, yanımda biri varsa da eve gitmek için sabırsızlanırım.
3) bayılırım hatta aç gitmem günkü orada zaman kavramımı yitirip 2saat durup cidden bayılacak gibi oluyorum.
4) riskli bir iş girmezdim.

+ @rock n roll aynıyız

1) 2 falan. hatta bazen 2 bile değil. tamamen tembelliğimden.
2) hem de ne heyecan.
3) saatlerce zaman geçiririm. zaten girer girmez ilk iş gözlüğü çıkarıp takıyorum, gerisini hatırlamıyorum. akıyor zaman.
4) ilerideki hayallerimden biri olmaya aday. yalnız bu konuda; @onexey +1.

1. benim için çok değişken. en az 4-5 okuyorum. yani hiç okumadığım olmuyor, ama zamanım olursa iki üç katına da çıkıyor.

2. heyecanlanırım. mutlu olurum. kütüphanemi düzenlemek terapi gibidir.

3. geçiririm, ama pek fazla şey satın almıyorum artık. fazla kitap alacaksam, alışverişimi internetten yapıyorum.

4. bence kitapevinden ziyade, idefix ya da kitapyurdu tarzı bir internet sitesi açmak daha mantıklı şu devirde.
çünkü hem maliyet olarak (kira, çalışan maaşı, elektrik, su vs) daha uygun olur, hem de adınızı daha fazla duyurup, daha geniş kitleye hitap edebilirsiniz.
yani tüm türkiye sizden alışveriş yapar.
ama rekabet ortamı büyük.
bir farklılıkla sıyrılıp, adınızı duyurmanız, öne çıkmanız lazım.
sonra gerisi gelir zaten.

1)en az 6.
2)hem de nasıl!
3)kendimi unutuyorum diyebilirim.
4)perfecto!

1)4-5
2)kesinlikle. bayramlığına sarılıp yatan çocuklar gibi. ama artık e-kitap okumaya geçtim.
3)evet. mutsuz zamanlarda iyi geliyo özellikle.
4)kâr amaçlı ise kötü bi fikir. e-kitap, internetten satışlar falan derken, çoğunluk sadece kitabevlerinde gezip alışverişi internetten yapmaya başladı.
ama aklınızda varsa ve maddi sıkıntı olmayacaksa açılabilir.

1- bazen ayda 2-3 bazen 2-3 ay boyunca yoğun olursam hiç okumuyorum.
2- evet
3-genelde alacagım kitabı bilerek giderim. uzun vakit gecirmem.
4-sadece fikir olarak güzel. gerçek hayatta her anlamda zor ve kazançsız olacagını düsünüyorum.

dont feed the troll.

kilo alamıyorum o yüzden soruyorum.