Günlük olmayabiliyor ama tuik'ten newsletterlara üye olursanız bazen günde birkaç kere ya da en azından her gün, bazen birkaç günde bir ilgilendiğiniz alanlarla(işaretleniyor onlar seçimlerde) ilgili mail geliyor.

aylık veya dönemlik bazda tutulan verilere dediğiniz şekilde erişebiliyorum zaten. ben günlük tutulan veriler var mı, bunları bulmak istiyorum.

tam olarak istediğini sağlar mı emin olamadım ama yine de paylaşayım.

www.koeri.boun.edu.tr

Güncel ekonomik veriler için: Özcan Kadıoğlu ve Mahfi Eğilmez twitter hesapları.

Mobilde göremeyenler için: img1.picload.org

karafatmaya benziyor.

geyik böceği imiş.
www.google.com.tr

İnternet bankacılığı kullanıyorsan bazı bankalar kartsız çekim yaptırıyor QR kod vs ile.
Onu deneyebilirsin.

hesabın bağlı olduğu şubeden başka bir şubeye gidersen kesinti yapıyorlar diye biliyorum.

benim kartı makine yutmuştu. sonra da yenisi çıkartma gerekti. istediğim şubeye gidip diyordum kartın yenisi gelecek kartım yok diye. kimlik ile çekiyordum.

herhangi bir şubeden kesintisiz çekilebiliyormuş.

evet

prensipte evet ama bu şartlarda sağlıklı bir birey yetiştirmek gözümde büyüyor.

10 sene sonra olabilir ama ebeveyn olmaya uygun muyum, emin değilim.

Maddi durumum iyi olursa yapmak isterim.
Olmazsa yapmayı düşünmüyorum.

Turkiyede dogup buyuyecekse hayir sanmiyorum ki umarim oyle olmaz. Aksi halde belki evet. Ama daha cok var.

yakin zamana kadar sicak baktigim bir fikirdi, evlenirsem isterim diye dusunuyordum ama artik pek emin degilim, bilmiyorum. millet gencken istemez, ben ergenken falan cok istiyordum buyuyunce istemez oldum.

istiyordum oldu 2 tane hem de :) ikiz değil yani. 2 sene arayla :)

evet isterim

çok seviyor ve istiyordum 2 seneye kadar, 2-3 ay kedi baktıktan sonra çekilecek sorumluluk olmadığına karar verdim. Büyük konuşmuyorum ama bu ara istemiyorum.

hayır.

şu an için hayır.

Dear gibi düşünüyorum sanırım. Evliliğe mesafeliyim ama kendi çocuğum olsun isterim.

Hiç istemiyorum.

Bir kızım bir oğlum olsun, başka bir şey istemiyorum.

evlilik istemiyorum ama çocuk isterim.
bir kızım olsa güzel olurdu. ama oğlum olur kesin.

Bazen

belki bir gün olur ama olmayabilir de. en azından şu an için kendimi bir baba olarak kuramıyorum kafamda. yani "babba" diyerek üzerime doğru yaklaşan bir şey... pff, gelme lütfen. git. geri git!

her neyse, olacaksa da bir kız bir erkek olsunlar.
büyük olan kız olsun, öbürüne ablalık etsin.
benim gibi erkek kardeşiyle gün aşırı hayvanlar gibi kafa göz yarmalı, vücut mosmor etmeli kavgalar edip büyümesinler.

açıkçası sıfırdan insan şekillendirme fikri hiç fena gelmiyor bana, büyük çaplı, ciddi ama ilginç bi deney gibi. deneyin kötü gitmesi halinde deneği ortadan kaldıramayacaksın tabii, hatta kontrolden çıkıp insanlara tehdit oluşturması filan... aslında bu açıdan da ayrı bi eğlenceli, frankenştayn misali aşsldas

neyse ki henüz o sosyopatlık seviyesine erişemedim heheh. ama bundan geri kalan kısımlar da hiç ilgi çekici değil, o yüzden istemiyorum diyebiliriz. ama yapıcam mı, %90 evet; el mecbur.

çok istiyordum ama artık o kadar emin değilim.

prensipte evet, ama sürekli aklıma okul masraflarını getirip iptal ediyorum.

hayır. mecbur yapmak durumundayım ya da eşimi boşayacağım :')

Evet. Cok cok cok istiyorum. Bebekleri cocuklari cok seviyorum. Bir yegenim ilkokulun ilk yillarina kadar nerdeyse benimle buyudu.

@dear god make me a bird, + 1

edit: @cabiday da + 1

Cok calisacagim bir isim olmazsa ve cocuguma zaman ayirabileceksem ve maddi olarak ona iyi bir egitim ve cevre sunabileceksem evet ama Turkiye'de bu sartlar cok zor. Egitime para versem bu kez cevreyi nasil kontrol edebilirim bilmiyorum.

bilmiyorum. çocukları çok seviyorum, ilerde evlenirsem evlatlık da edinebilirim fakat çocuk doğurmak nasıl bir his merak ediyorum sanırım.

Kesinlikle hayır.

istemiyorum. evliliğe de karşıyım ama milyonda bir ihtimal olup o "ruh eşi" dediğin insan çıkarsa evlenilebilir ama çocuk hayır. hoş, ruha da inanmam.

ölümden hepimiz korkuyoruz değil mi? ölümün dehşetli olmayanı da yok, can vermek her şekliyle çok zor. patlama vs. gibi şeylerde saniyenin yüzde biri sürede can veren insan çok çok az ve istisna.
bir insanı daha bu dehşete, ölüme mahkum etmek hakkın olan bir şey mi sence?

diğer yönden, hayat baya sıkıcı bir şey. klişelere girmiyorum. ayrıca sırf senin sikinden çıktı diye senden apayrı gelişecek bir insanın tüm sorumluluklarını üstleneceksin, hayatının en büyük sorumluluğu o olacak.

son olarak, bebek ağlamasından nefret ettiğim kadar çok az şeyden nefret ediyorum. hiç gerek yok, üremek ayak takımının tercihi bu yüzyılda.

arkadaşlarımın çocuklarını gördükçe daha da uzaklaşıyorum çocuk fikrinden, normalde tam tersinin olmasını beklerdim.

hala keyfime fazlasıyla düşkünüm sanırım. terazide daha ağır basamadı.

bi de, her insanı bir gün yakalayan "bir proje olarak çocuk olayı" da daha yok bende. şimdilik büyük projem işim çünkü. yeteri kadar meşgul edip tatmin duygusu sağlıyor.

Istiyorum. Korkuyorum ama isterken de. Bir seyi cok isteyince ya olmuyor ya da olunca sonu iyi olmuyor. Yavrum olacaksa saglikli olsun, buyudugunu gorebileyim.

@lamira, senin çocuğun vardı ama? duyuru hediyeleşmesinde konuşmuştuk, enteresan.

cevap: hayır.

edit: özelden mesaj attım lamira.

çocukları sevmem. çok ses yaparlar, baş ağrıtırlar ve sabır zorlarlar.

genel olarak çocuk sevmeyen, çocuk gürültüsünden ve şımarıklığından rahatsız olan biri olmama rağmen, istiyorum.

istiyorum ama önce kendimi buyutmem lazım. yaş 30 oldu hala yakın ilişki ve evlilik korkum var.

Istiyorum. Ama bu ulkede degil. Bencillik yapmaya gerek yok.

çocukları seviyorum ama kendi çocuğum olmasını pek istemiyorum.

dedimmidemedimmi ve blue serenity, cocugumu kaybettim ben.

hem evet hem hayır. yani hayır basmasındaki en önemli sebep: kendinden vazgeçmek, artık sen, her alanda ön planda değilsin. Herkes nasıl kolay bu kadar kendinden vazgeçebiliyor bilmiyorum o yüzden. Çocuğun doğumundan büyümesine her anı mucizevi ve bunu far etmek bir yanı isyanla karşılamaktan çok korkuyorum. Ama dünyaya baba olmak için gelmiş bir adamla evlenme arefesinde oldukça fikrim değişiyor. O kadar çok omuzda çocuk taşımalık ki. Diğer yandan sadece çocuğun ilk 5 yaşına kadar hayal kurabiliyorum. Annem hep toprağa girinceye kadar der hep bu yolculuk. Bense onu öyle bir hale getirmek istiyorum ki her an ben yokmuşum gibi hazır olsun hayata. Öyleyken böyle işte.

40 yaş civarı hayatımı şöyle bir toparlayıp evlat edinmek isterim. bakalım.
kendi çocuğum olması konusunda hiç hevesli değilim. dünya yeterince kalabalık.

Evet çok istiyorum

1 tane yaptım ben. Belki ilerde 1 tane daha olabilir.

bir iki seneye kadar asla istemediğimden o kadar emindim ki. son zamanlarda ulan çok istiyorum galibaya evrildi bu konuda fikrim çocuklarla haşır neşir oldukça. maddi olarak korkunç durumdayım, işim yok, evim yok, sırtımı yaslayabileceğim bir babam veyahut zengin bir kocam yok ama galiba orta karar bir stabilitede çocuğu koyarım. itiraf gibi itiraf, anne olmayı çok istiyorum.

İlkel benliğim ve egom birlik olup isteyecekler bir gün ama şu an değil. Muhtemelen evleneceğim kişi çocuk isteyen bir profil olacak.

Normalde istiyorum ama adeta birer küçük canavar kuzenlerimi gördükçe kararsız kalıyorum. Kendi hayatımdan vazgeçmek için henüz hazır değilim. En verimli yaşlarımda verimimi düşürmek istemiyorum. Çocuk büyük sorumluluk demek. Şimdiki nesil 30 yaşına kadar üniversite okuyor. Çocuklara bu süreçte maddi ve manevi olarak destek olmak zengin olunsa bile aslında çok zor. Çocuğun cebine para koyunca işler hallolmuyor. Ki o parayı verebilmek de büyük emek istiyor.

Bismillah NO!

Kesinlikle istemiyorum. Çocukları zerre kadar sevmem zaten. Bütün hayatımı bana bağımlı bir insana adama fikri de korkunç geliyor.

Cocuklari cok severim ama cocuk sahibi olma istegim yok. En azindan su an icin yok. Tr sartlari falan degil mesele, cocuk sahibi olmak istemiyorum.

Evet, istiyorum.

Arkadaşların çocuklarını ya da yolda şirin bi çocuk gördüğümde ben de yapıcam diye hevesleniyorum. ama bi tanesiyle bi saat vakit geçirince sıkılıyorum ve çıldırıyorum. belki kendim yaparsam öyle düşünmem.
bi de kendimden bi parça olma fikri güzel geliyor. sonuçta benden çıkacak o şey. bi taraftan da çocuk bu, atsan atılmaz satsan satılmaz. eşya değilki. sürekli bana muhtaç birinin varlığından rahatsızlık duyarım gibi geliyor.

istiyorum ama bazen de bir çocuk büyütmek için fazlasıyla yorgun olduğumu düşünüyorum.

istemiyorum. sebep çocukla uğraşmak istemiyorum.

stanley kendini kanıtlamış yılların markası sonuçta. ben bir süredir kullanıyorum muhteşem seviyede memnunum. contigo hiç duymadım.

contigo bir süre kullandım, hiç memnun kalmadım. contigo ısıyı korumada çok başarısız. stanley'den şaşmayın derim.

stanley.

arkadaşlar contigo'nun v2 olanını alacaksınız. ilk versiyonda contada erime ve ısı kaçırma sorunları var.

Gözün kapalı Stanley al, Contigo'nun esamesi okunmaz bu karşılaştırmada.

thermos da iyidir evet. çift duvarlı çelik olanlarına bak mümkünse kapağı da bardaklı falan olsun. 12 saat tutuyor öyleleri. ben de 1.2 litrelik thermos marka var kışın -20de kamp yapıp sabah termostaki suyla çay içiyorum

Zojirushi.

Sıfır aldıysan yamaha'ya götür. Beşiktaştan Sarıyer'e doğru giderken solda kalıyor.

Garanti kapsamında yaparlar.

kurucesme tarafinda bir Yamaha bayisi var, onlara bir gosterebilirsin. ya da cekicin ucuna bez sar, hafifce degisik acilardan tik tik bi vur bakalim, belki ise yarar.

atv'nin orda shell var, shellin yanindaki yoldan girince bir dukkan var, gnc motor mu ne, onlardan bir denemelerini rica edebilirsin.

Sıfır almadım, garantisi geçen ay bitmiş.

lastik çekicin varsa onunla yoksa da beze sararak ufakca vurup açmayı dene, olmuyosa da bulabildiğin en yakın servise göster

selamlar,

yamaha' ya götürdüğünde ve ücretsiz tamirini istediğinde hemen onarımı yapmak zorundalar yasal olarak.

bir aksilik olursa tekrar danışabilirsin.

hocam gotur ufak bir şeyse yaparlar

vize cok girişli ise sorun olmaz.
yalnız sunlari da dikkate alin bence;

www.mfa.gov.tr

"Hırvatistan’a geliş tarihinde pasaport geçerlilik sürelerinin 90 günden fazla olması gerekmekte, Hırvatistan sınır polisi, ülkeye giriş yapmak üzere gelen kişilerden geliş amacına göre davetiye, geliş-dönüş uçak bileti, ücreti ödenmiş otel rezervasyonu ve kalınacak her gün için 60 Euro’nun ibraz edilmesini talep edebilmekte, ülkeye geliş amaçlarını sorgulayabilmekte ve kendilerinden tatmin edici bilgi ve belge alamadığı kişilerin Hırvatistan’a girişlerine izin vermeyebilmektedir. Hırvatistan’a uçakla gelen vatandaşlarımız, bu durumda geldikleri uçakla geri gönderilebilmektedirler."

@for the record, pasaport'ta sorun yok. Gidis amacim da tatil oldugu icin ucak bileti, otel rezervasyonu falan da var. gunluk 60 euro da sorun degil. cok tesekkurler bu bilgiler icin de.

Benim tek sikintim, Polonya tarafinda aslinda. Vizelerimi hep Polonya'dan aliyorum. Her gittigimde de sadece Polonya'da bulunuyordum. Vakti gecmeden de ayriliyordum ulkeden.

Simdi bu sefer, giris yapip bir gun gecirmeden 22 saat icinde ayrilacagim Polonya'dan. Bu adamlar "Gardas sen hayirdir, ne girdin ne cikiyon, sen bizi kullaniyon mu, yok sana bidaha giris" derler mi bana? Tek kuskum oydu. Sanirim sizin dediginiz gibi, cok sorun olmayacak birsey.

Gereksiz bir bilgi olarak bu durumun tam tersini yasamistim. Kuveyt'te calisirken turist vizem bitti, ulkeden cikis-giris yapmam gerekiyordu. Istanbul'a geldim, ayni gunun aksami kuveyt'e geri uctum. Megerse gir-cik yapmak icin en az 2 gun ulke disinda (Kuveyt) gecirmek gerekiyormus. Yalvar yakar sokabilmistim kendimi iceri.

hiçbir sorun yaşamazsınız.

Icin rahat olsun hicbir sorun yasamazsin.

Her sigara içeni böyle mi görüyorsunuz? Yoksa sigara içenler arasında bir grup olarak mı tanımlıyorsunuz?

35'e kadar okey. ama +35 olup sigara içenleri 5. sınıf olarak görmekte bir beis görmüyorum.

not: 19-28 yaş arası günde 1 paketten fazla içiyordum.

Evet ikinci sınıf olarak görüyorum.
Ailemde ben hariç herkes sigara içiyor. Kendi yüzlerine de gayet söylüyorum bunu. Başlamayı geçtim, hadi ergenlikleri yüzünden başlamışlar, ama bırakmamak ya da bırakmak için hiçbir şey yapmamak daha fena.

Edit: Beni dumanıyla pasif içici yapan, izmaritini yerlere atan, aldığım havayı kirleten insanlara niye saygı duyayım ki. Başka konularda saygı duyarım ok ama sigara içmesine saygı gösteremem, kusura bakmasınlar. Sigara üretimi ve tüketimi de ayrıca büyük çevre kirliliğine neden oluyor. Zararı sadece kendilerine olsa umrumda değil ama benim yaşadığım ortam da zarar görüyor.
fortune.com

2. sınıf çok iyimser. çok daha faşist düşüncelere sahibim bu konuda. sigara içenlerin çocuk yapması engellenmeli, yaptıysa elinden alınmalı. hatta bunlara nazi almanyasındaki yahudiler gibi işaret bile koyulabilir. yaklaşamyın, sigar içiyor diye.

alkol içene, esrar, kokoin içene saygım sonsuz ama sigara içen insandan nefret ediyorum.

sigarayı yeni bıraktım ve evet sigara içenler gözümde -eski ben dahil- 5. sınıf insandır.
sigarayı bırakmadan önce bir hanım - yeni sigara içmişsin dedi ve iğrenir gibi baktı. anında bıraktım pezevengi.

Ben bir süre içiyordum ama gereksiz olduğu için bıraktım, hiçbir anlamı yok,zaten içtiğimde herkesten uzak içerdim kimseyi dumanaltı bırakmamak için. ama yine de şimdi sigara içenleri bir sınıf içine koyamam. o da saçma geliyor.

''ergen gibi(?) kotu aliskanliklar edinerek arkadas kazanmaya ve kendini kanitlamaya calismasi ''

çok sığ bakış açısı olmuş, buna katılmıyorum. arada sigara içerim ve ''gerizekalılık lan sigara içmek'' derim.

uzun süre çok yoğun sigara içip sonradan bırakmış biri olarak, sigara içenlere ve yanımda içilmesine hiç sigara kullanmamış olanlardan çok daha toleranslıyım.

leonard cohen bu sene öldü, dali 90'da sanırım. ayrıca sigara içen ve insanlığa sanat, bilim vs. anlamında katkı sağlamış milyon kadar sigara tiryakisinden aklıma ilk gelenleri söyledim. şu anda elinde duran teknolojiyi geliştiren adam ya da en çok sevdiğin müzisyen de günde 2 paket sigara içiyor olabilir. hatta belki kömür yiyordur, bize ne.

demek istediğim, insanların seviyesini ya da değerini bu tarz komik şeylerle ölçmek saçma, dediğim gibi yaşına veriyorum. bir yerden sonra fikrin değişir muhtemelen.

abartı buldum ben. sigara içenlere karşı önyargılıyım ama o kadar da değil.

daha soft bi soruyu veganlar için sorunda "tartışma başlatıcı içerik" diye silindi. bu maşallah boru gibi duruyor. tebriks bu arada.

asdfasdfasdf. abi sen güneşi bacaklarının arasına alıp, truckhead şapkalı kafanı öne eğdiğin dağlardaki pozunu albüm kapağı olarak kullanan adamsın. 2. sınıf insan olarak neyi görebileceğini düşünüyorsun?

şimdi, bu yukarıdaki söylediğimi al ve senin tüm kişiliğini tek bir şeyden yargılamamın ne kadar saçma olduğunu düşün. sana dair milyar tane detay var ama ben bunu gördüm ve bunu yargılıyorum. nasıl hissettiriyor?

26 yaşımdayım, 23 yaşımda sigaraya başladım. herhangi bir arkadaşım başlatmadı, o yaşıma kadar çok arkadaşım teklif etti ve hep reddettim. kendim merak ettim, verdiği rahatlatmayı sevdim ve başladım.

sigara içeni 2. sınıf insan olarak gören varsa diye girişmek istiyorum da moderasyon siler. kimseyi, hiçbir sınıf insan olarak görmeyin abi. işinize bakın. dışarıda da sigara dumanından rahatsız olduğunu iddia eden insan sokakta arkasında yürüyen varken osurmasın da. aynı saçmalıkta bunlar.

@i drive...

Ifsalari daha sonra ortaya cikmayalim. Biliyorum aranizda herkesin resimlerini kaydeden bile var ama yapmayalim lutfen. Ayrica zaten kendim "Album kapagi ifsasi" diye baslik atip durumun absurdlugunu dile getirdim.

Bu arada ben yapiyorsam normaldir anlayisi da yanlis. Sen 23 yasinda basladiysan her 23 yasinda baslayan senin gibidir anlamina gelmez. Genelleme yapmamaya calistim zaten mumkun oldugunca.

ifşayla ilgilenen kim? orada örnek bir durum attım, eğer gerçekten öyle düşünen bir insan olduğumu düşünüyorsan cevap vermeye tenezzül etmen bile aşırı saçma.

sigara içmek bir kendini kanıtlama çabası değildir. sigara içmek karakter tanımlayıcı bir şey hiç değildir. insanları bir düşünün. Esra'yı ya da Nedim'i ya da Merve'yi düşündüğünüzde aklınıza ilk gelen şey "aa o sigara içiyor lan." mı oluyor?

edit: ha bana da "lütfen" diyebilecek kadar nazik bir insansan sana karşıt düşüncelere de uğraşıp, kendilerini açıkladıkları için tik atarsın. bana lütfen diyebileceğini düşünüp de sana karşı açıklamaya olan uğraşıma tik atmaman ikiyüzlülük göstergesidir.

Sigara kullanmıyorum, ailemde de kullanan yok ama sigara konusunda çok toleranslıyım. Evimde içilmesini istemem ama asla içemezsin gibi olaylara da girmem. Sevmiyorum ama aşırı bir nefretim yok yani. 2. Sınıf insan olayına hiç girmiyorum bile.

2.sınıf gördüğüm insanlar var (bu ifade yerine değersiz bulduğum demek daha doğru gerçi 2.sınıf insan nedir yahu?) karakteri, davranışları, eylemleri sebebiyle ama insanları 2.sınıf/değersiz kategorisine alırken sigara içip içmemeleri benim için bir kriter değil.


bunun 2.sınıf/değersiz insan kategorisi kriteri olmasını da komik buluyorum.

insanoğlu olarak karşımızdakini herhangi bir nedenden ötürü 2. sınıf insan görmeye hiçbir şart ve koşulda hakkımız yok bence. bir kere "2. sınıf insan" ne demek? siz kimsiniz de birinin 2. sınıf olduğuna karar verebiliyorsunuz? bilmiyorsunuz galiba ama dünyada herkes eşittir. en azından olması gereken budur. sigara içeni de, uyuşturucu kullananı da, kadını da, çerkezi de, portekizlisi de, esnafı da, hatta cumhurbaşkanı da eşittir. bu bakış açısını benimseyemediğimiz ve bazısına 1. sınıf bazısına 2. sınıf insan muamelesi yaptığımız sürece de insanlık şurdan şuraya ilerleyemez.

ayrıca, sanki siz çok 1.sınıf insansınız da gelmiş başkalarına 2. sınıf insan diyorsunuz. yeni moda bu aralar elitist olmak, herkes hayatın nasıl yaşanması gerektiğini en iyi bir kendisi biliyor sanıyor. size ne, ister eroin çeker ister köyde yaşar. hayat onun hayatı ciğer onun ciğeri, size mi soracak.

sigaradan bağımsız olarak yazdım gerçi ama şunu da söylemeden geçmeyeceğim. şahsen haftada 3-4 adet sigara içerim. bazen onu da içmem. içerken biri gelip "havamı bozuyorsun, iğrençsin ve ergensin" derse de yüzüne duman üflerim. çünkü kimseyi ilgilendirmez.

sokaklardaki tüm hava alanı sadece sigara içmeyenlere mi ait?

saygı duymak, kişinin kendi hayatıyla ne yaptığını herhangi bir şekilde değiştirmeye çalışmamak, eleştirmemek, yargılamamakla olur. saygı duyulacak tabii, sigara içimini tolere etmek gibi düşünceleri olan bir mantık çizgisine sahip olup da oksijen almanın dünyaya hiçbir faydası olamama ihtimalinin yüksek olmasına rağmen gene de benim bu mantıktaki insanların yaşama hakkına saygı duyduğum gibi.

Yok, 2. sınıf insan olarak görmüyorum ama mümkün olduğunca aynı ortamda bulunmayaya, bir etkileşim içinde olmamaya çalışıyorum rahatsız olduğum için. Herkesin kendi bedeni kendi kararı. Ha ama otobüs durağında ATM sırasında falan sigara içenler oluyor, onları 2. sınıf insan görmek değil de henüz insan olamamış gibi görüyorum toplumsal nezaket kurallarına asgari düzeyde uyum gösteremedikleri için. Bunların dışında, insanların seçimleri kendilerini bağlar sadece.

ben de sigara içmeyenleri ikinci sınıf insan olarak görüyorum.

@istanbul kanatlarımın altında, kendi içtiğin sigaranın dumanını başkasına solutmak seni nasıl ilgilendirmiyor?

Ayırca yukarıda da linki paylaştım, bir okuyun, sigara üretim ve tüketiminin tüm doğaya zararı var, sadece size değil. Ve bu zararlar artık gayet iyi biliniyor ve kanıtlanıyor.

Doktorlara büyük paralar verip "sigara yararlıdır, sigara için" dedirten, yönetmenlere, oyunculara para verip sigarayı yüceltici filmler hatta çizgi filmler yaptıran, her yerde sigara övdürten şirketlerin çağında değiliz artık çok şükür. Herkes neyin ne olduğunu biliyor.

2. sınıf olayını da farklı yere çekmeyin. Pek tabii insanları sınıflandıran bir sistem yok ve olamaz da, ama burada mecazla ne demek istendiğini siz anladınız. İnsanların "keyif" için kendilerine ve çevrelerine, dolayısıyla bana, zarar vermesi hoşuma gitmiyor ve bu konuda da "aman sigara içmesine saygı göstereyim" diyemiyorum.

Sadece başlıktaki soruya cevap veriyorum, içeriği okumadım: hayır.

Hepimizin çok çeşitli ve her birimizin kendimize göre değişen alanlarda eksiklerimizin yanlışlarımızın ihtiyaçlarımızın olmasıyla aynı durum. Bana göre. Bu hor görülecek veya aşağılık bir şeymiş gibi yaklaşılacak bir durum değil. Aksine daha çok sevgi daha çok saygı daha çok şefkat ve daha çok bilinç gerek. Her şeyin karşılıklı olduğu alengirli alanlardan biri daha. Ama bunu asla yıkıcı ve kırıcı hislerle karşılamamak taraftarıyım. Çözüm bu değil. Çözüm iyilik, güzellik.

sigara içmeyenlere öyle görünebildiğini tahmin edebiliyorum. ancak sigaraya başlamış bir insanın artık ergen gibi gösteriş yapma telaşı içinde olduğunu düşünmüyorum. canım istiyor mereti. bana bakan insanın aklından ne geçirdiği açıkçası çok umrumda olmuyor. ihtiyacımı gideriyorum.

@peggy solumasın madem gitsin az ötede dursun. ben onun dibinde sigara içmiyorum ki zaten. kendisi yanıma geliyorsa da ben napayım.

insanlar üstüne lazım olmayan işlere karışmayı çok seviyor bence bunu kabul edin.

deodorant kullananları da 28.sınıf insan görelim bu mantıkla. zira deodorantın doğaya sigaradan çok daha fazla zararı var.

sizin bir şekilde birilerini eleştiresiniz ve böylece kendinizi daha üstün göresiniz varsa, iç huzurunuzu böyle sağlıyorsanız eleştirilecek bir sürü şey bulunur zaten. ama herkes kendine bakmalı. sizler içmiyorsanız ne mutlu size. kimse size için demedi zaten. ne bu endişeniz anlamadım.sokakta bir adam ölüyorum dese gidip yardım etmeyecek ülkeyiz, aynı adamın sigarasına karışıyoruz, hem doğaya hem kendine zararlı diye. yapmacıklığın bu kadarı.

bizleri bu kadar da ilgilendirmeyen şeyler hakkında da "ay vallahi çok yanlış, yıl olmuş 2017, zararlı olduğu da bu kadar biliniyor halbuki, kanser oluyorlar, ona rağmen içiyorlar, vallahi yazık..." gibisinden teyze dırdırı edeceğimize "bana ne!" diyip enerjimizi daha olumlu şeylere harcamalıyız.

@istanbul, Ay tamam ya sigara içenler mükemmel:) (Senin mantıkla böyle diyeyim artık)

Valla demişsin ya, "sigarayı yüzüne üflerim" diye, hem beni ilgilendirmez deyip hem bunu demek çelişkili işte.

@konuşma'nın dediği gibi, şu ülkede daha birkaç seneye evvel kapalı alanda sigara içme yasağı yoktu yahu, boğuluyorduk her gittiğimiz yerde. O zamanlar ciğerlerimiz nasıl zarar gördü kimbilir. Tayyip Erdoğan'ın tek sevdiğim özelliği sigaraya karşı olması. Keşke sigarayı toptan yasaklasa da hem biz rahat etsek, hem de siz sağlığınıza kavuşsanız.

Ama tabii sigara şirketlerinin paraya ihtiyacı var, kimse içmese batarlar, yazık olur.

Ek: deodorant da kullanmıyorum. Elimden geldiğince az iz bırakmaya çalışıyorum doğada. Aileme ve sigara savunan herkese teyze dırdırı yapmak da elimden gelen şeylerden biri. İçmeyin işte lan.

kimseyi 2.sınıf insan olarak görmüyorum.

Sırf sigara içiyor diye 2. sınıf görmek, çok ağır bir sınıflandırma kriteri olur. Ben 1. sınıf 2. sınıf diye görmüyorum, bu sınıflandırma olayı yanlış.

Benim babam günde 3 paket yeni harman sigarası içerdi biz çocukken (şimdi ne bok içiyor bilmiyorum.) Müstakil evimiz vardı, kardeşlerimle ayrı odamız filan yoktu, salonda yatıyorduk haliyle. Gece gündüz demeden bizim yanımızda fosur fosur sigara içti yıllarca. Nefret ettim sigaradan, çok kavga ettik. En sonuda 13 yaşında ayrıldım evden.
Evimde, işyerimde, arabamda sigara içirmem, küsen küser, diyecek birşeyim yok. Sigara içilen ortamlarda da bulunmamaya özen gösteririm. İlla bulunacaksamda gider eşşek gibi o dumanı solurum mecburen, oraya bile bile gittiysem o içenlere birşey deme hakkım yok çünkü.
Saygı başka bir olay, sigara içen insanları anlamıyorum ben. Özet olarak böyle söyleyeyim..

edit: ben hiç sigara içmedim bu arada, denemedim bile.

@peggy @konuşma..

hala daha önce bütün insanları genelleyip sonra hepsine vurup öldürüyorsunuz, bütün demeye çalıştığım sorun da bu. bakın konu sigara içmek bile değil, ilk cevabımda da bunu dedim. burada sigara içenleri savunuyormuşum gibi bir algı olmasın. ben alt tarafı haftada birkaç dal sigara içiyorum zaten. burada sadece duyuruyu açan ve cevapları veren bazı arkadaşların genellemeleriyle ilgili konuşuyorum.

siz bir şeyin çok ama çok yanlış bir davranış olduğunu düşünüp onu yapmayabilirsiniz ama onu yapana da böyle gereksiz yakıştırmalar yapamaya hakkınız yoktur. zira sizi ilgilendirmez.

yapılan gereksiz yakıştırmalar: "2. sınıf insan, ergen, kendini kanıtlamaya çalışıyor, sığ, karakteri zayıf..vs."

gerçekten mi ya. biri sırf sigara içiyor diye ona böyle nefret dolabiliyorsanız ya da onu böylesine dışlayabiliyorsanız, herhangi birini gerçekten sevebilmeniz mümkün değil. kimse kusursuz değil sonuçta.

insanları doğrularıyla yanlışlarıyla kabul edin. herkesi o şekilde sevmeye çalışın. hayat daha güzel oluyor. bu gerginliği de üzerinizden atın, sakin olun, bari cigara falan için rahatlarsınız :D

evet

@istanbul, vallahi içim şişti:)

Yahu benim ilk yazdığımı tekrar okuyabilir misin rica etsem?

La ben sigara dumanı içinde büyüdüm, ailemde herkes içiyor diyorum, sigara içenlere nefret dolma, dışlama vs nasıl olabilir?? Onlar benim canım ya. Onu da geçtik sigara içen adamla evlendim ya daha ne diyeyim sana:)

Abartma istersen söylediklerimi. "2. sınıf insan" da tekrar söylüyorum: mecazi bir kullanım.

Benim nefretim direkt olarak sigara içen insanlara değil, sigaranın kendisine. İçen insanlar da bu kötülüğün etrafa yayılmasına yardım ediyorlar, o yüzden sevmiyorum, saygı da duymuyorum onların sigaralarına arkadaşım.

Cigaraya başlatacaksınız beni, ver alırım bi dal..

Arkadaş ortamımda, ailemde, sülalemde sigara içen yok. Annem içiyordu o da geçen yıl bıraktı. O yüzden şanslıyım bu konuda.

Az görüştüğüm arkadaşlardan sigara içenler var, onlarla da buluştuğumda sigara içtirtmiyorum yanımda.

Bence 2. sınıf insanlık değil de hastalık gibi kötü bir durum bu sigara içme olayı. Üzülüyorum içen arkadaşlarıma.

Sigaradan nefret ediyorum ve bir insan neden sigaraya başlama ihtiyacı duyar, o leş kokuyla nasıl yaşar anlayamıyorum ama ikinci sınıf insan olarak görmek ayrı bir şey. Bir insan sadece sigara içtiği için ikinci sınıf insan olmaz gözümde.

Hiç kimseyi kafamda sınıflandırmıyorum. Hayatımda hiç sigara içmedim ağzıma bile sürmedim öyle diyim ama birçok arkadaşım sigara içiyor onlarla takıldığım için ben de ikinci sınıf bir insanım o zaman? Böyle şeylere gerek yok arkadaşlar sadece isgara içerek kendini kanıtlamaya çalışan insan yokki işyerimde bile ikinci planda kldığı için değişik şekillere giren birçok kadın gördüm mesela asıl sınıflandıracaksam o tip insanları sınıflandırır 2. Sınıf olarak görürüm.

görmüyorum. içkiden nefret etseydim, alkolikleri aşağılık insanlar olarak görmezdim. insanları ''karakteri zayıf'' diye genellemek, 2. sınıf görmek filan fazla sığ bir bakış.

insanların saygısız ergence tavırları, sigara içsin veya içmesin beni rahatsız ediyor ve duruma göre sinirlendiriyor, o ayrı.

sigara içenlerin %87,52'si bağımlı, bağımlı insan benim gözümde acizdir.

buna rağmen herhangi birini herhangi bir sebepten 2. 3. sınıf insan olarak görmem mümkün değil. insanların birbirlerine karşı bu kadar acımasız olması en az sigara içenler kadar rahatsız ediyor beni. herkes her şeyi mükemmel yapmalıymış gibi, mükemmel olmayanı hakir görmek normal geliyor onlara. müthiş bir robotiklik, insan gibi duygularıyla var olan, sosyalleşen varlıklar için hele...

istiyoruz ki kimse sigara içmesin, herkes sağlıklı yaşasın, herkes zayıf olsun, herkes güleryüzlü olsun, herkes iyi niyetli olsun. insan olmanın alameti farikalarından birisidir bunların hiçbirini, sonuçlarını bile bile, istememek. sigara içerek kendini yavaş yavaş öldürmek isteyene de, 2 dakikalığına olsun zevk alabilmek için boktan geçen hayatını önemsemeyene de saygı duyuyorum ben. aciz güçsüz demek aynı zamanda, güçlünün güçlüyü hakir görmesine bağlanıyor bir noktada; zalimce...

özentilik - gösteriş için başladıklarını, bağımlı hale geldikleri için de zavallı,iradesiz,problemli insanlar olduklarını ayrıca çevreye rahatsızlık verdikleri için de çok saygısız insanlar olduklarını düşünüyorum. rahatsız oluyorum.

aa bide sigara gibi saçma sapan bişeye ayda minimum 150 tl verdikleri için ağır mal olduklarını düşünüyorum. uyuşturucu, alkol kullananı anlarım, cidden zevk verici ve etkili kimyasallar ama sigara saçma sapan bişey. üstelik süreklilik arz ediyor, alkol arada zevk için içersin anlarım ama sürekliliğe dönüşünce zevk yerine hamallığa dönüşüyor

kimseyi 2. sınıf diye etiketlemek gibi bir hakkım olduğunu düşünmüyorum ama çok saçma bir iş yapıyorlar burası doğru. bağımlılık bağımlılıktır, bağımlı insan aciz ve zavallı da değildir.

ben sıgara içtiğim halde, sıgara içenleri 2. sınıf görüyorum

sir gawain +1

ayrıca hayatında sigara içmemiş, hatta denememiş biri olarak, bu son yıllardaki duman avcısı havalarını da çok itici buluyorum.

O bile çok ama en fazla 1'e 1 olmalı bence. 3 bin kazanan 36 binlik araç almalı. O araç ülke şartlarında kötü bir araç olacak ne yazık ki. Orta donanım dizel otomatik golf olmuş 120 bin.

ben buna benzer bir soru sormuştum ve şaşırtıcı bulduğum şu cevapları almıştım: eksiduyu.ru
bence yıllık gelirin yarısını geçmemeli alınacak araba.

Eğer kredi vs çekip alınacaksa 1'e 1 olmalı bence de. Ben de 6 ay önce aldım. 1'1 oranla aldım ama kredi çektim. Devam eden kredimde var. Eğer gelirinizde beklenmeyen bir düşüş olursa zorlar.

Bence araba = 1 yıllık maaş olmalı.

Hayat şartlarını düşünelim de benim hayat şartımı mı seninkini mi düşüncez mesela? Kimi ayağımı yerden kessin yeter der, kimisi başımı sokacak dört duvar olsun der. Kimi ev güzel olsun ben toplu taşıma kullancam der. Kimi eve para vereceğim çok paraya gider dünyayı gezerim der. Gibi.

5 kazansan, 1500 ev giderin olsa 1500 hayat giderin olsa 2 bin krediyle araba alır mısın? Almazsın bence.

1 yıllık maaş maksimum gibi görünüyor ama hayatta verdiğin öncelikle önemli. Hayatını iyi arabayla kazanan biri de olabilirsin, mesela düşün bir avukatsın, gittiğin yerde ye kürküm ye olur, parayı kıyafete arabaya yatırmak bir yatırımdır. O zaman şartları zorlarsın.

Bence fazla. Bazi insanlar goruyorum, araba aliyorlar ama varini yogunu arabaya veriyor. Araba borcu ve masrafindan cebinde para kalmiyor adamin, arabayla mutlu oluyor.

Araba sevdalisiysan, yegane amacin bir arabanin direksiyonuna gecmek falansa verilir. Normalde ekonomiyi fazla zorlamak sacma bence ama tercih meselesi. Butun ekonomik imkanlarini arabaya zorlayip, gezmeye dolasmaya parasi kalmayip sadece arabayla mutlu olan insanlar var, adam mutlu yani.

Sonbaharda araba almayi dusunuyorum sahsen, baktigim arabalar bir yillik gelirimin altinda. Cunku hayat arabadan ibaret degil arkadas, tatile, gezmeye, yemeye icmeye, eglenceye, zevke sefaya da ihtiyacim var:)

bence verebilir kendini mutlu edecek bir evse. ama buraya çoğunluk vermemeli yazacak.

vermemelidir. 2200 liralik evin sana sagladigi faydayi daha uygun fiyata bulabilirsin. kira icin cok 2200 lira.

Home ofis çalışacaksam verirdim o parayı çünkü zamanımın çoğu orada geçecek olurdu. O paraya da gayet güzel geniş bir ev olurdu ama şu haliyle bana biraz fazla gibi geldi. SOnuçta gelirin 3'te 1'i ancak imkansız astronomik bir oran da değil 3/1.

Bu daha çok maaş kira denklemi olmuş. Eğer muhit ve ev kalitesi için değecek bir fiyatsa olabilir fakat her evin başka fiyatlı bir alternatifi olabilir, bu fiyattan 200-300 lira aşağı yerleri bulabilirsiniz eğer "çok araştırdım daha uyguna böyle ev yoktu" demiyorsanız bence olur

kişiye göre değişir. istanbul'un merkezi bir yerinde, ruhu olan eski bir apartmansa 3bin de verilir. ama şehrin dışında, site içinde, sırf havuzlu diye, 250 lira aidatlı soğuk ve ucube apartmanlara o paralar çooook bence.

@mrsmoon aynen öyle bir yer vallahi ve uzun zamandır istemediğim küçük bir evde oturduğum için cok sıkıldım. İstanbul'un merkezi bir yeri ve eski bir bina içi de harika yaptırılmış ev sahibi tarafından. 100 tl bile daha düşse ne güzel olurdu..
Baslık yanlış olmus evet maaş kira denklemi

@filipis hakikaten 20 ev dolaştım böyke bir ev yoktu. E malum burası İstanbul

aslinda normalde 1/3 kira orani oldukca normal, lakin 2200 kira fazla, elbette tamamen kisinin istek ve zevki ile alakali. mesela o evde mutlu olacaksaniz o para ile ölcülemez.

istiyorsaniz oran normal bence tutulabilir.

@kurnaz İstanbul ve şehrin göbeğinde ve iş yeri yakınlık meselesi.

Kiralamanın önemli bir avantajı vardır. Orayı satın almıyorsun. Bir yıllık sözleşme yap. Keyfini çıkar. Gelir arttıkça harcamalar da artar. Geliri senden düşük olan çoğunluk kiralamamanı söyleyecektir. İstanbul'da güzel bir lokasyonda, çok beğendiğin bir evse sana artısı çok olacaktır.

Mutlaka vermelidir.
Döverler.

Niye dövsünler burası İstanbul diye mi?

Evde zaman geçirmeyi seviypr eve önem veriyorsanız verilir. Ben benzer bir rakam vermiştim.

Bence bu dediğin şartlarda vermelidir.

silver apple'in yorumuna tamamen katiliyorum. Kirasi yuksek bir dairede oturuyorum, sorduklarinda bazi insanlara soyleyince cok sasiranlar oluyor. Geliri dusuk olanlar bunu algilayamayabilirler. 2200 tl bugun cogu universite mezunu icin cok guzel bir baslangic maasi olarak kabul ediliyor. Seni mutlu ve huzurlu edecekse 3250'ye kadar kira verilebilir. Isine yakin, ya da rahat ve kisa ulasimi olacak bakimli guzel bir daireye neden verilmesin ki? Ozellikle Istanbul'da ise yurume mesafesinde olabilecek bir yere bu paralari dusunmeden verirdim.

verilebilir.

6000 maaşa 2000 düşünüyorum ben de ,stanbulda.

ha benim avantajım ilk yıl 1500 TL kira yardımı gelecek olması. onunla biriikte rahat ödenir diye düşünüyorum.

vermemeli

işlek biyerde büfe.

Big fourda kan aliyolar. Unilever'in sartlari daha iyidir hrm, benefit pakedi falan. Bu benim gorusum tabi. Bol sans!

gençler şu hayata bir kere geliyorsunuz ve onu da zengini daha da zengin etmek için aklınızı ve zamanınızı yoğun olarak harcamak zorunda kalacağınız işlere vermeyin.

hangisi senin yaşamını istediğin gibi idame ettirme olanağı sunup aynı zamanda da gerçekten rahat olacaksan onu seç.

başlarım 10 yılına 20 yılına.

her türlü unilever. big four da çalışsan bile unilever gibi kurumsal bir yere geçmek için çalışmıycak mısın? kariyerinde yukarı diye bahsettiğin yer neresi* kaldı ki unileverde 4-5 yıl tecrübe yapsan big four'a daha senior olarak başlıyabilirsin.

unilever go go go.

not: bana eşantiyon gönderir misiiiin????

tabi bir de istanbulsa unilever'in yeri pek fena... bu herşeyi etkileyebilir. pwc mi unilever mi? beşiktaş mı ümraniye mi??

hayattan beklentiler.. gerçekler..

ilki.

nestle xd

Unilever tabiki

Konusman lazim. Konustukca dil hafizasi olusuyor. Isimlerini bilmiyorum ama siteler var bu is icin. Arkadas olup Skype falan konusuyorsunuz.

valla siz dil öğrenmekten çok, Türkçe düşündüğünüzü İngilizce yazabilmek olarak kendinizi geliştirmişsiniz. Bu yüzden, gelki pratik ile ama büyük oranda kafada bu işi çözmeniz lazım. Bir kere yurtdışı düşünüyorsanız, eninde sonunda gre/gmat için sağlam bir kelime hazinesi ve kullanışı geliştirmeniz gerekecek. Bu süreçten sonra da konuşamazsanız, olayı kafada çözmenizden başka bir yolunuz kalmıyor.
%100 ingilizce bir okulda hiç konuşmadan nasıl geçtiniz, elbet bir pratiğiniz olmuştur.

Türkçe bilen hocalara anlamadığımı türkçe sorup bilmeyenlerle iletişim kurmamayı tercih ederek geçtim :/

Bizde hocalar Turkce soru sorarsan cevap vermezdi, "I cannot understand you" falan derlerdi. Oyle olunca mecburen Ingilizce pratigin oluyordu.

Bir arkadasim evde ayna karsisinda Ingilizce konustugunu, sesini kaydedip dinlendigini soylemisti. Hem telafuzu hem de konusma akiciligi gelismis bu sekilde ama herkeste ise yarar mi bilmem, ben denemedim.

Çekinme. Korkma. Konuş.

Konuşma hele İngilizce'de bunu başarmak istiyorsan, sürekli konusmalisin.

Tabiki de konuşurken düşünecek ve vakit kaybedeceksin. Ama emin ol, işte böyle yapa yapa gelişiyorsun.

Öğrenciyken Nişantaşı Mango'da çalıştım, bir gün yabancı bir adamla uzun uzun konuştuğumu fark ettim. Elbette düşünüyorsun, doğru çeviri yapmaya çalışıyorsun o an. Ama gelişiyorsun o da anlıyor.

Mesele, özgüvenli olmakta anlayacağın.

Konuş, takıldığın yerde I'm thinking de. Takıldığında ölmüyorsun. Şu yanlış algıyı değiştiremedik bi

Hic yurtdisina ciktin mi bilmiyorum ama ben bir zamanlar senin durumunda oldugumu dusunuyordum. Yurtdisinda 1 aya yakin zaman gecirdim, bir cok insanla tanistim ve gordum ki aslinda konusabiliyorum. Hatta nasil bu kadar iyi ingilizce konusabiliyorsun diyenler bile oldu. Bence ingilizce konusmak biraz yuzme ogrenmek gibi. Nasil havuza veya denize girmeden ogrenemiyorsan yuzmeyi, konusmayi ogrenmek icin de kendini mecburi konusmam gereken ortamlara sokmam lazim.

yabancı hocalarla internet aracılığı ile video konuşma yapabileceğin bir site vardı, youtube'da ilkay zaman videosunu çekmişti, oradan bulabilirsin adı aklıma gelmiyor; orada düzenli zaman geçir konuşmada belirli bir eşik var orayı geçersen ondan sonra çok rahatlıyorsun

Konuş diyorsunuz da, etrafımda konuşabileceğim kimse yok. Cidden yok. Geçen yolda biri yol tarifi istedi, kitlendim kaldım. Yıllardır okuduğum İngilizce'ye bolca sövdüm ama o arada nfjdjksl.

@gezegen olan pluton deneyeyim bakalım belki işe yarar.

Eğer kariyer amaçlı düşünüyosan mesleğine göre (gitmeyecek olsan bile) yurt dışında iş bak ve telefonla mülakatlara gir. Ben de aynı konumdaydım sonra bu dediğim yola girdim bi şekilde. İlk konuşmamda çok heyecanlıydım ama giderek açıldım. Artık işim gereği insanlarla çok rahat konuşabiliyorum. Yine çok iyi ve düzgün olmayabilir ama kendim rahatım. Önemli olan da bu bence.

Eğer kariyer olarak düşünmüyosan da tatillere çık ve hostellerde kal. Yüz yüze konuşacak çok insan bulursun.

Bi de bulunduğun ilde meetup sitesinden etkinliklere bakabilirsin. Belki işine yarayan bi topluluk çıkar.

italki.com sitesine de bir bakin. yabancilarla skype'tan konusuyorsunuz.

I'm thinking deme de. gerisi kolay.

Let me think varken diyeceğimi sanmıyorum @jix sjjrkfkdl. Gerçi o da tam kurtarmıyo ama :(

Teşekkürler evribadii, yazılanların hepsine bakıcam. Sizi seviyorum <3

Speaking dersi al Italki, Verbling gibi sitelerden.

boyun..

Boyun +1

Erkek kişisiyim.

kaymak

Ense, kulak arkası, göğüs , göğüs ucu, sırt.

boyun/ense/kulak üçgeni.
e.

Penis affedersin.

Oral seks başkadır.

Boyun ama daha romantik bi andaysak elimden nazikçe öpmesi ya da alnımdan öpmesi baya kendimi değerli hissettiriyor *_*

Kadın

Baş.

Daily: dudak
Intimate : kasık

yüzümün. erkek.

Boyun.
Erkegim.
Kadinda en cok opmeyi sevdigim yer de belinin arka yan kisimlari ve bacaklarinin ic kisimlari.

Boyun ve omuz.

Not: Erkeğim.

sırt

Açık ara göğüs ucu. Sonra da kulak. Elden kaçmış asfalt kırıcı gibi oluyorum.

E

Vallahi sevdigim yanaktan opunce bile bi hos oluyor icim. Sevmedigim pipimi opse oyle cok sey etmiyorum.

dudak kenarım. erkek

Koltuk altım ve kasıklarım.

Oral seksten bahsetmiyorum, tam olarak kasık.

Erkek.

Bir de ayaklarım.

boyun.

k

boyun, sırt, bel.
yanağımdan öpülmekten de hoşlanırım, mutlu olurum.

bir de, işte...


kadın

cins : erkek

yanaktan ve bir kerecik öpülmek kabul edebileceğim tek şey. diğer türlü öpülmekten asla hoşlanmam. öptürmem öperim ben.

boyun, baldirlarin ic kismi.

erkek.

hiçbir yerimin öpülmesi haz vermiyorum. nötrüm yani öpülmeye. erkek.

avuç içi, kulak arkası.
kadın.

avuç içi +1

Aykut'un green cardı vardı yanlış hatırlamıyorsam.

Kendisi fakir değil, zaten fakir adamda da o kafa olmaz. Yaptığı muazzam yalnız.

başka bir videosunu izledim ve ailesinin amerika'da yaşadığını öğrendim. yani green card'ı varmış.

troll +1

gerçekten çulsuzken bu noktaya gelen milyonda 1 falandır. adam zaten bilkentte okumuş. tabii geldiği nokta önemli ama hayatı boyunca para sıkıntısı çektiğini sanmıyorum.

fakir bir aileden değil. bilkent mezunu zaten neredeyse her yaz amerikada 2-3 ay takılan bir tip. artı ailesi amerikada ticaret yapıyor.

ama girişimcilikte o nasıl yaptı, bu nasıl yaptı bunlara takılmayın. kendi dezavantajlarınızı rasyonalize etmek için başkalarının şanslarını-avantajlarını kullanmayın.

o adam parasız da olsa aynı kafa ile inanın gene başarılı olurdu 2 sene daha geç olurdu ama olurdu. tabi ona bu kafayı ve özgüveni sağlayan geçmişi yok sayamayız.

Trolziya +1

Portatif klimalardan olabilir mi? Hem istediğiniz yere tasima imkaniniz olur hem de serinletir.

Vantilatöre bulaşma, gürültülü

Portatif ne kadar etkin olur bilemedim.

Vantilatörün gürültüsü düşündürüyor zaten ama alternatifleri 3x fiyata. Metal ve plastik fan arasında büyük gürültü farkı olur mu acaba?

ben dün letgo'dan ikinci el ufo vantilatör aldım 150 liraya. gürültü falan yapmıyor, gayet sessiz. işe de yarıyor.

Klima taktırmak istemediğimiz için geçen sene vantilatör aldık, öyle bilindik bir marka filan da değil 70-80 tl civarıydı yanlış hatırlamıyorsam. Hiç ses çıkarmıyor ve gayet iyi serinletiyor. Ayaklı olduğu için istediğiniz şekilde ayarlanabiliyor. Bence vantilatör oldukça iyi bir seçenek bu tarz bir şeyler bakabilirsiniz.

vantilatör serinletmez, hatta odayı ısıtır.

Ben vantilatör kullanıyorum. Odayı ısıttığı falan yok. Püfür püfür esiyor çogzel. Gürültü de yapmıyor ayrıca. Dikkatimi ona vermezsem sesini hiç duymuyorum bile. Zaten genelde arka planla müzik açık olduğu için sorun olmuyor.

vanti+1 hatta yattıktan sonra atıyorum 60dkya ayarla direkt kendine çevir bi saatte serinletir zaten seni uyuyana kadar, 1 saat sonra da kendiliğinden durur. mis

lambalı pervaneler var tam yatagının ustune denk gelirse gelmesede olur püfürpüfür yapıyor.
ha ev çok ısınıyor diyorsan postatif klima al taşındığında da götürürsün istediğin yre.

pencere - kapı arası açık. Misss gibi esiyor.

Çözümü çıplaklıkta buldum ben. Dal t.şak değil tabii. Sadece boxer. Pencere açabiliyorsan aç. Gün içinde ellerini kollarını yıkamayı alışkanlık haline getir. Vantilatör, klima gibi şeyler alışkın değilsen kısa sürede hasta eder.

öyle bir trafiğe kalırsın ki.. bu kadar kısa mesafe için araba kullanmayın zorunluluğunuz yoksa. atla metroya in yenikapıda oradan taksiyle git istediğin yere.

8:15'te cik ayni zamanda varirsin.

Murder King - Boykot

www.youtube.com

bulutsuzluk özlemi

bütün albümlerini dinleyebilirsin.

su parcalarsa dinlemesi elzem:

- Acil demokrasi

- Bagdat kafe

- özgürlük emek ister

kisisel olarak da sevdigim parcalari:

- ankara sokaklari

- Tepedeki cimenlik

- yine düstük yollara

ve daha nicesi

kudret kurtcebe.
www.youtube.com

@ingenieur und musiker, bulutsuzluk özlemi protest müzik yapmadı/yapmıyor bence. 3. perdeden özgürlük naraları atmak protest değil mainstream bir olay gibime geliyor.

protest türkçe rock deyince akla ilk gelen ve gelmesi gereken topluluk cem karaca ve dervişan'dır. hatırladığım parçalar ise:

mutlaka yavrum
kavga
beni siz delirttiniz
niyazi
parka
ihtarname
mor perşembe(en sevdiğim şarkı)
bir mirasyediye ağıt
yoksulluk kader olamaz
ve tabi ki 1 mayıs

Cem karaca, selda bagcan ve edip akbayram'in 70'lerde yaptigi parcalara bakabilirsin.

renan bilek www.youtube.com
yaşar kurt www.youtube.com
bandista rock demek doğru olmaz eser miktarda barındırır kimi şarkıları
moğollar www.youtube.com
yavuz çetin www.youtube.com
rashit www.youtube.com
bonus:
selda bağcan
fikret kızılok

yazılan her şarkıyı/albümü dinledim/dinlemeye çalıştım. cevaplarınız için çok teşekkür ederim.
"protest" kelimesinden anladığımız şeyler gerçekten çok çok farklıymış.

Booking üzerinden yorumları okuyup tuvalet ve banyonun temizlik durumu hakkında bilgi sahibi olabilirsin. Yurtdışında kaldığım dönem boyunca sadece hostelde konaklama yaptım. Her kültürden insanlarla tanışıyorsun ve çok eğlenceli zaman geçirebiliyorsun ortak alanda. Tuvalet konusunda cebinde ıslak mendil bulundurmanı öneririm.

Islak mendil her zaman bulunamadığında şöyle bir yöntem geliştirdim. Tuvalete girmeden biraz uzunca tuvalet kağıdı alıyorum, top yapıp ıslatıyorum ve suyunu sıkmıyorum. İçeri girince 1 yaprak koparıp üstüne hafif hafif sıkıyorum. Musluk gibi olmasa da 5 6 yaprağı nemli yapıp idare ediyor.

Temizlik puanlarına özellikle dikkat edersiniz yorumlara falan atlatılır.

Ilk seferde rahatsiz olman normal ama birkac tane de arkadas edinirsen her sey guzel olur. Yalniz geziyorsan da uzulme ben de hep ucuza seyahat etmeyi severim. 10 kisilik hostelde bile kaldim. Zaten BElgrad'da da hostelde kalmistim ama adini hatirlamiyorum. Tesla Muzesi'nin yakinindaydi.

belgrad'da hostel chillton'da kalmıştım, travveller'ın bahsettiği hostel olabilir. tesla müzesi yakınlarındaydı ve çalışanları olsun, konukları olsun pek misafirperverlerdi.

p.s: ''rakiya'' dedikleri şeyi abartmayın.

İsim için Almanya'ya gittigimde bir ufak şişe su hani heryerde bulabileceğinden at cantana. Eskiler nasıl alıyorsa taharet sorununu çözer.

haci ne tahareti al baby wipes diye gecen urunlerden veya islak mendil, popon kuru kalmaz belki ama temizlenir en azindan.

onun haricinde baskasiyla ayni odada uyumak zorunda kalmak bana ortak tuvalet kullanmaktan daha zor geliyo. gerci hostelin amacina ters tek basina bir odada kalmak da, neyse iste.

Belgrad'da home sweet home hostel'de kal. Pisman olmazsin. Cok uygun, temiz, ev ortami var. salonda milletle oturup sohbet edebilirsin, cok sicak bir ortam.

Hostel Goodnight Grooves

burdan şaşma.

bu karşılaştırma sitesi de işinize yarar belki
www.crash.org.au

bir de su test var ama sharp a guvenmeyin diiyen de var.

sharp.dft.gov.uk

en iyi kafana takinca karar verirsin. denemeden almaacaksin diye dusunuyorum.

bir de forumlardan vs. bu modelleri kullanmis olan birini bulsan super olur. gerci kullanan iki insanin da fikri birbirini tutmuyor.

ne olarak daha iyi ?, güvenlik mi konfor mu hafiflik mi

ikisi de zaten belli standartlarda kasklar. sırf ikisi arasında kaldıysan hafifligine ve ses geçirgenliğine dikkat etmelisin. benden sana tavsiye siyah kask alma, hem görünürlük hem de yazın kafan pişer

denemeden alacağım. güvenlikten ziyade konfor açısından merak ediyorum.

denemeden kask alinmaz. cunku ayni beden bile olsa, ayni markaya bile ait olsa, iki farkli kask kafana ayni bicimde oturmayabilir. ve kask alirken dikkat edilecek en onemli sey kafana nasil oldugudur. satici tutar eliyle kaski kafandayken soyle bir saga sola cevirir. o kaskin kafanda oynama miktari butun olay zaten. yani denemeden alma. almamani tavsiye ederim demiyorum. direkt alma diyorum. emir kipli gibi oldu kusura bakma.

Okuldan okula ve tecrübeye göre inanılmaz değişir. Abartmıyorum 8-9 bin alanda var 2 bin alanda var. Yabancı kökenli okullar çok verir mesela İstanbulda. Ona göre de iş yükü ve dil bilgisi isterler.

O zaman şöyle bir bilgi vereyim, emekli ilkokul öğretmeni. Okul ise ilk görüşmede şak diye gel başla demişler. Kendisi 2400 lira alıyormuş ve mesela şu anda nisan maaşını almamış. Çok da başarılı bir öğretmen.

hangi özel okul istanbul un bilinen eski frankofon okulunda öğretmen olan arkadaşım 8bin alıyor.

Tecrübeye göre biraz az geldi bana. En az 3000-3500 vermeleri lazım. Okul önemli işte bir de.

Ankara'da bir okul. Galiba az o maaş. 2400 lira maaş nasıl sizce?

Yeni başlayacaksa özel sektöre göre fena değil sanki.
Bir arkadaşım hafta içi 4.5 gün , cumartesi sabah 10-12 etkinlik.
2250 tl ilk senesi.

Etkinlik yok, 25 yıl MEB öğretmenliğinden sonra 2 yıllık özel okul tecrübesi var. Hafta içi her gün.

Okul da çok bilinen bir okul değil anladığım kadarıyla. O zaman normal sayılabilir mi diyelim?

Iki tane arkadasim eylulde baslayacaklar ozel okulda ogretmen olarak. Ikisi de haziran'da mezun olacaklar, tecrube yok yani. Iki si de farkli okullar olmasina ragmen 3 bin ile basliyorlar.

www.youtube.com

En iyisi: www.youtube.com

1976 çıkışlı baris mancho albümüne bak.

www.youtube.com little darling

çok teşekkür ediyorum, tabağa şunu koyuyorum, www.youtube.com <3

ben de bunu çok severim www.youtube.com

TCK 216'da dine hakaret diye bir şey yok.
halkın belli bir kesimini din/dil/ırk/etnik köken üzerinden aşağılamak, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek gibi şeyler tanımlanmış bu maddede.

dolayısıyla devlet gelip de "tanrı o kadar aciz mi yav, sonuçta hakaret edeni de o yaratmış" gibi düşünemez. devletlerin dini yoktur.
ancak devlet bütün yurttaşların fikir, din ve vicdan özgürlüğünü korumalı, toplumsal barışı bozacak davranışları da engellemelidir. maddeyi tekrar okursanız dediklerimi anlayacaksınız diye tahmin ediyorum.

sanırım siz dediklerimi anlamadınız.

devlet düşünmez, devlet yönlendirilir yönetilir. insanlar tarafından, devlet yerine insanlar(kimisi benden daha akıllı, kimisi daha salak) düşünürler ve uygulanacak kuralları da, devletin yöneleceği stratejiyi de belirlerler. gelişmiş organizmalarda sistem olarak daha sığ halini duyabilirsin esasında.

şöyle biraz daha yardımcı olayım; şimdi mesela ben bu ülkede yaşayanlar çoğunlukla müslüman diye islamdan örnek vereceğim. Velevki islam üzerine kutsal bir kavramla ilgili şahsi fikirlerimi beyan ettim, fikirlerimde zıvanadan çıkmışcasına bir küfür ve hoyratlık da var diyelim. işte burada suç teşkil ediyor. maddenin içeriğiyle ilgilenmeden; mesela halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiğim düşünülüyor yargı sistemi tarafından.

bir de alternatif olarak konuyu biraz daha karmaşıklaştırabilirim sanırım; şöyleki bununla eşdeğer olduğunu düşündüğüm bir suç daha var. o da vatan millet sakarya kısmında. sanırım bülent ersoyu almışlardı ''çocuğumu askere göndermem'' gibi bir yaklaşımında ''askerlikten soğutma'' eylemi için. şimdi bunu şöyle yorumluyorsunuz; devlet kendi gücünü korumak adına bunu yapıyor. işte ben ilk bahsini ettiğim şeyle bunun temel sebebinin aynı olduğunu düşünüyorum. Ama neden suç olduğunu anlayamıyorum

Hukukçu değilim ama sanırım önce din kelimesini çıkarıp "hakaret neden suçtur" diye bakmak lazım. Teknik olarak birisine ana avrat küfrettiğinizde ne o kişiye ne de annesine bir zarar gelmez, yani hakaretin suç olması aslında kendi başına anlamsızdır. Ancak eğer suç kabul edilmese ve cezalandırılmasa idi, insanlar bu konudaki hassasiyetlerinden (ya da zaafları da denilebilir) dolayı kendileri cezalandırmaya kalkışacaklardı. Dolayısıyla toplumun geniş bir kesimince tahammül edilemeyen ve cinayete kadar varabilecek başka suçların işlenmesine neden olabilecek davranışların suç kapsamına alınması, toplum yararı açısından bir gereklilik olabilir. Şimdi buraya din ya da başka bir alt unsuru da ekleseniz, aynı mantıkla düşünülebilir.

İnsanların (dine veya başka bir şeye) hakareti ciddiye almayıp gülüp geçtiği, hatta hakaret edene acıyarak baktığı bir toplum veya zaman diliminde böyle bir suç tanımına da ihtiyaç olmayacaktır doğal olarak.

şöyleki, küfür ve hakarette muhatabına fiziki bir eylem ya da aksiyom halini aldırıyorsun. ondan suç olması doğal.

mesela senin bilmemnaparım diyorsun, fiziksel bir yönelim var. buna gülüp geçmek için o kişiden belirleyici bir şekilde üstün(elit) olman gerekiyor.
ya da gerizekalı diyor; burada da bir durumu betimliyor.

hakaret bu yüzden, ettiğin kişinin şikayetine bağlı olarak suç teşkil eder.

Ama din kısmında, tanrının şikayetçi olması lazım. bu yüzden dine küfrün suç olması benim aklıma yatmıyor.

Ben buna yanıt verdim zaten, tekrar yazayım, eğer dine hakaret suç olmazsa, bu tür davranışlar bireysel veya medya kanalıyla artacak, toplumun bir kesiminde aşırı tepkiye yol açacak, buna bağlı olarak çok daha ağır suçların işlenmesine yol açacaktır. Bunun dışında insanlar öfkelendikleri kişiyi bu yolla tahrik edebileceklerdir. Tabiki insanların bu hassasiyeti göstermelerini rasyonel bulmayabilirsiniz, "sen tanrının avukatı mısın sana ne oluyor?" denilebilir ama bu, pratikte ağır suçların işleneceği, gruplar arasında ayrışma, çatışma ve şiddet yaşanacağı gerçeğini değiştirmiyor. Yasalar mantıklı olmaktan önce toplumsal barışı korumak zorunda, "insan" mantıklı bir varlık değil çünkü.

Birinin anasina kufretmekle dinine kufretmek arasinda bir fark yok bence. Sonucta insanlarin onem verdigi bazi degerler vardir. Annene onem verirsin, dinine onem verirsin, takimina onem verirsin. Ben gercekten gidip annesine bir sey yapmayacagim, o yuzden fiziksel bir mudahale yok. Dinine kufrettiginde de fiziksel bir mudahale yok. Fakat insanlarin deger verdikleri bir kisi, nesne veya olguya hakaret etmek onlari tahrik eder. Tahrik de suca meylettirir.

Din bir yaşam tarzı olarak düşünülebilir, üstte arkadaşın dediği gibi insanın değer verdiği bir şeyi aşağılarsan, yaşam tarzını aşağılarsan bence bireysel olarak da aşağılanmayı yahut ceza görmeyi hak ediyorsun. Bu cezalandırma işini devletin üstlenmesi ise işin daha düzenli yürümesini sağlıyor gibi görünüyor.

dine, bir kişiye, patates kafalılara, gözlüklülere, araba kullanmayanlara, avm'ye gidenler falan hakaret hep suç, çünkü hakaret suç.

hedeften bağımsız olarak, hakaret suç.

hakaret...

google'a paslanmaz çelik yazarsanız bir sürü şirketin websitesini göreceksiniz. onların hepsi üretiyor (hepsi olmayabilir bazıları sadece işliyorlar).

Uretiliyor.

Çeliği kromla kaplayınca paslanmaz oluyor diye biliyorum. Bunda çok zor bir şey olmasa gerek.

@ tahin pelmez
Krom ve nikel olması lazim pek emin değilim ama.

Elde etmek istediğin malzeme paslanmaz çelik ise ihtiva edecek madenler ergitilerek elde edilip işlenebiliyor karbon oranı önemli çelik olması için diğer faktörler ve içerikleride öğrenebilirsin paslanmazlık için ise krom veya nikel katılıyor ergiyik madene yani türkiyede var

selam hocam.

paslanmaz celik uretimi cok zor. su an sadece posco assan uretim yapiyor turkiyede.
maden var ama muhendislik yok, korelilerden know how aliyoruz posco assanda da.

bu kadar bombos, ama kendinden emin adami bir arada gormek gercekten uzucu oldu bu arada :)

Tavuk +1 diyorum
Çelik paslanmaz çelik karbon oranlarına göre kaliteleniyor ve ülkemizde malzeme kalitesi mühendislik bilgimiz zayıf olduğu için düşük

karbon oranlarına göre kaliteleniyor demek kestirip atmak olur.
%2 yi geçerse karbon oranı zaten çeliklikten çıkmış oluyor malzeme.
içine koyduğunuz alaşım elementleriyle değişik özellikler sağlanıyor krom %11 civarı konuyor paslanmazlık için.
su an sadece türkiye de paso assan üretim yapmıyor.
www.turkdokum.com
bomboş olduğumuza ? mühendislik bilgilerimizin yetersiz olduğu düşüncelerine nasıl vardınız ?

Biz sahsen ürettiğimiz bir ürün için tüm türkiyeyi gezdik istediğimiz mukavemette kalitede elde edemedik ve almanlardan satın aldık. Ürettiğimiz ürün dediğimde tren vagonu idi büyük malzemelerdi.

Mobilim bu arada bilgi kitabi bilgi değil sahadaki bilgi, sahadaki malzeme mühendisliğimiz ülkece çok zayıf evet biliyoruz ama tecrübemiz olmadığından istediğimizi ürrtemiyoruz

neden haricinde? methten bulmamış mıydı?

Ev teyzesine aitti. Teyzesi olunce ev jesse'nin anne babasina kaldi. Onlar jesse'nin evde oturmasima izin veriyordu. Sonra jesse meth'ten kazandigo parayla evi satin aldi.

Bu kisimlari anlayabiliyorum zaten. Mesele su ki: isi gucu olmayan bes para etmez bi uyusturuci bagimlisi 400bin dolari legal hicbir yoldan bulamaz. Mantiksizlik da burada. Nicin kimse parayi nereden buldugunu sorgulamiyor? Annesi babasi jesse'yi hic sevmezken neden bu parayi nereden buldu bu, arastirin demiyor avukatina? Eger havadan gelen paralarla ev alinabiliyorsa walt neden tum parayla ev almiyor. Boylece para kolayca aklanmis olur.

breakingbad.wikia.com

Jesse, via Saul, buys the house for $400,000 the same amount his parents claimed to have spent renovating the property.

Evi Saul Goodman sayesinde aldı ama belki parayı da ondan almıştır.

Saul goodman gibi bir adam jesse'ye degil 400 bin 400 dolar bile vermez.

spoiler olduğunu belirtmeme sanırım gerek yok ama yine de söylemiş olayım baştan, gerisi spoiler... %100 emin değilim ama şöyle hatırlıyorum,

o evi teyzesi jesse'ye bırakmıştı ama yasal olarak evin sahibi jesse'nin annesi ve babasıydı. jesse kubara düşünce anasıyla babası depiği vurdu buna. evi satma sebeplerini tam olarak hatırlamıyorum ama jesse o evi kullanıyordu. bodrumunu laboratuvara çevirmişlerdi walt ile birlikte. koyama'nın cesedini orada eritmişlerdi, krazy-8'i de orada öldürdüler. "temiz" bir yer değildi yani.

ailesi jesse'nin uyuşturucu işinde olduğunu biliyordu, haliyle 400 bin doları nereden bulduğunu sorguladıklarını düşünmüyorum. evi nasıl alıyor dersen, babası bir yerde "ucuza veriyoruz ama ne yapalım baboli kriz var domatesin kilosu olmuş 4 dolar, adam tek seferde veriyor taksit maksit yok bam bam bam" tarzı bir şey söylüyor jesse'ye.

jesse'nin evi ucuza almasını sağlayan şeyse, saul'un laboratuvar olarak kullanıldığını göstermesi. hatırlarsan satış için avukatla masaya oturduklarında saul 400 bin dolar fiyat biçiyor. avukat ve jesse'nin anası ile babası (jesse yok) ise "dalga mı geçiyosun it oğlu it" deyip kalkmaya yelteniyorlar, evin değeri bundan çok daha fazla çünkü. saul reis durur mu yapıştırıyor cevabı. eviniz laboratuvar olarak kullanıldı, bunu yetkililere ispikleyeyim de eve direkt el koysunlar, yer misin yemez misin?

böylelikle ana-baba evi ederinin çok altında bir fiyata, alıcıyla direkt muhatap olmadan affedersin ske ske satmak zorunda kalıyorlar. şu soruların cevabını ben de bilmiyorum ama eğer sorduğun buysa,

1) fiyatı çok daha yüksek olan bir evin bu kadar ucuza gitmesi yetkililerin nasıl dikkatini çekmedi? bunun vergisi, kaydı var sonuçta. 1-2 milyonluk evin 400 bine satılması dikkat çekmiyor mu? bununla ilgili bir entry okumuştum, vergiden düşmek için almanya'da böyle bir şeye giriştiğin zaman bilirkişi raporu hazırlayıp gtünü kesiyorlarmış adamın. amarigan başkanı buna nasıl müsaade etti, o ev neden 400'e gitti? yetkililer devreye girse ne olacaktı ki, saul "orası laboratuvardı knk ben de tehdit ettim xd" mi diyecekti?

2) nakit 400 bin dolarla nasıl ev alınıyor? yine benzer şekilde, devlet bu paranın kaynağını ve alım-satım işini araştırmıyor mu? jesse pinkman evi aldığında sabıkalı sayılır üstelik, temiz biri de değil. bu kısmı nasıl hallettiler?

gerçi avukat saul bey onu da kılıfına uydurmuştur. jesse kara para aklama işini ısrarla reddediyordu o dönemde ama belki yine de saul ayarlamıştır bir şeyler.

sözün özü, jesse'de para vardı ve evi gerçek fiyatından çok daha ucuza alabilmişti. adam direkt o evde meth pişirdi zaten, eşek yüküyle para kaldırdı. meth parası haricinde demişsin. onun dışında para kazanmış olması imkânsız. teyzesinden miras kalmış mıydı o kısmını hatırlamıyorum, varsa ancak öyle bir şey olabilir.

Evet.

1000 dakikaya yerine 2000 dakika konustuysan gelebilir.

Niye gelmesin, eskiden internet mi vardı? Paket aşımı yapınca dakikası 40 kuruştan yazar, benim aylık 1500 dakika var fakat ayın son 3-4 günü hep aşım yapıyorum, yetersiz kalıyor.

onun yanlış hatırlamıyorsam bir sınırı vardı, en yüksek tarifeden fazla gelemiyor gibi bir durumu olabilir. bir kontrol edin isterseniz.

yoksa gelir tabi, niye gelmesin...

yurtdışını ya da özel hatları aradıysa gelebilir

ev sahibi evi düşük fiyattan satıldı gösterebilir sanırım bir sebebi de o. gelir vergisi vermemek için.

var. satarken çok zor satarsınız. likit bir değeri olmaz. olur da başınız sıkıştığında kredi çekmek isterseniz ipotek edemezsiniz. kısacası başlangıçta kredi çekememek en küçük probleminiz olur. ihtyaç kredisinin faizi çok daha fazla olur ve ev kredisi kadar yüksek miktar çekemezsiniz.

tapuyu görmeden bir şey söylemek zor.

tapuda muhtemelen arsadır, iskanı olmayabilir, kat mülkiyeti değildir. projede sorun vardır, hacizlidir, takyidat vardır vs vs.

onun dışında konut kredisi ile ihtiyaç kredisi zaten kıyaslanamaz.

Keos'tan evin imar durumuna bir bak.

tapusu olmamasının sebebi önemli.

ben aldım. aldığımda iskan ruhsatı verilmişti, imar ile ilgili herhangi bir sorunu yoktu. tapuların çıkması için inşaatı yapan kooperatifin bir davasının bitmesi bekleniyordu. tapusu olmadığı için de kimse almak istemiyordu. Emsallerine göre %25 civarı ucuza vemişlerdi o zaman evi.

ama kaçak yapıysa, iskan yoksa falan alınmaz tabi. sakat olabilir.

Bende var gondereyim nasil yapildigini soyle.

7 gibi isin sekli belli olmaya baslar.

mecidiyeköy ehliyet kursları 1500

Artık kurs fiyatları valilik tarafından belirleniyor. Altına inmek yasak.
İnen yok mu elbette var ama ispat edilirse cezası da var.
İllere göre değişiyor fiyat listesi.
İstanbul'da geçen yıl 770 liraydı B'den A2 ye fark şu an 950 lira. 2 yıl önce 500'e hatta 400'e kayıt alınabiliyordu şu an o kadar düşmesi imkansız ama indirim uygulayan yerler var.
Biraz gezip dolaşıp biraz da pazarlık yeteneğinizi kullanın he bir de doğal olun başka kurstan fiyat almaya geldiğinizi düşünürlerse asla fiyatı düşürmezler :)

taban fiyat ne demek allah aşkına. valilik vatandaşı değil kurs sahiplerini mi koruyor?

Aslında bu durumdan kurs sahipleri de çok şikayetçi çünkü talep inanılmaz düştü şu an sadece ehliyete ihtiyacı olan gelip alıyor.
Bundan 3 yıl önce ev hanımları diğerlerinden çokken şimdi gelip bilgi bile almıyorlar :)

Sözde eğitim kalitesini yükseltmek için yapmışlar, mesela 2 yıl önce araba kullanmayı bilen adama 2 direksiyon dersi yazıp kurs ücretini oldukça düşürürdük şimdi diyor ki düşüremezsin herkes eğitim alacak yahu bilen adam gelip neden benden 14 ders alsın ki.

Neyse bundan kurs sahipleri de kar etmedi yani inanın :)

Sınıfları parçaladılar mesela şu an adam gidip otobüs ehliyeti alamıyor sistem diyor ki önce otomobil al sonra otobüs ya da gidip tır alamıyor sistem diyor ki önce kamyon al. Kamyonu alamıyor çünkü önce otomobil lazım. Devlet maşallah hepsi için ayrı ayrı vergisini de alıyor.
Böyle bir sistem oldu :)

Ovmodeli bilmiyorum ama bende contigo autoseal westloop modeli var. 6 saat sicak tutmuyor, belki 2-3 saat. Govdesi iyi ama kapagi asiri isiniyor, bu yuzden cabuk soguyor diye dusunuyorum.

Evet autoseal de öyle bir problem varmış okumuştum, teşekkürler.

Benim bahsettiğim model şu

encrypted-tbn2.gstatic.com

2 tane var bende, biri su için, diğeri çay kahve.

mükemmel alet. ben bi 8 saat sıcak tuttuğunu biliyorum, dahasını denemedim.

edit: çay kahve için olan "autoseal" mış bendeki, bir de bunun çay demleme aparatı var, içine takılıyor, onu da alırsan mükemmel olur

Ben genelde kahve için kullanıcam eğer öyleyse gayet iyi, teşekkürler.

Bende kahve için almak istiyorum ama güvenemedim. Snapseal ile autoseal aradında tercih de yapamadım. Kullanan varsa model tavsiye edebilir mi?
:kahve için

bende snapseal var, 2 senedir kullaniyorum, kahve icin almistim. 8 saat sicak tutuyor, hala bi problem yasamadim.

@superfluid
modelini yazar mısın? çünkü bazılarının sıcaklık saatleri değişiyor.
bella-boron-metra-huron bunları gördüm ben şimdilik.

yani bir de şu var, 8 saat bekleyen kahve içilir mi?

benim için şu anlama geliyor. 8 saat sıcak tutuyorsa 2 saatte buz olmaz. Çünkü bazıları 1 saati geçtikten sonra ılıyor ve içilmez hale geliyor.

eğer koyduktan 2-3 saat sonra içeceksen sorun değil de içine bir kere hava aldı mı anında soğuyor nedense. kapak fazla ısınıyor dendiği gibi. hem sanırım ısı kaybına yol açıyor hem de kahvenin tadını bozuyor plastiği. ama yine de kullanıyorum 12 dolara falan almıştım fiyatına göre iyi tabii ki.

www.contigo.com.tr

bende şu var, açmazsan 6 saat sıcak(ılığa yakın mı desek) kalır evet, ama kaynar halde değil tabii.

Ben sabah 7.40 gibi kahveyi koyup evden çıkıyorum, işteyken 9-10 gibi içiyorum genelde, bir kere azıcık içip esas 12'de içtiğim oldu ılımıştı. Ama genel olarak performansı iyi bence. Dışında, alt kısmı biraz ısınıyor o kadar. Ben öyle dışa çok ısı verdiğini fark etmedim. Kapağı ısınmıyor.

ama sen sitede/üstünde kaç saat yazıyorsa ondan 2-3 saat azını "tam performans" olarak düşün bence. Sonra git gide soğumaya başlıyor ama mesela kahve 80-90 dereceyse sen 50-60 derecede içiyorsun belki 6 saat sonra. (dereceleri salladım tabii)

stanley den şaşma derim

@naylonlee

Benimki sundan www.mycontigo.com Ustunde 18 saat soguk, 7 saat sicak tutuyor yaziyor. Sogugu denemedim ama 8 saati bulan sicakligindan memnunum :)

Bunu da www.mycontigo.com denedim, aynisinin bi buyugu ama 20 oz daki verimi elde edemedim. Zaten bu boy kahve icin cok buyuk geliyor bana, tadini tutturamiyorum.

Edit: 8 saati bulan sicaklik hic icine hava girmezse yalniz. Bi defa actin mi daha hizli iliniyor tabii :)

speaking i bilemeyeceğim de writingte katılar. writing en zor puan alınan alani IELTS academic için bence.

hem speaking hem writing degerlendirmesi oznel yapiliyor. senin cok iyi dedigine degerlendiriciler kotu vermis olabilir.

itiraz edip de puanı yükselenleri duymuştum.

Sinava hangi kaynaklarla hazirlandin?

evet, speaking benim de beklediğimden düşük geldi, ona şaşırmıştım.

writing ise genel olarak zor. iyi yazamadığımı biliyordum ve iyi bir puan gelmedi zaten.

"çok iyi geçen speaking"
farklı, birleşik cümleler kurdun mu hep basit diyalog seviyesinde mi kaldı? Kelime çeşitliliği falan nasıldı bir sürü kriter var aslında.

writing
Notlandırma sistemi nasıl bilmiyorum ama genelden özele bir giriş, thesis statement, sonra 2-3 part/alt başlık halinde farklı fikirleri sıralamak örneklendirmek ve güzel bir sonuca varmak. Bunları yaptınız mı?

İlk kısmında da grafik yorumlama mı ne vardı, onda en uç değerleri yorumlayıp belli "fluctuate" gibi şeylerle bazı yerleri geçiştirip genel olarak tabloyu yazıya aktarmak gerekiyordu. Eksiksiz yaptığınıza inanıyor musunuz?

aslında baya sistemli bir yazı istiyorlar yani.

writingte affetmezler. speakingte tamamen performansına bağlı zira adam sen doğru bildikçe konu değiştiriyor

bende bugün sonucu görünce baya şaşırdım. writing için farklı kelimeler kullansam bile kompleks cümle yapıları kurmadım o yüzden alacağım notu tahmin etmiştim.

ama speaking beni de çok şaşırttı. özellikle bana en sonda sordukları sorular o kadar zordu ki bunlara türkçe bile cevap vermemem demek zorunda kaldım. ve başkalarına sorulan sorular bana sorulsaydı kesinlikle daha yüksek puan alırdım.

Speaking bekledigim ustunde gelmisti ve sasirmistim. Diger bolunler belki ama speakingde cuvallarim diyordum, en yuksek speaking geldi:)

Speaking cok iyi derken tabi ki de nativelike değilimdir ama gayet akici ve cok az hata yaparak konuştum. yani boyle hic honk diye kalmadim baya muhabbet havasında gitmisti gülüp eglenmistik yani.
Writing kisminda da zaten sürekli ingilizceyle hasir nesir olan birisiyimdir, kelime, grammar vs hatam cok azdır. İki taski da yazdim, arada bi paragrafta konunun biraz dagildini hissettim ama kesinlikle o kadar düşük ya da kotu yazmamisimdir.
itiraz etme de baya 160 dolares ve benim basvuruma yetismiyo sonuclar :\\

160 dolar degil itiraz 285 tl. Bugun arayip sordum.

Mesela R ile yapılabilir.

sitedeki harita flash ile hazırlanmış.
basit derken, stabil mi olacak, dinamik mi? eğer stabil diyorsanız paint ile de yapabilirsiniz.

şöyle de bir site varmış faydalı olabilir. üyelik gerektirdiği için denemedim.
viz.socialcops.com

R ne bilmiyorum, ben de kolay bir method ariyorum.

@anonim yazar
Paint de olur ama zor olur ve yamuk yumuk olur tasar sinirlardan boya. O siteye bir bakayim.

şunu indirip illustrator ile açarsan istediğin gibi boyarsın. umutavci.deviantart.com vektörel olduğu için boyut derdi de olmaz.

flash falan degil. javascript.
web üzerinden yapacaksanız siz de yapabilirsiniz. web derken yerel makinede de tarayıcı üzerinden çalışır pek tabi sıkıntı olmaz.
www.amcharts.com

tutku ve cin'in benzerleri türk ürünü. süsse marka.

store.donanimhaber.com

Niye yapamasin? Adamlar biskuvi cikolata falan yapiyor, uzay bilimi gerekmiyor ki.

bazen ana firmaların yan ürünleri de oluyor. onlardan da alıyorlar bildiğim kadarıyla.

aynen bu roket bilimi değil. tr de ufak olmayan çok sayıda gıda üreticisi var, onlardan birine gidiyor, tık diye sipariş verebiliyor. bim için geçerli değil ama bazen hem orjinal ürünü, hem çakmasını aynı firma üretebiliyor :)

Adamların ayrı bölümü var, sadece ürün taklidi üzerine. Fabrikalara gidip benzerini yap diyorlar, çok zor iş değil.

Hepsi türkiyede yapılıyor..centro ve süsse bifa ve biskotta yapılıyor mesela biskotta ülker aslında hatta hepsi pladis neyse..casey de aynı şekilde bifa ve biskotta üretiliyor..buono şölen çikolata ve detay gıda da üretiliyor, krinkıl modern çik ve biskotta üretiliyor..yani anlıyacağınız, hemen hemen tüm ürünler karamandaki bisküvici ve çikolatacılarda, süt ürünlerinin çoğu konyadaki firmalar da, simbat kuruyemişler de gaziantep kursan gıda da üretiliyor..hemen hemen hepsi 2. Sınıf replika ürünler

Discounter tabir edilen marketlerin genel stratejisidir bu, sasirilacak bir sey.

Almanya'da aldi'ye, lidl'a gitsen de aynisi.

Mobilde editleyemiyorum:

"Sasirilacak bir sey degil"

Genel strateji. Paketi, logosu, ismi bile benzer olur.(yasal cercevede ne kadar benzetebilmesine izin varsa iste)

Halley demez de "kuyrukluyildiz" filan der.

peki bu ürünlerin içeriği orjinallerinkiyle aynımı ? yani daha çok katkı ve kimyasal madde zararlılık oranı vs. kalite

bu ürünlere reklam yapılmadığı için ekstra maliyet binmiyor. bir de boyutları biraz daha küçültüp ölçüleri ile oynayabilirler. o yüzden diğeri ne kadar zararlıysa bunlar da o kadar zararlı diye düşünüyorum.

nerede yaşıyorsunuz?

ank

4500 ile Ankara'da standart bir yaşam sürülür, oturulan semte göre değişmekle birlikte, ancak süründürmez.
İki kredi seçeneği arasında YMO hangisinin düşükse onu seçmek lazım. Bi de vade ne kadar kısa, o kadar iyi aslında, borç yükünden daha erken kurtuluyor insan.

o gelirlerin cinsi önemli elbette, yani sabit gelirliysen maaş artışlarını falan hesaba kat. Gelirin döviz cinsinden mi vs., tüccarsan daralabilecek ya da genişleyebilecek iş hacmini düşün... İdeali Toplam gelirin %40 ı falan derler. Ama dayanabileceksen 60 ay çok daha ucuza gelir. Standart yaşam kriterin nedir bilmiyorum ama ankarada 2 kişi 4500 e çok rahat standart yaşam sürer bence

Aylık ödeme miktarınız aylık net hane gelirinizin Max 55% sini geçmemeli.
Sizin durumunuzda ayda 6050TL.

Standarttan ne anladigina gore degisir, bu sorunun cevabini senden baskasi bilemez. Su an 11bin gelirin hepsini harcayarak yasiyordaniz 4500 gelire duserseniz perisan olursunuz. Yok zaten hepsini harcamiyor, biriktiriyorsaniz kira da vermeyeceginiz icin fazla zorlanmayabilirsiniz.

dunyanin binbir turlu hali var. kendimi 6500 lira borca baglamak istemezdim.

Asdfasdf

X-files

bir öğretmen olarak söylüyorum: bunların yalan olduğunu fark ediyoruz, siz de fark edin bence.

Onun yerine odevin ektedir diye mail at eke bir sey koyma. Sonra hoca geri doner sen de unutmusum eklemeyi dersin tekrar yollarsin. Bizim hoca maillere gec donuyordu bu sekilde 2 gun kazanmistim.

yüksek lisansta böyle bir hareket?!?!
bence dürüstçe hocadan ek süre isteyin, gerekirse %30 puan kırsın. ama dürüst olmakta fayda var.

soruya cevap olarak, bir tane küçük exe alın, uzantısını doc yapın, binary formatta olduğu için ascıı olmayan karakterlerden dolayı açsa da bir şey anlaşılmaz.

normal bi word dosyasını sağ tıkla birlikte aç deyip note pad ile aç ve içinden bir iki satır sil kaydet. normalde bozmanın yolu bu ama yine de bu tür şeyleri tavsiye etmiyorum

bence uygun bir şekilde anlat durumu. Sınavım var de falan. Diğer türlü anlarsa sıkıntı olabilir.

Ac dolabi bak, katilasmissa olmustur.

soğumasından ziyade kıvamına bakın. 3-4 saate katılaşıyor genelde. dolapta beklerden saatte bir karıştırırsanız daha güzel olur

müteahhidini bekliyordur.

Binalar en az 30-40 yillik.

muhtemelen tsk nın elinden alınmış tokiye verilmiştir. yıkıp yerine yapacakları proje de hazırdır muhtemelen, prosedürlerin tamamlanmasını bekliyorlardır.

maaşına ailenin durumuna ve bakış açılarına göre değişir.
Mecidiyeköy ve beylikdüzü istanbulda ama istanbulda değil.
Ben olsam ayrı eve çıkardım.

Ailem basaksehir'de. Levent'te ise baslayinca besiktas'ta eve ciktim. Verdigim en dogru kararlardan biriydi.

maaşınız ne kadar sorması ayıp?

Yalnız yaşamak bir kişisel gelişim, maddi durumu önemsemiyorsan durman kabahat, yemek falan bir şekilde hallediliyor, tek düşünmen gereken maddi boyutu yoksa hayat yalnız yaşayana güzel, iyi ki ayrılmışım diyorum

benzerini yaşayan biri olarak diyorum, o kadar yol çekilecek çile değil. maddi durumun elverişliyse düşünme bile, hemen taşın.

ailem avcılarda ben kadıköyde yaşıyorum 5 yıldır, üniversiteyi kazandığım an taşındım.
o çile çekilecek gibi değildi, gerçi şimdi bzler asler var ama yine de binmesi bile meziyet. kendinize kalan zamanınızı çok daha verimli değerlendirebilirsiniz, avcılarda kalırken evden çıkmam ve okula girmem 2 saat veya 2 saat 15 dakika arası değişiyordu, şimdi okula 5 dakika yürüyerek gidiyorum.
maddi olarak zorluyor evet, ama yine de her şeyimden kısıp aynı şekilde yaşamayı tercih ederdim.

boşa kira verme. ev al.

emlak sektörüne katkın olsun.

Ev satın almayı tam araştırmadım ama bu sisteme destek olmak istemem o yönde. Hem de bağlaycılığı olsun istemem.

Bizim b.düzü servisinde bir sürü insan var. Benden daha uzağa gidenelr bile var. Onlar blki benden yüksek maaş alıyor ama o kadar yol çekiyor.Belki hayalleri var, para biriktiriyor. Ben de istiyorum yurtdışı filan tabi de. Bİlmiyorum napacğaımı.


Her şey 1 ay önce geçici olarak kadıköyde 1 aylığına eve çıkmamla başladı :D ondan sonra artık b.düzü yolu çekilmez gelmeye başladı.

Sorunun cevabı maaşının miktarında gizli.

ay sakın ev alma ya ben anlamıyorum bu insanları. 20lerinde 30 larında 25 yıllık borca giriyorlar akıl alır gibi değil. tek çıkacaksan siteler gibi yerler var oralarda stüdyo ya da 1+1 bulursun. arkadaş arıyorsan aileden hiç ayrılmamış birisi(1-2 ay bi şey değil) arkadaşla yapamaz bu saatten sonra.

beşiktaş ta kiralar düşüyor yaza ne olur bilmiyorum. 1500 e bir yer vardı bu ay boşalacak benim mahallemde uyuyorsa sana sorabilirim oralara.

maaşın 3 binse beşiktaş ta eve çıkma yazık.

1- İki kere vize almak istemediğinden 3 aylık vize almak istiyor. Daha önce Schengen almadığı göz önünde bulundurulursa 3 aylık vize alabilir mi? > Cok zor.

2- 3 aylık vize isterken 2 kere gideceğini belirtmesi gerekir öyle değil mi? > Evet

3- Anne babasının banka hesaplarında para yok, kendi hesabında 10bin lira var. Kendi hesabını göstermesi yeterli midir? Aileden birini isterlerse halası kefil olabilir, bunu göstermeli mi? > 10 bini yeterli bulmayabilirler. Halasını kefil olarak kabul etmeyebilirler. Anne babasinin adina simdiden hesap acip, para yatirmasi yerinde olur.

1- 3 aylık vize isteme diye bir olay yok. sen seyahat planını sunuyorsun onlar kafasına göre veriyor. ilk defa olduğu için direk 3 aylık vermeleri zor. genelde seyahat süresi kadar veriyorlar çünkü ilk seferde. fakat arkadaşın 2. seyahatin de rezervasyonlarını versin mutlaka başvururken. bir de dilekçe yazabilir durumu anlatan. onu dikkate alarak uzun süreli verebilirler belki.
2- bkz.1
3- kendisi öğrenci olduğu için çalışan, bordro gösterebilecek bir sponsora ihtiyacı var. sponsor da sadece 1. derece akrabalardan olabiliyor. parayı anne-babanın hesabına aktarsın.

bizim patrona aracı kurum aracılığı ile başvurmuştum. aracı kurum ümitlenmeyin muhtemelen seyahat süresi için çıkar sadece dedi ama 5 yıllık çıktı. ilk başvurusuydu onun da. tabi maddi olanakların ve yapılan işin etkisi var mıdır bilemiyorum.

her iki gidişin rezervasyonunu (uçak-otel) da gösterecek ve ayrıca seyahat sigortası gün olarak her iki rezervasyonu kapsarsa kolaylıkla alır. en çok seyahat sigortasını önemsiyorlar. ama hesapta para işi önemli mutlaka anne babasına yatırsın. öyle iki gün öncesi de olmasın. epeydir para varmış gibi olsun. hala kesinlikle olmaz.

neden ille de birisinin hesabını göstermesi gerekiyor? bu insan 18 yaşından büyük, anne babasıyla bir bağı olmak zorunda mı? neden kendi hesabı yetmiyor?

3 aylık vize alabilir ancak muhtemelen 10'ar günden duration of stay kısmı 20-22 gün görünecektir. maksimum kalış süresi o kadar olur yani. 3 ay tek parça değil de olabiliyorsa 2 tane ayrı ayrı 10ar günlük, o tarihleri kapsayan sigorta yaptır. bu oluyor mu emin değilim tabi. hesabında para varsa yeter. anne-babaya aktarmasına gerek yok.

direk 3 aylık, 90 günlük vize vermiyorlar. belli tarihler içinde 20-22 gün kullanılabilecek vize veriyorlar. hem kendi hesabında hemde annesinin hesabında para olsun. bu tarz durumlarda 1. dereceden akrabalar sponsor olabilir ve o banka hesapları genelde bu çocuğa birşey olursa ailesi parasını karşılar diye veriliyor. kesinlikle 30.000 euro'luk sigortası olsun. aynı zamanda tüm otel rezervasyonlarını, uçak dönüş biletlerini göstersin.

@sckxyss, gelir kaynağı olmalı ve bunu belgeleyebilmeli diyedir muhtemelen. çalışan için bordrodur, çalışmayan için ailedir yani. Yaşla alakası yok sanırım.

mutlaka sağlam bir sponsor ve hesabına para koyması gerekir 2 kez seyahat planlıyorsa kesin olmamakla birlikte uzun verecek ülkelerden vize şansını denemelidir.Mesela benelüx turu gibi benelüx turlarında genellikle 3-4 ülke gezilmekte ve vizeler uzun olmakta fransa,hollanda,belçika ve lüksemburg ülkelerine gezi yapılmakta bunlar arasında uzun verenler ise fransa ve hollanda fransa vize başvuruları için fransakonsoloslugu.gen.tr bu adresten yardım alabilirsiniz holanda genelde ilk başvurlarda dahi 30 gün vize verebilmekte www.hollandakonsoloslugu.gen.tr bu ülkeler arasında en önermediğim ülke ise belçika genelde çok geç çıkıyor ve kısa veize viryor ama yinede belçika vizesi hakkında da bilgi almak istersen eğer belcikakonsoloslugu.gen.tr adresine bir göz atabilirsin

Vize başvurusu yaparken mutlaka büyükelçiliğin/konsolosluğun resmi web sitelerini ve aracı kurumun (IDATA, VFS) web sitelerini kontrol edin. En güncel bilgiyi resmi web siteleri verecektir. Konsolosluk web sitelerinin resmi olup olmadığını gov uzantısından anlayabilirsiniz.

Kia Sportage ve Dacia Duster çok farklı araçlar. Önce ne istediğini iyi belirlemelisin. Az yaksın SUV olsun dersen Duster olur. Ama konfor beklememelisin. Bide son modellerinin otomatiği var sanırım ama öncelerinde yoktu.

2014/2015 auris düşünebilirsin bence, otomatik dizel.

VW tiguan benzinli olanlar o fiyata bulunuyor bakilabilir bence.

@111111 kardes auris ne zaman suv arac oldu?

cok anladığım bir kategori değil ama son dönemde duster araçların şantiye vb yerlere yüklü miktarlarda ve uygun fiyatlarla satıldığını ve 2. ellerinde bolluk yaşandığını ancak 2. el olanlarına rağbet olmadığını duymuştum.


fiyatlarının uygun olma sebebi bu olabilir.

Ford Kuga

2011 duster satıp 2007 bi xc70 aldım. 2.4 Dizel, söylediğin fiyat aralığında düşük kmliler var. 4 çeker, altı doblo kadar falan yüksek, yani çok yüksek bi suv değil. ama konforu mükemmel. bence 2011 kia veya duster malzeme kalitesinin yanına yaklaşamaz. gerçekten sağlam ve sert bi araba, kullanırken hissettiriyor. çok şehir içi aracı değil. 10 litreyi görürsün zorlarsan. ben genelde 8 litre civarı yaktırıyorum çok trafikte kalmayıp sıkıştırmadan. şehir dışı 90-100 arası 5.8 litre ortalama gördüm. yani basmazsan dusterdan az yakabiliyor. sahibinden bi ilan bulup test sürüşü yap derim. fikrin değişebilir. saygılar.

edit: ayrıca duster'ı iki ay sürdüm. fiyat performans fena değil ama gerçekten çok zevksiz sürüşü, mesela uzun yolda giderken müzik dinleyemezsin. konuştuğunu duyamazsın. yakıt tasarufu olarak 4 çekerler nerdeyse 8 litre görüyor şehir içinde. bi de ucuz araba olarak pazarlandığı için imajı çok kötü gibi geliyor bana. şantiyeci değilsen tavsiye etmiyorum.

Sang yong kyron alabilirsin, arkadasim da var ben de kullandim tas gibi araba, 55000 civarinda bir fiyata dusuk km de deri koltuk sunroof falan full olanlari var

@atcapar suv u okumamışım pardon :/ utandım.

tabiki de fazla iyimser düşünülüyor. araştırmalar/anketler evet oranının % 60 ı rahat geçeceği yönünde.
hayırlı olsun demek lazım.

bence bıçak sırtı. mhp tabanının fikri sabit, hayır diyerek fikir değiştirmiş olmayacaklar yani. evet diyecekler değişim noktasında. araştırmalar ve anketlerin %60 üzeri evet çıkardığı ise yalan bir bilgi. 42 evet 58 hayır diyen de var. orası çok bulanık. kaldı ki seçimlerde seçmen ankette söylediği refleksi göstermeyebiliyor.

bence burun farkıyla (%55 altı) evet çıkacak.

Bence boyle bi devirde ankette bile hayir demek cesaret istiyor. Biliyorsunuz hayir dediginizde vatan haini, terorist vs oluyorsunuz. Ben bu nedenle anketlerde evetin gercekte olandan daha yuksek ciktigini dusunuyorum.