italyan erkekleri..

kemikli yüz, keskin bakış <3

brezilya ve yunanistan favorilerim.

İtalya
Türkiye

Top 4

Fransa - o koca yamuk burunlari ve renkli gozleri
Italya - kaslari alinmamis olmali ama, koseli yuz hatlari, muntazam vucut..
Almanya - asiri sevimli bi seksilik var bunlarda.
Turkiye - kesinlikle genelleyemiyorum ama cevremdekiler filan baya yakisikli hep.

guatemala

irish man kalb kalb.
bi de avustralya olabilir.

amerikanlardan çıkıyor. adamlar tüm avrupanın birbirine karışmış melez hali. tabii çıkar.

sonra belki batı anadolu türkleri. karışmamış olanından.

latinlerin kızı da oğlanı da bir başka güzel.

ne varsa melezde var. kat birbirine, kusursuz erkeğe/kadına ulaş.

törki. italya diyenleri anlamıyorum adamlar bildiğin hristiyan türk. ispanyolları seven bizim doğulu erkeklere yüz vermez. hadi fransız desen neyse. sarışın seviyosan iskandinav ama o kadar sarı erkek iyi değildir bence.

Italya degil. Turkiye hic degil.
Hollanda, Finlandiya, Danimarka, Sirbistan, Karadag, uzar gider.

İspanyollar fena değil

İSVEÇ <3 <3 <3

yerinde gördüğüm tek adamlar ukraynalılar, o yüzden bizzat gördüklerime dayanarak yorum yapamam ama internette "ulan ne biçim herifler be" dediğim avustralyalılar ve yeni zelandalılar var. analarının karnından ragbici olarak mı çıkıyolar artık bilmiyorum ama cidden efsane oluyo bu adamlar, #nohomo. fransa'da, ingiltere'de de ragbici var ama yeni zelandalılar kadar iyi görünmüyolar mesela gözüme. nasıl desem adamlar kas yığını ama tam olarak kadınların "çok kaslı olmasın" dediği tipte. genetik meselesi bence o, hani çoğu adam isterse 10 sene çalışsın o vücut şeklini yakalayamaz gibime geliyo. kaslanır mesela ama o kadar güzel görünmez.

bunlar hep rajrex'in yüzünden ha, bilinçaltımıza nasıl işlemişse herif sözlükte iki entry okuyup neşelenelim derken gödçü olup çıkmışız farkına bile varmadan :((

her milletten var be abi. her milletin yahuşuklusu ayrı güzel. "amarikalılar iranlılardan yakışıklı." diyenler de var ama biraz da bakım meselesi.

almanya, yaaayy :D

iskandinavlar ve avustralyalılar bence.

türkler kesinlikle değil. hayır kendimden biliyorum.

kadının da erkeğin de melezi ve latini çok güzel.
ayrıca İtalyanlar ve İspanyollar.

Hollanda'da über bir iskelet yapısı var. Kızlı erkekli yani, zaten ortalamada dünyanın en uzun boyluları :o fücudlar şa-ha-ne. Erkekleri geçtim kızları da incelemekten kendimi alamadığımı itiraf etmeliyim addggsaffaad hani şu skinny jeanler falan direkt onlar için üretilmiş. Öyle jilet gibi duruyor üzerlerinde. Bakınca "bizim millet topluca raşitik" dediydim ben

Çek erkeklerinin yüzleri acayip yağuşukluydu. Vücutlar ortalama fakat o yağuşukluluk efsane ! bunlar > dutch men
Hatta o kadar ki bizdeki, sokak başıda kaldırıma çöküp, geleni geçeni ağzının suyu akarak izleyen kekoları anladım, inanmazsınız. Zira ben de yolun kenarında durup adamların hangisinin suratına bakacağımı şaşırmıştım ehi ehi. Benim oyum kesinlikle bunlara.

İtalyan erkekleri de hiç fena değil ama bana denk gelenleri gözlemlediğim kadarıyla bunlarda centilmenlik genlere kodlanmış ;) Gayet doğal akışında kibarlar, abartı kasıntı gelmiyor!

Ha bir de bana denk gelen romanyalılarda bi beybifeyslik efendime söyleyeyim hatta saf/masum ifade falan vardı ama bunu genelleyemem şimdi.

Bye

her millette yakışıklı erkekler var. ama gittiğim yerlerden kıyaslayacak olursam beğendiğim 3 erkek tipi var. sıralama şöyle:
1-italyan(hiçbir istisnası yok, mü kem mel)
2-güzel gülüşlü kirli sakallı ispanyol (nedense jeffrey dean morgan'ı bu kategoriye sokmuştum ama abdliymiş, yıkıldım biraz)
3-ciddi fransızlar(beyaz ten, koyu renk saç, mavi göz)
daha uzayacağını farkettim listenin o yüzden ilk üç böyle bende. her ülkeden sayabilirim. dünyada yakışıklı çok.

ya ben ingilizleri begeniyorum. espri anlayislari + sarisin/acik kumralliklari + yuzlerinin kemik yapisi filan.. bi de ustune o aksan ekleniyor, miss <3

edit: ayrica bu kadar millet soylenmis ben mi gormedim yoksa baska ingiliz diyen olmamis mi? ben şok!

yunanistan. yunanistan göçmeni türkler de uzun boylu, renkli gözlü yakışıklı oluyor genelde.

Sarı İngiliz erkeği. Altın saclı, bebek yüzlü kız gibi adamlar, ustune ingiliz centilmenliği ve aksanı da eklenince bu adamlar rakipsiz. Bunlar yüzünden ülkeye ilk geldiğimde kafama sıkacaktım kac kere, neyseki ülkeye zencileri, Hintlileri de almışlar, onları gürünce iman ettim:)

Bir de bizim kızların İtalyan erkeği zaafı var. O İtalyan dallamaların hepsi İngilizlerin tassagını yesin. İtalyanlar Avrupanın kekolarıdır. İngiltere'de bir italyanı 10 metreden tanıyabılıyorum. 10 santim yanındakı adamla bağıra bağıra konuşan barzolar toplulugu

Bu Italyan yakisiklilarini bir ben goremedim heralde.
Ayrica in vino veritas +1

kayseri.

yerine ve kişiye göre değişir. küçük işletmelerde, yöneticinin kişiliğine göre sorun olabilir. zaten büyük bir firmada böyle şeylerin pek bahsi olmaz diye düşünüyorum. mesela arkadaşım 5 kişilik bi yerde çalışıyor. patronları çok kemalist bir kadın ve sürekli akp'den şikayet ediyor. çalışanlardan biri de epey akp'li. sessiz kalmak zorunda kalıyor. yani böyle bi ortam olursa sesinizi çıkaramazsınız. görmezden gelebilirim derseniz problem yok.

sürekli siyaset filan mı konuşuyorsunuz? konuşuyorsanız neden konuşuyosunuz?

bizde alakasız görüşte olan insanlar var. gereksiz konuşmaya girmiyoruz hiç tartışma çıkmasın diye.

Işe gore degisir. Ben 2 gün icinde ayrilmistim oyle bir durumda kalip. Meslegim geregi olmazdi cunku. Siz ne iş yapacaksiniz onunla alakali biraz.yani siyasi görüşle yapacaginiz iş arasinda baglanti var mi yok mu ona gore.

kim olduğuna nasıl davrandığına bağlı 2007 2008 yılında çalıştığım işyerinde patron bir siyasi partinin il yönetiminde idi. Arabasına seçim zamanlarında bayrak yapıştıran tiplerden. Tamamen zıt siyasi görüşteydik. Yani şöyle söyleyeyim ben patron o eleman olsadaydı ben şutlardım. (sırf siyasi görüşünden) ofise gelen müşteri haricindeki misafirler bile hep siyasi çevresi idi.hiç sıkıntı çekmedim.

bazı yerlerde çalışanlar kendi içinde cemaat, dergah yapısı oluşumuna kadar vardırıyor işi.
bu türlerle değil de, kişisel görüşleri farklı olan insanlarla bir arada yaşamak zaten çağdaşlığın gerektirdiği bir davranış.

Sıkıntı olmaz.

Kimse isyerinde siyasi muhabbetlere girmiyorsa bir sorun olmaz, profesyonel olmak lazim evet.
Bizimkilerle ayni kulvarda goruslere sahip oldugumuz icin biz konusuyoruz:)

bu kişiye göre değişir bence. yani saygılı olmakla alakalı. ama ülke insanında bu yok maalesef. ama ılımlı biri değilse siyaset konuşmasanız da illa ki bir yerde çatışma olabilir.

Martin Luther King.

gereksiz değil. sen konuşurken biri o şekilde gelse sen de rahatsız olursun. %10'u temsilen.

heyecanlanmaya bişey demiyorum da o kız o ödülü kesinlikle hak etmiyor.

edit: seyler.eksisozluk.com

Gereksiz yere linç edilmeyi bırak, linç edilecek bir durum yok ortada. Sözlüğü uzun zamandır hiç bu kadar kalitesiz görmemiştim.

linç edilmesi anlamsız ancak daha duyarlı davranıp cüneyt arkın'a saygısını gösterebilirdi diye düşünüyorum. bir de hali hareketi aşırı samimiyetsiz geldi.

yine de linç edilmesi çok anlamsız.

bizim insanımızın saygı dediği şeyi ben anlamıyorum ya. alt tarafı sikko bir ödül töreni, abd'de falan goygoyla geçiyor bizde anlamsız tripler.

ben de anlamadım. bi defa kızın sahneye atladığı iddia edilmiş. tamam da kafasına göre yapmadı herhalde, muhtemelen bir yanlış anlama oldu. yani "dur şu cüneyt'in konuşmasının içine sıçayım" amacında olduğunu düşünmemiz için en ufak bir neden yok. çok heyecanlı olduğu zaten belli. önüne geçmiş denmiş de pardon neresine geçecekti? mikrofon ortada duruyor. ben iş görüşmesinde kapıyı açıp görüşmeci kadına elimle buyrun diyerek yol vermiş, arkasından kadının geçmesini beklemeden kendim dışarı çıkmıştım askfjd kadın da tam atak yapmıştı, kalmıştı ben öyle yapınca. yani insan gerginken ve heyecanlıyken saçmalayabiliyor. ekşicilerin canı sıkılmış yine, abartmışlar.

Eçin sangu kim? Olay ne? Özet geçin.

bir kadın olarak güzel kadınları çok beğenirim ve güzelliklerini övmekten de zerre kadar çekinmem. elçin sangu da bence oldukça güzel bir kadın. fakat bu görüşüm, onun aptal olduğunu düşünmeme engel olmuyor.

şu saçma cinsiyetçi tavrından vazgeç. kadınlar güzel kadın görünce sövmeye başlamıyor yani yok öyle bir dünya.

Kendisini tanımam, dizilerini, filmlerini izlemedim. Sözlükte popi olunca açtım baktım. Heyecandan denmiş ama yıllarca tvde olan bir insan niye bu kadar heyecan yapsın ki? Sen, ben çıksak sahneye, hadi neyse. Bence kadının genel yapısı, ruh hali böyle. Kasıtlı da yapmamıştır illaki ama hani düşüncesiz, patavatsız insanlar olur, onlara benzettim.

Olayı bu kadar abartmak saçma tabii, gereksiz bence de. Milletin canı sıkılıyor, bunlara sarıyor işte.

Ama "yazanların %90'ı kıskançlık yapan sözlük kezbanıdır" demek de aynı şekilde saçma ve gereksiz geliyor. Nasıl linç etmek yanlışsa, bu tavır da yanlış.

İlki.

Bence ilki

ilki kulağa daha hoş geliyor

ilki

ilkidaha iyi. ikincisinde hafiften bir anlatim buzukluğu var sanirim.

ilki yahu. ikincisi bence çok yanlış geliyor kulağa. hiç duymadım öyle bi şey.

vay anam vay, samimiyet ha.

''birçoğumuzun tekrar ettiğimiz'' diye bir türkçe yok.

person of interest, narcos bilim kurgu tarafı ağır basar.

ayrıca drama olarak six feet under, the sopranos derim.

the office ve parks and recreation indir tabii ki.

it's always sunny in philadelphia'yı sevdiysen the office'ı kesinlikle izlemelisin. pişman olma ihtimali görmüyorum.

hepiniz sağolun ama en iyisi ben izlediklerimi yazayım çünkü parks and rec dışında yeni öneri gelmedi :(

the office
rick and morty
always sunny
game of thrones
friends
seinfeld
sopranos
spartacus
dexter
sherlock
mentalist
fringe
big bang theory
arrested development
black mirror
better call saul
breaking bad
brooklyn nine nine
modern family
mr robot
preacher
silicon valley
the wire
luke cage
daredevil
jessica jones

o değil de ne boş adammışım. pii.

maşallah. o zaman family guy, curb your enthusiasm, house m.d. ve lost diyorum.

sürükleyiciliği açısından oz diyeceğim. komedi olarak da the it crowd, bundan daha komik bi dizi yok bence.

Orange is the new black
six feet under
Louie
Shameless
Banshee
11.22.63
luther
true detective
Fargo
penny dreadful
Sons of anarchy
Hannibal
House of cards
The man in the high castle
Stranger things
bron/broen
American horror story

Evet.
Ad Soyad
Tarih
Şehir

Hiç yapmadım. Aklıma bile gelmedi böyle bir şey yapmak.

evet, ilk zamanlar yapmazdım ama sonradan bu alışkanlığı edindim.
ad-soyadımı, tarihi, aldığım şehri yazıyorum artık.

İsim şehir yıl yazıyorum ben.

hayır. zaten ömrüm iki şehirde geçiyor. ha 2010 ha 2016, hepsi aynı. gerek görmüyorum, bana ne.

aklıma geldikçe

Aldığım tarih ve şehiri yazarım. Babam bir de ismini yazar imza atardı, ondan geçti sanırım.

yazmam. saçma bulmuyorum.

Yazarım.

Harry Potter ve Ölüm Yadigarları'nın ilk sayfasında adım, soyadım, imzam ve 25.05.2015 yazıyor.

Evet yazarim. Adimi ve Kasım 2015/izmir seklinde örnegin.

Ben de aynısını yapıyorum. Okuduktan sonra da son sayfasına tarih atıyorum.

Babam yapar da ben kitaba yazı yazmayi sevmiyorum

İlk sayfaya ad-soyad
Son sayfaya günlü tarih/ay-yıl/yıl ve semt-şehir. Eğer hediye ise, hediye edenin adı ve semt-şehir

Lim5 +1

son sayfaya bir şey yazmam

ya hiç yazmam, artık yazıcam.

çok güzel bişeymiş aslında.

en sevdiğim şey, bir kitabı aldıktan sonra isim, tarih ve aldığım yeri yazmak (genelde semt yazıyorum).

eskiden arada yapıyordum, uzun zamandır saçma buluyorum

önceden yazardım ad soyad tarih şehir. bir de imza atardım. babadan kalma bir alışkanlıktı... sonra kendi kendime "ulan sanki kitabın yazarı benim triplere bak" dedim ve bıraktım bu işi.

işsiz olduğum için ağladım.

dün ağladım, geceye doğru. eski kız arkadaşım bana seni sevmiyorum dediğinde.

iş arkadaşım öldüğünde

eski sevgilimi özlediğimde ağlamıştım. 3-4 hafta geçmiştir.

aşksız prens +1. hem de çok saçmaydı, böyle bir anda, lavaboda. 1 hafta kadar önceydi.

herhalde 1-2 yıl oldu. parasal sıkıntılar yüzünden herhalde. net hatırlamıyorum.

işteki yoğunluk ve stresten dolayı ağladım 2 hafta önce. fotokopi çekerken üstelik. bir anda. umarım bir daha olmaz.

Geçen hafta, arkadaşımın anlattığı rüyaya.

15 16 sene once babaannem oldugunde sanirim.

eski kız arkadaşa duyulan özlemden ötürü ağladım.

Dün akşam shameless izlerken ağladım. Öncesinde çok uzun zamandır ağlamamıştım.

beni tüketen zalımın kızına
www.youtube.com
zamanı meçhul.

Anne dizisinin 1. bölümünde.

Sanırım cenaze namazıma dostum dediğim hiç kimse gelmeyecek diye ağlamıştım. :D

sıkıntı ve sinirden 3 sene kadar önce ağlamış olmam lazım.

10 kasım'da cocuklara bugün hakkında konusmak isteyen var mı diye sordugumda, sınıfın en yaramaz, en problemli ögrencisi Efe söz alıp konustugunda, herseyin bu kadar farkında olmasına, bilincli olmasına, vefasına, sevgisine saygı duyarak dayanamyıp agIadım.

2-3 gün önce vatanım sensin dizisinin 10 Kasım fragmanına

Anne dizisinin 2.bölümünde ağladım, Zeynep annesinin kendisini nasıl terkettiğini anlatırken.
10gün oldu heralde.

dün akşam bir filme.

2 gün önce falan müzik dinlerken agladım. çünkü müthiş güzeldi. güzelliğe minnet duydum.

youtube'tan kazanacağın para düşük bi şey. öyle çok para kazanma olayı yok.

www.youtube.com
www.youtube.com

köpek bakımı, spor, bilgisayar oyunları, makyaj, moda gibi kanallara nazaran daha az ilgi görecek bir alan olur. ama o alanda başka kanallar yoksa da öne çıkma şansın olur.

not: bu kanallar takipçisi oldukça fazla olan kanallar ve kızın konuşmasından anladığım kadarıyla ayda 1000-1500 civarı bir şey kazanıyor. tabii fena para değil ama dediğim gibi 300.000 küsür takipçisi var, bunu göz önüne almak lazım. izlenme sayısı, beğeni sayısı, yorum sayısı gibi faktörler para kazandırıyor.

para kazanmayı önemsiyorsan ingiliççe yap, başka türlü imkansız.

ingilizce yapman lazım evet. bir de önce kanalı aç, izleyici kazan sonra youtube'da reklam işine girersin.

kocaeli inönü yaylası çok güzel

burgazada olabilir. gerçi ada halkı bazen sorun çıkarıyor ama kışın artık pek kimse olmadığından sorun olmaz diye düşünüyorum.

ben okudum karşim buyur :)

yeni ahit'i okudum. eski ahit'i de biraz okudum diyebilirim.

incil hikaye kitabı gibi bence. eski ahit daha sert olsa gerek. ibrahimi dinlerin kitapları işte. aynı efsanelerin anlatımları.

dur düzgün cevap verecem. bir kere soru yanlış. kutsal kitabı okudunuz mu demen gerek. incil müjde demektir ve yeni ahit'i kasteder.

eski ahit kuralcıdır, katıdır, israiloğullarına yöneliktir. çünkü tanrı'nın ibrahim'le yaptığı anlaşma neticesinde, oğlu ishak'tan devam eden bir anlaşması vardır.

yeni ahit ise tüm insanlığa müjdelenmiştir. isa mesih'e, tanrı'nın beden alarak yeryüzüne geldiğine, çarmıha gerilerek öldüğüne (insani doğasının) ve üçüncü gün dirildiğine iman eden herkesin sonsuz yaşama kavuşacağını müjdeler. yani aslında tanrı insanların günahlarının kefareti için, insan bedeni alarak yeryüzüne geldi, kendisini feda etti ve üçüncü gün dirildi. bir bakıma ölümle ölümü yenerek insanlara sonsuz yaşamı hediye etti.

eski ahit nefret dolu bir kitap. korkunç bir dili var. yahudi ve hristiyanlar o kitaba inanıp nasıl islamiyete bok atar bilmiyorum. bana kalırsa kuran'dan daha çok şiddet içeriyor. bir de betimlemeleri çok komiktir. ne bileyim, tanrının öfkelenince burnundan ateşler çıkması gibi şeyler vardır, ejderha gibi, komik geliyor bana.

yeni ahit, eski ahit'ten çok farklı. içinde çok fazla merhamet, sevgi, barış mesajı var. ancak tuhaf ayetler burada da mevcut. eşcinsel ve kadın düşmanlığı göze çarpar. çelişkili tarafları boldur.

not: hristiyan kökenli ateistim.

@nathan, yeni doğmuş çocuğa kebap yediremezsin.
eski ahit insanların anlayacağı şekilde ve betimlemeler/sembolik anlatımlar kullanır. mesela ezgiler ezgisi bölümünde erotik ifadeler yer alır. ama bu tanrı ve çocukları (insanlar), rab ve israil, mesih ve kilise arasındaki sevgi, saygı, ilişkiyi betimler. ama yüzeysel olarak baktığında süleyman'ın şulamlı bakire kıza yaptığı kur gibi algılar mehmehmeh ne gomik dersin.

yeni ahit'te yer alan kadın düşmanlığına bir örnek alayım. hristiyanlık kadar kadına değer veren bir din var mı? kutsal bakire meryem, kuşkusuz o heruvimlerden ve serafimlerden daha yücedir.

eşcinsellik sapkınlıktır, ama yine de eşcinselleri öldürün/ayıplayın/dışlayın diye bir şey yazmaz kitapta. biraz anlatsana bol olan çelişkili tarafları. ilgiyle dinlemek isterim.

@cekilmis gayfe

ben betimleme yok demedim ki. komikler dedim.

Kadınlar toplantılarınızda sessiz kalsın. Konuşmalarına izin yoktur. Kutsal Yasa’nın da belirttiği gibi, uysal olsunlar. Öğrenmek istedikleri bir şey varsa, evde kocalarına sorsunlar. Çünkü kadının toplantı sırasında konuşması ayıptır. 1. korintliler 34-35

Kadınların da saç örgüleriyle, altınlarla, incilerle ya da pahalı giysilerle değil, sade giyimle, edepli ve ölçülü tutumla, Tanrı yolunda yürüdüklerini ileri süren kadınlara yaraşır biçimde, iyi işlerle süslenmelerini isterim. Kadın sükûnet ve tam bir uysallık içinde öğrensin. Kadının öğretmesine, erkeğe egemen olmasına izin vermiyorum; sakin olsun. Çünkü önce Adem, sonra Havva yaratıldı; aldatılan da Adem değildi, kadın aldatılıp suç işledi. 1. timoteos 9-14

bence bunlar bile yeterli. bunlar benim için kadın düşmanlığı. ailede erkeği "reis" konuma koyan başka ayetler de var, cinsiyetçiliğin dik alası.

evet incil'de kadınlara değer veren ayetler de var, bu da çelişkili yanı zaten. kuran da böyle. bazı yerde kadını aşağılıyor, bazı yerde yüceltiyor. ama gerçekte iki dinde de kadının yeri bellidir. kadın din görevlisi yalnızca bazı protestan kiliselerinde görülebiliyor. kadim kiliselerde bahsi dahi geçmiyor. keza hristiyanlığın öğretisi bile tek başına sorunlu. tanrı dünyaya erkek bedeninde geliyor, erkek havarileri oluyor. kilise ikonalarında "baba tanrı" da erkek olarak resmedilir mesela. ermeni kiliselerinde böyledir, zannediyorum katolikler de yapıyor bunu. sorsanız "hayır, o sadece betimleme" derler.

evet 2 bin yıl önce bir kadın çıkıp konuşma yapacaktı ve herkes ulan ne güzel konuşuyorsun diyecekti he mi? isa mesih tebliğine 30 yaşında başlar. çünkü 30 yaşından genç olsa anlattıkları ciddiye alınmazdı. aynı şekilde kadın da ciddiye alınmaz. yahu bu kadar romantik olmayın. kadınlar başımızın tacıdır da neden kadın havari yok demek çok saçma. ona bakarsan mesih ölümden dirildiğinde ilk göründüğü kişi maria magdelena olmuştur. madem kadın ikinci sınıf ona görünmezdi. bakire meryem'den doğması da kadına verilen değerden ötürüdür. bir şeyden doğmasına gerek yoktu. gökten inebilirdi de. bunlar semboliktir olaylardır. 2 bin yıl önceki adamın anlayıp şimdikilerin anlamaması çok enteresan.

ayet verdiğin bölümler petrus'un yazdığı mektuplardandır. direkt mesih'in sözleri değildir. kaldı ki kötü bir şey de dememiş, herkes konuşup ortalığı bulandırmasın evde kocanıza sorun o anlatsın demiş. ne var bunda gerçekten?

dinin bu kadar devrimciliğinin bile olmadan dünyayı değiştirmeye çalışması çok saçma. klasik din savunusu bu işte. "çünkü toplum yapısı bunu gerektiriyordu". demek ki tanrı toplum yapısını değiştirmek yerine ona uyum sağlamayı tercih etmiş. bu romantiklik değil ki. benim cinsiyetlere yüklenen rollerle ilgili derdim var, çünkü günümüzdeki kadın-erkek eşitsizliğinin nedeni bu bakış açısı.

kötü bi şey dememiş ne var bunda dediğin kısımlar için yorum yapamıyorum. gülüp geçeyim sadece, modern dünya görüşüyle tamamen zıt buluyorum. evet din modern dünyaya uyum sağlamak zorunda değil diyeceksin muhtemelen, bunu kabul etmeniz güzel olur açıkçası. dinlerin devri maalesef geçti görüldüğü üzere. geriye işlemiyor zaman ne yazık ki.

onlar petrus'un sözleri demişsin. petrus'a kim yazdırdı bunları? hristiyanlığa göre hiçbir havari kafasına göre yazmamıştır bunları, kutsal ruh'un esiniyle yazılmıştır, yani tanrı sözüdür düpedüz. gerçi daha yeni ahit'in birliği üzerinde bile anlaşma yoktur hristiyanlıkta. katoliklerle protestanlar arasında bu konuda dahi çok ciddi bir ayrım vardır, protestanlar 7 tane kitabı incil'den saymaz örneğin. bu kadar kafası karışık bir din mevcut değildir herhalde dünyada.

Tam olarak aradığınız kitap: Nükte ve Fıkralarla ATATÜRK, Niyazi Ahmet Banoğlu

(bkz: nukte ve fikralarla atatürk)

www.dr.com.tr

henüz okumadım da baya iyi bir kitapmış bu. başladım.

önereceğim kitap atatürk'ü ve cumhuriyeti öven bir kitap değil, tahmin edileceği gibi. sevan bey bazı noktalarda bence yanlış da düşünüyor ama mutlaka herkese tavsiye edeceğim bir kitap: yanlış cumhuriyet.

Lord Kinross'un kitabı oldukça iyidir.. tabii tarihçiler ne der bilemem..

Andrew mango nun biyografi şeklinde bir kitabı var en iyi Atatürk kitaplarından biridir.

çankaya - falih rıfkı atay
falih rıfkı atay’ın bizzat “atatürk’ün masası”nda şahit olduğu olaylar ışığında kaleme aldığı ve büyük önder’i selânik’teki mustafa’dan cephedeki mustafa kemal paşa’ya, gazi’den atatürk’e bütün dönemleri ile anlattığı kitabı.

atatürk - yakup kadri karaosmanoğlu
yakup kadri'nin, “biyografik tahlil denemesi” olarak tanımladığı kitabı.

atatürk, bir milletin yeniden doğuşu - lord kinross
atatürk’ün karakterine dair net bir fikir elde etmemizi sağladığı kadar, osmanlı imparatorluğu’nun son yıllarını ve yeni kurulan türkiye’nin ilk yıllarını da anlatır. bu yönüyle bir biyografi kitabı olduğu kadar dönemi ve bölgenin durumunu da anlatan etraflı bir tarih kitabıdır.

tek adam - şevket süreyya aydemir
üç ciltten oluşan eserinde aydemir, mustafa kemal atatürk’ün eksiksiz biyografisini kaleme alırken, yıkılan bir imparatorluğun ve kurulan yeni cumhuriyetin de serüvenini anlatır.

atatürk modern türkiye’nin kurucusu - andrew mango
anrew mango, atatürk’ün hayatını tüm yönleriyle anlatırken, aynı zamanda bir imparatorluğun yıkılışını ve daha da önemlisi yeni kurulan modern bir ülkenin hikâyesini de anlattığı eseri.

atatürk - fabio l. grassi
ulu önder'in selânik’teki doğumundan dolmabahçe’deki ölümüne kadar hayatını anlatıyor.

bozkurt - h.c. armstrong
istanbul ’u işgal eden ingiliz birliklerinde yüzbaşı olarak görev yapan h.c. armstrong isimli bir subay tarafından kaleme alınmıştır. öyle ki, yayımlandığı senelerde türkiye’de yasaklanmış ve bunu duyan atatürk bir gece sabaha kadar türkçeye tercüme ettirerek kitaba dair fikirlerini söylemiştir.

sarı zeybek - can dündar

hangi atatürk - attila ilhan
osmanlı imparatorluğu ile türkiye cumhuriyeti’nin “yönetim biçimi”ni değerlendirirken atatürk’ün yaptıklarını, söylediklerini galievci bakış açısıyla değerlendirirerek ondaki “sosyalist lider” yönlerini öne çıkarır.

ama hangi atatürk - taha akyol
atatürk’e yöneltilen bakış açılarını değerlendirip yer yer eleştiren, yer yer doğru olanı gösteren bir metodu olan eser.

bi zamanlar biyerden kopyalamıştım.

kemalizm sol değil. -cem uzun

50-100 arası olması lazım.

5-10 tane anca. okuduğum kitapları insanlara dağıtırım. rafta mal mal duran kitabın bana bir hayrı yok.

evde cok kitap tutmuyorum, okuyup veriyorum birilerine.... o yuzden 200 civari

4 bin civarında.

200'den fazla.

2000 küsur...

en fazla 20'dir. kütüphaneden okuyorum kitap. hem koyacak yer yok hem de kitaplar pahalı :(

dijital kitapları da sayıyor muyuz?
eğer öyleyse, 60-70 arası birşey.

1600 civarı (kayıtlı 1556'ymış). bir ara bibliomani geliştirmiştim. çoğu o dönemden. şimdi pişmanım ama.

15 falan

Dijitaller sayilmaz))

Sanırım 300 civarı. Mesleki referans kitaplar + başucu romanlar. Bu kadarı bile üstüme üstüme geliyor odamda. Sürekli söz veriyorum kendime, çok elzem olanlar dışında almıcam diye ama, uygulamada sıkıntılar var :/

200 kadar var

700 diyen, 2000 diyen arkadaşlar sayıyorlar mı tek tek? benim bir duvar boyunca kitaplıkta kitabım var ama oturup da saymadım açıkçası. amaç ne ola ki?

pdf olarak yaklaşık 30.000

50 civarı.

@antikadimag
benim hemen hepsi kayıtlı bilgisayarda. elimde bulunan bir kitabı bir daha aldığım olabiliyordu. onun önüne geçmiştim. daha iyi bir baskısını bulduğumda oradan kontrol edebiliyordum. ayrıca ulaşmak istediğimde yerini bulmak kolay oluyordu. bir de takıntılarım oluyor, kronolojik olarak okuyordum bir ara. kayıt altına almam şart olmuştu o dönem.

60-70 civarında.

Hiç saymadım ama en az 1000 civarıdır. Bir oda dolusu ve şehir değişikliğinden sonra hala taşıttıramadım, sırf bir posta nakliyatla taşınması gerekecek kadar çoklar. Kitaplarım en değerli hazinem asla sevdiğim bir kitaptan vazgeçemem.

e-kitap sayılıyorsa 3000'den fazla. sayılmıyorsa 300 falan.

bence yanıtlarda yaş da belirtilmeli. hattâ hatırlanıyorsa ilk kitap biriktirip okunmaya başlanan yaş. istatistik o zaman yorumlanabilir oluyor.
200 (22)

yeni yapım olmasında ısrarcı değilsen sonbahar'ı öneririm. çok güzel görüntüler var ve bence türkiye'de yapılmış en kaliteli filmlerden biri.

doğa görüntüsü dersen, film de görüntüleri de çok hoş bence ama böyle dingin bir film. Hızlı bir şeyler arıyorsan olmaz.
(bkz: youth)

www.imdb.com

the survivalist.

1 - yenikapıdan marmaraya binin üsküdards inin, aktsrma yapın tekrar metroya geçin uzunçayırds inin oradan yürüyebilirsiniz.

yenikapıdan marmarayla ayrılıkçeşme'ye gidin, oradan da metroya binip ünalan'a geçebilirsiniz. uzunçayır diye bir durak yok metroda.

bit.ly

alternatifler için linke tıkla

1- youtube kanallarını sıkı takip eden biri olarak açıkçası iphone kamerası iş görmez diye düşünüyorum. kalite farkı anlaşılıyor. maddi durum varsa en azından orta karar bir makine almak gerekir bence. iyi kamera tek başına yetmeyeceği gibi, tek başına içerik de yetmez görüşündeyim.
2- ingilizcen varsa şuna göz atabilirsin: www.youtube.com
youtube'ta aslında bu konuyla alakalı da çokça videolar mevcut ingilizce kanallarda.

edit: türkçe olarak da bir şeyler var aslında: www.youtube.com

iphone 6 ve uzeri, iyi isik ve harici ses kaydedici cihaz (iphone'a takilan harici mikrofon da olur) ile baslangic yapilabilir bence. en azindan teknik acidan izlenebilir ses ve goruntu kaydedersiniz.

montaj isi dipsiz kuyu olmakla birlikte sadece imovie bile yeterli olur diye dusunuyorum. sade bir seyler yapmaya calisin.

ama biraz para harcarim diyorsaniz fiyat acisindan baslangic seviyesinde profesyonel nitelikte bir isik, harici mikrofon takilabilir bir dslr ve mikrofon ile bariz daha iyi kayitlar yapabilirsiniz. hatta ses kaydini harici cihazla ya da mikrofon takilmis bir iphone ile yaparsaniz kamera olarak sony rx100m4 de alinabilir. hem rahat tasinabilir de olur.

kardeşim bu işlere meraklı. üretilecek içeriğe göre bazı asgari donanımlar gerekebiliyor. o da uğraşıyor bunları tamamlamak için sürekli. mesela ürün açma videosu, bir softbox kullanılsa güzel görünür. ayakta durup ayakta olan insanları ya da göz hizasını çekecekse kişi steady cam kullanmalı. kamera seçimini bilmiyorum ama onda da lensi markası modeli hep teferruatlı. yani işi ciddiye alıyorsan bin tane detay var.

1- başlangıç için iphone kamerası yeter de artar. birçok youtuber vlog çekerken telefonlarını kullanıyorlar. tabii vakit geçtikçe ekipmanını profesyonelleştirme ihtiyacı hissedersin. söylendiği gibi bu arada, ışık çok önemli. ucuz bir biçimde kendi ışığını yapabilirsin yine, pinterest'te tonla diy vardır bununla alakalı.

2- ne yapacağına bağlı olarak değişir. bir komedi kanalı için mesela montaj oldukça uzun sürer. vlog için nispeten daha az olabilir. gaming için bunlardan daha kısa sürecektir, gibi gibi. yine de montajın çekimden çok çok daha uzun sürdüğünü söylemem gerek. esas vakit orada harcanıyor.

elindeki imkanlarla basla bakalim. bu isi sevecek misin? istersen sonradan imkanlarini gelistirirsin. bir kamera bir mikrofon yeterli. tabi vidyonun ne kadar duzenlenecegine gore imovie veya sony vegas gibi duzenleme programlarini kullanabilirsin.

vegas: en.wikipedia.org

ucuz bir yaka mikrofonu isini gorecektir.

yaka mikrofonu: www.amazon.com

telefon kamerasiyla idare edersin ama telefonu sabitlemek icin bir aparata ihtiyacin olacak.

tripod: www.amazon.com

tripodu buralarda telefonculara bakabilirsin. linktekileri yalnizca ornek olarak gosterdim.

vidyolarini youtube'a yuklemeden once oturup normal hoparlorler ile bir izle. ses seviyesi cok dusuk ya da cok yuksek ise onlari tekrar ayarla. yarim yamalak duzenlenmis vidyolar en iticileri. icerigi ne olursa olsun ses kalitesi butun deneyimi bozuyor.

deodorant alırken iki tane al bundan sonra veya bitmesine yakın al, bir hafta deodorant kullanmamak iyi bi şey değil etrafındakiler için.

deodorant epeyce zararlı bir şey içinde pek çok kimyasal var onun yerne şap taşı al aktardan 5tl ye daha güzel

odor latince koku demek. "de-" öneki batı dillerinde "..dan gidermek" demek. bilmem anlatabiliyor muyum?

deodorant çok zararlı, kullanmanı tavsiye etmem.. astım olursun ilerde.
onun yerine body shopta kokusuz okyanus tuzundan yapma deo stick ya da gratisten crystal
deostick alabilirsin...en az saat idare ediyor...

Deotak kullanmaya başladığımdan beri deodorant almıyorum ben.
Terlemeyi azaltıyor ama tamamen yok etmiyor(zaten etmesin zararlı olur).
Kolaltı rengin koyulaşır, kullanma bence.

want2die+1
Deodorant antiperspirant özellikte olabilir, böyle deodorantları kullanmak hayatı çok kolaylaştırsa da, aslında bayağı zararlı. Normalde oralardan ter çıkması gerek, deodorantla oralardan ter çıkmasını engelliyor olabilir. Terleme de aslında bir nevi zararlı maddelerin boşaltılması demek olduğundan, bu maddeler vücut dışına atılamıyor demektir. Ek olarak kendi içerdiği maddelerden bazılarıda zararlı kimyasallar, o da deri içine süzülüyor. Bazı çalışmalara göre kadınlarda antiperspirantlar çok sağlam bir meme kanseri nedeni, erkeklerde de lenfomaya kadar yolu olduğunu söylüyorlar. (Çalışmalarda çelişkili sonuçlarda var ama özetle kesin bir sonuç çıkana kadar riskli)

Antiperspirant değilse bile ağır metaller içeriyor olabilir. Buna da dikkat etmek gerek ama vücudun terlemesi gerekiyor. O terin o vücuttan çıkması gerekiyor. Günlük hayatta 'İki saate leş gibi koktum' olan şey aslında çok sağlıklı bir şey ama yaşaması da bir o kadar lanet bir şey. Vücut bir anda çok boşaltım yapmış olabilir.

@megalomaniac 5 yıl Deotak kullandıktan sonra onun da ağır alüminyum içerdiğini ve benzer etkilerinin olduğunu öğrendim. Deotak terlemeye izin veriyor, terlemeyi engellemiyor ama içerdiği alüminyum zehirliyor. Koltuk altları en hassas ve en korunması gereken yerlerden biriyken oraya da alüminyumu dayamak sağlam zararlı bir şeymiş.

Her gun şıpır şıpır yıkama dışında alternatif bulamadım ben. Sağlıklı alternatiflere açığım.

sebamed'in roll-onları veya spreyleri var, alüminyum içermeyen. ben çok memnunum, deneyin bence. tek eksisi cam şişede olduğu için çantada taşımak zor oluyor, çok ağırlaştırıyor çantayı.

kullanmayin soyle sacma sapan kimyasallari. dogal yaglar var lavantadan tut narenciye yaglarina kadar, tavsiye ederim.

ben karbonata geçtim geçeli şu zararlı ve kimyasallardan geçilmeyen deodorantları bıraktım. Hem zaten ne kokuyu gideriyordu, ne terlemeyi ki terlemeyi önlemek zararlı bir şey zaten. Tam tersi ter ve deodorant kokusu birleşince daha iğrenç bir şey oluyordu. Deodorant hem kokusuz, hem kokuyu önlüyor terlemeyi kesmiyor. Gayet sağlıklı. Benim babamın bir tanıdığı bu deodorant ve parfümlere düşkünlüğünden adam lenfomaya yakalandı. Özellikle roll on ya da direkt koltukaltı teması yapmayın.

sevmedim. çok yüzeysel.

nesinden etkilendin anlamadım.

ben senelerdir bu yazıların 10342582968262 katını okuyorum hala tık yok. ;_;

@shotgunwoman: valla kuduz hastalığıyla ilgili yaşamış birinin ağzından bir yazı okumamıştım hiç ondan etkilendim sanırım. yazının estetik değeri bence de yok ama o korkuyu ve çaresizliği düşününce epey irkildim. bi de tüm gün midem bulandı bugün muhtemelen dün içtiğim 4 kırmızı tuborg'dan oldu ama hiç iyi hissetmiyorum şu yazıdan sonra :D

hastaneler allahım niye ben niye benim çocuğum diye her gün ağlayan isyan eden insanlarla dolu. o yüzden takma. gerçek hayat çok daha acımasız.

sağlık çalışanısın sanırım shotgunwoman. öyleyse sizin durumunuz da zor gerçekten, o psikolojiye her gün tanıklık etmek... sağlam irade gerektiriyor.

www.youtube.com

ben de şunu iliştireyim...

kuduz kuduz kuduz bu ne arkadaşım ya. git tedavi ol lütfen.

Sonucta yazilan gercek degil, film bunlae film:)

acaba kurgu mudur ki

bence de alakasızlar.
ama nedenlerini yazarsam içeri atılabilirim, o yüzden detaya girmek istemiyorum.

mutlaka ortak yanları da vardır, ama benzetme için yeterli olduğunu düşünmüyorum.

ağzı olan konuşuyor boşver. hiç alakaları yok. mal mal yorum kasan çok sen takma onları.

embesil clinton'cı tayfanın pr çalışmaları.

trump'ın clinton sapığından daha kötü olma ihtimali yok

Sosyal medyada bu kadar çok nefret edilmesine rağmen seçimi kazandı. Amerika'nın eğitimsiz kesimi Trump'a oy verdi. Cinsiyetçi konuşmaları var vs. Bazı yönlerden benziyor. Bazı yönlerden alakası yok. Tek bir söyleme bakarak karşılaştırma yapmak yanlış.

ortak noktaları ikisinin de kendisini elit kabul eden kesim tarafından sevilmemesi. rte kaybedince bizim elitler türkiye'den ayrılacağım diye ağlıyor, trump kazanınca amerikalı elitler kanada göçmenlik sitesini göçürüyor. bence çok komik.

ayrıca trump hillary'den iyidir. umarım nato'yu bitirir.

- eğitimsiz kesimden oy aldı
- dindar kesimden oy aldı
- ırkçı kesimden oy aldı
- zenginlere vergi affından bahsediyor (hillary zenginlere vergileri arttıracaktı)
- kadınlara değer vermediğini kendi belli etti
- yol köprü yapacaz dedi
- inşaatla zengin oldu
- @cekilmis gayfe isimli arkadaş bir hristiyan, kendisi tayyip düşmanı, trump hayranı. o yüzden onu takma sen zaten.
- trump, göçmenle evli, eski karısı da göçmen. ama kendisi göçmen karşıtı. yani işine gelirse göçmen seviyor, tayyip gibi.

tayyipten tek farkı, başkan olmadan önce de zengindi. şimdi kendi gibilerinin vergilerini daha da azaltmayı konuşuyor. tayyip önce başbakan oldu sonra zengin oldu.

şu "elit kesim" düşmanlığı kadar saçma bir şey yok. "allah okumuşların şerrinden korusun" demek kadar saçma. cahil cühelanın fikrine değer verip, kendini geliştirmeye çalışan kişilerin fikrini beğenmemek de yeni cahil modası.

Bu arada Trump konuşmalarında defalarca islam karşıtı olduğunu söyledi, yetmedi konuşmasına gelen başörtülü müslüman bacımızı salondan attırdı.
edition.cnn.com

Tayyip bile bu adamın açılışını yapmakla (Trump Towers) hata ettim dedi.
Bizim ak'lar da hangi mantıkla bu adamı destekliyorlar bilmiyorum:D (Bence diğer aday kadın olduğundan) Zaten değişen bir şey olmayacak, iki aday da aynı bok.

erdogan = sjw(magdur edebiyati)
clinton = sjw(magdur edebiyati)

trump, bu gune kadar siyasete girmedi, deneyimsiz diye elestiriliyor...

erdogan, siyasetten baska bir hayatiyla one cikmamis.

trump = aileden ve kendi calismalariyla zengin bir is adamidir.

erdogan = siyasete erken yasta girmis, yukselmek icin firsatlar kollamis bir siyasetcidir.

ayrica: heavy.com

edit: benzer yonlerini bulmaya gayret edersek hepisi insandir. ama geldikleri arkaplan ve dusunce yapilari itibariyle siyah beyaz gibi ayiramayacagimiz gibi gridir deyip ayni da kabul edemeyiz. biri is adami biri siyasetci. bu kadar basit dusunmek gerek.

is adamligi ve siyasetcilik genelde birbirine karistirilmaz. birbirlerini etkilerler, yalniz genelde birbirlerini desteklerler. erdogan arkasinda duran milyon dolarlik adamlar olmadan bir hictir. halk onu duymaz bile bu milyon dolarlik adamlar onu reklam etmese. ote yandan milyon dolarlik adamlar da halkin destegini almak icin siyasetcilere ihtiyac duyuyorlar. falan filan.

ikisi de rakiplerinden daha eğitimsiz, birikimsiz, tecrübesiz.
ikisi de dindar,
ikisi de kadın düşmanı, ikisi de kadınları aşağııyor,
ikisi de sanayi falan sallamıyor, ikisi de beton seviyor.
ikisi de tek adam olma yolunda,
ikisi de vergi ve kural tanımaz, ikisi de hesap vermemek ile övünüyor. mal beyanları, vergi beynaları ikisinde de şaibeli.
ikisi de hiçbir somut vaadi olmadan seçildi,
ikisinin de yarın ne yapacağını kestirmek mümkün değil.

yetmez mi?

Sadece konusma tarzlari benziyor.

abd nin ali ağaoğlu.

@sour clinton'un ana fikri magdur olmakti. trump'in ana fikri amerika'yi welfare state'ten cikarmak ve "yine super guc yapmak"

oysa clinton'in izledigi ayristirici siyaset ortada, mailleri ortada. kadinin para kaynagi olan katar ve suudi arabistan ayni zamanda isid'i fonlayan ulkeler. simdi bu mailler ortaya cikinca clinton magdur degil yalanci ve suclu oluyor.

ote yandan "trump algisi" hakkinda oyle seyler cikardilar ki piyasaya: adamin ciplak heykelini yaptilar dalga gectiler meydanlarda. simdi bu adam magdurum diye cikmadi fakat "character assasination" yani bir cesit kimlik siyasetinin hedefi haline geldi.

bak clinton hakkinda obama 2008'de neler diyor:

www.youtube.com

ayrica bak:

www.youtube.com

simdi bu kadin 2008'de obama'nin soyledigi gibi yalanciysa, koltugunu baskalarina lobi faaliyetleri yoluyla satiyorsa. o gunku yalanci hakkinda bugun ne degisti? ogunku yalanlar oldugu gibi duruyor. bugun aynisi gecerli degil mi? bunlar bu kadinin o gune kadar yaptiklariyken bugun ortadogu'nun geldigi halden hillary sorumludur.

neyse. goren gozler icin apacik ortada. clinton sadece "kadin" oldugu icin oy almaya calisan bir robot. bu trump'i muhtesem bir insan yapmaz elbette fakat o kadar asagilik bir duzende ki amerika su anda. bernie gibi adamlari ezip, koltugu trump'a hediye etti clintonlar.

son tahlilde clinton gelseydi yapacaklari su anki amerikayi bir 4 yil daha devam ettirmek ki amerika'nin ekonomisi dunyadaki belirsizlikte pek de saglam degil. ani dalgalanmalara sebep olmamak icin cok dikkatli oluyorlar. dolar yukseliyor ama paranin degerli olmasi bazilari icin(ihracatcilar) oldukca kotudur. bir anda kimse amerika'dan mal alamaz olabilir. gibi...

neyse sonuc olarak amerika'nin basina gecen trump basindan beri rusya ile catismaktansa "iyi bir pazarlik" yapabilecegini soyluyor. amerika'nin cikarlarini gozeteceginden bahsediyor. bunu yaparken de politik dogrucu olmadigi icin sosyal medyada ve diger yayin kuruluslarinda kolay hedef olup eziliyor. hic adil olmayan bir karsilasma verdiler birbirlerine karsi.

sunu da bonus olarak bir izle: www.youtube.com

vidyonun basindaki adam hillary'nin sag kolunun kocasiymis. denilene gore bu kadinin kocasi teenager kizlarla amerikalilarin "sexting" dedigi fotografli sanal seks olaylarindan beri gelmiyormus. hillary hayranlarinin trump hakkindaki saf nefreti bunlarin haber yapilmasini engelliyor. nasil turkiye'de hukumet aleyhinde konusmak yasaksa amerika medyasi da hillary aleyhinde konusmuyor.

ayrica sunlara bakmani tavsiye ederim: clinton milleniallerin duygularini somurdu, trump "taxpayer" denen, yani vergi veren nufusun mantigina hitap etti. sonucta bagimli nufusun dedigi olsaydi emin ol amerikanin ekonomisi ve dis iliskileri su andakinden daha kotu olacakti amerika icin.

taxpayer oy haritasi: thestatesxyz.files.wordpress.com

millenial oy haritasi: thumbs.mic.com

sonuc "hillary destekcileri bir avuc coluk cocuktur" demeye calismiyorum. vergi veren adamin soz sahibi olmasinin onemli oldugunu vurgulamaya calisiyorum.

edit: demeye calistigim turkiye'deki "corruption" ya da yolsuzluk ve amerika'daki yolsuzluk ya da "corruption" goz onune alindiginda clintonlar amerika'nin akp'si ve erdogan'idir.

isid'e bir grup ofkeli genc diyenler'e bakarsan ve amerika'daki katar ve suudi arabistan lobisinin kimi destekledigine bakarsan daha iyi anlarsin.

alttaki yorumlari okudum editi: demeyim diyorum duramiyorum yav adamlara cahil deyip duruyorsunuz ama amerikanin vergi veren kesimi bu adama veriyor oyunu. mutlaka birilerine cahil diyecekseniz clinton'un pesindeki sjw'ler daha cahildir. nasil saldirgan olduklarina bakin. ne kadar duygu ile hareket ettiklerine bakin. ne kadar medya manipulasyonunun kurbani olduklarina bakin.

trump abd'nin erdoğan'ı falan değil. dünyayı kadın haklarından ve otun serbest olmasından ibaret sanan dangalaklar kuduruyor işte. gereken cevabı amariga halkı sandıkta verdi, burada da söylenmesi gerekenler söylenmiş zaten. clinton denen vahşi ruh hastasından her türlü evladır trump. ayrıca adamın karşı olduğu şey illegal göçmenler. hala "GÖÇMENLİK KARŞITI AMA KARISI GÖÇMEN :((" diyebilmek için ya art niyetli ya da gerizekalı olmak lazım. ağzını açanın ırkçı veya seksist olduğu dünyada trump reis amerikan halkının haklı tepkisinin sonucudur. insanar bunaldı, bıktı artık bu aptal, içi boş duyar ve hassasiyetten. ayrıca clinton başarısız bir siyasetçi olmasının yanında ağır ruh hastası, eli kanlı biri. trump'a cahil, bilgisiz, rererö diyenler clinton'ın başarılarla dolu muazzam geçmişinden (!) hiç bahsetmiyor niyeyse. insanlar abd'den önce dünya polisi olmayı öncelik haline getirmiş, her yeri kan gölüne çevirip şirketleri zengin eden vampirlerden bıktı artık. trump gibi inşaatçı bir zengine bile sempati duyup bu adamı seçiyorlarsa ortada gerçekten büyük yanlışlar var demektir.

trump, tayyip'in abd versiyonu falan değil. kudurun.

(bkz: öcü gibi korkuyorlar donald trump yoldaşımdan)

sadece abd'nin dinci, ırkçı ve cahil kesiminden oy olması nedeniyle benzetiliyor. onun dışında bir benzerlikleri olduğunu sanmıyorum. abd'de yaşasaydım yeşiller'e oy verirdim <3

trump çok zeki birisi. amerikada sıfırdan milyarder olmak, hem de yahudi olmadan, hiç kolay iş değil. biryerlerde anılarını okumuştum, gençken çok da çapkınmış. mal bir zengin de değil.
trump'ın aksine bizim ki çoğunlukla duygusal hareket ediyor. sık sık da dönüş yapmak zorunda kalıyor.

trump, sıfırdan milyarder falan değil. aksine gayet süper zengin bir aileden geliyor. direk babasının işini devam ettiriyor sonrasında iflasın eşiğine geliyor da trump adının marka değeri var diye herife destek çıkılıyor. ağaoğlu version 2 yani.

www.reddit.com

Le Herisson

Tabii sizin de fikirlerinizi öğrenmek isterdim..

sitivin sipilborg

Stand by me
Now and then(1995)
İo non ho paura
Lord of the flies

Le baloon rouge

Ayneh
Arkadaşımın evi nerede
Bal

cennetin çocukları
mary and max
le tout nouveau testament

uçurtmayı vurmasınlar

tümden kapatabilirsin. ayarlar-bildirimler-badge app icon (türkçesini bilmiyorum) onu off duruma getirirsen olur ama tamamen kapatır işte. dediğin şekilde, yani sadece sessize aldığın gruplar için kapatamazsın sanırım.

sitesinde saat belirtmemiş, sadece 7 kasım demiş. muhtemelen gece 12'ye kadar, abd saatiyle tabii.

bildiğim kadarı ile bitti başvuru saati

anasayfasinda ne diyor: 12:00PM EST (GMT -5) on November 7, 2016
yani bizde aksam 7 veya 8 yapiyor sanirim. amerikada dun saatler geri alinmis olabilir.

aksam 8 son ama yığılma oluyor sitede

8 değil 7dir o, biz geri almadık saati dikkat.

www.youtube.com
www.youtube.com

bunları buldum da sözlere tam dikkat edemedim :)

www.youtube.com

"Ծափիկ ծափիկ ծիրանիկ" şeklinde aratınca başka şeyler de çıkabilir.

teşekkür ederim, dinledim ama emin olamadım. ilk satır aynı devamı farklı.

Linet diyerek sallayayım.

ismi çok az bilindik birisi ve gençti o zaman, şu an en fazla 30larının ortasındadır.

www.youtube.com

bu olabilir mi? almancı değil, ingilizci gerçi kendisi :)

heh, aynen bu çok teşekkür ederim. yabancı uyruklu diye yazmam gerekiyormuş :)

2005-2006 falan olması lazım.

eylem ve evet ingiliz vatandaşı aman diye şarkısı vardı

güle güle git. darısı başımıza.

hoşçakal...çok mantıklı bir karar darısı basımıza ama zor

Hiçbirşey için değmez dostlar, yemin ederim iki kat maaş verseler kalmam.

nereye go?

Memlekete, Antalya.

Istanbula gercek anlamda alışsaydın ve paran olsaydı böyle gelmezdi.Kültürel, etkinlik burda, mekanlae burda, her semtin güzelligi ayrı En iyi semtlerden birindeyim, cebimde param var ve Istanbul mükemmel:) Baska sehirde yasayamam. Bizi dusunme yani biz iyiyiz. Güle güle.

Kadıköy de bir yıl geçirdim, paramda yeterince vardı istediğim şeyi yapmadığım olmadı. Tamam, her şey burada, mekanlar ok, etkinlikler ok peki ya insanlar? O kalabalık, rezalet sıkışıklık, her şeyin iç içe üst üste binmesi ne olacak? O trafiği parayla mı açacaksın? Geçin Allah için ben almayayım.

E hiç gelmeseydin? Sana da çekici geldi ki pek sevdiğin memleketini bıraktın geldin, o çekiciliğini yitirmiş olması İstanbul'un ya da insanların sorunu değil ki. Kalanlar da o çekiciliği henüz kaybetmemiş, ya da her gün kendini çekecek yeni bir şey bulabilen insanlar. Şahsen burada doğdum büyüdüm, başka bi istanbul yok

Bir macera ettim, geldim. Beni çeken dışarıdan anlatılan İstanbul, tünelin ucu bombok işte onu diyorum. İnsanlara da lafım yok, on ürün al dokuzu İstanbul da üretiliyor. İş burada diye buradalar. Yine on kişiden sekizi buradan nefret ediyor, adım kadar eminim. İstanbul var ama yaşamak için yok. Gel, gez, gör, git böyle var.

hoşçakal, yolun açık olsun!
bu kalabalıkta seni özlemicez ama sorun sen değilsin valla :/

hayat tarzı meselesi. o yüzden siz nasıl yaşıyorsunuz gibi düşünceler bana saçma geliyor. evet ben de çoğu zaman istanbul'dan nefret ediyorum. ama şöyle örnek vereyim, bu nefretim facebookta göreceğim "oliver koletzki indigo'da" eventine kadar. istanbul dışında yaşayıp şöyle bir şey görsem, uzun süre mutsuzluk sebebi olur benim için. napsam etsem de istanbul'a yerleşsem diye planlara düşerim.

bu sadece bir örnek. bu ne aradığınla alakalı. istanbul'da aramadığım ve nefret ettiğim çok şey olabilir, ama aradığım her şey burda. aradığım her şeyin olduğu yeri tercih ederim, aramadığım şeylerin varlığına rağmen. yetinme meselesi sanırım, aradığın her şey değil de buldukların yetiyorsa pekala antalya'da da yaşarsın başka yerde de.

Evet tam da böyle. Öncelikler farklı ve ben rahat yaşamak istiyorum. Her şeyin elimin altında olmasına lüzum yok.

git abi-abla git en iyisini yapmışsın. ben de gitmek istiyorum nasip olmuyor ya. ömründen ömür kaybediyorsun bu sevdiğimin (!) şehrinde. yolun açık olsun

ben kadıköylüyüm ve istanbul'da yaşamaktan çok memnunum açıkçası. ölmüş insanlık deniyor da, şehirdekilerin zaten %80'i dışarıdan gelen kişiler ve insanlığı öldürenler de onlar. ben çocukken bile daha çok istanbullu vardı, şimdi herkes başka yerli, son 10 sene içinde gelmiş. küçük şehir övücülüğü yapamayacağım o yüzden :)

Nasil yasayabiliyorum? Baska yerde yasayamayacagim icin burada yasiyorum. Her sey burada, baska yerde yapamam. Yani sana pek gipta etmedim:)

Bende 1buçuk yıl önce geldim istanbul'a. Eğer birgün gitmek zorunda kalırsam çok üzülürüm. Az önce beşiktaş'a gittim de trafik yok diye üzüldüm resmen :) anlayacağın bazen trafiğini bile sevdiğim oluyor ara ara.

Ha sitem ettiğim zamanlar da olmuyor değil. Bakırköy'de yaşıyorum ve otopark sorunundan gına geliyor. Ama bakırköy'ü de çok seviyorum. Gülü seven dikenine katlanır misali.

Kendi işime gücüme bakıyorum. Şehirden bir beklentisi olmamalı insanın, bu arada doğma büyüme İstanbulluyum yani... Yapmak istediklerini yapabiliyorsan mutlusun. Ha İstanbul olmuş ha başka bir yer.

ama şunu gördüm başka yerde özellikle kabalığın olmadığı, koşuşturmanın olmadığı yerde büyümüşseniz zor gerçekten. Sizin için sevindim. Hoşçakal

Yeminle kendim gidiyormuşçasına sevindim. Yolun açık olsun. Darısı başımıza..

Ben de 3 sene önce taşındım İstanbuldan üstelik orda doğdum büyüdüm bir de kadikoyluyum. Şu an Mersindeyim benim için boş ve gereksiz bir şehir istanbul a geri dönmeyi planlıyorum ve canı gönülden istiyorum

hayırlı olsun.

ben de antalyalıyım ama ilkokula başlayacağım sene istanbul'a taşındık ve neredeyse 20 sene oldu. ömrümün hatırlayabildiğim kısmının tamamına yakını burada geçti yani. eş dost akraba hep orada olduğu için tüm bayram, ara dönem ve yaz tatillerini antalya'da geçirirdik. aklımda kalanlar hep çocukluk dönemi gözlemleri olduğundan mı bilmem ama her geldiğimizde daha da kötüleşmiş görünürdü gözüme şehir. bu sene sadece bayramda gidebildim ama son bir kaç ziyaretimde gördüğüm kadarıyla ne kalabalığın ne de trafiğin istanbul'dan (sayı olarak değil elbette ama yoğunluk olarak) altta kalır yanı yok. 100. yıl caddesinden her geçişimde acaba bu şehirde trafik kuralları farklı mı diye düşünüyorum. tarladaymışçasına araba sürerek istanbul'daki keko şoförlere rahmet okutuyorlar resmen. altyapı leş, senelerdir de düzeltilemedi. kışın fena oluyor. toplu taşıma kötü bile değil, resmen yok. misal; geçen sene bir kongre için serik bölgesindeydim. tam da o gün kuzenim doğum yaptı, ziyaretine gideyim dedim. otelden çıkıp merkeze varmam 2 saate yakın sürdü hatta geçmiş bile olabilir tam da hatırlamıyorum. üstelik daha hastaneye varamadım, tramvayın bir durağından arabayla aldılar da öyle gittik hastaneye. istanbul'da o kadar sürede tekirdağ sınırına ulaşılır neredeyse. belediye otobüsüyle istanbul'dan kocaeli'ye gidip geliyorum, 1 saat anca sürüyor yol. taksi mesela serik'ten merkeze o yol için 100 euro istedi. lisenin ilk yazında tek başıma göndermişlerdi beni tatilde antalya'ya otobüsle. otogardan taksiye bineyim dedim cepte para bol olunca. o dönem evden (kadıköy) okula (küçükyalı) bir kaç defa taksiyle gittim 10 -milyon- lira tutuyordu, o yolun yarısı kadar mesafe (otogar-meltem mh) 20 -milyon- lira civarı tuttu ki o dönem en büyük banknot oydu. yolu da biliyordum dolaştırma falan olmadı yani. çok oturmuştu içime o yaşta, hiç unutmam. taksiyi ve taksiciyi genel olarak sevmem ama acil ihtiyaçlarda falan rahatça biniyorum burada. etkinliklerden falan zaten bahsetmeye gerek yok. ben gitme fırsatı bulamadım ama şu expo açıldı da insanlar evinden çıkacak bir sebep bulabildi akrabaların sosyal medya paylaşımlarından gördüğüm kadarıyla. antalyalı olduğumu söyleyince herkes ooo falan diyor yıllardır ama senede sadece 1-2 haftalık kısa ziyaretlerde dışarıdan gelen biri olarak gözlemlerim bu şekilde. allahtan antalya bir de yani, daha küçük bir anadolu şehri olsa ne yapardım bilmiyorum. bahsettiğim yer muratpaşa başta olmak üzere konyaaltı kepez üçgeni bu arada. diğer ilçelerdeki durumu bilemem ama merkezden daha iyi olduğunu da düşünmüyorum.

bana göre istanbul'a göre tek avantajlı yönü barınma ücretleri (konut fiyatları, kiralar vs.) ve plajları antalya'nın. bir de nerede yetiştiğinle ilgisi var sanırım. bir kuzenim üniversite için geldi istanbul'a. kendisi istanbul'un keyfini benden daha iyi yaşayabilecek bir karakterdi ama okulu bitirdi iş güç derken 2. senesini dolduramadan çok yıprandı ve geçen sene döndü antalya'ya. ben ise bir kaç ufak seyahatten sonra anladım ki istanbul'dan başka yere alışmam zor. uzun lafın kısası bu işin doğrusu yanlışı yok. "istanbul'da yaşanır mı kardeşim siz mal mısınız?" ya da "başka şehirde nasıl yaşıyorsunuz anlamıyorum" falan demek doğru değil. tamamen kişisel bir mesele ve herkes nerede mutlu ise orada olmalı, mutlu olacağı işi yapmalı, yanında iyi hissettiği kişilerle birlikte olmalı. senin için de doğru bir karar olur umarım antalya.

Ben de istanbuldan antalya'ya taşındım yakın zamanda ama benim memleketim falan değil. Hiçbir şeyim değil hatta. Hiç bilmiyorum bu şehri.
Gel de "şurada çay iç" falan de.
Şu garibanın elinden tutun artık be vicdansızlar :(

daha çok bilgi yok mu? eski mi, hareketli mi, tarzı nasıl? bulasım geldi de :D

yanlış hatırlamıyorsam 90'lar şarkısı şarkı hareketli ama sözler hüzünlü :D

ibrahim tatlısesin bir şarkısına benzettim ama kadın demişsin. arabesk şarkıcılardan biri olmalı.

yeter

6s 32 al sen, bol gb iyidir. Ekrana alışırsın

16 gb bana yetmiyor ya. fotoğraf silmekten sıkıldım. video zaten tutamıyorum telefonda. whatsapp'ta sürekli fotoğraf silmek zorunda kalıyorum, gruplara çok fotoğraf gönderildiği için. yani maddi imkanın varsa ve se'nin 32 gb'ı falan varsa onu al derim.

16gb'da ios kurulumundan sonra kalan alan 11-12gb biseydi yamulmuyorsam var sen hesap et geri kalan ihtiyacini.

Pardon ama 6s 32 gb var mı ki? Yanlış mı anladım?

Ben ekrana alışamadım se'ye döndüm :(

çok güzelmiş. cinsi ne ola ki?

isim: panda

Safiş

yumak

bostik olsun.

ponçik

bıyık

Domino.

maviş ya da boncuk. :D

Süslü olsun, kürkü o kadar güzel ki giyinip süslenmiş gibi :)

Şirin. Pek güzelmiş yahu. civelek de olabilir bak.

Bildiğin Salvador Dali bu. Ah dişiymiş be.

İplik

Lily

Mıncık olsun adı, tam mıncıklamalık. Biraz daha sevimlileştirelim dersek Pınçık, Pinçik, Bücünk falan da olabilir, Ponçik gibi. Anlamı olan isimlerdense, anlamsız ama söylendiğinde 'Aaa, tam da öyle' denilesi isimler daha güzel geliyor.

(bkz: moin)

Pelin. Normal isim koyun yahu oda bir birey.

Müge :D

Minnoş ya da minnak derdim ben buna :)

i.hizliresim.com

Köfte, mikro veya kiddo arasında kaldık.

Yaaaa bu ne kadar güzel bir kedi! Kucağıma alıp minciklayasim geldi :))

Hera olsun ya da şurup :)

masraf olsun

çicek gibi maşallah!
ıtır olsun ^^

pierre olsun fransız bi adamabbenzettim :))

Furby
Ya da çikilop

Çok tatlıymış, ailenizin yeni üyesi hayırlı olsun:)

kirpiye benzettim, kirpi olabilir <3

Medre demiş, bakar bakmaz "Dali" dedim buna. Yavrum o bıyıklar ne öyle, yirim :)

Naçizane tavsiye; bu kedi büyüyecek, kiddo, mikro o zaman yalan olacak.

kalender olsun. ya da 3. bir gün evcil hayvan sahiplendiğimde adını 3 koyacağım.

turşu

tüylük

furby

fofik

tüftüf

Erkek olsa hiç düşünmeden ''Dali'' diyeceğiz ama işte erkek değil.

Piksel? Ne dersiniz?

proletarier aller lander vereinigt euch+1

bıyık

pırtık

@kaymaktutmayan, dali de güzelmiş, olsun dali soyisim sonuçta:p frida da geldi bak aklıma şimdi:)

Benim aklıma bir daha bakınca lokum geldi :)

bostik olsuuuuuuuun...

karakaçan

maşuk :)

çorap.

Bu o tavuk derisi hastaligi denilen sey degil mi:/

@kuehles blondes yok, google görseller'den gördüğüm kadarıyla değil yani. o baya kötüymüş.

komik gelebilir ama bebek pudrasi sur kardes, nem ve surtunmeden oluyo hep kicinin ustune oturunca. arkani da yasliyosan biseye gun boyu, al sana sivilce

(bkz: nadixa) sür pambıhlı giy.

yediklerinden de olabilir. bir görsel vardı vücudu parçalara bölmüş şurda çıkan sivilce şu anlama gelebilir falan diye yazmış. o görseli bulamadım bakıyorum 10 dkdır. ama sırt ve kalça işte karaciğerden olabilir, çok şekerli tüketiyorsan olabilir diyordu yanlış hatırlamıyorsam.

@jangbogo şeker ya da sağlıksız yağları neredeyse hiç tüketmiyorum. bi de zamanında gittiğim cilt doktoru "sivilceyi bünyeniz yapıyor, yediğiniz şeylerle hiç alakası yok" demişti bana.

uzun süreli oturduğum ve terleme olabileceği doğru. 10 dakika hızlı yürüyeyim, kışın bile olsa sırtım ter içinde kalıyor. bunu engellemenin de hiçbir yolu yok maalesef :/

pilar keratosis denen şey olabilir, bende de var sonradan çıktı. kalıtsal olarak geçiyormuş. anne ya da babanızda kesin vardır diyeceğim ama benimkilerde yok. lan yoksa? :)
kesin tedavisi yok nemlendirin diyorlar. az sayıda oldukları için geçinip gidiyoruz.

Biz ev bakarken deprem açısından değerlendirip alıyoruz. Düşünen başka bildik yakınlarım da var.

Sen doğrum düşünüyorsun.

yeni yapılan binalar depreme dayanıklı yapılıyor diye söyleniyor. kentsel dönüşümde de bahane genelde binaların daha sağlam yapılacağı bilgisi. gerçekten dayanıklı mı yapılıyor bilemiyorum da deprem hayatımızdan çıkalı çok oldu ve sürekli bununla yaşamak zor. teyzem uzun süre büyükada'da oturmaya akıl sır erdiremezdi, deprem olursa tehlikeli olur, hatta tsunami olur diye felaket senaryoları çizerdi çünkü. ama geçtiğimiz ay adadan ev aldı :) o korkuyla yaşanmıyor sanırım.

bir deprem olsun o zaman korkmaya başlayacağız yine.
tipik türk hareketi bu.

başların gelmediği için. maalesef, acı gerçek.

ben hem 17 ağustos'u hem 12 kasım'ı göbeğinde yaşadım. şehrimde taş üstünde taş kalmadı. yıkılmayan şeyleri de yıktılar. çoğu insanın cesedini bile bulamadılar özellikle 12 kasım'da.

olacağı varsa olur mantığı çok saçma. istanbul'u büyük bir felaket bekliyor. bu çok konuşuldu. sözlükte bu konuda yazılmış çok detaylı ve güzel entryler de var. maalesef bu konuda ciddi bir önlem alınmıyor. kentsel dönüşüm vs deniyor tamam ama şehrin göbeği, merkezi ne olacak? şişli'nin tamamen yıkıldığını falan düşünsenize bir?

herkes önlemini almalı. gerekirse şehir dışına taşınmalı, gerekirse istanbuldan taşınmalı. istanbulun zemin olarak kuvvetli yerlerine göçülmeli. evet, her şey ölümünüze sebep olabilir ama göz göre göre bunu beklemek doğru değil.

kfk +1 iki depremi de yaşadım. bu yüzden de aradan 17 sene geçmesine rağmen hala şu an deprem olsa nereye kaçarım diye her gittiğim ortamda keşif yapıyorum. böyle yaşanmaz evet o ayrı bi durum :) ama insanlar başlarına gelmediği için yok sayabiliyor. bu kadar olan biten gündem arasında kimse depremi hatırlamıyor.

Yeni yapilan evler guncellenmis deprem yonetmeligine uygun yapildigi icin insanlar cok da dert etmiyor olabilirker.

yeni yapılan evlere de güvenmiyorum, müteahhit üstüne mutlaka en az bir kat daha koyuyor kar etmek için. 7 katlı ev ne kadar sağlam olabilir diyorum güvenemiyorum. hatta bi öğretim görevlisinin de kentsel dönüşüm sonrası yapıların sağlamlığına güvenmeyin diye bi beyanı vardı. umarım yanılırım.

Sözlükte deprem denetimlerine giden birisi uzun uzun yazmıştı; İstanbul Marmara açıklarındaki evlerin %99'u depreme dayanıksız. Hele Kadıköy vs gibi eski yerleşim yerleri yerle bir olacak düzeyde kötü. Eskiden kullanılan deniz kumu gibi son derece dayanıksız malzemeler, ölçüm için daha örnek alma aşamasında dağılıp parçalanıyormuş. Yani Zeytinburnu-Kartal şeridi hattı sn derece riskli. Risk kuzeye doğru şertitte azalıyor, fay hattından uzaklaştıkça yani. En güvenli bölgeleri kuzey kesimleri ancak onlar da merkezden oldukça uzak. Zenginler filan genelde kuzeydeki villalarda filan yaşıyor zaten, ama onu dışında kentsel dönüşüm filan gelse de fay hattının hemen dibindeki güney şeritte depreme dayanıklılık kısmı pek inandırıcı gelmiyor bana maalesef. Ancak insanların başka seçenekleri olmadığı için haydi deyip taşınamıyorlar. Bir de İstanbul'da büyük depremde zaten Walking Dead gibi bir ortam oluşacaktır, uzun süre yardım filan gelmeyecek,yağma, cinayet vs her türlü kaos oluşacak ve insanlar kaçamayacak bile. Anında ölme fikri daha cazip geliyor.

@burya +1000

biz sessizce kaçtık istanbul'dan.

istanbulda deprem olunca, bina sağlamsa sana bişey olmaz diye bişey yok. 7.6'lık bir istanbul depreminde binaların yarısı yıkıldığında şunlar olacak:

depremden sonraki ilk hafta:

- görece daha zenginler hayatta kalacak, daha fakirler evsiz kalacak.
- istanbul içinde ulaşım zaten zor, trafik saatlerce tıkanıyor, depremde o yolların üstüne binalar yıkıldığında şehre giriş çıkış komple bitecek
- ayakta kalmış marketler talan edilecek, şehirde yiyecek ve temizlik malzemesi bile bulamayacaksın.
- dandik altyapı yüzünden sular ve elektrik kesilecek
- dandik doğalgaz yüzünden ısınma imkanı da kesilecek.
- sağlık imkanı olmayacak, sağlık malzemeleri çoktan talan edilmiş, hastaneler dolup taşıyor olacak.
- sokak ortasında silahlı soygun, bıçakla tehdit gibi yöntemlerle millet birbirinden yiyecek içecek çalacak.
- Devlet hızlı bir arama/kurtarma operasyonu yapmayacak (bkz bir sonraki madde)

depremden sonraki ilk ay:

- ayakkabı kutularındaki paralar, tayyip'in "yastık altında para saklamayın" mesajları, doların artmasına rağmen piyasaya dolar süremeyen ve faiz düşüremeyen merkez bankası gibi şeyler hep devletin kasasında para kalmadığını gösteriyor. bu yüzden devletin hızlı ve etkili bir arama kurtarma operasyonu, veya milyonlarca kişiyi barındıran şehirde yolların hemen açılması, 15 milyon kişiye her gün yiyecek içecek temiz su dağıtılması gibi hayaller kurmayın.
- AKUT bile tasfiye edildi, binalarına el kondu, çünkü başkanı AKP'li değil. O yüzden özel yardım kuruluşlarından da yardım beklemeyin.
- Sağlam binada oturan zenginler elini kirletmeyecek, yıkılmış binada oturan fakir kendi derdinde olacak. Halktan da enkaz kaldırma gönüllüsü beklemeyin. 100 kişi gerekiyorsa 1 kişi çıkacak. Onun haberi yapılacak.
- Yıkılan binalarda kurtarılabilecek kişiler çoktan öldü, cesetler kokuyor.
- Yıkılmamış apartmanlarda oturan kiracılar hayatlarına devam edemeyecekler, ev sahipleri, az sayıda kalmış sağlam binalardaki kiraları iki katına çıkartma hevesiyle sizi kovmaz mı sanıyorsunuz? Mahkemeye verseniz kazanırız mı sanıyorsunuz? O yeni binalar kentsel dönüşümde AKP yandaşı müteahhitlere verildi, yine yanlaşlara peşkeş çekildi. Mahkemeler sizden yana değil.
- Dandik binalarda oturan ve evlerini kaybedenler: marketlerde kasiyer, su tesisatçısı, berberler, hamallar, vs vs. Bu kişiler memleketine akrabaların yanına kaçtı bile. Sosyal düzeni sağlayacak kimse yok. Yıkılmamış plazalardaki beyaz yaka gömlerleri ütüleyecek adam yok.
- O kadar yıkılmış bina var, tecavüzler bitmedi tabi ki daha da arttı bu noktada. Silahlı soygun, yağma, talan devam ediyor.

Depremden sonraki 1 yıl:

- Siz hayal edin, ben yoruldum yazarken. "Ekonomi", "emlak", "ticaret", "eğitim öğretim" kilit kelimeler.

Sizin bina yıkılmayınca da hayatta kalamıyorsunuz yani.

sozlukteki insanlardaki dusunce yapisi toplumun dusunce yapisini cok yansitmiyor. buradaki insanlar devamli gelecek kaygisi ve yapilabilecek sey arayisinda ama diger insanlar gunu yasama derdinde. yani olacakla olecege care yok lafi bosuna cikmamis. kaybedecek cok seyin varsa korkarsin, yoksa zaten neye korkacaksin. evi birak arabaya parasi olmayan adamin bin tane derdi var, depremin uzerinden de uzun yillar gecti...

10 şiddetindeki depreme dayanıklı evin var diyelim. deprem olduğunda evinde olacağının garantisi var mı? veya alırken dayanıklı dediler ama gerçekten dayanıklı mı?
iş yerinde olabilirsin mesela. belki dışarıda müşterileri ziyarete gittiğin bir işin var...
arkadaşına, akrabalarına ziyarete gidersin orası depreme dayanıklı mı olacak? hadi çıkalım bi cafeye gidelim dedin ya orası?
çocuğun varsa eğer veli toplantısı/görüşmesine çağrıldın. okul dayanıklı mı?
allah korusun hastanede bir işin oldu. orası dayanıklı mı?
seçenekler arttırılabilir. tabiki sağlam, depreme dayanıklı bir ev araman çok doğal ve hakkın. diyelim ki yukarıdaki saydığım tüm ortamlar da dayanıklı. ama istanbulda büyük kaos olacak. evime kapanırım dışarı çıkmam dersen, dışarıdan gelebilecek tehlikeyi bertaraf edebilirim dersen sağlam denen evinde otur.
sonuç olarak şunu diyeceğim. sağlam ev almakla bitmez iş. deprem oldu, evdeydim, ev yıkılmadı, hayatta kaldım. ee sonra?

öyle bir felaket senaryosu yazmışsınız ki, öldük bittik kapatalım dükkanı gidelim. şimdi sevin, sevmeyin, nefret edin akp'nin bu kadar geniş kitlelere hitap etmesinin en önemli sebebi belediyecilikteki başarısı, sağlık, devlet hastaneleri vs. gibi sosyal hizmetlere getirdiği çeki düzen. hal böyle olunca da olası bir kriz anında da sosyal devlet reaksiyon gösterecektir. bir kaos ortamı ilk başta olur ama düzen sağlanır. akp en çok bundan puan topluyor.

sokakta insanların elindeki yiyeceği çalmak için birbirini çekip vurması falan çok uçuk düşünceler. istanbul'dan ibaret sanki dünya. istanbul'da yaşayan hemen herkesin türkiye'nin bir yerlerinde akrabası vardır. sokakta adam vuracağına en kötü onların yanına giderler.

depremden neden korkmuyorsunuz soruna gelince. yeni bir binaya taşındık birkaç sene önce. eski 40 senelik binamız olsa daha bir korkardım ama burada yeni bina olmasının bir rahatlığı var. daha ne yapabilirim? fay hattında yaşıyoruz diye şehir mi değiştireceğim? işim burda gücüm burda.

Ben korkuyorum. 17 ağustos istanbul depremlerini de yaşadım. Habire avizeye bakıyorum deprem mi oldu diye, bayağı paranoyak yaptı. 97 eylül aylarında olan depremdeki evdeyim hala, sağlam gibi. Ama işte yolda filan her şey şansa.

utopia

misfits olabilir

@naberabi misfits'i de izlemiştim, unutmuşum onu :)

black books

fleabag
doctor foster
the fall (bu irlanda)

(bkz: Broadchurch)

Humans
Utopia
Catastrophe

chris o'dowd seviyorsan Moone Boy güzel dizidir. :) (çocuk dizisidir biraz)

Yarı İngiliz :)
Episodes www.imdb.com

ozan güven'in nişantaşı'nda ayakkabıcısı var. ara sıra orda. muhtemelen "hassiktir diyorum" diyecektir.

"kaç yaşındasın sen" diyebilir. hehe şaka :) bunu yapmam lazımdı.

Ona yaşını söyle.

ne kadar pozitif biriymişsin:)

abi hahaha sorarken aklıma geldi. "dal.. bu soru böyle mi sorulur"

yaşım da 23 adamlara ciddi sorsam kıçlarıyla gülerler. ya da gülmezler. ben yine de şansımı deneyeceğim ulan!

abi kime öyle bi soru sorsan pisleşir. normalde öyle olduğunu düşünmüyorum

Cem'e Twitter'dan söyle. Ozan'a değil. Muhabbetleri çok iyi değil. YouTube'da izliyorum videolarını arada. Zafer Algöz ile Özkan Uğur varsa olur. Yoksa çekilmezler.

Sadece ikisi değil de Özkan Uğur ve Zafer Algöz vs. olursa beni de çağır, çok iyi bir dinleyiciyimdir, gıkım çıkmaz otururum köşede. Hesabı erkeklere bırakma huyum da yoktur, destek çıkarım :)

isteğine bayıldım.

neden olmasın ki. dikkatlerini cekecek sekilde herhangi bir sosyal mecradan ulaşabilirsin sanki.

mail atabilirsin ama mailde "abi sana nasıl ulaşabilirim?" diye sorma :D
ahahah tenine nüfuz etmeye çalıştığını düşünüyor sonra

www.youtube.com

yanlışlıkla, ozan güven'e ilişkin nasıl gidiyor diye sorarsan cevabı belli:
ben sana soruyor muyum kimi si.. diye

www.youtube.com

yahu bu tipleri adam yerine koyuyorsunuz ya ne diyeyim.

Yanlış anlamayın ana hastalık vs gibi özel durumunuz yoksa isteğinizi pek sallayacaklarını sanmam.

Yaklasmalisin. Cunku iyi biri olmak bunu gerektirir.

yaklaşmamalısın. burası türkiye. kaba olmak, insanları korkutmak daha çok iş yapıyor.

Gerek yok.

hoşgörüyle yaklaşmayacağını bildiğini düşünmek biraz tehlikeli bir ön yargı olabilir. arkadaşımın türbanlı bir arkadaşı var, kız hem ateist hem de eşcinsel olduğumu biliyor ve beni çok seviyor. ne zaman görüşsek sıkı sıkı sarılır öper falan.

sen doğru bildiğini yapmalısın her zaman. ön yargısız, ön kabulsüz. ama o sana hoşgörüsüzlük gösterdiyse, o zaman hak ettiği şekilde davranmak icap eder.

Sana hosgorusuz yaklasan insana sen iki kere hosgorusuz yaklasmalisin. Yok yok bu fazla oldu.

Hoşgörülü bir insansan evet. sadece sana karsi hoşgörü gösterenlere karsi hosgörülü olursan hoşgörü nerede ?

Hoşgörünün olayı zaten sana hoş bakmayan, seni hoş görmeyen ya da senin hoş bakmadigin birilerini bile kabul etmek degil midir ? Tabi abartmadan.

Diger türlüsü hosgoru degil, sana gosterilen davranislarin aynıyla cevap vermektir sadece.

sana taş atana sen meteor olup yağacaksın yoksa seven çok olur...

(bkz: paradox of tolerance)

diğer aynı türdeki satıcılar yüzünden diye biliyorum

klasik "ama buna benzer ürünler fişmanca sayfasında daha ucuza var?" gibi yorumlardan kaçınmak için olabilir. böyle yaparak, özel mesajda daha çok kişiyi ikna edebilir. karşıdaki kişinin cayma durumuna veya dünden razılığına göre fiyatla oynayabilir kafasına göre.

hmm benzer satıcılar ve daha ucuza var yorumlarından sakınmak mantıklı geldi.

Peki soruyu başka yöne çekeyim; başka satıcıda olmayan bir ürün yapıyorum ve bu iki ihtimal de umrumda değil haliyle. fiyat soranlar sayesinde ürünün popülerliğinin herkes tarafından görülmesi gibi bir durum da var ortada. yanlış mı düşünüyorum?

o satıcıların çoğu vergi vermiyor. ürünü alıyorsunuz ne fiş ne de fatura var. maliye insta satıcılarını avlamaya çalışıyordu bir ara,haberlere de konu olmuştu. çoğunluk bu yüzden fiyatları saklıyor.

ama zaten bu işi sosyal medyada yapmaya çalışmak o işin popülerleşmesini sağlayacak. fiyat soranların buna etkisi ne ölçüde olur, bunu gözlemlemek için iki farklı şekilde elde edilmiş verilere bakmak gerek: fiyatını aleni şekilde dile getirdiğiniz şekildeki satışlar ve fiyatını sadece mesaj yoluyla dile getirdiğiniz satışlar.

bu iş yakın zamanda bitecek. artık instagram'da direkt satın alma seçeneği olacak mağazaların, ona geçecekler mecburen, teknolojiden kaçamazlar. abd'de başlıyomuş bu uygulama şimdilik. 1-2 seneye oturur herhalde.

Kendi müziklerini yüklemeyeceksen öyle aylık ücretli stream servislerine abanacaksın. Deezer, sportifte ve en güzeli Apple Music

spotify diyorum. vodafone kullanıyorsanız 5-6 liraya gelecek bir kampanyası vardı. enparanız varsa spotify için yüzde 50 iade kampanyaları var.
ikincil olarak müzik indirmek için çeşitli uygulamalar var. genelde videolu indiriyorlar fakat. bu da ekstra alan demek. yani gider sizin cigabaytlar. spotify candır bence. 2 yıldır kullanıyorum bir yamuk görmedim henüz.

bence şöyle yap.

hem apple music'de hem de spotify'de 3 ay beleş kampanyası vardı.

3 ay spotify, sonra o bitince üyelik iptali isteyip bu sefer de apple music'e üye ol. 3 ay da ondan faydalan.

6 ay sonra en hoşuna giden servise üye olursun.

iTools programını indirdim bilgisayara. iTunes'a çok basit bi şekilde müzik atılıyo onunla.

Itunes çok kolay bir şey 2 dakikanı almaz

2) Fotoğraf önemli

2 - foto bence onemli

4 - her is bolumunu aciklamak onemli. mesela mudur olarak calistin ama naaptin o sure de. kisa kisa yazinca guzel oluyor

1 - referans mektubu vs yok ise 1 sayfa iyidir.

1 - senin ne yaptigina bagli. eger sadece bir iki yerde calistiysan 1 sayfa yeterli ancak yasin buyukse ve daha fazla yerde calistin, eserlerin varsa vs. iki uc sayfa olmasinda bir sakinca yok.
2- fotograf cok onemli.
3- internette cok fazla ornek var.
4 - mutlaka yer aldigin isleri, gorevlerini, projelerini vs. kisa kisa yaz, bos bos gorev adi yazmanin bir anlami yok. her sirketin ilgili goreve verdigi yetki ve sorumluluk farklidir, ozellikle muhendisliklerde vs. kimi sadece belli basli satin alma yapar, kimi tum islerin satin almasini yapar kimi bir projenin sadece tek bir kaleminin satin almasini yapar vs. ya da hukukta iste kimi sadece is davalarina bakar kimi sadece birlesme devralma yapar, altinda insan calistiysa onu da yaz. bunlar kisa kisa olmali, her bir husus bir satiri gecmesin. ayrica kendi bolumunle/pozisyonunla ilgili her isverenin baktigi anahtar kelimeler vardir, bunlari mutlaka ekle.

3- europass kullan, sitede options kisminda logosunu sil sonrasinda bitirince word olarak indir ve oradan footer'i sil geriye harika bir tasarim kalacak

2) eğer başvurularını Türkiye gibi bir Orta Doğu ülkesinde yapıyosan evet önemli. normal şartlarda fotoğraf, cinsiyet gibi ibareler zorunlu olamaz CV'de. Türkiye'de yalnızca British Council gibi birkaç şirket özellikle fotoğrafsız, cinsiyetsiz başvuru kabul ediyor.

3) en temel ve dünyada geçerli şablonlardan biri Europass. onda hazırlayacağın CV gayet profesyonel olur. google'da hemen bulursun.

fındıklı damak

eti çikolata keyfi bitter portakal bademli

sarayicin, evvie vb. el yapimi gercek cikolatalar :)

Eti Karam Gurme

Edit: Lütfen gofret muamelesi yapmayınız :)

Lindt extra fondant

nussknacker

tadelle

Hicbir çikolatayı cok sevmem. Nispeten sevdigim Tadelle

beyaz milka <3

milka oreo. oreo severim.

Çok fazla pil yiyor oyunlar artık, insanlar batarya derdi yaşamak istemiyor.

ben çok görüyorum ya. okey ve şu balon patlatmalı oyun hala çok oynanıyor metroda. ben kişisel olarak çok sıkıldım ama, hiç oyun yok telefonumda son 1 senedir.

oyunlara çok fazla reklam alıp, paralı yapmaya başladılar. o yüzden oynamıyorum ben.

telefonu ilk aldığım sene piyasada ne kadar oyun varsa denedim, gb bazında yer tutan oyunlara kadar. Saracak olan oyunları bitirdikten sonra sıkıldım sildim, çok yer kaplayanları kapasite yüzünden silmek zorunda kaldım, bazı oyunlarla her gün ilgilenmen gerekiyor adam gibi oynamak için, o kadar ilgi gösteremedim sildim.

şimdi batak, tavla gibi basit oyunlar dışında bir şey yok telefonumda.

Ben temple run 2 oynuyorum. 2 tane görev var tamamlanacak, bunları tamamlayınca uzunca bir süre oyun oynamam herhalde, ha şunu yapayım ha bunu yapayım derken iyice esir ediyor kendini.

Ben tramvayda oyun oynayanlar görüyorum ama genelde millet facebooka, instagrama falan bakıyor.

hafıza yetmiyor

Benim diner dash diye bir bağımlılığım var. İnsan içinde oynamamaya çalışıyorum :D

Ondan önce de kitchen scramble vardı. Bir bölümde aşırı uzun takılınca sıkıldım.

onu bilmiyorum da, keyfin yoksa how not to live your life izle. ya da the it crowd. hayat biraz daha güzel gelecektir gözüne.

you're the worst diyesim geliyor ama, emin değilim.

man seeking woman'dır kesin.

Bu haftasonu 10 kasim bile degil ki zaten cumhuriyet bayraminda da bir sey olmadi.

Bence cok abartiyorsunuz, sonucta insanlar ankara'da yasamaya devam ediyor.


Not: anne degilim ama istanbul'da teror tehdidi olan her yere giden biriyim. Kadikoy, taksim, sultanahmet... ataturk havalimani patlamasindan 1saat sonra ayni havalimanina inmis, darbe zamani da istanbulda bulunmus biriyim. (duzenli yasamadigimi da eklemeliyim) bir de bu tip geziler meb onayi olmadan duzenlenmiyor, zamaninda bizim lise urfa'ya gezi yapacakti, teror artti diye meb izin bile vermemisti. Oyle bir durum olsa meb yine izin vermezdi bence.

Bu annelik içgüdüsü var ya, manyak bir şey, kafamda felaket senaryoları kuruyorum. Korumacı yönüm ağır basıyor.

Oysaki yıllarca Galata'da yalnız yaşadım, bir tekmeyle açılabilecek incecik bir tahta kapısı vardı evimin. Gecenin üçünde, dördünde tek başıma Tünel'de, Galata'da yürüdüm. Hiç de korkmazdım. Şu an çok farklıyım.

ankara'da terör saldırısıyla ölme ihtimaliniz bugün işen eve dönerken trafikte ölme ihtimalinizden daha düşük.

Çocuğu göndermediniz diyelim, o gün gitmeyip başka bir şey yaparken başına bir şey gelse ne olur acaba? Böyle kuruntulara kapılmayın. Hani çok kalabalık olan özel bir gün olsa tamam da gelişigüzel bir haftasonu işte. Terör var ve sakınmaya çalışıyoruz ama hani uçlaştırmamak lazım bence, yoksa nur topu gibi baskılanmış çocuğunuz olur.

Edit: İlk cümledeki örneği verme sebebim, yakın zamanda annemler karadeniz turuna giderken bir arkadaşları son dakikada "ya yağmur mevsimi şimdi, olaylar da var, başıma bişi gelir" diye caydı, yazlığına gitmiş, denizde yüzerken kalp krizi geçirmiş ve hayatını kaybetmiş. Hayat enteresan.

Giderdim. Erkeğim.

Abartiyorsunuz

bence psikolojik tedavi alın.

Siz de yanında olacakmışsınız, gidin bence.

Babayım ve Ankara'da yaşıyorum.