Bunlar pek kullanışlı değil, yatak/koltuk üzerinde düzgün duramıyorlar. Bunun yerine eğer bulabilirsen ve koltuğun/yatağın alt kısmında mesafe varsa hasta yemek masası gibi bir ürün daha düzgün olabilir. (görsel örnek, laptop için daha düzgünleri olabilir)

www.tekerleklisandalyedunyasi.com

bende şundan almayı planlıyorum ama bi türlü karar veremedim. donanım haberde de başlığı var

kuzucu.com.tr

aa yok hiç kullanışlı değil. ben aldım hiç memnun kalmadım. benim için çok yukarıda kalıyordu ve ikide bir katlanıyordu. kullanması zor.

kesinlikle aradığın şey bu.

www.comfydesk.com.tr

comfydesk ve benzerlerini amazondan getirtebilirsin. her bi boku burda faiş fiyata satıyorlar.

www.youtube.com

Katyuşa - www.youtube.com
Yeteneksizsiniz rusya versiyonu da guzel - www.youtube.com

Vina vata li ya (Şahane pazar versiyonu) - www.youtube.com

www.youtube.com

ermeni var bi tane
www.youtube.com

bizim dandik poplara benziyi

www.youtube.com

versiyon 2
www.youtube.com

katusha +1 ama red army choir'den tavsiye ederim: www.youtube.com

bir de dark eyes güzeldir: www.youtube.com

Yanka Dyagileva - Ot bol'shogo uma www.youtube.com

dj smash
volna

www.youtube.com

kalevala.bandcamp.com

kalevala'nın tüm şarkıları.

birde bu var:

eksisozluk.com

www.youtube.com
весь день ежедневно

www.youtube.com

dışında kaplama var anlaşılması zor.

yorum yapmak gerekirse binanın iç duvarları kalın ve taş mı? eğer taş ise bu kolonların taşıyıcı olmasına gerek yok.

2. resmi yeni gördüm. iç perdeler arası açıklık 6-7 metre ise bu kolonlar taşıyıcıdır.

evet iç duvarlar kalın ve taş, zaten bu yapı yığma yapı diye geçiyor ve taşıyıcı kolon yok diye geçiyor. onda sıkıntı yok. ben sadece bu kolonlar sonradan eklenip taşıyıcı görevi mi görmüş onu merak ediyorum.

şöyle olabilir; açıklık fazladır, bina eskidir, donatılar yorulmuştur, döşeme gözle görülür bir deplasman yapmıştır. ahanda bunu güçlendirelim demişlerdir. döşeme daha fazla deplasman yapmasın diye çakmışlardır altına kolonuo zaman taşıyıcı olabilir.

eğerki döşemede fln bir deplasman sıkıntısı çatlak patlak yoksa bina zaten yapacağı hareketi yapmışsaki yıllar içerisinde zaten yapmıştır altına bunu koyunca bi etkisi olmaz.

bi ihtimal daha bina depreme karşı güçlendirilmiş olabilirmi? genelde perde duvar eklenir veya taş duvarlar dıştan güçlendirilir ama belki malın biri buraya kolon atalım hemde gotik olur demiş olabilir eğer deprem için güçlendirme yapılmışsa.

Ben tamamen görsellik için yapılmış gibi anladım.

tamamen görsel değil. kolonları ellemeyin bence.

armut.com

hocam oraya baktım da orada bayağı komple işler var böyle küçük işleri yaparlar mı?

kapıcı varsa ona söyleyin kesin vir şekil halleder

bazı tadilat firmaları var arıyorsunuz musluk kırıldı diyorsunuz muslukçu yolluyorlar. boyacı muslukçu falan ne lazımsa. o da olmazsa kozyatağı tesisat yazınca Google a bu çıkıyor www.semtdunyasi.com

google'a kozyatagi teisatci yazip cikan ustalardan falan birini arayip cagir abi so simple

Vanayı kapat. Alta kova/leğen koy. Al anahtarı musluğu sök. Diğerini tak derdim ama evde yedek musluk olma ihtimali ne ki? :) Koş kapanmadan bauhaus'tan 1 tane al.

Arkadaşlar kapıcı yok. Google'a yazıp çıkan numarayı aratmayı ben de biliyorum ama geçen hayatımda gördüğüm en lakayıt çilingire denk geldim. Malum burası İstanbul, tek başına yaşayan kadınlara kadınlar bile yardımcı olmuyor . Neyse yine de teşekkürler.

musluğun neresi kırıldı? içimi bozuldu? bi musluk içi 3-4 tl bir şey ve değiştirmesi çok basit. boşa para saçmayın.aşırı bir güç harcanması gereken bir olayda değildir musluk içi değiştirmek.

valla duşa su veren kısmı komple elimde kaldı. Bir de çok eski metal ve paslanmış, komple değiştirmek istiyorum, duş başlığını falan da

elinde kaldıysa çürümüş tamamen o zaman. bu yapı marketlerden bitane beğenip onların teknik servislerine taktırabilirsin. tesisat tamir hizmetleri flnda oluyor onların. ama ucuz değil o bataryalar eğer komple değiştireceksen.

neresi kırıldı bi bakmak lazım bataryaların tepesi yada kırılan parçaları değişebiliyor. kırık parçayı götürünce hırdavatçıya yenisini verirler. tepesini tek bir vida tutar. kolayca değişebilen bir parçadır. eğer tahmin ettiğim yeriyse.

Gitmem ki. Ne işim var orta çağ karanlığında

peygamber ilan ederim.

o konuda çok donanımlıyım. şimdi bile kendimi peygamber ilan etsem şu müslüman geçinen ülkede rahat 10bin kişiyi alırım safıma.

valla bir haftada bir şey değiştiremem zaten. ortamın atmosferini solar, dümdüz yaşayıp geri dönerim. bir hafta şunun şurasında.

not: sıradan, sade vatandaş olarak gideceğimizi varsayıyorum tabii

edit:geri dönmüyorsunuz ölene kadar oradasınız.

700 yıl çok eski değil yav. osmanlıya fln düşersem gelecekte elimde olmasını sağlayacak şekilde boğazdan fln güzel bir arsa kapatırdım, sonra keyfini sürerdim. peygamber meygamber olup ne uğraşıcam milletle tüm hayatımı cahil cühelaya harcayım.

@morcivert;

arsayı kapatıp sefasını sürmeyi o tarihlerde kimse akıl edemiyor muydu kanka? nasıl süreceksin sefasını domates yetiştirerek mi? gel mübarek sen gel, bana inan ben sana cennette kapatacağım arsayı.

@basond yapma ya, o zaman iş değişir. günümüzdeki bilgilerimizi koruyorsak zihnimizde, ünlü edebi eserleri alıp copy-paste yapıp o yazarlardan önce yayınlardım. dumur ederdim.

madem listede yazılmamış, silah ve çakmak götürürdüm yanımda. ne öğrencem amk asdfs

(bkz: arog) Arif'in yaptığı gibi duvar yazıları yazardım.Kehanetlerde bulunurdum.

1300lerde yaşayan ünlü filozof-şair kim varsa onları bulurum tanışırım, ockhamlı william,dante bu dönemde yaşamış gitmeden Google map ten bir fiziki harita çıktısı da alırım yanıma bir de ilaç stoğu
Yiyeceğe gerek yok o dönemdekiler organiktir kesin

Soruyu pek anlamamışlar arkaaşlar. Gitmeden hemen önceki bir hafta soruluyor. Gidilen zaman dilimine bağlı olarak, at binme silah kullanma, bi de gittiğim dilimin özelliklerini yaşam şartlarını öğrenme, ne eksikse onu icat etme yetisi vs.

futbol topu, basketbol topu, buz hokeyi sopası, pak, tenis topu, raket, voleybol ve tenis filesi... bunları nasıl yapabileceğimi araştırırdım o bir haftada. yani en yakın ne elde edebilirim bunlara, ona bakardım. gittiğim zamanda da "futbol diye bi şey buldum süper" derdim, halı saha işletirdim. sene zaten 1300 ooh savaş olmadığı sürece kafa rahat, toplum baskısı yok üniversite yok bi şey yok. halı saha parasını toplar, gölgelik bi yere geçip sigaramı çayımı içer keyfime bakardım. silahı, teknolojiyi bulup napıcam, zaten 2015'ten geliyom. sağolun ben yiyip geldim.

yanımızda bir şeyler götürüyor muyuz??

evet ise anasını bellerdim gezegenin. tüm gezegene hükmederdim burdan götürdüğüm icatlarla. sonra gezegenin sahibi olarak çok salakları imha ederek yepyeni bi düzen kurardım.

700 yıl geleceğe gidip orada yaşamayı tercih ederim.

ses yapar biraz ama herkesin ilgisini çekebilir: www.hepsiburada.com

ofis için pota olabilir çöpün üzerine.

multiplayer oyunları tercih edebilirsiniz. biz quake 3 atıyoruz mesela öğle arasında. portable olarak kurulmasınada gerek yok.

nerf gun mi neyse bunu oynuyorlar ofiste. sanirim herkes oynadigi icin rahatsiz olan olmuyor. oynamazsan kafana kursun yiyorsun dolayisiyla oynamak zorunda kaliyorsun :P

Bir masalık yer ayırabiliyorsanız, çok parçalı puzzle yapabilirsiniz.
500 parça ile başlar, 2000 parçaya doğru çıkarsınız. Bir ayınızı alır zaten.
Sonrasında tutkallayıp, çerçeveletir ve duvarınıza asarsınız.

#1017384
boyle bi duyuru vardi gecenlerde

RetroPie kurun. Nostalji yapın.
Özetle bir raspberry pi (2) + sd kart(class 10 ve 16gb) + 2 joystick ile eskilerin güzel atari oyunlarını oynayabilirsiniz. Biraz uğraştırır ama güzel eğlendirir.

Yaşamını sorgulamak yerine onlardan faydayı nasıl sağlarım diye düşünmelisin.

pazardan dönen x teyzenin rastlantısal şekilde öğrendiği yaşamsal deneyimleri dışında sana bana ne faydası olabilir ki?

belki senin boş olarak değerlendirdiğin insanın ileride onun genleri sayesinde doğacak bir çocuk tarihe iz bırakacak bir şey yapacak olabilir. bunu kimse bilemez. ayrıca, her insandan bir çıkar/yarar sağlamayı düşünmek çok doğru değil. insanları insan olduğu için sevmelisin sana fayda olup olmadıklarına bakmadan.

her canlı yaşamayı hak ediyor. kimse kalıcı bir şey bırakmak zorunda değil. hayatını bomboş geçirmek isteyen bir insan bir an önce ölmeli diye düşünmek çok yanlış. isviçre'de herkesin istisnasız bir işlevi oldugunu düşünmek komik bir hayal.

yaşamak o kadar güzel bir şey mi ki haketmek için bir şeyler yapmak, insanlığa yararlı olmak filan gereksin? yaşamayı haketmenin kriteri yarar sağlamak değil zarar vermemektir en fazla... o da ufak tefek zararlar değil, ciddi büyük zararlar...

etmiyor.

Ekolojik sonuçlarının ne olacağını bilmeden benim düz düşüncem insanların büyük bir çoğunluğunun yok olması gerektiğidir. Çoğu anlamda safi zarar veriyoruz ve sayımız gittikçe artıyor.

Bütün bunların dışında ben insanları sırf insan oldukları için sevemem. Hatta zaten sırf insan oldukları için sevmem; rezalet canlılarız en nihayetinde. Senin düşüncenin düşüncede kaldığı sürece yanlış olduğunu da düşünmüyorum. Bunu eyleme çevirirsen (öldürelim, asalım, keselim kısmı) ancak yanlış olur. Henüz dünyada görülmemiş ekstrem bir durum olmadığı sürece hiçbir işe yaramayan insanın bile yaşamaya hakkı var. Tabii bunu bariz bir şekilde kötü olan insanları dışarıda tutarak söylüyorum. Çok sert bir düşünce olarak görülebilir ama bence o tarz insanlar en azından ortadan kaldırılmalı. En azından.

of course, but maybe..
www.youtube.com

Insan irkinin bulundugu konuma gelmesi bence mucize. Hayvanlar alemine bakildiginda en aciz bebek insanlarda. Agliyor, gazi oluyor, kabiz oluyor, acikiyor, annenin sutu yetmiyor falan filan. Gercekten bu noktaya gelmemiz sasirtici boyutlarda benim icin

Yine salt biyolojik acidan baktigimizda her canli yasamayi hak etmiyor. Sadece en iyilerinde bu hak var

Ama sonra "insanligimiz" devreye giriyor. Belki de bu kadar sosyal varlik oldugumuz icin bu noktaya geldik, bilemiyorum. Ama iste o zaman evet hepsi yasamali diyorsun

@evrimini... insana saygım var elbette. içlerindeki enerjiden dolayı hep aktif olacaklar ama bu sevmem gereğini doğurmaz. sevmemek ise hastalıktır orası ayrı. ben aradayım. ayrıca tam olarak bana faydalı olmalarını beklemiyorum, çıkarcı değilim. kendilerine faydalı olmalarını isterdim.

80 yaşına gelmiş babaannemle akranı olan bir ingilizin aynı sağlığa sahip olmasını isterdim. spordan bahsediyorum. ömrün boyunca seni taşıyan kaslarını, kemiklerini güçlü tutmaktan... spor yapmamak da bir tercihtir fakat spor yapmamaktan kaynaklı bir hastalık geçirince üzülmeyeceksin.

@dafuq tembellik hakkı diye bir şey var zaten. inanıyorum buna. kimse çalışmak zorunda ve somut bir şeyler üretmek durumunda da değil. fakat düşünmek de bir eylemdir. birikim yaparsın ve fikir olarak bunu geri yansıtırsın. ama hayatı boyunca emekli olmak için çabalamış ve emekli olunca kahvede oturup akşama kadar okey oynayan birinin neye ne faydası var.

böyle insanların daha aktif şekilde kullanılması gerekebilir.

@spagetti yaşamın güzelliğini sorgulayanların varlığına saygım var ama miktar olarak az oldukları ve tartışmanın çemberini genişletecekleri için onları düşünmedim desem yalan olmaz.

@hayırsız ben bizim gibi toplumlarda demokrasinin yanlış kullanıldığı hatta varmış gibi gösterildiğini düşünüyorum. zaten olduğuna da hiçbir zaman inanmadım. o halde olmasa da olur.

ayrıca bahsettiğin örnekler faşizme varıyor. öyle seçicilik yapmak değil kastım. konu başka yerlere kaymasın.

hakediyor.

hakettiğimiz için gelmişiz bence dünyaya. bence sadece insanlar için değil dünyanın en zehirli yılanından, ahtapotundan tutta en orspu çocuuu insanına kadar her canlı yaşamayı hakediyor.sen ben ve ırkımız o oruspu cocuuu dediğimiz kişiyi düzgün yetiştirseydik öyle olmayacaktı. yada zehirli hayvanı rahatsız etmeseydin, yaşam alanını taciz etmeyeydin götünü ısırmayacaktı.

sonradan haketmediklerini düşünüp onu bunu öldürüyor orası ayrı bir tartışma mevzusu.

öyle bir soru sordun ki, cevap olarak kitap yazsan olacak yani...

içeriğini bilmeden işid'in vahşet dolu videolarından birini açmıştım bi keresinde. sorunu okuyunca ilk aklıma gelen görüntü o oldu.
konuya olumsuz yaklaşmak niyetinde değilim, değinmeden geçmek de istemedim. "bazıları gölge etmesinler başka ihsana gerek yok" diyor ve cevabıma geçiyorum.

insanın çevresine, kendisine yararı olması gerek diyorsun. doğduktan sonra edinilen şeylerin çağı geldiğinde faydalı bir şekilde kullanılması taraftarıyım diyorsun. çok da güzel diyorsun.

ancak bu olguları yaşamak hakkıyla ilintilendirmek yanlış. belki etkili/ anlamlı yaşamakla ilintilendirebilirsin.

iz bırakmak konusu ise uygulamada tam bir kaos. tarihte şöyle üstünkörü bi dolaş. insanlığa yarar sağlayanlardan önce zarar verenleri hatırlayacaksın. fayda sağlayanları hatırlamak için düşünmen gerekecek. oysa adını bile bilmediğimiz nice insan geldi geçti ve geçiyor doğaya/insanlığa ufak veya büyük fark yaratacak faydaları olan.

fen bilimlerine bakalım; doğada var olan ufağından büyüğüne her bir canlının varlığı anlamlı. hani son zamanların güncel konusu," arılar yok olursa insanlık da yok olur" sözü gibi herkesin, her canlının bir işlevi var.

filmlere bakalım; mesela, faşizmin "işe yaramaz bunlar" deyip yaşam haklarını ellerinden alacağı insanların hayatları için bir adamın verdiği mücadelenin anlatıldığı schindler'in listesi'nden başlayalım. işe yaramaz denilen o insanlar açısından bakınca ne düşüneceğimiz belli, bir de başka yönden bakalım. o insanlar var olmasalardı schindler bize o büyük dersi veremeyecekti de diyebiliriz pekala. hatta belki hitler deneyimi olmasaydı almanya şimdiki almanya da olamayacaktı. (darısı başımıza)

"hiç bir insana rastlamadım ki ondan öğrenilecek birşey olmasın" sözü doğru bir söz ama bence eksik, "hiç bir insana rastlamadım ki onun bir faydası olmasın" olmalıydı.

baltalamak gibi olmasın ama aynı şeyden benimde ihtiyacım var. mümkünse sol ellede kullanılabilir olsun :(

(bkz: logitech performance mouse mx ) genelde sevilmiş gibi... sorunları da varmış ama. ben kullanmadım.
sadece laptopum için aldığımdan ve günlük kullanım için olduğundan gerek görmedim çok vermeye. oyun bilgisayarım masaüstü olduğundan kablolu çok daha iyi oluyor.

laptop için de g10-810f aldım hiçbir ışık yok. genel "laptop için alın kolay taşıyın alın minicik mouse size" modellerinden değil. büyükçe denebilir, kalıbı x7 serisinden f3 ile aynı(oyun serisi) eli dolduruyor gibi... biraz kısa sanki sadece. ama yüksek ve geniş.

yav halı dediğin şey pistir. sandalye koltuk kapı arkası askılık fln yokmu? oralara as. yada kalorifer peteğini temizle oraya ser.

halıya ıslak çamaşır atılır mı olm. asacak hiçbir yer yoksa çekyatın, koltukların üstüne falan ser, ara ara gidip ters çevir.

sorun olur, yeniden yıka sen onları. ip ger bi yerden bi yere ona as. koltuklerın çekyatın üzerine sereceksen oturulan yerlere değil de sırt yaslanan yerlere ser. en alta da çarşaf yay hem hijyen için hem de kumaşı boyayan bi kumaşşa çamaşırları boyamasın.

Hiçbir şey için geç değil.

Neden geç olsun ki?

18 yaşında virütözler var. tamam amaç virtiöz olmak değil ama geç kalmış hissettim :)

Gitari eline almadan direkt en sevdigi seyleri calmaya calisan yurdum ergenleri gibi olmazsan gec degil. Yani demem su ki calisman lazim pratik yapman lazim sen emek vereceksin ki karsiligini alasin ilk birkac pek bir sey yapamayacaksin cok zor gelecek hic ilerleme gosteremiyormussun gibi gelecek ama zamanla o istedigin birkac sey calabilme seviyesine geleceksin. Bunun bilincindeysen kesinlikle gec degil aksine her gecen gun kayip.

31 de akordion öğrendim. ama müzik geçmişim vardı. 60 ımda olsamda eğer ensturman öğrenmek istersem kesinlikle vazgeçmem.

50 yaşında gaza gelip Hukuk fakültesine girip bitiren insanlar var. 27 yaşında elektro gitar çalmayı öğrenmek o kadar da zor olmamalı.

Chris Rea eline ilk gitarı aldığında 23yaşındaymış

Geç değil, bir Guthrie Govan bir Satriani olamazsın ama çok iyi bi gitarist bile olabilirsin, çalışmakla alakalı.

mutlu olmayama çalışarak.

mutlu olmamak depresif olmak değildir. mutluluğun ekonomisi dahi var artık.

hayat inişli çıkışlı, kabul edin. herkes sizin gibi, insanların sosyal medya yansımalarını çok gerçekmiş gibi görmeyin.

sorunlar tespit edip o sorunlardan kurtulmayı dene. mesela işinde seni bu kadar rahatsız ediyorlarsa başka iş ara. Sorunlar için çözüm üretmeye çalışmak gerekiyor. Bu kadar mutsuzsan yeni iş aramak bile insanı mutlu edebilir.

Benim gözlemim, ritmik bişeyler yapmak insana iyi geliyor. Müzik olur, spor olur, bi tempo tutturursanız sürekli sizi meşgul eden birşey oluyor ve mutlu olup olmadığınızı düşünecek vaktiniz kalmıyor. (Bu da benim için mutluluk sayılır)

Başarısız olma. Olduysan da kendini salma.

steelseries'in 30-50lira bandında kaliteli ürünleri var bir göz at derim.siyah-beyaz-turuncu gibi secenekleri mevcut sanırım.

steelseries masa yapıyormu yav?

www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com - buna notebook olmaz ama hoşuma gitti :D

ilk linkteki güzelmiş. tenks

akp ye oy verenler mesela

acımak?
pek acımıyorum
göremeyen insanların çektiği zorlukları düşünüp nasıl zor bir hayat yaşadıklarını düşünüyorum beceremiyorum, zorlukları aşamıyorum, üzülüyorum buruluyorum

Gerçek anlamda kimseye acımak bana düşmez.

mutlu olmayıp mutlu gibi davrananlar. genelde olmadığı gibi davrananlar.

acımak değil de üzülmek diyelim, hasta

acımanın anlamı epey bir değişmeye başladı, kültür değişmeye başladı o nedenle nasıl cevap versem bilemedim.

empati kurarak acıdığım/durumuna üzüldüğüm insan tipi bu dünyaya her şeylerini verenler. elbette burada saygı var her şeyden önce, saygı duymak acımaya neden oluyor. dalı koparılan ağaca, sevdiğin bir şeye acır gibi bu.

ek olarak saydıklarınız, savaşta büyüyen, kimi yaralanan çocuklar vs.

yani başkasını mağdur etmezken mağdur olanlar/edilenler - kendi türünden ihanet gören ve yamyam gibi yenenler.


zavallı bulduklarım var bir de. yukarıdaki tanımın dışındaki çoğu kimse. hariçten gazel atanlar, dünyası küçük beklentisi büyükler, test edilmeden etmeye kalkanlar, bizzat sorumlular kadar zavallı ve bu grupta. geriye kalan ve şansa mağdur etmeyen/olmayan (henüz) grubu zavallı bulmuyorum tabii.

prensip olarak kimseye acımıyorum.

sadece hüzünlendiren şeyler var. kendince mutlu olduğu küçük şeylerden hayal kırıklığına uğrayan insanları görünce böyle bi hüzünleniyorum. mesela hevesle aldığı dondurmayı tam ağzına götürecekken dondurması külahından düşen insanın o hevesinin yarıda kalması üzer beni. ne bileyim böyle bi içim sıkılır ama o kadar.

Çeşitli sebeplerden dolayı hayatını gıcık olduğu biriyle geçirmek zorunda kalanlar.
Dolandırılanlara acıyorum galiba. Telefonda hesabınız teröristlerin eline geçti şeylerine inananlara yazık diyesim geliyor.

Karaktersizler, yancılar, onursuzlar, benciller.

Zalime, içinde intikam olana, güç eline geçtiğinde çekinmeden kullanana, keskin sirke olana, sinirliye çok acırım, çok üzülürüm. İnsanlar ondan bir gün kurtulur ama o kişi kendinden kurtulamaz. (Bir kişi özelinde yazmadım ama istediğinize yakıştırabilirsiniz)

Acima duygum yok.

TDK'nin şu "acımak" tanımından gidersek:
2. Başkasının uğradığı veya uğrayacağı kötü bir duruma üzülmek

Evlatları tarafından aranmayan, sorulmayan yalnız yaşlılar için çok üzülüyorum. Artık elden ayaktan düşmüş veya düşmek üzere oluyorlar ve on yıllarca baktıkları çocukları kendilerini artık bir "yük" olarak görmeye başlıyor.

Hiçbir evlat anne ve babasını yük olarak görmemeli. Dünyanın en acı şeyi budur çünkü.

Yalnıza ve yalnızlığa üzülürüm...

cahiller. net.

karaktersizler,benciller vs... gibi kötü sıfata sahip olan insanlar.

birde kendisini işi ve şirketi için feda etmiş, 18-24 saat ofiste çalışan insanlar. açıkçası bunlar gibi olmak istemiyorum. dünyaya daha fazla zaman ayırmak istiyorum. o yüzden üzülürüm bu tiplere. biraz kendimden de kaynaklı.

O saydığın şeyler büyük dert olabilir ama insanın kendi seçimi değil. Acımayı öfkeyle karışık üzülme hali olarak düşünürsek daha çok insanların bilerek ve isteyerek yaptıkları seçimler acıma hissi uyandırıyor bende. Birinci sıraya maddi değerleri koyanlar, hayatlarını yalan üzerine kuranlar, kişisel çıkarları dışında hiçbir kaygı duymayanlar, diğerlerinin haklarını kendi haklarından daha az değerli bulanlar vb. insanlar acınasıdır.

Acımak değil. Üzülmek daha çok. acımak ne haddime diye düşünürüm.

Tedavisi mümkün olmayan ya da çok zor olan hastalıklara sahip olan insanlara üzülürüm.

Ya da belki gerçekten yalnız olanlara. Ciddi anlamda bir yalnızlıktan bahsediyorum.

1- cehaletini erdem sanan öküzler
2- kendini çıkar için satan aydınlar. burada çıkar derken ille de maddi çıkardan bahsetmiyorum. hata yaptığını kabul etmeyip iyice köpekleşenleri var.

not: bu mesajda hiçbir "öküz" ve "köpek" hayvanına hakaret edilmek istenmemiştir.

merhametsiz ve sevgisiz kişilere.

yere (evde değil) düşen sigarayı, alıp içmeye devam edenler.
trip atan, sürekli sıkıntısı olan sevgiliye ya da aile üyesine sahip olanlar.
ailesi dindar olan, deist, ateist, agnostik, başka din mensubu vb. kişiler.

yılmaz morgül

terkedilmiş yaşlılar

ukala; herşeyi düşündüğünü sanan insanlar.
yazık hiç bir şeyin farkında değil.

olmadığı kişi oldugunu sanan kişiler icin üzülüyorum. allah herkese kendini bilmeyi nasip etsin.

www.youtube.com

rte: abi siz ny kosedeki dukkani naptiniz kiraya verdiniz mi? vermediyseniz bizim hanimin kayni istiyor
obama: recepcim yeri degil sonra konusuruz...

bu sekilde olmasa da gundemdeki konular, ulkeler arasi orojeler vs konusuyorlar. bizimki eng. bilmedigi icin hep tercuman araciligiyla konusuyor olmasi zor tabii.

welewele diyorlar bence sonra da basını dışarıda bırakarak salona geçip bamboleyo dansı yapıyorlar

2 yıl bu toplantılarda tercumanlık yaptım -simultane- be konuşuldugunu soylesem hadi lan ordan dersiniz. İltifatlar, jestler, yemek tarifi isteyen bile oldu

party yapıyorlar amk. tüm giderleri devlet karşılıyor, bunlarada gezmek kalıyor sadece. görende tüm ülkelerin işlerini bunlar yapıyor sanar.

ecnebilerin small talk dedikleri işte.

ev

1-direkt ev + 3. saat ilerleyip spor salonu boşalınca oraya geçeceeem.

haftasonu icin yiyecek biseyler alip eve gecicem, yemek yaparim, yerken biseyler izlerim, sonra dil calisirim heralde.

Direkt ev

ev üst değişimi ordan meyhaneye

parti var. sabaha kadar dans.

diğer

saçımı kestircem.

direk eve

eve geçip güldür güldür'ü izleyeceğim cips icetea

1- direk ev. acayip açım güzel bi yemek yapıcam kendime.

Ev.

dün biraz fazla kaçırmışım, dolayısıyla bugün direkt eve geçip, evde biraz fazla kaçırıcam.
downton abbey'nin finalini izleyeceğim, ve biraz fazla kaçırıcam.
bron/broen'in yeni bölümünü izleyeceğim ve biraz fazla kaçırıcam.

eve gidip yemek yiyip milli maçı seyredicem

içiceeem. zehirlenene kadar hem de.

Okuldan ciktim sayilir mi :) aksam arkadaslarimla tiyatroya gidicez ordan da icmeye

Sevgiliyle isik festivalini izlemeye gidecez. Sonra da yemek yeriz kahve iceriz falan

saçımı kestirdim, bok gibi oldu. alacağın olsun berber.

2+1=3

selamlar,
bende yaklaşık 1 senedir çalıyorum. daha öncesinde gitar çalıyordum, hala çalıyorum. 1 senede iyi kötü yann tiersenden 3-4 şarkı çalabilir durumdayım. sistematik çalışmadan hemde. eğer düzenli çalışırsan, daha öncesinde müzik bilgin varsa bence 6 ayda ortalama bir şekilde çalabilirsin.

kursa flnda gitmedim. youtube videolarından öğrendim. biraz daha fazla zaman ayırma planım var inş.

Değil

zannımca çıkar ilişkisine dayanıyor.sen karşındakine bir şeyler verirsen karşındaki akıllıysa iş gelir bu adamdan diye sana verebilir mantığıyla.

diğer bir durum eğer işini düzgün yapan birisiysen, bu adam benim işimi düzgün yapar diye de olabilir bi ihtimal.

network dediğin çevre ise özel bir şey yapmıyorum
piyasada yukarı seviyede olup çalışanların yarısı sınıf arkadaşım.

başka sektörde yavşaklık değil ama tanışık olmak ve kendini unutturmamak için sürekli insanlarla iletişim halinde olunmalı. Herkes ile her konuda muhabbet edilebilecek seviyede bilgin olmalı.

Tanıştığımız insanları ara sıra arayıp kendimizi hatırlatıyoruz, özel günlerini yavşamadan kutluyoruz. Karşı cins ise adam gibi davranıyoruz, isimleri ile hitap ediyoruz, arada promosyon vb. götürüp ziyaret ediyoruz, sosyal hayatımıza seviyeli olarak katıyoruz.

Dene, %100 çalışıyor.

P.s. Hiçbir şey kolay değil.

3 haftada yeni iş bulup çıkmıştım.

@arnold
Mesaj atar mısın bi?

1.5 gün sonra istifa ettim

26 gün

1 gün :) akşam eve gelince müdürü aradım ben ayrılıyorum dedim, ertesi gün gel konuşalım dedi. bir uğradım ve ayrıldım.

bir de 21 gün çalısıp çıktıgım bir iş daha var :)

rekorlar bende

yarım gün.
öğlen 13:00'da başladığım işten 17:15'de "yapacağınız işi didikliim ben çıkıyorum" deyip gitmiştim.

Normalde ayrılma süreleri şöyle:
İşi 6 Aydan Az Sürmüş İşçi İçin : 2 Hafta
İşi 6 Aydan 1,5 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 4 Hafta
İşi 1,5 Yıldan 3 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 6 Hafta
İşi 3 Yıldan Fazla Sürmüş İşçi İçin : 8 Hafta olarak belirlenmiştir.

Patron insiyatifine göre bu durum değişir tabii ki. ama patron bırakmazsa size "seve seve" bunu kullandırtabilir.
Soruna cevabım ise 10 günde çıkmıştım.

13 ay

2 yıl. ilk işimdi ve okul bitince ayrıldım.

2 ay.

önce 8 yıl bir yerde çalıştım.
sonraki iş yerinde 2 ay,
yeni iş yeri 6 ay oldu devam ediyorum.

hepsinde kendim çıktım.

1. gün

calistigim yerde ise baslayan hanimefendi bir gun calisip; ertesi sabah elde buyuk ve yamuk yumuk harflerle soyle yazip faks cekmisti:

'bu isyerinin kariyerime uygun olmadigi icin sizinle calismayi dusunmuyorum.'

yani bir (1) gun calisti.

ehehe 2 saat içinde kaçmıştım bi yerden.

yarım gün.

1 gün. baktım ortam bana göre değil ertesi gün gitmedim.

yazılanlara bakınca benimki rekor sayılmaz :D
5 ay...

1 gün, yapılan iş ile anlatılıpta yapılacak iş farklı olunca bu iş yürümez dedim.

sitelerini yapan crema creative management'a bi mail at istersen
www.crema.com.tr

istanbul ulaşımın marka yüzü hakkında çok bilgim yok ama istanbuldaki metro işlerininin hemen hemen hepsinde çalışmış biri olarak adamların tüm işlerini taşeronlara yaptırdığını ve kendi yaptıkları işlerin hepsinin fason olduğunu söyleyebilirim. proje babında.

birde yapılan metro sayısı arttıkça adamların tecrübe kazandıklarını söylemekte yarar var. yeteri kadar bu tecrübeyi kullanamıyorlar.

eyyorlamam bu kadar.

Sozluk yazarlarindan samatya baya ilgili metro ile. O bilebilir.

abi 15 lira için riske girmeye değmez. işinizi sağlama alın bence.

Bandrol kagidi olmayan ickiyi nasil satiyor lan. Buyuk ihtimalle cidden bir sey olmaz ama sagliginizdan degerli degil kesinlikle sitret.

Sorun su ki bi de 2 sise aldik

Ben olsam elimi bile sürmezdim.

Tekele gotur sensiz bogazimdan gecmedi de ona da ikram et. Bir bardak sarap ile denklem soyle olur: 2 sise ne idugu belirsiz sarap - 1 bardak sarap = guvenilir sarap

adınız ne yarın haberlerde bakalım.

şaka bir yana, hala yakındaysanız bence götürün iade edin, 30 liraya güzel bir şişe şarap alın daha az için ama içiniz rahat olsun.

ev yapımı olabilir değerlendirin

ÇAŞ Şarapları Tarihçesi Firma Çınarlı A.Ş. 1997 yılında Erdoğan Özdem'in önderliğinde kurulmuş 140 üyeli bir Anonim Şirkettir. Şirketin kuruluş amacı Çınarlı .

Firmamız kuruluş şekli ve amaçları itibarıyla Türkiye ye örnek olabilecek bir modeldir. Ortakları tamamen köylülerden oluşmaktadır. Ortakların oldukça düşük sayılabilecek sermaye katkıları ile kurulan firmamız, bugün kendine ait binaları, arazileri, araçları, üretim tesisleri ve 450.000 Lt/Yıl üretim kapasitesi ile piyasada rekabet eden önemli bir firmadır.

Kalite Anlayışımız

İyi Şarap ancak İyi üzümden yapılabilir. İyi üzüm doğru bakım, emek ve bilginin yanında doğru toprak ve doğru iklime bağlıdır. Antik Çağlardan bu yana üzüm üretilerek şarap yapılan Çınarlı Köyü ve çevresi “iyi üzüm” için en ideal toprak ve iklim yapısına sahiptir. Üzümü seven, bilen, çalışkan köylümüz de bu topraklarda en ideal, en iyi üzümü yetiştirmektedir.

Bize düşen de bu iyi üzümü hak ettiği şekilde iyi şaraba dönüştürmektir. Bu amaçla iyi ve lezzetli şaraplar üretmek için çaba harcıyoruz. Yasal mevzuata ve tekniğine uygun olarak doğal ve hijyenik şartlarda yapılan şarap üretimi her safhasında denetlenmekte olup şaraplarımızı tadanların beğenilerini referans olarak alıyoruz. Kalitenin ve başarının tesadüf olmadığını biliyoruz.

Pazar günleri hariç haftanın her günü açıktır.

Şarap alımı ve fiyat bilgisi için iletişime geçiniz.

Adres : Çınarlı Köyü Mürefte-Şarköy-TEKİRDAĞ

yav saçmalamayın 15-20 lira için yapmayın etmeyin. yakınsanız gidin geri verin. sorna alın bi köpek öldüren.

ben çok içtim bundan tadı çok kötü ama öldürmüyor

Kaçak şarap bile olsa, şarap zehirlemez. Yani şarabın içinde metil alkol oluşmaz. Kötü şarap en fazla başınızı ağrıtır.

Yani sahte rakı, sahte votka gibi sahte şarap olmaz. Kaçak şarap olur, o da zehirlemez.

beyler bu zamana kadar ne tür şaraplar içtiğime inanamazsınız.

bişeyin olacağını sanmıyorum. deneyin tadını beğenirseniz devamm.

çelik dübel girdiği yer sağlamsa iş yapar. Çalışma mantığı plastik dübel ile yakın, ama bu sefer plastik yerine çelik olan bir parça vidalama ile uyguladığın kuvve sonucu içerde eğilip duvar ile sütünme yaratıyor. Bu da anlayacağın üzere o çürük duvara içeriden hasar verir.
al fikir vrmesi açısından izle www.uzmantv.com

tablo asacaksan hiç duvarı falan delme. 3m'in şu ürününü kullan:

urun.n11.com

bu şeffaf (ama kalın) bantlar oldukça kuvvetli oluyor. bantın kendisi jel gibi olduğundan hem tablonun hem de duvarın yüzeyini çok iyi kavrıyor.

ince uzun çiviler kullanırsan hasarı en aza indirirsin
dübelsiz iş yapma çelik dübellerin fark yaratacağını sanmam

eyv.
tablolar çok ağır değil yapışkanla çözülebilir sanırım ama raf asmak için bir çözüm biliyormusunuz?

madem ille o duvara bir şey sokacaksın, o zaman şöyle sok. ilk önce bir matkapla duvarı del. daha sonra normal plastik dübel çak. sonra da vida ile işini hallet. bu şekilde dökülmeyi en aza indirirsin.

makkabı da şu şekilde kullan: delmeye darbesiz başla, boya ve sıvayı geçtikten sonra darbeli moda al ve delmeye devam et. matkabı olabildiğince sıkı ve duvara dik tutmaya dikkat et.

dökülen yeriin içini alçıyla doldur ve alçı daha yumuşakken dübeli alçıya göm, alçı içinde dübelle birlikte duvarın içinde donsun.

bi de açılan delikten bir veya iki boy büyük dübel kullan. yani o deliğe girebilecek en büyük boy dübeli sok. 6mm ile deldiysen 8mm dübeli çekiçle vura vura sok.

hocam çürüklüğü şöyle izah edeyim. dediğin gibi matkapla yavaş yavaş deldim. plastik dübeli çakarken deliğin girişi 2 katına çıktı. o derece çürük.

bir çözüm bulamazsam çevresine alçı fln basmayı düşünüyorum olurmu bilmiyorum.

geçen gün aynı problemden muzdarip biri olarak bir tavsiye üzerine dübelleri kağıtla sigara gibi sarıp duvara öyle monteledim. yani mevcut az tutan dübeli çıkardım, kağıtla sardım ve çaka çaka yerine oturttum. sonuç başarılı.

@erlkonig

peki çakarken duvar dökülmedimi? çevresini doldurma gereği duydunmu?

alçıyla uğraşma delikten içeri sokamazsın.
tutkal al tüplerde satılanlardan ya elinle ya da kalemle vs. ilerlet.

hocam hepsi aynı ya çok bi farkları yok. taşınırken fln kaynaklı yerlerinden kırılabiliyorlar. sonra kaynatırsın tekrar.

aslinda merak ettigim kimi standlar gitarin sap kismindan da destekliyor. kimisi sadece govededen. en ufak harekette devrilip dussun istemiyorum cunku evde azman bir kedimiz var.

duvara asılanlarda var. onlar sadece saptan tutuyor. ama yere koyulan standlar hem saptan hem alttan destekliyor. bunların sadece alttan destekleyenleride var. onlar sanki devrilecekmiş gibi geliyor hep. duvara asılanlarda da alttan destekliler olabilir.

sadece saptan destekli olan duvara asılanların gitara zarar verebileceğini düşünüyorum. ama daha estetik duruyor.

ya çok kafa yorma bence. en temizi en standartı bu tipte olanlar:
www.amazon.com

aliden soyle birsey aldim, memnunum. hem saglam duruyor, hem yer kaplamiyor.

www.aliexpress.com

alttan da destek istersen bir tane daha alip alta gelecek sekilde duvara sabitleyebilirsin. o siyah kollari oynatabiliyorsun.

4-5 yıl oldu gideli değişmiş midir bilmiyorum ama ben sadece okuyabiliyordum, öyle öyle çıkardık haritadan. ingilizce bilen birini bulsanız bile-ki yüksek bir ihtimal değil, size rusça cadde sokak adı söyleyecek. kelimeyi aklınızda tutup haritada arayacaksınız. kiril alfabesiyle informatsiya yazısının olduğu yere informeyşın?? dedim de kadın anlamadı, sıkıntı olabilir.

petersde de kirildi bende 4-5 sene önce ordaydım. pulkovo havalimanı yeni yapıldı. o muhitte ingilizceye eklenmiş olabilir.

Geçen sene gittim, metroda, sokak tabelalarında kiril+latin kullanıyorlar. Bunun dışında pek ingilizce kullanımı yok, insanlar da ingilizce bilmiyor. Moskova'da ise hiç yok, metroda bile latin harfleri yoktu.

Ama zorluk çekilecek bir durum yok. Berlitz'in cep rehberini alın, zaten gidilecek yerler belli, metro haritası vs var. Ben 1 hafta Petersburg'da, 1 hafta da Moskova'da kaldım, bir zorluk yaşamadım. Metro, otobüs, hidrofoil, minibüs vs. herşey kullandım.

1 ay once oradaydım. metroda falan iki turlu yazıyor. sokak isimleriyse kiril alfabesi. ingilizce bilen birini bulman baya zor ama bilmeseler de yardımcı olmaya çalışıyorlar. metroyla çoğu yere gidebiliyorsun zaten otobüs olayına sakın bulaşma kafa karıştırıyor. neyse başka sorun varsa da cevaplarım.

2-3 sene olmustur benimde, evet kiril maalesef :) ancak kisa surede goz asinasi olup iyi kotu cozuyorsunuz :) ayrica harita edinin hemen bir yerlerden, cok isine yarayacak:) benim sansima mi oldu bilmiyorum ama ingilizce bilenlerde cokca cikiyor :) turklere de denk gelebilirsiniz, orada tanismistim birileri ile hatta :)

@wasd: Sokak levhalarında da kiril+latin var. En azından geçen sene öyleydi. Sanmıyorum ki latin harflerini kaldırsınlar. Lenin caddesi, Stalin meydanı vs. gibi bina üstündeki levhaların altında latince olarak da yazıyor.

Ayrıca Google Maps'de Petersburg'un street view olarak gezebilirsin, böylece gitmeden yolları, binaları vs. görmüş olursun :)

petersburg card almanızı şiddetle tavsiye ederim, öyle böyle değil. hem elinizde yapılacaklara dair bir rehber oluyor, hem de bu yerlere ya bedava ya da baya bir indirimle giriyorsunuz. ek olarak size metro kartını da veriyorlar bu guide ile birlikte. bir çok restoran ve mekanda da indirim mevcut. bu guide hem ingilizce hem rusça hazırlanmış. o açıdan size baya bir yardımı olacaktır, nasıl gidilir konusunda da. en azından insanlara rusça kısmını gösterip yol yordam sorabilirsiniz.

ayrıca petersburg'da google kullanmayın, dövüyorlar :)

edit: petersburgcard.com faydalanacaklarınızın yanında çok ufak bir ücret.

levha, tükan isimleri hep kiril alfabesi. resturaurantlarda aynı sorunu yaşamadım. ingilizce bilme oranı düşük olduğu doğrudur. gene de gençler arasında oran az biraz daha yüksek. kalakalacak bir durum olmaz, ingilizce bilen birilerini buluyosun. ama sorun yaşarsın evet. rusça bilen arkadaşımla gittiğim için ben az sorun yaşadım. nerdeyse 3-4 gün de tek tabanca dolaştım gün içinde. hiç bişi olmadı.

bu arada dostoyevski'nin evi'nin yanında georgeous diye gürcü restaurant'ı var. mutlaka git oraya. süper bi yer.

Kimse yazmamışcasına tekrar yazayım. Sorun yaşamazsın. Eylül'de ordaydım herhangi bir sorun varsa yardımcı olurum.

Hemen her şey kiril evet ama şahsen bir zorluk yaşamadım. Gittiğim cafelerde, barlarda, müzelerde sürekli ingilizce bilen ruslarla tanıştım, hepsi de benimle takılmaya istekli çıktı (bu açıdan ortalama avrupa deneyiminden epey farklı). Telefona herhangi bir offline harita yükleyip onu da kullanabilirsiniz.

St Petersburg gayet turistik bir şehir olmakla birlikte çok da tourist-friendly sayılmaz.

Bir de özellikle geceleri dikkatli olun. Otele dönerken şehir merkezinde gasp edilip silahlı saldırıya uğradım. Sonradan araştırınca gördüm ki benzeri deneyimler yaşayanlar az değil. Taksi için Uber kullanabilirsiniz. Fiyatlar ucuz, dil bilmenize de gerek yok.

Capitol'den geçen herhangi bir otobüse bin, Capitol'ün önünde inip sağa ayrılan sokaktan devam et, birkaç yüz mt ilerde sağ tarafta kalıyor.

bağlarbaşı minibüslerine binebilirsin. ordan capitole geçersin. sahil dolmuş/otobüs duraklarının karşısında kalkıyor. kime sorarsan gösterir.

koşuyolu - ümraniye dolmuşları tam önünden geçer. capitolden geçen otobüslerle de ulaşabilirsin; capitolü geçtikten sonra, ramada otel mi ne var; onun önündeki durakta inip üst geçidin altından yürüyerek 3 dakikada ulaşabilirsin.

en kolayı koşuyolu ya da ümraniye minibüsü. üst geçitti yürümeydi vs. uğraşmana gerek kalmaz.

tabi ki yapmazlar, sana annen baban gelsin demişler, sen keyfine göre götürmeyip sorumluluk bana ait değil diyebilir misin? hakkaten bunu düşündün mü?
kuzen bizde kalırken muhtardan bir kağıt alıp doldurduk, apartman yöneticisine imza+kaşe yaptırdık, nüfus müdürlüğüne verdiğimiz kağıtla ikameti bizde oldu.

sonuç olarak değiştirmesen de bir şey olmaz. kimse peşine düşmez.

abi başbakan davudson bile oyunu kullanmaya Konya'ya gidiyor, aldırmamış ikametini, sana da bişey olmaz.

ikametgahım hep ailemin oturduğu evde. bende gittim geldim, 3 ev değiştirdim, kimse bir şey sormadı.

sanırım kiradaki evden çıkınca ikametgahını oradan almazsan. yeni kiracı oraya ikametgahını getirirse sıkıntı oluyor.

"..ikamet değişikliğimin gerçekleşmemesi halinde tarafıma kesilecek bir cezadan sorumlu olmadığımı.." burada tam olarak ne anlatmaya çalıştın, ben mi yanlış anladım bilmiyorum ama böyle bir şey olabilse kimse gss borcuyla falan uğraşmaz, senin gibi bir dilekçe yazar geçer.

soyadlarınız aynı olsa da -çok büyük ihtimalle- reşit bir bireysin. böyle bir kontrol mekanizması olmasa herkes herkesin evine taşır kafasına göre ikametini..

Yahu iyi güzel de ev benim evim işte, 20 sene yaşamışım zamanında. Şimdi her seferinde 60 yaşında annemi babamı alıp o kadar yol mu çektirecem onlara onay vermeleri için. Kağıt imzalatıp getireyim diyorum olmaz buraya gelecekler diyor görevli.

ev senin değil işte, anne-babanın. sen onlardan bağımsız bir vatandaşsın o yüzden ev sahibi olarak onların seni kendi evlerine kaydetmeleri lazım. kağıt imzalatıp getirmek hiç bir resmi dairede kabul edilecek bir teklif değil zaten. tanıdık bir memur varsa ancak onun sayesinde halledebilirsin söylediğin şekilde.

bir de bir şey olmaz denmiş yukarıda ama sen bildirmeden biri adresini senin eski ikamet adresine taşıdığı zaman ceza işliyor. bir şey olmaması için oraya kimsenin taşınmaması lazım, bilgin olsun..

çerkeslerin kültüründe at önemlidir

-Elbruz Dağı
-Kartal
-On iki yıldız, üç ok - bu şekilde google'da aratabilirsin
-Bir de kıyafetli kadın&erkek figürü var

sülale adını biliyor musun? kafkasya'daki soy isimleri, yani aile isimleri olur ve hepsinin birer sembolü vardır. internetten o sembolü öğrenip onunla ilgili bir şey yapabilirsin. her ailenin sembolü bulunamayabiliyor, o yüzden diğer seçeneklere yönelebilirsin bulamazsan. mesela sosruko var, mitolojik karakter. şöyle genelgeçer bir imajı var logo olarak. i.ytimg.com

onun haricinde klasik şeşen ya da qafe oynayan kadın-erkek sembolleri var. şöyle anahtarlıklar bulunabiliyor il kafkas derneklerinde. www.pirilti.com.tr
bahsettiğim sülale adını şöyle de kullanabilirsin.
pbs.twimg.com

sulale adini bilmiyorum. ama sosrukoyu kullanabilirim. at kartal birlikte... cok tesekkur ederim.

Çerkes figürlerinden satranç takımları var, bulabilirsen güzel bir hediye olur bence.

Daha fazla fikir için bulunduğun şehirde sana yakin Kafkas derneğine uğrayabilirsin, hediyelik ufak tefek şeyler bulunabiliyor. Hem bir iki Çerkes tanırsın :)

akordeon ile ilgili bir şeyler alabilirsin yapabilirsin, motif oyuncak vs..

cerkes kultur dernekleri var oraya gidip hediyelik esya bakabilirsin.

Mahmut abi kahvedeyiz gel iki cay icip muhappet edek.

okeye 4. ariyor musunuz?

cevap: zengin doktorlar? nerede yasiyorsun? yok kardesim, zengin olunmuyor. Lena Edlund ila Kopczuk diye birileri var, bisiler yazmislar, diyor ki, eskiye oranla baba parasi veya ani bir piyango/viral durum olmadikca, zenginlesmek giderek zorlasiyor.

E para kazanmak ve zengin olmak ne zaman kolay oldu ki? Eskiden de zordu, şimdi de zor.

E açsana birader köşe başında ortai bir market :)

işini iyi yapan ve gerçekten para kazanma hırsı olan illa ki iyi para kazanabilir.

doktorum. ayda 20 bin kazanan doktor tanıdığım hiç yok. olmadı da.

evet, duyduğum oldu. ama şu anda tanıdığım, bildiğim 20 bin tl üzeri kazanan hiç doktor yok.
özel sektördeki ortopedistler haricinde o parayı kazanabilecek doktor grubu olduğunu da pek sanmıyorum. o da zamanının tümünü çalışarak geçirdiğin takdirde.

Arkadaşlarımın akrabasında baya bir zengin vardı (maaşlı zengin) hiçbiri 20 bin almıyordu. Ha bir tane diş hekimi vardı, kendi muayenehanesine 850 bin liralık makine almıştı tek başına. Bi hocam da lise arkadaşını anlattı 18500 (ne biçim koyduysa adama, küsüratına kadar verdi) liraya imza atmış radyologmuş.

Onun dışında tonla dereceyle mezun olmuş ODTÜ bilmemneci, California'da 10 yıl okuyup gelmiş doktor falan gördüm hiçbiri 5 haneli maaş almıyordu.

ac o zaman kose bir market dayi. niye bizden akil bekliyorsun ki?

olunmuyor evet. zenginlerin çoğunda aileden geliyor kaynak...

Maaşla zengin olunmaz. Rahat ve güzel bir hayat yaşanabilir, ama zengin olunmaz. Zenginlik apayrı bir şey.

Çok büyük şirketlerin CEO’larını vs ayrı tutuyorum. Global ve kurumsal firmalarda ayda 10-15 bin tl hatta daha fazla alan müdürler, direktörler var. Güzel yaşıyorlar, şirket arabası vs, güzel imkanları var ama “zengin” değiller. Trink parayı basıp bilmem ne yaşam konutlarından 3 tane ev alamazlar mesela , kredi çekmeleri gerekir. Tüccarlar zengindir, işini iyi yapan, piyasada tanınan avukatlar, doktorlar vs zengindir. Özel sektördadeki üst düzey memurlara zengin denmez.

Zengin olmak her zaman zordu. Asıl zorlaşan şey, alım gücünün düşmesi nedeniyle kredisiz, borçsuz ev bark sahibi olabilimek.

o dediğiniz doktor değil de pilot olmasın?

15-20 k alan müdürler var. ama onların yerinde olmak istemezdim. hem riskli işlere parmak basıyorlar, hemde patronlar bir aksilikte bunları fena zikiyor. yalan söylüyorlar, alttaki insanları eziyorlar üzerine basıyorlar vs...

az çalışıp 15-20 k alan varsa beri gelsin. mühim olan az çalışarak kazanmak.

abimin köşe başında marketi var dı iflas etti marka marketler yüzünden.öle kolay mı sandın.

onu ben de farkettim. ticaret yapiyorsaniz, 1 i 5 e, hem de hic bir sey yapmadan eklemeden satiyorsunuz, oturdugunuz yerden. maasla calisiyorsaniz saat ucretiniz belli ve ne kadar calisabilirsini zki max. calisacaginiz saat de belli, o yuzden calisarak zengin olunamayacagini, en azindan ticaret yapanin yakalanamayacagini dusunuyorum. duzen boyle kurulmus

maaşla zengin olunmaz. yatırım ile veya miras ile zengin olunur.

ayrıca morcivert +1

ben günde 5 saat çalışarak ayda 25k kasıyorum. gel beraber party kuralım.

olunmaz tabi. o değil de bugün öğrendim. aramızda bazı hayvanlar milyon dolarlarla forex oynuyorlar.

para ticarette daha doğrusu ticarette de alavere dalaverede.

devlet memuru iken zengin falan olamazsın. doktor da olsan, başbakan müsteşarı da olsan!!

evet biliyoruz, siz yeni mi öğrendiniz de her cümleyi soru işaretiyle tamamlayacak kadar şoka girdiniz.

bu arada, o boktan market yılın 365 günü sabah 6'da açılıyor, gece 10-12'ye kadar açık. tatil yok. sosyal hayat yok. 37 ekran tv'de flash tv izlemek dışında yapacak bişey yok.

riskin tamamı sende, aldığın mal elinde patlayabilir. %51 vergi her zaman ödenecek, yok kdv, yok geçici, yok muhtasar yok bilmemne. tabelaya bile vergi vereceksiniz.

tekel varsa ayyaşı sarhoşu eksik olmaz, 55 gram peynir isteyen menaapozlu teyzeyle de 1 liraya püsküvü isteyen veletle de uğraşacaksın. veresiye takacaklar, eyvallah diyeceksin.

daha neleri var, kolay mı lan öyle?

30-40 gibi rakamları da rüyanda görürsün. koca market şubeleri kazanmıyor o kadar.

Ben varım lan.

oturduğum yerden kazanıyorum hemde. 20binden fazlasını da kazanıyorum. yaptığım iş pornoculuk auhsha video sitelerim var.

caps 1: i.hizliresim.com

caps 2: i.hizliresim.com

windows 7 ya da 8 üzerine yükselt önce, otomatik olarak aktifleşecek... sonrasında formatlasan da aynı bilgisayarı otomatik aktifleştirecek her seferinde.
bir kez yükseltmeden eski keyinle aktifleştiremezsin. bir kez yükselterek aktifleştirince de bir daha key girmezsin...

ben aynı kasadan hddyi alıp ssd takıp sıfırdan sistem kurduğum halde otomatik aktifleşti mesela herhangi bir işlem yapmadan, anakarttan tanıyor ve internete bağlandığın anda aktifleşiyor.

mikisoftu arayıp yeni key almak gerekiyor. temiz formatta eski keyi kabul etmiyor win 10. bir sürü şey denedim olmadı.

adamlar laptopun faturasını mail atmamı ve oluşan hatanın ss'ini istedi. gönderdim maille şifreyi ilettiler. sorunu görmek için bilgisayara bağlanmak istediler. pc yanımda değil diye kabul etmedim.

once yukselt sonra kurarken temiz kurulum yapim mi dicek sana evet dersin.

eğer bilgisayarı alırken kendi içerisinde keyi varsa, biosa işlemişlerdir. Multi OEM Project programını kullanarak windows yüklediğin dvd kalıbının içerisinde bu programı kur. böyle yaptığında, windowsu kurarken otomatik olarak bios içerisindeki keyi algılayıp yükleme yapar. tabi uğraşır mısın bilmem..

Kurulum yaptım ve sıkıntı olmadı sistem kendisi buldu sanırım keyi

tor'da bir kaç ayar yaparak istediğin ülkeden bağlanmayı sağlıyordun ama hatırlamıyorum, eski versiyonlarında yapıyordum. belki yenilerde de vardır.

Aylık 10 liraya kıy da türk VPN'i al.

frugalinfortworth.files.wordpress.com

Şu ekranda gözükür, estimated tax adı altında.

o parayı senden eğer alacakların 75 örönün üzerindeyse alıyor. gümrük işlemlerini onlar halediyormuş. sonra para artarsa iade ediyorlarmış.

ben hep 75 örönün altında aldığımdan hiç kesmediler.

Amazon ne var ne yok alisveris esnasinda alir. Urun turkiyeye girdiginde ek masraf cikmaz. Hatta gumruk amazonun belirlediginden daha az bedel alirsa amazon aradaki farki kredi kartina yatirir.

Şundan düzinelerce alıp ortalığa saçın, tek bir canlı kalmaz ortamda
www.starvoicemusic.com

tribüncülerin aynı meşala mantığı sisleri var bir tane attın mı tüm sokak sis oluyor. yasallığı hakkında bir fikrim yok.

edit: meşale şeklinde yani yakıp atıyosun duman veriyor.

o nedir ya? akşam işten çıkmadan önce sokağa sis bombası, meşale atıp mı çıkmayı planlıyorsunuz? hangi muhit orası? yıl 2182 post apokaliptik bir yer galiba.

küçük şişede satılan biber gazlarından alıp sokağa sıkabilirsiniz. yasal diye biliyorum.

Carlsberg
Grolsch
Duvel
Mariachi
Kozel
Guinness
Heineken
Miller
Becks
Amsterdam

Amsterdam'ı ilk içtiğimde çok beğenmiştim. İkinciyi içmesem ilk sırada yer alabilirdi. Ama 3-4 tane içilebilecek bira değil bence. Bi bira hakkım varsa Amsterdam yoksa yok.

1-Grolsch
2-Kozel
3-Guinness
4-Duvel
5-Heineken
6-Amsterdam Navigator
7-Carlsberg
10-Miller
10-Mariachi
10-Becks

Son üç marka birbirinden iğrenç, net bir sıraya oturtamadım

hocam hepsini deneyip denemediğimden emin değildim ama arattım şişe görünüşlerinden hepsini denemişim ama hepsinin tatlarını tam olarak hatırlamıyorum. aklımda şöyle böyle kaldığı kadarıyla:
Darklar sonda, darklarıda severim ama pek tercih etmiyorum.

Grolsch,
Mariachi,
Heineken,
Carlsberg,
Becks,
Miller,
Guinness
Duvel
Kozel,
Amsterdam,

1- Heineken
2- Carlsberg
3- Becks
4- Miller
6- Grolsch
6- Guinness
7- Kozel
8- Amsterdam Navigator,
9- Duvel
10- Mariachi

sadece amsterdam'ı denemedim.

1-duvel
2-becks
3-grolsch
4-heineken
5-guinness
6-carlsberg
7-miller, kozel, mariachi

pixcdn.posterrevolution.com

Hepsini denedim de hepsini beğenmedim sınıflama yapacak kadar. Beğendiklerimi dıralayayım.
Duvel
Kozel
Guinness
Grolsch

Mariachi sıralama dışı çünkü alakasız diğerlerinden. Guinness de öyle aslında da.

duvel
amsterdam navigator
carlsberg
kozel
grolsch
guiness
heineken
becks
miller
mariachi

hocam otobüs değilde, güvenparkın yanından bir sürü hoşdereye giden dolmuş var. daha hızlı gidersin. yıldız, oran vs.. dolmuşları.

Dolmuslari biliyorum da otobusleri ogrenmek istemistim aslinda.

kazandıktan sonra mülakata giriyorsun. yani random seçildi ooo vatandaşsın diye bir şey yok. daha deneyimli arkadaşlar yazar ama, şöyle random seçiliyosun: birazcık ırkına göre. yani greencard programının adı diversity bişi bişi program, amerikada ÇOK çinli varsa, o sene çinden daha az insan alıyorlar. gibi düşün. bu şekilde ülkelerden kaç kişi seçileceği önceden belirli, sen ülken arasından random seçiliyosun. seçildikten sonra da mülakata gidiyorsun. mülakatta da biraz paraya, biraz mesleğe eğitime bakıyorlar diye okudum.

Valla kime çıkıyo bu yeaaa diyordum ama şimdiye kadar çıkan 3 arkadaşım oldu.

Geçen sene çıkıp da gitmeyen bile oldu.(hala sinirim geçmedi kendisine)

merak edip google amcaya sormuştum 2013 te 130 bin kişi fln başvurmuş 2500 alacaklarmış gibi sayıar vardı. %1 gibi bir şans oluyor buda.

ama şu anda bu sayı bence çok artmıştır.

çoluk çocuk devirir endişesiyle duvara asamadıysan bence sehpa daha iyi. usb dir şudur budur aşağıya doğru iğrenç bir kablo görüntüsü kirliliğide yapıyor kablolar.

L şeklinde adaptörler var eğer sığmazsa onlardan kullanabilirsin. usb için hdmi için vs..

Sehpa daha iyi ama ille de duvara asmak gerekiyorsa körüklü gibi olan askılar var. Sağa sola çevirebiliyorsun falan. Onlarla arkadakileri kullanabilirsin sanırım.

usb girişleri yana doğru değil mi? bizimki öyle. ben de duvara alacağım da kutudan çıkan aparatların ikisi eksik çıktı bir de çok güvenilir gelmediler, sağlam aparat bakınıyorum.

hem usb hemde arkada dik duran hdmi için ara kablo kulllanıyorum, bi sıkıntı yaşamadım.

sehpa üzerinde kalsın.

turkrock.com
sahibinden.com
garaj.org

en yüksek fiyata sahibinden.com'da satarsınız.. fender zaten popüler model sanıyorum hemen satılır amfiyi bilemeyeceğim.. dükkanlar oldukça düşük fiyatlara alıyorlar..

sahibinden.com ve bilimum gitar ile alakalı facebook grubuna bu ilanı post.

kardeş resimleri ve istediğin rakamı gönder bi düşünelim uygun olursa alabilirim.

tartışmasız CRV. otomatik vites sistemi yeter.

tabii ki vw

son skandaldan sonra öyle bir elinde patlar ki o vw, aklın hayalin durur.

diğer taraftan Honda, dayanıklılığı, sağlamlığı, uzun ömrü ile bilinen bir marka. CRV'ler de bu gruba dahil. otomatik vites teknolojisi şahane, alan yıllarca biniyor.

elbette honda.

honda konfor açısından da önde diyolla.

honda

ikisini de kullandım; tiguan daha ekonomik bir şeçenek olabilir.
benim kullandığım dönemde crv'nin otomatik dizel şeçeneği yoktu.

CRV'nin 1.6 dizeli var. 9 ileri vites. Ama fiyat larak VW'dan pahalı gibi. 160-180 aralığındaydı diye hatırlıyorum. Tiguan'da 1.4T'da daha uygun fiyat bulunabilir belki. tabi bunlar sıfır kilometre için.

otomatik olacak ve 2011-2012 olacaksa Tiguan. zira CRV'de sadece 2.0'da otomatik var, o da vergiden, benzinden uçup kaçıyor.

O model yıllarında alacağım tek suv RAV4'tür.
siz tabi seçeneklerinizi ikiye indirmişsiniz, belki rav4'ü elediniz ama ben yine de yazayım dedim.

son skandaldan sonra vw almak bence mantıksız. bildiğin kazıkladılar.

fiyatları çok bilmiyorum ama muadili varsa toyota tercih ederdim.

ps: vw sahibiyim.

Honda tabii ki.

firma çok güven vermeyen kurumsal bir firma değil ise sorulması çok normal. her ikisine de sorabilirsin.

delidir yakalayın +1

1 - Tabiki sorarım

2- İK varsa ona sorarım, bıdı bıdı ediyorlarsa yetkili kişiye sorarım

3 - (Bonus) Mesai parası olup olmadığını iş yoğunluğunuda sorarım, yasalardaki yıllık izin kurallarına uyup uymadıklarınıda sorarım.Yıllık zam oranlarınıda sorarım.

peki bir şey daha sorayım öyleyse.
iş görüşmesinde adaya "biz sana 10 lira maaş vereceğiz ama aslında senin firmaya maliyetin 15 lira" diyen işverene ne cevap verilir?(işveren burda pazarlık yaparak ücreti düşürmeye çalışıyor belli)

valla benim tuzum biraz kuru olduğu için vereceğim cevap: "o parayı ödemek sizin yasal yükümlülüğünüz. benim elime geçmeyen para ve maliyetler beni alakadar etmez. sizin sorununuz " derdim herhalde.

bir soru sormadığına göre cevap vermem. yani? diye tepki verebilirim.

üzerine sana 10 lira veririz sen 12 lira istiyorsun derse o zaman kendi durumumu (iş-para ihtiyacı, diğer alternatifler, karıyer vs..) düşünüp ona göre karar veririm

ek olarak söylenen maaşın brüt mü net mi olduğunuda sor derim

Kararını etkileyecek, sonradan öğrendiğinde seni işten soğutacağını düşündüğün (tabi ki mantık çerçevesi de) herşeyi sorabilirsin.

hocam biraz ağır konuşcam kusra bakma,

afedersin ebesini severim öyle şirketin,

adam resmen rüyanda ne göreceğine kadar karışıyor. şakası bile kötü. aynen o adamın dediği gibi 8 sene çalıştım. istifa ettim, kavga ettim. Rüyalarımda yapmadığım kalmadı. sabahlara kadar çalıştık, ezdiler, hayatımıza karıştılar, paramızı kestiler.

şu saçma dünyada 1 kere yaşıyoruz. ne demiş ünlü düşünür; "kimse kimsenin hayatına karışamaz." bu tip *lalelere prim vermememiz gerekiyor. ülkenin %75i ne iş olsa yaparım abi dediği için bu haldeyiz.

iş çalışanın değil, patronun işi, görevini tam anlamıyla yaparsın evine dönersin. o da paranı verir. bu kadar basit olmalı.

edit: yazılımcı değilim.

edit 2: fazla mesaiye kalmak için normal mesaide işi sürümcemede bırakıp, gece 11 e kadar ofiste durup, akşam yemeğini şirketten yiyip, ayrıca evde eşiyle kavgalı olan/anlaşamayan tipler bana uzak dursun.

özel sektör kolay değil ama sen ekstra takıntıları olan, işkolik ve büyük ihtimalle kendini beğenmiş birine denk gelmişsin. ha bu arada bu adamlardan özelde bolca var bu da ayrı :)
manyak mıyım lan ben gece yattığımda mailimi/yazılımdaki kodu düşüneyim? acil durumlarda telin açık olur aranırsın zaten. mesai desen onu da yaptırırlar.

yazılım sektöründe değilim. belki adamı sevmediğin için ona karşı mesafeli ve soğuk davranırken işi zoraki yapıyor izlenimi yaratmışsındır. Bir işe yeni başlayan birinden heyecan ve istek bekleniyor genellikle. Tabi bunu da yansıtıyor olmaları :( Oysa insan bazen sevdiği işi dahi yapıyor olsa bildiği şeyi yaparken heyecan değil soğukkanlı bir tavır sergiliyor.
Bunun haricinde işi sahiplenmekten benim anladığım şu oluyor genelde, sadece verilen işi yapıp üstüne kendinden bir şey katmamak, sırf yapmış olmak için üzerinde çokça düşünmeden standart yapılması gerekeni yapıp kenara çekilmek.
Özel sektör zor değil, iyi bir yöneticiye denk gelebilmek lazım bazen.

yaptığın fazla çalışmaların karşılığını ödüyorlar mı, ödemiyorlarsa SGK'ya şikayet et. Sözleşmende ne yazdığının önemi yok. Gider ayak en azından bir teftiş görsünler, hatta ceza yesinler.

diğer konu, dayaklık bir adama denk gelmişsin. kimse uyurken iş düşünmek zorunca değil. zaten emeğini satın alıp hem emeğine hem de zamanına yabancılaştırıyor seni (ve bütün ücretli çalışanları) bir de vicdanına karşı mı yabancılaştıracak. köleliğin de bir sınırı olmalı.

çıkarırlarsa kıdem tazminatı hakkın olmayabilir, ama en azından uğraştırmak için bile olsa işe iade davası açabilirsin. Bu konuyu bir avukata danışmanda yarar var. kolay gelsin

bence patronun bazı argümanları sakat. kimse kimseyi "gece yatağında iş düşünmüyorsun" diye işten çıkaramaz. yatağında iş düşünmeni istiyorsa o düşünerek geçirdiğin saatlerin de parasını ödesin bir zahmet.

ha ama çok sert konuşuyorsan o bir işten çıkarma sebebi olabilir. bazı insanlar ast-üst ilişkisini hiç beceremiyor, ya sevecen olmaya çalışırken laubali oluyor, ya da otoriter olmaya çalışırken gereksiz sert davranıp durduk yere kalp kırıyor. yani diyeceğim şu ki, ilk söylediğini boşver. ikinci söylediğini ciddiye al. üslubun çok sertse, kimle nasıl konuşacağını bilmiyorsan hayatta hiçbir yere gelemezsin. ne özel sektörde, ne kamuda, ne de özel hayatında. düşün bakalım, adam haklıysa bu yönünü biraz törpülersin.

İşyerinde sesim asla yüksek çıkmaz, öylr bir sertlik değil, normalde de ofisteki en güleç adamım ama tekrar tekrar aynı hataların yapılmasından bıkıyor insan.

Şirkette ofis içine parmak izi ile giriş var, su mu alıcaksın, parmak izini okutuyosun hop zamanından gidiyor. Wc'ye gidiyosun zamandan gidiyor falan. Tamam suistimali önlemek için iyi bir yöntem ama yazılımcı adama bunlar hep stres demek. İlk önce işçi ile aranda güven olmalı bence.

Fazla mesai olayı değil aslında sabah gelirken esnek geliş saati var 8-10 arası. Adamla eski işten de tanışıyoruz dediğim gibi orda da en geç 10'du 11.30'da geliyodu, bu geç gelme yüzünden kovuldu mesela. Burda da aynı, aq saat 10.30-11.00'de geliyor proje yöneticisi, ben de erken gelip erken çıkan adamlardanım işimi bitirip ama bu ibne yüzünden geç çıkıyorum ve zamanıma da işlenmiyor. Ben de geç gelmeye başladım bunun yüzünden. Onun dışında ofis saatlerinde de sigara molası çay molası veriyor ama bir iş yapılacak mesela bu adam da lazım ortada yok. E iş aksıyor tabi.


Çıkarırlarsa kıdem tazminatı neden alamıyorum?

Yazılım sektöründeyim.

"Sahiplenememe" olayı bana fasa fiso geldi. Bence iş yapma/bitirme performansından memnun değiller. Sahiplenme olayı da şöyle: "Senden belli bir sürede bitmesi gereken bir iş veriyoruz. Mesai saatlerin normal olsa bile iş bitmiyor. İşi sahiplenseydin ek mesai yapar bitirirdin." Ya işleri yeterince hızlı bitirmiyorsun, ya da bitirdiğin işlerin kalitesi düşük olduğundan memnun kalınmıyor, bug'lar çıkıyor, tekrardan mesai harcanması gerekiyor o işe.

Verdiğin bilgilerden ben bu gözlemi yaptım, ama "performansımda sıkıntı yok, diğerlerinden daha efektif çalışıyorum" dersen iş başka. Bir yazılımcı olarak kendini objektif bir şekilde değerlendirirsen bunu aşağı yukarı doğru bir biçimde ölçebileceğini düşünüyorum.

Maillerde/iş yapış tarzında sert olman mevzuu çok ciddi bir boyuttaysa o da olabilir.

Kıdem tazminatı alman gerekir, ama süre kısa olduğu için yarım maaştan az olması lazım. Ayrıca bir ay sonra dedikleri için ayrıca bir ihbar tazminatı yok.

aşırı borcun vb filan yoksa siktiret dostum, neyini düşüncem lan gece yatınca yarrakkafalı? özel sektör cidden zor ama takıntılı ve psikopat insanlarla çalışmak daha da zor.

Yetersiz bir yönetici ile çalışıyormuşsun. Daha düzgün bir yer bulman için bahane olur, takma kafana.

yazılım sektöründe ik yım.

sikik sikik start uplara ya da kraldan çok kralcı yöneticilere sinir oluyorum.

20 yıldır erp yazıoz hocam, ayda 1den fazla mesaiye kalmaz bizimkiler.

morcivert +1

bu soru doları hangi fiyattan aldığına göre değişir.

kar ediyorsan ve şuan varsa hemen sat, birkaç ay boyunca düşecek diye düşünüyorum ama 2016'nın ortalarına doğru tekrar 3'leri görür.

ben 2.90'lardan aldım. dün gece uyumadan önce satsam mı acaba diye düşündüm ama vazgeçtim. satsaydım ufak bir zararla çıkmış olacaktım. bu saatten sonra hayatta satmam :) 5-6 puan daha düşebilir ama ben zaten yeterince zarardayım, beklemek daha mantıklı.

eğer acil paraya ihtiyacınız yoksa bence 2.90 lardan alanlar panik olup satmamalı. uzun vadeli düşünün.

ben de aldım. bindik bi alamete

bence güzel fiyat, hayırlı olsun

İyi ettiniz iyi. Sadece "kar ettik" diye düşünmeyin yeter, bu şekilde ancak paranın değeri korunabiliyor bildiğim kadarıyla.

bende aldım siz ne kadar aldınız?

2 sene iş tecrübesi olan insanı "manager" (müdür deyince bi şeyimiz mi eksiliyor acaba?) yapan şirketin büyüklüğü ve kurumsallığı hakkında soru işaretleri oluşur benim kafamda, muhtemelen de torpil sonucudur zaten bu. a şıkkı iyidir.

hocam pozisyon yüksek ve sert olunca mayışında ona göre yüksek olması lazım. yüksek posizyon yüksek sorumluluk demek.

maaş ve verilen sorumluluk ve çalışma şartları üzerinden değerlendirme yapmanı öneririm. düz mantıkla yüksek sorumluluk üzerine düşük mayışı kabul etmem.

birde ülke faktörü var. daha huzurlu bir ülke ise direk tercih nedeni.

amaca ve kisiye bagli,

hirslariniz, gerekli gereksiz takintilariniz varsa etiket insani iseniz büyük firmada manager olursunuz,

amac para ve rahatlik ise kücük firmada iyi maas devam edersiniz.

bunlardan biri digerine üstün degil, kisiye bagli, mesela kendi sirketinizi acma amaciniz var ise bence büyük sirkette ögrenme ve cevre daha iyidir, ama bu yoksa kücük sirketler daha rahattir, flexible dir, iyi maaslidir, daha mutlu olur insan, rahattir.

büyük sirketlerde politika vardir, dedikodu vardir, gereksiz insan vardir etc.

bu kararda yaş önemli kriter

b'ye gitmezdim. Hem yurt dışı hem de maaşım düşecek.

soru mu bu:) tabiki yediğin köfteye bakacaksın.

pozisyon hiçbir işe yaramayan salak bi ünvan. yabancı şirket çok rahattır, sosyal imkanları iyidir paraya takas edilebilir diye düşünürsen, orasını bilemem.

zaten bu titr'ler genelde insanların egolarını tatmin etmek için kullanılır. manager diyeyim de şu salağı ucuza çalıştırayım gibisinden. manager altında çalışıp manager da dahil tüm birimi yöneten insanlar biliyorum. ünvan hiçbir şeydir.

sen işine hakim olduğun sürece zaten olman gereken yerde ve zamanda manager de ceo da olursun. takılma bu ünvanlara.

j r r +1

Baska ulke ise o ulkedeki alim gucune bakar. Atiorum Londra gibi kiralarin kol gibi oldugu bir sehirdeysen o aldigin ekstra %30 zaten yasam masraflarina gidiyor. Bir de hangi ulkeden, hangi ulkeye gidildigi onemli. Yani hollanda'yi birakip Bulgaristan'a gitmem mesela.

Kisacasi yetersiz bilgi.

Parayı her zaman kazanırsınız, deneyimi gençken. O yüzden ben olsam b seçeneğini tercih ederdim. İleride zaten deneyim arttıkça para da gelir.

cevap her zaman paradır. para lan bu para para para. daha çok kazanmıyorsa daha yüksek değildir.

parayi her zaman kazanirsiniz ne ya.
gencken para kazanip yiyemedikten sonra napican ki kariyeri?
50sine gelmissin paran var genclik gitmis... peh.

Maasi fazla olan.

(bkz: money talks)

Hem yurtiçi hem yüksek maaş. A diyorum.

Daha az paraya daha çok sorumluluk neden alasın?

Yüksek maaş. Daha az maaşa daha fazla sorumluluk ırgatlıktan başka bir şey değil.

kesinlikle a şıkkı.

Gerçekten böyle mi.

kurumsal firmalarda pozisyonlar ve bu pozisyonların alacağı maaş skalası bellidir. pozisyonun maaş için belli bir üst limiti/alt limiti vardır. skalanın neresinden başlayacağına müdür/direktör ve ik birlikte karar verebilir. acemi'nin dediği gibi piyasanın durumuna göre aynı sektördeki diğer şirketlerin aynı pozisyon için verdiği maaşla üç aşağı beş yukarı aynı olur maaşlar.

hatta yıllık maaş artışları bile piyasanın durumuna göre belirlenir. şirketin muhteşem iş başarsın, tüm hedefleri gerçekleştirsin, sen yine de %15-20 zam alamazsın. piyasa ortalaması %5'se belki %7-8 verilir. ne yazık ki böyle.

bölümünden sorumlu genel müdür yardımcısı senin müdürünün görüşleri doğrultusunda belirliyor. yada şefin varsa şefininde görüşlerini alabilir.

bir şey daha tr de kurumsal firmalarda genelde piyasaya göre bir tık daha aşağıda olabiliyor. çünkü gerçekten kurumsal firmaysa ssk nı tam yatırır. resmi dini bayramlarını tam verir. yasalara uyar vs..

Bütün kurumsal firmalar rakiplerinin verdikleri maaşları bilir.Üstte yazıldığı gibi profesyonel bilgi sağlayıcı firmalarla çalışırlar ayrıca rakip firmaların IK müdürleri,direktörleri bir araya gelip değerlendirmeler yaparlar.IK yöneticileri maaşlarla ilgili firmadan gelen datalara göre yön belirler.

Mesela sektördeki en tepedeki 4 firmanın ortalamasını vermek yada en tepedeki 3 firmadan en yükseğini vermek vb. hedefler belirlerler.

Siz bakmayın IK'cıların maaşlar gizlidir demesine.Her kurumsal firma elemanlarına verdiği maaşları rakip firmalarla paylaşır.

Kurumsal firmalarda üst ve alt pozisyon arasında genelde kesişim bölgesi vardır.Yani her üst pozisyon alttaki pozisyondan kağıt üstünde yüksek almak zorunda değil.

Üstteki soruya gelirsek her pozisyon için bir bütçe belirlenir bu bütçe ilgili departman müdürünün bütçesinden gider ancak şirketin kendini konumlandırmasına göre IK devreye girip limitleri hatırlatır bölüm müdürüne.Bölüm müdürü bir elemanı çok beğendiyse IK'dan limitleri sonuna kadar zorlamasını isteyebilir.Tabi beyaz yakalı pozisyonlar için konuşuyorum.Mavi yakada sendika olup olmamasına göre süreç daha farklı işler.

Benim gördüğüm beyaz yakalı çalışan absürt bir rakam istemedikçe bölüm müdüründe biter iş olumlu yada olumsuz anlamda.

bunu uydunet için sormuştum, ikemetgah ile gelin, eğer o adreste uydunet yoksa taahütnamenizi para almadan iptal ederiz dediler.

belki superonline içinde böyle bir şey vardır.

superonline adsl kullanıyordum ve taahütümün bitmesine 3 ay kala internetim durduk yere kesildi. 1 ay sorunu gideremediler, iptal ettirdim. kol gibi cayma bedeli kestiler. davamız hala sürüyor.

yani özetle derim ki sıkı durun.

Dün gece yaptığım görüşmeler sonrası anladım ki binada sorun var. Ev sahibi ile görüşüp sorunu çözmeye çalışacağız.

en basitinden ağacın sağlam ve tek gövdeli olmaması lazım. kavak vs. olmaz mesela tek gövdesi var zaten, defne şekil olarak uygun ama tek ayrılır dalı, kışın karda falan kendini yerde bulursun.

en sağlamı meşe ve çınar. pelit de olur ama pelitin de hepsi bir olmuyor kimi iki gövdeli dallı budaklı oluyor kimi dümdüz. ee incir kesinlikle olmaz. çam sağlamdır ama sivri ağaç olduğundn yıldırım vs. tehlikeli. zaten buralarda bulunan başka ne ağaç kaldı. en temizi meşe ve çınar işte.

yapmakta bir şey yok, uygun ağaç bulmak kafi. ya yerde yapar bi şekilde kaldırır ağaca yerleştirirsin, ki iyi hesap lazım, ya da direk ağaç üstünde çakarsın. zaten zemini kurduktan sonra gerisinde bir şey yok.

aklıma gelenler bunlar.

hocam sadece uygun cins ağaç bulmakla olmaz. tabi böyle çadırımsı bir ev değilde biraz daha modern ve uzun ömürlü bir ev istediğini düşünüyorum.

-temel olarak hasır çelikli beton yada başka bir malzeme ile toprakla bağlantısını kesmen lazım ki donmayasın.
- temele iyi bir yalıtım yapmalısın
- sabahleyin yüzen bir yatak içerisinde uyanmaman için için biraz yükseğe yapmalısın su basmanı dikkate almalısın.
-ağaçları öyle üst üste koymakla olmaz.birbirine montaj için bir planlama yapmalısın yada finli amcalar gibi hazır geleneksel bir sistem kullanmalısın.
- uzun ömür için ağaçların bakımını yapmalısın.
vs vs.. bir sürü dikkat edilmesi gereken konu var.

www.youtube.com

1-ağaç "solid" olacak. gövde sallanmayacak.
2-çivi vida kullanınca bazı ağaçlar direk kurur (ceviz), bazı ağaçların umrunda olmaz (çınar)
3-önce ağacın en tepesine kadar tırmanabileceğin merdiveni yapacaksın. son bazı dalları kesip yer açacaksın. sonra düz bi zemin. sonra duvarlar. en son çatı.

edit: hobbit evi ilk yağmurda kafana çöker.

Nat geo'da agac ev ustaları diye program var. En azından yapımı hakkında bilgi edinirsin. Catıya da solar sistem koyup bi de su arıtma koyarsan senden kralı olmaz.

ha eğer dal falan keseceksen yer açmak için balmumu ile kesilen yerleri kapat yoksa tekrar uzar falan.
nacizane fikir.

Gerçekten çok yardımcı olacak fikirler toplanıyor, teşekkürler.

özellikle finli amcaların hazır şemalarını araştırmakla başları gibi duruyor, belgeseller de bu konuda güzel bi yardımcım olacaktır.(ingilizce ismini mesaj atarsanız sevinirim. Tv ile bulma şansımyok nat geo yu.

Mobildeyim de mesaj atamiyorum. treehouse masters programin adi.

ilk resimde binanın ince olduğu cephedeki sol taraftaki perdeyi o sebeple koymuşlar, (tabi ki de sadece o sebeple değil) ama perde'nin en solundaki ve en sağındaki donatıların arasındaki moment kolunu göz önüne alırsan biraz daha için rahatlar.

eğer perdeyi o sebeple koymuşlar ise en az bi bu bina kadar da yerin altında var demektir.. temeli sağlam kazmışlar demekki o zmn..

edit : orijinali de şöyle sanırım
www.ciftcitowers.com.tr

bana hala garip geliyor açıkcası..

aynı şeyi dün akşam oradan geçerken düşündüm :) eni çok dar geldi. sıkıntı çıkmaz umarım. yorumum bu kadar.

baku dunya'da en ruzgarli olan yerlerden birisi. gecen belgesel vardi bununla ilgili adamlar ruzgara gore calisiyorlardi. baku flame towers diye aratirsan youtube'da veya herhangi gokdelen projesini, illa ruzgara karsi nasil detaylandirildigini anlarsin.

alıntıdır. "bina temellerinin (+85.00) yol kotundan (+124.00) yaklaşık 40m aşağıda yapılması projelendirildiği için kazı çalışmalarının 1 yıl gibi süreceği öngörülmektedir. "

bak bu baku flame towers'ı anlarım..burada rüzgar akışı var uygun geometri var..ama burada geometri farklı artı beşiktaş'tan çıkan rüzgar buraya vuruyor direk..

adam onları ayarlarmış da koymuş :)

hocam rüzgar için pulsasyon hesapları yapılır, bu tip abuk subuk binalar için rüzgar tüneline ölçekli maketi koyulur test edilir, yüzeylere gelen gerilmeler değerlendirilir. bilgisayarda modellenir, pulsasyon yükleri verilir vs vs..

tek bir perde üzerinde değerlendirme yapmak doğru değil, alengilli işler bunlar. bu tip bir yapıda eminim gerekli değerlendirmeler yapılmıştır. birde istanbulda zaten deprem daha kritik, pulsasyon etkisinin daha kiritik olacağını düşünmüyorum.

birde türk yönetmeliklerinde pulsasyon denmiyormuş. bu yüke dinamik rüzgar etkisi deniliyor. ilgilenenlere.

temeli derin. yer altında 10 katı varmış bu binaların. yer üstünde 45. toplam 180m.

yok, cibil yatiyoz biz.

bende üşüyorum 5 dereceye kadar düşmüş hava. biraz kalın giyinirsen +yazdan kalma bir gıdım kalan enerjiyle evde biraz daha kalorifersiz idare edilebilir.

valla bizimkiler yakiyor, yakilmazsa usunuyor yalniz. bir iki kere biz dedik kaloriferleri yakin diye.

şirkette yanıyor 2 gündür. evde annem daha açtırmıyor. erkenmiş. :)

Tshirt bile giymiyorum.

1 aydır yakıyorum, sigarayı bile aspiratörün altında iciyorum sıcaklık kaçmasın diye. yer: uzak doğu

Şu ana kadar yakmadık kombiyi ama bu hafta sonu başlarız. Öyle görünüyor.

dün akşam soğuktan kazak battaniye vb şeyler olmasına rağmen boğazlarım şiş göğsüm dolu. yakılır artık bence

Cıks, gündüz askılı gece kısa kolu falan takılıyorum ben. O kadar soğuk değil.