şirket sizin üzerinize olursa anneniz işçi olarak gözükmeyecek mi? onun için sgk primi ödenmesi lazım olmur gibime geliyor...

Eğer 240.000 liradan fazla kazanmayacaksa 9/10 vergi muafiyeti alsın. Sadece %4 vergisi kesilir gelen paradan onun dışında şirket kurmasına gerek yok. Eğer 48.000’i geçmeyecekse de 9/6 vergi muafiyeti alsın onda da hiç kesinti olmaz.

şirket kurmayın. 9/6 veya 9/10 esnaf muafiyetine başvurun. şirket kurduğunuzda oluşacak tüm sabit masraflardan muafsınız. (en basit şirkette aylık sabit 1500 - 2000 masraf çıkar)

9/6 vergisiz yıllık 48.000 ciro
9/10 %4 cirodan kesinti yıllık toplam 240.000 tl ciro yapabilirsiniz.

bu 9/6 ve 9/10 tabirleri halk arasındaki bir kullanım mı? bir mali müşavir olarak esnaf muaflığı'na 9/6 ve 9/10 dendiğini ilk defa gördüm ve epey bir süre de anlamadım neden bahsediyorlar diye.

bahsedilen şey gelir vergisi kanunu'nun esnaf muaflığı ile ilgili olan 9. maddesinin 6. ve 10. bentleri olsa gerek.

kanunu okuyup şartlarını daha detaylı inceleyebilirsiniz.

ankara anlaşması böyle bir şey değil. iş planı sunuyorsun, yeterli sermaye sunuyorsun. tüm bunları da belli bir evrak düzeni içinde yapman lazım sadece bunun için danışmanlık veren firmalar var. sözlükteki başlığına girsen orada zaten bir milyon tane bilgi bulacaksın. turist gidip sığınma talep edersen de ilk uçakla seni geri yollarlar. zaten şu ara kolay kolay turist vizesi de alamazsın.

Maalesef Ankara Anlaşması 2020'de sona erdi: www.bbc.com

vending machine dedikleri kola vs aldığımız kutularda manyetik alan okuyan sensörlerle kontrol edildiğini görmüştüm. içindeki metal miktarı ve çeşidine göre okuduğu bir değer ile kontrol ediliyo olabilir

1 liradan 1 euro yapamazsin alasimlari farkli, ayni orani tutturman lazim.
Hadi yaptik diyelim ab'ye nasil sokacaksin?
Ab'de uretsen o da riskli.
Hepsini hallettin kazanca ne alacaksin?
toplu sekilde butunletip dursan suphe ceker, kolayla cips alsan degmez.
zaten bu isin sana da bir maliyeti olacak.

En az 20 euro falan uretmiyorsan degmez bence.

Eskiden bir liranın sahtesi çok vardı şimdi maliyeti yükseldiği için pek yok gibi.

Avrupa da 1 ve 2 euro çok var.bir kaç ay evvel bulgaristanda basım yapan bir yer yakaladılar.

yapılabilir, alaşımı rengi falan da tutturulur. ancak aldığın risk elde edilen kazanç kıyaslandığında pek manası yok. denildiği gibi aklanması-dolaşıma sokulması da çok zor.

Kaç saattir böyle?

1 hafta oldu

aslında normale dönmüş. uzun süredir orada olan plak tabakası (bakteriler) gittiği için ağzındaki ph dengesi de değişmiştir.

VW Polo

Lpg'li civic olabilir. 2012-2013leri diri duruyor hala.

Uzun yol yapılmayacağı için b segment’in kaliteli modellerine bakılabilir. O paraya hatchback’in yanısıra fluence 2017 accent era vs vs arabalar var. Seçenek çok açıkçası 2014-2015 üstüne bakınca. Ben olsam şahsen, en konforlusunu bakardım belki siz güçlü olanını arıyorsunuzdur, kriterinizi biraz daha genişletmelisiniz. Sıfır sorun sıfır masraf için temiz bir yaris alınabilir mesela ama ben şahsen o yol tekerlek sesine çok gelemiyorum maalesef. Seat ibiza vs’de olabilir, temiz polo vs’de.

Her ne kadar fiyatlar çok uçsa da 150 civarlarına güzel arabalar var

Esimin aracini satiyoruz. 2014 corsa otomatik benzinli

Dusunurseniz detaylar icin mesaj atabilirsiniz

o paraya oldukça temiz 2014-2015 C4 1.6 blue-hdi otomatik dizel bulursunuz. bakımı masrafı ucuz, yskıtı düşük ve sürüşü güzel araçtır. sadece alırken şanzımanın mcp değil eat olmasına dikkat edin.

150-160bin arasına sıfır kia rio bulabilirsiniz. ama otomatik olmaz. zaten uzun yol kullanmayacaksınız manuel de düşünülebilir bu sebeple sanırım. kia kore markasıdır ve 5 yıl garantilidir. en azından bir bakmanızı öneririm. ben olsam bunu düşünürüm ama elbette bu kişiye göre değişebilecek bir tercih. duruma göre kolayca satabilelim ilerde derseniz vw veya seat düşünmek daha rasyonel olacaktır.

Selamlar, garantisi devam eden sorunsuz bir araçtır. Yurtdışına taşındığım için satıyorum.

www.sahibinden.com

öyle bir ezber hesap olmaz. ayrıca giden araba stop etmez, nerdeyse durma hızına kadar düşmen gerekir. motor silkeler fark eder gaz verirsin ya da vites düşürürsün.

kavşak var yokuş yukarı trafik yoğun bire kadar düşersin, kavşak var geniş ve boş trafik hızlı akıyor 4cü vites 50-60 dönersin. yani bunu nasıl ezber ya da bir listeye göre yapabilirsin bilmiyorum.

Hangi hızda kavşağa girdiğinize göre değişir, önemli olan devrin fazla düştüğünü hissettiğiniz an debriyaja basmanız. Debriyaja zamanında basarsanız stop etmez. Şehir içinde ara yollarda kontrolsüz kavşaksa mesela, çoğu durumda vites 2'de kalır, debriyajla yavaşlayarak geçilir ve çıkışta sanki vitesi 2'ye yeni takmış gibi hafif gazla debriyajı bırakırsınız diyebilirim. Aynı şey hız kasislerinde de geçerli.

kavşağa girerken yavaşlayacaksın mecburen. kendi aracıma göre konuşursam 10-12km/s civarına inmişsem mecburen 1. vites, 15-25km/s arası 2. vites falan diye gidiyor. zaten belli bir noktadan sonra bunları hesaplamadan yapacak noktaya geleceksiniz.

Kullanım amacı ne olacak,çakı çok geniş bir tabir

Dağda bayırda can sıkıntısına dalları ağaçları soymak diyelim.

Her gün yanında taşıyacak mısın, cepte mi gezecek çantada mı? Kargo paketi mi kesecek sadece yoksa ahşap, metal gibi daha sert yüzeylerle işi olacak mı? Sadece bıçak mı olsun yoksa tornavida, şişe açacağı, tirbüşon gibi şeyler de olsun mu? Klasik bir görüntü mü yoksa daha maceracı mı bir model mi? Su ile etkileşime girecek mi, ıslak bırakacak veya düzenli bakım yapacak mısınız?

Her gün yanımda taşımayacağım. Sadece kırsal kesimlerde gezmede olduğum zamanlarda hobi amaçlı kullanmak için arıyorum. Düzenli bakım yapıcam. Ağaç ve ağaç gibi malzemeler üzerinde kullanıcam. Çok amaçlı çakı istemiyorum.

Kaliteli model dediğinize göre Buck öneririm. 9210 modeli iyidir başlangıç için.

klasik isviçre çakısı victornox'tur, yeni çıkardıkları evogrip serisi gayet güzel. aşırı fazla fonksiyonu olan çakılar kullanışlı değil.ağaç dediğin için ekteki gibi ağaç testeresi olan bir model alman daha doğru olur.

www.hepsiburada.com

www.leatherman.com.tr

türkiyeden alacaksan, yetkili av bayiileri dışından e ticaret sitelerinden alma çok fazla sahtesi var.

orjinal foto koyup, fiyatı neredeyse aynı, yarı yarıya bazen üç katı ucuz olarak ilan açıp sahte yollayıp geçiyolar.

çok marka var, sog, victorinox, crkt, buck, cold steel, wenger, gerber, böker, extrema ratio, opinel ama dediğim gibi türkiyede zor.

türk markalarından alabilirsin ama mogan ve bora, yabancı markalar gibi sahtesi pek yoktur.

ayrıca çok kaliteli az kaliteli diye olan şey tamamen tasarım ve kullanılan çelik. zaten bu tür çakı ve bıçaklarda kullanılacak çelik tamamen standardize edilmiştir.

mesela 4416 veya aus8 çelik gibi

kanunu nizamı da iyi araştır başına bela almayasın.

swiss çakılarında ben wenger'i daha çok beğenirim victorinoxtan çok daha kalitelidir.

Bahsedilen hobiyi ahşap oyma veya küçük dalları kesip biçme olarak anladığımdan rahatlıkla Opinel diyorum. Elinizin boyutuna göre (ortalama no.8'dir, küçük veya büyükse 7 veya 9 alın) herhangi bir inox modeli işinizi görür. Inox paslanmaz çelik demek, bakımı daha kolay oluyor. Markanın özellikle outdoor olan renkli modelleri var, hem bıçağın bir kısmı da testere gibi oluyor onlarda. Kalın dallarla çalışmayacaksınız şart değil yine de. Önereceğim klasik tasarımı olan traditional modelleri de aynı işi yapar, hem de doğa dışında da taşınabilir. Kanun kısmına değinmiş birisi, gerçekten önemli. Ama Opinel için söylüyorum, hiçbir yasağı çiğnemiyor zira otomatik açılmıyor ve dediğim boylardaki bıçakları yasak sınırını geçmeyen uzunlukta. Diğer sayılan bütün markalar da sonuna kadar doğru tercihler ama çoğunu siz de görmüşsünüzdür bakarken, ben hazır siz çok hakim değilken daha doğrusal yönlendireyim dedim. Orjinallik ve güvenilir satıcı konusunda alacağınız siteye veya lokasyona göre doğrudan isim verebilirim, karar verirseniz mesaj atarsınız.

ben fransaya gittiğimde opinelin 1 den 13e kadar tüm serilerini almıştım.

geleneksel olan seri kayın ağacından yapılıyor ağacın özelliği çok sağlam olması ve kesinlikle su çekmemesi.

bir çok ağaçtan yapılıyor ama en çok bulacağın kayın ağacıdır aşağıdaki linkteki gibi

www.hepsiburada.com

bunun dışında arkadaşın dediği plastik saplı olanlardan da aldım, normalde boyuna göre değişmekle birlikte 12-20 euro arası oluyor ahşaplar bu plastik 25 euroydu ben normal opinel kalitesini bulamadım, çeliği normal victorinox tarzındaki bir çelikti benim pek hoşuam gitmedi. aşağıda linktekiyle aynı hemen hemen

www.conrad.com

bu çakının et kalınlığı ve formu dolayısıyla çok bişey kesmeye müsait değil et kalınlığı yüksek , normal opineller gibi keyifli değil.

Aman diyim @killerbee! İleride duyuruya denk gelip okuyanlar korkunç yanlış bir bilgi almasın diye yazıyorum: Tüm ahşap saplı Opinel'ler (kayın, meşe, zeytin fark etmeksizin) suya karşı korumasızdır. Dış yüzeyleri günlük kullanımda zarar görmesin diye ince cilalıdır lakin bıçağın kapalıyken oturduğu yuva tamamen çıplak ağaçtır. Birkaç su damlası bile bu cilasız alan tarafından emilirse küçük şişmeler yapar, bıçağı açıp kapatırken problem olur. Doğrudan suyun altına tutarsanız veya makineye atarsanız hepten piç olur. Hepsi için çözüm de güneş altında veya kalorifer üstünde bekletmektir, hatta ciddi şişmelerde fırına atanlar da var. O yüzden temizlik içim bıçak ve sapı hafif nemli bir bezle silmek kafidir genelde, kurumuş ciddi bir leke varsa da bahsettiğim bıçak yuvasına su gelmemesine dikkat ederek temizlenmeli. Tüm bu dediklerim nehre düşse gık demeyecek olan plastik outdoor serisi için geçerli değildir.

Trde hilltown avmyi seviyorum. Avm içindeki cadde-açık hava konsepti güzel. Açık havaya çıkmadan avm içinde 1 saat falan geçirsem başıma ağrılar giriyor.

içinde rahatça gezebildiğim tek avm kanyon.
lazım oldukça gittiğim yer --> akasya ve optimum, yakın diye gidiyorum bu istinye park vs tarzı kapalı avmler inanılmaz boğuyor.

palladium

Yeme içme için Kanyon, alışveriş için Hilltown.

Kanyon demeye gelmiştim ben de.

2- kanyon, istinye park, armada ilk acildiginda guzeldi simdi nasildir bilmiyorum.

evime yürüme mesafesinde, her daim sakin ve küçük olduğu için capitol.

TR’de Viaport Tuzla Marina

İzmir'de Agora AVM'yi seviyorum. Evime yakın olduğu için taa ilkokuldan beri çok gittim arkadaş buluşmaları, aileyle gezmeler falan güzel anılarım var. Mimarisi, mağazaları, yeme içme bölümü ve kafeleri de güzel. Ayrıca aşırı kalabalık olmuyor pek etrafta çok avm olduğu için.

Üçkuyulardaki İstinye AVM yapılınca orası kapnacak falan diyolar ama bilmiyorum umarım doğru değildir.

2. hilltown.
ilk başlarda evime yakın olduğu için mecburen gittim.
sonra çok sevdim.
bence avm gibi olmaması en önemli özelliklerinden biri.
üstelik açık katında hem alışveriş yapıp hem yemek yiyebilmek çok iyi.

2-Üstü kapanmadan önce Oasis'ti, kapandıktan sonra Karum.

busan'da Shinsegae i gezmiştim yanılmıyorsam dünyanın en büyük kapalı avmsi. bu kadar ünlü olmasına rağmen açıkçası bana ilginç gelmemişti.

shen zhen'de coco park isimli bir avm var. bizim zorlu avm'yi andırıyor ancak çok daha büyük. içinde barlar-gece klüpleri var. konsepti ilginç gelmişti.

evime yürüme mesefesi olduğu için sürekli gittiğimiz avm kozzy. aslında avm bile sayılmaz avmcik denebilir. ancak diğer avmlere kıyasla giriş çıkış çok pratik. bu yüzden tercih ediyoruz.

olmaz ama gerekli de değil bu kadarı.

kompleks vitamini ucuza almak istiyorsan. süslü kutuda satılan markalı takviyeler yerine. devletin ilaç grubunda tuttuğu ve fiyatı kontrol altında olan ürünlere bakabilirsin.

mesela decavit, veya elevit gibi. bu multi vitaminler hamileler için bu yüzden içindeki dozlar oldukça yüksektir. fiyatları da çok ucuz.

kesinlikle ekmek vermeyin, çok az şekerli su, üzüm suyu gibi sıvıyı damlalıkla ağzına verebilirsiniz. anlık enerji ihtiyacını giderecektir.

kuşlar çok hassastır ve hemen ölür. size en yakın orman işletme şefliğine gitmenizi öneririm. arkadaşım da aynı şekilde yaralı bir serçe buldu ve kendilerine götürdü. veterinerleri var, bu durumdaki hayvanları iyileştirip doğaya salıyorlar.

aynen milli parklar diye bir ekip gelip aldi serçeyi

Markanın algısı yüzünden olabilir. Kronik sorunu bol diyor insanlar genelde. Özellikle elektrik aksamında.

Bu örnek ilan için konuşursak araba kiralıktan çıkma. İyice kontrol edip almak daha iyi olur.

önceki kasalarında şanzıman hayattan soğutur diyorlar ama sizin örnekteki eat tam otomatik şanzıman iyiymiş diye duydum, benim de radarımda olan bir araç, alınacaksa bose ses sistemli allure paket almak lazım yalnız, çok araştırmıştım, segmentine göre en iyi f/p araç bunlar bence. ama sürmedim hiç sadece kağıt üstünde öyle düşünüyorum, süren birinin yorumu şart.

Aynı aksam motor 2015 model 2008 sıfır aldim. 6 senedir sadece bakıma götürüyorum. Sizin baktığınız eat6 ise cok daha iyi bir şanzımanli versiyon. Peugeot'un elektrik aksami sorunlari 2000lerin başında kaldı. Hem motor hem şanzıman sorunsuz. intercityden kiralık kullanılmış arac alma ama. Türkiye'de bazı d segmentler tutmuyor, 508 talisman vs gibi. Passat algisini yikmak imkansız. Temiz 508 bulursanız da alıcısı olur. Yenisi de gayet tuttu pek de güzel. Bu da size f/p oranıyla fayda saglar benim de aklımda var araştırdım bayağı kullananlardan görüş aldım bakimini yaparsaniz sıkıntısız araçlar. 250k parayi b segmente baymaktansa bu tarz arac almak cok daha komforludur.

Klasik olarak elektrik sorunlu. Ama 3 Alman dışında kullandığım en rahat/konforlu araçtı.

santiyede 2012'si var muadillerine gore dusuktu fiyati 90.000 tl falandi superbler 120-110 civariydi biz alirken.
ben motoruna bakip aldirmistim. 600/700.000 i gorur diye. alali da sanirsam 5 sene oldu. herkes peugeot alinmaz diyordu.
valla arabadan o kadar memnunuz ki anlatamam su anda da km 550.000 falan. daha anahtar degmedi. masallah diyoruz arkadaslar masallah.
cekinmeden alabilirsiniz temiz olmasi sartiyla. evet sanzimani biraz hissettiriyor ama onemli degil alisiyor insan.

dolu paketse alınır gayet güzel araba. tabi eat şanzıman olanlardan bahsediyorum. eksilerine gelince motor o kasaya biraz güçsüz kalıyor ve yakıt tüketimi bir tık yüksek.

Soruya ben de karışayım

2017 model, kiralıktan çıkma bir araba nasıl 32bin kilometrede oluyor?

@balik kraker Kurumsal kiralama yapıyor intercity çoğunlukla. D sınıfı bir aracı da muhtemelen direktör seviyesinde biri kullanmıştır. 4 yıllığına araç sıfırken kiraladılar diyelim, normal işe gidip gelen biri için.

istanbul 3+1 için eskiden 200-250 civarı ödüyordum, artık 350 civarı ödüyorum.
hatta 375'e kadar çıkabiliyor.

edit:
buzdolabım çok çeken modellerden.
elektrikli mutfak eşyası kullanımım her gün olmasa da, haftada 3-4 gün, bazen 5-6 gün oluyor.

çok fazla yahu. 3+1 evime 80-90 lira geliyor. ama eşyalar a++ falan. ve tüm ışıklar led. 8 watt üstünde yok. masaüstü güçlü pc falan varsa ve eski buzdolabı varsa onlar çekiyordur.

Bana da çok fazla geldi. 2+1 evde 80-90 civarı ödüyorum. Her gün bulaşık makinesi, haftada 2-3 çamaşır makinesi çalıştırıyorum. Tek yaşadığım için belki ışık, şarj konusu değişiklik gösteriyordur ancak yine de böyle abartı bir fark olmamalı. Ki benim buzdolabım da eski, güç tasarrufu zayıf.

İstanbul
2+1
Eşyaların alayı dandik , öyle a Plus z Plus değil.
2 kişi yaşanıyor
maks 90

200 civarı geliyor, evin büyüklüğüne göre değil de, kullanılan elektrikli aletlere göre değişiklik gösteriyor faturalar, geçen senelerde daha küçük bir evde yaşarken 300liraya yakın geliyordu fatura zamlar öncesi hem de.

Bizim yüksek faturaların sebebi günde 18-19 saat kullanılan masaüstü bilgisayar mesela, şimdi yaşadığımız daha büyük olan evde, bir dönem sadece dizüstü bilgisayarla idare etmek durumunda kalmıştık, 40-50 tl geliyordu fatura geçen yaz, bende şok etkisi yaratmıştı bu durum.

150 ödüyorum.

Fırın - ütü - kettle kullanımınız nasıl?

evdeki aletlerin güç değerlerine bak watt yazması lazım. buraya yaz.

bizim evde 3tv 6laptop tabletler espresso makineleri cart curt herşey var max 200 geliyor.

4+1 ev; haftaici genelde evde kimse olmuyor, haftada bir yardimci geliyor bolca utu kullaniliyor; onun disinda aksamlari ve haftasonu evde oluyoruz ama surekli degil o da; her sey a+ filan ve cogu led kullaniyoruz; 125-200 arasi geliyor genelde

Bize 100 lira geldi bikaç ay. Çok geldi dedik elektrikli çaycıyı kullanmaz olduk şuan 70 lira geliyor. İki kişi yaşıyoruz. Eski buzdolapları çok elektrik tüketiyor. Özellikle yaz aylarında izolasyonları çok iyi olmadığı için. Biraz dikkat ve bazı cihazları değişimi ile(ampuller vs) çok rahat düşürebilirsiniz faturanızı.

buzdolabının içinde belli parçalar buz kapladığı için soğutma işlevini düzgün yerine getiremeyebiliyormuş. Bu durumda çok çalışıyormuş. 24 saat kapatıp parçaları eritmek gerekiyormuş. Belki bu şekilde bir sorununuz vardır.

tarife bilgisi vermemişsiniz. öncelikle tarifenizi ve o tarifedeki saatlerdeki kullanım yoğunluğunuzu kontrol ediniz. tek zamanlıysa sabit bir ücret üzerinden saat farkı gözetmeksizin aynı rakam gelecektir.

ben üç zamanlı kullanıyorum. gündüz-puant-gece tarifesi var. genelde ağır elektrik işlerini gece tarifesinde hallediyorum. çamaşır-bulaşık-ütü-fırın vs.

140 tl

tek yaşıyorum; 79 tl. akşamları lamba yakmıyorum. dışarının ışığıyla loş bir şekilde kalıyorum odada... 50'tl sini buzdolabı harcıyor zaten.
/fırın kullanmam/ ütü ayda 2 kere falan toplasan 10 dk/ 2 meskenli bilmene bilmem ne idi yanlış bilmiyorsam

ev 1+1 doğru düzgün televizyon açmam, akşam giriyorum zaten. bulaşık çıkmaz ayda 1-2 çalışır bulaşık makinesi. çamaşır haftada 1-2 yaptığımda oluyor daha azı ya da 1 fazlası olduğu da oluyor. klimalar kışın ful çalışıyordu sadece. onun haricinde ışık vs 250-300 arası geliyor. home office olduğundan iş yeri aboneliği bundan dolayı 3-5 fazla geliyor. ütü var, kettle tost makinesi vs kullanmıyorum. belki 1 ya da 2 kere açmışım.

veri olsun diye yazdım ama anlatırken içim sıkıldı, üzüldüm.

istanbul 2+1 ve iki kişiyiz.

200 civarı geliyor.

termosifon (normalde kapalı kullanacağımız zaman açarız)
mutfakta genelde elektrikli tencere kullanıyoruz. gerisi standart ev eşyaları.

2+1 evime 200'den asagi gelmiyor. tv, cok nadir firin, arada da kettle calisiyor durum bu...

Polisiye dizilerden biliyorum, telefonun bağlı olduğu en az üç baz istasyonunu kullanarak konumu belirlenebiliyor. Demek ki bir telefon bir baz istasyonuna bağlı değil, sinyal gücü yeten birden fazla istasyona bağlı.

en.m.wikipedia.org
www.iiiweb.net
Şurada triangulation diye anlatılan şey araştırmanız için başlangıç olabilir belki.

Hucresel ag diye aratman lazim.
istasyondan cok bir hucreden digerine geciyorsun, ama milyon tane standardi/yontemi var.

Hatırladığım kadarıyla birkaç şey söyleyeyim, çok uzun yıllar oldu üzerine çalışalı ama bir fikir verir.

Telefonlar aynı anda birden fazla baz istasyondan sinyal alır, bunlar arasından da optimum olanına bağlı kalır. Hareket ederseniz ya da bir sebepten diğerinden daha iyi sinyal alırsanız, aralarında devir işlemi gerçekleşir. Adı handover olmalı bu olayın. Bu bazlar birbirlerini komşu olarak biliyorlar, bak sana gönderiyorum diyerek bizi öbürüne sallar gibi yani kabaca.

İki yakın cihaz aynı bazdan sinyal alacak diye bir kesinlik yok. Baya faktör var etkileyen.

Gsm cell info vs gibi programlarla telefonun sinyal bilgilerine bakabilirsiniz, biraz fikir verir.

herhangi bir android telefona cell monitor-netowork info tarzı yazılım yükleyip bunları canlı olarak görebilirsin.

Hepinize çok teşekkür ederim yanıtlar için.

Unlu ve şekerli gıda seni çok yoruyor olabilir. Onları en az yarı yarıya azaltırsan çok rahatlarsın.

b ve d vitaninin eksiktir muhtemelen, kan tahili yaptır bence. bu iki eksiklik depresyondan çarpıntıya kadar bir sürü şeye neden oluyor.

Depresyon da bir olasılık.

Muhtemelen gilbert sendromu

- un-şeker ve yulaf hariç tahılı hayatından çıkar
- D vitamini ve kaliteli bir omega 3 destegini en az 3 ay kullan.

kan testleri bazı hücre içi değerleri tam göstermeyebilir. örneğin magnezyum eksikliğini bu şekilde göremezsin. bu konularla uğraşan bütüncül tıp konusunda uzman bir hekimden görüş almanda fayda var.

Kaç saat uyuyorsun?

Yukardakiler +1
Ayrıca tahlil sonuçları normal derken bizde referans aralıkları sağlıklı olmak için gereken aralıklar değil, ölmeyeceğin aralıklar.

Misal d vitamini için verilen alt sınır, raşitizm olmayacak sınır. Oysaki sağlıklı iyi hissetmen için gereken bunun çok daha üstü, avrupada 60 civarı isteniyor. Bizde de ekrana çıkan bazı doktorlar artık bunu gündeme getiriyor, hastanelerdeki referanslar yeterli değil diye.
B12 için de 200 civarıysa normal görünür ancak 500 olması gerekir.
Bunun gibi nedenler de olabilir.

demir eksikliği

Hocam 110 beygir işaretlemişler ama 83 beygir olmasın bu. Bu fiyata pek ilan yoktu. Eğer 83 beygirse bayiden sıfır düşünebilirsiniz. Liste fiyatı 180 civarı ama geçen hafta bir şube arayıp 167 fiyat teklif etti bana. Ayrıca faizsiz kredi kampanyası da varmış

Sakın sakın. Bu çakallara prim vermeyin. Bir kaç ay önce Citroen bayileriyle sıfır araç için görüşüyordum. 3-4 bin lira daha vererek 2021 sıfırını alırsın bunun. Bayiler indirim yapıyor, özellikle Ankara'daki iyi fiyat veriyordu.

Bu araç bir kaç ay önce 2020 elde kalanları 140-150 civarına satıyorlardı. ikinci eli bu fiyata satmaları çok absürt. 2021’ini 170’e bulmaya bakın bence

2 3 yılda elektrik arızaları vermeye baslar muhtemelen. Citroën aynı dsg gibi şans işi.

@ergenpezeveng

böyle bir durum yok. bu şehir efsanesi 90lı yıllarda citroenin diğer araçlara göre çok daha fazla elektronik aksam barındırması ve ucu ışıklı kontrol kalemi ile arıza tespit yapmaktan öteye geçememeleri nedeniyle araçlara bok atmaları.

2020 yılında artık daha az veya fazla elektronik aksam barındıran bir otomobil yok hepsinde bu aksamlar var.

ayrıca bu elektronikleri hiç bir markada markanın kendisi yapmaz. aracın ecusunu bosch ya da valeo üretir, esp delphi üretir, sensorünü siemens yapar vs. vs. kablolaması bile bitmiş harness şeklinde satın alınır.

Aracın sıfır 2021 modeli 180 bin zaten, üstelik yukarıdaki arkadaşların da dediği gibi çoğu bayi kampanya ile fiyatı daha da aşağı çekebiliyor ve müthiş kredi kampanyaları var.

12 yaşında çocuk elektrikli el aleti kullanmadığı sürece kolay kolay kendine zarar vermez. bu işe "maker hareketi" deniyor.

bu konuda eğitim veren çalışan atölyeler-gruplar var. ufaklığı bu tip ekiplerle tanıştırarak ufkunu açabilirsiniz.

Arduino İçine baktığı şeyleri anlamlandırmasına ve programlamaya meyletmesine katkı sağlar.
www.robotistan.com

12 yaş çok ufak bi yaş değil ya eline havya bile verilebilir bence, hazır elektronik kitler satılıyor thru hole çok zor olmayan pcb'ye dizip lehimlemelik. Pasif komponentleri falan öğrenir hem çalışan bir şey yaparsa çok hoşuna gider.

Tabi yetişkin gözetiminde yapsa ve havyanın çok sıcak olduğunu ve lehim dumanının sakat bişey olduğunu bilmesi lazım ama ufak önlemler ve uyarılar ile hallolur. Meslek lisesinde kaynak yaptırıyorlar çocuklara.

aynı ben :)

en sonunda babam yaz için beni tv tamircisinin yanına çırak vermişti. çok mutlu olmuştum.

çırak vermek yerine, çevreyi bir araştırın. çocuklar için robotik eğitim veren yaz kursları oluyor faydalı olur.

bak şöyle bir şey var :

www.robotikegitimakademisi.com

ihtiyaçlarını belirlemen lazım. önceki aracının B sınıfı olduğunu düşünürsek. konfor, iç hacim ve teknik özellik olarak fark yaratması açısından en azından c sınıfı bir araca geçmen daha mantıklı gibi. yıllık ne kadar km yapıyorsun dizele ihtiyacın var mı ?

fiyat/performans olarak en üst seviyedeki araçlar genelde psa grubundan çıkıyor. 170k gibi bütçe ile citroen c4 bluehdi alabilirsin ama tavsiye etmem. 2010 ile aynı kasa ve iç tasarım sadece şanzıman yenilendi. aslında kötü araç değil. 2015-2018 arası pejoda 308'in güzel seçenekleri o fiyatlara bulunabilir.

fakat günün sonunda senin kendi kişisel algın hangi aracın uygun olduğu konusunda önemli. bazı insana citroenin en üst versiyonunu versen gidip 2010 passata binmeyi tercih edebiliyor.

orpheus +1 ne istediğini bilirsen o fiyatlara 2000 model civarı bmw 528 gibi bişi de alınır dolu model egea da veya sıfır lada niva da ne tarz bir araç istediğin önemli kriterlerine göre araç zaten piyasada dolu

@orpheus, cevabınız için tesekkur ederim. Yıllık 5-6 bin kilometre anca yapıyorum. ( polo 2002 model aracımı 2010 yılında almıstım ve 107 bin de idi,şimdi 185 binde. Demek istediğim yılda fazla km yapan biri değilim.

model olarak 2016 nın üstünde olmasını istiyorum.. Otomatik olması tercihim ama manuele göre fiyatı daha yüksekte kalıyor.

sizlerin deneyimleri ve önerileri benim için daha önemli.

örnek araç: 5-10 bin pazarlık payını düşünrek 185.000 üst sınırında arattım.

www.sahibinden.com


www.sahibinden.com

ben olsam şu son yolladığım DS4 crossback aracı pazarlık vs bütçeme uydurur alırdım.

www.sahibinden.com

bence galeriden araç alma o ayrı konu.

(git:www.sahibinden.com )
ne bileyim ben büyük araç tercihliyim alternatif olarak bulunsun
(git:www.sahibinden.com )

arkadaşım fiat egea cross aldı o tutarla, memnun da ... isterseniz birz inceleyin.
sıfır aldı.. o 165 e almıştı bir iki ay önce şimdi zam gelmiş..

egea cross +1

Egea ceross veya sandero stepway.

Egea biraz daha fazla yakar motoru biraz daha hantaldır. Ama içi daha geniştir.

Sandero daha az yakar özellikle lpg olan. İçi daha dar. Motoru daha atiktir.

Malzeme kalitesi çok farklı değil. Birbirinin aynı.

egea cross urban 1.4 aldım, 100.000 km 5 yıl garanti, apple car play, geniş yüksek rahat, malzeme kalitesi iyileştirilmiş, otomatik yok sadece olsaydı iyiydi.

bence ikisinde de hasar eşit olur duvara 80 kmh ile toslamak ile 80 km ile duvarın size toslaması aynı şey..

enerjinin korunumu ile alakalı bir durum galiba bu, hakim olduğum bir konu değil ama mantıken eşit hasar alır diyorum ben de. merak ettim şimdi :)

Duran araç daha fazla hasar alır. Enerjinin aktarımı galiba. Ben böyle biliyorum ama net bilen birisinden de cevap bekliyorum :)

eşit olur. newton'ın üçüncü hareket yasası şöyle der:

"Bir cisme, bir kuvvet etki ediyorsa; cisimden kuvvete doğru eşit büyüklükte ve zıt yönde bir tepki kuvveti oluşur."

buna etki-tepki yasası da denir.

tr.khanacademy.org

ağır gelmezse yukarıdaki makaleyi okuyabilir. yolun düz olduğunu kabul edersek hasar eşit olacaktır. duran araç yokuş yukarı duruyorsa yerçekimi bu durumu bozacağından çarpan araç daha ağır hasar alabilir. tam tersi yokuş aşağı duruyorsa duran araç daha ağır hasar alacaktır.

göründüğünden karışık bir soru.

iki cisim uzayda sabit duran ve katı objeler olarak düşünülürse hasar eşit olacak. ancak arabada durum böyle olmayabilir.

hasarın oluşma şekli açısından çarpılan aracın hasarı iki sebeple oluşuyor birincisi kütle eylemsizliği ikincisi aracın lastiklerinin yeri ne kadar tuttuğu.

çarpan araçta ise aracın birbirine yarı esnek bağlı parçalarının o an sahip olduğu bir hız var. lastiklerin dönme momenti ve çalışan motorun yarattığı jiroskopik etkiyi görmezden geliyorum.

yani çarpan araç bir yay misali sıkışma hareketi, çarpılan araç da darbeyi sönümleyen önden arkaya bir dalga hareketi yapacak. çarpılan aracın motoru ilk anda şase bağlantısından geriye doğru bir yük alırken çarpan aracın motor bloğu tam tersine motor kulaklarından öne doğru hareket edip ardından gelen şase parçalarının sıkıştırmasıyla ileri hareketine devam edecek. araçtaki en ağır göreceli yekpare parça olduğu için motor bloğunu seçtim.

gerçek hayatta mükemmel dik açı, eşit yükler vs gibi bir senaryo olamayacağı için bilemeyiz ama simulasyon dünyasında çarpan aracın ufak miktarda daha fazla yüke maruz kalacağını düşünüyorum.

Gercek hayati soruyorsa, duran arac viteste ve el freni cekiliyse gozledigim kadariyla patates oluyor.

Hareket eden son anda frene basinca yere dogru basilip sert giriyor.

El freni cekili degilse carptigi araci one itiyor, gercek hayatta cok karisik bir konu.
Momentumdan kurtulmak icin motoru firlatan(kopup yere dusuyor teknolojik bisey sanilmasin) araclar var.

hapis cezası yemediğine şükretsin. az bile yemiş.

Orta derece hasar bırakan bir kaza için 8 bin tazminat az bence. Ancak kol hayati tehlike bölgesi sayılmadığından düşük olabilir mi bilemedim.

Az bile ehliyet yok kaldirimdaki adama carpiyor.

Adil değil ve az bana göre. Bu rakamın motorcuyu aynı şeyi bir daha yapmaktan caydıracak bir miktar olduğunu düşünmüyorum.

Türkiye'de insan hayatı bu kadar değerli, çok az zaten de karşılaştırma yapmak açısından almanyada sigorta limitleri 15-20 milyon Euro'larda geziyor. Bizde 300-400 bin lira.

Akp Türkiyesi için fazla bir rakam, insanlık namına ise sadaka bile degil.

Az. Hem ehliyetsiz, hem de yaya geçidindeki adama çarpıyor yuh.

Kesinlikle çok az.

çok az, ama türk kanunlarında sebepsiz zenginleşme gibi bir durum var. çarptığı kişi zengin değilse tazminat talebi de çok yüksek olamıyor.

karşı tarafın avukatı kamu çıkarı açısından olayı yargıya taşıyıp sürücüye daha ciddi ceza verilmesini sağlamalıdır.
bu kazayı berlinde yapsanız "berlinde hakimler var" sözü ne demek öğretirler.
hatta insanlık adına siz ihbarda bulunup olayın bu şekilde bedavaya kapanmasını önleyin.

espri edit: eli değmişken 3000 tl fark ödeyip birde tecavüz etseydi :)

Anladığım kadarıyla Bu para sadece manevi tazminat.
Yaralanan kişi, motorun trafik sigortasından (sigorta yoksa güvence hesabından) da tazminat alacak.
Sigorta şirketi de ödediği parayı sürücünün ehliyeti olmadığı için motorun sahibinden isteyecek.
Sigorta şirketinin ödeyeceği tazminat, yaralanan kişinin yaşına, gelirine, sakatlık oranına göre değişiyor.
Yaralanan kişinin sigorta şirketine dava açıp 100 bin lira aldığını farz ettiğimizde, davanın sonunda; vekalet ücreti, yargılama masreafı icra vekalet ücreti icra masrafı vs toplamda sigorta şirketinden 150 bin civarı para çıkar ve sigorta şirketi, motorun sahibinden 100 bin değil 150 bin ister ve dava açar.
150 bin liranın dava masrafı, icra masrafı, dava vekalet ücreti, icra vekalet ücreti vs. 200 bin lirayı rahat geçer.
Bu hesaba faiz dahil değil bu arada.

Ses kaydedici vardı üzerinde bence. Kaydedip sesi biraz değiştirip tekrar ediyodu.

soyleneni tekrar eden gercek papaganlardan daha ilginc degil

papağanı bilmiyorum da 6-7 yıl önce oğlanın talking tom oyuncağı vardı. sen söylüyordun o tekrar ediyordu.

"talking tom oyuncağı" diye arat, aynı mantıkla çalışıyor.

yo değil basit hatta. 20 sene önce 1 dolara aldığımız 30-40 saniyelik ses kayıt chipleri vardı. bunları o dönem dialer denilen. telefon güvenlik arama modüllerinde kullanıyorduk. evde acil bir durum oldu kayıtlı numarayı arayıp içindeki kaydedilen sesi okuyordu.

dijital ses kaydetmek oldukça basit bir teknoloji. hatta bu iş 40 sene önce 80'lerde bile vardı ancak hafıza chipleri aşırı pahalı olduğu için basit cihazlara henüz girememişti.

vps üzerinden vpn kurduğumda çalışıyordu.

bitdefender total security içinde ekstra bir vpn servisi de var. superonline fiber ile düzgün çalıştığını hatırlıyorum.

denemek için ücretsiz 30 günlük bitdefender kurabilirsin. içindeki VPN günlük 200mb kullanım veriyor.

Birde dışkı yaptığını görmedim

Avcılar veterinerlik fakültesi gidebileceğin en iyi yerlerden biri. çoğu özel veterinerde bulamayacağın tecrübeye sahipler. eklem bağlarında bir zedelenme vs varsa da şu an uygulanan tedavinin hayvana bir zararı olmayacak. ancak hekimlerin bağ zedelenmesini ayırt edeceklerini düşünüyorum.

Tam aynısı mı bilmiyorum ama benim kedim de pıhtı atması yüzünden arka bacaklarından birini kaybetti. Onun akciğerini su topladı ve pıhtı da o sırada atmış. Akciğer meselesi için bayağı uzun süre tedavi gördü, bu süreçte bacağını sürüyordu hep. Başta kakasını tutamıyordu ama o zamanla geri geldi. Patisi de morarmıştı ama belki pıhtı zamanla çözülür diye birkaç ay bekledi veteriner. Kremler, ilaçlar vs sürdük ama bacak çürümeye başladı ve en sonunda ampüte edildi kalçadan. Sonrasında gayet rahat yaşadı ve başka bir şeyden öldü.

İnawen cevabınız için teşekkür ederim. Kedim siyah renkli olduğu için morarma semptomu farkedilmiyor fakat baldırında sertleşme var. Veteriner sizin kedinizin bacağını kesmeye karar verdiğinde bacaktaki farklılıklar nelerdi. Fakültedeki hekime sorduğumda kesilmediğini çünkü hastalığın nüksetme ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi fakat internetten araştırdığımda bazı yerlerde cerrahi operasyonun çok riskli olduğunu(yanlış hatırlamıyorsam kalbe giden bir damar varmış), bazı yerlerde de bacak kesilerek yaşamına devam edebileceği yazıyordu. Sonuçta hayvanın ölmesindense üç ayakla yaşaması daha mantıklı.

Bu arada kedim bacağını hareket ettirebiliyor

Taksi icat edildi, hiç tanımadığınız hatta numaranızı bile nereden bulduğunu bilmediğiniz( bunu varsaydım --hiç tanımadığım dediğiniz için) birine güvenmek bu devirde epey riskli.

Mesela bina önünde böyle bi olaya şahit olsam durum belki farklı olabilirdi, yine de bilemiyorum.

Bunun neresi normal ki altında bişey aramayasın. Sana nasıl ulaştı, neden tanımadığı birinden istiyor bunu, niye taksiye binip gitmiyor gibi tonla soru var sorulacak.

Hayır paylasmadim. Telegramda yakındaki kişileri göster özelliği var . Muhtemelen o şekilde buldu.

en iyi ihtimal ile altından güzel bir dolandırıcılık girişimi çıkar.

ne alaka? neden size soruyor? yakin oldugu bir komsusuna sorsun. taksiye binsin. otobuse dolmusa falan binsin.

bobrek.avi

Kendinizi onun yerine koyup düşünün. Tanımadığınız komşunuza mesaj atar mısınız? Üstelik ondan numarasını almamışsınız. Saçma geldi altından bir şey çıkabilir bencede

kol saati - 22 yil
adidas fermuarli tracksuit - 17 yil
zippo - 11 yil
ayakkabilar - 3 yil

En sevdigim gomlegim, incelmis, kolundan yirtilmis, 11 yillikti bu gün son kez giydim. Jansport sirt cantam 16 yillik, tas gibi. En eski esyam o herhalde.

Ev eşyaları sayılırsa, gardırobum en az 20-25 yıllık. Evimizdeki klima da bir o kadar var. Hala çalışıyor olması mucize gibi bir şey.

Kişisel eşya olarak bir aynam var sanırım 17-18 yıldır kullanıyorum. Kıyafet olarak basket şortum var. Adidasın t-mac şortlarından. Sanırım 2003-2004 gibi aldım. Hala ilk günkü gibi sapasağlam.

Bende ikinci dünya savaşında kullanılmış sigg marka bir matara var. Kullanıyorum.
Üzerinde kullanan askerin baş harfleri var.

LC Waikiki'den kendini bozmadan önce aldığım birkaç tişört var. 10 yıllık diyelim.

Kiyafet olarak Nike'in 2tane basket sortu. 2005'te almistim.

Benim de en eski kıyafetim sanırım basket şortu. 15 senelik falandır herhalde.

Günlük olarak kullanılan
tişörtler - 10+ yıl
laptop - 9-10 yıl
eastpak çanta - 8-9 yıl
beyaz eşya, küçük mutfak aleti, mobilya vs - 30 yıl

Her isimde kullandigim laptop 15 senelik :)

20 seneyi deviren sweatshirt bende de var.

Aldığımı net hatırladığım bir kupam var, 2000'de alındı, rengi bile solmadı. (Edit: kupayı daha bugün kullandım, düzenli kullanılıyor evde.)

47 yaşındaki kuzenimin bebekliğinden kalan, sonra bana geçen, 35+ yıl bende duran ve yaşadığım her yere taşıdığım bir oyuncak köpek vardı, bugün o kuzenin 10 yaşındaki kızına gönderdim.

Annemin gençliğinden (70'lerden) kalan ve birkaç yıl önceye kadar giydiğim bluz var, babamın evinde duruyor o.

Düşünsem daha çıkar, hoarderlık genlerimde var :/

lisede aldığım mont ve sweetler. 13 yıl olmuş.

Orta sonda bir kamp grubumuz vardı. Kar kampları için paraya kıyıp bir goretex pantolon aldım yanılmıyorsam 80 alman markıydı(evet Euro'dan önce). Genislete genislete hala kamplarda kullanıyorum.

muhtemelen 20 yillik olan patenim
sweatshirtler de 15 yillik falandir

28 yillik pelus kopegim var, esya olarak sayilir mi? Hala aksamlari ona sarilir otururum.

1975 civarindan kalma bisikletim var, yag gibi akiyor hala.

22 yillik kol saati.
15+ yillik zimba
15+ yillik hesap makinasi

2004 yilinda aldigim timberland bot.
kiyafet olmayan seyler de vardir illa ki ama ilk aklima gelen bu oldu.

İlk aklıma gelen; 15 yıldır deli gibi kullandığım kabin boy, abs bavulum.

victorinox çakım vardı 25 yıldır kullanıyordum. çantamda unutunca havaalanında el koydular geçen sene.

Kadin tarafi oldugunu dusunerek yaziyorum, bogaz agrisi sebebi partnerin yeterince hijyene dikkat etmiyor olusu ile de alakali olabilir çünkü STD turevi hastaliklar genel olarak genital bölgede etkili olur.

Üriner sistem için üroloji. Bunlar bakteriyel hastalıklar, gonore chlamidya vb. Zaten bununla birlikte kan testi de yaparlar hiv ve sfiliz için. Erkek’te hpv için cildiye bakar ama erkekler için testi yok. Sadece siğil çıkarsa gözle teşhis konulur. Düşük riskliler siğil yapabiliyor. Yüksek riskliler siğil yapmıyor, haberin dahi olmaz. Düşük yüksek risk kadınlardaki rahim ağzı kanseri için yapılan sınıflandırma. Erkeklerde de penis kanser olabiliyor ama çok çok düşük ihtimal. Geçmiş olsun. Sorun olursa özelden yazabilirsin.

boğaz kültürü ile bakılabilir ama kendiliğinden geçiyorsa muhtemelen kültürde çıkmaz. fakat asıl riskli olan zaten bakteriyel veya mantar enfeksiyonları değil. onları uygun antibiyotikle hallediyorlar. fakat virüsler büyük sorun. belirti vermiyor ve en iyi ihtimal siğil ve düşük ihtimal de olsa gırtlak kanseri oluşturabiliyor.

Şimdi aklıma geldi, Michael Douglas da yattığı kadınlara çok fazla oral yaptığı için kendisine hepatit teşhisi mi ne konmuştu. Şehir efsanesi sanıyordum ama gerçekmiş.

Douglas, hpv kaynaklı gırtlak kanseri.

Bunu birliktelik yaşadığınız kişiyle de paylaşmalısınız bence. Onun da bi doktora görünmesi ve varsa bir hastalıgı tedavi olması gerekir. Çogu insan farkında dahi olmadan başkalarına bulaştırabiliyor. Geçmiş olsun şimdiden.

yemekten ziyade covid semptomlari bunlar. bir test yaptirin.

Test yaptırmakta fayda var. Ben de pozitif olduğumda göğsümde ağrı yada öksürük yoktu. Sonradan ortaya çıkmıştı. Halsizlik, huzursuzluk, biraz boğaz ağrısı gibiydi bendeki belirtiler.

covid birader doğruca teste.

yemeklerden birinde bozuk bişey olabilir.

Yiyeceklerden biri dokunduysa vücudunuz susuz kalmış olabilir. Halsizlik, vücut ağrısı falan susuzluk semptomu da aynı zamanda. Dehidre olmadığınıza emin misiniz?

arıtma tesisleri var. dev havuzlarda işlemlerden geçiyor vs. ayrıca denize kıyısı olan şehirlerde de direkt dökülmüyor gene arıtma tesisinden geçiyor.

Yerleşim yerlerindeki atıksular, binalardaki drenaj boruları aracılığıyla kanalizasyon borularına iletilir. Kanalizasyon boruları da; atıksu arıtma tesislerine götürür.
Köydeki kuyulardan vidanjörle çekilenler de en yakın arıtma tesisine götürülüyor.

Atıksu arıtma tesislerinde; belirli bir seviyeye kadar* arıtılarak en yakın ve en uygun alıcı ortama deşarj edilir.

*Alıcı ortam derken; deniz, akarsu, göl vs. olabilir. Bölgesel olarak hangisi uygunsa.

Alıcı ortamlar için belirli deşarj standartları vardır. Bu deşarj standardını sağlayacak arıtma işlemleri uygulanır ve deşarjı bu şekilde sağlanır.

Ek olarak; organize sanayi bölgelerinde de deşarj kriterleri var ve her bir firmaya ait atıksu kendi özelinde de değerlendiriliyor ki (değerlendirilmeli) hangi firmanın atıksu yükü oluşturduğu çözülebilsin.

Organize sanayilerdeki atıksu arıtma tesisleri de ilgili kirlilik yüküne göre dizayn ediliyor. Yani firmalar da kendi içlerinde arıtma tesisi (ön arıtma tesisi) kurup belli bir seviyeye indirip bu ortak arıtma tesisine suyu göndermeli ki efektif bir arıtma yapılabilsin.

Sorusu olan yeşillendirebilir.

yaparlar önden 7.5tl muayne ücreti ödemen gerekiyor.

Geliriniz varsa gelir verginiz de oluyor ne yazık ki. İnternetten kimin aracılığınızla, nasıl sattığınıza göre falan değişiyor durumlar, genel bir şey söylemek zor.

Fakat yaptığınız düzenli bir iş değilse, küçük miktarlarda iş yapıyorsanız kafaya takmayabilirsiniz. Ben yıllardır bu tarz çok iş yaptım, hiç sorun olmadı.

şahıs şirketi kuruyorsunuz. evinizi home office veya iletişim adresi olarak gösteriyorsunuz(ikisi ayrı şeyler. muhasebeciniz bilgi verecektir). yaptığınız işlere fatura kesiyorsunuz. verginizi ödüyorsunuz. 1 tl bile olsa kazancınız vergilendirmenizi istiyor devlet ama plutonun da dediği gibi ufak tefek paralarsa kimsenin uğraşacağını sanmam. hesabınıza belli belirsiz aralıklarla farklı insanlardan veya bir site üzerinden para geliyor mu o önemli daha çok.


yurtdışına yapıyorsanız, yani dövizle satıyorsanız işiniz daha iyi çünkü kdvsiz fatura kesebiliyorsunuz. yurtiçi ise yaptığınız iş %18 de kdv ekliyorsunuz.

30 yaş altındaysanız ve ilk şirketiniz olacaksa güzel teşvikleri var devletin. belli bir gelire kadar gelir vergisi ve sigorta primi ödemiyorsunuz belli bir süre. eğer değilseniz sigorta da yapmanız gerekiyor kendinize ki bu da ciddi bir kalem eğer ufak meblağlar kazanıyorsanız.

esnaf muafiyet belgesini araştır. temelde evde üretilen ve internet üzerinden satışı yapılan el işi ürünleri kapsıyor. vergi dairesini ikna edersen alırsın. dijital olarak
değil mesela kağıda çizim yapıp satıyorum diyebilirsin.

9/6 maddesinde 42.000 tl yıllık vergisiz.
9/10 maddesinde 220.000tl cirodan %4 kesinti ile satış yapabilirsin.

bu belge ile n11 gibi sitelerde mağaza açabilir, veya iyzico gibi platformlardan sanal pos bile alabilirsin.

ikinci seçenek şahıs firması kurmak. bu durumda yapabileceklerin çok artıyor ancak aylık 1500-2000 tl gibi sabit masrafın ve %20 gibi ortalama vergi ödemen gerekecek.

isbasi.com

Beraber yürüdüler bu yollarda.

Verdiği bilgilerin altından akp kanadında hep pis kokular çıkıyor. Yanlış olduğunu inkar edemeyecekleri saçma duruma düşüyorlar.

Yalan söylemesi sedat pekeri itibarsızlaştırır. İntikamını ancak doğruluğuna inanılabilecek bilgilerle alabilir.

Verdiği bilgilerin bazıları (örneğin mehmet ağar-uyuşturucu ilişkisi, kontrgerilla suikastleri) esasen zaten bilinen şeyler. Üstünü kapattıkları da biliniyor. Verilen bilgiler tutarlı.

Hatta ben size ekstra bilgi de vereyim. 90larda bu işin başında doğan güreş de vardı. Tabi şu an cehennemde ateşini harlıyorlardır.

Edit: alttaki arkadaş yazınca aklıma geldi. Kendisinin uyuşturucu çökme gibi işlere bulaşmadığı bölümler tamamen kolpa. Sakarya uyuşturucunun ana yolu. Abisi ağar ona uyuşturucu paralarını ateşlerken ses çıkaracağını sanmıyorum. Kendisi de itiraf ediyor aslında “en az kirlisi benim” diye. Piyon olduğunu biliyor.

Kim her söylediğine herkesin inandığını söyledi ki sana? Beraber iş tuttuğu alçakların yediği boklara elbet inanıyorum, çünkü yapabileceklerini biliyorum. Kendisiyle ilgili anlattıklarına inanmıyorum. Kendinden bir kahraman yaratmaya çalışıyor ama sadece bir itirafçı, bu da değerlidir elbet, cezasını azaltır ama o kadar. Yemezler yani

çünkü suçladıkları kişiler kendilerini savunamıyorlar saçmalıyorlar.
binali çıktı oğlum venezuela'ya yardım götürdü dedi. oğlanın eli boş gittiği ortaya çıktı gümrük kayıtlarından.

-çünkü neden yalan söylesin ki?
-çünkü "hayır öyle olmadı" denilen herşeyi ispatlı gösterdi.

görüşmedim diyen gazetecilerin facetime konuşmaları gibi.

Saglamasi yapiliyor, gordugum kadariyla simdiye kadar yanlis cikan birsey olmadi.
Sulandirarak, lafi dolandirarak anlatiyor, o can sikici. Direk mevzuya girse. butun detaylariyla anlatsa daha cok can yakar ama hala bir umut donerim kafasinda, temkimli gidiyor. Ona da kilifi uydurdu, hersey apacik salaklara anlatilir dedi :)

Pekerci falan degilim de dersini calismis adamlari seviyorum.

Sedat Peker'in söyledikleri iddia değil İTİRAF da o yüzden inanıyoruz. Söylediklerinin tamamı bir şekilde içinde yer aldığı örgütlü suçlar. Adam ifşacı değil gönüllü itirafçı.

söylediği her şey bence doğru, ancak anlatmadığı veya eksik bıraktığı çok fazla konu vardır. sonuçta adam ne diyor ben sizi kurtarmaya gelmedim. benim kendi derdim var. kendi derdini çözecek kadarını anlatıyor.

Her söylediğine inanmıyoruz da adamlar o kadar pişkince reddediyor ki doğruluğunu teyit ediyorlar. Dün bülent Turan "hata yapan varsa cezasını biz veririz" diyor. Oldu canım sen yolsuzluk hırsızlığı kendin cezalandır mahkemeler ne güne duruyor?

Ben yaptim dedigi icin inaniyoruz. Buna da hukukta itiraf deniyor pampa.

Her olayı nasıl bilebiliyor? Sezgin Baran Korkmazın içişlerine gitmesini, ziraattin para vermesini falan. Telefon mu dinliyordur?

Hastalık olabilir gidip kuduz aşısı vs yaptırın. İhmal etmeyin.

Devlet hastanesi aciline gidersen kuduz ve tetanos aşısı vuruyorlar sanırım ki gitmen lazım. Geçmiş olsun.

Mesaj: Sokak hayvanlarını koruyalım.

kuduz ve tetanos asisi yaptirin mutlaka.

Kedidir ısırır.onlarca kere cizildim, ısırildim. Kudurmadım.

Türkiye’de kuduz vakası yok. Yerel hayvan koruma görevlisiyim ve düzenli besleme yapıyorum. Defalarca ısırıldım tırmalandım. Henüz başıma hiçbir şey gelmedi.

Ek bilgi: nerede yaşıyorsunuz bilmiyorum ama istanbul anadolu yakasında yalnızca haydarpaşa numunede kuduz aşısı yapılıyor. 5 doz. İlk dozu yaptırdıktan sonra ikinci doz için arıyorlar. Gitmezsen polis gelip götürüyor:)

iğne şart.

kedi bu, belli olmuyor sağı solu.

kuduz falan olmazsın, kediden tetanos da geçemez. gene de seçim senin.

ısırdığı yerde şişme, kızarma ve kaşıntı varsa bakteriyel bir enfeksiyon düşünülebilir.

Toksoplazma olabilir kör ediyor

Direkt o firmalara değil de alt tedarikçilerine belki bir ihtimal. O da atıyorum adam kalıbı kendisi yapsa 20 bin Euro'ya mal edecektir, sen 10 bine satmak istersen o zaman çok düşük de olsa alma ihtimalleri var.

Büyük ihtimal bu firmalar almaz. Alt tedarikçi alir. Bu firmalar üretici değil.

alt tedarikçilere göndersem anasını ağlatırlar sanayi'de hemen çakmasını yaptırırlar. olan bizim konsepte olur.

o sebeple biraz daha üst level bir yer arıyorum.

yoksa görüştüm bir kaç firma ile.

Kolayca çakması yaptırılacak bir şeyse zaten anında çakması yaptırılır, yani üst tedarikçiye satıp koruma diye bi durum olmaz. Madem böyle çok süper bir şey ben olsam kendim bunun üzerine bir iş kurup koçtaş, amazon vs'ye satmaya çalışırdım. Belli bi stok üretip götürmen yeterli zaten bir çoğuna.

Burada Ikea sadece farklı galiba, oranın böyle bir şey kabul edeceğini sanmam.

@roket
1000 tane yaptırırsın 10.000euro falan bağlarsın sonra tüm istanbul'u, izmir'i ankara'yı züğürt ağa gibi dolaşırsın stoğu eritmek için.
ona harcıyacak zaten enerjim yok. tek tek kova satmak vs.

Yok yanlış anladın, sen 1 tane yaptır, koçtaş'a, metro'ya göster, adetli sipariş geldikçe yaptırt sat demek istemiştim. Kapı kapı gezmene gerek olmaz zaten koçtaş beğenirse 10000 taneyi alır direkt, satıldıkça da öder, gibi.

@roket
daha önce koçtaş'a başka bir ürün için gittim. raf parası istiyorlar. o da 10kusd gibi bir şey. sonra bir de pay falan. yine iş uzun yani.

Kendin bir şirket kurup amazon, n11, trendyol, gittigidiyor vs. den satabilirsin.

Ben ürünün sarışıyla uğraşamam diyorsan amazon, hepsiburada ile görüşüp şartlarını sor. Amazonun ürün stok sayısı çok düşük, kendileri satmak için prosedürleri fazla diye düşünüyorum.

almazlar çünkü ne koçtaş ne de metro ne de ika türkiye bir üretici değil. hiçbir işleyişleri üreticiliğe uygun değil. artı böyle dev firmalar hmmm ne güzel makineymiş, madem makina bulduk. hadi imalata girelim şeklinde kararlar vermezler.


en iyi ihtimal senin bu makineyi çalışır hale getirip üretim yapman. ancak icradan diyorsun makinanın sorunları olabilir, üretimi yavaş veya elektrik tüketimi yüksek olabilir vs. vs. cihazı çalıştırmadan ve ufak bir imalat yapmadan bunları bilemezsin.

bu ufak imalatı da gene metro-koçtaş vs satamazsın. daha ufak marketler belki internet satıcıları gibi yerlerde şansını deneyebilirsin.

koçtaş-metro neden satamazsın konusunda sen zaten yanıtı vermişsin. raf parası, aşırı uzun vadeler, bir sürü malı perte çıkarıp masrafını sana yıkmaları, aşırı dip fiyatlarla mal almaları gibi sorunlar var.

başka bir seçenek de bu makinayı uluslararası ikinci el makina pazarlarından birinde yurtdışına satmak olabilir.

Bunu deneyerek görmek daha mantıklı. Termosifonun yalıtımını, saatlik tüketim miktarını vs. bilmeden hesabını yapmak imkansız. Ancak genel itibariyle termosifonlar sürekli açık bırakılmak üzere tasarlanıyor. Öylesi daha ekonomik olabilir.

Deneyerek görmek çok zor, tesisata bağlı bi sürü cihaz var. Termosifon harici tüketim sabit olsa belki olur. Süzme sayaç takmak lazım deneyerek görmek için ama o da değmez heralde

Yeniden ısıtmak sıcak tutmaktan daha masraflı olacaktır.

Ustunde ufak ekran olan prizler var onla olcebilirsin.

bu kombi gibi değil. hani kombi için de söylenir ya, kapatıp açmak mı, sürekli en düşükte açık bırakmak mı diye. kombinin ısıttığı su sürekli ısı kaybediyor ve kombi suyu sürekli ısıtmak zorunda kalıyor.

termosifon öyle değil. yalıtımlı bir kazan. bir kere ısındı mı, kullanılmadığı sürece dış etkenlerle çok fazla ısı kaybetmiyor. sürekli açık kaldığında sıcaklığı sabit tutmak için fazla enerji harcamıyor. kapatırsanız da hızlı bir şekilde soğumaz, ama yeniden ısıtmak için harcayacağı enerji, sabit tutmak için harcayacağı enerjiden fazla olur.

ısı enerjisini arabanın ilk hızını aldıktan sonra düz yolda gitmesi gibi düşündüğünüz için yanılıyorsunuz. fakat konu ısıl kayıp ve ısıtma olduğunda durum böyle değil. ısıl atalet gibi bir fizik yasası yok.

en temiz test etme yöntemi, enerji tüketimi ölçen prizlerden bir tane alıyorsunuz. her iki durum senaryosunu da 1 hafta süre ile test ederseniz. kapatıp açmanın daha tasarruflu olduğunu göreceksiniz.

ikinci kolay test termosifonu 60 dereceye kadar ısıtın. enerjiyi kesip 20 dereceye düşmesi için gereken süreyi takip edin.

ısıyı bu kadar iyi muhafaza etmek kolay bir şey değil.
ortalama bir termosifon 60 dereceden 20 dereceye yaklaşık 7-8 saat içinde gelir. yani bu ne demek. bu sürede ısıyı sabit tutmuş olsanız. bu 8 saatlik periyotta en az 1 defa 20 dereceden 60 dereceye ısıtmak kadar enerji harcamış olurdu. kalan 4 saat için gene bunun yarısı kadar daha enerji yakacak.

kabaca bir tahmin ile kapatıp açmak veya sürekli açık tutmak arasında 1.5x kadar bir fazladan enerji tüketimi olur.

Daha dun konustuk esimle bunu, pek cevap bulduk denemez :)
Caldiklari 7 degil 77 sulalesini en ucuk bicimde yasatacak kadar ama haaaaala neyin hirsi?
Bir olasi teorim nefret. . Turk halkindan nefret ediyorlar, tum guzelliklerini yok etmeye and icmisler.

Yıllar önce şöyle benzer bir soru sormuştum. Gelen cevaplar belki faydalı olur.

(git: 1243376)

Bir kere tehlikeli sulara girdiysen sonuna kadar devam etmen gerekir.

Bugün o mevkiden inse, yarın nerede olacağını hepimiz biliyoruz. Ne kadar para o kadar güç.

Orange haklı. İnsanlar o bahsi geçen büyük paralarla bilmem kaç ev, araba alınır şu kadar yeter falan gibi milli piyango tarzı hesaplar yapıyor. İş öyle değil. Gittikçe genişleyen bir kanunsuzluk denizinde yüzüyorsan “yetti bana çıkayım” diyemiyorsun, hele bir de üst düzey yetkililerdeysen. Üstünü kapatman gerekenler, bunun için susturman gereken insanlar, işbirlikçilerin, söz verdiklerin ve tabii yargılanmamak için iktidarını koruman gerekiyor. Medya, propaganda ayağı da var işin. Böyle bir parazit ordusunu doyurmaya çalışıyor bu ülke. Sadece o baş hırsızları değil.

Orange gayet güzel açıklamış aslında olayı ben de biraz ekleme yapayım, Otomobilinle son gaz gidiyorsun artık araç son derece hızlı ve şu saatten sonra ani bir fren yapman olanaksız eğer frene basarsan takla atarsın.

Birileri torunlarının, torunlarının, torunlarını zengin edecek kadar para kazandı ama bu parayı kazanmak için de çok kişiyi arkasına aldı, o kişileri beslemeye devam etmek için suyun akmaya devam etmesi lazım yoksa seni anında satar senin yerine onlar el frenini çekerler. Bunun küçük bir demosunu yakın zamanda yaşamaya başladık zaten, o yüzden gaza basmaya devam etmek ivmeyi kaybetmemek gerekiyor.

OrangeYellow'a katılıyorum ben de. Zamanında erdoğan demirören'in kayıtları çıkmıştı, "nereden girdik bu işe" falan diyordu. 3 kazanmak için elini veriyorsun, 30 liralık kolunu kaptırıyorsun, sonra onu da kurtarmak için 300'lük işe giriyorsun. Temelde hükümetle yakın olunca evet çok kazanıyorsun ama bağımsız olmuyorsun artık. Ekonomik olarak seni adam kendine köle ediyor. Şu anda mesela şu doğan medya'nın satın alınması konusunda demirören'e verilen ziraat kredisi mevzusu, Demirören dese ki abi ben yapamıyorum herkes kendi yoluna, anında ziraat'ın haciz memurlarını üstüne salarlar, doğan medya'dan o kadar para gelmeyeceği, kredinin batık olduğu zaten belli. Yani hükümetin elinde öyle bir güç var ki, bir cebinden alıp diğerine koyuyor, bu sırada büyük holdingleri de kendine köle ediyor.

Buradaki en sınırsız kaynağı arsa zaten, yani fetöcüler de böyle zengin oldu, diğerleri de. Metrekaresi 100 liraya sit alanı olan ormanlık arsa alıyorsun, bi kalem çevirmeyle 20 kat bina izni alıyorsun, o arsadan 100 kat değerlenerek çıkıyorsun. Adamlar da bunu kullanıyor işte.

maalesef anlam veremediğiniz şey şu,

haksız elde edilen kazanç mesela tanıdığa ihale vermek gibi geldiği gibi gider yani sende eğer mesleki yeterlilik yoksa bugün sana yarın başkasına. çok basit.

peki başkasına gitmemesi için ne yapman lazım? diğer işleri de alman lazım.

yoksa batarsın. çok net batarsın. 500milyar dolar bir günde sıfır olur.

mevzu o.

bu sebeple koç, sabancı hala ayakta 5li çete daha fazla ihale diye yalvarıyor.

adamların ülke falan diye dertleri yok deseler bile sadece ört bas etmek için. tek amaçları başkasına para kaptırmamak çünkü onlar için ara değer yok ya hep ya hiç.

bir zamanlar "müslüman pakistanın, mazlum lideri" numarası yapan herif, şimdi mesela dubaide burj khalifa'da yaşıyor, dubai hükümeti de vermiyor geri, ülkesi verin de asalım diyor.

ne kadar paran varsa, devran dönünce o kadar güvendesin.
bunlar da olur da devran dönerse kaçacaklar ürdün,dubai,malezya,ingiltere,amerika
paralarıyla güvenlik satın alacaklar.

Olayi siyasetten cikarirsaniz daha kolay analiz edersiniz.

Mesela en dandik holding butun maliyeti her seyi ciksin ayda milyonlarca tl kar eder.
Patron ayda 500binler falan alir, c level yonetici 50-100 falan alir.

Yine de hepsi maasini ve sirketi buyutmeye ugrasir.

Bu sirketlerden bir yonetici ya da patron al, dunyadaki butun sirketler senin olsun butun paralari da sana verdik desen yine de durmazlar.

Acun kendi ozel jetinden inince arabaya binip terminale gittigi bi goruntu vardi.
Sagdaki soldaki diger jetlere bakip, su en iyisi su cok buyuk falan diye onlara hevesleniyor.
Ben onun kadar bakmiyorumdur sokaktaki luks arabalara.

Adama o ucaklari versen neden yolcu ucagini ozel ucak yapmiyorum der.
Onu versen neden filom olmasin der.

çok büyük oyunları-planları çok ufak veya kişisel perspektiften (kaç ev araba alabilir gibi) bakarak göremezsiniz. tek bir plan-oyun da yok. iç içe geçmiş yüzlerce girift sistem birbirinin çarkını döndürüyor.

muhtemelen bu sistemin içinde zekası daha yüksek kişisel olrak harcayabileceği 10-50 milyon dolar civarında parasını alıp çıkan çok adam da vardır.

bu varlıklar ile ülkenin kalkınmasına çok daha faydalı işler yapılabileceğine katılıyorum. ancak gene sadece varlık da bunun için yeterli olmazdı. yanında gerekli kültürel algı ve bilgi olmadan bu varlıklar libya ya da arap coğrafyası gibi altın musluk olarak kalırdı. ve işin zor tarafı o kültür+bilgi bizde yok.

Masaya bir kere oturunca kalkamıyorlar sanırım. Yani o noktaya gelene kadar o kadar çok bağlantı, kirli iş, hesap kitap işin içine giriyordur ki "ziyade olsun bana yetti" deyip çıksa hala oyunun içinde olanlar onu kendilerini sağlama almak için ortadan kaldırmak isterler.
Bu işleri bilerek yorum yapmıyorum. Scorsese izlemeyi severim.

Cihazın yazılımı falan varsa pc'ye bağlayınca belki çıkar. İstanbuldaysanız hayyam tarafındaki makinacılar da halledebilir belki

cihazla çektiğiniz fotoğrafların exif bilgisine baktınız mı ?

@orpheus

evet baktım, orda yazmıyor.

günlük.

günlük ofis mi olur yav? yani sevişmelik günlük kiralık ev falan olur da bir günlük kiralık ofisi ne yapacaz?

ofisin günlük olarak kiralık olduğunu söylemedim. fiyat günlük bu kadar. elbet günlük kiralamazlar. basit bi matematikle aylık- yıllık fiyatını da bulabilirsiniz.

tamam da bu sefer de çok oldu. 800 lira günlük demek, basit bir matematikle ayda 24.000 lira demek. oha? en kral plazada dörtte bir fiyatına aynı şartlarda ofis tutarsın.

başka bir şey olmalı.

Günlük değil aylık ama 7. fotoğraftaki çalışma masası kadar olan yer 800 lira. Sanal ofisler zaten bu şekilde genelde.

Özel odalı masalı bir yer istersen fiyat epey artıyor.

800 liraya sana verdiği muhtemelen o yanyana paylaşımlı alandaki ufak masa + sandalye. regus vs gibi kurumsal rakiplerde de sabit masa bu civarlarda. garip bir durum yok.

peki siz biliyorsunuz bu işleri, bana bir akıl verin.

bana öyle yan yana paylaşımlı desk değil ama bir masası, 2-3 misafir koltuğu ve bir dosya dolabı olan yaklaşık 15 metrekarelik bir oda yeter. öyle olursa kaç para olur aşağı yukarı? bir de otoparkı olamsı lazım.

şehir ankara.

mevzu şu. benim kızılay'ın göbeğinde 65 metrekarelik, 2 oda 1 salon, mutfak, wc bir ofisim var. toplu taşıma ile giderdim, pandemi sebebiyle gidemiyorum, kapalı. otopark problemi yüzünden arabayla da gidemiyorum, malum kızılay. burayı kiraya versem 1500 falan ediyor. aldığım kirayla böyle bir yer tutabiliyorsam işimi görür. faturası, sekreteri bilmemnesi de içindeymiş baksana.

ankarayı bilmiyorum. ama istanbulda 3000'den aşağı 1-2 kişilik düzgün ve ayrı bölmeli hazır ofis yok. 3000 ilk başta göze çok gelebilir ama avantajı şık bir bina, otopark, kahve-çay vs dahil, internet, elektrik, su, temizlik, sekreterya vs. dahil. + stopaj ödemiyorsunuz hatta aysonu ödemenin faturasını veriyorlar. masraf gösterilebiliyor.

gunluk bunlar.
bazen gunluk ofis lazim oluyor. iste bilmem nerede toplanti yapacaksiniz ama musait ortam yok. kendi ofisiniz baska sehirde.

gene gunluk diyip, dolandiricilarin ofisleri. adam 3-4 gunlugune kiraliyor. benim ofisim de burasi diyor. misafiri musterisi geliyor bakiyor ki ooo kocaman ofis icinde insanlar. guven duyuyor ve isi verme ya da ortak olma konusunda iyimser davraniyor. onunla alakalidir diye tahmin ediyorum.

Hocam Workington diye bi yer var, Ankara'da Next Level'da var mesela, bunların sizin bahsettiğiniz gibi ofisleri oluyor. Ama fiyatları 2-3 bin civarındaydı en son, ama @orpheus'un dediği gibi mantıklı olabilir.

kadıköyde sinop mantı diye bir yer var yanlış bilmiyorsam hazır şekilde de satıyorlar

İzmir için:

canmantievi.eatbu.com

Migros üçgen mantı. Bolu mantısı mıydı neydi

Ben de migros demeye geldim, onu yapiyorum hep guzel oluyor

itimat'ın mantısı fena değil bu konuda migros'tan bir tık daha iyi.

Denk gelirseniz süleymancıların kermesleri oluyor, ev hanımları yapıp satıyor. :)

Hepsini geç.
Kayseri'de kaşık-la diye bir restoran var. Oradan ev yapımı mantı alacaksın.
Netten sipariş alıyorlar mı bilmiyorum.

Evet, replantation diye geçiyor.
en.wikipedia.org

tabii ki.

temiz bir kesikse genelde sorun olmuyor ama parçalanmalar sıkıntı. hattori hanzo ile kesersen sorun olmaz ama testere sıkıntı.

vay be. teknoloji ne gelişmiş.

ben ameliyat olduğumda vardı geldi biri makinayla kesilmiş iş kazası yani. kendi kolunu kapıp gelmiş. doktor bana anlatıyodu adam da ordayken bu dünyanın en cesur adamı falan diye anlattı bunu ben de helal dedim ben gördüğümde dikikti ve azcık hareket ettirebiliyodu hisleri gelmemişti bayağ iyi hatırlıyorum

ben buna sasiriyorum. 40 yasindayim. ilkokul mufredatinda bize kesilen uzvun buza konularak hastaneye birlikte gitmesi gerektigi ogretilmisti. dikilebiliyor cunku. Kesilen parmagi falan dikilen cok duymusumdur.

Sonra hop bir suredir kesilen uzvun dikilemeyecegi ile ilgili seyler okumaya basladim. Hatta boyle uzun uzun acikliyorlardi nasil buna uygun bir teknoloji yok diyerek. matrixteki glitch midir nedir anlamiyorum? nasil uygun bir teknoloji olmaz. var ya.

instagramda kopan uzuvların dikilmesiyle ilgili cerrahi hesaplar var. bazı şartlar gerekiyor tabi ama çoğu benim beklediğimden daha fonksiyonel oluyor.

@2oda1salon

buza konmali ama doğrudan uzvun buza değeceği şekilde değil, bir torba vb. şey içinde.

hatta şunu koyalım, bir gün allah vermesin birinin işine yarar.

----
Kopmalarda cerrahi tedavinin başarısını etkileyen en önemli faktörlerden birisi hastaya yapılacak ilk müdahale ve kopan kısmın sağlık kuruluşuna getiriliş şeklidir.

Bir kopma olayı sonrasında ilk yapılacak iş hastanın güvenli bir yere alınması ve mevcut bir kanamanın durdurulmasıdır. Hastada olayın şokuna bağlı olarak gelişecek bir tansiyon düşüklüğü durumunda göz kararması, baş dönmesi ve hatta bayılma olabilir. Böyle bir durumda hasta düzgün bir yere yatırılmalı ve ayakları yükseğe kaldırılarak beyine giden kan miktarının artması sağlanmalıdır. Bu sayede hastanın kısa sürede kendine gelmesi sağlanabilir.
Kanamayı durdurmak için genellikle yaralanan kısım üzerine temiz bir bezle sıkıca bastırmak, mümkünse bir sargı ile sıkıca sarmak ve yaralanan kolu veya eli yükseğe kaldırarak kalp seviyesinin üzerinde tutmak yeterli olur. Büyük damarların koptuğu durumlarda ise kolu üst kısmından sıkıca bağlıyarak kan akımını kesmek gerekebilir. İdeal olarak bu işi standart bir tansiyon aleti kullanarak yapmak gerekir.

Hastanın genel durumu kontrole alındıktan sonra kopan kısmı temiz bir bez ile sarın. Eğer parça çok kirli ise sadece temiz suyla üzerindeki kirler gidecek şekilde yıkayın. Herhangi bir dezenfektan madde kullanmayın. Temizleyip sardığınız parçayı temiz bir poşet içine koyun. Daha sonra ikinci bir poşeti buz ile doldurun ve hazırladığınız bu iki ayrı poşeti üçüncü bir poşet içine yerleştirin. Parçayı buz ile asla doğrudan temas ettirmeyin. Bu parçanın donmasına ve dokuların ölmesine neden olduğu için parçanın dikilmesini imkansız hale getirir. Kopan parçayı buzla birlikte taşımadaki amaç dokuların metabolizmasını yavaşlatarak oksijene olan ihtiyacını azaltmak ve bu şekilde daha uzun süre canlı kalmasını sağlamaktır. Kopan kısım parmak gibi çok büyük olmayan bir parça ise uygun şartlarda taşınması halinde 12 saate kadar canlılığını koruyabilir.

Tüm bunların yanında hastaya acil olarak ameliyata alınacağı için kesinlikle yiyecek ya da içecek verilmemeli, midesi mümkün olduğunca boş tutulmalıdır. Hasta ayrıca sigara içmemelidir. Sigara damarlarda büzülmeye neden olduğu için replantasyonun başarılı olmasını olumsuz yönde etkileyen faktörlerden biridir
---

kaynak: www.elcerrahi.com

Şehir içi bir noktadan diğer noktaya götürsün.

Alınmaz. Aracın kmsi çoğu zaman yaşından daha önemlidir. Ayrıca taksi şehir içinde trafik vs de kullanılmış, motoru yorulmuş olacak. Düşük kmli, temiz ve düzgün kullanılmış daha düşük modelli bir araba her türlü daha iyidir.

Motor yeni yapıldı diyorlar ya ondan düşünmüştüm. Plasiyer aracı olarak kullanılacak, yolda bırakmasın az yaksın, çok kaçsın yani.

tanıdık değilse alınmaz.

Tanıdık olsa da alınmaz, Taksiyi genelde tek kişi kullanmaz gündüz farklı birisi gece farklı birisi kullanır, aracın motoru genelde yorgundur ama daha önemlisi tüm alt takımları, iç döşemesi ve elektronik donanımı da aynı şekilde yorgun olur yani öyle motoru yeni değişti zırvasına inanmayın yorgun araç yorgundur alır servisten çıkmazsınız ondan sonra. Yolda giderken her yerinden zırıltı, inilti, takırtı duyarsınız.

Ha paranız azdır, bu şartlar altında asla araba alamam, arabam olsun da istiyorsanız alın ama sizi aslı mutlu etmez o araç sadece ayağınızı yerden keser.

taksi sahibi olarak söyleyeyim. amacınıza bağlı. bu araçlara sıfır motor mecburiyetten yapılıyor, motor götürse o da yapılmaz. arkadaşların dediği gibi bu arabaların üzerinden en az beş farklı şoför geçer. amaç para kazanmak olduğu için oldukça hor kullanırlar. her malın bir kullanım ömrü / saati olur. örn; sadece araç motoru olarak düşünmeyin. cam otomatikleri aynı modele göre daha çabuk bozulacak sık kullanım nedeniyle. diğer parçalarda öyle. araç kasası, metali sürekli kullanım nedeniyle de daha yorgun olacak.

taksi çıkması linea var kendi arabam. linea ile evden köye, tarlaya, kısa mesafe şehir içi kullanım için kullanıyordum. pickup alınca tanıdığa oldukça ucuza verdim.

alınmaz değil kısa mesafeler için alınır, masraf çıkaracağı bilinerek ve çok çok uygun bir fiyat verilirse alınır.

Radyo sinyali ile gönderiyor. Radyo sinyali ile kainatın diğer ucuna da iletişim için sinyal gönderebilirsiniz.

en.wikipedia.org
sinyal 20 saatin üzerinde bir vakitte geliyormuş.

Radyo dalgaları ile iletişim kuruluyor.

Aslında insanların "sesler uzayda kaybolmuyormuş" diye bildiği efsane budur. Radyo dalgaları uzayda epey bir mesafe kat edebiliyor.

Once isin teknik kisminda bir toparlama yapayim.

Isik, Radyo dalgasi, X isini, Gama isini, Mikrodalga, Kizil otesi diye ayirdigimiz seylerin hepsi elektromanyetik dalgalar ve isik hizi ile hareket ediyorlar. Biz onlara frekanslarina gore isim veriyoruz. (Tabi yuksek frekanslarda daha cok enerji tasiyorlar ama su anda konumuz o degil) Biz sadece 380-750nm arasindaki frekanslari gorebiliyoruz ve ona isik diyoruz.

Radyo dalgalari ile mesaj yolladiginda o mesafeyi 20 saatte kat ediyor o sinyal.

Gunumuz averaj insani icin gunluk hayatindaki bir cok sey aslinda kara buyu gibi. Onu gectim isin mutfaginda olan insanlar bile kendi alanlari disindeki sureci genel olarak bilseler de ozelde gel bunun tamamini yap desen oturur kalirlar.

nasıl veri yollayabiliyor kısmının arkasındaki teknik mevzuat çok derin. ilk olarak bizim dünyadaki alıcılarımız artık çok gelişti ve bunları dev bir kulak gibi düşün. radyo haberleşmesinde şöyle bir kural vardır mesafeyi uzatmak için ya bilgiyi taşıdığın enerjiyi anlık olarak arttırmalısın ya da birim bilgi başına düşen enerjiyi zaman olarak arttırmalısın. diğer bir tabir ile daha yavaş konuşmalısın. voyager vericisi de temelde bunu yapıyor.

Voyager 1 ilk fırlatıldığında yakın yörüngede doğrudan telemetri verileri alınıp verilebiliyordu, o dönemde yer yüzündeki antenlerle Voyager'a iki yönlü data transferi vardı.

Araç Saturn'ün halkalarını geçtiğinde artık çoktan bu karşılıklı telemetri transferi sona erdi sadece uydu broadcast yaparak uzaya radyo sinyalleri yayarak hareket ediyor yani artık sinyali dünyaya doğrudan göndermek yerine uzaya broadcast yapıyor.

2000'li yılların başına kadar bu tür sinyalleri yakalamak için yer yüzündeki radyo teleskopları kullanılırdı, ama artık yörüngedeki uydular da bu görevde kullanılıyor, yörüngedeki uydu bu radyo sinyallerini yakalayıp yer yüzündeki alıcılara iletiyor.

Voyager 1 öyle hayal ettiğimiz gibi uzay hakkında devasa veriler göndermiyor dünyaya, sadece kalp atışı dediğimiz, ben hayattayım ve yoluma devam ediyorum diyebildiği çok küçük ping sinyalleri gönderiyor, bu sinyalleri alan alıcılar sinyalin geldiği noktayı tespit edip Voyager 1'in nerede olduğu ve bir önceki sinyal ile arasındaki mesafeyi hesaplayıp ne kadar hızlı gittiği ne kadar yol aldığı gibi verileri hesaplıyor, yani özetle voyager 1 aslında uyuyor biz onun horultusunu duyuyoruz.

Sana verdikleri fisin kopyasi saticida da var, aksam z raporu aliyorlar.
o da kendi kaydini tutuyor.
Sakat bir durumda karsilastirabilir.

şirketine aldığın fatura veya fişler bir denetleme olmadıkça zaten maliyeye gitmiyor. muhasebecin her ay bu kadar para geldi, bu kadar para gitti diye beyan ediyor buna göre vergini ödüyorsun. normal şartlarda da o fiş-faturaları kimse bir daha görmüyor.
maliye bir-bir fiş-fatura kontrol etmez hiçbir zaman.

Brüt alış satış listeleri girilir. Sizin girdiğiniz liste ile diğer firmaların girdiği listede tutarsızlık varsa ortaya çıkar. Bazı durumlarda soruşturulur.

mi box hdmi girişi olan akıllı/akılsız :) bütün ekranlarda kullanılabilir bir cihazdır.

ben projeksiyonda kullanıyorum hdmi girişi olan herşeyde kullanılabilir.

akıllı tv var ama mibox çok daha pratik-hızlı-kullanışlı. yani evet.

akılsız tv ler için

Hdmi ye gerek yok. Eski tüplü tv de bile işe yarar.

githubta ucret karsiligi yazilim yaptirilmaz, yazilim sahipleri istege bagli olarak urunlerinjn kodlarini yayinlarlar.

github programcilarin ve programci ekiplerin, yazdiklari programlarin kaynak kodlarini organize etmek icin kullandigi merkezi bir platform yani program yaptirma / programci bulma platformu degil.

orada isine yarayan programlarin kaynak kodlarini veya kendi programini yaziyorsan kendi isine entegre edebilecegin acik kaynak kodlu kutuphaneleri vs. bulabilirsin anca.

çok teşekkür ederim.
yanlış anlamışım o zaman.
Peki ücret karşılığı program yaptırabileceğim bir mecra var mı?

OpenProject diye açık kaynak kodlu yazılım var, ücretsiz, açık kaynaklı olduğu için yazılım güvenliği bi tık daha iyi olur.

www.openproject.org

Upwork var ama yaptiracagin sey her zaman yapilmistan kotu olur.
Ms project var bu isler icin.

Github'da kodu bulduysan buraya linkini at exe yapmana yardimci olan biri cikar.

bakman gereken yer www.freelancer.com

sıvı sabun sürmüştük uzun süre kesilmişti bir deneyin isterseniz.

Silikon bazlı sprey gres yağı kesin çözüm

yağ kapının yükünü taşıyan silindir menteşelerin içine ulaşmıyor. kapıyı bağlantı noktasına yakın kenardan bir manivela ile 1 cm kadar kaldırın. wd40 olabilir benzeri bir yağlayıcıyı bu menteşelerin içine sıkın ve geri bırakın. sonra yağın dağılması için bir iki defa daha kapıyı yukarı aşağı hareket ettirirseniz iyice derine gider.

El kremi olur yüz kremi olur krem deneyin problem çözülecektir.

Curved kullandım bir süre normalde kullanmaya devam edecektim ama geçici olarak başka yerden çalışıyorum.

Samsungun G5 modelini deneyimledim, ilk zamanlar ilginç gelirken baya hızlı alıştım bence güzeldi. Sonrasında tekrar düz ekrana dönünce monitör sanki geriye doğru kavisliymiş gibi göründü bana buna da alıştım tabi sonunda.

Maalesef iki farklı model monitördü ve curved olanın panel kalitesi düz olandan aşağı kaldığı için düz olan daha iyi geliyor kaliteli panelli curved alırsanız memnun kalırsınız tahminim.
Düz olan Samsung Space monitör olarak geçiyor. Oyunda diğeri daha iyi görünsede incelemelerde gezinme kodlama okuma için space monitör çok daha iyi.

Son olarak Viewsonic ips paneller mutlu eder tahminim araştırın.

ben beğenemedim bir türlü curved ekranları. birkaç oyunda keyif aldım ama günlük kullanımda bana göre değil. curved alacaksanız denemeden almayın derim. şu an vatan gibi elektronik marketlerin akıbetini bilmiyorum. ama avm içindekiler açıktır açık değilse bile 1 haziran sonrası açılırlar. gidip bi 10-15 dk deneyebilirsiniz. bu arada mutlaka ips panel olsun.

27'' de curved cok iyi olmayabilir, 49'' curvedler guzel duruyor ama deneyimlemedim hic. onun yerine 32'' LG Ergo almistim.

IPS +1

Ben bayağı araştırdım, birkaç modele indirdim en son ve LG 27GL83A aldım bir kendime bir eşime. İkimiz de memnunuz ve evden çalışan yazılımcılarız. Bir üst modeliyle (27GL850) arasında sadece usb giriş farkı vardı, aradaki fiyat farkı da çok geldi onu değil bunu aldık.

Bir de Dell S2721DGF vardı, onu da bayağı övüyorlar fiyatı gidip geliyor ama itopya'da vardı sadece iadede sorun çıkarabildikleri için oraya güvenemedim amazon'dan diğerini aldım.

curved sevmiyorum geniş curved yerine 2 tane normal ekranı tercih ederim, dell ultrasharp serisini seviyorum sağ sola yatabilen, inanılmaz memnunum. 2 tane var şu an karşımda.

27" 4k + 24" fhd iki monitör laptopa bağlı kullanıyorum. laptopun ekranını nerdeyse hiç kullanmıyorum. 27" ana monitörüm, 24" ise onun solunda duruyor.

koda yazarken 24" ekranda pdf döküman-datasheet açık. yada pcb çizerken soldaki ekranda şema açık ana ekranda pcb açıktır. bu sayede pcb üzerinde bir komponente tıkladığımda hiç ekran kaydırmadan diğer ekranda şematik bağlantısını görebiliyorum (altium). tek ve daha büyük monitor olsa bu kadar kullanışlı olur muydu emin değilim.

ekranların tümünün göz yormayan ips olması kesinlikle ihtiyaç. bu konuda yüksek fps veren oyuncu monitörleri aslında kötü bir seçim. çünkü fps için renk ve ekran kalitesinden ödün veriyorlar.

başka bir yerde sgk'lı olarak çalışmıyorsan bağkur kaydı yaptırmalı ve primlerini ödemelisin.

eğer ödemezsen borç olarak birikir. ödemediğin için de bu süreçte sgk hizmetlerinden faydalanamazsın. fazla ya da az kısmını şöyle düşün. herhangi bir işletme işçisine asgari ücret ödediğinde sgk'ya aynı bu rakamda ödeme yapıyor. bu ödeme sadece sağlık hizmeti değil emeklilik için de fon oluşturuyor.

ödemediğin için devlet alacaklarına uygulanan e-haciz türü şeylerle karşılaşabilirsin. ya da arada bir çıkan bağkur affından faydalanır ya borcunu toplu ödersin ya da ödemezsin ama prim günlerin de silinir.

mesela:
31 Ekim 2020 öncesinde doğan Bağkur prim borcunuz varsa, hiç ödeme yapmadığınız taktirde, bu borçlarınız Şubat 2021'de silinecektir.


Herhangi bir başvuru yapılmasına da gerek bulunmamaktadır.

Silinen dönem çalışma gününden sayılmayacaktır.
Kaynak: www.sgk.gov.tr

Orpheus+1
Benim hiç ödeme yapmadığım için 2016da komple silmişlerdi borcumu. Pirimi de sildiler tabi

prim silmeleri problem değil de e-hacize falan kalkarlarsa sıkıntı

Valla ben hep ödedim de, bizim muhasebeciye sürekli birileri geliyordu, yapılandırmaya falan başvurup normalde ödemeleri gerekenden çok daha ucuza halledip gidiyorlardı.

Yani bilinçli bir şekilde şu an ödeyeceğin bağkur primiyle altın/dolar alıp kenara atsan, 10 sene sonra yapılandırmada bozdurup neredeyse bedavaya işin içinden çıkabiliyorsun.

Öte yandan zaten vergiden düşüyorsun, hani bağkur ödemesen gelir vergin artacak, o yüzden ödemek bana mantıklı geliyor. Gelirin yoksa başka konu tabi.

2009 yılından beri bağkurluyum. hiç prim ödemedim. hiç sağlık güvencesinden faydalanmadım. her afta borcu sildirdim. hiçbir zaman haciz ya da e-haciz gelmedi. günleriniz silinmiyor. af geldiğinde geriye dönük ihya isteyip sildirdiğiniz primleri ödeyerek haklarınızı kazanabiliyorsunuz.

hedefim 63 yaşa gelince (ömür yeterse) 15 yılı ihya edip emekli olmak.

edit: yukarıda bahsedilmiş sağlıktan faydalanılma işi düşünülmüyorsa primleri akılcı yatırımlarla değerlendirip emeklilik yaşı geldiğinde toplu ödemeyle emekli olunabilir. ihya durumu daha avantajlı olabilir. geçen afta e-devlette baktığımda ödemediğim dönem borçları bu dönem üzerinden değil geçmiş dönemdeki tutarın yasal faizi ile hesaplanmıştı. faiziyle bile bugünkü primlerden uyguna geliyordu.

Maaşınızı bankadan aldığınız sürece o maaşa tekrar haciz gelecek, banka değiştirsenizde. Aile yanında oturduğunuz ev ikamet adresinizse oraya da haciz gelebilir.

İhtiyacınız olduğunda kredi/kredi kartı alamayacaksınız.

@neysene,

Maaşım daha bankaya yatmadan haciz tutarı kesilip yatıyor. Bu durumda yattıktan sonra bir kere daha haciz mi gelir demek istiyorsunuz?

@gokank4,

Bankalarda batık kredilerim olduğu için zaten herhangi bir banka ürünü kullanamıyorum.

yapılandırma veya devlet borçları nedeniyle kolay kolay evine haciz gelmez. ancak bu gelmeyecek garantisi değil. bunun yerine bankadaki parana hiç beklemediğin anda e-haciz uygulanabilir. ya da üzerine ev-araba varsa bunlara haciz gelir. senden mal beyanı isteyebilirler bunu yapmak zorundasın.

devlet borçlarında zaman aşımı 20 yıl. yani ticari-banka borcu gibi 10 sene sonra silinmiyor. bu yüzden eninde sonunda o parayı senden alırlar. herhangi bir yapılandırma çıktığında tekrar uygun taksitlerle yapılandırıp ödemelisin.

kaç tane alacaklı olduğu veya borcun miktarına bakılmaksızın maaşının en fazla 1/4'ü haczedilebilir. yanılmıyorsam bir tek nafaka alacaklarında bu oran farklıydı.

Maaşınıza bir kez haciz uygulanıyorsa ikinci kez uygulanmaz. Demek istediğim şuydu: eğer maaşınızı başka bankaya aktartıp hacizden kurtarmaya çalışırsanız yeni bankada da bulurlar. Tc kimlik numaranız üzerinden bütün yasal bankalara bildirim gidiyor, hepsi size haber verilmeden takibe alınıyor.

Üzerinizde herhangi bir mal varlığı yoksa ve olmasını planlamıyorsanız, yapılandırmanız bozulduğunda canınızı sıkacak bir şey olacağını sanmıyorum.

@yapma be,

Dediğiniz gibi üzerimde herhangi bir mal varlığı yok ve olmasını planlamıyorum.

El makinasını bilgisayara bağlayamazsın.
Bu yazıcılar demirbaş için kullanılır genelde. Masa sandalye falan.
5li barkod kağıtları var küçük ölçğ istersen.
Bir de barkod yazıcı alman lazım.
Sonrasında bilgisayardan yazdırabilirsin.

biz bir ara normal yazıcıdan etiket basıp yapıştırmıştık. a4 ebadında kendinden yapışkanlı etiketler var. çok masrafa girmeden halletmiştik, bizim ürün sayısı düşüktü. örnekte 14 adetlisi var ama daha fazla sayıda etiket bulunduran kağıtlar da vardır.

örnek: www.hepsiburada.com

www.melkateknik.com

bizd bu makinadan var. bir de bartender programı var bilgisayarda. sanıyorum bartender programı içinde farklı ölçüdeki etiketler için dizaynlar var.

program excel dosyasından raf etiketini otomatik olarak oluşturmuş oluyor. bartender programı içinde istediğimiz ürünün olduğu sayfaya gidip raf etiketini basıyoruz. buna ihtiyaç yok sanırım sizde.

ürün etiketini ise biz her seferinde baştan yazıyoruz ama bunu neden yapıyoruz bilmiyorum. isterseniz her ürün için ayrıca bir bartender dizayn oluşturabilirsiniz. personel de ilgili ürünü açar ve istediği sayıda yazdırır.

bizdeki en küçük etiket 2cm*4cm

daha küçüğü var mı bilemedim ama vardır mutlaka.

yapmak istediğiniz şey için, bir bilgisayar olması şart. bir program olması şart. basit bir barkod okuyucusu ve basit bir barkod yazıcı gerekecek. benim önerim, bu sistemi kendiniz kurmaya çalışmaktansa, bir firma ile anlaşın, onlar halletsin. kendi başınıza uğraşmak kolay değil.

etiket konusunda br ek bilgi vereyim. barkod etiketlerin termal ve ribonlu olarak iki çeşidi var. termal baskı bildiğimiz yazarkasa/fax kağıdına basmak gibi ve dayanıklılığı-kalıcılığı düşüktür.

ribonlu denilen tür ise çok ince bir baskı jelatinini ısıtarak üzerindeki tabakayı kağıda aktarmak şeklinde çalışır ve dayanıklılığı çok daha yüksektir, gümüş veya başka renk etikete baskı yapabilir. ucuzdur ama etiketin yanında bu ribon malzemenin de bir maliyeti olur.

bu iki baskının yazıcıları da farklıdır. ve bazı türler her iki etiket tipine de baskı yapabilir.

denedim ama beceremedim. fakat klasik tek fazlı uykuya da uygun değilim. en verim aldığım yöntem işim gücüm olmadığında uykum geldiği anda yatıp uyanınca kalkmak bunlar genelde 2-3 saat arası oluyor. çok daha kısa yarım saatlik uykuları asla beceremiyorum. ya uykuya hiç dalamadığım verimsiz bir uzanma ya da uyuya kaldığım 2-3 saatlik bir uyku oluyor. bunun tek istisnası aşırı yorgun olduğum ama uyumamam gereken durumlarda sandalyede yapılan 15 dakikalık power nap.

fakat burada fizyolojik durumun da önemli olduğunu düşünüyorum. örnegin solunumu etkileyen bir uyku apnesi sorunu varsa kısa uykudan verim almak mümkün olmuyor.

bu iki fazlı uyku konusunda atalarımız da değil daha yakın. endüstriyel toplum öncesi böyle yaşanıyormuş.

endüstriyel toplum öncesi 1600 1700lerde çift fazlı varmış da. atalarımız ise sürekli nap yapıyormuş tehlikelere karşı açık olabilsinler diye. tavşanlar gibi işte. kimbilir kaç kez uyanıp uyuyorlar geri gün içinde.

o yüzden geceleri uyandığımızda aklımıza binlerce yıl önce tehlike duyunca uyanan atalarımız gelip rahatlatabiliriz uyanmamızın sebebi olarak :)

ev kedisi mi, iştahı, hareketliliği nasıl ?

Bahçeye çıkan ev kedisi. Iştahı vs yerinde.