Panasonic RP-DH1250-S Technics Pro DJ Headphone

network- takim eliseleri guzeldir. her seyi guzel ve kalitelidir

fabrika- keza bunun da takim elbiseleri ve gomlekleri kalitelidir. sik urunleri var.

fakir işi bir cevap olacak ama, zamanında no fear'dan bir tişört aldım, 6-7 yıldır giyiyorum. Tişört siyah olduğu halde ne bir solma ne bir cortlama yapmadı.

günlük giyim için mi klasik giyim için mi ?

pantolon için; (bkz: diesel)
smart casual giyim için; (bkz: massimo dutti)
cüzdan ve kravat için; (bkz: vakko)
ayakkabı için; (bkz: camper), (bkz: calvin klein), (bkz: frau), (bkz: sperry)
tshirt için; (bkz: timberland), (bkz: barbour), (bkz: tommy hilfiger), (bkz: lacoste)
güneş gözlüğü için; (bkz: tom ford)

normalde çok zor beğeniyorum. yurtdışına giderken havaalanında yanlışlıkla hugo boss mağazasına girdim.

%70'ini beğendim :)

ama pahalı be kardeş.

network +1

@kamyoncunun vitesi

günlük giyim için

fred perry, tommy, diesel(pantolonlar), lacoste, polo bakabilirsin

giyim tarziniz ?

klasik giyim icin her zaman terziyi tercih ederim. bazen pahaliya kacabiliyor ama hayatimda gomlek giyiyorsam bu adamlar sayesindedir.

terziyle ugrasamam diyorsan sararin indirimleri takip etmem gerekir. cok elestiriyorlar sarari ama bence bu ulkede kaliteli is yapan ender firmalarindan biri.

hani o kadar para cok ama kalitesiz olmasin cesit cesit giyiyim diyorsan da suvari her ay bir kampanya yapiyor. dun 3 gomlek 2 pantolonu 200e aldik.

bunlar disinda asiri ucuk fiyatlarda ki armaniyi falan karistirmiyorum.

normal kot icin sacma ama mavi bence ideal. evet fiyatlari gereksiz pahali ve alakasiz. mesele 150 200 e olan bir kotu outlet de 50ye bulabiliyorsun.

ama siyah-koyu renkten baska kot giyemeyen biri olarak seviyorum. gerci artik mavi disinda da onlarca kaliteli marka var takili kalmamak lazim.

tsirtler konusunda siradan duz olsun diyorsan polo her yerde bulabilecegin bir magaza. kumasi insani huylandirmiyor.

kullan at tarzi pullandbear da tercih edilebilir. yine kot gibi terxih listesi genis abi (lacoste tommy yani markayi degil de fiyati ne icin giuecegini dusunmen lazim. ayrica yaninda indirimleri takip eden bir kadin olmasi lazim. sart.

baskli tsirt icin kaft diyorum.

ayakkabi icin balence'lar harbi rahat ama artik dalga konusu oldu. hummelerlar kot altina yakisiyor. tomslar cok itici.
bot konusunda dockers ve yds kullaniyorum.

dockers sık ve rahat.
yds turk markasi ve gercekten kaliteli.

aklima geldikce eklerim.

ermenegildo zegna

igs

tecrübeyle sabit, 15 yıl önce aldığım paltoyu halen kullanmaktayım, ne rengi ne aslı ne astarı bozulmadı.
tasarım, rahatlık, kalite

sana herkesin söylemeyeceği iki marka söyleyeyim. ortalamanın bir tık üzeri derken, ortalama fiyat olarak neyi baz aldığını bilmiyorum ama, kendime göre söyliycem.

giovane g.: galleria ve mall of istanbul'da mağazaları var bildiğim kadarıyla. muhteşem kaliteli bir marka. pantolon ve gömleklerine hayranım. pantolonları 150-200 tl arasında.

avva: bu biraz daha sağda solda görülebilen bir marka. genelde ykm ve boyner'lerde oluyor ama oralarda pek güzel ürünlerine denk gelemiyorum. halbuki kendi mağazaları bir derya resmen. fiyatları da oldukça uygun sayılır. tişörtlerine ve kravatlarına hastayım.

bence mudo.

efendim.xyz

kaç üzerinden? 10 üzerindense 10. niçe ağladığında ve isyan günlerinde aşka 9 vermem ama eğer 10 üzerindense.

peki dostoyevski kaçtır :) ?

puan olayı subjektif. tartışılsa bir şey çıkmaz.

@easy şu 7 kitaptan herhangi birilerini okuyanlara sorum şimdi karıştırma dostoyevski'yi ben hangi kitaba başlasam diye soruyorum sadece.

pardon

martin eden diğer iki kitabın 9 ettiği mecrada en az 20/10 eder hocam. öncelikle bunu söyleyeyim.

1984 ve ince memed'in de martin eden'den aşağı kalır yanı yok. ben puanlasam, martin eden'e de 10 versem. 1984'e 9; ince memed'e 8 veririm.

ayrıca, bugünü yaşama arzusu haricindeki diğer üç kitap "ölmeden önce okunması gereken kitaplar" listesinde yer alır. net.


edit. "ince memed komedidir.konusuna bi bak şişirme edebiyat olduğunu anlarsın."

benden sana tavsiye, yukarıdaki gibi -ya da benzeri- yorum yapan kişilerin yorumlarını zerre ciddiye alma. kitabın komedi olmasına mı güleyim, şişirme olmasına mı güleyim anlamadım yahu.

9 puna verdiklerini okumadım da çanlar,1984 ve ince memed 1-2-3 ü okudum öyle hayatımın kitapları diyebileceğim kitaplar değil hemingway'ın kitaplarını pek sevemedim ben zaten ama kötü de diyemem tabi

hepsini değerlendireyim, ona göre karar ver.

nietzche ağladığında: 7
martin eden: 8.5
çanlar kimin için... 6.5
1984: 9
ince memed: 8.5

bilgisayardan okuyamıyorum, rahatsız ediyor. "kitap kokusu mmmh" adamı değilim, e-book falan da okurum ama kindle ya da ona benzer bi' teknolojik aletim yok. zaten yeterince bilgisayara bakıyorum, kitap okurken hiç değilse kağıda falan bakiyim istiyorum.

bi gün dışardan yemeyip yine alırım ben 25 liraya problem değil ama hani 15 varken 10 lira fazladan vermiyim diyorum eğer aynı kalitede olacaksa. tek kitap alsam yine düşünmem. yüklü bi sipariş olacağı için kısabileceğim yerlerden kısmak istiyorum. 100 liraya gelecek şeye 170 lira vermeyeyim.

yayınevinden ziyade çevirmenleri araştırın bence.

iletişim yayınları'nın yiğit yavuz çevirisini almıştı kardeşim, beğenmişti. bunu referans alarak önerebilirim.
can yayınları'nda erhun yücesoy çevirmiş, onun çevirilerinin de iyi olduğunu duymuştum.
cem yayınevi'nin çevirmeni olan kaya ersoy'u daha önce hiç duymadım.

iletişim > cem > can (lakin çevirmeni tanısaydım ve iyi olduğunu bilseydim, cem yayınevi ilk tercihim olurdu.)

martin eden'i iletişim'den oku. kesinlikle oku. dino buzzati - tatar çölü'nü unutturur sana. harika ötesi bir kitap.

ben iletişim=can > cem, ithaki vs. diyorum. genel olarak söylüyorum bunu. martin eden için değil.

ayrıca genel olarak kitaplar sana pahalı geliyorsa şuraya üye ol; ukitap.com
üyeler kitapları etiket fiyatının %50 ucuzuna satmak zorundalar. kural. ayrıca takas seçeneği de mevcut. seç, beğen, al. üye olursan yardımcı olurum.

öneriler ve bilgiler için çok teşekkür ederim... diğer kitapları ucuza kapattığım için ben asilik yapıp martin eden'i can'dan sipariş ettim bu sefer. cem zaten bayağı alttaymış listede, onu görememiştim bile.

@papillon7, üye olmak isterim çok güzel bir siteymiş ama şu an üye alımları kapalıymış. martin eden'i çok ama çok merak ediyorum. konusu acayip güzel göründü gözüme, çok etkileneceğimden şimdiden eminim diyebilirim.

beni az çok tanıyorsundur. ben sana fazlasıyla etkileneceksin, hatta kendinden birçok şey bulacaksın diyorum. var gerisini sen düşün. :)

benim yedek hesabım var, "şimdiden alışmak istiyorum, paslasana" dersen, üyelik açılana kadar paslayabilirim.

ilk gün,
sabah 08:00'da kalk. güzel bir kahvaltı yap. sonra adaland'a git. 10:00'da açılıyor. akşama kadar eğlen. 18:00'da kapanıyor. otele -kaldığın yere- dön. buz gibi su ile duş al. 2-3 saat kestir. barlar sokağına git. iç. içmek istemezsen dondurma yiyebilirsin. ya da waffle. sana kalmış.

ikinci gün,
sabah 08:00'de kalk. güzel bir kahvaltı yap. üstünü başını, plaj eşyalarını al ve kadınlar plajına git. yüz, yemek ye, güneşlen. akşam olunca ya yukarıda dediklerimi yaparsın ya da merkezi gezersin. sana kalmış.

üçüncü gün,
atv safari turuna katıl. akşam iyice dinlen. ya da havuza gir, sefa yap.


başka da bir şey yapılmaz zaten.

güzelçamlıdaki milliparka git. en son koyda denize gir.

adaland'e git sağda solda kay.

akşam sahilden önce bi yürü sonra tren'de yada heaven'da takıl. kuşadası clup da olur ama bozmuş diyolla.

baska duyuruya verdigim cevaptan copy-paste yapiyorum okumadan. arada alakasiz seyler olabilir, gormezden geliniz.

kusadasi icin ben cevap vereyim.

izmirden kusdasina gecerken sirince, selcuk, efes, meryem ana grodugunuzu varsayarak devam ediyorum.

sehir merkezinde gorulecek pek bisey yok. belki guvercin ada denilen eski kalede gun batiminda cay icilir o kadar. lkol servisi var mi emin degilim ama vardir herhal. gece de barlar sokagi denilen bi yer var, orada takilirsiniz. iki ayri merkez vardir barlar sokagi diye birbirine cok yakindir ama arada soyle bir fark birinde daha cok yabanci turistler ve genc yerli turistler takilir, yabanci muzik calar daha disko gibidir mekanlar. digeri daha cok canli turkce muzik yapilan taverna tipi mekanlarin oldugu yer. orda daha cok turkler dolanir.

sehir merkezinde bir de scala nova denilen liman var. onun sol yanindaki parkin girisinde kucuk bir bufede roma dondurmasi satilir. guzeldir.

limanin diger tarafinda balikcilar pazari vardir. balik halinin ust katinda manzarasi guzel bir cafe var. gozlemesi cok guzel olur. gun batimini izlerken karninizi orda doyurabilirsiniz. ya da sabah kahvaltisi tabi.

barlar sokagina giderken denizden yukari dogru ciktiginiz yaya yolu(30 yildir adini ogrenemedim, okuz mehmet pasa kervansarayinin ordaki bankalarin falan oldugu yuruyus yolu)basinda keremaga dondurmacisi vardir. dondurmasi tirttir ama, orada saat 5 gibi lokma tatlisi cikar. o da guzeldir.

gene selcuk uzerinden kusadasi giirisinde bence turkiyenin en guzel iki aquapark'i var. biri adaland digeri aquafantasy. ben sahsen aquafantasy oneririm. ikisinin fiyatlar hemen hemen ayni zaten. bi tane de long beach denilen yerde var. ucuz ama cok ufak, pek keyif vermez. sadece bir gun planlayacaksaniz nasi yaparsiniz bilmiyorum. once gezip sonra aquapark mi, once aquapark sonra gezme mi. ama parktan sonra, eger parkin hakkini verdiyseniz yurumeye bile mecaliniz kalmaz.

milli park baska bir alternatif. pek bir atraksiyon yok, arkan orman ve dag onun deniz iste. illa gidecez derseniz, en en en son koya gidin bari. karanlik koy mu kavakli koy mu neydi adi. zaten yolun bittigi yerde, jandarma sonrasina gecis vermiyor. orda sahil tasliktir (gerci ilk ilica koy disinda hepsi taslik) ama daha tenha ve daha temizdir. doga yuruyusunden hoslanirsaniz milli park icinde bir kanyon var. eger milli parka giderseniz hemen ana girise gelmeden once zeus magarasi denilen bi yer var. oraya 10 dklik da olsa bir gir cik yapin derim.

kusadasinda baska bi atraksiyon yok. didime devam ederken paraniz ve vaktiniz varsa soke de outletler var. pek cok markayi cok ucuz fiyata bulabilirsiniz.

bu arada ctesi icin plan yapmissiniz ama ctesi-pazar gunubirlikcilerin kusadasini istila ettigi gunlerdir. ben haftasonu markete bile gitmem, o kadar kalabalik olur yani. sizin gideceginiz yerlerde oyle olacak. hatta igne atsan yere dusmeyecek hem aquqparklar hem de milli parklar. aklinizda olsun.

kalacak yer konusunda yardimci olamiyorum maalesef.

evet abi bunlar çirkin bildiğin lan.

bence çirkin değiller. aylin aslım güzel kadındır

(bkz: çok güzeldi yarısında çıktım )

2. fena değil gerisi ı ıh

kanka ne biçim güzellik anlayışın var, çözemedim zaten. kate upton'u verseler reddedersin ama şöyle kuru, zayıf kızlar için dünyaları verirsin. sana bi italyan bulalım. akljf

2 gayet iyi.
ben fürst'ü de seviyorum, 1 numarayı yani.

@widee sırf anormalliğimi tescillemek için açtım bu duyuruyu zaten :)

onca photoshopa rağmen istenilen coşkunun yakalanamaması her şeyi özetliyor bence.

cevap: çirkin diyemeyiz çirkin benim tanımıma göre patolojik bir durum, yani gerçekten anormal bir şey olması lazım yüzünde ama çekici, güzel de değiller.

has bir tarzın var ama. duyuru kızları bu adamı kaçırmayın. asdjgs

bence kate upton'a yeterli öroyin yüklemesini yaparsak 3. veya 4. fotoğraftakilerden elde edebilirsin.

2. bence de güzel

duyuru böyle kız dolu zaten.

çok erkeksi bunlar. sanki ılıklık var gibi sende biraz ahahah.

çirkin değiller ama guzel de değiller bana gore

@sen git ceylan ertem'in nesi erkeksi lan asddasd

Çirkinler ama çirkin seksiliği diye birşey var. Sana çekici geliyor olmaları güzel oldukları anlamına gelmiyor yani kısaca.

hepsi çok güzel. özellikle 3 numero.

kendine şunu sor önce

'bu kadınlar bana verse naparım'

vereceği cevaba göre çirkin olup olmadığını kendin anlayacaksın zate

Guzel demem belki ama hicbiri cirkin degil.

2 ve 3'ün gideri var. 5. yarım şişe votkaya bakar

5 de güzel.

2 numaradaki ablayı güzel boyamışlar: cdnimage.zaman.com.tr

İçlerinde makyajsız olarak bence 1 numaralı apla güzel. Bir de 3 numaran. Makyajsız hallerinde, 1 numara hepsine rest çeker. Ceylan ertemdeki makyajı 1'e yapsalar, hepsinden güzel olur. Bence.

ilk dördün yüzü fazla kemikli ama zarif değil, dolayısıyla erkeksi. bence güzel değiller. aylin aslım güzeldir ama.

bunlar da çirkin keyt aptın da.

yüreklere su serpen(!) açıklama: güzellik ayrı bir kavram, 'verse sikmez misin?' ayrı bir kavram.

tek özellikleri renkli gözlü olmaları, bi kahverengi olarak düşün çirkin olduklarını farkedeceksin

www.sahibinden.com

şimdi saydım 49 tane var bende. sahibindene mi koysam baya piyasası varmış.

Bende de 100 den fazla var sanırım ama bakmam lazim annem çaktırmasan çöpe atmış olabilir.

abi hala efsane yalnız ya, linke baktımda bi hoş oldum :(

bende yüzlerce var. Sahibindene koysam parayı kırarım :D hatta şu en eski bugs bunny tasolarından bile var :)

yav var da bi tane verin işte hayrına arkadaşlar, bulamıyorum valla kimseden.

Mecidiyeköy'den alabilirsen ben vereyim, benimkiler duruyormuş gerçekten.

doğru

Elbette. Tabi sandığa gitmekten de ziyade akılla mantıkla gitmek var bi de.

"Amaaan bir oyla mı değişecek sanki?"

diye bir görüş de mevcut tabi...

bu olay sadece 'tayyip' için geçerli değil. sandığa gitmeyen insan iktidarı eleştirmemeli. her alanda.

ben böyleyim mesela. oy da vermiyorum, iktidarı -hatta siyasi erki de- da eleştirmiyorum.

(bkz: #44666495)

tabii ki sandığa gitmek görevidir ama yine de kimsenin kimseye "sen oy kullanmadın, sus" deme hakkı yok. Eleştirilecek bi şey varsa eleştirilir, koşul koyamazsınız.

ad hominem'in kitabi tanimi.

Özel bir durumu olmayıp gitmeyenler için kesinlikle doğru söylem, gidersin sandığa boş oyunu atar çıkarsın en azından boşta olsa oyunu kullanmış olursun, ama öylezevkinden gitmeyenler mümkünse vır vır edeveklerine gitsinler güneşlenmeye devam etsinler.

kaldı ki tayyipe oy veren biri de tayyipi eleştirebilir yani, insanlar değişebilir. Ya da bi açıdan doğru bulup bi açıdan yanlış da bulabilir. Takım tutar gibi parti tutmamak deniyor buna.

değil. niye doğru olsun ki? ya adam komple siyasete karşıysa ve sandığa gitmiyorsa, bununla birlikte iktidarın politikalarından etkileniyorsa? şikayet edebilmek için illa sandığa gitmek gerekiyorsa 18 yaş altındakilerin şikayet hakkı yok o zaman. ya da türkiyede yaşayıpta türk vatandaşı olmayanlar da şikayet etmesin. aynı şekilde kadına seçme seçilme hakkı verilmeyen ülkelerde kadınların da şikayet hakkı yok bu düşünceye göre.

oy kullanmıyorum, çünkü çoğu dünya ülkesindeki halkı yönlendirerek oy kapma çabasını samimi bulmuyorum. iktidar halka hizmet değil, ideolojiyi zorla kabul ettirmek için başa geliyor. hemen hemen her yerde bu böyle.

şimdi çıkıpta kimse "sen sandığa gitmedin, o yüzden soma işçilerine üzülemezsin, özel yaşama müdahaleyi şikayet edemezsin, yüksek vergileri paşa paşa ödeyeceksin" diyemez.

doğru.

Doğru

@lesmiserables ve de+1.
Oy kullanmayınca bir siyasi görüş bildiremem mi!
Vatandaş olarak sorgulama hakkım yok mu!

Oy kullanmıyorum son 5 seçimdir.

Doğru.

sandığa gidecez gitmesine de tayyip ilk tur alacak.

doğru.
"hiç bi adayı beğenmedim, oy kullanmayacağım, hıh!" tavrı çok saçma.
sen oy kullan ya da kullanma o 3 adaydan biri seçilecek ve içlerinden biri kötülükte açık ara önde gidiyor. seçim sonuçları hesaplanırken oy vermeyenlerin hiç bir etkisi yok. isterse 10 kişi oy vermiş olsun sonuç o 10 kişi üzerinden hesaplanacak.
şikayet edeni dövecek değil kimse ama "değiştirmek için ne yaptın da şimdi mızmızlanıyorsun?" derler adama..

Treize +1

şaka mısınız lan. o zaman ben diyelim ki erdoğan'a oy verdim son seçimlerde ama memnun kalmadım ona oy verdim diye eleştiremez, şikayetçi olamaz mıyım ? oy kullanmayan adam ne zararlı ne zararsızdır o zaman onun bir şeylerden şikayetçi olma hakkı erdoğan'a oy verenlerden fazla mıdır ? mantığınıza sokayım, şikayetçi olma hakkı gibi saçma bir tamlama kurdurttunuz bana. isteyen istediğinden şikayetçi olur isterse oy pusulasına kıçını silip atsın ister uyandığında aa seçim mi vardı bugün diyecek kadar bi haber olsun dünyadan.

Neyin neden olduğunu göremeden boykotçulara kızmak kolay. Bence de sandığa gidilmeli ancak chp'nin kalkıp mhp ile her geçen gün daha fazla saçmalamaktan çekinmeyen Ekmeleddin'i aday göstermesi mağlubiyetin habercisi oldu. Bence asıl bu iki partinin fazla şikayet etmemesi gerekiyor. Bu iki partinin her aptalca icraatinden sonra bize oy ver bak gitmez yoksa bu adam saçmalığından tıkanmışız zaten, boykotçulara laf etmek bizim haddimize değil. Kitlesel bir boykot (sandık boykotu değil) girişiminde bile bulunamayan zamanın sözde direnişçileri olarak kendimizi fazla bir bok sanıyoruz.

insanın yaşadığı iç bunalımları ve çelişkileri anlatan kitaplar benim daha çok ilgimi çekiyor. senin temelde düşündüğün konu da benzer parametreler içeriyor aslında. o yüzden "iyi işlenir ise" ilgi çekebileceğini düşünüyorum.
gittiği yerde karakterin kendini daha "yalnız" hissediyor olması, alışık olduğu "düzen"i bulamaması vs. çeşitli açılardan ele alındığında ortaya pek çok şey çıkartabilirsin.
ha benim fikrime gelecek olursak, tekdüze lise hayatındansa, çeşitliliği ve değişkenliği daha fazla olan ama "düzen"den mahrum yaşanan bir üniversite dönemi örneğin seni daha çok geliştirecek bir evredir. hatta kendini bulma aşaması bile diyebiliriz bana kalırsa.
bu yüzden karakterinin yaşadığı bunalımın yanı sıra yeni hayatında kendini var etmeye çalışması ve bu süreçte başına geleceklerin "olumlu" yönlerine yani bir anlamda "kurulu düzen"den sıyrılıp aynı zamanda kendini keşfetmesine ağırlık vermen daha etkili olur gibi düşünüyorum.
olumludan olumsuza doğru bir gidiş değil de demek istediğim olumlu-olumsuz akabinde bu olumsuz gidişatın olumlu tarafları, bilmem anlatabildim mi.
uzun mesaja uzun cevap veririm.

kardeşim duyurunu dikkatlice okudum. kesinlikle hevesini kırmak veya motivasyonunu azaltmak istemem ama bu hikaye klişelerin mona lisa'sı gibi bir şey. 20 yaşındaysan bence daha yaratıcı, yenilikçi ve özgün şeyler yakalayabilmen lazım. tabi şimdi nasıl yazdığını ve dilini bilmiyorum ''hocam ben salinger gibi yazarım, kelimeleri duvardan duvara vurur bu hikayeyi klişelikten çıkarırım'' diyorsan o başka. ama ana taslak buysa zerre orjinallik yok bence.

merhaba. fularımı aldım geldim.

elbette tam olarak senin planladığın gibi bir kurguya sahip değil ama, reşat nuri güntekin'in "acımak" romanında buna benzer bir "ne umdum ne buldum" teması işleniyordu. büyük umutlarla iş hayatına atılan bir adam, kısa süre içinde tekrar tekrar hayal kırıklığına uğruyor ve hayatın evvela çiğneyip sonra bir köşeye tükürdüğü insancıklardan biri haline geliyordu. kitabı okurken bu hikayeden epey etkilenmiştim ben. hatta rus klasiklerinden aldığım tada benzer bir tat aldığımı hatırlıyorum. dostoyevski de "insancıklar", "netoçka nezvanova", "ezilenler" gibi romanlarında benzer bir "hayata tutunmaya çalışan beklenti dolu insanlar" üzerine yazmış sıklıkla.

yani böyle bir konuda yazılmış bir kitap çıksaydı karşıma, kesinlikle alır okurdum. fakat takdir edersin ki, bu konu, "özgün" sayılma imkanı olmayan bir konu. fakat ne mutlu ki, modernizmin imkanlarla dolu havası henüz dağılmış değil. yani konunun sıradanlığı sıradışı bir üslupla desteklendiğinde tahmin edilmesi imkansız olumlulukta sonuçlara ulaşılabilir. misal, oğuz atay'ın "tutunamayanlar"ı, dünya edebiyatı açısından bakıldığında hiç de özgün bir eser değil. hatta kendimden emin bir tonda «james joyce'un "ulysses"i olmasaydı, "tutunamayanlar" yazılamazdı.» diyebiliyorum. ama "tutunamayanlar" çok değerli bir eser, çünkü edebiyatımız hiç alışık olmadığı bir üslubun (modernizm) ve tekniğin (bilinç akışı) doruğuna bu eser ile ulaşıyor.

yani demem o ki, eğer bu konuda yazmaya gerçekten niyetliysen, işe üslup çalışmaları yaparak başlamalısın. bunun için esas eserinde de işine yarayacağını düşündüğün birkaç sahne seçip bunları çeşitli üsluplar kullanarak hikayeleştirebilirsin. bir noktadan sonra kendi üslubun aradan sivrilecektir zaten. eğer gerçekten değerli bir üslup olursa bu, en sıradan hikayeyi anlatsan dahi mutlaka okutacaktır kendisini.

Berbat bi konu kesinlikle okumazdım. dedigin sey hayat klişesi yani zaten bi yarın oluyo dünü özlüyosun, x e gidince y yi özlüyosun vs. dramatize edilecek bi konu degil eskiye özlem. Herkesin hergün yasadıgı sey. Sabah kalkınca disini fırcalamayı anlatmak gibi.Baska bi konu bul

Kalemin saglamsa konunun ne oldugunun en ufak bir onemi yok. Net.

Benim sana tavsiyem daha once roman yazmadiysan once oyku yaz. Oykuyle basla. Ondan daha da once oku tabii. Ne bulursan oku. Cok oku. Her ne kadar okumadan da yazar olunabilir dense de ben buna inanmiyorum. Insan okumadan, cok okumadan yazar olamaz. Ozellikle bu ise yeni girecek kisilerin cok okumasi, cok iyi gozlem yapmasi, cumleleri detaylariyla irdelemesi gerekiyor bence. Mesela orwell gibi bir yazarsan ihsan oktay anar gibi cumlelerle oyun oynamanin hicbir anlami yok. Bilmem anlatabildim mi? Ikisini de severek okursun. Ama biri direkt anlatir, digeri cumlelerle oyun oynayarak anlatir. Bu bir kaliteye sahip olunca oluyor. Orwell, yazacaginiz seyi en sade haliyle, ne kadar yazmaniz gerekiyorsa o kadar yazin, uzatmayin der mesela. Bunun icin de belli bir donanima sahip olmak sart diye dusunuyorum ben.

"Ne dusunuyorsunuz"u da cok erken sordugunu dusunuyorum. Oncelikle bir seyler karala. Kimse "konu bunalim guzel olmaz" demez, diyemez. Derse de bu konuda bir sey okumamis, populer kultur ikonundan baska bir sey degildir. O yuzdendir ki kaleminin saglamligi seni bir yerlere getirir, kitabin konusu vs. degil. Tabii kitabini "gercek okurlar" okusun diye yaziyorsan...

acem kızı.

yarim senden ayrılalı.

köprüden geçti gelin
gönlüm ataşlara yandı gidiyor
gesi bağları
telli turnam
gönül dağı
ben melamet hırkasını
bir de kesik çayır tabii ki

edit: kesik çayır olmaz diyorsun ha :)

tek bi türkü bilirim.

ağrı dağın eteğinde.

bir de barış manço'nun sesinden gesi bağları.

neredesin sen
gönül dağı
evvelim sen oldun ahirim sensin
ah yalan dünya
zahidem
haydar haydar
hata benim
mapushanelere güneş doğmuyor
yazımı kışa çevirdin

selanik türküsü. kan çekiyor sanırım '_'

bkz: m.youtube.com

dersim dört dağ içinde

brenna mccrimmon, dolama dolamayı

Benim sadık yarim kara topraktır

Türkülerle aram hiç iyi değildir ama şöyle bir türkü vardı, babam severdi:
bre hasanım, mezar taşlarını koyun mu sandın diye.
Piyanoda çalardım çok güzel ve etkileyici bence.
edit:drama türküsüymüş adı.
"Mezar taşlarını bre Hasan koyun mu sandın
Adam öldürmeyi bre Hasan oyun mu sandın"

Drama köprüsünü diyorsun hocam..

Ruhi su

ilk akşamdan geceden
el qajiye
drama köprüsü
sarı tambura
çayın öte yüzünde
de be wayiro
Ali'yi gördüm

www.youtube.com youtube_gdata_player wHHeM3o&feature=

Ben linki bulana kadar 16 kişi yazmış ya :)

www.youtube.com

cahildim dünyanın rengine kandım

bir tane var ama siz çalamazsınız zor:

ben kendimi gülün dibinde buldum .

çalabilirseniz bana da gönderin de dinleyeyim. ama zor.

@periera
güveniniz için sonsuz teşekkür:)

Kırmızı buğday, bir ay doğar, ağla kızılırmak ağla

(bkz: pınar başından bulanır)

tek geçerim.

Selanik Türküsü
Feraye
Karyolamın Demiri

Gamzedeyim deva bulmam. Bu turku mu emin degilim.

Sarı gelin, gesi bağları , turnam gidersen mardine , cahildim dünyanın rengine kandım, neredesin sen,

-hülya süer - siyah zülfün tellerine: www.youtube.com

-kırklar dağı'nın düzü: www.youtube.com

-eledim eledim - www.youtube.com

-bu dağlarda bağ olmaz - www.youtube.com

-yemenimin oyası - www.youtube.com

biyografi - The Wolf Of Wall Street
belgesel - cosmos
gizem - el cuerpo

kis uykusu
dallas buyers club

biyografi/dram: 12 years a slave www.imdb.com

suç/gizem: now you see me www.imdb.com

suç/gizem: trance www.imdb.com

belgesel: Searching for Sugar Man
romantik: Her

the best offer (gizem)
the way way back (drama)
about time (romantik)

rush kesinlikle son 2 senede yapılmış en iyi filmlerden biridir.

Luther.

black mirror.

sarsar.

Breaking Bad.
Net.

Gazze under the bombs

boardwalk empire +1
breaking bad +1
six feet under
shameless
house m.d.

Shameless, friends.

tabii ki efsaneler efsanesi, (bkz: the sopranos)

24

Şimdi ne için.

Öncelikle sükunet diyorsanız urlaya ağırlık veriniz.

Eğlence ve kalabalık için Çeşme.

İzmir sıcağı diyorsanız İzmir.

Bİrde kim kim kalacağınız önemli

çeşmealtı

sadece bunlar arasından seçeceksen üçüne de gitmiş biri olarak b derim.

bana kalırsa urla yerine seferihisar'a git. 2 çeşme 1 seferihisar 1 alaçatı(ya da izmir) yap.

B

nasıl anlatsam nerden başlasam?
kaç kişiydik o zaman bak,
kaç kişi kaldı şimdi.
bodrum bodrum..

kaş

geçen tatil yeri önerileri almıştım. sessiz sakin ve bakir mekanlar... onlardan biri olabilir.

eksiduyu.ru

spesifik olarak türkbükü, bodrum.

ölüdeniz. hep ölüdeniz.

bodrum.

Fethiye ya da marmaris..

eski foça

Kaç gündür burada sürekli Gümüşlük diyorum, hayırdır inşallah.

@letheavendangered zamanında kabak koyuna giderken ölüdeniz'in içinden geçtim. deniz harika ama çooook turistik gelmişti. kafa dinleme aktivitesi bakımından nasıl bir yer?

asos

ölüdeniz. tartışmasız.

Dalaman

saroz

eski foça+1

@cemiyetin unlu simasi
liste süpermiş. adrasan güzel gözüküyor.

Dalaman veya Datça

bodrum

ölüdeniz tam kafa dinlemelik yer bence. bu benim yamaç paraşütü sevdamdan da ileri gelen bir şey sanırım. normalde plajda yarım saatten fazla kalamazken sırf uçuşları izlemek için sabahtan akşama kadar orda durabilirim. gece hayatı rezil ama. ingilizler şişeyi ağızlarına değil totolarına götürdükleri için her gece ayrı bir rezillik çıkıyor.

@letheavendangered işte o İngiliz kitleden buruşuk teyzelerden amcalardan biraz çekiniyorum. alanya ne kadar alman-rus ise, ölüdeniz öyle geliyor. ama plaj çok güzeldi o ayrı.

çekiniyorum derken? sadece salak salak takılıyorlar, dedikodu yaptıklarını sanıyorlar ama bilmiyorlar ki herkes ingilizce biliyor ve onları anlıyor :) sarhoşuna bulaşılmadığı sürece zararsızlar aslında. ha ben genel olarak turistten kaçmak istiyorum dersen o zaman ayvalık falan var en iyi. akdeniz sahilleri komple gitmiş.

Artvin...
yaylalarından herhangi biri.

Bozcaada

ölüdeniz

kaş

Şu an çıkıyorum tam da. Akyaka sonrasında bodrum.

Çeşme/Alaçatı

gökçeada.

kıbrıs ve marmaris! alayına 48.

Bir hafta sonra gideceğim yere. Altınoluk.

nietzsche ağladığında

bir düğün gecesi'nden başlayabilirsin sanırım.

sabahattin ali ve yusuf atılgan'ın diğer romanlarını da okudunuz mu? sabahattin ali'nin kuyucaklı yusuf-kürk mantolu madonna'sı, yusuf atılgan'ın anayurt oteli'de güzeldir.bu ikiliden devam et derim :)

latife tekin - sevgili arsız ölüm

Kürk mantolu Madonna okumadan Sabahattin Ali okudum deme

Peyami safa'nin tum kitaplari ozellikler bir tereddutun romani ve yalniziz.

Kuyucaklı Yusuf, Anayurt Oteli

ORhan Kemal, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Hasan Ali TOptaş bunlardan okuyabilirsiniz.

isterseniz kitaplarından önerebiliriz.

Sabahattin Ali'nin külliyatını okuyabilirsiniz. Kürk Mantolu Madonna roman, Değirmen, Sırça Körk vs hikayelerden oluşuyor, bunları okuyun derim.

Adalet Ağaoğlu'nu Bir Düğün Gecesi'nden başlamayın, olaylar bağımsız gözükse de nehir roman şeklinde, Ölmeye Yatmak-Bir Düğün Gecesi-Hayır sırasıyla okuyun.

Aziz Nesin okuyun derim bir de, Zübük özellikle. Murathan Mungan-Yüksek Topuklar olabilir roman bu, hikayeleri de olabilir Kadından Kentler gibi...

Peyami Safa - Yalnızız gelir o okuduklarının ardından (ama Yusuf Atılgan'ın ve Sabahattin Ali'nin diğer romanlarını da mutlaka oku)
Sonra da Gündüz Vassaf - Cehenneme Övgü.

orhan pamuk - masumiyet müzesi, benim adım kırmızı
sabahattin kudret aksal - gazoz ağacı
yaşar kemal - ince memed
yusuf atılgan - anayurt oteli
sunay akın - tuncay terzihanesi
reşat nuri güntekin - bir kadın düşmanı
cengiz aytmatov - beyaz gemi
rıfat ılgaz - külliyatı
oğuz atay - tutunamayanlar
ahmet hamdi tanpınar - saatleri ayarlama enstitüsü ve huzur
hakan günday - kinyas ve kayra ve ziyan
ihsan oktay anar - galiz kahraman ve puslu kıtalar atlası
barış bıçakçı - bizim büyük çaresizliğimiz
murat menteş - dublörün dilemması
hasan ali toptaş - gölgesizler ve bin hüzünlü haz
vedat türkali - bir gün tek başına
emrah serbes - erken kaybedenler
ferit etgü - leş
murat uyurkulak - tol
sema kaygusuz - yere düşen dualar


aklıma bu kadar geldi.

halide edip adıvar - mor salkımlı ev
nihal atsız - ruh adam

dan brown,christophe grange ve stephen king'e sar. seni bir süre oyalar. gelmiş geçmiş en iyi ifadesi de ne bileyim olmaz ki öyle bir şey.

tolkien falan hiç girmedim onlara herkesi açmıyor çünkü.

patrick süskind - koku
a song of ice and fire serisi
kazancakis - zorba

ilk etapta aklıma gelen kitaplar. yani benim için ilk 10'dadır bunlar diğerlerini aklıma geldikçe yazarım.

Sanırım, bugüne kadar okuduğum ve en beğendiğim kitap haruki murakami'nin sahilde kafka kitabıydı. Bu kadar sürükleyici bi kitap okumamıştım.

Yüzyıllık yalnızlık evet +1000, 2. olarak.

Celine - gecenin sonuna yolculuk
George orwell - bin dokuz yuz seksen dort
Jack london - martin eden

Barış bıçakçı'nin tum kitapları benim icin en iyisi herkes beğenmiyor ama bi tanesini okuyabilirsin:)
Peyami safa'nin kisilik tahlillerini anlatimini kelime kullannimini cok begeniyorum en iyi kitabi bence yalniziz mutlaka okunmali.
Nedendir bilmiyorum zweig'in satrancini en iyi 10 kitabim arasina koyarim.

Ihsan oktay anar-puslu kitalar atlasi
P. Coelho- simyaci
G.g. Marquez- yuzyillik yalnizlik

Louan brezindine -Kadin beyni
Louan brezindine -Erkek beyni
John stossel - hurafeler, yalanlar, akil almaz aptalliklar
Yilmaz Erolgac - Amerika'da 40 yil
Richard Restak - Akil
Karen Huoppert - Lanet

Bunlar aklima gelenler. Gelmis gecmis en iyi olmayabilirler benim icin.

Hayatın Kaynağı Ayn Rand
Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali
Masumiyet Müzesi ve uçurtma Avcısı arasında kararsız kaldım.

Gündüz Vassaf - Cehenneme Övgü
Sabahattin Ali - İçimizdeki Şeytan
Peyami Safa - Yalnızız

Çanlar kimin için çalıyor -E.H. basta olmak üzere bir sürü dünya klasiklerinden kitap sayabilirim.
Yakup kadri'nin kitapları da girer bu kategoriye.
Yüzyıllık yalnızlık, kürk mantolu madonna gibi bazı kitaplar kesinlikle var.
P.C.- on bir dakika'sını çok sevmistim ben.

3 olmuyor ya eleyemedim:)

Alev Alatlı-Kabus
George Orwell-Bin Dokuz Yüz Seksen Dört
Hüseyin Nihal Atsız-Ruh Adam

Haruki Murakami - Zemberekkuşu'nun Güncesi ve Sahilde Kafka(Eskiden Yann Martel - Pi'nin Yaşamı idi, filmden sonra çok soğudum)
Frank Schatzig - Sürü

yeraltından notlar
genç werther'in acıları
karamazov kardeşler

ursula le guin - mülksüzler
milan kundera - varolmanın dayanılmaz hafifliği
trevanian - şibumi

vakıf serisini de sevmiştim baya bi.

çocuk kalbi

Genç Werther'in Acıları
Savaş ve Barış
1984

Homeland diyorum, çok büyük ihtimalle seversin. Sürükleyici, oyunculuklar muhteşem. Ama kahrolsun Amerikan emperyalizmi şeklinde bir düşünce tarzın varsa ara sıra gıcık olabilirsin, ona göre izle yani.

person of interestin ilk 10 bölümünü izleyip bıraktığnı varsayıyorum. yoksa çok severim ben.

banshee

Harper's Island var 13 bölüm izle bitir. Katil kim temalı uzun bir film gibi düşün. (Bir sonraki bölümü merak etmek istiyosun diye öneriyorum bunu)

Onun dışında uzun bölümlü ama bence izlenmesi gereken Nip/Tuck var.

Bi de Banshee var. Seksli meksli, aksiyonlu, dövüşlü drama. 2 ezon yayınlandı 3.sü 2015

arrow

Kesinlikle Orphan Black. 2 sezonu iki günde bitirirsin. Onun dışında önerebileceklerim:
True Blood
Banshee +1
Bates Motel

24
der giderim.

house of cards ı izle kesinlikle. hem kısa hem de çok iyi. kevin spacey oynuyo david lynch yönetiyo. hem zekice kurgulanmış hem akıcı.

the sopranos olmalı o listede. inanılmaz bir dizidir. inanılmaz. dizideki karakterler hakkında ve tabii ki davranışlar hakkında saatlerce konuşulur.

plaseler suits ve six feet under.

sırasıyla:
24, person of interest, arrow, banshee
person'ı muhtemelen ilk bölümlerde bıraktın çünkü gitgide yükselen bir grafiği oldu.

fringe.

the killing?
the borgias?
house of cards+

(bkz: sons of anarchy)

hiç düşünme.

person of interest sarmadı. her bölüm ayrı olayı konu alan dizilerden hoşlanmıyorum. 24 sürükleyici bir diziye benziyor ama bir sezon bittiğinde bir gün geçmiş oluyor(muş) diye vazgeçtim. bir de 8-9 sezonluk bir dizi istemiyorum. harper's Island olabilir belki. orphan black bir diğer seçenek, konusu ilginç gibi. banshee'yi daha önce de çok öneren oldu, o da olabilir. house of cards ağır mı ilerliyor bilmiyorum ki. gerçi kevin babanın hatrına izlenmesi lazım ama kararsız kaldım onda. fringe izlemek istemiyorum. sfu izleyip yarıda bıraktım. the killing izledim. sons of anarchy'yi de beğenebilirim gibime geliyor. suç dizilerini severim esasen. heroes hakkında fikri olan varsa alabilirim birde.

sanırım şunlardan birine başlayacam ama hala kararsızım: homeland, true detective, sons of anarchy, house of cards, orphan black.

house md. unutulmuş.

Vikings

spartacus hariç tamamen sıralama bile aynı benim listemle.

true detective ve fargo işini görür

Sözlükte dis kapinin Nahit mentesesi var onun sitesi olur.

Bunugiyin.com

lookbook.nu

Model gayet şık görünüyor. Naçizane bu spora yeni merak salmış birisi olarak bildiğim kadarıyla açıklamaya çalışayım:

Büyük jantlar özellikle şehir içinde manevra kabiliyetini engelliyor. O yüzden ben 26 jant seçmiştim. Boy biraz uzun olduğu için siz 27,5 kullanabilirsiniz sanırım, biraz da kullanım amacınıza bağlı esasında.

Alüminyum kadro karbondan daha ağır ve daha ucuz, çelikten ise daha hafif ve daha pahalıdır. Ortalama bir bisiklet kullancısı için en uygun seçenektir, diğerinde yazmıyorsa neyden yapıldığı çelik olabilir, tavsiye etmem. Eski bisikletim çelikti ve ağzıma sıçıyordu taşıma esnasında :)

Biraz daha paraya kıyıp carraro, sedona gibi modellere bakmanızı tavsiye ederim.

Bir de: bisiklet seçimi uyumla çok alakalıdır. Internet'ten sipariş vermek yerine bir bisikletçiye gidip tek tek modellere bakmanız, her birinin freni, vitesi, boku püsür hakkında bilgi almanız ve binip şöyle bir kısa tur denemesi yapmanız en güzeli olur bence. Hem de bu şekilde satın alacağınız bisikletin ufak tefek bakımlarını sıkıntı yaşamadan aldığınız yerde hallettirebilirsiniz. Jant ve kadro boyu seçimine de o esnada karar verirseniz sıkıntı yaşamazsınız sonrasında.

öncelikle, 1.83 boya 19" kadro uygundur. hatta, www.mtbtr.com

sonralıkla, dağda bayırda sürmeyeceksen dağ bisikleti alma. gerek yok.

diğer soruların cevabını sevgikusunkanadinda vermiş.

boyuna uygun olacaktır muhtemelen
aluminyum hafif ve sağlam olur, çelik alma

bisiklet de bencce güzel bir bisiklet. daha önce almayı planladığım model.

kaybedersen seni sarsmayacak bir rakamla girebilirsin. takım olarak, arjantin açıkçası pek almanya kalibresinde değil.

ben 2-0 almanya alır diyorum.

ilk yarı berabere 2.yarı üst arjantin alır kupayı

arjantine gir.

o maçı arjantin'in 90 dakikada alması gibi bir ihtimal yok. hatta 120 dakikada alması gibi bir ihtimal de yok. alırsa ancak penaltılarla alır o da neuer faktöründen mütevellit bayağı zor.

asıl soru almanya uzatmalara kadar arjantin'i sikertebilir mi, sikertemez mi? ben de çok büyük bir ikilemdeyim.

sanırım almanya'ya fişekleyeceğim. ms1'in dışında tahminlerim; h1, 1/1 ya da 0/1.

son 1 saate kadar bekle kadroları gör,çok saçma sapan bir değişiklik olmazsa özellikle almanya kadrosunda yapıştır. mesut turnuvaya yeni ısındı,5 gün öncesine kadar takımın tek aksayan yeriydi belki de.

ya da canlı bahisten takımların oyununa bakıp ona göre de girebilirsin ilk 10 bekleyip ama sanırım iddaa'dan oynuyorsun.son olarak sadece messi ve lavezzinin ayağına bakan bir arjantinin oyunu hareketli oynamak isticeğini düşünmüyorum ben.

Beyaz zambaklar ulkesinde. Finlere bir kez daha hayran birakmisti. Yalniz ben hayatimda harry potter serisi dahil 15 kitap okumamisimdir. Evet benim gibiler de nefes aliyor.

kör saatçi - richard dawkins
john stuart mill - hürriyet üzerine

İçimizdeki Şeytan - Sabahattin Ali

Aylak Adam - Yusuf Atılgan

Bunlar da roman ama okuduklarınla pek alakası yok.

karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı
tüfek mikrop ve çelik

al bu ikisini hakkını vererek oku ufkun baya bir genişler.

roman olarak da şunları önerebilirim şu an için;

suç ve ceza
germinal
1984
alamut

edit:bu romanların suç ve ceza'sı hariç diğerleri aslında siyasi roman olarak da tanımlanabilir ama eminim senin istemediğim tarzda siyasi kitap değiller.

Semerkand Amin Maalouf

zorba

Aylak adam +1

Celine - gecenin sonuna yolculuk
George orwell - bin dokuz yuz seksen dort
Oscar wilde - dorian gray'in portresi
Ivan goncarov - oblomov
Yasar kemal - ince memed
Sabahattin kudret aksal - gazoz agaci
Trevanian - sibumi ve katya'nin yazi
Henri charriere - kelebek
Jack kerouac - yolda
Haruki murakami - sahilde kafka
Dostoyevski - beyaz geceler
Mihail lermontov - zamanimizin bir kahramani

erich maria remarque oku hocam.

hackers and painters,
kevin mitnick aldatma sanatı

Portakal kız.

yenikapı-hacıosman hattı ve füniküler 1'e kadar, tramvay 2'ye kadar uzatıldı. tünel, marmaray eskisi gibi 12 de bitiyor.

kartal metrosu hakkında bilgim yok ama o da 1'e kadar uzatılmıştır heralde.

*İstanbul için.

lhunardaien +1. 1 saat önce metroda okudum duyurusunu.

Kartal-Kadikoy metrosu 01:15 civarina kadar uzatildi. Ramazan bitene kadar. Kesin bilgi.

www.radioeksen.com

"yarım alçı olabilir ama çok gerek yok gibi"
bu nasıl teşhis amınakoyim!?

buzu her daim yapabilirsin. süresi yok. ben aynı durumda olunca 1 saat aralıkla ikisini birden yapıyorum. 1-2 saat krem+bandaj 10 dakika buz. sonra tekrar başa.


ben de halı sahada ayak parmağımı kırdım. bir doktor "ameliyat şart, zaman kaybetme, öleceksin!!11bi1?!" dedi. ertesi gün başka doktora gittim. "buna ameliyat mı demiş, şaka mı bu, böyle basit bir şeye ameliyat mı olur" dedi. botatel taktı gönderdi. 10 gün sonra botateli attım, koşuyordum. velhasıl bu nasıl meslek amına koyim!?

taramiyorum, gerekirse de kil ne yöne kendi dönüyorsa (yapisi geregi kök yönlü durur, dimdik degil) o yöne dogru.

artık ağırlıktan alışmış durumda kendisi yönünü buluyor. elim farketmeden öyle alıştırmış saçı. (soldan sağa eğilimli kendisi)

20 yaşıma kadar hep arkaya atıyordum. Kuaförler soruyordu "Ne tarafa" diye, ben de "Bir tarafa değil, arkaya" diyordum. 20 yaşında bir kuaföre gittim, klasik "Ne tarafa" sorusunu sordu, ben de klasik "Bir tarafa değil, arkaya"mı söyledim. Adam kendinden emin bir şekilde "Bundan sonra bu tarafa" diye bir tarafa attı. "Yürü be" dedim ve baktım, o taraf iyi oldu gerçekten. O zamandan beri o tarafa atıyorum. Şimdi alıştı zaten, saç kendini atıyor.

kıvırcık kanka ama bir süre sonra ortadan yanlara ayrılabiliyor.

taramıyorum da, yönlendiriyorum. aynadan bakınca bi tarafa doğru olunca güzel olursa tam tersi yapıyorum ki ilk baktığım halini bana bakanlar görsün :)

portmanto +1 sacin dondugu yere.

ilk başta perçemlerim vardı sıkılınca el alışkanlığıyla sola atardım. şimdi perçem falan yok düz saç ama alışmış olduğundan sol tarafa gşdşyor yoğunluk.

arkadan topluyorum, bir yere atılmamış oluyor.

saçım karar veriyor. ne yazık ki.

Karar vermiyorum, sacim kendisi karar veriyor. Karari ona birakmak istemedigimde arkaya atiyorum.

saçım aynen şöyle: www.modabey.com

yanlar kısa, üstler 17-18 cm.

bazen sağdan sola, bazen soldan sağa, bazen de geriye doğru tarıyorum, waxlıyorum, spreyliyorum.

sağdan sola %40,
soldan sağa %35,
geriye %25.

pipiyi hangi yöne yatırdıysam tam tersine yatırıyorum.

zıtlıkların oluşturduğu ahenke bayılırım!

Banane diye düşünürüm. Ve sanaNe?

wide ve esas itibariyle +1
bahsi geçen olay olduğunda sanırım aynı yerdeydim ve dikizlemek yerine kafamı çevirip yürüyüp geçtim

O kadar yıldır burada yaşıyon alışamadın mı hala "yapmak değil bakmak ayıp" deriz. Alkol alır, yiyişir. Kime ne? Hangimiz çıkıp takılmadık o çimenlerde. Oturup izlemiş kadar olduk :D

'sanane lan göt' diye düşünürdüm orada olsaydım senin hakkında.

bırakınız siksinler bırakınız soksunlar.

seni tanimiyorum, sahsi düsünme ama söylemeden edemem. su yazdigin kafa yapisindaki insanlara feci ayar oluyorum. sanane kardesim, bi yerin mi sisiyor nedir yani.

Yukarıdaki herkese katılıyorum.

Yapmak degil, bakmak ayip. Git otede oyna sen de

bence de rezil bir görüntü ama yapacak bir şey yok. etrafta aile, çocuk falan olsaydı yapmazlardı muhtemelen. yani öyle umut ediyorum. bi de kızın babası dert etsin sen canını sıkma. geçen gün bizim burda bi abi yolda kızını gördü, yanındaki başka bir kıza ''seni bir daha benim kızın yanında görürsem bacaklarını kırarım'' diye bağırdı. konu neydi az çok tahmin edilebilir ama baba gibi babaydı be o abi. godoşların kızlarını da parklarda ulu orta ellesinler bırak.

Tiksindim diyorsun da oturup izlemişsin!!
Hiçbir şey düşünmem, çeviririm başımı. Hem milleti dikizleyeceksin hem de buraya gelip destek arayacaksın. Ayıp.

hadi yine iyisin gece düşünür düşünür 31 çekersin

static.gamespot.com

pardon oturup izlemedim sizin kafalar epey uçmuş zaten heralde manzarayı hayal edip osbire geçtiniz.

bariz burnumun dibindeydiler bir çeşit yer yol bilmeme zamana uymama var. yani adab-ı muaşeret diye bişi var. sizin kalın kafalarınız rahat olmayı yer yol bilmemekle karıştırıyor.

yeterince açık olamamışım ben tane tane ilkokul çocuğuna anlatır gibi anlatmalıymışım onu da görmüş oldum.

insanların nerde ne yaptığı evet banane beni ilgilendirmez lakin zaman mekan uyumsuzluğuydu bu anlatmak istediğim.

destek arayacağım bi ortam ya da bi durum değil düşünceme destek aramak için yazmadım zaten daha bunun farkında değilsiniz.

ben görüntünün rezilliğinden bahsettim uyumsuzluğundan bahsettim banane canım kanları kaynıyo insanların yiyişiyolar da bunun bakma ya da sizin tabirinizle dikizleme değil yani.
ben gayet de kardeşimle oyun oynuyodum hatta oturduğumda sırtım onlara dönüktü ama yüksek seslilerdi kulaklarımı da mı tıkasaydım gözlerimi kapatıp ha? benim özgürlüğüm nerede?

zaten onların yaptığı benim özgürlüğüme tecavüz! sonuçta özgürlük bir başkasının özgürlüğünü kısıtladığın an biten bir olgu.

anlaşılmayan bi yer var mı?

olay rezil veya değildir, herkesin düşüncesi ayrıdır tamam. ancak sizin gelip de bu kadar detaylı bu olayı izlemeniz ve anlatmanız çok çirkin bir şey. hatta bana göre, eğer onların ki çirkin bir davranışsa, sizinkisi on kat daha beter. madem hayattan soğudunuz, bakmasaydınız? bakıp bakmama özgürlüğümüz vardı en son hatırladığım kadarıyla. herkes belli bir model olmak zorunda değil, fabrika çıkışımız yok. herkes sizin kafanızda yaşamak zorunda değil. herkes istediği hayatı yaşar. sizin de elinizde buna dahil olup olmama hakkı vardır, çekinmeyin kullanın.

sevişmeyi rezil bir eylem olarak gören sizler var olduğu için adab-ı muaşeret diye bişey var.
afrikada insanlar çıplak geziyor bu kadar tecavüz vakası olmuyor.
sizin zihniyetinizi (adab-ı muaşeret dahilinde)

(bkz: kızına tokat atan babanın 740 lira ceza alması)

olup biten de tam anlaşılmıyor ama, sizin bu kadar rahatsız olmanız büyük olasılıkla kendi içinizdeki sıkıntılardan kaynaklanıyor.
şu bay A'dan, bay X'ten kurtulun, bir kendinize gelin, bu tür şeyler o kadar rahatsız etmeyebilir o zaman.

adam 19 cevap içinden birine tik atmış. sana ne arkadaşım? sen kimsin? ahlak bekçisi misin? kızın göbeğinde yaşananları mı hissediyorsun napıyorsun? te tengrim ya tipe bak.

insanların baskı altına alınmasına, dikizlenmesine, kontrol edilmesine karşıyım ama ben parkta milletin birbirinin götünü ellemesini falan da anlamıyorum açıkçası. öpüşülür, minik sürprizler yapılır tamam ama yok abi anlamıyorum, bi insan parkta niye sevgilisinin götünü memesini eller?

bunu deyince de hemen abazan, dağ barzosu, otuzbir çekmekten çıldırmış adam yaftası yiyoruz. istiyorlarsa skişsinler ben rahatsız etmem, "NAPIYOSUNUZ LAN ŞEREFSİZLER" de demem ama saygısızca buluyorum bunu.

sevmek sevişmek güzel şey ona itirazımız yok. sıçmak da ayıp değil ve aynı zamanda güzel ama keyifli oluyor diye parkta sıçmıyorum ben mesela.

biz milletçe böyleyiz. ortasını bulamıyoruz. yakın zamana kadar insanlar ayıplanırdı mesela el ele tutuşsalar bile. fazla muhafazakardık. belki de buna tepki olarak, diğer uç grup oluştu şimdi. ben kendi ahlak ve değer anlayışıma göre yargılıyorum bu davranışı. avrupalının ya da arapların ne dediği benim için çok önemli değil.

dediğim gibi, insanların öpüşmesinden sevişmesinden ciddi bir rahatsızlık duymuyorum, yapanın da yanına gidip "uslu durun çocuklar" demem, ilgilenmem. ama bu SANE NE BE APTAL, SEVİŞMEK SEKS GÜZEL ŞEYLER kafası da biraz garip geliyor yani açıkçası.

fazla abartılı, içten gelen bir düşünce/fikir değil de bir şeylerin itmesiyle dillendirilmiş bir ifade gibi. amariga'nın oyunu sanırım.

sorun onların yiyişmesi değil. sorun yiyiştikleri yerin yanlış olması. çoluk çocuk görür vs. neresinden tutarsan tut elinde kalacak bir durum. ve bu işin bananesi sananesi olmaz. çağdaş olacaksan olacağın yeri bileceksin. çağdaş olmak demek elalemin içinde sevişmek demek değildir.

insanlar özgür varlıklardır, "başkasının özgürlük alanını işgal etmedikleri sürece."

fakat tepkin ve hissettiklerin diğer arkadaşlar gibi bana da yanlış geldi.
ayrıca sadece senin düşündüğün gibi düşünenlere tik atman da yanlış bir davranış. zira sorduğun soru: "siz ne düşünürdünüz?".

aynı durumda ben ne yapardım: bahsi geçen yere ailemle gitmişsem, oturduğum yeri de değiştiremiyorsam, "çoluk çocuk var arkadaşlar, lütfen, biraz daha edepli davranabilir misiniz?" minvalinden uyarırdım. ailemle gitmemişsem umrumda olmazdı.


edit. tik atıp atmama(n) benim için önemli değil. fakat sadece senin düşünceni savunan birine tik atman, diğer görüşlere tik atmaman saçma durduğu için uyardım. neticesinde yollarımız farklı da olsa aynı şeyi söylüyoruz. ezcümle, empati.

tik at(a)mamış olmamı dert edeceğinizi cidden düşünmemiştim mobilden yazmıştım rastgele tiklemiştim. neyse şuan pc deyim tiklerim sıkıntı değil her düşünceye açık olduğum için siz ne düşünürdünüz dedim.

ama ya bende problem var ya sizde bir inat algılamıyosunuz. kusura bakmayın ama karşımda iki genç yiyişecek ben kardeşimle top oynarken hasbel kader topum onların yakınına gidecek ve ben gözüm kapalı el yordamı top almaya gidicem? neresi mantıklı? topu oraya atmayalım dimi sizin düşüncenize göre?
ayrıca lambanın altındalardı hani ister istemez "heyooo biz burda sevgilim ve bir erkek arkadaşımla yiyişiyoruz biz çok raaatız raaaatsız olan bakmasın ahahaha" modunda takılmalarını da nasıl anlatayım bilemedim.

hem ben neden kendimi kısıtlıyorum sevgililer yiyişebilmeyi uluorta yaparken bakmıcakmışım bakarsam da rahatsız olmucakmışım bik bik bik..
yapılan cidden edepsizlik yol yordam bilmeme cahiliyet. bunun başka ülkelerle alakası yok. batıdan örnek veriyosunuz iyi güzel doğuda taşlıyolar canım böyle durumlarda olmadı idam ediyolar başkasına baktı diye bi uyandırayım.

burası türkiye yahu başka memlekette yaşamıyosun burda ne geçerliyse o yani ötesi olamıyor maalesef.



kafalarınız epey güzelmiş güle güle kullanın. bu yazdığımla aşk meşk hayatımdaki insanların ne alakası var? komiksiniz cidden.

superpanpa.com

Sizin dusuncelerinize gore onlarin yaptiklari gayet dogal normal benim burada anlatmis olmam durumdan rahatsizligim yanlis ayip dimi?
Bakmama ozgurlugum var dimi hi hi evet. Hani onlarin da yapmamasi gerektigi gibi.
Ornekleme yapiliyosa her acidan olmali o ornekleme o yuzden yazdim.

Aman her neyse onlr hakli ben haksizim evet evet bravo

Gercekten olaya degil benim anlatis bicimime.takilip siddetle yaziyosunuz ama, bana bakma diyenler oldugu icin benim o yone bakmami engelleyen durumda olduklarindan gozumu kapatip kafami cevirerek oyun.oynuyo olmam beni kisitlamiyo mu?

bırakın istediklerini yapsınlar. oturup dikizlemişsiniz yani, ayıp olan onların davranışı değil.

migros(caddebostan) bir ara satıyordu. hala satıyor mu bilmiyorum.

ayrıca macro'larda bulma ihtimalin de var.

Macro + 1 var macroda

Büyük Migros'larda dondurulmuş olarak var bundan.

migroslarda var, 3 mmlerde falan ve macrolarda. fiyatı bi ara 125 gr için 200 lira civarındaydı en son 7'ye düşmüştü.

istinye park'taki manavda gördüğümü hatırlıyorum, hala var mıdır bilinmez.

üsttekiler + akatlar karfur

enchiladas chipotle

taco. kıymalısı güzel değil yalnız. tavuklusundan ye.

üzerine de bir meyve kokteyli. oyş!

burrito especial, tavuklusu oldukca iyiydi. ama yaninda arroz geliyor, arroz beni biraz bayiyor keske daha cok elote olsa.

tacosu güzel değil. gerçi diğer yemekleri de çakma meksika yemeği. türk damak zevkine göre modifiye edilmiş. e madem acı da sevmiyorsunuz tavuklu burrito ranchero fena değildir.

gerçeğe daha yakın istiyorsanız asmalımescit'te picante'ye gidiniz. fajitası mükemmeldir. margarita'sı da enfes. of ulan canım çekti.

mavi

mavi

mavisi

blue

Mavi

kahve. stan smith'ten daha güzel bir model o, bu renk de en çok yakışanından.

mavi daha güzel ama biraz eskiyince aynı keyifle giymeyeceksin bence. o yüzden kahverengi (eskiyince daha da güzelleşiyor bu tarz ve renk ayakkabılar)

mavi

bana göre mavi tiki ayakkabısı, kahve halk adamı ayakkabısı. o yüzden kahve :))

kahve.

mavinin taban olmamış.

kahve

kahve

kahve bence tarzıyla fark atar

yuzde 18 vergi diyordu gecen emrah serbes.

edit: soyadı

Aynı soruyu ben de kendime sordum. Türk edebiyatının önemli eserlerinden biri ve her zaman satacak bir kitap. İnsanlar bu kitapa 25-30 lira vermeyi kabul edebiliyor.

Ben şans eseri bu kitapları bir seyyar kitap satıcısının arabasında görmüştüm. 3 kitaba ne kadar verdim hatırlamıyorum açıkçası ama cüzi bir miktar para vermiştim. Şayet ikinci el, eski kitaplarla bir sorunun yoksa sahafları bir dolaş derim.

kitaptan alınan vergi %8.

www.dr.com.tr

Bkm express ile ödersen 55 liraya alabilirsin.

Beyoglu ya da Kadikoy'deki sahaflardan epey ucuza kapatirsin. Koleksiyon icin alacaksan dort kitabi da al tabi, ama sirf okumak icin aliyorsan ikinci kitaptan sonrasini almasan da olur; cok guzel kitaplar ama sana yapacaklari katki ilk iki kitap kadar cok degil.

zamanında bir arkadaş şöyle bir şey paylaşmıştı:
"Kitaplar pahalı mı?

İnsanlar, sigara fiyatınca parayı kitaba vermeden önce fazla uzun düşünüyorlar. Çoğu hâlâ düşünmekteler.

[JOHN RUSKIN]

Ünlü Japon hırsız Mitsuka Suizu [61] geçtiğimiz Eylül ayının başında yakalandı. Suçunu itiraf etti.

Ube kentindeki Nagato Halk Kütüphanesi'nde enselenen Suizu, 1170 adet kitap çalmıştı!

Suizu'nun 7 yılda arakladığı kitapların parasal değerinin 25 bin dolar civarında olduğu açıklandı.

***

TÜYAP 31. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, 17 Kasım'da açıldı.

Fuarın son üç günü.

MIKE TYSON'IN ŞİKAYETİ

Dünyanın en pahalı kitabı, Leonardo Da Vinci'nin defterlerinden biri. [Codex Leicester]

1994'te Bill Gates tam 30 milyon 800 bin dolara satın almıştı.

J.J. Audubon'un Birds of America [Amerika'nın Kuşları] adlı kitabının ilk baskısı, 20 Ocak 2012'de 7,8 milyon dolara satıldı.

***

Birkaç yıl önce yeni bir eve taşınırken bir nakliye şirketiyle anlaşmıştım.

Kitapları kolilere ben yerleştirdim.

Mike Tyson'a benzeyen nakliyecilerden biri şöyle demişti: "Murat Bey, bu kadar çok kitap yerine 10 tane buzdolabı olsaydı daha rahat taşırdık."

PARASIZLIKTAN OKUYAMAMAK?

Türkiye'de kitaplar pahalı mı?

İstanbul Kitap Fuarı'nda tüm yayıncılar % 20 - % 80 oranında indirim yapıyor. Vatandaşlar fiyatlardan gene de şikayetçi.

Sahaflar 2 liraya, 3 liraya şahane romanlar satıyorlar, kimse dönüp bakmıyor.

Kitabevi zincirlerindeki indirimli kitap raflarında 4 liraya satılan kitaplar aylarca bekliyor.

Kitap satışı yapılan internet sitelerindeki özel fiyatlı kitap listeleri, son derece ekonomik setler de yeterince ilgi görmüyor.

***

Her kitap düşük fiyatlı değil.

Bunun da nedeni var: Kitaplar az okunduğu için az basılıyor.

Dolayısıyla maliyetler karşılanamıyor.

Kitap lükse dönüşüyor.

Misal: Ayrıntı Yayınları'nın editörü Abdullah Yılmaz, 1000 adet kitabı ortalama 6 yılda satabildiklerini söylüyordu.

KİTABA HER YIL DÜZENLİ OLARAK 1 LİRA HARCIYORUZ

Türkiye'de kitap, ihtiyaçlar listesinde 256. sırada yer alıyor!

Günde 6 saat televizyon izleyen vatandaşlarımız, kitap okumaya yılda 6 saat ayırıyor!

Bir Norveçli kitaba yılda ortalama 136 dolar harcarken, bir Türk 50 sent harcıyor!

OKUR-HIRSIZ

TÜYAP Kitap Fuarı'nda bir yayıncı dostum "Kitap satın alan yok, çalan çok!" demişti.

Açıkçası, Mitsuka Suizu ve benzerlerine hiç sempati duymuyorum.

Kitapseverlik, okurluk ile hırsızlığı bağdaştıramıyorum.

Murat Gülsoy'un Bu Kitabı Çalın adlı öykü kitabı [Can Yay.] da, Markus Zusak'ın Kitap Hırsızı romanı [Encore Yay.] da, çalma eyleminin kurmaca alanında kalması gerektiğini işaret ediyor bence.

Korsan kitap yayınının [stratejik hırsızlık] bu kadar yaygın olması ise kitaba 'mal' gözüyle bakılmasından kaynaklanıyor.

***

"Tabii sen özel jetinden inip limuzinine binerek şatona yollanırken bagaja dilediğin kadar kitap yığabiliyorsun!" dediğinizi duyar gibiyim.

Doğru.

Fakat kitaplara ulaşmayı kolaylaştıran imkanlar olmasaydı, ben bile binlercesini edinmekte zorlanırdım.

Murat Menteş"

ve şöyle cevap vermiştim ben:

"'İnsanlar, sigara fiyatınca parayı kitaba vermeden önce fazla uzun düşünüyorlar. Çoğu hâlâ düşünmekteler.

[JOHN RUSKIN]'

sigara içmiyorum. kitapların pahalı olduğunu düşünüyorum. peki, peki ben neyi uzun düşünüyorum? söylesin bana ruskin efendi. gün geliyor yemek paramı kitaba veriyorum. kendisine sorsan, sen ayrısın, onlar ayrı. yine bir genelleme. peki benim ayrı olmam, kitap alırken bana fayda sağlıyor mu? diyorlar mı bana sen çok kitap alıyorsun bu sefer de sepetindeki kitapları sana bedava verelim? bol keseden aforizma sallamakla olmuyor bu işler.


türkiye'de yapılan şey çok açıktır. okuyan adamı sömürmek. başka bir şey değil. okumayanların suçunu da biz çok okuyanlar çekiyoruz. yayınevleri satamayacakları korkusuyla insafsızca fiyatlandırmalar yapıyorlar. işin tuhafı eser sahibine verdikleri telif ücreti devede kulak kalıyor. kaldı ki 75 seneyi aşan kitapların telif hakkını kaybetmesini, kitabının telifine iki pipo isteyenleri hiç söylemiyorum.


ayrıntı yayınları'nın konuşmaya hakkı yok bana kalırsa. eseri 2 lüle taşı pipoya alıp 22tlye satıyor. tanesini. eser telifi sadece iki lüle taşı pipo. iki. lüle taşı. pipo. bu adam bana gelip "1000 adet kitabı ortalama 6 yılda satıyoruz." bu sözü söyleyemez arkadaş. dinlemem. dinleyene saygı duyarım, orası ayrı. bir de marifetmiş gibi..... neyse sinirlenmek istemiyorum. gerçekten çok içli olduğum bir konu, bu kitapların fiyatlandırılması konusu.

yukarıda da söylediğim gibi. türkiye'de okur olmanın getirdiği sorunlar var. "eşimle rusya'da büyük bir poşeti ağzına kadar kitap doldurup neredeyse hiç para vermeden çıktık kitabevinden" demişti iktisat hocamız zamanında. dostoyevski faktörü mü? turgenyev mi? senin neyin eksik arkadaş? millet kitap okumuyor, ceremesi bize kalıyor.

hayatım boyunca tüyap'ta hiç %80 indirim görmedim. lütfen murat efendi elimi tutsun ve kalburüstü yayınevlerinin kitaplarında bana %80 indirimi göstersin. alacağım kitaptan bir tane de ona almazsam daha ağzımı açmayacağım. çoğu, internet satışındaki indirimler ile aynı indirimleri yapıyor tüyap'ta. ayrıca kalburüstü yayınevlerinin de %30-%40 indirimi geçtiğini görmedim. belirtmek isterim.


"KİTABA HER YIL DÜZENLİ OLARAK 1 LİRA HARCIYORUZ

Türkiye'de kitap, ihtiyaçlar listesinde 256. sırada yer alıyor!"

diyecek söz yok. her zaman karşı olduğum, nefret ettiğim, "genelleme"nin kurbanı oluyoruz. biz. çok okuyanlar. yukarıda da söyledim. sen ne kadar senede 100 kitap okursan oku. ülke insanı sıfır kitap okuduğu için senin okudukların da bir anlam ifade etmiyor.


son olarak, korsan kitaplardan zerre hazzetmeyen ben artık korsan kitap edinenlere saygı duyar hale geldim. kullanmıyorum fakat kullananları kesinlikle anlayabiliyorum."

eksiduyu.ru

yok mu yapılabilecek bir şeyler bu duruma????

çünkü yapı kredi yayınları kapitalist bir yayınevi. kitabı 30 35 tl ye satmak yerine 15 20 tl ye satmakla batmazlar. ama işte para onların her şeyi.

hayatta olan yazarların kitapları daha pahalı diye bir şey duymuştum gözlemlediğim kadarıyla da doğru gibi . bunun fiyata etkisinin neden olduğu hakkında hiç bir fikrim yok ama

not : yanlışmış

tabii ki Dante - ilahi komedya

Rekin teksoy çevirisi ile Oğlak yayınları'ndan almalısın mutlaka. başka bir yayından sakın okuma. ya da çevirmenden.

-mesajına istinaden-

o halde bocaccio - decameron diyorum.

hikayeler şeklinde ama sana istediğini verir.

italyan dili edebiyatı okuyorum, "ne yazmışlar lan bunlar" diyerek dino buzzati ve primo levi'den başladım. bu süreçte tüm tavsiye duyurularına da yazdım zaten.

tatar çölü - dino buzzati
bunlar da mı insan - primo levi
şimdi değilse ne zaman - primo levi

şu üçünü bir çırpıda okursun diye tahmin ediyorum. levi alamanların toplama kampından kaçmış bir yahudi. ikinci dünya savaşı dönemine ilgi duyuyorsan çok seversin diye tahmin ediyorum. duymuyorsan bile okuduktan sonra duyarsın bence.

cesare pavese'nin de ayırt etmeden tüm eserlerini öneririm ama pek akıcı değil, başlangıç için iyi olmaz sanırım. ben intihar etmeye niyetlendiğimde "şunu okuyim de intihar ediyim" diyodum, bitirmem o kadar uzun sürdü ki emekli oldum.

alessandro baricco
italo calvino

hatta calvino'dan direk "eğer bir kış gecesi bir yolcu"

akıcı ve odül almış yeni bir isim olarak Paolo Giordano- la solitudine dei numeri primi kitabı var türkçeye tercümesi yapıldı mı bilmiyorum.

pescador'u severim fakat dino buzzati - tatar çölü önerisine katılmıyorum. okuma bence. (yukarıda yazdıkların ile mukayese edilemez bana kalırsa) italo calvino tavsiye etmediğim diğer bir isim.

dante ve boccaccio zaten efsanedir. binaenaleyh +1.

ikisinin dışında, cesare pavese ve edmondo de amicis.

batı cephesinde yeni bir şey yok'u tavsiye eden biri olarak gülün adı var ama ben bitirememiştim.
bir de yüreğinin götürdüğü yere git var ama öyle aman aman bişey de değil yani pek de edebileceğim bişey yokmuş :(

Antonio Tabucchi
Alessandro Baricco
Leonardo Sciascia

goodreadsten falan puanına bak, konusuna bak ve 3ünden de birer kitap oku derim.

dario fo - ödenmeyecek ödemiyoruz (tiyatro türünde ama çok akıcı ve komiktir)

Dino Buzzati su gibi okunur. Son derece kendine özgü bir yazar.

herkes ne güzel tavsiyelerde bulunmuş. buradakilerden farklı bir şey söylemek gerekirse, petrarca'nın divan'ını, leopardi'nin ve quasimado'nun şiirlerini mutlaka tavsiye ederim. şiir sevmiyor olabilirsiniz. ama bence bu sonelere kayıtsız kalamazsınız.iyi okumalar.

Saçma buluyorum aşırı derecede.

ben seviyorum, oruç tutarken aklın bir nevi meditasyon yapmış oluyor. ruhunu terbiye ediyorsun.

sacma +1.

1500 yil once belki mantikliydi bunu yapmak ama, simdi adam butun gun ac duruyor, sinir stres, sonra milletle kavga... gunaha gir. aksam da tika basa yemek ye. guya aclik nedir onu ogrenecek? milletin ramazanda kilo aldigi herkesce bilinen bir sey. kilo alarak acligi ogrenmek de logic 9000.

edit: ruh terbiye etmek icin daha iyi yollar var.

@she was my baby; işte marifet onca sinir strese rağmen milletle kavga etmemekte, çeneni tutmakta, sabretmekte.

aslında mesele sadece açların halini anlamak değil bir nevi meditasyon. tabii bunu ben söylemiyorum islam bunu söylüyor ama ben bunu zerre anlamıyorum. 12 saat aç kalmanın bana hiçbir faydası olmadı daha önce tabii oruç tutmuyordum anca sinirli oldum, etrafıma sataştım midemin ağzına sıçtım ama en ufak bir ruhsal fayda göremedim yani ben daha çok bunun açıklamasını bekliyorum. yani aç kalmaya rağmen sükunetimizi korumanın ne anlamı var bunu 1 ay yapıp 11 ay oburluk, aç gözlülük, müsriflik yapmıyor mu herkes e o zaman bu riyakarca bi şey. 12 ay bu dediklerimi yapmayan düzgün islama göre yaşayan birinin ise oruca ne ihtiyacı var o zaman ?

evet ruhunu terbiye etmek için müslümanlar oruç tutuyor, her dinin yöntemleri elbetteki farklı. bu arada bildiğm kadarıyla oruç tutmak (farklı şekillerde olsa da) bütün dinlerde var.

çok anlamsız bulduğum bir ibadet şekli.

eskiden çok severdim, artık sevmiyorum. ramazan'ın kendisiyle derdim yok ama fakirlerin halinden anlamak için akşam restoranlarda iftar yapanlar, milletin yiyip içtiğine karışanlar, nefsini terbiye ederken oruç başına vurdu diye insanlara sataşanlar, açlıktan ağzı kokanlar, yemek yediği için tacize uğrayan hatta dayak yiyenler... kaosa dönüyor koca ay resmen.

dediğim gibi ramazan'ın kendisiyle bir derdim yok, kendi halinde orucunu tutan hiçbir insana ağzımı açıp bir şey demem ama bu insanlar toplamın %20'si ancak ediyor.

yani düşünün sabaha karşı ymek yiyorsun ve o saatten itibaren etrafında bir sürü yiyecek ve içecek olduğu halde ve kimse senden bunları almadığı halde tamamen kendi iradenle yememeyi tercih ediyorsun.

hah aynen pescador eskiden severdim inanmasam da ki çocukken de inanmazdım ama severdim ortamı falan güzeldi e bir de çocuk olduğum için bana bi şey diyen eden de yoktu yani ramazanın bana zararı değil yararı vardı akşam güzel yemekler toplanmalar falan ama sonra büyüdük ve ya dünya kirlendi ya da kirlenmiş dünyayı fark edecek kadar aklımız kesti.

kışken severdim.

güzel sofraların kurulması, insanların sosyal iletişime girme kısmını seviyorum.
gündüz aç kalıp sağa sola çatan manyakları sevmiyorum.
eskiden pideyi seviyordum ama artık çok dandik yapıyor gibi fırınlar.
dışarda su ve içki içer yemek yerim kimse karışamaz tabii ki bence oruç tutmayan insanlar gereksiz kısıtlıyor kendini. kendini kısıtlaması gerekenler oruç tutanlar. (siz yine de gidip de esenler, sultangazi gibi semtlerde falan ramazan'da içki içip dayak yiyip bana gelmeyin:)
ps. ateistim

hayatımı mümkün olduğunca izole yaşıyorum şu sıralar (ev-iş). sikimde değil açıkçası. elimde suyla falan gezdim geçen sene kimse dönüp bakmıyor zaten.

@füt: aslında tam olarak kendi iradesiyle olmuyor etraftaki yiyeceklere yeltenmemesi. cezası var, 61 gün oruç olarak. onun da bir caydırıcılığı var. o noktada oruç zaten benim için samimiyetini tamamıyla kaybediyor.

ruhu terbiye etmek için, fakirleri anlamak için veya türlü türlü olumlu amaç için oruç tutuluyor. peki orucu bozunca/tutamayınca ceza vermek niye lan madem?

müslüman değilim ama ben ritüel olarak güzel buluyorum. oruç tutmam ama tüm aile birlikte ezanı beklemek, birlikte yemek yiyip sonradan çay içip muhabbet etmek falan, hoşuma gidiyor benim. tabi son zamanlarda ailemle birlikte değildim ramazan'da, çok tadına varamıyordum ama 1 haftaya gidicem, güzel olacak.
yiyip-içme konusu ise çok problem olmuyor bana. sokakta gayet içiyorum suyumu, şu insanlar oruçluymuş ben de önlerinde içmeyeyim demiyorum. ha gidip de kimsenin yüzüne yüzüne içmem ama ben içerken kimse görmesin gibi bir kısıtlamaya da gitmem kendim için. yemek işi ise biraz farklı, normalde de sokakta bişeyler yemem, o yüzden burada bir sıkıntı olmuyor. yemek servisi yapılan yere ise bir oruçlu geliyorsa o kendisinin problemidir, kendimi kısıtlamam.

ramazan'ı seviyorum aslında mutlu eden bir tarafı var beni. bunun sebebini bilinçaltıma sormam gerek.

oruç tutuyorum, tutmadığım zamanlarda da yemeğimi ortada yemiyorum, suyumu çayımı oruç tutanların yanında içmemeye özen gösteriyorum ama bu da beni hiç rahatsız etmemişti. içselleştirmişim galiba. bunun da dışında agresif, anlayışsız insanlar sıkıntı oluyor ki ona da pek rastlamadım.

ama açlıkla sınanmak, aç insanların halinden anlamak, ben gerçekten bu anlamda bir şeyler kazanıyorum. normalde elbet farkındayım açlığın kötü bir şey olduğu fikrinin ama akşama kadar olan açlığın bile beni ne hale getirdiğini görünce duyarlılaşıyorum; bu anlamda ramazanın etkisi yadsınamaz her ne kadar akşam tıka basa yiyip doysak da.
şu anki tek düşüncem kurs, ders vs derken bu ramazanda çok zorlanacağımı düşünmek. hava çokk sıcak, kurs uzak, ders yoğun. bunları düşününce içimi sıkıntı basmıyor da değil.

Sadece ramazan pidesi bile sevmek için yeterlidir bence..

iftarla sahur arasındaki o ambiyansı seviyorum. muhafazakar bir sitede oturuyorum, cıvıl cıvıl oluyor gece yarısı çoluk çocuk herkes dışarıda. bir de bir sürü yerde iftar çadırları kurulduğu için mutlu oluyorum durumu olmayan insanlar için. ayrıca dinle alakası olmamasına rağmen oruç tutan insanların olduğu yerde saygılı davranan, değil yemek yemek, yemekten bahsetmekten dahi imtina eden insanları gördükçe daha bir seviniyorum. o kadar umutsuz vakalar değiliz lan aslında diyorum.

fakat bir yandan da 17 saat aç susuz kalmayı beceremediğim için de suçluluk duygusu hissediyorum hafiften. bu da olumsuz tarafı.

hiç sevmiyorum. ailemden baskı, iş yerinde baskı, sokakta baskı. her yerden baskı altındayım. şimdiden ruhum sıkıldı.

Ateist olduğum için hiçbir dini organizasyonu mantıklı bulmuyorum. Haliyle sevip sevmeme gibi bir problem de olmuyor bu şekilde.

@jacknife: pardon ama ne cezası? tamamen manevi birşeyden bahsediyoruz, kapına ceza müfettişleri gelip ceza makbuzu bırakıp mı gidiyorlar, ne cezası? oruca inanıyorsan cezasına da inanırsın, kaldı ki çok çok hayati şartlar olmadıkça orucunu bozmazsın, yani şuana kadar bilerek isteyerek oruç bozdum 61 gün cezasını tutuyorum diyeni hiç görmedim. yaaaaani kısaca tamamen gönül işi çocukken öğlen ezanına kadar tutardık, unutarak ağzına bişey attığında günah olmaz derdi büyüklerimiz, gönül işi bunlar.

Ben sadece oruc tutarak sigarayi, ickiyi ve daha pek cok kotu aliskanligi birakmayi basardim.
Insanin iradesini hakkiyla tutuldugunda inanilmaz gelistiriyor.
ama bunu bir vazife olarak yapmayacaksin gercekten inanarak ve bunun senin icin bir gereklilik olduguna inanrak yapacaksin ki oyle sinirlenip iyi bisey yapayim derken kotu birsey yapmayasin.

ben gercekten deneyip faydasini gormus bir vaka oldugum icin sadece teorik konusarak "ayyy cok sacma" diyenlerin ne kadar sacma oldugunu da belirteyim.

Mantik acisindan bakacak olursak, insani kotu davranmaya iten her zaman bitmek bilmeyen istekleri olmustur.
Ozellikle icinde bulundugumuz tuketim caginda insanin surekli herseye sinirsiz olarak erisebildigi bu zamanlarda oruc tutmak, insanin kendini bir sureligine de olsa kontrol edebilme yetisini gelistirebilmesi icin son derece gerekli.
Bunu baska turlu de yaparim diyenler kendini kandiriyor.

Herseyden cok bu devirde tutulmasi gerekli orucun. Zaten oruc tutmaya basladiktan bir sure sonra hayatta onem verdigiiniz seylerin oncelik sirasinin degistigini sasirarak goruyorsunuz. Ve iste insani gelistiren de bu deneyim.

ben seviyorum. bence derin anlamları var. açlikla sinanmak çok başka bir şey. yaşamayan bilemez. ramazanda sadece belli bir süre aç kalıyorsun ama yılın bütün günü aç kalan adamın halini düşün bir de.

pide güzel.

Cok seviyorum.cocuklugumuzdaalistik ve dinimin inancimin geregi tutuyorum.son nefesime kadarda tutarim ins.ailecek yapilan iftarlarin sahurlarin tadi hic birseyde yok bana gore.pide kuyrugu bile beklemek guzel.tutamadigim zamanlardada etrafimda tutan vardir diye dikkatliyim.

Ramazanı seviyorum. Oruç tutanları gördükçe o durumda kalmadığım için seviniyorum. Ayrıca içki içmek yemek yemek problem olmuyor. Musul sokaklarında problem olabilir. Ama İzmir, istanbul veya turistik batı şehirlerindeki iyi muhitlerde problem olmaz.

Yaz günlerinde çok zor olmasına rağmen seviyorum. Oruç tutabildiğimde de mutlu ve huzurlu oluyorum.
Bu arada oruç Allah'ın her şeyin sahibi olduğunu idrak etmek ve bize verdiklerinden ancak O'nun istediği zaman faydalanıp böylece emrine yerine getirmektir. Bu sayede de çayın, suyun aslında bize verilmiş ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlayıp şükretmek. Tabi ki fakirleri anlamak ve bunun yardımlaşmaya teşvik etmesi de diğer etkileri. Ama esas olan Allah'ın bizden istediğini yerine getirmek.

bana/insanlara karışıldığı sürece sevmeyeceğim. yoksa isterlerse aylarca aç kalsınlar. sokakta su içtiği için dayak yiyen insanlar olduğu sürece sevmeyeceğim keza. hep bahsettikleri nefsini kontrol etmekse olay, ister su içer insanlar, ister bira. onlar da kontrol etsin kendilerini.

edit: davulcuyu nasıl unuturuz? beynimi sikmek zorundalar çünkü her gece. alarm diye bir şeyin icat olduğundan haberleri yok tabii ki. 3-5 tane gereksizin cebine para koymak zorundalar.

pide güzel + 1
ve de güllaç güzel.
başka hiçbir şeyini sevmem ramazanın. soruda bahsedilen problemler + sabahın dördünde davulcu gürültüsüne uyanmaktan nefret ediyorum.

ozzpwnz hakkaten lan ! o davulcuların ben ! illa oruç tutan tutmayan herkesi uyandıracaklar sanki herkes mecburmuş gibi kaldı ki davulla uyanan var mı hala merak ediyorum.

orucu tutan biz sicagi acligi susuzlugu ceken biz yine de sukreden biz tribi atan tutmayanlar olmus. Ulan siz azinlikken bu kadar kafa utuluyosunuz allah esirgesin cogunluk olsaniz ortada musluman birakmaz kursuna dizersiniz. Sevmiyorum sizi.

yüz vermemek lazım. şahsen şu güne kadar tek başıma değildim, ailemden ayrıldığımdan beri ilk ramazan olacak. kapımı çalacak olan davulcuya kapıyı açıp siktir çekip göndereceğim.

bak sevindim lan böyle düşününce, tavsiye ederim benim durumumdakilere.

sizin gerizekalı triplerinizi çeken biziz ya lan? artisliğe bak. istersen 365 gün aç gez bana ne amk? yok bira içmeyin, yok su içmeyin. yok yemek yemeyin. gören de iftar çadırının önünde bira içiyoruz nazire yaparcasına sanacak. sokakta su içenlere önce adam gibi davranmayı öğrenin.

ben seviyorum,

Sen istediğin kadar dışarıda ye, iç, oruç tut, tutma benim umurumda olmuyor.
Başka insanları bilemem.

Ha sanki insanlar normalde melek herkes iyi geçiniyor da, oruç tutunca sinir stres oluyorlar komik bir bahane bence.

Ha bide çok insan ben dinsizim haberiniz olsun demek için fırsat kolluyomuş burada onu gördüm.

ben islama inanmadığımdan şahsen kendi davranışlarımda etkisi yok, ne aç kalıyorum ne susuz... ne de başkaları ne der diyip dışarıda yiyip içmeyi kesiyorum. aynen devam benim için...

ama o oruç tuttuğu için kendini üstün gören, tutmayanı yargılamaya çalışan, ateist olduğumu söylediğimde hakaret etmeye kadar işi ilerletenler...
açlıktan ağzı kokanlar, orucu bozar diye dişini bile fırçalamayanlar, herkesi kendi gibi olmak zorunda sananlar... bu gerizekalılar yüzünden nefret ediyorum.

ozzpwnz yazınca hatırladım sahi, şu ramazan davulu denen rezalet de sabah ezanı ile birlikte en nefret ettiğim gürültülerden...

ucan spagetticanavari güzel açıklamış ama bu ishak gibiler yok mu işte. empati diyor bir de. ah canım. ah kıyamam. oralara medeniyet uğramamış garibim napsın.

bak gerizekalıya anlatır gibi anlatayım.

ben ne senin davulcunla uyanmak zorundayım. ne ben senin "kafirler içki içiyor" muhabbetini çekmek zorundayım. hoşgörü bekleyen kim ayrıca? gelip kadıköyde barlar sokağında ben biramı yudumlarken yapsana şu artistliğini? mecbursunuz. katlanacaksınız. istediğiniz kadar kudurun.

yoksa kendi halinde oruç tutana lafım yok.

2-3 yıl önce, ramazanda, kadıköy'de barlar sokağında -shaft ve hayal kahvesi olan barlar sokağı- bıçakla milleti yaralayan 3-4 arkadaşı unuttu herkes galiba.

son 10 yıla bakınca hiçbir sarhoşun dininin ibadetlerini yerine getiren birine saldırdığını hatırlayamıyorum ben oysa.

Kucukken hosuma giderdide simdi pek sevmiyorum.

ben kadıköyde yaşıyorum. kimse de kimseye karışmıyor. çünkü burası kadıköy. cesareti olan arkadaşlar fatihe falan gidip su içsin, iran'dan afganistan'dan farkı var mı görsün. iki üç semtten yada şehirden ibaret değil bu ülke.

Seviyorum. Kimin ne yaptığı umrumda değil, isteyen istediğini yapar. Ben kendime bakarım.

@esmeralda ve ishak, siz oruç tutmayın bence. size farz olduğunu sanmıyorum, o erişkinliğe ulaşamamışsınız daha. içki içenlerin ağzı 12 ay kokuyormuşmuş adjsfdasjfkl. bahaneye gel. ulan her şeyden mi mağduriyet çıkarılır. ne utanmaz, ne arsız insanlarsınız be.

@esmeralda dünya üzerindeki suç oranını içki 230% arttırıyorsa din 2300% arttırıyordur(en az)... emin olabilirsin.

burada inanan herkese değil lafım.
düzgün içen adama da tüm alkoliklerle aynı muameleyi yapma hakkın yok.
yobaz olan şerefsiz dincilerin sayısı alkolik olduğundan çevreye zarar verenlerden daha fazla.

Gerizekalı toplum yüzünden sevmiyorum. Aç olduğu için en ufak şeye sinirlenen, trafikte terör estiren, oruç tutmasına rağmen her türlü pis şeyi (kıza laf atmak, kavga etmek, küfretmek, yere tükürmek...) yapan insanın yavşaklığına tahammül edemiyorum. Fırınların pide ve ekmek dışındaki ürünleri 1 ay boyunca üretmemesine uyuz oluyorum. Bir de ramazan davulcusu var, dürbünlü tüfeğimi hazırladım bekliyorum.

Not: Kimsenin oruç tutmasıyla, inancıyla ilgili sorunum yoktur. Öfkem yukarıda saydığım kişileredir.

diğer aylardan bir farkı olmasa severdim ama bu fark insanların yaşamını sekteye uğrattığı için tabii ki sevemiyorum.

oruç turmak aç insanları anlamak için olamaz kesinlikle. aç insanın yiyecek bulabileceği meçhul, bulabilirse de yaşamını sürdürecek miktarda/çeşitte bulabilir; ama oruç tutanlar yemeğe kavuşacağını bilerek hareket ediyor, bu sebeple anlamaları imkansız. haa, iftarda da sadece su, ekmek, buğday vs. gibi(veya sadece karpuz-ekmek, zeytin ekmek falan olabilir) şeyler tüketerek olacaksa o zaman açları anlamak olur.

olay sadece allah'a itaat ettiğini kendisine kanıtlamakla alakalı bence.

Seviyorum çünkü değişik bir atmosfer oluyor.Ayrıca da iftar ve sahur saatlerinin tadına doyulmuyor.Bir de dört gözle benden yardım bekleyenler var onlar adına seviniyorum.
Sevmediğim bir tarafı belediyelerin bitmek tükenmek bilmeyen gereksiz eğlenceler tertip etmesi..
Otuz gün boyunca gün içinde yemek yemedi diye sinir stres yapan kişilerden de hoşlanmıyorum. Strese neden oluyorsa oruç tutmazsın olur biter.Aç kaldım diye sağa sola salça olmanın anlamı yok.

seviyorum. getirdikleri hoşuma gidiyor. çocukluğumdan beri oruç tutarım. namaz falan kılmam ama. cumaya bile zor gidiyorum. çoğu zaman gitmiyorum hatta. fakat ramazan bana çok farklı geliyor.

yalnız "gündüz aç insanların sinir stresiyle karşı karşıya kalmak, rahat rahat yemek yiyememek dışarda, rahat rahat içki alamamak ve en önemlisi de rahat rahat dışarda içememek." bu yazdıklarından dolayı sevmiyorsan, düşüncen yersiz bence.

birincisi, sinir stres çekmeye mecbur değilsin, karşındakini bu minvalde uyarmalısın. "sen oruç tutuyorsun. herkes oruç tutmak zorunda değil. bu yüzden benimle konuşurken lütfen daha dikkatli konuş." gibi gibi. bu minvaldeki cevaplara tavır takınırsa zaten orucu da boşuna tutuyor demektir. sal gitsin.

ikincisi, rahat rahat yemek yiyebilirsin. o senin tercihin. pek tabii oruç tutmayabilirsin. göstere göstere, inadına yemiyorsan sorun yok bence. ki bu bile senin tercihindir. adam/kadın senden etkilenip oruç tutamayacak raddeye geliyorsa tutmasın zaten.

üçüncüsü, rahat rahat içki alıp rahat rahat dışarıda içebilirsin. bu senin hüsnü kuruntun gibi geldi bana. şahsen ben önümde yemek yiyen, önümde içki içen adam/kadın hakkında bir şey düşünmem. aklıma gelmez bu tarz şeyler.


isteyen istediği gibi yaşamalı. takma bence. içinden nasıl geliyorsa öyle davran. diğer insanların özgürlüğüne müdahale etmediğin sürece sorun yok bana kalırsa.

haziranı seviyorum.

"sen oruç tutuyorsun. herkes oruç tutmak zorunda değil. bu yüzden benimle konuşurken lütfen daha dikkatli konuş."

trafikte gözünü hırs bürümüş, açlıktan sağlıklı düşünemeyen, dünya üzerindeki en doğru ve kendince en kutsal işi yapmışcasına bir tavır takınan, sözde aç insanları düşünüp iftarda yemeğin neredeyse içerisine düşen insana bu cümleleri kur bakalım o gergin anında. fazla iyimsersiniz ne yazık ki. keşke herkes senin gibi olsaydı papillon.

Cok seviyorum.

yazdiklarin salt onyargi.

@papillon7 türkiye'de yaşamıyor ya da kurtarılmış, steril bölgelerde yaşıyor sanırım.

papillon7 +1

1-2 saat sonra dün ve önceki günlerde yaptığım gibi biramı alıp atıcam kendimi kadıköy sokaklarına ;
kişisel olarak sevmiyorum ramazan ayını.. saygı göstermek zorunda olduğumu da hiç düşünmüyorum ; köpek sahibi olarak gördüğüne itaat ediyorsa bu köpeğin seçimi beni bağlamaz diyorum.

sevmiyorum genel olarak

1. oruç tutuyor musun, tuttun mu, şu tutmamış, yok bu tutarmış da artık tutmaz olmuş... abi gına geldi yemin ediyorum. her yıl milletin oruçsayarı gibi sağı solu tartıp ölçen uyuz tipler var. hepsi sevapsayar, günahölçer amk.

2. bilgiçlik taslayanlar: "şöyle yaptın oruç gitti, oruçsun ama küfrettin, oruçken karı kıza baktın ne anlamı kaldı orucun, oruç ağız yalan söyleme..."
herkes bir anda n. hatipoğlu oluyor. ilahiyat mezunu gibi her kafadan bir ses.

3. tv'de aptal programlar, nerde o eski ramazanlar geyiği...

4. arkadaşlar dışarda iftar açmazsa ölecek hastalığına tutulur, normalde yemeyeceğin yemeğin 2 katı miktarına 5 kat fiyat bayarsın. daha bir de bunun için rezervasyon ıvır zıvır yaptırırsın.

5. iftar vaktine yakın trafik allak bullak, ortalık sinirli insan dolu, herkesin ağzı açlıktan kokar. millet sıcaktan çıldırır.

6. orucum diye kimse efektif çalışmaz, devleti de özeli de salar, millet işte uyuklar, işi olmayan evde uyur. sonra biri çıkar "orucu uykuya tutturmayın" he amk. ölek.

7. şeker hastası, kalp hastası oruç tutmaya kalkar, sonra komaya girer, kimi ölür kimi acile gider. aciller iftar sonrası çılgın atar, yemeği yiyen acile koşar.
bir de bu ara "serum orucu bozmuyormuş, ilaç içmesem serum taksanız" çıktı, hastaneler mundar olur.

8. ekmek için bile sıraya girersin, bir ton beklersin. her şeyin iyi kötü ilerlediği şehirler allak bullak olur. her şey iftar saatine göre planlanır. çoğu proje 1 ay ertelenir. çokça duymuşumdur "hele ramazan geçsin halledelim. "

uzun oldu, kusruma bakma hocam. içimi döktüm. oh

basıp yürüyordum bugune kadar ama bugun yururken baya ağrı hissediyorum.

çok hafif.