belediyeyi aradım vinç gönderiyolar

yarın kıyamet kopacak sen hala evdesin. çık la çık

gel arabaya atayım seni boş bu araziye götürüp kapıyı açıp defol diyeyim, sonuna kadar dışarda kalırsın.

yalnızca emirkulu'na tik, o da harbiden az önce evin önüne yanaşan vinç için.

hava soğuk, geçerli bir nedenin yoksa çıkma.

başka çarem yoktu.

" şimdi sana yalanlar söylerim, incinirsin. onun için gerçek şu ki; PARA. "
dersin ve odadan afili bir çıkış yaparsın hacım.

gittiğim iş yerine bağlı olarak değişir. eğer kurumsalsa kurumsallıktan dolayı, sektörde önemli bir yeri varsa kendi alanında iyi bir firma olduğu için, eğer hiç bir artısı yoksa da istediğim iş pozisyonunu bana sağladığınız için diyebilirsin.

-kuranda yazıyor
-geliştirdiğim bir algoritma sonucunda sizin şirketiniz çıktı
-burada önemli olan benim sizi tercih edip etmemem değil sizin beni tercih edip etmemeniz.
-kendinizi özel hissetmeyin, sizin şirketiniz dışında 8 şirketle daha görüşmelerim olacak
-sizin şirkette çok para var gibi duruyor dışarıdan, bu yüzden tercih ettim.
-babam zorla yolladı
-suikast düzenleyeceğim adamın penceresi en güzel sizin şirketin terasından gözüküyor
-paraya ihtiyacım var
-gelecekten geliyorum, sizi seçmezsem dünyayı robotlar işgal edecek.
-belki de sizi tercih etmedim, bu özgüven nereden geliyor acaba?

etmemeli miyim ? diye onu paradoksa düşür.

siz neden beni seçtiniz de

çok telaşlı ya da gerilince her şeye karışan biri misiniz peki? öyleyseniz belki hem babanızla hem sizinle uğraşmak daha çok yoruyor diye haber vermemiştir. ya da aksine çok üzülüp ağlamaya başlıyorsanız aynı şekilde ikinize birden yetemem demiştir. ben öyleyim mesela hemen hemen aynı durumdayız. annem açık açık dedi yeni ameliyata sen gelme lütfen sen babandan daha çok yoruyosun beni diye.

benim annem de aynı şekilde davrandı. sebebi, uzaktasınız üzülme diye söylemedim. bence bahane değil. ufak çocuk değilim, ben de sağlık sektöründeyim. sizi çok iyi anlıyorum, hatta ben de kuzenimden öğrenmiştim.

anlaşılamayan bir davranış ama kendi mantıklarına oturuyor işte. yapacak bir şey yok.

Bunu bi yakinima da yaptilar. niyet tabi ki iyi aman canim uzakta uzulmesin falan deniyor ama cok buyuk haksizlik bence. Allah korusun her turlu ameliyat risklidir, anestezi aliyor neticede Allah korusun. Vebalini kimse odeyemez sonra

mahnita+1
ameliyata girmeden önce belki babanın sesini duymak, onu çok sevdiğini söylemek isteyeceksin. motive etmek ve moral vermek isteyeceksin belki aynı şekilde baban da bunu isteyecek. her ameliyat risk taşır. annen iyi niyetle böyle yapmış belki ama yine de haksız.

sana yorum yazında bi de şu geldi aklıma yengem de kuzenime babaannemin kanser olduğunu söylemediği ve söyletmediğ gibi öldüğünü söylememişti başka şehirde üniversite okuyo dersleri etkilenir diye. vefatından 7 ay sonra okulunu bitirip istanbula döndüğünde öğrenmişti. kaç zaman konuşmadı annesiyle beni babaannemi son kez görmekten mahrum ettiniz, bilsem hastayken gelir görürdüm diye.

seninki yine iyi... teyzem amerikada yaşıyor. annesinin öldüğünü aylar sonra türkiyeye gelince hava alanında onu karşılayan diğer teyzemden öğrendi. üzülmesin diye söylememişler. kadın annemi görecem diye geliyor öldüğünü öğreniyor.

yersiz ve gereksiz bir mantık.
babam ameliyat olacağını kız kardeşime söylemedi, neymiş üzülürmüş.
lan babasına üzülmeyecek neye üzülecek bu kız.
boş mantık işte. ameliyattan çıktıktan sonra aradım haber verdim kız koştur koştur hastaneye geldi. hayır haber verecektim bana kızacaklar diye korkudan aramadım da.

ben askerdeyken annemle babam trafik kazası geçirmişler. gece yarısı kamyon yandan çarpmış. ikisi de iyi ama benim gelene kadar haberim olmadı (5.5 ay). sonradan düşündüm, söyleselerdi ne yapabilirdim ki? üzüntüden kendimi yer bitirirdim acaba yalan mı söylüyorlar, kötü bir şey mi oldu diye.

asiri sogukkanli biriyim ve inanin anneme faydam dokunurdu sadece telefonla. ayrica o hastanede de doktor arkadaslarim var, haberleri de var yattigindan.

yorumlariniz sakinlestirmedi ama en azinda yalniz olmadigimi ogrendim. tesekkurler hepinize, sagolun

Aynısının tıpkısını benim annem de yapmıştı, babam ameliyat olduğunda bize söylemedi. O zaman çok kızmıştım, ben ameliyat olsam yakınlarım yanımda olsun isterim, ki babam çok hassastır bu konuda. Çok kızma ama annene, onlar da bizi düşünüyorlar, işte aklımız kalmasın diye saklıyorlar. Geçmiş olsun aynı zamanda...

bunda annaşılmıycak ne var gülüm? tipik anne işte. aklınca seni ve kardeşini koruyo. ameliyat olsun bitsin, sonra söyleriz. şimdi strese girmesinler, bitince söyliyim diyo.

benim anneannem 80li yaşlarında ve hala çocuklarına bir çok şeyi söylemez. yani pek takma o kadar, vrdır kendilerince bir bildikleri.

yatay geçişle hemşireliğe alalım seni. o kokuyu o havayı sevebilmek her insanın harcı değil

gatadaki kısa dönem askerlik maceramdan sonra bende de oldu o. cebime her gün 10 lira koyup salsalar beni oraya, iki tost bi ayran bütün gün takılırım. arada ana binadaki kantine giderim, arada ambulans girişteki market-kafeye. en olmadı psikiyatri kantinine gider delilere sararım. koskoca kampüs. haseki de güzel.

@marcus aquila, psikolog için surp pırgiç'e gidiyorum. orayı da çok severim ama bu kadar yoğun bir duygu yok onda. cuma günleri gidip gazetemi falan orda okuduğum oluyor. yani randevuyu cumaya denk getiriyorum.

@emirkulu, kafam çalışsa doktor olmak isterdim.

@namus ninjası, hah aynen işte bu şekilde. beni anlayan biri var ne güzel.

Yalnız değilsin. GATA'da iki yıl ortodonti tedavisi gördüm. Onun öncesinde de çocukluğumda çok giderdik. Gerçekten çok severim orayı. Elimden gelse İstanbul'a ziyaretime gelenleri kolundan tutup gezmeye bile götürebilirim :)
Onun dışında kampüsüme de böyle bir sevgi besliyorum. Mimari özellikler büyük etken bence.

ben Gümüşsuyu asker hastanesini seviyorum. tam bir butik hastane burası. hasta sayısı az, personel nazik, her şey elinin altında. ortada çok güzel bakımlı bir bahçe var, kan alım odasındaki hemşirelerin eli çok hafif.

nefret ediyorum hastaneden. kalabalık, sıra bir türlü gelmez. yanına oturup dertleşenler, sırasını takip edemeyip sana ettiren yaşlı insanlar. geçen gün 2 kişinin sırasını takip ederken kendiminkini kaçırıyordum.

gata iğrenç bi yer ya. onu bile seven var demek.
kuzenim orda vefat etmişti belki ondan binayı dıştan gördüğümde bile suratım buruşur

Cerrahpasayi seviyom ben de yaaa. 12 yasimdan beri duzenli araliklarla giderim. Boyle banklarinda oturayim cayimi iceyim neblim kedileri seveyim. Banklarinda siirler yazili onlari okuyayim falan.
Binalarinin icinin kokusuna da ayri hastayim zaten. Lisedeyken orda tip okuma hayalim vardi olmadi. En azindan iu deyim yine.
iu nun tum binalari ayni kokuyo zaten agsgagsga

Aaa aynı ben :) sizin duyurunuzla beraber bazı şeylerin farkına vardım yine de:

Benim hikayem şu şekilde: Ben de eskiden hastaneye gitmeye çekinirdim. Orada sorular soruyorlar falan, ne yapacağım diye ürkerdim. "Bağkur mu ssk mı" sorusuna "ben emekliyim" demişliğim bile var. 17 yaşımdayken 6 hafta boyunca bayram dahil hafta içi her sabah çapa onkoloji bölümüne gitmem gerekiyordu. Sabah 8'de oradaydım hep. Gider radyoterapi görür çıkardım, babam da benimle gelirdi. Çıkışta alırdım kahvemi hemen karşısındaki büfeden. Güzel geliyor bana o günler. Ama geçtiğimiz sene onkoloğum malesef ayrıldı hastaneden, özele geçti. Ben çok üzüldüm. Yılda 2-3 defa bile olsa düzenli gidiyordum, bu da benim hoşuma gidiyordu. Şimdi oraya sırf hasret gidermek için gideceğim ocak ayında falan. Yine oturup kahvemi içeceğim. Hem artık sigara da içiyorum, orada da içmiş olurum. Düşünmesi bile mutlu ediyor :)

Seni zaten severdim de bu duyurundan sonra daha bi sevmeye başladım. (Not: erkeğim aq heyecan yapma)

bi garip oldum yazdıklarını okuyunca.
başka şeylere bağlan. kaç kurtar kendini.

Ben de bu duyuruyu sevdim. Hastaneleri, havalimanlarini seviyorum, kalabaliktan kimsenin beni gormemesi kendimi guvende hissettiriyor. Bir de sik sik gittigim bir yerse siginak oluyor benim icin, sikildigimda ya da bunaldigimda oraya gidiyorum.

The Grand Budapest Hotel.

we need to talk about kevin
shame

Black Swan
Looper
127 Hours
Predestination
Dallas Buyers Club

Valla starda şuan süt kardeşler var.bence en güzeli o :)

Pi
Gummo
İran yapımı bir filmdi galiba ama orjinal adını hatırlayamasamda Cennetin Rengi de olabilir
3:10 to yuma

fury, 1939 yapımı. küçükken seyretmiştim, epeyce de etkilenmiştim.

yemende somon avı, güzel ve eğlenceli bir romantik komedi gibi bir şey.

son of batman de fena değil.

the twilight samurai var, seibei'nin acıklı hayatı :(

tucker and dale vs. evil seyret, komik filan.

Detachment
www.imdb.com

das leben der anderen

Öğrenciliğimde (2004 yılında) aldığım Profilo çamaşır makinesini mezun olunca (2009) İzmir'den Bursa'ya getirdim, annem hala hiçbir sorun yaşamadan kullanıyor. Yine 2004'te aldığım buzdolabını da getirdim, babaannemin evinde şu an tertemiz çalışıyor.

Evlenince kendi evime Hotpoint Ariston aldım o ayrı. Fiyat / performans olarak Profilo ve Ariston benziyor birbirine sanırım.

evde çamaşır makinası profiloydu zamanı geldi mecburen değiştirdik annem yine profilo aldırmıştı, memnunum diyordu.

Camasir makinesi ve buzdolabini profilo aldim yakin zamanda. Kurulumabgelen servis bisch ve siemens ile neredeyse birebir aynidir dedi. Tabi ayni olan modelleri icin.

Tamamen.ayni gorunum ve ozellikteki camasir makinasi profilo 1000 lira bosch 1350 lira siemens 1500 lira. Bence para markaya veriliyor. Servis agi ve fiyat performans olarak aylarca arastirma sonucunda profilo aldim ben.

rüzgardan dolayı olabilir. ya da kulak zarından kaynaklı bir sorundur.
kulaklık kullanmak iyidir.

evet, bisikletle dolaşıyorum genelde.

teyzem benzer bir şikayetle doktora gittiğinde kulak zarının delik olduğunu öğrenmişti. moralinizi bozmuş olmayayım, çok daha farklı bir şey de olabilir elbette ama geçici bir şey değilse bir kbb uzmanına görünmenizi tavsiye ederim.

aslında 3-4 sene önce gittim KBB uzmanına, olur öyle şeyler şapka tak falan deyip yollamıştı. Delik vs olaydı görürdü herhalde, di mi?

ünlü bir yazar olmak istiyordum yazılımcı oldum.

valla kavurma olmaya doğru gidiyorum ben de :)

bilgisayarlarla ilgili guzel bir isterdim. oyle de oldu.

ben gazeteci olmak isterdim. ama gazeteciliği amerikan filmlerinde bisikletle kapı önlerine gazete atan çocukların yaptığı şey zannediyodum. olmadı tabi. sinema sektöründeyim şu an.

Annem ve babam ben doğduğumda bir köyde öğretmendiler. Orada kızların olabildiği tek şey gelin olmaktı. 4 yaşındayken bana da sorulduğunda "Büyüyünce gelin olacağım, gelinlik giyeceğim, bembeyaz tüllü böööyle" diyordum. Şimdi akademisyen oldum. Başka bir ara aşama olmadı.

ben yönetmen olmayı istiyordum sinema filmleriyle hasir nesir bir hayat ama tenis hocasi olduk

5 yaşımdan beri bilim adamı olmak istiyordum, sonra orta okul gibi daha spesifik bir alan seçip ben ilaç tasarlayacağım yav deyip farmakolog olmaya karar verdim. Şu an da tıp 1. sınıftayım.

uçan "şey"lere karşı çok ilgiliydim. güvercinlerim, kanaryalarım uçurtmalarım kağıt uçaklarım vardı.
pilot olmak istiyordum. ola mı bildik? olamadık.
grafik tasarımcı olduk.

ben biraz salaktım. orta okul gibi aklım başıma geldi. öyle meslek beklentim falan yoktu. bilgisayar girince eve oyun falan filan derken yazılımla uğraşmaya başladım. 8. yılım.

daha ilkokulda kafama kaktılar "bilgisayar mühendisi olacaksın" diye. Olamadım elektrik elektronik mühendisi oldum. Çocuğum olursa mühendis olması için teşvik etmem.

halk kahramanı olacaktım, sinirli yazlık site yaşlısı oldum.

Dansöz olmak istiyordum, iyi ki olmadım :p

dansçı, oyuncu, ressam, solist, yazar olmak istiyordum; ama bunlar meslek miymiş? bunları olmak için okul okumaya gerek yokmuş ki! hukuk okumalıymışım ben.

hukukçu oldum.

çocuk doktoru olacağım diyordum, mimar oldum.

patron olacaktım.
bir yerim olacaktı işte, neresi olursa. kendi işim.
geriye, benden sonraya bir "şey" bırakacaktım.
olamadı/m henüz.
oralarda buralarda çalışıyorum halen.

8-10 yaşlarımdayken aynı anda çöpçü (şaka değil), inşaatçı, pilot, futbolcu, basketbolcu, teknik direktör, tır şoförü, yazar ve (kısa bir süre için) doktor olmak istiyordum.

20'yim şu an, italyan dili edebiyatı okuyor ve bir iddaa ekinde yazıyorum.

arif'in manchester'a attığı golü arıyordum nereye geldim amk.

Kucukken doktor olmak istiyodum. Buyuyunce pilot olmak istedim.
isletme okuyorum. Galiba ev hanimi olcam bu gidisle :/

polis/asker olacaktım. işletme okuyom

çoban olmak isterdim, gerçekten.
hayvanları yaylıma götüreyim bi tane sivas kangal köpeğim olsun,
sobalı evimde oturayım, güğüm kaynasın böyle buhar çıksın, sobanın borusuna monte edilmiş tel aksamın üstünde kurusun diye bırakılmış çamaşırların kokusu eve yayılsın, eşim çocuklarım, meyve bahçem, iğde ağacım olsun, evimin bahçesinde kışın üstüne kar yağan çam ağaçları olsun, cahil olaydım bu kadar haberli değil. lafın kısası cahil bir çoban olaydım kendi köyümde. muhasebeci oldum, fıtratımı sikim.

Filozof olmak istiyordum, kuyumcu oldum.

ilkokul: cumhurbaşkanı
ortaokul: ... (burası karanlık. hatırlamıyorum, büyük ihtimalle bir şey istemiyordum ya da düşünmedim o ara)
lise: veteriner
şu anda: akedemisyen oldum, olacam.

hiç hesapta yoktu, aslında bırakıp tıba girmek istiyorum ya hadi bakalım ne olacak.

Çocukluğu geçtim de ilk aklım başımda iken bilgisayar mühendisi olmak istiyordum. Sonra tabi olaylar hiç beklemediğim bir şekilde gelişti. Denizcilik okudum, uluslararası ticaretten yüksek lisans yaptım, iş hayatında STK projelerinde yönetici olarak çalıştım ve en son havacılık sektörünün teknik kısmına demir attım. İyi ki de atmışım. :)

Arif'in Manchester'e attığı golü ararken harbiden de Arif'in Manchester'e attığı golü buldum.

çok çocukken bakkal
biraz büyüyünce psikiyatrist-psikolog ve ardından gelen cahil etraf sözleri; deli doktoru mu olucaksın ahahahah.
sonra gemide çalışmak diye bi hayal kurdum, offerlar aldım. 2. üniversiteye başladım daha da iyi olsun diye. şimdi de bitiremiyorum.
dış ticaret uzmanı bi iktisatçıyım. ha bu arada online oyun firmasında çalışıyorum.

Komando olmak istiyordum matematik mühendisi oldum :/

Oyuncu olmak istiyordum, edebiyatci olma yolundayim su an.

Arkeolog olmak isterdim arkeolog oldum. Çok şükür..

liseliler bilmez bizim zamanımızda ilkokullarda her öğrencinin bilgileri, notlarının vs bulunduğu ve her sene güncellenen sarı dosyalar vardı. 4. sınıftayken neden bilmiyorum ama öğretmen bunları bize dağıtmıştı orada her sene büyüyünce ne olmak istediğimiz yazılmıştı. 1.sınıf: futbolcu, 2.sınıf: öğretmen, 3.sınıf: iş adamı demişim ben. ama ortaokuldan sonra hep subay olmak istedim. askeri liseyi de kazanmama rağmen ani bir kararla vazgeçip(ya da geçirilip) liseye devam ettim. şimdi makine mühendisiyim.

felsefe, tarih, edebiyat ile uğraşan bir akademisyen olmak isterdim. işsizim

Bu konu acildiginda aklima hep su olay gelir:
Suanda ergen olan kardesim kucukken biri buna sordu bu soruyu:
+Buyuyunce ne olacaksin?
-Tiras olacagim.

Tiyatro oyuncusu olmak isterdim.

Şu an psikolog olma yolunda ilerliyorum. Aynı zamanda tiyatro da yapıyorum.

Keyfim yerine yani :)

Adam belli ki psikopat. Siz hiç bulaşmayın.
Her kavgalarında polisi arayıp bezdirme yoluna gidin.

yoğun güvenlik riski var, bir silah edinin.

adamla yüz göz olmayın,
her kavgada polisi çağırmak bence de iyi fikir.
komşular ile birlik olabiliyorsanız aynı anda diğer komşularda arasın ki polis ciddiye alsın iyice. yoksa gelir gider yani.

teknikekip+seydun+1 polisle yıldırma politikası işe yarayabilir. bir de dosta-düşmana karşı eve iki tane biber spreyi alıp kapı yakınına koyun.

ayrıca ev sahibiyle masrafı kırışmak koşuluyla şu da görüşülebilir:

www.akustikkaplama.net

duvara ses yalıtımı yaptırın ?

Silah falan alma öncelikle. Bir daha kapına dayandığında polisi çağır, can güvenliğim yok de. Videoya çek.
Bir de tek başına pek bir şey yapamazsın herkesin toplaması lazım. Anladığım kadarıyla adam size takık. Büyük ihtimal sürekli sizi dinliyor falan.
Bir de adam bir daha evde birini dövdüğünde isimsiz ihbar yap. Tam gelsinler yakalasınlar. Eve polis gelmeye başladığında apartmandakiler ister istemez tepki göstereceklerdir.

imza toplayip attirin.

gürültüyü duyduğunuz an polisi arayın çekinmeyin, polis isminizi vermez sizin aradığınız bilinmez kapısına dayanır ve şikayet var der ikaz eder. daha sonra yaparsa gene arayın polisi, yıldırın. çok zevkli.

gelen yeşillik malzemeleri yemem ben zaten. direk atarım. çünkü çok kaliteli bir yer değilse yeşillikler "genelde" yıkanmaz. dolayısıyla pistirler.

edit. tabi yıkayıp yenilebilir yani.

kalmıyor ki, lahmacunun arasına koyuyorsun bitiyor. niye canımı istettin ki şimdi?

dokunmam bile. direkt çöp.

bizde de pek yenmez, kendimiz hazırlarız.
lahmacunu sevmem bu arada.

Cope atmam, yerim lahmacunla.
Direkt cope atan arkadaslar, neden oyle yapiyorsunuz?

yiyebildiğim kadarını yer, kalanını çöpe atarım.

yeşillik sevmiyorum.
plastik paketi bile açmam.

lahmacun kırık yılda bir yerim. onda da artan olursa çöpe evet.

genel olarak paket servisle gelen şeylerin artığını yemek bitince aynı poşete tıkıştırma ve koltuktan kalktığım gibi çöpe atma eğilimim var. anca kolonyalı mendili falan alırım geri kalan ne varsa atarım.

kullanılmamış limon kalırsa dolaba koyarım ama yeşillikler çöpe gider.

varsa evdeki yeşillikleri kullanırım.
yoksa gelenleri.

lahmacun artsa bile yeşillikleri atarım.

sipariş verirken yeşillik göndermeyin diye not düşüyorum. Çöpe gidecek yoksa yazık

sayende akşama ne yiyeceğim belli oldu.
ufak kutu göndermişse ya da az kalmışsa çöpe, yok fazla fazla ise dolaba gider.

Bir keresinde yeşillikle yiyelim dedik, annem yeşillikleri bir kasenin içinde yıkadı, kasenin dibinde bayağı bir kum birikmişti. İşte o zamandan beri sadece limon sıkarım, yeşillikleri yiyen yer, yenmeyen çöpe gider.

lahmacunun içine yığarım ve yerim.

zengin arkadaşlar gibi gelir gelmez çöpe atmam, getiren arkadaşa "al kardeşim ben yeşillik yemiyorum, başkasına verin" derim, bugüne kadar da geri çeviren olmadı.

ikincisi ve asıl önemlisi lahmacunun en kral yeşilliği maydanozdur, bunu herkes bilmez, az limon, bir kuple pul biber, biraz tuz ve maydanoz, deneyin daha da başka bir katık aramayacaksınız.

bak hacım burada her şey yazıyor.
adama girer.
www.gib.gov.tr

Vergi cikar. Hatta vergi cikmasin diye belli bi fiyattan yukarida gostermemeni soyler muhtemelen. Ne kadar kredi cekeceginden ve tapuda ne kadar gostereceginden haberi olsun ev sahibinin.

maliye zaten bunları incelemeye başladı geriye dönük 5 yılın alış-satışlarını inceliyor şu an. her türlü o zaten fark için vergisini ödeyecek. sen kendine bak.

ben alırsam aldığım fiyattan gösteririm. adam evi 40 bin tl göstermiş satış bedeli. hem de ocak 2014'te alınmış.

Cok dusuk gostermis. Sizin gosterdiginiz fiyatın ucu ona da dokunacak. Satmaktan vazgecebilir.

yep

bildiğim limiti 1000tl olan karta o kadar para yatıramazsın.
ama 1000tl limit dolunca x tl yatırırsın ve yatırdığın x tl kadar yer açılır.

yapı kredi için yükseltirsiniz.

Diyelim limit 900 lira ve 900 lira borcun var o ay. Senin elinde 5 tane 200 var,bunları yatırdın. Bazıları para üstü verebiliyor, vermeyenlerde de öbür ayın ekstresinden düşünyor. Limitdeğişmez.

camcı + elektrikçi.

elektrikçiye anlat hacı, o bir yol bulur.

tabelacı. kralını yapar.

tabelacıdan başka çare yok, o da sıradan bas yapıştır bir tabelacı değil. led med ışık vs çalışan bir tabelacı olacak.

aynen tabelacı... hatta kendinde yapabilirsin.tabelacılarda çıkma parça vardır beleşe verirler. üçünü yapıştırıp istediğin yazıyı cam kalemiyle yazıp dremel gibi bir aletle kazıyabilirsin. ya da kağıda şablon çıkarıp onu yapıştırıp boşlukları zımparalayabilirsin. yaratıcılığına kalmış. ama kilit malzemen pleksiglass ve şerit led. tabelacılar 20-50 tl arası alır uğraşırsa..

anadolu teknik lisesi veya endüstri meslek lisesi elektrik / elektronik bölümlerine git. elektronik devre ve parça listesini veriyor onlar sana.. istediğin yazıyı, istediğin görsellikte programlatıp teslim alırsın...

edit: dış çerçeve işini artık bir marangozla mı halledersin orasını bilmiyorum...

burada bazı şeyler var.
www.dx.com

3d printerdan cıkarttır, gerisini elektrikçi 5 dkda halleder.

normal.

zeki demek yanlış, yani çok göreceli bişey "zeka".

ama çabuk ve anlayarak öğreniyor anladığım kadarıyla. bu açıdan bakarsak evet zeki.

bu durumda yapılacak en iyi şey bu verimini iyi kullandırmak. kitaplar okuyabilirsiniz hayal gücü içi, oyunlarla matematik öğretebilirsiniz falan filan belki ingilizce için bir şeyler yapabilirsiniz. yanında ne konuştuklarınıza dikkat edin. küfürlü falan ya da saçma sapan şeyler konuşmayın.

gelişim testleri yapılıyor hastanelerde diye biliyorum. belli komutlar verip yapıp yapamadığına falan bakıyorlarmış. götürün derim, daha kaliteli eğitim alması sağlanır belki.

ben de merak ediyordum bu sorunun cevabını. bizim üst komşunun oğlu da bizde sürekli. çok seviyoruz ailecek. çocuk bizim evde çok mutlu. beraber oynuyoruz legolarla falan. özellikle bana düşkün. ama 2 buçuk yaşında. tıpkı senin dediğin gibi ben 1 diyorum o 2. 10'a kadar gidiyoruz öyle ama 7'den sonra hep 9 diyo. 8'i öğretemedim bi:) bir de renkleri biliyor. onu da biz öğretmeden kendi kendine öğrendi.

kaptan, senin uyduruk okulda okuyor olman zeki olmadığını göstermez. hayatta malı zekiler değil, çalışkanlar götürür. ticari zekâdan bahsetmiyorum. okulunu bitirdi, hemen iş buldu, işinde yükseldi, şuraya geldi, şu şirketten teklif aldı, şu kadar para kazanıyo türünden bir çizgiyi kastediyorum.

kepçe, o çocuğa bişey öğretmeyin. hele okumayı hiç öğretmeyin. yoksa ben bunları zaten biiyorum diyip okuldan ve çalışmaktan soğur. 1 sene sonra, basit müzik aletleri ve boyama kitapları atın önüne. öyle şeylerle oyalansın. çok televizyon seyrettirmeyin. mümkünse oyunlar oynayın. oyuncaklı oyunlar. zeki ve tembel olmaktansa, çok inek bir öğrenci olmayı tercih ederdim.

ben bunu seviyorum.
www.karafirin.com.tr

ceviz ağacı asla pişman olmazsın.

dikilitaşta darphaneden hemen sonra mr cookies var. bir dönem baya bi gitmiştim.

mrcookies.com

cevizağacı-koşuyolu nda mutlaka denemelisiniz başka şubesi yoktur efenim :)

cihangir'de jacqueline cookies var. ama önceden sipariş vermen lazım yemeksepeti veya telefonla da olabilir çünkü sipariş üzerine pişiriyorlar, 1 saat falan gibi servis süresi var.

bence isyanbul'da ağız açık bırakacak kurabiye yapan yer yok ama bu dediğim yer olanların en iyilerinden.

Var. Yerken lezzetten bayılmak istiyorsanız Oktay Kurabiye fırınını arayın. Landoşelerin, üzümlü portakallı kurabiyelerin ve acıbademin fırından çıkacağı saati öğrenin ve çıkarçıkmaz gidip alın. www.oktaykurabiyefirini.com

vasiyetin artık hiç bir hükmü yok diye biliyorum başımıza gelen bir mevzudan ötürü. yasal hak sahibi kimse ona geçiyor mallar. sallamıyım avkat arkadaşlar yardımcı olurlar.

2007 tarihli yeni medeni kanun uyarınca kardeşler saklı paylı mirasçı değil artık. bu demek oluyor ki eğer ki düzenlenen vasiyetname usulüne uygun bir vasiyetname ise tüm malvarlığı murisin 4 yeğenine paylaştırılır.

muhtemelen vasiyetnamenin açılması davasında gelip kabul etmediklerini söylediler ama bu beyanın bir hukuki önemi yok, çünkü vaisyetnamenin açılması davasında yalnızca vasiyetnamenin açılıp okunduğu tespit edilir. yasal mirasçıların ( ki burada kardeşler oluyor) vasiyetnamenin geçerliliğine dair bir itirazları varsa vasiyetnamenin iptali davası açması gerekir. (sanıyorum vasiyetnamenin açılmasından itibaren 1 yıl geçmekle sona eriyordu)

bu davada murisin vasiyetnameyi yazdığı sırada akıl sağlığının yerinde olup olmadığı iddiası da incelenir. bununla birlikte vasiyetnamenin gerekli şekil şartlarını taşıyıp taşımadığı da incelenir. eğer ki noter huzurunda yapıldıysa ve gerekli şekil şartlarını taşıyorsa ve murisin akıl sağlığının yerinde olmadığına dair o tarihte alınmış bir doktor raporu vs gibi deliller yoksa, akıl sağlığının yerinde olmadığının ispatı çok zordur. dolasıyla vasiyetnamenin iptali de zordur.

vasiyetname iptal edilmezse sadece 4 yeğeni paylaşır.

vasiyetin hükmü var.
çocuğu, eşi falan varsa onları mal varlığından dışlayamıyor. dava açar hakkını yine alır.
dava nasıl sonuçlanır bilemiyorum ama vasiyet boru değil.

@dahili meddah ın yazdığı her şey doğru, sorunuza cevap olarak saklı paylı mirasçı varsa onların belli oranları var ve o oranlar tasarruf nisabından düşüyor. yani o oran doğrultusunda kanundaki kişilere vasiyet geçmek zorunda. kardeş bu kişilerden değil, o yuzden miras 4 yeğene kalacaktır tamamen.

"vasiyetin artık hiçbir hükmü yok diye biliyorum" nasıl bir yanlış bilgilendirmektir arkadaş, şoktayım. öyle şey mi olur? sonuna "diye biliyorum" eklediğimiz sürece istediğimiz kadar yanlış bilgi verip işin içinden çıkabiliyor muyuz?

dahili meddah'ın dediği gibi.

edit:
vasiyetin geçerli olabilmesi için bazı şartları taşıyor olması lazım. "bizim yaşadığımız bir olayda vasiyet kabul edilmedi, hükümsüz sayıldı" demekle "vasiyetin artık hiçbir hükmü yok" demek, bambaşka şeyler.

@meltem diye biliyorum diye ekledim çünkü başımıza böyle bir olay geldi dedim.

arkadaş da böyle sormuş "Bilen, başına gelen vardır diye sormak istiyorum." demiş.

evet böyledir diye tuttursam, konuya cevap vermek yerine bana direkt sataşmanı haklı çıkarırdı bu durum. ve öyle değil gördüğün üzere. çocuk eş varsa mal varlığından dışlayamıyor işte netekim. hayırlı duyurular.

arkadaşlar, gençler, romalılar.

özellikle böyle uzmanlık gerektiren hukuk, tıp gibi alanlarda %100 bildiğiniz bir şey değilse kesinlikle cevap yazmayın, yorum yapmayın. bunlar ciddi meselelerdir ve insanları yanlış yönlendirebilirsiniz.

emirkulu: çocuk, eş var ise malvarlığından dışlayamadığı konusunda (saklı paylı mirasçılar açısından) zaten bir ihtilaf yok, m e l t e m de öyle bir şey demedi. vasiyet ancak saklı paylı miraşçılar mirastan paylarını düşeni aldıktan sonra bir işlev kazanır, eğer sizin olayda vesayet saklı paylara tecavüz ediyorsa kısmen veya tamamen iptal olmuş olabilir ama bu söylenildiği gibi genel olarak tüm vasiyetleri toptan geçersiz yapmaz. duyuruda sorulan soruda zaten saklı paylı mirasçı yok görünüyor.

Linea

275 euro'ya yeni golf kiralayan sirket biliyorum bu fiyatlar cok yuksek.

fluence'i baştan geç. tekerlekli tabut gibi bişey.
opelin cdti ile fiatın multijeti aynı motor. yakıt tüketimleri aşağı yukarı aynı olur ama fiyat olarak linea baya avantajlı. onun için linea diyorum.

bu fiyatlara göre kesinlikle clio. en azından kullanan kişi kullanırken zevk de alır. içi güzeldir, kullanışlıdır ekranlı navigasyonlu falan. performans olarak da iyidir clio, yakıt konusunda da.

clio +1

linea ve fluence kazık gibi arabalar.

can yayınları

can+1

Mercedes serileri

Roverlar uyar sanirim istediklerinize. 45 ozellikle.

rover 75 muazzam araba ama iyisinin fiyatları 30 bin tl civarı. onun haricinde arkadaşın dediği rover 45 var. ondan başka hyundai sonata var, opel omega, nissan maxima ve primera da hakeza öyle bence. citroen xm var baya bi eski.

rover+1

skodalar da uyabilir superb hariç. içini full alırsanız içine göre dışı tırt kalıyor. superb ama dıştan da iyi duruyor.

ford scorpio da uygun sayılabilir sanırım.

upload.wikimedia.org
avto.naidetsya.ru

90 model bu. arka koltuklar elektrikli yatma özelliğine sahipti. :)

hacı eski model lüks araba alırsan arıza çıkarırsa batarsın. hele rover dehşettir.
orta klasmanda tipi hoşuna giden bir araba seç. audi a4 eski kasaya bi bak derim.
www.google.com.tr

ford scorpio +1

aynı zamanda volvo 850, ford galaxy ve reno safrane. bunlar da eski kasalarda çok fiyakalı değil, ama içi özellik dolu arabalar.

90ların sonu-2000lerin başında üretilen d sınıfı japon otomobilleri.
maxima, accord, 626, camry gibi.

Sıyrılman gerektiğini kim söyledi? Bence iyi yapıyorsun, böyle devam.

Ne zaman başkasının aklına uyarak içime sinmeyen bir şey alsam kenarda eskiyor.

en iyisi nüdist olmak

sadece renkleneceksen kolay. gözün giydikçe kendi görüntüne alışıyor. ama işte kendi stilim olsun dersen o zor.

abi zamanında siyah ve lacivert dışında bir şey giymezdim. \m/ falan

sonra koyu yeşil tişörtler giyebildim. derken mavi, açık yeşil, daha açık yeşil. öyle öyle derken kırmızı-beyaz havai gömleğim oldu. yavaştan başla. güzel bir şey valla. ne giysem yakışıyor triplerine giriyor insan. daha bir özgür hissediyor. niyeyse acayip anlamlar yüklemişimdir bu olaya.

önünde arma veya yazı olan şeyleri giymem hala. "delta-force mission bravo 51. bölük" falan noluyoruz amk. ama açık renk iyidir. desenler falan da.

@kta, dediğin gibi, ufak ufak, baktın zamanla gerisi gelecek alışacaksın olayı. lacivert kot pantalon üzerine siyah düz, bildiğin duvar desenli tişört giymek bir yaştan sonra sıkıyor ya.

renk değiştirme kolay, denildiği gibi ben de siyahtan lacivert - kahverengi - yeşil diye başladım bir senede beyaza ulaşıyorsun. ama logolu püsküllü falan giymem utanırım.

hacım sen kendine yakıştıramadığın için sana öyle geliyor.
yani bu giyilirmi lan dediğin şeyi giyip ooww bana süper yakıştı demek gibi bir durumun olamaz. zira bende senin kafadanım o ayrı.
onlar gibi giyinmeye uğraşma ama dolabı renklendirmeye başla.
titre ve kendine gel hacı.

tam hatırlayamıyorum ama merkürde yaşıyorduk ya da merkürden dünyaya ziyaretçiler gelmişti. uzay mekiği falan gördüm bir sürü.

Benim her rüyam hep çok saçma: eksiduyu.ru

2 defa abdullah gülü görmüşlüğüm var rüyamda. ikisinde de babannemdeyiz kapı çalıyo açıyorum içeri giriyo ama eyvallahsız her zaman girdiği bir yermiş gibi. insan bi selam verir lan.

www.eksiduyuru.com

uçsuz bucaksız bir ovada yaldır yaldır çıplak * bir ata biniyorum. yelelerden sıkıca kavramışım. kendi kendimi gaza getirmek için de ağzımla karayip korsanları müziği yapıyorum. aniden yanımda bir başka atlı beliriyor. filmin adının pirates of the caribbean mı yoksa princess of the caribbean mı olduğunu tartışıyoruz. herif beni filmin adının princess of the caribbean olduğuna ikna ediyor. sonra ben teşekkür edip müsade istiyorum. tırıs giden atımı dört nala kaldırarak uzaklaşıyorum. ağzımla müziği yapmaya devam ediyorum tabii ki.

(bkz: uyurken götün açıkta kalması)

milyonlarca saçma rüya görmüşümdür ama içlerinde en anlamsızı evden çıkıp bim'e gidip beş kiloluk yağ alıp geldiğimdir. iki üç yıl geçti hala unutamadım.

rüya şöyle: evden çıkıyorum. caddeden karşıya geçip bim'e giriyorum. beş kiloluk yağ alıp eve dönüyorum. bu kadar. dünyanın en düz, en gerçekçi rüyası. böyle rüya mı olur lan?

www.eksiduyuru.com

bi de, çok küçükken gördüğüm ve hala unutmadığım var.

otoyolda koşuyorum, hava bulutsuz, harika bir güneş var ama deli sıcak değil, çok tatlı bir hava. koşarken git gide hızlanıyorum ve ayaklarım tavuk ayağı oluyor, araba gibi yüksek hızlara çıkıyorum, yolun kenarında kum tümsek var, orada beyaz önlüğüyle bir öğretmenim duruyor, ben geçerken yuvarlanıyor aşağı sürükleniyor.

(bkz: #46357956)

nina hartley' in asansörde bana memelerini göstermesi.

saçma rüya görme konusunda iddialıyım.

birinde kavga eden iki tavuğa yabancı bir dilde azar çekip sonra birazdan geldiğimde görürsem kavga ettiğinizi alırım ayağımın altına diye tehtit ediyordum.

diğerinde ise mikrodalganın önünde sıra bekliyordum. neden derseniz, saç boyamak için. çünkü bu rüyada insanlar mikrodalganın içine bir miktar boya koyup sonra kendisi de girerek, döneee dönee saçlarını boyatıyorlardı.

Melih Gökçekle ev arkadaşıydım bi rüyamda.

Bi seferinde de faturamı ödememişim, devletin faturasını nasıl ödemezsin diye Tayyip peşimde koşuyordu, baya bildiğiniz kaçmalı-kovalamalı epey koşmuştuk.

Anlatmaya utandim:)

kpssye çalışırken rte'yi gördüm rüyamda, kızıyordu bana neden fizik ve kimya çalışmıyormuşum?! dedim ki sınavda çıkmayacak, "olmaaazz!! memleketin gelişmesiiiii, fizik ve kimyayla mümkün. sen neden bunlara çalışmıyorsun?! çalışacaksın!!" dedi, tamam peki çalışırım dedim ama baya ürktüğümü hatırlıyorum.

battal gamalmazın rüyasını okuduktan sonra utandım kendi rüyamı anlatmaya ahahah :D

erotik rüya konusunda hiç talihim yoktur. bir türlü sonuca ulaşamam. bunların en absürdü de şöyle; indiriyorum donu, itiyorum geri sekiyor, bi bakıyorum cinsel organ yok ashgfdsahjkh

çok eskiden, üç bölümlük dizi halinde rüya görmüştüm. peluş, canlıymış gibi oynayan mavi ve turuncu renkli oyuncak ayılar çamaşır makinesine girip yıkanıyordu. rüyanın başında "bilmemne rüyası, ikinci bölüm" dış sesi duyuluyor, bir başlangıç sesinden sonra ayılar makineye girip yıkanmaya başlıyordu. otistikler gibi dönen makineyi izledim üç gün rüyamda. bilinçaltıma sıçayım ahsah.

bir dönem de uykumda sayıklıyordum. bi kız arkadaşım vardı, daha yeni bi ilişki böyle. arkadaşlarıyla bile tanışmamışım. bi gece kız sen kalk su içmeye git. ben de hafif uyanmışım herhalde, zaten öyle anlarda konuşurdum. kız gelince "bişey sorcam, senin arkadaşların ne zaman bana bişeyler ısmarlayacak?" demişim amk. ne gördüysem artık rüyamda. efsane rezil olmuştum.

2011'deki seçimler var bir de. o dönem gecem gündüzüm siyaset olmuş. saatlerce bildiri dağıtıyoruz, insanların evlerini geziyoruz vs. bi yandan da finaller geldi. bir final günü arkadaştayım, "şimdi yatalım yarın erkenden kalkıp devam ederiz" e bağlandı olay. neyse yattık biz. rüyamda oyları saydığımızı gördüm, ama say say bitmiyor. onlarca sandık var. tam o sıra bizim eleman uyanıp gelmiş, "kalk lan ders çalışcaz" diyor. şöyle bi doğrulup, "ya dur iki sandık kaldı, onları da sayalım kalkıcam" diyip geri yatmışım ahsaha. işin ilginci, bizim mal da gitmiş. sonra okul niye altı oldu, olur tabi.

geçenlerde bir gece, sanırım götüm fena helde açık kaldığından olacak ağır gerilim içeren bir rüya gördüm, aynen şöyle efendim.

hani şu facebook'da domates biber ekilen oyunlar var, hah işte aynen öyle bir oyun alanı düşünün ama bunun gerçeğini.

böyle bir alanda benimle birlikte (görünümlerinden yola çıkarak söylüyorum) doktor, iş adamı, emekli amca, avukat, hemşire, sekreter, öğrenci tipinde 15-20 kişi kadar insan var.

lost adasına düşersin de "ulan nereye geldik amına koyayım" durumundayız fakat o bölgede zombilerin yaşadığını da biliyoruz, sanki amacımız onlardan kaçma üzerine kurulu bir konsol oyunu gibi.

haliyle rüya benim olduğundan kahramanı da benim.

herkes sırt sırta vermiş öbek oluşturmuş ama ne yapacağını bilmez bir vaziyette etrafa bakıyor. böyle konsol oyunlarının hemen ölen 5. sınıf kötü karakterleri gibi, bir kılıç darbelik halimiz var bildiğin. bölüm sonunda çıkan büyük canavara karşı koyacak göt yok yani.

neyse efendim, ekibe dönüp "bakın, zombilerden kaçarak bir yere varamayız, bir şekilde hayatta kalmak için savaşmalıyız, hayatınızıda hiç mi suç işlemediniz, hiç mi insan öldürmediniz, harekete geçelim" şeklinde gaz veriyorum.

gazı alan ekip yaklaşık 250-300 metre ötemizde olan ve fakat bize doğru mu geliyorlar yoksa daha ileriye mi gidiyorlar anlaşılmayan zombilere doğru ilerlemeye başlıyoruz.

kısa bir ilerlemenin ardından anlaşılıyorki zombiler de bize doğru koşuyorlar, yavaşlıyoruz, hafiften ekipten kopmalar, gerilemeler, yerinde saymalar oluyor.

zombiler gittikçe büyüyerek ve toz çıkararak üzerimize doğru koşuyorlar ve aramızdan yanımızdan, etrafımızdan geçerek arkalarına bakmadan koşmaya, bize bir şey yapmadan geçip gitmeye devam ederken içlerinden biri yanımdan geçerken koluma giriyor ve bana "abi koş, ak gezenler geliyor" diyor.

ak gezenlerin ne olduğunu biliyor olmamdan mütevellid ben de koşmaya, kaçmaya başlıyorum.

ulan nasıl bir şey şunlar diye arakamı dönüp bakıyorum ki ödüm götümden çıkıyor. iki çeşitler;

bir grup bildiğin koşan dev buz kütleleri, insan silüetinde ama bildiğin buz kütlesi

diğerleri ise yine insan silüetinde ama onlar ateşten, alev topu gibi sanki yuvarlanarak üzerimize geliyorlar.

kaçarken plazadan bozma büyük bir binanın talan olmuş zemin katına giriyoruz, bir sürü dükkan var, boş ve harabe şeklinde.

adının ne olduğunu ve hatta göz göze bile gelmediğim zombi ile buraya giriyoruz, ulan koca zombi, göt korkusu nasıl bir şey o da biliyor, bildiğin birbirimize destek oluyoruz.

dükkanlardan birinin böyle kuytu bir yerine hafiften hani şu gerilim filimlerinde katilden kaçan ama sözde saklandığını zanneden kolay öldürülen figüran tipli karakterler vardır ya, hah işte onlar gibi saklanıyoruz, göt baş açık sözde saklanıyoruz.

neyse ateşten olan ak gezen sanırım bizi ya da birilerini farketmiş olmalı ki bulunduğumuz yere geliyor. çaprazımızdaki dükkanın içinde bir şeyler yapıyor, belli birilerini öldürüyor, yakıyor ya da amına koyuyor yani fakat göremiyoruz.

zombinin nefesi ensemde onu izliyoruz, hafiften böyle kafasını kaldırıyor sanki bizi farketmiş olduğunu düşünüyor olmalıyız ki iyice suspus olup bulunduğumuz yere siniyoruz.

ayak sesleri duymaya başlıyoruz, belli bize doğru geliyor, böyle giderek ses şiddeti artan... sonra elimle kafamı kapatıyorum, sonra ayak sesleri duyuyorum, kapı aralanıyor ve o esnada uyanıyorum fakat ayak seslerini duymaya devam ediyorum, kapı aralanıyor...

böyle rüyada mıyım yoksa uyandım mı hala emin olmamakla birlikte kafamı kaldırıyorum, yanımda yastık var, üstümde yorgan, belli uyanmışım ama buna rağmen kafamı çevirip bakamıyorum korkudan, sonra annemin sesi...

- günaydın yavrum, uyan saat 11:00 oldu !

aynen böyle götüm götüm olduğum, gerilmekten uyandığımda çenemim ağrıdığını hissettiğim piskopat bir gerilim içerikli rüya gördüm.

karamanoğlu mehmet bey söylemişse doğru demiştir.

eksisozluk.com şikari olacak doğrusu

kadın

@neferkitty ayakkabısından dolayı mı? başka birşey var mı belli eden.

kadın

E tabii ki kadın. Elbisesi, kürkü, surat zerafeti.

dizüstü etek giymiş, kilotlu çorap ve ayakkabı, şapka da kadınsı.

okama değilse kadındır yani, sen bu kadar ısrar edince erkek diye tereddütte kaldım şimdi.

kadın yahu işte. şapkası da belli ediyor bence.

ispanyolcası olan bi baksın linke bişeyler yazıyordur belki.

blog.museumoto.com

sanırım kadın. sayfada full kadın var.

@farry
google translate "yaşlı kadın motosiklet" deyü

daha ne kadar kadın durabilirdi, merak ettim. pek tabii ki kadın.

@devilred o kadar da net olarak kadın durmuyor suratı karşısındaki gbi genç adam suratı resmen.dikkatli bakınca ayakkabı ve etekten anlaşılıyor.

ikisi de kadın. giyim tarzlarına bakılırsa sene 1920'ler olmalı.

bayansı kadın.

haydaa 2 erkek düşünürken 2 hatun mu çıktı @meltem sağdaki nasıl kadın arkadaş!

ahahahaha bluebey, sen çok yanlış gelmişsin. ikisi de kadın onların. yüz hatlarından çıkarabilirsin bunu.

hay cool tavırlarını ya allak bullak oldum :D

sağdaki o zamanların spor giyinen kadını işte. :)

pantolon giymesi büyük bir farklılık o dönemde.

soldaki daha klasik. ayakkabısı filan hanımefendi ayakkabısı. ^_^

çok güzelmiş bu fotoğraf bu arada.

bak bu da 1920'lerdeki diğer kadınlar: www.gorodmod.com

erkek değiller yani. garanti. :)

erkeğe benzemiyor

soldaki kesin kadin.

sagdaki de dikkatli bakinca kadin. ama sagdaki ilk bakista biraz erkek gibi

ama ikisi de kadin. kesin bilgi yayalim

üstüne bastıracaksın. yoksa morarır.

damari patlatmis da olabilir igne. Kendiliginden iyilesir,yeniler kendini damar. Ama o koldan her kan alindiginda agri yapacaktir artik.

Çok ufak bi gedik gibi di mi? Geçer öyleyse. Eskiden tansiyon ölçmek için damara kesik atıp fışkırma mesafesini ölçerlermiş. Çok eskiden ama. Tansiyon henüz yeni icat edildiğinde.

evet küçük bişey. 2-4 mm bi şey. morarması önemli değil de. ben bu tür konularda evham yapıyorum biraz. mikrop kapar filan diye. bant kalsın öylece o zaman madem.

buz koy

bi şey olmaz. damar çok elastik bir şey.
ama kanın deri altına girmesi sonucu morarma olur haberin olsun.

muhtemelen atardamara denk gelmiştir o yüzden fışkırmıştır toplardamar olsa sızıyo gibi akardı. kanama durduysa çıkarabilirsin.

hayır efendim, atardamara denk gelmemiştir. olmaz öyle şey.

geçti geçti. hafif bi iz var biraz da bazı bazı sızı.

ders kitaplarını 1-2 kez okusan yeterli. önemli yerler gözüne çarpar zaten. bu şekilde ilk senemde 3.75 ortalama yaptım :) sınavları çok zorlamıyor zaten.

murat yayınları gerçek anlamda iyi, özetin özeti ve nokta atışı yapıyorlar. ders kitabındaki gereksiz cümlelerden arınmış, temiz, sade ve anlaşılır bir dil, murat yayınları, tüm kırtasiyelerde.

bende ilk defa bu sene çalışmaya başladım, yaptığım bilimsel araştırmalara göre aöf için piyasadaki en faydalı yardımcı kitap murat yayınları.

Sınava son dakika çalışma. Şimdi 20 gün kaldı mesela. Ben de yeni başlayacağım. Vizelerde kitabın yarısı dahil. Ünite ünite çalışıyorum. Her gün 2 ya da 3 ünite okuyorum. İşten sonra pek tabii akşamları çalışıyorum. Hafta içi kolay hafta sonları daha zor dersleri seçiyorum.

Kendi kitapları bence yeterli, yardımcı kitap zaman ve para israfı. Kitaplarda koyu renkli yazılan yerleri 2-3 defa oku, konu bitişlerinde dikkat yazan yerlere mutlaka bak. Ünite sonlarındaki soruları çöz. Sınavdan 1 gün öncede kendi sitesindeki çıkmış soruları çöz, göz gezdirme, çöz.

Aof nin kitaplarindan calisilmaz. Cok ayrintili ve inanilmaz sikici. Tr karakter yok, ozur:) murat yayinlari gayet iyi. Onceden 2 sayfa konu ozeti vardi simdi malesef 5-6 sayfa. Sonrasinda test. Bir de guzel bir duyurucu arkadasim sayesinde telefona kendi sesimi kaydedip kulakliktan dinleyerek ders calisma yontemini denicem. Sen de deneyebilirsin.

Kendi verdikleri kitaplari gozden geciriyorsun. Ozellikle kenarda kucuk karakterlerle yazdiklarini.

murat yayınlarının özetleri var. 1 üniteyi bir küçük sayfaya sığdırıyorlar. onları bir kere okumak. geçtiğimi 2,3 senenin sorularına bakmak.

ben de sorayım sınav 6-7 aralık diyor 6 mı 7 mi? yoksa ikisinde de var mı sınav?

yav arkadaşım şahsen kendim bir aöf meznunu olaraka 150 defadır diyorum ki;
sayfa kenarlarında yazan küçük notları okuyun ve kitaptaki ünite sonlarında olan soruları cevaplarını işaretleyin sonra okuyun. yani direkt soru kökü ve cevabı okuyun.
bu kadar ya. hiç dersim kalmadan sınıfları geçtim ve mezun oldum.

6-7 aralık. ders durumuna göre değişir.

herkese cok tesekkur ve selam,

su an aksamlari murat yayinina bakiyorum ve ozetleri okuyorum. epey yol aldim sayilir. sonrada sorularin cevaplarini ezberliyorum. vakit kalacak gbi bitirmeye ayarladim. kalan zamanda da asil kitaplarda verilen tuyoyu kullanacagim.

bunyemin bir kere daha kalmaya tahammulu yok :)

www.aktarzane.com

ucuz olmayan bir şampuan (mesela clear) alıp içine iki kapak çam terebentin ekleyip kullanmanı tavsiye ediyorum, hem kepek hemde dökülme için etkili.

10 gün içinde işe yarayıp yaramadığını anlarsın.

edit: ben yıllardır bu şekilde kullanıyorum ve gayet memnunum, misafirlikte falan farklı bir şampuan kullanınca hemen pul pul kepek oluşuveriyor. ayrıca saçını ıslak bırakırsan kepeklenme yapar, saç kurutma makinesi ile çok fazla ısıya maruz bırakırsanda kafa derisi kurur yine kepek olur, tam kararında kurutmak gerek.

(bkz: matrix biolage)
kuaför verdiydi meğer ekşici kardeşler de severmiş kendisini. memnunum.

sebamed anti-hairloss

Prozinc diyorum, memnunum ben

organicum kullanıyordum, şimdi toni&guy kullanmaya başladım.

kepek için ketoral. zaten sadece eczanelerde var.

Ketoral +1 ayrıca zetion

kepek sorununu çözerken saç dökülmesini de engeller mi ki kletoral?

Saç dökülmesini hiç bir şey engelleymiyo, gidiyor o saç illa ki. Ama kepek önemli bir problem orası ayrı. tresan kullanıyorum ben saçlarım çok yağlı diye kepek sorunum yok ama yağ için işe yarıyor gibi. Yüzüm için de Otacı otal kullanıyorum çam katranlı ve kükürtlü sabun. iğrenç kokuyor ama işte yarıyor en azından cildimde belki saça da denenebilir. ben alışkanlıktan sanırım sabun falan süremem kafama illa sıvı şampuan olacak, o yüzden denemedim hiç.

saç dökülmesi için ev arkadaşım e vitamini + badem yağını sürdü yıllardır, sürdü bir gece bekledi sonraki sabah yıkadı. dökülmesinin durduğuna ben şahidim.

kepek problemime hiçbir şampuan deva olamadı hazır olanlardan, head&shoulders kepeğe karşı olan rahatlattı beni, başka şampuana geçişte (doğal da olsa) yine kepek yapıyor.

bilemiyorum da ben evlenme teklifi yaparken gereksiz atraksiyonlara girilmesi taraftarı değilim. köprüde, sualtında, balonla uçarken, uçaktan pankart sallandırmak falan çok lüzumsuz. evde kitabımı okurken, ya da televizyon izlerken 'biz ne zaman evleniyoruz?' dese daha çok ilgimi çeker. ileride çocuğumuz olursa, çocuğuma 'baban öküzdür möküzdür ama iyi adamdır' diyebilmek isterim yani. bugün de bu duyuruda ikinci evlilik sorusu, hayırdır inşallah, herkes evlenmek mi istiyor acaba? :)

Kolpa bence ama onlara sorarsan da onlara göre samimidir dışarıdan bakınca bana kolpa geldi

renkli şemsiyelerin de esprisini anlamadım lgbt eylemi gibi

kızın gibi de pringles' a benziyor

devir gösteriş devri.

yok ben debeden gördüm şimdilik öyle bi niyetim yok rocknroll :) da ne bileyim köprüde yapıyosan bile iki havai fişek attır ya da adam gibi müzik ayarla. 'senin için köprüde bekler ceza bile öderim' pek şey gelmedi.
kadının yerinde olsam memnun olmaz kendim adam gibi bir organizasyon ayarlardım.

(bkz: başkası adına utanmak)

arkadaş çok komik ya, lan bu ne?

insanlar ne kadar cesur lan!

@bana da mi lolo gibi ne la?

@fransız her şey facebookta 'haberlere çıktık' demek için miydi :( ben de adam çok seviyo ama azcık mal diyodum.

gereksiz, yersiz, abartı, pompa.

hayırdır seksen reyis burdan calgon enişteye mesac mı gönderiyon asdfashdf

facebooka bakamıyom da renkli şemsiye varmış dediler geldim. ya süleymaniyede bi dindar kafesi açtılar onun girişi de öyle bütün sokakta renkli şemsiye var eüzübillahimineşşeytanirraciyym nerelere geldik falan olduydum. gökkuşağının global manada anlamından bihaber olup aa ne güzel renkli renkli eheheh diye serpiştiriveriyorlar her yere. olur öyle. e ama öyle köprüde yaptılarsa ve ben geçerken görsem kesin gay evliliği sanırdım, daha önce de yaptılar ya.

Gereksiz, son derece saçma.

ahgsgjh @emirkulu yok ona mesac filam. zaten evlenme teklifini ben etcem :p feminiklikten değil ama. o ederse ne tepki vereceğimden emin değilim :S

@want2die abi 89 hariç de! askere gitmedim ama çok disiplinliyimdir.

kimseden küfür yemek istemem açıkçası. biri hastaneye gidiyordur, karısı doğum yapan vardır vs, gereksiz.

hem biz seni kapıya davul zurna göndererek verecez 89 ^.^

bana böyle bir evlilik teklifi gelse 'la git' der reddederdim. nasıl bir romantizm anlayışı var bu çiftlerin anlayamıyorum. bir de gurur duyarak anlatacaklardır bunu ömürleri boyunca, üzücü bence. ama işte zevkler renkler falan.

eve gidince bahsettiğim videoyu bulacağım,

bi tane adam kıza evlenme teklifi edecek işte ama mahalle gariban mahallesi belli etraf şahin virali yani, adam sanayinin ortasında kıza teklif etti , elektrik tellerine filan yazılar asmış yani , yoldan geçen dublolar sinema gibi durmuş bunları izliyor filan.

şimdi bu adam kendi çapında bir şeyler yapmış ve bence çok samimiydi , demek istediğim önemli olan niyet ve samimiyet.

benim en favori teklifim bu yüzden sanayi bölgesinin ortasında teklif eden adam :D

@devorgilla cıks kır düğünü yapıp konvers giyecem ben. allam ya. kimin hakkını savunsam o oluyom ya la..
bak hala vermek diyo.

reddedilmelik teklif çok malca.

görgüsüzlük, görmemişlik, gösteriş budalalığı, basitlik. gördüklerim bunlar oldu sadece.

bence görgüsüzce ve çok daha önemlisi düşüncesizce. trafiği kesmek ne demek bir kere!!
banane senin sevgilinden, evlenmenden, ya benim acil bir işim varsa, ya hastaysam, ya ailemden biri zor durumdaysa ve ona yetişmeye çalışıyorsam...
bence rock n roll un bashettiği öküzlük asıl budur.

kızın yerinde olsam, benim için köprüde trafiği kesti derken utanırım. o kız bana söylese bunu saygısız derim

@neferkitty bu mu dediğin? www.youtube.com
öyleyse ccc önder ccc

bana itici geliyor yav böyle şeyler ama onlar heyecanlılar ya sevimli geliyor. başıma gelse ay ben gülerim :p
ben nasıl yapacaksam safhkj.

@seksen9 gibi değil tipi qnq mobilden editleyemedim çok vasat ve kolpa olmuş hani trafiği durduruyonuz etkinlik niye böyle vasat.

Kızı görünce aklıma pringles geldi böyle ten rengi kafa yapısı saçların dalgalı oluşu pringlesa benziyor tipi.

kemanlı yan flütlü deniz kıyısında ufak dumansız havai fişekli olsaymış çok daha estetik olurmuş bence.

Ahahah evet o.
yani bana yapilsin diye demedim izlenilen videolar arasinda samimi buldugum tek teklif bu, gerisi cok itici :d

o evlenme teklifini eden herifi ve bununla gururlanan kezbanın ben var ya... neyse sustum. bıktım bunlar gibi aptallardan. trafik kitleniyor böyle mallar yüzünden.

65 derece, bunun ne kadar gereksiz bir evlenme teklif etme şekli olduğunu yazdım yazımda. senin söylediğin ve diğer arkadaşların söylediği ihtimaller gerçek olabilir o yüzden trafiğin kapatılması ayrı kötü zaten. benim için samimi evlilik teklifi yazımda yazdığım şekilde, gerçekten samimi olur ne zaman evleniyoruz diye sorması. öküz derken o bir espri. hani organizasyon yok bişey yok biz ne zaman evleniyoruz diye sormuş mesela o anlamda dedim.

@want2die abi şimdi bi daha izledim de harbi köprünün ortasındaymış, uzak çekimde gördüm. ben çıkıştaki ziraatin oralarda sanmıştım. bilmiyom umarım kimsenin zararına olmamıştır.

@devil hea ben de onu diyom. gösteriş var ama etik boyutunu düşünmesek bile 'lan araba geliyo ezilcez az kenara kayak' derken teklifin heyecanı da kalmıyo gibi.

@65 aynen :D napıyon la manyak mısın derim tüm günün içine ederim sanırım. bi de soruda ben dedim etik kısmını geçiyorum diye. rock n roll da ona göre cevap verdi tabi.

sadece teklifin güzelliğini sordum aslında. neresi güzel bunun ben mi anlamıyom bu işlerden diye :D @bana da mi lolo anlamış işte beni.

ya want2die'ın yukarda dediğine çok katılıyorum ya. çok acaip bi özgüven var bazısında, hiç yani utanmıyo. utanılacak bir şey değil tabi de ben utanırım ya. kendini bu kadar önemli sanmanın güzel bir şey olduğunu düşünmüyorum.

geçen anam bi düğüne gitti. aileler klasik türk ailesi öyle serbest ailelerden değil. gelin abla nikah kıyıldıktan sonra almış eline mikrofonu başlamış şarkı söylemeye damadın gözünün içine bakarak "çok şükür bin şükür seni bana vereneeee" deyü. e tamam izlemesi güzel de gızım baban var kayınbaban var orda oturuyo bütün sülale, hiç mi şeyolmuyon? benim babam olsa patlıcan moruna döndüydü (aslında sırf bunun için yapılır ashdfs) neyse yani ben anlamıyor. annemin altın günlerinde taklidini yaptığı yeni malzemesi oldu kızcaaz.

@emirkulu adamların günü yav yapsın istediğini. o amcalar da aşsın artık.

bizim akrabalar da benden düğünde bi manyaklık bekliyolar. böyle diyom ama ben de yapamam sanırım :/ zevkli olurdu komikli danslar, parodiler.
of kayserili olmak çok zor. çocukları pistten alıp semazen döndürcem ben.

köprü güzel bir köprü olsa dokusu estetiği ambiyansı olsa bir derece de bildiğin boktan beton boğaz köprüsü lan, yandan arabalar geçiyor falan. bi de o şemsiyeler hangi akla hizmet? adjklahkfs gördüğüm en olmamış evlenme teklifi projesi.

şşş semazen bizim size noluyo karşim. pastırma döndür sen :/

off iğrenç ya. benim kocam bana böyle evlilik teklif etseydi hayır diye bağırarak uzaklaşırdım yanından asddhsh. en güzeli sade bir şekilde etrafta kimse olmadan yapılan evlilik teklifi bence.

de mi sir gawain yaa. araya adam sokup galata köprüsünü açsa aradan pankart çıksa neyse :P

bana denk gelse, kulağından tutar geçmişini sikerdim.

hata bunların ana babasında. adam gibi eğitemiyolrar çocuklarını.
eşim öğretmen olduğundan dolayı çok net biliyorum bu çocuklarda anlamsız biz özgüven var amk.

ne ailesi ne kendi beş para etmez çocukların burnu arşta, sanırsın bana atom mühendisi amına kodumun dallamaları.

aile biraz edep, biraz ar haya öğretseydi bunlara, bunu yapmazlardı. eğer ben 30 yaşında adam olarak şunu yapsam, babam evlatlıktan redderdi beni.

sonuç: eğitim şart

o değilde ben niye millet herkesin içinde showlarla teklif eder anlamıyorum. sahsen basbasa bir durumda etmek daha hoş geliyor bana, kimsenin etrafta olmadıgı güzel bir plajda veya manzarası güzel bir yerde falan. belki ben cok romantiğim bilemedim.

ah fransız ah içinde ne cevher var da harcanıyon işte :(

benim aldığım evlenme teklifini anlatmış hufdıkx.
kış ayıydı, geceydi. moda sahile gitmiştik. etrafta kimse yoktu. birden döndü bana güzel şeyler söyledi sonra da evlenme teklif etti. ben de başladım ağlamaya guheıjskz. of çok romantik ya dur kocamı ariyim sevgi doldum :)

çok gereksiz işler bunlar. kadını öyle bir duruma sokuyor ki, kadın hayır da diyemiyor.

onu geçtim bence evlilik tekliften ziyade birlikte alınan bir karar. ele ele dolaşırken durup ''evlenelim mi?'' veya ''evlensene benimle.'' dese kafi.

@rock n roll, öküzlük derken gerçek öküzlük bence budur demek istemiştim, yoksa senin dediğine lafım yok bence de en güzeli öyle:) hatta benimki de benzer oldu. ve bence çok çok daha iyi oldu :)

fransız duyuruda aylar geçirdikten sonra anca çözdü işi. yalnız bu kadar tanındıktan sonra da kimse düşmez ki :( hep yanlış taktik kurbanı gençler

dur duyruya da cevap yazim gene geldim madem: yt3.ggpht.com

youtu.be bu var mesela gerçek romantik :D

@purusha oha çok güzelmiş! evlenesim geldi.

abartı,hayatın doğallığından uzak şeyleri, diz çökmeleri sevmiyorum ben. beğenmedim. bana yapılsın istemem.

30 bin lira ceza yemişler şimdi haberlerde gördüm

Boğaz'da deyince, iki gün önce Avrasya Maratonu vardı. O zaman teklif edilmiş sandım. O sempatik geldi; çünkü köprüdeki manzara eşliğinde, milleti rahatsız etmeden, sadece orada o anı yakalamışken yapılmış bir teklif sanmıştım.

Orada yapılan şey görgüsüzlüğün dik alası. Öyle görmemiş bir teklif alsam, çok utanırım. Kimsenin yüzüne bakamam çevredeki, çok ayıp geliyor bana böyle şeyler. Sadece o an bir olay daha olmasın diye bir şey demem ama oradan ayrılınca artık ayrılır mıyım, bela mı okurum, ilgili kişileri sıra dayağına mı çekerim; fikrim yok.

adam ucuz yoldan reklamını yapmış. bu habere kadar kim onun organizasyon firması olduğunu biliyordu ki. 30bin liraya ulusal kanalla çıktı, twitter'da konuşuldu, sözlükte dikkat çekti.
evlikik teklifi kısmı çok saçma git yemeğe et işte teklifini ne gerek var şu saçma salak aksiyona.

hiç güzel değil. boşanırlar kesin. buraya yazıyorum. :)

Küçükken uzaylılar kaçırmış seni.

İki elinle aynı anda yazmayı dener misin :)

Neden olduğu konusunda bir fikrim yok fekat bende de şöyle bi durum var, makas, bıçak, ingiliz anahtarı vs alet edevatı sol elle daha rahat kullanıyorum. bide gitarı sol elle tellere vuracak şekilde ters tutuyorum.

muhtemelen sende capon genleri var.

ben solağım, sağ elimle yazı yazmaya çalıştığımda falan biraz yazdıktan sonra elim kitleniyor, ilerleyemiyorum. o değil de hala solak görünce şaşıran insanlar var. kursta biri bana 'aa sen solak mısın, çok ilginç, nasıl yazıyorsun sol elinle?' dedi. hala şoku atlatabilmiş sayılmam :)

Hahaha bu solla yazdığım:
imgur.com

Bu da iki elle aynı anda olan ama böyle yapınca cıvıtıp normal yazımı da batırdım:
imgur.com

Galiba aslında solağım da yanlışlıkla sağ ile yazmışım bunca zaman :p

varsa şekliniz, imgura bekleriz düşbeg :p

Solağım, ilkokuldan önce annemin baskılaması sonucu sağ elle yazmaya başladım, sağ elle yazım aşırı çirkin, sol elle yavaş ama daha güzel yazıyorum, son zamanlarda geyiğine aynı anda iki elle fln yazıyorum evde, şirkette. Millet görüp de denerken telef oluyo'.
:)

ben de iki elimi de çok iyi kullanıyorum ama mesleğim gereği 2 elimi de sürekli kullanmamdan ötürü olabilir ,caps vereyim de tam olsun :P

i.imgur.com

oha tabii ki güzel hatta sağ eliminkinden daha güzel ahahakjhksa :D

@neferkitty, süpersin :D

Sağ el yazın baya kötü olmalı :p sağ lobuna sen uyurken bi şeyler yapmış olabilirler. Bence de uzaylılar.

Bence senin solak olman gerekiyormuş ama ailen seni sağlak yapmış. Ben böyle düşünüyorum.

Bildiğim kadarıyla çocuğun hangi elini daha iyi kullandığını tespit edip onun üzerinden yürümek önemli bir şey.

solağım. iki elimle de her işi yapabiliyorum. fekat yazım iğrençtir. sağ sol farketmez.

Off imgur.com :D

Douchebag, o ne ya 7 harf =D peh.

Bence hepiniz üçkağıtçısınız.

denedim.
i.hizliresim.com

imgur.com

:)

Duyuru cevherlerine kavuşuyor :D Hepimiz harikaymışız hahaha :D

@pandispanya, sağ elle yazdığına hayran kaldım. şundan bahsediyorum: imgur.com benim de yazım güzeldir ama sol elle hiç yazamam. o açıdan baktığımızda solun "eh" ama sağın mükemmel. çog severim o tarz yazabilenleri. bu arada en güzel sol neferkitty'de imiş. douchebag eh, icemint eh+1.

dikkatli bakarsanız douchebag'in saman kağıdının arka tarafında ne kadar çabalayıp, denediğini görebiliriz , 100 kez filan denemiş olmalı :PPP

sen de bizim gibi ambidextrous' sundur. mesela ben de eşim de iki elimizi kullanabiliyoruz. sağ elimle de sol elimle de yazabiliyorum. derslerde sağ elim yorulunca solla yazmaya başlardım mesela. bu da onun gibi bişidir

açılın: imgur.com

@lionel andres, teşekkür ederim sağolasın.

Ben aslında daha bilimsel yönden sormuştum, zekayla ilgili bir soru değildi. Zekayla alakası da yok zaten :) @sta'cım sağolasın, güzel bir cevap verdin :) Bi de sizdeki durumlar nasıl, eğlenelim istedim :D Çok acayip cevherler varmış gerçekten lionel senin yazına da ben bayıldım :):)

benim yazım da benim gibi garip. günden güne farklılık gösteren ve kullandığım kaleme göre değişen bi yazı stilim var. bi gün inci gibi yazarken bi gün saçma sapan yazıyorum. sağ elimle yazdığım berbat olmuş mesela, normalde daha düzgün olur ama bugün kötü yazma günüm demek ki haha. aslında sol elle yazmak zevkliymiş, geliştirmeye çalışıcam.

e: ha bide düz masanın üstündeki a4'e berbat yazarım ben. üstünde mutlaka bi defter, kitap bişey olması lazım. bi de yazacağım kağıdın kalitesine göre değişiyor. la ne kıl adamım.

www.eksiduyuru.com

i.imgur.com

sol konusunda eksi değerlerdeyim.

Bildim bileli sol ile yazarim. EL, ayak butun fonksiyonlar sol calisiyor. Sag ile yazmaya calisitigimda ortaligi mahvediyorum. Caps atsana merak ettim nasil yazdin ters elin ile?

Edit: Caps koyulmus zaten:)

Aslinda zorlasak hepimiz iki elle de yazariz yahu.

Bana da öyle geliyor. Yazılar genelde yazmaya ilk başladığımız zamanları andırıyor :) Ben bunun üstüne eğilmeye karar verdim. Bi gün sağ elim filan koparsa şimdiden diğer elimde bi altın bileziğim hazır olsun :p :D

Çocuğum çift el , çift ayak kullanabilen biri olacak. İki gözünü kulağını eşit.

Ambidextrous oluyorsun, ikisi de sağ demek. Ben solla çirkin yazarım ama alet edevat çok güzel kullanırım, servis de atıyorum solla. Sağlak biriyim normalde.

öğretmenler neden iki elle yazan öğrenciyi tek ele zorlar ki? kaç kişi aynı şeyden muzdarip olmuş. ne güzel lan işte iki elinle de yazıyorsun. biri yoruldu mu hop diğerine geç, kaldığın yerden devam et. ne gibi bi zararı varmış ki engellemişler?

pandispanya yazın çok güzelmiş aşık oldum imgur.com ben solağım zaten sol yazım iyidir ama senin sağ el yazını görünce paylaşmaktan vazgeçtim :D

@minik donut canavari

valla cümlenin devamında yazmıştım aslında. sol eliyle yemek yiyen çocuğa günah diyerek sağ elini kullanmasını öğretirler diye. durduk yere tartışma çıkmasın diye yazmadımdıydı :)

@yue, ya valla çok şaşırdım. aslında en çirkin yazımı yazdım diyeceğim de şimdi ayıp olacak :D çok teşekkür ederim. ama senden de bekliyoruz, olmaz öyle :)

benim herşeyim sol hacı sağ ile telefon bile kullanamıyorum.

Bir aralar buna çok kafa yormuştum. Antremanlar yapıyordum.Sonra sıkıldım bıraktım. Kuzenimin sağ kolu kırıldı ve o mecbur kaldı ve gelişti öyle öyle.

Yİne arada yazmaya çalışıyorum da, olmuyor tabi bu kadar.

bence de herkes uckagitci :p

i.hizliresim.com

üçkağıtçı diyenlere aşkolsun valla. :)

herkes koymuş ben de koyayım :) hizliresim.com
eskiden daha güzel yazıyordum da senelerdir elime kalem almadığım için biraz bozulmuş yazım
(yan olmuş kusura bakmayın)

ahahaha douchebag, baş hattat da sensin o zaman =D

iki elle de kötü yazıyorum

prntscr.com

@pandispanya, alacağın olsun. bu duyuruyu okuduğumdan beri durup durup sol elimle alıştırmalar yapıyorum. engel olamıyorum kendime ahaha. ama az da olsa geliştirdim gibi.

lionel, dur sen dur daha 1 ay sonra before-after yapacağız :p Ben de çok çalışıcam! :D

hodri meydan! :)

yurt dışında hukuk bölümünü tembellikten bırakıp ankara'ya bok gibi üniversiteye işletme okumaya gelmek.

eğitim dışında bir şey olsun dersen de keşke lisede falan kızlarla daha cok takılsaydım biraz deneyim edinseydim, benim hoslanmadıgım ama benden hoslanan kızlarla az buz bir şeyler yasasaymısım mükemmeliyetçi olacağıma. gerçek bir 40 year old virgin olma yolunda ilerliyorum.

3 defa öss' den başarısız olunca babam; - artık zorlama şansını olmuyo, yapamıyorsun.
bana kalırsa ya fransaya ya da kanadaya git (yakın akrabalar var). askerlik zamanında geldi zaten askerlikte yapmazsın vatandaşlık alırsın falan dedi.
ben dedim ki yok. gitmek istemiyorum yurt dışına. en keskin karar buydu. babamla bayağı çekiştik o zaman. kanada la boru mu?

Of çok var.

Liseyi Almanya'da okuyacaktım, okul bile hazırdı. İnat edip gitmedim. Çok iyi oldu.

Üniversitede Amerika ya da Avustralya'ya gidiyordum, o zamanki gönül işleri derken gitmedim. iyi bok oldu.

Var öyle bikaç tane daha.

Psikolojik olaraksa sonsuz merhametli bir insan olmaktan çıkıp dişe diş, göze göz uygulamasına geçtiğim zamanlar olabilir.

Sevgili derdine kalktım geldim yeditepeye. Aslına bakarsan kendim için geldim ama bir sene kendim için bi gram yol alamadım kendi başıma doktora gitmekten başka. Oysaki ailem git Norveç e deli gibi para ediyor mesleğin dediği halde babayla boğaz boğaza geldik.. Oysaki bu 2013yilindaki dönümü etkileyen bu başka dönümum ise 2009 da bu bölümü kazanmış olmam. Halbuki bu bölümü ailemin yanında okumak tercihım yerine aynı anda kazanmis oldugum radyo sinema tv yi başka şehirde okuyup o zamanlar ev gecindirme, kendi başımın çaresine bakabilme yetisine sahip olabilirdim. Ve okul bitince de özgüven sahibi bi insan olabilirdim. Hayat bir kelebek etkisi aslında.

çok var ama sanırım eğitim fakültesine girmek hayatımın en saçma ve anlamsız kararıydı.

Geneli eğitimle alakalıymış :)
Günde 2 paketten fazla sigara içerken karar verdikten sonra uygulama kısmına geçip bir gecede bıraktım, 7 sene oldu, hayatımda olumlu değişklikleri oldu. 4 sene önce çalıştığım yerden ayrıldım, bir sene sonra daha iyi maddi koşullarla geri çağırdılar. Ayrılma kararını almak da zordu, ayrıldıktan sonraki bir sene çalıştığım yer de zordu.

istanbul'a gelmek kesinlikle. ailem istemedi, korktu, bastım geldim. yıllardır da burdayım, deli cesaretiyle gelmişim meğer; ama iyi ki gelmişim. çok şey öğrendim, çok şey gördüm.

17 yaşındayken yurtdışına gidişim olabilir. Dünya görüşüm değişti. O zamandan beri bir ayağımı orda bıraktım. Yani sürekli gidip geliyorum artık. Türkten çok yabancı arkadaşım var.

1-work and travel: özgüven
2-erasmus: çok bi şeye yaramadı aslında içip sçmak dışında ama çok samimi dostlarım oldu
3-bisiklete bulaşmak: şişko bir obezken normal insan boyutlarına ulaştım.
4-okul bittikten sonra antalya'da transferman olarak çalışmam: hayatın toz pembe olmadığını anlamamı sağladı.

bunlar dışında fransızkalanadam'a katılıyorum. benim de en büyük pişmanlığım budur ve bi on yıl sonra geriye baktığımda bu günler için de öyle olmaya devam edecek gibi gözüküyor.

Ailemin yanına dönmek oldu, şimdi yeniden ayrılacağım ama olmuyor, olamıyor.

kaliteli bir bisiklet aldığım "o" gün philae'yi kuyrukluya bırakmış rosetta gib bambaşka bi istikamete savruldum.

üniversitede okuduğum bölümle ilgili çalışmaya başlamışken ve çok iyi bir kariyer yolunda giderken istifa edip hiiç alakam olmayan bir işte sıfırdan başlamak. iş deyip geçmemek lazım; çevremi, hayata bakış açımı, her şeyi komple değiştirdi.

yazılımcı olmaya karar vermem, liseyi bırakmam,

evlendim

1- çocuk sahibi olmak (en süperi bu)
2- odtü fizik bölümü'ne tek tercihle girmek (paha biçilemez)
3- eleman çalıştırmalı ofisli şirketten tek başına çalışmalı ev merkezli şirkete geçiş (kızgın kumlar ve serin sular halt etmiş)
4- yurtdışından kabul alıp türkiye'de kalmak (iyi başladım ama bu bombok oldu galiba)

evde oturup, çeviriden para kazanan biri ya da özel bir okulda ingilizce öğretmeni olabilirdim. ancak comfort zone dedikleri şeyler bunlar benim için. hepsini bir kenara bırakıp kurumsal ilişkiler ve pazarlama alanına girdim. çeviriyi bırakmak özellikle çok zor oldu.

3 sene birlikte olduğum bir sevgilim vardı, artık işler ciddiye biniyordu. seviyordum da adamı ama baktım hiç mutlu olmayız evlensek. yani o mutlu olur da ben insanları mutlu etmeye çabalayan insan olarak, istediğim hayatı yaşayamam. ayrıldım. şu an başka bir şehirde ortalama bir evli kadın olabilirdim. - bu fikir şu an bile tüylerimi diken diken ediyor.

Risk almaya hic meyilli olmayan biri olarak calistigim isten cikip (bu arada sabit giderlerim devam ediyor) 2 ortakla birlikte kendi isimi yapmaya tesebbus etmek.
Ama exit yapacagim gibi gozukuyor:) Yani keskin donusten cok kis bir sure sonra tekrar eskisine keskin donus yapacagim bir donemdeyim, ama keyfim yerinde:)

iş hayatına daha yeni başlamışken özel sektörde çalışmaktan toptan vazgeçmek gibi kesin bir karar vermek. işten çıkmak. değişim sürüyor bakalım nolcak...

Politik ve hayat görüşü anlamında oldu.

Alevi ailedendim. Lisede namaz kılmaya oruç tutmaya başladım. Dualar filan okuyordum yatmadan ve kalkınca.

Lisede milliyetçiydim, Türk milliyetçisi ve Atatürkçü aynı zamanda. Laik Chpliydim işte klasik.

Üniversite hazırlıkta ateistliğe kaydım. Tanrıyla alay etmeler filan, küfürler vs.

Sonraki yıl sosyalist ve komünistlerle takılmaya başladım ve o ideolojiye yaklaştım. Liderlerim vardı, her şeyiyle savunmasam da yine de önderlerdi.

Sonraki sene et yemeyi bıraktım kurban bayramında. Bir süre sonra da agnostiklğe kaydım.

1.5 sene önce de vegan oldum ve öncesinde de anarşizme kayış başlamıştı.

Vegan olmaktan ötesi yok derken son sene içinde de freeganlığa geçtim.

2-3 sene önce kadar annemin elinin değdiği şeyi bile yemezken şimdi yere düşse bile yiyorum her şeyi.

Ara dönemlerde hippi, pasifist, nihilist gibi çeşitli dönemlerim de oldu. Zaten şu an da bunlardan uzaklaşmış sayılmam. Şu an şuyum diyemem hiçbir şekilde. Harmanlanmış bir şey var.

Bunlardan hangisi en köklü değişikliği yaptı dersen tabi ki insanlardan tiksinmeden onların mallarını kullanabilmek, artıklarını yiyebilmek filan. Bir de vegan olmak.

Son 3 ayda da plastik şişe almayı bıraktım, dışarda su satın almıyorum. İki tane cam şişe taşıyorum ve bulabildiğim yerlerde dolduruyorum, bulamazsam çeşmeden dolduruyorum.

Daha tabi ki cinsel hayattaki bazı şeyler var da onları yazmak istemiyorum. DAha o kdar keskin şeyler olmadı aslında pek.

Yeni bir işte çalışmak için 4 kere kıta değiştirmek oldu. Ama Boğaz köprüsünü geçerek değil, uçakla.

genelde olan muhabbet.
-abi garantisi var mı?
-garanti yok. tükkan garantisi var. getir bakarız bir hal yoluna.
2 ay sonra alet bozulunca gittiğinde aldığın cevap:
-kullanıcı hatası, ben ne yapayım şimdi.
seni dövmeye bile kalkar. uzak dur. biraz fazla para ver bir tekno mağazadan al, başın ağrımasın.

oradan telefon alma

ikinci el telefon alacaksa internetten bulsun, doğrudan sahibinden alsın. doğubank'tan uzak dursun.

yarı fiyatına bile olsa almasın.

alınmaz ben vakti zamanında fotoğraf makinesi sormuştum garantisi için resmen adam kafasından firma salladı sonra gidip hayyamdan daha pahalı olmasına karşın makinemi almıştım hiç bulaşmayın bence..

eger ne aradigini cok iyi biliyorsan, aradigin sey hakkinda yeterli bilgiye sahipsen, seni ayak ustu keklemeyeceklerine inaniyorsan ve garanti gibi bir seyin olmadigi gercegini kabul ediyorsan gidip daha uygun fiyata dogubanktan alabilirsin.

ha ama sahsi gorusum 3 5 fazla ver duzgun yerden al.

interstellar'dır. pek yakında hafif küfürlü

Interstellar harika bir bilim kurgu. Ilerde 'vizyondaydi ama kacirdim' demekten utanabileceginiz bir film, bir şans vermeye değer. Pek yakında iyi bir 'reklam' filmi, reklam izlemek icin para verirsiniz.

Iyi seyirler.

güldür güldür ekibinin yaptığı film galiba olur olur, çok küfür içeriyormuş.

Interstellar +1

12 yaşında kız kardeşimle izliycem demiş, bilim kurgu sevmiyoruz demiş, interstellar yazmışsınız. şaka mısınız dsalkjdjk. 12 yaşında bilim kurgu sevmeyen bir kız çocuğuna işkence yapmak için daha iyi bir yol olamaz herhalde.

pek yakında'ya gidin. diğer iki türk filmi leş.

Gercekten hastaysan problem olmaz. Sebebi direk soyle. Sinavin varsa "sinavim vardi giremedim rapor alabilir miyim?" Dersin.

"çok sancım var, çok rahatsızım ama sınavım da var nasıl giricem bilmiyorum, hiç girebilecek gibi değilim" falan dersiniz.

özel ise zaten verirler raporu. geçen gün eşim çay içerken kaza sonucu kaynar çayla çenesini yaktı. doktor dedi ki sakın fondöten kapatıcı falan sürme. e eşim izin alamayacağı bir okulda öğretmen. ben böyle insan içine nasıl çıkayım dedi, doktor kendiliğinden dedi biz istemeden "bir hafta rapor vereyim" diye.

"Bugün şu sebeple okula gidemiyorum, sizden 1 günlük rapor da alabilir miyim?"

rapor diye istemek irrite edebiliyor. istirahat diyin siz bence.

muayeneye gittiğiniz takdirde o gün izinli sayılırsınız bildiğim kadarı ile.

" rahatsızlığımdan dolayı buraya geldi ve işe gidemedim. bundan dolayı 1 günlük rapor alabilir miyim? " bu kadarı yeterli.

sınavın olduğunu soyleme. devamsızlık sorun olabilir de, 1 günlük istirahat rica et. (doktorum)

özel bir hastane gidip ishalim de bence verirler biraz acındır kendini.

Raporu sadece iyi niyet göstergesi olarak almak istiyorum, yoksa onlar rapor sormaz ve nereden aldığımın da önemi olmaz. Öyle acındırmalı bahanelere de gerek yok, çok halsizim desem de rapor alabiliyorum, bugüne kadar hiç zorlanmadım.

Sadece teknik olarak bu basit işlemler için de özeldekiler rapor veriyor mu, aile hekiminden başka bir yerden alınmıyor mu vs bunu merak ettim. Sağlık sistemi o kadar çetrefilli hallere geldi ki emin olamadım.

kayıtlı olmadığın aile hekiminden de rapor alabilirsin ( ben aldım ).
olmadı özel hastaneye git belim ağrıyo de al. özelde sorun olmaz.

Özelde hiç sorun çıkmaz rahat ol.

Yorumları okuyunca dikkatimi çekti de, cidden bu kadar kolay mı rapor almak?
Gidip ishalim falan dediğimizde çat diye veriyor mu raporu? Biraz mantıksız geldi de.

Valla ishali bilmiyorum da şu ana kadar hep "halsizim, işe/okula gidemedim diyerek" baya kolaylıkla aldım tüm raporlarımı. Aman nazar değdirmeyin lütfen :) :D

Mahallenin aile hekimine git, 2 dkda kaydını buraya alırlar.

Özelde asla sorun olmaz, götüm başım ağrıyor, rapor ver desen verir.

İkametgahım da henüz bu yeni yerde olmadığı için aile hekimine şu an gidemiyorum. Kesin ikametgah isterler diye. Aynen birazdan özelde halledeceğim.

aynı uyarı çalıştığım holdingde de yapıldı.

eşe dosta mümkün olduğunca yaymak lazım..

ben tıkladım bilgisayar yandı, şu an hesap makinesinden yazıyorum

Bu dizideki herkes ayrı ayrı antipatikti. Bir dizide hiç mi sevimli karakter olmaz arkadaş, yoktu işte.

5 para etmez. Ciddi soyluyorum, hicbirsey yapamasam oturur evin bir kosesine duvari seyrederim, ama yine de bu diziyi seyretmem. En azindan duvari seyrederken birseyler dusunurum.
Ama bu benim fikrim.
Imza hicbir diziyi begenmeyen vatandas.

karakterler sinir bozucuydu dizinin ilk başları fena değildi ama sonra kötüydü ama izlenebilirdi yine de. farklı bir şeydi en azından şu anki şeylere göre. gerçi şu an neler var onu da pek bilmiyorum ama neyse. bu yazıyı yazan adam çok derin düşünmüş sosyolojik cart curt yaklaşmış da mesele o kadar basit değil ki. nice sanat eserleri var çok anlamlı, düşündürücü veya pek çok değere sahip ama tat vermeyen. ne yapalım yani ?

çok kötü bi diziydi ya. bi kere klişeden ölüyodu çoğu zaman. kesin şu olacak diyodun oluyodu.

karakterler zorlama ve abartı durduğu için izleyiciyi yoruyordu. ben de beğenmiyordum.

Avrupa yakasi gibi iyi bir isten sonra beklenmeyecek kadar kotuydu.

Bir de gulse birselin elitist tavirlarindan nefret ediyorum. O tavrini diziye ve oyunculara da gecirince itici bir yapim cikti ortaya.

Sarmadı.