ılık bi süt iç, yatak odanı havalandır, perdeleri ışık almayacak şekilde kapat. yatağa geçtiğinde inatla gözlerini açma. 15-20 dakikaya uyursun. vesvese yapmışsın sadece. bi şey olacağı yok.

bazen aynı şeyleri ben de hissediyorum. düşüncelerimi bir yere yazmak iyi geliyor genelde. sonrasında duş almak, rahatlatıcı bişeyler içmek ve uyuyup uyanmak. sevdiğin birileri varsa iki satır yazmak.

başına bişey gelme ihtimallerinden korktukça büyüyor korkular. gelecekse gelsin diyip durumu olmuş gibi düşünüp kabullenmek ve devamında yapılacakları düşünmek gerekiyor bana kalırsa bazen. yoksa her an her şey olabilir. korkuyla yaşanır mı? temkinli olmak lazım. olan da olmuştur.

D1 ehliyeti gerekiyor galiba. B ile süremezsiniz.

Ehliyetini ne zaman aldığına bağlı, eski tip ehliyeti yeni tip ehliyete dönüştürdüysen, büyük ihtimalle D1 yani Minibüs hakkında işlenmiştir.
Ama yeni aldıysan ve sadece B ehliyetine sahipsen, kullanamazsın diye biliyorum.

ehliyet 2013 yılından ya

Şu an için olmasa da ben de benzer bir programlama yapıyorum kendim için. Haftada bir ya da iki gün salona gidip 2 temel hareketi en ağır şekilde düşük tekrarlarla girip salondan çıkmayı planlıyorum. Ben çok fazla kas kaybı yaşayacağımı düşünmüyorum ama güç kaybı çok hızlı ilerleyebiliyor onu bir nebze engelleyebilirsem benim için iyidir.

ben full evde yapıyorum ve salından daha çok verim alıyorum

@angelus, evet evde gym kuranlar salonu dediğimiz şekilde kullanıyor. ama ben işin kazancından yana şüphem yok. sadece bir riskli birşey mi yapıyoruz yoksa obsesifliğe mi giriyor onu danışmak istedim.

@ipmus hocam mart nisan full evde yaptım ama özellikle bacak günü evdeki ağırlıklarla çekilmiyor. bir de sıcaklar başladı. salona gitmek bu şartlarda riskli mi onun için açtım başlığı.

Ben vücut geliştirme için ailemi riske atmazdım açık konuşayım. Evet bu süreç belki uzun sürecek ama şakası yok.

Sadece spor salonlarında değil her yerde risk altındayız ama olabildiğince dikkat etmeliyiz. Spor salonlarında bir aleti kim bilir kaç kişi elliyor, temizlendiğini de zannetmiyorum ayrıca.

Ben amatör olarak evde yapıyorum zaten yıllardır, 6 ay yazıldım salona 3 ay anca gittim sonra korona başladı zaten. Benim hayatımda büyük bir etkisi olmadı salonun. Sizi bilemem tabii.

Ben kendi adıma riskli buluyorum, o yüzden çok cesaret edemiyorum eskisi gibi 5-6 gün gideyim 2 saat kalayım diyemiyorum, o nedenle en mantıklısı bu gibi geliyor bana.

@wesli benim evde compound hareketleri yapmam imkansız ve gerçekten ev de işin ancak izole dediğimiz çerez kısmı kalırsa yaparım. angelusun dediği gibi düşük tekrar yüksek ağırlık için salonu kısa süreli kullanmaktan bahsediyorum. yani barbeli zaten kullanamdan önce kolonyalıyorum set aralarında ele dezenfektan vs. eli yüze götürme kesinlikle yok. evet dediğin gibi bu dönemde biraz belki gereksiz bi çaba gibi gözüküyor ama ya spor yapacam ya da 1 sene yatacam noktasındayım. kendime bir çıkış noktası arıyorum. şahsen toplu taşıma kullanmaktan daha az riskli geliyor kulağa. çünkü gittiğim saatlerde bazen tek ben oluyorum.

Valla abi bazı hareketler için salon şart tabii ama sürekli dezenfektan, kolonya falan uğraşamazdım ben. Bulunduğum ortam dolayısıyla rahat hissedemem zaten bir kere. Ama dediğin gibi, toplu taşıma ne kadar güvenli ya da ben mesela işe gidiyorum bir oda da 3-4 kişi kalıyoruz, orası ne kadar güvenli, ya da mecbur markete gidiyoruz oralar.

Aile faktörünü düşündüm ben daha çok. Yoksa anlattığın gibi gerekli önlemleri alıyorsan ve salon boşsa kulağa güzel geliyor.. Umarım kazasız belasız devam edersin.

bu dezenfekte etme kısmını çok kafaya takıyorsunuz. Birisi hapşıracak, öksürecek, tükürecek Ya da elini yalayıp o aleti tutacak, sonra sen de tutacaksın ve üstüne bir de elini ağzına burnuna götüreceksin de bulaşacak. Ohoo bu kadar takıntılı olmayın.

Başından beri zorunlu olan önlemleri aldım sadece. 8 hazirandan beri de haftada en az 5 gün salona gidiyorum. Bence yaptığınız mantıksız bir şey değil.

Dediğiniz gibi bu işin çok daha uzun süreceğini varsayarsak bana kendimizi eve kapatmak artık pek mantıklı gelmiyor. Bir şekilde riski minimize edip ama aynı zaman da göze de alıp eski hayatımızda yaptığımız şeylere devam etmek durumundayız.

Bence sizin ve angelus'un yöntemleri gayet güzel ve mantıklı.

cevaplar için teşekkürler, şimdi döndüm salondan deneme amaçlı gittim. ağırlık katında 2 kişiydik. ben girerken de çıkan bi arkadaşla biraz sohbet ettik. benim de tanıdığım 2 üye pozitif çıkmış ama salon kaynaklı değil ailelerinde çıkınca kendilerinde semptom olmamasına rağmen test yapmışlar. vaka sayısında tr geneli 3. olan ildeyim. @arrowun dediği gibi bu iş tam ihtimaller silsilesi. şu an aklımdan geçen ya 1 ay daha beklemek şehirdeki vaka sayısı düşsün biraz ya da planladığım şekilde devam edip kendimi aileden daha da çok izole etmek.

benzer bir durum yaşadım ve çözemedim ya. belki skype'tan birine ulaşabilirseniz maille çözerler ama hesabın size ait olduğunu nasıl doğrulayacaklar? mailinizi tekrar alıp açıp şire sıfırlama gönderip gierblirsiniz belki

aynı maili tekrar almaya müsaade etmiyor sistem. Skype’ın support sayfasına gittim ama canlı destek yok, koskoca microsoft’un canlı destek koymaması da çok ilginç yani. Bir şekilde ulaşmaya çalışacağım ama pek çözülecek bir durum gibi değil.

Erteleme şansınız var ise tabi ki erteleme 1. önceliğiniz olsun.

yaşanan salgın ve hükumetin kasasının boşalması sebebiyle yakın zamanda bir af çıkacağını ve yapılandırma yapılacağını düşünüyorum. Bu şekilde hem faiz indirimi , hem toplu kapama indirimi gibi bir çok şeyden yararlanabilirsiniz.

hiç ertelemeyeyim ve gittiği yere kadar gitsin derseniz ise hiç ummadığını bir anda e-haciz başlayıp bütün hesaplarınız bloke olabiliyor. bu da çok büyük mağduriyet yaratabiliyor.

ben yurt dışındayken bu durum başıma geldi. ödeyeceğim fakat tr ye gelip konu hakkında bilgi almak yapılandırmak vs gibi işlemler için uçak bileti bile alamadım. mecbur borç ile bilet alıp tr ye geldim :)

8000 küsür olan borç , nakit ödemede 4000 küsürlere düştü

faiz işlemeye devam edecekse ödemek ya da azar azar ödemek derim

Zarardan ne anladığına bağlı, süt şekeri laktoz disakkaritini meydana getiren galaktoz+glikoz ikilisinden galaktozun çözülmesi daha zor olduğu için çok daha fazla su tutuyor o da zamanla deriyi daha "kalın" hale getiriyor, ben bu nedenle tüketmem ama sen benim için bir sıkıntı yok diyorsan kullanırsın protein proteindir ama sütteki protein, sonradan whey ilave edilmemişse, %80 oranına kazein yapılı bu arada, yani geç sindiriliyor, illa kullanılacaksa gece yatmadan önce kullanılması daha efektif fayda sağlayabilir.

zararı olup olmadığını kimse söyleyemez, her bünyede farklı bir etki bırakabilir. angelus güzel açıklamış ama deri kalınlaşması bana biraz geyik geliyor yani çok podyum cümlesi. biraz düz mantık olacak ama sindiriminizi vücudunuzu en iyi siz takip edebilirsiniz. bir de protein çeşitliliği iyiidir, yani e bu iyiymiş diyip günlük abanmak yerine haftada 3 gün tercih ederdim ben. bu işi gerçekten bilinçli yapanlar, proteinin de karbı da yemek yiyerek temin etmeye çalışıyor. son 20-30 gr da supp kullanılıyor. siz de zaten toz alıyormuşsunuz.

sütteki protein kaliteli protein değil ki. reklam olsun proteinli süt densin diye yapılmış bir süt

Allah yardımcın olsun. Fakat hesap karmaşık. Baban ölmeden önce miras muhabbetine girmez isek, baban kimseye para vermek zorunda değil. Hepinizin 18 üstü olduğunu varsayıyorum. Abilerin ailenin ve senin geçimi için ortaya bir şeyler koymuşlar diye anlıyorum. Sen de ortaya bir şey koydun mu? Siz işyerlerinizi sattınız babamın borç durumunda yükü sırtlandınız ben de az kazansam da mutfak masrafını karşılayacağım gibi bir adımın oldu mu? Annen için neden sen kredi çektin? Baban sallamıyor mu annenin durumunu?

Git babana postayı koy.okurken ben sinir oldum karısının ameliyat parasını bile sana ödetmiş. Git konuş baba maba dinlemem alırım ayağım altına.

Hikayede eksik bölümler olduğunu düşünüyorum. Orantısız bir adaletsizlik var. Mantıklı bir sonuç çıkmıyor.

aynı durumu yengem ve kız kardeşleri yaşadığı için bana duyulmamış, çok enteresan bir olay gibi gelmedi. babaları tüm malını mülkü oğullara bıraktı, kızlara hiçbir şey bırakmadı, üstelik annelerinin bakımı da kızlarına kaldı. annelerine tabi ki bakarlar, o noktada sorun yok da, erkek çocukları hiç ilgilenmedi bile, sanki aynı anneden doğmadılar?! ha, bu arada, kız çocuklar eşşşşek gibi çalışıp para biriktirip ev alırken, erkek çocuklar ise babalarından kendilerine kalan tüm malı aileleri ile birlikte har vurup harman savurdular, bir de kız kardeşlerinden borç istediler. kız kardeşler de kıyamadı belli bir miktar verdi tabi. şimdilik aile içinde barış hakim de şu kadar olaya ne gerek vardı acaba??

not: her aile böyle değil tabi ki, mesela kızına mal bırakıp oğluna bırakmayan da var. bence kimse kendini çocuklarına mal bırakmak için kasmasın, o da ayrı mevzu. herkes kendi ayakları üzerinde durmayı öğrensin bir zahmet. ki siz öğrenmişsiniz gördüğüm kadarıyla.

bu noktada bir çözüm önerisinde bulunamıyorum ne yazık ki, ama sizin gibi insanlar var, bilin istedim. belki daha az yalnız hissedersiniz.

bana da çok ilginç gelmedi, anlatılmamış ne olabilir? kız çocuk işte, her zaman ikinci sınıf. kocaya gidecek, kocası da bakmazsa ortada kalacak. ailesi de destek olmaz.

aynısı başıma geliyor. babamlar çok varlıklı, kuzenlerim bolluk havuzunda yüzüyor ve annem ben sefalet içindeyiz. babam tüm aileye para saçıyor ama kendi ailesine sıra gelince küfür şiddet hakaret.

ablamdan yakın zamanda sadece bana kredi çekebilmem için destek olmasını istedim ve ben böyle bir şey yapamam dedi. kendisinden para istemedim ve zamanında çok büyük paralar vermiştim kendisine.

1 sene sokakta yaşadım. babamın umrunda olmadı. cebinden para çıkmadıktan sonra ne yaşarsam yaşayim umrunda olmicak gibi görünüyor.

bazen çok yalnız boşlukta kimsesiz hissediyorum. birini aramak istiyorum. ne annem ne babam ne ablam kimse konuşulacak gibi değil. bu gün içimden bişey yapmak gelmedi. mutsuzum yalnızım. işimden atılma ihtimalim var çünkü çalışamıyorum içimden gelmiyor. yeni kalktım yataktan zar zor. ataerkillik değil insanın kafası sorun bence. ataerkillik daha genel.

benim küçük kız kardeşim olsa param olsa kardeşimi el üstünde tutardım ki ablam için bir kere bile düşünmedim para mevzularında. babam beni arayıp işimle hayatımla dalga geçip kapatır. annem sürekli hayatımı çaldılar diye yakınır. ne desem bilemedim ki.

www.youtube.com

gidadedektifi.com

Un, su, yumurta.

Eski tadı yok sanki ya :((( bozdular.

omg un ve şekerden oluşan bir şeyi nasıl bebek yemeği olarak pazarlayablir insan ya?
bence de eski tadı yok tatlı yaparken kullanıyorum da artık kullanmicam

Konunun eğitimini almış olan arkadaşlar tabii daha iyi açıklayacaklardır ama bizler genel olarak Newton'un hareket yasalarına Einstein'ın izafiyet teorisine aşina insanlarız, bunlar dünyamızdaki ve genel olarak kainattaki maddelerin davranışlarını izlerler prensipleri bu hareketleri açıklar ama kuantum bunların zıddı bir konu, yani bu yasalarla açıklanamayan atomaltı parçacıklarını davranışlarını-hareketlerini inceler. Misal bugün kabul edilen fizikte ışık hızına erişemeyeceğimiz kabul edilirken atomaltı parçacıkları ışık hızında hareket edebilirler, kuantum mekaniği bu parçaların hareketlerini davranışlarını inceler. Çok yüzeysel bir tanım oldu ama biraz fikir verebilir kanaatindeyim.

kuantum fiziğini anlamak için bildiğin tüm fizik kanunlarını unutman lazım. bildiğimiz fizikle alakalı sanıp anlamaya çalışıyoruz ama alakası yok pek. kuantum fiziğini en iyi çocuklar anlar o yüzden, çünkü normal fiziği öğrenmemişlerdir henüz.

o yüzden ayrı bir evrenin ayrı bir prensibiymiş gibi düşünerek oku okuyacaklarını. anladıktan sonra bildik fizik kuralları ile iletişimini daha iyi anlarsın.

kuantum elektron gibi parçacıkların davranışını matematiksel olarak açıklar, matematik aslında.
okunacak bir şeyi yok bence. yani fotoelektrik olay, kuantum sayılarını falan öğrenerek başlayabilirsin, pauli prensibi vs. veya kullanım alanlarını, kuantum bilgisayarları falan okuyabilirsin.

"biraz kuantumdan zarar gelmez" adli kitabi tavsiye ederim mutlaka al.

atomaltı seviye demek
(lan hahaha adam anlamıyorum basit açıklama istiyorum demiş herkes sır perdesini çözmek için şu kitabı oku burayı araştır diye referans vermiş)

Kuantum madde ve ışığı inceler. Bunu atom ve atomaltı (proton, elektron, nötron, foton) seviyesinde inceler. Bunların davranışlarını matematiksel ve istatistiksel olarak formüle dökmeye çalışır.

Genel kültür seviyesinde anlamak için belgeselleri izleyebilirsin. Orada animasyonlarla desteklenir ve keyiflidir.

Ders olarak alıp işin matematiğine de girmek istersen ciddi bir matematik de gerektirir. Ben dersi kaçıncı alışımda geçtim bilmiyorum.

Örnek vermek gerekirse birbirinin aynısı iki saat olsun, birisi dünyada çalışıyor, diğeri ise dünya yörüngesinde dönen bir uydu veya uzay istasyonunda olsun. Misal gps uyduları 14.000km/s gibi hızlarda dönüyorlar. Her altı ayda bir dünyadaki ve bu uydudaki saatler arasında 0.007sn gibi bir fark oluşuyor. Uydudaki saat 0.007sn geri kalıyor, çünkü bize göre zamanı daha yavaş algılıyor. Misal bu olayın adı "time dilation".

Kauntum fiziği özetle atom altı parçacıkları inceler. Atom altı seviyedeki parçacıkların hareketleri, bildiğimiz hareket kanunlarına göre olmuyor. Bir parçacığın aynı anda iki farklı yerde olması, bir parçacığın aynı anda olabileceği bütün durumları ya da ihtimalleri içeriyor olması gibi sağduyuya aykırı şeyler içeriyor. Bu nedenle anlaması oldukça güç.

Daha da ilginci bi olayı gözlemlediğinizde yukarıda belirttiğim çoğulluk durumlarının tekilliğe dönüşmesi. Yani şöyle düşünün; siz bakmadığınızda gökyüzünde iki tane ay var. Ancak bunu görmek için dönüp baktığınızda iki ay anında teke dönüşüyor. Gözlem kuantum fonksiyonunu ortadan kaldırıyor. Ancak deneysel olarak kanıtlanan sonuçlar bunlar. Basit bir örnek için çift yarık deneyini incelemenizi öneririm.

ben yıllarca böyle çalıştım. genelde hepimiz böyle çalışıyoruz. arkadaşına diyorsun ki gel xxx sana iş buldum. maaş sorarsa git kendin konuş agam benim şartlarımla seninki aynı değil. o da diyemiyor ki sen kaç alıyon. derse de tekrar ediyorsun "benim şartlarımla seninki aynı değil". bu kadar bunun neyini anlamadınız?

@ tears of devil +1

çok basit hocam. benim anlaşmam/şartlarım farklı deyip geçeceksin. milyon kere karşılaştım. ayrıca maaş sorma zaten çok ayıp bir davranış. istedğin kadar yakının olsun.

neden ayıp ya? para bu sonuçta yoksa ne kadar para alacağını nerden bileceksin? düşünsenize aynı işi yapıyorsunuz sen 1 alıyor öbürü 5 alıyor.

ücret sorulmaz, ücret paylaşılmaz.

Yakın arkadaşla aynı işi yapsam bana 5 verirken ona 3 verseler haber veririm işten çıksın. Ücret sormak ne ara ayıp oldu o da başka mesele. Bu ülkede her şey ayıp artık zaten.

Aynı iş yerinde aynı işi yapan ve aynı özelliklerde olan ili çalışandan patron istediğine 3 kuruş istediğine 1 kuruş veriyor, 1 kuruş verdiği ayaklanmasin diye maaş sormak ayıp maaş söylemek ayıp olmuş.

Ayıp değil arkadaşım, muadilini bilmezsem uygun şartlarda calistigimi nasil anlayacağım.

Aynı okuldan mezun olduğum 5 arkadaşım maaşını söylesin ki 6. Olarak piyasa şartlarının altında miyim üstünde miyim bileyim. Sinir ediyorsunuz insani

Ben de maaşımı paylaşırım ve sorarım. Çalışanların birbirlerinin maaşlarını bilmemesi sadece işverenin avantajına, işçiye bir faydası yok. Hatta çalışanların maaşlarının açıkça listelenmediği şirketlere şüpheyle yaklaşırım, kötü şirketlerdir büyük ihtimal.

ben olsam söylerdim. 1000 euro vermezlerse arkadaşını kazıklamaya çalışıyorlar denebilir. zaten maaş gizliliğine karşıyım. tamamen işveren için uydurulmuş saçma bir şey.
özellikle aynı işi yapan iki kişi birbirinin maaşını net bilmeli. az alan da çemkirmeli.

durduk yere maaş sormak ayıp ama aynı işi yapan kişiyle konuşulur tabii. (şirketler yasak der ama o çalışanı s.. için)

bu yıl bana zam yaptılar birkaç arkadaşıma zam yapmadılar mesela. Kimisine de daha az yaptılar. Bir şey demedim ama ortalama "biraz zam oldu bana" dedim. Bilsinler.

arkadaşına ucuz yaptırınca seni şutlarlar

vardır, 27bin lira dediğin 5bin dolar bile değil. yazılımcının iyi olanı uluslararası seviyede ve dolar üzerinden maaş alıyor çünkü. bazı sektörler böyle.

4 bin dolar 8 yıllık tecrübeye az bile global şartlarda.

Doğru. Nkü teknoparkta 14 küsür alıyordum 3 sene önce (patron firması) Yan ofisimde iha çalışması yapanlar da 30 a yakın alıyordu o zaman. Yaptığı işe göre değişir ama imkansız değil.

ben mezun olalı 6 yıl oldu. ben neden 3500 e çalışıyorum? uzaktan 1000 euro'ya işe girdiğim için kurban kestirecektim nerdeyse. yazılım konusunda da kendime güvenirim. ben neden kazanamıyorum?

doktorlar 7 bin 8 bin almıyor muydu? öğretmenler 4000 alıyor. kafam karıştı ne oluyor ya?

1000 euro iyi şu an. Ben 1000 euroya iş bulsam kestiririm kurban :) işsizim çünkü. Çıkarken 18k alıyordum. Ben niye işsizim peki? Demekki basit değil bu işler :)

abi doktorla öğretmenle ne ilgisi var.
kebap dükkanı olan biri de 50 bin kazanabilir yani nasıl bir argüman bu.
yazılım profesörü 8-10 bin alıyor devlet üniv.de meslekle senin belirttiğin gibi bir bağlantı yok.

cevap:
yapılan işe göre değişir.
8-10 yıllık yazılım tecrübesi için şok edici bi maaş değil.
biz neden alamıyoruz kendimize sormak lazım.

Hocam herkesin işi aynı değil ki. 6 sene önce 130bin lira maaşı olan doktor tanıdığım var. Hastane o doktor üstünden kazandığı paraya bakınca veriyor parasını. Asgari ücrete işe başlayan mühendis arkadaşım da var ama amerikada iyi yerlerde çalışan da. birinin maaşı ötekinin 1 günlük maaşına eşit neredeyse iş saati bakımından. Birisi girmiş Türkiye sıralamasında ilk 100'e, diğeri 100bininci olmuş 2 ortalamayla zar zor bitirmiş. Keşke hepimiz yüksek maaş alabilsek ama çalışan daha çok kazanıyor birazcık da şans lazım bazen. Üzülmeye gerek yok.

ctrl+s
kayıt türü: web sayfası tek dosya html

aranıza mesafe koyun o zaman. ama küt diye değil yavaş yavaş.
yaş kaç? her adımınızı neden bilsin? anlatıyorsanız tüm detayıyla biraz da sizin suçunuz.
çok büyütmeyin ve bu diyaloglara çok anlamlar yüklemeyin.
empati yapıp alttan almak için ikinizden birinin muhtemelen daha erken öleceğini hatırlatın kendinize. şu anın şu anki "varlığın" kötü bile olsa tadını düşünün.

benden bir şey istiyor. çözüm bulmaya çalışıp çözümümü anlatıyorum. anlattığım şeyde her kelimede her cümlede soruyor hı? hı? hı?

iliski terapisi sanki sadece romantik iliskiler icin gerekliymis gibi bir algi var ama bence uzman yardimi boyle konularda cok buyuk farklar yaratiyor, hatta anneniz duygu dusunce yapisi olarak boyle bir basamaga hazir degilse siz ilk olarak kendiniz iyi bir klinik psikologdan destek alabilirsiniz, ozellikle ofke yonetimi konusunda bilgili gorgulu olan birinden, inanin uzerinizden buyuk bir yuk kalkacak, gecen yillara aciyacaksiniz.
ve de en onemli kisim su ki, cozum var, orada disarida bir yerde bir cozum var ve boyle hissestmeye devam etmek zorunda degilsiniz. duygulariniz, tepkileriniz kiymetli ve anlamlandirabildiginiz noktada huzur geliyor.

ben psikolojik sebeplerden ziyade yapısal sebepler üzerinde duracağım.

-çok hızlı ve özensiz anlatıyor olabilirsiniz. daha tane tane ve kendinizi kasmadan anlatın.
-annenizin işitme problemi olabilir. bunu tespit etmek çok zor olmasa gerek.
-sizin seviyenizde anlama kapasitesi yoktur. çok teknik/detaylı anlatıyorsunuzdur, bilgileri işlemesi zaman alıyor olabilir.
-bunların dışında başka bir rahatsızlığı da olabilir.

Bunlari yapabilecegin bi zaman yarat. Kafanda vicdan azabi olmaksizin da keyfini sur. Doy bi bos bos takilmaya. Kendiliginden duzelecegine inaniyom.

bu dediklerimi yapıyorum zaten :D ondan daha önemli(!) olan şeylere zaman kalmıyor. doyamıyorum. tatminsizlikten kastım bu.

1.Kalın olmayan, sevdiğin türde bi kitap seç.
2.Her gün muhtemelen akşam 10:30-11:30 arası boşsun. Veya başka bir saat varsa sen seç.
3.Saat kur. Kitap okuma saatin gelince telefonunu uzak bi yere bırak, çalarsa duyarsın nasılsa. Birisi seni aramadığı sürece telefona bakma.
4.Bunu her gün yap.

aynen ben de senin gibiyim. nerede eski ben, nerede şimdiki ben :)

çözüm olarak şöyle öneri verebilirim: her gün en az on sayfa (veya ne kadar istiyorsan) okumaya zorla kendini. böylece hiç okumadığın gün kalmaz ve kitabı bitirmiş olursun.

Çözüm 1: daha önce okuduğunuz keyif verici bir seri varsa onunla giriş yapmak. zira bu yeni düzen ve etraftaki uyaranların fazlalığı vakit ayırsak bile uzun vadede bizi odaklanmakta güçlük çeken ve dikkat&ilgi süreleri daha kısa insanlar haline getirdi. ısınma için beyine ufak bir yükle başlamak adına bu iyi bir yöntem. Seri olmak zorunda değil tek bir kitap da olabilir.

Çözüm 2: öykü ya da deneme okuyarak başlamak. böylece tatmini yükseltmek, çünkü böyle olunca tamamlama hissi daha çabuk geliyor. aynı zamanda sürdürülebilir oluyor yoğun da olsanız.

belli sure boyunca telefonu kurcalamaniza engel olan app'leri tavsiye ederim. 15 dakikayla baslayip yavas yavas artirabilirsiniz. benim dikkat araligim (bkz: attention span) 3 dakikaya dusmustu, odaklanma app'i sayesinde 50 dakikaya kadar cikarttim.

cocukken surekli kitap okuyan biri olarak su an yilda 3 kitap bitirirsem sukrediyorum. cok uzucu. en buyuk nedeni telefon bence de.

Okumayı sevdiğin türde kitaplarla ilgilenmen lazım. okurken eziyete katlanıyormuş gibi hissediyorsan telefonunu elinden bırakamayacaksın. araştırma kitapları veya uzun soluklu romanlar yerine, merak uyandırıcı, görece kısa 4-5 adet klasikle başlamak işe yarayabilir.

Aynı durumdayım. Eskiden gayet iyi okurken 1 senedir hiç içimden gelmiyor. Geçen denedim odaklanamadım. ama benim asıl merak ettiğim, instagram nasıl bu kadar vaktinizi alabiliyor? Hani son postlara baksan en fazla 10 dakika falan sürüyor. Şimdi instagram hareketlerime baktım, salı 1 saat 39 dakika, çarşamba 1 saat 13 dakika geçirmişim. Siz ne yapıyorsunuz içeride la? Bilmediğimiz ortamlar falan mı var :DD

aynı sorundan mustaribim ne yazık ki. ben bir de maç hastasıyım, şimdi avrupa maçları bizim saçma saatimiz yüzünden gece 1'de ancak bitiyor, öyle "akşam oturup okuyayım" da diyemiyorum, çok lazımmış gibi aklım hep avrupa'nın farklı bir köşesindeki maçta oluyor, kendimi veremiyorum.

ben kendi adıma üstesinden gelmeyi başaramadım. yalnızca hiçbir şekilde dış etken tarafından rahatsız edilemeyeceğim, gerçekten "bomboş" kalabileceğim zamanlarda kitap okuyabiliyorum. uzun süreli tatil, sabahın körü veya beni ilgilendiren hiçbir maçın olmadığı sayılı günler... anca o zaman. o yüzden ben bazen normalden biraz daha erken kalkmaya çalışıyorum veya okuyacak vakit bulduğumda normalde okuyacağımdan daha fazla okumaya çalışıyorum.

bu şekilde mevcut tempomdan hiç memnun olmasam bile ayda 300-400 sayfayı bulabiliyorum; çünkü ay boyunca kitabı elime 3-4 kez alıyorum ama alınca da bayağı okumuş oluyorum. onun dışında okul, iş-güç, hayatta kalma savaşı ve onun getirdiği stres vs. derken düzenli olarak kitap okumak zaten çoğu kişi için çok zor. çelik gibi irade lazım.

bende bi' de anlama takıntısı var, her bir cümleyi kaplumbağa hızında okuyup tam anlamıyla sindiremezsem rahat edemiyorum. tamamen odaklanmadan asla başlamam. öyle olunca daha da zorlaşıyor, yani diğer insanlar gibi toplu taşımada yahut kafası atınca pat diye kitap okuyabilen biri değilim ne yazık ki, çok özeniyorum. o yüzden ayda 1-2 kez kitaba davranıyorum ama elime alınca da bırakmıyorum, kendi adıma böyle çözdüm. yılın 8-9 ayı ayda birer kitap, nispeten rahat edebildiğim ve boşa çıktığım üç ayda da aylık ortalama 3-4 kitap... senede 20-25 oluyor. çok mu? asla. ama olsun, hiç yoktan iyi :/

tuvalete kitap birakin, her gittiginiz de bir iki sayfa okuya okuya sadece orada bir kitap bitirirsiniz.
bir kitap klubune katilin, sadece kitap okuma aliskanligi kazandirmiyor, ayni kitaptan farkli insanlarin ne kadar farkli noktalara dikkati ettigini farkediyorsunuz. bir de belli bir sure oldugu icin ister istemez kitaplar bitiyor, cok etkili bir yontem, fakat disiplinsiz bir grup olmasin, onlar sinir bozucu oluyor.

kolay okunan bir kitap ile baslayin, misal ben bu aralar kukla'yi okuyorum, zaten hicbir zorlugu olmayan uzun tanimlamalara girmeyen, dizi gibi kitap.

bir de gaza geldiginiz zamani iyi degerlendirin, bos oldugunuz bir gun guzel bir kitapciya girin, uzun uzun kitaplari inceleyin, iclerinden ilginc olan, hemen okuyasiniz gelen bir tanesini hemen o an alin, yakindaki bir kafeye bara gidip cayinizi biranizi alip okumaya baslayin, uzun zamandir gecirdiginiz en iyi zaman oldugunu farkedeceksiniz. hatta ustune parkta yuruyus, o sirada kitapta okuduklarinizi dusunmek sindirmek, sonra dayanamayip bir banka oturup biraz daah okumak, sonra usuyup yine bir kafeye bara oturmak vs derken, sanki bir kitap la randevuya cikmis gibi oluyorsunuz, acayip guzel bir his.

cozum mudur bilmiyorum, ama bence ne yapsaniz okumayacaksiniz. tecrubem o ki: okuyan kucuk yastan baslayarak okuyor, okumayan da okumuyor.

benim onerim: telefonda faydali seylere bakmaya calisin, daha iyi instragram hesaplari takip edin. bilgiye baska sekilde ulasin.

Bahis koy, kesin okumak istiyorsan.

1. Bana 100 lira ver.
2. Eğer 30 gün boyunca her gün yarım saat kitap okumazsan, okumadığın gün, senin 100 lirayı tuvalete atıp sifon çekeyim. Sana videosunu göndereyim.

Ne dersin?

Not: Bu yöntem, okuma ihtimalini 3 kat artıracak.

Bu şekilde spor ve kilo vermek isteyen 2 kişiyi takip ediyorum.
Eğer başka yardım isteyen varsa, bana yazan ilk 3 kişiye daha yardımcı olacağım.

ben anksiyete nedeniyle birkaç sene kitap okuyamamıştım, psikoloğumun tavsiyesi üzerine çok sevdiğim, akıcı kitapları tekrar okumaya başlayarak okuma alışkanlığımı geri kazandım.

ebabil +1

Sesl kitap dinliyorum ben. Bende de aynı sıkıntılar vardı.

sesli kitap dene derim işe yarıyor.

cok sevdiginiz ve daha onceden elinizden birakamadiginiz bir yazarin bir kitabini ya da eskiden bu sekilde okudugunuz bir kitabi alip okuyun. kendinizi cok kaptirarak bir kitap/yazar ile basladiginizda tekrar, en azindan bende, kesinlikle ise yariyor. o havaya girince tekrar okuyabilmeye odaklaniyorsunuz.

önlem al, bakım yap, hiç bakım yapmamaktansa en basit bakım bile faydalı

Saçların dökülmesi problem değil aslında, herkesin dökülüyor kimisi farkına varmıyor ve evet 30a doğru artıyor. Fakat yerine yine saç çıkıyorsa sıkıntı yok, ama seyreldiğini hissediyorsan o zaman bakım kürü vs. minoxil gibi şeyler işe yarıyor ama kullanmayı bıraktığında eski/gerçek haline dönüyor.

Eğer genlerde varsa bazı şeyler kaçınılmaz. Ben 29 yaşındayım saç ektirsem mi diye düşünüyorum iyice açıldı son 3 yıldır.

-yeme içme düzeni sıkıntılı ise ona bir çare bulmak lazım. bazı vitaminlerin eksikliği saç dökülmesini hızlandırıyor. d vitamini, b7 gibi. vitamin eksikliği var mı tespit etmek yararlı olabilir.

-ben yıllar önce bioxin marka şampuan kullanmıştım. indirimli olduğu için üç kutusunu birlikte almıştım kullandığım süre boyunca saçlarımın dökülmekten vazgeçtiğini, sağlığını arttırdığını gözlemledim. tavsiye edebilirim. ancak bunlar sadece kullandığın sürece etkili olan şeyler. her şampuanı kullanmak yerine sirke ve karbonatla yıkayın çok daha faydasını görürsünüz. 4 yıl önce yaklaşık 7 ay kadar sirke+şampuan kullanmıştım ve memnundum.

-saçlarınızı sert bir şekilde ovuyorsanız bu da dökülmeyi arttırabilir.

@nhk ni youkosu
gen işi karışık; babamın amcamın dedemin maşallah saçları orta son yaşlara kadar varken dayılarda sıkıntı büyük.

@nhk ni youkosu
vitamin eksiliği olabilir. saçları sertçe ovma işi de, berberin insafına kalan bi'şey:/ öyle ki berberi değiştireceğim sanırım. kendim de dokunmam bile artık..

@ipmus90
bakım... bakım, hiç duzenli bakmam ki kendime, sırf saç değil yuz giysi vs. bir tek, seyrek yaptığım diş fırçalamayı son gunlerde duzenli yapıyorum o kadar :/

username-pwd tor ağında çalınmış olsa bile 23bin defa login olmanın gene bir anlamı yok. başak bir teknik hata olabilir.

yuh tor kullanırken 50 kere düşünürüm artık

4. denememde 0.24 aldım

Çok amatör testmiş o bunu kullanın:

www.humanbenchmark.com

Bir de kullandığın bilgisayar, mouse vb çevre birimlerinin tepki süresi de etki eder.

0.00 eksiup.com

kullandığınız monitorun tepkime süresi de önemli. ben de ilk denemede 0.24 yaptım.

İlkinde 0.37 ikincide 0.00

@tuk tebrik ederim ben hala beceremedim sende dogustan track control falan var herhalde ahahah.

yeşil yanmasını beklemicen. hisseceksin yanacağını yanmadan basmaya davranacaksın. sen basana kadar yanacak.

Görünen o ki görsel fareye basıp çekildiğinde duruyor. Yani release durumunda. Dolayısıyla henüz yeşil yanmadan fareye basılı tutup beklenilirse ve yeşil yandığında tuş bırakılırsa zaman kazanmış olunur.

@goodz Reaction Time
260
ms
Top 60.21%

@goodz yok ben yaslanmisim sizinkisinde de 340 falan cikiyor.

goodz'un attığını da yaptım 214ms top %25 çıktı. İşsizlik büyük dert. Ama eğlendim.

1. deneme: 0.64
2. deneme: 0.24
3. deneme: 0.12
4. deneme: 0.00

eksiup.com
eksiup.com

ilkinde 0.12

ilki 0.00, ikincisi 0.12

eksiup.com
ben oynamiyom ya. zurna gibiyim. dusmuyor asagi. siz wall ya da speed aciyorsunuz :))

0.12. iyi bir test değil ama çünkü çok kolay tahmin edilebilir. ışıkların yanması arasındaki farka konsantre olup yeşil ışığı tahmin edebiliyorsun. f1 pilotlarının buna benzer yaptıkları testler var mesela onlar bile 0.2 bandında yapabiliyorlar.

youtu.be

o kadar doluyuz ki artik hic tahammulumuz yok, yoksa bunlar cok ufak detaylar. saglik, aile, is konularinda daha ciddi problemleri olan insanlarin bunlara takildigini sanmiyorum. belki de ben her gun gordugum bu insanlarin saygisiz ve bencil olusunu kabullendim ve bunu bir sekilde sorun etmiyorum.

Doktora git
Bu saydığın sebepler öfkelenmek için sebep bile değil
Metroda solda durmak yasalara aykırı mı?
Küçücük kaldırımda üç kişi yürümek yasak mı

Bunları o kadar çok yaşıyoruz ki ayar olsak da bi süre sonra sürmenaj oluyoruz zaten. Neden katil olalım. Boşver ya. Mal değnekleri işte.

Salonda bugün bi mal denk geldi. 50 kiloluk zargana, 180 boyu var. Chest press’te başımda bekliyo, benden sonra girecek. Ardından Lat pul down’ı dar tutuşla yapıyorum. Cable row’daki zımbırtıyla. Gelip başımda bekleyip her set sonrasında bitti mi diyo. Dedim sen de bununla yap, aynı şey. Yok aynı şey değil diyo. Dangalak ya. Penis kalınlığında kolları olan bi tip bi de.

Hangi birini öldürücen hacı. Mal işte. Black Mirror’daki engelleme olayı olsa da gerçek hayatta böyle malları engelleyebilsek keşke.

dün..

neyse uzun hikaye. karılardan nefret...

alış. sırf sana zarar.

@izmirbirdeniz, 7 saat. Uykum yok.

kaldırıma park edip bebek arabalı veya engelli insanların yürüyüşünü engelleyen öküzleri de yazar mısın listeye?

şimdi düşününce çok var ya daha

- direksiyonun solundaki sinyal kolunun varlığından habersiz olanlar,
- yolun ortasına şaaap diye balgam atan sığırlar,
- araba camından izmarit, su şişesi, bisküvi ambalajı hatta ve hatta bebek bezi atan ibineler

vs vs liste uzar gider. nefret etsem de katil olacak kadar öfkelendiğim söylenemez.

ha bir de yazılı kuralların dışında yazılı olmayan kurallar var, görgü kuralları. varlığından haberdar olmayanları da ekle bu listeye...

ben de sinirlerim ama bazen insanların o kadar sistematik olmasını beklememek gerekiyor. herkes bi şeylere koşturmuyor olabilir. özellikle metroda yer yok gibi beni sıkıştıran, üzerime gelen veya tuttuğum yeri tutarak temas ederek yokmuşum gibi davranan insanlara aşırı sinirleniyorum.

buraya naif naif yorumlar yapanlar inanıyorum ki kendilerinden bir şeyler gördüler yazdıklarınızda.

Bebek arabalı kadınlara ayrıca öfkeliyim, onlar çok başka benim için.

bebek arabalı kadınlara neden öfkelisin? geneline mi yoksa bebek arabasıyla yapmaması gerekenleri yapanlara mı?

Hangisi normal kullanıyor ki onları, hangisi ben çocuk doğurdum şımarıklığı içinde değil ki? Öyle olmayan birisi varsa ben daha denk gelmedim.

katil olacak durum yok. diğerlerinde değil ama metroda iniş önceliğimi kısıtlıyorsa özellikle kurbağalama yüzüş hareketiyle kendime yol açarak ilerliyorum. milleti sağa sola ittirmemle dumura uğramaları hoşuma gitmiyor değil.

İyi de bunlar hep olan şeyler ve sadece sana olan şeyler değil. Bence sorun sende :) Zaman zaman can sıkcı oluyor bunlar üst üste gelince ama katil olacak kadar sinir etmemeli insanı o nedenle sorun sende diyorum. Acilen biraz gevşemenin yollarını bulman lazım.

Bu arada pazar arabalıları ve sağa sola koşup anıran çocukları unutmuşsun listende.

yahu onlar barzoysa sen daha barzo olacaksın. bunun çözümü bu. yürüyen merdivende solda mı bekliyo, elinle hafif itele. kaldırımda önündeki bütün kaldırımı işgal mi ediyo, sinirli ve ters şekilde laf et. metroda açılan kapıda önünde biri mi var, omuz at geç. fight barzoluk with barzoluk yani.

götünü keserler'ciler gelmeden söyliym, 4 5 senedir uyguluyorum daha hiç bi sıkıntı yaşamadım. tipim çok tekin değil ondan olabilir.

Ooo daha cevresel aptallar var. Bunlara omuz atip geciyorum. Cusseyi gorunce kaciyorlar. Hersey tek forvetlilikle basladi.

Hepsinde haklisin. Bebek arabasi -ben anayim ana!!- simarikligina da katiliyorum.
Bunlari insanlara anlatamiyorsun, bosvereceksin maalesef daha fazla sinirlenmemek icin.
Cevaplarin bir kismi mesela disarida laf anlatamayacagin insan turune ornek ayrica. Yani sinirlere hakim olmak zor ama olmaliyiz

aci bir tespitim olacak hazir misin?

listene baktigimda ofken hep grup ve ciftlere karsi.

yalnizlik cektigin icin yalniz olmayanlara karsi kiskancligin bilinaltinda ofkeye donusmus sanirim.

Bu kadar sinirle çok yaşamazsın dostum. Gamsız ol gül geç.

salak sen de gidip en masumunu öldürürsün onlardan biri olursun

Olacagim. ILk maddeden dolayi. Abi lutfen kagni gibi yavas yurumeyin yahu lutfen yapmayin bunu. Kagni gibi sallana sallana ilerleyip yolu tikayanlara mass shooting yapmak lazim,
Abi eger sallana sallana yuruyen uyusugun tekiysen kenardan yuru. Yurudugun hatti ortalama.
Diger soylediklerin o kadar da problem degil ama bu slow motion yuruyenler...

Ben de sinir oluyorum bu tiplere.

ben böyle durumlarda uyarıyorum ya. kavgaya boğmadan, müsade edermisiniz diyorum yüksek bir sesle. bu şekilde. katil olacak öfkeye kapılırsan haklılığının bir anlamı kalmaz.

Bilmeden konuşmak istemem belki sizin için durum farklıdır ama ben bu tip şeylere aşırı abartı sinirlenmenin biraz apolitiklikten kaynaklandığını düşünüyorum. Siz örneklerinizde yer vermemişsiniz ama şu ''yürüyen merdivende sol tarafta dikilen insanlar'' muhabbetine aşırı tepki verenler çok komik geliyor bana. Evet verdiğiniz örnekteki şeyler kötü, evet yukarıda cevap veren bir arkadaşın dediği gibi bencillik ile doğrudan ilgili ama hiçbiri üzerine uzun uzun yazılar yazılacak ya da insanı katil olma noktasına götürecek şeyler değil özellikle şu ülkede. İnsanlar farkında mı bilmiyorum ama bu ülkede çocuklara tecavüz edilen kurumlar cezalandırılmamakla kalmayıp devlet tarafından korunuyor. Almadıkları güvenlik önlemleri nedeniyle insanların madenlerde ölümüne sebep olan şirket sahipleri tahliye oluyor. Kazanılmış bir seçim insanların gözünün içine baka baka ortada hiçbir gerekçe yokken iptal ediliyor. Benim gördüğüm kadarıyla bu tip olaylara bu kadar abartılı tepki veren insanlar genelde tepkilerini yansıtacak bir yer bulmak için bunu yapıyor. Gerçekten insanın vicdanını yaralayan ciddi problemlere tepki vermek başa gerçekten bela açabileceği için insanlar bunu yapamıyor ya da yapmıyor ve bir şeylere tepki verebilmeyi, yanlış olan bir şeylerin karşısında durmayı da insani bir görev olarak gördüklerinden bu örneklerde olduğu gibi herkesin kendisine katılacağı ve başlarına herhangi bir bela açmayacak durumlara abartılı tepkiler veriyorlar. Soma'da madencileri tekmeleyen başbakan danışmanına söverseniz gözaltına alınabilirsiniz ama yürüyen merdivende bekleyenlere ağız dolusu sövseniz de başınıza hiçbir iş açılmaz ve aynı zamanda kötü bir şeye tepki vermiş de olursunuz. Bilmiyorum belki sizin için durum farklıdır ve dediğim olaylara da tepki veriyorsunuzdur ama benim kendi çevremde gördüğüm durumdan bir genelleme yaptım. Toplumda genel olarak böyle bir durum söz konusu bence.

Edit: bu arada yürüyen merdivende bekleyenlere siz de yer vermişsiniz. Gözümden kaçmış.

hiç mi tahammülünüz yok ya bunlar sebep değil ki

Sorry, an unexpected error occurred.

böyle diyo

+1

(bkz: curl)

20 sn beklemek gerektiğinden emin misin? bazılarında cookie header falan alıp baştan post yapınca geliyor yada ardı ardına bikaç post yapman gerekiyor.

bide postman denedin mi

curl ile çekemezsin. yazılımcı değilim ama ajax'la falan daha sonradan çekilen verilere ulaşamıyor curl. phantomjs'ye bakmanı öneririm.

@ipmus90 evet ortalama 20 saniye sonra data geliyor buna eminim çünkü yukarıdaki kodu çalıştırdığımda data genelde gelirken bazen gelmiyor. postman'i veya curl'u nasıl kullanırım bilmiyorum. bilale anlatır gibi anlatsanız daha iyi olur:)

kardeş veriyi çekmen için sayaç varsa server tarafında da sayaç olması gerekiyor ve linkin beli olması gerekiyor. link belli değilse soket bağlantısı açık kalmalı ve link soket bağlantısından gönderilmeli. Google chrome ögeyi incele yapıp network seçip nasıl bi bağlantı kuruluyor link nasıl geliyor bi test etmeni tavsiye ederim önce. python ve curl ile yapılabilir tabikide.

Geçenlerde veri defterinde şuna denk gelmiştim. Tarayıcıya bekleme koymak bölümünde aradığını bulabilirsin sanırım

www.veridefteri.com


selenium-python.readthedocs.io

özet: evet vardır.

uzun: maddeyi yoğunlaşmış enerji olarak düşünebilirsin. bir atom maddenin en küçük hali değildir. daha küçük daha küçük parçacıklara ayrılabilir.

örneğin kara delikler maddeden oluşur ama ışıma yaparak maddeyi elektromanyetik dalga olarak dışarı atarlar. ışıma ile oluşan fotonlar bir yüzeye çarptığında o yüzeyde enerji birikmesine sebep oluyor yani ısısını arttırıyor. sanırım foton maddenin yapısına katılıyor.

foton madde mi enerji mi? hem madde hem enerji deniyor. bunun sebebi de madde formüllerine göre de dalga formüllerine göre de uygun işlem yapılabilmesi. bunlar sadece birer model.

bu arada yoktan madde var olabiliyor ve vardan yok olabiliyor.

-----

madde yok oluyor demişsin ya. o yanlış bir tabir sanki. madde enerjiye dönüşüyor desen daha doğru.

milyonda birin milyonda biri ölçeği boyutlarda kendi kendine enerji ve anti enerji oluşuyor. bu sebeple yoktan madde-enerji oluşabiliyor.

nanoteknoloji ve enerji yeterince geliştiğinde bu kuralların değişeceğine inanıyorum

Enerji’den madde oluşması termodinamiğe aykırı. Yani enerji minimuma gitmek ister. 5 tane bilyeyi bıraktığında toplu bir şekilde dizilmelerindense dağılmalarının sebebi bu. Minimum enerji maksimum entropi. Entropi ise düzensizliğim bir ölçütü.

Hülasa, evren, düzensizlik üzerine kurulu. Senin söylediğin şey ise düzensizlikten düzen oluşturmak. Bu ise ayrıca bir dış enerji harcamadan mümkün değil.

Enerjinin korunumu kanunu diye bir şey var. Maddeyi yok etmek aslında enerjiye dönüştürmek anlamına geliyor. Ancak şu da var; anti-madde. Bir madde ile bunun antisini bir araya getirirsen birbirini yok ediyor. hatta bu mantığı tersine çevirip yoktan madde ve anti-madde oluşturma gibi bir teori de var. ne kadar mümkün onu bilemiyorum.

enerji >> madde dönüşümü teorik olarak vardır. pratikte de yapıldı diye okumuştum ama ne kadar doğru bilmiyorum.

iki fotonun çarpıştırılmasından proton ve elektron oluşturulması sürecine Breit–Wheeler süreci deniyor. bu teori 1930'larda ortaya atılmıştı. şu an ispatı var mı yok mu bilmiyorum.

edit: cevabım giovanne'nin cevabıyla çelişiyor. çünkü o termodinamiğe aykırı demiş. bunu şöyle düşünmek lazım; özel göreliliğin öngörüleri de newton fiziğine aykırı, ama bu öngörüler ispatlandı.

İlk bakışta enerji > madde dönüşümü termodinamikteki tek yönlülüğe aykırı gibi dursa da fotonları çarpıştırarak elektron ve pozitron oluşturma fikri 30 larda ortaya atılıp kabul görmüştü.

Şimdilerle de ışığı maddeye çevirmekle ilgili lab deneyleri gerçekleştiriliyor diye biliyorum.

Çok farklı şekillerde olabilir. Mesela bir yazılım yapıp lisans satabilirsin. Yada yazılımı bir yere yükler, kullanıcılara ucret karşılığı erişim verebilirsin. SaaS araştır.

Su anda bireysel ya da kucuk yazilimci arkadas grubu olarak en cok parayi kazananlar uygulama marketlerine oyun yazanlar.

bir mobil uygulama yazabilirsin. bu esasında bir yazılımdan ibaret. oturursun, insanların kullanabileceği güzel bir mobil uygulama yazıp store'lara koyarsın. kenarına vs. bi reklam çakarsın, insanlar indirir, kullanır, onlar kullandıkça da sen paranı kazanırsın.

20 yıldan uzun süredir yazılım işi ile uğraşan biri olarak söylüyorum, bilgisayar yazılımı geliştirerek para kazanman geçimini sağlaman mümkün değil, @crown ve @metrobus yoluna kacan angus nasıl kazanabileceğini tartışmaya kapalı şekilde açıklamış, tek yol mobil oyun ya da mobil uygulama geliştirmek ve reklam geliri ya da item satışından para kazanmak.

Web yazılımları konusunda da hala bir şansınız olabilir ama hiç denenmemiş keşfedilmemiş bir proje bulmanız gerekiyor, ama şu haliyle tutulmamış bir köşe bulmanız imkansız gibi.

Bir diğer sektör de oyun sektörü, eğer bir ekip kurabilirseniz oyun geliştirip kayda değer para kazanabilirsiniz ama oyun işi hem çok zahmetli hem de çok büyük bütçe gerektiriyor (ekibin maaşını oyunu piyasa çıkartana kadar cebinizden vermeniz gerekiyor, şirket masrafları vs. bütçeniz sağlam olmalı)

arkadaşlar cevaplar için çok teşekkür ederim. oyun yazabiliyorum daha önce yazmıştım. daha çok odaklanacağım bu konuda

bi de oyundaki itemları fiyatlandırırken hatırlamak lazım, gelirin %90 ı oyundaki %10 top oyuncudan geliyor.

saten geceliğe geçtim ben de geçen hafta. -ingiltere

genelde boxer.
ama evde teksem de %90 çıplak yatarım.
çoğunlukla da evde tekim.

not- erkeğim.

tangaya geçtim, olmasa da olur gerçi

nadiren boxer, cogu zaman da hicbir sey giymiyorum. deprem olursa isim yas.

Pamuklu pijama+tişört/ askılı atlet.

formati gibtin eyledin viran yazmak icin baslik acilmasini bekliyorum sozlukte.

Salvar giyen tek kisi olsam gerek swh esofman yahu

Not erkek

şort ile mutluyum. erkekler çıplak nasıl yatıyorsunuz? hiç rahat değil en azından bir çorap geçirin xD

not: erkek

hala uzun kollu ve atlet giyiyorum. bahçe katı evde yaşamanın artısı mı desem eksisi mi bilemedim:)

yaz kış tişört + pijama/eşofman

Şortlu pijama

Tişört-eşofman altı veya tişört-boxer. Ama halen yorgan var, gece enteresan şekilde soğuk oluyor baya.

Röpteşambırımlam

yaz kış boxer alışkanlık küçükkende çıplak yatardım 99 depreminden sonra ikna oldum bişiler giymeye başladım :))

latex suit
-hermafroditim

Yaz kış boxer ve yorgan pike ya da her hangi bir şey giyerek uyuyamıyorum. Yorgana sarılarak. Sıcaksa + klima (dün ve bugün klimayı nem alma ve konfor modunda açtım yatarken) erkek İstanbul

trunk giyiyorum. yaz, kış aynı. erkek.

Yalnızca boxer +1

Yalnizca kondom.

yaz kış fark etmeden şort tişört yatıyorum. kışın çok soğuk olursa belki ince bir polar.
bacaklarımın arasına da muhakkak pike filan.

son iki gündür sadece şort. ilaveten dün akşam pencere yarı açıktı.

ben yaz kis sadece boxer ile yatiyorum.

Pijama takimi.

sanırım işinizi en çok görecek olan model şu

www.hepsiburada.com

bütçeye uygun

m.n11.com


kullaniyorum. memnunum.

beko en ucuzu gayet iş görüyor.

kimse kimseyi beğenmiyor ondan.

kimse artık yeni insan tanımaya uğraşmak istemiyor.

şahsen ben güzellik açısından ortalamanın altında bir kızım, o yüzden.

şu sebeple yalnız olan çok insan var

www.youtube.com

Kapalı bir kapı, mutlu bir kapıdır. O yüzden biri kapınızı çaldığında asla açmayınız.

benim beğendiğim beni beğenmez, beni beğeneni ben beğenmem. durum bundan ibaret.

Kimsenin enerjisi yok. Şahsen ben çabalamak dahi istemiyorum

fakirin fakire yaptığı zulmü kimse kimseye yapmaz. işte ondan.

beni beğeneni ben beğenmem
benim beğendiğim ise beni begenmez

Kimse kimseyi beğenmiyor artı 1

ben, esli yasamanin insan dogasina aykiri oldugunu dusunuyorum. bakmayin insanlarin evli mutlu gorunduklerine. onlar da burokrasi ile yurutuyor iliskilerini.

bu kadar çift varken bu kadar insan nasıl yalnızdır o.

Herkesin burnu kaf dağında ondan

Simdi burada boyle kiz cok. Erkegim.

Tanis, bulus, anla-anlat, sev, evlen (turkiye icin neye benziyor anlamadigim olay) sonra cocuk yap, okula gitsin o cocuk ve yaslan öl.

Neden yapayim bunlari? Bosansam zaten kefalet kismi erkegi baltaliyor turkiyede. Gider sessizce olurum bir yerde daha iyi.

Saglikli bir hayatim, iyi bir gelirim, birkac seneye de ev araba vs yaparim. Gerekirse de yurtdisindan biriyle olurum. Turk kizlari cok fazla takintili ben anlamiyorum bazi seyleri maalesef.

Dip: burada cidden cirkin olan 1-2 tanesiyle arkadas olmak istedim sirf hickimse onlari davet etmiyor diye. Bir bok zannettiler kendilerini. Yani herkes kendi fiyatini belirliyor duygusal olmamak lazim.

+1 @Photo85 isimli yazara katiliyorum.

Evlenmek için sormuyorum arkadaşlar yanlış olmasın, oturup iki kelime konuşacak kimse kalmadı ondan bahsediyorum. Kizlar haklı olarak herkese sapik gözüyle bakıyor zaten.

takatim yok. biri olsa ne güzel ourdu aslında.

iyi karpuz, çirkin dedim diye hesabımı patlatan kız biliyorum ben abi, hem de buradan.

potansiyel olarak sapık gözüyle bakmak istesem, tanıdığım çok sapık kadın var.

bende mi bi acayiplik var bana denk geliyolar orasını bilmiyorum.

@iyi karpuz

Turkiyede kizlar evlenmeyecekleri erkekle sohbet etmiyorlar. Bazilarini tenzih ediyorum iyiler halen var. Ama cogunlugu boyle.

@fodera yalniz degilsin

Konuya şöyle bir yorum yapayım. Şu yaşıma kadar bir tane bile Türk sevgilim olmadı, olacağına da ihtimal vermiyorum. Doğa ana bir şeylerden koruyor gibi sanki.

Çünkü aşk tek atımlıkmış

photo85+1 diyerek başlamak istiyorum. çoğu kadın potansiyel tehditmişiz gibi davrandığı için tam da senolll'un attığı videoya benzer şekilde, düşünerek geçip gidiyor tanışma aşamaları. tabi burda özgüven eksikliği de var, tanışmak için ortamların kısıtlı olması da.

tuhaf karşılanan yaptığı hareketler hoş karşılanmayan ve hoş iyi olmak için yırtınan ama olamayan kendisini çirkin hisseden ve insanlara güvenemeyen nefret dolu biri olduğum için

Kendini sevmeyen bir insan başkasını da sevemez.

zararını görmediğin sürece süper bence

Balık burcumusun ? Kendi kendine konuşup yorulmuyorsan sorun.yok sanki

16 saatte 3-4 saat ise zaman kaybı olabilir. bunun dışında hayal ettikten sonra gerçeğe döndüğünde vay aq diyip üzülüyorsan zararlı, değilse bile çok iyi değil 3 saat hayal kurmak nedir reis? o süreyi biraz kontrol et sen.

yazıya geçir düşündüklerini, kağıda yazmak zor gelir dersen blog aç. rahatlarsın cidden.

@dismainpula; bundan rahatsızlık duymuyorum, yani bu kanalize ya da ifade etmem gereken birşey gibi değil, bu böyle bişey sadece. elimi çeneme koyup hayallere dalma gibi bişey de değil bu arada :D kafamın o an bulunduğum yerde olmaması belki? tek kaçırdığım şey "anı yaşamak" olabilir. cevabı kendim buldum.

zihinsel olarak bunun tek iyi tarafı şu sanırım, odaklanmak istediğim zaman hayatımda çok extrem bir durum söz konusu değil ve rölantideysem çok rahatlıkla odaklanıp soyutlanabilip kendimi o şeye, işe, rapora vs verebiliyorum ve güzel şeyler çıkabiliyor.

Bende de var bu.
Çocukluktan beri var aynı şekilde.
Sanki kendim yazmışım gibi okudum :) Fazlası vardır eksiği yoktur.

Bazen daha olası şeyler düşünürken bazen inanılmaz uçuyorum.
Hafıza problemi de yaşadığım için en büyük korkum ileride alzheimer falan olup bunları birbirine karıştırmak.

en fazla o esnada yüzün biraz şapşik olur, etraftan da garip görünür doğruya doğru :) onun dışında daydreamer'lık işte ne zararı olacak.

İzlemediysen The Secret Life of Walter Mitty'yi kesin izle.

ev sendromu bende de var. ders vb. bir şey ise kütüphaneye gidiyorum sadece sadece yatmak için eve dönüyorum.

evde birsürü eşya aldım evde yapabileceğim birsürü şey var aslında

Calisman gerekiyorsa kesinlikle evde kalma, git bir kütüphanede falan calis cünkü evde hakikaten calisilmiyor.

Yapman gerekeni yapacaksın, istesen de istemesen de. Nokta, bitti. Herhangi bir yönteme vs gerek yok bence.

Sabahları hiiiiç uyanıp işe gitmek istemeyenler nasıl uyanıp gidiyorsa, sen de yapman gerekenler yapacaksın.

o tür insanlar dile kendi bilgilerinin düzeyinden bakıyorlar, oysa hem resim hem fotoğraf diyebilmenin zenginlik olabileceğini düşünmüyorlar. Bana kalırsa resim daha şiirsel ve edebi. O yüzden fotoğraf yerine resmi arıyor insan dizelerde.

fotoğrafçı olarak ben fotoğraf diyorum. resim dediğimde aklımda canlanan elle çizilmiş bir görsel oluyor. ama ne kastettiği gayet açık bir şekilde resim diyen kişiye tutup da resim değil fotoğraf demiyorum.

baya 10 yıl kadar önce ben de resim değil fotoğraf falan yapıyordum da sonra saçma olduğunu anladım çünkü fotoğraf da bir resim. de da yazımına falan da söyleniyordum çok onu da yapmıyorum millet ne derse desin diyorum. takılmamak lazım böyle şeylere, takılanlar da abartıyor ya da bildiğini göstermeye çalışıyor bence artık yanlış da bilse. geçen bir kızla konuşuyordum neler izliyorsun falan dedim netflixte şu bu diziyi izliyorum, şunlar bunlar diyor. Dedim onları bilmiyorum, aa dedi hemen bi netflix edin lasjdlaskdjlk ya bende netflix olmadığını nereden biliyorsun :D 2-3 senedir netflixim var 10 15 senedir yabancı dizi izliyorum, 100 tane dizi söylerim bir iki tanesini anca bilir bi böbürlenmeler falan. var yani insanlarda şunu biliyorum bunu yapıyorumculuk

Fotoğraf yerine resim denilince dunya durmuyor. Burada mesele yanlis yapmalari degil. Yanlis yapanlarin cahilliklerinden dolayi bu sinir.

Bazi kodlamalar var kafamizda cunku. Nedir o? De, da baglacini ayiramayan, fotografa resim diyen, degil kelimesi yerine deyil yazan kisiler hep ortak bir profile sahip tipler. Ayni tipler. Soyledikleri degil, bu tiplerin kendisi sinir bozuyor.

bence mantıklı ya. resim elle yapılır fotoğraf makinayla.

@deveyi diken adamin ta kendisi

tamam de/da ayrımına, deyil'e falan ben de kıl oluyorum. Çünkü onlar yanlış kullanımlar(aynı şekilde yalnış ya da yanlız yazanlara da uyuz oluyorum). Ama işte tdk'ye göre ya da kelimenin anlamına göre fotoğraf yerine resim demek yanlış değil :) Bi cahillik de yok ortada. Hatta dilin zenginliği var

her fotograf bir resimdir ama aksi soz konusu degildir.

"resim degil fotograf" diyenler fotografcilar oluyor genelde. dil gonulluleri degil.

photoshoplari ifsa eden bir sayfa seren serengil'in fotografiyla dalga gecerken "resim de degil o bi kere, fotograf :*" yazmisti. ss ile alakasi olmayan biri olarak altina "resim denmesinde bir sakinca yok" demistim, hepsi ustume yurumustu.

yani bu ukalalari duzeltiyoum ama savasamam.

etimolojik ve filolojik olarak ikisi de doğru, buna bir şey diyene gülüyorum, içten ama.

de/da ayrımı ile "deyil" ve "yanlız" meselelerini nasıl aynı kefeye koydunuz ben bilemedim. ilki doğrudan anlamın bambaşka bir düzleme kayması ve kullanan kişinin kendi algısında da sorun olduğunu gösterirken, diğer kullanımlar sadece hatalı kullanımlardır. biri "deyil" yazdığında hiç kimse "değil" haricinde bir şey anlamaz. en fazla özensiz veya dil sorunları olduğunu gösterir o kadar.

"resim" üst kullanımdır hem fotoğrafı hem tabloyu vb. kapsar. öyle tepki vermem, tepki vereni de bozarım. bu arada "sana yağı" dediğimde hayır o "luna" diyenlerden zerre farkı yoktur gözümde.

ben de kadin - bayan takintisina sinirlenenleri anlamiyorum, hakaretmis gibi duzeltiyorlar ya " bayan degil kadin" diye

@exlibris o konuda tepki gösterenlere hak veriyorum tam bir social justice warrior olduğum için ya sdhhds çünkü kadın bir cinsiyetken bayan bir hitap şekli ve cinsiyet gösteren yerde kullanılması genelde kadın-kız ayrımından ve kadınlığın ayıplanmasından kaynaklı. Buna laf edenler de aslında bu şekildeki bakış açısına laf ediyor. Kadın kadındır anlamında yani.

çok takılacak bir şey değil. kelimeleri yanlış yazana, imla hatası yapana da aynı duyarlılığı göstermeni dilerim. en azılı gramer nazilerindenim bu arada, dediğin şeye hiç dikkat etmedim.

fotoğraf yerine resim kullanabiliyorsun
ancak
resim yerine fotoğraf kullanamıyorsun

nasıl bir dil zenginliğiyse artık!

Eskiden özel mesajla yazarlara imla hatası yaptığı söylenirdi sözlükte, şimdi altında laf sokma yarışına giriyorlar. Sözlüğün tiwittera benzemeye çalışmasının üzücü sonucu. Laf sokma merakı da ilk chat programlarına kadar dayanıyor zaten sosyal medyada. Sözlüğün jargonu özgündü, kendini bozarak kötü yaptı. Nbr knk xdxd şeklinde mesajlaşan insanlar linç fırsatı doğdu mu dahi anlamındaki deye kafa atıyor. Enteresan kafalar ya. Nefret herhalde.

@otopsicocugu

Fotoğraf resmin altkümesi çünkü.. Resme niye fotoğraf diyelim alakasız şeyler ama fotoğraf bir çeşit resim diyebiliriz.

Özellikle ırk hayvan aranmasından her ne kadar haz etmesem de ona girmeden daha faydalı olacak bir cevap yazayım. Daha önceki duyurunuzu okudum. İlk olarak öğle arası köpeğe bakmaya gelirim durumu bir iki yapsanız bile bir süre sonra yalan olacak, bu konuda gerçekçi ve hemfikir olalım. İki; 9-17 arası iş, yetişkin bir köpek bu süreyi yalnız geçirebilir ama yavru birincisi evin anasını beller, ikincisi baya sıkılır, üçüncüsü büyük ihtimalle ağlar ve havlar. Bunun neticesinde de birincisi siz köpeğe lanet edecek noktaya gelebilirsiniz çünkü evde bi şeyler parçalanacak, 8 saat bir yavrunun çişini tutması mümkün değil bi yerlere işeyip sıçacak; ikincisi ciddi anlamda havlar ve ağlarsa komşularla papaz olacaksınız. Üç; hayvanı eğitmek için özellikle zaman ayırmanız ve bu konuda önce kendinizi eğitmeniz lazım, bunu ne derece yapabileceksiniz onu düşünmelisiniz. Dört; sürekli ama sürreekkkllii ilgisi sizde olan ve sizden de karşılık bekleyen bi bebek olacak, bu bir süre sonra sinir bozucu bir hal alabilir, daraltabilir.

Bunları söylüyorum çünkü şimdi fikrin heyecanıyla size her şey toz pembe, ayy bebiş köpeğim olacak çok tatlııaa modunda geliyor olabilir ama maalesef sahiplenmelerin sonu hatrı sayılır bir oranda kötü bitiyor. Bu yüzden hayvan bakımının tatlı taraflarına odaklanırken bir yandan da gerçekçi ve mantıklı bir şekilde düşünüp karar vermenizi öneririm. Bu konuda nihai kararı verirken ayaklarınız mutlaka yere basmalı.

Ha bütün zorlukları geçtim hala kararım kesin diyorsanız yine de ilk köpek deneyiminizi yavru değil yetişkin bir köpekle yapmanız uygun olur. Emin olun çok daha rahat bir süreç geçirirsiniz. Karakterini nispeten bilerek sahipleneceğiniz, bazı temel eğitimleri almış olan, evde daha uzun süre yalnız kalabilecek olan yetişkin bir köpeğe yavrudan çok daha rahat ayak uydurursunuz. Daha öncesinde bu konuda deneyimi olmamış birinin ısrarla yavru sahiplenmek istemesinin gereği yok. Yavruluk dediğiniz dönem zaten max 6 ay. Sizin sahipleneceğiniz köpeğin de en az 3 aylık olacağını düşünürsek aradaki 3 aylık dönem için o ısrara değmez.

Son olarak da yine de içime sinmemekle birlikte
www.petarkadas.com
sosyal.petlebi.com

yani benim dışımda zaman zaman evde olacak başkaları olacak ve o olmadığında köpeği ofise götüreceğim :)

gönlüm olsun, keyifle ilk köpeğimi besleyim, tanıyim sevim, ileriki hayatımda özellikle sakat ve sokakta kalan hayvanlar için birşeyler yapmak istiyorum.

iş saatlerim de biraz farklı bazı günler gitmesem de oluyor.

teşekkürler linkler için

üniversite kazanmaktı sanırım. aileden kurtuldum, ortamım değişti hayatım değişti.

okul sonrası önümdeki iş fırsatını(hem de her zaman bulamayacağım bir fırsat) tepip hayallerimin peşinden gittim. benim için büyük bir riskti, normalde control freak biri olarak ilk defa böyle riskli bir karar verdim hayatımda. sonunda hem hayalimi gerçekleştirdim hem de istediğimi yaptıktan sonra aynı işe girdim.

bir arkadaşla tanışmak. gerçi yaptığım bir şey değildi, denk geldik. Çok şey öğretti bana hayata ve insanlara dair. Onun sayesinde zaten mutlu ve barışık olduğum kişiliğime daha nadide özellikler ekledim. Şuan uzun zamandır görüşmüyoruz fakat hayatımca anacağım.

Üniversiteyi bitirmek ve mesleğimi elime almaktı. Bu süreç beni güzelleştirdi. Hem fiziksel hem de duygusal anlamda daha hoş bir insan oldum, kendimi sevdim saydım.

Şişkoluğa isyan edip spora ve iyi beslenmeye başlamamdı. 7 sene olmuş, her aynaya baktığımda iyi ki diyorum.

en başta ingilizce öğrenmek, cidden bana çok kapılar açtı, şu an çalıştığım iş dahil.

Budist olmak. Hayatımda verdiğim en iyi karardır.

17 yaşında üniversite için aileden ayrılmak ve öğrenci kredisi almayıp üniveristede çalışırım sonra götümde patlamasın diye harika bir karar vermek. Neticede etrafımdaki çoğu arkadaşımın bu parayı çarçur ettiğini ve mezun olduklarında bir yük ile karşılaştıkalrını gördüm, ailemin ve rehberlik hocasının bile kredi al al dediği bir zamanda 17 yaş için iyi bir vizyonmuş benimki ehehehe. 20-28 yaş arasında İngilizce öğrenmek ve yaptığım işin her gün üst düzeyde İngilizce kullanmakla alakası olması ve son olarak yaşam tarzımı ve alışkanlıklarımı değiştirerek 30 kilo vermem ve herkesin gıpta ile baktığı bir fiziğe ve sağlığa kavuşmak.

yönelimimi kabullenmek.

geçmişte üniverste için aileden ayrılmaktı benim de.

mezuniyetler, çalışma vs derken şimdi kendim için yapabileceğim en önemli şey mevcut tezimi bitirmek olacak. laten olasıca.

Hep oyle kostum. Kalfi costurur.
Yokus yukari parmak ucunda kosmak da cok iyi.

Kalp krizi gecirebilirsin bile. Girme oyle atraksiyonlara.

Calf'ları çalıştırmak için 50 bin tane hareket varken böyle bir şey yapman anlamsız olur, arıca bunun Calf'larına bir etkisi olmadığı gibi tendonlarını koparıp uzun süre yürüyememe riski de var.

Compound olarak çalıştırır ama sakatlanma riski yüksek.

Calf çalıştırmak istiyorsan 20x3 calf raises yap üç günde bir. Daha da zorlamak istiyorsan ağırlık ekle ama bacaklara değil omuza.

sakatlanma riski çok yüksek. akıl işi değil. denemeyin derim. yada deneyin sakatlanın bir musibet

Ağırlık takıp derken, bunun için özel üretilmiş bilek ağırlıklarından bahsediyorum.

Sorun ayak bileğine ne taktığın değil, ayak bileğine bir şey takman. Tendonlar kaslar gibi üstüne binen stresi absorbe edebilme yeteneğine sahip değildir, misal sırtına bir ağırlık edip squat yaptığında onun stresi soğuran birçok görevli kas var, o nedenle tendonlarına bir şey olmuyor ama direkt tendonu işin içine sokarsan koparırsın, tendonun kopması demek bacak kopmasının bir tık altı demek böyle maceralara girme. Biz tendonlarımıza bir şey olmasın diye 1 saat antrenman yapmadan önce 15 dakika tendonlarımızı antrenmana hazırlıyoruz 50 tane ekipman kullanıyoruz, çünkü bu sakatlıkların geri dönüşü yok bir kere yaşarsın sonra ömür boyu onun acısını çekersin. Spor yapmak sadece fiziki bir durum değildir aklını da kullanman, en az riskle en yüksek verimi almaya çalışman gerekir. Calf geliştireceksin bileğime ağırlık takayım mı diyorsun, ben 150 yıldır spor salonlarına gidip geliyorum calf kası için henüz böyle çalışan birini görmedim. Neden? Çünkü calf geliştirmek için en az 50 yıldır yapılan ve çalıştığı gözlemlenmiş egzersizler mevcut, onları uygula geç. Ha salona gidemiyorsan evde de yapabileceğin şeyler var onları yap, kendini sakatlamak için ekstra bir çaba gösterme.

merhaba biraz konu dışı ama fikrimi söylemek istedim. oled yada super amoled tablet düşündünz mü? ben de ekitap düşünüyordum. samsung s8 aldıktan sonra resen ihtiyacım kalmadı. sadece harflere ışık veriyor gerisi karanlık. arka aydınlatma yok. hem pil uzun gidiyor hem güneşta ışıkta yolda her yerde okunabiliyor.

@ipmus90 eminim iyidir ama e-ink'le okumanın gözler için daha az zararlı olduğunu düşünüyorum o nedenle hiç araştırmadım..

ben aldım pişman oldum. modifiye edilenden almayın. orijinal olarak öyle satlanlar var.

İlandaki malzemeleri kullanmadim ben. Epson yazicim vardi. Kartusuna tüpten dolum yapiyordum. Oyle siringa sprey yoktu benimkinde. Cok ekonomik ben memnundum tavsiye ederim. Orjinali dolumlu kartuştu.

........ gün 1, gün 2, gün 3
iş 1 ....X.......X......X
iş 2 ....X.......X......X
iş 3 ....X.......X......X
iş 4 ....X.......X......X

:D @rhan azme bak ya :D

nasıl yardım edebilirim burdan anlatmakla olmaz teamviwer lazım

yanlış anlamadıysam şu tarz bir şey istiyorsunuz eksiup.com

örnekte "Yapıldığı Tarih" girildiği zaman tekrar tarihlerine +5 gün ekleyecek şekilde bir excel dosyası var, tekrar tarihine manuel olarak bir gün girerseniz kendisinden sonraki tarihlere +5 gün ekleyerek devam ediyor.

istediğiniz şey buna benzer bir şeyse bunu eposta olarak gönderebilirim veya aklınızda olanı yapmaya yardımcı olmaya çalışayım

yazarlığım var kullanıyorum, işimi görüyor iletişimi iyi olan bir sürü insanla bir çok sorunumu çözdüm şimdiye kadar.

En basit haliyle aciklamak gerekirse; Birşey hakkında insanların düşüncelerini öğrenmek istedigim icin.. öğrendiklerim uzerinden bir cok cikarim yapabiliyorum.

Bu nedenle artik hic girmiyorum. Zaten bir hesabimi ucurmuslardi ondan ayri bir kizginim. Kari kiz, futbol, yozlasmis bos bos siyaset muhabbeti yapsaydim atilmazdim.

Anlamlandıramadığım bir biçimde 2012 den beri her günüm orada.

alternatifi yok. var mı önerebileceğin bir platform.

Çaylak olduğun için zoruna gitmiş sanırım. Ekşi sözlük seçkin bir platformdu ondan giriyordum, artık daha az kullanıyorum çünkü senin gibi sözlüğün ruhunu benimseyememiş format nedir bilmeyenler yazar yapıldı. Kanzuk da para tatlı geldiği için düşen kaliteye ses etmiyor. Herkes yazar olmasın kardeşim. Eskiden çaylaklar mesaj falan atamıyordu. Sözlüğü özel kılan da buydu, seçilmişsin insan eliyle(artık bu yok) laf soktuğun kişi gidip sana cevap bile yazamıyordu millet çıldırıyordu:) çünkü yazar olmak için kalite gerekiyordu. Şimdi bu yok herkes yazar oldu, kimse okumuyor sözlüğü. Herkes yazıyor. Git uzun bir entry gir kaliteli de olsa 10 kişi okumaz. Çünkü çöplüğe döndü artık.

eskiden yazardım sözlükte 10 seneyi de tamamladım. netflix rezaletinde uçuruldum.

uçurulmasaydım da kendim bırakırmışım zaten, felaket kötü bir duruma geldi ve girmiyorum.

benim sözlüğe girip bakmam için çok önemli bişey olması ve birisinin link atıp bunu gördün mü diye dürtmesi lazım.

gündemi takip edip ara sıra yazıp içimi döküyorum. hiç yazan eden olmuyor

İyi yapmışlar. Çaylaklar tam dayaklık. Bloodborne başlığına şunu yazmışım:
eksisozluk.com

Adamlar buna bile mesaj atıp ''Ulan gerizekalı, bu zaten Dark Souls'un siz konsolcular oynayabilsin diye kolaylıştırılmış versiyonu. Yazdıklarının hepsi Dark soul'ta var zaten mal'' diyor. Ulan alt tarafı oyun başlığı ya, artık nasıl sorunlu bir yaratıksa bi şeyler kanıtlama peşinde. Sonra ben cevap olarak ''Doğru konuş senin ağzını yüzünü.... '' diyince hoppp:

27.1.2019 03:26:00 @ekşisözlük +çaylak
@eazy, mesaj yoluyla hakaret

oluyor.

Son 6-7 yıldır senin gibilerin fink attığı bir platform haline geldiği için girmiyorum zaten.. Eskisi gibi alternatifsiz bir yer de değil çoktandır.

marjinal dusuncelerimi savunabilmek,
kufur etmek
trolluk yapmak
milleti provoke etmek
arada bir de bilgi vermek icin giriyorum.

Badilerim neler yazmış, neleri favorilemişler görmek için. Diğer yazarlar, sol tarafta dönen hararetli tartışmalar senelerdir mikimde değil.

BIr ara pkk sempatizanina laf soyleyeni ucuruyorlardi. O ara biraktim ben de.

Badiler neler yazmis görmek icin.
Bir de nadiren bilgi nitelikli birseyler yazip paymasasim oluyor. Bu tip uzun yazilari da girebilecegim, en cok okunabilitesi olan mecra eksisözlük.

Bu seviyeden sonra 25 kisilik siniflarda ingilizce dersi anca zaman kaybi olur.

Ise yaramaz arti 1

Bir de 7.5 cok yuksek bir not. En az C1 olman gerek.

merhaba. ben ielts için yurtdışı kursa bile gittim. en yüksek 6.5 alabildim. anladığım ingilizcede ilerlemek zamana bağlı biraz da. yani kursa gitmek evet işe yarıyor. önemli olan süregelen bir şekilde ingilizcenin hayata dahil olması. ben de ilerletmek istiyorum.

Bu kurslar anladığım kadarıyla sınava yönelik taktikler vemeye dayalı kurslar. 7’lık seviyenizi bu taktikler 7.5’a çeker belki ancak orta seviye ingilizcesi olan bir kişi için bu kurs işe yaramaz çünkü 7.5 oldukça yüksek bir seviye, meali de ingilizceyi az hata ile kulanabiliyor.

7.5 icij sizij seviye atlamaniz gerek. Dili gelistirin ielts kursundan ziyade bence.

neredeyse 10 seneye yakındır çayı şekersiz içiyorum.
zordu. ilk başlarda çok zordu hatta. çay bile içemiyordum tadını sevmiyorum diye. ama sonra şekersiz içe içe alıştım. şimdi şekerli çayın tadını alsam midem bulanır.
işin sırrı ısrar ve birden kesmekte. azaltmak işe yaramıyor.

Bitki cayiyla basla. Bitki caylari daha kolay iciliyor sekersiz. Oradan normal caya gec.

Birden kes +1

10 sene önceki benim durumum bu. Kahveyi, bilumum bitki çayını şekersiz içen ben çayı bir türlü şekersiz içmeyi başaramamıştım. Bir süre aspartam kullandım ama bir türlü tatlı isteğimi yok edemedim. Ben de tatlı eşliğinde şekersiz çay içebiliyordum. Sonra karar verdim ve pat diye bıraktım. 2 sene hiç şekerli çay içmesem de aslında şekerli çayın tadını özlediğimi düşündüm. Artık o da kalmadı. Kolay değil ama başarıyor insan.

Şekersiz çaya alışmak gerçekten çok kolay değil, sigara kadar zordur belki de ama alışınca çok güzel oluyor. Hatta şekerli çaydan çay tadı gelmiyormuş demeye başlıyorsun. Bir hafta boyunca zorlayarak şekersiz içersen 8. Gün rahatça şekersiz içersin bence.

Earl Grey, Tirebolu 42 gibi çaylar şekersiz güzel gider. Ne kadar şeker kullanıyorsan attığın şekeri az karıştırarak işe başla sonra daha da az. Yavaş yavaş alışırsın. Ayrıca tarçın çubuğu şekerden daha güzel tat verir.

yavaş yavaş azaltmak en güzeli, 2 şeker 1 buçuk şeker 1 şeker yarım şeker sonra hiç. ben bu şekilde bıraktım 11 yıl evvel.

ben ilk başladığımda çok acı geliyodu ama yine de zorladım kendimi. 1-2 haftada alışmıştım. 10 seneye yakın olmuş =)

ben de ufak ufak azaltıp bırakan tayfadanım. en temiz yöntem bu.

Ben de yavaş yavaş azaltmıştım. Önce ilk bardak şekerli ikincisi şekersiz içtim. Ama zaten az şeker tüketen biriydim pek zor olmadı. Çayınız çok demli olmasın, belki limon katabilirsiniz ilk başlarda. Şekeri de azar azar miktarı düşürün. Bence rahatça bırakabilirsiniz onzaman.

birden kes 1 hafta sonra alışırsın.

ben şekersiz içerim çayı kahveyi ama bazen enerji ihtiyacım olur çaya kahveye şeker atarım hatta bol miktarda atarım.

insan alışıyor1 haftada o kadar zor bişey değil.

Direk kesmeli. Arkadaslar guzel oneriler vermisler. Cay kültürü edinmeye odaklanmanızı tavsiye ederim. Çay doğada nasıl, ne şartlar yetişiyor? Herbiri birbirinden farkli caylari alip ictigimizde neden ayni tadi almayiz bunun uzerine gitmek gerekir. Dogalligi kesfetmek gerekir. Doganin sundugu bir bitkinin tadina saf haliyle varmak varken neden tadini baskalastiran birsey ekleriz ki? Demleme cesitlerini arastirin. Cam bardak porselen bardak icime nasil etkilerde bulunuyor bunlari anlamaya calisin. Siz bunlara odaklanirken bir bakmissiniz cayi sekersiz iciyorsunuz.

universite doneminde bir karton bardaga 7seker atan biri olarak ben alistiysam herkes alisir.

onceleri azaltarak birakmaya calistim. cok anlamsiz geldi. bir kuplu hali de tatsiz sekersiz hali de tatsiz, madem oyle hic atmayayim dedim. baktim hic keyif almiyorum, aman icmeyivereyim dedim, baktim caysiz da olmuyor. aylar suren surecten sonar alistim. sabredince oluyor.

azaltarak birakmaya karar verirsen kup sekeri kolayca ikiye bolmenin yolu sekere nefes uflemek. o zaman pit diye kiriliyor seker.

10 yıl kadar önce birden bıraktım, başlarda zor oldu ama alışınca şekerli iğrenç geliyor.

ben 10 - 20 şeker atıyordum eskiden. sonra günün birinde şekerden aşırı tiksindim. sağlıklı olmak istedim. şeker çok tiksinç beni güçsüzleştiren zaralı iğrenç bişey gibi geldi. sonra birden şekersiz içmeye başladım. halen şeker sevmiyorum. iradeyle alakalı sanırım

direk küt diye bırakacaksınız. ilk bir kaç gün zor ve acı gelir ama enkaz altında kalmışssın da başka birşey yokmuş gibi direneceksin. kısa süre sonra 1 şekerli çayı içemezsin.

ben de tatlıyı çok seven biriyim ama çay konusunda zorlanmadım pek. artık atmayayım dedim bitti.

siz de birden kesin. başlarda yanında gün kurusu kayısı, kuru üzüm falan tüketebilirsiniz. sonra onlara da ihtiyaç duymazsınız.

okul zamanı finallere çalışırken çok 3'ü 1 arada tüketirdim. ilave şeker atmazdım hiç. bir gün 6. ya da 7. yi içerken şekerinden midem bulandı. bitiremedim. bundan sonra çaya kahveye hiç şeker aramadım.

sigaraya ara verdiğim zamanlar da her zaman çok abartıya kaçtığım, mide bulandırdığı zamanlar oluyor. istemsizce kesiyor vücut. doyuyor sanırım.

Yanlış bilmiyorsam kedinin dışkısını bir gün kumda beklemesi sonucunda ortaya çıkıyor ve insan temas edince bulaşabiliyor. Yani çoğu hayvan sever her daim temizliğe dikkat ediyor olmalı ki gündeme fazla gelmiyor bu tarz problemler.

forum.donanimhaber.com

geçiyormuş ama çok korkutucu.

temizlik ürünlerine dirençli deniyor :(

Lütfen güvenilir kaynaklardan okuyunuz. eksisozluk.com

Okudum.

1000 kediden 3unde varmis.
Bulasinca da %10 hasta ediyormus.

Bence bayagi kotu. Donanimhaberdekini okuyunca daha da urktum.

kidega.com

şu güzel bir seçenek gibi duruyor. beğenirse 2.si de varmış.

ya benim kuzenim özel çizim dersi alıyordu. genelde başka ünlü resamların tablolarındaki küçük parçaları mesela kocaman tablonun onda birindeki bir kısmı kara kalemle çiziyordu. sonra hocası eleştiriyorud.

Teşekkürler, ben de Kidega'dakini buldum. Alayım bunları :)

spor ayakkabı.

şöyle bir yüzük olabilir: www.zenpirlanta.com

şöyle bir kolye olabilir: www.zenpirlanta.com

İlvi'den bir ayakkabı olabilir, güzel bir masaj olabilir.

şurada da güzel tasarım ürünleri bulabilirsin: www.zet.com

masaj seviyorsa kendisine güzel bir spa günü hediye edebilirsiniz. masajdır spadır saunadır. güzel bir gün ayırmış olur kendisine.

Bütçenizi ve eşinizin nelerden hoşlandığını bilmiyorum. Buna bakarak günlük olarak ya da özel günlerde kullanabileceği minimal şık bir kolye alabilirsiniz diyorum.

Misal;

www.sochic.com.tr

www.sochic.com.tr

Siz de düşünürseniz burada seçebilirsiniz bir sürü şey;

www.sochic.com.tr

reis kuyumculuk a instagramdan bakın, çok güzel hediyelik taki ve aksesuarlar var. Ben olsam oradan minimal bir hediyeye çok sevinebilirdim.

www.ozpack.com.tr den bi çanta olabilir. ilginç ürünler var. 100 lira civarı

Makyaj yapmayi seviyorsa su urun hem populer hem de herkese gider
www.sephora.com.tr

edit: 34 yasinda kadina 100 liralik canta alinmaz abi

imkaniniz varsa cocuksuz bir tatil ayarlayin ikinize ya da ona kizkardesi vs. varsa gitsin kafasini dinlesin.
yoksa, spa gunu diyorum ben de.

burs sonrası çalışmalarımla okulun adını duyurabilir ve yüceltebilirim diyebilirsin. ekstrem bir örnek olucak ama diyelim gidip nobel aldın, aaa maastricht'te okuyan çocuk nobel almış derler. okulun popülerliliği ve saygınlığı artar.

onun dışından yazdıktan sonra 2-3 gün bekle. ondan sonra yeni bir gözle değerlendir. yazdığın anda nedense 10 kere okusan bile bazı hataları görmezden gelebiliyorsun. 3 gün sonra okuduğun bariz hatalar varsa gözüne direkt çarpıyor.

okudugun bolum ozelinde neler dusunuyorsun, onlar onemli. O alanda sunu yapmak istiyorum, bunu etmek istiyorum falan diyebilirsin. Mesela: makale yazacagim, M. universitesinin akademik katkisi olacak, soyle bir projede calismak istiyorum vs. Yani, bolum ve uzmanlik alanina dair biraz kafa yorman iyi olur.

yazdiktan sonra benle paylasirsan, Ingilizce ve format acisindan gozden gecirebilirim.

@xportant: senin yazdiginin moral bozma disinda anlami yok. begenmediysen gec, yazma bir sey.

Gördüğüm en sık yapılan hatalardan biri Cv'de ve transkriptte olan bilgileri tekrar etmek. Bu iki dokumanda bulunmayan hikâyeleri anlatmaniz lazım.

ya orda isteneni özenle yapıp bir de sürekli iletişim kurmaya çalışıp ordan birilerini tanımanı öneririm. sık mail atmak ordan kanka edinmek vs. şansını arttıroyur şimdiye kadar ne çok bu yöntemin işe yaradığını gördüm.

geç kalmışımdır ama benim kendimden geçtiğim sahnelerin olduğu iki bölümü yazıyorum:
sezon 5 bölüm 1: the one after ross says rachel (joey'i zorla dans ettirdikleri bölüm)
sezon 10 bölüm 13 : the one where joey speaks french

Daha çok güldüğüm illa ki vardır ama 8. Sezon 8. Bölümde karnım aģrımıştı gülmekten.
Rachel' ın babasının Ross ve Mona' yı bastığı sahne.
Bu da bir kuple
youtu.be

4.sezon 12 bölüm en çok guldugum bölümlerden biridir, bir de birinci sezon Blackout, hangi bölümdü hatırlayamadım.

Kesinlikle the one where joey speaks french +1

ben genelde dehşete düşüyordum

s3b12

derdi nedir ne demek?

merhaba canım/tatlım gibi bir şey demiş ki bu ingilizcede türkçedeki gibi aşırı samimiyet gerektirmez. çomarlığa gerek var mı? istemiyorsan engelle geç.

Yurt dışında da var Böyle şeyler herkes birbiri ile darlingli konuşmuyor muhtemelen abimiz bayağı bir rahat tip

(Bkz: booty call)

kıstasınız sadece hello darlingse bi sonuca ulaşamayız

-meraba mülayim abi
-meraba canım. (bu herifi de hiç sevmem)

"bi maniniz yoksa size gelecektik" demek istiyor olabilir :)

gülücüğe odaklan

Şansını deniyor

kitap arasında kalmış silgi tozu +1

i love you, yani, i ben, you seviyorum, love sen manasında.

"ev boş gelsene" demek istemiş.

üfff genelde orta yaş üstü kullanıyor bunu. hiç sevmem. "canım"(yerine göre "yavrum") gibi bir şey. eğer romantik anlamda mı kullanmış diye soruyorsan hiç sanmıyorum ama konuşmanın devamı da önemli.

Canı sıkılmış yalniz

Ben şanslı anadolu lisesi ve internet dönemi kuşağındanım. O dönem iy bir altyapı oluşturdu. Sonrasında pratik eksiğim konuşarak azaldı.

En iyisi çocukların kendi dillerini öğrendiği gibi duyarak ve konuşarak öğrenmek. İmkan varsa yurtdışu ve dil okulu.

Kursa gittim, okulda gordum, kelime defterleri tuttum, film izledim, sarki dinledim, yurt disinda yasadim ama en cok okul ve kendi calismalarim yararli oldu.

En çok oyunların faydası oldu. 10 yaşından beri oyun oynuyorum. Bu işe Playstation 1 ile başladım. Oyun oynarken daha iyi anlamak için yanıma İngilizce sözlük alıyordum. İngilizce' nin temeli bu şekilde atıldı. Kelimeleri çevirip anlamlı bir cümle kurmaya çalışıyordum.

Daha sonra da ailem 90 lı yıllarda Bbc English İngilizce Seti almış. Kasetleri falan vardı. Onun çok ama çok faydası oldu. İngilizce' yi o zamanlar halletmeye başlamıştım. Giderek üstüne koymaya başladım okul, oyunlar falan. Bu şekilde ilkokulda da lisede de sınıfın İngilizce' de en iyisi bendim. E işte internet, diziler falan derken iyi bir İngilizcem oldu.

Lise hazırlıkta 1 yıl boyunca günde 5 ders İngilizce görüp tatillerde bile deli gibi worksheet çözüp bir sürü İngilizce kitap okuyup günde saatlerce altyazılı dizi film izleyip(cnbc-e sen çok yaşa) sabahtan akşama kadar yabancı müzik dinleyip internet cafelerde yabancı forum sitelerinde ve oyun sunucularında takılarak.

Bu liseydi.

Sonrasında özel ders, çeviri, üniversite, Erasmus, vakıf üni.sinde okutmanlık, öğretmenlik derken gitti öyle. Bu işler kolay değil yani. İmkansız da değil ama.

The road to English is paved with consistent practice.

Başlığa baı-kılırsa türkçe de sıkıntılı gibi sanki :)

Dil kursu başlangıç aşamasında en iyisi bence, çünkü sınıfla birlikte etkileşimli bir şekilde öğreniyorsun. Ama sonrasında özel derslerle devam etmende fayda var ki kendi hızında ilerleyebilesin; sınıftaki herkese uygun yaptıkları programda sıkılman ya da geri kalman motivasyon düşürür.

Diğer şeylere gelince:
1- Türkçesini okumuş olduğun kitabın ingilizcesini oku. konuyu bildiğin için kimi yerleri anlamıyor olsan da "kelimenin anlamını cümlenin gelişinden çıkartmak" gibi olgulara alışacaksın böylelikle.
2- İngilizce kitabını yüksek sesle oku. Türklerin yabancı dil konuşamamasındaki temel problemlerden birincisi kendilerini rahat hissetmemeleri. Kendi sesini başka bir dilde duymaya, kendi ağzından başka bir lisan çıkmasına alışkın olmamaları. Bunu aşarsan akıcılık da kazanacaksın.
3- Gün içinde kafandan geçen her şeyi ingilizce düşünmeye çalış. Bir şey düşünmediğin zamanda da, mesela sabah dişlerini fırçalarken, gün içinde yapacaklarını/yaptıklarını ingilizce geçir kafandan "Now I am brushing my teeth. Later I will have my breakfast" kadar basit cümleler olsun gerekiyorsa. Böyle başlayacaksın ama zamanla ilerleyecek tabii ki kurduğun cümlelerin seviyesi de.
4- Mümkünse podcast veya audiobook dinle. Başlarda takip edemesen de zamanla takip edebilir, anlayabilir hale geleceksin.

dil kursu bence de mantikli ama sinav gecme amacli degil ogrenme amacli bir kurs olmali... Onun disinda OSS'ye girip iyi bir okulun kotu bir bolumunu kazanip hazirlik sinifini okuyabilirsin. Ama tabi herkes o puani alamaz veya tam zamanli calisiyor olabilir vs.

yolda yürürken "ulan şunun ingilizcesi ne olabilir ki" diye düşünmüyorsan boşuna uğraşma.

ingilizce öğrenmeye isteğin varsa film izlerken bir cümleyi anlayamayıp internetten o filmin ingilizce altyazısını indirip o cümleyi bulup ne dediğini öğrenme zahmetine katlanacak kadar fedakar olmalısın.

sadece ingilizce değil her dil için böyle. yoksa çok uzun sürer.

Ben okulda bir kelime ingilizce öğrenmedim. İngilizce okulda pek öğrenilmiyor, okulda öğrenenler zaten unutuyor.

İlkokul ve ortaokulda zaten İngilizce'yi severdim, ama İngilizce'yi ciddi ciddi lise hazırlıkta öğrendim. Hazırlıktan sonra bıraksam her şeyi unuturdum muhtemelen ama lise boyunca yabancı müzik dinleyerek, kitap okuyarak, CNBC-e'de altyazılı dizi izleyerek sürekli İngilizce'ye maruz kaldım. Ders çalışır gibi sevdiğim grupların şarkı sözlerinin çıktısını alıp bilmediğim kelimelerin anlamlarına tek tek bakardım. Sanırım en çok faydası olan şey altyazılı dizi izlemek oluyor. Zamanla Türkçe altyazıdan İngilizce altyazıya geçmenizi tavsiye ederim. Kelime ezberlemek bence bir dili öğrenmek için en kötü yöntem, vaktinizi boşa ezber yapmakla geçirmeyin. O kelimelerin cümle içinde nasıl kullanıldığını duyunca kesinlikle daha iyi öğrenirsiniz.

ya oyunların falan faydası olmuyor otuup öğrenmek için özel zxaman harcamak zorundasoın ve bu süregelen bişey olmalı. not al, yaz çiz alıştırma yap. kursa git. yani zamanla ilerleyen bişey.

belli bir seviyen varsa hellotalk kullan

(bkz: china post registered air mail)

2 ocakta verdiğim sipariş 11'inde geldi ilginç bir şekilde. şimdi yien siparişlerim var bu sefer ücretsiz kargo seçtim haftalar sürer sanırım gelmesi :)

Benim en geç gelen paketim bile 1 ayı geçmedi şimdiye kadar, ki genellikle en 10-15 günde elimde oluyor.

Şimdi annemin doğumgünü için ufak bir kaç şey sipariş ettim, Murphy bu ya, onlar kesin 8 ayda gelir =/

paralı kargolar 2 haftada geliyor ya

Gülümseyerek ya da kahkaha atarak bu duyguyu baskılamaya çalışıyorum. Genelde başarısız oluyor bu çabam, lunatik bir kahkahaya ve ardından hıçkırarak ağlamaya dönüşüyor.

O raddeye geldiğimde durdurmak mümkün olmuyor genelde, ama çok kalabalık ve rahat hissetmediğim bir durumsa Parmaklarımla gözlerimi bastırırım, kafamı dağıtacak şeyler düşünürüm meselâ ertesi gün için planım varsa onunla ilgili vs.

Mod yükseltici insanlra yöneliyorum.

Sevdiğim kişiyle konuşuyorum ya da annemin yanına gidiyorum rahatlatıyor ortam, gözyaşları süzülmeye başlamışsa yapçak bir şey yok bırakın aksın :)

Köpeğime sarılıyorum. Yanaklarından öpüyorum.

unutuyorum 2dk sonra. Gamsizim diye 9 koyden kovuldum zaten.

ilk fırsatta ağlayacak yer arıyorum. genelde ev oluyor. sonra da yorganın altına girip cenin pozisyonunda uyuyorum.

Kurtulamıyorum. Dibine kadar yaşıyorum. Geçinceye kadar ta ki.

ben çok ağlarım öyle. babamın mezarındaki gülleri kokladım o kadar çok ağladım ki; eve geldim hüzünlü şarkılar dinleyip biraz da öyle ağladım. ama artık yasakladım kendime ağlamayı. hüznü seviyoruz bence bazen. vücudumuzu, sağlığımızı yıpratıyor. hüzünden kaçmak kolay gördüğün zaman büyüsüne kendini kaptırmayacaksın.

ağlarim sonra da uyurum. Uyuduğumda da kötü kötü rüyalar görürüm. Bazen canımı çok sıkan dertler aklıma geliyor ama şimdi düşünüp kendimi uzemeyecegim.

Ağlarım tenhada. Ama o hale geliyosam hayatımda yolunda gitmeyen bi şeyler olduğunun tekrar farkına varıyorum. Uğraşmak için bi başlangıç oluyor desem yeridir.

yatağa uzanıp twittera giriyorum instagrama bakıyorum. mutlu havalı insanlara bakıyorum. bazen güç toplamaya çalışıyorum enerji vücuudumda yükseliyormuş gibi hissedip işime odaklanmaya çalışıyorum. tost yapıyorum lezetli bişeyler yemeye çalışıyorum. birilerine anlatınca daha da üzülüyorum genelde. herkes teselli arıyor ama yardıma gelince herkes tekme atıyor

Ağlayamıyorum ama kurtulamıyorum da...

Üstelik uzun süredir arada sırada böyle hissediyorum. Bir yerden sonra bu durum hakikaten hiç tat vermiyor.

gözlerim hafif yaşla bile dolmaya başlamışsa gözlerimi yukarıya doğru deviriyorum geçiyor. kendime güçlü bir insan olduğumu hatırlatıyorum duygu durum da yavaşca geçiyor.

Oyuna vuruyorum kendimi yada fotoğraf makinemi alıp dağ taş,manzara,böcek,makro fotoğraf çekip yürüyüş yapıyorum

Müşteriyi aptal yerine koyan o tür firmalara yerine incehasap, ebrar, itopya vb. bilinmedik güvenilir firmaları tavsiye ederim.


O tür firmaalra örnek oalrak da teknosa diyebilirim.

bazen hepsiburada kdv indirimi yapıyor ama ne zaman yapar bilinmez.

eğer yakın zamanda alacaksanız firma yerine alacağınız ürünleri belirleyip nerede en ucuzsa oraya odaklanın.

ürüne odaklanıp sürekli olarak her yerdeki fiyatını takip edeceksin 1-2 ay böyle pahalı şeyler alırken başka türlü indirim var mı yok mu anlayamazsın.

kara cuma 11.11 kurban bayramı falan böyle günlerde oluyor sanırım.

çok önemliyse böyle bi eklenti yazim :D

şart değil ama olsa güzel olurdu sanki :)