logo tasarımı yapabilir de parasını alabilirse tabii.

Storyboard para kazandirabilir

dövmecilikten para kazanabilir. istanbuldaysa bir dövmeciye gidip çizimlerini göstererek çıraklığa başlayabilir.

ilüstrasyon konusunda kendini yetiştirirse -dijital ilüstrasyon konusunda- yurtiçine yurtdışına işler yapabilir, hem dizi, oyun vs hem de kitap dergi gibi yayın türleri için. ama dijital ilüstrasyona yönelmesi lazım.

dedikleri gibi story board çzebilir ama daha önce yapmamışsa bu işin tekniğini bilen birileriyle konuşup fikir alışverişinde bulunması lazım.

dijital ilüstrasyonla ilgili aşağıdaki gruplara üye olsun yapılan işleri takip etsin. bu işin pirlerinin youtube videolarını izlesin. sadece çizim değil görsel hafıza da çok önemlidir bu işlerde.

www.facebook.com

www.facebook.com

Güzel sanatlar mezunu bi arkadaşım evlenip çocuk olynca suluboya resimleri yapıyordu.sonra instagramdan satmaya kalkıştı. Sonra o resimleri değişip tip bez çantalara baskı yapıp satmaya başladı. Çok hoşuma gitti. Heer iey olabilir. Biri kişiye özel düğün kutlama broşür gibi şeyler için desenler yapıyordu. Hiç olmadı değişik kagıtlara yapıp çerçeveletip satabilir. Yani o kadar aslında yapacağı şey varki. Araştırın biraz. Bir arkadaşımda kaligrafi öğrendi. Değişik seramiklere, kagıtlara, malzeme yüzeylerine yazıp satıyordu. İnstagram bunun için ideal. Ve Pinterest . Bir araştırın neler yapılacagını. Çok güzel çnkü.

eğer kadınsan bende var, vereyim sana. oysho’dan almıştım tee ne zaman. kenarları çıtçıtlı, oturup kalkarken bazen açıldığı için rahat rahat giyemiyorum.

Hole academie'de var sanirim.

@istanbul, erkegim ama sizin icin sorun olmazsa 1 gunlugune kiralamak isterim, temiz kullanir yikar geri veririm
@ziya, bi parti icin aliyorum tek gun kullancam, amacim acilmasi zaten :d

@istanbul kanatlarimin altinda partide kullanılacaksa temiz kullanılmasının imkanı yok benden demesi :))

@issiz, ya ask olsun oyle bi parti degil :((

@hjarteblod dostum ben de öyle bir partiyi kastetmemiştim zaten :))) hani parti ortamı, içki falan dökülür, istifra eden olur üzerine falan demek istemiştim ama sen nedense oraya çektin konuyu karşim :)

- psikolojik olabilir. var böyle bir şey kimi eylemleri yaptıktan sonra bu dediklerine benzer şeyler hissedebiliyor insan.ben bir nevi alışkanlık diyorum buna.

- tansiyonun düşüyor olabilir. çaresi doktor, onun da diyeceği sigarayı bırak, tabi ki.

huzursuzluk nikotin yan etkisi

şahsen ben son zamanlarda çokça tekrarlanan konuları bilmeyenleri eleştiriyorum.
nasıl got izlemeyen insan eleştirilebiliyorsa, bağlacı ayıramayan, soru ekini yazamayan insanlar da eleştirilebilir ve daha da haklı bir şekilde eleştirilir.

yıl olmuş 2017, sesli harf kullanmadan konuşanlar var. özellikle mesaj yazarken nbr, slm, ii, napysn falan yazıyorlar.

herkes yazamayan, her şey yazamayan haliyle değersiz oluyor gözümde.
geri kalan dil bilgisi kuralları böyle sanal ortamlarda biraz esnetilebilir ama genel olarak bence düzgün yazmak gerekiyor.

karşı cins de olsa eğer değerlendiririm ama karşı cins yok hiç buralarda.

Iki soru icin de cevabim evet.

Ayni sey sive icin gecerli degil, yani sive buyudugu cevreye bagli olabilir kisinin ve yoreden yoreye degisir. Ama Turkce yazim kurallari degisiklik gostermez, agir siveli konusan birisi bile dogru sekilde yazabilir.

evet

Evet. Kesinlikle objektif bir kriter.

Herkesin fark etmeden de olsa dikkat ettiğini düşünüyorum. Konuşur gibi yazdığı için, yazılı olarak anlattığı şeyi anlamadığım insanlara, kelimeleri eksik ve yanlış yazan insanlara, dilimizi kötü kullanan insanlara önyargım var, bunu yapan bir üniversite hocası bile olsa, bulunduğu yeri hak etmediğine inanırım.

''okumuş insan'' sayılıp doğru cümle yazamayan birisini çok ciddiye almam. ama gündelik konuşmada yazışmada filan çok takılmam, fazla obsesif buluyorum alakalı alakasız yerde ''ama de ayrı'' diye konuya giren tipleri.

ama dediğim gibi, anayasa profösörü adamın maymun gibi tweet atmasını sevmiyorum.

Bence karşıdaki kim olursa olsun çok iyi bir filtre. İnsan kendi dilini doğru kullanmaktan aciz olmasın yani bir zahmet.

Mesleğim gereği fazlasıyla takılıyorum ve bazen hataları düzeltmekten konudan kopabiliyorum. İnsanların bu kadar basit ve şekilsel şeyleri yapamamaları bana garip geliyor. Kültürsüz vs. değil ama dikkatsiz, özensiz olduklarını; zaman zaman ise zeka ile ilgili problemlerinin olduğunu düşünebiliyorum. Olumsuzlar hakkında net olarak karar veremesem de Türkçesi iyi olan insanların kültürlü vb. olduğunu düşünüyorum kesinlikle.

Evet. Kültürsüz, cahil demem ama popüler kültür beslemesi, ilgisiz olduğunu düşünürüm.
Bağlaç konusu özellikle önemli çünkü cümlenin anlamı kayıyor, saçmasapan bişey oluyor. Kelimedeki harf hatalarına çok takılmıyorum, noktalamaları da anlam bozulmadığı sürece tolere ediyorum. Edebi metin, makale vb. değilse tabii.

Evet ve evet

Üniversite mezunu biriyse, yazdıklarını dikkate bile alamıyorum bazen. Böyle bir e-posta geldiğinde Word'e kopyalayıp yapıştırmıştım ve yazım yanlışlarını düzelttikten (de'leri, ki'leri uygun yerlerine koyduktan sonra) sonra okuyabilmiştim. Başka türlü yazılanı anlayamıyorum, okurken ana fikre gelemiyorum, içeriğe odaklanamıyorum.

Arada bir birkaç kelimenin yanlış yazılması önemli değil, herkesin başına gelebilir. TDK bazı dilbilgisi kurallarını 5-10 yılda bir değiştiriyor, senin öğrendiğin 10 yıl sonra yanlış bir bilgi haline gelebiliyor ama üniversite mezunu biri sürekli bir yazım yanlışı yapınca eğitime ve kendini geliştirmeye kapalı olduğunu düşünüyorum. Cahil olduğunu değil; cahil olmayı benimsediğini ve eğitimi reddettiğini düşünürüm. Okumamış biri bunu yapsa yargılamam. Virgül kullanımı çok zor, her yerde doğru kullanılamıyor; yanlış yerdeki virgülü de yadırgamam.

Şive ise apayrı. Şiveleri kültürel zenginlik olarak görüyorum.

Bu 'nbr', 'slm' gibi ifadeler bir mesajın iki kontör olduğu dönemden kaldı. Akranlarımın bir kısmı alışkanlıktan hala öyle yazar. 10 yıl 100 karaktere sığdıracağım diye maymun olmuş bir nesil helak oldu arada.

Karşı cinsle iletişimimde karşımdaki okumuş bir insansa çoook önemli. Şöyle söyleyeyim, 'İçkisi, kumarı yok. Karıya, kıza yan gözle bakmaz. Bir de bağlaç olan de'leri ayrı yazar' derecesinde.

evt yaklaş mamak mümkünmüki!

hepsine evet

Benim için yazım kurallarını bilip bilmemesi önemli açıkçası. bildiği halde kendi istediği gibi yazan kişilere karşı pek bi gıcığım yok. Çünkü ben de öyleyim. Mesela arkadaşım da öyle, cumhuriyet savcısıdır, ama internette beraber oyun filan oynarken ya da Chatlerde çok üstünkörü yazar. Hatta argo. Yazışmalarımızı o an görsen bizi kültürsüz filan görebilirsin belki yani...

Evet.

nerede ve nasıl yapıldığına göre değişiyor. mesela yakın bir arkadaşımla mesajlaşırken, bir gönderi altında goygoy yaparken pek takılmıyorum ama konu ciddiyse yani en azından bir şeyleri anlatmayı amaçlayan bir yazıysa dikkat ediyorum. tabi tek tük hatalar göz ardı edilebilir bence, o an insan aklındakileri yazıya dökerken bir iki bağlacın, soru ekinin birleşik yazılması önemsiz yazının genelinde buna dikkat edilmişse. lakin bazı yazılar var ki okurken nasıl küfrediyorum anlatamam. bu yazım yanlışları arttıkça karşımdakinin cehalet kat sayısı da gözümde artıyor.

yazım yanlışları bir yere kadar ama şahsen karşımdaki insanı tamamen bitiren asıl şey türkçe kelime yerine özellikle yabancı kelime kullanmasıdır. içimdeki cengiz han açığa çıkıyor resmen, cahilliği falan geçtim doğrudan gerzek statüsüne ulaşıyor gözümde.

ölüm vuruşu ise hem yazım yanlışı yapıp hem yabancı kelime kullanıp üzerine bir de bunları matah bir şeymiş gibi savunması.

yukarıda yazdıklarım aynı zamanda her iki sorunun da cevabı.

Disleksi denen şeyden müzdarip olduğum için çok kötü yazdığım dönemler oluyor ve insanlar bana direk gerizekalı muamelesi yapıyor.
Elde olmayabiliyor bazen o yüzden çok çok saçma bir şey olmadığı sürece takılmıyorum.

tek başına yeterli bi filtre değildir tabi ki. adam düzgün türkçe ile yazıyor diye bu onun cahil olmadığı anlamına gelmez.

ama benim için filtrelerden biridir. türkçesi bozuksa karşı tarafın, baştan bi soğuma ve önyargı oluyor.

evet evet evet!
(ayağa basar...)

karşı cinsi değerlendirirken çok iyi bir filtredir, düzgün yazıp da "benim bununla ne işim var" dediğim kimse olmadı. düzgün yazmaya çalışan insan özenlidir, hayatına da özen gösteriyordur. biliyor olması yetmiyor çünkü, bilip kullanmaması haklı çıkartmaz benim gözümde.
bilmiyorsa zaten kesin filtre, yazım kuralları ve imlayı bilmeyen biriyle ayrı dünyaların insanıyızdır, uyuşamayız. önyargıdan öte bir fikir oluşturur bende.

insanların buna dikkat etmemeyi tercih etmesini anlıyorum ama aynı empatiyi "niye bu kadar takıyorsunuz" diyenlerden bekliyorum.

disleksiyi görünce eklemeden edemedim, tabii ki bir bozukluktan ötürü yazamayanlar dahil değil bu genellememe.

Evet. Kesinlikle.

Evet

Bence de evet.
Cahil ağır kalır belki, belli bir bilgi birikimi olabilir ama bunu aktarma biçimi yanlışsa okuyamıyorum yazdıklarını. Şuna da rastladığım oldu; sohbeti çok iyi bilgili kültürlü duruyor, belli bir zeka seviyesinde falan ama bir yazışmaya başlıyorsun felaket. Haliyle ikinci durumun cevabına geçiyor olay, değerlendirme kriterime takılıyor ve soğuyorum.

kesinlikle bir önyargıyla yaklaşıyorum ama bunun çok da doğru olduğunu düşünmüyorum.
he ama "bu adam net kültürsüz, popüler kültür beslemesi, ilgisiz, cahil" falan da demem. o kadar abartmamak lazım bence.

ben çocukluğumda çok fazla kitap okudum. hep ablam sayesinde ama. yani ona özeniyordum, o çok kitap okuyordu ve ben de öyle oldum. ablam da annem babamdan görüp özenmiş onlar da çok okurlar. biz böyle bir ailede büyüdüğümüz için çok şanslıydık. her hafta sonu eve kitap alınırdı mesela çünkü bir önceki haftasonu alınan kitaplar okunup bitmiş olurdu. bizim yaşadığımız ilçede çok deli kitapçılar olmadığı için haftasonu yarım saat uzaklıktaki daha büyük ilçeye gidip oradan alırdık kitapları. kitap konusunda inanılmaz şımartıldım yani, bir gün bile "alamayız çok pahalı, daha yeni aldık ne gerek var, şimdi kim gidip alacak taa oradan kitap, bi haftasonumuz var zaten oturalım dinlenelim evde" falan demediler.

ama kitap dediğin pahalı bir şey aslında. hadi günümüzde e-book'lar var bi şekilde ucuza da okuma şansı var okumak isteyenin ama biz çocukken (90'ların başı) pahalıydı yani. hele daha eskilerde daha da pahalıydı. o yüzden çok da "cahil cühela, allah belanı versin" diyemiyorum. gene de istemsizce uyuz oluyorum ama. çünkü bu imla kuralları en çok çocuklukta öğrenilip yerleşiyor ama büyüyünce de öğrenilemez diye bir kaide yok. yazım kurallarını çocukluğunda öğrenememiş bir insanın büyüyünce bu eksikliğini fark edip oturup öğrenmesi lazım.

ama mesaj yazarken sesli harfleri yazmayanlara inanılmaz sinir oluyorum. onlar lütfen azalarak bitsin. iş maillerindeki kısaltmalara da sinir oluyorum. "FYI" ne ya. yıllarca "bye" gibi bir şey sandım onu ben :D

karşı cins değerlendirirken çok iyi bir kriter bence. tabiki trt spikeri gibi olun demem ama çok göze batan yanlışlar yapıyorsa ve sürekli yapıyorsa aramızda bariz bir kültür farkı var diye düşünürüm.

Evet, ister istemez fikirlerimi etkiliyor.
Arkadaşımla yazışırken ateşli ateşli bir şeylerden şikayet ediyor, anlatıyorsa vs "bende dedim ki" yazsa, "yuh, cahile bak" falan demem. Diğer bir çok durumda derim sanırım.

Benim en sinir olduklarımdan biri, "eylenmek, deyişik" falan diyenler. "Değim yerindeyse" vs yazanlar. Yahu hadi duya duya alıştın öyle sanıyorsun, hiç mi bir şey okumuyorsun da doğruyu öğrenmiyorsun?

Whatsapp/ Instagram/ Facebook vs gibi yerlerde de garip noktalama işaretleri kullanılmasını veya kelimelerin arasına emojiler sokulmasını hiç anlamıyorum. Biri bunu yaparsa hangi cins olursa olsun itici buluyorum. "Yine güzelmi güzel (kalp) (kalp) (kalp) bir Pazartesi (top emojisi) den herkeze (yonca yaprağıx4) şans diliyorum" falan yazan insanlar hayatın anlamını söylese, dönüp bakmam. Bilmesem daha iyi.

Gercek hayatta tanistiysam takilmam, kisi onayimdan gecerek yazili iletisim safhasina ulasmis.

Cook gecmis zaman olur ki Resat Calislar'in "Bir ortamin/toplulugun ritmini yakalamak" ana fikrinde sahane bir analizi vardi bu konuya yakin sayilabilecek.

Bir ortamda/toplulukta yer edinmis, o ortamin ruhunu ve ritmini yakalamis kisiyi internet ortaminda "tabiki" derken bulabilirsiniz fakat bu kimsenin umrunda olmaz. Kisi gercek hayatta kendini kanitlamis ve ait oldugu grubun sartlarini saglayan bir bireydir.

Barajı geçsen bile yol paran çıkar bence, daha yüksek bir şey kazanırsan da yanına kar kalır. Ben olsam denerdim, hem tecrübe olur hem haybeden gelme ihtimali olan bir para.

Evet biraz uzun bir süreci var ama enerjin varsa dene derim. Hiç olmadı tecrübe olur yav.

yıllardır izlemiyorum. eskiden aday yarışmacılar arkada beklerdi kenan ışık bir soru sorardı en hızlı yanıtlayan yarışmacı olarak koltuğa otururdu. eğer öyleyse değmez sanırım. yok ama doğrudan yarışmacı olacaksan git, çok büyük hata yapmadıkça yol ve kalacak yerini çıkartırsın her halde.

ben bu şarkı sağda solda kulağıma çalındığı zaman, bir yandan kahkaha atıp bir yandan bu şarkı bütün o süreçlerden gerçekten bir tane bile insan evladı bu hatayı nasıl fark etmedi diye hayret edip, bir de üzülüyorum.

ok karıştırılıyor iki kelime.

sanırım tekamül e daha fazla aşina kulaklarımız, tekabül deyince biraz eğreti mi geliyor ne :)

Bence de tekabül etmeli, fakat söz yazarına sormak gerek çünkü şarkı sözlerinde çok çeşitli acaipliklerde ifadeler var. "Ben sustum cevabını" ilk aklıma gelen, ki bunun kökeni de sezen aksuya aittir. Yani söz yazarının beyninin içinde olup bitenleri öğrenmemiz lazım. Yoksa sözlere bakınca evet tekabül çok daha doğru.

banka şubesi
yada noter

kaç metrekare ve lokasyon?

tatlı sizden türk kahvesi bizden.

bu soru da ne çok tuttu.
orasının neresi (hangi şehir ve hangi semt) olduğuna göre değişir.

bir an kadıköy-bahariye caddesi olduğunu hayal ettim, ona göre yazacağım.
bir starbucks hepsinin kazancını ikiye katlar.
sonra mavi jeans mağazası olabilir. bar/pub tarzı bir yer, ya da hipster ürünler satan bir vintıç mağazası da çok tutar.
ama ben olsam dondurmacı açardım, yaşar usta dondurmacısı <3

Kuaför olabilir ya da kuruyemişçide fazla ot vs yoksa aktar açıp her tür ot, çöp, krem vs konabilir

sözlüğe de yazdım, buraya da yazayım. ikinci bir kadın giyim mağazası açardım. hiçbir kadın bütün alternatifleri gezmeden ilk girdiği mağazadan alacağını alıp çıkmaz. kadın giyim müşterisine gezecek alternatif lazım.

niyeyse sözlükte de herkes dönerciyle rekabete girmek istiyor. kadın giyimle girsenize.

milyoncu

fırın. sadece dönerciye ekmek satmak için bile açılır.

tekel

Aksesuar, takı toka.

lokasyon önemli.

vintıç +1

takı, gümüş, gözlük karışık vs şeyler satan bir yer olabilir.

ama hipster tarzı zımbırtılar, giysi, takı, kitap karışık satan bir yer iyi müşteri çeker gibime geliyor.

tabi -eğer çevrede yoksa- starbucks faktörü de değerlendirilebilir. karşıyaka sahilde açıldı yanındaki kafe bile nasipleniyor, paso dolu zira.

kibritsuyu artı 1. Bizim de caddemiz oldukça işlek ve üzerinde 3 tane kadın giyim var. Maşallah hepsi iş yapıyor. Kadın giyim açardım.

Tekel veya kerhane. Batakhane de olabilir

Manav. Bizim mahallede (ki büyük bir mahalle) 1 tane var kimse market zincirlerinin ya da bakkalların getirdiklerini beğenmediği için manavdan alıyor.

Bujiteri
Dovme, piercing dukkani

Veya bi milyoncu

tabi ki de bim.

Dönerciye rakip olalım ama hamburger satarak olalım.

Meyveli kaktöşçü

berber

avm.

berber

gratis

dönerli pizza selficisi kafesi.

başvurabiliyorsun diye biliyorum ama net bilgi için genel tebliği inceleyebilirsin, şartlar yazıyor. www.resmigazete.gov.tr

Başvurursun, geçen yıl 1 yıl sayılır, bu yıl 1 yıl sayılır, ancak seneye tam olarak faydalanırsın muafiyetten

peki bu girişim ortaklık şeklinde olursa ve ortakların biri 29 yalından küçük diğeri büyükse ne olur?

Tüm ortakların şartl sağlaması gerekiyor

annem 4 senedir ip 4 kullanıyor, aynı senin gibi sadece whatsapp, foto ve facebook için tahminimce bir 3 sene daha kullanır bu şekilde :) 6s te hayli hayli 3 - 4 seneyi çıkartırsın diye düşünüyorum.

fiyat ne?

ben 6 sını kullanıyorum, geçen sene mayısta aldım. beklemediğim kadar güzel bir performans gösteriyor. benimkisi 64 gb.
32 gb ler yer sorunu yaşıyor. o yuzden muhakkak 64 almanı tavsiye ederim. o kadar rahatım ki 5000 foto olmuş hala dünyanın yeri var. ben 6'dan bu kadar memnunsan sen 6 s ile baya gidersin bence.

önce güldüm
sonrasında sıkıntı yapma olur böyle vakalar beterin beteri var caaaart diye gaz çıkarsn daha mı iyi fermuar gene istemsiz senden bağımsız olur yani.

bende de var böyle bi pantolon. yandan fermuarlı ve fermuar açma kapama zımbırtısındaki bozukluk sebebiyle kendiliğinden açılıyor. giydikten sonra o zımbırtının hemen altına iğne takıyorum. valla o riski alıp pantolon giydiysen ne bekliyodun ki?

Fermuarı değiştir.

Ne olacak ya, sen de gul gec.

:)))
Fermuar değişimi yada fermuarın deliğine minik çatal iğne takıp kumaşa tutturmak. Ama oturup kalktıkça çatal iğne açılıp düşebilir, batabilir.

Düğmesiz, dikişli boxer giymekle başlayabilirsin.

"çocuğun canı sıkılmış hocam, keh keh keh" deyip geyiğe vursaydın.

demişler yukarıda, beterin beteri vardır, bir anda tutamayıp "zortike" diye bir ses çıkarsaydın ne olacaktı?

o pantolonu hemen at, vakti zamanında böyle bir pantolonla tanışmıştım.

yapıcak bişey yok, beyaz don giymediğin için dua et, en azından fermuarları açık ama karizma çocuk siyah giyiyor deyip 2 gün sonra hiç bişey hatırlamazlar.

Komik mi ki gülmüsler buna?
Fermuar inebilir, normal. Buna gülmek gerizekalilik.

fermuarın ucuna şu anahtarlıklara takılan yuvarlaklardan takıyorsun, sonra o yuvarlağı pantolonun düğmesine takıyorsun. bir daha pantul açılmıyor. geçmiş olsun.

ben sana doçent olamazsın demedim adam olamazsın dedim diyip üste çık

Anahtarlıgın yuvarlAk halkasını fermuar baslıgına tak fermuarı cek halkayı pantolonun dugmesıne gecir ve ılikle sorun cozulur

şimdi işin kökeninde aslında dinin insanlrı kullanmak yönetmek için çok güzel bir araç olması yatıyor bunu bir kenara koy. bir de tabi gördüğün üzere asıl gaye din değil, bir takım çıkar ilişileri, çeşitli ortamlar vs vs. zamanında -eğer bilmiyorsan araştırmanı tavsiye ederim- adnan oktara bir operasyon çekilmişti, bayağı açığa çıkmıştı ne muhabbetler döndüğü, motorlar falan... misal hatırladığım kadarıyla kaan tangöze nin eski karısı seçkin piriler de bu cemaattendi. hatta operasyon sonrası tv lere çıkıp nasıl kullanıldığını anlatıyordu; yanlış hatırlıyor da olabilirim. sadece o mu? bir yığın manken daha. yani bir sürü malvarlığı olanlar için iş muhtemelen din falan değil.

neyse, bir hocam vardı üni. de, kendisi akademi de okurken adnan oktarda o okuldaymış, "o zamanlarda böyleydi biraz garipti ama çok zekiydi, dinden allahtan bahsederek hep zengin çocuklarını çevresine toplardı" diye anlatmıştı. göreceğin üzere adam o yıllardan beri aynı sektörde. tabii eskiden bu kadar açık bir şekilde kediciklerden falan bahsedilmiyordu, harun yahya mahlasıyla bastırdığı kitaplarından tanıyordu millet.

bir şey hissetmezdim. önce ben onu öldürürdüm.

hic bir sey hissetmezdim, kendimi korumak icin gerekenleri yapardim, gerekirse kacacaksin, gerekirse oldureceksin.

@der meister sende guzel sallamissin guzel kardesim.

güzel diyorsunuz da kozların eşit olmadığı durumdaki ruh halinden bahsettim ben. mesela boğazınızda bıçak dayanmış, kafanızda silah vs.

Doğmak gibi işte? Doğmak bu kadar kolayken ölmek çok zor olsaydı dengesizlik olurdu.

doğmak kolay mı? bence doğmak zor, 9 aylık bir gelişim sonrasında acı içinde doğuyorsun, 9 ay boyunca ebeveynlerin senin sağlıklı olman için didinip duruyor, neresi kolay? ölmek ise anlık bir şey. pat bitti gitti, bir anda yoksun, duyguların, düşüncelerin, hayallerin hepsi siliniyor.

bir kere yaklaşır gibi oldum, bir parkta arkadaşla oturup sigara içerken 3 tane barzo önümüzden geçiyordu gürültülü konuşarak, ben kafamı kaldırıp bakınca bildiğin "ne bakıyon gardaş" modunda geldiler, bir anda oldu her şey, ayağa kalktım en öndeki yakama yapıştı, arkadakilerin bıçak çektiğini görünce benim arkadaşa koş dedim, elimdeki sigarayı adamın gözüne doğru bastırıp topukladım. gözüne geldi mi gelmedi mi bilmiyorum umarım gelmiştir, kalıcı bir hasar vermişimdir. şimdi burda anlatırken kaç tane kelime kullandım ama aslında 4 - 5 saniyede olup bitti hepsi. ne düşündüm? o an hiç bir şey, otomatiğe bağlanmış gibi arkadakilerin ellerinde tuttukları emanetleri görünce bastım sigarayı. tam olarak senin kastettiğin olay değil belki, sen daha çok kaçma imkanının olmadığı kişinin düşünmek için fırsatının olduğu bir olaydan bahsediyorsun sanırım.

bir kişi kendisi ölmedikce, yani ölmeyi kendi benliği ile tecrübe etmedikce yaşamda ölünüp ölünmediğini bilemez
bunu tecrübe edip bize aktaran hiçbir kimse olmadı

aynı şekilde bir kişinin etrafında birinin ölebiliyor olması dahi kendisinin ölebileceği anlamına gelemiyor çünkü her birey evrende bir gözlemci

ölmek ve ölünce kalanların yaşamlarına devam edeceği inancı yalnızca bir inanç, bir sanrı, budizme veya yahudiliğe inanmak kadar desteksiz bir insan öğretisi, bu konuda insanların vardığı akıl birliği yalnızca bu durumu hiç tecrübe etmeyen atalarımızdan gelen bir insan öğretisi, ve muhtemelen yanlış. öğrenilenlerin neredeyse tamamı yanlış olduğu düşünülürse ölmek muhtemelen sanıldığı gibi bir sonuca varmayacak.

yani ölmek kolay diye düşünmeyin. muhtemelen sanıldığı gibi işlemiyor, muhtemelen bu gizem aynen doğmadan öncesi gibi hiç hayal edilemeyecek bir şekilde işliyor

verilen örneklerle tam olarak aynı kategoride değil (yani belli bir kişiyle tartışma ve yüz yüze gelip başıma silah dayanması türünden değil) ama ana haber bültenlerine çıkan bir pkk saldırısına nöbet tutan asker olarak dahil olup, nöbet tuttuğum yere epey mermi isabet etmiş, başımın kıçımın yanından mermiler geçip durmuştu.

açıkçası anlık bir adrenalin patlaması yaşayıp, duruma adapte olup başka bir şey düşünmeden nasıl hayatta kalırıma uğraşıp, canıma kast eden biri o an karşıma çıkarsa o beni vurmadan ben onu nasıl bertaraf ederime odaklandım.

her dönem hollywood sinema sektöründe belirli konular belirlenip, buna göre filmler işleniyor. mesela paralel evren, eşcinsellik içeren gibi konular. şimdi kıyamet senaryosu baya işlendi. belki kısır döngüye girilirse, tekrardan devam olarak çıkabilir karşımıza.

aslında şu an terminatörü yapsalar belki de o dnemdeki kadar ilgi çekmez. o dönem için yenilikçiydi, efektleri olsun, konusu olsun. geleceğe dönüş de aynı şekilde.

galiba ana akım sinemanın önceki yapımların üzerine koyarak ilerleme gibi bir kısır döngüsü var. terminatör konusunun üzerine yapılan onca film ve diziden sonra haliyle bu tip filmler artık yeni bir şey anlatmıyor, sıradan geliyor insanlara.

yani böyledir her halde :)

Basit bir yöntem ama etkili.
Bir iki tane sözlük (internet olm az) bir de ingilizce metinler olan kitap lazim.
Kitabı kendi anladiginiz kadarıyla kelimelerin anlamına sözlükten tek tek bakarak cümle cümle çevireceksiniz. Sonuçta mükemmel bir şey olacak.

Kitap oku haci kitap

Ben küçük hikaye kitaplarını çevire çevire başlamıştım. Ama burada püf nokta eski usul kitap ve sözlük kullanıp tamamen elle yazmak çeviriyi. Bilgisayar falan değil kağıt kalem.
Hem okuyup hem bilmediğin kelimeye bakıp hem de elle çevirisini yazmak çok yönlü çalışmak demek.

Sözlük zor geliyorsa : readlang

Kitap oku ama asla sözlüğe bakma. Anlamı çıkartabildiğin ölçüde o kelimeyi öğrenirsin. Her kelimeyi değil ama vurgulanan kelimeyi eninde sonunda anlıyorsun 10 kere kullanılınca. Öyle sözlüğe baka baka okursan bitmez o kitap zaten sözlüğe baktıktan 1 saat sonra unutuyorsun ben de denedim isveççe için şimdi sözlüğe bakmadan okuyorum anladığım kadarı bana kalıyor.

En iyi kelime çalışması alt düzey için bence kitap+duolingo+dizi filmdir. Lost'taki hatch kelimesini ben o diziden öğrendim düşün artık.

@Ali159
Hep sozluge gidiyorsa belki o seviyede degilsindir henuz. Oxford Veya penguin yayinevlerinin learner serileri var, 5-6 seviye var en dusuk seviyeden baslayin her seviyeden 2-3 kitap okuyun.

bak ben sana daha eğlenceli bir yöntem vereyim.

bilgisayara fallout 1 ve fallout 2 yi kur, yanına da bir sözlük al, oyunu oyna. bilmediğini hatırlayamadığın her kelimede sözlüğe bak.

18 sene önce denendi tescil edildi, çalışıyor :)

not: amaç hem eğlenmek hem de öğrenmek olduğundan fallout 1 ve 2 dedim. 3 ve 4 ten uzak dur.

Dün Mindhunter dizisini izlerken kelimeleri not aldım.
(ingilizce altyazılı izliyorum)
yeni kelime öğrenince çok heyecanlanıyorum.
Anlamını bilmediğim veya unuttuğum, şu an defter önümde.
oeuvre kelimesi var mesela, külliyat demekmiş, sanatçının tüm eserleri vb.
_şarkı sözleri ve filmlerden

Denediniz mi? Babama çaktırmadan yapmak istiyoruz biraz da.

Telkin değil de babanızın zamanlarından kalma nostaljik müzikler mi açsanız? Nostaljik her zaman iyi gelir derler ya. Ben aşkın nur yengi falan dinleyince çok mutlu oluyorum. Hem de arka planda çalması çok sırıtmaz.

Tabii ki terapist +1

babanız 50 yaş üzeriyse dinlediği müzik türü yüksek ihtimal türk sanat müziğidir. malum tsm bir bunalım bir tür, pek girişmeyin nostaljiye eğer tsm ciyse. bir de geçmişi hatırlatması ter etki yaratabilir. "gençlik ne güzeldi yaşlandık kanser olduk, hayat bitiyor" gibisinden. tatile çıka imkanları varsa, emekliyse annenizle 5 - 10 günlüğüne kafa dinlemek için bir yerlere gitmesini tavsiye edin. içinde bulunduğu haleti ruhiyeden çıkması için içinde yaşadığı ortamdan -mekan olarak- uzaklaşması önemli diye düşünüyorum. tedbil i mekanda ferahlık vardır. onun dışında yapmak istediği, yapamadığı, heves ettiği hobileri varsa bunlara yönelebilir. önemli olan hayatın içinde olması, hastalıktan dolayı kendi içine / çevresine kapanıp yaşama inancını kaybetmesine engel olmak.

ek olarak terapist +1

geçmiş olsun, umarım kısa sürede iyileşir.

Telkin müzikleri benim içimi bayıyor, babanı da ben gibi rahatsız etme olasılığı var. Baban ne tür seviyorsa o tür müzikler dinlesin.
Moral öyle müzikle gelmez ama müzik anlık iyi hissetme sağlar duygu durumunu iyi tutmada yardımcı olur.

Terapist iyi olur, direnir gitmezse sizin de yapabileceğiniz şeyler var.

Öncelikle çevresinde negatif insan barındırmamaya çalışın, negatif hiç bir şey okumasın, dinlemesin. Haberlerden uzak tutabilirseniz çok çok iyi yaparsınız.

ikinci olarak onun yaşama nedeni bulmasına yardımcı olun yönderlik edin, emeğinizi zamanınızı en çok buna harcayın. Önce bunu kendi aranızda konuşarak, onu dahil etmeyerek yapmak iyi olabilir. Baştan baltalama veya bıkkınlık gelme risklerini kaldırmış olursunuz.
Onu hayattan soğutan yaşama enerjisini düşüren bir olgu varsa ya kaldırmaya/ düzeltmeye yöneltin olamayacak gibiyse olduğu gibi kabul etmesi gerek.
Babanı tanımadığım için yol yöntem önermekten çekiniyorum sizin uygun yöntemi bulmanız lazım. Kendi hoşlandıklarınız, sevdikleriniz, rahatsız olduklarınızı bi kenara itip onu gerçekten anlamaya yönelmeniz lazım. Olaylar olgular herkese farklı yansır. Asla kendiniz gibi değil hep onun açısından bakarak yaklaşabilirseniz sorunun çözülmesinde katkı sağlayabilirsiniz.
Yani; babanı harekete geçirecek yaşam enerjisini kazandıracak , iyi hissettirecek şeyi o biliyor, bulmasına yardımcı olmak size kalıyor.

Sizin ona ihtiyacınız olması tahminen ona çok kuvvetli yaşam enerjisi verebilir. Babalar koruma kollama içgüdüsüne kolay karşı koyamaz, ama bazen bu da çalışmıyor onu da söyleyeyim.
Kanser hastalarından atlatanlar olduğunu bilmek yardımcı olabilir. Bir örnek de benim. Deneyimlerimi bakış açımı ara ara burada ve ekşiye yazdım yardımcı olacağını düşünüyorsan okutabilirsin.

Geçmiş olsun:)

valla haklısın abi ya zaman kötü. soruna cevap oldu inşallah.

dışa dönük insanların normal olmadığını nereden çıkardınız. akademik dünyada tabi ki sosyallik aranacak. iki lafı yan yana getiremeyen, topluluk önünde konuşamayan profesör mü olur?

Profesörlerin hepsi inanılmaz sosyal, süper muhabbetli adamlar sanki. Çok şahsına münhasır, efendi hocalar var tabii ki ama gözlemlediğim kadarıyla ne kadar socially awkard adam varsa akademik kariyer yapıyor Türkiye'de. Bu noktada yüksek, doktora peşinde olan bir yeni mezunun hayallerini "Bu çocuk sosyal değil yahu." diye kırmak saçma olur.

Bunun dışında herhangi bir mülakatta inek olmasan da inek taklidi yapman bence işine yarar. İK'cıların saçma beklentileri olabilir, ona aldırış etme.

Bir de yeterince iş başvurusu yapıyor musun cidden? Günde 20 başvuru filan yapan insanlar var da çünkü. Ne kadar taş atarsan, kuşa değme olasılığı o kadar artıyor sonuçta. Taşını kuşa ulaştıramayacak kadar güçlendirmediysen elini zaten gelip kuşun taşa kafa atmasını beklemekten başka yapacağın bir şey yok.

"BİLE"?

özel sektörde iş görüşmeleri tamamen kendini pazarlama üzerine kurulu. yani içe dönük bir insan olsan bile çok sosyal biriymiş gibi davranman lazım. ciddi kurumsal bir firmada bir iş görüşmesinde kendimi tanımladığım 3 kelimeden bir tanesi "mesafeli" olduğu için işe alınmadım mesela :))) acemilikti işte. şimdi sorsalar "ensedeki şaplak ...teki parmak" diye tanımlarım kendimi, öyle olmadığım halde :))

ha akademik kariyere gelince dışa dönüklük tartışılır ama bence önemli olan kişinin kendisini düzgünce ifade edebilmesi, ortamın gerektirdiği koşullara uyum sağlayabilmesidir. neticede bu insan hem derslere girecek hem de yeri geldi mi başka üni.lerden ve belki başka ülkelerden akademisyenlerle iletişime geçecek.

5 - 6 sene önce bir üni.de araştırma görevlisi olarak yeni kadro almış bir elemanla tanışmıştım. adamın bilgisi hakkında yorum yapamam ama kendini düzgün ifade etmekten aciz, sadece kitaplara ve kurallara göre kendisini yetiştirebilmiş bir elemandı. mimardı üstelik. yani şimdi bu adamın gireceği jüriden ne hayır gelir? öğrenci projesine aldığı kritikten ne anlar?

Bircok ozel universite musteri (ogrenci) memnuniyeti icin sovmen docent ariyor. Hayatinda ders calismamis, 10 neti olmayan ogrenciden mekatronik muhendisi cikarmaya calisiyorlar. Bu nedenle dediklerinde bu bakimdan hakli olabilirsin.

Ama bircok sirkette takim calismasi cok onemli. Sorunlu insanlarin mobbing ile calisanlarini bezdirmesi siklikla yasanan bir durum. Her gun burada biri is yerinde bir insanla soyle sorun yasiyorum diye duyuru aciyor goruyoruz. Bu nedenle insanlarla iliski kurmayi becerebilen sosyal insanlar araniyor.

Ayrica sirketlerin amaci para kazanmak. Musteriyi kendi mallarini satin almaya itecek presentable kisilere gereksinim var. Hatta bircok sirket boyu uzun, beyaz tenli, fit, genc veya genc gorunumlu insanlari isr almaya calisiyor.

Sevgili arkadaşım, sadece sıkıntını paylaşmak için yazmadıysan sana cevap vereyim, sanki iş bulmuşlara karşı ön yargılısın.
İş bulmak inan ki herkes için çok çok zor. İş arayan insan çok ve işverenler bu çokluktan dolayı - gerekmese bile- işe alım kriterlerine "suyundan da koy" dercesine bir sürü özellik ekliyorlar. Bu durumda zaten dışadönük değilsen (mülakat yapılacaksa zaten dışadönük kişi 1-0 önde) bir dezavantajın oluyor.
Öte yandan "inak olmak ne demek?" Eğer not ortalaması diyorsan elbette o da bir kıstas, ama hiçbir şirket sadece not ortalamasıyla işe almıyor. Bu kişi illa ki birileriyle çalışacak, onlarla geçinmesi, işbirliği yapması lazım. Bar/pavyon meselesi değil yani.
Dışadönük olmamak sana özel hayatında da dezavantaj. Belki bu üzerinde çalışman gereken bir alandır. Bu sorunu halledince ancak "düzgün" biri olursun.

Hem çok güzel şeyler vardı, hem "O neydi gız"lar vardı. Özetle, acısıyla tatlısıyla cici cici yaşamış bulundum. Güzeline de, iyisine de geri dönmek istemiyorum; tekrar aynı şeylerden geçmek gereksiz geliyor. Önüme bakıyorum.

güzeldi ya, özlüyorum ben. ha çok daha dolu ve güzel yaşayabilir miydim, evet. baktığın zaman büyük bi şey mi başardım, süper şeyler mi yaşadım? yoo. güneşli bi ilkbahar günü okul çıkışı kızlı erkekli bi grup olarak İDDAA BAYİİNE gidip yarım saat boyunca çay içerek norveç ligini tartışmıştık mesela jasfhasfjak. millet segs yapar, dünyayı dolaşır, çılgın partilere gider... benim ortamım buydu. ama olsun, kızlıydı. çok mu spektaküler bi şey? değil. ama o gün aklıma kazındı resmen. ergenliğime dair en güzel anılardan biri oldu. özel değildi, önemli değildi ama güzeldi işte. sanırım önemli olan da bu. lise 2'ye geri döneceksin deseler bir saniye bile düşünmeden ÇEKETimi alır ve ışınlanma pozisyonuna geçerdim.

ondan öncesi de kötü sayılmazdı, şükür öyle travmatik ya da acı bi deneyim yaşamadım ama lise 15-19 yaş arası en güzeliydi, çocukluğuma dönmek istemem mesela.

geçmişi özleyen insan şu an istediği ya da hayal ettiği yerde olmayan insandır.

gun gectikce daha boka sardigindan bana ogrencilik yillarimi verin amk

İkisini de diyorum. O yüzden şu anla daha çok ilgilenmeye çalışıyorum.

Zamanımı çok fazla boşa harcadığımı düşünüyorum, dolayısı ile güzel olduğunu söyleyemem.

Üniversite dönemim çok güzeldi. Üniversite dışında çöp.

"keşke..." diyorum. çok diyorum hem de.

çalış. ama çok çalış.ama patron boyunduruğunda değil.

Ticaret yap.

Müteahhitlik yap

zengin olunmaz zengin doğulur.

inşaat işi. ailen zenginse veya bu işe girmeye yetecek az çok sermayen ve çevren varsa durma gir. tutanın elinde kalıyor.

Binder in dediğine katılıyorum, ticarette çok çalışmak , bkz:nusret uyku saati 01:00-06:00

Ticaret ve cevre ile alakali.

kumarbazlık, itlik, hergelelik ve de çok çalışmak.

çok çalışma şart. onsuz olmaz. bu üçünden birini alıp çalışmayla birleştirince mutlu sona ulaşabilirsin.

ha bi de hırsızlık var. onda da çok çalışıp itlik hergelelik yapmak gerekiyo.

haram ye

ensozler.com

fakirlere sorma mesela

inşaat işi yap.

8-17 çalışarak kimse zengin olmuyor.

Din ticareti yap, iyi gidiyor.

Fakirler fikir vermesin diye ekleseydin :)

cara delevingne olduğu anlaşılıyor demekki iyi çizmişsin. ilk denemeye göre gaye tiyi çalışmayla daha da iyi olacaktır.

iyi başarılı, devamını getir.

benim gözüme çarpanlar,
yanaklardaki gölge biraz fazla geldi bir de sanırım silgi ile yanak kenarlarını silmişsin gereksiz geldi, göze batıyor. ekrana göre sol yanak kenarındaki çizgi o silgi yüzünden kesintiye uğramış boşluk var rahatsız edici bir görüntü veryiyor. ek olarak sol yanak çizgisi ile sağ yanak çizgisi birbirinden farklı karakterde, sol taraf daha kavisli ve kibarken sağ taraf daha sert çıkıyor yukarı doğru. onun dışında boyunda sorun var, sağ tarak çok içte kalmış ve boyun çok ince duruyor. ha bir de dudak burun arası açıklığı biraz fazla mı ne? o kısım çok düz kalmış biraz burun altına gölgelendirme girilmesi gerek sanırım.

bir de foto çok net değil ama çizgilerin kesik kesik gibi gözüküyor. araştırma çizgileriyle omuzdan çizmeye çalış.

onun dışında ilk portre denemense proposiyonları aşağı yukarı doğru oturtmuşsun ki zor bir şey bu ilk seferde. eğer ders almıyorsan ve kendini geliştirmek istiyorsan youtube dab özellikle yabancı kanalları takip et. bu konuda teknikleri açıklayan çok güzel videolar bulabilirsin.

bence gayet başarılı olmuş. cara delevingne olduğunu gayet rahat anladım.

Fotodan mı çalıştınız yoksa bir çizime bakarak mı? Çizimdense ilk için hiç fena değil, Fotodansa tebrik ederim fekat ilk olduğuna çok da inanmam.

kac kez babanla ciktin ki? tabii ki babani seciceksin ama sen bu soruyu sorduguna gore coktan arkadaslarini secmissin bile.

baba

Baba , düşünme daha

yav millette ne babalar var doğum günü için hazırlık yapıyor heyecanlanıyor falan. bizim rahmetli pederden görmedik biz tabi böyle şeyleri bir garip oluyor insan.

böyle güzel bir baban varsa babanla git. ilgini çekmeyen bir şey olsa bile adamcağız özenmiş senin için.

arkadaşlar girer çıkar hayatına da baba bir kere çıktı mı yitip gidiyor işte. değerini bil bence beraber geçireceğin anların.

baba.

arkadaş kim.

babanın heyecanını kırma derim. adam o kadar heyecanlanmış, bir şeyler yapmak istemiş. arkadaşların bir şeyler yapmak isterse dönüş vaktinize denk getirtmeye çalış. hem babanın hem arkadaşlarını kırmamış olursun.

Arkadaşlar daha kesin bile değil elbette baba diyorum.

kesinlikle baba, adamın hevesini kırma +1. millette ne babalar var, benimkisi "ne zaman doğmuştun sen" diyo shfjsk

Allah göstermesin vefat ettiğinde keşke babamla daha çok vakit geçirseymişim dememek için. Baba diyorum

Baba.

Sadece birini tercih etmek zorunda mısın? Ben olsam kursa giderdim ve arkadaşlarımla vakit geçirirdim. Akşama da babama zaman ayırırdım.

Babanı.

babam doğum günümü hatırlamadı bile. babanı seç. x. doğum günümde şunu yapmıştık dersin.

Baba kazanır,

salla ihtimalli iyilik yapacak arkadaşları, yapacak olsalar öncesinde geliyor musun, diye sorarlardı.

kesinlikle baba

Haklısınız, babamı seçtim, teşekkür ederim. bu arada geçen doğum günümü unutmuştu, akşam annemler sürpriz yapınca nasıl unuttum diye üzülmüştü, yani klasik baba aslında=) yaşımı sorsam eminim bikaç yaş düşük söyler çünkü kendisi de inanamıyor sanırım=) ama bazen böyle düşünceli olası tutar, ki unutsa da sıkıntı yok benim için, yeter ki sağ olsun.

Resim yok?

Kertenkele değil mi o ya? Kaç santim gibi boyu aşağı yukarı?

@diffarentiationation resim var ama mobilden giriyorsan görememen olası.

@green knight 10 - 15 santim arası vardı. belki biraz daha uzun olabilir.

(bkz: ejderha)

fotoğrafta özel bir teknik yok ki, adam saçını arkadan toplamış sadece. sizin toplayınca nasıl oluyor, onu anlamadım. ama anladığım kadarıyla kestirmemeniz lazım.

Arkadan yakalıyor benim toplarken. Ama önler köpük filan sürülmediği ya da saç ıslak olmadığı sürece serbest kalıyor. Planım önlerin daha da uzamasını bekleyip arkayı biraz toplatmak. Ara geçişte benim için de daha kullanılabilir bir saç modeli olur hem. Önlerin dalgalı olmasından kastım şu; doğal hali gözlerimi anca kapıyor saç dağınıkken ama elimle aşağı doğru çekip uzatınca çene hizasına kadar geliyor.

Edit: Kabarıp dağınık olmasından ziyade efendi uslu şöyle bir saç olsa şu aşamada gayet mutlu olacağım kısacası:
i.pinimg.com

Fakat şu an bunun bir tık daha kısa, dalgalı hali gibi:
i.pinimg.com

Kestirme. Bırak uzasın.

dostum, 17 senedir saç uzatan biri olarak -hayır aralıksız değil- tavsiyelerim,

-saçın ya uzundur ya kısadir, bu çilekeş yolda kararsızlığa yer yoktur :)
- saçlarının uzun olması hoşuna gidiyorsa modelini falan boş ver devam et uzatmaya
- kırık aldırmak için nice barbar yiğit gardaşımız heder oldu o berber koltuğunda. kendimden biliyorum katları düzeltmek için gidip chuck norris modeliyle çıktım o salondan.
tam olarak bu, eved: tinyurl.com/yc6dq2g4

- erkek berber, kuaför yada coiffeur ne derse desinler kendilerine uzun saçtan anlamaz. uzun saç için kadın kuaförüne gitmen lazım. eğer daha önce erkek saçı kesmiş kadın kuaförü olursa on numara olur zira kadın kuaförünün kadın modeli gibi kesme riski var. eğer çevrende bu tip bir kadın kuaförü varsa derdini anlat dermanını bulursun.

- sakın erkek kuaförüne gidip de "arkada o fazla uzadığını düşündüğüm bölgeyi biraz kırptırıp önlerin daha da uzatayım" deme. saç bir bütündür, orantılı uzaması lazım. sen sadece saçını önden görebiliyorsun, tek açıyla yapacağın değerlendirme yanlış olur, hele ki erkek kuaförüne bunu diyerek oturursan o koltuğa chauck norris modelinin tam teri şekilde kalkman olası. -nler fazla uzun arkalar fazla kısa eski sezen aksu modeline yakın bir şey :) -

- belirli bir saç modeli için belirli bir uzunluk yok. kişinin kendi karar vereceği bir şey bu. misal benim saçlarım dalgalı -seninki gibi kıvırcık değil- katlı kestirdim öyle devam ediyorum. önler boynumda arkalar sırtıma doğru iniyor. ha şu denilebilir saç tipine göre kesim. senin saçların dediğin gibi kıvırcığımsıysa katların arasının fazla olması güzel durmaz. asllında resim atabilseydin daha sağlıklı yorum yapardık.

ek olarak izmirdeysen kuaför tavsiyesinde bulunabilirim.

İzledim onu ya:(

Animasyon da olur

Chce sie zyc (2013)
Gerçek hayattan alınma

planes, trains and automobiles - steve martin, john candy

edit : intouchables +1
mr.destiny www.imdb.com
groundhog day
brewster's millions

Intouchables

(bkz: her şey çok güzel olacak)

''sandalyeleri aldım diyorum kızım açıyorum barı...''

İnside out, wall e, up, hotel transilvanya

otonomo +1

her şey çok güzel olacak demeye gelmiştim.
(bkz: benim ne işim var ulan bodrumda)

little miss sunshine
the breakfast club
ferris bueller's day off
captain fantastic

Çöpçüler kralını izliyore <3

"Parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği"

Im Juli geldi aklıma, bayağı eski oldu ama...

Little miss sunshine

Le Herisson

benimde aklıma ilk Im Juli geldi. izlemediysen sıcaklık ihtiyacını karşılar fazlasıyla :)

aynı şekilde wall-e +1

24 mbit le alacağınız maksimum indirme hızı zaten 2.4 - 2.5 mbyte tır. şirketin bağlantı hızı farklıdır. 24 mbit hız ile 8 mb/s indirme hızına ulaşılması imkansız.

mbit ile megabyte ı karıştırıyor olabilir misiniz?

Hayır. Ama mantıken 2.si doğru

İkinci şık. Bilinç açık oluyor su yutmaya baiiladığın ana dek. Büyük ihtimalle ilk birkaç derin nefeste de vücuda aldığın litrelerce suyu hissediyorsun.

Ancak içini rahatlatacak bir bilgi de var: Bugüne dek boğulup sonradan hayata söndürülmelerin ifadelerinde hep aynı şey geçiyor: “İlk başlarda feci korktum ve panikledim. Ancak sonlara doğru üstüne tarif edilemez bir huzur ve sakinlik çöktü.”

“Tranquil” kelimesini kullanıyorlar tam olarak. Google’da bakabilirsin.

Başladığın*
Döndürülenlerin*
Üstüme*

Mobil’deyim, edit’leyemiyorum. Compumaster sen ne tembel bir adam çıktın ya. Adam gibi mobil site yol. Bari parasını ver de yaptırt kendin kodlamayı beceremiyorsan.

suyun üstünde kalmak için çırpınmasan bile su içmeden en fazla 3-4 gün deniyor. denizin ortasında bu kadar da sürmeyecek, muhtemelen bitkin düşüp boğuluyorsundur.

filmi var bunu bu arada ama iyi film diyemem: www.imdb.com

Önce yön duygularını kaybediyorlar diye biliyorum. Yön duygusunu kaybetmek berbat bir şey. O yüzden olimpik sporcular, profesyonel sörfçüler bile boğulabiliyor. Yön duygunu kaybedince suyun altında ciğerlerine su gitmeye başlıyor. Bu, su yutmakla aynı şey değil. Suyu yutarsan su midene gider. Eğer su yüzüne çıkarsan öğürür ve suyu kusarsın ama akciğerine giden suyu o anda çıkarman mümkün değil. Solunum problemi başlayınca ölüm süreci de yavaş yavaş başlamış oluyor.

bildiğim kadarıyla iki ihtimal var:

- eğer su ciğerlere çekilmemiş, ciğerlerdeki hava tutuluyorsa bir süre sonra beyin oksijensiz kaldığı için baygınlık geçiriyor sonrasında kasların denetimi kaybeldiği için kişi doğal olarak nefes almaya çalışıyor ve ciğerlerine su doluyor.

- ikincisi de panikleyerek, hava tutamadan ciğerlere su çekip ölmek.

galiba ilki daha kabuledilebilir bir boğularak ölme şekli.

dünyada var ama genelde tamamlayici egitimler.

ayni tr de oldugu gibi yurt disinda da bu isleri yapanlarin %95 i alayli.

hayır verilmiyor. güzel sanatlar fakültelerinde hiçbir şekilde verimli kurgu dersleri alamazsın. kurgu yapıp da sinema tv veya rts mezunu olan çok az insan gördüm şimdiye kadar. :D muhtemelen özel üniversiteler kurgu eğitimi konusunda daha iyidir. ha bir sene anadolu - sinema tv'de okumuşluğum var, teknik eğitimi devlet üniversitelerine göre çok daha iyi.

@nice tnetennba dostum gsf mezunuyum :) güzel sanatlarda kurgu ile alakalı tek bölüm çizgi film / animasyon bölümü. onda da adam gibi donanıma ve eğitime sahip olan tek okul anadoluydu en son. anadolu nun öğrenciye sunduğu donanım imkanları çok iyi. en azından biz hayvan ekranlı mac lerde görürdük bilgisayar atölyesi derslerimizi. o bakımdan oranın sinema tv si de o konuda iyi eğitim veriyor olabilir.

bu isler ciraklikla olur. universiteler meslek okulu degildir.

@alperz teşekkürler dostum, sayende aydınlandım.

ha bir de başta ucuza hatta bedavaya parlak gördüğün işleri yapacaksın. gelecek görmediğin işi asla alma. bazı stüdyolarda işveren elemanına "benim işlerimden kalan vakitte istediğin gibi dışarıya iş yapabilirsin. alet edavat emrine amade" diyebiliyor. o zaman çok iyi paralar elde edebilirsin.

Sinema tv okursun

Opera yükle,kendinden vpnli.İzlersin rahatça xhamster. Ne gerek var para vermeye:O

iyi bari sen kullanabiliyormuşsun, bana kullanamadığım halde -bildiğin aktive edince hiç bir siteye girmiyor- indiri teklif ediyorlar :)

bu arada opera varken zenmate falan uğraşma hiç.

Opera tarayıcı değil mi? Nasıl açıyor siteleri

opera tarayıcının içinde yerleşik vpn var.

azıcık ayarlar kısmını kurcalayın bulursunuz. bir de her yerde dillendirmeyin son kale misali bir opera kaldı elimizde :)

Bana da anlatın

(bkz: windscribe)

hele de bu aralar 50 GB ücretsiz, aylık kota verirken dönüp yüzüne bile bakılmaz zenmate'in.

Dün başladım, beğendim.

Breaking bad i de izledim oradaki karakterlerin geçmişlerini gördükçe daha heyecanlı ve güzel olmuş yeni sezonu bekliyorum

Breaking Bad'den daha iyi.

son sezon sonuna doğru kurguda biraz sıkıntı gördüm ama karakterlerin ince ince işlenişi aynen devam ediyor. ben beğenerek izliyorum.

en sevdiğim dizi su anda. hiçbir diziyi haftalık olarak takip etmemiştim.

aaa 4. Sezon mu cikti?

breaking bad i seviyorsan izlemen farz. yok bb yi izlememişsen, misak fargo gibi dizileri seviyorsan yine izlemen farz.

Bence gayet keyifli

izlediğim diziler içinde en çok beğendiğim.

Kargo takip numarası varsa Ukim i arayın

malesef kargo takipnumarası yok.

takip numarası yoksa bir ayda bile gelebilir. arada kaybolabilir de.

Dişi anofel bu

tipula sinegi, cayir sinegi

hatta usenmedim inceledim tipula unca olabilir.

anofel diyenlere cok pis kan emer diyenlere itimat etmeyin. (bkz: cahil cesareti)



bu da anofel en.m.wikipedia.org

@ameliee çok teşekkür ederim. ben de yıllardır anofel diye biliyordum ama fotoğraflardan benzetemiyordum. bu sefer öldürmeden önce sorayım da içim rahat etsin dedim. yazık boş yere öldürmüşüm diğerlerini, zararsız bir şeymiş yavrucak.

@mavijojobatanecigi daddy long leg bir örümcek türü.

büyüdükçe ve okuyup öğrendikçce aslında değer o olgularının saçma veya yanlış olduğunu farkedebiliyorsun. belki kişisel gelişimin veya duygusal olgunluğun bir parçası desek yanlış olmaz.

ya da "yanlış değilmiş, ama daha iyisi varmış" diyerek yenilerini benimseyebiliyorsun.

bununla ilgil bir video izlemiştim ama şu an bulamıyorum, hatırlarsam haber veririm.

bilgilendirme amacıyla söylüyorum, olgu nesnel gerçek demektir. mesela atatürk ün 19 mayıs 1919 da samsuna çıkması bir olgudur. dolayısıyla bizim bakış açımızdan ve düşüncelerimizden bağımsız olarak varolurlar ve zamanla anlamını yitirme gibi bir durumları olamaz veyahut saçma yada yanlış olamazlar.

bizim olgulara yüklediğimiz anlamlar ise daha farklı bir konudur ki burada sorduğunuz bu. cevabım evet, bu cevabı kendi hayatıma dayanarak veriyorum.

lakin insan beyni ve psikolojisi hakikatten çok ilginç. geleceğe dair değer yargılarınıza dayanarak aldığınız kararlar, değer yargılarınız değişime uğradıkça bu değişime paralel olarak evriliyorlar. yani bir anda DANK diye değişmiyor hiç biri. gençliğinizde koyu solcu iken bir gün bir de bakmışsınız milliyetçi bir partiye oy veriyorsunuz ve söylemleriniz hep bu geçirdiğiniz değişimle tutarlı olarak değişmiş :)

Gelecek hakkında karara varmak deyince ana başlıklar; insan olgusu, ekonomi olgusu, teknoloj ve bilim olgusu dersek;

Teknoloji ve bilim dünya genelinde uçuşlarda. Dudak uçuklatan gelişmeler oluyor. Bağlı olarak ekonomi çarkları da değişiyor. Silikon vadisinin dilini öğrenir, okuduğunu doğru anlarsan zaman lehine çalışır.

Ekonomi olgusu global olarak sizin nesil için özünde pek değişecekmiş gibi görünmüyor. Tabii çok eksterm bişeyler olmazsa.
Bireysel olarak ise özellikle Türkiye özelinde durum öngörülemez boyutta kaygan. Bugün altını çizdiklerinin yarın üstü çizilebilir. Herşeye hazırlıklı olmakta fayda var.

İnsan olgusu bütünde özünde pek değişmeyen biçimsel değişiklikler olan kısım. Klasikleri, şekspiri hala anlıyor, seviyor olmamızın nedeni de bu. Öznelde en değişen kısım da insan olgusunu anlamlandırmamız. Yaş aldıkça değişiyor, sen değiştikçe değişiyor.

Anlamlandırma şimdiye ait, sana ait. Herkesin anlamı farkılı:) Sen değiştikçe haliyle anlamlarda da değişiklik olacak, bir kısmı anlamını yitirecek, bir kısmı aynı kalacak, bir kısmı pekişecek.

Değer yargıları (normal şartlarda) oluştuktan sonra çok büyük değişiklik olmaz, Zamanın etkileri oluyor ama öyle uç noktalarda değil. Ama mesela ufak yaşta özel olarak alınıp belli bir değer yargısı empoze edildiyse ve sen sonradan bi şekilde onun sana göre olmadığını gördüysen uç noktada değişikliğe de gidebilirsin.

kanal sayısına göre değişir. üniversite hastanesinde, öğrenciler yaparsa önce kanal yapar ardından iyileşmesini beklerler haftaya gel derler haftaya gelirsin doldururlar. özelde tek seansta biter.

Oha la. Benimki bir saat sürdü

1 saat sürmesi lazım yahu ne 10 dakikası : )

10 değil yanlış yazmıım 20 dakika civarı falan sürdü. malesef kanal sayısını bilmiyorum.

ağız ve diş sağlığı hastanesinde oldum.

@Trollziya bahsettiğim dişin uyuşturulup kanalın açılması ve dolgu yapılma süresi. yoksa benimki senin hesabına göre 2 hafta sürdü, apse olduğu için :)

benimki 1.5-2 saatte bitmişti.

album seklinde foto yuklemeye kalkinca fotolari asil boyutuyla Kabul etmiyor. sagdan soldan azaliyor fotograf.

- video ekleyince like yerine ne kadar izlendigi yaziyor altinda. Bence ne kadar izlendigi sadece yükleyene gösterilmeli.
- chat kismi pek yeterli degil
- cok fazla spam dönüyor büyük hesaplar arasinda
- story moduna daha yaratici olabilmek icin eklentiler gelebilir.

çoklu hashtag arama.

Bi sure girmediginde, artik timeline siralamasini farkli kriterlere gore yapiyor. Anlatamamis olabilirim ama nasil desem 'bak bunlari kacirmis olabilirsin' tadinda etkilesimimin cok oldugu insanlari zaman siralamasini bozarak falan karsima cikariyor. Oysa ki ben kronolojik olarak siralanmasini istiyorum. Ikinci bir problemse yine ayni sekilde takip ettiklerim ve takip edilenlerin siralamalari da zamana gore olmaktan cikti. :(

pc tarayıcısından hikayelere baksak güzel olurdu. mobil insanı olamadım bi türlü. göt kadar ekranda darlanıyorum.

arkadas instagramda calisiyor beyler haberiniz olsun.

hea evet instagramda çalışıyorum söyleyin isteklerinizi 1 hafta sonra hepsi yapılacak. hesap no. mu da özelden yolluyorum hepinize, gerekli bilgiler mesajda yer alacak :))

"gönderiyi sonradan editledğinde hashtag listesi çıkmıyo"

katılıyorum

Canlı yayın bildirimleri sanırım hala kapatılamıyor. Önemli bir eksik.

2017 değil fakat 2015 kullanıyorum. ilk çıktığı dönemlerde almıştım hala da kullanmaya devam ediyorum. eşime de a8 2016 aldım. nedense samsung a serisi (5 ve üzeri) telefonlar bana telefondan ultra beklentisi olmayan benim gibi adamlar için ideal görünüyor. tavsiye ederim.

samsung kesinlikle bebek gibi gözünüzden sakınmanız gereken bir marka, a7 var bende çanta içinde halıya düşünce arka kapak kırıldı, insan neden burayı cam yapar ki? neyse yağmurda yürürken cepte ıslanıp iki gün açılmayan başka bir samsung biliyorum falan falan, başka markadan samsung'a geliyorsanız gelmeyin pişman olursunuz haa önceden de vardı şimdi model değişikliği yapacaksanız ona başkası cevap versin.

@pamuk helvalar cebe; bahsettiğin şeyler marka kalitesine kıstas olacak örnekler değil açıkçası.

-arkası cam olan telefonu korumasız, kılıfsız kullanıp, düşünce kırıldı diye şikayet etmek biraz abes bir durum.

- ıslanan telefonların genelde açılmama özelliği oluyor eğer gerekli koruma sertifikalarına sahip değillerse. iphone, lg, samsung farketmez.

soruya cevap olarak, orta segmentteki herhalde en makul telefonlardan biridir, hem özellik hem görünüm olarak. fiyat performansa bir şey diyemeyeceğim. ip68 sertifikası var yani su ve toz geçirmiyor -deniz suyu buna dahil değil bildiğim kadarıyla-
ki orta segmentte bu sertifikaya sahip telefon yahiç yok yada bir iki tanedir. telefonu alırken mutlaka yanına bir de spigen türevi koruyan bir kılıf almanı öneririm malum her tarafı cam :)

@issiz karga markaya bağlı olduğunu diğer kullandığım telefonlarımın böyle olmadığını bildiğim için yazıyorum elbette, kılıf demişsin ama çanta içinde halıya düşen diyorum, mermere atmadım yani:))
ha soruna bir cevap daha yazayım da iki kişi arasında konuşma olmasın, donma falan yaşanmıyor en azından, hangisi önemli sen karar ver..

2,5 yıldır samsung s4 kullanıcısıyım, bataryası ölmeseydi gayet de memnun olduğum bir telefondu, yeni batarya çözüm olmayacağı için yeni telefon alma kararı verdim. samsung iyidir. a5 2017 ilk bakışta cezbediyor ama yorumlarınızı da okumak istiyorum sizlerden.

şehir planlamada belediyelerde veya ilgili bakanlıklarda kpss ile iş bulması olası.

tanıdığım peyzajcıların işsiz geziyor çoğu.

şehircilik ilk sıra, ardından orman mühendisliği sonrasında da devamı.

hayırlısı olsun. keşke 1 sene daha çalışsa.

not: çevremde gözlemlerime göre yazdım, bizzat işin içinde olanlar düzeltirse onları dinle.

@issiz karga; Teşekkürler, tekrar hazırlanması için cesaretlendirmek istedim fakat işe yaramadı. Pişman olacağı bir yere gitmez umarım.

Bitki koruma aslında ziraat mühendisliği, sonradan o şekilde ayrıldı. Yani mezun olunca ziraat mühendisi olacak.

1 sene daha çalışmasına falan da gerek yok. Oldukça mantıklı bir tercih şu an için.

Diğer branşlar yerine sadece ziraat mühendisliği yazsın hatta.

Kendi mesleğim ziraat mühendisliği o yüzden söylüyorum.

psikoloji

İkisinde de devlette çalışma şansı şuanda biraz az. Fakat Pdr'nin şuan doğuda atanma şansı ve 4+2 yıl çalışma şartı var. Fakat bunlar okulu bitirinceye kadar değişir. Zira okul devamlı bir ekmek kapısı

Özellerde çalışabilir. Pdr okursa eğitim alanında bir okul psikoloğu olur, psikoloji okursa terapi merkezlerinde daha hasta odaklı bir çalışması olur. karar versin.

Eğitim alanı mı "counselor" olmak mı ya da psikolog olmak mı ister. Bir de psikolog olursa da özel okulda yine çalışabilir. Fakat devlette çalışma şansı olmaz. Öğrencileri, öğretmeyi eğitim vermeyi seviyorsa pdr, hasta insanlarla ilgilenmek çalışmak istiyorsa psikoloji

Hasta ile ilgilenmek istiyorsa klinik psikoloji yüksek lisansı yapması lazım. Ancak klinikçilerin çoğu bile danışmanlıktan öteye gidemiyor.

Düz psikoloji mezunu olarak net işsiz kalır ya da düşük ücretlere iş bulursa bulur.

Pdr = psikolojik danışmanlıktır. Okul psikologluğu ya da öğretmenlik değildir.

Her iki bölüm için de terapi eğtimleri, test eğitimleri ve atölye çalışmaları için harcayacak parası yoksa hiçbişey olamaz.

Spesifik bir ilgi ya da hedef yoksa iki bölümü de ömermem. 5 sene sonra ne olacağı belli olmamakla birlikte mezun sayısı gittikçe artıyor.

Şunu da ekleyim; psikoterapi ve psikolojik danışma büyük oranda aynı şeydir.

yüksek lisans yapmadan devlette yaşlı bakımevlerinde, kimsesiz çocuk yuvalarında, hastanelerde, kızılay bünyesinde ve aile bakanlığının kimi projelerinde çalışılabilir. lakin yüksek lisans mutlaka yapılmalı en basitinden -ve en zoru- klinik alanda. devlette ne olacağı belirsiz, insan sıkılabilir, o vakit klinik yüksek lisansı hayat kurtarır.

ek olarak öğretmenlik düşünülüyorsa psikolojiyle vakit kaybedilmesin pdr tercih edilsin.

İki bölüm için de devlet işi bitik. Eskiden insanlar bu bölümleri devlete atanmak için seçiyordu. Şimdi anlamı kalmadı. Tanıdığım psikoloji mezunları özel eğitim öğretmenliği yapıyor.

Formasyon aldiginda pdrcilerle ayni sartlarda okula atanabiliyor psikologlar da. Ama artik atanmak pek kolay degil. 2 senede asiri degisti isler. Ders programlarinu da bir karsilastirsin o yuzden.

Psikolojide adalet bakanligi, shcek, hastaneler, emniyet, askeriye,kyk, universiteler gibi atanma sanslari var hala ama puanlar genelde ucuk. Cunku asiri psikolog mezun olmaya basladi ve devlete alimlar cok azaldi son yillarda ve zaten 657 kalkacak vs vs.

yasal prosedürden ziyade yaşadığımız tecrübelerle alakalı yardımcı olmaya çalışayım.

bir arkadaşım 32 yaşında mezun oldu lisanstan. yani sen 29 u doldursan da kimse seni hemen kolundan tutup askere götürmüyor. para cezası veriliyor. kilit nokta askere, polise, gbt ye kontrole yakalanmamak. bu 32 yaşındaki arkadaşım otobüsle şehirler arası yolculuk yaparken jandarma kontrolüne denk geliyor ve hop anında karakola mı şubeye mi ne gönderiliyor. biraz da şansına sanırım şubede halden/laftan anlayan birine denk gelmiş. durumu izah etmiş. ben demiş öğreciyim, 1 yıl kaldı okulun bitmesine vs. adam da buna açık açık "yakalanma" demiş. napıyosan yap, okulunu bitir. yakalanma demiş. birkaç imza, para cezası vs çıkmış gitmiş.

çok büyük sıkıntılar yaşayacağını sanmıyorum ama ohaldir, memleketin durumudur vs. ben olsam 29 a girdikten sonra okulu bitirene kadar temkinli davranırdım.

ceza yersin sadece.

koluna kelepçe takılıp askere götürülmezsin, eskidendi o muhabbetler.

gbt de falan yakalanırsan belki sıkıntı çıkar, özellikle şehirler arası yolculukta. onda da ne olur, en fazla alıp askerlik şubesine götürürler, şube de sana gerekli belgeleri teslim et der, sen de tamam dersin çıkar gidersin.

en büyük sorun ise okulun kayıt yenilemeyi yapmayabilir. zamanında benim başıma geldi. tecilimin sona ermesine 1 ay kala yökten gelen yazı sonucu tecili biten yada benimki gibi az kalan tüm yeni kayıtları kabul etti üniversiteler. ardından ne oldu tahmin et? bir başka yazıyla tecili bitenlerin kesinlikle kayıt yenilemesinin yapılmayacağını bildirdi yök, hemen ardından da bedelli askerlik çıktı.

öğrenci işlerinde halden anlayan bir memur varsa ona bir danış bu kayır yenileme olayını.

Şu insanlar nasıl arkadaş oluyorlar bilmiyorum. Olsa olsa düşman olurlar. Her şeyi yapabilirsin yeter ki iste. O sorduğun birkaç kişiye de önem vermemeni tavsiye ederim.

nefes lazım derken... evet nefes lazım, ağır koah hastası falan değilsen gayet sende de olan nefes.
eğer paran varsa yamaha 211 daha az paran varsa trevor james vivace al.
ama önce iyi bir öğretmen bul.

o sana öğrenemezsin diyenler bok yesin afedersin. sigara içen adamım, evet 2. oktavda zorlanıyorum biraz ama düzenli alıştırma yapmadığım için.

trevor james vivace +1500 temiz ikinci el bulursan kaçırma. sahibinden e bak mutlaka. ben geçen sene 2. eli 700 e almıştım şu an nedir fiyatı bilmiyorum.

yamaha 211 güzeldir ama pahalıdır, sonradan bırakırsan yazık olur, paran varsa o başka tabi al gitsin.

bir de benim yaptığımı yapma. ben hiç ders almadım, youtube ve internet üzerinden edindiğim bilgilerle ilerlemeye çalıştım. nota öğrendim ama sonradan sallamayınca unutuyor insan. şu an hobi olsun diye, kafayı dağıtmak için genelde belirli bir gam üzerinden doğaçlama takılıyorum kendi kendime. sen mutlaka iyi bir hocadan ders al, nota mutlaka öğren ve ders almayı bıraksan dahi nota ile çalışmaya devam et.

son olarak nefes lazım diyen arkadaşların bok yesin demiş miydim?

demişim tamam.

sebat edersen öğrenirsin, ama duruş, pozisyon ve nefes tekniği önemli olduğundan iyi bir ders alman şart.

Bu arada başlangıç da olsa, flüt kesinlikle gümüş kaplama olsun, yamaha alabilirsen çok iyi ama fiyatlarını iyice araştır.

nefes lazım evet. ama diyafram nefesi lazım. yani nefes alırken göğüs kafesin büyümeyecek, karnın şişecek. karın kaslarını kontrol ederek nefesi kontrollü bir şekilde vereceksin.

şarkı söylerken de bu kural geçerli.

bir de, yan flüt değil. flüt. okulda çaldığımız sazın adı blok flüt.

Hepinize çok çok teşekkür ederim, çok değerli bilgiler edindim. Nefes lazım diyen insana içimden "üf sen kim köpeksin ya" demiştim zaten ama küçük bir astım tedavisi gördüğüm için şüphelenmedim değildi tabi ama sorun olmayacağına inanıyorum artık ^^
Öğrenme işini muhtmelen internet üzerinden kendi çabamla halletmeye çalışacağım çünkü van'ın bi ilçesine atandım orada iyi bir hoca bulacağıma şüpheliyim.
Flüte gelince yamaha'yı almaya şu anlık gücüm yetmez, diğer seçenekleri değerlendireceğim. Çok teşekkür ederim tekrar <3

zen ve motorsiklet bakımı

ailenizin zen kalfası geldi.

başlangıç temel kavramları öğrenmek için ilhan güngören - Zen Budizm, Bir Yaşama Sanatı

sonrasında biraz daha ayrıntıya ve içine girmek için Paul Reps - Zenin Eti Zenin Kemiği

Katsuki Sekida - Zen Klavuzu / bu iki kitabı mutlaka okumalısın.

biraz daha eğlenceli bir taraftan incelemek için: Raymond Smullyan - Tao Sessiz
-bu kitap eğlenceli olsa da biraz batılı gözü ve bakış açısıyla yazılmıştır, tam alaıyla zen budizmi ve taoculuğu anlattığı söylenemez. aslında yazarın bu felsefelere bakış açısıdır bir nevi kitapta yazılanlar-

daha ciddi şeyler için: Red Pine - Bodhidharma nın Zen öğretisi -zen in bir nevi babası sayılabilecek Bodhidharma nın 4 konuşması var bu kitapta-

yine hem eğlenceli hem ciddi: chuang tzu - taoculuk üzerine meseller

son olarak,

takuan soho - sınırsız zihin
yamamoto tsunemoto - hagakure

verdiğim sırada gidersen daha faydalı olacağını düşünüyorum. taoculuk üzerine meselleri tao sessiz ile aynı sıralarda okuyabilirsin.

taoculukla zen ne alaka diyebilirsin, eğer konuya uzaksan, onu da sen araştır bir zahmet o kadar kaynak verdim :)

evvela soru altındaki cevapları okumayı deneseniz?

surayi takip edebilirsiniz. hemen her hafta bir resimi anlatiyor. baslangic icin guzel bence.

sanatabasla.blogspot.co.at

yeni başlayacaksan görme bicimleri

görme biçimleri +1

ama bu sadece bir başlangıçtır. gerçekten bir resmi okumak istiyorsan iyi bir sanat tarihi birikimine sahip olman gerek. ek olarak resmin yapıldığı dönemin siyasi yapısını ressamın hayatını, grüşlerini de bilmek gerek.

örnek vereyim, üniversitede bir hocamız rönesans döneminde yapılmış bir resmin okumasını yapmıştı bize. resimde bir din adamı/aziz elinde incille manastırdaki odasında resmedilmiş. bir takım simgeler var, arka planda gölgede kalmış bir aslan, manastırın küçük penceresi, dışarıda güzel bir hava var falan fişman gibi. şimdi bunlar aslında çift anlamlı simgeler. aslan soyluluğu asaleti temsil eder ama gölgede çizilmiş yani aslında din adamının ve kilisenin soyluluğunu kaybettiğini anlatıyor. pencereden gözüken güzel hava manastır yaşamını hapishaneye benzetiyor falan gibi. zaten ressam da sonradan yakılarak öldürülmüş kilise tarafından. demek istediğim bir resmi okumak için gerçekten iyi bir kültürel birikime sahip olmak gerek. çok araştırmalı, incelediğin ressamın hayatını, dönemin politik yapısını, ressamın fikirlerini bilmen gerek.

yanlış hatırlamıyorsam ohn fleming in 1000 sayfalık dünya sanat tarihi diye bir kitabı vardı. elinin altında başvuru kaynağı olarak bulundurabilirsin. biraz pahalı bir kitap, ancak görme biçimlerini mutlaka okumalısın. bu konudan bağımsız olarak ufuk açan bir kitaptır.

Zerrin boynudelik in kitaplarına bak.

ayrıca akademik düzeyde ingilizce biliyorum. çeviri ofisinde çalışmak istemiyorum, dediğim gibi amaç sıfırdan bir iş öğrenmek ama çalışacağım yerin çeviri işlerine de yardımcı olabilirim.

bahsettiğin işler için serrifikaya igtiyacın yok ki. bütün iş portfolyone ve bağlantılarına bakıyor. geafik tasarım derken de sanırım programları kullanmayı öğrenmek isriyorsun. grafik tasarımı gsf lerde 4 senede zor öğreriyorlar :)

ben sadece tavsiyr vermek için geldim açıkçası, ankarada bağlantım yok hiç. bahsettiğin işleri en azından grafikerliğe dair programları web den raharlıkla öğrenebilirain. envai çeşit kaynak var mesela photoshop için. yetmezse torrent ğzerinden de bulabilirsin. bir de bu grafik ofisleri çok yoğun çalışır kiminde ego had safhadadır. kolay kolay pek kimswnin sıfırdan eleman alıp yetiştirmek için uğraşacağını sanmam. 4 yıllık grafik bölümünden mezun olanlara bir şey bilmiyor gözüyle bakıyorlar düşün artık.

bir de artık dijital her şey oldu. sadece grafikle sınırlama kendini. web tasarım, front end developer yada doğrudan programcılık gibi şeyleri de seçeneklerin arasına kat. grafikten daha kolay iş bulman olası. udemy, coursera gibi yerlerde 10 dolar gibi bir ücerete gayet geniş çaplı dersler bulabilirsin. ingilizce konusunda da sorunun yokmuş zaten.

zaten microsoft açık akademi üzerinden web tasarımı dersleri alıyorum. istediğim şey, yapacağım işin mutfağında pişip, işi bilendende ziyade, işi yapandan öğrenmek, öğrenirkende kazanmak. söylediğin şeylerin pek çoğunun farkındayım yoksa.

bence pc toplamanız daha performansa yönelik bir hareket olur. gtx 1070 li bir canavar toplanır o paraya .

ev dışında oynamazsanız masaüstü alın. yoksa da i7 şart, ssd gerekli, 8gb yeterli ama 16 daha iyi olur.

masaüstü +1000

i7 olursa güzeldir ama 16 gb ram artık standart haline geldi gibi bir şey. benim 4 sene önce aldığım laptopumda 16 gb ram var. o zaman için çok iyiydi ama aradan 3 - 4 sene geçti.

yine de tekrar edeyim, performans açısından laptop masaüstünden geri kalır. aradan 2 sene geçtikten sonra masaüstünü upgrade ile bir iki sene daha düzgün şekilde kullanabilirsiniz ama dizüstünde bu imkan neredeyse hiç yok. eğer anakart uygunsa belki ram i yükseltirsiniz o kadar. ayrıca dizüstünde özellikle yazın ısınma sorunları performans kaybına sebep olur. performans kaybı ilk yıl yaşamazsınız ama sonrasında cayır cayır hissedersiniz :) oyun için kesinlikle ya konsol yada masaüstü.

www.sinerji.gen.tr

Bence bundan al geç. Lan partilere gidiyor hafif ve küçük. Estetik. Her türlü götürür seni.

Ssd oldukça bilgisayarın açılış kapanış süresini azalttı.
Dışarıda kullanacaksan laptop ve adaptör ağırlıkları önemli
Almışken i7 olsun
Ekran kartı önemli oyun için

Monster kullanıyorum, 4 sene falan oldu. Kullandığım modelleri oyun için değil de ağır yüklü 3 boyutlu çizim, modelleme vs gibi programlar için kullanıyorum ve gayet memnunum. Kullanıcı desteği, müşteri hizmetleri açısından gayet iyiler, o yüzden tavsiye ederim.

Ben en son alalı bayağı bir zaman geçti, doları falan da hesaba katarsak fiyatları hakkında pek bilgim yok, lakin en az 8 gb, i7 ve gtx950 ekran kartı civarı bir şey olursa sıkıntı çekeceğini zannetmem. Ssd de olsun ayrıca, çok fark ediyor.

Araştırırkwn Dell inspiron 7567 modeli buldum. Fiyat performans bakımından özellikleri daha iyi. Ne dersiniz?

Ciddi ciddi kılıfa 120 130 vermeyi düşünüyor musunuz? Yani ben 10 tl maksimum 20 tl ye bir kaç çeşit kılıf aldım değişik değişik kullanıyorum. Kalitesiz de değiller yani, biri silikon kalın, biri plastik ve yok gibi vs. Pahalı kılıfların sunduğu bir özellik var da ben bilmiyorsam kusura bakmayın. Ekran filmi olarak da nano ve tüm ekranı kaplayanlardan almayın. Telefon kenarlardan kavisli (edge olmayanı da kavisli) olduğundan tüm ekranı örten film boşluk bırakıyor dokunmatik iyi çalışmıyor. Kötü görünmesine rağmen yandan boşluk kalanı kullanıyorum. 3 defa film değiştirttim ekrana tam yapışmaması yüzünden.

S7 edge var bende. Alirken samsungda gecerli 250 tl cek vermislerdi, 100 tlsiyle eski telefonum icin batarya aldim babama verdim o telefonu, 150 tlye de kap aldim şeffaf bi şey. Yani şık ama hediye çeki olmasa hayatta vermem o parayi. Ekrana kilif olayini da sordum samsung bayisine. Kirilma konusunda bi etkisi yok, cizilme konusunda da zaten telefon cami ufak cizilmelere karsi dayanikli dedi. Zaten ben önceki telefonumu da 3 yil korumasiz kullanmıştım ve gayet sağlamdı. Koruma yaptırmadim yani

@curukturpkokusu ciddi ciddi 120 130 vermeyi düşünmüyorum, kafamdan geçen ortalama 60 -80 aralığı, 120 - 130 çıkabileceğim en uç fiyat. soruda da dedim cahilim bu konuda, internette bakındığımda hep karşıma spigen çıkıyor, bunun dışında seçenek ne olabilir diye merak ediyorum. 10 - 20 tl lik bir kılıf kullanmam sanırım, yanlış anlama küçümsemekten değil ama içim rahat etmez, ucuz etin yahnisi hesabı.

@nundu aslında çizilme dışında bir de ekran çok kir tutuyor asıl derdim o.

hem cam filmi hem de kılıf kullanınca sorun oluyor. ablamda var s7edge, zibilyon çeşit ürün denedik, hepsinde bir süre sonra kılıf ekran filmini yerinden oynattı. çünkü iyi kılıflar tam oturacak şekilde tasarlanıyor, en ince diye satılan film bile fazla geliyor. kaldı ki kırılmaz camlar daha kalın. o yüzden ikisinde birine karar ver derim.

armor dedikleri tip telefonun güzelliğini kapatıyor, ben olsam almazdım sürekli telefon düşüren bir değilsem. düşürme huyun yoksa öne arkaya film taktırsan yeter bence. marka olarak önerim nillkin, burada bulması zor, varsa bile aliexpress'ten en az yarı fiyatına alabilirsin.

@baba jo düşürürüm ben onu hacı. yani sık düşürmeyen biri birle olsan o telefon eninde sonunda düşer bir şekilde. o yüzden kılıf gerekli :)

Yok benim kullandığım kılıflar da avm veya büyük şehirlerdeki dükkanlarda 40 60 arası satılıyor zaten. Kardeşimin 70 tlye aldığını 15 tlye buluyorum burda.

hocam o zaman hangi marka olduğunu falan yazın :)

yahu tavsiye istedim duyuruda, tavsiye dışında her şeyi yazdı millet :))))

nillkin demişiz işte la?

la düşürürüm ben o telefonu düşürürüm diyorum, kılıf lazım :)))))

abi özenle mi buluştunuz bu başlık altında, nasıl bir kader bu :D

tr.aliexpress.com

@baba jo hacı sen film taktır deyince nillkin onun markasıdır diye şeyetmedim. eyvallah

Markası olsa yazardım heralde, kalın silikon bir kılıf işte, arkası tırtık tırtık olanlardan :)) ucuza kaçmayım dediğin için, ben de çok kalitesiz olmamak kaydıyla ucuzu da aynı işi görüyor anlamında yazdım. Malzemesine bakıp alın işte, ne asabiyet yapıyon. İstiyosan alayım göndereyim valla :)

Akşam üzeri 2 saat uyku

elma

cips, çerez, çekirdek gibi bitmeden bırakılamayan zararlı şeyler, bende işe yarıyor :/

Cipse katılmıyorum.
Fındık fıstık badem ceviz vs.

bir bardağın içine toz nescafe koy, üzerine de kola. yalnız dikkat et ok köpürüyor. köpüğüyle beraber iç. tabi ekstra olarak nescafe de iç. tek çare kafein. redbull olayına sıcak bakmıyorum, nedense sakat geliyor bana. üniversite zamanlarında vize ve final teslimleri, jüriler öncesi hep böyle uykusuz kaldığım zamanlar oldu bir kere bile redbull kullanmadım.

bir de rem uykusu muhabbeti çok önemli çok kötü olduğunda 1 saatlik bir uyku çek. saatine 5 er dakka aralıklarla kur alarmını, 5 -6 tane alarmın olsun. uyanır uyanmaz da bol soğuk suyla yüzünü yıka. üniversite zamanında bu şekilde, toplamda 6- 7 saat uyku uyuyarak 5 gün uyumadığım oldu. ha sonrasında 1 hafta kendime gelemedim o ayrı.

ben tatmin oldum. herkes fotoğraflarımızı alıp orda burda oylamaya sunabilir.

@elorelia
konu senin tatmin olup olmaman değil, herkese açık içeriği paylaşmanın kanun ihlali olup olmadığı.

hukukçu değilim ama facebook 4. maddede "izin verdiğiniz anlamına gelir" diyerek burada "eğer herkese açık hale getirirsen ve 3. bir şahıs bu paylaşımları kullanırsa bundan beni mesul tutamazsın" demek istemiş sanırım. netice itibariyle birinin kendisine ait ses, video gibi şeylerin kullanım hakkı yine o kişiye aittir, facebook un herkese açık paylaşımların facebook dışında nasıl kullanılacağı konusunda bir söz hakkı yok. adamlar bunu vurgulamak istemiş olabilirler.

Duyuruyu görmeden bir şey söylemek zor.

Facebook'taki herkes açık olan bir içeriği herhangi bir Duyuru kullanıcısı ile ilişkilendirdiyseniz bu sıkıntı yaratmış olabilir.

Duyuru içeriğini bilmiyorum ama silinme nedeni açık profili paylaşman değil, paylaştığın içerik olabilir. Örneğin, bir kişinin fotoğrafını paylaşıp "Bence çok salak tipi var" gibi şeker yazmışsan nokta atışı hakaret olduğundan silinmiş olabilir ya da bazen burada isim verilerek "Şu kızı puanlayın" tarzı şeyler çok açılıyor. Bu tarz durunlarda facebook adresi paylaşıldığı için değil, kızın rızası olmadan onu hedef gösterme gibi bir şeye girdiğinden silinebilir. Bunun yasal tabanı da vardı ama maddesini hatırlamıyorum. Aynı şeyi Google Görseller'den isim vermeden yapabilirsin ama ism verilerek yapılınca değiliyor durum.

facebook'un kendi içindeki kuralları türkiye devletinin kanunlarını bağlamaz. facebook'un sana o izni vermesi türkiye'de var olan bir kanunu geçersiz kılmaz.

türkiye'de yasalar "a hareketini yapamazsın" diyorsa ama facebook "a hareketini yapabilirsin" diyorsa facebook'un dediği değil devletin dediği geçerli olur.

herkese açık bir fotoğrafı alıp burada yayınladığınızda kişisel verileri ihlal etmiş olmuyorsunuz ancak kişiyi hedef göstermiş oluyorsunuz.

senin fotoğraflarını koyup oylama yapabilir miyiz matik?
veya yakınlarının? rahatsız etmiyor mu bu?

senin anana bacına aynısını yapsalar'cılar da gelmiş tam olmuş :)

görüldüğü üzere kanunen bir sıkıntı olması çok zor.
yani birisi facebook'a koyduğunuz "herkese açık" içeriği internette paylaşırsa,
hiçbir şey yapamazsınız.

zaten yüzbin kişinin okuduğu sözlükte yapsan sorun olmayacak şeyleri,
ortalama yüz kişinin okudugu duyuruda, heveskar modların silmesi de ayrı komik.

bu bilgilere erişilerek bu bilgilerin kullanmasına ve kendisiyle ilişkilendirmesine izin vermiş olması; bu bilgilerin hukuka aykırı olarak kullanılmasına izin verdiği anlamına gelmez. rıza hukuka aykırılığı ortadan kaldırır, ancak bu sözleşmede hukuka aykırılıkları da kapsayabilecek bir rıza beyanı bulunmadığı kanaatindeyim. dolayısıyla kişilik haklarına, malvarlığı haklarına ve ceza hukukuna aykırı olmayan kullanımlar meşru görülebilirken diğer kullanımların meşru görülmesi söz konusu olamayacaktır.

kamusal düzeyde tanınmamış bir kimsenin fotoğrafını internette paylaşıp onun görüntüsünü başkalarının beğenisine sunmak ve bu görüntüyle ilgili yorum yapmalarını sağlamak, somut olayın özelliklerine göre, kişilik haklarına saldırı sayılabilir.

Facebook kullanıcı sözleşmesi duyuruyu hukuken bağlamaz. Silmeleri hukuken doğru.

klişe ama hiçbir şey bulamazsan bi de sarı limon ya da elma, mor erik ve yaban mersini ekleyip, meyvelerden gökkuşağı yapabilirsin.

Fikriniz icin tesekkurler ama tam olarak medyada olan problemleri aksettirmek gerekiyor. Saydigim meyvelerden 3unu kullanmak zorunda degilim bu arada.

kaos gl,lgbti derneği gibi derneklere bizzat gidip konuşursan ya da bir şekilde iletişime geçersen yardımcı olacaklarına inanıyorum.

Erkek arkadaş / kız arkadaş yerine sevgili kelimesinin kullanılmasının daha iyi olacağını vurgulayan bişey olabilir bence.

valla geçtiğimiz sene bir arkadaşıma da aynı ödev verilmişti, nasıl yaptığı konusunda bir sorarım.

fotoğraf konusunda madem şiddeti yansıtmaya çalışıyorsun meyveleri bıçakla asimetrik, düzensiz, kaotik bir şekilde kesip -öfkeyle gözün kör olmuş gibi, irrasyonel bir şekilde- bıçağı hiç temizlemeden(üzerinde hem çilek hem portakal hem erik parçaları, suyu kalsın) meyvelerin önüne koyabilirsin. bıçağın kabzasını da bir erkek eli tutuyor şekilde olabilir. bilemedim pek anlamam fotoğraf konseptlerinden de öyle fikir olarak sunayım dedim.

Dusuk zekali mi bilemem ama cinsel aclik icinde olduklari bir gercek. Tipik Turk erkeginde bunu gozlemlemek gayet mumkun. Sosyo kulturel yapinin baskilayip yasakladigi cinsellik Turk erkeginin diline vurmus durumda.

cinsellik düşünmek ayrı bir olay; günlük yaşamı, hareketleri, konuşmaları vs. bunun üzerinden gerçekleştirmek ise bambaşka... sonuçta cinsellik dediğimiz şey hormonlarla ilgili bir durum. aklı başında insanlar diğerlerinden farklı olarak otokontrol uygulayarak düşüncelerini ve eylemlerini makul sınırlar içinde tutuyor. diğerlerine ise sapık diyoruz zaten.

Cinsellik cok ilkel bir sey, her statudeki insanin yaptigi ve dusundugu bir sey.

Cinselligi ne sekilde dusundugu egitimle alakali ve zekayla alakali bence. Uc ornek ama tecavuzu cinsellik zanneden biri egitimli ya da egitimsiz gerizekalidir.

Esi ya da sevgilisi ile daha cok cinsellik yasamak isteyen insan ise libidosu yuksektir baska da zekayla alakasi yoktur bence.

Namusu bacak arasinda arayan gerizekalidir ama, bunu da firsat bulmusken diyim. Hani diyonuz ya bir kere sevisen kesin aldatir diye...

hayır sosyokültürel yapıdan veya açlıktan bahsetmiyorum. tanıdığım baba parasıyla okuyan yakışıklı zengin çocuklarında da bu abazalık var. ortalamanın çok üzerinde zeki olduğunu düşündüğüm, akademik anlamda başarılı insanlarda bu dediğim yok. acaba zeka ile libido ters orantılı mı diye düşünüyorum.

hormonel bir şey, alakası yok bence.

Stres altında olunmadığı zaman düşünülmesi artıyordur. Akşama kadar it gibi çalışıp stresten boğulduğum zamanlarda aklıma bile gelmiyor. Fakir yapar abaza olur, zengin yapar playboy olur muhabbetine girmiyorum bile.

işin bu kısmını fazla düşünmedim ama eğer insan güdülerini bastırmasa bence sürekli olarak cinselliğe düşkün olurdu. yeme içme gibi cinsellik de önemli bir ihtiyaç insan için.
burada bence şunu ayırt etmek lazım; insan karşıdaki insanın kişiliğine mi şehvet duyuyor yoksa onun bedenine mi? yani şu her gördüğü bacağa, totoya eve gidip mastürbasyon yapıp bunu haydar dümen'e yazanları ayıklarsak, eşiyle sürekli cinsellik düşünen bir insanın hayatının merkezinde cinsellik değil de daha çok eşiyle birlikte kurulan bir fantastik dünya olabilir. bu yüzden sorunuza "genel itibariyle hayır" diye cevap veriyorum.

hayatinin merkezinde is olan, sadece is dusunen bir insan icin ne dusunuruz? muhtemelen hirsli diyebiliriz. merkeze aski koyana romantik diyebiliriz. seksi koyana neden aptal diyelim? sizinki biraz tumden gelim sanki. etrafinizda cok zeki olmayan bazi insanlar var ve ortak ozellikleri sekse duskun olmalari belki de.

ote yandan cok zeki olup akademik kariyere yonelmis bir tipin ister istemez hayatinin merkezine cinsellik koyacak zamani olmuyor.

evet aynen öyle. Bir kısım kadın programında hani o tüm mahalle tren oluyor ya, sebebi cehalet. Akılları fikirleri çüklerinde ya da kukularında. Eğitim, insanın basit dürtülerinin üzerine yaşamasını engelliyor.

sanırım siz belli bir davranış tipinden bahsediyorsunuz. sürekli cinselliği düşünmekten ziyade ağzında hep seks muhabbeti olan "onu nasıl götürsem buna nasıl çaksam" diye etrafta dolanan tipleri kastediyorsunuz. şimdi siz sosyo kültürel yapıdan bahsetmiyorum demişsiniz ama bu davranış şekli tamamen sosyo kültürel yapı ile alakalı. eğitimli insan daha farklı bir sosyo kültürel ortamda bulunduğu - çalıştığı için buna göre davranışları, biçimleniyor. yukarıda bahsini ettiğim barzo nun yetiştiği, gördüğü ortam bu, o yüzden bu sürekli dilinde. ha ama iş akla/zekaya/kültüre geldiğinde emin olun o akademik ortamda dahi içten içe öğrencilere yada asistanlara dair muhabbetler dönüyor.

fark şu birinde iş daha pornografik diğerinde daha kibar biçimde.

iki sene önce bir şantiyede bulundum. santiye teknikeri meslek lisesi mezunu, işe dair kafası çok iyi çalışıyor, pratik çözümler üretiyor ama herifte sürekli seks muhabbeti onu orda yaptım, bunu burda götürdüm ve bu herif evli karısını nasıl aldattığını anlatığ duruyor.

neyse bu kadar şeyi şundan yazdım, zekayla pek alakası yok sekse düşkünlüğün :)

zekayla ilgisi yok psikolojik ve fizyolojik etmenlerle alakalı bence. o zaman hiç cinsellik düşünmeyen çocuklar süper zeka mı oluyor.

eğitimli olan herkes zeki değildir. bu çok karıştırılıyor. sayısal alanda ilk 500'ü alan bir bölümdeyim, bölüm arkadaşlarımın hepsine gerçekten zeki diyemiyorum. kaldı ki millet saçma sapan yerlerde okuyunca kendini dahi zannediyor. zeka doğuştan gelen bir şeydir, eğitimle bir yere kadar şekillenir.

Zeka ile ilgisi yok, kişinin boş ve boşlukta olmasıyla alakalı. Gerçi boş ve boşluktaki kişi muhtemelen zamanla aptallığa doğru kayacaktır.

zekayla alakasız bir şey.
akademik ortamlarda dönen olayları bilseniz. en üst seviyede eğitim almış insanlardan oluşan bu ortamda kimin eli kimin cebinde belli değil.

evet

Ben abaza diyorum :d

Zekayla alakası yok, ne kadar tatminsizlik çektiğinle alakalı. Bu tatminsizlik sadece cinsellikle alakalı da olmayabiliyor.

Hayır, yüksek libidolu.

yorumlara göre tezimi kendimce doğruladım :D :D :D

cevaplar için teşekkürler...

Bizler hayatta kalma ve üreme için programlanmış gen makineleriyiz. Hayatımızın merkezinde elbette üremek olmalı. Cinsellik zevkli, normal libido sahibi herkes bunun farkındadır, zekadan bağımsız olarak, herkes de bunun peşinden koşmaya değecek kadar önemli olduğunun farkında. Düşük libidoyu, zevk alamamayı zekayla açıklamaya çalışmazdım ben olsam.

Çok övüyorlar ama ben pek güvenemiyorum. Zenfone falan bakın bence

Xiaomi redmi 3 kullaniyorum muthis.

şuan o fiyat skalasında her yerde önerilen cihaz.

ben bu haftasonu aldım, bundan önceki telefonum zenfone 5'ti. çok memnunum şimdilik.

kadıköy'deki bahariye mobile'den alabilirsiniz, ama hepsiburada'ya göre 100 tl kadar daha pahalı. kendi isimlerine fatura kesip arıza durumunda yardımcı olabileceklerini söylediler.

alınır tabi ki. f/p demek şayomi demek.

f/p olarak en çok övülen bir telefon. sahip değilim ama gördüğüm, düşündüğüm bir iki şeyi paylaşmak istiyorum:

1- garanti olayı sorun. yetkili servisi yok, aldığınız yer "değiştiririz, yaparız, ederiz" der ama bu ülkedeki esnafı da çalışma ahlakını da hepimiz biliyoruz. yani standart br yetkili servis hizmeti beklemeyin asla.

2- telefon nasıl desem, çok çabuk kırılıyor, hasar görüyor sanki. bir iki tane video izledim youtube da, hani şu elle bükme hareketi var ya, çatırt diye gidiveriyor sanki maketmiş gibi. kullanırken, arka cebe koyarken falan dikkat edin, kabı kaçağı varsa kaplatın, takın.

ben kullanıyorum 5 aydır falan.
cepport mys intelli den alacaksanız almayın.
servis delta ise almayın.
pili beni tatmin etmiyor açıkçası ama nasıl oluyorsa 6 saat falan ekran süresi alanlar var. (oyun falan oynamam)
parmak izi yeni dev beta ile biraz daha düzeldi.
xiaomi biraz sallıyordu bu modeli ama yakın zamanda kernel kodlarını vs açtı yazılım olarak 4 sene falan daha gider.

1) bence cok dusuk.
2) sinema tv mezunu karakol komutani ys gordum. Sans. Gerci onunki torpildi ana neyse.
3) hangisinin daha iyi daha kotu oldugunu gitmeden bilemezsin. Tamamen sans. Biz isparta merkezde vur patlasin cal oynasin askerlik yaparken egirdir'de kd'ler kan agliyordu. Kirklareli'de ys arkadasim kiyak askerlik yaparken, diyarbakir'da ys arkadasimin anasini aglatiyorlardi.
4) yine de uzun donem gelebilir.

uzun dönem veya kd olmak konusunda seçim senin. ona bişey diyemem.

sorularına gelecek olursak:

1- not ortalaman ve dil puanına bakıldığında uzun dönem çıkma ihtimalin kd çıkma ihtimalinden daha yüksek.
2- yabancı dil sadece bir kıstas askerlikte yabancı dilin hiç bir öenemi yok. sadece daha kalifiye adam seçmek için yapıyorlar. meslekçi değilsen ve uzun dönem olursan takım subayı olursun. yani yaklaşık bi 100-150 kişiden sen sorumlu olursun. takım subayı acemi eğitimi 3 aydır. bu 3 ay sonrasında sınava girersin yüzde 10 luk dilime girersen usta birliğinde ki yerini kendin seçersin. giremezsen kura çekersin ki kura yerleri genelde doğu illeri ve sürgün yerleri olur.
3- kd ve uzun dönemin kendine göre avantaj ve dezavantajları var burada uzun uzun anlatmaya gerek yok zaten konusu mevcut sözlükte. dediğim gibi karar senin.
4- uzun dönem çıkma ihitimali herzaman var bi çok arkadaşım var kd yazıp uzun dönem çıkan. ama eğer belgeleri alır ve kd seçersen bu ihtimal epey azalır.

1- %50. Ya çıkar ya da çıkmaz. Belli değil.
2- yabancı dil bilmen çok da önemli değil. Takım komutanı olursun. Eğer meslekçi olmazsan tabii. Takım komutanının işi zordur. Meslekçi gibi değildir. Onlara doğru düzgün eğitim bile vermiyolar.
3- uzun dönemi kısa döneme tercih ederim. Askerlik bilincini almış olursun. Tabii istemiyosan salla. Gönülsüz şeyden şey olurmuş. Uygun pozisyon falan geç bunları. Personel şube o kadar ayrıntılı bakmaz. Kaldı ki zaten gelişigüzel seçilir asteğmenler. 2 tane çürük raporu alan oldu bizde. Bi tane de deli vardı. Tuvalette kendi kendine konuşuyodu vs.
4- %50. Olabilir de olamaz da.

Rahat ol. Zamana bırak. Ben askere gitmeden önce yaptığım part time işten öyle bunalmıştım ki kalabalıktan kurtulup hakkari dağ komando tugayı gibi bi yer çıksın istiyodum. Yedek subay çıkma ihtimalinin %1 falan olduğunu düşündüğümden kısa döneme şartlamıştım kendimi. Yedek subay çıktı. Bölümüm de işletme gibi bi şey. Kursa başladık, yine doğuda bi dağ çıksın diye temenni ederken kuradan kıbrıs'ı çektim. Kader kardeşim. İstemiyosan işaretleme ama olacağın da önüne geçemiyosun.

güzel kardeşim bu uzun dönem seçimlerinde inan senin ne istediğinin çok az bir önemi var. yabancı dil belgen olsun olmasın tsk nın ys ihtiyacı varsa olursun yoksa olmazsın. YS olman için illa meslekçi olmana gerek yok. askerlik şubesinde evrak imzalamak için yada dağ başında bir karakolda komutan olmak için hangi mesleği bilmek gerekiyor?

bahtına ne çıkarsa, ha YS olursan düşünmen gereken şu KS olup da iş bulsaydım 6 ay boyunca alacağım maaş YS iken aylık alacağım maaştan daha mı yüksek daha mı az olurdu? çoğu üniversite mezunu için YS olmak büyük şans, maddi durumları yeterli olmadığı için. ha çok zorlama kısmında da sayko bir komutana denk gelmediğin sürece erat tan daha rahat olursun. subay sayılıyorsun neticede.

yakın zamanda askerden dönmüş bir arkadaşım seni takım komutanı falan yapmazlar dedi. mizacım sert değil benim. istediğimi yapma yetkim de olsa emir veremem pek. bilmiyorum bunlar önemli mi ama 25 yaşında olduğum halde 17 gösteriyorum sakalsız bıyıksız. boy-kilo da yok.

benim normalde kasım ayında gitmem bekleniyordu. erken terhise başvurdum ben. 31 temmuz a dek istersem askere gitmekten vazgeçip kasıma gidebileceğim söylendi. eğer kasımda gitmeye karar verirsem tekrar uzun-kısa yapmak için bir seçimim olur mu?

Kaç yaşındasın? 22-23 falansan gidip uzun dönem yapabilirsin. Ben de sınav sonucumu verdim yabancı dil (90 aldım) ama kısa dönem yapmak istiyorum demiştim. Kısa dönem yaptın. Hiçbir durumda garanti değil gidip gitmemen. Öyle istemen yetmiyor zaten.

Uzun dönemin avantajı komutanların (uzman ve astsubay özellikle) sana köpek muamelesi yaptığı, seni süründürdüğü ve onlara sürekli eyvallah demek zorunda kaldığın bir altı ay yaşamayacağın gibi güzel de para biriktiriyorsun. 8-5 çalışıp aksan eve gitme, hafta sonu da yatıyorsun. Kısa dönemin tek olayı da 5 ay daha kısa olması.

Ben kısa dönem yaptım. Ya eziliyorsun ya da kafanın çalıştığını, zeki olduğunu anlıyorlarsa etinden sütünden faydalanıyor bir dünya iş yaptırıyorlar (amelelik minimum) ama yine baya bir eyvallah çekiyorsun.

Sisteme girdikten sonra değiştirmezler sanırım. Bir şey olmaz deyip yollayabilirler de.

o bölümle olabileceğin hepi topu maksimum 3 sınıf var. ya piyade, ya topçu ya da tankçı. tankçı da böyle sözel meslek sahibi görmedim ama piyade ve topçu kaynıyordu.

1- uzun dönem çıkma ihtimalinin en fazla/kesin olduğu meslekler

tıp, hukuk, diş ( sağlık ile ilgili diğer bölümleri de %75 kabul et. diyetisteyn, ftr gibi)

2- uzun dönem çıkma ihtimalinin yarı yarıya olduğu meslekler

mühendislikler

3- uzun dönem çıkma ihtimalinin düşük olduğu meslekler

geri kalan hepsi.

2- takım komutanı da olabilirsin başka şeyler de. meslekçiler yalnızca üst maddedeki 1 ve 2. lerden seçiyorlar.

3- komutanına bağlı. aynı komutana tabi olduğumuz halde devrelerim nefret ederlerdi komutandan ben onu görmeden güne başlarsam kötü geçerdi sanki.

"yakın zamanda askerden dönmüş bir arkadaşım seni takım komutanı falan yapmazlar dedi. mizacım sert değil benim. istediğimi yapma yetkim de olsa emir veremem pek. bilmiyorum bunlar önemli mi ama 25 yaşında olduğum halde 17 gösteriyorum sakalsız bıyıksız. boy-kilo da yok."

o arkadaşın askerliğini tam yapamamış gibi. bi daha gitsin.

kimse senin mizacına, tipine, siyasi görüşüne bakmaz yedek subaylıkta. şansına gelir. gider birliğine katılırsın. 2 buçuk ayda seni tırpanlardan geçire geçire, bileye bileye, yonta yonta istedikleri adama döndürürler. olmayacak diye bi şey yok. oluyo. sınırlarını zorlatıyolar adama.

asıl olay kıtaya çıktığında başladığı için kayışı orada koparıyosun. çünkü sorumluluk giriyo. askerlerin oluyo. emir-komutayı üstleniyosun. çeşitli görevlerle her şey üst üste biniyo. son 4 ayımda askerler çok değiştiğimi söylüyodu mesela. deli gibi bağırmalar, en ufak bi şeye sinirlenip ortalığı ayağa vermeler falan... ben de çok sakin ve sessiz bi insanımdır ama içindeki hayvanı çıkartıyolar kardeşim. öyle düşünme yani.

eskilerden kalmıştır iyi bak

bak şimdi, dün gece aynı soruyu ben sordum aynı muhabbet döndü.

noluy la? compu aslında matrix mi nedir bu duyurunun olayı? yada senin 545145654 tane duyuru hesabın mı var :D


www.eksiduyuru.com