Saygı duydum, vuracak varsa da sizsiniz 61 kilo dile kolay

voovv tebrikler. boy uzun sanirim

Çok değil 173 cm.

aman allahım

saygi duydum, helal olsun.

Her görüşümde eriyosun

tam hoppa olmuşsun. tebrik ederim.

Muhteşemsin! Tebrikler:)

Darısı başıma, amin

Tebrikler.

Fazla mı zayıflamışsın?

yerim ataşehir'de diyosun. :D iyi iyi.

Londra skygarden datnet Ataşehir değil ama sen hobi olarak her gördüğün gökdeleni Ataşehire benzetebilirsin.

Allah aşkınıza fazla mı zayıfladın ne ya size de kilo beğendiremiyoruz.

fiyuuuuuuuuu

bakma sen onlara, süpersin.

ek: zamanında yüz vermeyen olduysa süründür şimdi hepsini.

Tebrik ederim işte hava atacaksanız böyle şeyler içim atın.

Oha harika olmuşsun tebrik ederim.

umumi tuvalette fotoğraf çekerken vermek istediğin mesaj nedir?

'çok kakam var' mı?

çok yakışmış ama kiloluyken de güzelsin.

Body acceptance akimi sacmaliga kapilmayip, irade gosterip, kendini kandirmayip azmetmis ve harika bir seye donusmussun, bunun icin tebrik ederim. Kendinle barisik olmak budur. Bravo.
Fazla bile zayiflamissin:)

hayran kaldım, harika olmuş :) spor da yapılmış belli. tebrikler!

Tebrik ederim sahane olmussunuz. Sisko sisko gezip beden olumluyorum ben yeaaa diyenlere ornek olsun.

daglar taslar size kurban olsun hamfendi

piercing guzelmis ama onu da birakmissiniz, bi septum falan fena olmazmis

çok çok çok güzelsin, çok tebrik ederim! kendine yapabileceğin en büyük iyiliği yapmışsın ♥

Resimlerin hangisi sizsiniz ? Nasıl başardınız tebrik ediyorum. Azmin ve çalışanın elinden hiçbirşey kurtulamaz.

Bomba gibi olmuşsun ;)

Tebrik ediyorum, fotoğrafın hemen altında çıkan manken benzemişsiniz

helal sana, fazlasıyla giderin olmuş ;)

Tebrikler. Ameliyat desteği var mı, helal olsun demeye geldim.

ornek alin kizlaaaaaaaaaaaaaar.

foto yok. ben de bakıcaktım /:

Ya nerde? :(

bir yeme bozuklugundan baska bir yeme bozukluguna gecmis gibisin, aferin.

olabilir yoksa dişi kaybedersin.

merhaba, 10 gün önce falan bitmek bilmeyen bir diş için dişçiye gittim. kadın (bayağı iyi birisi ama benim ona ilk gidişimdi) röntgen çekti "bu dişe yapılacak bir şey yok artık çekmek zorundayız" dedi. ben de "kanal tedavisi yapsak da mı kurtulmaz?" diye sorunca "kanal tedavisi yapılmış zaten sana, bir dişe iki kez kanal tedavisi yapılmaz, bir şeye yaramaz" dedi. ben de duymamıştım ve bilmiyordum, daha derinlikli araştırmanı tavsiye ederim.

Yaklaşık 1 senedir apseli olan dişim için acil çekilmesi lazım dendi ama implant falan uğraşırım diye çektirmedim. Başka bir doktora randevu aldım üniversite hastanesine gitmemi tavsiye etti,orada yaparlarsa iyileşir dedi. Endodonti kliniğinde 1 ay önce kanal tedavisi yenilendi şu an çok memnunun. Apse iyileşti. Bi üniversite hastanesine görün derim.

siz bu soruyu daha önceden sözlükte sormuştunuz galiba öyle bir şey hatırlıyorum. daha fazla vakit geçirmeden yaptırın tedavinizi, uzatmanız halinde dişteki vaziyet ilerleyip dişinizi kaybetmenize sebep olabilir. sorunuzun cevabı, başarılı sonuç alan vardır alamayan vardır. kanal tedavisi olmayı düşünmüyorsanız bildiğim kadarıyla diğer seçeneğiniz dişinizi çektirmek olacak. hangisini tercih edersiniz?

bunu yapıp başarıya ulaşmış olan var kabulse?

dişe ve kişiye çok bağlı olmak üzere, bir dişe 3 defa da kanal tedavisi yapılabilir. yapılan tedavinin doğruluğuna göre değişir bu iş.

yani ideal yapılan bir kanal tedavisi varsa ortada ve ona rağmen dişin durumu iyi değilse, o zaman apikal rezeksiyon vs tedaviler denenir. ikinciye kanal tedavisi yapmazsın.

ama ilk kanal tedavisi düzgün değilse, düzgününü yaparsın ve iyileşmeyi izlersin.

milyonlarca diş var kanal tedavisi yenilenip başarılı şekilde ağızlarda bulunan.

3 dişimin de kanal tedavisi tekrarlandı ve 25 yıldır kusursuz kullanıyorum. kanal tedavisi endodonti uzmanına yaptırılır.

toygan bora hocaya gittim ben hep. evet pahalıdır kesinlikle ucuz değildir ama alanında çok çok iyidir

Kadın başka arkadaşlarına nasıl hitap ediyor? Bir arkadaşım var, annesine, babasına, ablasına, yeğenine, kedisine, bana, benim sevgilime, diğer yakın arkadaşlarına... aşkım diye sesleniyor. Bu da böyle bir manyak diye kabullendik, ben de ona bebeyim diyorum, öyle anlaşıyoruz.

Samimi olduğu herkese aşkım, bebeğim, kuzum diye seslenen kadınlar var, onlardan olabilir. Öyleyse arkasında bir şey aramamak lazım.

Hiç normal değil tamamen saçmalık

Cok sacma.

Sorun yok. Aradaki yakinlik derecesi onemli.

Başıma bir iş gelmeyecekse benim midem bulandı.

normal değil. birbirlerini gondiklemeyi düşünüyolar muhtemelen.

Erkegi kadin arkadaslarindan biri gibi goruyor. Yoksa agdasini magdasini elin adamina neden anlatsin bi kadin?

Kadin arkadasi gibi samimi olmus. Bana bi zarari olmaz dusuncesinde demek ki.

ps: kadin gorusu.

ağzı alışmıştı, herkese aşkım diyordur orada sorun yok
ama akıntı, ağda, kuku detaylı gibi meseleler pek olası değil.
kız çok "arkadaş vari" bile olsa, herif kesin "gondiklemeyi" düşünüyor.
Kesin...

Olabilir de olmayabilir de. Kadin belki herkese oyle hitap ediyordur bilemeyiz.
Ama biraz ilerlemye acik durum.
Erkek agir meric degilse bir seyler dusunmeye baslayabilir, bir seyler yapabilir.
Bende de var boyle bir tane bebegimli neli, hala sevismedik. Sevisirsek haber veririm referans olmasi acisindan.

Iyi de arkadaslik bu degil mi zaten.
Bunu diyebiliyorsan ve bisey olmuyorsa arkadassindir.
Bunu diyemiyorsan zaten potansiyel goruyorsun demektir.

Ağdasını akıntısını anlatmak ne ya, insan sevgilisine anlatmaz o kadarını. İğrenç

erkek feminen biri mi? bence degil. olsaydi soruyu sormazdin zaten.

belki de gizliden sevgilidirler nerden biliyorsun?

Başka samimi arkadaşlarına nasıl hitap ediyor +1

Ablamın bir arkadaşı (biraz da kalın sesli bir ablaydı) bana "ağhşkıımmm" anneme de "abblammm" derdi. Bir ürperiyor tabii insan.

ya çocukluk ya da libido.

ikisi de normal değil tabii.

normal değil,
kadın varoş.

Kesinlikle sevgili değiller. Kadın biraz rahat bir tip ama başka bir arkadaşına böyle dediğini duymadım. Erkek de hiç feminen biri değil.

iki kişinin ilişkisinin "normalliğini" tartışmak size yada bize düşmez sanırım. neden arkadaşlıkta bu kadar ileriye gidilemesin? kadın ve erkek arasındaki arkadaşlığın evrensel kuralları mı var?

benim kız arkadaşım kendi arkadaşına dese ayar olurum
bir kız arkadaşım bana dese yine ayar olurum

anormal, az ötede yaşasınlar.

En fazla lisede olur böyle şeyler. Bana o yaşlarda bile anormal gelirdi ama herkes bir olmuyor.

Gözlemlerime göre yetişkinlerde ilgiye aç kadınlar yapıyor bunu. Erkek de kadını beğense zaten durmazdı ama yan cebinde tutuyor işte terslemeyerek.

bir kadının hoşlanabileceği erkeğe öyle şeyler anlatacağını sanmıyorum. bence kadın erkeği erkek olarak değerlendirmiyor bile o onun kız arkadaşı.

Bu tip bir arkadaşlığı olmayan biri için anormal gelebilir fakat maalesef durum sandığınız gibi işlemiyor. Böyle bir arkadaşım var. Elbette hitap konusunda bu kadar sevimli değil fakat hemen her şeyini anlatabilecek kadar yakın görüyor kendisini bana. Bunun ne varoşlukla ne de "gondik" amacıyla alakası var.

10 yıllık arkadaşım. Ne o bana farklı bir niyetle yaklaştı ne de ben ona farklı bir niyetle yaklaştım. İlk gün nasılsak yine aynı şekilde devam ediyor. Fikri olmayan biri için evet, mide bulandırıcı fakat aradaki muhabbet yine sizin sandığınız gibi ilerlemiyor.

Dolayısıyla ne anlatması kolay ne de anlaması. Tek diyebileceğim şey samimiyet frekansınızın belli bir seviyede olması ve sürekli o seviyede kalması sonucuyla kendiliğinden gelişen bir durum. Ne olumlu düşünüyorum ne de olumsuz.

İlk uzama sırasında bir dönem homeless gibi dolaşacaksın, onu şimdiden göze al derim. Ben 7 yıl uzattım, yanlar (sadece kulak üstü) ve ense harici makas değmemişti saçıma.

www.eksiduyuru.com

arada gidip kırıklarını aldırmak mantıklı ama genelde bu işlem berberin orantısız güç uygulaması sebebiyle maalesef istenen sonucu vermiyor. evde yapılabilecek bi yöntem bulup uygulanabilir.

berbere gitme düzelticem diye kısaltırlar

Berbere gitme +1
Kırıkları alıcam ayağına köklüyolar bütün o uzattığın saçları

İlk 1 sene Yeşilçam'da her rolü alacak gibi geziyorsun abi ondan sonrası bir şeye benzemeye başlıyor.Bırak kendi halinde uzasın.

uzun saç kesebilen berber bulman lazım ki çok zor. berberlerin %95'i bilmiyor uzun erkek saçı nasıl kesilir.
bulduğunda ise uçlarından çok kısa yani 1mm falan aldırman lazım ki kıvrılmasın saç düzgün uzasın.
tabi normal mahalle berberine gidersen 3 numara yapıp gönderir seni.
zor iş erkek saçı uzatmak. salarsan da insan içine çıkamıyorsun bence uzasa da bir şeye benzemiyor.

18 yıldır uzatan biri olarak yazıyorum, sadece ense ve favorileri aldırmak için git. ense derken ense kıllarını kastediyorum, saçların uçlarına bile dokunmasınlar. ilk 2 yada 3 ayın sonunda sadece ense ve kulak üstünün uçlarını düzeltirmek için git. saça üstlerine falan hiç dokunmasınlar. erkek kuaförleri uzun saçtan anlamıyor. eskiden kadın kuaförlüğü yaptığını iddia eden biri katlı keseceğim diye chuck norris in saçlarına çevirmişti, bildğin kakül bırakmıştı la adam :))))

bir diğer seçenek de tanıdık bir kadın kuaföründen rica etmen. annenin, kız arkadaşının, yakın birinin bildiği bir kadın kuaförü varsa ondan rica et ücreti muakbil dediğim düzeltmeleri o yapsın. 7 sene kadar önce saçlarımı kestirmeye karar vermiştim, belimdeydi, kadın kuaförü bir hanım kesmişti saçlarımı. ömrü hayatım boyunca olduğum en iyi saç tıraşıydı. iyi bir kadın kuaförü bulursan kaçırma 2 - 3 ayda bir düzeltmek için ona git.

Tahmin yürütüyorum; IP adresi, çerezler...

Tabi ki telefon numarası yüzünden. Benim rehberimde yer alan bazı isimlerin (araba ustam, bakkal vs) adresleri de bana öneri olarak çıkıyor.

telefon tek başına etkili mi emin değilim. kendi adıma insta hesabım yok, takma adla aldım sadece sanat sepet işi yapan hesapları takip edeyim diye. şu ana kadar hiç rehberimdeki kişiler öneri olarak gelmedi. uzun süredir de kullanıyorum. olay sanırım shangrilla nın dediği gibi bir şey ortak hesaplar aynı ip leri kullanıyor. gerçi instagram bir uygulama web sayfası değil, uygulamalar çerez kullanır mı emin değilim lakin aynı telefon üzerindeki ortak hesaplarda böyle bir sorun ortaya çıkıyor orası belli.

instagram hesabını telefon rehberi ile eşleştirdiğinizde rehberinizdeki bir numaranın açtığı instagram hesaplarını görebiliyorsunuz. ben bu şekilde arkadaşlarımın çok fake hesabını yakaladım/yakalıyorum. bunu ek bilgi olarak söyledim. senin durumunda ip adresi, çerezler vs etkili olmuş olabilir.

bu soruna en net ve kesin cevabı askerlik şubesinden öğrenebilirsin. askerlikle alakalı konuları internetten yada forum sitelerinden, kulaktan dolma bilgilerin aktarıldığı yerlerden öğrenmeyin. ufacık bir yanlıştan dolayı saçma sapan şekilde başınız ağrıyabilir. en iyisi şubeyi aramak, olmadı şubeye giderek sormak.

child of light. eminim çok sevecektir. yalnız arada hikayeyi çevirin siz.

imrendim size nedense :)

To the moon

Sevgi, saygi iceren guzel bir hikayesi var.

İngilizcesi fena değil, özel okula gidiyor, en kötü sözlükten bi iki bakıp anlıyor oyunları genelde. Zaten ben de onun yaşindayken İngilizceyi öyle öğrenmiştim :D

To the Moon aklımdaydı aslında, child of light da bildiğim bi oyun ama evet güzel olur. Teşekkürler

Bu arada, yutup yerine oyunlarla ilgilendigi icin gozlerinden opuyorum onu. Aramizda indie oyun seven gencleri gormek cok guzel :D indie oyun ingilizce kelime ezberini genisletir ve genclerimizi kivrak zekali yapar :)

nedense this war of mine diyesim geldi.

this war of mine fazla ağır ve karamsar olur bence :D

cuphead, ori and the blind forest, to the moon ve child of light indirdim şimdilik. Bitirdikçe veririm sırayla ki baya idare eder bence. Cuphead'i o çok istiyodu. Baya zor falan dedim ama ikna edemedim, denesin bakalım bi :D

Pharaoh

store.steampowered.com

geçenlerde bedavaya aldığım what remains of edith finch.

What Remains of Edith Finch diyecektim ama yazılmış.

Limbo, A Story About My Uncle, Life is Strange( Bu belki biraz ağır olur), Hollow Knight, Don't Starve( Belki tekdüze gelebilir)

Indie oynamayan biri olarak bu oyunları önerebilirim.

Never Alone (Kisima Ingitchuna)
store.steampowered.com

Gris
store.steampowered.com

little big planet
worms
gta

machinarium
botanicula
cruchel
the tiny bang story

birlikte oynayacaksanız

overcooked 2

@kullanıcı adı

gta mı :D

little big planet pc'de yok,machinarium benim de aklıma geldi ama sever mi bilemedim. Worms'un da hoşuna gideceğini sanmıyorum.

ilgi meselesi.
ilginizi/dikkatinizi çeken şey aklınızda kalıyor.
hedef koyup odaklanmaya çalışın

Hayır ilgi meselesi değil. Çok popüler bir pop şarkısının nakaratını hiç dinlemenize rağmen bilmeniz gibi bir şey çünkü boca ediliyor her yerde...

Çok fazla bilgiye maruz kalmanın sonucu. Bazen her şeyi kapatıp sohbet etmek lazım. Bazen telefonu almadan dışarı çıkmak yürümek lazım.

yalnız bu durum çok vahim. geyiği çok yapılıyor ama ben tv izlemeyen tayfadanım. sadece akşam yemeklerinde yarım saat bir saat ses-görüntü olsun diye açarım. bir kaç sene önce bir arakdaş grubu bir muhabbet ardından şunu dedi "tv izlemiyorum diyosunda maşallah tv de ne var ne yok hepsini biliyorsun" yani düşün o yarım saat bir saatlik izleme bile ne kadar yer ediyor. internette durum daha da vahim. tv de hiç olmazsa kendi seçip sınırlayabiliyorsun, internette tamamen kendisini, arifin mençıstıra attığı gölü ararken songül karlı sütyensiz videosunda bulan adam gibi oluyorsun. ve bu "ilgini çekmeyen şeye bakma" denecek bir durum da değil, internette gezinmenin doğası gibi bir şey bu.

Alay ederler aslında ama o dediğin zamanlardaki adamlar beyinde gereksiz bilgi olmasın diye mezar taşı bile okumazmış. Evrile çevrilen bu olay günümüzde "mezar taşı okumak günahtır" gibi saçma bir hale gelse de çıkış noktası bu.

Benim de çocukluğum kral TV ve televole karşısında geçti ve sağda solda bir şarkı duysam sözlerini komple bilmemle her seferinde dehşete düşüyorum. Ayyynı dediğin gibi beynimizi iğfal etmişler, ediyorlar hala. Yoksa kapasitemiz çok daha yüksek olabilirdi. Hipnozla beyin boşalttığını iddia edenler var keşke gerçek olsa. Ünlümsü birisi beyninden istemediği anılarını sildirdiğini iddia ediyordu. Umarım bu teknoloji ilerde gerçek olur ama buna da izin vermezler ya. Böyle yaşayıp ölcez herhalde.

HDD çıkartmadan takamazsın hocam.

Bende X550JK serisi var, dvd rom yerine taktım SSD'yi. Mis gibi.

hocam onu takamazsın m2 slot deniyor bunun girdigi yere
yani hdd yi cikarip takacaksın
ya da dvd rom u cikartip caddy diye bir alet alıp oraya takacaksin

www.youtube.com

şu modelse eğer yok zannedersem harici ssd yuvası. bi drive caddy al denildiği gibi, dvd romu çıkartıp harddiski oraya tak, ssd'yi de hardiskin olduğu yere tak.

yalnız drive caddy'ler iki tip biri kalın biri ince. hangisi olduğunu öğrenip öyle al derim. o açıdan en sağlıklı yöntem dvd okuyucu ve hdd'yi çıkartıp bunları tükkana gösterip öyle almak.

hocam
cift hdd li laptop da var 2.5 + dvd rom olan
üzerinde m2 sata portu olan ssd takılan + sata portu olan laptop da var
msi gp62 2qd leopard
kullandıgım laptop direk

daha 2 ay oldu olmadı aynı işlemi yaptım. benim aldığı ssd aşağıdaki linkte. o sıralar 480 küsür fiyattaydı bayapı iyiydi. amazondan express kargoyu seçersen ertesi gün elinde oluyor.
www.amazon.com.tr

yapman gereken şey şu, optik sürücüyü çıkartıp yerine caddy denilen kızak vasıtasıyla eski hdd yi takacaksın. hddnin yerine de ssd yi. caddy ler hepsiburada da, gitti gidiyorda falan 20 - 30 tl ye satılıyordu hatırladığım kadarıyla. dikkatli olman gereken şey şu, optik sürücünün kalınlığı. iki ölçü var biri 12.7 mm diğeri 9.5 mm. bunu öğrenmenin en garanti yolu optk sürücüyü çıkartıp bir cetvelle kalınlığını ölçmek.

biraz meşakkatli gelebilir, özellikle laptop u daha önce açmadıysan ama gözün korkmasın, 5 dakikalık iş.

hepinize çok çok teşekkür ederim galiba dvd sürücüyü çıkarıp ssd takmak gerekecek.

windows sistem kaynaklarını çok sömüren bişey, arkaplanda bi nane yapıyodur ondandır.

mesela benim bilgisayarımda ekran kartı da yok macbook pro diğer özellikleri hemen hemen aynı

300 tane raw açıyorum kasmıyor, hatta 1.5 2.5 gb lik psd dosyaları hazırlıyorum kasmıyor.

@killerbee yav işte o takılma anlarında görev yöneticisine bakıyorum işlemci, ram kullanımı standart seviyede, öyle artış falan yok ki ek olarak "yanıt vermiyor" gibi bir ibare de yok.


anlamadım gitti. hayır daha bir çizim tableti aldım (wacom) ondan şüpheleniyorum.

wacomu söküp dene bakalım. windowsta wacom değil de başka tablet kullanıp sıkıntı yaşayan arkadaşım oldu.

daha önce olmayıp yeni olması düşündürücü.

programlar korsan mı?

photoshop'un ileri düzey ayarlarını yaptın mı? mesela cache bellek, cache disk ve ileri seviye ekran kartı ayarları cpu mu gpu mu kullanayım falan?

ayrıca bilgisayarın chipset driveri diğer driverleri güncel mi?

eski sürüm yükleseniz? windows 10 kullanın. belki windowsta indirdiğiniz yere bağlı virüs vardır. antivirüsler çok kasıyor. defender çok kasıyor

@killerbee galiba wacomdan kaynklanıyor, bugün fare ile 3 saat kadar kullandım hiç başıma gelmedi. ileri düzey ayarlarda gpu kullanılıyor, onu cpu yaparak deneyeceğim ilk olarak. olmazsa şu an elimdeki 2018 (malum yerlderden) versiyonu, 2019 deneyip o da olmazsa @ipmus90 ın dediği gibi eski versiyonları deneyeceğim. cs6 ya kadar yolu var :)

yalnız işte asıl ilginç olan bu olayın az layer lı dosyalarda olmaması, layer arttıkça ortaya çıkması. zaten hobi olsun vakit geçireyim diye almıştım wacom u, toplasam bu 3. yada 4. çalıştığım dosyadır.

tick or didn't happen

Genelde üniversite diş hekimliğinde İlk girişte ön tanı bölümünde muayene olduktan sonra onların yönlendirdiği bölümün sekreterinden randevu alabilirsiniz.

Siz isterseniz direk istediğiniz bölümün sekreterliğini arayıp randevu alabilirsiniz.

eğer kanal tedavisiyse sorun adsm lerde kanal tedavisi için endodonti ye yönlendirmiyorlar, diş hekimi kendisi yapıyor. devlet hastanelerinde de aynı durum olabilir. diş hekimliği fakültelerinde genel kontrolden sonra yönlendirilir.

nasıl randevu alınacağını söylemişler zaten ama daha önce ankara üniversitesinde kanal tedavisine gittim ve kesinlikle gitmemeni tavsiye ederim. denek olarak tam 12 röntgen çekildim. tedaviyi yapmaya çalışan kızcağız yaklaşık 3 saat uğraştıktan sonra ayakta duracak halim kalmamıştı. üstelik bu öğrencilere üniversite doğru düzgün malzeme de vermiyor. birbirlerinden kalem ucu ister gibi malzeme istiyorlar ne yazık ki.

ama tabii yine de siz bilirsiniz.

tarayıcı değiştirin.

uzun süre opera beta kullandım neden sonra bir güncelleme geldi ve aynı dert hasıl oldu. epey kurcaladım ama çözülmedi. ben de normal opera kurdum, sorun kalmadı...

720p50 veya 720p60 mı ne yazan videolarda bana da oluyor bu, 480'e düşürüyorum bitiyor. ekran kartının yetersizliğine yordum ben.

"gkhncnzdgn"
ekran kartınzı ne?
10 yıllık pcde onboard ekran kartı ile takılmıyor. sorun ayalarınızda.

bir şeyler buldum. sorun sanırım avira dan kaynaklanıyormuş. yabancı forumlarda son 1 hafta 10 gündür aynı sorundan şikayet edenler var.

eğer youtube gibi platformalrda video izlerken mikro takılmalar yaşıyorsanız ve farenin tekerleğini kullandığınızda yine saliselik takılma sorununuz var ya avira yı tamamen sistemden kaldıracaksınız -uninstall etmeniz lazım devredışı bırakmak işe yaramıyor- yada chrome u yönetici olarak çalıştırmanız -sağ tuş- gerek.

aynı sorunu yaşayanlar için duyuruyu silmiyorum.

kaderde kendi duyurumuza tik atmak da varmış. keh keh keh.

@gkhncnzdgn şunu dener misin:

ayarlar > gelişmiş ayarlar > sistem > Kullanılabilir olduğunda donanım hızlandırmayı kullan seçeneği açıksa kapat, kapalıysa aç.

arkadaşın duyurusu altında daha çok benim duruma odaklanılmış, teşekkür ederim ve soru sahibi kusura bakmasın.
evet, ikisini de denedim. amd apu a4-4000. 12gb ram, w7, opera/chrome.

@retorique onu düşündüm ama o kadar o kadar rahatsız edici ki şahlandıramıyorum bile,son çare ürologa gitmeden bir patlatayım dedim ama sonuç değişmedi :(

otururken farkında olmadan sıkışıyor olabilir mi tetisler? bacak bacak üstüne atarak falan. bir kaç ay önce benzer bir şeyler olmuştu, daha rahat oturmaya başladım, kesildi. bir kaç gün dikkat et bakalım, rahat oturmayı dene, sıkı pantolonlar giyme. ben de ameliyat alan yoktu tabi o ayrı.

@issiz karga
belki de dediğin gibi zorlamaya dayalı.biraz daha bekleyeyim bakalım.toefl öncesi sinir bozdu bu durum.

Multitouch kapatilabiliyor sadece kaleme duyarli hale getirebiliyorsun avantaji sanirim elle cizimlerde falan zoom in out gibi gesture lar yapmak. Ancak Intuos Art Small var bok gibi geldi bana da yengenede. Ben sanatci falan degilim zaten yengende ressamlik var denedi biraz dijital ortamda paintle cizdi biseler ama tiskindi resmen. Gerci bizimkine piyasadaki en iyi mali da alsan kalem kagit ister. Ama bana da pek hos gelmedi ufak olani. Eglencelik alacaksan al ama pro biseler istersen alma Intuos Art Small deneni, satali oldu bir sure zaten.

yok zaten el kağıda, tuvale, kaleme, fırçaya alışmışsa kolay beğenmez. onu anca wacom un cintiq modeli var, ekranlı, bayağı pahalı modeller onlar paklar.

şu an en merak ettiğim şey small olan küçük gelir mi, 1024 ile 2048 arasındaki hassasiyet farkı.

Bilmiyorum daha once kullandin mi ama o tablet ekranin tamamini temsil ediyor yani touchpad gibi calismiyor. Istersen touchpad gibi de calistirabilirsin ama sanirim cizerler pek boyle kullanmiyor. Isbu nedenle ufak olmasi baya bir dezavantaj.

koca ekranı fare ile kontrol ederken fareyi ne kadar ufak alanda dolaştırdığını düşün. boyut profesyonel değilsen o yüzden çok mühim değil. ben medium olanı kullanıyorum ve gayet memnunum 17 inç ekran ile uyumundan. ha alışması bayağı uzun sürüyor, onu söyleyeyim.

multi touch söylendiği gibi açıp kapatılabiliyor. açtığında kalemle kullanamıyorsun, yani kullanabiliyorsun da elini tabletin üzerine dayadığında algıladığı için mantıksız oluyor. o direkt parmak ile, büyük bir touchpad gibi kullanma amaçlı getirilmiş bir özellik ve bence gereksiz. bir senedir var tabletim, toplamda iki kere açmışımdır maksimum. basınç hassasiyeti güçlü olanı tercih etmeni öneririm.

hepsi normal de fayans yerine salam demesi garip. bir problem olabilir gibi.

bana hastalık belirtisi gibi geldi. bir uzmana görünmesinde fayda var elbette.

Denk gelmiş de olabilir. Biz buradan ne desek boş. Tabii ki bu bir hastalığın belirtisi de olabilir. Böyle belirtisi olan bazı hastalıklar biliyorum. Ama ne ben profesyonelim ne de internet üzerinden tetkik mümkün bir şey. Yani dediğim şey şu. Hiç buradan cevap alıp evham yapmayın ve bir doktora başvurun. Bir şey çıkarsa ona göre hareket edersiniz. Bir şey çıkmazsa da içiniz rahat olur.

ben de çok yaparım bunu. zihnen yoğun mu?

lütfen doktora gidin. Erken tanı hayat kurtarır. Şimdi yazmak istemediğim bir şeyin belirtisi gibi.
Umarım hiçbir şey çıkmaz.

Eğer bu aralar ekstra bir yoğunluğu varsa olabilir ancak yoksa alzheimer vs. gibi bir durum olabilir doktora görünmekte fayda var.

annem yıllardır bana önce ablamın ismi ile seslenir, sonra kendi ismimle. birinden bahsederken de senin söylediğim xli denklemden geçiyoruz. ben de kelimeleri çok karıştırırım konuşurken. çok önemli bişey değil gibi. ama yaşlılık belirtisi de olabilir. alzheimer belirtisi de olabilir. yaş 59 olmuş, bi doktora görünebilir yine de.

@candide,
hemen öncesinde kahvaltıda salam yemiştik, ondan çağrışımla dedi.

@damla sakızlı dondurma
evet zihnen sürekli yoğun, iki farklı evde yaşayan iki farklı yaşlımız var onlarla koşturuyor, üstüne ev işleriyle uğraşıyor ve sürekli kendine yeni işler çıkartıyor. asla dinlenmiyor.

bu dediklerin bende de oluyor her zaman değil kafamın dolu ve yorgun olduğum zamanlar

psikiyatri servisine gözükmekten bir zarar gelmez. psikolog arkadaşımla konuşmuştum bunu, ben dedim bazen yarım cümleler, aşırı devrik cümleler kuruyorum, ahmet yerine mehmet yazıyorum, neyim var demiştim. kafan sürekli meşgul diye oluyor o bişeyin yok demişti.

ileri derece anzeymer hastası anneannem bile annemin yaptırdığı çeşitli testlerde bazı değerlerin düşük çıkması ve ona yönelik tedavi yapılmasıyla bir ileri dereceden normale dönüş sağlanmıştı.

yani bundan bile olabilir.

aynı şekilde annem de bu tür şeylerden kuşkulanıp anneannem de de anzeymer olduğu için şüphelenip psikiyatri servisine gözükmüştü(tam olarak bununla ilgili değil)

ama adam anzeymer ihtimalini de değerlendirip bişeyin yok demişti.

bu tip sonucu ciddi olabilecek şeyleri burada sormayın. yani bahsi geçen şey bir nezle, diş ağrısı, karın ağrısı gibi şeyler değil. eğer sizi rahatsız eden bir durum varsa gidin hemen doktora. sizce duyuruda bir nörolog olup da bu başlığı görme ihtimali nedir? cevap verenlerin hemen hemen hepsi "kaynımda da var" kafasıyla verecek cevapları. şimdi siz benim yazdıklarıma göre hareket ederseniz ve allah korusun annenizde sonradan bir rahatsızlık çıkarsa ne olacak? burada yazanları dikkate aldığınız için erken tedavi şansını kaçıracak anneniz.

eğer rahatsız edecek durumdaysa, lütfen doktora götürün annenizi.

İnşallah değildir ama hastalık belirtisi olabilir, bir nöroloji uzmanına gidin lütfen.

Cokca yasamaya basladik demissiniz. Insallah oyledir ama yogunluktan olmayabilir diye dusunuyorum. Bir an once norologa gorunsun kesinlikle.

Ön bilgi:30 yaşındayım, doktora yapıyorum.

aynı şeyleri ben de yapıyorum.
Hızlı konuşmama bagliyorum genelde.

Kafamdaki düşüncelerin karisik ve yoğun olduğu zamanlar daha fazla oluyor.

Daha önce hiç böyle bir sey yaşamadıysa bir doktora gözükmekte fayda vardır.

bxgx +1

Daha sık yaşamaya başladık demişsiniz, gençliğinden beri süregelen bir durum değildi olarak anlıyorum. Normal diyenler için belki hayatları boyunca hep öyleydi ama sizde yeni ortaya çıkan bir durum olduğundan mutlaka doktora görünün, erken teşhis hayat kurtarır.

çokça yaşamak = sürekli böyle oluyor değilse ciddi bişey değildir. ciddi nörolojik problemlerde hasta normal cümle kuramaz yani. öyle olsaydı da gelip burda sormaz doktora giderdiniz. o yüzden yüzde 90 bişey yoktur da geri kalan yüzde 10u elemek için nörologa gitmenizi tavsiye ederim :D

Dikkatinizi çekecek kadar yoğunlaşmışsa en azından içinizi rahatlatmak adına bir nöroloğa götürün bence. Annenizin yaşı henüz genç olmasına rağmen ihmal etmeye değmez.

dikkatiniiz çektiğine göre olağan dışı bir durum olabilir. norolog görsün mutlaka

değil. border collie hiç değil.

Köpeğe yazık olur. Evde çok fazla yalnız kalacak. Maalesef ki tek yaşayan biri için köpek beslemek imkansıza yakın.

tek yaşamamak için köpek istiyordum zaten. imkansızını bende biliyorum imkansızını yazmayın, bir yol varsa onu yazın.

köpek beslemek uzaktan göründüğü gibi değil, zor. havlayacak, parçalalayacak, enerjisini atamazsa dellenecek. illa bir ev hayvanı istiyorsan kedi düşünmeni öneririm.

16 sene civarı yaşıyor bu hayvanlar. 16 sene her öğlen eve mi geleceksin?
Bunun askerliği var, hastalığı, seyahati var, iş değişikliği var. Almak istediğin sorumluluğu daha bir uzun boylu düşünmeni öneririm.

EK: @bos gezenin bos ustası'nın yazdıklarını görünce ekleme yapma gereği duydum.

Köpekler doğaları gereği yaşam alanlarına çişini kakasını yapmayan hayvanlardır.

Bebeklik döneminden çıktıklarında ilk 6 aylığa kadar günde iki kez (tam 12 saat arayla ve hep aynı saatte, 6 aylıktan sonra günde 2 yi birbirine yavaş yavaş yaklaştırarak birleştirip günde bir defa ama mutlaka hep aynı saatte, onu yaşam alanı dışına çıkarır ve gezdirirseniz ve bu gezdirme mutlaka tasmalı olursa, artık yaşam alanına yani evinize çişini kakasını yapmadığını göreceksiniz.

Tabi bunun hastalığı, acil durumu falan olacaktır ki o durumda size tasmasını getirerek veya göstererek hemen tedbir almazsanız ortalığı batıracağını haber verecektir.

Her gün aynı saatte gezdirmemeniz durumunda köpek bu düzeni kuramayacak ve evinizin içine edecektir.

Evinizin içine eden köpeğinizin bu durumdaki ruh halini anlayabilmeniz için birkaç gün tuvaleti değil de odanızın bir köşesini kullanmanızı öneririm.

NOT: Sırf o hayvana saygıdan, o eseri ortada bırakmamak için gezdirirken poşet taşıyın.

Kopek beslemek icin cok vakit lazim, coluk cocuk falan lazim veya bahceli ev lazim.

Cunku bu hayvan kuma iseyip sicmiyor kedi gibi. Senin benim gibi sindirim sistemi de yavas calismiyor. Biz 24 saatte bir ortalama sican varliklariz. Bazi kopekler gunde 3 kere sican varliklar.

Ustelik kopek denen canli dogasinda uzun mesafeler yuruyen gezen bir canli. Haliyle bu hayvani gunde en en en az 2 kere disari cikartman lazim, uzun mesafeler yurutmen lazim.

Turkiye'de kopek beslemeyi bilen insan sayisi kopek sahibi insan sayisinin %1'i falandir. Ahanda iste bu yuzden butun kopekler havliyor, saldiriyor, davranis bozuklugu var veya en iyi ihtimalle evin orta yerine sicmayi normal goruyor. Sahipleri egitimsiz kopegini gectim.

Hikaye degil o genclere kopegini emanet eden amerikan filmlerindeki insanlar, var oyle bir sey cunku o kopegin gezdirilmesi sartoglu sart.

Ben de bayilmiyorum kediye aslinda kopekler cok daha zeki cok daha arkadas olabilen hayvanlar ama gotum yemiyor kopek almaya bakamam ben. O yuzden kedim var. 2 gunde bir kumunu temizle, gunde 2 kere yemegini 1 kere suyunu ver tamamsin.

ben daha pozitif yaklaşıyorum bu konuya. evde, dışarıda olduğundan daha iyi bir yaşam şansı elde ediyor bence köpekler. öğle arası gelmeseniz ve sabahla akşam çıkarsanız o da yeter. ama her gün çıkarmanız gerekir aksatmadan. sevgisini, ilgisini de eksik etmemek gerekir. hafta sonları iyice gezdirmek gerekir. çalışıp köpek bakan çok tanıdığım var. bence sorun değil.

hayvan beslemek çocuk bakmak gibi, cidden büyük sorumluluk istiyor. sürekli ilgilenecek birileri olmayacaksa beslemeyin.

yıllardır kedi besliyorum evde, kapıda. ardımdan bakacak birini bulmadıkça şehir dışına bile çıkamıyorum, çıksam da iyi bir şekilde bakacaklarından emin olamıyorum. kediler daha gıcık olmalarına rağmen onlar bile çok yalnızlığa gelemiyorlar. köpek için daha fazla sorun olacak. tuvaleti gelecek, yalnız hissedecek, sıkılacak.

onun yerine düzenli köpek maması alıp sokak köpeklerine verebilirsin. aynı hissi vereceğinden eminim.

köpeğe yazıkçılar gelmesin diyorsan neden burada soruyorsun? direkt git al.

poddlei yorkshire terrier gibi küçük fazla hareket istemeyen bir cins belki bir nebze bakılır ama border collie imkansız, köpeğe yazık. günde sabah akşam 1 saar dolaştırsan bile hayvan enerjisini atamaz, bir süre sonra evdeki eşyalara, kapılara, duvarlara zarar vermeye veya sürekli havlamaya başlar. kaldı ki şu an istediğin kadar kararlı ol o sabah çıkarmaları bir zaman sonra aksamaya başlayacak emin ol.

eğer ev müstakil- bahçeli değilse, evde köpekle ilgilenecek bir kişi daha yoksa açk, doberman, collie, boxer vs gibi açık alan isteyen, enerji patlaması yaşayan cinsler bakılmamalı.

tek başına üstlenmek için bence çok büyük bir sorumluluk apartman dairesinde köpek bakmak. 4 yaşına geldi benimki, sadece geçen yaz 1 ay kadar otele bırakmak zorunda kaldım. toplam bir iki hafta da annem baktı. 4 yıldan bu süreyi çıkarın ve kalan her zamanı beraber geçirdiğinizi varsayın. bu zaman zarfında tuvalet eğitimi, eşya kemirme, havlamamaya alışma gibi dönemlerden geçecek. her gün 3 kez sonraları iki kez çişe/kakaya çıkacaksınız. millet partilerken sizin aklınız evde olacak. onun aklının da sizde olacağını düşüneceksiniz. tatillerinizi ona göre ayarlayacaksınız. ha deyince bir yerlere kaçamayacaksınız. hastalanacak derdini anlatamayacak, veteriner köşelerinde sürüneceksiniz. maddi, manevi devasa bir yük. hazır mısınız böyle bir şeye? cevap evet ise, daha sakin cinslere yönelin. almadan önce apartmana sorun, milletin nabzını ölçün. yakın arkadaş/akrabaların stepneniz olabilme şansını yoklayın.

Çok zor hacı abi. Bence mümkün değil.

Ben de evde beslemek istiyorum ama arkadaşımdan gördüğüm kadarıyla yapılacak iş değil tek başınaysan. Şaka değil şu an telefon gelip bir yere gitsen sabah evde olmalısın. Akşamdan kalma gibi bir durumun olmayacak. 5'te yatsan. En geç 10'da kalkıp yarım saat yürütmen gerekecek.

başkan köpeğe yazık olur. sana da yazık olur. 3 5 ay sonra köpeğim durmuyor, komşulardan şikayet geliyor veya köpek evdeki her şeyi parçalamış diye duyuru açarsın. sen 10-5 işte olacaksın iyi güzel onla takıl bunla takıl, biraz çalış vb ama köpeklerin gün içinde tek bildikleri gezmek, oyun oynamak (diğer köpeklerle), kedi kovalamak vb. dlayısıyla sen yokken köpek evde yalnızlıktan, oyun oynayamamaktan sıkılacak. yani 2 saat uyusa 3. saat kalkıp "şu evi bi sikem de kendine gelsin" diye düşünecek. havlayacak zırlayacak vb. haklı olarak tabi. bir diğer husus ise senin işin. köpek kedi gibi değil, insan gibi davranışlara sahip olabiliyor. bu da seni iyiden iyiye köpeğe bağlar. öğlen 1 de eve gittiğinde evden ayrılamazsın çünkü ağlamayı falan biliyor köpekler. yani mutlu olacağım derken daha çok mutsuzluk verecek durumlara düşersin. kedi belki yalnız kalabilir, zamanın çoğunu uyuyarak geçiriyor, kendi kendine de oyun oynayabiliyor ama köpek için bunlar mümkün değil. işin bir diğer kısmıda vicdani olan kısım. 5'te eve geldin, yemek yap duş al vb derken saat 7 8 olacak. o arada dinlenmeye ihtiyacın olacak köpekle ilgilenmeyeceksin bile hafta içi doğru düzgün. ancak hafta sonları dolaştırmaya çıkarsın vb. hadi diyelim ki her gün yemek yemedin su içmedin saat 5 ten yatana kadar (11 diyelim) 6 saat köpekle oynadın kendi hayatını hiçe sayıp. bu şekilde bile sen 6 saat köpek mıncıklayacaksın diye köpeğin 7 saat evde tek başına kalması pek mantıklı değil. e birde bunun çişi kakası var. bir başkasının köpeğini çişe kakaya çıkardığın zaman keyif alırsın ama kendi köpeğin olup her gün çişe kakaya çıkarmaya başlayınca bir süre sonra bu iş eziyet gibi geliyor. her gün köpeğin kaka yapmasını bekle, poşetle sıcak kakayı eline al git çöpe al millet tip tip baksın falan. bu işler için vakti daha bol insanlar lazım. yani evde bir başkası da olacak, tuvalet ihtiyacını sıraya koyacaksın gibi gibi. umarım moral kırmaktan başka işe yaramışımdır.

9-5 arasi isteyseniz ve evde bakan kimse yoksa kopekle yasam imkansiz. Yeni evine ve size alisma surecinde izin kullanmaniz gerekecek, uzun bir izinden soz ediyorum. Kopekle yasama fikri cok guzel, biliyorum (ben de senelerce istedim bir kopekle yasamayi; evimin imkanlari uygun olmadigi icin maalesef senelerce de bekledim.). Simdi tum imkanlar saglanabildigi icin bir kopek sahiplendim.

Kopegi aldiginiz hafta 9-5 evde olmazsaniz o evin "evlikten" ciktigini goreceksiniz. En uslu akli basinda kopek bile, daha alisamadigi bir cevrede yalniz kaldiginda psikolojik problemler ve kotu aliskanliklar edinecek. Cozum, en az 2 hafta izin alip, yavas yavas tek kalmasina alistirmaniz ve bakici bulmaniz. Biri gelecek, kopegi disari cikartacak ve biraz da oyun oynayacak.
Mumkunse hep ayni kisiler kopeginize baksin. Yavru kopek alirsaniz aylarca evde kalmaniz gerekecek tabii.

Border Collieler fazlaca bedensel ve de zihinsel aktivite isteyen kopekler. 9-5 evde olmazsaniz, buyuk ihtimal degil, kesinlikle sosyal sorunlari olan bir kopek ortaya cikacak.

Fiziksel olarak daha az aktiviteden memnun kalan kopekler var, internette aratinca cikacak karsiniza.

Bir de, biliyorsunuz sadece evde olmak gerekmiyor. O kopek gercekten yorulmak istiyor. Yasadiginiz yerde kopegi tasmasiz nerede kosturabilir, nerede oynayabilirsiniz? Bir planiniz var mi? Kopek, diger kopeklerle beraber vakit gecirmezse yine sorunlu bir kopege donusecek. Nerede, nasil, kimin kopegiyle bulusturacak ve oyun saati yaratacaksiniz?

Bunlar kendinize sormaniz gereken birkac soru. Bunun hastaligi var, tatili var, var da var... Cogu tamamsa, geriye sizle iyi iletisim kuran bir kopegi bulmak kaliyor.

Bahçeli müstakil eviniz olsa bile yanlız yaşayan biri için zor iş,şimdilik erteleyin ya da kedi alın.

2x240-pin DIMM, Max. 8 GB, DDR2 1066(O.C.)/800/667 Non-ECC,Un-buffered Memory

Spesifikasyon kısmında yazana göre destekliyor. Dedikleriniz için fazlasıyla yeterli olur 8gb ram ve ssd.

8gb ddr2 destekler özelliklerde yazıyor. SSD asıl fark yaratan şey olur. Ama cidden çok eski bu kart.

8gb destekliyor da ddr2 ram bulabilecek misin? vatandan falan alacağın kartlar çalışmaz. bir de 1066 / 800 ve 667 mhz saat hızında çalışanlar uyumludur diyor. yani alacağın ram bayağı bir tarihi eser olacak. ssd için de uygun girişler var mı yok mu iyice araştır ki boşa masraf etme. eski ikinci el bir ssd almak ne kadar akıllıca olur bilmiyorum. malum ömürleri okuma ve yazma boyutuna endeksli.

hocam ddr2 4 gb ram yok
olanlar da amd islemcilerde calisiyor
yani o anakarta 2+2 ram takabilirsin

Suluboyada biraz detay var, wet on dry, wet on wet gibi farklı teknikler farklı efektler yaratmanızı sağlayabiliyor. Kontrolü de biraz zor. Videolar falan ne kadar işinize yarar bilmem. Önce biraz renk teorisi falan da çalışmanız iyi olur belki. Ben pek beceremedim gerçi, o yüzden zor geliyor olabilir.

Ben de beceremedim. Heves kırmak gibi olmasın. Kurs değil ama workshoplar var iki günlük. Mutlaka katılım sağlayın.

benim resme biraz yatkınlığım var ama ben de istediğim kadar başarılı olamadım youtube ile. ustasından öğrenmek lazım.

valla nereden başlayayım derseniz karakalemden başlayın derim. hayır öyle tıpkısının aynısını çizecek kadar değil, oran orantıyı, espası vs öğrenip kağıda aktaracak kadar çizseniz yeter. ardından renk bilgisi de gerekiyor tabi. vörkşop falan iyi hoş da bilmeden kırmızıyla yeşili karıştırınca güzel olmaz. onun için de en ekonomiği guaj boyayla çalışmak. ucuzundan olsun derseniz halk eğitimin falan resim kursları varsa ona yazılın. suluboya kontrolü zor ve geri dönüşü pek olmayan bir teknik ama çok serbest olduğu için hataları daha kolay kapatabiliyorsunuz da.

ek olarak karakalemden başlayın dememin sebeplerinden biri de ne çizerseniz çizin ilk olarak kurşun kalemle kağıda üstün körü aktarmanız gerekecek. bunun yanında line&wash denilen bir teknik de var. ayrıca yağlı kuru boyalarla da suluboyayı kullanabiliyorsunuz vs vs her halükarda elinizin kalem tutması sizin için daha iyi.

bu arada kullandığınız malzemede çok etki eder işinize. dolar avro fırlayınca fiyatlar da katlanmış tabi. şimdi baktım da bizim okuldayken kullandığımız schimincke academie 24 lü 500 - 600 tl ye satılıyor, oha amk. biraz temelleri öğrendikten sonra van gogh 12 li alın 100 tl civarı şu an, işinizi görür. bir de malzeme almadan önce çıkın araştırın, fiyat farkı çok fazla internette.

soru neresinde tam olarak?

@godo sen çok yanlış gelmişsin, burası duyuru. sözlüğe yazman lazımdı bunu.

sözlük jargonu kullanmıyoruz duyuruda. normal konuşabilirsin. eger sorduysan soruya gelirsek. dolandırıcılik yontemi o hard disk muhabbeti. katilip para kazanan, sonra para uçunca çok şaşıran birini tanıyorum ben de.

ana işiniz yerine koyarsanız kazanırsınız

ek iş olarak görür günde 1-2 saat bakayım derseniz bi bok olmaz, şansınız varsa 1000-1500 alırsınız maksimum

ergen

işsiz insanlarda alınganlık olabilir, destek vermek amaçlı da olsa durumlarının dile getirilmesi bir yerden sonra amaçlanan şeyin tam tersi etki yapar. sabah annesinin söylediği şeyin üzerine öğlen abisinin aynı şeyleri söyleyince annesi arayıp abisinden istemiş aramasını diye düşünmüş, yukarıda dediğim alınganlık çerçevesinde düşünü

ailesi ile arasındaki ilişkiyi bilemeyiz. annesinin abisini arayıp ara kardeşini demesinden rahatsız olması normal olabilir.

annem hayatıma çok müdahale etti, müdahale edilmekten ben de çok sıkılıyorum. destek destek bi yere kadar. müdahale etmicen.

İşsiz insan alıngan olur. Bir de annesiyle arasında geçen muhabbetin abisi ile de detaylı köpürtüldüğünü düşündüyse haliyle alınmıştır. Garip gelmesin. Umarım en kısa sürede iş bulur.

aile dediğin öğrencinin kendini ve kişiliğini keşfettiği ergenlik yıllarında, kişiye sınır çizen, yasak koyan insanlardır.
"ders çalış, tiyatrocu olunmaz sen doktor ol, üstüne bişi giy, düzgün beslen, vs..." bunların hepsinde iyi niyet olsa bile, temelinde ailenin çocuğunu kontrol etme isteği vardır. oysa birey bilhassa o yıllarda kontrol edilmek istemez, keşfetmek ister..

17 yaşında bi öğrenciye önce arkadaşı, sonra ailesi bi sorsun
-matematikten kaç aldın?

öğrenci, ailesi sorduğunda "beğenmeyecekler notumu, eleştirecekler, başkalarının notlarıyla kıyaslayacaklar" diye düşünebiliyor.
ama arkadaşı sorduğunda "x aldım" diyerek geçebiliyor, çünkü arkadaşının onun üzerinde bi kontrol oluşturma derdi olmadığını biliyor.

şimdi bu arkadaşınız da işsiz, ama kendince kafasında bunun getirdiği sıkıntıyla, gerilimle çatışıyor, bi yol bulmaya çalışıyor.
annesinin de arkasından "aman üzülmesin" tarzı hareketleri ve başkalarının da hareketlerini yönlendirmesi ihtimali; haliyle arkadaşın üstünde gereksiz, rahatsız edici bi baskı oluşturuyor.
çünkü aileniz sizden birşeyler bekler, sizi uyarır, kendi kafasındaki "iyi" tanımına uymanızı ister. uymadığınızda da bazen araya abiyi, amcayı sokar; bazen kendi konuşur ve fikirlerini anlatıp benimsemenizi bekler.

Bişey yok normal.

valla ben sanane diye dusundum. aile ici iliskileri yargilamak kimseye dusmez.

Pegem', çok beğenmiştim.

kolay gelsin , ben çalıştığım zamandan hatırlıyorum, yayınevlerinin zorluk dereceleri çok dengesiz olabiliyor. kimi gereğinden fazla zor kimi gereğinden fazla kolay. zor olanı çözeyim daha faydalı olur gibi bir durum da yok çünkü dgs nin bir mantığı var ve ona uygun çalışmanız lazım. neyse benim vereceğim tavsiye şu son bir yada bir buçuk ay kala mutlaka en az günde bir kez geçmiş sınav sorularını deneme sınavı olarak çözün. oturun saati kurun, gerçek sınavdaymış gibi yemek, sigara, wc molası vermeden çözün. sınavlar bittikçe başa sarın, bu yüzden her yılın en az 3 - 4 kopyasını alın fotokopiyle. ben 2 - 2.5 ay kala hazırlanmıştım sınava ilk bir ay sadece matematik tekrar, son ay da günde en az 2 tane geçmiş sınavlardan deneme sınavı. özellikle yayınevlerinin hazırladıklarını değil çıkmış soruları çözdüm, yayınevlernin sınavları yukarıda dediğim gibi dengesiz olabiliyor.

ayrıca matematikte zorlanırsanız şöyle bir iki ay bir dersanenin matematik hocasıyla anlaşıp özel ders alabilirsiniz. özellikle dersane hocası dedim, zira soru çözümüne dair her türlü p.çliği biliyorlar.

bir uyarı daha, ben de ileri sayılabilecek bir yaşta kazanmıştım, öğrencilerle aradaki yaş farkı zaman zaman sinir bozucu olabiliyor.

biraz zor o fiyata sorunsuz autocad çalıştıracak alet. autocad 2018 minimum 4gb istiyor çünkü. 8gb önerilen sistem. ne kadar fazla o kadar iyi. ekran kartı çok iyi olmasa da olur geforce 930 gibi dx11 destekleyen bir şey yeterli.

eğer inşaattaysa ve ilerde modelleme muhabbetlerine girerim diyorsa aşağıdakiler yetersiz kalabilir.onun dışında işini görür. ssd siz bir model alınırsa garanti biter bitmez ssd taktırsın mutlaka. kimi modellerde normal hdd yok sadece ssd var ben pek sıcak bakmıyorum o modellere şahsen. hafıza sorun olur ilerde. site için garanti veremem. 4 - 5 sene önce bana ve kardeşime buradan almıştık sorunsuz bir şekilde teslim edilmişti. o sıralar piyasadaki en uygun fiyatı veriyorlardı. siz yine de araştırın hem siteyi hem de diğer satıcıları.

www.sadecenotebook.com

www.sadecenotebook.com

www.sadecenotebook.com

www.sadecenotebook.com

www.sadecenotebook.com

Acılı değildir ama dişin bulunduğu yer itibari ile biraz uğraştırır tabii.

dün bitti kanal tedavim. öncelikle söze "devlette yaptırma" diye başlayayım. zaten bir oyma vs. işi yapacaksa onu uyuşturarak yapacağı için sen bir ağrı duymayacaksın ancak kanalının derinliğine göre birkaç seans gitmen gerekebilir ve eğer derinse gerçekten bu seanslar arasında ağrı duyabilirsin. hoş bu ağrı da bir tane "Advil" ile geçebilecek cinsten bir ağrı.

acı olmuyor da dişinde işlem yapıldığını hissediyorsun, rahatsız edici bi his oluyor sadece.

Çok kolay. Hiç korkma. Abartı bi durum yok

Istdeysen disci tavsiye ederim, otesi yok. Devlete gitme.

bu sene 2 kere yaptırdım. daha önce de yaptırmıştım. dayanılmayacak bir ağrı değil. uyuşturuyor zaten, çok ağrırsa bir kere daha uyuşturuyor. iğneleri görünce korkma, çoğunu hissetmeyeceksin bile. o kadar gerilecek bir şey değil. dişçilere şimdiye kadar daha ağır işlemler de yaptırdım. kanal tedavisi, çektiğim ıstırap sıralamasında aşağıda kalır.

kolay bi süreç. acı pek yok. özele gitmek her daim daha rahat.
tek canını sıkacak kısım olayın uzaması olabiliyor.
iğne oluyorsun, bekliyorsun, diş arkalarda olunca daha çok vakit alıyor, ağzı açık tutmak yorabiliyor.
ama acısıydı vs pek yok.
haa sen yine de başlarda bi gergin olursun ama ilk kanaldan sonra diğerleri korkutmaz pek.

korkacak bir şey yok. sadece iğneyi hissedeceksin ama onda bile iğne yapmadan önce orayı soğuk havayla uyuşturuyor :) çürüğü oyması biraz sıkıcı. Ağzın sonuna kadar açık olacak, canın yanmayacak ekstrem bir durum olmazsa ama dişini oyduğunu, temizlediğini hissediyorsun. korkma, bugüne kadar 3 kere yaptırdım.

korkulacak bir şey yok. hiç bir şekilde acı hissetmeyeceksiniz. yalnız ben de tekrar edeyim devlete gitmeyin. 5 dakkada beşiktaş mantığıyla iş yapıyorlar.

bir ön bilgi, diş köklerinizin eğri olup olmadığını öğrenin. eğer eğriyse buna uygun aletlerle kanalın açılması gerekiyor aksi takdirde tatsızlıklar yaşanabilir, bu yüzden -aslında doktorun iş güzarlığı- bir dişimi kaybettim. aynısı başınıza gelmesin.

ayarlarsan cidden kolay
mülakatta 0 verebiliyorlar istemedikleri kişiye...
sorun şu: 10 kişiye umut veriyorlar 10'u da ben girecem sanıyor halbuki rektörün gelini filan giriyor. o gelinin de tek vasfı gelin olması oluyor yani o girdikten sonra (akademik başarı olsun, notlar olsun, dil olsun vs.) diğerlerinin de hayli hayli girmesi gerek aslında. o yüzden kızamıyorum çocuklara.

Sadece hoca ayarlamakla araştırma görevlisi olamazsın puanlarda çok iyi olmasa da ortalamanın üzerinde olmalı.

Ama öğretim görevlisi olmada dil şartı falan da kalktı sanırım. Öğretim görevliliğinden yürürse o ayri

4. Lisansi okumaktansa akademisyen olmak daha mantikli geliyor bana. Gencler hakli olabilir moruk.
Cevremde akademisyen olmak isteyen herkes bir sekilde oldu cunku. Kimisi cidden iyiydi, kimisi de nah dedigin torpillerin hepsini yapti.

Beni rektorun oglu(kendisi yard doc) hoca yapmaya calismisti. Bi kere onemli biri begensin yetiyor iste.

okumakla olmuyor , üflemek lazım.

nefesin kuvvetliyse hoşafla bile tübitaktan ödül alabilyorsun bu ülkede.

gençler saf. saf olmaları da normal, hepsi her şeyi çok iyi bildiğini sansa da hayatı bilmiyorlar. bu şekilde öğrenecekler. bana hayatımdaki en büyük kazığı ortak iş yaptığımız hocam atmıştı. şahane-ül mükemmel bir hayat deneyimi olmuştu bana. keşke herkeş yolun başında aynı kazığı yiyebilse, "seni akademisyen yapacam" deyip yükseğe başlatılsa, amele gibi kullanılıp, "valla x'ciğim yök kadro açmadı, elimizden bir şey gelmez" dense, gece hıçkıra hıçkıra ağlasa hepsi "bir daha asla ama asla ama asla" deseler.

"puanlarda çok iyi olmasa da ortalamanın üzerinde olmalı"

hehehe tabi tabi :)
mesela x anabilim dalına normalde y bölümü mezunu alınması gerekirken sittin senedir öyle iken çaaat diye rektörlük alakasız uzmanlık açmaz, z bölümü mezunu olup w ölümünde y. lisansa kayıtlı olmak şartı gelmez (ay ne hikmetse rektörün gelini de tam bu bölümlerde kayıtlı, kaydını da dekan olan eniştesi yapmamış mı, bak sen Allah'ın işine) hep puan işte bunlar....

puanları çok yüksek olanlar zaten puanına güveniyor da o ancak yüksek lisansa girerken işe yarar, o da hocalar etik davranıyor ise (onun da olabildiği ya belli başlı okullar ya da ahbap çavuş ilişkisi olmayan bölümler--ki oralardan hakkıyla mezun olan adam zaten özelde de iş buluyor bazı bölümler hariç) ama o bile bitti şimdi, herkes 50d'li, kadro diye bir şey yok ki. bakalım%20yi nasıl uygulayacaklar...

gençler sanırım şuna güveniyor: dağa taşa okul açılınca epey bir alım oldu...sonra öyp (ne kadar eleştirilse de torpil gerektirmiyordu puan geçiyordu) geldi, taşrada iyi ortalama ile mezun olanlar zibil gibi atandı, dil puanı bile olmadan atandılar, misal hemşirelik mezunu olanlar filan 1 sene dil kursuna gönderdi devlet onları. Ahmet Davutoğlu da (memlekete yaptığı tek hayırlı şey olarak) çok güzel zam yaptı maaşlarına...Misal sütçü imam kimya mezunu, özelde 24 saat vardiya düzeni 2500ü göremezken taşrada 9-4 okulda "durup" bak durup diyorum yoksa bir şey yaptıkları yok, zaten laboratuvar yok..4500 lira alıyorlar destekleme mestekleme...ona heves etti insanlar.
şimdi de 100/2000 diye bir şey çıktı. ÖYP filan kadar bol keseden olmasa da özel battıkça akademi iyi görünüyor gözlerine. illa bir düzen bir şey çıkar diyorlar herhalde.

Ilk defa Binder'e katiliyorum.

Ama her konuda boyleler.

siz kimlerle konuştunuz bilmiyorum ama benim çevremde hiç böyle düşünen biri neredeyse hiç yok. çoğumuz, doktora öğrencileri olarak, bizi nelerin beklediğinin farkındayız. ancak vazgeçemiyoruz. neden?

1- öğrenmek ve üretebilmek çok büyük bir haz veriyor. kendi planladığın ve yürüttüğün bir araştırmayı kendi adınla gidip bi yerde sunmak gerçekten çok keyifli bir şey. hani bazen "nasıl akıl etmişler" diye sorguladığımız şeyler var ya, o soru senin için soruluyor. muazzam değil mi?
2- master doktora yapmaktan daha iyi bir seçeneğimiz yok. boş oturmaktansa bi şeyler yapıyoruz. bunun tek yolu bu değil elbet ama biz bu yolu seçtik.
3- bu en önemlisi, bırakmanın fırsat maliyeti çok yüksek. bu uğurda öyle şeylerden vazgeçmiş, öyle çileler çekmiş oluyorsun ki manevi de olsa bir karşılığı olmalı bu yaptıklarının. o nedenle önce yüksek lisans diploması, sonra doktora yeterlilik, en son da doktora tez savunması aşılması gereken eşikler olarak duruyor. "bunu halledelim, sonra bakarız" dediğimiz her adım bizi daha da çıkmaza sokuyor. onca şey yaptıktan sonra da iyisini "ummaktan" başka bi şey gelmiyor insanın elinden.

herkes bir şekilde torpiline güveniyor işte. torpili olmayan anca puanım iyi diye geziyor.
ama bilmiyor ki en torpillisi girecek...hatta hiç hesapta yokken, hocalar bile tanımıyorken bilmiyorken, milletvekilinin yiğeni filan (daha o sene mezun olmuş, hatta y.dışından denklik filan almış, bak seeeen) çaaat diye ben girecem üleeen diyor. e tabi o giriyor.

Ben de gençlerde bu heyecanı görüyorum. Benim gördüğüm bütün 1. sınıf öğrencileri akademisyen olmak istiyor; 4. sınıfa gelince bu oran azalıyor. Gençken dediğiniz gibi bir saflık oluyor, amanın hocalar ne güzel de ders anlatıyor, ne kadar entelektüel bir ortamın içindeler diye düşünüp etkileniyorlar. Hocanın tek yaptığının haftada 2-3 saat derse girip gerisinde kendi kafasına göre takılmak olduğunu sanıyorlar; bu hayat da onlara cazip geliyor. Ama vakit ilerledikçe hocalarının o kadar da mutlu olmadığını görüp özel sektörde kazanacakları paranın farkına varınca bu hayalden vazgeçiyorlar. Gerçekten idealist olan birkaç kişi mezun olduğunda akademide kalmak istiyor. Çünkü birçok alanda akademiyi bırakıp özel sektörde çalışmaya dönmek de pek olası değil, büyük bir fedakarlık aslında bu.

Bir de aşırı vasıfsız tiplerin akademisyen olmaya heves ettiğini gördüm. Onlar tam iki hocaya kendimi sevdirsem mezun olur olmaz işim hazır kafasında. Bu hazıra konmayı planlayanlarda saflık falan yok; herhangi bir işte tutunamayacaklarını biliyorlar. Ama bilmedikleri bir şey var ki sadece hocanın sizi sevmesi yetmiyor, YÖK'ten kadro açılması vs. bir sürü şey de lazım. İşte kazara bu tipler üniversiteye girince de memur zihniyetli Türk tipi akademisyen oluyor.

Gencken saflik oluyor o dogru. Ama hocalarda kendi xikarlari icin ogrencileri yonlendiriyo.
Ben kac tane hoca biliyorum, yazilim islerini yaptirmak icin muhendislikteki ogrencileri gazlayan. Ogrenciler de gercegin farkinda olmadiklari icin, hocanin yaninda gezmek guzel geliyor.

gençler haklı.
akademisyenlik, anadolu'da bir üniversitede de yapıyorsan, evet kelek bir iş.
şöyle bir misal vereyim;
yakın çevremde tanıdığım akademisyenlerin hemen, hemen hepsi gerizekalı, cahil ve tembeller.
böylesi kırıcı ve keskin ifadeler kullanmak istemezdim; lakin meseleyi başka şekilde anlatmam mümkün değil.
tanıdığım akademisyenleri tanısaydınız, eminim hak verirdiniz.
alanıyla ilgili derli, toplu ve cümle düşüklüğü olmadan; imla hatası yapmadan bir sayfa(evet, bir sayfa) yazı yazamayan doçentler tanıyorum...
adam, derse bile yerine öğrenci gönderiyor icabında ve aylık minimum 5k civarı maaş alıyor.
derse girdiğinde de, işte elinde ki notlardan 1 saat felan mıy, mıy okuyor ve mesaisini bitiriyor.
öyle, öğrenciyle felan da uğraşmıyor; odası felan öğrenciye kapalı paso.
velhasıl, güzel iş!

1. çocuklar hevesli
2. hocalar çocukların bu heveslerini kamçılamak/ sömürmek için sizi asistan alacağız diyorlar.
3. şahsi veya akademik işleri/ egoları için bu çocukları kullanıyorlar.
4. sonra kendi siyasi/ ideolojik görüşlerinden en yüksek torpilli ama en geri zekalısını alıyorlar. (genellikle bu kişi o çocuklardan biri olmuyor.)

eski bir öyp'li olarak arz ederim.

Akademisyen olmak kolay ama o isi hakkiyla yapmak zor. Kaldi ki Turkiye'de bu pek sorun degil maalesef. Kapagi attin mi tamam.

sabah ereksiyonunun hormonal bi durum olduğunu kim söyledi ki? eğer yanlışım varsa düzeltin, sabah ereksiyonu dolu idrar torbasının yaptığı basınçla alakalı değil mi?

@silah taciri, öyle olsa her gün olmam lazım :) Tabi ki testosteron ile alakası var, ergenlikten önce (sürekli) olan bir şey değil mesela sabah ereksiyonu.

Bi dönem olmuştu. O zamanlar yorgunluk ve strestendir diye düşünmüştüm. Hala yorgunluk ve stres var ama epeydir o durumu yaşamıyorum.

gider gelir onlar çok kafana takma.

27 yaşında sabah ereksiyonlarım gitti diye endişeleniyorsan 50 li yaşlarında andropoza girdiğinde ne yapacaksın :))

@issiz karga, gidip gelse iyi. Gitti, geri gelmiyo :(

Sevgili kardeşim, bir doktor olarak yukarıda yazanları CİDDİYE ALMAMANIZI tavsiye ediyorum. Sabah ereksiyonu olmamanızı mutlak surette üroloji (ve gerekirse psikiyatri) polikliniklerine başvurarak uzmanına danışmanızı öneriyorum.

Dostum doktora git bu işler şakaya gelmez. İdrar torbası falan değil mevzu

@noluyo yaa abicim o zaman hemen doktora git, gittikten sonra da bizimle paylaş doktorla aranda geçen diyaloğu ki olur da aynı dertten mudarip birileri okursa yol göstermiş olursun.

Evet başkan bir doktora görün ve gelişmeleri buraya yaz.

Benim testesteron tam sinirda dusuk sayilabilir, sabah ereksiyonu falan hic yasamadim. Ama hepinizden libidom yuksektir cok takilma ::p

Ürolojiye gidin. Söylenenleri de ciddiye almayın yukarıda doktor açıklama yapmış zaten. Herkes de her şeyi biliyor. Tamamen idrar torbasıyla ilgiliymiş de yok öyleymiş. Hastayım bu kentinden emin tavırlara. Geçmiş olsun. Ürolojiye git ama kafaya takma dönemsel bir şey olabilir.

(git: www.haberturk.com)

@bayc doktor olduğumu iddia etmedim zaten. geçmiş olsun

1

1

2

1

2.
popo kapaniyor. onemli bence.

kalın olan hangisiyse o. aynı kalınlıktaysa 1.

1.

Bir tanıdığım en son 10 liraya almıştı. Birkaç aydır sıkıntı yok.

Ne kadar kapladığına kadar takık biriyseniz kendi işletim sisteminizi yazmaya başlayın. Hey yavrum hey 10-20gb lafı yapanlar var memlekette

arkadaşım, yukarıda ne yazmışım? kimileri kapladığı alanın 60 - 70 gb a çıktığından bahsetmiş. demek ki bu durumun olması benim için sorun teşkil edecek. bu ne kadar yaygın bir durum, geçici bir vaziyet mi bunu öğrenmeye çalışıyorum.

olur olmadık ukalalıklar yapmak yerine okuduğunu anlamayı öğren evvela.

bi seneden fazla oldu 15 liraya mı ne aldım sıkıntı yok. 2-3 arkadaşım da aldı onlarda da sıkıntı yok. 15 liralık lisans patlasa dünyan kararmaz sanırım? gider tekrar alırsın 15 liraya.

- Windows 10'un sistem gereksinimleri Windows 7 ile aynı.

- prntscr.com güzel sallamışlar.

1. Hiç bir sorun olmadığı, kullanan büyük bir çoğunluk olduğu görülüyor forumalrda ve sözlüklerde. Sen de kullan bir şey olmaz.

2. Hayli hayli yeter.

3. Win 10 eskilere göre fazla yer kaplıyor, ama 60-70 değil tabiki. Ortalaması 15-20 gb arası.

Bora uslusoy'un böyle bir kitabı vardi diziler ve arpejler olması lazım.

Şu tarz bir şey mi arıyorsunuz ?
encrypted-tbn0.gstatic.com

GuitarToolkit diye bir mobil uygulama var. Hiç fena değil tam sürümü.

@jackinkırıkkalbi evet buna benzer. aslında buna ek olarak yukarıda dediğim gibi ayrı ayrı pozisyonlara göre gösteriyor mu bora ulusoy un kitabı?

@hedep dijital uygulamalardan ziyade basılı yada çıktı alabilceğim kaynaklar arıyorum. teşekkür ederim yine de.

aslında guitar pro da scale tools u teker teker notalara tıklamak yerine uğraşmadan tab ve notaya dökebileceğim bir yöntem varsa o da olur.

Kusuruma bakmayın ben tam olarak ne istediginizi anlayamadım özel mesajdan yazın lütfen yardımcı olmaya çalışacağım

ilk defa duydum. mabaddan uydurulmuş gibi geldi bana.

deyimler atasözleri kollektif bilinçten ortaya çıkar, bizim halkın kültürüne piyano çok yabancı. bağlama falan olsa hadi neyse diyeceğim de...

belki yabancı bir deyimi türkçeleştirmiştir.

Öyle bir şey yok kafalarına göre element uyduruyorlar

bir yerinden uydurmuş +1

belki başka bir millete ait bir deyim olabilir. Piyano ile ilgili bizim millete ait atasözü ve deyim olması imkansıza yakın.

Futboldan hiç anlamam, ama benzetme güzel ve mantıklı.

Şunu demek istemiş olabilir, hani biz izleyiciler sadece piyanisti çalarken izler ve onu alkışlarız. Ama o piyanoyu sahneye taşıyan birileri vardır, onların da emekleri çok büyük.

Cümleyi ingiliççe ya da frenkçeye çevirip aratmak lazım.

3 yıl önce arkadaşım 200 tele 4000 demişti galiba. Kel olunca belki daha yakışıklı olacaksınız? Gideceğiniz kliniği iyice araştırın, arkadaşım hemşire olmayanların da hemşire gibi gelip pansuman vs. yaptığını söylemişti.

Moralini bozmayayım da ben saç ektirip muhteşem sonuçlar alan kimseyi görmedim. Zira elinde faydalanabileceğin çok az kaynak var ve bu çok az kaynaktan çok az saç telini alıp saçsız bölgelere transfer ediyorsun, o nedenle döküldükçe ektirme gibi bir durum olmaz sanırım. Yani kafanın arkasındaki bölüm kaynak bölge, buradan belli bir miktar saç alınıp saçsız bölgeye ekimi yapılıyor fakat saç telinin alındığı yerden sonradan yenisi çıkmıyor öylece kalıyor, e oranın da kel kalmaması için yarısını aldılarsa yarısını bırakmak zorundalar, o nedenle biraz sakat iş açıkçası. Bizim işyerinde ektiren çok kişi oldu ama hepsi en fazla çok az saçlıdan az saçlı mertebesine yükseldi çok bi değişiklik olmadı hayatlarında hala kendilerini kel hissediyorlar.

benim kafa havaalanı gibi açık değil sonuçta (en azından şimdilik) bu yüzden tatminkar sonuç alabilirim diye düşünüyorum. enseden alıyorlamış kılları hem böylece ense tıraşı derdim de kalmaz yanlış mı düşünüyorum?

bu saç ekimi konusunda şunu anlayamıyorum, eğer sorun genetikse -ki dayıların saçları dökükse genetiktir, malum oğlan dayıya çeker. medel in kemikleri sızlıkıyor :)- saç ektirseniz bile dökülme devam etmeyecek mi? şu an başlangıç aşamasında sizin dökülme. hadi önleri ektirdiniz diyelim geri kalanlarda dökülme olmayacak mı? yani bir 10 sene sonra önlerde saç var ama ortalar kel gibi ilginç bir saç modeliniz olmaz mı? her tarafına eşit şekilde mi ekiyorlar yoksa? bu konuyu da bir soruşturun bence. duruma göre belki dkülmenin devam edip etmeyeceğini beklemek daha mantıklı olabilir.

Aynı davranışı kuşum oda çok sıcakken yapmıştı. Titreme veya kusma yoktu ama ağızdan nefes alma ve kanat açma vardı. Soğukta falan kalmış olabilir mi? En ufak rüzgârdan bile etkileniyorlar.

sıcak ortam da yapıyorlar serinlemek için ama sıcak olmayan bir ortamda olunca korkuttu. soğuk almamasına da dikkat ediyorum ama bilmiyorum.

Yorulma gibi bir durum yaşadı mı? Yem yerken ve su içerken normalden farklı bir davranıs var mı ona bakın.

Kalp krizi olabilir mi acaba ? Yaşlı bir kuş mu

@musmus yok yorulmadı, her hangi bir değişiklik de yoktu.

@birdposing kalp krizi olduğunu zannetmiyorum dostum.

geçti şu an sanırım. yarım saat kadar önce sadece hafif hafif kanatları titriyordu, alıp karanlık bir odaya, biraz sıcakça biryere koydum uyusun diye. az önce baktığımda titreme de hızlı nefes alma da yoktu. uyuyordu.

birden olunca telaşlandım, küçücük can sonuçta.

cevap veren dostlar sağolun, yine de bunun ne olduğu neden olabileceğine dair bir veteriner arkadaş okurda fikir belirtirse sevinirim, em tekrar olma hem de başkalarının başına gelme ihtimaline karşı.

Dün acayip soğuktu bugün yine soğuk yarın biraz daha iyi olacak sanırım. ama rüzgar falan var.

otogarda uzak değil tren garına 20 25 dakikada varırsınız tramvayla.

tramvayla 20 dk civarında inönü caddesinde olursunuz. +- 5 dk ekleyelim ama.

tren bileti açılabilir son dakikalarda. sık sık takip edin. ayrıca ist-esk yerine ist-ankara veya ist-konya olarak bakarsanız bir ihtimal bilet bulabilirsiniz tabi birazcık pahalı olacaktır. eskişehirde durunca inersiniz.

şimdiye kadar 5-10 defa (tam hatırlamıyorum) son dakikalarda ankara-eskişehir arası yer buldum trende.

hatta bir bayram arefesinde tarihi ankara garının tarihi kalabalığında sürekli olarak "artık bilet istemeyin kalmadı." anonsu yapılıp elektronik yazılarla aynı şey döndürülürken bir yandan sıraya girip bir yandan sıradaki yarım saat boyunca hiç ara vermeden müşteri hizmetlerini arayarak müşteri hizmetlerinden bir bilet bulabilmiştim.

eskişehir dün 4 dereceydi. dün gece -1'i hatırlıyorum. eskişehir otogarı merkeze uzak değil. otogar önünden "yıldız" dolmuşları 10 dakikada, tramvay max 20 dakikada sizi şehir merkezine ulaştırır. tramvay daha geniştir bavul vs varsa.

beyaz olur, gri olur, siyah olur. hepsi olur. ya gözümde pantolon canlanmadı çok düz düşündüm. ya da aktarmak istediğini anlamadım.

bot giyebilirsin......
kahve mesela....

Taba rengi veya kahverengi, bot ya da sneaker denen ayakkabılar.
Gri spor ayakkabı
Beyaz tenis ayakkabısı gibi olan ayakkabılardan (bu mevsimde olur mu bilemiyorum)

yeşil reebok classic

Ayakkabı rengi kadar kotun şekli paça şeklide önemli olmali

lacivert kotu oluyor bence. kismen o yuzden sordum. dumduz koyu lacivert. eskitme falan yok yani. beyaz bence de olur ama mevsim uygun degil.

risk almak istemiyorsan siyah renk. converse olur, normal spor ayakkabı olur, bot olur, hepsi olur.

onun dışındaki renklerde kotun rengi kadar kotun üstün giyilen tişört, gömlek rengi de önemli. şöyle genellediğim bir prensibim var, ayakkabı her zaman gömlek, tişört, kazak vs renginden koyu olmalı. ha tabi istisnalar olur, atıyorum laci kot, siyah tişört, kırmızı gazelle, neden olmasın? ama misal siyah gömlek, laci kot, gri spor ayakkabı... olmuyor sanki.

Siyah spor ayakkabi.

Esasen orası zaten ticarethane sayılır. Ve emin ol herkes anlaşılmak istiyor fakat asla hiç kimse hiç kimseyi dinlemek bile istemiyor. Bu konuda herhangi bir tavsiyede bulunmakta biraz saçma gibi ama insanın kendine yetmesi işte bu yüzden önemli. Çünkü yalnızız. Yapayalnız.

sizin beklentiniz daha çok psikoterapi gibi. o yüzden bir psikoloğa ya da en azından psikoterapi eğitimi almış ve uygulayabilen bir psikiyatriste gitmeniz daha iyi olabilir.

devlete yada üniversite hastanelerindeki asistanlara gittiyseniz bu şekilde davranırlar çoğu. doğru düzgün bir terapi görmek için yada özele yada üni hastanelerindeki proflara gitmeniz lazım ki bunun için de ücret ödemelisiniz.

bir de gerçekten bir psikiyatriste ihtiyacınız var mı acaba? yani ilaç kullanmanızı gerektirecek bir rahatsızlık var mı yoksa size terapi yapacak bir psikolog daha mı faydalı olur sizin için? bunu da bir düşünün.

nerede yasıyorsunuz bilmiyorum ama başka seçenekleri araştırın. kadıköy belediyesi'nin çok guzel hizmetleri var istanbuldaysanız. erenköy-bakırköy psikoterapi de veriyor. ya da kendi belediyenizde de olabilir, sosyal hizmet merkezine sorun mutlaka. belediyede psikologa giderseniz durumunuz ilaç kullanımını gerektiriyorsa anlasmalı oldukları kurumlarda ücretsiz doktor görüşmesine de gidebiliyorsunuz.
randevu alırken görürsünüz zaten 10 dakikalık aralıklarla hasta alıyorlar devlet hastanelerinde gerçekten cok zor hem onlar için hem de hasta için. dolu dolu konussanız bile çok az bir süre. o sebeple baska yollar araştırın derim aynı yollardan geçmiş biri olarak.

psikiyatristinizi değiştirin. psikiyatristim iki seansta bende bipolar, anksiyete, okb ve bilimum hastalık bulmuştu, hepsi için ilaç kullanmıştım, kullandığım ilaçlar günde 1 gr'ı geçiyordu. özele gittim bi de akdkddd hemen değiştirin.

ben artık yurtiçi kargo ile çalışan firmaları tercih etmiyorum.
mecbur kalırsam da iş adresimi veriyorum.

özellikle belirtirsen muhtemelen teslim ederler yarın.
eğer yine etmezlerse siparişini iptal et ve sebebini de söyle.

benim de başıma geliyor sürekli bu, olan şu tahminimce, bunlar belirli bir düzene göre dağıtım yapıyorlar, mahalle mahalle, sokak sokak. hatırladığım kadarıyla 17 yada 17.30 mesai bitimleri. eğer teslim adresi dağıtım sırasında sondaysa ve mesai saati bitimine yakınsa hiç gelmiyorlar evde yoktu deyip teslim etmiyorlar.

şimdi siparişi verdin eğer teslim etmezlerse 3 gün sonra kargo geri gider. eee sonra? baka bir yerden sipariş edip bir de onu bekleyeceksin. yani ben genelde kitap siparişlerini çocuk gibi helecanlanarak beklediğim için beklemeyi sevmiyorum o yüzden dalaşmak yerine gidip alıyorum. bu adamlar bunu hep böyle yapıyrlar, istediğimiz kadar bağırıp çağıralım düzelmeyecekler. o yüzden -naçizane tavsiyem- hiç bekleme, eğer getirmezlerse git kendin al.

Yurtiçiyle gönderen yerlerden almıyorum. O siteye de sizden alacaktım ancak yurtiçi kargoyla yollayacağınız için vazgeçtim diye iletişim kısmından mail yolluyorum.

oyun derken ne tür oyunlar oynayıp, faredeki diğer ek tuşları ne kadar yoğun kullanıyorsun bilmiyorum ama ben yaklaşık 5 sene evvel a4tech x7 almıştım. metal görünümlü plastiğin soyulması dışında hiç bir sorunla karşılaşmadım hala kullanıyorum, hem iş hem oyunda. ele oturan -ben de küçük fare kullanamıyorum- rahat bir fare. ağır gelirse hafifletilebiliyor, altındaki bir kapak açılarak içine konan ağırlıkları çıkarabiliyorsun vs vs.

klavye için üzgünüm, yıllardır laptop klavyesi kullanıyorum :))

far cry ve witcher tarzi oyunlar agirlikta oynuyorum.

oyun türü derken şunu demek istedim, kimileri fare üzerindeki 10 yardımcı tuşu da aktif olarak kullanır, hepsine ayrı bir özellik atar oyunla alakalı. eğer bu şekilde oynuyorsan belki yetersiz gelebilir çünkü sağ ve sol dışında 3 adet düğme var benimkinde. belki farklı modellerde daha fazla düğme sayısı vardır, araştırman gerek.

ekstra tus cok gerekli degil. ekstra tus daha iyi olur ama.

çünkü halifeliği en iyi o taşımıştır. bu yüzden halifelik yanlılarının baştacıdır.
s
şu videoyu buraddan itibaren izle bence: youtu.be

Bi olayı yok, V. Mehmet ve Vahdettin'i saymazsak son Osmanlı padişahı, biraz da Mustafa Kemal'in o jargondaki karşılığı gibi gösteriliyor, o nedenle. Yoksa Osmanlı'nın en başarısız padişahlarından biri, o dönemin şartlarında mukayese edilse bile öyle.

modern dönem osmanlı devletinin en meşhur padişahı. ondan sonra gelenler etkisizdi, öncesi de çok eski zaten. hal böyle olunca osmanlı fanatikleri için popi olacak başka isim kalmıyor bu yüzden köpürtülüyor

hocam şimdi bu adam binbir zorluk içersinde devleti zar zor ayakta tutmuş, bu yabana atılacak bir sebep değil.

Fatih, kanuni vs. zaten tartışılmaz insanlar. yani, 3-5 ekşici dışında bu adamların kudretini sorgulayan kimse yoktur sanırım, bu sebeple oradan ekmek çıkmıyor. ancak okumayı seven meraklı insanlar için biraz kitap satılıyor o kadar.

ama Abdülhamit'te durum farklı. torunları hayatta, onlar sürekli "dedem şöyle böyle" diyip demeçler veriyorlar, dizisi var ki o zaten başlı başına bir etken.

Marangozlugu iyiydi.

Toprak kaybedeceğiz onun psikolojik altyapısı hazırlanıyor sanırım

12 kadindan 26 cocuk sahibi olmasi da bir etken olabilir. Rahmetli iyi calismis, gece-gunduz mesai kastirmis. Doneminde devlet borc icinde yuzmesine ragmen saray masraflarindan hic kisintiya gidilmemistir, Avrupa'dan piyes - tiyatro gruplari sadece kendisine gosteri yapmak icin getirtilmistir vs.

Bir doneme cok benziyor ama hatirlayamadim Almanya'da Habsburg donemi olabilir.

şan, şöhret, güç, kudret açısından yavuz, fatih, kanuni tartışılmaz ama bizim son osmanlıcılar akılları sıra Atatürk'ün karşısına çıkarabilecek bir figür, portre olarak bunu çıkarabiliyorlar çünkü bahsettiğim padişahların hem dönem hem de başka faktörlerle Atatürk'le mukayese edilmesi sağlıklı olmaz.

Bizim son Osmanlıcıların yakın tarih figürü olarak sadece bu adamı ortaya koyabiliyorlar Atatürk'e karşı

93 Harbi'nin getirileri (daha doğrusu götürdükleri) İngiltere ve Fransa'ya sırt dayayabilme imkanlarını ortadan kaldırıyor. Balkanlardaki kayıplarla, Osmanlı, kuruluş devrinden itibaren sonra ilk kez, yüzyıllar sonra, müslüman nüfusu daha yüksek bir devlet haline geliyor.


Bu gerçeği gören, analiz eden Abdülhamid, halifelik sıfatını doğru zamanda ''aktive'' ediyor. Yoksa kendisi ilk halife değil; fetihlerden fetihlere koşan, müslüman alemini şaha kaldıran bir padişah değil.

Panislamist bayrağını taşıması niçin son 5-6 yılda bu kadar sık isminin geçtiğini gösteriyor aslında. Kısakürek çok ileri gidip; ne II. Mahmudlar ne Selimler, o reformcu padişahlar imparatorluğun gerçekliğini algılayamadı diyor. Yani Abdülhamid görüyor gerçek çözüm yolunu islam birliğinde. (Böyle yazınca Kısakürek de yeni kitap yazmış gibi algılanmasın. Kitap 1965 yılından. O dönemde de belli isimlerin Abdülhamid'e hayranlık duyduğu aşikar. Birileri demek ki şimdi doğru zamanda, Abdülhamid'in panislamcı kimliğini ''aktive'' ediyor.)

Yerli yabancı hiçbir ciddi tarihçinin Abdülhamid'i ''en başarısız padişah'' diye betimlediğini de görmedim duymadım. Balans ipindeki en iyi cambaz olarak gösterir Hanioğlu, ki bu yergi sayılmaz.

kendi döneminde en büyük düşmanı jön türkler, ittihatçılar, tevfik fikret gibi özgürlük yanlıları olmuştur. bu düşman korkusu yüzünden gazetelere yoğun sansür uygulanmış, jurnalcilik iyice halkın arasına yayılmış, her köşeye ajanlarını göndermiştir sırf kendisine muhalefet edenleri yakalatmak için. abdülhamid in popüler olması olayı aslında tamamen algı yönetimi. senelerdir üniversitelerde dahi "33 yıl hiç toprak kaybetmeden hüküm sürdü" yalanı anlatıldı ki bir çok hoca bunu sadece bilgisizlikten anlattı. sağ genel olarak hep devletçi, merkeziyetçi tutumda olmuştur. abdülhamid e yani devlete karşı açıktan muhalefet eden üstelik o dönemin özgürlük söylemleriyle hareket eden, ayaklanan gruplar, kişiler var. bu yüzden sağcılar abdülhamid i çok sever. meşrutiyet sayesinde bir çok azınlık ve farklı düşüncedeki insan meclis vasıtasıyla kendisini temsil imkan buldu. bizim sağcılar özellikle ermeni, rum gibi azınlıkların mecliste yer almasını tamamen "devletin parçalanması" olarak algılıyorlar. üzerine hamid lerinin yetkilerinin kısıtlanmasını da ekleyince ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:

hükmettiği yıllar boyunca toprak kaybetmeden, yahudilere, siyonistlere, içerideki azınlıklardan oluşan hainlere, ordu ve entellektüel camiadaki yerli hainlere karşı tek başına koca imparatorluğu sırtlamış gök sultan abdülhamid han hazretleri.

buradaki abdülhamid adını kaldır öyle oku, sana kimi hatırlatıyor?

algı yönetimi demiş miydim?

youtu.be

Çok arapçıydı.

Tarihte bir dolu örneği var, uzun uzun yazmak istemiyorum. Louis Bonaparte'ın, Napolyon kültünü canlandırması; Alman faşizminin III. Reich tarihlendirmesi ve Aryan sembollerini kullanması vs.

AKP de "70 yıllık reklam arası"ndan sonra düşünsel olarak kendini Osmanlı'nın sonuna, bilhassa Abdühamit'e, yani 1908 Devrimi'nin öncesine iliştirmek istiyor.(Bu arada Abdülhamit kültü, benim takip edebildiğim kadarıyla ta Büyük Doğu zamanlarından beri zaten sağcıların tarih anlayışında önemli bir yer tutuyor.) AKP iktidarı içinse; sporda canlandırılmaya çalışılan okçuluktan tutalım, devlet binalarında kullanılan Selçuklu mimarisi öğelerine kadar her yerde işaretlerini gördüğümüz türden bir neo-klasikçiliğin parçalarından biri. Partinin ideologlarına -??-, tarih yazıcılarına vs. göre -her ne kadar açıkça söylemeseler de- 1908 Devrimi, Cumhuriyet Devrimi ve CHP iktidarı ile kesintiye uğramış bir hattın sağlam halkasıdır Abdülhamit; bu hat tuhaf biçimde Menderes'le devam eder, -o da köylü burjuvazinin ve bu sınıfın altında şekilsizleşen köylülüğün temsilcisidir- 27 Mayıs ve getirdiği kurumlar eliyle yine kesintiye uğrar, 70'ler boyunca mücadelesini sürdürür ve nihayet bir başka restorasyonla, 12 Eylül'le farkında olmadığı bir zafer kazanır. Menderes'le Erdoğan'ın arasına Özal'ın yerleştirilmesi bu itibarla -ilk bakışta- manalı gibi gözüküyor. Ortak sözcük: Restorasyon. (Mu olmalı?)

Eleştirel not: Ama hangi üretim biçiminin restorasyonu? Abdülhamit, ulus devletlerin birer ikişer tomurcuklandığı, Batılı düşüncenin nicedir aydınlar arasında karşılık bulmaya başladığı, İstanbul'da gayrimüslim burjuvanın palazlandığı ve haklar iddia ettiği bir dönemde, yarı-merkezi feodalizmin restorasyonuna girişerek meclisi 30 yıllığına kapattı. Menderes'in tahkikat komisyonu ile doruğa çıkan baskıcılığı ise hem anti-demokrasi demekti hem de tarım burjuvazisine verilen tavizlerin sürdürülmesi, gelişen üretici güçlere karşı siyasal iktidarın gözünü yumması... Hadi ilk ikisi için feodalizm genel başlığını kullansak, Özal bambaşka bir yerdedir, tek bir piyasa hâline gelmiş dünya kapitalizmine entegredir: Krizdeki Türkiye burjuvazisini; 24 Ocak'la ve 12 Eylül sonrasındaki Anap iktidarı ile ihya etmiştir. AKP de sermayenin bir başka krizini çözmek için İMF politikalarını şartsız uygulayacak bir "tek parti" olarak, çoğunlukla muhafazakar kitlelerin desteği ile iktidara geldi. 12 Eylül 2010 tarihine dek olanlara da -bir günde bitmiş değil her şey, o tarihte resmileşti sadece- basbayağı restorasyon diyebiliyoruz demek ki.

Bunların üstüne "kült" dediğimiz şeyin ve kitleyle ilişkisinin "gerçek" anlamının da bir partiyi ya da lideri iktidara taşıyanlarla; o parti ya liderin siyasetinin arasında "gerçek" ilişkiye dayandığını söyleyebiliriz. Abdülhamit kitlenin önünde, tıpkı yukarıda verilen cevaplarda olduğu gibi "halifelik"le, "cambazlık"la vesaire duruyor. Altı bomboş... Bu yüzden sorunun "asıl" ama "yanlış" cevabı bunlardır belki de...

elle tutulan şeyler yapan son eleman başka idolleri de vardır muhtemelen ama onlara sarsalar dayak yiyecekleri çok nokta var. abdülhamit'in yok mu var ama kısmen iyileştirme yollarını açmış okuyabildiğimiz kadarı ile.

yere göğe sığdıramayanlar var tabi. tarihten gördüğümüz kadarı ile öyle biri olsaydı zaten biz şu an osmanlı topraklarında yaşıyor olurduk. bir insanı lider, başarılı yapan çevresindeki insanları seçebilme yeteneğidir. sanırım buralarda sorunlar vardı.

bana darbe yapılacak korkusundan haliçte donanmayı çürüten yine muhalefet korkusundan tiyatroları kapattıran, sansür kurulları kurduran, insanları birbirine ispiyonlattıran ''jurnalcilik'' olayını başlatan, eserlerde ''kulak, burun'' gibi ifadelerin geçmesini bile kendine laf ediliyor olarak algılayan sıkıntılı bir kişilik. peki bu olaylar tanıdık geliyor mu?

net köfte.

Benim oyum "kisir"dan yana :D Nar eksili soyle.. Uff yanina da kefir ya da ayran..

Köfte. Kısır sevmem. Yalnız ebeveyninizin evinde yapacaksanız bunu kokar ve günahıma girersiniz haberiniz olsun, çok yakın oturuyoruz (nickinizi doğru hatırlıyorsam) :D

tabi ki kısır:)))))

köfte. çünkü canım onu çekiyor. taptaze marul da olacak ama...

Köfteeee

köfteeeee

kısır ulağn kısıırr!!!

hatta

KISIIIAAAAÖÖÖĞĞĞĞRRRRRRR!!!!!

Kendi evimde yapıyorum köfte yapmaya karar verdim öpüyorum hepinizi bebeklerim

bir gece ansızın gelebilirim...

köfte +1

köfte

Köfte lobisi algı operasyonuna başlamış bakıyorum.

Kısır tabii ki, kısıır yahu

işin bir diğer önemli kısmından, kulaklıktan bahsetmemişsin. ciddi bir kulaklığın varsa mp3 çalarla telefon arasındaki farkı alabilirsin. bahsettiğin modeli bilmiyorum, çok pahalı olmadığına göre çok high end bir şey olmayabilir, haliyle onun için net konuşamam ama sony'nin high end oynatıcılarıyla farklı duyabiliyorsun iyi kulaklığın varsa.

lg ve htc telefonlarına yüksek kaliteli dac koyduklarını söylüyorlar hep, teşhir telefonları haricinde uzun süreli dinlemedim o yüzden bilemeyeceğim ama yeni nesil telefonların yüksek empedanslı kulaklıkları sürmekte zorlanmadığını biliyorum. s7'yi denemedim o yüzden bir şey diyemem onun özelinde.

bruce, kulaklık arayışım devam ediyor. bas yada tizin çok öne çıkmadığı, doğallığı bozmadığı, yukarıda bahsettiğim türleri net ve doğal bir şekilde duyabileceğim bir kulaklık arıyorum. yani ikinci el a15 + kulaklık 1000 tl gibi bir bütçe ayırdım. kulaklık için de öneri alabilirim.

a15'den vazgeçin bence markaya olan takıntınız yoksa daha kaliteli daha f/p oranı yüksek playerlar var. techno-fi.net 'i öneriyorum araştırma için :)

mp3 mü kaldı ya. en iyi ses kalitesi apple müzik ve spotifyda çünkü fiziksel bir cdye dökülmeden direkt dijital haliyle yayınlıyolar

Alacağınız kulaklığın, müzik çalarınız tarafından yeterince beslendiğine emin olun en önce. Diğerleri tercihinize kalmış. "cowon" markasını araştırabilirsiniz. Kulaklık olarak da "grado" markası

kardeş senin aklın sadece müzik dinlemek için tasarlanmış bir cihazın herhangi bir telefondan daha kalitesiz bir ses vereceğini kesiyor mu? kesmiyor tabi. kulaklık beyerdynamic öneririm. iki sene önce sorsan akg derdim.

Bence telefonu kullanmaya devam edip yatirimi kulakliga yonlendirmen daha mantikli olur. telefonun ve sony'nin ses cikislari farkli olacaktir yanyana dinlediginde ama hangisi daha iyi ya da hangisi daha dogal o testi yapmak oldukca zor. Ve fark cok da anlasilir olmayacak, iki kulakligi test ettiginde ise inanilmaz fark olacak. O yuzden bence telefonla mumkun olan tum kulakliklari dene ve aklina yatani al.

Benim favori kulakligi klipsch x11, kulak ici oldugundan genelde insanlar in ear tercih etmiyor ama inanilmaz dengeli bir kulaklik. Sevmedigim yani tek driver oldugu icin cok gurultulu seyleri kaldirmiyor ve ses cikisi cok yuksek degil ama noise isolationi cok basarili o yuzden gurultulu ortamlarda da seviyesi cok sorun olmuyor. Amazon'da 100 dolar civar arada 70lere dusebiliyor. x10 11 12 hepsi ayni sadece cikis seneleri farkli herhangi biri de olur.

3 tane kanal tedavim var :) Hassasiyet normal. Onemli olan son kapstmmayi yapip tedaviyi bitirmeden once igne batirirken hissedip hissetmemeniz. Cunku igneleri hissederseniz sinirleri tamamen yakamamis oluyor, bu iyi degil. Ama hissetmediyseniz ve sadece hassasiyet varsa bu normal. Sadece o disinizle havuc falan kemirmeyin, sert seyler yemeyin yani kafi :)

Bende de aynı sorun var. Macunlu diş fırçası değince kendimden geçiyorum, diş fırçaşama vaktim gelince geriliyorum resmen.

tedaviden sonra hassasiyet normal ama 2/3 gun..
3 hafta cok uzun bir sure..
baska bir sorun olmali, uzerine git derim, ya kendi doktoruna ya da baska bir yere goster bence..
yeni yaptirdim o tecrubeyle soyluyorum

hava sıkışması olabilir. yada apse yapmış da olabilir. ikisini de yaşadım. dişinizin çevresindeki diş etinizi (ağız içinde kalan kısmı da) kontrol edin,belki farkedemediğiniz bir apse vardır belki.

Sinirlerin hepsini alamamış olabilir. En fazla 1 hafta sürer hassasiyet sızı. 5+ kanal.

güvenilir torrent sitelerinden güvenilir sürüm indirerek. belirli başlı crack grupları var cpy, reloaded, skidrow gibi; bunların orijinal sürümlerinde virüs ya da malware olmaz. yani tabii ki olabilir, isterlerse koyarlar ama bu işi gönülden yapan insanlar oldukları için koymalarına sebep bir durum yok. hatta denuvo gibi sırf lisans koruması için işlemciye hayvani yük bindiren önlemlerden kaçınmak için bile korsan yükleyenler var.

Windows kurunca yaptığım ilk iş Defender'ı devre dışı bırakmak. Her türlü illegal içerik tüketiyorum oyun dahil, hiç virüs girmedi bilgisayara. Neyi nereden indirdiğin önemli.

Bruce +1

Ayrıca malum yerlerden indirirken yorumlara bakmak ta son derece önemli. Ayrıca 3DM gibi adı çıkmış gruplardan uzak durmakta fayda var. Boşuna da adları çıkmıyor. İndirdiğin her 10 3DM crack inden 9 u virüs programı tarafından karantinaya alınıyor.

15 - 16 yıllık crack li oyun maceramda belki bir iki kez virüs muhabbeti yaşamışımdır. diğer arkadaşların yazdığı gibi belli yayıncıların torrentlerini tercih etmek gerek. hoş artık uzak duruyorum ben de. steam candır.

peki hangi torrent siteleri guvenilir?

Burada yazmak pek doğru olmaz :D

Ayrıca oyun bilgisayarı ile farklı ve önemli işler yapılmıyor genelde, yani pc ile bankacılık işlemleri yapan veya farklı yazılımlar ile emek harcayarak önemli işler yapan insanlar genelde o bilgisayar ile pornoya korsana pek bulaşmaz.

Virüs varsa antivirüs bulur uyarır, ya da en kötü virüs bulaşır ve basar formatı yeniden kurarsın işletimi. Donanımına bir zarar gelmesi imkansız.

(bkz: tparser.org)

antivirüs için de (bkz: avira)

antivirus programari da virus crack'leri virus olarak gormuyor mu, oyle yapiyor diye hatirliyorum, yanlis olabilir.

ise yararsa antivirus onu satin alir hallederim islerimi.

@hasmetizm 2046 avira yoruyor mu sistemi? yoksa performans/fiyat bakimindan tavsiye eder misin?

ücretsiz avira. benimkini yormuyor. denemesi bedava. virüs yakalaması muazzam.

Ek olarak tanıdık bi yerden fatura keser getiririm dedim kabul etmediler illa ki bu iş için olacakmış.

Smartcat'i kullanabilirsiniz en uygunu.

www.smartcat.ai

vergi dairesine kayıt olman gerekmiyor mu fatura kesebilmen için? vergi mükellefi olman gerek diye biliyorum ama varsa aksi uygulama elbet bilenler açıklar.

vergi dairesi işleri içinde en pratik çözüm bir serbest muhasebeci ile anlaşman. osenin adına işleri halleder. sanırım 2000 tl civarı bir şey tutuyor şu sıralar.

Vergi yükümlüsü olmadan nasıl fatura keseceksin? Tanıdık bir şirket ya da ticari şahıs üzerinden yaparsın anca.

Vergiye tabi olmadığınızı, yaptığınız işi faturalandıramayacağınızı, gider pusulası ile kendilerinin halletmesi gerektiğini söyleyin.

Başka şansı yok, şimdilik.

ikisi de eşit. K.

ikisi de birbirinden beter

Retorique +1

E

Hatta bu bir aldatmak dahi değildir bence. Umarım feykimdeyimdir.

İkisi de eşit.

E

Erkeklerin bu kafasını hiç anlayamayacağım, aldatma aldatmadır hemen işin fantezi boyutunu düşünüp onu aldatmadır saymamak nedir? Yetmemekse yine yetmiyorsun hatta o kadar ki kadınla aldatmış, ama yok yeter ki kadın bir erkeği ondan daha iyi bilmesin kafası, İlginç tabii. Herneyse, benim için hiçbir farkı yok, erkekle aldatırsa hatta daha çok tiksinirim çünkü bu ekstra bir kandırmaya girer, hayatı yalan üzere demektir. K.

eşit. k.

İkisi de eşit, kadınla aldatsın bir şey olmaz hatta sayılmaz diyen erkek zaten çok ağır çomardır. Çakralarınıza tüküreyim.

ikisi de eşit üzer. cinsiyetim erkek.

Farkı yok bence de. Ama hemcinsiyle görürsem daha bi şaşırırım. K.

Eşit.
Hemcinsi olursa eğer sezmemişsem ek duygu olarak şaşkınlığı da yaşarım sadece.
Kadın.

Nasıl herkes eşit demiş şaşırdım. Kendi cinsiyle aldatıyorsa eşcinsel olduğunu anlamıştır, ama karşı cins ile aldatıyorsa benim yerime benim cinsimden başkasını tercih etmiştir, kendimi yetersiz hissederim. İlk durumda ben ilgi alanında bile değilim, o kadar koymaz.

Kendi cinsiyle aldatması sıkıntı değil. Hatta aldatma olarak görmem. Üçlü yapalım mı derim

Öteki türlü çok sinirlenirim ve üzülürüm.

Eşit

Erkek

Hemcinsiyle aldatsa "amaaan zaten kadinlar onu tatmin etmiyormus, benle alakasi yok, beni hetero gorunumu vermek icin kullanmis" diyebilirim. Direkt biseksuel saymam, sayarsam uzulurum cunku. Kendi ruh sagligim icin gay oldugunu dusunurum.

Kadinla aldatsa daha cok uzulurum. Bende ne bulamadi da baska kadina gitti? Yetersiz miydim vs.

Cinsiyet anlasilacagi uzere k.

aldatmanın cinsiyeti tabii ki olmaz.

son kız arkadaşım biseksüeldi, benden önceki sevgilisi kadınmış, hatta orta seviye bir mankendi, oldukça güzel. kadınlardan hoşlanan biri olarak kız arkadaşımı o kadınla düşününce akla otomatik olarak ffm geliyordu, kıskançlık hissetmiyordum ama işin içinde benim de olduğumu farz ediyordum. normal şartlarda lezbiyen porno izlemeyen biri olarak kız arkadaşımı başkasıyla sevişirken izlemek ayrıca tatmin edici gelmez gibi geliyordu, haliyle lezbiyen bir aldatmada seksilik bulmam zor.

kendimce şöyle bir tezata düşmüştüm; işin içinde ben olsam dahi ffm'de kız arkadaşımı başka bir kadınla öpüşürken görmek rahatsız edici olmalıydı çünkü onun için karşıdakinin erkek olması ya da kadın olması fark etmezdi. normal şartlarda erkekler mmf'i sevdiği kadınla kabul etmezler çünkü kadını başka bir rakiple paylaşmak istemezler. biseksüel biriyle beraberseniz herkes rakip, haliyle herhangi bir threesome kombinasyonu rahatsız edici olmalı. ancak ben de kadınlardan hoşlandığım için ffm senaryosu bana çekici geliyor. deneyimlemedim, haliyle tam olarak nasıl hissedeceğimi bilemiyorum ama böyle bir kafa karışıklığı üzerine düşünmüşlüğüm vardır, soruyu görünce aklıma geldi.

söz konusu aldatmak ise fark etmiyor dediğim gibi, ben zaten aldatmayı seksle alakalı görmüyorum, o yüzden kiminle seviştiğinin bir önemi yok.

biraz kaba ve seksist bir benzetme olacak ama mevut durumu daha iyi nasıl açıklarım bilmiyorum.

bizim erkekler kadının içine kendisi dışında başka bir erkeğin penisi girmedikçe aldatmadan saymaz pek. bu tip konulardaki algımız temel olarak girip çıkan şeyin niteliği ile alakalı. başka bir kadının eşine-sevgilisine vibratör sokmasını sallamaz hatta tahrik olur ama başka bir erkeğin penisinin girme düşüncesi bile delirtmeye yeter.

keşke bu soruya bugün cuckold başlığında yazanlar cevap verse.

sorunun cevabı, üzülürdüm her halde. ayrıca birlikte olduğum kadının bir başka kadınla birlikte olması lezbiyen olduğu anlamına gelmez, biseksüel de olabilir.

erkişi.

Erkek,

İkisi de eşit.

threesome yaptıktan sonra yol veririm. ikisi de üzücü tabi.

e

Şarkı cins

Homoseksuel cikacak teklif edecek diye korkuyorum. Denk geldi birkac kez.

stavro +1

Bir ticari ilişki yoksa aramızda beni mutlu ediyor.

eğer beyefendi, hanımefendi kıvamında arada mesafe bırakan bir kibarlıksa daha rahat oluyorum, sınırlarımız belli, kimse ötekinin çizgisini aşmayı düşünmüyor.

ama yok eğer samimiyetle karışık bir kibarlıksa rahatsız oluyorum, yapmacık geliyor, özellikle yeni tanıştığım insanlarda. kesin bir puştluk çıkar altından diye bakıyorum.

ülkemizde kibar kalabilmek çok zor. insanların kibar davranıp dikkate alınmadığına ya da kırıldığına çok şahit oldum. tabii benim bahsettiğim birinin karşısında eğilip bükülme değil; birine yol verip buyrun önce siz geçin demek, bir şey için teşekkür etmek ya da hakaret etmeden hakkını aramak...kendim de tepki olarak formal bir kibarlık edindim. karşımdaki hemcinsimse başta beni soğuk bulduğunu, karşı cins ise dominant biri olduğumu düşündüğünü söylüyor. alışık olmadığından bir bit yeniği arayan çok oluyor ama zamanla alışıyorlar.

oncelikle youtu.be ?

-yabanci-(erkek-erkek) kibar davranmasi ve ustune cok iyi davranmasi, yardim bile etmesi o kisinin senden hoslandigini gosterir. endiselenmiyorum. sonucta benim cinsel yonelimim belli. insanlar insanlardan hoslanabilir, suc degil bu.

Birinin içtenlikle mi yoksa içten pazarlıklı mı kibar davrandığı hemen belli oluyor. İlk gruptan biriyse mutlu oluyorum, ikinci gruptan ise koşarak uzaklaşıyorum. Ama ikisinde de tedirgin olacak bir şey göremiyorum.

aöf'den amaç bitirmekse sadece sallayıp çıkacaksın. sallayarak bitiyor yani.

fotoğrafçılığın kitap okuyup test çözerek nasıl öğrenileceğini cidden merak ediyorum. çektiğiniz fotoğraflar üzerinden kritik almalı birebir bir hoca yada ustanın fikirlerini dinlemelisiniz. bana çok hikaye geliyor bu aöf foto bölümü. yanılmıyorsam salgado idi, bir eleman fotoğrafçılık okumak isteyenlere ne önerirsiniz diye sorduğunda okumasınlar diye cevap veriyor. " fotoğrafçılık yerine ekonomi, sosyoloji, psikoloji gibi toplumu ve insanı anlayabileceğiniz bölümler okuyun. fotoğraf çekmeyi nasıl olsa her şekilde öğrenirsiniz."

aöf e yazılmak yerine yaşadığınız şehirdeki fotoğrafçılık derneklerini araştırın, varsa üye olun. hafta sonları geziler vs ile çok daha tatmin olursunuz bence aöf e göre.

kasım aralık gibi dibi görür bence.

Ben euro/dolar artışıyla beraber kış da olsa fiyatların artacağını düşünüyorum. O yüzden beklemeden aldım mesela.

En son baktığımda fiyatlar bir ay öncekiyle neredeyse aynıydı. Stoklar bittikten sonra yeniden fiyatlanacağını tahmin ediyorum.

şu an sezon sonu ve alınabilir. indirim olması lazım hatta.

galiba atasun optik ti, güzel indirimleri oluyor. 3 tane rayban aldım şimdiye kadar, diğer optikçilere göre bariz fiyatları düşüktü hepsinin.

oscar pistorius'un tüm dava süreci, duruşması YouTube da var. Ben bir ara ona sarmıştım.

ben iki gündür süper kahraman filmlerinin kavga sahnelerini izliyorum youtube'da. muhteşem hizmet yapmış gençler. sadece kavga sahneleri.

aşırı pintiler belgeseli. youtube'da var.

el chapo.

anime izlerim dersen death parade.

belgesel: cosmos
dizi: californication

maniac diye bir dizi duydum herkes öneriyor. ben de haftasonu başlayacağım