çok ama çok endişeliydim bu konuda. ama sonra şunu fark ettim, biz o konumda olsak, kendimizi bir şekilde haklı çıkararak o sisteme adapte olup, "enayi" yerine konulmak istemeyebilirim. bileyemiz.
yani, şöyle. araba tamircisisin diyelim. iş geliyor, 100 liralık maliyeti var sana, dükkan kirası-çırak payını da düşünüp, 200 diyorsun. sonra bakıyorsun ki yan dükkanda aynı işi yapıp, 600 lira alındığını görüyorsun sonra. ne yaparsın? gidip komşunla kavga mı edersin? sonuçta bu tamiri yaptıran kişi araştırmamış, ya da şikayeti yok 400 fazla vermeye ve veriyor. komşuna "neden fazla alıyorsun" diye hesap soracak halin yok. bu konunun bir olayda değil, devamlı olduğunu düşün. sanayide herkes o işlem için 600 alıyor diyelim. sen hâlâ 200 almaya devam eder misin? belki şimdi farazî olarak düşündüğün için sana almazsın gibi geliyordur, ama alırsın emin ol. bir yerden sonra "eeew, bir ben miyim dünyanın enayisi" dersin.
taksici olmak da bence aynı. hiç taksici yakın arkadaşım/akrabam yok. ama müşteri seçerek o adam günlük nerden baksan 1000 lira daha fazla kazanıyordur. tipinden-duruşundan 20 liralık yere gideceğini tahmin ettiği kişiyi almayarak, biraz ötedeki havalimanı müşterisini kapabilir. hepimiz taksicilere kızıyoruz. benim de hayat kalitemi düşürüyor taksici sorunu. yeterli mesafe yoksa gece geç saate kalamıyorum taksici almıyor diye. ama düşününce, o taksicinin yerinde olsam zamanla çakallık yapmaya ben de alışırım gibi.
şunu demeye çalışıyorum, insan gerçekten de başına gelmeyen bir şey için nasıl hareket edeceğinden emin olamaz. başına gelince kendini aklıyorsun. "herkes böyle" diyorsun. vicdan, kazanımlar doğrultusunda kandırılabiliyor. o bahsettiğin insanlar asla içten içe "ben kötü bir şey yapıyorum, aslında kötü biriyim" demiyorlar.
meşhur örnektir, bir binanın bütün camları kırıksa, harabeyse geçerken sen de bir taş atabilirsin. ama hiçbir camı kırılmamış binaya atmazsın. çoğunluk, insanı kötüye iter.
bütün bunların üzerine, kendimce çözümü söyleyeyim. biz iyi insanlar olacağız. "düzen böyle" demekten kaçınacağız. bunun dışında da, yurtdışında birçok ülkede olduğu gibi, devlet kuralları koyacak. tamir fiyatları sabit olacak. fazla para ödediğini düşünen kişi rahatlıkla devlete başvurup, tesbit isteyebilecek. şimdi ben tamirciye fazla para verdiğimi düşünsem, devlete başvurmam. senelerce uğraşırım diye düşünüp çekinirim. bırak devleti, o adama da gidip sormam. belalı çıkar, kızar, bağırır. bana bağırdığı için devletin bir yaptırımı olmaz çünkü. bıçaklayanlar serbest kalıyor, o mu gözaltına alınacak? özetle, devlet çözüm sunmak zorunda. ama o zamana kadar ve o çözümlerden sonra da, biz iyi olacağız. en azından başkasının endişelenmesine neden olmamak için.
0