zombieland

wild target
after hours
the boat that rocked
catch me if you can
clerks
clerks II
road trip
forgetting sarah marshall
kung pow enter the fist
young people fucking
rocknrolla
shoot'em up
sex drive
machete
planet terror

film değil ama spaced dizisini de izlemen lazım.

(bkz: I Kina spiser de hunde)
www.imdb.com

Tropic Thunder => www.imdb.com

Zack and Miri Make a Porno => www.imdb.com

ben novayı kullanıyorum bunun dışında macro ve babataş bolcana tavsiye ediyor. ama bence nova iyi 3. katta.

ya çok özür doğubankı hayyam ile karıştırdım.

doğu bank değil hayyamdan alınır öyle şeyler bence.

herhalde vidyo çekiminin bi dslr kamerada ne kadar zararlı ve gereksiz olduğunu biliyorsunuz. bildiğinizi varsayıyorum en azından çünkü yıllar önce sizin bi röportajınızı okumuştum bi sinema dergisinde :)
kısa film çekimi filan tipi şeylerde kullanacaksanız uzak durun derim :)550d için garanti bence önemli, ziyadesiyle pahalı bi makine. doğubank alışverişte güvendiğim bi yer olmadı o sebeple ilerisi için yardımcı olamayacağım güven konusunda :/

doğrudur okumuşsunuzdur. video çekiminin bir dslr makinede neden zararlı olduğunu bilmiyorum ancak gereksiz olduğunu da düşünmüyorum. asıl amacım fotoğraf makinesi almak elbette. ancak video çekimine de ihtiyacım var. 500d ile 550d nin en görünür farkı hd video çekimindeki kaliteleri. belirli bir malın belirli özelliklerinde kırpma yapılmadan biraz daha para ödeyerek bir üst modelini almakta da bir sakınca görmüyorum. sonuçta bu konulmuş bir özelliktir ama kullanmamakta da özgürdür kişi.

şu an iyi bir yeni video kamera + iyi bir yeni fotoğraf makinesini aynı anda almaya kalksanız 6-7 milyarı gözden çıkarmanız gerekiyor. ben de öyle yapmaktansa ufak tefek video işlerimi göreceğim ama aynı zamanda iyi de fotoğraf çekebileceğim bir fotoğraf makinesi almayı düşünmüştüm. 550d de bunun için uygun gözüküyor. yoksa elbette bir dslr makineden SONY HDR-XR520 tarzı bir video performansı beklemiyorum ancak netteki sample videolar da dikkatimi çekti doğrusu.

Bu arada üzerinize alınmayın ama internette birisi çok güzel açıklamış dslr ve video olayını :)

"Bundan 20 sene önce cep telefonu yoktu;

ev telefonu ve telsiz vardı. Ne oldu, ikisi birleşti. Sonuç: tartışılmaz! ilerleyelim...

Cep telefonundan mesaj gönderimi diye bir şey yoktu, çağrı cihazı vardı. Cep telefonu bununla da birleşti...

Cep telefonu ve fotoğraf makinesi ayrıydı. Cep telefonu fotoğraf makinesiyle sonra da kamerayla birleşti. Sonuç: tabi ki kamerayla ve slr ile bir tutulamaz, ama şunu da unutmayın ilk çıktığında sadece VGA kamera ile resim çekebiliyorduk şu an optik zoom lu olanları bile var ve sağladığı avantaj ile yakaladığı başarıyı görmezden gelmek, kusura bakmayın ama aptallıktır.

Daha da ilerleyelim...

İnternet başka şey cep telefonu başka şeydi, ilk başlarda cep telefonumuzu bilgisayara bağlayarak sonra ise çoğumuz internete cep telefonu üzerinden girmeye başladık...

Bilgisayar ve cep telefonu, gene birbirinden başka amaçlarla kullanılan iki öğeydi, şu an ise bazı cep telefonları mobil yaşamda dizüstü bilgisayarların bazı özelliklerini yerine getirebiliyorlar. önceki teknolojilerle bağlayarak, direk olarak cep telefonu üzerinden internet yoluyla birbirimize gene PDA/cep telefonunda da hazırladığımız office dosyalarını yollayabilir, 3G ile karşılıklı video ile konuşabilir hale geldik.

Cep telefonarında oyun oynayabiliyoruz...

Cep telefonu ile mp3, radyo dinleyebiliyoruz...

GPS cihazı ile birleşti ve artık yerimizi ve gideceğimiz yeri cep telefonu üzerinden takip edebilir haldeyiz...

ve sayamadığım/unuttuğum bir çok özellik.


İlk çıktığında cep telefonu çıplaktı, her yeni eklenen özellik de, mutlaka ilk eklendiğinde vasat durumdaydı ama her geçen gün ilerlemekte. Şu an SLR makineler, videoyu kötü çekse bile ilerde talep doğrultusunda mutlaka daha iyileri çıkacaktır! Ve bu her zaman bizim yani son kullanıcının faydasınadır. Tekrarlıyorum; teknoloji, gelişimdir.

Şimdi sorarım SLR de video'nun ne işi var diyenlere; esas senin cebindeki telefonun sende ne işi var. Senin cep telefonu yerine, yanında bir ev telefonu, bir telsiz, bir çağrı cihazı, bir bilgisayar, bir modem, bir walkman, bir radyo ve bir pusula gezdirmen lazım! "

zarar verme konusunun da aslı yok gibi gözüküyor. varsa bir bildiğiniz paylaşın ancak çoğunluk dslr de video çekiminin sensörün ömrünü azaltmayacağı görüşünü savunuyor.

doğubanktan alınmaz hayyamdan alınır. riks alma nova +1

bu arada dslr de video olayı çok nettir. özellikle de imkan varsa canon eos 5d mark ii varsa tadından yenmez.

düşünsenize ne bileyim 50mm f1.2 bir objektif ya da ne bileyim fisheye bir objektif ile çekilecek şeyleri.

bu arada biraz beklerseniz nikon d7000 çıkıyor ve çılgın atıyor alet.

house md'nin sezon finallerinden biri eos 5d mark ii ile çekilmişti yanlış hatırlamıyorsam. bir yaramazlık yoktu

d7000 video da 550d kalitesine gelebilmiş değil. (özellikleri oyle gozukuyor 1080 ve 720 p fps oranları olrk). d7000 tek artısı videoda kayıttayken otofokus yapma olayı var oda çok ses yapıyormuş (kayıtta çıkıyor zırt zırt diye durmadan) ve yavaş fokusluyor. Manuel focus takılmak daha iyi. 550d şu an ciddi klip/film işyle uğraşanların aktif olarak kullandıkları canon 7d veya 5dmark2 ye alternatif olan bir makine

dslr de video gereksiz demek çok saçma, 550d kalitesinde video cekebilmek icin alacagınız kameraya 1000$ dan fazla para ayırmanız gerek 550d bunu yaparken ve farklı lens seceneklerini varken bunu yapmak sacma. harici mikrofon girişi vardı 550d de yanlış hatırlamıyorsam.

hayyam dan 550d alın derim ben.

maydb, video ve dslrlar konusunda hiçbirşey bilmiyorsun. seni şöyle alalım.


nofilmschool.com

he yok ben video olayından demedim d7000 e. alet fotoğraf makinesi olarak çılgın atıyor ufaltılmış ve bazı yönleri geliştirilmiş d300s

yanlış bilmiyorsam her iki makine de 1920x1080 video çekmekte. yani full hd oluyor sanırım. video kalitesi anlamında bir fark yaşamazsınız kanımca. iki makine arasında sadece sayısal değerler fark etmekte onu haricinden. bence garantili 500d almak daha mantıklı. ki fiyatı 1799 liralara kadar düştü makinenin.

550d yi en önemli kılan faktör ki baya önemlidir bu; '' canon 7d sensörü kullanılmakta 550d de.''

saygılar

bilgi : babataş'tan aldım hayyamdan geçen ay. 50mm 1.8 lens ile birlikte 1600 e geldi. sorunsuzca kullanıyorum şükir ki. 18-55 kit lensi geri vermiştim ama sonra çok ahmaklık ettiğimi anladım. yeni başlayanlar ekstra lens almasın kit lens ile devam etsin yoluna derim. 50mm e kitlenip kalmak daha kötü başlangıç için.

iki gün kaldı zirveye sözlük yazarı olmayan sadece 4 kişi mi katılıyor?!?!?

oha harbiden millet koskoca zamanını burada geçiriyor. ama bir toplanmaca oluyor kimse gelmiyor. ayıp beeeğğ!

gelmeyi isterdim ama kardeşin düğünü var cuma akşamından bir de insanlar cekiniyor nedense halbüsi daha cok yardım edebilirler daha hızlı ve etkin bir şekilde garip :D

Duyurudan kimse gelmiyor ya nerde bu milleet?Guzel olucak canlar gelin ya..

duyurunun gönlümdeki yeri ayrı, geleyim diyorum bakalım kısfmet

içmeli sıçmalı olmasa katılabilirdim belki ama herkes aynı ortamdan keyif almayabilir haliyle. uyabileceğim bi ortam olsa katılmak isterdim.

bu arada kaçta buluşuyoruz? :)

@want2die; valla gelebilsen iyi olurdu :/

@winstoncash; gelen herkes içecek diye bir şey yok...

@vejeteryan vampir; 20:00'da buluşuyoruz :)

hiçbişi anlamadım ben gelmek istiyorum gelemiyor muyum yani ekşide yazmıyorum diye, ekşi duyuru da olmak kesmiyor mu? cevap bekliyorum derhal :)

@merlot; abi okumamışsın ki duyuruyu;

"zirveye katılmak için sözlük yazarı olma zorunluluğu yok, yazarlar limon'dan olmayanlar ise bana mesaj atarak katılabilir."

daha açık nasıl ifade edebilirim bilmiyorum ki...

@mahallenindelisi

tabi ki herkes içmek zorunda değil ama hepimiz biliyoruz ki içen adamın muhabbeti ile içmeyeninki çok farklı. kişilerin muhabbeti farklı değilse bile ortama içki girince değişiyor bahsi geçen konular. yoksa tabi ki ne geldim diye içki içerim, ne de içtiniz diye günahınızı üstlenirim :)

@winstoncash; olaya günah sevap olarak bakarsan yorum yap(a)mam ama benim bildiğim zirveye içki içmeyecek olmasına gelen bir kaç kişi var.

@mahallenindelisi okudum baboli. yazarlar dan sonra virgülü koyaydın iyiydi.

belki bi uğrarım o saatlerde taksim'de olacağım

Keşke İstanbul' da olsaydım haftasonu da gelseydim.

cevaplar tiklensin yannız!!!!

:)

ya bi' de gene yapın ya bunu. valla bak. ama benim İstanbul' da olduğum bi' haftasonu yapın - ve hatta hafta içi bile olur - ekşiduyuru kitlesine gönülden bağlıyım ben.

Zirvelerde herkes nickini sölüyor mu?Nasi oluyor bu isler?:)Limona bakamadigim icin goremedim kibritsuyu gelcek mi?

katılacak olanlarla aramda bir miktar muhtemel jenerasyon farkı var lakin yarın fiftimifti oranda taksimde olacak gibiyim ve eğer bu gerçekleşirse kesin uğrayacağım.

bu arada bir biranın mekanda kursağımızdan geçmesinin maliyeti nedir?

tüh yav keşke pazar olsaydı

bence herkes birbirinin nickini sorular sorarak bilmeye çalışsın

ayrıca limondan alıntı yapıyorum

şişede efes: 5 tl
yerli içki: 7 tl
yabancı içki: 10 tl

ymiş

kalbimiz orada atacak! sdklfjsd

orda bi liste olacak oraya benide yazarmısınız.

Etiler civarından gelcek olan var mı buluşmaya:

gelen herkese teşekkürler. bundan sonra devamını bekliyoruz siz gençlerden :/

ben hakem olsam vermezdim.

karar doğru da asıl soru kaleci doğru mu?

bence de doğru. penaltı maçın içinde olsa (penaltı atışlarına kalınmamış olsa) kaleci topa dokununca oyun mu duruyor sanki... süzüle süzüle girmiş işte.

her şart altında doğru karar.

seri penaltı atışı. dikkat edilirse video sonunda rakip takımın oyuncusu da penaltı noktasına gelip kaleci kale arkasına geçiyor falan. yanlış karar.

kaleciye çarpıp içeri girmesinden hiçbir farkı yok teorik olarak.

Top hareketini tamamlamıyor.Bu yüzden dogru karar...

tabi ki dogru, vermezse hakem olamazdı cunku. oyuncu tekrar topa degemez ama kaleci gol olmaması icin amuda bile kalkar orda.

seri yazanlar var, tekrar baktım yanlışsa duzeltin ama, seri de olsa dogru karar.

karar doğru kaleci aptal.

karar net dogru, seri olmasi bisey degistirmez. topun ikinci bir mudahale olmadan hareketini tamamlamasiyla ilgili. topun yavas gitmesi yaniltmasin. kaleciye carpip iceri giren bir top nihayetinde.

jameskeenan futbolun kurallarını bilmiyor olabilirsin bunda bi sorun yok, ammavelakin biliyormuş gibi kesin konuşuyor olman ve soru sahibini yanlış bir bilgiyi kesin olarak lanse ederek abuzittin mi dedirtiyorsun adama. top hala hareket halinde paşa paşa gol. ister seri penaltı atışı olsun ister maç içinde bir penaltı...

iki buçuk sene önce sormuştum aynısını. aha buldum: (git: 23613). oradaki cevaplar da işe yarayabilir.

bir gün gerçekten olabileceğini hiç düşünmemiştim.

doğru tabi ki topa müdahale yok sonuçta

(bkz: film yönetmenindir)

www.eksisozluk.com

(bkz: mülk allahındır)

:p

bence en iyisi kendi senaryosunu yazan yönetmendir. neyi nerede ve nasıl işleyeceğini iyi bildiğinden daha iyi yansıtır içinde tuttuklarını. diğer yandan bakarsak senaristin yazdığı iyi bir senaryo, yönetmenin elinde harcalanabilir.

her ikisi de hayalgücü olan insanlar bi kere ama şu var ki senarist hayal eder yazar ama yonetmen onu şekle şemale sokmadan yazdığı sey bişey ifade etmez.yazılır orda kalır.hayata geciren yonetmendir.yani işin nasıl yapılacağı,neyin nezaman olacağı vs. gibi konuları yonetmen olmadan kimse olması gerektiği gibi yapamaz.belki bu yuzdendir.bana gore ikisi de ayrı ayrı başarı sonucta ama..

çünkü yönetmenlik sadece filmi çekmek değildir. yönetmenlik büyük bir idarecilik başarısıdır. filmin sonunda görülen bütün isimleri toparlayan, o filmi ortaya çıkaran yönetmendir.

sonuçta bir konu ne kadar güzel olursa olsun, bir diyalog ne kadar vurucu olursa olsun, sinemaya görüntü can verir. sanmıyorum ki bir senarsit her yazdığı diyaloğun vurgusunu, tonlamasını, karakterin mimiklerini senaryoya eklesin. yönetmen bu tür işlerle de ilgilenir. ama zannedersem artık para kazanmaya yönelik yapılan filmlerde yönetmenler bu aşkla yapmıyorlar işlerini, karakterler okuyor repliklerini, 3-4 pahalı atraksiyon oluyor film.

dandik bir yönetmen en iyi senaryonun içine eder, iyi bir yönetmen sıradan bir senaryoyla harikalar yaratır. senaryosu çok da yoğun olmayan (yoğun senaryo?) bir film örnek versem, mesela The Seventh Continent, öyle uzun uzadıya senaryosu yoktur misal. versen şimdi o senaryoyu kıytırık bir türk dizisinin kıytırık yönetmenine, al bundan film çek desen, ne hale gelir o senaryo. ama haneke'ciğim napar, adamın unutamayacağı sahneler çarpar yüzüne, film biter saatlerce kasılı kalırsın.

bir de şu var; mozart bestesi deriz, bach eseri deriz, chopin konçertosu deriz.. ama günümüz müziğinde birçok parçanın bestecisini bilmeyiz. hatta "falanca sanatçıdan yaptığı cover" deriz; "falanca bestecinin falanca parçasının cover'ı" demeyiz. bu da üzücü, düşünürsek?

senarist yönetmenlere saygılarımı sunarım.

mesela en yakın örnek şen yuva dizisi.

senaristi inci, ekşi takip eden bi eleman. emrah serbes. yönetmen, avrupa yakası'nın da yönetmeni olan hakan algül. yine bahsettiğim olay. dizi'nin başında dönen jingle'mıdır nedir işte onda, emrah serbes ismi 3 sn küçük punto'yla geçerken, hakan algül ismi büyük puntolarla sonda 5-6 sn kalır, diziye geçilir.

aga senarist falan değilm ama üzülüyorum lan. senarist'ler can insanlar. niye böyle ışık şef yardımcısıyla aynı muameleyi görüyorlar?

ilk olarak senaryo senaristin yazdığı haliyle kalmaz, asla. yönetmen o senaryoyu ekibiyle zaten değiştirecektir. yönetmen senaryoyu yorumlayacaktır. yönetmen her noktada parmağı olan adamdır.
çoğu yönetmen zaten senaristtir aynı zamanda ama çoğu senaristin yönetmenlikle uzaktan yakından alakası yoktur :)
ki yine şöyle bi şey var, senaryo yazılır ama yönetmenle birlikte tekrar yazılır. ve en önemlisi film görüntüdür diyalog ve konudan önce, derdinizi görüntüler anlatır...

aslında bu ikisinin arasındaki farkı anlamanın en kolay yolu sizin için şu olacaktır. amatörce bi film çekmeye çalışın beğendiğiniz bi senaryodan(sahne çekmeye çalışın) ama kendi fikirleriniz doğrultusunda çekmeye çalışın bunu, zaten çekilmiş olduğu haliyle değil.
yüzlerce sebep sayabilirim size neden senarist'in yönetmen ve genelde görüntü yönetmeninin altında olduğuna dair :)
meslektenim.

p.s: dizide değil ama sinemada ışık şefiyle aynı muameleyi görmesi bile onun için büyük bir onurdur. siz bence bu tip eleştiriler yapmadan önce biraz sektörün içindeki mesleklerin neler yaptığını bi adam akıllı araştırın :)
işkembeden hiyerarşi yapıyorsunuz şu an :)

@madyb

dur yahu, birşey yaptığım yok. rica etsem "meslekteki" hiyerarşi sıralamasını yazar mısınız?

şimdi solaris kitabı var sitanislaw lem'in herneyse, şimdi bu kitabı tarkovski eline alıp öyle bir film haline getirmiştir ki artık kitaptaki hikaye tarkovsky nin oyuncağı olur. çünkü yönetmen güçlü,
bu kitabı eline Steven Soderbergh alınca tarkovsy severler öeh demiştir, belki kitap hayranlarının tarkovsky ye dediği gibi, kitaptan bir şey kalamamış ki diyebilirler, herşey yönetmendir ancak galiba oscar ödüllerinde bir artis senaryo yazarlarına müthiş replikler yazıp izlenebilirliği sağladıkları için teşekkür etmişti, yönetmen=film

öncelikle film yapımcınındır :) mesela film oscar alırsa yapımcısına verilir ödül..

yönetmen mi önemli senarist mi diyorsak eğer bence senarist çok daha önemlidir.. asıl yaratıcı işi yapan senarist bence.. büyük yönetmenler(bunun örneği çok zaten) söz konusu olduğunda senaristler, büyük senaristler(kaufman) söz konusu olduğunda da yönetmenler geri planda kalıyor.. sanırım ünlü yönetmen sayısı daha çok.. bunun nedeni de açıklananlardan çıkarılabilir zaten..

film yönetmenindir, filmin sahibi yapımcıdır.
araba bwm'nin, sahibi ise satın alan kişidir.

en tepede yapımcılar vardır her zaman. ama işin üretim kısmından ziyade denetleme kısmında rol alırlar.
sonra yönetmen gelir. sadece bir kaç tane senaristin ismi yönetmenden önce gelmektedir ama denildiği gibi iyi bir senaryo hiç bir zaman yeterli değildir iyi bir film için...
bazı ülkelerde ise mesela türkiye'de oyuncunun yönetmenden önce geldiği çok görülen bi şeydir.
ve bundan sonra görüntü yönetmenleri-sinematografi-fotoğraf direktörü(hepsi aynı)gelir.
senarist bu isimlerden sonra gelir genelde yapımlarda. senaristler senaryolarını tek başlarına dahi yazsalar ilk senaryo ile film haline getirilmiş senaryo arasındaki fark bayaa büyüktür. kaldı ki senaristin yazdığı diyaloglar bile diyalog uzmanları tarafından yeniden elden geçirilecektir.
ama bu hiyerarşi sürekli değişkendir, çok ünlü bi ışık şefiniz vardır senaristiniz ise gençtir, toydur umursanmaz bile fikrini alıp yeni senaryo yazmıştır birileri belki de.

değişir...

film senaristin değildir. ya yönetmenindir ya yapımcının. memento eğer normal akışta çekilseydi asla bir başyapıt olamazdı örneğin. nolan yazmış. ama çekmiş de.

mesela tam senin beğeneceğin bir örnek vereyim:

www.filmizle4.com

bu film sinan çetin'indir. ama afişe adı yazılmamıştır. çünkü tanınmamış, çaylak biriydi o dönem yeşilçamda. yapımcılar da yavuz turgul'un ismiyle gişe yapmaya çalışmışlar.

tanınmayan bir yönetmense; oyuncuların ismi öne çıkarılır. onlar da tanınmamışsa; "bilmem ne filminin yapımcılarından" derler.

ama genel anlayışla; film yönetmenindir. mesela david cronenberg, başrole ferhat güzeli koysa, oturup ciddi ciddi izlerim. kimse de bir şey diyemez.

Senaryo; Senarist tarafından yaratılmış, tek başına özgün bir eserdir. İlgili senaryo günün birinde bir Yönetmen tarafından sinema filmi eseri haline getirildiğinde, artık o "sinema filmi" başkaca bir sanat eseri olan senaryodan türetilmiş yeni ve özgün tek başına ayrıca bir eser olur.

Konuyu izahat için şöyle bir örnek verebiliriz. Rodin bir heykel yapmış, Mozart o heykele bakarak bir müzik tasarlamış, o müziği dinleyen Dostoyevsky, bir roman yazmış o romanı okuyan Jonathan Nolan bir senayo yazmış ve bunu okuyan Spielberg bir film çekmiş ise son raddede çekilmiş sinema filmi Spielber'ün sanat eseri olur.

O yüzden konu sinema ise "sinema filmi" bir eser olarak yönetmen'e aittir.

Bu konuda okunabilir güzellikteki en güzel hikaye ise Stephen King'in romanından çekilen "The Shining"in, Stanley Kubrick ile anılması ortaya çıkan filme tepki göstermesi Stephen King'in ifrit olup aynı romandan kendisinin de bir film çekmesi ama kimsenin o çekilen filmi sallamaması olabilir.

Ben de bu sıralar yeşil pasaport işi koşturmaya başlayacam. Yeşil pasaporta harç vermek gerekmiyormuş sadece pasaport parası.

- lazim degil. direkt gidin belgeler tamamsa.
- ziraat bankasinda zaten pasaport defter ucreti yatiracagim dediginiz zaman islem tc kimlik numaranizla yapiliyor. basvurudan once yatirin ama.

eminönünden tramvayla yusufpaşaya ordan da metroya binip emniyet durağında inerseniz, metrodan çıkınca bi 2-3 dakikalık yürüme mesafesinde

babamla gideceğim de onun için sordum kendisi pek genç değil..başka alternatif güzergahlar var mı? babamı pek yormak istemiyorum da..

- nasıl lazım değil, bildiğin lazım. bazı emniyetler sadece randevu sistemi ile çalışır bazıları hem randevulu hem randevusuz çalışıyor. onu öğrenin önce direk giderseniz sıra beklersiniz, babanız devlet memuruymuş sizi öne alalım diye bi şey yok :)

- başvurudan önce yatırman lazım zaten rengine göre gereken harç veyahut defter bedelini(ya da her ikisi de pasaportun rengine göre)

bunun dışında üçüncü sorun hariç her sorunun cevabı epasaport sitesinde mevcut :)

-

yusufpaşada inip, 2 dakika vatan caddesine yürüyüp taksiye de binebilirsiniz ama gideceğiniz mesafe kısa baya (1 durak) taksicinin ağız kokusunu çekerim derseniz 5 lira filan yazar diye tahmin ediyorum :)

süperstarlığı 5 üzerinden değerlendirirsek bu adam 4,5 tur diyebilirim.. 5 olmaya çok yakın sayı krallığı var nba de yanlış hatırlamıyorsam...
joe cole'den çok üstündür.. messi değil tabii ki....

Mario Balotelli olabilir. Balotelli'de dünyanın en iyisi olacak potansiyel var dersek.

Sabri Sarıoğlu

o kadar ezmeyin adamı yahu, nba'de all-star'a seçilmiş, aynı zamanda sezonda sayı kralı olmuş bir arkadaştır.

şöyle ki turnuva öncesinde, o kadar oyuncu varken kimse kendisinin bu kadar ön plana çıkabileceğini, sorumluluk alacağını düşünmüyordu. kendisi henüz 22 yaşında .

17 yaşında parlayan peledir. bir nba oyuncusunun 21 yaşında basketbol olarak bu kadar komple, liderlik özelliği gelişmiş ve soğukkanlı olması inanılmaz birşey.

adam şu yaşından sonra hiç üstüne koymaya çalışmayıp oynasa bile hall of fame oyuncusu olacak ama adam birde koçların söylediğine göre nba'in en çok çalışan, kendini geliştirmeye çalışan oyuncusu. düşün artık nerelere gelecek.

o yüzden yok balotelli'ymiş yok müller'miş alakası yok. uzaktan yakından alakası yok.

şunlarıda ekleyeyim adamın inanılmaz bir fizik avantajı var. o boyda o kadar seri ve şutör olmak adı konulamaz bir hediye. Bu yaşta MJ bu kadar iyi değildi, Kobe kıyaslanamazdı, Lebron'da ne kadar hayvan all-around oynasada şutunun azizliğini her zaman yaşadı.

(bkz: diego forlan)

can be close to kobe bryant

diego forlan kesinlikle...
underrated idi hep yok kolu yok bacağı yok fiziği derken hala tam oturmamış oyununa(evet bu oturmamış oyunu) rağmen can yakıyor, yardırıyor. ammavelakin hall of fame filan demek için erken, başına bi şey gelebilir, istikrarı bozulabilir, rehavete kapılabilir vb vs.

beyler neler diyorsunuz allah aşkına ne forlanı ne mülleri ne balotellisi ya. bu kadar sorumluluk alması beklenmiyordu denmiş, bu adamın bu takımın lideri olacağı daha kadro belirlenmişken belliydi.

adamın olayı mevkisi için çok hızlı ve çok iyi şutör olması. kanat açıklığı çok uzun, ilk adımı çok hızlı. şu anda tek sorunu mevkisi için biraz çelimsiz olması, ki o da ağırlık çalışarak halledilir, sorun değil.

ayrıca kesinlikle lebronumsu bir piçlik yok üstünde, çok efendi ve çalışma ahlakı olan bir çocuk. geçen sezon nba'in en genç sayı kralı oldu zaten, ağır bir eklem sakatlığı geçirmezse önümüzdeki 10 yıl bu adamın olacak.

kevin durant, messi'nin iki sene onceki hali gibi.

mutevazi
gosterissiz
isini cok iyi yapiyor
bircok kimseye gore en iyi basketbolcu


messi olabilecek baska kimse yok zaten.
lebron, olsa olsa c.ronaldo olabilir

bu arada ben isi sevdim:

jordan, pele gibi (gelmis gecmis en iyi olma konusunda herkesin uzerinde anlastigi isimler)
wilt chamberlain, maradona gibi. gelmis gecmis en iyi olma ihtimali var ama belli sebeplerden denklem disi kaliyorlar
bill russell, cruyff gibi. oyunun seklini degistirmis insanlar.
kobe, zidane gibi.
karl malone, zico gibi. sampiyonluk kazanmamis en iyi oyuncular.
reggie miller, hagi gibi. denklemin disinda ama hala en iyilerden biri.

kevin durant 22 yaşında forlan 31.
durant yeni draft oldu daha yani, gerisini sen düşün.

basket izleyicisi olarak yıllardır hala forlan diyorum. forlan yıldızı yeni parlamış biri değil hep underrated kalmış bir süper kahramandı adam.

chicco'nun cok guzel oyuncaklari var her yas grubuna gore, yolunuz duserse bakabilirsiniz. bir de suradaki yazi epey faydali olabilir sizin icin; frmdost.com

www.yenioyuncaklar.com

sadece mağaza değil aynı zamanda pek çok oyuncağın tanıtımının ve hangi alanlarda çocukların gelişimine faydalı olduklarına kadar filan pek çok bilgiye ulaşabileceğiniz bi sitedir

odayı topluyorum böyle kanrım açsa bşiler yiyiorum kafamı kurcalıycak bşi kalmasın diye ama yok 2-3 cümleden sonra dikkat kalmıyo.
suan bilgisayarı kapatamam kağıt not yok hepsi pc de (:

Sen o notları bilgisayarda tutma başka kaynaga geçir.Ya da bilgisayarının internet bağlantısını kes.

bence çalışma. bende nefret ederim çalışmaktan herşeyi derste öğrenmeye bak.

bilgisayardan çalışma o zaman.

kütüphaneye falan git, odanda çalışma. mümkün olduğunca dikkat dağıtıcılardan uzak bi yerde çalış. Şu kadar çalışacağım bugün gibi somut hedefler belirle veya şimdi 45 dk çalışacağım falan gibi de olur.(süreyi fazla abartmadan) gün içinde yaptığın farklı şeyler varsa önceliği ders çalışmaya ver gibi.

ya su derslerden 3ü elektrk elektronikle alakalı. bu yaşıma geldim halada anlamam diyodunu transistörünü. birde sayı sistemi bir girdi işin içine. hay anası skym bu ne derken dac adc ler kapılar filan derste uçuyoruz resmen.
mekanik konularını derste anlıyorumda bu elektroniğe kafam basmıyo çalışması bile acayip sıkıcı.. bi sayfa yazıyım diyorum yok gene olmuyor yumurta göt ikilisi gelince dikkatim artıcak herhalde

İzlemişken extended izle. Hem nette hd olarak da var.

zamanında 1080p extended versiyonlarını indirmiştim fakat hepsi silindi benim bir hatam sonucu. şimdi indirdiklerim de extended sanarken normal versiyon çıktı, tekrar extended indirirsem sanırım 72 gb kadar lotr indirmiş olacağım. o yüzden bir ağız arayayım dedim.

extended versiyonlarin farkini anlayabilmek icin normal versiyonu defalarca izlemis olmak gerekir.

extended ve normal arasındaki farkları anlayabilmek için bi kez filan izlesen tekrardan yeterli olacaktır. ama extended versionlar pek çok kurgu hatası barındırıyorlar aslında ben fanatik bir lotr sever olarak her zaman normal versiyonlarını tercih etmişimdir. (ha bi iki extended sahnesi var ki onlar kesin izlenmeli)

o zaman normalden başlıyım, sonra extended ile devam edeyim, iki versiyon da bulunsun elimde.

bahçeşehir'de o kadar paraya ev var mı?

bir de büyükçekmece'ye bakın derim.

130k-150k arası bahçeşehir'de bulamazsınız. yakınında bulunan esenket ve esenyurt'a yapılan yeni projelerde 1+1, 2+1 belki. 200.000 i zorlamanız lazım.

bahçeşehir de o paraya çok zor. beylikdüzü'nde de yeni biten ve toplu taşımaya uzak kısımlardan anca. kurtköy ü tavsiye etmem oraya gidene kadar tuzla dan bakın daha iyi

130bin 150bine 1+1 2+1 yazdığın 3 yerde de bulursun, araştırırsan projeleri göreceksin.işim nereye yakınsa orayı seçerdim.

gzüel soru..bende 2lemde kaldım şimdi ama kurtköy derim.

bahçeşehir, ıspartakule

beylikdüzü

kararını beylikdüzü diye vereceksen 10 dk daha batıya gidip büyükçekmece sahilden bu fiyata her türlü güzel bir ev alırsın.deniz kıyısında up uzun bi sahil rahat bir yer.ne gerek var beylikdüzünden almaya..illa üç seçenekten biri olsun diyorsan o paraya bahçeşehirde ev varsa bahçeşehir derim.

taksim meydanından gümüşsuyunun başladığı sağ koldaki ilk binanın dibinde kocaman afişleri yere serip satan biri var. orada bazı film afişleri de görmüştüm geçen hafta.
ayrıca kadıköy çarşıda bulabilirsin,.

taksim halep pasajı ve aslıhan pasajı

teşekkürler.

taksim-gumussuyu'ndaki adam bilmem hatirlar mi ama: itu sinema kulubundenim ben surekli geliyodum falan tarzi bi seyler soylersen ustune biraz da israr edersen az bi miktar da olsa indirim yapabilir..

taksim pasajları... bir sürü seçenek el altında olduğu gibi sipariş getiriyorlar aynı zamanda.

girdiklerinde muhabbet aç naptın dün nerdeydin vs.
arkadaşların onlar senin korkma hadi git yavrum oyna onlarla.

e cumartesi gecesi evde oturulmaz geneli dışarı çıkıyordur :)

evde oturduklarını gizlio ibneler ya...

al bakalım
img5.imageshack.us

teşekkürler.

gençsiniz, bir aile tarafından şikayet ediliyorsunuz. ne yapsanız bir sıfır yenik başlıyorsunuz.

kulaklık en mantıklı çözüm olacaktır.

@sttc liseli ergenim evde annem kardeşim filan var avantajı olur mu? kulaklık kesmiyor.

karşı apartmandan olduğuna emin misin ? belki polis ayak yapıyordur şikayet edeni korumak için.

Komşularım ayda 1-2 kere parti verse bile ses çıkarmam ama düzenli olarak uyku saatlerimde benim evime ulaşacak kadar yüksek sesle müzik dinlerse de yasal sınır değil beni sabrımın sınırı önemlidir. Demek istediğim şey adamların uyku saatlerinde onlara ses gidecek kadar yüksek sesle müzik dinliyorsanız suç biraz sizde. Komşunun yaptığı da eşeklik tabii, kapıya gelmeye yememiştir büyük ihtimal.

Polis de bir gelir iki gelir baktılar ses devamlı normal şikayet edene patlarlar.

yapacağınız gürültünün kimseyi rahatsız etmeyeceği bir yere taşının o halde. ses diğer daireye girince olay legallikten çıkıyor zaten. haksızsınız.

müziği açmakta haklı olduğumu söylemiyorum zaten dediğim gibi gelip söyleseydi kısardım ama o da biyere kadar tabi. 3 tane apartmanda yıllardır herkes memnunken sadece onun şikayet etmesi biraz garip değilmi?

onun olduğundan eminim geçen pis pis bakarken yakaladım pencereden. bide 2 seferde de mutfağın ışığı yandığı zaman sahurda o saatten sonra geldi polisler.

Oklavasının menzili dışındaymışsınız, yoksa oklavayla vurarak tepki gösterirdi. Hiç uyarmadan,rahatsız olduğunu söylemeden polis çağırdıysa biraz öküzmüş komşunuz. Ben de gürültüden epey rahatsız olurum amane bilim insan bi kapıyı çalar derdini anlatır en azından.

niye karşı apartmanın bir ayını bile doldurmamış sakini apartman değiştirip sizi uyarmaya gelmek zorunda olsun? uyarma diyorum, ricası olmaz bu işin. niye diğer komşular gürültüden memnun olsun? ne diğer komşularınızın anlayışı, ne de binaların teknik yetersizliği size kimseyi rahatsız etme hakkı vermiyor.

@milesh gürültüden değil müziğin seviyesinden memnunlar. ki gördükçe soruyorum gece çok ses geliyormu diye rahatsızlık vermemek adına. durum böyle olunca komşunun da müziğin sesini daha da kısmamı istemesi ricayla olur tabi. uyarıcak birşey yok ortada çünkü.

"2 seferde de mutfağın ışığı yandığı zaman sahurda o saatten sonra geldi polisler."

Sahur zamanı, yani o derece geç bir saatte yüksek sesle müzik dinliyorsunuz. Sizce de hak etmemiş misiniz? Ayrıca kimse kimseyi de öyle uyarmak zorunda değil. Gecenin bir saatinde başkalarına saygı göstermeyen birinin öyle bir nezaket beklemeye hakkı da yok bence.

polis bir daha gelirse şikayet eden gelsin kendisi söylesin o zaman kapatırım de. şikayet eden kapına dayanınca da "sen kim oluyosun..." la başlayan bir cümleyle adamın üzerine yürü :)

ama yine de ses düzeyini her zaman için makul bir düzeyde tut. makuldan kastım, çalan şarkının kime ait olduğunu komşuların anlayamacak bir ses düzeyinde olmalı. ha bi de bas ları düşür, bas daha çok yayılır. rahatsız olan ama söyleyemeyen komşuların da olabilir. şehir yaşantısını öğrenmen gerekir.

@serdar 24 tamam da anlatamadığım şu, ben ne kadar saygı gösteriyorsam onlar da bana göstermeli. defalarca dediğim gibi müziğin sesi insanları rahatsız edecek seviyede değil, ki bu sadece benim perspektifimden değil diğer komşuların görüşleriyle sabit. buna rağmen rica etse yine belki kısabilirdim dedim ona takıldınız.

@titiz

"polis bir daha gelirse şikayet eden gelsin kendisi söylesin o zaman kapatırım de."

karmarulez, bu önerinin sonucunu ben de çok merak ediyorum. lütfen bunu uygula ve sonrasında da olanları bizimle paylaş :)

Yanlış anlaşılmasın, aslında gerçekten merak ediyorum. Polisin gürültü yapan birisine hiçbir delil göstermeksizin kabahatler kanunundan ceza yazma yetkisi var. Çok yüksek bir şey değil gerçi 65 TL. Yani sen müziği ister kapat, ister kapatma bu cezayı kesebilir. Fakat genelde uyarmayı tercih ederler. Ama "Yok, ben kapatmıyorum" diyen bir kişiye karşı ne tür bir yetkileri var bilmiyorum gerçekten. Bu konuda yardımlarını bekliyoruz :)

@karmarulez

Tabi sen müziğin sesi rahatsız edecek seviyede değil diyorsan sana inanmak durumundayız. Belki de takıntılı bir komşuyla karşı karşıyasın bilemiyorum.

Yalnız, şu rica meselesine gelince, bu müessese sandığınız kadar işe yarayan bir şey değil malesef. En azından o gün müziğin sesini kıssa da ertesi gün aynı şeyi tekrarlamayacağı anlamına gelmiyor. O yüzden önce kapıya gelip uyarmayan kişiyi de anlayabiliyorum.

@serdar 24 polis ikinci sefer gelince birazcık ters çıktım ama o kadarına da cesaret edemem heralde. peki bunun ilerisi ne olur? hani 4 oldu 5 oldu içeri mi alırlar beni bi gece filan? 17 yaşındayım. sonra tekrar açabilirmiyim müziğin sesini? tekrar içeri alırlarmı?

@serdar 24 evet sende haklısın bide ne biçim insanlar var gidince karşına kimin çıkacağı belli değil. ama ne bileyim polis de fazla gibi yani. camda da gördü birkaç defa söyleyebilirdi. neyse şu legal sınır işini bi tanıdık avukata sorayım bakalım.

www.milliyet.com.tr bu uyarı mevzusu.
şikayet üzerine gelen polisler, şikayet edenin bilgilerini paylaşmamakla yükümlüdür. bu yasal bir zorunluluk.
olayın yaptırımında ilk yetki kat malikleri kurulundadır. apartman veya site sakinlerinden oluşan kurulda yani. onların ortak kararıyla ev sahibiyseniz evi devretmek, kiracıysanız evden çıkmak zorunda kalabilirsiniz. ha onlar bizden diyorsanız, şikayetçinin karar itiraz ve olayı hakim kararına götürme hakkı var.
üstüne yürüme, ters çıkma olayı ise, en az "kimin ne kadar gürültüden rahatsız olacağına ben karar veririm" düşünceniz kadar garip. o dairede bebek veya yaşlı olabileceğini düşünün.

@milesh komşular kompile bizden çoğu babamın iş arkadaşı diğerleri de annemin filan tanıdıkları. yan komşumum geçen sene bebeği oldu. problem yoktu o zaman müziğin seviyesi sürekli aynı zaten saatler de belli. üstüne yürüme filan yok zaten ergen siniri yaptım bi an ama o kadar da değil. polis "müziğin sesini anlayacak zekada değilsin o zaman" gibi aptal laflar edince ona ters çıktım biraz.

Aralıksız olarak The Beatles dinlemekten bıkmışlardır belki.

@cosmicstring arada pink floyd frank sinatra filan da açıyorum ama onlar da kesmedi heralde. yeni şeyler denemek lazım.

yazın bütün camlar açık oluduğundan, (aynı apartmanda doğrudan camınızın baktığı bir yer yoktur zaten.) karsıdaki apartımanın acık bir camına doğrudan müzik gidebilir. havalar soguyup camlar kapanınca iş hallolur. bence sıcaklar geçene kadar kısık idare et kışın açarsın yine..
Legal kısma gelince.. adama ses gidiyorsa rahatsızsa şikayet edebilir. gelip söylemek zorunda degil tabi de gelip söylese iyi olurmuş yani.. Hem polisi boş yere oyalamış olmak gibi bişey oluyo bu ceza yazmadıklarını bildigi halde cagırmak.. Gelip söylese hayır demezsin bunuda biliyodur buyuk iht. Neyse adama ses gitmesin yeter klüplerde eglence yerlerinde bi sınıra kadar izin var da evlerde oyle bi aralık yok bildigim kadarıyla..

kulaklik en iyi cözümdür.

kimin neden rahatsiz olabilecegini kestirmek oldukca güctür. apartman vb toplu yasanilan yererde basklarini rahatsiz etmemek oldukca önemli.

bizzat yasadigim bir örnegi kisaca anlatarak ne kadar farkli seylerin ortaya cikabilecegini göstermek isterim:

asiri rahatsizlik nedeni ile aci ile evinde kalan bir kisi, ki günleri sayilidir. agrilari gece arttiginda ancak sabah karsi bir nebze olsun uyuyabilmekteydi. kaldigi apartmanda da yine bir müzik sorunu vardi. bu basli müzigin sesi o adami uyandirmakta ve zaten tamamen yerlerde sürünen morali iyice altüst olmaktaydi. adam o müzigi calana hic sert cikmadi. zaten herseyden gecmis. olaya ben müdehale edip, sorunu cözmüstüm.

her ev de güllük gülistanlik hayatlar olmayacagini bilmek ve bunun farkindaligi ile minimum rahatsizlik icinde yasamak oldukca elzem.

bir kisi sizi polise sikayet etmis olabilir. bizzat söylemek zorunda degil. türkiye de yolda biri yürürken, biri ne baktin diye adam öldürebiliyor. sikayet eden karsi taraf ile gayet dogal bicimde dolayli uyarida bulunmus.

daha düsünceli olmanizi öneririm.

@disturbed bende öyle diyorum ama polis gönderince eve ergen hırsı yaptım aha bak susturdum ikinci seferde demesin istiyorum. biliyorum çok saçma bi düşünce ama engel olamıyorum ne yapıyım. bide şöyle bi durum var bi kişiye karşı nasıl davranacağıma tamamen onun davranışlarına göre karar veriyorum istemsiz olarak. çok yüzsüz bi arkadaşım vardı mesela bigün çok ciddi bi kavga etmiştik ertesi gün o hiçbirşey olmamış gibi yanıma gelince ne kin kaldı ne sinir. karşı komşunun da muhattap olmamak istemesi(dul ve çocuğu var galiba 8-9 yaşlarında) fikrine alıştıramadım kendimi geçen gün çok pis bakıyordu camdan. ergen hırsı işte daha nasıl tarif edilebilirki... neyse artık akışına bırakayım yapacak birşey yok pek.

@aheste cek kurekleri millet uyanmasin haklısın ama yukarda dediğim gibi sinir yaptım onu aşamıyorum bi türlü. ramazan bitince sahura kalkmayacağı için problem olmaz sanırım. diğer komşuları düşündüm de hepsi ya babamın iş arkadaşı yada üni. öğrencisi. bu yüzden şimdiye kadar birşey dememiş olabilirler.

itiraf ediyorum o komşu benim. (belki senin komşun değilim ama ben de polis çağırdım) arkadaş sen eğer yüksek sesle müzik dinlemek istiyosan bas git (kişisel algılama bi zihnyete karşı çıkıyorum burda) kendi evine stüdyolardaki gibi ses izolasyonu yaptır. ha ben yaptırmam diyosan da beni rahatsız etmeden ne bok yiyosan ye evinde. ama sen evde dub dıs dub dıs diye müzik dinliyceksin diye sabah 6 da işe giden beni uykumdan edersen senin ağznı yüzünü ...

evet aynı durumdaydım üst komşu sesi açıyodu sonuna kadar öyle ki orspu çocuu msn den ileti alınca ben odamdan "dırınınt" sesini duyuyodum. bir pazar günü saat 10 da yine aynı yavşaklığı yapıp uyandırdı beni. gittim kapısına nerde yaşıyosunuz kısın şunun sesini diye çemkirdim. sonra kesti sesi. neyse sonra geceleri aynı boku yapmaya başladı saat 12 den sonra müzik sesi oyun sesi. en az 2-3 kez polise şikayet ettim kapısına polis getirttim şimdi rahatım.

duyuruyu açan arkadaş hiç kimse senin dinlediğin müziği kendi yaşam alanında duymak zorunda değil. insanlar rahatsız olmuyoruz dedi diye bokunu çıkarmanın alemi yok. efendi gibi dinle müziğini, konuyu komşuyu rahatsız etme. ha seni şikayet eden adam da önce gelip bi uyarsa iyi olurdu ama burda asıl suçlu seni şikayet eden değil sensin. kimsenin özel alanına sesle de olsa tecavüz edemezsin. benim komşum olsan aynı şeyi yapardım ki yaptım da.

bizim altta bir komşu vardı.taşınalı 3 ay olmuştu..zilli bir tane kızları vardı.sabah-akşam son sesle r&b müzik dinlerdi. yüksek sesi geçti r&b müzikten nefret ettiğim için. 3 kez uyardım.sonra 2 kez polis çağırdım (halbusi sinirime yenik düşsem kapılarını kırıp kızı tokat manyağı yapabilirdim) .en sonunda skerim lan diyip ergenlik günlerime geri döndüm.son sesle cannibal, morbid, hypocrisy dinlemeye başladım. tesadüf ki adamlar 1 hafta geçmeden taşındılar. ergenlik zamanlarında bende son sesle müzik dinleyip milleti rahatsız eden biriydim. şimdi ise yaptığımın ne kadar öküzce olduğunun farkındayım:)

ilk olarak polisten korkmana gerek yok, polisin burada yazıldığı gibi ses konusunda bir yaptırım gücü yok ancak olay muadili olmayan ama bağlantılı bir konudan ceza kesebilirler sana ki ona da itiraz edersin %90 düşer.
ikinci olarak sınırları zorlamamak koşulları altında saat 12'ye kadar ses yapabilirsin,(gürültü değil)amma komşularınız vb. şikayetçiyse bir insan olarak bu saatin herkes için uyuşmayacağını düşünüp sesi kısmalısınız :)

sahurda ses yapıyorsanız "ama şikayet eden yok soruyorum herkese!!11!" gibi bi şey deme hakkınız yok. sizi alo gürültüye şikayet etmeleri lazım aslen.

önyargılı olacağım biraz ama bence sen sesi abartıyorsundur gibime geliyor, gün içinde ses sisteminden dinle gece kulaklık tak, ergenlik gazlarına hakim ol. kulaklık gerçekten öyle insanı öldüren bi şey değil. özgürce kulaklık takmak istiyorsan bi kablosuz kulaklık al evin her yerinde mis gibi dinlersin.

arkadaşım kusura bakma da haksızsın...
bir kere kendi apartmanındaki insanlara o kadar çok ses gitmezken, karşı apartmanın sana bakan cephesine çok fazla ses gidebilir; o yüzden bizim apartmanda kimse rahatsız olmuyor demek anlamsızdır, bu bir.
ikincisi müziğin sesi sana göre rahatsız edici olmayabilir ama insanlar rahatsız olmuş ki şikayet etmişler, bu iki.
ayrıca sahura kadar yüksek sesle müzik dinlemek nedir arkadaşım, tak kulaklığını dinle bu kadar müzik aşığıysan, kimseyi sabahın körüne kadar rahatsız etmeye hakkın yok, bu da üç.
dul ve çocuğu var sanırım demişsin, kadın tanımadığı bir muhitte kim seyle muhatap olmak zorunda değil.onun yerinde olsam ben de direkt polisi arardım bu da dört.
ve gerçekten çok fazla ergen tribine girmişsin, sakin ol biraz, dünya senin etrafında dönmüyor.

studio yapma al bir kulaklık sen daha iyi ses duy millet rahat etsin. şuna bak aq saat 4 sahurda müzik dinlicekmiş. affetme ama benle aynı apartman da olsaydın kapına dayanırdım sahur vakti.

ne igrenç şeyler şu ergenler.

ergen dediysek iyice abarttınız sizde basit bi soru sordum haksız olabileceğimin farkındayım o yüzden yasal bi sınır varsa ona göre dinliyim diye sordum sezen aksu tartışmasına döndürdünüz duyuruyu bravo.

@kalimotxo afferim sana.

oyundan oyuna değişir console'u açan tuş veya tuş kombinasyonu. hangi oyun?

euro truck simulator

genelde esc'nin altindaki tus ile acilir.

illa ki bakmışsınızdır ama bakmamış olmanız ihtimaline karşın şu siteyi bi görün derim.
www.unitedtowers.com

evt bakmıştım ama bilgin için teşekkürler

evet, herhangi bir sesten müzik yapılabilir.

emek harcanıyor ki hepsinde. vuvuzela çalınırken bile emek harcanıyor mesela.

elektronik müzik, bir müzik türüdür ve dolayısıyla sanattır..

bana göre, emek harcamadan asla 'müzik' yapılamaz. ama elektronik müzik de hiçbir emek yok ki ben zaten onu müzikten saymıyorum.

edit: canlarım benim ben de benim sevdiğim müzik tarzına eleştiri gelse sevinmem ama farklı düşüncelere de açık olmak lazım değil mi? yukarıda yazdıklarımın tamamen arkasındayım, bu konuyu tartışmayı isterim ama ne yeri, ne de zamanı. bu asabilikle bir yere varılmaz. hadi öptüm bb.

ben ıslıkla dokuzuncu senfoniye kadar geldim.

elektronik müzikte duygu soruna bazı parçalarla yanıt vereceğim;

missing (todd terry remix) - everything but the girl
remind me (someone else's remix) - röyksopp

bunları dinle, sonra gel bakalım emek var mıymış, duygu var mıymış.

teyallahım ne insanlar var ya...

elektronik müziğin sanat olup olmadığını anlamak için bir konçerto, bir arya dinleyin de 'gerçek' sanatın ne olduğunu anlayın. kimsenin müzik zevkine karışacak değilim ama neyin sanat olup neyin olmadığını bilmek lazım.

elektronik müzik olarak neyi ele alıyoruz, zira dinlediğimiz herşeyde zaten elektronik birşeyler var,
triphop taki elektronik davullardan dolayı emeksiz mi sayacağız

yada en basitinden midi klavye ile bas gitar samplesi çalınca emek oluyorda bir sawlead çalınca emeksizmi oluyor.

elektronik müzik içinde deli gibi müzik bilgisi lazımdır, elbette emek vardır
ama her müzikte olduğu gibi iyi müzik ve kötü müziği ayırt etmek lazımdır.

elektronik bir müzik türü müdür ?

- evet elektronik bir müzik türüdür. ve elektronik müzik çok geniş dallara ayrılan bir müzik türüdür. dubstep'den tutun chillout'a kadar gider bu yol.

elektronik müzikte duygu var mı?

- bana göre en fazla duygu içeren müzik türü elektronik müziktir.

"elektronik müzikte emek yok"

bunu söyleyebilen birisi "müzikten anlamıyordur". bu kadar basit. 2 kere 2 = 4. sen elektronik müzigi hayatında sadece clublarda duydugu müzik zanneden zihniyetin bunu söylemesi çok basit ve anlanabilir.

howard shore ile yapılan bir roportajda bu konu üzerinde durdular. howard shore elektronik müzigin şu an icra edilen en kaliteli müzik türü oldugunu üstüne basa basa söylüyordu. (2005-2006 arası bir roportajdı) Ayrıca hangi sanatçıları takip ettigi sorulunca, bir Trance efsanesi olan Airbase'i göstermişti.

www.youtube.com

Gidin, Trance dinleyin, Chillout Ambient Lounge Downtempo dinleyin. Commercial House'ı elektronik müzik sayanlar, sizler bu konularda fazla yorum yapmayın. Benimle aynı ortamda bu konuyu açmayın. Fena ezerim.

Çok uzun bir yazı yazacaktım ancak bu kadarı yeterli.

elektronik müzigi dinlemeyi bilmek lazım önce. evet.

bir de rock müzik icra edip hastası olan bir arkadaşım elektronik müzigin rock müzikten etkiendigini söylüyordu. odasında ise elektro gitar asılıydı. hala her müzik türünün digerlerinden az da olsa etkilendigini, hiç bir müzik türünün digerinin "alt kümesi" olamayacagını anlamayanlar var.

burada "bizim pink floyd, deep purple gibi, rolling stones gibi efsanelerimiz var diyip" elektronik müzigi küçümseyen kişilerin kesinlikle bir kaç tane elektronik müzik "efsanesi" dinlemesi gerekiyor. araştırınız.

elektronik müzik dinleyen bir insan değilim, ama devils trill bir işin sanat olup olmayacağını sizin kıstaslarınız belirlemiyor. kaldı ki elektronik müzik ileri seviyede müzik bilgisi gerektiren ve emek harcanan bi müziktir.

Müzik entrumansız yapılmaz. Bilgisayarda yapıyorsanız enstrumanınız bilgisayardır.
Emek harcamadan müzik yapılabilir ama başkalarının emeklerini harcamak gerekir bunun için.

Bir de elektronik müzik dediğiniz çok geniş bir genre. Şu dj lerin çaldığı sürekli kendini tekrarlayan ritimler de bu genreın içinde Mike Oldfield'da. Çok saçma örnekleri de var ama başyapıt diyebileceğimiz örnekler de var.

Bir de elektronik enstumanları entruman olarak kabul etmemek o kadar saçma ki. Acaba Moog'dan çıkan sesi ne gibi bir akustik entrumandan çıkarabilirsiniz. Çıkaramazsanız bu gibi seslerden feragat mı edeceksiniz.

Bir de konçerto, arya dinle falan denilmiş. bir konçertoyu tamamen elektronik enstrumanlarla çalabilirsiniz. Hatta elektronik bir enstruman için (mesela hammond orgiçin) bir konçerto bile besteleyebilirsiniz. Kubrick'in A Clockwork Orange filminin müziklerini dinlerseniz klasik eserlerin elektronik enstrumanlarla nasıl icra edildiğini görürsünüz.

elektronik müzik 19. yy sonundan itibaren başlamıştır. ancak günümüzdeki şeklini daha çok 1950'lerden itibaren aldı desek hiç de yanlış olmaz. özellikle pierre schaeffer'in "concrete musique"i ile karlheinz stockhausen'ın "electronische musik"i öne atıp geliştirmesiyle, ses örneklemesi ve sesin işlenmesi, müzik içerisindeki yerini en sağlam haliyle aldı.

öncelikle elektronik müziğin aslında hiç de yeni olmayan, aksine önemli geçmişe sahip bir müzik yapma çeşidi olduğunu belirtmek istedim. malum yanlış bir anlaşılma var gibime geldi. şöyle ki, elektronik müzik sadece chill-out, drum n bass ya da trance'den ibaret değildir.

matematik, geometri ve mimarinin özelliklerinden yararlanarak bu müziği üreten çok fazla elektronik müzik sanatçısı vardır. kimisi tam bir programcı edasıyla dijital ortamda kodlamalar yaparak müziğini üretir, kimisi ise, analog modüler sistemler kurarak ya da analog olarak üretilmiş sesi, dijital ortamda process'e uğratarak bize sunar. ve tüm bu olanlar sandığınız kadar basit bir süreç değildir.

buradaki önemli nokta, elektronik müziği nasıl ve ne olarak algıladığınızdır.

amma aşıkmışsınız elektronik müziğe yaa. tamam her şey emek olduğu gibi elektronik müzikte de emek vardır. ama ve lakin benim uğraştığım müziğin yanında elektronik müzikteki emek hafif kalıyor.
bilgisayarla falan programlamak farklı, tuşe de elin yara olana kadar kreutzer çalmak farklı.
bir paganini eseri çalabilmek için değil yıllarını, tüm hayatını ona veriyorsun. parmakların yara, sırtın, belin, boynun ağrıdan geçilmez duruma geliyor. sadece bir notaya bile günlerce uğraşıyorsun. haftalarca kreutzer, han sitt vs. kasıyorsun. çalışıyorsun, çalışıyorsun ama hoca beğenmiyor. sayfalarca süren en can sıkıcı, en zor etütlere çalışıyorsun. enstrümanını çalmadığın zaman bile parmakların sanki çalarmış gibi hareket ediyor, çünkü ondan başka bir şey düşünemez hale geliyorsun. bir nevi çıldırmak yani. sizin 5 dakika dinleyip geçtiğiniz eser üzerinde o kadar çok emek var ki bunu, o enstrümanı çalandan başkası anlayamaz.

biri için ömrünü veriyorsun, diğerini ise dijital ortamlarda yaratıyorsun. aradaki o kadar çok emek farkı var ki yazacağım hiçbir şey ifade edemez bunu. ayrıca kendimi övme meraklısı değilim ama, 'müzikten anlamıyor' denilecek son kişilerden biriyim emin olun.

herkes kendi sevdiği müziği dinlesin. hiç yoktan yere düşmanlık yaratmaya gerek yok.

susucam diyorum olmuyor.

devil trill, güzel arkadaşım. sen elektronik müzigin bilgisayarda çat diye yapıldıgını mı sanıyorsun? benim ugrastıgım müzigin yanında hafif kalıyor ne demek? elektronik müzik tüm müzik dalların arasında "yapım sonrası" en fazla emek harcanan müzik türüdür. senin çaldıgın, bahsettigin isimler zaten müzige yön veren isimler. sen gelmiş klasik müzikle günümüz müzigini kıyaslıyorsun ve çaldıgın şeydeki emegin fazla oldugunu söylüyorsun. sen 1700 1800lerde yapılan müzigin yapım şartlarıyla günümüzün şartlarını bir tuttugundan böyle konuşuyor olabilir misin?

kısacası her müzik türünün kendine has bir havası dogası vardır. ben transa'nın söylediklerine katılıyorum ama biraz sert çıkışmış kendisi. onun verdigi link'e bir ekleme de ben yapayım :

www.youtube.com

1.45'den sonrasını dinleyiniz, klasik müzik etkilerini yaşayınız. bu başlıkta elektronik müzik fazla savunulmuş ama umarım türkiye'de hak ettigi ilgiyi görür.

elektronik müzik çok emek isteyen, çok müzik bilgisi isteyen, nota bilgisi isteyen bir sanat dalıdır. sanattır. duygu vardır.

devills trill ise elektronik müziği beğenenleri kendi cevabına karşı gelinmiş gibi değerlendiren bir bireydir. ya cevap verip durma adamın sorusunun içine etmişsin. kimse seninle tartışmamış ki. kime cevap veriyorsun?

elektronik müzik yapmak için bile bence bi enstrüman çalmak şart çünkü ritim duygusunu geliştirmen lazım

elektronik müzik de bir müzik türüdür. sevenlerine de saygı duymak lazım. elbette kişisel zevkler tartışılmaz fakat genel manada müzik dünyası da gitgide bu yönde bir müziğe doğru evrilmektedir. Bunun en önemli getirilerinden biri de eski sistemlere göre çok daha az bir maliyete oturduğunuz yerden bir orkestra kurabilmek olmalı.

öncelikle herkesin bir başka müzik türü müzisyenine, bestecisine ve dinleyicisine saygı duyması gerekir.
genelleme yapılırken de dikkat etmesi gerekir.
en duygusal müzik elektronik müziktir demiş bir türk düşünürü az önce yukarılarda bir yerde...
hayatınızda kaç kere klasik müzik dinlediniz? ne dinlediniz?
neye göre kime göre karar veriyorsunuz?
mozart, verdi requiemdeki duygu yoğunluğunu, adnan saygun yunus emre oratoryosundaki duygu yoğunluğunu algılayabilecek kadar derin bir algınız var mıdır?
elektronik müzik dum tıstan ibaret değil elbette, bunun farkındayım. ama lütfen bu müzik türü için en yüksek duygu yoğunluğuna sahip gibi saçma sapan sıfatlar koymayın, gülerler...
farkında mısınız bilmiyorum ama ben de herhangi bir müzik için bunu koymuyorum...
bu biraz kişisel bir olgudur zira.
her ne kadar bir müzik parçası 10 saatte (attım) diğeri ise 7-8 ayda besteleniyor; bir müzik parçası tek kişi ile 1-2 saatlik bir prova ile diğeri ise 100lerce kişi ile 20-30 saatlik bir prova ile anca sahnelenebiliyor ise de ikisine verilen değer, tamamen kişinin algısı ve dolayısıyla algılayabildiği ve sonrasında hoşuna gidebildiği doğrultuda yüklediği değerdir...
bugün müzik gibi sanatın önemli bir konusunda bile "pr" "reklam" türevi ticari konular konuşuluyorsa o zaten müzikliğinden çıkmaya, ticari bir olgu olmaya yüz tutmaya çalışan birşey olmuştur zanımca...
konuya gelince.
eskiden, özellikle kompozsiyon bölümünde okur, saatlerce kontrpuan ve armoni kasarken elektronik müzik türünü ciddiye almaz, müzik olmadığını düşünürdüm.zira dj olup eline turntable alan -ki teknoloji sayesinde gerçek pikaplarda kullanılmıyor artık- kendini müzisyen ilan ediyor... öte yandan 3-5 akor bilen gitarı kendi kendine öğrenmiş kişiler de müzisyenim diye geçiniyor... kim müzisyen peki? ben mi o mu? konservatuvarda resmi sınav saati 12-24-48 saat gibi hayvan uzun sürelerde olan, odada günlerce çalışarak ortaya bir şey çıkartmaya çalışan, kağıdını jüriye teslim ederken bile kafanda acaba orasını öyle yapmasaydım daha iyi olurdu türevi düşünen bizle mi gerçek müzisyendik, yoksa orda burda çeşitli kayıtları sample edip stüdyosunda çok büyük emek harcayarak ortaya şarkı çıkartan gubikler mi?
enstruman, kelime itibariyle araçtır zaten. kim hangi araçla müzik yaparsa o müziktir. ama müzik, baside indirgendiğinde duygu ve düşüncenin notalara aktarılması ise, bir tarafta sıfırdan yaratılan bir duygu hüzmesi, tamamen size ait, daha önce kimse tarafından yapılmamış, edilmemiş bir duygu bulutu varken öte yandan birilerinin birşey çalmasına muhtaç olan, başkalarının duygularını kendi duygusuymuş gibi özümseyen kişiler var...

bestecilik orkestra şefliği haricinde esasen kemancıyım bir fiil 10 yıldır önemli bir orkestrada çalan. birçok tv, reklam, albüm, dvd kayıtlarına giriyorum 100lerce kez. her seferinde de önem arzedip sorarım, nasıl olsun diye... çünkü notaların içindeki duyguyu bir tek müzisyenler anlar. aranjörler veya prodüktörler değil. ama para kazanmak için onların istediğini hatta onların hayal bile edemeyeceğini en kısa sürede en kolay şekilde ortaya koyman gerekir. sorarsın nasıl olsun usta diye, şöyle olsun böyle olsun diye söyler kendi dağarcığındaki müzik bilgisiyle. çok kötü ise durum, çalarsın yok olmadı şurayı gııy gıy burayı gıy gıy gııy yap der bu mu dersin... yine olmazsa zaten hiç oraya gitmemeliydin...

şöyle birşey var, mutlaka alakalıdır...
bir takım tesbitler yazıyorum, belki hoşunuza gidiyor, belki gitmiyor bilemem. ama emeğe saygı ise söz konusu olan, laf edememelisiniz...
zira bir elektronik müzik müzisyeninin (yazar bu lafı yazarken çok güldü kendi kendine...) eğitimi kaç senedir? pardon, sene midir? aletleri çözdüğünde zaten içindeki duygusunu enstrumanları olan o aletlerle halka sunamaz mı?

ben size yazayım okuyunuz. klasik müzik kemancısının minimum eğitim süresi 10 yıldır. 3 yıl ortaokul, 3 yıl lise, 4 yıl üniversite. konservatuvarda geçer bu yıllar ve sizin anca üniversite karşılaştığınız finaller, vizeler ortaokul bebesinin karşısındadır.
eğitim sistemi çoğu avrupa ülkesinden daha köklüdür.kendisini daha da geliştirmek isteyen müzisyen, mezun olduktan sonra yurtdışında okul araştırır. birebir eğitim sisteminden ötürü iyi bir hoca bulur, gideceği ülke ile ilgili maddi manevi herşeyi hazırlayabilirse çeker gider... 1-2 sene yüksek lisan sonasında ülkesine 3-5 senelik kazanımla döner...

diğerinde ise belki arada bir setupı için birkaç bin dolar ödüyordur...

başka bir türk düşünürünün sarfettiği youtube linkine de üşenmedim tıkladım.
söz konusu elektronik müziğin en efsane grubunun muhteşemötesi muazzamissimo eserini de dinledim.
dayanabildiğim kısmına kadar olan form analizini yazıyorum.

8 ölçü elektor kick girer.
2. 8 ölçüde hihatler girer.
16 ölçü sonrasında 3. 8 ölçüde o ünlü efsanevi melodi girer.
do minördür, daha dün annemizin melodisinden biraz daha komplikedir.(söz konusu daha dün annemizin melodisi mozart tarafından bestelenmiştir.helal, ne güzel kompğlike birşey yapmış mozarttan bile komplike... ama o beste esnasında mozart 4 yaşındaydı...) neyse,
bu parçanın o muhteşem melodisi 3 kez tekrar ettiğinde takribi 4. tekrar girerken bir crash sesi gelir. reverse edilmiştir ve 4. tekrarın başındaki ölçüye kadar uzatılmıştır...
bu böyle sürer gider.merka ettim gerçekten böyle mi sürüyor diye, yok sürmüyormuş. usta müzisyenler bundan sıkılıp parçanın 2.30 ları civarlarında bu melodiyi es geçip başka bir melodi bulmuşlar.bu melodi inici yapıda bir melodi o da sürüyor hayli...
yapılan en enteresan gelişme, bu mzikte herşeyin üstüste bindirilmesi.ama bunu 8 ölçü 8 ölçü yapıyorlar ki dinleyici iyice algılasın. yoksa basmıyor sanırım...
oysa senfonik olaylara bakıldığında aynı anda zaten 15-20 ayrı track var.(yazar burada algıda seçicilik için elektronik müzik ağzıyla konuşur) her track, kendini asla tekrar etmediği gibi, diğer tracklerin de pek tekrarı değil... üstüste eklemek bahsinde zaten üstüste gelirken, ayrıca yatay biçimde de ciddi bir form oluşiturmakta. 8 ölçü olan bir tema, tekrarıyla total 16, hadi bir tekrar daha yapalım desek 32 ölçüğ sonrasında gider. yerine bir başka tema gelir. bazen temasız, geliştirme bölümleri, köprüler ve diğer parçalı yapıdaki formlarla gelerek dinleyiciyi monotonluktan çıkartır.sürprizli bir yapıda bambaşka şeyler doğurur...
duygu ön plandadır. kimi senfonik eserler, senfonik şiir tadında konusu olan, birşeyler anlatılan şeylerdir... bunu en iyi anlamanın yolu (esasen çocuklar için yazılmış olsa bile) prokofiev'in peter ve kurt'tudur.


...bu mudur sizin duygu dediğiniz şey?
eğer buysa çok duygusuz bir nesil yetişiyor azizim !

eğer buysa sizin top noktanızdaki elektronik müzik, bir mozart requiemi alıp oturtursanız bilgisayar ortamına, her 16 ölçüsünden bir elektronik parça çıkar. tek requiem ile de muhtemelen hayatınız boyunca dinleyeceğiniz binlerce elektronik parçayı dinlersiniz. daha da ihtiyacınız kalmaz...

yazıktır beyinlerinize, kulaklarınıza...

son sözü şöyle söylemek istedim...
nota bilmeden müzisyen olunmaz.
budur.
2x2=4...



saygılar.

her genç gibi odama ses yalıtımı yapıp bangır bangır müzik dinliycem havasındasın. gerçek bir yalıtım için duvarların içlerinden başlayarak duvarın boyası ve dış kaplamasına kadar binbir olayı var +kapı ve pencereler. yapacağın yumurta kabı yalıtım da öyle süper bi yalıtım olmayacak. boşver o sebeple kısık dinle :/

guzel bir ses sistemin varsa yalitim cidden insaat isidir (oda icine oda insa edilir). maliyetli olur oldukca.

astarından pahalıya gelir. 10m2 bir oda bile olsa, ses yalıtımı en az 800-1.000 lira arası harcama ister. onun yerine 400-500 lira bayılıp üst model bir kablosuz kulaklık alsanız daha fazla randıman alırsınız.

(git: 22962)

(git: 168962)

illa yapmak istersen:
boya kazınacak. sonra burası istegine kalmıs, ister 1 cm kalınlık, ister 5 cm. cam yunu kaplayacaksın. sakın stropor deneme. sonuc kotu.
sonra bir panel ve duvar kagıdı mesela.
işin kotu tarafı, bunu tam yapmak istersen her yere yapman lazım. tavan tabana da, ama yapmasan da olur yani, yapsan senin icin daha iyi olur, ama yapmasan da olur.
ama yapsan daha iyi olur.

mantıklı

mantıklı olmasına mantıklı. güzel de bir ikili olurlar. lakin zoom yapamıyor olmak, kadrajı sadece objeye yakınlaşıp uzaklaşarak ayarlamak canınızı sıkabilir. zoom yapmaya ihtiyacınız olup olmadığına emin olun.

@kibrit suyu

hocam kit lensi rahatça bulabilirim çevremde. hatta arkadaşlarımın lensleri boş yatıyor.

benim merak ettiğim bu lens o kadar ucuz olabilir mi? 200 lira.

50 mm ile fotoğraf çekmek gerçekten çok da zevkli bir şey. tutamadım söyleyeyim dedim. bence mantıklı ve iyi bir karar vermişsiniz

kit lens ne kadar dandik de olsa 18mm olması itibarı ile geniş açı ihtiyacını başlangıç aşamasında fazlasıyla karşılıyor bence.

canon'un en ilginç lensidir. 200 lira sizi şaşırtmasın. performansı ne kadar yüksekse, fiyatı da o kadar düşük bir lens. fiyat performansı şahane derler ya tam ondan işte.

çin işi capon işi durumları yok yani.

hayır yok, hatta demin fotozeynep.com.tr'den ve tripodfoto.com'dan baktım. zeynep'te kdv dahil 269 lira. tripod'da 299 lira. kdv'yi düş, adamların kârını düş, spot gelmişse gümrüğünü vs. üş, olur o fiyata.

bikac sene once spot ikinci el olarak almistim 150 liraya. o lensin fiyati gercekten de dusuk. zaten dis kasa kalitesi dusuk, plastik o yuzden fiyati da ekonomik. performansi da iyidir, guzel bi lens. nihayetinde canon kullanicilarin cok buyuk bir cogunlugu bu lensi alir ve ekipman listesinde tutar.

madem cevrenden kit lens bulabilirsin oyleyse dusunme, kit lensler acikcasi performansli degil ancak baslangic ihtiyaclarini karsilar. cok niyetli ve kendini gelistirmeye aciksan 1-2 ay sonra zaten lens arayisina girersin.

öğrenirsin

osym nin sitesinde duyurular kısmında var. 2010 en küçük ve en büyük puanlar diye. tablo 4.

osyspuanlari.osym.gov.tr

4 yıllık değilmi bunlar.

radyo televizyon da 4 yıllık zaten.

bu sene için istiyorum ben ama sanırım bu geçen sene .

edit: tmm ben görüceğimi gördüm, ben bittim , herşey için teşekürler.

radyo tv bölümleri iki yıllık oluyorlar.
radyo tv sinema 4 yıllık.
sen bitmedin ne insanlar kazanıyor, istersen kazanırsın duvarlarını aş

oha. bu puanlar klavuzda çok daha düşük değil miydi?

bu puanlar bu seneye ait. bu seneki yerleştirme sonuçları. bu sene. bu yıl.

bu senenin klavuzu yanlıştı. bu yılki klavuz yanlıştı. bu klavuz.

sitede iki yıllık bölümlerin yerleştirmeleri de mevcut. sitede. ösym sitesi.

sözel bölüm öğrencilerinin durumu genel olarak pek iç açıcı olmadığından biraz fark atıp çok da abartı net sayısı gerekmeden bu bölüme girmek mümkün. yaklaşık olarak yapman gereken net sayılarıyla ilgili (bu yılki ortalamaya göre) bilgi almak istersen ulaşabilirsin.

arkadaşım sakın ola bu bölüme girip kendine de bölüme de yazık etme. senin ihtiyacına cevap verecek hiçbir şey bulamazsın. spikerlik vb. kurslar var, onlara git, üniversiteyle uğraşma hiç.

ya nasıl bir ülke burası arkadaş hangi bölümü okuyacağım ben mesela ersn düzen bu bölümü okuyup buralara gelmiş hiçmi ihtimal yok dil se eğitimini alıcaz gerekirse 3-4 dil öğrenicem spiker olmak en büyük hayaliim.

bu bölümü oku ve spor servislerinde staj yap...
spor spikerliği eğitimini veren bir okul yok, ancak spikerlik için eğitimleri kendin özel kurslara giderek edinebilirsin ve büyük kanalların spor servislerinde yapacağın stajlarla(ve orada kalarak kendini ilerletebilirsin) meslek olarak bu işi edinebilirsin.
spor spikerliği için seçebileceğin en alakalı üniversite rtv sinemadır. arkadaşlardan bir hayli uzaktan atmışlar gibi duruyor. şu an spor servislerinde çalışan genç nüfusun(spiker adayları dahil) pek çoğu radyo-tv ve sinema veya radyo-televizyon okuyan kişiler.
sorularını net belirle ben buradan sana net yanıtlar iletirim kendimden ya da arkadaşlarıma sorarak :)
şöyle bir durum var spiker sadece spikerlik yapmıyor, çok yorucu ve zaman alan bir iş spor muhabirliği-spikerliği... dünya kupası yüzünden çok yakın arkadaşlarımdan birini kupadan 1 hafta önce ve kupa boyunca 2 haftalık süre boyunca göremedim mesela.

Bildiğin gibi, Iron Man hariç, bunlar çifte kimlik/hayat yaşıyorlar. Vardır mutlaka ama biz bilemiyoruzdur. :D

Defendor geldi aklıma güzeldi de bi izle kişisel görüşüme gelirsem de bence yoktur öyle birileri. nedenini sorarsan da o kadar param falan olsa dünyayı kurtarmakla uğraşmazdım heralde, hadi iyilikseverliğim tuttu diyelim o zaman da bunu o şekilde yapmaya gerek yok zaten bok gibi param var madem çok daha iyi şeyler yapılabilir kostümlere, james bond hede hödelerine para harcamak yerine daha mantıklı şeyler yapılabilir dimi :) kısacısı dediğim gibi anca defendor gibi biri olabilir belki ama o da anca filmlerde gerçek dünyada fazla yaşatmazlar öyle adamı :P

(bkz: kick-ass)

o tip zenginlerin olduğu kesin tarih boyunca ama çıkıp dövüşmek ayrı bir olay. onun için bir şey demek güç. şahsen ben de param olsa ona buna para yatırıp süper kahraman olmayı denemek isterdim :) çocuk filan da değilim üstleik

the beatles red-blue-white dinle seç içlerinden :)
herkesin bi beatles şarkısı vardır

Yine Beatles'tan Eleanor Rigby mesela.

böyle tek tek önerilerden ziyade, sana bir last.fm hesabı açmanı öneririm. yeni müzik türleri, yeni gruplar, sanatçılar keşfetmek için birebir.

@daysleeper last fm de sanırım ücretli ve ben okuyorum. sonuçta çok az miktar ama yine de benim için önemli, önerileriniz için çok teşekkür ederim.

ne ücreti yahu? normal kullanım için ücret falan yok. abonelik var, o ücretli, ona da gerek yok zaten. ben de okuyorum, ben de beleş kullanıyorum hem :)

billy idol: white wedding

(bkz: smack my bitch up)

katatonia'nın brave murdey day albümü ile
opeth'in morningrise albümünü dinle. kült albümlerdir.

Hiç yabancı müzik dinlememiş biri için seçmiş oldum galiba, muhtemelen hepsini biliyorsunuzdur.

Oasis - Wonderwall
The Cure - Love Song
Doobie Brothers - Long Train Running
Daft Punk - Around The World
Eric Clapton - Layla
Kool And The Gang - Get Down On It
Modjo - Lady
Nirvana - Smells Like Teen Spirit
Coldplay - In My Place
Radiohead - Karma Police
Placebo - Every You, Every Me
Alice Cooper - Poison
Whitesnake - Fool For Your Lovin
White Lion - When The Children Cry
Scorpions - Still Loving You
HIM - Join Me In Death
Deep Purple - Smoke On The Water


"Herkesin bilmesini boşver, güzel şeyler gönder" derseniz de haber edin, en sevdiğim şeydir şarkı önermek, göndermek :)

Where is my Mind

noir desir - le vent nous portera
kasabian - club foot
the white stripes – jolene
amy mcdonald - this is the life
red hot chili peppers - californication
steve miller band - serenade
ramnstein - du hast

Paşa yakını değilseniz şans...

akepeli olun, yırtarsınız

hayır

e şans mı değil mi?

değilse nedir ki kimin nerede yapacağını belirleyen?

Eğer bir torpil yoksa "genellikle" batılılar doğuya doğulular batıya gönderiliyor.

ne? batılılar doğuya doğulular batıya mı? ciddi misiniz?

ne mantıkla yapılır ki bu?

şans kardeşim. doğulu olup da ağrı'da şırnak'ta askerlik yapan onlarca kişi tanıyorum. izmirli olup askerliği izmir'e çıkan birini de duymuştum.

çaprazlama bi yöntemi var sanırım.ama çaprazlamanın hangi yönlere oldugu şans.
mesela sinoptaki adam hakariye de dusebilir,bodrum a da..ama istanbula yada erzuruma düşmez haritayı al eline bak anlicaksin dedigimi.

yahu herkes her yere düşebilir, şansın önündeki tek engel torpildir arkadaşım. biraz mantık yahu. şehit haberlerini azıcık okuyan insan bilir kaç tane doğulu vatandaş şehit olmuş...
sinoplu istanbul'a erzurum'a düşmezmiş ne mantıktır yahu? sadece benim tanıdığım 3 tane sinoplu fatih'te vb askerlik yaptılar.(fatih istanbul'un merkezi semtlerindendir)
öyle bi eğilim varmış gibi gözükür çünkü her zaman insanların işine gelen şekli ve kabul edeceği şekli kitlelere lanse edilir.
KISACA torpil yoksa tamamen şans.

düzelttim: topril ne ya torpil : P

iki fatihli insan olarak babam muş'a, amcam fatih kışlasına(eve 5 dk) gönderiliyorsa şans agacım.

ulan akp ye bok atacaksınız bari gerçekçi atın da biz de inanalım.

kardeş daha önce bu tip bir olaya şahit olmuş biri olarak söylüyorum. gördüm yani. doğuya çıkan adamı kütahya ya verdiler.

torpille en kebap yerlere taşak yalayıcılarını yerleştirirler. tabi torpil hepsini dolduramadığı için kalan boşluklara da belki torpilsizler gider.

türkiye de torpilin geçmediği yer YOK.

ya hu tamam, çok mantıklı aslında. haklısınız.

...ama o zaman bunun akp'li gibi görünme, o şekilde bu saçmalığın içine girmeme şansı yok mu? vardır herhalde değil mi? kime oy verdiğimize falan bakacak, kontrol edecek değillerdir.

yalandan akp'li olma olabilir mi?

kütüğünün tam tersine çıkması yüksek bir ihtimal olup, okuduğunuz bölüme,eğitim seviyesine ve birlikteki ihtiyaca göre de kütük işe yaramaz her yere gidebilirsiniz...torpilsiz koşullar böyle.

akepeye laf atıldığı için sinirlenenler, size laf atmıyoruz, lütfen sakin olunuz.
Her akepeli'nin elbette her işi görülmüyor, ancak Akepe'nin birçok sorunu da nasıl çözdüğünü her er kişi bilir. Bi arkadaşımın yaşadığı ve bizzat faydalandığı bi olayı var ama şimdi anlatmayayım. Eğer birilerinin yalakalığını yapıyorsan, devreye torpil giriyor. Çoğu kurum ve parti bunu yapıyor ama akepe bu işi çok iyi biliyor.

haha "akepeliye laf atınca sinir olanlar" diyen de geldi. akp nin .mına koyim de bu kadar ucuzca nefretinizi kusmak için fırsat kollamanız ayıp.

bu işlerde siyasilerin etkisi neredeyse yoktur. eğer çok yüksek bürokratların çocuğu değilseniz. herkes bilir ki akp şu anda askeriyenin en nefret ettiği siyasi oluşum.

22 temmuz seçimlerinde askeri lojmanların yoğunlukta olduğu sandıktaydım. neredeyse yüzde 90 chp çıktı. akp nin orada aldığı oyu türkiye ye uygulayın akp meclise bile giremez.

askeriye son derece özerk ve izole. orada yenilen haltlar kendi aralarında olay olur biter. dışarıdan kimse müdahale edemez.

yani akp li olmakla alakası yok. tam aksine akp li olduğunuzu bilsinler ellerinden gelse sizi "zikerler".

ama artık biliyorsunuz ki efenim askeriye de akepenin elinde.

sayın lucky_melih dostum. ciddi olarak merak ediyorum. birkaç örnek verseniz de askeriye nin artık akp nin olduğunu anlasak. ciddi olarak söylüyorum bunu. hayır varsa öyle bir şey biz de bilelim?

akp ve fethullah gülen i bitirme planı, bilmem hangi yüksek rütbeli subay ın yunanlılar ı akp lilerden daha fazla sevdiğini söylemesi, akp iktidara geldikten sonra hazırlanan onlarca darbe planı -bilirsiniz darbelerde ilk hükümet indirilir- günlükler, taslaklar v.s bunlar da mı akp nin ordusundan çıktı?

dagilin ulenn siyaseti sandıkta yapın..

güzel acitasyon. ne alaka intihar eden adamla? adam akp orduyu ele geçirdi diye mi intihar etmiş? yoksa darbe planı bi tarafında patlayacak diye mi korkmuş?

akp yi sevmiyor olabilirsiniz. ama her fırsatı değerlendirip akp yi kötülemeye çalışmak çok ucuz. sanki böyle yapılınca akp nin eleştirilecek yönü kalmamış da iftira atılmaya başlanmış havası veriliyor. akp ye zarar evreyim derken yararınız dokunuyor.

o kadar yazdım dememek için kastım ama diyeyim klasik olacak yanlış anlaşılmasın. akp li değilim. diğer p lilerden de değilim.

eğer bu söylediklerine fikir deniliyorsa, benim fikrim de acitasyon yaptığın.

seninki fikir değil yargı. yargı da ya yanlıştır ya doğru. senin akp orduyu ele geçirmiş yargın da yanlıştır, çürüktür, duygusaldır, çok ucuz bir karalama yöntemidir. yanlış olduğunun ispatı da çoktur.

ucuz iftira yoluna gittiğini, insanları yanlış yönlendirdiğini de.

duyuruyu açan arkadaşa duyrulur. akp li falan olduğunu söyleme torpil yapsınlar diye. ters teper.

ısrarla akp nin orduyu ele geçirdiğini söylediğin yazılarını silmeyseydin daha iyiydi lucky_meh. benimkiler havada kaldı. madem doğru olduğuna inanıyorsun söylediğinin, silme de millet de faydalansın değil mi?

1k yeter

bir iş ne? iş var, iş var. nasıl bir iş onu söylersen daha taminkar cevap alırsın yoksa asgari ücretle 50 bin TL arası değişir hacı.

doğru aslında işe göre değişir.

sabah 9 akşam 5 saatleri olan, yorucu olmayan, masa başı bir işi baz alabiliriz.

12,5 falan :)

sabah 9 akşam 5 tamam da, cumartesi çalışıyor muyuz? o çok önemli bir de...

12.5 da uyar
her derde deva

12,5 rullz

3000 yeter bana

(git: 161719)

2500 civarı iyi olurdu ama türkiyenin iğrenç koulları düşünülürse 1200-1500 arası normaldir.

2.5-3k veriyorlar bize.
bence anadoluda 5, ist.da 10'dan aşağı olmaz.

ulan arkadaş herkes bi k tutturmuş gidiyo, müstehak size verdikleri o paralar:/ daha Türkçe oturmamış, yok efendim 5k istermiş 10k istermiş. k'lara boğulasıcalar..

2000 ile ise baslama teklifi aldim, bence tatmin edici bir maas degil kesinlikle -ailemle yasadigimda ayda en az 10000 lira giriyor, bu yasam standardini surdurebilmek icin cok kazanmaliyim- ama is tecrubem olmadigi icin ve cevreden aldigim tepkiler sebebiyle bu duruma alismaya calisiyorum simdilik. yilda 1 hafta izin, her yilbasi 10% zam, ozel sektorun iligime kadar emecek olmasi..

bir de cok kotulenenlerimden; 4000 ytl'den aşağısına maaş dememek/#13769168

3000 alıyordum zamanında ayrılmadan önce amma velakin o kadar çok çalışıyordum ki gerçekten parayı harcayacak zamanım olmuyordu.

"k" ne ya? çok cahil hissettim kendimi.

sanırım maaş yüksek bile olsa ona göre bir yaşam standardı oluşturulduğu için yine yetmiyor.

bin liraya da tamam diyen var beş bin liraya da.

(k=bin yani bin'i ifade ediyor.)

hocam soru cok acık olmus, biraz kapamak lazım birkaç yerinden.
ha illa bi miktar ogrenmek istersen benden, okulumun bitmesine az kaldı, almanyada makine yuksek muhendisligi okuyorum, trye geldi mi baslangıc icin 3 isterdim herhalde. ilerde de
5-6nın altına calısmak istemezdim.
ama, bahsedilen ülke türkiyem. alırsın 1.5 - 2 kagıdı, seve seve gecinirsin :)

ulan herkes birbirini mi kandırıyor? k aymış töbe töbe.
noldu o 400 dolar alıp patron gibi gezen büyükderecilere?

müslüman değilim ama eski ev arkadaşım sahura kalkarken sofra hazırlamışlığım vardır, ona göre cevap veriyorum.

kaşarlı bazlama veya tost, hoşaf, kahvaltılık tereyağı ya da krem peynir, bal, soslu zeytin. (et ihtiva eden seylerin sindirimi zor oldugu icin yemenizi tavsiye etmem o saatte.)

anadolu'da eriste yenir genelde, tok tutuyor sanirim. sicak oldugundan cok tuzlu seylerden uzak kalmakta fayda var, tuzlu beyaz peynir ya da tuzlu siyah zeytin gibi.

menemen. ama icine peynir de atılacak o zaman cok sahane oluyor. bizim evdekiler makarna da yiyior ama ben sevmiyorum cok. ramazanın büyük kısmında da normal kahvaltı edioz işte

salçalı makarna

yumurta
tam tahilli ekmek
kepekli makarna
bulgur pilavi
ayran, cacik, bol sivi dedi simdi ntv'deki diyetisyen.

çok sık spor yaptığımdan dolayı ertesi gün yapacağım sporlarda vücudumda daha çok su tutmak için litre litre su içiyorum. su içince doymuş hissediyorum.

Kızartma yemeyin de ne yerseniz yeyin. Rüyanızda tatlı su çeşmelerini gezersiniz sonra :)

sakın haa tuzlu şeyler yeme. hele bu sıcaklarda dilin keçeye döner. çorba çok güzel gidiyor...

Sadece meyve yiyorum. Geçen ramazan denedim 30 gün boyunca her sahur sadece meyve yedim. karpuz/kavun oluyordu her zaman. bazı geceler yanında üzüm/şeftali/armut/muz hangisini bulursak artık... Hem ağır gelmiyordu hem de susatmıyordu...

Hurma mutlaka olsun. Müthiş tok tutma özelliği var. 3 tane at sahurun bitince. Ama kaliteli hurma olsun eminönünden falan al.
Ondan sonracığma süt de iyidir. Tok tutar. Dinç tutar.

Allah sofranızıın bereketini arttırsın.
Nasipse geceleyin pastırma, kuymak, köy ekmeği ve domates eşliğinde Gerede semalarında sahur edeceğiz.

oruç tutmamakla beraber:

- anne yanında olunca mis gbi hamur işleri.
- anne yoksa pide getirtilir, mantı neyim yenir.
- yazın nasıl olur bilmem ama tahin helvası insanı deli gibi tok tutan bir hede.

ben 1 ay önce aldım pasaportu. bana teb meb demediler. e pasaportun sitesinde de yazıyor, ziraat bankasına hem harcı hem cüzdan bedelini yatırabiliyorsunuz. sabah giderseniz kalabalık olmadan 5 dk da halledersiniz.

cüzdan bedelini sadece ama sadece ziraat'a yatırabilirsiniz. harç için pek çok banka uygun, ama ziraat'e gitmişken bi de harcı aradan çıkarırsın işte ayrı iş yapmaya gerek yok paran varsa.

ziraat'e yatırın cüzdan bedeli ve yıllık bedeli. bir de eğer pasaport çıkaracağınız gün çok uğraşmak istemiyorsanız ve zamanınız varsa, parmak izini daha önceden vermek işinizi kolaylaştırıcaktır. şu an istanbul egm'lerde baya sıra oluyor parmak izi vermek için.

EGM'yi aradığımda ziraat ve TEB'e yatırabilirsiniz dediler, ama TEB olmuyorsa niye kafamı karıştırdılar aklım almıyor. Randevu saati 4'e verilmiş, ben parmak izini de vermek için kaçta gitmeliyim bu cuma sizce?

benimde randevum 4 teydi. saat 3 gibi orda olmam söylendi. gerçi 10 dk da halloldu işimiz ama erken gidin ne olur ne olmaz:)

Merhaba, belki birine lazım olur bu bilgiler önceden söyliyim, 2'de çıkıyor ödeme memuru emniyet amirliğinden o yüzden ben ziraat bankasına defter bedelimi ve yıllık harcımı yatırdım, fotoğrafı da önceden hallettim, 3.15 gibi gittim parmak izi verdim, pasaport birimine çıktım sizin randevunuz yok dediler, ben orda sinirlenip randevunun çıktısı olan kağıdı atıp önlerine biraz bağırdım(çıktısını ve referans numarasını almadan gitmeyin!)

Ardından 15 dk sürdü işim ve çıktım.

direk sil ikisini de

direk dosyaları mı shift+delete? yeterli olur mu?

eğer bir programın veya oyunun uninstall'i yoksa veya program ekle kaldırda görünmüyorsa direkt silebilirsin, sakıncası yok. özellikle c dışında kurulu olanlar c'de dosya oluşturmadıklarından direkt silmende sakınca yok. bir de eğer bir program hem uninstall dosyasına sahip hem de program ekle kaldırda görünüyorsa, önceliği uninstall programına vermelisin, kimi zaman program ekle kaldır'dan kaldırmaya çalışınca direkt uninstall dosyasını çalıştırmıyor, kendisi silmeye çalışıyor o da yeterli olmayabiliyor.

uzulmezsin. ama 500d alirsan daha iyi edersin.ben 500d kullanicisiyim. ayni zamanda d90 da kullaniyorum. canon'un kullanimi cok basit, nikon karmasik geliyor bana. beklemeye tahammulum yok diyorsan spot bir 500d, beklerim yea dersen de yurtdisindan bir d90 al derim. ama yeni baslangic icin 450d'yi bosver 350d bile isini gorur.. Sonuc olarak aklina yatani al ve cekmeye basla :)

450d ile çekemeyeceğin fotoğraf yok şu an için(filtreler hariç tabii- filtren varsa gene çekersin), 350d'ye filan düşme.

450 yi bosver. 550d dururken bunu alirsan buyuk yanlislardasin demektir.

500d dururken 450d mi alınır, 550d dururken 500d mi alınır, 50d dururken, 550d mi alınır, 5d mark II dururken 50d mi alınır şeklinde uzar gider. arkadaşlar kusura bakmayın ama böyle tavsiyede bulunulmaz. 550d nin 450d den daha iyi olduğunu duyunca şaşırmamıştır sanıyorum arkadaş. bir üst model tabi ki daha iyi olacaktır.
ama herkes in bir bütçesi var. bu bütçe dahilinde yani iki şık arasında tercihim d90 olur benim. uzun zamandır canon kullanmama rağmen d90 diyorum. elime aldım, biraz kurcaladım ama inceleme yapacak kadar detaylı çekim yapmadım açıkcası. 450d de aynı şekilde.
d90 dememin sebebi hakkında okuduğum yazılar ve kullanan arkadaşlarımın yorumları. d200den d90 a hatta canon dan d90 a geçen arkadaşlarım var. oldukça memnunlar.
ekipman incelemesi konusunda oldukça güvendiğim ken rockwell ise d90 ı öve öve bitiremiyor.
www.kenrockwell.com
şu linkten göz atabilirsiniz.
makineyi konusturacak şeyin iyi bir lens oldugunu, şarkı söyletecek şeyin ise iyi bir fotoğrafçı olduğunu hatırlatmakta fayda var.

bu arada
robertmekis.com
linkteki fotoğrafların çoğu 300d ile evet 350d bile değil 300d ile çekilmiş. incelemekte fayda var.

Valla ben bu kural cikmadan bir hafta once pasaportumun suresini uzatacakken sormustum, bu kurali bekleyip bir hafta sonra mi uzatayim diye. Memur bana hic gerek yok, zaten biz bile nasil birsey oludugunu bilmiyoruz. konuyla ilgili bir suru belirsizlik var demisti.

Yani uzatilabiliyor.

çok teşekkür ediyorum cevabınız için. acep bu işlemi yapan ya da tandığı falan yapan bir sözlükçü var mıdır?

uzatabilirsin ama sınırı var oyle 5 10 sene uzatamıyosun, 1 ay once falan cok baslık vardı bunlarla ilgili

uzatılıyor, 10 yıldan eski olmadığı sürece.

eski pasaportlar 2015 yılına kadar geçerli. süresi dolmuşsa 2015 yılına kadar da uzatılabiliyor.

1. Annenizin yeniletmesi gerekmiyor. Onun üstünden yeşil pasaport aldığınız için sizinle vergi dairesine ve emniyete gitmesi yeterli.

anneniz sizinle her yere gelmek zorunda bu süreç boyunca.
emniyetten emniyete değişiyor bazı yerler yarım gün randevu yarım gün sıra ile çalışıyor, bazı yerler kesinlikle ne ilk müracaat ne de pasaport uzatma işlemini randevusuz yapmıyor. şöyle bi şansınız var tabii parmak iziniz varsa elinizde(sayfa olarak) randevu filan almanıza gerek kalmadan bu işlemle ilgili memurun sırasına girersiniz. fakat dediğim gibi emniyet müdürlüğünden emniyet müdürlüğüne değişkenlik gösteriyor işlem şekli.

içi aynı kasalar farklıysa gene ömür ve sağlıklı bilgisayar olması açısından fark var. sonra kasa öyle bi kasadır ki soğutması harikadır o zaman gene hız farkı olur.

yanılmıyorsun da öyle iki tane bilgisayar bulmak da zor ama. illaki bir farklı parçası oluyor, o farklı parça da etkileyebiliyor. ha yok eğer bulduysan her bir parçası birebir kopya olan bilgisayar tabi ki performans farkı olmaz. tabi kasasının sağlamlığını ve mimarisini bir kenara koyarsak. ne bileyim mesela birisinde fan laptopın tam altındadır, diğerinde laptop'ın çevresine yayılmıştır o zaman etkiler.

eğer tüm parçalara kadar birebirse zaten firmalardan teki diğerine dava açacaktır. en az bios yazılımı farklıdır. bu da performansı aşırı derecede etkileri. bios sadece ilk açılışta değil baştan sona tüm giriş çıkış işlemlerinde kullanılır. ben de ilk başta protected mode a geçince elveda bios derdim ama yok öyle değilmiş :) Bunun haricinde anakart üzerindeki hatların uzunlukları bile performansı etkiler. kuzey köprüsünün konumu vs. gibi ayrıntılara da girebiliriz :)

haklısın ayar vermekte. ama ben de bu dediklerini belirlemek istediğim için soruyorum

kendini o kadar az tanıyor olamazsın, insan neyi sevdiğini bilir. doğa, mimari, çizim, araba, ev vb.
en güzeli üye ol oradan sürekli en popülerleri takip et günlük popüler olanları daha doğrusu. hoşuna gidecekleri öyle bulman daha kolay :)

yapman gereken çok bir şey yok. öncelikle her şeyi eski haline getir. Yani eski HDD'ne takılı olsun. Daha sonra;


www.darkwire.com.au (resim-1)
satapower.com (resim-2)

resim-1'deki kablonun bir ucunu sata-2-3-4 no'lu yerlerden birine diğer ucunu HDD'ye tak.
resim-2'deki kabloyu, bilgisayarın güç kaynağından gelen beyaz kalın uçlardan bir tanesine tak. diğer ucunu da HDD'ye.

Bilgisayarı açtığında bir sorun olmadan açılacaktır. eğer sorun yaşarsan bios menüsüne girip primary olarak sata-1'i seç. slave olarak ta artık kaça taktıyan diğer HDD'yi

Edit: biostan sata desteğini kapatın çalışır. aradaki farkı anlamanız zor olur.

harddiski biçimlendirmeniz gerekiyodur muhtemelen.

(bkz: medyum)

(bkz: tılsım)

"o"

o

yaratık

kemik torbası
hayvan mezarlığı
yüzyılın suçlusu blaze
oyun
mahşer
bu kitaplarını okudum gayet iyiydi.

o
kemik torbası

kemik torbası'na ek olarak:
cep'i de sevmiştim ben...

kesinlikle ama kesinlikle tavsiyem "o". feci bir kitaptı, yıllar oldu stephen king okumayalı ama hala ürperirim hatırladıkça. hayvan mezarlığı da çok güzeldir.

hayvan mezarlığı +1
bide böyle bişi var;(bkz: shibumi)

Tepki
Sis (burada tanrıların bilgisayarı diye bir hikaye var ki off, hmm maymun hikayesi de güzeldi)
Ruhlar dükkanı
Göz
Azrail Koşuyor
Uykusuzluk

Kemik Torbası bunların yanında ağır akıyormuş gibi gelecektir size. Ama uyarmalıyım bunların bir kısmı yeni baskı olmasına rağmen hala eski çevirilere sahipler o açıdan biraz sıkıntı olabilir.

1)mahşer
2)tepki
3)yeşil yol
4)göz
5)rüya avcısı
6)christine
7)karanlık öyküler

bunları okuduktan sonra zaten kendin seçer okursun.. bol zamanın olduğu bi vakit de:

kara kule serisi

edit: susannah'nın yazdıklarını okuyunca unuttuğumu fark ettim:

azrail koşuyor(mahşer ve tepkiden sonra en sevdiğim kitabı) ve sis

stephen king'in başyapıtı kara kule'dir, mutlaka okumalısın.
ilk iki kitabı biraz sıkabileceğinden başka kitaplarla da girebilirsin konuya;
o
hayvan mezarlığı
mahşer
kemik torbası
uykusuzluk
yaratık

i-na-na-mı-yo-rumm

nasıl olur da kimse "sadist" i yazmaz?

stephen king ' in hiç bir kitabı beni "sadist" kadar germedi ,hiç bir kitabı 2. ye okunmazken "sadist" 6 kere okundu .

şiddetle ve sadistçe tavsiye ederim :)

kara kule serisin bayaa bi sona bırak.

ölüm arabası cristine de müthiştir.

frp: fantasy role playing. masaustu de oynanabilir, bir bilgisayar oyunu da olabilir. i$in ozu rol yapmak. ad&d'yi inceleyip masaustu icin bir fikir sahibi olabilir ya da uo'ya bakip pc ornegini gorebilirsin.

Ellerine kılıçları almasalar da, kelimeler üstünden hayal gücü üstünden bu oyunu oynuyorlar. Bilgisayara o şekliyle indirilmez. Sadece oynanabilen oyunları vardır. Misal Baldur's Gate. Misal Planescape: Torment. Misal Icewind Dale.

Yanlış anlamadım değilmi , tam olarak geneli itibariyle 5-6 tane adam , bir DM 'nin önderliğinde, konuşarak oynuyorlar ?
E ben çevremde hiç görmedim böyle birşey , hadi oynayalım desem kimi bulabilirim ?,

evet, ayyynen öyle :) istanbuldaysan wizardsofistanbul.com ayda bir buluşmaları var. Buluşmaya gidip ücretsiz oynarsın ne istiyorsan.

istanbul'daysan frp partileri filan oluyor, ama asıl olay o arkadaş çevresini oluşturabilmekte :)

bilgisayardaki rpg, ellerine kılıç aldıkları larp oluyor genelde.

masaüstü frpye en yakın şey baldurs gate 1-2 ve icewind dale serisidir.ama masaüstüne en yakın halini options'tan turn based yapacaksın.

monk house falan yalnız yaşayan adamlar e haliyle ışık tutup masraf yapmıyorlar . düşünsene koca evi ışıklandırcagına bir kaç lamba al onu kullan. tavan ışıklandırması gereksiz

Tavan aydınlatma ışığın yoğunlaştığı tek bir nokta vereceği için kameralarla çakışır, görüntüde istenmeyen etkiler yapar. O yüzden kullanılmaz..diye düşünüyorum.
Ayrıca tekrar düşünüm ki, tavandan sarkan bir ampulle dramatik sahne yaratmakta zorlanırsın acık. Karakterin omzunun üstünde parlayan topçuk odak noktasını böler ve atıyorum adamın yüzüne değil de ışığa bakarsın. en azından hakkında fikrin olur! ama çeken kişi sadece karakteri düşün ister..

dramatik yapı için karanlık ortam gereklidir. görüntü ışıktan oluşur. o gördüğün aydınlatma araçlarının ışığı aslında göstermelik açık asıl olay set ışıklarında... ki yabancı dizilerdeki karanlığın güzelliği ile bizim güneş altında öğlen ışığında(e yuh) çekilen dizilerimize bin kez tercih ederim.

bayram 30.ağustos tabii apartman kesmesin sonra sizi :P

eheh. ikinci dünya savaşı'ndan sonra kendini iyiden iyiye belli eden amerikan hegemonyasına karşı bir duruşumuz olsun diyen ülkeler tercih etti bunu. sovyet rusya malum zaten, fransa da natonun askeri kanadından ayrılıp "biz de büyük ülkeyiz ama batı doğu anlamam, beni kategorize etme" deyip secam standardını seçti.

..diye biliyorum.

peki neden secam'da görüntü kötüdür?

ilk olarak secam ntsc'den daha kaliteli görüntü vermektedir. ikinci olarak ise böyle bir görsel farkı kimse söyleyemiyorken siz nasıl secam daha kötü görüntü veriyo diyebildiniz aklım almadı :S

secam, pal uyumlu tv'de kötü görüntü verir. yoksa normalde görüntü farkını gözle ayırt edemezsiniz. diye biliyorum...

ikitelli depozito mu ne avm var orada oynayabilirsiniz en üst katında. bi de silivri'de var baya iyi bi saha.

abi ikisininde tam olarak yerini ve adını söyleyebilirmisin

deposite kapandı bayaa evvel. en son halkalıdaki ıhlamur avm ye taşınmışlardı onlar. şimdi ora da kapalı galiba. aha şu da web siteleri:

www.avrasyapaintball.com

E.K.İ.M paintball var

silivri'de ama

pm at uyarsa

e samsung S2 serisi ne güne duruyo..
500gb external harddisk 190.-TL civarı..

sağlam cihazdır ama kullanıma bakar tabi uzun ömürlü olması..

o kadar önemli bilgiler için ben güvenemem hiçbir ürüne. 3-5 tane dvd kopyası hazırlardım ek olarak.

www.hepsiburada.com

www.webdenal.com

Fiyati da super..

arşiv yapacaksanız dahili alın harici değil.

3 ay önce 190 tl'ye samsung 500 gb external disk aldım. gayet güzel, sorunsuz bir şekilde kullanıyorum. alacaksan da samsung olmadı western digital marka bir hdd öneririm.

duyuruyu açan kişi haklı fıkralarda falan hep geçer. polonyalılar bir, italyan ordusu iki. lehlerin niye dalga malzemesi olduğunu bilmiyorum ancak italyan ordusununki tabii ki başarısızlıklarından dolayı (sormadınız ama olsun =) ).

benim bildiğim genelde belçikalılarla dalga geçerler. bir de ingilizler hollandalılara takmıştır kafayı.

var böyle bir şey sürekli olan ezilmiş olmalarıyla alakalı

(bkz: polonyalı fıkraları)

lehler avrupa'nın karadenizlileri gibi bir şey. bizde karadenizliler ne kadar dalga konusuysa, onlar da öyle. ama gördüğüm kadarıyla çok da bariz bir özellikleri yok dalga geçilmeleri için, normal bir doğu avrupa ülkesi. sizin de dediğiniz gibi tarih boyunca lehistan çok el değiştirdi. bir türlü ülke sınırlarını koruyamamaları, sürekli işgale uğramaları vs.. belki bundandır dalga geçilme sebepleri.

bahsi geçen konu fıkralar değil. iskoç irlandalı yahudi vb fıkraları da popülerdir avrupada bunun italyan ve almanyan versiyonları da dolu. savaşlarda ayakta duramıyor olmaları alay konusu olabilir ama sanılan kadar uç bi durum yok. avrupalının malzemesi lehler değil yani

krep icinde muz dilimleri ve nutella.

yakınlarda büfe varsa git 2-3 tane (artık kaçtaneyle doyarsan) goralı al.

@kayranin kedisi,

güzel fikir aslında waffle tarzı olur ama tatlı olur o genelde sabah sabah hiç cezbetmedi..sağol yine de..

@pposeidon_1,

mersinde olmaz o tür şeyler :)

yanında soguk sütle güzel oluyor. süt o tatlılıgı bastırıyor.

öğlen olmuş zaten. sabahlık tarafı kalmamış.

yer de mersin ise, waffle tarzı da cezbetmediyse, goralı da yoksa,

tabii ki tantuni.

kayranin kedisi,

sütün kokusundan bile midesi bulanan biriyim..ama tatlı olarak fikrin güzel..yemeğin üstüne denenebilir :)

kibritsuyu,

daha dün tantuni yedim yaa..o da hiç cezbetmedi..

en iyisi ben migros,bim tarzı bir yere girip bakayım neler yapabilirim diye..

hacı mersin dememişsinki ama :)

şöyle yap, bi patates al (evde vardır heralde) kçük küpler halinde doğra kızart sonra üzerine yumurta kır sarıları tam pişmeden(eğer seviyorsan tabi) ocaktan al. çatalsız ekmeği bandıra bandıra yi. afiyet ossun.

bime gidiyorum..dondurulmuş ürünlere falan bakacam bir..belki bulurum bir şey..şöyle güzel bir sandviç falan :)

teşekkürler fikirler için..

bu arada başka fikirler varsa yazın yine ben yarın da böyle hissedecek gibi hissediyorum şu anda :)

mayonezli makarna salatası.

ama sen de hiçbişi beğenmiosun ki ya benim canım çekti tok halimle okuduklarımı.

sana tavsiye, git güzelinden %100 dana sosis al, ketçap ve salçalı suda pişir, sandviç ekmeği içine hardal içine sosisler, üzerine kendi yaptığın ya da aldığın rus salatası, en son barbekü sos sık.

olmadı mı, polonez'in baton sucukları var, büyük büyük çiğ yenebilenlerden. ince ince dilimlet onlardan, sosis yerine onlardan döşe.

knorr çorba+ makarna + makarna sosu(mantarlı) ve patates püresi hazır bi de yanına cordon blue al. hazırlamak 20 dakika yemek paha biçilemez
7-8 lira

pozcudaysan ara salih ustayı tantuni getirsin öğlen olmuş zaten. 328 87 83

Ama benim tavsiyem de krepten yana
10 dakika içinde hazır oluyor zaten.

2 tane yumurta
yarım litre süt(2 bardak)
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı şeker
3 bardak falanda un koyacaksın. sıvı katı arası olacak. (pekemezden daha cıvık)

teflon tavaya döküp tavayı titret. yuvarlak şekilde genişler o... o yüzden biraz sıvı olsun diyorum

10 dakika da 8-10 tane yapmış olursun. 2 kişi öküz gibi doyar. üstüne de pınar beyaz sür... tadından yenmez :D


edit-1: yazdığın mesajlardan erkek olmadığını anlıyorum ve tantuni seçeneğini iptal ediyorum. onun yerine alda veya bim de bulunan haır shinitzel tavuklar var, onlardan alıp yanına ince ince domates dilimle. bir çay baradağı kadar piav hazırla yanında da ice tea veya soğuk bir kola iç. baktın hiç biri kesmedi. umut patiseriye gidip çok güel sandwichler alabilirsin. bu benim dünkü kahvaltımdı.

edit-2: duyuru ahalisinin çoğu mersinli anladığım kadarıyla.

krep için içine birazda ( 1 çay kaşığı) karbonat koy puf puf daha kıvamlı olur :) ha mersindeysen öyle yiyebileceğin çok farklı birşey yok... mezitli tarafındaysan babildeki pizza pizzada soğan halkalı bişey sipariş edince adam o kadar tavuk kanadı getiriyor(soğan halkaları kalmamış) ben pazartesiye kadar sömürücem yani... :)

cevaplar icin tesekkurler millet..bugunu tantuni ile hallettim ama fikirlerinizi diger gunler icin sakliyorum..gercekten guzel fikirler..

bu arada bayan degil erkegim :)