soyle aynaya bir bakip cikiyorlar galiba. bir insan o kadar iseyemez.

sac makyaj kilik kiyafet ceki dozen vermek

dedikodu

muayyen zamanlarda kontrol

Özel günündeyse yani regl'se kontrol amaçlı gidiyorlardır.

yok o kadar işeyebiliyorsun ya eğer su, bira falan içiyorsan. anatomik yapıdandır belki.

bunda bu kadar anlamayacak ne var bilmem de, ben de giderdim ünide. tek de gittim arkadaşlarla da gittim, iş yerinde de gidiyorum. malum saçın başın makyajıın var. akabilir, saçın bozulabilir. gidip bakıcaksın işte. çok anlam yüklememek lazım.

Üst baş saç toplamaya ellerini yıkamaya vs gidiyorlar

bir arkadaşlarına bakıp çıkıyorlar genelde.

kizlarin iseyip s*cmadigini bildigini varsayiyorum. bu durumda tek secenek kaliyor, makyaj tazeliyorlar

regl sa kontrol etmek için.
aynaya bakmak için .
dedikodu çok keyifli oluyor +1
asıl amacı için .

Bok kokusunda ne dedikodusu...

çok çeşitli nedenleri olabilir.

bordo klavye kullanir.

esmerlere yakıştırmıyorum bi de kısa boylu olanlara.yok ya ben sevmiyorum türk erkeklerinde genel olarak.evet.

Yakisir
Dar paca olmazsa cok sugar olur

renk uyumunu ayarlayabiliyorsa yakışır.

Çok yakıştırıyorum, kardeşime ve kuzenime tutturuyorum alın diye ama almıyorlar (sabit fikirliler biraz), geçen gün diğer kuzenimde gördüm çok yakışmıştı.. Üzerine lacivert gömlek giymişti galiba unuttum şimdi, gayet iyiydi..

bu kardeşin kırmızı dahi giyiyor.

uyumu yakala yeter. for egzempıl;
lookbook.nu
lookbook.nu
lookbook.nu

gibi gibi...

ba-yı-lı-yo-rum!

erkek rengi değil. yakıştırmıyorum, çok net

galeri7.uludagsozluk.com

kırmızı ,pembe neyse de bordo gayette erkek rengi bence.
dediğiniz gibi fitseniz, bacak boyu uzunsa yakışabilir , ama üstü sade ve güzel bir üstle tamamlamak lazım.

1.70 boyunda tombik bir arkadaşım var, ona çok gidiyor mesela. gerçi kendisinin rengarenk pantolonları var: yeşil, mavi -kot değil-, kırmızı, bordo vs. vs. ona gidiyor misal. tarz meselesi.

Yakıştırmıyorum, ayrıca ayağa düştü artık.

mmh. leziz.

yakışıyor.

cok yakisiyor

Yok, yakıştırmam...

bana göre, renkli pantolon giymek explorer kullanmayıp başka tarayıcıları hayatına almak gibi.
açık zihin işi.

çok yakıştırıyorum.

kan

enerji

kırmızı diyince : sarı .
bordo diyince : mavi .

harbi bunlar geliyor aklıma .

bordo deyınce 8. neden bılmıyorum

boğa

###bu nasıl bilinçaltı?

oje

Kırmızı biber, hele bir de közleyeceksin :(

Elma

bordo sarap
kirmizi kan

şarap

oje

bordo: ruj (bu aralar ruj icin bordonun mukemmel bir tonunu ariyorum o yuzden galiba).

kan

bordo - çarşaf
kırmızı - aşk

Kulot - yılbaşı.

kırmızı duvar

ruj, oje

Kırmızı- araba
Bordo- ceket

"ah" nidası, bir kadın sesi ama maskülen bir yanı var; acıyla zevkin karışımı gibi.

Ateş geliyor benim aklıma. Niye sordun? Bir çeşit kişilik testi mi?

bordo: mont
kırmızı : ruj

bordo: oje
kirmizi: sarap

pastel. sadece kırmızı renkte pastel boya geliyor direkt aklıma.

bir de merak ettim, lohusa şerbeti cevabını vermiş biri ama tick atmamışsın diğerlerine tick atmana rağmen. o sayılmıyor mu yoksa hayatında hiç mi lohusa şerbeti görmedin?

uzun süre bakıldığında tansiyonu yükselten bir renktir.

benim de aklıma ilk biber geldi.

kırmızı - ruj
bordo - kadife elbise

kırmızı, oje.
bordo, bere. (kaybettim de içimde kalmış meğer)

kırmızı ile bordo farklı renkler ama ya?

kırmızı: seks (bilinçaltına gel)
bordo: şarap

ha bir de kelime olarak değil de, ne bileyim kırmızı denince benim için keskin, köşeli bir yapı, üçgen mesela, geliyor aklıma. ayrıca genç bir kadın -gezi'deki kırmızılı kadınla alakası yok, renklerin cinsiyeti denince kırmızının cinsiyeti kadın gibi gelmiştir hep bana-, ayrıca siren ya da alarm sesi -gene bilinçaltı :D -, cumartesi akşam 6'den gece 12'ye kadar olan süre -sonrası bordo renk mesela-, ve re notası geliyor aklıma.

bordo ise daha do notası gibi, koyu mavi tonlarla birlikte, ayrıca bordo denilince kafamda paradise circus çalmaya başlıyor ve kadife hissi duyuyorum. ayrıca 6 sayısının karşılığı mor renk ile birlikte. ha bir de cumartesi gece 12'den sonrası.

louboutin

kirmizi : boga
bordo : babamin eski arabasi.

tutku net.

Ferrari

Kırmızı: enerji, tutku.
Bordo: Fransa, Fransız kadın imajı.

mark wahlberg'den devam edebilirsin. son zamanlardaki işleri çok güzel. 2 guns ve pain&gain'den bahsediyorum.

Now you see me. Kesinlikle cok siddetli tavsiye ederim pisman olursan yak beni

olric ve baba jo'ya teşekkürler ama listede de gördüğünüz gibi bahsettiğiniz filmleri izledim :D

tha bank job / the tourist / red

the bank job

hustle (dizi) başla bence. seversin kesin

hustle'ı bilemedim ya, leverage'ı bitirmiştim, millet hustle daha güzel diye gazladı ama izlemek gelmedi içimden :( bi bakabilirim belki sonra.

leverage de olay genelde teknolojik aletlerde bitiyor.hustle da dolandırıclık yeteneği.

trans tavsiye ederim.

İnternetten falan bulunabilir, ama klasik bir model olduğu için fiyatının fazla oynayacağını düşünmüyorum.
rayban-al.com şurada ucuza var, ama gerçek midir bilemiyorum.

eheuhe ağır sahte.

internetten alınmayacak bana kalsa alırım da işte...

gerçi internetten alınan ürünün orijinal olup olmadığını da anlamak çok zor. ray-ban ve bu kadar yaygın bir model olunca adamlar gerçeğinin aynısı kadar kaliteli çakma yapıyorlar.

Marka takıntınız yoksa gidin çakmasını alın, dediğiniz gibi bazıları çok başarılı. gözlükçüden gerçek cam taktırın, oh mis.

200e bulman imkansız. ben de 270e almıştım

ben almıycam dediğim gibi bir arkadaşa yardımcı olabilmek adına soruyorum.

orijinal ray-ban şart.

ben o gözlüğü bir buçuk sene önce 180'e aldım sanırım mahalledeki gözlükçüden -yok vallahi orijinal gözlük, kampanya varmış, ondan öyle aldım- ankara'yı bilmiyorum, ama alırsın 200'e bence, dolaşman gerekir lakin.

not: isteyene garanti belgesini falanını filanını falan gösterebilirim, zaten kadın da demişti, normal fiyatı 300 liraya yakındı, indirim yaptık diye. senin de öyle kampanya bakman lazım bence.

Ben de 200-220 civarına almıştım ama 3 tane gözlük alınca pazarlık falan olmuştu.

Yaz sonu Atasundan 130 liraya almıştım 3 sene önce indirimli zamanında. Kaybettikten sonra bir daha aynı fiyata bulamadığım için almadım hatta :)

gandalf efsunlu bir karakter olduğundan ötürü bulunduğu bölgenin çökmemesi normal.

tanrılar varlar ama ortamlara dahil olmayan, ekmeğinin peşinde koşan türdenler.

silmarillion'un da her bölümünden ayrı film çekebileceklerinden kaçırmazlar o fırsatı kanımca.

silmarillion'u çekemezler. çekselerde film gibi çekemezler. asıl mitoloji ve tanrılar orada ve çok felsefik, çok derin bir konusu var. şu anda ki teknoloji bence yeterli değil ve herkesin hoşuna gidecek bir hikayesi yok bence.

ha bir gün hakkıyla çekerlerse işe o zaman kaos yaşanır dünyada ermanoviç

eru -iluvatar elf dilindeki adı yanlış hatırlamıyorsam, sindarin'de olabilir- neyse, valar var, meleksi varlıklar, onlarla büyük müziği yaratıyor, oradan da evren ve orta dünya'nın da içinde buluduğu dünya yaratılıyor -ea mıydı neydi ya la?- yani tanrı kavramı var, ancak tolkien'in herhangi bir ilahi dinden etkilenmediğini savunuyor eserleri üzerinde çalışan araştırmacılar. bir de maiar -maialar- var yani, (valar: valalar, maiar: maialar) gandalf ve saruman da o maialar'dan işte. sahneyi izleyemedim durumumuz yoktu -hakkaten açılmıyor yutup :( - geri kalan sorularını bilmiyorum.

tolkien etkilenmedim diyordur da aynı kızılderililerin yaratılış mitlerindeki gibi müzikle yaratıyor dünyayı.

gerçi ilahi din denilince kim ipler amerikan yerlilerini, üzüldüm şimdi.

silmarillionproject.tumblr.com şöyle çizimleri yayınlanacakmış sanırım.
filmde de dikkat edersen arkadaki orklar da gömülmüyor. kitapta bir kısmının dağlara kaçtığı falan yazıyordu. tabi gandalf'ın maia olduğu gerçeği var bir de.

eru iluvatar'ın adı. sonra iluvatar'ın çocukları ve daha alt türden olanları var. tanrı baş melek ve melekler gibi düşün. aynı şey değil ama kafanda bir nevi canlanması için anlattım. gandalf bir istari. Olórin adlı bir Maia ruhu. biraz önce ki bahsettiğim melek şablonunda alt meleklere yerleştirebilirsin. ancak yanlış anlaşılmasın bu bir çok kademeden oluşuyor.

sorduğun soruyu araştıracağım tekrar ancak hatırladığım kadarıyla yüzük ve onun kötülüğünün yok olması ile ilgili bir şeydi yanlış hatırlamıyorsam. ancak dediğim gibi tekrar bir araştırıp yazarım.

silmarillion yapı olarak okunması zor bir kitap olarak geçer. çok bilgi, çok isim ve taslak halinde kalmış bir metindir. daha sonra JRRTolkien'in oğlu, Chris miydi adı?, o derliyor notları ve metni öyle yayınlanıyor. o zamana kadar okuduğum en kronolojik ama en yorucu kitaplardan biriydi. hala da öyle ki aradan 10 yıl rahat geçmiştir. o arada ben de lineer zaman izlemeyen tonla kitap ve teori okudum, ona rağmen çok yorucu bir metin. ama çok öğretici. onun için halen daha Tolkien ertesi fantastik kitaplara tam manasıyla saygı duyamam (yalan söylüyorum, aslında zerre saygı duymuyorum). neyse bu karmaşık, çok karakterli, çok fazla bilgi dolu kitabı filme çekmek aşırı zor olur diye düşünüyorum ben de. bütün dünya mitolojisini ve dinlerinin inanışlarını bir filme sığdırmaya çalışmak gibi bir şey olur.
tanrıyı zaten diğer hobbitler, elfler, cüceler, orklar ve insanlar açıklamış. hatta orcların "yaratılış"/ortaya çıkış hikayesini ekstra severim. çok dokunaklı. tabii yanlış hatırlamıyorsam, ki şüpheliyim. (:

post-ed: NARNIA'yı asla post-Tolkien almam. o ayrı. CSLEWIS ve JRRTOLKIEN de kanka zaten.

icindeki kimyasala bagli olarak degisse de yanda parafin eritin ve hepsini agzini batirip cikartip dikey kurumaya birakin. cikartma kisminda ise direkt elle remove.

icerik sakat degilse ayni sekilde pipetlerin agzi eritilip mühürlenebilir kullanim sirasinda kesilebilir. göz damlasi misali.

edit: sivi icerigi ve özelligi vermemistin. ne kadar saklanacak süre vermemistin. aklima gelen ilk bunlar.

silikon, mum ve wiillii +1

parafilm işe yarar, lakin bir kısmı parafilme yapışabilir sıvının. mikrolitreler üzerinden işlem yapacaksan olmaz yani. gerçi ne kullanırsan kullan yapışır. hacim önemli değilse iş görür ama. bir de parafilmleyip de pipetin ağız kısmı yukarı gelecek şekilde saklayabilirsin.

Parafilm kullanabilirsiniz sanki. Biliyorsunuzdur su beher,erin agzini falan kapatmak icin hafif cekince esneyen ve dokundurunca kendiliginden yapisan ince bantimsi sey.

ne olduğunu tam bilmiyorum ama sanırım esnek naylondan yapılma, eğer sadece tek seferlik kapatılmaya ihtiyaç varsa en sağlamı ya yumuşayacak kadar ısıtıp bir pense ile iyice sıkarak ağzını yapıştırmak ya da ucunu 1 cm falan geriye katlayıp bir şeyle bağlamak/sabitlemek(amerikan kelepçe olabilir). eğer çıkar tak bir şey istiyorsan bu kağıt sıkıştırmak için siyah çok güçlü kıskaçlar var küçük, onlarla ağzını sıkıştırabilirsin.
image5.sahibinden.com
t1.gstatic.com

ne yaptınız arkadaşlar, pastör piper malzemesi hassas bir şeydir. öyle eritmeye, kıstırmaya gelmez. en iyisi parafilm.

Parafilm +1

iyide arkadaşlar ben 1mm'lik boşluk için bu parafilm'i nasıl kullanayım? incecik kesip sarayım mı yani?

birde süre uzun..içerikte gıda boyası standartlarında..

ince şeritler halinde kesip kesip saracaksın.

e demişler ya işte, parafilmi deliğin üstüne koy, zaten kenarlarından pipete bastırdın mı yapışacak.

önce ters çevir, sonra parafilm ile ağzını kapa, bu kadar. da sıvılar ne olacak onu bir deseydin, her şeyi parafilm ile kapatamazsın. bir de biz mesela pipetleri böyle kullanmıyoruz, ihtiyaç halinde hemen kullanıp atıyoruz, o pipetler -içindeki sıvı içeriğine bağlı olarak- bir zaman sonra kullanılmaz hale geliyor çünkü -hcl olur, hf olur artık hangi asit varsa elimde, onu kullanırken bir zaman sonra sıkılan yeri patlıyor misal, ona göre dikkat et yani, sen ters çevirip koyacaksın diyelim bir yere ama, çok uzun süre kalırsa pipete zarar verebiliyor, ilk kullanımda elinde kalır kullanan kişinin valla, içindeki asit falansa misal, çok tehlikeli olur. bunları başka bir kapta tutsan, ne bileyim, tüplerde falan? hani hf falansa da plastik tüpte? dereceli tüpler oluyor, santrifüj için falan da kullanılırlar misal, onlarda saklasan daha iyi olmaz mı, sonra pasteurle alsınlar işte?

@pasp
ya bunu özel bir deney seti hazırlıyormuşum gibi düşün..yani 100 kişiye özel bir sunum yapıyorum..o yüzden bu deneyin veya işlemin 30dk gibi bir sürede bitmesi gerekiyor. 30'ar kişilik gruplar halinde yaptıracağım. işte o zmn dediğiniz gibi bir ortak kaptan hepiniz 1ml'lik alın desem (insanların hiç bir bilgisi el alışkanlığı yok tabi) en az 15-20dk belki bu işlemi bekleyeceğim bir de belki benimki az oldu döküldü vs derdi var.. o yüzden ben önceden hazırlayayım kafam rahat olsun diyorum..

hmm o zaman çok da problem olmaz ya. ama asitli bir şeylerse aynı gün içinde tüketilsin bence, sen de o gün atıyorum sabahtan hazırla. ya da bi gün önceden maksimum.

gıda boyası içeriği bir şey yapmaz pastör pipete, rahat ol. ama saklama koşullarına uygun bir yerde saklamalısın sıvıyı, yoksa bozulabilir. pastör pipet şeffaf bi şey çünkü, ışıkla bozulabilecek içerikteyse sıvı, ışığı çok net geçirir içeri.

Workshop gibi bir sey zannederim. Parafilm isini gorur de, onu cikarirken de dikkat etsinler, ters tutup falan. Yani pastor kullanmak cok basit bi olay, damlalik nihayetinde.
30 kisilik grup icin mesela 30 mlik siviyi, cok ucucu degilse koy behere at onlerine, alabilir bence ya insanlar. Cunku parafilm cikarmaydi falan, ayniya gelir sanki zaman olarak.

Korozif yahut isiga duyarli falan degilse siviniz, bir sikinti cikmaz oyle buyuk. Kolay gelsin dillerm:)

bir de benim gibi sesi hiç bir şarkıya gitmeyecek olanlar var neyse iki aylık şan derslerinden edindiğim ufacık bilgiler kadarıyla sesini rahat kullandığın aralığa göre bazı şarkıları daha rahat söyleyebiliyorsun tabi ki şarkı çok önemli, adele bir ağrı dağın eteğini ibrahim tatlıses gibi okuyamaz mesela.

bazı sesler karakteristik oluyor kimini arabesk okurken izlerken bu pop okusa olmaz falan diyorsun mesela. bazı seslerin şarkıları var. her şarkının (terim bilmem bilen varsa özür diliyorum) inişli çıkışlı yerleri oluyor onların hakkını vermek sesin kalitesi kalıyor. ama ortalama bir şarkıyı ya da tonuna giden bir şarkıyı çok rahat söyleyebilirsin. birçok seksi ablamız da sektöre sesi olmadan böyle tutunuyor. bu sana sesin yok demek değil arkadaşın tezi bir nebze doğru demek.

cevaplar için teşekkürler. aslında kulağım iyidir, 7 seneye yakın keman çaldım, en azında hocam öyle diyordu yani, ben de hemen atlamayayım kulağım iyi diye sazan gibi de :D ama sesim eğitimli değil tabi, hiç de düşünmedim zaten eğitim almayı, kemandan ya da başka bir müzik aletinden güzel ses çıkarabileceğimi bilirken :D ama bazı arkadaşlarıma bakıyorum, sesi güzel değil, yani benim fikrimce öyle, ama şan dersine gidiyor, falan. o da bir değişik. belki sizlerin de dediği gibi, uygun aralık, eğitim vs. vs. dir olay.

manken ablaların olayı autotune, vocaloid falan bence yaa.. tipim de manken gibi değil zaten, hobbit stayla :D o yüzden albüm falan çıkaramam bence XD

öncelikler cigerdelen+1

7 sene keman çaldıysan kulağınla ilgili bir sorun olacağını sanmıyorum. söylemek istediğin şarkının melodisini kemanınla ya da çalabiliyorsan piyanoyla çıkar ve ezberle, üstüne söyle. cigerdelen'in dediği tize çıkamayıp pese inemeyip başka sesten devam etme riski azalır en azından. eğer üstüne gitmeyi planlıyorsan sesini kaydet kendin dinle, öyle çok daha rahat anlayabilirsin hangi kısmını hatalı yaptığını.

bir süre açma derler ama

ya eski telefonlarda kesin isleyen yöntemdi. telefon cortlayinca böyle asla acmaya calismayin kurumadan. bataryayi cikarin devreye zarar verir derlerdi. pirince yatir derlerdi. nemini emer derlerdi. derlerdi de derlerdi.

yeni telefonlarda ise biraz sans. ise yaradigini da gördüm anlamsiz oldugunu da.

bir de bilgisayara baglayinca okuyorsa temel parcalar saglamdir derler. ama derler. hep kulaktan dolma bir yanit oldu bu.

hala pirince atmadın mı ? yuh yanı. hemen buyuk bı kavanoza pirince bas. agzını da kapat.pilide çıkar

benim 5800'ım yarım saat 1 lt'lik suyun içinde kalmıştı. (oha o nasıl oldu ya? dersen: migros poşetlerini çok sağlam yapıyor, derim. migros poşetinin içine telefonu atmışım, suyun da ağzı açılmış bir şekilde, öyle yarım saat beklemiş, ki sudan çıkardığımda açıktı zaten 0_o) neyse, ben ilk bulduğum carte dor kutusuna pilini ve arka kapağını çıkarıp telefonu gömdüm, pili ve arka kapağı da ayrı ayrı gömdüm, üstüne altına pirinci doldurum, 1-1,5 sene önce oldu bu olay hala da çalışıyor -5800 da aşırı eski bir telefon sayılmaz ama kasası sağlamdı meretin- sonra da o pirinçli haliyle bir süre kalorifere yakın tutmuştum, ama çok yakın da tutma, devreleri neyim bozuluyor sanırım.

BATARYA AYRI ŞEKİLDE DURSUN TAKMA.

pirinç +1 torbanın ağzını kapatacaksın, 1 hafta falan duracak

önemle rica ediyorum, bunu öneren arkadas da not düsmüs uzak tutun diye, isitmayin diye cok. ama notumu düseyim baska biri de bakar belki bi gun bu duyuruya.

DOKUNMATIK TELEFON ekranlari genelde kapasitif kullaniyorlar iki ara katman arasinda silikonumsu bir malzeme var. eriyor konumlari kayiyor dokunmatik cortluyor. SAC KURUTMA MAKINESI VB ILE KURUTULMAZ. insaca oda sicakliginda sabredin azicik ortami kizdirabilirsniz. ancak direkt isitip kurutmayin.

media markt calisanlarindan birinin "suya dusen telefonu sac kurutma makinesiyle kuruttunuz mu" dedigini duydum. sonra da "telefon calisiyor ama ekranin dokunmatigi algilamiyor, cok enteresan" diye sasirdigini duydum. yapmayin etmeyin ya.

pide.

lahmacun

steakhouse

at

Steak ye.

şu an hamburger aş eriyorum ben güzel bir yerlerden söyle ya da çık ye.

valla pizza söyleyeceksen dominos'tan söyleme, galiba boyutları küçültmüşler, ortalar minicik geldi, ki yanlış sipariş de değil, üzerinde orta yazıyor :( ama tadı daha güzeldi enteresandır??

alkolden midir bilinmez, tantuni diyesim geldi lan.

çok güzel gidiyo namıssız.

hepinize çok teşekkürler :)))

bu bilgiler doğrultusunda el birliğiyle kebap yiyeceğim ayıptır söylemesi(hiç kebap oyu da yok ya neyse)
sizi seviyorum.

at

Kebap çok banal değil mi?

bende de metal alerjisi var -titanyum bile bazen alerji yapıyor ki en az alerji yapma ihtimali olan odur, altın ve gümüş takılardan bile azdır, biyouyumluluğu en yüksek metaldir çünkü, protezler titanyumdan yapılır hatta çoğu zaman- ama titanyum'da da bu sorun oluyorsa, benim gibi çok hassas olabilirsin, ki o kötü koku bence o bölgede takı nedeniyle enfeksiyon-vari bir durum oluşmasından kaynaklanıyor, çocukken kulaklarımı ilk deldirdiğimde benzeri bir durum yaşamıştım, irin gibi bir şey akmıştı kulak deliğimden. hala bile uzun süre takarsam -yani kaşınmazsa hasbelkader de, takarsam küpeleri, ve ilaç sürmediysem -gerçi bazen ilaç sürsem de oluyor- kulağımdaki deliklerde iltihap benzeri bir akıntı olabiliyor ve bahsettiğin gibi kötü kokuyor. istersen cildiyeciye ve alerji servisine gidip bir baktır hakikaten var mı alerjin yoksa mikrop mu bulaştırıyorsun acaba hızmayı takarken? o da olabilir bak. ya da oradaki doku ölmüş olabilir, bilemedim şimdi.

o yavaşlık senden kaynaklanmıyor karşıdan yani siteden kaynaklanıyor.

Yine de etkili olmaz mı ki?

yani açtığın siteye de bağlı. 1mbit'ten yüksek olsa daha iyi olurmuş. ama internetin epey hızlı bile olsa, bob haklı.

Ben aynı soruna telefonun internetini paylaşarak çözüm bulmuştum.

Nasıl yani?

Ya işte telefondaki interneti paylaşıp bilgisayardan bağlandım ona.

Aynen akilli telefonun varsa telefondan hotspot yaparsin en kotu 3 mbit olur o da en azindan senden kaynakli sorunu cozmus olursun. Ama sorunun cogunlugu yogunluktandir

bob haklı.

imkanınız varsa okulun ağından bağlanın o şekilde sisteme girebilirsiniz.

aç iss e telefon 1 saat hızımı arttırın de artırır kesin.

internet hizindan daha onemli olan ping suren. sistgem acildigi anda kilitlenmeden iceriye girebilirsen, 100k ile de olsa isini halledersin. ping suren icin telekoma ne kadar yakinsan suren o kadar duser, ayrica altyapinin kalitesi de onemli.

ya bazen sistem açılsa da sen ders seçene kadar da kontenjan dolmuş olabiliyor -yaşadım bunu- en iyisi okulun netine bağlan harbiden. bob haklı da bir de evindeki internet de hakikaten yavaşsa benim durumumu da yaşayabiliyorsun. :(

o çıkanlar özel melez bir ırk, normal ork değil. adları da uruk hai oluyor.

hee saruman mı üretiyor bu kemçükleri? orclar hangisi o zaman? bunları yerden çıkaran veletler mi? eğer onlarsa goblinler hangileri oluyor:(

en soldaki uruk hai, diğerleri orc

static1.wikia.nocookie.net

goblinler daha böyle yerden bitme olanlar diğerleri orklar falan filan

Kitaplarda yerden patates gibi bittikleri falan yazmıyor. Yönetmenin tercihi o. Ork ve goblinler kendi aralarında ürüyorlar hatta insanlarla da üreyebiliyorlar. Uruk Hai tam emin değilim ama insan ile orc melezi olması lazım.

ben bu soruyu sorunca tekrar izleyesim geldi. az önce gandalf reyiz açıkladı, goblinlerle orcların meleziymiş urukhailer. goblinler de bu orcların daha ufakçası heralde.

aslında tokien'in kitaplarında orklarla goblinler farklı ırklar değil. insanlar ve elfler ork derken hobbitler goblin diyor genellikle. hatta lotr'de uruk-hai ler için goblin denilen kısımlar bile var. dağlardaki büyük orkların goblinlerin irisi olduğunu anlatan bir kısım da varmış. uruk hai kara lisanda ork halkı demek olsa da ork-insan melezidirler.

aynen r_u_h un dediği gibiymiş. iyice kafam karışınca googledan baktım bir güzel. yabancı lotr forumlarında tartışmış millet. ortak kanı farklı ırklar olmadıkları yönünde. tolkien bile hobbit'te farklı, lotr'da farklı isimlendirmiş.

ancak filmde urukhai'ler için goblinle ork melezi dendiğine eminim çünkü 5 dakika önce izledim o sahneyi:) peter jackson ın puştluğu o zaman.

uruk hai melez orjinalde de zaten ama öyle matrix gibi küvezlerde yetişmiyorlar. ayrıca kendi kendilerine üreme yetileri yok. katır gibi bişey.

ben de bir soru sorayım buraya orclar için elflerin değişik bir türü diyorlar o işin aslı astarı nedir ?

efsane miydi kesin bilgi miydi hatırlamıyorum, kaçırılıp işkence edilmiş elflerden türetildiği olayı vardı. olm kitapları unuttum la elinde olan varsa versin de baştan okuyayım.

az önce saruman bu urukhailerin reyizine onu da açıkladı. zamanında bu karanlık güç olan bebe bu elflerin bir kısmını kaçırıp türlü işkenceler falan orc haline getiriyor. yani evet orclar orijin olarak elfler.

ben yakın zamanda tekrar okuyup hafıza tazeledim :D elfler ilk uyanan halk -ilk yaratılan değil, ilk yaratılanlar cüce ama elflerden sonra uyandırılıyorlar iluvatar'ın kızması üzerine, çünkü ondna habersiz yaratılıyorlar- neyse, elfler kuzeyde bir yerde uyanıyorlar tek başlarına, ama valar bulamadan melkor onların yanına gelir ve kötülüğün etkisine girerler, böylece orklara dönüşürler. yani böyleydi yanlış hatırlamıyorsam -daha yeni okudum tekrar ama unuttum ya gene :( -

yuha herkes kafasına göre söylemiş. benim bildiğim de orklar çook eski zamanlarda elfmiş. ama zalim güçlerin eline geçmiş bunlar, işkence görmüşler. sonra orka dönüşmüşler.

topraktan çıkan ise uruk hai'dir. sauron, saruman'a "benim için özel bir ordu kur" demişti. saruman da goblinlerle, orkların karışımı olarak uruk hai yaptı.

goblinler hangileri onu ben de bilemedim. görünüş olarak aynılar sanırım orklarla.

Aynı dert bende de var evde rutubet, küf falan olmamasına rağmen. Çok havasız da kalmıyor ama neden bilmiyorum, yanıtları takip edeceğim, belki biri biliyordur.
Dolap kokularından hoşlanmadıysan kokusunu sevdiğin küçük sabuncuklar bul (ya da büyük bulup kes mesela), sonra 3-4 tül keseye koyup sokuştur aralara.

Bi dolaptaki her seyi cikarip dolabi temizleyin. Tekrar yerlestirirken de kiyafetlerinizin ceplerine bakin belki bi sey kalmistir o koku yapiyordur.

çamaşırlarınızı dolaba koyarken tamamen kurutup koyun, nemli yaş olmasın o da etkili olabilir

Karbonatın kokuyu aldığı söyleniyor, ben faydasını görmedim ama bi de siz deneyin, belki işe yarar.

evde rutubet, küf görünür olmadan da olabiliyor -açıklayacağım, aslında görünüyor tabi-. benim küfe allerjim yok -yani test yaptırttım sırf geçen sene kaldığım evdeki küften dolayı burnum şiştiği için, ama alerjik rinit'im de varmış, doktor da rinitten dolayı hassas olabileceğimi söyledi- küf olan yerde direkt burun etlerim şişip tıkanıyor. ev arkadaşlarımın odalarında burnum tıkandı bir kaç kere, küf var dedim, bir hafta geçti geçmedi, temizlik yaparken ikisi de yatağının altındaki çekmecelerin altını çekti, silme küf olmuş. dolabın arkasını çekip bakabiliyorsan bak, oradan boru falan geçiyorsa, ne bileyim tesisattaki bir çatlaktan olur, bir şeyden olur, dolabın küflenmiş olabilir. ya da odadaki başka bir şeyde küf vardır, dolabını da etkilemiştir, arkadaşımın yatak altı küflüydü mesela ama elbise dolabındaki kıyafetlere kadar sirayet etmişti -son yüklem değişik oldu biraz da neyse :D - küfün kaynağı vardır muhakkak, bul ve tesisatçı olur, boyacı olur, onları çağırıp hallettir, küf çoğu ortamda var ama yoğun olduğu ortamda uyumak, yaşamak sağlıklı değil kesinlikle.

public sex diye tabir ettikleri olabilir. Sonuçta çoluk var çocuk var arkadaş.

aynen, toplum huzurunu kaçırabilecek türde olanları yasaktır olsa olsa ki aklıma açık alanda yapılandan başkası da gelmiyor bu noktada. düşünüyorum, düşünüyorum... seksin hangi türü yasak olabilir ki?

ışık açıkken ya da arabada falan yasak bazı yerlerde. bazılarında da yukarıda söylendiği gibi public olayları...

;)

çocuk, hayvan seksi de olabilir.

@hohoya, hayvan bir ihtimal ama çocuk bu kategoride olmaz sanırım. "en az 7 eyalette yasak" dediğine göre bazılarında değil. çocuk seksi tüm medeni kanunlarda suç, eyaletten eyalete değişen bir şey değil.

kamçılı kırbaçlı kan çıkarmalıdır. polise denk gelseniz izah edemeyeceğiniz şeylerdir. evanjeliklerin arasında sevişmeyiverin karşim siz de.. kuzeye gidin.

observationdeck.io9.com

hocam çocuk derken bu bildiğimiz 18 yaş altı olarak diyorum ben. internet sitelerine bakarsan 16, 17 yaşında olan ve teen sınıfındaymış gibi ifade edilen kızlar var. çocuklarınki tabi ki suç ama ben burada çok çok küçüklerden bahsetmiyorum, sınırın bir yaş altı olsa bile ona giriyor çünkü. maalesef dünya böyle. ana bacı karıştırıyorlar. her eyaletteki sınır 18 olmayabilir.

o dediğin "7 eyalette yasaktı." muhabbeti gerçekten de bazı pozisyonlar için var, ama teeee eskiden kalma, 150-200 yıllık vs. kanunlar onlar, amerika için konuşuyorum tabi. aslında günümüzde geçerliliği yok -yani uygulansa olur da, kimse uygulamaz, zaten kimse de kimsenin bir şeyine karışmaz- geçenlerde bu konuda bir haber vardı, bu geyik de oradan geliyor. bulursam link atarım.

yağsız süt+bal
6-7 tane fındık
1 kase yağsız yoğurt
3-4 tane kuru kayısı
30gr yulaf ezmesi+150ml yağsız süt

gibi gibi.

ben de geçenlerde benzer bi soru sordum, cevaplar senin de işine yarayabilir;

ama bkz veremedim duyuruma. sen benim duyurularımdan gir bak.

ben diyet yaparken göreceli olarak yağ yüzdesi daha az olan ton balıklarından yerdim akşam öncesi. o baya tutuyordu. onun yanına 2 tane de salata -hıyar- patlattın mı, lif falan akar gider.

light ton balığı hatasına düşme ama. hem daha pahalı hem de yağdan tamamıyla yoksun, yağ da gerekli az da olsa.

not: innerbliss'in linki; www.eksiduyuru.com

Günde 4 dilime kadar kepek ekmeğine izin var diye biliyorum ben. Ayrıca 3-4 kilo vermek için aç kalınmaz ki spor da yapıyormuşsunuz. Neyse sorunuza cevap vereyim; kahve ve süt açlığı bastırır. Üstelik sindirime de yardım ederler. Salatalık bizim canımız bir tanemiz, tanesi 11 kalori keza domates de canımız ciğerimiz sadece 14 kalori. 3-4 kilo için aç kalmayın, hafif hafif verin.

lifi bol seyleryerseniz daha uzun sure tok kalirsiniz. yemegin yaninda mutlaka salata yiyin.

salatalik

kahve içmeni tavsiye etmem, ayrıca bal yemeni de tavsiye etmem. basit olsun kompleks olsun şeker içeren şeylerin hiçbirini gece için tavsiye etmem. eğer haşlanmış tavuk yediğin halde gece çok aç hissediyorsan, insülin direncin olabilir, bir kaç gün böyle gidecek alışına kadar, sonra geçiyor. tavuk -yağsız kısımları tabi- saf proteindir ve saf proteinlerden daha doyurucu bir şey bulamazsın. ekmeğe yönelik isteğin şeker dengesizliğinden kaynaklanıyor, bir kaç güne geçer. bir de, ekmeği bence sabah ye, ayrıca bol sebze ye, aralarda falan da. aslında sütte de süt şekeri var ama protein oranı yüksek olduğu için içebilirsin. haşlanmış yumurta yiyebilirsin, saf proteindir gene. ama tabi şu dediklerimi kafana göre yapma, en başından bir doktora görün, derim gene de.

edit: ha bir de, spora hafif hafif başla derim.

Duzenli olarak diyetisyene gidiyorum. Eger o ogunde ekmek yemediysem, epey soyleniyor.

Yag yakmak icin ekmek gerekliymis (tam bugdat/kepekli)

aç kalmak yerine yiyip daha çok spor yap. yürüsen yeter zaten ya yürümek vücudu en genel çalıştıran spor kolların omuzların bile çalışır yürürken.

şu diyet işlerinden hıc anlamıyorum ama neden alıştıra alıştıra ınmedın kı 1 dılımlere. alısmıssın bellı bır mıktara bırden kesersen şak diye adapte olamaz ki vucut bu duruma. cok cahılce de konusmus olabılırım. ama kendım ıcın de benzer seyler dusundum ve uygulamaya calısıyorum.

Ekmeği ve her türlü karbonhidratı tamamen kesersen bir hafta içinde bir daha açlık atağı çekmeyecek moda girersin.

yolun sonundaki okyanus'u bilmiyorum. ama sevdiğin yazarlara göre, bence okuyabilirsin ve sevebilirsin. gene de belli olmuyor tabi bu işler, denemeden karar verme derim. ben de çok kitabını okumadım ama sandman serisi -çizgi romandır ve inanılmaz güzeldir- ve yıldız tozu'nu okumuştum fi tarihinde. yıldız tozu fantastik daha -gerçi sandman de fantastik şimdi de- yıldız tozu biraz daha iyimserdir, ama tipik masallara göre daha şiddetlidir tabi -ya da şöyle diyeyim: aslında anlatılan masalların içyüzleri ya da orijinalleri çok korkunçtur da çocuklar -ve yetişkinler de- etkilenmesin diye yumuşatılır ya genelde, biz de o versiyonlarını biliriz, işte yıldız tozu daha hardcore, daha şiddetli -gene de aşırı bir şey bekleme tabi. bir de gaiman'ın hikayelerindeki şiddet, öyle tarantino filmlerindeki gibi bir anda vurmaz, yavaş yavaş rahatsız etmeye başlar, sonra da o rahatsızlık doruk noktasına ulaşır. sandman daha da manyaktır mesela, iyice karamsardır bir kere, arada bir naif kareler falan görürsün, "n-nasıl yani?!" diye bir tepki verirsin :) ama dediğim gibi diğer kitaplarını okumadım. bu ikisine dayanarak tavsiye ederim.

benim de geç keşfettiğim yazarlardan, merak ediyorum. Yıldız tozu kitabının iyi olduğunu duydum ama okumadım. Geçenlerde "Yokyer" adlı fantastik kitabını okudum, bana göre sınıfta kaldı ama ilk işlerini de görmek isterim. Bilgim yok ama çizgi romanlarının güzel olduğunu duymuştum.

Oncelikle neil gaimanin tum yazili metinlerini okudugumu soyleyerek baslamak isterim. Cok cok da severim.

Soyle ki sandman serisi(cizgi roman) orta dunyavari ozgu bir mekanda degil fakat yine de kendi dunyasinda gecer, mitolojik vs. bir suru referansi olan cidden iyi bir seridir. Hele ki sevdiginiz yazarlari gorunce, okumadan gecmeyin derim.

Trye cevrilmis romanlari ve kitaplari icin antik.eksisozluk.com

Ayrica her biri ayri kitap, cizgi roman disinda seri falan degiller, dolayisiyla oncesinde bir sey okumanizi gerektirecek bir kitap degil dolayisiyla.

Tum hikayeleri, romanlari tek evrende gecmiyor, her biri farkli ve cidden cok ilginc ve eminim ki okumaktan, tanimaktan zevk duyacaginiz kitaplar aka. Dunyalar.

Mesela mezarlik kitabi, mezarlikta yasayan nobody isimli bir cocugun oradaki mezarlik ahalisince buyutulusunu konu aliyor.
Yokyer, londranin altinda baska ve daha cetin bir dunyada geciyor, metrolarda da diyebiliriz.
Amerikan tanrilari, hakikaten kucuk tanrilar hakkinda, bunu nasil anlatirim bilemedim ama muhakkak okumalisiniz.
Anansi cocuklari da iki kardes, olagandisi babalari(yine bir tanri) hakkinda. Vs.

Yani enteresan hikayeli, guzel diyaloglu-kurgulu, ve evet fantastik. Icinde mizah da barindiiryor olmasi en sevdigim yani iken, cok saglam karakterli hikayeler olusu daha on planda tabii.

Coraline ile yildiz tozu nun filmleri var, izleyedebilirsiniz, az cok tanimak adina.

Okuyun yahu, sahanedir gaiman, edebiyatin rockstari o :D

edu uzantılı adresine gelen mailleri telefonunda kurulu olan mail adresine yönlendirmek en basit çözüm aslında.

support.google.com

aslında bunu yapmak istemiyorum, çünkü çok mail geliyor diğerine, bir de dediğim gibi yapamadım, ama tekrar deneyeyim.

yine de, direkt edu uzantılıyı telefona eklemek gibi bir şey hakkında bilgisi olan varsa yardımcı olabilirse süper olur.

Bu arada bu tip özel mail adreslerinde (şirket, okul) mutlaka kurulum için rehber olur. çünkü advanced ayarlarda cins cins isimler olabilir. mesela kullanıcı adının başına \bilmemne\ geliyor olabilir veya port olarak 2243 gibi bir sayı kullanılıyor olabilir.

eğer özel bir takım ayarları yoksa gmail kurar gibi deneyebilirsin (ki denemişsindir sanıyorum). olmuyorsa özel ayar vardır ve bunu aynı okula giden birinden başka kimse bilmez ne yazık ki.

hatun değilim de, yüzüne sabun sürme. yüzünü suynan yıka

cildini genel olarak temizlemek için tek yüz sabunu yetmez ki zaten, makyaj yapmıyor olsan bile? öncelikle iyi bir makyaj temizleyici ile çıkar, sonra da cildine uygun bir temizleme sistemi bul, derim. çünkü temizledim sanıyorsun, ama sonra siyah nokta oluşuyor. gerçi az/çok sorunlu bir cildin olduğunu varsaydım, siyah nokta oluşumuna müsait bir cildin yoksa -yani genel olarak karma/yağlı + iri gözenekli bir cildin yoksa- , makyaj temizleyici + cilt temizleyici + nemlendirici işini görür sanırım, tonik falan kullanmana gerek olmayabilir. cilt tipini de yazaydın iyiydi :) gene de cilt doktoru değilim, fikrimce söyledim, disclaimer'ımı yapayım da.

konu dışı olarak; @pasp şu dediklerini her makyajdan sonra yapıyorsanız eğer siz gerçekten kafayı yemişsiniz kadınlar olarak.

@pain: valla kadınlar yapıyor da ben yapmıyorum, mühendisim ben :)

ayrıca yapmak gerekiyor ne yazık ki, eğer cildim temiz olsun diyorsan. bir de, çok vakit alan bir şey değil, düzenli yapılırsa 5 dakikanı alacak bir iş. ben makyaj yapmıyorum, laboratuvarda çalıştığım için ve cildim hassas olduğu için, ama normalde de temizlemek gerektiğinden yapılması gerekir. bir de şehir hayatında yaşayan insanlar olarak, havadaki kir ve toz gözenekleri tıkar -ki benim üzerinde çalıştığım malzeme yüzünden, benim kesinlikle temizlemem gerekiyor, maske bile kullanıyor olsam- , mesela hassas ciltliysen mecburen temizlemek zorundasın cildini. yani işin kozmetik tarafının yanısıra, sağlık tarafı da var. o yüzden, bir daha bir insan grubuna "kafayı yemişsiniz." demeden önce, araştırmanı yaparsan iyi olur, iki dakika içinde de şu bilgileri alabilecek kadar araştırma yaptığını sanmıyorum.

sabun sürmeyin. önce yüzünüzü bir makyaj temizleyiciyle silin. isterseniz ardından doğal gül suyunu tonik gibi kullanabilirsiniz. sonra da nemlendirici sürün tamamdır. içinde parabenler, alüminyum, SLS gibi maddeler barındırmayan doğal ürünler kullanırsanız daha sağlıklı olur. veya bütün bunları atlayıp yüzünüzü argan yağıyla silebilirsiniz, hem makyajı çıkarır, sivilce yapmaz, güzelce de nemlendirir sabaha duru bir ciltle kalkarsınız.

öğrenciliğim yıllar önce sonra erdi ama kardeşimden biliyorum. otomattan bile vizelsi yapılıyor. 5 lira çekiym mi diye soruyor filan.

bu acıyı metrobüste tatmış olman kötü olmuş. iade alsaydın bari :/

nasıl oluyor akbil otomatından?

ufkum genişledi bi an!!!

Eğer pasonun üstünde yazan okul şu an okuduğunla aynı okulsa otomattan yaparsın. Otomata koyunca at bi beşlik uzatayım pasonu diyor makine sana. Evete basınca tamamdır

Bana da otomattan olduğu söylenmişti. Gittim kadıköy kartal metrosunda kozyatağı durağında denedim, olmadı. Sonra tekrar sordum iett kulübesindeki adama, vapur iskelesindeki otomatlardan yapılıyor sadece dedi. Kendi akbilimi kulübedeki adama yaptırmıştım, kardeşiminkini Üsküdar'da Eminönü iskelesinin ordaki otomattan yaptım. Kartı cihaza koyar koymaz 5 lira karşılığında vize işlemi yapılacaktır tarzı bir yazı çıkıyor, evet diyorsun. Bu kadar.

akbil yüklenebilen her hangi bir yere git, vizenin yenilenmesi lazım de 5 lira ver.
o kadar.

@doxanikee Normal akbil dolum bayileri 31 aralık sonrası yenileme yapmıyorlar. Gittiğim bayiler böyle söyledi.

skart.iett.gov.tr bunu buldum isinize yarar belki.

okulun aynı olması bile şart değil, benim akbilimde eski okulum yazıyor mesela, hatta ben metrobüs durağındaki görevliye bile sordum "otomat vizeleme işlemi yapmak istiyor -evet bildiğin makine dedi yani vizeleme yapalım apla, diye :) - ama akbil üzerinde eski okulum yazıyor, dedim, adam bişşey olmaz, öyle oluyor artık zaten, dedi. herhalde kart basım işi ile uğraşmak istemiyorlar artık, bilemedim. neyse, metrobüs duraklarındaki akbil doldurma otomatlarından vizeleme işlemi hemen yapılıyor. yalnız aöf okuyormuşsun şimdi gördüm, sanki aöf'de okuyanlarla ilgili bir şeyler vardı sitesine baksana bir emin olamadım? :/

@pasp hayır ya :( bana yeni kart çıkarttırdılar. gerçi ben de istiyodum yeni okulum daha güzel bir üniversiteydi :D

@pomaklar direkt otomata git, bayiler uğraşmıyor.

@fuzzy: hadi ya? ben de çıkarttırmak istedim hatta da, adam "gerek yok, üniversite bilgileriniz alınıyor zaten ona göre güncelleniyor." diye beni otomata yönlendirdi tekrar. ilginçmiş.

gün saymamakla başlarsan bitiyor bi anda..

log(Ayrıldığınız gün-Sevmeye başlanılan gün)^10-tan^-1(Sevmeye başlanılan gün) olması lazım panpa

matamatiğe gafa basmayıncı zort diyin unuduyon, raad oluyo.

Vermeye çalıştığın formül aslında "ilişki süresinin yarısı" diye geçiyo da inanma onlara :D Sevecek daha iyi birisini bulduğun zaman unutursun.

ayrıldıktan sonraki ilk sevişme-ayrıldığınız gün=unuttunuz geçmiş olsun

@forvendetta: pazar sabahı gülerek başladım güne.. adam log almış ya la ahhahahahhaha XD

@sharon and hope: ciddi söylüyorum maksimum 2 aya unutuyorsun. yani tabi bir süre daha devam ediyor etkisi de, asıl deprem 2 ayda bitiyor.

sonra artçıları falan oluyor ama onlara takılma, sıkı bir yerlere (a.k.a. kendine) tutun, yeter.

One night stand değil de, bir sabah uyandığında biraz olsun hoşlandığın anlaştığın birisi varsa yanında o an gider hepsi.

Yoksa öyle gün saymaymış bilmemneymiş unutmayı değil unutamamayı sağlıyor.

yine graph 1000 alıp kullan derim. (tabii eğer aynı kalemden bahsediyorsak, siyah olan for pro yazan model hani)
bugüne dek elimden düşüremediğim tek kalem. tek geçerim.

www.kalemcikirtasiye.com

her türlü işini görür. yazmalık çevirmelik. dayanıklı da. yay sistemi de var.

faber castell tk fine vario kullanıyorum ben. ilkini 4 sene kullandım kıramadım, evimize misafir gelen bir bacaksız kaşla göz arası 4 senelik kalemi ortadan ikiye ayırmış. nasıl yaptığının sırrı hala çözülebilmiş değil. yine aynısından aldım.

ez cümle, biraz ağırdır fakat kalitelidir.

icim urperiyor'un dediği kalem çok güzel de -bu arada selam! :D - ben de kullanıyorum ama ellerin küçükse -mesela ben 1.53 boyunda bir insanım ve ellerim çocuk eli gibi. 6 yaşındaki kuzeniminkinden birazcık büyük- zor oluyor o kalemi kullanmak, tombik çünkü.

ben çizim yaparken faber castell grip 1347 -model olarak bu da, bunun 0.5'i işte- kullanıyorum. yazı yazarken içim'in dediği kalemi kullandığım da oluyor, faber'in tri-click olanını kullanıyorum - galeri.uludagsozluk.com evet başlık çok manidar :D -, sınavlarda aşırı derecede hızlı yazmamız ya da derste aşırı derecede hızlı not almamız gerekiyor -tıpta okumuyorum ama öyle bizim bölüm (-_-) - bu kalem çok hafif, çok daha rahat çoğu kaleme göre bir de yuvarlak olmadığı için içim'in linkindeki faber gibi, ele daha rahat oturuyor bence.

amma da kalem kritiği yaptım haa!! ama benim için de önemli takıntılıyım çünkü.

bir de pentel fiesta da hafiftir, onu da tavsiye ederim bak: www.kirtasiyecim.com

Faber castell grip, grip plus ve icim urperiyorum'un dedigi kalemler bana cok agir geliyor ya. Hepsi var bende.

En guzeli, rotring rapid. Super. Agirligi falan. Eli yormuyo da. Faber castell'in ucgen olan o modellerini tavsiye etmem...

En guzeli bu: www.pencils.jp

valla ben de öyle sanıyordum ama ben robin ile konuştuğumda zaten geçici alacağımı söylemiştim, o yüzden dana önceki ilanı silmedi kendisi.

kusura bakma tsirkul, kafa gitti benim de kedilerle uğraşmaktan :/ ekleyeyim. teşekkürler uyarı için.

doğru düzgün bir cevabım olmamakla beraber yazmaktan kendimi alamadım. çok üzülüyorum bu kediye inşallah birisi alır ve geri kalan ömrünü huzurlu bir ortamda geçirir:(

bende 2 kedi var, onlar olmasa alırdım. benimkiler yer bunu.

umarım bir alıcı çıkar. seni de kutluyorum, çok asil bir davranış.

izlemedim ama hiiiç sanmıyorum ki olsun.

yok olmaz yahu dizi boyunca bir meme bile göstermediler

gösterme kısmını demiyorum, hani böyle ateşli öpüşme, yalaşma (?!) falan.

yok izledim hiçbişi yoktu, temiz. :D

basınsitesinden direkt taksime

oradan da gümüşsuyundan geçen otobüslerle ortaköye

aklıma gelen en hızlı rota bu oldu

basınsitesinden taksime otobüs var mıydı ya ? metro ve metrobüs kullanarak nasıl giderim ?

bit.ly

metro ve metrobüs kullanarak da aynı şekilde, önce taksim, sonra ortaköy'e otobüs işte?

97t güzeldir ama, trafik ve saatlerinin çok da sık olmaması -yarım saatte bir gibi genelde- uğraştırabilir. mecidiyeköy'de metrobüsten metroya aktarma yapacaksın işte oradan da taksim.

hergün geldiğim yol :)

1- metrobüs - zincirlikuyu-beşiktaş yada kabataş otosüsüyle beşiktaş - beşiktaştan da ortaköye otobüs :) yaklaşık 1 saat 15 dakika

2- metro ile zeytinburnu - oradan tranvay ile kabataş - kabataştan otobüsler ile ortaköy -- yaklaşık 1 bucuk saatten fazla

mavikart a işlenince sıkıntı olmuyor diye biliyorum.

bence de mavi kart'ı dene, ama bazı durumlarda zorluk çıkarabiliyorlar -mesela tadilat yapıldıysa, paça gibi misal- tadilat yaptırdıysan sakın söyleme, zaten ürünleri geri alırken türlü zorluk çıkarıyorlar -sırf bu yüzden mavi almak istemiyorum ama çok tipsiz olduğum için en iyi olan bu- neyse, aldığın mavi'de dene, orada değiştirmezlerse başka bir mavi'de dene. ben son aldığım pantolonu öyle yaptım.

ha bir de, likralı olanları öyle leş oluyor, söyleyeyim. bir dahakine onlardan alma ya da az likralı olanlarda falan al.

variz. ne lazim?

buralardayız. hayırdır?

Burdayız yayın bile yapıyoruz. Gel. www.sourberry.org

benim gibi cuma gecesi evde yalnız insanlar var mı diye merak ettim cevap verdiniz yalnız değilmişim sağolun.

birazdan vurur kafayı yatarım büyük ihtimal.

yat uyu gece 2 den sonra iyi bir şey olmazmış.

bir şey ararken hard disc'lerden birinin nazlandığını fark ettim ona kafayı taktım şimdi :/
nerde ne olduğunu takip edememekten çok sıkıldım artık.

bir de yazarken parmakların dolanıp abudik gubidik şeyler yazmasından sıkıldım.

cuma gecesi evde yalnız olsam keşke. okuldayım -saat 3.23 an itibariyle- açım, 97 tane okunacak klasik sınav var, arada laboratuvara girip deney yaptım, bir de yarına sunum hazırlayıp hocaya göndermem gerekiyor. bugün günlerden cuma olduğunu cevabını okuyunca fark ettim desem? :D

o günler zor ama güzel hatırlanacak günler. baba gibi konuştuğumun farkındayım özür dilerim derdini çekmeyen bilmez eminim ama bunca kasıyorsun ya ardından kaldığın yalnızlık bahsettiğim.

23 yaşındayım 21 yıldır şiir yazıyorum iyi ki varsın posta gazetesi.

hay allah belanı kaldırsın yaa gece gece nasıl güldüm.. ya bu benim hayatımda, akademisyen olarak kalırsam bitmeyecek şeyler bunlar :D eğer kalmazsam ki kalamayacağım, o zaman geriye bakar, şiiri bırak, albüm bile yaparım! şiir albümü.. :D

varım diyor.

şaka maka sabah olmuş. :(

bimcell.. 250 dk 5000 sms 500 mb internet 19 tl.

Hattını Avea ya taşımayı düşünürsen her yöne 500DK, 5000 SMS, 2GB NET 23 TL kampanyası var.

teşekkürler, ama hattımı taşımayı düşünmüyorum.

hizmet aldiginiz firma sizi arayip bir teklif sunuyorsa babalarinin hayrina yapmiyorlardir, kesin bir cikarlari vardir. eger onlarin bir kazanci varsa bu sizin kaybiniz demektir, evrenden pozitif enerjiyle beslenmiyor ki bu firmalar :)

faturali hatta gecirdiklerinde extra prim aliyorlar hepsi bu.. uzun zamandir turkcell kullaniyorum son 2 senedir kazik atmadilar, faturam hepsibir (1000 dk 1000 sms 1gb net) faturayi astiniz vs demediler, 1 senelik anlasma yapinca da indirimli oldu..
size teklif edilen 300* tarifesi uygunmus bence deneyin, birde faturam xx tlye yaklasinca bana sms yolla diyorsun onu yaparsan sorun olmaz.

lahmacun. turistik yerde büyümüş birisi olarak ; bir yabancının türkiye'de en çok beğendiği şey lahmacundur diyebilirim. mehteri sevmiyorlar,fotoğraf çekilip sıkılırlar. atatürk'le ilgili her şeye bayılıyorlar, adamlar meraklı böyle işlere.
cami-köprü-folklor artık tutmuyor

rakı mangal yapın gencler.

camel everywhere, oil everwhere :)dünya insanın gözünden türkleri görmek isterseniz assasins creedin türkiyede geçen kısım videolarını izleyin derim

genelde turk gunlerinden beklenen oryantalist seylerdir, mesela dansoz, nargile, kebap, incikli boncuklu yorel elbiseler, kahve lokum vs.

genelde oryantalist şeyler oldukları doğru, ama ne olur yapmayın böyle şeyler.. onun yerine doğal güzellikler, ev yemekleri, biraz yerel gelenek/görenek tanıtımı, belki birkaç tercüme edilmiş şiir vs. çok daha iyi olur.

Polonyada gerçekleştirdiğimiz turk kültür gecesinde hazırladıklarımız;

fbcdn-sphotos-b-a.akamaihd.net

ebru workshop'i oldukca ilgi ceker

bizim okulda aşırı derecede çok yabancı öğrenci olduğu için, senede iki kere yapılıyor -ara dönemde de gelen çok oluyor çünkü hem erasmus hem de exchange -exchange: amerika'dan gelenler- yaptıkları şunlar genelde:

türk usülü fast foodlar: döner, kumru, lahmacun, içli köfte, çiğ köfte gibi
hızlı yenebilecek tatlılar: lokma gibi
gün yemekleri: kısır, mercimek köfte, zeytinyağlı dolma ve sarma gibi

kahve falı bakılması: yabancılar buna çoook meraklı, bu yaz bizim laboratuvarda çalışan bir sürü yabancı arkadaşa baktım, çok hoşlarına gidiyor. gerçi "hanene ay doğmuş." ya da "at murat demektir." gibi şeyleri çevirirken anamız ağladı ama çok da güldük :D ha bir de tam anlamını karşılamıyor zaten, fal dili çok şiirsel kalıyor türkçe'de :D okulda yapılan etkinlikte de bakılıyor.

aslında nargile türk kültürü değili, hint kültürü. ama gene de olabilir.

tavla da aslında türk oyunu değil ama mesela tavla şampiyonası yapmışlardı okulda.

ayrıca türk halk ve türk sanat müziği konserleri de yapılıyor ufak çaplı.

rakı-balık-fasıl olayı olabilir aslında, gerçi bunu yapmadılar ama :D istanbul'da iki sene önce uluslararası bir konferans yapıldı, tüm davetlileri akşam boğazda tekne turuna çıkarmışlar, rakılı-balıklı-fasıllı-dansözlü. ben ne yazık ki katılamadım ama hocam anlatmıştı: o ciddi ciddi japonların kafaya kravat bağlayıp dansözle karşılıklı döktürmelerini mi dersin -gerçi japonlar bunu iş çıkışı hep yapıyor da :D - o soğuk almanların rakıyı fazla kaçırınca "gel öpücem!" moduna girmelerini mi dersin, inanılmaz eğlenmişler!

ayrıca 386 dx +1, bu tip şeyleri de ekleyebilirsiniz, ama çok da yöresel kaçmayın, sonuçta bunlar tanıtım işiyse, işin eğlencesinin de olması gerek :)

tığ ile dantel ördürün

annem bana "birana esrar atarlar dikkat et" o günden itibaren dinlemeyi bıraktım tavsiyeleri :)

içine atlet giy..

"yatağa küs girmeyin"

bizim sülaleye has sanıyordum ama o kadar çok kişiden duydum ki. büyük ev ablukada'nın attığı maillerde bile var :)

Pek tavsiye sayilmaz da, annem hemen anliyor olayi bilmese bile.

Mesela salonda tv izlerken, erkek arkadasmla mesajlasiyorum bi mesaj atiyo, bi anda hani icten ice moralim bozuluyo ama yuzden pek belli etmemeye calissam da karsi koltuktaki annem direk:

"Kimle konusuyorsun bilmiyorum ama o kisiyle konusma. Cunku senin kalbini kiran birisi. Seni hak etmiyor." diyor. Direk dumurlara ugruyorum. Kadin her seyi anliyor ve yanilma payi yok diyebilirim.

aklıma getirdin bak, tavsiye değil kesinlikle de sevgili babam şöyle bir şey söylemişti, ben daha beşinci sınıfa falan gidiyordum, kütüphanede ders çalışmak için izin istemiştim, sanki ben orada ders çalışmaya değil de oynaşmaya gidiyorum gibi, demişti ki erkekler senin / sizin salaklığınıza gülerler sadece, nereden geldiyse aklıma, pek cevap gibi olmadı sanırım

koluna altin bilezigi tak, ondan sonra ne istiyorsan yap. anneanne/anne klasigidir.

annem:
-ipleri erkeklerin eline verme.
-yeni birini bulmadan eldekine tekmeyi basma.
-erkeklere acıma.

altın bilezik olayı bizim ailede de fiks: okulunu bitir, koluna bir altın bileziğini geçir. ya da ne bileyim, muhakkak yüzme-tenis-basketbol gibi bir spora ve bir müzik aleti çalmaya -keman olur, piyano olur- ve resim gibi bir şeye yöneltirili çocuk ve "aman bunları da öğren, lisansını al -vsvs- işte kolunda altın bilezik, kendi işini yapamazsan hobini yaparsın iş olarak. sonraa, sakın kimseden borç almayın, kazandığınıza göre harcayın, ayağınızı yorganınıza göre uzatın, kocanız da dahil kimseye minnet duymayın, borçlu olmayın, kredi kartını kullanmayın, kullanacaksanbız da dikkatli kullanın, telefonla beraber uyumayın -radyasyon yayıyor diye-, ışıkları boşuna açık bırakmayın, çamaşırları gece yıkayın, daha az elektrik harcıyor. çok tatlı yemeyin, çok tuzlu yemeyin, kola içmeyin vs. vs. ayh çok komikler ya. ha erkek kardeşime de genelde: çok çalış, çalışırsan olur. kendine güven. sakın bir kızı hamile bırakma, korunmadan cinsel ilişkiye girme. -bunu bize deme gereği duymazlar kuzenler ve ben olarak, biz bu tip şeyleri bilip de dikkat ederiz zaten, ama kimse demedi yani "kızım erkeklere karşı dikkatli ol" falan diye, bir kere babam demişti, "melek de olsa erkek erkektir. ben kendi cinsimi iyi bilirim." diye. ha bir keresinde de annem, arkadaşlarımın evindeyken "kızım dikkat et kolana falan.. " diye lafa başlamıştı da -bu arada arkadaşlarımı da 11 yaşından beri tanıyorum, öyle insanlar değiller yani ki annem de tanır zaten, nereden geldiyse aklına :D - ben gülmekten kırıldığım için lafını bitirememişti, sonra da arkadaşlarım arka planda "yaa malı getirin çok güzel mal var!" "aa boxerım nerde benim aşkım?" "su hazır hadi küvete girelim!" vs. vs. diye efekt yaptıkları için "yaaa ama ben öylesine aklıma geldi de-aman neyse ben kapatıyorum çok kötüsünüz! hıh!" diye trip telefonu kapamıştı ahahhaha çok dalga geçmiştik o zaman annemle ya. hayır yani yaptığımız da nokia telefondan yılan oynamak, ki annem de ailesinden ayrı okumuş, o da bir geyik :)

ha bir de annemin, fast food yemeyin, o bilgisayarın başında fazla durmayın, dışarı çıkın gezin, gereğinden fazla çalışıp da kendinizi paralamayın, başkasının işini/sorumluluğunu siz yapmayın, hiçbir şeye fazla üzülmeyin, hayat gelip geçici, leri var ki, yerim ben onu. ya ne zamandır ailemi göremiyorum, annemin dırdırlarını, babamın hımhımlarını, kardeşim rööaögggghh'larını bile özledim :,(

edit: ha bir de, terliksiz dolaşma, içine atlet giy, terli terli su içme'ler var, onları unuttum :D bir de burun deliklerine arama -bir şeyi ararken bulamadığım zamanlar için- odanı toplaları var ki şu anda odamı görse bayılır herhalde ahahhahhaha XD

"evlenip çocuk yaptıktan sonra evde oturacaksan sırf duvara diploma asmak için okuma" derdi annem.
"bak ben şimdi çok başımı duvarlara vuruyorum zamanında yeterince okumadım diye, oku fırsatlarını değerlendir!" derdi babam.

bir de ne olursa olsun bilelim, senle ilgili bir şey başkasından kulağımıza gelmesin diye tembihlemişlerdir sürekli. bilelim ki ona göre nasıl davranıcağımız bilelim derlerdi.

annem uc sene kadar once sey demisti: "kizim, sakin kimsenin degisecegini dusunme. ben bununla evlenirim, sonra duzelir, duzeltirim, bu huyunu degistiririm deme. oyle olmuyor cunku. insanlari sekillendiremezsin."

timsah, kanguru gibi hayvanların yenmesine karşıyım yiyenlerı kınıyorum. solucanı çocukken izci filmlerinden görüp yemiştim tadı toprak gibi. ha bu arada toprak da yemiştim. kuşu komşum vurmuştu davet etti ondan yedim. kılıç balığını lokantada kirvem sipariş vermişti

at eti ve kımızı kırgızistan'da bulunduğum sırada yedim. yılanı ise doğada iki arkadaşla yaptığımız survival bir senaryo gereği yedik. önceden hazırlık gibi düşün; bir şekilde ormanda ya da doğada mahsur kalırsan bunları yapmak için düşünmemelisin.

gerçekten zor durumda kalırsan ölmemek için yersin belki ama normal zamanda niye?

valla açıkçası iş gezisindeyken gittiğimiz restoran bi avustralya restoranıydı, menüde hep kanguru, timsah vs gibi şeyler vardı. bi seçim yapmam gerekiyordu, ben de kanguruyu seçtim. niye kınıyosunuz lan aç mı kalaydım?

zaten sertti eti, pek de sevmedim. çiğne çiğne zor bitti...

(yok lan çok da sert değildi, kendimi acındırmak için dedim öyle, fena değildi)

valla kınıyorum yani :)

fare de yedim derseniz artık bayılcam :)

timsah kanguru gibi hayvanların restoranlar için doğada avlanmadığını, çiftlikte yetiştirildiğini hatırlatayım. İnekten farkı yok yani etik olarak.

Neden değişik şey yer insan? Zira denemeyi seviyordur. Neden çin yemeği ya da italyan yemeği yerse aynı sebepten ötürü. Önce merak eder, sonra dener, beğenirse devam eder. Tabii damak tadı olarak bazı insanlar maceracı olmuyor, herkes aynı değil.

aşçı olduğum için herşeyi denemem lazım. son 5 yıl yediğim bazı şeyleri yazayım,

solucan, köpek eti, boğa yumurtalığı ( :((( ), köpek balığı eti, balina eti, kurbağa, timsah, kanguru eti, at eti, yılan, bir çeşit deniz anası, napalm biberi,

veeee en ilginci geliyoooor....

hazır mısınızzzzz.....

canlı balık yedim

çoğundan gurur duymuyorum ama yiyorsunuz mecburen ya. bunlarıda restoranda yedim, jackass gibi ormanda köpek kovalamadım yani, adabıyla geleneği neyse öyle yedik

ben o duyuruya da cevap yazmıştım, yediğim en ekstrem şey ıspanaklı pasta. icat edenin aklına <insert here çeşitli küfürler> neyse, dünyanın en saçma yiyeceği. gerçekten de saçma. neden yedin dersen, önce fıstıklı pasta falan dediler, ben o sırada dersten gelmiştim, ölümüne açtım, "oha fıstıklı past-bi dakka lan, fıstık mı o?" diye baktım önce bir, arkadaşım kanmadığımı anlayınca -yani çok bariz belliydi fıstık olmadığı ama bildiğin yeşilimsi böyle kek-krema falan düşün- ne olduğunu söyledi, merakımdan bir lokma aldım, daha da akşama kadar bir şey yiyemedim. hayır tadı öyle aşırı iğrenç değildi de, ne bileyim, insan ıspanak tadı falan bekliyor, gereğinden fazla şekerli bir tat geliyor, çünkü ıspanağın sırf haşlanmışını da yemişliğim var, cidden iğrenç bir şey ve o tat gitsin diye salçalı ve/veya soğanlı yapılan bir yemek, ne bileyim sarımsak, yoğurt vs. hep o tat yüzünden bence. o iğrenç tat gitsin diye de basmışlar şekeri üzerine, daha bir garip olmuş. yani gereksiz bir şey.

erkek arkadasım fas'ta salyangoz yedi böyle kürdanla kuyrugundan cekip yedi 2-3 kere bi kase aldi filan. israr etmesine ragmen düşünmedim bile. yediğim en ekstrem şey domuz etidir herhalde.

Salyangoz: rahmetli babaannem bahçeyi sularken bulduğum kocaman salyangozu gösterip bu yenir mi dedim, yersen yenir diye cevap verdi, pişir yiycem dedim; bir kaç tanesini alıp cezvede haşladı yedim. beğenmedim, ama babaannemin salyangoz yemeği yapmayı bildiğini sanmıyorum, adam gibi yapan bir yerde tekrardan tadımlık yiyebilirim.

Güvercin; bir arkadaşım sapanla yada havalı tüfekle vurmuş ziyan olmasın diye peder pişirdi, yedim. yağlı bişi pek tadını hatırlamıyorum.

Sığırcık; güvercinde olduğu gibi bir hikayesi var

valla ben buna işkembe diye cevap vereceğim. Daha da asla yemem.

kılıç balığı, solucan(çocukluk aklı) aklıma başka gelmiyor ne yazıkki.
bir de zamanında komşumuz serçe vurmuştu onu yemiştim güzel değil.

edit: ben de kımız içtim :D

at eti ve yılan eti yedim. kımız içtim.

martı döner

kanguru eti. aynı restoranda timsah da vardı, kararsız kalıp kanguruyu seçmiştim...

çok yemek seçerim o yüzden pek ekstrem şeyler yemedim ama bana göre en extreme şey tavuk yüreği. (o da daha çocukken dedem yedirmişti, cüneyt arkın gibi cesur, yürekli olursun diye kandırmıştı rahmetli gjklasd)

(bkz: mavi yengeç)

ben değil de, bir arkadaş:

www.youtube.com

dikkat: görüntüler mide kaldırıcıdır.

köpek ve balon balığı sanırım

yengeç ve kelle paça..

davşan

Kirpi

old.jagareforbundet.se şu heyvanın etini yemişliğim var

Çocukluğumda yerden bulduğum sakızı çiğnamıştım.

tavşan, at, geyik, mavi yengeç, adını bilmediğim renkli tropik balık ve midyeler.
Hiçbiri ekstrem değil gerçi.

ben için en ilerisi ahtapot salatası oldu :)

cam bardak

mermer

Boga kuyrugu.

inek dili

yani şunlar yanında ekstremliği kalmadı ama, ıspanaklı pasta yemiştim. böyle bildiğin ıspanaklı yani. dünyanın en saçma yiyeceği ama, onun dışında bir ekstremliği yok.

Peçete, kibrit çöpü ve gül. Peçete ve kibrit çöpü için çocukken yarışma bile yapmıştık, niye olduğunu da hatırlamıyorum. Gül de Demet'in Kınalı Bebek klibinden kalan bir şey.

kurbaga bacagi ve salyangoz. bir de devekusu etinin tadina baktim.

ayrıca haftaya geyik sucuklu kurufasulye yapıcam mesela, sayılır mı? :)

salyangoz haşlaması

midye lan. cidden yediğim en acayip şey oydu.

güvercin, sığırcık da yedim, pek extrem sayılmaz bunlar ama olsun.

bana sizin yediklerinize bakınca ancak bok yedim demek düşer.

deniz kestanesi

salyangoz ve ekstrem sayılırs eğer bıldırcın.

at ve eşek sucuğu (italyada bilerek satılıyor)
sülünes

koyun taşağı

dilli kaşarlı :(

yanındayken sürekli gülüyorsa hoşlanıyordur.

konuşurken saçını bukle yapar böyle işaret parmağıyla. bazen sakız çiğniyosa, sakızı da bukle bukle yapmaya çalışır parmağıyla yine.

çok klişe ama çok doğru, sürekli gözlerine bakıyorsa olmuştur

fiziksel temas çok bariz işareti aynen, küçük adımları görmek önemli karşıdan, konuşmaya hevesli olabilir, planlar işine girilebilinir. çok bariz yavşanırsa her türlü fark edilir zaten.

senden hoşlanıyorum diyebilen düz bir insanım.

çok utangaç bi kadınsa sanki o adamdan tiksiniyor gibi de davranabilir yani bu genellemelerle seni seven birini senden tiksiniyor sanabilirsin :) genellemeyeceksin karakterine göre az buçuk anlarsın.

Sürekli bir 32 diş gülüş veya gözden doğru patlamaya çalışan bir gülüş, kahkaha olmasa da ağzın kenarlarının dişlere yaklaşmış veya zor zaptediliyor hali. Flört kahkahası, kola dokunma denemeleri. "El-ayak nereye konur" konulu içsel fırtınalar. Saçı arkaya atma ya da parmakla kıvırma. Normalde düz olan ses tonunda çeşitli nağmelere doğru kayma. Yolda karşısına çıkma denemeleri. Şirin görünme çabası. Çok zorlaştırırsa miyavlamaya doğru gidiş. Beklenti: mutlu son. Daha da zorlarsa sinirden el-ayak titremesi ve diş bileme, hırlama ve tıslama. Daha da zorlarsa tırmalama, cırmalama. İstiklal Marşı. Kapanış.

hepsi yazılmış zaten.

-gözlerini ayırmadan bakarlar
-en dandik esprilerine bile gülerler
-saçlarıyla oynarlar
-dokunurlar, fiziksel temas kurarlar

aslinda kisiden kisiye degisir; ama kendi sacina dokunur (katiliyorum) , bacak bacak ustune atar, hoslandigi kisiye vucut olarak(!) dönük durur...

bir de karsidan gelirken seni gordugunde "abov ahan da mahmut geliyo" mimigini engelleyemezse, hobaa hayirli ugurlu olsundur kanaatimce.

bana duygularını açan ama sonra terkedip giden kızdan örnekler vererek açıklayayım.

yürürken koluma girmek ve bilimum zamanlarda dokunmak,
doğum günümde bana ne hediye alacaksın,
bana bişeyler ısmarlasana,
yarın annem/kardeşim/babam ameliyat olacak. beni arar mısın desteğine ihtiyacım var,
kıyafetim, saçım, ayakkabım vs. nasıl olmuş,
kız arkadaşınla aran kötüydü, noldu o durum?

bir de beni sürekli izliyormuş, ama ben hiç farketmiyordum. yukarıdaki davranışlarından da bir anlam çıkartmıyordum. çünkü erkek arkadaşı vardı. ama benden hoşlanıyormuş. demek ki her şartta ihtimal vermek gerekiyormuş.

ya ben kendi adıma çok utangaç, çekingen ve panik oluyorum, bazen de istemsizce çok sert davranabiliyorum, sonra da "neden böyle yaptım? nedeeeeen?!!?" diyorum. -aslında nedenini biliyorum, aşırı kontrollü bir insanım çünkü- ama bazen çok iğrenç esprilere güldüğüm de oluyor o kontrolü kaybedip. böyleyken böyle.

eğer hoşlanmıyorsam zaten anlar, direkt "qanqa nbr? XD " modunda takılan iğrenç bir insanım çünkü :(

ona 2 bira ısmarlar, ben solıımm

ben hiç bakamam mesela öylece gözüne.
samimi olmayıp da var olan hoşlantı için durum bu ama. yoksa gülmeler, ilgiyi belli etmeler, o konuşunca direkt ona odaklanma vs vs..

gözünü alamamak ve gülümsemek ilk aklıma gelenler.

bakışından ve gülüşünden anlaman lazim.
Bakışlar direk belli eder. Ha gözünü alamaz yada kacırır orasi belli olmaz kisiden kisiye gore degisir o.
Ama direk sana bakisindan ve guluslerden anlasilir. Net.

ona biraz iş at.
bak yavşa demiyorum ufak ufak iş at. eğer karşılık veriyorsa hafif bir yavşa falan. nerde durman gerektiğini, gerek vücut dili ve hareketleri, gerekse tavırlarıyla gösterir sanırım.

arkadan yaklaşıp parmak atar bazısı. işte onlardan kaçman lazım.

kesinlikte değil. hatta itici.

hayır.. yok..

öyle bir şey yok.

tam tersi çok itici. özgüven her zaman iyidir. ama arkası dolu özgüven. içi boş bir ego değil. ikisi farklı şeyler.

bence çekici. ama böyle çok utangaç olmayacak tabi ki. hafif.

çok rahat erkek de çok affedersiniz yavşak gibi davranıyor ki o da itici. ama çok utangaç erkeğin karşısında da kadın kendini kaplan gibi hissedebiliyor sürekli hamle yapmak sürekli adım atmak tek taraflı kadını çok erkekleştiriyor ve yalnız hissettiriyor ilişkide.

utangaçlık çekici değildir
ağır, sessiz olmak çekicidir

Utangaclık çekici olsaydı...beni cekerken parcalardı kadınlar...

sümsük erkek seks ikonu mudur sorusunun cevabı.

Çok tatlı bence ya. Isırasım gelir benim.

utangac erkek cekici degil ama sevimli olabilir.

karakteristik'in dediği gibi, kendim de gerzek bir utangaç kız olduğum için, severim böyle gerzek utangaç beyleri. gerzeğim evet.

hayır tabi ki
benle iki laf edemeyen adamı ne yapayım ben
o kendi dünyasında mutlu olsun benden uzak olsun

hem var, hem yok.
utangaçlığın tarzına, aradaki kimyaya bağlı.

değildir. maalesef.
saçma sapan aşırı özgüven gibi aynen bu da uç nokta.

blatta hibernia demiş benden önce. utangaçlığın tarzına bağlı bu. bazı tipler var mesela herif boynu bükük yürüyor, birisi selam verse korkudan sıçrıyor, konuştuğu zaman sesini duymuyorsun. öylesi çekici gelmez. hatta arkadaş olarak sempatik bile gelmez sanırım.

utangaçlık çekici mi o da kadından kadına değişiyodur herhalde. utangaçlık ve özgüven aynı anda sahip olunabilen şeyler.

yok. hatta hiç hoş gelmiyor.

utangac erkegin kisaca erkeksi enerjisi ortaya cikmiyor demektir. tuborg yesilinin dedigi gibi arkasi dolu bir ozguvene, bunun icin de once ici dolu bir hayata ihtiyaci var, kadinlari 3. plana koysun, kendini 1. plana koysun.

spor, beslenme vs. fiziksel olarak gelissin,
uygun kitaplari okuyarak da zihinsel gelisimini surdursun.
gercek hobileri olsun.

sonra kadinlar gelirse gelir, gelmezse umursamasin.

bu yuzeysel olarak bahsettigim seylerden yola cikarak hayatini duzenleyen her erkegin bir sekilde kizlarla arasi iyi.

ayrica utanacak bir sey yok. belli realiteyi kabullenip, tabularini yikmali.

olm şunu anlayın artık. kurufasulyesine limon döken, kumpirin yanında ekmek yiyen, pizzaya ketçap mayonez sıkan insanlar var. bunlar bazı şehirlerde kalabalık yaşıyorken bazı şehirlerde bu hareketlerde kabul göremeyebiliyorlar.
demem o ki; herşeyin çekiciliği herşeyin alıcısı var. herşey algılayan kişinin beyni ile ilgili.
insanlar çeşit çeşit. araban, paran olur çok çekici gelirsin. bunların hiçbiri yoktur başka birşeyin vardır, çekici gelirsin(para biraz ekstrem örnek oldu ama)
hayatta herşey kararınca çok güzel, emin ol utangaç olmak bile bazen güzel olabilir. erkeklerin bir özelliğini çekici bulup seni beğenen kızı siktir et panpa. sen olduğun gibi tak beklentilerin ne olduğu daha önemli, kafanı ona yor. bir sürü çekici özelliğin olabilir insanları mutlu etmediğin sürece hepsi ufak ayrıntılar olarak kalıcaktır.

yalan ya bi boka yaramıyor.

''bence çekici'' diyen kız hafif topludur. ona göre.

değildir. çekici olsaydı sap kalmazdım :D

filmlerde, kitaplarda falan çekici gelir anca. çünkü o adamların kendine has bir iç dünyası anlatılıp durulur. utangaç gelen adamın iç dünyasına girersiniz ve bu da genelde karmaşık, derindir. anlatılan şey odur çünkü. gerçek hayatta ise pek öyle olmayabilir. yalnızlık gibi bu da, sanat işlerinde güzel sadece.

Piç bir erkek tarafından aldatıldıkları/terkedildikleri vs. bir durumdan sonra kızlar bu şekil triplere girebiliyor ama tabii ki yalan.

81 kilo erkek seviyorlar.

Başlığı düzeltemiyorum Zayıf olacak

niye hoşlanmasınlar?

ne araba, ne para, ne de kilo.

bi gızın bi erkekten niçin hoşlanacağını ve ''ne''den hoşlanacağını belirleyen çok başka faktörler var. bazen gendileri bile bilmiyo niye hoşlandıklarını.

Yoo. Oyle bi sey yok. Bence normal. Tam iyi.

Zayif adami begenmeyip sonra bir baskasi icin sismanim diye beni begenmiyor diye aglama sizlanma hakkini kendinde buluyorsa birak zaten begenmesin.

belki kız maxim gorky seviyordur. şansın %47

hoslanir tabii ama yaninda komik dururum diye istemez. yani toplum bu kizlara oyle bir baski yapiyor ki, kiz da ister istemez millet bana gulmesin diye hayatini yasayamiyor. sonuc olarak hoslandigi halde istemiyorum ayagina yatiyorsa komplekslerini kiracak kadar hoslandigi an birlikte olma sansi dogar.

özellikle zayıf erkeklerden hoşlananlar da var,
hoşlandığı erkek çok zayıf olduğu halde bunu görmeyenler de var (tıpkı hoşlandığı adamın göbeğini sevimli bulanlar olduğu gibi)

he, zayıf olduğu için bir erkeği görmezden geliyorsa, kendisi de kilolu olduğu için onu reddeden erkeklerin peşinden ağlamasın zaten.

bi de 1.85'e 74 kilo çok da zayıf sayılmaz. ama bunu biraz kasla desteklerseniz, aynı kiloda da kalsanız çırpı gibi görünmemiş olursunuz.

eger kı erkek 2 bıra ıcıyorsa hoslanırlar.benden soylemesı.

allah allah.. genelde şişman kızlar niye sevilmez diye başlıklar açılır, ilk defa böyle bir şey görüyorum. ha, senin sorunla şişman kız sorusu arasında hiçbir fark yok, gönül bu, çok da dış görünüşe bakmıyor. ha tabi kadınla erkek arasında şöyle bir eşitsizlik var ki: şişman, zayıf, kısa boylu, çok uzun boylu, ayak bileği kalın, göğsü küçük, göğsü çok büyük, belli bir yaşın üzerinde -25 mesela- , zeki, çalışkan, kendi işi olan, karakteri oturmuş olan, erkekten daha fazla maaş alan, daha kültürlü olan, daha konuşmasını bilen...vs vs. bu gider böyle, kadınların bir erkek tarafından seçilme şansı çok az, hadi biz buna %1 falan diyelim. çünkü çoğu erkek, şişme bebek gibi kadın istiyor, bu ilkel dürtülerden midir yoksa medya tarafından dayatılan güzellik anlayışına kanan ilkel beyinlerinden midir, bilmiyorum. yani yukarıda saydığım özelliklere sahip bir erkeğin, muhakkak ki beğeneni çıkar, ama aynı özelliklere sahip kadınlar istenmezler. fiziki olarak: ince bel, aşırı büyük olmayan ama gene de büyük göğüs, hoş bir kalça, ne bileyim artık o anki ruh haline göre esmer, sarışın, kızıl saçlı-mavi gözlü-beyaz tenli vs. vs. , renkli büyük gözlü -tabi asian sever beylerimizi de unutmayalım ya da hispanik takılanları falan- minik burunlu, güzel dudaklı, zihinsel ve karakteristik olarak: mümkün mertebe salak -çünkü aynı anda tek kızla yetinmek, aptallıktır, biliyorsun. zaten doğamız gereği bir erkeğin mümkün mertebe kadını döllemesi gerekir, maksat insan ırkı yok olmasın (!), kendisinden az kültürlü -çünkü bir kızın ağzı açık erkeğini dinlemesi, erkeğin egosunu tavan yapar -başka şeylerini de tabi..- ve gene tabi buradan üremeye geçiyoruz- işte gene dırdır etmeyecek kadar salak ve kabullenici -yani karakteri oturmamış, erkeğinin her dediğini sorgusuz yapan- , erkekten daha az maaş alan, hatta hiç almayan vs. vs. kadın ister erkekler. şimdi sen bu örnek içerisinde değilsindir, buraya cevap yazanlar da belki değildir -belki de öyledirler, kimse adına konuşmayayım- ama senin spesifik olarak bahsettiğin bu kızla ilgili her türlü şansın varken, o kızın öyle bir şansı yok. ha tabi bu sana şöyle gelmesin:"aaah işte bu kız da bana tapar abi yaa!" çok güzel sktiri de çekebilir. önemli olan senin karşındaki kızı fiziksel olarak algılaman değil, öncelikle insan olarak algılaman. ne dediğimi anlamışsındır: ona kilolu, balık etli vs. olarak bakma, önce insan olarak bak, sonra sevgili olarak bak. sevgili olmanız için de sevgi gerekiyor, balık ya da kilo değil.

o yüzden, şu soruları sormayın artık: boy önemli mi, kilo önemli mi? hiçbiri önemli değil. bir insanı sevdikten sonra zaten onun fiziksel kusurları sana batmıyor, ki hepimiz de kusurluyuz zaten. belki victoria's secret melekleri ya da atıyorum, true blood'da oynayan abiler kusurlu değillermiş gibi geliyorlar, ama emin ol onların da var ve aslında bunlar da kusur değil, özellik. senin zayıf olman, onun da kilolu olması gibi bir özelliktir. zaten bu tip özellikler de en fazla öldüğümüzde falan cesetlerimizi tanımlamak için kullanılır, daha fazlası için değil.

sen git kıza ilgini belli et, kısacası (bkz: abi seviyorsan git konuş bence)..

not: kırıcı konuştuysam kusura bakma, sana yönelik konuşmadım, genel geçer konuşuyorum. insanların fiziki özelliklerine takılmayı yozlaşmışlık olarak görüyorum çünkü. ben de güzel bir insan değilim, ama insanları güzel ya da çirkin olarak değerlendirmiyorum, insan olarak değerlendiriyorum. ama güzel de olsam gene aynı şekilde değerlendirirdim, çünkü güzellik insana değer katmıyor, ki zaten tamamen göreceli bir şey bu.

kiloluyum. kendim gibi erkek istemem. kilolu olanda illa öyle bi algı yok yani. ne çok kilolu ne çok zayıf işte normal dediğimiz kilolar ideal. bir howard wolowitz değilsen şansın var her zaman. hem bunlar en son düşünülür sen muhabbete sevgiye yoğunlaş :)

Ne yapacaksın balık etli kızı. Zayıf bulsana :)

çarpım tablosunu ve dört işlemi bilmeden olmaz.

Temel sağlam olacak. Yani en basit konudan başlayacaksın. Ders anlatanı seveceksin, ders anlatan iyi anlatacak.

ben de hayranım hepsine!

kafan hangi sınıfın matematikine basıyosa, o kadar geriye git. misal, ilkokul 4. sınıf matematikinin üzeri sana zor geliyosa, (hemen kızma beyav, du bi dakka!) ilkokul 4 kitaplarından alıştırma çözmeye başla. onnarı çöze çöze çöze çöze, ilerle.

bebek adımnarınnan, matematikteki ''tecrübe''ni arttır yani...

compadrito, kafa hiçbirine basmıyor. bir de böyle a sayısı, b sayısı diye sorular var ya onlara çok gıcığım, yeni küfürler üretiyorum :)

sevecahsın! Sevmezsen olmaz.

Bulmaca gibi gelecah! Cok soru cozecahsın. Ondan suğra, çok soru cozunce bir suru soru tipini gormus olacahsın. Yapamadığın, yanlis yaptigin soruyu mutlaka öğrenecahsın! Gerekirse bi soruyla, 1 saat uğrasip cozecahsın!

Gozunde buyutmeyacahsın!

Ama sana ana kuralı soyluyorum: TEMELİN SAĞLAM OLACAH! :))

a sayısına ve b sayısına uyan değerler vererek çöz.

gafa hiçbirine basmıyo diye gendini ketleme, gendini etiketleme!

emek verirsen, zaman harcarsan basar. gendini başkasınnan kıyaslama. varsın onunki 1 saatte bassın, seninki 10 saatte bassın. sen o 10 saatlik emeği vermeyi gafaya goyacan baştan!

sikindirik, sabun köpüğü TV dizilerine değil saatler, günner harcanıyo bu dünyada.

bilecen ki, yeterli emeği, yeterli zamanı harcarsan, bu iş olacak sonunda.

bunu nerden biliyom? çünkü beynin nası bi organ olduğunu aşşaaa yukarı tahmin ediyom.
bi gün bi bakarsın, bırak a'lı b'li sayıları annamayı, aychovsky kimin epsilonlu, tetalı sayıları tespik etmiş, elinde sallıyon!!!

Teşekkür tabii ama o derece değil. Ama çalışırken her zaman örnekle çalışmak güzel oluyor. Bir de çizgi roman gibi olanları var. Örneğin, cartoon guide to statistics diye bir kitap var, süper istatistik öğreniliyor. Bolca rakamlı örnek bulmak gerek konu ile ilgili.

@compadrito,icine ne ka ti senin:)

Kacti?
Matemat8k ve sayilaf bana gore de degil.niye bilmiyorum.ben de hayranim sayisal kafalara.

hayran olunacak birşey yok.hiç birimiz anamızın karnından diferansiyel denklem çözerek çıkmıyoruz.sadece emek sarf ediyoruz bir de ben anlamıyorum yaaa diye sızlanmıyoruz.sizin önce ön yargılarınızdan kurtulmanız daha sonra çok çalışmanız şart

safinazcım, telefondan duyuruya fazla takılma, köslerin bozulur maazallah.

içime kötü ruh kaçmış olabilü...

@rakican

ben de o iradeye ve verilen emeğe hayranım zaati!

chapeau!!!

öncelikle gözünde büyütme. babası mat. geo hocası olan istatistik mezunu biri olarak diyebilirim ki okulda gördüğün matematiği yapabilmek için vasat zeka yeterlidir.

vasat bir zekan varsa. duyuruyu açtığına göre başarma isteğin de varsa, matematiği yapabilmek için sağlam bir temel şart.

lise 2'ye gelip eşitliğin öteki tarafına sayıyı attığında işaretini tersine çeviremeyen adamlar çalıştırdım. x'i yalnız bırakamayan, eksiden eksiyi çıkaramayan...

eğer sen de onlardan biriysen biraz oturup temel şeylerle uraşacaksın. tek bilinmeyenli denklem, iki bilinmeyenli denklem ve özellikle de çarpanlara ayırmayı yalayıp yutacaksın. üslü ve köklü sayıları da hatim edeceksin.

sonrası tamamen çok soru çözmek ve vasat zeka.

bak geometri öyle değildir, onu da çok soru çözmeyle aşabilirsin ama biraz daha zeka gerektirebilir.

startı ver takıldığın yer olursa mesaj at. kolay gele...

ha haa, ben de senin durumundayım ama mühendisim aynı zamanda XD hatta doktoramı yapıyorum.

bir kere, öyle salağım ben, alığım ben, demek yok. matematik için zaman ayıracaksın cidden. ve tekrar ve tekrar. ailem matematik öğretmeni ve matematikçi dolu, buradan biliyorum. yalnız şu var: ezberleme. mantık çerçevesine oturtarak gitmeye çalış, o zaman konuları birbirine bağlaman daha rahat olur.

ha bir de, sakın ha sakın, bunlar gerçek hayatta ne işimize yarayacak? deme, örneğin, bir doktorun muhakkak trigonometri bilmesi gerekir, çünkü bazı ölçüm sonuçları -yanlış bilmiyorsam ekg sonuçları- trigonometri bilgisi olmadan, ezbere okunursa, hastanın hayatına mal olabilecek kadar çok detay içerdiği için, tahtalıköy'e tek gidiş bilet aldırtabiliyor hastaya. sen matematiği ne için istiyorsun, bilmiyorum, ama matematik bilmeyen insan zaten yaşayamaz, çünkü insan beyni matematiksel mantık üzerine kurulu zaten, o yüzden sen aslında zaten matematiği biliyorsun, önemli olan beynindeki matematiği ortaya çıkartman! (böyle de çok "sevgi içinde, kdv içinde." stayla konuştum ama, çalışıp da soru çözdükçe şu yaptığım geyiğe hak vereceksin ;) ha bir de panik yapmadan çalış, anlamıyorum diye kasma, sonra hiç olmuyor ben kendimden biliyorum. ama yapanların hepsi çok sağlam çalıştıkları için yapıyorlar, tecrübe ile sabittir.)

Seçeneği seçtikten sonra yüklemeye başladı mı ? Yoksa direk cd'yi mi çıkarttı ?

Ubuntu kurulduktan sonra yanlış hatırlamıyorsam cd'yi çıkartıp Enter'a basmanızı bekliyordu bilgisayarı yeniden başlatmak için. Bi Enter'a falan basın.

Cevap vermiyorsa bilgisayar ctrl+alt+f1..f6 kombinasyonlarına bakın ekranın değişip komut satırı gelmesi lazım karşınıza.

O da gelmediyse güç düğmesine basın 1 kere, yine kapanmazsa atın reseti

seçeneği seçtikten sonra yüklemeden direkt cd'yi çıkardı, biz de mecburen aç-kapa yaptık. zaten anca 10. seferde yüklemeyi başarabildim ki windows'u tamamen silmek zorunda kaldım :(

Puzzle al 1000 parca onu yap.

Ya da photoshopa ilgin varsa fotograflarla oyna.

Onun disinda blog acip kafama gore birseyler yazabilirsin.

Son zamanlarda cikmis guzel kitaplari okuyabilirsin.

Yine ilgin varsa maket ucak maket araba gibi hobiler edinebilirsin.

izleyecek her zaman dizi ve film vardır.

ben dizi-film-kitap ile dolduruyorum boş zamanlarımı

boş zamanın varsa bişeyleri yanlış yapıyorsundur der babam...
kitap oku bilgin artsın
makale oku
ilgin olan konularda dünya uzmanlarının videolarını izle okumak istemiyorsan
kısacası boş zaman iyi değildir hep öğrenmeye yeni şeylerle kendini geliştirmeye bak derim ben...

Ben de finallerden sonra baya boşlukta kaldım ve sonra kurtlar vadisi izlemeye başladım günde 9-10 bölüm izliyorum baya iyi en baştan başladım

dil öğreniyorum, dil öğrenmek tek başına eğlenceli iken teknoloji ile o kadar kolay ve ulaşılabilir oldu ki! merakınız varsa tavsiye ederim.