bütün uygulamalarda bütün paylaşımlar tamamen kullanıcının neyi "paylaşmaya değer" gördüğünden ibaret.

söylediklerinde "şuradayım, şunu dinliyorum" demiş oluyor ki ne kadar umrumda olmadığını anlatmam imkansız. bunu da paylaşmaya değer gördüğü için o insanı bi tık daha az seviyorum.

oturduğu yerde ayağını çekiyor insanlar, ne bileyim...

Arabam var

Ben arabaylan gidiyorum yolda. Kendi arabamlan.

Ben de bilmiyorum ama bunlar yüzünden instagramı sildim. Baktım mute falan uğraşıyorum. Ne yapıyorum ben dedim ve sildim kurtuldum.

Arkadaşlar söylemeyin kudursunlar meraktan

gördüğüm kadariyla girdikleri modu paylasmak icin yapiyorlar. sevinci, hüznü vb. durumlardan haberleri olsun diye. Kimileri daha sanatsal calisiyor.

"ben kekoyum"

Ben bazen gittiğim yol çok güzelse arkada denk gelen şarkı da atmosfere uyduysa atıyorum :) Bundan da hiç hicap duymuyorum. Hatta ara ara açıp kendi kendime izleyip mutlu oluyorum ne güzel andı diye.

Herkes gürüh arasindan farkedilmek istiyor ama gürüha daha cok katildiginin farkında değil.

kendi çevremden örnek vermem gerekirse,

hiçbir şey anlatmaya çalışmıyorlar.
arabam var demek gibi bir niyetleri yok.
nereye gittiklerini belirtmek veya nerede oldukları ile alakalı bir dertleri de yok.

sadece o an canları istiyor ve yapıyorlar.
hayatımda hiç böyle bir paylaşımda bulunmadım.

benim gözümde herhangi farklı bir paylaşımdan farkı yok.
bakmadan geçiyorum o ayrı. fırt fırt fırt.

kendi adıma değerlendirirsem, bazen çok güzel bir şarkı çıkıyor. genelde gece oluyor ya da yağmur vs. tam o modun şarkısı çekip koyuyorum.

ama en son cumartesi günü yaptım. beşiktaş'a doğru giderken önümde california plakalı bir range rover vardı. çektim ve konum olarak da california yazdım gülücük vs. o an hikayeye gelen mesajlarla da muhabbet ettik arkadaşlarla yok 17th mile east road, california otobanı gibi gibi...

yani bazen o ana uyan ya da değişik bir sahneyi yansıtan paylaşımlara çok ses etmiyorum ama listemde yarım saat yol gidiyorsa 10 şarkı çalıp hepsini hikayede paylaşanlar da mevcut. direkt geçip diğerlerine bakıyorum.

çok da şey değil yani istemezseniz bakmıyorsunuz.

helley hulley herkes bana baksin leleloo benle ilgilenin ulan!

teritori +1

şarkı modunu aktarmak istiyorlar ama düz asfalt yolu çektikleri için alamıyoruz o duygu. gerçi o duygu genelde arabesk düşünceler hislerden oluşuyor o yüzden de olabilir. ben en son enginar tarlasını çekmiştim arabayla giderken, l'imperatrice - la lune çalıyordu.

havlu spor corap veya jeller var ayakkabi vurmasi icin, paten oturana kadar onlardan kullanin.
www.aliexpress.com

kauçuk falan kesip yapıştırabilirsiniz

cok guzelmis ^^

eski bir terliginizin/ayakkabinizin (rengi tipi uyumlu olan)tabanini cikarip buna yapistirin bally ile.

Aynı renkte deri vs. bulup yapıştırır. Varsa elde siz yapıştırın.

Bu sey mi ya normandic republic miydi, o mu.

Ben topuk dis kismi cok surtuyorum galiba ondan dolayi da deri falan kurtarmaz gibi geliyor.
Evet nomadic republic.
@Jimicik <3tiksurr

metrocityde decathlon varmış. bence bunu al: www.decathlon.com.tr

Kapalicarsida var, avmde ise ev tekstili satan butun dukkanlarda vardir.

@inheritance zaten tatilde kaybettiğim buydu:)

pazarda kesin vardır. Havlu, çarşaf, nevresim satanların olduğu yere bak. Bulamama ihtimalin pek yok.

metrocity yaninda ozdilek var. icinde ozdilek'in kendi magazasi vardir kesin. havlucu onlar.

madame coco gibi yerlerde de olabilir.

Motosiklet veya bisikletinin lastiği tubeless değilse ise yaramıyor. Tubeless içinde 1-2 senede kuruma veya toplanıp balans bozma ihtimali de var..
Kısaca yalan dolan isler..

motosikletin ic lastigi var ama onda kullanmak istemiyorum. cunku arada lastiklerimi disli lastikle degistirmem gerekiyor vs. Lastik degistirmeye kalkinca yapisiyormus gibi seyler okudum.

bisiklet icin dusundum. bislet yeni daha birkac kere bindim.

bisiklet ne bisikleti :) 90 psi üstünde işe yaramaz onlar. eğer yol/yarış bisikletiyse kullanmanız mümkün değil. değilse de kullanılacak şey değil. 6 7 ay sonra yeni lastik değil iç lastik almanız gerekir. tubeless kullanmıyorsanız tabi.

Bisiklet yüksek ihtimal sambrellidir.. + gereksiz ağırlık yaratır.

sehir bisikleti, specialized sirrus

Çok sık bisiklete binmiyorsan salla ya, tamamen değilse de bir miktar işlevini yitirmiş olabilir. Bir de aksaklık falan olursa onun rezilliğiyle uğraşmazsın hiç.

IKEA'ya bak.

bu dediğinden kullanmadım, ama bir şey önereyim.

www.ikea.com
s-media-cache-ak0.pinimg.com

bu tarz düzenlemeler baya uygun fiyatlı oluyor. hem de çok şık ve modern. diğer bir avantajı da, odada kazulet gibi bir dolap durmuyor, böyle açık dolap olunca çok daha ferah oluyor oda. küçük bir odan varsa özellikle çok ideal bir çözüm.

sadece ikeaya bakarsan muhtemelen 60-100 lira arasında bir fiyat çıkar ama başka sitelerde de benzer ürünler var ve daha ucuza satılıyorlar. oralardan da bakabilirsin.

edit. benim eşya alırken yaptığım şey, ikeadan bir ürün beğenip letgo ya da sahibinden'den ikinci el olarak yarı fiyatına almak oluyor. ikinci el düşünürsen çok güzel şeyler çıkıyor oralardan.

odam küçük ama bunu bile yapamayacagim kadar küçük :/

2. el dolap almaya tövbe ettim. şu an elimde bir dolap var bir iki ay önce almıştım ve resmen monte edilemiyor, dolap yamuk. rafları falan düşüyor. yenisini almak zorunda kaldım bu yüzden.

ne kadar bütcen var, bir de ogrenci misin ne icin alıyorsun, sana ne kadar süre icin lazım. linkteki dolap idareten işine yarar fakat uzun süreli bir sey kullanacaksan ve taşınmayacaksan taksitle falan bir şey ayarlamaya calışabilirsin. ikinci ellerde güzel şeyler oluyor, bunu düsündün mü? ayrıca gecici bir sey düsünüyorsan , istanbul kanatlarımın altında nın önerisi de güzel

Biz yüklüğün içinde kullanmak için almıştık. Evet, hafif eğilip bükülüyor. Öyle resimdeki gibi gepgergin durmuyor. Eğer çok mal varsa, kırılma gibi durumlar da oluyor.

Bir vakit düşünmüştüm ben de, başka bir internet sitesinde bu ürün için yapılan yorumları okumuştum; bağlantı yerlerinin ve aradaki boruların sağlam olmadığından şikayetçi idi kullanıcıların ekserisi.

bunun tek parcalisini kullaniyorum, kayiyor bir tarafa dogru. hic kullanisli bir sey degil. saglam degil. yuk tasiyamiyor.

ahsap dolap alip 50tl daha verip bir ustaya monte ettirebilirsiniz.

evet öğrenciyim ve bir 3 yıl daha kullanmayi düşünüyorum. öyleyse almayayım

bez dolaba bulaşma. şuna bir bak: www.hepsiburada.com

Fıstıklı dürüm.

şerbetli - künefe ya da kuru baklava
sütlü - profiterol

kazandibi.

Profiterol
ev sütlacı nişastasız
saray burma

trileçe. ama kardeşler lokantasında hacı abiden yiycen. yoksa tırt.

en sevdiğim tatlı yoktur, o an canım ne istiyorsa vardır.

kaymaklı ekmek kadayıfı
sufle
fıstıklı baklava

bunlar top 3. güzel bir fırın sütlaç, çıtır bir katmer ve hafif sütlü bir kadayıf aralarına girmeyi başarabilir.

dondurma
şöbiyet

E-) Hepsi

Kunefe

Puding

1- dondurmali sufle
2- kunefe
3- trilece
4- cok fistikli baklava

kemalpaşa o7

Kaymaklı ekmek kadayıfı sanırım.

Ama sanırım sınırsız Zeynel'in tavukgöğsü-kazandibi'sinden yiyebilirim. Bir de geçenlerde yediğim fındıklı baklava da beni benden aldı ki ben baklavanın sadece fıstıklı olması gerektiğini düşünürdüm.

Künefe +1
Bir de hani şu içi çikolata şelalesi gibi olan brownieler.

Fıstıklı baklava

tavuk göğsülü kazandibi

Fıstık ezmesi
kardinal
budapeşte

kerebiç
katmer
sufle

Muzlu milföylü tatlı.

pastaları saymazsak

ıslak kek browni felan:)

Kadayıf

Cocuktan hoslaninca bir gerekce bulmasi lazim, ben coluk cocukla takiliyorum demek istemez kimse. Hem kendine karsi hem de disariya karsi bir hakli gerekce sunma ihtiyacindan ileri geliyordur "ay çok olgun" argumani.

kötü beslenme ve sağlıksız hayat tarzı yüzünden işimiz erken bitiyor demek ki.

edit: asıl saçma olan moda bence yıllardır erkeklerdeki "toy" sevgiliyi alıp baba şefkatiyle büyütme çabası.

erkekler büyüdükçe sıkıcı olmaya başlıyorlar. o yüzden kadından küçük erkek her zaman iyidir.

:D aynen kanq yargılamıyorusss, modaya uyuyoruz.

ciddi cevap veriyorum.

bizim yani erkeklerin 20-25 yaş aralığı gerçekten ergenlik kalıntılı, yavşak, umursamaz, sorumsuz bir şekilde geçiyor.

bu yaş aralığındaki bir erkeği de çekilebilir kılan tek şey olgun olması. yoksa bir şeylerin üzerini örtmek gibi bir niyetten olduğunu sanmıyorum.

peşin not: şimdi kalkıp ben o yaşlarda öyle değildim diyeniniz çıkabilir. ben de pek değildim ama genelimiz böyle. kimseyi kandırmayalım. 32 yaşında bir erkek olarak 20-25 yaş aralığı yavşak it sürüsünü gördüğüm yerde dövesim geliyor.

kadınların dominant olma istemesi ile ilgili bence.
çalışan, para kazanan, kendi ayaklarım üzerinde durarım güçlüyüm diyen kadınlar, olgun erkekler yerine daha kolay idare edecekleri genç erkekleri tercih ediyorlar.

"Sevdim" yeterli. Ay çok olgun diyebileceğim bir yaşça küçük beyfendi yok. 10 yaş büyüklerim bile (45 yaş) taze ergen gibi davranıyorlar çünkü. Yok öyle bişey.

Kendini savunmaya çalışıyor kadın.

(bkz: laissez faire)

toplumsal kultur degisen, bicim degistiren bir sey. kadin - erkek davranis bicimlerinin yarattigi algi da zaman icinde degisiyor. kadinlarin araba kullanmasi, genel mudur olmasi gibi seyler eskiden garipsenecek seylerken simdi mevzu bile degil. tabi bu duruma zirt diye gelinmedi. surec bu.

erkegin kendinden yasca kucuk kadinla olmasi toplum icin normalken simdi tersi olan ve 'normal' olamyan bir durum yayginlasiyor. tabi ki yadirganacak, moda diye yafta yapistirilacak, sonra kabullenilecek ve bu da normallesecek. siz de bunu tartisacak bir durum olarak gormeyeceksiniz bir sure sonra.

surecin sancilari yani bu degerlendirmeler.

Ben etrafımdaki kadınlarda görmüyorum böyle bir eğilim. Çoğunluk "büyü de gel çocuk, büyü de gel" yaklaşımında hatta. Dolayısıyla bunun moda olduğu izleniminde değilim.

Yaşını öğrenip ona göre birinden hoşlanan var mıdır bilemiyorum, çok saçma. Uçuk bir fark yoksa kimsenin alnında yaşı yazmıyor. Adam kendiyle yaşıt hatta küçük algısıyla ilgileniyorsa hatta aşık olmuşsa ve kadın kendinden büyükse napalım, te allahım.

her şeye kadın düşmanı diyen meriçler ile feministler evrim geçirsede bir kurtulsak. bunun yanında erkeklerin genç kızlara olan ilgisi ile alakalı aynı şey değil bu. zira kız kısmı için 'peak' nokta 23ler iken erkek için 35ler ortalama.

yaşı ilerlemiş kız kısmı için ortaya çıkan senaryolar şu şekilde;

yaşı ilerlemiş erkek kesimi ya evli ya sevgilisi var vs.
ya kız kısmı 'peak' seviyeden düşüşe geçtiği için tercih edilmiyor
ya da tecrübe kazanmış ileri yaş erkek kızımızın 'popisini' kaldırmaya yönelik davranışlardan haz etmiyor ve uzak duruyor.

sonuç olarak kızımız hızlı ve öfkeli genç delikanlılardan istediği türde geri dönüşler sağlıyor. ama umarım ki bu tarz ilişkilerin ardından oğlan ortamlarda milf götürüyorum diye dolaşmıyordur.

özetle sonu başından belli ilişkiler bunlar hep. illa biter.

vakti zamanında, avusturalyalı bir çiftle tanışmıştım, kadın 60 küsür emekli akademisyendi, sevgilisi/partneri max 35ti (hadi genç gösteriyor olsun, 40 diyelim)


bu saçma takıntı sadece ortadoğululuk bence.

iki tane reşit insan birbirini sevdikten/bir ilişki yaşamak istedikten sonra dünya üzerindeki geri kalan herkese bok yeme düşer bence.

dolayısıyla bence böyle bir moda yok, bırakalım sevsinler sevilsinler sevişsinler.

ben partnerimin bana yaşam enerjisi vermesini beklerim, beni bunalımları ile bogmasını değil. bunu yapabilecek partnerin yaşı önemli değil ama hali ile benden genç insanlarla birlikte oluyorum. kimseye ilk sorduğum sey de yaşı olmuyor.

Daha yaşıtı bir kadının bile ilgisini çekemeyen, ilişki durumu genelde sıkıntılı olan tiplerin içine dert olan bir konu belli ki.

Olay yaştan öte, tanıştığı kişinin de gerçekten yaşını göstermediği düşünülürse bence sorun teşkil eden bir durum değil.

Zira herkesin yaşadığı hayat, karşılaştığı zorluklar ve bu zorlukları aşma şekli aynı olmadığı gibi belirli yaşlarda da sahip olunan karakterin şu yaş şöyledir bu yaş böyledir diye kalıplara sokulmaması gerektiğini düşünüyorum.

herhangi bir şey hissetmiyorum, saçma bir düşünce bence bu.

bu arada 23 yaşındayım, kızlar eklesin diye dalga geçtiğim cevabım ispiyonlanmış hahaha, lan ne garip adamlarsınız.

Bu moda değil tercih meselesi. Gençler daha eğlenceli ve dinamik oluyor. Ayrıca proletarier aller lander vereinigt euch +1
Gözlemlediğim kadarıyla erkekler kendilerine kadınlar kadar iyi bakamıyor. Kadınlara yüzyıllardır bakımlı ve güzel olmaları pompalandığı için sağlıklarına ve yaşayış tarzlarına daha fazla dikkat ediyorlar erkeklere kıyasla. Erkeklerde bir yaştan sonra kelleşme, göbeklenme ve iktidar problemleri baş gösteriyor. Kadın tam cinselliğinin doruğundayken bu tarz sorunlarla uğraşmak istemiyor.

Edit: Genç erkeklerleyken insan daha genç hissediyor bu arada. Onların enerjisi sana da yansıyor.

Kendini sahiplenip genç bir kız gibi hissettirecek güçte adamların ilgi duymadığı kadınların avuntusu bence.. yargılamıyorum, olguyu tartışıyorum sadece ;)

edit: bak kaltak nasıl hemen erkekliğe laf çakmış. gel tatmin edelim. :)

hayvan sahiplenir gibi bir insani 'sahiplenip', iktidarsizliklarini ve yetersizliklerini hissettirmeyecek, bunlari baska bir beden uzerinden kapatabilecegine inanan psikolojik ya da fizyolojik iktidarsiz erkeklerin anlayamadigi,
birinin kendisini sahiplenmesine degil, esitler arasi iliski kurmasina ihtiyac duyan her normal insanin yasayabilecegi iliski turu bence.
yargilamiyorum tespit s.c.yorum sadece.
ayrica @proletarier +1

moda falan değil bence. benim çevremde hiç böyle biri yok mesela. üstelik istanbul'da oturuyorum, bir sürü hipster arkadaşım da var. eğer moda olsaydı eminim bir sürü görürdüm.

bana kalırsa, para avcısı kadınlar hariç hiçbir kadında bir "x erkek merakı" yok. herkes kafasına uyan birini bulma arayışında. öyle birini bulunca da; yaş, saç, mal, mülk bakmıyor. bakmamalı da zaten, doğru olan bu. aşk rulez :)

modadan mı bilmem ama bu bende var. 25 yaşındayım ve erkeğin benden küçük olması hoşuma gidiyor. çok daha dinamikler, ciltleri çok daha güzel ve ruhları kirlenmemiş, bakışları ölmemiş oluyorlar. kimin ne aradığına bağlı. para pul kariyer arıyorsa bir kız tabii peak noktası aradığı erkekte 35+ olur ama dediğim özellikleri arayan benim gibi kızlar için her zaman genç erkekler çekici olacak.

erkek altında haşat etmek için tomurcuk memeli pembiş arıyor da kadın neden sabaha ayakta başlayan darbeli matkap aramasın?

kadının peak'i 23'müş, ondan sonra pörsüyecek ya, değersiz hale geliyor. 35 yaşında görmüş geçirmiş erkekte bulamadığı açlığı genç erkekte bulan kadın niye bu kadar anormal olsun?

moda dediğin için olayı cinselliğe indirgedim, geçici vurgusundan dolayı. kalıcı ilişkilerde, evlilikte de bu işi olur kılacak pek çok sebep var. kadının dominantlığını yaşayacağı, bir şeylere karışmayı sevmeyen beta erkek bulup mutlu mesut yaşaması anormal değil. uyumlu ilişkinin tanımında birbirini tamamlamak yok mu zaten, iki taraf da mutluysa ve ortada bir sömürü yoksa ne fark eder?

-böyle bir moda olduğunu düşünmüyorum, en geniş ortamlarda bile ne lafını duydum ne gözümle gördüm.

Valla yaşın modası olmaz bence.. Seviyorsan seversin, kadın küçük erkek büyük olacak diye kaide yok. Ben kendimden büyükleri seviyorum hatta "küçüklere bakacak kadar yaşlanmadım daha yeaa" diyorum ama işin özü herkesin kendi mutluluğu.


"O kadar olgun ki" diye giriş yapmaya da gerek yok. Seviyoruz birbirimizi demesi yeter.

eğer doğaya salmak gibi bir fikirse sakın yapmayın. Bahçeli yerlerden kastın nedir?

Soru tam olarak, "bugüne kadar evde yaşamış tavşanı doğaya salsak ne olur?" ise; Cevabı:
Daha gün bitmeden sokak hayvanları tarafından yenir.

Tavsanlar evcillestirilemez yalnizca yetenekleri koreltilir. Bu nedenle dogaya birakilinca tavsan olur, bir bahceye biraksan kediler oldurur.

Hayır, sokağa değil. Evcil tavşan zaten doğada 1 yıldan fazla yaşayamıyor. Evcil kedi gibi değil. İnsana bağmlı maalsef çoğu zaman.

Bu tvşan zor şartlardai bir yerdeydi, doğaya salınmak üzere evde misafir edildi bir süre. Çünkü küçüktü bayağı, hemen gidemezdi.

Sonra doğa yerine kapalı bir alan bulundu. Kazlar, tavuklar vs olan. İnsanın gelp yem ot vs verdiği.

cocukken tavsanim vardi, bebilcan. bir iki sene baktik. kuzu kadar olunca salalim bunu dedik dogaya. koye giderken yol kiyisinda mola verip cikardik cimenlere. korktu gidemedi bir yere. koyde akrabaya biraktik o yuzden. sonra haberi geldi, kopek parcalamis tavsani.

vitamin eksikliği olabilir, uyku apnesi gibi bi problem olabilir. tamamen psikolojik olabilir.

genel bi testten geçin, özellikle vitamin değerlerine bakılsın.

uyanmak için sebebiniz güçlü değildir belki. ikna olmamışsınızdır.

spor yap. bende'de aynı durum vardı. hatta bu iş kariyerimi etkilemeye başlamıştı. düzenli spor yapmaya başlayınca her gün sabah 7 de otomatik olarak uyanıyorum artık. eğer ki yapmıyorsan bir dene.

aile hekimine git kan değerlerine baktır. b 12 eksik olabilir. yattığın oda havasız kalıyorsa oksijensizlik de adamı sersem yapar zor uyanırsın.

sebebi uyuyamaman (derin uykuya dalamaman) olabilir. ışık, ses izolasyonunu sağla. nefes yolunu aç. odayı havalandır. gün içinde fiziksel olarak efor sarf et (spor gibi). sonuç alacaksın.

b12 eksikliği olabilir. ayrıca burnun ile bir sıkıntı var mı? bu da kaliteli uyku çekmeni engelleyip zor uyanmana neden oluyor olabilir.

sleep cycle adlı telefon uygulamasını bir denesene.

bende çok işe yaradı ama 1 ay sonra bıraktım kullanmayı. çünkü yatakta telefonla uyumanın sabah uyanamamaktan daha çok zarar verdiğini düşünüyorum.

gerçi artık o programa gerek kalmadan da kendim uyku saatlerimi ayarlayıp uyuyorum. aslında çözüm 1,5 saat ve katları kadar uyumak. örneğin haftaiçi sabah 7'de uyanmam gerekiyor ve bu yüzden 1'e doğru yatağa girmiş oluyorum, 1'de uyuyorum ve 6 saat sonra zıp diye kalkıyorum. bunu artık uzun süredir yaptığım için vücudum da alıştı, belki ondan kolay geliyordur.

kendi kendinize cozemiyorsaniz

(vitamin, kan degerleri, oda havalandirma, temiz carsaf, oda isigi, lavanta kokusu, sut, ilik dus, alarm aplikasyonlari, spor, yemek duzeni, yatmadan dusunceleri not etme, 432hz muzik dinleme)

uyku klinigine gidebilirsiniz. var artik bir cok hastanede bu bolumden.

erken yat, 10 gibi

kendimi bildim bileli uyanmakta zorluk çekerim aslında.
sabah 8, en geç 8.30'da kalksam yeterli oluyor, o yüzden 10 gece uyumam için çok erken bir saat. zaten işten de 7'ye doğru çıkıyorum, anca 8.15'te falan evde oluyorum mesaiye kalmazsam. biraz akşamı da yaşamam gerekiyor :)

spor yapmıyorum. ginseng içiyorum bu dönem. ara ara içtiğim vitaminleri değiştiriyorum.

geçen sene doktora gittiğimde demir eksikliği ve d vitamini eksikliği çıkmıştı. ama çok mühim değerlerde değildi diye hatırlıyorum.

bu arada ekstra bilgi veriyorum belki bir şey çıkar:
kadın, 29,
boy 160, kilo 46-47

Sonuç tek kelimede saklı rahatlık. Geç kalınca sorun olmayacağını bildiğin için salıyorsun. Erteleme genleri devreye giriyor bugün de uyuyayım yarın erken kalkarım.

İlk geç kaldığın gün tutanak tutacak bir müdürün olsa her gün yarım saat erken masanın başındaydın, vitamin falan hikaye.

Alarm vb kurunca kalkamıyor musunuz yoksa kalkıp kapatıyor musunuz?

Eğer kalkıp da kapatıyoranız telefonu duyabileceğiniz fakat yataktan çıkmadan kapatamayacağınız bir mesafeye koyun.

Bir de cep telefonu uygulamaları var. Size çeşitli bulmacalar matematik soruları vs soruyor. Bunlarda zoru seçin. Siz çözünceye kadar alarm çalmaya devam edecek ve sinirlerinizi zıplatacaktır.

Bu süreçte ayılırsınız diye umuyorum. Hatta banyonuza yakın bir yerde olsun telefonunuz. Kalkar kalkmaz yüzünü de yıkayın.

Tüm bunlardan sonra da gidip uyursanız o sizin bileceğiniz iş.

bir uyku klinigine gitmelisin. ama önce kbb gidip burun ve nefes sorunun var mı ona mutlaka bak. vitamin kan vs sonraki adımlar.

Paperwhite al, 114'lükte ışık falan yok, karanlıkta okuyamazsın.

114lük touch, yıllardır kullanıyorum gayet yeterli. Anlamadım gitti bu ışık sevdasını karanlıkta kaç kez kitap okunuyor ki açın bir ışık okuyun gece.

Karanlıkta kaç kez mi kitap okunuyor? Ben her gece karanlıkta okuyorum, henüz aydınlık bir gece ile karşılaşmadım. Niye tüm odayı aydınlatmak isteyeyim ki sadece kitabı görebilecekken? Okurken uykum geliyor, kalkıp ışığı kapatmakla mı uğraşacacağım? Kışın kafa yorganın altında kitap okumak kadar güzel bir şey yok.

Neyse sen paperwhite al. Birçok şey birçok şey için "yeterli" ama daha iyisi varsa ve alabiliyorsan almalısın.

3-5 dolara kindlea monte edilen lambalar var. en ucuzunu alsaniz dahi size yetecektir.

i was made for you +1

hatta +birkaç milyon.

Kesinlikle isiklisi.

Okumaya üşenenler için özet:Paperwhite al.

Yıllardır ışıksız modelini kullanıyorum. Ben aldığımda ışıklısı yoktu ama çıktıktan sonra da değiştirmeye gereksinim duymadım. Işık olayı için kendime şu soruyu sordum; kütüphanemdeki tüm kitapları gece de okuyabileceğim şekilde, tıpkı ışıklı kindle modelinde olduğu gibi aydınlatabilen bir cihaza 100-150 TL verir miyim? Benim cevabım hayır olduğu için değiştirmedim. Ama yeni bir kindle alacak olsam paperwhite modelini alırdım.

Özellikle kışın hava erken karardığı için araç (servis, toplu taşıma vs) yolculuklarında, aynı odada 2 kişi uyuyorsanız, gece park bahçede yayıştığınızda bir şeyler okumak istediğinizde ışığa ihtiyacınız oluyor. Ayrıca paperwhite modelinin ekran keskinliği 300ppi. Bu da diğer modelden daha net, keskin bir görüntü demek.

isiksiz almak tv alirken lcd yerine tuplu tv almak gibi bir sey.

Bu gibi ürünlerin çalışma prensibi aynıdır. nasıl çalıştıramadınız?

prize takıp hoperlore baglayacaksınız, ya da bilgisayara usb den.

sorun nedir? turntable mı dönmüyor? yeni almış olmasanız, youtube'da videolardan takip edip tamir edebilirsiniz diyecektim ama gerek yok. dönmüyorsa d&r'a götürün. konu ses ise, amfinizde sorun olabilir mi? varsa başka bir amfi ile deneyin.

İğnenin ucunda bir şey olabilir bozulmasın diye, onu çıkarmanız gerekebilir

eski muzik setinin tahta hoparlorunde, tv'de ve pc'de denedik. pc'ye baglandiginda cizirtili derinden bir ses gelmis ama o kdar.

igne ucundeki plastic koruyucuyu da cikardik. plak donuyor ama ses gelmiyor.
yutup videolarina baktim ama tam bu model yoktu. olan vidyolar da ise yaramaz, ivir zivir bilgi.

Amfinizin markası ne? Onda arıza var sanırım. Cızırtılı falan az da ses geliyorsa bu aldığınız pikap işini görüyor sanırım.

hoparlorler hani bu premier muzik setleri vardi ya bir ara, iki tane tahta cerceveli hoparloru olan, cd calarli, radyolu, onlardan.

onda hic ses olmadi. pc ye baglayinca gelmis ses.

Yanlış anlamadıysam hoparlörleri direkt cihazın çıkışlarına bağlamışsınız. Bu modelde entegre amfi yok. Yani cihazın çıkışını amfiye bağlmanız lazım. O şekilde ses alabilirsiniz

entegre amfi yok evet. ama pc'ye bagladigimizda calismasi gerekmez miydi? ablamin pikap bu arada. pc'ye bagladiginda disari cizirtili ciliz bir ses vermis. pc'ye kulaklik takip denememis ama. gerci kulaksizlik da duymasi gerekirdi saniyorum.

çay koy.

montla sıç

İade et?

e git manava, bu ney la? de. hakkin.

bir bardak soğuk su iç

gezici bir traktörden aldım. iade hakkım yok, ancaaa görürsem işte. :(

çay koyayım...

karpuzu büyük almayın.
dünyanın şekli gibi yuvarlakcana, ekvatordan şişkincene ama kutuplardan basıkcana olsun. sapı yeşil ve taze olsun.

kavunun eliptik olanı makbuldür.

Kurumsal bir yerse iade et.


.

ayrıl coco...

dans kursu?

peki o zaman kavunu bilemicem ama karpuzu eglenmek icin kullanin bari. yutupta videolar var, boyle sekilli sekilli soyun, kas goz falan yapin. gul yapin, bocek yapin.

korkularim gercek oldu...

sirf aldigim karpuz bozuk cikar korkusuyla bu yaz karpuz yiyemedim.

hahaha
ayrıl :))

Saçma meyveler yemeyi bırak. Git muz falan al eve

erkeklerin baskısı ve erkeklere göre daha geç yaşlarda öğrenmeye başladıkları için. bir insana sürekli sen kötüsün, yapamazsın, beceremezsin dersen üstün bir performans bekleyemezsin.

piremsem gibi buyutulup trafikte de piremsesler gibi davranilmasini bekledikleri icin.

genellemek doğru değil ama erkeklerin çok daha kötü araba kullandığını düşünüyorum. tahmin edebileceğin gibi kadınım ama objektif bir gözlemde bulunursak erkek sürücülerin ciddi bir kısmının son derece sabırsız ve bencil olduğunu söyleyebiliriz; gece vakti kadın sürücüleri kıstıran heyvanları falan hiç sayıyorum. yani kötü kullanan kadınların yüzdesiyle erkeklerinkini karşılaştırırsak erkekler ağır basar diyor ve çekiliyorum elimin hamuruylan.

valla ataerkil toplum, kadınların yetiştirilmeleri, sosyal hayatta ikinci plana atılmaları ve cesaretlerinin genel olarak kırılmaları yönündeki tüm eleştirileri kabul ederim de, kimse bana gelip KURALLARA UYMAK İÇİN bla bla demesin. her gün görüyoruz yüzlerce kadını trafikte, ve genelleyebileceğim kadar çok olduklarını düşünüyorum kendi adıma. kesinlikle ama kesinlikle bencillikte sınır tanımıyorlar. hep onlara yol verilecek, hep geçiş üstünlüğü onlarda olacak falan. aksini iddia edenle tartışmaya hazırım.

yanlış anlaşılmasın kadın sürücülerden nefret eden aşağılayan birisi değilim aksine trafikteki magandalığı bitirmek için daha fazla teşvik edilmeliler. trafiğe yeteri kadar ilgilerini vermiyorlar temel sebep bu. 70 hız sınırı olan çift şerit bir yolda sol şeritte 50 ile gidebiliyorlar mesela. korna selektör yapıncada hız sınırını gösteriyorlar. makyaj aynalarına hakimler ama dikiz aynalarına değiller ayrıca.

aksini iddia ediyorum @baharat bey.
geçiş üstünlüğü kimdeyse ya da acelesi var gibiyse mutlaka yol veririm ama bana yol veren kimse olmadı bu güne kadar, 12 yıldır araba kullanıyorum, çok iyi bir sürücüyümdür. çirkinim diye mi yol vermiyorlar acaba? olabilir.

Abi bilmiyom istisnalar var ama kadınların geneli böyle. İki gün önce annem bir kaza yaptı tam kadın kazası. Yani kaza kaçınılmazdı diyecek bir durum olsa keşke. Hiçbir şey yoktu. Güzelim nokta boyasız araba perişan oldu içim yanıyo.

şu "kurallara uydukları için böyleler" süper bir cevap. demek ki sorun kadın sürücülerde değil, kuralları onlara öğretenlerde. mesela 1 saatte paralele park yapmak, sinyal verdiği anda yola bakmadan direksiyon kırmak, durduk yerde geri geri gelip çarpmak ya da fren yerine gaza basıp çarpmak, otoyolda 80le gitmek, yeşil ışıkta 1 saat beklemek falan hep kural çünkü.

genellemeleri sonuna kadar destekliyorum. istisnaların varlığını kabul ediyorum. ayrıca gopro'lu motorcuların kavga arayan insanlar olması, motorcuların işlerine gelince taşıt muamelesi isteyip işlerine gelmeyince aradan kaçmak için 2 teker muhabbeti yapması, dobloya tuğra eklentisi, doblo kullananların trafik canavarı olması, bmw'lerin trafik kurallarına uymamayı (özellikle öndeki aracın dibine kadar girmek ve de makasa girmek) iyi araç kullanmak sanması, beyaz bmw'nin müteahhid arabası olduğu, modifiye şahinlerin hepsinde sesi sonuna kadar açıp gezen barzoların olduğu, 06 ve 54 plakalı araçların genelde kötü araç kullandığı, suv'dan itibaren araç yüksekliği arttıkça şoförlerin yandaki araçların üstüne kırma ihtimalinin daha yüksek olduğu, 0 fiyatı (bugün itibarıyla) 100k+ olan araç sahiplerinin yayalara ve diğer taşıtlara yol verme ihtimallerinin daha yüksek olduğu genellemeleri gibi her 100 seferden 95'inde tutar bu genellemeler.

gerçekten genellemezsek sevinirim, az da olsa iyi kadın şoförler var, hehe ^^
kadın şoför çok ötelerden belli oluyor ama diyecek bir şey yok, bir de o direksiyon tutma şekli :(:(

araba kullanırken güven çok önemli. kadınların derdi kurallara uymaya çalışmak değil. o kadar tedirginler ki ölmeyeyim diye düşündüklerinden bazen kuralları vs. unutuyorlar. sinyalsiz önüme atlayanların çoğu kadın. dur bir sinyal vereyim demek aklına bile gelmiyor çünkü o sırada önümdekine çarpar mıyım, yeterli mesafe var mı, şuraya sığar mıyım ay gaza mı bassam frene mi derken sinyal vs hak getire.

bir de çok büyük bir diğer sıkıntı yeteri kadar iyi şoför olmadan büyük araç kullanmaya başlamaları. daha güvende hissettikleri için alıyorlar sonra biz ezilmeyelim diye nasıl kaçacağımızı şaşırıyoruz. yaldır yaldır üstüne geliyor arabaya güvenip ama işte mesafe algısı vs. daha oturmamış oluyor çoğunda.

biri de mekanikle arası yok demiş çok haklı. şirketin bir aracı ödünç verildi bir kadına. geri geldiğinde direksiyonu dönmüyordu. hidrolik yağını komple bitirmiş manyak. halbuki azaldığında bile bağırıyor araba direksiyonu çevirirken. hiç mi duymadın o sesi, hiç mi merak etmedin ses neden çıkıyor diye. çok bir korelasyon kuramayabiliriz ama o kadın iyi şoför olamaz benim gözümde.

çünkü iyi araba kullanmak için arabayı da tanımak lazım. sol şeride çıksan arkandan gelene fren yaptırtmadan hızlanacak mı araban, fren mesafen ne kadar iyi, araba yola nasıl tutunuyor, dönüşlerde hız ne olmalı gibi gibi şeylere hakim olmak lazım. ama kadınlar kaputu açamıyor.

bir şey daha söyleyip gideyim, koltukları aşırı önce. aynaları göremiyorlar. arabanın burnuna bakacağız diye arabanın önüne bakmıyorlar. tanıdığımız bütün kadın şoförlere o koltukları biraz geriye alıp aynalara bakması gerektiğini ve arabanın ön tamponunu içerde otururken görmek zorunda olmadığını söylememiz lazım.

@tiny penny hanım. bireysel olarak belki söylediklerimin tam aksini yaşıyor ve yapıyor olabilirsiniz belki ama, ben de trafikte bulunduğum 14-15 yıl ve yaptığım 1m kmden fazla yol boyunca bir üstte yazdıklarımı genelleyecek kadar kızgınım bu duruma. üzülerek söylüyorum ki böyle oluyor.

yani yukarıda çok karışık yazdım ama, siz şayet eğer bahsettiğiniz gibi sürüyorsanız sizin adınıza gerçekten çok sevindim. mutlu oldum tüm trafik savaşanları adına.

kesinlikle fiziksel kabiliyetlerinde de çekincelerinden dolayı tereddüt bazlı hatalar yapıyorlar. eyvallah bu da kabulüm. ki trafikte tereddüt en büyük derttir bana göre. ama biraz olsun eline koluna hakimse kadınlar kesinlikle inanılmaz bencilce hareket ediyorlar. benim eyyorlamam bu kadar.

Çoğunlukla daha ilgisizler veya böyle yetiştiriliyorlar çünkü.

İnsanın ilgi duymadığı bir şeyde başarılı olmasını bekleyemezsiniz.

Yemeğe ilgi duymayan birinden yemek yapmasını isteyince iyi yemek yapmasını bekleyemezsiniz.

Ölümlü-yaralanmalı trafik kazalarında sürücülerin yüzde 95’ini erkekler, yaklaşık yüzde 5’ini kadınlar oluşturuyormuş. erkek sürücü sayısı kadın sürücülerin yaklaşık 5 katı kadar. 1000 erkek sürücüden 7’si, kadın sürücüden ise 2’si ölümlü-yaralanmalı trafik kazasına karışıyormuş.
2012 yılı içerisinde erkek ve kadın sürücüler arasında gerçekleşen kazaların yüzde 47'sinde kadınlar tam kusurlu bulunurken, yüzde 49'unda ise erkekler tam kusurlu bulunmuş.
Kazaların yüzde 93 gibi büyük bir oranında erkek sürücüler sorumluymuş.

Başıma bir iş gelmeyecekse belki de kadınların bu kadar çekinerek araba kullanmakta hakları olabilir diyeceğim. Adres ararken mahalle içinde bile 2 saniye durup baksam arkamdan mutlaka korna çalan, daha yeşil yanmadan korna çalan, en ufak bir tereddütünüzde "yaa karı milleti işte" diye el kol işareti yapan erkeklerin arasında yeterli güveni kazanması zor olabilir tabi insanların. daha geçen gün sürücü adayı bir kadın yanında öğretmen ile gayet tenha bir yerde göbekten dönerken arabayı stop ettirdi, arkasındaki afedersin pzvnk kornaya bastı; insanın mal olması lazım arabanın üzerinde sürücü adayı yazıyor nesine korna çalıyorsun. kadının eli ayağına dolaştı, travmatik bir durum yani daha yeni öğrenirken bir de. abi bi dur bir sabret diye şöyle kolumu çıkardım pencereden, bayaa küfürü yedim.
kadınların mekanik becerileri daha zayıf olabilir, bunu motor tasarımı yapan makine mühendisi bir kadın olarak söylüyorum; erkeklerin de başka becerileri zayıf olabilir, bunlar mühim değil. kadın sürücü görünce saygılı davranın, verin yolu, gerekiyorsa uzaklaşın hatta; şarhoş sarhoş araba kullanmayın, acele ettirmeyin,dibinden takip etmeyin, kornaya basmayın. şu travmaları atlatıp bir kendinlerine gelsinler önce, birkaç kuşak sonra erkeklerden iyi kullanır hale gelirler, hiç merak etmeyin. kadınlar trafik te dahil herşeyi güzelleştirirler değerli roma'lı kardeşlerim.

Kadınları genellememek lazım bende kadınım ve gayet iyi ve sakin araba kullandığımı söylerler. Bence kötü kullananların sıkıntısı panik olmak birazda trafikte pişmek lazım tabi ki. Ama cidden leş gibi kullananlarda var

Az önce bir kamyonu sollarken arkadan gelen araba hiç frene basmadı, sağ şeride geçti. Kamyon 50'yle kendisi 160'la gittiği için birden kamyonun arkasında kaldı. Önüme kırdı, kamyon ile aramızdaki 5 metrelik yerden geçti. Ben sollarken sağdan gelip beni sağladı. 120'yle solluyordum. Bir metre daha önde olsam kamyonun altına girmişti. Kadın şoförlere kurban olsunlar. Makasçıların cehennemin dibine kadar yolu var. Sonra otoyolda orta şeritte önü boşken 60 ile giden adama hızının gerektirdiği şeritte gitmesi için selektör yaptım, geçerken baktım sigara içiyor. Onun yüzünden bir sürü trafik oldu. Bir başka gerizekalı da bu sabah otoyolda nereye gidersem o şeride önüme geçti. Sinyal filan yok. Hasta götürüyor herhalde dedim devam ettim. Hastane içinde tek şertlik kavşakta iki araba sollamaya kalktı. Trafiği kilitledi.

Ben ayna kontrolünü erkeklerden çok daha sık yapıyorum. Sağdan gelir önüme kırar mı, yanından geçerken şeridinden çıkar mı, benden önce sola çıkar mı, soldan gelip en sağa döner mi diye sürekli kontrol etmek zorunda kalıyorum. Köşelere park edip yolu görmeni engelleyenler, otopark çıkışını tek şeride düşürenler, durmak/duraklamak yasaktır tabelasının yanına kamyon park edenler kadın değiller. 40 yaşıma geldiğim gün fahri trafik müfettişi olup hepsine gece gündüz ceza göndereceğim. 34 plakalı beyaz kiralık arabalardan nefret ediyorum. Selamlar.

Sadece kumar içki club5ise ok fazlasını bekleme deniz5istiyosan girne5veya magosa

Gitmeyin bu ikisi yoksa bence. Tas toprak. Cunda daha guzel.

girne artı lefkoşe 2 gün harika olur.
kıbrıs sadece kumar değil. tarihi yerleri çok güzel.

2-3 gun cok. deniz icin girne-magosa+1
kumarhaneler bir girilip bakilasi yerler bence :) ortam degisik. 1saat otur 50tl harca, milleti incele cik. fazlasi bogabilir. sigara-muzik-isik vs.

gezip gorme amaciyla gidiliyorsa araba sart ve girne-magosa pas gecilecekse hic gerek yok.

haa tarihi yerleri var mı yok değil
eski kiliseler,mavi köşk,barbarlık müzesi vs
bunların dışında denizi çok güzeldir
karpaz(burnun olduğu yer) milli park var ve denizleri mavi bayrak almış durumda
havalar bu aralar tadında olduğunda fena olmaz

Simdi ne kadar yavru oldugunu bilemedim ama cok cok kucukse; siringa ve kedi sutu tozu lazim oluyor. Mama yiyebilecek kadar buyukse fuzuli tabi.

lazer dışında hiçbi şey alıp masraf yapmayın, gerek yok.

Kuru mamaya bu hafta geçti :)

dünya tatlısıymış bu :)

bebek kediler tüylü sopalara bayılıyorlar, tek oyuncak olarak onu tavsiye ederim.

kapalı tuvalet bence çok iyi bir şey, bizim kedi ilk geldiğinde açık tuvalet vardı, kapalıya geçince düzene girdi tuvalet alışkanlığı. o yüzden tuvalet için önerim kapalı olanı.

oyuncak olarak minik toplar aldık biz, arada onlarla da oynuyor ama en sevdiği şey minik kağıttan yaptığımız toplar. bu topta önemli olan kedinin ağzıyla taşıyabileceği boyutta olması. dikkat, çok küçük olmasın ki yutabilsin.

ev büyükse bir değil iki tane su kabı önermişlerdi. ikinciyi de koyunca daha sık su içmeye başladı. mama kabı bir tane ve hep aynı yerde.

tuvalet için muhakkak kürek.

tırnak makası biz aldık, normal tırnak makasıyla da kesilebilir ama bu makas o iş için yapılmış, tutması etmesi daha kolay. bir de karşındaki insan değil kedi olunca işi ne kadar kolaylaştırırsa o kadar iyi oluyor. zaten 15 tl bir şey. bence onu da alın.

hemen bır kedı agacı alın.cok kucuk almayın kı buyuyunce de kullanabılsın. tırnaklarını onun üzerinde bilemeye alışsın, gerekirse her kullandıgında mınık bır odul verın baslarda alısması ıcın. kullanmazsa buyuyunce olan koltuklara oluyor cunku :)

kedi okumalarim sirasinda lazerle oynatmayin gibi bir uyari gormustum. cunku kedi avci ve lazeri yakalayamadigi icin siniri bozuliuyor/mus.

soyle bir eldiven almistim; urun.gittigidiyor.com

ama bunla taradiktan sonra kedinin ustunde kalan tuyleri de islak elle alin cunku kedi kendini yalarken bunlari yituyormus.

oyuncaga gerek yok. kediye her sey oyuncak. belki masa tenisi topu buyuklugunde toplar olabilir. sungerden ama. agzinda tutabilsin.
karton kutu ve naylon torbalara bayiliyorlar.

kis icin sicak su torbasi alir, uzerini polarla ortersiniz. sicacik yatar ustune. cama vantuzla asilan dinlenme askisi alabilirsiniz.

ilerde gerekirse tuy kusturan macun alirsiniz.

veterinere giderken vs. kullanmalik kedi tasima kabi.

cok rahatsiz etmezse bir tasma, kacarsa size bulabilsinler diye.

kapali tuvalet +1

kedi tunelleri var, sevebilir oyle bir seyi.

pilli su selaleleri oluyor akan su icebilsin diye.

tabi bunlar hep olmasa da olur.

kedi cimi lazim olabilir. bugday tohumu alip kendiniz ekebilirsiniz saksiya.

Benim kedilerim şu iki ürünü çok kullanıyor.
Tırmalama kutusu: www.zooplus.com.tr
Kaşınma fırçası: urun.gittigidiyor.com

bir dükkana götür, baksınlar.
köprüsüne, sap ayarına bakarlar, klavyesini temizlerler, tellerini falan takarlar verirler sana.

istanbuldaysan kadıköy çarşısında stage var, orası yardımcı olur.

istanbul'daysan kadikoy barlar sokaginda luthier ismail dalgin var.

bi kere gitar baştan dandik, sıfır olsa da dandik, markadan dolayı. çıkacak muhtemel masraf 100 liraları bulacaksa boşuna verme derim, sıfırı 250-300 arası zaten. çünkü o masrafı yapsan da ses çıkartmaktan öteye gidemeyecek yapacağın şey ki başlangıç gitarını böyle bişey alıp sonradan aldığı sesten çaldığı notadan bişey anlamayıp "bu muymuş yea" diyen çok insan var. çok merakın varmış madem, ikinci el cort'tan aşağı düşme derim, iyi araştırırsan temiz ve sağlam bulursun 300 liraya, alacağın ses en azından bir şeylere benzer.

İşten gelir gelmez uyuma. Mutlaka YouTube gibi sitelerde vakit geçirerek uyumadan önce zihnini boşalt. Gün içinde yaşanılan şeylere çok yoğunlaşınca böyle oluyor.

vuuuuu super! hep boyle uyurken konusan birilerini konusturmayi istemisimdir :) cok eglenceli bence. o tarz ucretsiz uygulamalar da var.

napcam'a cevap, durust bir insan olun. bir gun sevgiliniz vs. size uykunuzda sorular sorarsa en azindan basiniz derde girmez.

aynı dert bende de var, çözümü olduğunu bilmiyordum ben açıkcası.

yanında yattığınız kişiden bir şey saklamamaya çalışın yoksa daha kötü dönüşleri olabilir.

bu arada bilinçaltında ingilizce neler oluyor acaba??

Ben de cocukluğumdan beri fena konusurum. Son on onbeş senedir de ingilizce konusuyormuşum. Hatta bu hafta iki defa "noooo!" diye bağırarak uyanmışım kabustan, iyi alay konusu oldum.
Hatta ablamla aynı yerde uyuyorsak sohbet ediyormuşuz uykumuzda.
Çözmeye çalışmıyorum ben. Çözümü varsa bilmek isterim ama.

çözmeye çalışmıyorum +1
sürekli iş güç hasta falan anlatıyormuşum ben bi de yok o sunum yetişir mi bu vaka noldu hocaya danıştık mı vs vs yanında uyuduğum insanların ilgisini çekmeyecek şeyler yani.

Parkinsonla bir bağlantısı olabilir. Bir araştırın bence, yalnız her doktor değil norologla konuşmak gerekir.

parkinson dedin korkuttun beni :(

amcam sizofren hastasi :/ genetik mirasim da bi degisik.

varsa apartman görevlisi ya da muhtarla iletişime geçin. ihtiyaç sahibi olan birileri var mı bilirler illaki.

facebook'ta atmaver diye bir grup var, oraya da ilan açın.

letgo'ya da koyun, 10tl gibi dusuk bir rakam yazarsiniz.

Bulunduğunuz belediyede beyaz masayı arayın. Kendi adamları bizdeki mobilyaları, kıyafetleri aldılar. Kırık falan varsa tamir ettirip ihtiyacı olanlara veriyorlar.

alez denilen bişey var çarşaf gibi ama leke geçirmiyor. ondan alıp iki yüzüne de geçirebilirsin.

alez işinizi görecektir.

karbonatla yatak temizlenebiliyor.

yemek.com

şiş sokulursa kurtulma şansın daha çok. kendini savunma şansın da daha çok. ayrıca silah çoğu insan için kolay bir araç tetiği çekmeye bakıyor, ellerinle birini şişlemek aynı kolaylıkta olmayacağı için bir anlık hata yapma şansın daha az olur silaha göre.

Bir apartmanda herkesin silahinin olmasi mi daha guvenli, yoksa kimsede silah olmamasi mi?

Herkesin silahlanmasinin super bir sey oldugunu savunmak beyinsizlikten de ote bir durum.

Herkesin silahlanmasını savunmak anlamlı değil. Öte yandan ailemi korumak için en kısa zamanda bir silah almayı planlıyorum.

Aynı şekilde herkesin Türkiye'yi terketmesini savunmak da anlamlı değil. Öte yandan insanların Türkiye'yi terketme haklarının olması gerektiğini düşünüyorum.

Bu mantıkla, keşke herkes silah almasa ne güzel olurdu ama alacaksan da alabilmelisin noktasına ulasıyorum.

Çok basit yorunlar var şaşırdım. Arkadaşlar bireysel silahlanma zaten var bugün biraz eşeleyen biri 2000-2.500'e ruhsatsız silah alıp dolaşabiliyor. İllegal yollardan zilah elde etmek çok kolay. Söz konusu kadında bireydrl silahlanma ilr silah elde edebildiği için yapmadı o parayla zaten istediği silahı alırdı, rüşvetle raporla vb bs.

Tam tersi bireysel silahlanmanın kolaylaştırılması lazım. Bugün sokaktaki çapsız adam bilrr silahlanıyor, pkk sempatizanları zaten silah değil otomatik tüfekleri vb sokuyor şehre. İsteyen herkes psikolojik testlerden geçtiği taktirde ailah alabilmeli. Adamakıllı bir kontrol olsa en başından bu kadın alamazdı zaten.

şiş ve tabancayı aynı kefede nasıl düşünürsün?
şiş ile saldırsan, adamın yaralanıp kurtulma şansı var, sana karşı koyma şansı var.
birisine kaza ile ateş etmek şiş ile kazara karnına saplamaktan daha kolay bir ihtimaldir.
onlarca ölümcül kaza var ateşli silahla yapılan
silahın insan üzerine cesaret artırıcı bir etkisi de var. insanı çabuk havaya sokup silahı kullanmasını sağlıyor
var da var. biraz araştır lütfen neden silahlanmaya karşı olundugunu

Amerikada silah kullaniminin sonuclari uzerine bir arastirma vardi, silahlarin dogruldugu kisilerin yarisindan cogu, silah sahininin akrabasi, arkadasi kendi cevresi. Ailenle kavga etme ihtimaliniz sokaktaki random bi adamla kavga etme ihtimalinden daha fazla. Ailenizi koruyacaksiniz diye ailenizden olmayin.

5 yasinda bir cocuk silah kullanarak kolayca insan oldurebilir.

Ben bireysel silahlanmadan yanayım. Suriye'de pkk devleti kurulursa, Türkiye'de büyük oyunlar döner. Elinizin altında silah bulunsun. Umarım ihtiyaç olmaz.


.

silah alacak olan zaten bir yolunu buluyor. oturup forumlara danışmıyor.

öte yandan biri birini öldürmek istiyorsa ona göre planını yapar, kimse farkında olmayabilir.

üçüncü olarak da türkiye'de silah bulundurma ruhsatı var bir de taşıma ruhsatı diye bir şey var. taşıma ruhsatını öyle herkese vermezler. bulundurma ruhsatın varsa silahı bir yerden bir yere götürebilmek için yerine getirmen gereken çeşitli zorunluluklar var. kafana göre silah taşıyamazsın.

bu yüzden muhtemelen kadının ruhsatı sadece bulundurmak içindi. yani kanunsuz şekilde o silahı taşımıştır.

www.youtube.com

Daha iyi bilenler yorum yapacaktır, up niyetine bişeyler yazayım. Yaz başında doğum yapan bi anne ve üç yavrusuna bakıyorum. Süreçte gözlemlediğim; benimkiler neredeyse 3. ayın sonuna kadar emdi ve anneleri onları yalamaya devam etti. Başta yavrular hastaydı, anne bir ara terk etmeye meyillendi, emmelerine falan izin vermiyordu, mamayla şunla bunla bağladım bi şekilde. O ara araştırdığıma göre en önemli konu anne sıcaklığını sağlamak, beslenmesine dikkat etmek ve kakasını takip etmek. Ben kış olduğu için çok zorluk çektim. Her gece iki kez sıcak su torbası değiştiriyordum. Hastalıkları artacak olursa enjektörle destek besin veriyordum. Anne bi kaç gün gelmeyecek olursa popolarını pamukla ıslatıyordum. Bence yaşı çok küçük değil, veteriner desteği ile kotarırsınız. Yavrular için kritik süre 6 hafta oluyor, neredeyse sonundasınız. Kolay gelsin.

Edit: araştırdım falan demişim de, süreci veterinerimizle birlikte atlattık, bilgiler ondan alınma, not düşmüş olayım.

15 günlükken sahiplendiğim kedim temizlik konusunda diğer kedilerinden daha hassas. Diğerleri kumdan çıktıktan sonra gidip tekrar kapatıyor üstünü, sürekli hem kendini, hem diğer 2 kediyi yalıyor. Içiniz rahat olsun. :)

Ben de sahiplendiğimde yaklaşık 40 günlüktü, annesinden daha erken ayrılmış. Bunları hep dövüyormuş anne kedi. Baba tarafına verilmişler, orada da babası ezmiş yavrumu. 40-45 günlükken ben aldım. Çok iyi baktım, sıcak su torbaları koydum filan ama bir hafta sonra ağır hasta oldu. Kusma ishal derken hiç hali yoktu. Ölecek gibiydi. Anne sütündeki koruyucu antikorların etkisi bitmiş. Bağışıklık sistemini güçlendiren pasta verdiler, onu yedirdik. Bir sürü ilaç aldı. Toparladı sonra. İlk geldiğinde bile tuvaletini bulup yapabiliyordu. Arada 10-15 metre mesafe vardı. Kendi kendine gidip geliyordu. Bir kere karıştırıp şekerliğe yapmıştı ama olur o kadar. Şimdi de çok titiz, her gün saatlerce yalıyor kendini. Bembeyaz akça pakça dolaşıyor. Sevgi dolu bir şey. Bizi annesi filan sanıyor herhalde. Purluyor, yalıyor. Çok tatlı.

Biz yaz aylarında olduğumuz için bu isi konusunda bir tık şanslıyız sanırım. Bağışıklık için bahsettiğiniz iğneden yapacak veteriner eve gelmeden önce.

Temizlenme konusunda kendi kendine öğrenemez diye endilesiydim ama içgüdüsel bir şey bu galiba :)

@fraise, endişelenmene hiç gerek yok. anneyle büyümesi her ne kadar işleri kolaylaştırsa da artık kendi yemeye başladığı zaman sıkıntısı kalmaz. yalanması, kumu kapatması falan içgüdüsel.

2 aylıktan 20 gün önce hemen hemen 1 aylık oluyor. Gelişimleri için çok iyi bir durum değil annelerinden ayırmak ama yapabileceğiniz de bir şey yok gibi. 2 ay süt emdikten sonra anneden ayırman en mantıklısı oluyor. Takviye mama ve benzeri şeylerle destekleyebilirsiniz yaklaşık 1 ay kadar. Bir süre "göte yapışmış bok", "evin muhtelif yerlerine yapılmış boklar" gibi küçük sorunlar olabilir. Atlatılmayacak sorunlar değil bunlar.

Tuvaletinin üstünü kapatmama sorunu bendeki 3 yaşındaki azmanda da var. Yavruyken yoktu mesela. Yavru kedilerin üzerini kapatmama sorunu zamanla azalarak biten bir sorun. Takmayın kafanıza.

Yalanmayı kendileri çözerler, onu da siz öğretemezsiniz. Zaten genlerde kodlu bu davranış kalıpları. Anneden ne kadar erken görürlerse, o kadar erken yapmaya başlıyorlar. Kendi kendilerine ortaya çıkar.

Hırçınlığı falan sizinle alakalı şeyler değil ki, tamamen yetişmeyle de alakalı şeyler değil. Karakter meselesi. Yavruyken tam bir afacan olan bendeki ufaklık büyüyünce toraman oldu, yerinden kaldıramıyoruz. İte kaka anca gidip yürüyor birkaç adım, o da keyfi isterse =)

Düzgün bakacağınıza inancım tam benim. Çok panik yapmadan, veterinerle dirsek temasını kaybetmeden hareket ederseniz, hiçbir sorun olmayacaktır. Şimdiden hayırlı olsun, kolay gelsin.

Bazi seyler tamamen icgudusel, kakasini yapiyor fakat kapamayi unutuyorsa patileriyle nazikce kumu kazin, cin gibidir su an o yavru, aninda kapar konuyu. Yirmi gunluk bebeklerin bakimina yardimci oluyorum bugunlerde, bazilari yattiklari yerden kendilerini yalayip temizliyorlar, aklimi cildiriyorum, ama bazilari da biz yardimci olmadan kaka yapamiyor. Sunu demeye calisiyorum esasen, her kedi ogrenir bu saydiginiz seyleri, fakat kimi yirmi gunlukken ogrenir, kimi iki aylikken. Cok takilmayin bu konuya.

Bakimiyla ilgili olarak a/d mama alin, ve kuru mamasina karistirarak verin. Bagisiklik sisteminin guclenmesinde faydali olacaktir, dort ayliga kadar bunu yaparsaniz sonraki donemde hem cok hastalanmaz, hem de ilk asilarini kolay atlatir. Kedi bakmak dunyanin en kolay seyi, kirk gunluk yavru da artik yuvadan kopup gidecek yasta, bos yere endiselenmeyin. Fotografini koyun, biz de gorelim :)

anne sutunu yeterince icemedigi icin bagisikligi her zaman daha dusuk olacak. hastaliga yakalanma ihtimali daha fazla olacak. yani bunu olurler anlaminda soylemiyorum, kedidir, birsey olmaz demeyin, her zaman iyi bakin yeter. usutmesin cocik.

yavru kediler için anne sütü gibi mamalar var ılık su ile karıştırıyorsunuz veriyorsunuz. aptamil gibi bir şey benim evde doğum yapan kedim 4 yavrusunu emzirmek istememişti o zaman sora sora bulup almıştım.
yassı kaselere koyuyordum bebekleri de yanına yaklaştırınca koşup içiyorlardı sonra anneleri gelip içmeye ve bol bol emzirmeye başladı kedi sütü gibi birşey adı aklıma gelmedi pet shopların hepsinde olur.

Ornegin diger kisiler de igrencse hayir :)

O kisilere sor bence rahatsiz olur musunuz diye sor cunku simitin kokusundan bile rahatsiz olanlar var.

Bu mevsimde kesin olursun, evet. Kışın oturduğum ofisin mutfağı vardı, küçük olduğundan iyi ısınıyordu, erken gelen arkadaşlar kahvaltıya yumurta getiriyor diye 2 arkadaş mutfakta kahvaltı etmeyi bıraktık. Öğlene kadar kokusu kalıyordu ve yemeyen için berbat kokuyordu çünkü.

Edersin.

evet rahatsız edersin.

manuel +1

Yemeyeni bırak bazen sabah evde yumurta yediğim halde ofisteki mutfaktan gelen yumurta kokusu beni bile rahatsız ediyor.

O protein illa alınacak diyorsan nezaketen bir sor diğer dört kişiye.

Biraz katı olacak şekilde kaynatıldıysa sorun yok bence.

Sabahları yumurtayı evde soy ofis dışında göm gitsin. Parkta bahçede.

yumurta kadar saçma bir yiyecek yok, patron olsam işten atarım o kadar nefret ediyorum yumurta kokusundan.

içimden küfür ederim o derece

sabah sabah yanımda kokulu kokulu yumurta yiyen adamı boğarım. boğmaktan rahatsız olmam.

bence yumurta, balik gibi kokulu seyler yenmez, galeta, elma, cekirdek gibi hatur hutur ses yapacak seyler de yenmez. bunun les gibi ter kokulu gelmekten farki yok. buyuk kiroluk. ama bu gozler hepsini gordu. dedim bende var bir ariza demek ki.

haşlayıp sıcakken yiyeceksen kokmaz. evden getirip ya da soğuduktan sonra yiyeceksen bok gibi kokar ortalık.

ıyyyyy iğrenç.
cevreye gitmesin diye ertesi gun ise gidecegim gunlerin aksaminda sogan, sarimsak yemiyorum. bu tip yemekleri cuma ve cumartesiye sakliyorum.

illa ofiste olacaksa çiğ yumurtayı shake yapıp iç.
muz, yulaf vs de koy içine, blenderdan geçir, ok.

Tchibo ya da 3.dalgalara gidip özel isteyebilirsiniz ama biraz pahalı oluyor öyle.

kahhve.com'dan almıştım, memnun kaldım.

Federal kullanıyorum güzel.

starbucks tan alıyorum. starbucks ın ki kalitesiz, kötü diye okudum. ikea dan aldım bir paket ama o iyi gelmedi bana. ikea dan alma.

www.probadorcolectiva.com
www.kronotrop.com.tr
www.petracoffee.com

Türk kahvesi Nuri Toplar (eminönü)..filtre kahve ise bir sonraki sagdaki sokakta kolombiya..kamboçya..brezilya..v.s..cuvalla cekirdek kahve satan bir dükkan var

enpara kampanyası varken kafeingo'dan almıştım. şimdi sanalbaharat.com'dan alıyorum. onun dışında urban coffee, kahve fabrikası da kullanmıştım.

tazelik icin sinbo'dan 40tl ye ogutucu oneriyorum.

metrodan alıyorum fiyat performans en iyisi o

Probador+1

Ganitto gayet iyi. (git: www.ganitto.com)

Ahmet Örken - Bisiklet (Muazzam başarılı bir genç)
Mustafa Sayar - Bisiklet (Kendi düzenlediğimiz Tour of Turkey'de doping yapıp etap birincisi oldu, sonra tabi ülke olarak bizi itin kıçına sokmuş oldu, bu yüzden tüm dünya tanır)
Sinan Şamil Sam - Boks
Semih Saygıner - Bilardo
Yasemin Dalkılıç - Serbest dalış (nası yapıyor anlamıyorum)

dagci fotografci renan ozturk

Renan Öztürk'ün ne kadar türk olduğu tartışılır. Adam türkçe bile konuşamıyor. O yüzden onu türklerden saymazdım ben. Babası türk, o kadar.

Dağcılarımızdan Tunç Fındık'ı sayabiliriz. Çok ünlü değil ama dağcılık camiasında tanınabilir.

Onun dışında Semih Saygıner +1 diyorum.

Kenan sofuoğlunu kimse bilmez motorculardan. Düşük seviye motor sürüyor

Naim süleymanoğlu gelmiş geçmiş en iyi haltercilerden kabul ediliyormuş. sinan şamil sam, kickbox ve güreşte de bilinen sporcularımız vardır. Baktım şimdi Hamzan Yerlikaya için sakatlıkları olmasa gelmiş geçmiş en iyilerden olafak deniyormuş ama erken emekli olmak zorunda kalmış. Rıza Kayaalp falan da var. Semih Saygıneri tüm 3 bant bilardo camiası tanır ve sever. En başarılı sporcumuz. Aklıma gelmiyor başkası açıkçası

bu arada Kenan Sofuoğlunu dünyada tanıyan eden yok. bizimkiler abartıyor. 17 18 yaşındaki bebelerle yarışıyor adam çünkü. bizde kimse motorsporlarıyla ilgilenmediği için sadece şampiyonluk odaklı düşünüp "oha adam motorda dünya şanpüyonu olmuş" deniliyor. halbuki kenan sofuoğlu gayet tırt bir motorcudur. motorsporlarını takip edenler ne kadar tırt olduğunun farkındadırlar muhtemelen. o yüzden onu saymasan iyi olur :)

naim süleymanoğlu - halter

hamza yerlikaya - güreş (asrın güreşçisi seçilmişti bildiğim kadarıyla)

semih saygıner + 1

kenan sofuoğlu'nun çok tanındığını düşünmüyorum ben, motogp'de yarışsa tanınırdı belki.

semih saygıner/bilardo.tek geçerim kendisini.

Çok tanınmaktan ziyade başarılı ve alanında saygı duyulan desek daha doğru olabilir. Misal yukarıda bahsedilen Ahmet Örken çok tanınıyor diyemeyiz ama başarılı midir, yani.
Başarılı olanlar: Gureste Taha Akgül, Rıza Kayaalp, jimnastikte kendi adıyla anılan ve kendisine ait 2 hareketi literatüre gecmis olan Ferhat Arıcan sayılabilir. Eger formunu korursa da Ramil Guluyev olacaktır. Salih Yoluc var le mans 24 saat yarışlarına katılan ilk Türk. Bir de Kubra Dagli tekvando dünya sampiyonu ve Tutya Yılmaz olimpiyatlarda Simone Biles ve takımının olduğu jimnastik dalında gayet gelecek vadetti. Bunlar yeni nesil tabii tarihe girmedim. Teniste gururumuz da Marsel İlhan ahahah.

@want2die doğru söylüyor. Steavia olabilir ama erkeklerde uzun süreli kullanımı iyi değilmiş

Bal diyeceğim ama piyasadaki balların çoğu şekerden(zehir) daha kötü.

Şekeri azaltarak bitirin. En güzeli bu. 3 hafta - bir ay sabredeceksiniz.


.

Şeker hakikaten bırakılabilen bir şey. Şekersiz çay kahve hayatta içemezdim. Sigarayı bırakırım şekeri bırakamam diyodum. Spor yaptığım dönemde şeker atmadan içemediğim için uzun süre çay kahve içmedim. O derece uzak kalamıyodum. Sonra ne olduysa denedim ilk etapta hakikaten zor oldu içemedim ama sonra alıştım ve şuan şekerli içemiyorum çay kahve, içince garip geliyo. Benim de tavsiyem şeker almayabileceğin yönünde.

imla:edit

imkansiz diye bir sey yoktur. sekerin sagliklisi yok. olsa cayima onu atardim. ama yok. sigarayi ve sekeri beraber birakmis biri olarak, 3 aydir caydan tat almiyorum. ama israrci olmak lazim. caydan da tat almayiver.

Günlük alman gerekeni aldığın sürece problem yok. Tek bir öğünle yorum yapılmaz.

hedefin ne? yağ yakmak mı? kas kütlesi kazanmak mı? sıkılaşmak mı? günlük alman gereken cal değerin nedir? ona göre yorum yapalım :)

hedefim kas yapımı ve sıkılaşma

günlük kalori ihtiyacım: 2650 kalori

sutu niye ictin ki? protein az kalmis.

Anlamadim ben butun gun yatsam bile o kadar yemekle kolumu kaldiramam butun gun ne yedigini bilmeden nasil yorumlayalim ki? Ama eksik kalori almissin spor sonrasi icin o bir gercek. Gerci seker = kalori ama tabii ne derece kaliteli karbonhidratlardan gelecek kalorinin yerini tutar bilemem.

benim bir arkadaşım geçen ay, gecenin bir yarısı köpeğe çarptı. neyse ki hızlı bir şekilde çarpmadı. aldık hemen, tanıdık bir veteriner vardı, açtırdık kliniğini, kontrol etti kırık var mı diye, iğne yaptı, gönderdi. şimdi arkadaşımın bir köpeği, köpeğin de bir adet sahibi var.

bu kadar olmasa da siz de en azından bir veterinere götürün, o sırada yetişmeye çalıştığınız yerden daha önemli diye düşünüyorum.

bunun için trafik sigortası karşılıyor veteriner masraflarını diye bir söylenti var ama hiç emin değilim o yüzden yanlış yönlendirmeyeyim. en mantıklısı alıp veterinere götürmek, sonrasında hiçbir şey yapamasan bile aldığın yere bırakırsın.

bir hayvana çarptığınızda tedavi masraflarını trafik sigortası karşılıyor.

hayvanları severim beslerimde ancak yaralı hayvan saldırgan olabiliyor. Yaralı hayvanı nasıl arabaya alıcaz?

öyle bir durumda eğer yaşıyorsa ilgilenmek ve veterinere götürmek gerek. onu o halde bırakamayız.
ayrıca 5199 nolu hayvanları koruma kanununda şöyle bir ifade var:
MADDE 21. — Bir hayvana çarpan ve ona zarar veren sürücü, onu en yakın veteriner hekim ya da tedavi ünitesine götürmek veya götürülmesini sağlamak zorundadır.

Veterinere götüreceğiz

mikahakkinen'İn cekincesini nasil giderebiliriz.

Veterinere goturmek zorundadir degildir filan olayini sormamistim pek.

Arabaya nasil alacagiz? Veteriner nasil bulacagiz? Ne diyecegiz?

Hocam sorunu çok iyi anlıyorum. Benim de sık sık düşünüp içimin gittiği bir soru bu. Ama ben olsam şöyle yaparım:

Öncelikle araçta bi battaniye bulundurulmalı. Bagajda mesela. Nerde gerekeceği belli olmaz. Böyle bi durumda da yaralı hayvanı bu battaniyeye sararak araca koymalı. Su verilmeli öncesinde mesela. Sarılıp bi şekilde hızlıca araca konulmalı. Orda bırakıp gitmek asla asla insanlığa sığmaz diye düşünüyorum. Sonuçta beni o battaniye arasından ısırsa bile ben ölmem. Ama bırakırsam o ölür.

Kendi şehrimdeki tüm veterinerlerin yerini biliyorum. Bence de Şehrimizdeki bize yakın lokasyonlardaki birkaç veterineri bilmeliyiz, göz aşinalığımız olmalı. Çünkü bu araç kullanan herkesin başına gelebilir. O vicdan da insan olan kimseyi rahat bırakmaz diye düşünüyorum.

belediyelerin bunla ilgili bir birimi olmasi lazim. ben bir kere aramistim ama haftasonuydu, acmadilar telefonu.

müzisyen değil ama izlersern seveceğin bir film.

(bkz: begin again).

Begin again izlemiştim çok güzel film

sugar man izledin mi?

(bkz: it might get loud)

İkisini de izlememiştim, izlerim

shine a light. martin scorsese'nin. rolling stones hakkında.

belgesel degil ama muzikli seviyorsan Once

Tezgahın üzerine koyuyorum. Gömülü lavabo. Çünkü çok yaşlıyım ve destek almadan ayakta duramıyorum.

lavaboya yaslanıyorum sağ elimle.

* çükümü tutuyor. Çişim geliyor benim diş fırçalarken (:

Saçlarımı topluyor.

hiçbişe yapmıyo. duruyo öyle.

çişim varsa işiyorum o esnada.

Belimde.

Ufuk +1 maalesef :D

Sacimi filan duzeltiyorum banyodaysam. Ama dis fircalarken genelde evde dolandigim icin kitaplik bile düzenleyebilirim.

cebimde

Dişimi fırçalarken, bi' ayağımı klozet kapağının üstüne atar, boşta kalan kolumun dirseğini dizime koyup, eğilerek fırçalarım.

saçlarımı toplamadıysam ki nadiren olur o, saçımı tutar. yoksa lavaboya yaslayıp eğiliyorum. neden eğiliyorum bilmiyorum. 1 şeyler yaparken eğilmek gibi 1 huyum var, engel olamıyorum.

ben sol elimle fırçalıyorum.sağ elimle sallanan uzuvumu tutuyorum.boşa sallanmış olmasın diye.

aksam bakicam napiyomus

az önce dikkat ettim, ensemi ovuşturuyomuşum ya :( böyle sorular sorup durma deli edicen bizi :(

kalacağın yerin havuz spor salonu vb imkanlarının olması iyi birşey ama sürekli çalışacağın ortamda olmak bence güzel birşey değil. ayrıca işe gidip gelmeyeceksin diye kötü bir semtte yaşama bence.

araban olacağı için ulaşımın rahat olabilir.(trafiği saymazsak) ama istanbulun çoğu yeri lafta istanbul. çekilmiyor.

anadolu yakasında istanbul denilecek yer pek yok. kadıköy iyidir.
üsküdarı ben pek sevmiyorum. üsküdara bağlı olan cumhuriyet mahallesi olabilir. libadiyede geçen fiber altyapı cektiler libadiye olabilir.

avrupa yakası olursa masrafın çok olur gereksiz kalabalığa girebilirsin. avrupayı bilenler birazdan bilgi aktarır ama üç beş kuruş ucuz olucak diye istanbul denmeyecek varoş yerlerde yaşama bence.

Havuzu spor salonu iyi bir site aidat dahil en az 1500 lirayı bulur en iyimser tahmin net 3000 lira ise maaş hiç düzenini bozma.

maaş net olarak 3k civarına geliyor sanırım. bahsettiğiniz türde siteler aidatla birlikte 1500 lira alıyor. faturalar ıvır zıvır giderler vs elinizde 500 lira bi para kalır. bence de düzen bozmaya değmez. ha ama bu işi aldıktan sonra istanbul'da yükselirim diyorsanız o başka.

O para için istanbula gelme diyen olmadıysa ben diyorum gelme olduysa tekrar edelim gelme:) Ya 4500 net olsa ancak yaşarsın hem de izmir gibi yeri bırakıp geliyorsun:/ kariyerin için önemli olduğunu varsayarak cevap verecek olursam; ancak anadolu yakası maltepe tarafında site falan bulursun. Zaten anadolu yakası bence daha güzel sıkılınca bostancı suadiye taraflarında takılırsın ama az bir parayla yaşacağını bil.

benim anlamadığım evden çalışacaksan neden istanbula taşınıyorsun?

Açıkçası ben de 4500 brüt ile İstanbul'a taşınmak istemenin şaşkınlığını yaşıyorum. Hele de evden çalışmak için. Hele de İzmir'den gelerek. Hele de :)

İzmir'deki skaladan dolayı 4500 brüt fırsatı iyi gelmiş olabilir ama İstanbul için çok vasat, hiç bozma düzenini. hahahaha @sta en mantıklı soruyu sormuş.

4500 brüt çok boktan. yıl sonuna doğru o maaş 2binlere düşer. bence 4500 için istanbulda, hem de yalnız yaşayıp kirada oturmak tek kelimeyle saçmalık. belki İstanbul dışardan cazip görünüyordur, bilemem ama emin ol pişman olursun. 4500 brüt maaş çok çok kötü.. bence yol yakınken işten vazgeç. ya da daha fazla talep et. en boktan evlerin kirası bugünlerde 1500'lerden başlıyor. Ne yiyip ne içeceksin?

Bu şartlarda İzmir'den istanbul'a taşınmanız bence mantıksız. Şöyle bir şey yapabilirsiniz, görüşmeye geleceğiniz zaman günü birlik geliş dönüş uçak bileti alırsınız. İstanbul'a taşınmaktan daha mantıklı.

Gün önceden belli ise 200-300 TL'ye hallolur o işte.


.

herkese tek tek tesekkürler, Istanbul meselesi, aylık toplantıların istanbul merkezde gerçekleşmesi nedeniyle olacakti, ancak denildiği gibi bu gidisle İzmir'de kalmak daha iyi olacak gibi. Toplantilarin oldugu zamanlarda da izmirden gidip gelecegiz artik. Yeni düzeni izmirde kuracagiz belli ki.

tasinma, nakliye, esya, boya badana, internet vs. baglatma, depozito falan derken zaten maas farkindan kazanacagin geliri harcamis olacaksin ilk yil icin.

uygun fiyatlı bulursan neden olmasın...

siradaki alacati.

Valla uzmani degilim ama olsa duyardim gibi geliyor illa bir sekilde kulagima gelirdi yani. Yani varsa da hic duymadigima gore pek iyi bir yer olmayabilir.

tr.foursquare.com

seddulbahir - buyuk kemikli arasinda yok. o bolde sehitliklerin oldugu kisim. kumsal var, inip yuzebilirsiniz ama tesis vs. yok. buyuk kemikli'de 3 tane balikci kulubesi var. guner kaptan'in yerine ugrayabilirsiniz. size severse verandada cadir kurmaniza izin verebilir. b.kemiklinin orda yol bitiyor. daha ust kisimda komur limani var. guneyli-bolayir ksimindan emin degilim. gelibolu-kilitbahir arasi da yok. burhanli'nin oralarda bir tesis gormustum deniz kiyisinda. ama kamp yeri var mi bilmiyorum.

www.gezenbilir.com

@for the record

Kapatepe cadır almıyor ve günübirlik kabul ediyor. Ayrıca 20.30 tesis kapanıyor.

Duzeltme:kabatepe

n11'de var bir şeyler.
urun.n11.com

urun.n11.com

sarj aleti, ic camasiri, ayakkabi, kimlik fotokopisi, kadin icin hijyenik ped, belki bir 50tl.

powerbank, pil, biber gazı, bushcraft bıçağı, arbalet.

isviçre çakısı, ıslak mendil, el feneri, düdük

edit: çocuk varsa oyuncak olabilir, ağrı kesici, soğuk algınlığı ilacı vs.

aile fertlerinin mutlaka kullandığı ilaçlar varsa birer tane konulabilir ve tarihi geçmeye yakın yeni alınanla değişerek kullanırsınız, aynı şekilde gözlük yada lens kullanılıyorsa onlardan da gerekir diye düşünüyorum.

ufak kazma&kürek gibi bir şeyler, yakınlarınızdan birinin göçük altında kalması durumunda kullanılmak üzere. varsa silah yoksa birine ciddi zarar verebilecek bir alet de işinize yarayacaktır, adapazarı depreminde altınları toplamak için çevre illerden gelen hırsızlar oldu, mümkün olduğunda küçük banknotlar halinde olabildiğinde para, karaborsa alıp yürüyor,fener vb. uzun süre ışık verebilecek bir alet

bug out bag diye aratırsan youtubeda bir çok tutorial var. tam olarak aynı senaryo olmasa da işleyiş aynı.

bence güzel bir tablo olabilir. hani insanların "olsa hoş olur" dediği ama "sonra alayım, şimdi buna para vermeyeyim" dediği şeyler hediye olarak güzel geliyor bana.

eksik bi ihtiyaçları var mı öğrenme şansın varsa o şekilde daha iyi olur.

onun dışında paşabahçe mağazasında çok güzel şeyler var, oraya bakabilirsin ev için herhangi bişey varsa yakınında.

Ben yukarıdaki iki cevabın karışımını yapıyorum. Yani 'olsa hoş olur' denilen şeyleri almayı tercih ediyorum ama almadan önce soruyorum. Zira ihtiyaç olanlar bir şekilde alınıyor da bu tarz hafif lükse kaçan şeylere insanların eli gitmiyor. Hediye gelmesi güzel oluyor. Sizin de kuzeniniz olduğuna göre sorabilirsiniz bence.

Yok ben sormayayim sürpriz olsun diyorsanız; kahve seviyorsa starbucks'tan bodum marka prench press, güzel bir kahve ve başka bir yerden güzel iki kupa alinabilir.

tablo, biblo gibi dekorasyon ürünleri kesinlikle dünyanın en saçma hediyesi. bir kere adamın yaptığı dekorasyona senin alacağın tablonun uyacağı, daha doğrusu ev sahiplerinin bunu beğeneceği ne malum? en hoşlanmayacağım hediye bana sorulmadan alınan, evimin dekorasyonunu etkileyecek garip gurup ürünler olur herhalde.

bir ihtiyaçlarının olup olmadığını sorabilirsiniz. çok daha makul olacaktır. eğer yok derlerse, sembolik bir hediye yeterli olacaktır. minik bir mutfak aleti, borcam(evet yeni evli insanlar bunu almayı unutuyorlar), battaniye vs.

Dekoratif hediye konusunda super kahraman +1
Beğenmeseler de ayıp olmasın diye göz önüne koymak zorunda hissedecekleri bir süs eşyası almayın.

Kahve içicilerse mesela bir aeropress, chemex seti ya da moka pot alabilirsiniz. Ya da waffle makinesi?

Çok şubesi olan bir yerden alış veriş yap, içine değişim kartı da koydurursun, yeni evlilerse her şey vardır zaten. Eğer çok özel, şık bir hediye almak gibi bir düşüncen yoksa, bir evde birden fazla olsa da işe yarayabilecek bir şeyler al. Mudo'ya bakabilirsin, fikir edinirsin, hediyelik güzel şeyler oluyor. Hem değiştirmek isterse seçeneği bol olur.

Kahve fincan takımı olabilir. İkili ya da altılı. Değişim kartı da olsun mutlaka.

ara, kuzen su an marketteyim de, hemen soyle neyin eksik de, kafasi karissin, bosluguna gelsin, soyleyiversin ne lazimsa.

Sadece ihtiyaçları olan bir şey varsa alın. Onun dışında hediye almayın lütfen. Adet diye diye bize bir sürü gereksiz şey geldi, şimdi onları çaktırmadan atmaya çalışıyorum.

İlla bir şey alınacaksa bir mağazadan hediye kartı alın.

Kahve fincanı takımı evet bizde yaklaşık 16 takım var hepsi eş Dost arkadaştan hediye geldi. :)

Bir şişe şarap veya monopoly jenga tarzı bir oyun olabilir. Tabii ne kadar eğlenceli insanlar ona bağlı biraz da.

aman diyim kahve fincanı olayına girme. ev fincan dolu anasını satim.
kuzeninin annesini ara, bir ihtiyaçları olup olmadığını sor. eğer öğrenemezsen, yaşadığınız yerde boyner varsa oradan kendi zevkine göre bir şey al ve değişim kartı koy içine. boynerde istedikleri bir şeyi mutlaka bulurlar en kötü ihtimal.

bayilirim surprizlere ^^ olsa da heyecanlansam.

Evet ben de sevmiyorum. Senin gibi düşünüyorum. Gelişigüzel olan şeyleri sevmiyorum genelde.

Hayır. Tamamen yoksun işi.

ya ben daha ziyade sürpriz yapan insanın beklentisini karşılayamamaktan korktuğum için sürprizlerden hoşlanmıyorum.

çünkü günümüzde sürprizler aslında sürpriz yapanının kendisini tatmin etmek için yaptığı ya da bir yerlerden gördüğü birilerine anlatmak için yaptığı şeyler oluyor. geçekten karşımdakini ne mutlu eder, karşımdaki ne ister diye düşünülmüyor.

çok hoşlanırım, deli gibi hoşlanırım. keşke her gün süpriz yapılsa bana.

ben de sevmiyorum, aynı şeyleri hissediyorum seninle. genel olarak fazla kontrolcüyüm, bilmemek-plansızlık hiç hoşuma gitmiyor.

İyiyse elbette

Sevmem.
Güzel bir şeyse huzursuzluğumu belli etmemeye çalışırım ama genel olarak hiç hoşlanmam.

Sürprize göre değişir. Güzel bir sürprizse severim tabi. Aniden gelişen planlanmamış olaylara karşı negatif bir tutumum yok. Güzel bir olaysa aniden gelişse de olur. Neden olmasin

Sevmiyorum, kontrolüm dışında gelişen şeyler beni tedirgin ediyor +1
Gerçi sürpriz var sürpriz var, ufacık bir hediye vs. ise sorun yok ama büyük bir organizasyon falansa çok huzursuz olurum, hoşuma gitmez.

Severim ama hiç yapılmaz. Kendi kendime de yapamıyorum.

Sevmem gerek yok.

İyi bir süprizse bayılırım ama beni tanımayan nelerden hoşlandıüımı bilmeyen bir insan saçma bir süpriz yaparsa baya gerilirim ve hiç hoşuma gitmez.

Eğer iyi yapılmış, hoşuma gidecek bir sürprizse bayılırım. Mesela sürpriz paketler, sürpriz toplantılar...

Çat kapı gelen misafirli sürprizleri sevmem ancak erkek arkadaşımın sürpriz yapması filan hoşuma gider. Onun dışımda samimi olmadığım insanların da bana süpriz yapmasından hoşlanmayabilirim çünkü absürd kaçacak bir ortam oluşabilir. Sadece yakınımdaki insanların süprizleri mutlu eder. Dolasıyla büyük oranda haklısın bence de.

sürpriz yapanım yok. arkadaşlarımın yapılacağı sürprizleri de önceden tahmin etmiş oluyorum, sürpriz olmuyor bana :/

Alakasız bir grup insan (ilgilenmedigim akrabalar vs dahil) kendi zevk/isteklerine göre düşünüp süpriz kisvesi altında zorla bir aktiviteler yaptırmaya çalışıp adına süpriz diyorsa hoslanmam.
Ama eşim, yakın dostlarım süpriz yaparsa sevinirim. Özellikle eşi süpriz yapanları imrenerek izliyorum, tabii ki burada zikredilen süpriz kavramı görümcelere gitmek veya yıldönümünü kaynanayla kutlamak vs değil.

Bayılırım

tam olarak kobuzchu kiz +1, esaslı bir control freak olarak normal şartlarda kendim için yapacağım bir plan dahi olsa habersiz ve kontrolüm dışında gelişmesi beni ürkütür.
hastalık işte ¯\_(ツ)_/¯

ben de aynı senin gibiyim. kontrolüm dışında gelişen şeyler beni gerginleştiriyor.

hayır.nefret ederim.

Genel olarak katılıyorum fakat sürprizi kimin yaptığına ve içeriğine bağlı olarak hoşlanacağım sürprizler de olabilir.

parklar ve bahceler? kurucesme parki mesela. bir de katlanir sandalye. termos.

maçka parkı da olabilir.

Salt Galata. Kutuphanesi var ama oyle dediginiz gibi sadece ogrenci degil.

trafi uygulamasını kurun.

Kuzguncuk ve çevresi
Trafi uygulaması +1

Sariyer. Kirecburnu.

Baltalimani. Ataturk arboretumu.

Kadikoy cunku cocuklu aileler yok. Kosturan ve zirlayan cocuklar, 5 kisi yan yana gezen avam insanlar yok, sehir kulturunu benimsemis insanlar var ornegin yolun sagindan gecmeyi biliyorlar kadinlara okuz gibi bakmiyorlar nargile kafaleri doldurmuyorlar.

Geçen sene Kurban Bayramı'nda aynı hayalleri kurmuştuk, Şeker Bayramı'nda boşalmıştı İstanbul çünkü, bir yere gitmeyip İstanbul'da kaldık, Anadolu Kavağı'nda gidelim, oh trafik de yok demiştik ve sonuç: Anadolu Kavağı - Üsküdar arasında korkunç bir trafik...
İstanbul'da geçirdiğim bayramda boş olarak gördüğüm tek bölge Kadıköy Belediyesi sınırlarıydı.

*bebek sahil hattinda yuruyus, dondurma-wafil-kahve keyfi ya da bunun moda sahil versiyonu

*adalar

*belgrat ormaninda piknikimsi

-Atatürk Arboretumu
-Adalar
-Cihangir-Roma Merdivenleri
-Moda Sahili

Eskiden Galata.

Kalin etleri en iyi degerlendirmenin iki yolu var kanimca, reverse sear ve sous vide. Ikisini de denedim, reverse sear biraz daha pratik geliyor sous vide makinam olmadigi icin. Fakat sonuc olarak sous vide belki bir tik onde olabilir. Her ikisi icin de termometre sart. Ben sous vide'i bir buz kutusunda istedigim dereceyi tutturana kadar sicak soguk karistirarak yaptim. Buz kutusunda oldugu icin sicaklik cok dusmuyor. Eti koyduktan sonda cok az sicak su eklemistim ve 1 saat sonra 1 derece dusmemisti bile. Istenilen pisime ulastiktan sonra da cok sicak dokum tavada muhurleyip gomebilirsiniz.

youtu.be

aynen bu videodaki gibi yapıyorum ben. çevreden de fena yorumlar gelmiyor.

üst üste konmuş 2 parmak büyüklüğünde bonfile alıyorum genelde. 1 adeti 150-250 gr arası değişiyor.

1 gece dolapta bol zeytinyağ,karabirer az sarımsak ve 1-2 tatlı kaşığı asidik sıvı içerisinde tutuyorum(soya sosu şarap vs)

etleri pişirmeden 1 saat kadar önce dolaptan çıkarıyorum bişirmeden önce tekrar karabiber hafif bir tuz serpip 10+ dk kadar yüksek ateşte ısıttığım döküm tavaya koyuyorum.

buradan sonrası aslında damak zevki 100-140 sn arasında tek tarafı ellemeden tutuyorum daha sonrasında arkasını yine bir o kadar tavanın sıcak tarafına koyacak şekilde bırakıyorum.(genelde etin kalınlığına bağlı olmakla beraber 110 sn yeterli oluyor)

piştikten sonra tahta bir zemine koyup 1-2 dk arası eti bekletiyorum sonrasında afiet olsun.

Baş parmağın kalınlığında iki dilim bonfile alıyorsun, tuz karabiber ve zeytinyağı ile etlere güzelce masaj yapıp oda sıcaklığına gelene kadar dinlendiriyorsun, tavayı iyice kızdırıp etleri üstüne bırakıyorsun, tam 60 saniye sonra öbür yüzünü çevirip daha önceden hafifçe ezdiğin 3-4 diş sarımsağı, taze biberiyeyi ve yarım kaşık tereyağını tavaya ekliyorsun, o yüzünü de 60 dakika pişirdikten sonra çevirip 30'ar saniye daha birer yüzünü pişiriyorsun, her bir yüzü 60+30=90 saniye pişmiş olacak, sonra tavadan alıp 10 dakika dinlendiriyorsun, (çünkü dinlenirken de pişiyor) sonra dilimleyip tık tık ekmeksiz götürüyorsun.

Bonfileden başka et alma. Çok fark ediyor. İstanbul'daysan nereden alacağını söyleyeyim. Kilosu 68 lira, iki dilimi 13 lira tutuyor. :)

adamsınız timsahlar adam!!! akşam gelin birlikte yiyek !

iyi pissin istiyorsan tavad muhurledikten sonar kisa sure firinda pisirmeye devam edebilirsin.

Zorlu'da Eataly var.

kozmonot pub?

eataly nin marketinde mevcut ama restoran kısmının internetteki menüsünde göremedim.
İçmişliğiniz varsa tabi ki de..

4 levent'te cool jr var, limoncello var mi menude bilmiyorum. bir arayip sormak lazim.

Taksim'de Pizzeria Pera'da var. Pizzaları da çok iyi, sonrasında içmiştik fakat likör diyince ben normalde hafif alkol anlıyorum, belki daha önce içtiklerim yanlıştır, fakat buradaki limoncello direkt sahibinin yaptığı, bir ay mı ne etil alkole yatırdığı baya sağlam alkollü acı bir şey. Ben sevmiştim çok ferahlatıcıydı ama yakıyordu. :D

www.tripadvisor.com.tr

Ferah ve havadar bir şekilde açık havada dans etmek büyük keyif. Yeme içme çok kuvvetli değil ama ortam çok güzel.

alkol ve yemek fiyatları nasıl peki ortalama olarak?

aslında, cumartesi öğlenden gitsek; denize girip, kurulanıp, üst baş değiştirip, akşam takıldıktan sonra gece dönebilinecek bir yer mi?

Denize girme olanağı yok Peyote'de. Fiyatları hatırlamıyorum ama ne çok ucuz ne çok pahalı gibi kalmış aklımda, fıçı bira ~15 olabilir.

gevende konserine gitmistik bir ay falan once. bayildim ben. cok guzel ortam. genisce bir bahce gibi. sahne var, kofte ekmek veren bir stand var, bir de bar tezgahi var. etkinlige gore sandalye oluyor orta alanda. koselerde buyuk hoparlorler var. birani alip, duvara oturup muzigini dinleyebiliyorsun. acik hava mis gibi, arkanda deniz. agaclar kuslar. mutlaka gidin derim. vapurun yanastigi yerden yuruyerek 15-20 dakika suruyor, hafif yokus var. keske istanbul'da daha yakinda olsa oyle mekan.

Gittim mekan çok ferah ve eğlenceli. Yemek yemedim ama alkol vs var işte.

Havalar güzelken bolbol gidilesi.

peki peyote'ye yakın girebileceğimiz bi plaj var mı? bunun da tavsiyesini alırsam süper olur.

sabahtan gidelim yüzelim, akşamüstü peyote'ye geçelim istiyorum.

@rajaz orada denize girilen tek yer martha koyu diye biliyorum. Arasi cok yakin sayilmaz ama ne kadar uzak olabilir ki adada.

Ben de deliriyorum. yakın arkadaş çevremde yanlış yazan yok, hatta biri dalgınlıkla ya da yanlış basıp hata yapsa hunharca dalga geçiyoruz.

Ama...çalıştığım iş yerinde (ki eğitim ortalaması baya iyi) millet haldır huldur yazıyor deler dalar.. Deliricem anlayacağın. Sessiz kalıp kendince dalgasını geçmen dışında bi önerim yok malesef.

Kendin bol bol yaz. Yazım kurallarına verdiğin değerin sınırlarını genişlet. Mesela anlık konuşmalarda bile dikkat et. Bir süre sonra mükemmeliyetçiliğin bir sınırı geçtikten itibaren çok da faydalı olmadığını, kendin bile hiç ummadığın hatalar yaptığını göreceksin. Bu senin dengeye gelmeni sağlar.

Fakat bir yandan da, başka konulardaki tepkilerini hassas olduğun konular üzerinden ifade ettiğini zannediyorum, buna bi dikkat et. Anadile saygı ve sevgi -bana göre- her şeyin üstündedir ama denge şarttır, çünkü mükemmel olamayız.

@yaren anlık mesajda kısaltma bile kullanmam ve hatalar yaptığımı falan görmedim. ikinci paragrafını da anlamadım.

Yani hani başkalarına kızıp olmadık bi anda patlarız ya, veya hayatın bütün kahrına çilesine olan tepkimizi -mesela- futbol maçlarından çıkarırız ya, seninki de birazcık buna benzemiş veya bu hale yaklaşmış olabilir.

Anadil konusunda alabildiğine bilgi ve bilinç gerek. Fakat bu bilgi ve bilinci, insanların iç dünyalarını hal ve hareketlerini anlamadan dayatmaya kalkışırsak o zaman başarı değil haşarı üretiriz. Yani çok tepki olur, hem de zıt etkilemiş oluruz, insanlar inadına yanlış yazabilirler bile. O yüzden bir yandan insanların nasıl bir zihin durumunda veya bilinç(sizlik)le yanlışlara lâkayt kaldığını gözlemleyip anlamak ve ihtiyaçları göz önüne almak hem bizi yumuşatır hem de daha kısa sürede daha başarılı olmamızı sağlar.

Yani eğer bu alanda çevremizi bilinçlendirmek istiyorsak.

sinirlenmiyorum fakat yazım hatası görünce o kişiyi ciddiye alamıyorum.

dil esnek bir iletişim ortamı, çok da sınırlamamak ne bileyim anlatımla zenginleştirmek lazım. bu açıdan baktığımda yanlış yazılmış sözcüklere ne bileyim kısaltmalara filan çok darlanmıyorum. farklı bir anlatım tarzı benimsemiş diyip geçiyorum. kendim hata yapmamaya dikkat ediyorum fakat yazım yanlışına kuduracak kadar kafayı yemedim, bence sen de sakin olmayı dene :)

o zaman: twitter.com

sizi kudurtan tam olarak nedir? atiyorum, her sey'i bitisik yazan birini gordunuz. onu oyle yazma nedeni buyuk ihtimal bitisik yaziliyor zannetmesi. yoksa neden yanlis yazsin degil mi? ya da ozensizlik olabilir. ya da ogrenip unutuyor, kafasinda tutamiyordur.

aklinda tutamiyor diyelim, cok zeki degil. gerci ileri bir zeka gerektirmiyor ya bu durum, neyse. peki bu ona kizmayi gerektirir mi? oyle dogmus napalim?

bilmiyor olabilir dedik. cunku gercekten berbat bir egitim sistemimiz var. e ben biliyorum ama naber diyecekseniz de azinlikta oldugunuzu unutmayin. cook buyuk bir kesim, entellektuel olanlar dahil, bilmiyor cogu yazim kuralini. ya da eksik biliyor. bunun sebepleri ayri bir tartisma konusu.

ozensizlik var bir de. sizi kudurtan bu mu acaba? sizin onem verdiginiz bir konuda baskasinin umursamaz davranmasi? eger oyleyse rahatsizliginizin dozunu bastan bir degerlendirebilirsiniz cozum olarak.

yanlis yazan kisi cok sevdiginiz biri olsa gene delirir misiniz? anneanneniz, babaniz yanlis yazsa bu kadar rahatsiz olur musunuz?

yazım hatasını sadece internet ortamında görebileceğimizi düşünerek yorumumu yapıyorum.

14 yıldır falan internet kullanıyorum; yazım hatası yapan ve hatta zamanında "yha, qie, shey" gibi abuk subuk şekillendirmeler yapan herhalde binlerce insanla etkileşime geçtim internet üzerinden. benim deneyimlerime göre bu insanların tek bir tanesi ama tek bir tanesi bile kaliteli insan diyebileceğim karakterde değildi.

yazım hatası görünce kudurmuyorum ama karşı tarafın kalitesiz biri olduğu kanaatine çok net varıyorum artık. yer imleri çubuğumda da www.facebook.com bu adresi barındırıyorum, kafamın karıştığı bir durum olursa açıp bakıyorum.

edit: attığım linke tekrar baktım da adamlar "maalesef" kelimesini bile ekleme gerekliliği hissetmişler. o derece artık durum.

Yazım hatası maalesef sadece internet ortamında görülmüyor, kitaplarda bile o kadar çok var ki. Televizyonda, sinemada, altyazılarda, reklam panolarında ve şu an aklıma gelmeyen bir dolu yerde.

Düzgün yazılmasını beklemek çok da abartılı bir istek olmasa gerek.

Bu nedir mesela? twitter.com

Bu soruya cevap yazan herkesin doğru yazması manidar olmuş :)