zarada falan slim fit satıyorlar hep. oraya bakın isterseniz.

h&m'in de kalıpları çok geniş değil öyle. güzel şeyler oluyor genelde, fiyatlar da zara'ya oranla falan çok uygun.

çok da zayıf değilmişsin ya, ben 180 boya 55 kilo idim üniversiteye başlarken...

take it all - ruelle

how to get with a murder diyorum. en azından ilk sezon.

Stranger things 8 bölümlük mini bir dizi. Fringe e yakın sayılabilir o yüzden öneriyorum kesinlikle

Six feet under

oz. geleneksel olarak her dizi duyurusuna six feet under da yazarım, ama buna yazmicam.

Luther diyorum sadece

person of interest. izle ve bu diziyi bitirenlere küfret :) ilk bölümler sıkıcı gelebilir, sabret ileride geldiği noktaya inanamayacaksın :)

(bkz: braquo)

Luther +1
Braquo +1

Shameless

Westworld (yeni çıktı)

Lucifer (vasat ama komedi olarak çerezlik niyetine izlenebilir arada sırada)

Walking Dead ve Onun spin off'u Fear the walking dead.

Game of thrones

Spartacus

Oz

MR. Robot

shameless
merlin
vikings

edit: bi de yerli olsun dersen ezel çakması bir 'içerde' var elimizde. yeni başladı ve izlenebilir gibi görünüyor. ben izliyorum baya :)

person of interest

(dexter ve sherlock dışında aşağı yukarı aynı puanları veririm)

kadıköyde var.

Beşiktaş
www.facebook.com

İstanbul Maltepe'de de fener alayı olacak yine.

www.maltepe.bel.tr

Angara'da CHP'li gencler eski meclisten Anitkabir'e yuruyecekler.

Atasehirde özgürlük parkında var

belki dogru eti bulmamissindir daha :)
ben tavuk yemiyorum, hindi ve kirmizi et yiyorum, et olarak da sadece kiyma falan degil az orta pismis steak yiyorum, onun disinda brokoli, bulgur, mercimek, yulaf gibi bitkisel protein kaynaklarini da es gecmemek gerekir. ben protein tozunu saglikli bulmadigim icin tuketmiyorum ama paketli urun tuketen, mesela soya urunlerini yiyen bir insansaniz bence yardirin gitsin.

protein tozunun cinsiyetle pek bir ilgisi yok aslında. ya da kilo alıp vermeyle. genelde 20 gram civarı protein oluyor bir ölçekte. eğer günlük protein ihtiyacını karşılayamadığını düşünüyosan kullanabilirsin. kalorisi çok yüksek değil, yağ ve karbonhidrat da yok içinde, yani kilo almanı destekleyecek bir şey değil protein tozu.

biraz kilo almak istiyosan kendi kendine shake hazırlayabilirsin. 100 gram yulaf ezmesi, bir bardak süt, bir tatlı kaşığı hindistan cevizi yağı, bir avuç badem, muz bunları blenderdan geçiriyorum. çok güzel bir içecek oluyor. aldığın kalori miktarını arttırmadan kilo alamazsın. daha bir ton tarif var youtube'ta (gainer shake falan yazarsan bulabilirsin).

Bir ölçek protein tozu demek, 100 gram tavuk göğsü demek. Yani bunun kadını erkeği genci yaşlısı yok. 1 ölçek protein tozu içtiğinde 100 gram tavuk göğsündeki proteini almış oluyorsun o kadar. Kilo vermek istesen de böyle kilo almak istesen de böyle; sabit bir durum, değişkenliğe açık bir şey değil.

Anladım, orası öyle tabii ama kadın ve erkeğin alması gereken protein miktarı farklı olduğu için 1 ölçek bana çok mu gelir diye düşüdüm. Normal öğünlerime de devam edeceğim tabii. 1 ölçek ile başlayayım o halde bakalım kilomu toparlayabilecek miyim.

Mavicorap, soya ürünü yemiyorum, sadece et ile aramda seviyeli bir ilişki var:p

Çok teşekkürler cevaplar için.

1 ölçek protein tozu ortalama 110/115 kalori yapar, kalori bakımından etkisi bu kadar olur. Ayarlamanı ona göre yaparsan sorun yaşamazsın. Onun dışında soyaya bulaşmanı ben de önermem, çok fazla bitkisel östrojen içerdiğinden androjenik sistem için oldukça zararlı.

kalça çalıştığım günler ya da advanced pilates yaptığım günler protein tozu yada protein bar kullanıyorum. benim kullanma amacım kilo vermek/almaktan çok kas oranımı arttırmak ve definasyonu sağlamak. gün içinde yeterince protein alamıyorum ya da alsam bile özellikle kendimi zorladığım günler kasların iyileşmesi için fazladan protein takviyesi yapıyorum. protein tozu kilo almaktan çok ihtiyacın olan proteini almak için. eğer kilo vermemek istiyorsan spor sonrası laktozsuz kakaolu süt içip, muz yiyebilirsin. ben koşu/zumba sonrası öyle yapıyorum. bulklanma filan da olmadı.

Uzun koşularda protein kadar karbonhidrat yüklemeleri de faydalı oluyor. Üzüm suyu + whey şeklinde koşu sonrası yüklemeler yapabilirsin.

@you are my lethe, süt değil ama muz vs yerim hep antrenman sonrası. ama bir haftada 4 kilo birden gidince noluyoruz dedim. tahminim bu kilonun büyük bölümü kastan gitti çünkü beslenmem zayıf.
kilo almak demeyeyim de o zaman, ağır kardiyonun sonucunda kaslarımın erimesini istemiyorum olayın özeti. geçen sene de koştum, ama böyle bir sorun olmamıştı. sanırım o zaman beslenmem iyiydi, bilemedim.

dün akşam başladım denemeye. spordan sonra, saat 8 gibi su, protein tozu ve muzu blenderda karıştırıp içtim. 8.45 gibi de standart akşam yemeğimi yedim ve 11de uyudum.
gece bir sürü kabus gördükten sonra saat 4 gibi uyandım. midem kazınıyor ve yanıyordu. bunun verdiği rahatsızlık yüzünden 6ya kadar uyuyamadım. acaba protein tozunun bir ilgisi var mıydı bununla? denemeye devam edip göreceğim.

@nathan, tarifini yarın deneyeceğim, malzemelerim yok henüz, teşekkürler:)

özelden mesaj atıcaktım ama herkes yararlansın diye buraya yazayım istedim. beslenme yada spor uzmanı değilim ama uzun süredir pilates,fitness, koşma ve yüzme gibi sporlarla ilgiliyim. hem kendim araştırıyorum hem de yakın arkadaşım olan bir diyetisyenden gerektiğinde yardım alıyorum.

ben genel olarak beslenmeme dikkat ediyorum. sabah salatalık, domates, lor peyniri, dil peyniri, omlet, meyve yiyerek kahvaltı ediyorum. ara öğünlerimde badem,ceviz,kuru kayısı, kuru üzüm, ananas, yoğurt, süt, nescafe yiyorum/içiyorum. hepsini değil ama günüme göre ayarlıyorum. öğle ve akşam yemeklerinde et/sebze ve yanında mutlaka az yağlı salata ve yoğurt yiyorum. asla aç kalmıyorum.

spor olarak pilates, fitness, zumba, yoga, koşu yapıyorum. artık kış geldiği için yüzmeyi bıraktım :( spora gitmeden 2 saat önce dil peynirli, kepekli ekmekli sandviç yiyorum. dil peynirini protein oranı yüksek olduğu için kaşar yerine tercih ediyorum. spordan bir saat önce az sütlü nescafe ve yanında 7 badem/yarım veya tam muz/ kuru kayısı yiyorum. yediğim şeyler yapacağım egzersize göre değişiyor. misal sadece pilates, yoga gibi çok zorlamayan birşey yapacaksam sandviç sonrası nescafe yeterli ama zumba, ağırlık kaldırma yapacaksam ekstra enerji için eklemeler yapıyorum. o tamamen sana kalmış. spordan sonra hemen yarım saat içinde laktozsuz süt (kakaolu ya da sade yaptığım egzersize göre) / yağsız sütten yapılmış ayran / 1 etimek üstüne 2 yemek kaşığı lor peyniri / protein bar / protein shake içiyoum/yiyorum. akşam yemeğinde de et yemeye (hindi, tavuk, kırmızı et gibi) özen gösteriyorum. ton balığından çok cıva içerdiği için uzak duruyorum. protein shake genelde son tercihim. onu da kalça çalıştığım günler içiyorum.

bunlar benim yaptıklarım. 54-55 kilo arasında gidip geliyorum. amacın lean muscle dedikleri kas oranını arttırmak. yazdıklarım seni korkutmasın. bende bunların hepsine her gün uyamıyorum. bir gün eksiltip, bir gün ekleyebiliyorum. kas yapmak zor. 2.5 ayda sadece 0.8 kg kas yapabildim. bulklanma, şişme vs olmadı aksine çok daha ince ve düzgün hatlarım oldu. kadınlar genelde kas yaparım diye çok korkuyorlar, proteinden kaçıyorlar ama kas yapmak çoooook zor.

protein tozu mideni yakmış olabilir. markaya ya da sana bağlı olarak değişen birşey. bende hiç olmadı ama olması normal. istersen bigjoy classic protein bar'ları dene. 1 tanesi 270 kalori ve 27 gr protein var. ben genelde 1 tanesini 3 e bölüp spordan sonra 1 tane yiyerek tüketiyorum.

benim yaptıklarım bunlar, böyle. fikir vermesi için sana da yazdım.

@you are my lethe, öncelikle teşekkürler tavsiyeler için:)
benim de beslenmem az çok bu şekilde. ama akşam yemeklerim protein bakımından yetersiz. midem çok yemek almıyor zaten akşamları.

protein barlar da sempatik geldi. deneyecek şeyler çoğaldı, süper:)

my protein aldım aroması yok gayet güzel içiliyor. topaklanma oluyor allahın emri. shaker ile çalkalayınca çözülüyor tabi.

@cekilmis gayfe, benim Weider'de saatlerce sallamama ragmen topaklanma cozulmuyor, inanilmaz mide bulandirici oluyor o topak.

Soruya ekleme, xpro kullanan var mi? Tad - topaklanma durumu nasil?
www.protein7.com

ben de bu topaklanma olayına takılanları bir türlü çözemiyorum:) yani çalkalayınca gidiyor zaten topaklanma sorun nedir? topaklanmayan toz görmedim ben az da olsa topaklanıyor ama bu bir sorun değil yani demek istediğim bu.

xpro kullanıyorum ben, tadı güzel (çilekli), topaklanma da olmuyor salladıktan sonra. 30-45 saniye arası çalkalıyorum, gayet güzel karışıyor suya.

Optimum Gold - hiç topaklanma olmuyor ve tadıda çok güzel.

süryani onlar. antakya patrikliğine bağlılar yarı özerk gibiler. ibadet dilleri türkçe+arapça çok az rumca. o da çevirisi güçlü olmayan birkaç kelime; sofia, dynami, eirini gibi.

Rum'da Ermeni'de Arap'da var

Kahlan orijinli Araplar onlar. İstanbul'daki Rumlardan farklıyız derken onu kastediyorlardır muhtemelen.

@cekilmis gayfe ama Süryanilerin dilleri Aramice sanırım, bunlar o dili konuşmuyor sanki. bir de örneğin Süryani ortodoks rahiplerinin tören kıyafetleri farklı. mesela haç çıkarırken bunlar Rum ortodokslar gibi sağdan sola çıkarıyor, Süryaniler aynı Ermeniler ve diğer kadim ortodokslar gibi soldan sağa doğru çıkarıyor.

youtu.be
bu mesela süryani kilisesinden bir ayin kaydı. dil arapça değil mi?

@cekilmis gayfe yanlış video mu attın bilmiyorum ama oradaki kayıt Türkçe. Süryanilerin dili Arapça değil, Süryanice ya da Aramice olarak da biliniyor. İsa'nın konuştuğu dil oluyor.

edit: ha arada Arapça da var evet (yani Arapça herhalde o dil), ben hepsi Türkçe sandım. bu Süryanilerin kilisesinden mi alınmış peki acaba? açıklamada bir şey yazmıyor.

@nathen, antakya ortodoks kilisesinden alınma o kayıt. videoyu upload eden benim :))

rum ve süryani hristiyanlar var bizim orada.

aramice olayını belgeselde izlemiştim. dünyada 2000 kişi sadece bu dili konuşuyor demişti. hatta suriye'de bi kasabadaki yaşlılar sadece konuşuyormuş gençler öğrenmek istemiyormuş vs. wiki'de 2m kişi konuşuyor demiş. emin olamadım bende.

Kendilerine "Rum Ortodoks" demelerinin nedeni, şu an Şam'da bulunan Antakya Rum Ortodoks Patrikhanesi'ne bağlı olmalarıdır. Bu kiliseye bağlı olanların Arapça konuşmaya başlaması Arapların Suriye, Antakya bölgesini ele geçirmesinden sonradır, yoksa bölgede daha önce Yunanca konuşuluyordu.

İstanbul'daki patriklik 'Ekümenik' değildir.

Cehaletimiz sayesinde uğruna kan döktüğümüz Lozan kazanımlarını adım adım ve kendi ayağımızla terkediyoruz.

Anlamını bilmediğiniz sözleri kullanmayın lütfen.

açılın antakyalı geldi. çoğunluk arap, direkt arap evet. rum çok çok az. onlardan daha da azı ermeni var ama ermenilerle halı saha takımı zor çıkarırsın.
rumlar arsuz'da ve antakya'da bir avuç insanı geçmez. depremden sonra iyice azaldı şimdi tanıdığım çok az rum kaldı.
rum denmesi yukarıda da denildiği gibi kiliseden ötürü, rum'un aslında anadoluyu ifade etmesinden kaynaklı.

şort-tişört?

www.decathlon.com.tr

ben haşortmanla spor yapamıyorum. şort ve kolsuz tişört iyi oluyo. yaz-kış konsept bu

şort, tshirt +1

erkek spor şort yaz, çıkar.

tanrı hiçbirimizi kutsamazdı.

bir şahıs, bir partinin başına düşük profilli bir boksörü geçirirdi ve herkesin ağzını burnunu kırdırıp iktidarı ele geçirirdi.

neden sadece yumruk yumruğa?
bunun tekmesi var, yer oyunları var, jiujitsu'su var, güreşi var...
bence mma denen karma dövüş sanatlarıyla belirleyelim kimin hükümet kuracağını.
Böyle olduğu zaman, nasıl ki şimdi millet üniversiteye girmek için dershanelere eşşek yüküyle para ödüyor, o zaman da bunları öğrenmek için çok sağlam paralar harcarlardı diye düşünüyorum.

beyle
www.google.com.tr

spesifik de vereym
dfcdn.defacto.com.tr
s-media-cache-ak0.pinimg.com
bunlar iyi bence

kendini garip hissetmen normal ama dışarıdan kötü görünmediğine emin olabilirsin. takım elbisenin yakışmayacağı çok az erkek vardır. genel anlamda en sıradan tipli adamı bile biraz bir şeye benzetir takım elbise :) bence şık bir takım almak daha iyi olur smart casual yerine.

valla standart birey olsam neyse de şişmanım.. 181, 110 kilo bir insanımsıyım :)

en güzeli hatun kişinin fikrini almaktır. genelde hem seni hem kendini hem de aile ortamını kurtaracak kombini bulur onlar.

ben nişanlandığımda 115 kilyodum. boyum senle aynı.
eğer güzel bir takım seçersen filinta gibi olursun sorun yok :)

Takım giy, daha önce giymediğin için garip geliyor, hatun kişisinin fikrini de al, işe yarar önerilerde bulunabilir.

Takım +1
Kızın fikrini al +1
Hangi markalar öyle yapıyor bilmiyorum ama konuyu iyi bilen, müşteriyle uzun uzun ilgilenip uygun kalıbı kesimi önerecek yerler olmalı, mutlaka vardır. Oralara gidip hatun kişisi ve satış danışmanı kombosuyla bulunur.

çok sıkıntılı durum. ben de asla bu işlerin içinden çıkamam. ve çok utanırım bir şey de diyemem, içim içi yer :)
neyse sonuç olarak söyleme bence şimdilik bir şey. ayıp gibi. yakın arkadaşınmış zaten. birkaç hafta sonra filan ne oldu bizim sele filan diye bir laf atarsın. şakayla karışık filan.

bence de şimdi söyleme. yakın arkadaşınsa zaten halledecektir, üzerine yatmaz diye düşünüyorum. birkaç haftaya ses çıkmazsa da şaka yollu belki söylenebilir.

"Yarik seleyle cok rahatsiz oluyo biliyosun, sen siparisi verdin di mi? Ne zaman gelcekmis?" filan de.

Insanlardaki bu rahatlik beni olduruyor. Yakin arkadasimin malina zarar verdim diye daha da panikle, geri vermeden alirdim yeni seleyi.
Saka gibi bence.

kendi keyfini düşünen, zarar verdigi esyanin sahibini de düşünmeli. hatta gecmiste 5,10 tl borç verdigin ama geri ödemeyen birileri varsa onlardan da bunu iste. sana hakkini iade etmeyen sözünü tutmayan, gercek anlamda bir arkadaslik zaten yapamaz. ayıbı bu işlerin. (ancak fakirse, durumu yoksa bunlar göz ardı edilebilir.)

Elemanın para sıkıntısı yok, muhtemelen aklından çıktı da böyle de olmuyor işte :/

seleyi sen al, ona 100 lira borç vermiş olursun. borcunu da mutlaka al. eğer ödemiyorsa o ilişki çarpık olur. seni sıkıntıya sokmak istemiyorum ama uzun veya kısa bana net bi tarih ver de. onu darlamak istemiyorsan gözünde paragöz konuma düşmek istemiyorsan çok sıkıysanız borcu hatırlatırken ona arada yemek ısmarlayabilirsin. istersen ona 500 liralık hediye al. ama bağış ayrı borç ayrı. burada meblağ değil problem, senin malına 30 liralık zarar da verse onu yerine getirsin, yoksa bu hem onun için karakter sorunu olur hem de senin bundan sonra başka bir arkadaşına bişey verirken tedirgin olmana yol açar. çoğu insan paranın üstüne yatıyo, değeri de yattığı para kadar oluyo.

mesele genel olarak böyle.

ama detayını siz belirleyin. tamamen selesiz getirseydi, yeni aldığın seleyi çaldırsaydı filan belki dediklerim geçerliydi. ama selenin kullanım süresi, tamirin miktarı vs arkadaşının sana maddi olarak verdiği zarar, külfet onları artık sen düşün. belki daha az bi miktardır.

ne zaman maaş aldığını biliyorsan o tarihten üç gün sonra hatırlat. örneğin 1'inde alıyorsa 4'ü uygun

"Yakın arkadaşım ama 100 liralık bir şey için darlamak istemiyorum, ben de şu an öyle bir masrafa girecek pozisyonda değilim, bisiklet bok gibi gözüküyor öyle kullanmak içimden bile gelmiyor..."

şunu yaz arkadaşına.

aslında telefonun kendi hatırlatma programları iş görüyor bende. her ay son ödeme tarihlerinden birkaç gün önceye hatırlatma ayarlıyorum, bitiyor. ekstra bi uygulamaya gerek yok bence. eğer telefonun böyle bir uygulaması yoksa ya da efektif bulmuyorsan evernote tarzı uygulamalara bakabilirsin.

her bankanın kendi uygulaması var, uygulamada uyarı seçenekleri de bulunuyor. sizi haftalık / günlük olarak ister mail istersen de uygulama üzerinden uyaracak ayarlar mevcut.

Finansbankin giderim var gibi bir uygulamasi vardi galiba

play.google.com

telefonlardaki takvim uygulamaları bu işi yapar.
mesela google calendar uygulaması. tekrarlı hatırlatmalar yapılabiliyor. o da sana email veya başka bir yolla uyarıda bulunuyor.

Sayın demedim zaten, tahmini ne kadar kullanıyorsunuzdur?

heralde 500 kelime falan

500 ü geçmez, daha çok yazar ve çizerim..

3

soru net değil.

sözlü mü, yazılı mı, toplam mı?

toplamda kaç kelime mi, kaç "farklı" kelime mi?

2178
erkek

evdeysem bütün gün 100'ü geçmiyordur. iletişim eksikliğimiz var :) dışarıda olduğum zamanlar en az 500'dür herhalde. erkeğim.

1. elden tecrübem yok fikrimi belirticem;
bir kişinin kendisiyle evlenilir, ailesiyle evlenilir düşüncesinde olduğum için ailesini çok önemsemem. Ancak maalesef ülkede aile işin içine çok girdiği için aileler de evlenmiş gibi oluyor. Yani iki kişi anlaşıyorsa sorun olmamalı ama aileler arasında uçurum varsa bir şekilde sorun oluyor gibi. Eğer aileler çok işin içine girmezse her şey güllük gülüstanlık olabilir.
Maddi konuda da bilmem neyi kız tarafı yapar bunu erkek tarafı yapar gibi über adetler olduğu için burada da sıkıntı olabilir. Yok şurada böyle yaptılar, biz bunu yaparsak çok altta kalır gibi belki.

ilk cevapta tecrübem yok dedim ama böyle ailelerin işin içine girdiği tecrübem yok.
kültür olarak farklı olduğum biriyle çıkmıştım ama zamanında. sonradan epey farklı olduğumuzu anladım tabii. 2 arkadaşımla otururken bizim bahsettiğimiz yabancı dizileri ve şarkıcıları bilmemesi, hesabı ödemeli kafası vs vs çok farklı olduğumuz anlaşılınca birkaç ay sonra ayrılık getirdi tabii.

Hayata bakış açısında (tatil mi, konser mi, tiyatro mu o da ne? - ucuz bile olsa lügatta yok, anlaşılamıyor), temel görgü kurallarında (bıçak kullanmama, her ortamda masada ortadan saldırıp yeme/sini mantığı vs.), yakınlık-samimiyet anlayışında (köylümüź/ıdısının dıdısının bıdısı yakınimdır düğününe mutlaka gidilir/samimiyet adı altında her özel durumun sorulup konuşulması e çünkü yabancı yok herkes yakın), kadına bakış açısında (karı hizmet eder, hizmet anları dışında görünmezdir kaale alınmaz, neo-anadolu modeller aynı zamanda calışsın eve para da getirsin erkege "yük" olmasın der) vb. farklılıklar olabiliyor.
Aileleri neredeyse hiç bulaştırmamak, evlilik gibi geleneksel olaylarda orta yol bulmak (doğrudan nikah ve toplu arkadaş yemeğiyle işi çözmek gibi) gerekiyor. Çocuk konusunda neye göre nasıl yetişecek kısmı da karışık.
Çiftimiz birlikte mutluysa, köy tarafı genlerinden gelen bazı kalınlıkları kontrol altına alabiliyorsa, iki tarafın da aileleri bulaşıcı türden değilse ve iki taraf da "anam da anam babam da babam her hafta mutlaka onlar gelecek/biz gideceğiz" demiyorsa, az miktarda stresle işi götürmek mümkün.

o degil de light ne yahu? nasil arkadas o oyle? yani o arkadasin samimiyetini bir degerlendir bence. kiskaniyor olabilir mi? niye seni ezmeye calisiyor?

iliski kismina gelirsek, oyle hesapli kitapli olmaz o isler. yasadikca anlayabilecegin bir durum bu.

ayrica zenginlik ve okumusluk insani otomatik ust sinifa yerlestirmiyor. bu gozler ne kirolar gordu cift diplomali, lv cantali ama daha agzinda lokmayla konusulmamasi gerektigini bilmeyen, fesat, kotu ama maldivlerde tatil yapan insanlar.

yani aileler karakter olarak duzgunse sizin mutlulugunuzun icin her seyi yaparlar zaten.

@jimicik, cok sagol aynen ben de o lafı ettiginden beri konusmak bile istemiyorum. ki hayatının her zamanında destek oldugum, kendim asla yapmayacagım yanlıslarını kabul ettigim bi arkadas bu.

aile mevzusuna gelirsek sıkıntı işte, benim ailemde o bahsettiginiz kalınlıklar pek torpulenmemiş. daha dogrusu babamda, canı sıkılınca aşırı agresifleşen bi insan. hf zor işler.

Sıkıntı olacak.

işin doğrusu karşı taraf bunu size belli etmese de iyi kötü bir rahatsızlık duyacaktır muhtemelen. hiçbir zaman size bakıp suratlarını ekşitecek halleri yok, böyle bir şeyden bahsetmiyorum. ama muhtemelen kızlarının/oğullarının kendi sınıflarından biriyle birlikte olmasını tercih edeceklerdir. benim ablam da doğulu, arap kökenli biriyle evlendi. annemler damadını da, damadın ailesinden de birçok kişiyi seviyorlar, bir sorun yok aslında. ama zaman zaman "keşke dünürlerimiz bizimle aynı kafa yapısında, ortak zevklerde, bize benzeyen insanlar olsaydı" gibi bir düşüncede olduklarını ifade ediyorlar.

şöyle örnek vereyim: evde nişan yapıldı ve nişan sırasında herkes alkışlarken damadın ailesinden kadınlar zılgıt çektiler. tabii böyle bir şeyi hiç beklemiyorduk, korktuk bi anda bağırmaya başladıklarında hahah annem baya bi bozuldu. işte "sonuçta burası köy değil, apartmandayız, biraz uyum göstermeleri lazımdı" falan diye söylendi.

bizim yaptığımız çayı beğenmiyorlar, kaçak çay seviyorlar. ne bileyim, yemeği yerde yemek istiyorlar. böyle şeyler uyumsuzluk yaratıyor bir araya gelindiğinde. damadın annesi türkçe bilmiyor, annemle oturup konuşamıyorlar. kadın kapalı, biraz yaşlı, annem spor falan yapar, makyajlıdır vs. işte bir uyumsuzluk oluyor en nihayetinde.

ama bunlar gerçek anlamda sorun değil bence. yani eminim onlar da bizim hakkımızda farklı şeyler düşünüyordur ama ne biz onlara, ne onlar bize bir şey belli etmiyor. insan ilişkileri böyle zaten. şimdilik bir problem yok. yani bu saydıklarım da aslında herhangi bir soruna yol açmadı hiç. zaten damadın ailesi memleketinde yaşıyor, pek bir araya gelmiyoruz. önemli olan iki insanın kendi evindeki mutluluğu. dünürler hiç görüşmese bile olur.

benzerini ben yaşadım/yaşıyorum, iki çocuğumuz var şimdi. karşı tarafın ailesi çok yapıcı haklarını yemeyeyim.

neyse, size tavsiyem mümkün mertebe ailelerden uzak durmaya çalışın. onların davranışları bir yerde sana batmaya, sizinkilerin davranışları bi yerden sonra eşine batmaya başlar. ne kadar uzak o kadar iyi.

ayrıca iş ciddiye binerse eş adayınızla oturup karşılıklı konuşun. karşılıklı beklentilerinizi ve isteklerinizi açıkça söyleyin. zamanla karşı taraf değişir diye sakın düşünmeyin, ya değişmiyor yada değişirken çok çok acı veriyor. duygularınızı kenara koyup baştan anlaşın, yoksa kültür farklılıkları bir yerden sonra büyük sorunlara neden olabiliyor.

Olmaz davul dengi dengine.

senin bu konuda ne düşündüğünün zerre önemi yok. o bu konuda ne düşünüyor tek önemli olan o. eğer o sorun yapmıyorsa sen hiç yapma. o sorun yapıyorsa zaten kıçına bas tekmeyi.

depresyon: eksisozluk.com

depresyon: eksisozluk.com

Mobilden düzenleme yapamadım. Geçirmekte olduğum süreç boyunca şu iki entry ile biraz anlatmaya çalışmıştım neler olduğunu, nasıl birine çevirdiğini.

iyi hissetmek kitabını denedin mi? iyi sonuçlar alanlar var.

tavsiye verecek biri değilim. sadece en kısa sürede iyi olmanı temenni ediyorum. her gün güneş batar ve yeniden doğar. eminim yakında iyi olacaksın.

(bkz: fake it till you make it)

dışarıdan bakınca yenmiş gibi görünüyorum son zamanlarda ama evde hala aynı tas aynı hamam devam ediyor. pek umursamamaya başladım artık. nasıl bazısının polen alerjisi varsa, bazısının güneşe hassasiyeti varsa, bazılarının da depresyona ve depresif olmaya yatkınlığı oluyor. kimyasal bir şeyler dönüyor arkada neticede.

İşimden ve statümden memnun olmadığım zamanlarda ben de böyle hissediyorum. Seni en çok sıkıntıya sokan, insanlar sorduğunda en çok kaçmak istediğin, gün içinde en çok eksikliğini hissettiğin neyse onu bulmalısın. Fiziksel görüntü mü, iş mi, aile mi vs. Sonra adım adım başla değiştirmeye elinden geldiğince.
Değiştirmeye gücün yetmiyorsa elindekileri iyileştirmeye, sonra da sevmeye ve kabullenmeye çalışabilirsin.

İmajinasyon diye bir teknik var. Yaşamnkoçluğu yapacak değilim ama bu bir klibiknpsikoloji yöntemi. İki sandalye koy evinde kendine. Biri senin yedi sekiz yaşındaki kadar basit düşğnen istek ve ihyiaçlarını kusur ve komplekslerini çatır çatır söyleyio bunlardan utanmayacan bir velet olarak sana derdini anlatacak. Ötekide senin yetişkin yanın. Onu dinleikten sonra yahur bazen yardıma ihtiyacı olduğuna çok inandığın anlarsa aralarda sözünü kesip karşısına otur. Senin içşn şunu bunu yapabilirim ya da sen şunu hisseditorsun vunu herkes yaşar geöer gibi teselliler ver. İnan insanın kendini avutması, sanki kendi çocuğunu avutur gibi anbesiymiş gibi ona bakması ilgilenmesi anlamaya çalışması başkasının yapmasından daha başarılı oluyor. Ben kendi kendime ağlayarak beni affet diyordum ennson ama daha iyi hissediyoerum şuan.

gerekli kan testleri yapıldı mı ? uyku sorunları, b12 ve folat ekikliği mesela düşük enerjiye neden olabilir bu tek başına depresyona neden olmasa da çıkışı zorlaştırabilir.

Düşünce kalıplarını değiştireceksin. Ne ilaçlarda, ne de aramızda hiçbirimizin sihirli değneği yok. Hayattan keyif alabileceğin işler yapmadıkça depresyonun dibine vurursun. Dışarıda hayat var bir de, çok sık sosyalleşmeye çalış şu aralar.

Hint rupisi

en.wikipedia.org

Indian rupee.

okumuyorum. nadiren birgün ve agos okurum.

Su anda okunabilecek iki gazete var piyasada, birgun ve cumhuriyet

yıllardır okumuyorum. işlevsiz geliyor artık.

En son ne zaman gazete okuduğumu hatırlamıyorum desem yalan olmaz.

ben hergün okurum. sözcü, cumhuriyet, hürriyet, milliyet, sabah

Basili diyosan hayir ama internetten birgün ve t24 takip ediyorum bi de bbc turkiye

ben sizden duyuyorum ilk defa. hangi kreş, hangi öğretmen olduğunu da belirtseniz insanlar buradan da bilgilenir.

Temmuz olmadan biraz once havalimani patladi, temmuz ortasinda da darbe girisimi oldu.
Bence kaynamasi normal.

eşcinsellerin yürüyüş yapmasına tepki göstermek varken taciz ve tecavüz olaylarına neden tepki gösterelim ki? sonuçta eşcinseller yürüyüş yapıyor :S

ben de dün facebook'ta tesadüfen karşıma çıkınca gördüm ve aynı şeyi düşündüm.

demek ki gündeme çok taşınmamış.
bir şekilde konuyu yeniden gündeme getirmek lazım sosyal medyada.

Fulya park cocuk bakim eviymiş sanirim. Birkac haber sitesinde cikiyor arayinca link atmadim o yuzden. Bence de yeniden gundeme getirmek gerekiyor. Aileler neden susmuş onu anlamadim

Laleli'de bir azize, Gemide filmiyle bağlantılı.

vavien.

Tabutta rovesata

barda

tabutta rovasata +1

muhsin bey, gelecek uzun sürer, sonbahar, korkuyorum anne, abluka

ilk aklıma gelenler bunlar. yerli yapımları ben de çok seviyorum ayrıca ama bunlar birbirinden bağımsız filmler :) türk filmlerine sardığın için önermek istedim sadece.

dar alanda kısa paslaşmalar
masumiyet
kaç para kaç
filler ve çimen
ağır roman

Sarmaşık

çoğunluk

Kabadayı
Vavien
İtirazım Var

sarmaşık +1

kısa ve acısız
aşka ruhunu kat
uzak
mayıs sıkıntısı
masumiyet
kader
yazgı
itiraf
süt
yumurta
bal
kuzu
uçurtmayı vurmasınlar
sivas
dilekler zamanı

Tabutta Rövaşata ve Vavien'i izledim, gerçekten güzeldi ikisi de çok sağ olun. Diğerleri de vakit buldukça artık :)

tamamen anladığını nerden anladın?

5/10

Gerekçelerim,

Bilindiği gibi dört temel dil becerisi var.

Bunlar reading, writing, speaking ve listening.

10/4=2,5 oluyor. Bunların her biri 2,5 puan.

Writing ve speaking konusunda bir şey diyemiyoruz.

Reading ve listening becerilerine tam puan verdim.

O yüzden 5 oluyor.

@it could be wrong

dediği her şeyi anlayınca tamamını anlamış varsaydım kendimi. yanlış mı yaptım?

yani anlama konusunda iyisin demek ki, sanırım upper intermediate olan herkes böyle bir şovu %85 (küsuratlı vereyim de...) oranında anlar. ingilizce seviyeni gerçek anlamda ortaya koyacak şey bence konuşma yeteneğin olur. hatta reading'i de ayrı değerlendirmek lazım. sonuçta bir metni okumakla bir filmi izlemek ayrı şeyler. adamın mimiklerinden, ses tonundan, vs. konuyu çok daha iyi anlayabilirsin, tahmin edebilirsin kelimeleri yüzde yüz anlamasan bile. ama reading'te 1-2 kelimeyi bilmiyorsan cümlenin anlamını çözmede zorlanabilirsin. bence öyle yani. o yüzden bu tek başına değerlendirmede hatalı olur.

ay heves ettim ben de puan vericem: 7/10

ben de altyazısız diziler falan izliyorum arada, anladığımı zannediyorum ama sonra türkçe altazılısını görünce anlamadığımı anlıyorum. biraz izledim stand up'ı anladıysan ielts listening'de 8 alırsın hatta sen amerikan espirilerini anlıyorsun bu da ayrı bir şey. ben şuan ielts'ten ancak 4 alabilirim ve ancak kelime seçebiliyorum o videoda.

@it could be wrong

anladım. açıkçası ben dizileri filmleri ingilizce altyazılı veya altyazısız izlemeye başladığımdan beri arada ''acaba bu kısmın türkçesini nasıl çevirmişlerdir'' diyerek merak edip baktığım yerleri görünce şok oluyorum. yanlış çevirilen şeyler, dümdüz çevrilen kelimeler, falan o kadar çok ve o kadar saçma ki iyi ki türkçe altyazıyla izlemiyorum artık diyorum. çevirinin kalanına da güvenmiyorum haliyle (tr altyazılı izlemek istediğimden değil sadece böyle düşünüyorum o altyazı hakkında). burayı böyle çeviren çevirinin ağzına sıçmıştır zaten ya da filmi/diziyi izlemeden çevirmiştir deyip geçiyorum.

bu arada altyazılarda bazen ciddi hatalar yapıyorlar. mesela you beat me to it gibi bir şeyi beni dövdün diye çevirebiliyorlar. kanal ciddiyetine göre değişiyor sanırsam.

sana önerim ingilizce bir şeyi anlama miktarını altyazıyla da test edeceksen o altyazının transcription'a en yakın olanı yani ingilizce ve hearing impaired altyazısı olması.

@godoşu beklerken

zaten artık izlediğimi anlayıp bahsettiğin ciddi derecede saçma hataları göre göre gına geldiği ve seyir zevki ve türkçe altyazılara güven kalmadığı için ingilizce altyazılı izlemeye başlamıştım.

test etme olayını özellikle ingilizce ya da hi altyazılarla izleyerek yapıyorum zaten. bahsettiğim ''türkçesi nasıl çevrilmiş acaba'' kontrolü (ki o da ayda yılda bir zaten) tamamen meraktan.

arkadaşlarını gözden geçir.

@bohr +1 ama cevap da yazalım, evet abartı. kadın sırf gösteriş ve toplum beklentisiyle bir görev amacıyla evlenmiş. mutlu bir yuvası olsa zaten bunlara vakit harcamaz. kocişiyle mutlulukları görsellerde sadece.

ya aslında çok öyle ergen çevrem yok ama bilmiyorum kızlar bi evlenince ilgi budalası mı oluyor nedir ya da evlendiiiiiim diye bağıramadıklarından böyle bi şey mi yapıyorlar anlamıyorum. bana çok salakça geliyor sürekli belli aralıklarla düğün fotoğraflarının paylaşılması. evleneceğim insan da böyle olursa diye düşünüyorum zaman zaman tövbeler tövbesi yani çok ilginç ve çok garip.

Mediocrity

evlenmek türkiye'de mühim bir olay. kadınlar için "evde kalmak" diye bir kullanım bile geliştirmiş insanlar. yani evliliği bir başarı olarak görüyorlar. bu bir ruh hastalığı, kültürel evrim geçirmemiz gerekiyor.

tabii ki abartı; görme, geç.

Celal Şengör'e göre sadece elit kesim bilim yapabilir. Halktan gelen biri bilim yapamaz. Bu zaten başlı başına istisnaları olan bir durum. Hindistan'da doğup İngiltere'de eğitim alan birçok öğrenci, oradan Amerika'ya geçiş yapıyor ve çalışmalarına orada devam ediyor. Bilim yapmak için her gün havyar yemeye gerek yok. Dünyanın gelişmesi için bilim toplumun geneline yayılmalı.

Doğayı mahvetme kısmını bilmiyorum. Bağlama bakmak gerek. Çernobil felaketi Rusların dünyaya attığı bir kazık olarak görülebilir. Şu anda Pripyat kasabasında hala insan yaşamıyor.

Bazı düşünceleri çok mantıksız. Birinin iyi bir jeolog olması onun her konuda yaptığı yorumların doğru olacağı anlamına gelmez. Bildiği çok şey var tabii ki ama olaylara bakış açısı bazen tam Türk insanını yansıtıyor.

Celal Hoca bazen fakirler ölsün porştan selamlar moduna girebiliyor kendisi fazla elitisttir.

Stalin döneminde yapılan sanayi kalkınması çevre için bir felaketti. Elbette ki şimdiye kıyas kabul etmez ancak o dönem çok ciddi ozon salınımı yapıldığını biliniyor. Tabii o dönemde ozon salınımı, tabakanın delinmesi, karbonmonoksit oranının yükselmesi gibi tabirler yoktu, varsa bile bu kadar ciddi olduğu bilinmiyordu. Bir kalkınma hamlesi yapılması ve bilim, eğitim, tıp, sanat gibi alanları besleyerek ürünlerin üretilmesi gerekiyordu. Yakın zamanda Sovyet öğrencilerine dağıtılan bas gitarlardan bir tane gördüm. Gerçekten sağlam yapmışlar. Bilen bilir zaten sosyalizmde sanayi üretiminin kim için ve nasıl yapıldığını.

Sosyalistlerin büyük çoğunluğu devrim sonrasnda yaşanacak toplumun doğayla barışık, ekolojik dengeleri koruyan bir yapıda olması gerektiğini savunur. Bu yüzden doğa savunusu önplandadır.

Aynı şekilde kapitalizmin doğa dengelerini umursamadan vahşice talan yapmasına ve sömürü düzeninin bir ayağını da buradan kurmasına karşı mücadele edilir.

Bilim dendiğinde ise Sovyetlere bambaşka bir alan açmak gerekir. SSCB'de bugünkü göz tedavileri dahil (lasik yöntemi mesela) pek çok tıp ilerlemesi patentsiz bir şekilde halkın kullanımına sunulmuştur. Allah çarpar.

Celal Şengör yanıldı demek yanlış olur. "Celal Şengör sadece jeoloji üzerine konuşmalı ve uzman olmadığı konularda ben "bilim insanıyım" pozları keserek indirgemeci tahlillerde bulunmamalı" demek daha makul bence.

şimdi temelden gireceğim. bilim elittir, bu kadar da basit. her bilim için aynısını demek zor, bilgisayar bilimleri mesela elit olmasanızda direk zeka ile ilgili olsa da bilim elittir bu kadar.

bu son 10-15 yılda olabildiğince azaldı bu doğru ama hala elit varlığı devam etmekte.

neden peki? ben de akademinin içinde biri olarak yorumluyorum bunu, ailem elit filan da değil maalesef. elit olmasının nedeni paran varsa bilime odaklanabilmen ve o bilim kültüründe yetişmendir.

ailede en az 2 kuşak bilim varsa o aile kültürlüdür, alınmasın kimse ama benima ilemde dahil olmak üzere buradakilerin ailelerinin %90'ı köylüdür, çiftçidir, aile ağacında dedesinin dedesinin dedesini bilmez. benim ailemde böyle. dedemin dedesini bilmiyoruz.

dedelere dikkat demeyeceğim, ama o kültürde yetişmek başlı başına bambaşka bir şey. biz 6 yaşında "babaaaeee" derken o ailelerin çocuğu dadısıyla almanca konuşuyor o dili öğreniyor, sorgulamaya açık oluyor, bizim gibi babaneler sübhaneke öğretip allah korkusu işletmiyor. o açıklıkta yetişen çocuk her şeyi sorgulayıp 9 yaşında allahı sorgulayabiliyor, ailede oğlum bilir diyor. bu kültür kaç kişinin ailesinde var merak ediyorum.

bunu geçtim aile dostları ile tecrübe ile yoğruluyorsun, adamlar yanında bilim konuşurken kapıyorsun, soru soruyorsun anlatıyorlar, klasik ailelerde beşiktaş galatasaraya (or vice versa) nasıl koymuş onun muhabbeti yapılıyor.

ufaklıktan itibaren gezilerde kültür aşılanıyor, köye gitmiyor adamlar efese, antik şehirlere, daha ötesi sallıyorum viyanada, salzburgda mozart turu yapıyor aile. oradan schrödingerin lisesini akademiker gymnasiumu geziyor mesela. klasik türk ailesi sacherde instagram fotosu paylaşırken böyle gezen aileler var ben bizzat şahit oldum.

bunların hepsi kültür, sonra bu adam formal eğitim alırken yanına sosyal gelişimle sağlam akademik ve araştırma kitapları okuyor, biz 12 yaşında bilim teknik okumakla övünürken bu adam makaleyi yazanla muhabbet ederken onun akademik kitabını okuyabiliyor. okuyorda.

lise olarak ya yurt dışında sağlam yerlere ya da en iyi türk liselerine gidiyor.

buradan %99 yurt dışında en saygın yerlere gidebiliyor. para derdi yok, istediği kitabı nadirde olsa satın alabiliyor. iş bulayım aileme yük olmayayım derdi yok. isterse işe giriyor ki aile dostları zaten uygun ve istediği işi bulmalarına yardım ediyorlar global olarak.

bu adamlarla çalışma fırsatı elde ettim, yaşlısı 90 yaşında olanı ile de 50 yaşında genç olanıyla da 25 yaşında olan gencecik elemanıyla da. soylu olanları ile de tanıştım ders aldım ders verdim beraber, öğrenci olanlşarıda oldu çalıştığım yerde. adamın ayda 5 gün geldiği viyanada evi var, almanyada dedesinin şatosu var, orada x ressamın imzalı hediye tablosu var, bu adam bilime vermiş kendini, zaha hadidle çalışmış, oradan californiada isim vermeyeyim hayvani bir şirkete consultantlık yapmış, uluslarası 5-10 ödülü olan biri, zehir gibi.

kısaca bilim elittir arkadaşlar, azalıyor evet ama elit ailelerde bilim her zaman daha ön plandadır. ay sonunu zor getiren aile ile elit aileden bilim yapanlar başka dünyalarda olurlar, yakın olabilirler ama o kültüre erişmek kuşak işidir.

diğer kısımları da anlatacaktım, ama rusya doğanın anasını satmış bir ülke. doğa koruma derdi olmamış hiç bir zaman. hayatta kalmak asıl amacı o zamanlarda.

kurnaz +1
virgülüne kadar katılıyorum.

@kaptan: böyle adamlar çok az olduğu içindir belki.

celal şengör diyarbakır cezaevinde mahkumlara dışkı yedirilmesinde sorun yok demiyor muydu yanlış mı hatırlıyorum? yani bilimsel ve elit kısmına ben de saygı duyuyorum ama her konuda doğru değil tabi, bildiğim kadarıyla aşırı milliyetçi mhp'li biri

neden yanılmasın ki? canan karatay'ın tıbbın her alanında bol keseden sallaması gibi, türkiye'de de televizyonda popüler olmuş biliminsanları her bilim alanında ahkam kesiyor. zaten faşist diktatörleri savunan bir adamı bir yere kadar ciddiye alabilirim.

bi fotoğraf üzerinden yürü tabii. fotoğrafın oradaki seçeneklerde mesaj atma şeysi var, "aa ben de buraya gitmiştim, çok güzel bi yer", "demek şöyle yapıyorsun, ne kadar iyi" gibisinden. şimdi kızın/oğlanın fotoğraflarını bilmediğim için bir şey söyleyemiyorum ama en mantıklı yöntem bu görünüyor bana.

Slm

Arkadaş seni tavsiye etti naber nasılsın de.

Neyse kızda hareket yoksa bekle derim ben. Bekledikten sonra nathanieltroy +1

"Evet evet evet. Binlerce kez evet diyorum" yaz, yolla.
sonuna da kıps yap bi tane

Ya sallamazsa nedir? Ne tür bir beklentin var bu insandan. Sanki bir şeylerin hesabını yapar gibi bir halin var.

@xaxxbczczaaxax asgari ölçüde benim mesajlarıma cevap atmasını bekliyorum. Bir mesaj atıp cevap alamadığım "sallanmadığımda" üzülüyor hayata küsüyorum.

arkadaşım seni tavsiye etti ne la ütü masası mı bu

@der meister "bu kız tam senlik iyi anlaşırsınız bence ayrıca bir çok ortak özellikleriniz var gibi" dedi.

uzerinde yorum yapacagın bir resimle ortak bir noktanın altınız çiz.
ama resimle ilgili ekstra bir detay ver. (ilgisini çekecek)

atıyorum o mekanın sahibini tanıyorsan mekanla ilgili bir detay ya da tursitik bir yerle ilgili orası aslında soyle soyle biliyor muydun vs

Hayatın kendisi de böyle bir şeydir zaten, her insan herkes tarafından ciddiye alınmak ilgi görmek ister ama her insanın beklentileri farklı oluyor.
İçinden geleni yapmayıp ona buna sorduğun sürece başarılı olma şansın sıfıra yakın, bence kendin bir şeyler bulmalısın.

olmaz o iş zorlama bence.

bi foto üzerinden iltifat edip bi soru sor

Erkek kıza mesaj atarsa tacizdir, kız erkeğe mesaj atarsa kur yapmaktır. Bizim toplumda böyle.
Ona göre davran.

Bekle biraz daha. Etkileşim olmadan yürüme.

arkadaşından kızın numarasını iste
mesaj at kıza: arkadasımdan numaranızı aldım , uygun bir zamnda gorusebilir miyiz diye bodaslama sor

direk gorusmeyi ayarla
instagram filan bana garip geliyor.

how i met your mother'in ingilizcesi guzeldir. bazi esprileri anlamayabilirsin, yapacak bir sey yok :(

the it crowd'u ingilizce altyazıyla izliyorum ben. oldukça anlaşılır. hem de acayip komik bir dizi.

the leftovers'ın ingilizcesi basit. Aslında bir site vardı; dil kullanımı bakımından sıralıyordu dizileri ama hatırlayamadım şimdi.

bence ingilizce geliştirmek için çoğu dizi uygun. lakin tabi ki akıcılık kısmı var kullanılan sözcükler vs. sitcom tarzı olanlar daha basit oluyor. 2 broke girls izliyorum fena değil.
last man on earth izliyorum kısa bölümleri gayet basit bir konuşma tarzları var.
uzun bölümlü supernatural da anlaşılır. bunlar deneyimlediklerim. önerdiğim tüm diziler farklı türde.

bir de şöyle bir yazı var: chiasuanchong.com

ayrıca @empty blank in dediği şey bu olabilir: medium.com

doksanların dizileri daha anlaşılır. bu zamanda daha farklı kelimeler kullanılıyor. o yüzden ben friends diyorum.

walla ben en az 10 senedir yabancı dizi izliyorum. toplamda 50 tane sezon bitirmişimdir. bi Ielts alamıyorum. o iş o kadar da etkilemiyor bence. bence sen ingilizce çalış ingilizce için yada yurtdışına çık, bi sene yabancılarla gez daha ingilizcen o zaman olur. gerçi ben yurtdışında da kaldım 1 sene ama en geliştiren yer yurtdışı oldu.

Modern Family

ibb cep trafik uygulaması mevcut anlık olarak gösteriyor ama bu akşam 20 de nasıl olacak dersen bence öle kahin bir uygulama yok.

yani bunun için app'e ihtiyaç yok bence. o güzergahı düzenli kullananlara sorman daha faydalı olur.

o da olur. var mı düzenli kullanan kimse?

mobilde olmuyordu desktop görüntüsünde gözüktü

Kokuyu başkaları alıyor mu önemli olan o. Burun alıştığı için hiçbir parfüm kalıcı değilmiş gibi geliyor bana da. Ama o iş öyle değil aslında.

kokuyu başkaları da almıyor. oda arkadaşım parfüm işlerinden anlar, sen yanlış kullanıyorsundur dedi. ben de ofise getirdim, gün boyunca çeşitli bölgelerimize ve çeşitli uzaklıklardan sıkıp denedik, kokmuyor.

sahte olamaz tabii ki. neden kokmadığını bilemicem de.

Eau de Cologne olmasın ? eau de parfum yazıyor mu üzerinde şişenin?

@burya, parfüm yaa. caps ekledim.

@meyal, oraya da baktım daha önce. nisan 2016'da üretilmiş, 1.5 yıl ömrü var görünüyor.

Çok para verdim diye az sıkıyor olabilir misin?

@delicevat, ilk parfümüm değil, dolayısıyla ne kadar sürünce ne kadar kokar az çok kesirebiliyorum. bu kokmuyor diye daha fazla sürüyorum aksine.
ama şuralarına şu kadar sürersen iyi olur diye bi önerin varsa açığım yani.

Parfümü terleyen-ısınan yerlere ve doğrudan tene sıkmak iyidir diye biliyorum.

Genel olarak,

Ise kabul edildiniz diyelim.
Once o ulkenin issiz veritabaninda bu is icin uygun profilde biri var mi o ulkenin vatandasi, ona bakiliyor. Diyelim ki yok, match cikmadi, sonra yine sisteme kayitli diger ab vatandaslarindan uygun biri var mi diye bakiliyor. Diyelim ki yine cikmadi, sisteme kayitli ucuncu ulke vatandaslarindan uygun var mi diye bakiliyor. Oradan da cikmazsa sana calisma izni cikiyor :D

Sonra da oturma izni hallediliyor iste.

En az 2-3 ay suruyor.

Yuh :D bize fırsat gelene kadar o zaman...

oncelikle o isler pek kolay degil cunku senle genelde yuzyuze gorusmek istiyorlar. onun disinda senin iyi referanslarin olmasini isterler cunku bir nevi sponsor olup senin calisma izni cikarman icin basvuruda bulunuyorlar. senden bazi belgeler hazirlamani istiyorlar, karsilikli birkac ay(seni sectiklerini bildirmelerinden itibaren en azindan 3 ay) surecek bir burokrasiye girisiyorsunuz. sonucta da biletini alip gidiyorsun. bu is icin senin oradaki iscilerden daha nitelikli olman beklenir vs.

en zor kismi isi bulmak farzet. oradaki hayatindan memnun olabilmen icin gitmek istedigin ulkeyi, basvurdugun isi de kendine uygun secmen lazim. basarilar

bu arada soyle bir sey de var: (bkz: ankara anlaşması vizesi)

süreçle ilgili bir şey söyleyemicem de bir arkadaşım gayet basit bir şekilde, sadece türkçe bildiği için prag'ta iş buldu (türkiyede de ofisi olan bir şirket). öncesinde romanya'ya gitmişti evs ile, orada çalışmıştı. tek olay bu. ingilizcesi bile iyi değil öyle, özel okuldan mezun, hiçbir özelliği yok. çalışma izni falan çıkardılar, arkadaş 1 senedir orada işte. kendisi de inanamıyor nasıl olduğuna ama oldu işte. sandığınız kadar imkansız bir şey yok bence. başvurun yani.

@buff

Biraz oyle ama sirket seni cok isterse cok spesifik sartlar ekleyebilir is tanimina senin cvinde yazili olan. Mesela turkce native speaker, c++ advanced bilgisi, 5 yil x pozisyonunda tecrube olsun senin cvinde.

Atiyorum requirements a turkce native speaker ekler. Boylece sadece turkce bilen bu 3 kategori adaylari kalir. Daha da daraltmak icin atiyorum c++ advanced olmali der, native turkish speakerlarin c++ bilmeyenleri elenir. C++ bilenlerin arasinda elemek icin 5 yil tecrube kriterini koyar, 5 yildan az tecrubesi olanlar da elenir mesela

Ama sirketin istemesi lazim. Genis bir mesgale alani degil de, ne kadar spesifikse pozisyon o kadar yuksek sansiniz olur yani.

@nathanieltroy

Pragda turkce konusan vasifli insan cok yok. Sistemde turkcesi olan yoktur kayitli, oyle gitmistir. Gurbetcilerin vb cok oldugu yerlerde sorun oluyor bu. Sirf turkcesi var diye almanyaya gidemez, anca polonya, cekya vb gibi yerler olur.

Avrupa ülkelerinde nasıl bilmiyorum ama avustralya'da kısa bir eğitimle öğretmen olunabiliyordu. Avustralyada ingilizcenle orantılı olarak iş imkanların gelişiyormuş. Orada yaşayan akrabam 1-2 sene süründü şimdi baya rahat. Ama hemen iş bulmayı bekleme

Ne iş yaptıgına göre de değişir prosedür. yazılımcı isen biraz daha kolaylaşır, sanat falan tarzı bir şeyse daha da kolaylaşır çalışma iznin ıvırın zıvırın. ama katma değerini net bir şekilde göstermen lazım. ben her işi yaparım, çok çalışkanım ile olmaz.

@benaslindayohum :) zaten esas sıkıntı orada, felsefeciyim ben.

1. önce is basvurundan kabul aliyorsun
2. sonra sana sözlesme gönderiyorlar ve iki taraf imzaliyor
3. vize ve calisma izni icin ayrica bir kagit imzaliyorlar ve gönderiyorlar
4. sonra sen bu belgeler ve standart vize belgeleri ile türkiyedeki ab ülkesi konsolosluguna vize ve calisma izni icin basvuruyorsun
5. bu basvrun o ülkedeki yabancilar dairesine gidiyor
6. yabancilar dairesi belgelerini kontrol ediyor, sonra cv, sözlesme gibi isleri calisma dairesine gönderiyor
7. calisma dairesi önce o ülkede, sonra AB icinde sonra diger ülkelerde bu konuda issiz varmi, sektörün bu alanda is gücüne ihtiyaci varmi degerlendirip ok veya red gönderiyor yabancilar dairesine. ya da bir süphesi var ise sözlesme yapilan is yerine soruyor, bu adami niye cok istiyorsun diye. eger is yeri örnegin "türkiyede pazarini inceliyoruz o nedenle türkiyeyi bilen, türkce bilen elemana ihtiyacimiz var" diyebiliyor. ama mesela bir gida sektörü icin ayni seyi söylerse mesela almanya red veriyor cünkü almanyada gida sektöründe calisacak bircok türk issiz var
8. onay verirse yabancilar dairesi de belgeleri inceleyip türkyedeki konsolosluga onay gönderiyor.
9. konsoloslugktan calisma izni ve vizeni aliyorsun ama tüm bu sürec en az 3 ay sürer ve basvurularin bircok reddedilir. o nedenle bircok isveren sadece cok ucuz is gücü veya cok kalifiye is gücü icin türkiyeden calisan getirir.

Su içmedim de, ödeme.

oha öyle bi şey mi yapıyolar? denk gelmedim hiç. asla ödemem olursa da.

Eğer sipariş etmeden getirdiyse, suyu istemiyorum diyorum.

suyu getirip masaya koymasında bir problem yok. açıp içmediğim halde adisyona eklemişse, "suyu içmedim/bir tane içtim" falan diyip sadece içtiğimi ödüyorum.

suyu açmadığını kasada belirteceksin. bu kadar.

Suyu geri gonderiyorum, adisyona yazdilarsa "icmedim" diyip cikarttiriyorum. Hic sorun yasamadim.

Yuh. Ben de hiç görmedim bunu. Öyle bir şey olursa kesinlikle ödemem, itiraz ederim.

Önden epeyce su getiriyorlarsa garanti adisyona eklemek için getiriyorlar. Aynı durumla bir mekanda iki kere karşılaşınca iyi niyet göremiyorum. Bir tanesini söyleyeyim, gölbaşındaki (ankara yani) belediye tesislerinin olduğu yerdeki kafelerden biri, adını çıkaramadım, banko böyle yapıyor. Biz söyleyince çıkarıyor adisyondan.
Bir de Konya'nın antalya yolu çıkışı üzerinde bir tost balık filan mekanı var, onlar da banko su ekliyorlar. (kusura bakmayın asosyal ve kısmen de fakir olduğumdan kazık deneyimlerim kısıtlı).

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

youtu.be

çocukluğumdan beri müzikle uğraşıyorum, koloratür sopranoyum. son 2 senedir kendi bestelerimi yapıyorum ve onları tanıtmak için uğraşıyorum. şu aralar yerel radyolarda çalmaya başladı.

eğer beğenirseniz belki dinleyebilirsiniz. bu bana gerçekten çok destek olur ama daha önemlisi beğenilmiş ve benimsenmiş olmanı beni mutlu eder.

TÜR: ALTERNATİF/INDIE POP

Arin -(git: youtu.be)
Uzak - (git: youtu.be)

-Cok yakin arkadasim cizdirdi
-Memnun kaldi
-Atakoy subesu en iyi subeleridir, icerden tertemuz bilgi :)
-Hemen hemen tun doktorlari iyi, aletler son teknoloji ve bu isle ilgilenen tum doktorlar isinin uzmani.

Fiyat 3-5 arasi degiskenkik gosterir

dunya goz hastanesine hic guvenmiyorum.
yerinizde olsam turkiyede ilk lazer yapan adama, istanbul cerrahi hastanesi fulya subesinde yaptirirdim.
zaten su anda lazerle ayni anda 2 kusuru birden yok eden 2 klinik var birisi cerrahi, digeri de bagdat caddesindeki veni vidi vici

ben de dünya göz ankara'ya yaptırdım, -7 numaraya yakındı göz numaram, ameliyattan sonra tamamen sıfırlandı. çok rahat ettim. yalnız ücretini hatırlamıyorum, 4 sene oldu ben yaptıralı. hiçbir sorunum yok şu an.

"4+4+4 mitingi sırasında polisin saldırısına maruz kalan SDP’li Eylem Ataş’ın bir gözü yüzde 80 oranında görme kaybına uğradı.

ETHA’nın haberine göre miting alanına girerken kendilerini aratmak istemeyen DEV LİS ve SDP üyeleri ile polis arasında gerginlik yaşandı. Polis bu sırada Eylem Ataş’ın yüzüne copla vurdu.

Yüzünün çeşitli yerlerinde ödem oluşan ve tek gözü yüzde 80 göremeyen Ataş, hastaneye götürüldü. İddialara göre Hacettepe Hastanesi’ne götürülen Eylem Ataş’a polis baskısı nedeniyle darp raporu verilmedi. Bunun üzerine Dünya Göz Hastanesi’ne götürülen Ataş’a, polis baskısı sebebi ile 2.5 saat boyunca herhangi bir tedavi uygulanmadı. Yaşananlar üzerine SDP ve Eylem Ataş’ın ailesi suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunun ardından Dünya Göz Hastanesi’nin, aileye “Tedavi masraflarını biz üstlenelim, olay kapansın” dediği iddia edildi.

Konuyla ilgili açıklama yapan SDP Ankara İl Örgütü, “Yüzde 80 göremeyen arkadaşımızın bu halde olmasının sebebi orantısız polis şiddeti ve onu 2.5 saat boyunca tedavi etmeyen Dünya Göz Hastanesi’dir. Bu olayın peşini asla bırakmayacağız, bu olayın sorumluları ceza alana kadar bu davanın takipçisiyiz!” dedi. (Evrensel)"

Meseleyi doğrudan Eylem'in ağzından öğrenmek isterseniz: www.siddethikayeleri.com

Bu belirttiğim meselenin haricinde de, kendisi hakkında pek iyi şeyler duymadım. Daha farklı bir yer araştırmanızı önermekteyim.

fiyatlar 1000-2000 arası değişiyor. yani 2 sene önce öyleydi, hala öyledir sanırım. ben bağdat caddesi'nde veni vidi'de yaptırdım gerçi.

caddebostan veni vidi, özer bey yaptı operasyonumu.

tüm süreç fatihgunes.co

dostum büyük bir firmaya gidiyosun anladığım kadarıyla. asla şansa bırakma işi ve takım elbise+sakal tıraşı olup git. yani kafadan o sebepten sana takma ihtimalini ortadan kaldırmış olalım. gerisiyle ilgili bir şey diyemicem, hayatında görebileceğin en başarısız görüşmeleri deneyimledim çünkü :)

sektörünüze göre takım elbise yerine smart casual olabilir. Yaratıcılık içeren mesleklerde ters tepebilir bu.

kolay gelsin. takım rulz.

Bol sans! Sakin ol, anlattigin adamin vakti degerlidir, sana vakit ayirdigina gore sende bir sey gormustur mutlaka, cagirip haslamak icin degerli vaktini harcamaz bu adamlar, kendini kucumseme. Istekli ve azimli oldugunu goster. Sirket hakkinda bilgili oldugunu asiriya kacmayacak sekilde mutlaka goster. Sirkete ne katabilirsin bunu dusun. Ve mutlaka gulumse! Tekrar bol sans

o tahsillerde bir insan boşu boşuna çağırmaz kimseyi. sende bi ışık görmeselerdi çağırmazlardı. yani işi alma yüzden %51 ve üstü. şansa bırakma
hadi bol şans.

öncelikle bol chance.
kendine güven! sendeki yeteneği, iş gücünü gördüler ki çağırıyolar.
hem işinde iyi olursan öyle üniversitelerde okumamış olsan bile bu senin için büyük bir başarı olacak buna kanalize ol, o zaman ki sana takdirle bakılan bakışları düşün, bu işi kotarırsın sen. Umarım istediğin pozisyon olur.
takım elbise +1

%10 civarıdır bence. daha fazla olduğunu düşünmüyorum. ülkenin tamamı istanbullu kafa yapısına sahip değil sonuçta. bu ekşi sözlük'e bakıp türkiye'de çok medeni, açık fikirli, cinsiyetçilik ve homofobi karşıtı insan vardır demek gibi olur. yani kendi çevremizden yola çıkıp genellememeliyiz bana kalırsa.

suradan tahmin et:


alkislarlayasiyorum.com

Bence fikrini söyleyen dinsizler %10 dur. Bir de etrafımızda bunu söylemekten korkan ve onlar gibi davrananlarla toplarsak minimum %20 dir

en dinsiz gibi davrananlar bile biraz sıkıştırıldığında aslında inandığından bahsediyor. yani benim karşılaştığım durum hep böyle oldu. üstelik ülkenin batısı bu. ama şöyle bi ortalama yapabiliriz bence; ülkenin batısında %15, doğusunda %5 olmak üzere ortalama %10 dinsizdir gerçekten. bir de dinsiz gibi yaşayan ama kendisine itiraf edemeyen bir güruh var. yani bu konuda net bir ayrım yapılabilecek bir ülke değiliz. büyük çoğunluk ne olursa olsun rahat rahat ben ateistim diyemiyor.

Ben inanmıyorum ama ailem ve akrabalarımdan kimse bilmiyor. Bilmelerine de gerek yok bence. 2 arkadaşım inanmıyor onların da aileleri bilmiyor.

Bence de %5 civarındadır KONDA anketinden yola çıkarak mobil.hurriyet.com.tr gerçek düşüncesini saklayanların % 2 civarında olduğunu düşünüyorum.

5.5 milyon ateist olduğu söyleniyordu. bence 90'lılarda ateist daha fazla bencede.

terbiyesizlik mi bilmiyorum ama belki geldiler bulamadılar sizi gibi bir durum olmuştur. bence sinirlenmeye gerek yok.yaptırın bir an önce. yaptırmazsanız ve zarar devam ederse eve ve eşyalara verilen zararı ödemekle yükümlü olursunuz.

o. çocukluğu başka bişi diil

@dahili meddah, indim baktim acikcasi tavanı hafif nemli, temiz su muhtemelen temiz gorunuyordu. Yere su akmiyodu. Oyle büyük zarari yok. Tabi yaptirmakla yukumluyuz de hem haberimiz yok hem polisle muhatap olduk yani ilginc geldi.

evet onlar yanlış. tebiyesizlik diyorsun ama sen de komşulugun temiz bir tarafini birakmadın ki.

bir sakinlesin once, inin asagi, komsu boyle boyle, anam hasta, haberin var miydi bundan? de ki yok, zabitaya gitmeden once iki dakika bizi bulup insan gibi soyleyemez miydin deyin. utansin.

evde kaç gün yoktunuz, kaç kere gelmiş olabilirler kapıya mesela?
söylemek için kapıyı çalmış bulamamışlar, bilerek açmadığınızı bile düşünmüş olabilirler; not bıraksalar olurmuş, anlayışlı davranmamışlar ama terbiyesizlik denmeyebilir. mesela o kişi buraya yazsaydı duyuru olarak, sana sövecektik "terbiyesiz suçunu bile bile açmıyor kapıyı" diye, aradan "belki evde değillerdir" diyen çıkacaktı, onun dediğini çok dikkate almayacaktık o kızgınlıkla.

hiçbi boka koşmayan zabıta da nasıl hemen aksiyon almış, hayret ettim. belgeyi iyi incele belki kendileri yazmıştır falan. hem daha önce böyle bir şey duymadım(olmadığını göstermez tabii), hem de öyle çot diye yasal işlem denmesi tuhafıma gitti, süre de kısa zaten.

edit: polisle muhatap olduk cevabını görmemiştim yazarken.

Gelip bulamamıştır. Eğer kavgalı değilsem, ben gelip evde bulamayınca kapıya bir sıkıştırırdım. İnsanlar birbirleri ile muhatap olmak istemiyor da olabilir ama hemen resmi yollar hoş değil.

@baba jo, ev bir gun boştu bu arada sadece. Biz yokken ananem kalmisti ona soyleyebilirlerdi. Belki calmadilar bile kapimizi bilemedim.

öncelikle geçmiş olsun. yapılan saygısızlık bence ama konuşmanın bir faydası olacağını düşünmüyorum. en güzeli yaptırın bir an önce. olanları düşünmeyin, ite bulaşacağına çalıyı dolaş demişler.

1 gün boşsa ve hatta boş bile değildiyse evet, söylemeden yaptırmaları hiç hoş olmamış. gidip söyleyin "kapımızı çalsaydınız haberimiz olurdu, siz de polise gitme derdiyle uğraşmak zorunda kalmazdınız" diye.

ayıp tabii ki. bir hafta boyunca evde olmasanız hadi neyse. 5-6 çocuk topla zıplat evet. hatta kendin de ses yap. müstahak böylesine.

aynısı bizim başımıza geldi

bi gün kapı çalındı, annemde bende evdeydik şans eseri, yani bu evi pek kullamıyoruz ben genelde denizde oluyorum yılda ortalama 1 ay kalıyorum, annem de istanbulda zaten.

neyse ben de evdeyim malum şort atlet durumu, annemi ittirmek suretiyle eve dalan bi kadın, kadın alt katımız da oturuyor, arkadaşın annesi sonra arkadaşla da kestim muhabbeti.

yaa su akıtıyo falan filan deyip paldırs diye banyoya girmiş bakmış

10 katlı apartman, bizden kaynaklı mı belli değil? bizim banyo tavanı da nem yapmıştı üstelik.

yaptırayım diye düşündüm. sonra dedim ki niye yaptırıyom ulan? bizden kaynaklı olduğu bile belli değil, derken 3 5 defa yaptırın diye söylediler. evde yokuz, e arkadaş su vanası da kapalı.

yine ben kırdırır komple yaptırırdım da kaç zamandır bu çirkeflik yüzünden yaptırmadım. sesleri de kesildi

hani bu kadar feryat figan olunca koştuk baktık,aynen sizin dediğiniz gibi alt katın tavanında(atık su borullarının geçtiği hava boşluğu bölümde) çizgi çizgi ıslaklık olmuş

geçmiş zamanlar da birisi evini komple su bastırtmıştı 2 kat üstümüzde üstelik, bizim salon malon heryerden şıpır şıpır sular akmıştı, kazadır olur deyip geçmiştik.

neymiş efendim işte tavan boyası kötü oluyormuş. s*ktirsin gitsin, insan gibi söyleselerdi eyvallah

ha bunun öncesinde de bu manyak kadın, ben evdeyken 2 kere su vanasını kapatmış alla alla tuvalete giriyom su akmıyo rezilliğe bak, ne haber vermek ne bişey

bide model olarak, apartman kapısı kapanmadığı zaman, sürekli kameralardan izliyor girişi, hemen koşup pencereyi açıp kapıyı kapatırmısınız diye herkeze söylüyor. yani az çok fikrin olmuştur. selam sabahı kestim. benden it gibi korkuyolar apartmanda, geçmişte olan bi olay ve yanlış anlaşılmadan.

Valla net terbiyesizlik. Gürültü yapıyorlar diye polise şikayet et ara ara...

eğer aranızda başka bir olay vs olmadıysa bence de ayıp etmişler. zabıta ne la :D
ulaşamıyorsam başka komşulara sorarım. illaki bi bilgi edinirim yani. sanırım

benim de başıma gelmişti benzeri bir durum.

@jimcik in dediği gibi yap bence. in bi sor, güzelce ama öyle kızgınca değil. hastanedeydik biz de, haberiniz yoktur tabii sizinde. annem ameliyat oldu da falan de bakalım bi tepkilerini ölç. haberleri varsa zaten o insanlardan hayır gelmez. hiç muhatap olma tmm hoşcakalın de evine çık. ve hemen ilk iş tamir etttir. haberleri yoksa, ki ben olmadıgını düşünüyorum, yine güzelce durumu izah et.

ust komsum sen miydin?
ehehehe aynısının tersi bana oldu.
ust komsudan rutubet geliyor.
herife telefon actim (evde durmuyor) bir kac ay salladi, sonunda geldi ya azıcık sızıntıymış nolcak dedi (tavan ve duvar gidik). hala da yaptırmadı. zabitaya sikayet edip. sonrada mahkemeye vericem serefsizi. sonucta pisman oldum. keske en basindan yasal yollara baslasyadim.
sonuc: belki adamin da basina benzer bisey geldi onceden.

kusura bakma da komşunun açısından bakmamış kimse. kimbilir evde kaç gün yoktunuz ve aşağı katta neler olmuştur. aynı vaziyet anneme de geldi. kimseye ulaşamadık evde. güç bela ev sahibini bulduk. bulana kadar duvarla ıslandı. adama dedik yaptır diye ha bugün yptırcam ha yarın yaptırcam deren oldu sana 2 ay. annemin duvarlar hortum tutulmuş gibi oldu. elektrik fişlerine falan geldiğini görünce anneme dedim git zabıtaya. hemen yaptırdı adam... kendinize göre konuşuyorsunuz. bir de komşu açısından bakın. eğer benim evim eşyalarım ıslandıysa uğraşamam direk veririm savcılığa ya da zabıtaya...

@supermatik, sizinki hic ciddiye almamis :d yaptırırım tanidiginiz usta var mi vs der be insan en azindan.

@gotic, 10 gun olmus kapimizi calali guya. Kapicidan numaramizi alip da ulasabilirdi. Bilmedigim seyi nasil yaptirayim yav.

@rayde onun yaptığı şey ayıp ama günümüz için düşünüyorum. komşunun manyağı var psikopatı var söylediğine göre kadın sorunlu. demek ki korkuyor bir şeylerden kadın...

git şikayet et a.k çocuğu derdim yasal işlemi bekleyin yaptırani sikmm derdim böyle komşuya..

elimizde veri eksik yahu. hele bi durun. komsu hakkaten bekledi, sizi bulamadi vs olabilir. belki resmi olarak kendini garantiye aldiriyodur soyleki size ulasamadi, size ulasamadikca evi daha da hasar gormeye devam etti. size daha ulasamayacagini dusunerek olayi netlestirmek istemistir. ben bu adami bu tarihte sikayet ettim, sorunum bu, bundan sonra olusan hasar hep bu arakdas yuzunden demeye calismistir.

not: bu teori sana hicbir yolla ulasamadigini varsayarak yazilmistir.

ama yok, kapici vardi, ona demedi, numarasi vardi aramadi. yineticiye soylemedi falan bunlar hep ayip seyler. bizde boyle seyler kapici araciligiyla oluyor. sorunu olan soyluyor gorevliye, o da diger daireye iletiyor. evde yoksa kapici ulasiyor vs

Komşunun yaptığı yanlış. Sizin yaptırmamanız da yanlış olur ve 2 yanlış bir doğru etmez.

Bence bu tip insanlarla hiç uğraşmanıza değecek bir durum yok. Yaptırın efendilik sizde kalsın. Yaptığı terbiyesizlik de onun yanına.

terbiyesizlik değil de hıyarlık etmiş ama yapacak bişi yok. çok problem de değil aslında, hatta biraz daha iyi birde böyle bakın, kapınıza dayanıp pire için yorgan yakan manyaklar gibi çıngar çıkartabilirdi, gitmiş yasal yollara baş vurmuş ki bunda bir problem yok bence.

Yalnız yarın zabıtayı arayıp yaptırdığınız işlemi nasıl ispatlayacağınızı öğrenin, zira yarın öbür gün bakın şikayet ettiğim halde yaptırmadı diyebilir (kabahat sizden kaynaklı olmayabilir hatta) ustaya verdiğiniz paranın faturasını/fişini mutlaka alın, yine aldığınız malzemelerin vs. faturasını da adınıza kestirin ve mutlaka saklayın. lazım olduğunda ahanda faturalar, yaptığım gürültüden dolayı şahitler vs. dersiniz.

beğenmedim. bu kadın neyin peşinde anlayamıyorum. resmen demo tadında, bitmemiş gibi duran perfect illusion, ardından kimsenin kendisinden beklemediği slow şarkı kategorisinde million reasons, şimdi de her albümündeki fiks country/flamenko şarkısı boşluğunu dolduran ayo.

gerçi şu ana kadar yayımladığı şarkıların dışındakileri dinlemedim. üç şarkı ile komple albüm yorumu yapmak istemem ama şu ana kadar gördüğüm üzere ümit beslemeye değecek bir şey gibi gelmiyor.

ek: artpop dahil önceki tüm albümleri bir şekilde beğenmiş biri olarak söylüyorum.

ben tamamını dinledim ve rahat 7-8 şarkıyı çok beğendim. şimdiye kadar en çok dinlediğim hey girl oldu ama Florence Welch diğer şarkılara şans vermemi engelliyor biraz :)

diğer favorilerim de dancin in circles, come to mama, angel down, diamond heart, Joanne, sinner's prayer, John Wayne.

albümü dinlemedim henüz ama perfect illusion çok güzel bir şarkı bence. million reasons da iyi. eğer albümün geneli böyleyse severim kesin.

dinlemedim ama sen soruyorsan bir bakıcam.

8 saat uyuyorum. bazen 7. uykum geldiğinde kahve, çay falan içiyorum. akşamları da erken yatıyorum uykulu olduğum günler. yani 10-11 en geç. böylece dengelemiş oluyorum.

4 7 maksimum. istesemde fazla uyuyamıyorum.

az uyumak için bişey yapmıyorum, biyolojik saatim buna ayarlı sanırım, çat diye uyanıyorum.

uykum geldiğinde bi 12 saat daha aktif olabiliyorum.

ben çok uyuyorum, imkanım olsa günümün yarısından fazlasını seve seve uyuyarak geçiririm. arkadaş çevrem hep dalga geçer hatta bunla ilgili, bana alınan doğumgünü hediyeleri pijama gibi yatakla, uykuyla ilintili şeyler olur.

az uyumak için hiçbir şey yapmıyorum, uykum geldiğinde uyuyorum. uyuyamayacak durumdaysam sabaha kadar oturuyorum, o günü uykusuz ve korkunç derecede sinirli geçiriyorum. sorularına pek cevap olmadı ama anormal bir durum değil bu, onu anlatmak için yazdım.

8 saat ideal benim için ama son zamanlarda 6-7 saat uyuyorum h.içi, kalanı da h.sonu telafi edip geç kalkıyorum :) es kaza erken kalkmışsam da kahvaltı sonrası uyku süper bişi :))

genelde kahve içiyorum uykuyu kışkışlamak için. pozisyonumu değiştiriyorum nasıl oturuyorsam artık. odayı havalandırıyorum vs...

Ben de uyku müptelaları arasındayım. sorumluluklarım işim gücüm dersim olmasa günde 20 saat uyurum :) ama pek fırsat olmuyor malumunuz.

hayatımın en güzel uyku düzenini üniversite süreccinde oturtmuştum. gece 01,30-02,30 arası uyuyordum. Daha erken ya da daha geç değil. Sabah da 07,30'u geçmiyordu uyanmam. genelde 07.20'li saatler. ilk başlarda telefon kurarak yaptım bunu sonraları telefonu kurmaya da gerek kalmıyordu ama yine de kuruyordum. yataktan çıkılan ilk 5 dakika zordu. ama sonrasında hep en sevdiğim şeyleri yapıyordum. uykudan uyanmak bi nevi ödüle giden yol oluyordu benim için. ama gün içinde okuldan dönünce falan 45-60 dakika arası gene uyuyordum çoğu günler.

sabahları ne yapıyordun dersen güzel bi rutin tutturmuştum kendime. uyanıp kişisel gündelik temizliğimi yaptıktan sonra bi nescafe eşliğinde debelist okurdum sözlükte, biraz haberlere göz atardım. sonra alır bisikletimi soğuk falan dinlemez, ki çok soğuk olmazdı alanyadaydım, sahilde 50 dakika pedal atardım. 25 dakika gidiş yönünde 25 dakika eve dönüş. dönerken simit alırdım evdeki arkadaşları arardım uyanmış olurlardı kahvaltı hazırlarlardı. hep birlikte güzel bi kahvaltı yapıp güne başlardık.

baktığınızda çok sıradan şeylerdi yaptıklarım ama o kadar seviyordum ki bu rutini yataktan çıkmanın zor geldiği anlarda bunların beni nasıl mutlu edeceğini düşünerek çıkıyordum.

yanisi tavsiyem ilk başlarda kendinizi disipline edin. zor olacaktır ama zamanla alışırsınız. alışmak için de normalde uyuyarak geçireceğiniz vakitlere yapmaktan hoşlandığınız, sevdiğiniz aktiviteleri koyun. 2 haftaya kalmaz yeni düzene geçersiniz.

7-8 saat uyuyorum ama bıraksalar benim idealim 10 saat. Şekerleme de yaparsam 12 saat keyifle uyuyabilirim. Lanet olası kapitalizm, uyutmuyor.

az uyumak için bebek yaptık biz.çok güzel bir şekilde uyumuyoruz..

5-6 saat. Eskiden 2-3'tü. Melatonin <3 Ben

Gunun yarisi uyuyorsaniz bi kan tahlili yaptirin derim, fazla uzun.
Ben gunun yarisini uyuyarak gecirdigim zamanlarda kan tahlili yaptirmistim, demir eksikligi ve tiroid cikmisti.
Tiroid ilaclarimi bazen aksatiyorum (1 ay unuttugum oluyor evet, cok kotu) ve bunu uykumdan anliyorum resmen.

Onun disinda 6-7 saat.

5-6 7 saat uyursam sevinçten deliriyorum

Bana 6-7 saat uyku yetiyor, fazlası baş ağrısı yapıyor. Az uyumak için ekstra çaba sarf etmeme gerek kalmıyor, vücudum bu şekilde alışmış. Yıllardır böyleyim. Ancak sana uyku kaçırıcı birkaç tavsiye verebilirim. Tam uykuya dalacağın anda aklına geçmişte yaşadığın utanç dolu anları getir ya da uğradığın haksızlıkları. Olumsuz düşünceler bende hep işe yarar. Bir de çok uykuluyken elektronik bir cihazın ekranına uzun süre bakıp bir şeyler okuduğumda ya da izlediğimde hemen uykum kaçıyor benim. Gözlerim fal taşı gibi açılıyor. Erken kalkmak için de iş güç edinmeni tavsiye ederim.

5-6 , alışkanlık. uykum gelince uyuyorum genelde.

iyi uyumaya çalışıyorum

sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. şeker, hazır ve işlenmiş gıdalar, sağlıksız yağlar yok. haftada bir kez bir öğün izin veriyorum kendime.

spor ve sağlıklı beslenme +1

Bunun dışında hayatımdan kimyasalları çıkartma sürecindeyim. Şampuan, kozmetik vsden tutup çamaşır suyuna, deterjana kadar, vücudumuza giren, soluduğumuz her türlü kimyasalın alternatifleri ile bunları hayatımdan çıkarıyorum.

Spor, iyi gıda ve keyif aldığın şeyleri ertelememek.

öncelikle sizden kan alıyorlar, ilik nakline ihtiyacı olan biriyle uyuşma tespit edilerse ileri tetkik ve analizler yapılıyor. sonrasında da genel anesteziyle uyutuyorlar sizi, bildiğim kadarıyla leğen kemiğinizden iğnelerle ilik çekiyorlar. öyle açık operasyon gibi bir şey yok.

bağış yaptığınız kanda uyuşma olursa , kontrollerinizden sonra 5 gün boyunca aşı yapılıyor. bu aşı kandaki gerekli hücrelerin ortaya çıkması için. aşı sonrası makine ile damarlarınızdaki gerekli hücreler toplanıyor ve ihtiyacı olan kişiye ulaştırılıyor. daha detaylı bilgi için :
www.kanver.org

yani kan vermek kadar basit bir şey değil. bir süreç var ve bu süreç biraz sancılı olabilir. bildiğim kadarıyla uygun ilik bulunabiliyor (dünyadaki herhangi bir hasta için sanırım) fakat bağış yapmak isteyen kişiler bu süreçten korkup vazgeçebiliyor. bu hastalar için çok daha kötü bir şey. bu yüzden gerçekten bu iyiliği yapmak isteyip istemediğinize karar vermelisiniz.

ne kadar zamandır spor ve squat yapıyorsunuz?

o bölgeyi esnetecek hareketler yapmalısınız bana aşırı derecede gerginlikten oluyormuş gibi geldi. ben 5 ay boyunca squat yaptım haftada 2-3 kere 5x5 olarak. şimdi 2-3 ay oldu hala o bölgelerimi esnetiyorum. tabii formunu kötü yapmıştım.

@kurnaz spor 1 seneye yakın, squat 6 ay falan sanırım. ama düzgün formla yeni yeni yapıyorum, yani SL'ye başladığımdan beri. boş barla başladım zaten.

Gergin hip flexor kaynaklı bir problem olabilir. "Hip flexor stretch" diye Youtube'da bak.

@nathaniel

aslında şundan sordum, squat öncesi vücudu güçlendirin diyecektim ama normal sporda 6 ay güçlenme yeterli squat için. belki bazı şeyler eksik kalmış olabilir ama programa bağlı işte.

ısınmada sorun olabilir ya da o bölgeyi çalıştıracak egzersizlere yönelin 1 ay kadar. abi squat iyi güzel ama sakatlığı kötüdür. dikkat edin.

birebir aynisi sl 5x5'e basladigim zamanlarda basima gelmisti. salondaki personal trainer arkadaslar formdan kaynaklandigini soylediler, yeterince dik durmadigimi ve bacaklarimi yanlara yeterince acmadigimi fark ettim. 5 kg deload edip forma dikkat ederek tekrar denedim duzeldi.

youtu.be

Bu esnetmeleri antrenman öncesi yapıyorum. 6 ayda güzel esnedim. Ayrıca shoulder breaker denen hareket ile esnetme yapıyorum sırt için. Tekrar sıfırdan başla esnetmeler ile. Yaptıkça gelişiyorsun. Ağırlığa çok takılma. Bide güzel ısıt bacakları. Bide direkt 50 ye girme. Boş bardan başlayıp ağırlığa alıştır air 20 30 40 50 şeklinde bi kaç tekrar, yormak için değil ısınmak için. Daha rahat olur.

aigner. türkiye'de maalesef yok, almanya'da rossmann'dan aldırıyorum hep. inanılmaz güzel ve kalıcı kokusu.

bir de kenzo homme night'ı çok seviyorum.

Paco rabanne - ultraviolet man

Diesel only the brave. Duş jeli de var. Muhteşem bir koku.

hugo boss - hugo ya da boss tam ismini bilmiyorum (matara gibi şişesi olan yeşil kutulu) (babam kullanırdı çok severdim)
ysl - body kouros (sevgilimin parfümü, bu da çok güzel)

Pi
212
Gucci Pour Homme
Gucci Envy

Tom Ford Black Orchid :)

Bleu De Chanel

Her parfum her tene olmaz. Sende a kokarken baskasinda b kokar.

jil sander sun

bir de zara'nın gold-silver parfümleri var. fiyatlarına göre fena değiller.

bvlgari black unisex bir parfüm ve mükemmel bence.

fahrenheit
yves saint laurent
bvlgari aqva

bana kalsa bütün erkekler fahrenheit kullansın orası ayrı tabi..

Jill Sander - Sunmen
Azzaro - Chrome

kenzo pour homme. 14 yıldır değiştirmedim.

staja mtaja gerek yok kapıdan içeri ayağını güle oynaya sokarsın da, sosyal medya için konuşuyorum, ilk aşamada asgari ücreti bile zor alırsın haberin olsun.

bu değişiklik isteğinin temel sebebi nedir?

ajanslar bedava çalışsın da ne olursa olsun mantığında, benim gördüğüm kadarıyla. gerçekten yeteneğin varsa seve seve stajyer olarak alırlar ama asla para vermezler. ve arkadaşın dediği gibi, çok düşük maaşla çalışırsın. maalesef.

www.youtube.com

çocukluğumuzda öpüşme sahnelerinde çıkan "careless whispers" değil miydi, onda da yoğun saksafon var diye hatırlıyorum ama başında

istediğin yoğunlukta mı emin olmasam da:
www.youtube.com
www.youtube.com

youtube da stravroz diye aratın. youtube a şuan erişemediğim için link atamıyorum.

bu arada yorumlarda fazlasıyla türk yorum atmış, onları okumayın şarkı mahfolur :D

www.youtube.com

bu benim favorilerimden. çizgisi başka ama içine alıyor. eğer seversen :D

Dire Straits - Your Latest Trick
youtu.be

www.youtube.com
bu adamların olayı saksafon ve bateri, tatmin eder diye düşünüyorum.

Heading for the lights - travelling wilburys

Turkce olmaz:)

kamasi washington - change of the guard
www.youtube.com

charles mingus - moanin'
www.youtube.com

dandadadan'ın kara araba'sı, sadece saksafonlu şarkı olarak değil, t.c sınırları içinde yapılmış en güzel şarkı. evet, en güzel şarkı. tekrarlayım, en güzel şarkı.

yine korhanlar'ın geleneksel mahşer günü türkiye'deki en iyi şarkılardan biri.

dünyada ise john coltrane'in countdown'ı hiç şüphesiz.

www.youtube.com
www.youtube.com

buena yı unutmuşuz
www.youtube.com

ve diğer morphine şarkıları
www.youtube.com

gece gece iyi gidiyor, iron and wine
www.youtube.com

bruce springsteen - spirit in the night
www.youtube.com

candy dulfer - lily was here
www.youtube.com

Gerry Rafferty - Baker Street
www.youtube.com

Sade - Smooth Operator
www.youtube.com

Spandau Ballet - True
www.youtube.com

ve Kenny G parçaları, klasikleşmiştir.

Tamburada - Dolly: www.youtube.com

John Coltrane - My Favorite Things: www.youtube.com

Sonny Rollins - St Thomas: www.youtube.com

Madame Bovary?
Nişan hediyesi olarak kitap, yani ne bileyim, olmaz sanki. Yüzüklerin Efendisi'yle kötü espri yapmayı da seçebilirsiniz tabii ama edebiyat dünyası mutsuz/zor/sorunlu aşkları anlatan kitaplarla dolu.

gerçekten kitapların ve özellikle şiirlerin hastası.

ben diyrum ki ataol behramoğlu'nun şiir antolojisi kitabını vereyim. ne dersiniz?

arkadaşınız pop müzikten de hoşlanıyorsa kürk mantolu madonna'yı mutlaka okusun sdfdsfkd

neyse şaka bitti.

sezen aksu'dan hoşlanacağını düşünüyorsanız eksik şiir isimli bir kitabı mevcut, sezen ablanın yüzlerce şarkısının şiir şeklinde sunulmuş hali. hani sevdiği biriyse fena hediye sayılmaz bence.

Dediğin şeyler uzun sürer ama popülerliğinin düştüğüne ve gittikçe düşeceğine ben de katılıyorum. Önceden italyan kulüpleri defans yapar sıkıcı oynar küfür yerdi. Şimdi tüm maçlar bayık. Bir de ikon futbolcu sayısı azaldı gibi. Los galaktikos dönemimdeki futbolculara bir de şu andakilere bakınca öyle görüyorum ben. Bir de insanlar daha çabuk sıkılmaya başladı seçenekler arttıkça. Mesela league of legends çok durağan bir oyun haline geldi. İzlerken sıkılıyorum. Oyunu yapan şirket de bunun farkında ve oyunu hızlandırmak için çalışmalar yapıyorlar sürekli. Cs izliyorum, sürekli aksiyon.

Bundan 100 yil sonrasini goremem ama kisa vadede tabii ki dusmeyecek.

İyi futbolcular her zaman cikacak. Kor olur badem gozlu olur. Gecmiste kalanlar her zaman abartiliyor.

Hicbir spor futbol kadar populer olamaz. Oynamasi cok basit.

Ben futbolun sonunu teknoloji ozurlulugun getirebilecegini dusunuyorum.

Futboldan önce insanlar arasında yaygın olan sporlar vardı. Futboldan sonrası olacak elbet.

benim açımdan geçti valla. 5 senedir tuttuğum takımı ve ligi takip etmiyorum. maç da izlemedim hiç

geçmez. futbol gider başkası gelir ama çok da farklı olmaz yerine gelen. sonuçta anlaması, takip etmesi zor değil, kafa dağıtıyor ve insanları gaza getiriyor.

benim gördüğüm kadarıyla insanlar, dahası erkekler artık o kadar fanatik değil. basketbol revaçta mesela, artık basketbol maçlarında (en azından fenerbahçe, efes maçları) salon daha çok doluyor.

çok büyük bir alan istemiyorsan, maltepe altayçeşme'de kadın emek pazarının yanındaki arsa kullanılıyor. araba ve motor kursları orada hep.

@nathanieltroy +1 prof.abdullah türkoğlu ilkokulu'nun(ortaokul da olmuş olabilir) yanında tam. rahat bulursunuz. genişçe asfalt bi alan.

itü ayazaga kampusunu oneririm. Haftasonlari cok az insan ve araba oluyor kampus icerisinde. 10 tl falan 2-3 saat arac sokmak ituye.

itü çok iyi olur benim için. teşekkürler

Yanlış bilmiyorsam bu resmi reddit'ten birisi fan çalışması olarak yapmıştı. sonra çok beğenilince marvel haklarını alıp kullanmaya başlamıştı. yani gerçek bir fotoğraftan alınma değil.

elin yatkınsa kendin ör derim ben ya da ördürt. benim öyle bir fargo kazağı örmüşlüğüm var. aylarımı almıştı ama olsun:)

yaşı büyük birine söyleyiver örsün :)

insanlar doğum günümü bilmez söylemem, sosyal medyada da göstermem bunu. sevmiyorum bu tip olayları. annem bile kutlamaz, hatırlamaz çünkü orası ayrı ama kırılmıyorum yani özetle.

ha kutlayana da niye kutladın demiyorum tabi, ben kutluyorum başka insanlarınkini mümkün olduğunca.

16 senedir annem hatirlatmasa ciddi anlamda kendi dogum gunumu unutuyorum. bu sebeple sahsen hic takilmiyorum, diger gunlerden cok farksiz.

Önemsiyorum, kutlanınca mutlu oluyorum. Kutlamayanlara tavır almam ama yakın arkadaşlarımdan falan unutan olursa bi burulurum yani.

6 şubat doğum günüm, hepiniz kutlayın tamam mı.

kutlamayanlara tavır almıyorum unutulabilir ya da bilmiyor olabilirler ama kutlanınca hoşuma gidiyor. e biraz yakın arkadaşlarım kutlasın diye bekliyorum, kutlamazlarsa üzülüyorum az.

Önemsiyordum ama aynı anda çok da saçma buluyordum. Önemsememek için doğum günümü saklamaya başladım. Bir şekilde bilip kutlayan çıkınca mutlu oldum. Gerisi hikaye bence.

Önemsiyorum. Kutlayanlarınkini kutlamaya özen gösteriyorum. Kutlamayanlar da çok yakınımsa kırılırım ve tepkimi gösteririm; yakınım değilse yine hafiften kırılırım ama doğum gününü kutlamamak dışında tepki göstermem.

Yok, hiç önemsemiyorum ya da tavır almıyorum. Kutlanınca 'Hehe, sağ ol' diyorum, 3-5 saniyelik mutluluk oluyor da, önemli bir olay da değil. Geçen doğum günümde sabah kalktığımda Facebook'ta birtakım kişiler kutlamışlardı, 20 kişi falan sanırım. Ben doğum günümü zaten unutmuşum. Kalktığımda 20 civarı bildirimi görünce 'Eyvah, bir şey mi oldu acaba? Neden böyle olay oldu?' diye yüreğime indi, doğum günüm olduğunu anlayınca rahatladım ama o yarım dakika elim ayağım titredi. Kim kutladı, kim kutlamadı unutuyorum ki zaten :)

önemsemiyorum. çoğu kişi bilmez.

ama yine de uyandığımdan itibaren o gün bütün dünyanın bana bir sürprizi varmis gibi hissediyorum hiçbir şey olmuyor :D

kutlanınca çok mutlu ve mahcup oluyorum, eziliyorum büzülüyorum neden acaba.

Ben herkesin doğum gününü bilirim ve kutlarım. Facebook'tan öğrenme filan değil biri sorsa ilkokul arkadaşın Kadir ve Mustafa'nın doğum günü ne ya da liseden Merve'nin doğum günü ne deseler hemen söylerim. Ama benim doğum günümü hiç kimse hatırlamaz.

Bu yıl bu yüzden arkadaşlarım ile kavga ettim. Konuşmuyoruz. Benden 2 hafta sonra doğum günü olan birine bir hafta önceden plan yapıyorlar ve beni de çağırıyorlar. Tabiki gitmedim ve yüzlerine çemkirdim.

Çok üzülmüştüm.

Kadir 23 Mayıs'ta, Mustafa 6 Haziran'da ve liseden arkadaşım Merve 12 Mayıs'ta doğdu.
Başak burcuyum.

Kutlama derken organizasyon ise gerek yok fakat bir mesaj isterim tabii. Kutlamayana da bir şey demiyorum, tavır almıyorum.

Kutlanınca hoşuma gidiyor . Ama kutlamayanlara tavır almıyorum . Kimse kutlamak zorunda değil .

Ben kendi dogum gunumu kutlamiyorum. İs yerinde pasta vs kestirmiyorum.

Birkac kisinin kutlamasi disinda takmiyorum

Sevgilim ve ailem dışındakileri takmıyorum zira ben de onlarınkini kutlamam. Doğumgününü sosyal medyadan ögrendigim insanı neden önemsiyormuş gibi yapayım? Aynı yapayliktan hoşlanmadığım için sosyal medyada benim de yoktur doğumgünüm falan.

Çok yakınlarım dışında (ki 3-4 kişi falanlar) kişilerin kutlamamasını hiç önemsemem. Zaten pek kimse bilmez benim doğum günümü. Parti vs. olaylarına tümden uzağım zaten, en son ilkokul 4. sınıfta bir topluluk ile kutlamıştım doğum günümü. Pasta kesilmesi, hediye alınması vb. şeyler hoşuma gitmiyor. Yalnızca doğum günü kutlamaları için değil, her türlü kutlama mesarimi için aynı şeyleri hissediyorum. Bana çok yapay ve çocukça geliyor böyle şeyler. Ne bileyim kazık gibi bir insanın (20-30 yaşlarında) bir cafeyi kapatıp çılgınca doğum günü kutlaması falan bana çok komik geliyor. Bence sadece çocuk iken olmalı böyle şeyler, bir yaştan sonra çok eğreti görünüyor.

Öte yandan, yukarıda da dediğim gibi çok çok yakınım olan, değer verdiğim insanlar doğum günün kutlu olsun deyince seviniyorum tabii, mutlu oluyorum. Sonuçta robot değilim, olumlu bir şeyler hissediyorum o anlarda. Ancak geri kalan herkes kutlamasa da olur çünkü ben de onlarınkini kutlamıyorum.

Kutlandığında mutlu olurum ama kutlamayanlara tavır almam çünkü ben de herkesin doğum gününü unuturum ve kutlamam doğal olarak. Facebook kullanmadığım için sadece kendi hatırlayanlar kutluyor mutlu olma sebebim bu sanırım yoksa pek bi olayı yok benim için öyle organize kutlamalardan hoşlanmam zaten.

Ya ben bilmiyorum. Pek kutlayan olmuyor zaten. Yıllardır da zaten kimse benim için böyle bi doğum günü kutlaması işine girmedi. Unutuluyor genelde, ben bile sonradan fark ediyorum gün ilerleyince veya akşam olunca.
Pek tadı yok. :)

tipik ağır vaka başak burcu olduğumdan ortaokuldaki aşkımın doğum gününü bile hatırlayabilirim aahah
ama kutlanmasını beklemem istisnalar dışında kutlamam. ama kutlansa hoşuma gider. zaten herkes de hatırlamıyor. hatırlayanlar zaten benim için özel insanlar. ama hatırlamazlarsa da canları sağolsun çok şeyyapmamak lazım.

Doğum günlerinden nefret ederim.

Önemsiyorum, doğum günü güzel bir şey, benim için önemli biriyse unutmasın doğum günümü ben de onunkini unutmam. Ama normal arkadaşım unutursa sallamam, olabilir ben de onunkini unuturum muhtemelen.

Doğum gunlerini onemserim. Hem kendiminkini hem baskalarinin dogum gunleri. Bir kere ogrenirsem kolay kolay unutmam alakasiz cok kisinin dogum gunu aklimdadir. Sevdigim biriyse de kutlarim. Benim her sene unutmayip kutladigim biriyse ve benim dogum gunumu kutlamamissa bozulurum. Yani onemsedigim birkac kisinin onemsemesini bekliyorum acikcasi. Gerisi mühim degil.

valla cool bi şekilde umursamıyorum demeyi isterdim ama önemsiyorum. tabii kimseye küsmem, hayatın koşuşturması içinde unutulabilir ama en azından daha sonra "ya kusura bakma unutmuşum" demesini beklerim. gene de büyütmem öyle.

önemsemiyorum. hatta tanımadığım bir numaradan doğum günü kutlaması gelince "bu da amma işsizmiş" diye düşünüyorum.

ben seviyorum ve de yapıyorum. çevremdekiler hep benim cheesecake'imi övüyor.
www.nefisyemektarifleri.com
şu tarife göre yapıyorum. pek tabi beceri de gerekiyor.

aşığım aşık

Hic mi sevilmez, bir cheescake ancak bu kadar sevilmez. O katı hissi, damaktaki tuhaf yapışık dokusu, acayip tadi :( sevmiyorum hic.

Cok pahali disarida, evde kardesime yaptiriyorum :))

ben severim. Abone değilim ama aklıma gelir arada, giderim yirim. maria's cheesecakes'te yediğimi beğendim. Diğerleri aynıydı.